Aynı sorun bende de var. Bug olabilir mi acaba.

ben de... ben de...

biraz sonra arap olacam. hiçbir şey anlamadım?!

aynı aynı..

mulder kardeşim "altıncı nesil yazar" idi birkaç dakika önce, şu anda bakıyorum, "altıncı nesil gammaz" görünüyor, diğer yandan adam login olunca çaylak paneliyle açılış yapılıyor. tam bir kokteyl.

soros'un işi kesin.

evet!!! gammazım, çaylak olmuşum. çöp tenekesi bomboş, tertemiz. demek ki yalnız değilmişim. rahatladım şimdi ben de.

bende de aynısı söz konuzu. off tırstım nooluyo diye.

düzeldi şimdi.

ha, başlığı açılmış bu meretin, oradan devam edelim ==> #51891 ==> etmeyelim, bitti

bi ışık vardı böyle birileri çağırıyordu ama gitmedim geri döndüm : ))

herhalde geçici bir sorun oluştu

Biraz önce ben de çaylak statüsüne indirilmiştim, sonra düzeldi. Ne olduğunu merak ediyorum açıkcası ?

- bilgisayar kulaklığa zarar vermez, aksine empedans konusunda kaprisli olan bazı mp3 player'lar kullandığınız kulaklıklarla uyumsuzluk gösterebilir. sizinkinin bunlardan biri olmadığını tahmin ediyorum.
- bunlar kapalı tip kulaklıklar, siz daha çok evde, sessiz alanda, izolasyon gerektirmeyen mekanlarda vs. kullanmak amacıyla alıyorsanız açık tip olan px100'ü px200'e yeğleyebilirsiniz çünkü totalde px100'lerin px200'lere göre daha iyi performans verdiği söylenir (sennheiser'ın en ünlü fiyat/performans ürünlerindendir kaldı ki), açık tip kulaklıkların soundstage'i de (sahne derinliği, sahne hissi) daha iyidir kapalılara kıyasla.
- sennheiser'lara tr'de metan bakıyor bildiğim kadarıyla, ama metan'ın müşteri hizmetlerinden memnun olmayan epey insan tanıdım (bizzat deneyimlemedim). yurtdışı ürünlerde problem çıkarma olasılıkları var (garanti kapsamında kabul etmeyebilirler, fatura ibrazı isteyebilirler, hatta "parası neyse veriyim, tamir edin," demeniz halinde dahi sıcak bakmayabilirler. bakabilirler de, kendilerine sormak lazım. ama neticede yurtdışından alınan ürün her zaman biraz risk taşır post-purchase servisleri açısından).
- kulaklığa para vermenize değer, kulaklık önemlidir. müzik dinleme seanslarınızın en önemli bileşenlerinden biridir ve müzik dinleme kalitenizi optimuma çekmek için bir miktar nakdi gözden çıkarmanız makbuldür. diğer yandan px200 fiyatına değer mi, o konuda net yorum yapamayacağım. tr fiyatına değmeyebilir belki ama abd fiyatına değmesi muhtemeldir bir tr kullanıcısı için.

evde değil, işyerinde ve serviste yani yolda kullanmak için alıyorum. yani ofiste yanımdaki arkadaşıma yada serviste yanımda uyuyan kişiye ses ulaşsın istemiyorum. o yüzden kapalı almayı tercih ettim, ayrıca px200 ün tasarımına da aşık oldum (:

Px200 kapalı diye geçiyor ama 2 senedir kullanan biri olarak söylemeliyim ki hem kullandığım en rahatsız kulaklıklardan biri hem de neredeyse bütün sesi dışarıya veriyor, otobüste kulaklığı kulağıma takmadan rahat rahat müzik dinleyebiliyorum neredeyse hoparlör ayarında kendisi. Bu arada bas konusu da doğru bas frekanslarda kesinlikle başarısız, Px100 kullanmadım daha iyi midir kötü müdür yorum yapamayacağım ama bir daha Sennheiser kulaklık almamaya yemin ettim. Ha bu arada deli misin o zaman 2 senedir niye kullanıyorsun diyecek arkadaşlara, o kadar parayı verdikten sonra atmaya kıyamadım maalesef şeklinde cevabım da hazır:)

ben de mp3 player ile yolda dinliyordum bu kulaklıkla... son derece memnundum, hakikaten kafadan çıkardığınız zaman dışarı ses veriyor ama kafadayken kimse müziğin sesini duymaz... ben memnundum şu anki kulaklığım bozulsa gene alırım :)

Ben uzun süre Px 100 kullandıktan sonra bunun kapalı halidir, başka da farkı yoktur diyerek Px 200 aldım. O zamanlar pek gündemde değildi. Hiç memnun değilim, çekmecede duruyor 2 senedir. Baslar Px 100'e göre zayıf, daha doğrusu ses bakımından hiçbir şekilde alakası yok.

Fakat dışarıya ses vermiyor. Bunun yerine kulak içi modeller düşünebilirsiniz. Cx 300 olabilir mesela. Tasarım konusunda hak veriyorum ama.

kulakiçi kesinlikle düşünmüyorum. en küçük başlığı bile kulağıma girmiyor, ayrıca uzun süreli kullanım için uygun değil(saatlerce kullanacağım).

px100 aklıma yattı sanırım.

tekrar uyarayım: serviste, otobüste, uçakta, caddede vs. kullanım için izolasyon vaat etmeyen açık tip kulaklıklar ideal tercihler değildirler; px100 de açık bir kulaklıktır. seçiminizi bunu göz önünde bulundururak yapın. iyi dinlemeler!

internette adidas/nike botlar mevcut ancak "şık"lık göreceli bir kavram, kendin bakıp karar vermelisin...
İlk çıkan sonuçlar:
www.spormarketim.com
www.spormarketim.com

Nike ya da Adidas tavsiyesi istemissiniz ama affiniza siginarak sunlara bir bakmanizi isterim: www.adrenalin.com.tr

Teşekkür ederim.. Aslında nike adidas şart değil.. Yani spor olsun, ayakta kaba durmasın benim için kafi.

Timberland markayı tavsiye ederim. Yağmur çamur dinlemiyor ve kolay deforme olmuyor, uzun süre kullanabiliyorsun.

adidasın goretex leri var çok şık bende kullanıyorum bi problem çıkmadı henüz.

Açıkcası öyle çok şık ve zarif ayakkabısı yok. Zaten bot dediğin biraz kaba saba oluyor. Ama Adidas'ın Roona modeline bak derim. Düz ve yarım boğaz iki modeli var. Öyle çok kara kışa dayanıklı olmasa da, kışı geçirebilecek rahat bir ayakkabı. Fiyatı da 130ytl civarında

@trimpot'u destekliyor ek olarak merrell'a da bakmanı tavsiye ediyorum. ne adidas ne nike'ın bot konusunda uzmanlaşmış dağcılık malzeme üreticileriyle kapışabileceğini sanmıyorum. bu ismi geçen markalar dışındaki malzeme üreticilerini de işin içine koymak lazım tabi. mesela lafuma'nın vibram taban, goretex kumaş botları hem camel hem de adidas ve nike'tan daha ucuz oluyor incelendiğinde. ben alırken araştırmış ve öyle görüp almıştım en azından.

timberland tavsiye etmem,
aslında şöyle demek lazım klasik tarz tabanlı bot alma

ortopedik tabanlı almaya dikkat et uzun süreli kullanımda çok yoruyor yoksa

lafuma oaklye salewa sevdiğim markalar nette bolbol bulabilirsin

valla almanya da real market vardı 15€' ya cok güzel markasız bot aldım.rahat,su gecirmıyor,sıcak tutuyor bilmıyorum türkiye'de ki real marketlerde varmıdır.

ne alırsanız alın, kullanılan malzemenin goretex olmasına dikkat edin.
goretex olmayanlar ya su geçirir, ya da hem su hem de hava geçirmez, ki bu da sağlıksızdır, üstelik koku yapar.

nike, adidas, merrel, ya da diğer outdoor markalarına bakabilirsiniz, fakat hem su geçirmeyen hem de şık bir şey arıyorsanız en uygunu camel olabilir.
camel'in goretex kumaş kullandığı her tür ayakkabısı var, hatta takım elbise altına giyilen ayakkabılara bile goretex koymuşlardı, ama fiyatları 200'den başlıyordu.

salomon'un süper botları var. indirime girdi sanıyorum. kar yağmur geçirmez, hafif, inanılmaz dayanıklı. spor duruyorlar ama benim eşim her türlü pantalonla giyior (takım elbide değil yahu). @demlikpoşet'de demiş, lafuma'lar da çok güzel, bir tane gri-siyah gördüm, geçen sezonun, dağcılık yelken vs malzemeri satan bi dükkanda (kızıltoprak, marmaris büfe arkası). fiyatına bakmadım, ama çok güzldi, erkek olsam kesin alırdım.

camel active'in karakoy'de outlet'i var.rihtima yakin, katli otoparkin ordaki namli'nin karsisinda. kucuk bir magaza ama magaza fiyatinin yarisina kadar inebiliyor fiyatlar. bot dedigin outdoor markasi olmalidir ve agirligina dikkat etmeni oneririm ek olarak, uzerinde yazar genelde. orta agirligi gecmemeli ve yururken nisbinen esneyebilmelidir rahatlik babinda. cesit olsun, ben de marka olarak columbia diyeyim.

patagonia'ları da araştırabilirsiniz, amariga'dan uygun fiyata getirtmeniz mümkün. huckleberry, finn gibi modelleri fena değil.

salomon salomon salomon diyorum. dunyanın en rahat ayakkabısı bence.

ben de p4'te kalan tayfadanım. ama şöyle bir şey buldum belki sonları işine yarar.

www.hackhell.com

intelin t serisi laptoplarda kullanilan core 2 duo modelleri, e serisi de desktoplarda kullanilan core2 duo modelleri. q serisi ise quad core modelleri. bir de core 2 quad vardi ama onun model numarasini serisini hatirlamyorum ama cakma 4 islemcili bir modeldi.

amd'nin de yanilmiyorsam amd x2 ve x4'leri cikti bunlara cevap olarak. yaniliyo da olabilirim.

şuan hepsi geride kaldı intel core i7'yi çıkardı, yeni bir teknoloji. onu bilin yeter :) o isimlerin farklı oluşu da laptoplarla ilgili bir durum. o kadar önemli değil.

ben de en son bıraktığımda amd öndeydi, şimdi intel'in quad core'ları amd'nin phenom'larını geçmiş diyorlar. ben de amd (x2 4200)'den intel (q6600)'e geçiş yapayım diyorum. E8400'lerden çok farklı değil zati fiyatı.

Doğru mu düşünüyorum ki?

t9400 ler 3 kanal ddr destekliyorlar sanırım. farkı ordan geliyor fsb de 1066 mhz olması lazım.

i7 henuz cıkmadı tabi.

ihracatmallari.com da outletim tarzı bir site ama hiç alışveriş yapmadım. nasıldır bilmiyorum.

ebay, her şeye yetiyor.

kachmaz.com da iyi bir alternatif sayılabilir...

www.modaelinizde.com

damat-tween-adv ve diğer ıvır zıvır

kachmaz.com için çakmacı diyorlar, ne kadar doğru, bilmiyorum. ebay ve mudo.com.tr önereyim ben de. garanti internet bankacılığı mudo için %15'lik indirim kodu falan veriyordu, işinize yarayabilir.

edit: modaelinizde de çok dikkatimi çekiyor bu arada (hiç alışveriş yapmadım henüz). abercrombie fiyatları falan abd fiyatlarından (abd'den getirtme fiyatlarından diyelim) çok çok farklı değil.

İkamet ettiğimiz naçizane apartman dairesini 160 kaymeye ısıtmaktayız. Ev yeni ve yalıtımı gayet düzgün. Kuzeydoğuya bakıyor sanırım, o yüzden öyle dehşet biçimde sıcak değil, ama Allah'a şükür üşütmüyor da.

kontoru bilmiyorum ama ben gecen sene uc aylık 900 lira verdim, 10. kat 150 metrekare civarı bir evde. yalnız şunu eklemek lazım altta kimse oturmadıgı için soguk oluyordu baya.

ben 3 günde 50ytl'lik harcamıştım çok soğukken, normalde ayda 200-300 arası değişiyor olabilir kış boyunca.

pencereleri tahta doğrama olan, altında daire olmayan giriş katı dairede 150 liralık falan yakıyoruz iki aydır, mümkün mertebe kapatarak falan.. donarak uyanmadım hiç ama öyle aman aman sıcak da yapmıyoruz.

zamla birlikte neşeli oldu ama, geçen sene olsaydı bu ev gayet net 100 liraya ısınırdı tertemiz

10. katta daire, yalitim hak getire, gecen senenin hesabina gore ayda ortalama 90 lira yakiyorduk. iyi de isiniyorduk. ama bu sene daha 8 gun oldu gazi alali (100 liralik) masaallah yarisi gitti mq.

3. kat, en üst daire, çati yalitimli, 3 oda 1 salon, iki tarafi açik ve gun boyu gunes goren evde ayda 200 ytl'ye isiniyoruz.

güneybatı cepheli en üst kat evde (çatı yalıtımını bilmiyorum) biz evdeyken 21, biz evde yokken ve geceleri 17 dereceye ayarlayan zaman ayarlı bir termostat ile maksimum 300-400 liraya kışı geçiriyoruz (kasım - nisan). kalorifer yakmaya başladığımızdan beri (kasım başı) iki sefer 100 liralık gaz alıp yükledim, daha ikinci 100 lira bitmedi.

ideefixe i herzaman tek gecerim. kullandim zamaninda bayaada memnun kaldim

ideefixe.

ideefixe diyorum ben de. bayram vs gibi olağan dışı durumlar haricinde 2-3 gün içinde elime ulaştı hep kitaplar, hiç sorun yaşamadım. bi de dediğin gibi şuanda sanal kitap fuarı var ki baya avantajlı durumda fiyatlar.

ben de sık sık ideefixe'den alışveriş yaparım. bugün d&r'da gözüme bi kitp ilişti ve hemen alma ihtiyacı duydum. nerden aldımsam 25 ytl verdim, ideefixe'de 15 ytl. çok pis koydu. canım ideefix'im...

uzun sure kitapyurdu'ndan alisveris yaptim cunku fiyat olarak daha uyguna geliyordu. 2 seferdir ideefixe daha uyguna geliyor. 10 ytl gibi bir fark olmasa (100 ytlde) halen kitapyurdundan aliyor olurdum muhtemelen.

simdiye kadar buyuk bir sorunla karsilasmadim, ustune karsilastigim sorunlarda da hep yardimci oldular.
ornegin bir aralar hediye kampanyasi vardi. kargom geldi, arabada heyecanla acmistim, ustun koru bakip eve gitmistim. evde hediyenin paketin icinde olmadigini gordum. hediye urunum gelmedi diye mail attim. 2 gun sonra hediye urunum elimdeydi. 1 hafta sonra hediyeyi aslen arabanin icinde dusurdugumu gordum :) bu da boyle bir animdir.

ideefixe'den yaptigim ilk alisveriste soyle bir sorun olmustu. temin edilebilir durumdaki kitaplardan sepetinizi olusturuyorsunuz, kredi karti ile odeme yapiyorsunuz 2-3 gun sonra bi de gelip bakiyorsunuz ki aldiginizi sandiginiz kitaplardan bazilari temin edilememis. kredi kartinizdan o an gonderilen kadar miktar dusuluyor ama aldim sandigim kitaplari alamiyorum. boyle yapmak yerine once musteriye mail atsaniz, bunlari bulamiyoruz ne yapalim deseniz dedim kaale alan olmadi.
bu defada boyle bir sey olursa almam zaten ideefixe'den.

ideefixe'i tercih ediyorum o ikisinden. ama son bir-iki yıldır yoğun olarak netkitap.com'u kullanıyodum. şimdi o da biraz fiyatlarını yukarı çekti, çok bi cazibesi kalmadı (servisi iyidir ama). en son favorimse gittigidiyor'daki sahaflar. oldukça ekonomik ve çeşit bol maşallah.

edit: ha, bu arada netkitap fiyat cazibesini yitirdikten sonra dr.com.tr de kullanmaya başladım, servis iyi ve bazen çok ucuz olabiliyo kıyasla. 50ytl üzerine bedava kargo sunmasına da tav oluyorum, ona da bakabilirsiniz bi.

pmx100 ses yalıtımı olarak px100den daha iyi diye biliyorum pmx200 e bulaşma 100 serisinden daha zayıf diyorlar.

* ultrasone hfi-15g (kablosu fazla uzun, dışarıda problem yaratabilir. ayrıca açık tip, izole etmez)
* sennheiser hd25-1 II (biraz tuzlu - 180$ civarında)

koss portapro tavsiye ederim.

the memory remains

deniz seki - masal

"zor olanı seviyor insan her defaaaa"

sweet about me de oyle galiba.

Victory - Megadeth
A Tout le Monde - Megadeth
Ella Ella - Kazım Koyuncu
Tears Dry on Their Own - Amy Winehouse
Rehab - Amy Winehouse
Good Time - Crystal Castles

fantomas grubunun şarkılarının büyük çoğunluğu

bilumum SOAD şarkıları
in flames - bullet ride
Sentenced - Neverlasting

franz ferdinand - jacquleine

roots, sepultura, pavarottili versiyonu dinlerken hasar görürseniz, sorumluluk kabul etmem.

Scars on Broadway - Serious (1 saniyelik bi viiiuuuvvvvv'dan sonra giriyor, guzeldir, afallatir)

teşekkürler arkadaşlar. ülkemizin büyük sorunlarından biriymiş ama, geneli yabancı oldu şarkıların.

@cedilla; bunda, şu an dinlediğim için bunda diyorum; müzik girdikten sonra söze giriyor direkt sayılmazmış ama şarkının kendisi güzelmiş, mersi.

system of a down'dan sugar..

in the woods - i am your flesh.

yok nan bunun da vardı 30 sn lik introsu. ama alakasız, silin deneyin.

Evanescence - Going Under

ödemeler paypal ile olduğu için pek paranın kalması gibi bir sorun olmaz.
önemli olan istediğiniz ürün türkiyeye gönderiliyor mu ve kargo ücretlerine dikkat edin genellikle yüksek oluyorlar.satıcıda da feedbacklerine bakın + alışveriş yüzdesine, powerseller olmasına vs.

forum.iyibey.com

alamazsın. taksitli alışverişlerde ürünün toplam fiyatı karttan bloke edilir. 256 rakam değil sayıdır hani daha ciddi bir ortamda yapma diye uyarıyorum. kızdın mı ? :P

yapma ya. rakamlarla olan muhabbetim lise 1 de bitti benim. o yüzden alınmadım. :)

taksit olsa bile fiyatın tamamı limitten düşüleceği için alamazsınız. nerden biliyorum derseniz; aynı karttan bende de var. lakin benimkinin limiti 300 ytl. limit artırım talebinde bulunmayı deneyin en iyisi.

edit: alttaki yöntemi hiç denemedim. ama işe yarayabilir sanırım.

alabilirsin. kullanılabilir limitini 256ytl'ye tamamlayacak kadar para eklersin kredi kartına (örn. 200ytl limitin varsa 56 lira ekstra ödeme yaparsın karta, kullanılabilir 256 olur). tek çekim yapmıycak tabii ama neticede limitin malın toplam bedeli ölçüsünde düşer.

kredi karta para eklemek limiti arttırır tabi ama eklediğin para peşin olarak ödenmiş olur internet sitesine, taksit sadece kalan 200 lira için geçerli olur

www.birimcevir.com

google'ı seviniz.

www.i18nguy.com

şunlar olabilir mi acaba?

amerikan olculerine gore 9'dur ayakkabi no'nuz.

10.5 senin

ben 9 ya da 9.5 alirdim yerinde olsam

arkadaşım işkembeden niye sallıyosun
benim ayağım da tam olarak 42.5-43
ayak numaram da amerika'da 10.5

adidas' da 42.5-43, 9 numaraya denk geliyor.

@desdinova: 42.5 ve 43'un abd olculerine gore 10.5 olmasi mumkun degil, yanlisin var. 9.5 43 (43 1/3 hatta), 10 44'e denk geliyor.

ben yeni 3 tane ayakkabı aldım (10 gün oldu) senelerce kac tane aldıgımı da sayamam. pratikte 42.5-43.0 10.5'e geliyor.

3 senedir abd'de yasiyorum ben de ve 43.5 olan ayaklarim icin her zaman 9 1/2 veya 10 almisimdir. kalip farkliligi seklinde aciklayabilirim en fazla baska mantikli bir aciklama aklima gelmiyor cunku.

tasarım sanat sepet bazında dinodreamde oluyordu boyle işler. behance network var yabancı olarak da.

scriptlance.com var idi.

iş fikri değil, daha çok banka müşterisine sunulan bi hizmet türü..
hizmetin içinde elektronik sistem de mevcut, patent düşüncem de o yüzden zaten..

bu fikrin başka bir ülkede olmadığına eminseniz ve somut bir şeyse patent alınır, ve o kadar parlak fikirse bence uluslararası patent al (öyle bir ayrım varsa), zaten olan bir şeyi geliştirmek ve farklı boyut kazandırmak bile para ederken yenilikler ilk sağdan köşeyi dönmenizi sağlar, bize de sakal atarsın artık:)

türkiye nin de dahil olduğu paris antlaşması diye bişey var (paris antlaşması diye bişey var arkadaş= "Sınai MülkiyetinHimayesine Mahsus Milletlerarası Bir İttihat İhdas Edilmesine Dair 20 Mart 1883 tarihli Mukavele") buna göre sözleşmeye taraf ülkelerin birinde alacağın patent ve hakları diğer üye ülkelerde de muteberdir. yani uluslararası bi kurumdan patent alayım diye kasma, başka konulara odaklan. mesela patent başvurularına felan bak. maazallah senin uygulamaya kalktığın bi fikir senden evvel patent almışsa ve sen bu işden kazanç elde etmişsen tazminat ödeme, kazanç payını iade gibi yaptırımları var. sen o yüzden daha önce bunu düşünen olmuş mu olmamış mı onu bi düşün. benzer olan fikirler de olmamalı.

ama bir de şöyle bişey var: sen patent başvurusunda bulunacaksın ama senin fikrin bana göre patent başvurusunda bulunmaya elverişli değil.sen şimdi şu linke tıkla:
74.125.77.132 bu kanun hükmünde kararnamede 6. maddenin (b) bendine bakarsan senin plan suya düştü. ben de boşuna anlattım. sen mrtksn arkadaşın dediği gibi bi yarışmaya felan katıl. ya da ne bileyim bi bankayla felan irtibata geç. o da olmazsa kendin uygulamayı dene.

öncelikle bu fikrin başkası tarafından önceden düşünülüp düşünülmediğini araştırın, zira düşünülen şeyler mutlaka başkaları tarafından önceden düşünülmüştür.

yfyi.com ve projenisat.com'da da değerlendirebilirsin. gerçi ilki daha ziyade teknik fikirler istiyor.

fikrini yazılı hale getir, enine boyuna anlat. ondan sonra da postaneye git ve bunu kendi adresine, kendi adına yolla. olur da bir gün birisi çıkarsa bu fikir benim diye sen de maktubunu açar dersin ki bak bu benim. olur mu olur.

www.shoebuy.com

evet (hepsine)

hocam hepsine evet demişsin ama gümrüğe takılma ihtimali ne acaba?

bence 0.

(bkz: egzema)

@ermanen sağol ama o kadar değil yahu.. kolun kaşınması gibi kaşınıyor, yaramış kabukmuş neyin yok.. geçiyor sonra belki bir ay sonra birden yine başlıyor bir kaç saat hayatı zindan ediyor..

illa kabuk baglamasina gerek yok, egzemanin cesitleri var. zaten kesin de demiyorum, olabilecek durumlar arasinda, dermatolog daha iyi bilir.

ya bana tipik ve basit alerjik bi tepki gibi geldi.
detaylı bilmiyorum ama büyütmeye gerek yok bence.
yani alerjik rinit semptomlarından biri de burun kaşıntısıdır mesela.

bende de çekirdek yapar. ama her zaman yapmaz. böyle tatlı tatlı kaşınır. bi arkadaş tuza bağlamıştı.

@ermanen
umarım değildir.. dermatolog'a gitmeye çok üşeniyorum.. ama sanırım gitcem sonunda..

@hayo
ilk alerjiden şüphelenmiştim ama sık olmuyor.. ilginç bişi.. belki alerjidir hala emin değilim.. hala şüpheleniyorum yani.. alerji, egzema'ya göre kulağa daha hoş geliyor gibi..

aman önemli bir sorun olmasın da..

hocam, tenya değil de askaris olayını bir araştırabilirsiniz [doktor tavsiyesi değildir]

@boshi
onun da belirtileri uymuyor gibi.. bulantı, kusma, iştahsızlık, döküntü vs bende hiç bir hastalık belirtisi (en ufak bile) yok normal gül gibi yaşayıp gidiyorum çok şükür.. bi burnum kaşınınca işgilleniyorum işte.. yine de biraz daha araştırayım bunu.. egzama gibi bişidir belki bu da..

izmir'de bulamazsan ickisepeti.com ya da ickiburada.com'dan bulabilirsin sanırım.

olur hem de çok güzel olur. cayır cayır da olur. önemli olan ne kadar para harcamak istediğin.

ipucu: konserlerde sanatçıların kablosuz mikrofonla şarkı söylediğini, gayet de güzel ses verdiklerini hatırlayalım.

Yani "cable hi-fi" denen olay tamamen yalan dolan mı diyorsunuz? yani mesela, sahne kullanımlarında uzun olmasını gereken kabloların uzunluktan kaynaklanan noise artışını minimize etmek için balanced(xlr)konnektorler kullanılması falan... yani uygun teknoloji var, o xlr'lar falan da cope atılır istenirse, full kablosuz bir stage yaratılabilir, fidelity'de de hiçbir düşme olmaz, ama bunun için 500 katı (ya da 10 bin, her ne kadarsa) para basmak gerekir mi diyorsunuz?

evet, yeterince para karşılığı her şeyin kablosuz olabileceğine inanıyorum.

eşik 100€ dolar değil, 1500'e de çekilmedi. çekilseydi türkiyeden kimse elektronik eşya almazdı sanırım.

kac dolara cekildi bilemicemde ben gecenlerde 100dolardan pahali bi elektronik urun aldim ebayden. adamdan pakette "gift"i isaretlemesini rica ettim. gift gibi geldi hic sorun olmadi

şöyle bir yazı varmış ama yazış mı bilemiyorum. ==> www.techno-fi.net

yahu gift olarak işaretlettiriyorsunuz ama birçok ebay satıcısyla o olay bi işe yaramıyor. ben mesela bi mp3 çalar almıştım ve gümrükte takıldı, bu hediyeydi fln desem de bi işe yaramadı, üstelik gift olarak da işaretliydi de. ne kadar ısrar ettim hediye olduğuna bilemezsiniz.

bu olay tamamen şans işi. faturayı düşük gösterseniz bile fark edilebiliyor, ama yüksek fiyatlı bir alet bile gümrüksüz geçebiliyor. tecrübelerime göre diyebilirim ki, uygulanıyor ama bazen uygulanmıyor. bu tamamen şans işi.

biraz şans işi. defalarca ebay dan alışveriş yaptım hiç takılmadı ama 100€ gibi bir sınır var doğru. fakat tam yılbaşı ve bayram dönemlerinde gift ile işaretlenmiş ürünlerde 300€ civarına kadar ses çıkartmıyorlar ama dediğim gibi kıl bir gümrük memuruna çarparsın.101€ da sorun çıkartır. forum.iyibey.com e bir bak istersen.

@zeke: peki elektronik olmayan ürünlerin, ticari olup olmadığını nasıl ayırıyorlar?
Siz bu bilgileri nasıl bu kadar net biliyorsunuz?

100 euronun yukarı çekilme olayı doğru.bende birkaç yerde okudum. yakında çıkar ortaya. biraz daha bekleyin.
hediye gift takılma mevzularında tecrübeli değilim.

Zeke: Ben dealextreme.com dan 3-4 parça hepsi biririnden farklı elektronik parça almıştım. Toplam paket tutarı da 18 dolar filandı. Madem bütün elektronikler ticari sayılıyor, benimkisi nasıl gümrüksüz gelmişti?

not: kutu içinde gelmemişti, sarı zarf içinde gelmişti.

valla bunu ben de merak ediyorum. 10 saat uyumazsam gün içinde bayılacak gibi oluyorum, vaktim olursa öğle uykusu uyuyorum. eskiden kullandığım bir ilaç yüzünden sabahın köründe zınk diye kalkardım 6 saat uyku yeterdi. vitamin filan takviyesi işe yarar mı "zınk diye" kalkmak için? iş hayatında çok zorlanıcam bu yüzden çünkü...

herkes icin ideal uyku suresi farkli oluyo. 3 saat uyuyarak yasayan arkadasimda var 13saat uyuyarakta. gun gun kendinizi bi alarm ile, her gun bi yarim saat alarmi gec kurarak, uyandirin. en dinc uyandiginiz gunki uyuma sureniz ideal uyuma sureniz iste. yada internette bi saat satiliyo ben alicam 200papel falan, yuzuk takiyosunuz bi tane uyurken(ya da bileklik) o sizin iste yok kalp atisinizi yok bilmemne seviyenizi falan olcuyo bi saate wireless bagli. saat sizi en dinc oldugunuzda uyandiriyo falan filan

(bkz: sadece aptallar 8 saat uyur)

hayat sartiniza, yediklerinize, metabolizmaniza, genlerinize hatta sevdiginiz kisilere gore bile degisir... o yuzden 8 saat uyu bence..

@jay kay, o aparatla ilgili link verebilir misin?

Yazın okul mokul yokken en az 10 saat uyurum ama kışın okullar başlayınca 6 saate iner uyku süresi.Sanırım alışmakla ilgili bu durum o yüzden kendinizi kasın bir iki hafta ondan sonra rahata kavuşun.

6 saatten fazla uyumuyorum geceleri. sabahları bir de ofise gittiğimde bir saat kestiriyorum. günde 7 saat. zaten gün kısa lan. yetmiyo daha fazla uyusam.

www.axonlabs.com

www.axbo.com

ilk adresteki daha satilmiyo sanirim ama ikincisi satiliyo. bide yuzuklusu vardi bulamadim onu

ben de erken kalkmayı sevmem mesela ne alaka bilemiyorum.. yani 11'de yatıp 10 da kalkarım ama gece 2-3 de yatar yine 10 da kalkarım.. 7-8 gibi kalkmaktan oldum olasıya nefret ettim..

su aletlere ornek olarak sleeptracker vardi bi de, bendeistiyorum.com vermisti.

bunun şu anki zaman anlayışımız (yani günün 24 saat kabul edilmesi) ile ilgili bir problem olduğunu düşünüyorum. zira herkesin biyolojik ritmi ya da saati aynı değil bence. hatta aynı kişinin bile 10 yaşındaki biyolojik saati ile 30 yaşındaki aynı değil. Dolayısıyla 6 saat 7 saat 10 saat gibi şartlanmalar doğru değil. Bugün sana 7 saat yetmez yarın 2 saat yeter diye düşünüyorum.

yeni bişey değil bu bir buçuk senedir çalışıyorum ve yetmiyo işte gün içinde gözlerim yanıyo batıyo, düşünüyorum e gece 7 - 7,5 saat uyudum nereye gitti bu diyorum. çalışma tempom sabah 7.45te evden çıkıyorum ve akşam 10u çeyrek geçe evde oluyorum. sanırım biraz fazla yorulduğum için yetmiyor. vitamin tavsiye edicek olan var mı? uykusuzluğumu alıcak?

vallahi ben 6 saat uyuyunca acayip uykusuz oluyorum. 7 saat de az geliyor. 8 saat uyumam gerekiyor en az. 8 de kalkıyorum her sabah o yüzden akşamları 11 ya da en geç 12 de yatıyorum uykumu alabilmek için.

PTT Kargo ile daha geçen gün işim oldu. Biraz savsatmak dışında fena çalışmıyorlar gibi gelmişti bana. Sistemde size mi teslim edildi görünüyor? Yani İstanbul'da onların dağıtım yaptıkları yere teslim edilmiş de olabilir, teslim alan kişinin karşısında sizin adınız mı yazıyor? İletişim için birkaç numaralarını bulmuştum ben, olmadı yarın arayın, durumu anlatın, ilgileneceklerini umuyorum.
Teslim alan kişi olarak sizin görünmeniz de garip, mesela bana işyerine getirdiler, ofiste bir arkadaşım teslim almış, sistemde de onun adı görünüyor. En basiti, niye siz teslim almadıysanız sizin adınız yazıyor, bence yarın ilk iş arayıp adamlara sorun.

ptt gidip sorsanız. takip zımbırtısında yazanlar bağlayıcı olmayabilir.
bence telaşlanacak bir şey yok. gelir mutlaka.

1.Sevk Edildi İSTANBUL / UPİM İZMİR / PİM, 01057 - 34158 29/11/2008 13:33:08
2.İZMİR / PİM/UÇAKServisindenDAĞITIMServisine Sevk - 35000 01/12/2008 10:37:57
3.Dağıtıcıya Teslim Edildi, İZMİR / PİM, h-kp - 35000 01/12/2008 11:56:56
4.Dağıtıcıya Teslim Edildi, İZMİR / PİM, 350022273 - 35000 02/12/2008 09:06:08
5.Teslim Edildi - 35000 03/12/2008 16:39:31


@think martini:sanırım yanlış anlattım.sadece teslim edildi gözüküyor kime teslim edildi yada sistemde bi hatamı var tam bende bilemiyorum.ama imzam ve kimliğim olmadan nasıl verebilirler birisine bu çok tuhaf yarın tabiki ptt ye gidip sorarım ama sizde ilginç bir şey söylediniz ofis arkadaşınız almış bu posta o adresteki herhangi birine verilebiliyormu ki evde de kimsecikler yoktu

konu-komşuya, kapıcıya falan sorun. olmadı, İzmir PİM'i arayın ve tracking number vererek durumu sorgulatın. Onlar postacılarına ulaşacaklardır zaten "yanlış teslimat yapmışsın, ne iş," diye.

izmir posta işleme merkezini bi arayın. ya da bi numarası vardı, 169 du sanırım. oradan bi kontrol edin.

@ogm; ben de şaşırdım ama evet, PTT kargo adresteki herhangi birine paketi teslim ediyor demek ki. Siz soruyu sorduktan sonra ben de sisteme girip sorguladım, sistemde de teslim alan arkadaşımın adı yazıyor. O yüzden belki "teslim edildi" demeleri, onların dağıtıcılarına teslim edildiği anlamına gelebilir. Teslim alan kişi'nin karşısı boşsa, bence sorun yok demektir ama arayıp işi garantiye alın tabii

sanırım biri sana böyle bi teklifte bulundu ^^ kırmızı hap mı mavi hap mı (:

cevaplari baska birinede verebilceksem evet, yoksa banane la evrenden. birami cipsi koyarim acarim family guy i ohhh. :P saka bi yana insanliga faydasi olucaksa eger o cevaplari ogrenmemin girerdim. yoksa bana faydasi olmaz zaten.

dunyayi gezmek olursa olur, aileme geri donmem bir nebze daha kolay ve hayat sartlari daha iyi, ama uzaya uzun yolculuk olarak gitmem, belki bir ugrarim.

Yanıma bi tane de güzel hatun vereceklerse kabul ederim. Öğrendikten sonra bize ne olacak peki ? İnfaz edeceklerse daha çok gencim.

kırmızı haptan evvel de yazılmışı var => 2001: a space odyssey

uzaya gidebileceksem babamı bile tanımam. arkama bakmadan giderim. ezdirmem sana kendimi.

Bir büyük rakıya bakar.

düşünmeden kabul ederim.

riskli tabi şimdi... diyelim kabul ettik çıktık yolculuğa, sonra bi de diyolar mı evrende başka canlı yok, tanrı da yok, hiçbir bok yok... ölünce yok olup gidiyoruz. işte o zaman sıçtığımızın resmidir.

ölüm, az çok buna yakın birşey bence. aceleye lüzum yok der, yaşamın tadını çıkarırdım.
filozof ruhuma ters geliyor, ama pragmatist mantaliteme de cuk oturuyor, merak overrated bir kavram bence, insanlıkta başını almış yürümüş.
merak bana pragmatik bir değer sağlamıyorsa, bu merakı kamçılaya kamçılaya üzerine bir de kendime yoktan dert yaratmazdım :)
şuan kesin olak tek şeye; varoluşa konsantre olmak lazım, hele yokoluşun kaçınılmazlığı bir ihtimalken.

ya isin sirri olin'de, iki kere rafineyse? tüm olay aşk, meşk, sevgi, cümbür cemaat ise? çok emo bi cevap oldu belki ama oyle lan. eğer dünyada herkes aşk meşk sevgi böcüü olup kedinin ölümü meraktan olmasaydı hayat bayram olsaydı diyorum ve gidiyorum...

elbette.
hatta deseler ki "bunu ogrendikten kisa bir sure sonra nallari dikeceksin" yine de kabul ederim.

o degilde melisa sözen ile bir gece yan yana uyuyum(valla sadece uyumak istiyorum) sabah kalktıgımda dünya yıkılmış olsun.hayatım bitsin.hic umrumda olmaz.ben bunu kabul ederdim..

mediamarkt var ama ingilizce seçeneği yok

ebay.de'ye de bakaydiniz.

amazon.de
www.idealo.de buradan da en ucuz ürün nerede onu bulabilirsiniz

Almanya'da e-ticaret yapicak ve Ingilizce icerik olucak site !! Imkansiz gibi bir $ey
sanki ama bu benim cahilligimden de olabilir. www.alternate.de 'de iyidir, ho$tur :)

aslında iyi bir soru bence cevap adında gizli uyuşturuyor ne yaptığını bilmiyorsun gerçi onu alkolde yapıyor ama şöyle bir durum var alkol sigara uyuşturucuya oranla daha az zararlı onunla alakalı olabilir.

yasal olması için sanırım devletin bunu üretmesi, denetlemesi vs gerekir.. yoksa vergi kaçırmaktan tut sağlık sorunlarına pek çok şey çıkar..
e alkol de çok alırsan zehirlenir hastaneye yatarsın, küçük çocuk içse "cıs kaka o" dersin ama uyuşturucuyu nasıl açıklarsın çocuğa, çok alsan ölürsün direkt, devlet olarak bunu nasıl üretirsin nasıl satarsın felan..

sanırım yani..

Uyuşturucuların ve bunlar gibi maddelerin üretimi kontrol altında tutulamıyor. Kaldı ki; uyuşturucuların alkolle ya da sigara ile karşılaştırılması mantıklı değil. Uyuşturucu ile sonunuzu hazırlıyorsunuz direkt. Alkol ve sigarada daha uzun zamana yayabiliyorsunuz sonunuzu. Bir de, alkol ve sigarayı iradenizle de bırakabilirsiniz ama uyuşturucu için direkt tıbbî yardım gerekiyor.

öncelikle, uyuşturucu dediğinizde kesinlikle alkol ve sigarayı bu tanımın içinde tutmak gerekir. çünkü bugün yasal olan sigara ve alkolün, yasak olan maddelerden işleyiş ve etki açısından hiçbir farkı yoktur. zarar ve tehlikelilik oranına göre de belirlenmiyor yasal olup olmaması dikkat ederseniz. çıkıp bakkaldan alabileceğiniz alkol çok kolay doz aşımı yapılabilecek ve yapıldığında komayı takiben insanı öldürebilecek etkilere sahip bir maddedir. tütün de kanseri olsun damar sertliği/tıkanıklığı filan olsun, biliniyor.
asıl ölümcül yanlış tanımlamada. bütün algı ve duygu değişimi yapan maddeleri "uyuşturucu" adıyla anıyoruz. çatlayana kadar içseniz bile kesinlikle doz aşımından ölemeyeceğiniz kanıtlanmış olan esrar da uyuşturucu diye adlandırılıyor, kimyasal olan fakat yine doz aşımından ölemeyeceğiniz lsd de, fakat ufak bir doz aşımı ile ölebileceğiniz eroin de aynı kategoride değerlendiriyor. (çok içip ölebileceğiniz alkol hala markette duruyor.)
bu aynı kategoriye sokma yaşadığımız ülkede çok daha yaygın.
neden yasak olduğuna gelince, yetkililerin açıklamaları gençlerin zehirlenmemesi, sağlıklı bireyler yetiştirilmesi vs... konularında. tabii korkunç kazanç elde edilen sigara ve alkol için seslerini uyuşturucu kadar yükseltemiyorlar.
birçok kişi ile beraber bu konuda benim de görüşüm uyuşturucu sınıfına sokulan maddelerin ticaretini yapanların devleti dahil ikna edecek kadar kazanç sağlaması olabilir. bir de uzun zamandan beri piyasanın kaymağını yiyen tütün şirketlerinin esrar konusunda hükümetlere yaptığı kâr kaygılı baskılar da büyük etken, bu konuda amerika da kenevirin ekilmesi teşvik edilen bir bitki iken nasıl da bir anda dezenformasyon ve baskı ile hiçbir bilimsel kanıt olmadan yasaklandığını anlatan web sayfalarına bakabilirsiniz.
yasak konusunda şahsi görüşüm (1 kutu içerek öldürebilen eczane ilaçlarının kolayca alınabildiği bir dünyada) doz aşımı kolayca öldürebilen maddelerin kontrolünün sağlanmasının mantıklı göründüğü yönünde. fakat doz aşımı mümkün olmayan lsd ve esrar gibi maddelerin bu denli korkunç gösterilmesine de şahsen anlam veremiyorum. alkol ve sigarayı etkileri bakımından nasıl olur da uyuşturucuyla bir tutarsınız denmiş, bakın şu web sitesinde maddelerin gerçekteki tehlikelilik oranları fakat devlet bazında hangi tehlike sınıfına sokuldukları:
scienceblogs.com

kesin mafya vardır işin içinde..
herşeyin arkasından çıkıyorlar valla (ki hiç öle kurtlar vadisi neyin izlemem, bizzat gözlemlerimdir)

ben de şöyle bir şey duymuştum: marijuana çoğu iklime dost bir bitki, diğer yandan tütün belli coğrafi bölgelerde ve iklim şartlarında yetişebiliyor. dolayısıyla tütün üretiminin denetimi daha kolay olduğundan + tütün talebi daha inelastik olduğundan tütün ürünleri üzerinde oligopolistik yapı oluşturmak daha kolay. ancak marijuananın kolay yetişebiliyor olması söz konusu oligopolün oluşmasını engelleyecek ve marjları önemli oranda düşürecektir. yani marijuana, üretimi ve tüketimi tamamen legal bir bitki olsaydı ve philip morris marijuanalı sigaralar üreten bir şirket olsaydı, bugün kobi sıfatıyla asya finans'tan ticari kredi talebinde bulunuyor olurdu.

gelir kapısı olarak kontrol edilemiyor olmasından başka ciddi bir sebebi olduğunu düşünmüyorum. örneğin uyuşturucu sınıfında sigara, esrardan daha yukarı bir kademede, hem verdiği zarar, hem de bağımlılık yapma potansiyeli daha fazla. yani uygun şartlar oluşsaydı (üretim kontrol edilebilseydi ve para merkezleri tütün tarlaları yerine bu işe eğilseydi) bugün bakkalardan insanlar esrar alıyor olurdu ve belki tütün dolu tırlar narkotik ekipleri tarafından durdurulurdu, suç olurdu vs.

ama burada sigaranin daha fazla bağımlılık yapıcı olması ve endüstriyel olarak üretim aşamasında daha yerleşmiş esaslarının bulunmuş olması, ve getirdiği kar bu duruma sebep oluyor. yani özellikle bugün serbest olan şey esrar ve yasak olan şey sigara olsaydı, sigara tiryakilerine oranla çok daha az esrar tiryakisi olurdu, ve daha az zararlı olması da cabası olurdu. esrarın serbest olduğu ülkelerde yerli halk öyle günde 1-2 paket sigara içer gibi bu maddeye yönelmiyor hatta muhtemelen sigara tiryakileri daha fazladır. yani sonuçta: sigara işi daha karlı. üretimi daha kolay, kayda değer şekilde daha kolay olmasa bile yerleşik bir düzeni var.

hele alkol, esrardan da sigaradan da daha yüksek seviyede bir uyuşturucu. bunların hepsinin bağımlılık potansiyeli ve verdiği fiziksel zarar mesela atıyorum bir lsd den fazla. fakat lsd yasak bunlar serbest.

"amma attın ha" falan demeyesiniz diye şöyle bir link vereyim:
en.wikipedia.org

maddelerin bağımlılık yapıcılığı/fiziksel zarar grafikleri için:
tinyurl.com

mesela şu grafikte alkol ve tütünün yerine bakın, bir de bir şekilde bulundurduğunuz durumda narkotiğin götünüzden kan alacağı maddelere bakın.

amaç insan sağlığını gözetmek falan değil yani. tamamen duygusal.

not: bana göre bu cevapta lafı geçen maddelerin hiç biri hiç bir surette kullanılmamalı. yani devletlerin bunların kontrolünü insan sağlığı için yaptığına falan inanan kişiler var diye bazı uyuşturucuları diğerlerinden "iyi" gibi göstermiş olabilirim. öyle bişey yok, hepsi kötüdür, ve bunları yazan kişi tek kötü alışkanlığı olan sigaradan 2 sene önce kurtulmuş olmaktan mutlu, evli ve iki çocuk babasıdır.

Alkol, sigara ve en hafifinden en yükseğine kadar bütün uyuşturucuların yaptığı şey aynı. Beyinde ya reseptörleri blokluyorlar ya da fazla hormon salgılatıp aşırı duygular yaşatıyorlar.

Neden uyuşturucuların yasak olduğuna gelirsek, daha ölümcüller, beyin kimyasına daha fazla zarar veriyorlar, bağımlılık potansiyelleri alkol ve sigaraya göre daha yüksek.

İnternette uyuşturucu yüzünden, özellikle "oryin", yüzünden insanların vücutlarının ne hale geldiğini bir görün. Ya da "crack" denen şey yüzünden insanların neler hissettiğini, güzelliklerinin nasıl gittiğini, akıl sağlıklarını nasıl kaybettiklerini bir okuyun, fotoğraflara bakın. Alkol yüzünden mutanta dönen insan görmedim ben.

bir günde 15 litre rakı içmezsen alkol öldürmez.
ama 1 gram değil de 1,5 gram e işi bitirir. gibi gibi.

ama e ile sınırlı değil ki yasak maddeler. bunların narkotikler gibi insanı öldürebileni var (ki doktor yazınca adı ilaç olur, siz bulup kullanırsanız uyuşturucu olur) ne yaparsanız yapın öldürmeyeni var.
uzman kontrolü dışında kullanımı gerçekten hayatı tehdit edebilecek olan narkotikler dışındakiler alkol ve sigaradan daha zararlı maddeler değillerdir. beyin kimyasını da alkol ve sigara, marijuana'dan çok daha fazla bozar, herhangi bir uluslararası bilimsel yayının bu konudaki çalışmalarına bakabilirsiniz.
belki de yasağın sebebi insanların uyuşturucu kullanıp karar mekanizmasını kaybedip "toplum huzuru" nu bozması ihtimali olabilir. ama elimizde bunu en fena şekliyle yapabilen kapı gibi legal alkol var. eğer toplum huzuru, kişisel sağlık, vücuda zarar oranı gibi etkenler yüzünden uyuşturucu yasak olmuş olsaydı, alkol ve sigara da yasak olurdu. şu anki yasak da, ancak sigara ve alkol de yasak olsaydı mantıklı olabilirdi.
tam bu sorulan konuda binlerce web sayfası var, biraz araştırmayla uyuşturucu yasaklarının sağlık ile hiçbir ilgisi olmadığını, sadece kontrol edilmesi güç olduğu ve halihazırdaki yasal uyuşturucu (alkol,sigara) sektörünün dengelerini değiştirebileceği sebebiyle uygulandığını görebilirsiniz.

edit: esrar, alkol, ecstasy, sigara, eroin , bunların hepsi zararlıdır, kullanılmamalıdır.

burda gerçekten esrar ve lsd yi nerdeyse övecek yorumlar okudum ve şaşırıyorum. arkadaşlar uyuşturucular , ki hangisi olursa olsun, beyin hücrelerine yoğun zararlar verir ama daha fazlası sizin psikolojinizi bozar. hayat standartınızı değiştirir. kimliğinizi sorgulatır. kimse bana tutup da haftada iki üç gece içki içmenin , aynı tekrar sayısında ectasy veya lsd kullanmakla aynı sonuçları doğuracağını söylemesin. bu söyleyen ya cahildir , yada uyuşturucu müptelasıdır çünkü.

maddelerin zarar oranları belirlenirken insan vücuduna verdiği psikolojik ve fiziksel zararlar gözönünde bulundurulur.
ve evet alkol almak lsd ve ecstasy almaktan daha zararlı.
www.telegraph.co.uk
www.independent.co.uk

yukarıdaki linklerde bahsedilen bilimsel araştırma sonucunda ingiltere'de maddelerin tehlike sınıflandırmalarının değiştirilmesi gündemde.

Genelde gerginlik, sıkıntı stres falan oluyor bunun sebebi. Ve gerginliğin şiddetini falan seçmiyor. Yani daha gergin zamanlarınızda olmamış, ama şimdi oluyor olması stresten olduğu gerçeğini pek değiştirmiyor.
Stres geçince bu da geçiyor.
Ben de yaşamıştım, 8-10 ay sürdü. Sonra o sıkıntılı dönem geçince bu da durdu. Sonra daha sıkıntılı dönemlerim de oldu ama bu olmadı bi daha. Yani neye göre seçip de oluyor, bilemiyorum pek. Uykunuzu çok etkiliyor ve baş ağrısıyla falan uyanıyorsanız bir hekimle görüşün derim...

(git: 33106)

çare olarak kafanızındaki negatif düşüncelerden bir süreliğine uzaklaşmanızı sağlayacak, gerginliğinizi alacak bir hobi vs ile uğraşmanızı öneririm. yoksa dişlerinizde çatlama olmaya başlayacak ve ağız plağı kullanmanız gerekecektir.

ne demiş atalarımız: dont worry be happy!:)geçmiş olsun

daha önce yaşamadığını söylüyorsun ama belki de daha önce yaşadığın halde farkında değildin.. hatta belki gün içinde de farkında olmadan dişlerini sıkıyorsun ama sadece uyumaya çalışırken dikkatini çektiği için o zaman farkına varıyorsun..
aslında bunun gibi pek çok şeyi farkında olmadan yapıyoruz günlük hayatta.. mesela, gün içinde birşeyler ya da birileri sinirimizi bozabiliyor ve o olaydan çok sonra bile o sinir bozukluğunu farkında olmadan içimizde taşıyoruz, ve tam olarak da ifade etmediğimiz için bastırılmış bir şekilde içimizde kalıyor.. sonra da böyle diş sıkma gibi şekillerde -yine biz farkında bile olmadan- ortaya çıkabiliyor o sinir-stres..
ben bunun gibi şeylerle karşılaşınca şöyle yapıyorum: dişlerimi sıktığımı farkeder etmez hemen ağzımı gevşek bir şekilde, normal halinde tutuyorum, çok basitçe.. biraz farkında olmaya çalışarak.. ya da neden dişlerimi sıktığımı anlamaya çalışıyorum, vs.. hekimlik bir olay olduğunu sanmıyorum..

dişçiye gidebilirsin sana kalıp verir gece yatarken takarsın zarar vermez en azından. bende ağrı yapmaya başlamıştı öyle yaptım.

borsada paramız var sanırım, bana bu dediginiz 2003 senesinde olmuştu gsdholdingden darbe yediigm günlerde, çok şükür ecbyo kurtarmıştı.

buna bruxism deniyor. ben de bundan feci derecede mustaribim. gece plağı (nam-ı diğer ağız plağı) dişlerinize verebileceğiniz zararı engelliyor, semptomatik bir çözüm yolu yani. diğer yandan bu olayın nasıl tümden çözülebileceğine dair en ufak bir fikrim yok (epey araştırdım halbuse). yani "basura kesin çözüm" yazan tabelalar görüyorum ama bruxism'e kesin çözüm önerenini görmedim. bir de stresle, gerginlikle çok güçlü bir korelasyonu yok kanımca çünkü insan tasasız olduğu dönemlerde de dişlerini hatır hutur yiyebiliyor. hani kendimde öyle bir neden-sonuç ilişkisi görsem "bu direkt psikiyatrinin işi," diyeceğim kendi adıma ama onu da diyemiyorum. tıp bilimi bize yardım etmesi lazım.

***Askarisle bağlantılı olup olmadığını inceleyen bir-iki makale okumuştum, hipotezler yetersiz delilden olumlanamamıştı.

mp3 player mı yani

evet mp3 player desem daha doğru olur du

m3 music card modelini kullanmıştım bi süre. öyle çok ahım-şahım değil ama flac oynatabiliyor olması benim için çok önemli bir artısıydı. ses kalitesi fena değildi. çok küçük, hafif ve inceydi. yalnız dokunmatik düğmesi çok hassastı, menüde gezinirken insanı sinir edebiliyordu. neticede çin malı bir alet olduğu için malzeme kalitesi adına çok şey beklememek lazım ama fiyatının karşılığını veriyodu yani (tr fiyatının değil, ebay fiyatının karşılığını. tr'de fahiş fiyatlara satılıyor olabilir). bir de m6'lar var tabii, onlar daha popüler tr'de. ekranını falan beğeniyorlardı, cowon d2'yle kıyaslıyorlardı. kullanana sormak lazım tabii.

maddiyat olabilir. mesela italyanında aynı şekilde desteklemesi berlisconiyle rte nin samimiyeti gibi yansıtılsada bizim basınımızda olay italyanın en çok ihracat yaptığı ülkelerden birinin türkiye olmasından ibarettir. yani tesadüf veya canayakınlık değildir diplomaside böyle bişeyin yeri yoktur. kanımca olay tamamen ekonomiktir. birde bahsettiğimiz ülkenin ingiltere gibi uzun vadeli çıkarlara göre dış politika belirleyen bir ülke olduğunuda baz alırsak kesinlikle araştırılması gereken bi anlaşma veya fikirler vardır. kesin bilen birileride çıkar sözlükten.

Çok fazla ihtimalli olan, işin içinde global hesaptan tutun da teknik hesaba kadar bir çok bileşenin olduğu bir durumdur. Ancak bu durumu açıklamadan önce İngiltere'nin tam anlamıyla Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediği konusunda şüpheler bulunmaktadır. Evet diğer AB ülkelerine göre daha ılımlı bakmaktadır ama tam olarak destek verdiğini söylemek kesin doğru bir söylem olarak gözükmemektedir.

Öncelikle Avrupa Birliği içerisinde dönen tartışmalara iyi bakmak gerekir. En büyük tartışma "Wideners" denilen genişlemecilerle "Deepeners" denilen derinlemeciler ya da entegreciler arasındadır. Bu tartışmada genişlemeciler AB'nin büyük bir küresel güç olması için genişlemesi gerektiğini savunmaktadır. Türkiye'yi bu genişlemeye dahil etmek istemelerinin yegane sebebi de Türkiye'nin elinde bulundurduğu askeri güçtür. Günümüz Avrupa'sında kimseyi kolay kolay asker yapamazsınız ancak Türkiye'nin elinde bulundurduğu belki de en önemli şey askeri gücüdür. Avrupa Birliği'nin gelecekte düşündüğü küresel güç olma arzusunda ordunun önemli bir yeri vardır ve bu noktada asker denilince akla Türkiye gelmektedir. Daha önceleri Rusya ve Çin'in yükselişine karşılık AB'nin daha önemli bir güç olmasını isteyen İngiltere de bu görüşü savunmuştu.

Öte yandan "Deepener" lara göreyse genişleme Birlik içindeki entegrasyon tamamen oturduktan sonra yapılmalıdır yani öncelikle birliğin temellerinin sağlamlaştırılması gerekmektedir, Türkiye'nin birliğe entegrasyonu çok zor olacağı için deepenerların büyük bir kısmı Türkiye'nin üyeliğini istemiyordu.

Öte yandan işin teknik boyutuna da girecek olursak karşımıza yeni bir kavram ortaya çıkmaktadır. Bu kavramın adı "Variable Geometry" yani değişken geometri. Wideners ve Deepeners arasındaki dengeyi sağlayabilmek için birliğin ortaya attığı bir ortayoldur. Buna göre ülkelere entegrasyon sürecinde belli başlı 3-4 politika hariç kendilerinin tamamlayamayacaklarını düşündükleri bazı politikalardan geri çekilme ya da uygulamama hakkı verilmiştir. Opt out denilen bu çekinme hem genişlemeyi hem de genişlemeyle beraber entegrasyonu da sağlamayı amaç edinmiştir.

İngiltere entegrasyonun federal bir sürece girmesini istememektedir, bu yüzden Avrupa hukuk sistemini tamamen opt out etmiştir. Zira İngiliz hukuk sistemi kıta Avrupa'sındaki sistemden çok farklı. Bir diğer noktaysa Türk yaşam biçimi, hukuk algılayışı ve de eksiklikleri Avrupa Birliği'nin federal yapıya gitmesini zorlayacak durumdadır. Nitekim Türkiye de federal Avrupa'ya tamamen karşıdır. Bu ortak karşı olmadan dolayı da İngiltere Türkiye'nin üyeliğine bir noktada sıcak bakmaktadır.

Ancak kırılma noktası Lizbon anlaşması olmuştur. Bu anlaşmayla birlikte İngiltere ilginç bir şekilde genişlemenin artık durması gerektiğini savunmaya başlamıştır. Bunun neden böyle olduğunu tam olarak şimdi açıklayamayacağım ancak bir politika değişikliği olduğu kesindir.

daha fazla bilgi için CER (Centre for European Reform)'un websitesine bakabilirsin.

ekonomik anlamda zayıf ve kozmopolit bir abye rahatlıkla söz geçirmek için. ingiltere hiçbir zaman ab'nin güçlenmesini istemez. tabi eskaza abye alırlarsa "biz sizi birliğe aldırdık koçlar, şimdi sökülün oyları" deme şansları da var.

İngiltere Rusya'yla kanlı durumda diye biliyorum (Litvinenko olayıyla başlamıştı, sonra sert misillemelerle kızışmıştı, en son barıştılar mı, takip etmedim), onun da etkisi vardır.

take five mıydı acaba, eskiden cok koyuyolardi jordan'in, pippen'ın arkasına.

boshi biliyorsun bu işi hocam sen ya. tebrikler. nokta atışı resmen. herkesin duyduğu bir olay ama cazla ilgilenmeyen adını herhalde asla bilemezdi. artı birde nba le ilgilenmen gerek tabi tarifi algılamak için. sağol valla makbule geçit töreni yaptı.

(git: 31068)

liseden ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı olarak 80 üzerinden 65 almış. diğer değerler ise sanırım bölüm1/bölüm2 şeklinde ayrılmış. yani sözel-1/sözel-2, sayısal-1/sayısal-2 ve eşit ağırlık-1/eşit ağırlık-2 alanlarındaki puanları yazmış. matematikte 184 yaptım diyerek de sayısal 2 puanını kastetmiş olabilir.

puanlar 380 üzerinden olsa gerek, yerleştirme puanlarıymış çünkü belirtildiğine göre. ben böyle yorumladım.

sanırım demek istediği şu; 1.bölüm puanı/2.bölüm puanı

1.bölüm yani meslek lisesi vb. liselerin öğrencileri için olan bölüm oluyor. içinde matematik,türkçe,sosyal,fen var. ama bunlar ileri derece değil biraz daha basitler. örneğin; matematikte bir türev yada integral yok.
2.bölüm ise anadolu liseleri, fen liseleri gibi okullardan gelenlerin girdiği sınav, eğer yanlış bilmiyorsam 4 senelik bir bölüme girmek için bu puan baz alınır. bu puan hesaplanırken 1.bölümdeki sorularda verdiğimiz cevaplarda etkili olur. hatta yarı yarıya etkiliydi benim girdiğim senede ilk bölümde 30 soru ve ikinci bölümde 30 soru toplam 60 soru yaptığın matematik oluyor ve matematiğin ağırlığı neyse onunla çarpılıyor.

yani özet olarak söz1:151-söz2:171 şeklinde bir puanlaması var.diğerleride böyle devam ediyor tabi. sanırım kendisi meslek lisesi değil çünkü 2.bölümün puanları daha yüksek, eğer meslek liseli olsaydı 2.bölüm puanı olmazdı.

ama 184 matematik derken bunun ne demek olduğunu bende anlayamadım.

evet ben yazarken biri daha yazmış sanırım bu durumda bende yazdımdan emin olabilirim. y-öss nedemek söylememişim. bildiğimiz öss'yi kastediyor y-öss derken farklı birşey değil. y-öss olunca okul puanıda katılmış oluyordu benim bildiğim ama o zaman puanlar çok düşük olur anlayamadım.

master'a basvurmustur ve 2003 oncesi oss sonucudur. yakmayalaim cocugu bu durumda

184 puan maks yapilabiliyorken 163 yapabildim demistir belki?

soyle ornek vereyim coolblue oss ye ne zaman girdin turkiye'de okudun mu bilmiyorum ama

itu elektronik haberlesme muhendisligine bu 180 li vs sistem varken abim 2004 yilinda 185 ham puan yaparak liseden 80 ustunden 70 almis sekilde girdi. turkiye'de oss yerlestirme puani olarak 2050.ydi

ayni bolum ikiye ayrildi ve telkomunikasyon bolumu parlakligini hafif yitirmeden once - benzer puanlarla ve basari sirasi ile ogrenci aldigi donem olan 2004 yilinda ben 367 ham puan yaparak (380 ustunden su anki sistem) okuldan 100 ustunden 97 alarak 1960. olarak girdim.

öss ye kac yilinda girmis - kesin cevap icin bu gerekiyor.

zaten lisans degil de master'a falan basvurduysa ve 2003 ve sonrasi osslerde bu puanlar yapmissa kabul etmeyin de gec ugrasma bile :)

matematikten 184 le, belki de sadece mat. sorusu cevaplayarak bu puanı yaptığı kast edilmiş olabilir.

valla eski sistemin ham puanı olabilir bu. eğer böyleyse bu adam liseden tam puan alsaydı (80 / 2 = 40) sayısal puanıyla ( 163 + 40 = 203 ) çapa diş, yıldız gemi inşaat gibi bölümlere girebilecekti 2000-2001-2002 civari yıllarda. ama 65 gelmiş aobp, biraz patlamış olabilir o bakımdan.

bu yazdıklarımın hepsi varsayım tabi. bence profesor "arkadaşım, ne zaman girdin, puan mı veriyosun net mi veriyosun, detaylı yazar mısın?" şeklinde geri dönebilir çocuğa.

eğer eski sistemse puanları iyi olabilir bencede. o zamanlar farklı bir sistem vardı, yazdıklarım yeni sistem için geçerliydi ve bildiğim kadarıyla bu puanlar o sistemde çok düşük olmaz.

sanırım bu oyunu herkes kendi uydurduğu varyasyonlarla oynuyor ama orijinali şöyle bir şey diye biliyorum:
en.wikipedia.org

ihtimaller de işlenmiş.

6/36 + 2/36 + ( 1 - (1/36+2/36+1/36)) * (0.4)

= 8/36 + (32/36) * 4/10
= 0.22222222 + 0.88888888 * 0.4
= 0.22222222 + 0.35555555
= 0.57777777

öegh

düzeltme:

= 6/36 + 2/36 + 2 * 3/36 * 1/3 + 2 * 4/36 * 2/5 + 2 * 5/36 * 5/11
= 244 / 495

açıklama:

6/36 -> 7 gelirse kazanır
2/36 -> 11 gelirse kazanır
2 * 3/36 * 1/3 -> 4 veya 10 gelirse 1/3 ihtimalle kazanır
2 * 4/36 * 2/5 -> 5 veya 9 gelirse 2/5 ihtimalle kazanır
2 * 5/36 * 5/11 -> 6 veya 8 gelirse 5/11 ihtimalle kazanır

1/3 := (1/12)/(1/12+1/6)
2/5 := (1/9)/(1/9+1/6)
5/11 := (5/36)/(5/36+1/6)

bu da rehber olması için her bir toplamın gelme olasılıkları:

2 2.78% 1/36
3 5.56% 1/18
4 8.33% 1/12
5 11.11% 1/9
6 13.89% 5/36
7 16.67% 1/6
8 13.89% 5/36
9 11.11% 1/9
10 8.33% 1/12
11 5.56% 1/18
12 2.78% 1/36


yamuluyo da olabilirim, çok seneler geçti.

1/12 :: tek atışta 4 gelme ihtimali (veya tek atışta 10 gelme ihtimali)
1/9 :: tek atışta 5 gelme ihtimali (veya tek atışta 9 gelme ihtimali)
5/36 :: tek atışta 6 gelme ihtimali (veya tek atışta 8 gelme ihtimali)
1/6 :: tek atışta 7 gelme ihtimali

bu durumda örneğin;

1/3 := (1/12)/(1/12+1/6)
:= (tek atışta 4 gelme ihtimali) / (tek atışta 4 gelme ihtimali + tek atışta 7 gelme ihtimali )

şeklinde modelledim.

sanırım bileşik olasılıkla bunun ispatlanabiliyor olması lazım çok iyi hatırlamıyorum, yanılıyor da olabilirim ancak sonsuz toplam almak yerine bunun direk kullanılabiliyor olması lazım. benim aklıma yattı yani.

Vallahi dimağınıza sağlık üstadlar. Şimdi kazanma olasılığına 244/495 = %49.2929... diyorsunuz, öyle mi? Öyleyse çok güzel. Bu soruyu da sizi daha önce rahatsız ettiğim soruya [Olasılık Sorusu (senin kafan karışmış evlat)] açılım getirmek için sormuştum zira o soruda bahsettiğim zar oyunu işte bu oyundu. O soruda galadnikov ve desdinova, siz bana sanırım söz konusu oyunda kazanma olasılığının %50 olduğunu varsayarak yanıt vermiştiniz, o distribution plot'lar falan çünkü yamulmuyorsam %50-%50'lik bir şans modelinde geçerli (mi?). desdinova da randomizing algoritmasının zayıf olduğundan ötürü sapıtabileceğini söylemişti. Biz bi arkadaşla bu ihtimali göze alıp biraz daha elegant bi algoritmayla modifiye ederek denedik, gene aynı sonucu verdi: Bu oyunu 20 bin kere oynattığımızda ve bu işlemi 10 kez tekrarlığımızda kayıp-kazanç: 10-0; 100 kerede 80-20; 20 bin kerede 50-50 oluyor.

Son olarak şöyle sorayım bi de: Siz Zeus'sunuz. Oyuncuyu tepeden izliyorsunuz ömrü boyunca. Oyuncu çoluğun çocuğun rızkını Craps'e yatırıyor, 20 bin kere oynuyor bu oyunu. Apollo olayın başında soruyor: "Zeus, cebindeki 1000euro'ya bahis açıyorum. Bu adamın 20 bin oyununun en az 10001'inde adam kazanır diyorsan ve kazanırsan 10000euro nakit dönücem sana." Verir misiniz 1000 euro'nuzu? (10'luk sette bilgisayar neredeyse 0 ihtimal veriyor ya adama, ondan soruyorum. "Kardeş sen hepten yanlışlardasın, senin oyun kodunda bi yanlışlık var," deme hakkınız mahfuzdur, muhtemeldir).

Teşekkürler galadnikov ve diğer kafa patlatan arkadaşlar!!! ==> 0.0224 <== tam olarak buydu öğrenmek istediğim şey.

excellent strike!

problem olmaz bence, gule oynaya giyin.

Türkiye'ye adidas yollamıyorlarmış, öğrenmiş oldum, olduk.

www.retailmenot.com

odtü işletmeden boğaziçi işletmeye geçen 2 kişi tanıdım, 2si de kararlarından memnunlardı. bölüm işletme olunca bence de geçsin boğaziçi'ne. kararsız olma yani, ver gazı :)

kasarsa 4.00'a yakın bişey bile yapabilir, ilk iki dönemin çok kastıracak bi olayı yok. makro, hukuk, calculus, ve muhasebeye özellikle çalışmasını öneririm. bir de hazırlıkta ingilizceye iyi çalışsın ki okuması bol olan derslerde sıkıntı çekmesin. türkçe olması halinde takır takır yapabileceği sınavlarda sırf dil sıkıntısı nedeniyle düşük puanlar alması olasıdır çünkü.

ortak sayısı 20'den fazla şirketlerde ortakların her biri tek tek incelemek istemesin diye murakıp bulunur demiş. 100 tane ortağın tek tek incelemek istediğini düşünsene :)
ortak sayısı 20'den az ise gelsin isteyen incelesin, buna hakkı var diyor.

yani birinci soruya cevap "hayır". TTK 548'de atıf yapılan BK 531'de belirtilen "denetleme yetkisine sahip ortak" murakıp sıfatına haiz değil. ortak sayısı 20'yi geçerse murakıp tayin ediliyor. sanırım tescil ve ilan da ediliyor yani.

Sağol kibritsuyu!

Teşekkürler t joe. Bandrollüsünü de bilahare alırız artık.

PPP internet denen aga girilemedigini gosterir yanmadigi zaman. Modemini Airties ise ve wireless'tan download'a birakiyosaniz boyle bi sorun olabiliyo, ben de yasadim. Onun disinda kimi zaman modemin marka ve modeli ya da icindeki firmware'i ise yaramaz oldugu icin belli bi yerden sonra uzerinde IP tutamayabiliyo. BAzilari Fİrmware guncellemesi ile gecebilirken bazilari yeni modem almakla gecebiliyo.

Aynen dediğiniz gibi polifonik osuruk, modemim Airties ve wireless'tan download'a bırakıyorum. İşkillenmeye gerek yok demek ki. Teşekkürler.

modem sıçıktır kesin, üretici firmayla bağlantıya geçin acilen.

modem bozuk.

modem bozuk degil, modemin yazilimdaki bir hata bu. guncelleme ile de gecmiyor malesef. normalde wireless'tan bagli olan client'larin kac saatten sonra disconnect olmasi gibi bir option var, ama sabaha kadar download etmek icin bunu kullanmiyoruz tabi. ve programin icindeki bir bug da belli bir sure boyunca wireless'tan yuklu miktar veri indirdigimizde modemi kitliyo. reset atinca duzeliyo, fakat yazilimsal olarak update etmeme ragmen sorunu cozemedim. yani modem bozuk diye giderseniz aynisini tekrar verirler, ayni sorunu tekrar yasarsiniz. usenmezseniz bir hub'la crossover kablo alin sifir sorun.

-ltd. şti

ÜNVAN DEĞİŞİKLİĞİ: SİCİL TASDİKNAMESİ 17.10
ÜNVAN DEĞİŞİKLİĞİ 161.50

demiş atonet.org.tr'de (www.atonet.org.tr bu muydu aradığınız bilmiyorum tabii. güncel olup olmadığını da öğrenmek lazım ayrıca.

şirketinizin muhasebecisi neyin yok mu yahu, böyle durumlarda beni ossurturlar mükelleflerim. yılbaşından önceki gece yıl bitmeden sermaye arttırayım diye akşam vakti ticaret sicil kapısında süründüğümü bilirim.

ortaklar kurulu kararı alacaksınız. bir nüshasını karar defterine yapıştırıp, bir nüshasını da elinize alıp notere gideceksiniz. noter onaylayacak. o bir nüshasını alıp geleceksiniz. sonra eski ticaret sicil gazetenizi alıp bakacaksınız ünvan maddesine.

eski şekli: madde 2. şirketin ünvanı "hede hödö ltd. şti."dir.
yeni şekli: madde 2. şirketin ünvanı "bıdı bıdı ltd.şti."dir

diye tadil metni hazırlayacaksınız 3 nüsha. bunu da notere götürüp onaylatacaksınız. sonra onaylı kararı, 3 nüsha tadil metnini ve eski gazeteyi alıp bağlı olduğunuz ticaret sicil memurluğu'na (ankara'da ise söğütözü'ndeki ticaret odası ikiz kulelerindedir bu yer) gidip oradaki formu (tadil talep formu) doldurup evrakları da ekleyip vereceksiniz. vezneye 200-300 lira civarı bir para ödettirecekler (hah boshi yazmış işte onları ödeyeceksiniz). ayrıca ilan gazete ilan parası alacaklar (kelime sayısına göre). yaptığınız tadilat, ticaret sicil gazetesinde yayınlandıktan sonra ünvanınız değişmiş olacak.

dis tic unvani varsa dis ticaret yapabilmek icin gerekli hukuksal zemini vardir

Ama San. Tic. A.Ş. de konusuyla ilgili her türlü ithalat ve ihracat işlemini gerçekleştirebiliyor, yanlış mıyım? Bu durumda ne fark ediyor?

dış olunca konusuz oluyor galiba.

animasyona benziyor

derin deniz balıkları var buna benzeyen. öyle bişey de olabilir.

bu şey değil mi ya böyle okyanusun en derin yerlerinde yaşayan önünde halojen lamba gibi ışık sarkıtan yılansı faremsi bişey? dur bulucam şimdi.

edit: heh flashlight fish'miş adı;

upload.wikimedia.org

gunesin girmedigi derinlikteki sularda yasayan vahsi bir baligin japon, olmadi cinli gozuyle resmedilmesi.

guzelmis ama.

maket gibi duruyor, canlısı şu galiba:
tinyurl.com

fener balığı olması lazım.

anglerfish
en.wikipedia.org

optimum'da en üst katta rollhouse mı ne, öyle bi yer vardı.

hangi etap? 3. etap bildirici'nin oldugu binada kahve var bir tane, ilk kattı galiba.

tam olarak bunu bilmek istiyordum. teşekkürler!

(bkz: bublesort)
(bkz: quicksort)

bence sorting algoritması yerine, if else if, gibi bir yapı ile halletmek daha olası bence.

if (number == largest)
else if (number > largest)

gibi bir yapı sayılar arasından sadece en büyük (ya da en büyükler) bulunacaksa güzel olur. ama tabii sorting başka bir şey.. alışmak lazım. sonradan çok lazım olacak.

int counter = 1, largest_ID[10], largestCounter = 0;
float number, largest = 0.0;

while (counter <= 10) {
printf("Insert # %d: ", counter);
scanf("%f", &number);
if (number > largest) {
largest_ID[0] = counter;
largestCounter = 1;
largest = number;
}
else if(number == largest)
{
largest_ID[largestCounter] = counter;
largestCounter++;
}
counter++;
}

printf("Largest numbers: ");
for(int i=0; i<largestCounter; i++)
{
printf("%d ", largest_ID[i]);
}
printf(": %f", largest);

rusça öğren, ihracatçı ol ;)

zevk olsun diye öğrenmek istiyorsan italyanca öğren hem daha ucuzdur hem de daha fazla öğrencisi olduğundan paylaşımın kolay olur, yardım alman vs.
Ama işletme öğrencisiyim yarın öbürgün mezun olurum amerikaya iderim yüksek yaparım iş bulurum gibi idealler çerçevesinde bu iki dilden biriniöğreneceksen ispanyolca öğren.
wikipedia'da demography ve united states yazarsan nedenini daha kolay anlaşılır.
Fakat kısaca şöyle söylüyeyim. Türkiye de ingilizce bilmediğinde nasıl eksik kalıyorsan amerika da da aynı şekile ispanyolca bilmediğinde eksik kalıyorsun.
İşletmeci olarak bir restaurant işletmecisi de olsa banka bilmem hangi yöneticisi de olsan böyle.

soruna cevap değil sadece aklında bulunsun diye yazıyorum, önceki duyurularından hatırladığım kadarıyla boğaziçindeydin. seneye 1.sınıf olunca ispanyolcayı seçmeli olarak al bence. zaten hocalrın bir kısmı aynı zamanda cervantes'te çalışıyor, ciddiye alırsan haftada 6 saat dil dersleri, güzel öğrenilebiliyor. dil derslerinde genelde kota sorunu oluyor ama bi kere 101 alınca diğerlerini almak çok kolay oluyor, yani mezun oluncaya kadar advanced seviyesine gelebilirsin. illa ki dışarda bir dil kursuna gideceğim diyorsan da orası sana kalmış :)

cok garip... iki gün önce teknik müdürle bu konuyu konusmustuk simdi karsima geldi :)

muhtemelen bulundugunuz yerde ofislerden biri kacak elektrik kullaniyor. musluk suyundaki elektrigin nedeni ise fazdan kaynaklanmakta.

yani bir babacan almis elektrigi cekmis ofisine, fazinida dayamis musluguna.

...diye tahmin ediyorum.

3 gün önce apartmana ait olan iki adet (biri asansöre, biri de kalorifer kazanı ile ışıklara ait) trifaze sayaç elektronik akıllı modeliyle değişti. alakası olabilir mi acaba?

kaçak elektrik pek mümkün değil. 35 yıllık işhanı. kızılay'ın göbeğinde. hepsinde yasal abonelik, sayaç falan var. öyle kanca atıp kullanılacak gibi bir yer değil.

tabiki. büyük ihtimalle o yüzden oluyordur zaten. kalorifer kazanlari sonucta su borulari ile baglantili.

bence siz dogrudan bu isi yapan kisilerle temasa gecin.

ayrica suda elektrik carpmasi kadar kötü bi sey yoktur diye biliyorum. hem sizi götürür hem de sizi kurtarmak isteyeni.

tahminimce elektrik tesisatını topraklamak için su tesisatını kullanmış aklı evvel bir elektrikçinin kurbanı olabilirsiniz. yeni binalarda böyle bir sorun olmasa da eski binalarda bu tür problemler çıkabildiğini duymuştum. zaten üklemizde bina topraklaması en büyük problem. elektrik tesisatını yapanlar da bu konu özellikle görüşülmemişse sallamak için elinden geleni ardına koymuyor. elektrik, topraklama konusunda deneyimli birisi kontrole etmeli bence. tehlikeki olabilir.

Aman dikkat. Bizim komsu apartmana gelen kalorifer tamircisi kazandaki elektrik yuzunden hayatini kaybetti. Gerci sen birkac kere dokunmussun ama ne olur ne olmaz anlayan birine sistemi inceletin.

bizim arkadaslarin evinin butun suyunda vardi elektrik kacagi. tesisatci cagirip baktirdilar. "birisi kacak elektrik kullaniyo besbelli, topragi da su borularindan birine vermistir ipnetor" demismis tesisatci.

ben de çarpılmıştım geçen traş olurken (ankara). ben kolum aynanın tepesindeki çıplak kablolara (ayna üstü ampülü için gerekli edevat) temas etti de çarpıldım sanmıştım, şimdi ciddi ciddi tırstım bak.

Biz bu kitabı okumuştuk, bayağı kapsamlı bi kitaptı, işinize yarar mı emin değilim ama yine de bi bakın --->getir.net

Ahmet Acar'ın sadece linear programming üzerine olan bi kitabı var, gayet okunabilir, yormayan bi kitap. Güzel örnekler de vardı. Baskısı yok sanırım ama kütüphanelerde mevcuttur:

LINEAR PROGRAMMING FOR MANAGERIAL DECISIONS: A Non-Algorithmic Approach with Computer Applications, (METU Publications: Ankara; Birinci Basım,1989; Genişletilmiş İkinci Basım, 1993; Üçüncü Basım, 1998).

reel örnekler epey komplex kaçacak evet. önerdiğiniz kitaplara bakacağım. ilginize teşekkür ederim.

1.) Gittigidiyor'dan alma.
2.) Gittigidiyor'dan alma.
3.) www.strawberrynet.com
4.) izmir sınırları içindeysen aynı mekanda bulunmayalım, pişti olmayalım :P

üstte yazıldı mı bilmiyorum ama gittigidiyor'dan alma.

bu arada sakın gittigidiyor'dan alma.

Ben internette alışveriş yapabileceğim yerleri araştırırken şöyle bi blog buldum:
yurtdisindan.blogspot.com
strawberrynet dışında bi sürü siteden bahsediyor, epey de ayrıntılı anlatmış, hiç denemedim ama belki o sitelere bakılabilir.

Üzülerek belirtmeliyim ki şu ana dek Gittigidiyor'dan orijinal parfüm alamadım. Ben de strawberrynet.com'u öneriyorum.

fragrencex.com tavsiye ederim. fiyatları strawberrynet'ten biraz daha düsük. ben aldim orjinal parfümler kesinlikle. coupoun code olarak FREE yazarsaniz da kargo belese geliyor. strawberry'de parfümlere %10 kargo masrafi ekleniyor. bir de gümrüge takilmamasi icin 100 euroyu asmayacak sekilde siparis verin. kargo beles oldugundan ayri ayri da göndertebilirsin belirli araliklarla. elinize ulasmasi da tahmini 10-15 gün sürüyor.

strawberry'den aldım orijinal çıktı mis gibi.

bu arada gittigidiyor'dan alma diyen oldu mu? alma sakın.

strawberry süper.bir alternatifi daha vardı adını unuttum. bu ikisi dışında biyerden alma.
gittigidiyordan alma.
illa ısrar edeceksen, "kıbrıstan gümrükten mal çıkardım bakmak istermisin" diye yaklaşan poeştli abilerden al.

ne zamandır yazılmamış gitti gidiyordan alma diye unutmuşsundur belki

zorunluluk yok, sonucta maaslari var.

ama misal 8,5 - 9 ytl lik falan bir sey aldim diyelim, 10 verip ustunu almiyorum.
veya tam 10 tuttuysa ben de sizin gibi veriyorum bozuk 1-2..

tamamen sizle alakali bir sey.

bence %10 civarı vermek iyi olabilir. 10 ytl ise 1 ytl, 15 ytl ise 1.5 ytl gibi.

tamam da armish o eleman sadece senin verdiğin 1 lira bahşişi almıyorki. günde onlarca yere gidiyordur. sürümden kazanıyor öyle düşün.
bence bahşiş vermelisin hiç vermesen daha iyi olmaz değil mi?

ben vermiyorum, tabi adam içinden küfredip gidiyorsa bilemem.

zaten adamlarda refleks mi olmuş ne, parayı alır almaz arkasını dönüp delicesine kaçıyor hepsi :)

hayatta vermem ben bahşiş, öğrenci adamım zaten, o parasını kazanıyo. neyse efendim, içinizi rahatlatmak adına yemeksepetine girip siparişinizi getiren şubenin sayfasını açıp orada siparişi isteyeceğiniz bölgeye göre "minimum paket tutarı"na bakabilirsiniz. onun altını zaten yollamıyolar. fazlasını da vermeye gerek yok bence. yine de bahşiş hesabın %10'u kadar olcak derler(krizden sonra oran nasıl değişir bilemiyorum tabi:))..

ülkemiz kültürü gereği bahşiş vermeye gerek yoktur. bu da garip, rüşvetin normal olduğu memlekette bahşişe iyi gözle bakılmaz. batılı memleket adetlerinden olan bahşiş bizde de yaygınlaşmakla beraber bir sisteme oturmamış olması insanı güç durumda bırakıyor. bunun en uygunu alınan hizmet bedeli üzerinden %10 vermektir sanırım. ancak kimi müesseseler zaten garsoniye ücretini fiyata yansıttıkları için bahşiş lüzumsuzdur, böyle müesseseler de toptur.

nerede okudum tam olarak hatırlamıyorum; bir kurye anlatıyordu sanırım. Sipariş teslim etmek için kapıyı çaldıklarında karşılarına çıkan insanların geneli onlara acıyomumuş gibi tavır takınıyorlarmış, kafalarını önlerine eğerek mahçup bir portre çiziyorlarmış. harçlık alma yaşı geçmiş çocuklara bayram bahşişi verme zorumluluğu gibi bir mahçupluk. bu tavrın yerine "merhaba, nasılsın," gibi diyalog kurmayaya çalışışsa daha güzel olurdu. su ikram etmeyi teklif etmek, iki kuruş atmaktan daha insancıl bence. bahşiş meselesine gelince, bu insanlar düzenli olarak maaş alıyorlar, bahşiş zaten temel olarak gönüllülük esasına dayanır. siparişiniz çabuk geldiyse, cebinizde fazladan paranız varsa, iyi gününüzdeyseniz ya da kuryeye ilk görüşte aşık olmuşsanız çıkarır verirsiniz. vermezsenizde kimse bu yaptığın etik değildir diyemez.

bu gibi yerlerde elemanın bahşiş alacağı varsayılarak maaşlar düşük tutulur.

yani adamın maaşı var diye vermemezlik etmeyin. bir yemeğe 10 lira verdikten sonra 1 lira da servis elemanına verince fakirleşmeyeceksiniz herhalde. bu kadar cimrilik de bence ayıp.

bahşiş olayı bütün dünyada var. hatta yurtdışında garsonluğun bahşişlerden dolayı acayip karlı olduğunu duyuyoruz.

ayrıca çoğu yerde bahşişler toplanıp sonra paylaşılıyor. yani bir tek o garson veya eleman kazanmıyor. bütün garsonlar.

sadece bazı yerlerde bahşişi garsoniye adı altında yüzde 10 fiyatlara giydirilmiştir, orda vermeye gerek yoktur.

ben genelde vermiyorum

%10 civari bir sey verirsen iyi olur. 10 liralik yemegi ayagina getirtecek hic kimse fazladan bir lirayi veremeyecegini iddia edemez. Vermek istemiyorsan o baska. Ama versen iyi olur.

%10 da kaba hesab. Rahatsan daha fazla, sikisiksan biraz daha az verebilirsin. Yeter ki az da olsa bir seyler ver.

ben veriyorum ve normal olduğunu düşünüyorum. evet maaşı var, iyi kötü çalışan herkesin maaşı var ama hiç kimse de kolay geçinmiyor.

durumuna bağlı aslında, vereceğin ekstra 1-2 lira senin gırtlağından hatrı sayılır bir eksilmeye yol açacaksa, ucu ucuna denk getiriyorsan o kişiyle pek farkınız yoktur muhtemelen ve bahşiş vermeye gerek yoktur. ama 1-2 liranın hesabını günlük hayatta yapmıyorsanız bence bu durumda da yapmamak iyi olabilir.

tabi tuhaflık faktörü var, yani insan çekiniyor biraz haliyle. bu yüzden ben alacağım şeyin parasını ve vereceğim bahşişi toplu bir şekilde bir yere koyuyorum, gelince adama tek hamlede verip teşekkür edip iyi akşamlar diliyorum (yani bu yemeğin parası al bu da sana bahşiş ehe ehe iyisin hadi demiyorum). Atıyorum eğer 9 liralık bişey aldıysam da 10 lirayı verip teşekkür edip hemen iyi akşamlar diliyorum (evet hep akşamları istiyorum yiyecek bişeyler).

öyle yani. kafasına kakmadan vermek lazım imkan varsa, cebinizdeki bozukluğun kaç para olduğu konusunda bir fikriniz yoksa eksilmesi bişey ifade etmez herhalde. Kuruş sayıyorsanız vermeyiniz tabii. Gönül işi...

ben vermiyorum. kimse vermezse ne böyle bir talep olur ne de işveren maaşı düşük tutar. işverenin ödemekle mükellef olduğu maaşa niye ben ortak oluyorum ki? hem ürünü satın alıyorum hem de maaşlı elemanının maaşını ödemeye işverenle ortak oluyorum. mantığım almıyor.

1ytl'yle zengin olmam ama ben de vermemek taraftarıyım (bazen vermem gerektiğini hissettiğim oluyor, veriyorum. neden veriyorum? daha iyi muamele görmek için, işimi gördürmek için, kıyak yapılabilsin diye, velhasıl "daha iyi" olması için malın/hizmetin. o zaman nedir? bahşişle rüşvet arasında çok ince bir çizgi vardır. bağlamsal olarak bakıldığında da benzer kökenlerden türediği gözlemlenir. benim inancım bu. ha bahşiş düşmanı mıyım? değilim dediğim gibi, arada veriyorum.)

bir de kayıtdışıya hizmet ediyor sizin için önemi varsa, heheheh.

verdim gitti.

ben bahşişi bol verme taraftarıyımdır.getiren eleman ikinci sefer benim adresimi gördüğünde son sürat geliyor.çoğu seferde ekstra bedelsiz ürünlerle geliyorlar.keza gittiğim yerlerde de ilk seferde verdiğim yüksek bahşiş ikinci seferde yol su elektrik olarak geri dönüyor.sonuçta bahşişi alan elemandır giren çıkan patronadır.evet muhterem bir insanım.

hatta zamanında kaldığım bir otelde bahşiş verdiğim bir eleman şu anda istanbul da 5 yıldız otelin ön büro müdürü olmuş.oraya gittiğimde tanıdı beni.halihazırda otelde çok komik ücretler karşılığında kalabiliyorum.

bahşiş iyidir.

bir arkadaşım rentacoder kullanıyordu. memnundu.

rentacoder iyidir, güvenilirdir, iş çoktur ama komisyonu fazla sanırım biraz diğerlerine göre.
paypal, western union ve çek ile ödeme yapıyorlar. bir de debit card çıkmış sanırım şimdi. karta doldurup yolluyorlar, onunla harcıyorsun.

scriptlance.com vardi bir ara.

rentacoder kullandim fena degil. Hintlilerin fiyatlari ile bas etmek biraz zor, cok spesifik bi yazilim yapmiyosan fiyatlar cok dusuk oluyor. Bide elance.com vardi hatirladigim ama orda isi alanlar para verip uye oluyordu.

Bir de işi yapamazsak tazminat filan ödüyo muyuz, onu söyleseniz? :) Üç beş kuruş para kazanmaya çalışırken cepten yemeyelim de :)

Ha, bir soru daha... Hangi ödeme yöntemi? Western Union'ın masrafı daha çok oluyormuş. Ama PayPal için kredi kartı, banka hesabı gibi bir şey gerekiyorsa ikisi de yok. Ne önerirsiniz?

ben ekolayda oynuyorum

www.flyordie.com

Adresinden oynayabilirsiniz...

ben de genelde ekolay da oynuyorum. ama yahoo satranç daha kalitelidir. tek sorun oyuncu bulmak biraz sıkıyor.

yahoodan oynarsanız katılmak isterim..
satranç çok severim ama oynayacak adam bulmak zor..

kesinlikle chess.com.. hayatımın maçlarını yaptım :)

www.instantchess.com

oldukca guzeldir, tavsiye ederim.

www.tsf.org.tr

türkiye satranç federasyonunun sitesinde bir satranç programı var gayet güzel. onu indirip online oynayabilirsiniz. farklı seviyedeki odalarda yüzlerce oyuncu var dünyadan.

şu adresten indirebilirsiniz
www.satrancoyna.com.tr

edit: benim oynadığım sıralar ücretizdi bu servis. şimdi ücretli olmuş galiba, iş bankasıda vazife edinip ücretsiz yararlanma olanağı sunuyormuş galiba ama tam anlamadım olayın bütününü. denemek lazım bir.

eğer yıldırım oynuyor iseniz yahoo'da adam bulmakta zorluk çekmezsiniz. 1800 üstü oyuncular iyidir. 1900 ve 2000'ler ise fenadır.

www.playchess.com
dunyanin en buyuk satranc platformlarindan biridir.
ayrica oyunlar cok siki bir sekilde modere edilir. eger rakibinizin bilgisayar destegi kullandigindan supheleniyorsaniz, moderatorlere bildirip analiz isteyebilirsiniz.

aman tanrım, 8 yanıt verilmiş ama aralarında freechess.org yok! en iyisidir bence, chess.com'un bele$ olani gibi dusunulebilir.

oyun.superonline.com
www.gamyun.net

facebook'ta my chess diye hayvani bir aplikasyon var. cok eglenceli.

kimine göre roma tarihini bildigi icin bilgelik, bana göre gereksiz özenti bir durum.

sözlük moderasyon ekibinden etkilenip -ulan benim neyim eksik- diye dusunerek, cevreye gülücükler dagitmanin kisa özeti sanirim.

buyrun burada tartisilmisti bu konu (git: 42826)

çok ilginç ve komik olduğu için kullanılıyor.

ne bilgelik ne özenti işi.

duyuruya samimi bir hava katmak için yapılıyor. duyurular şu şekilde yapılsa kaç kişi memnun olur ki:

"merhaba arkadaşlar, benim şöyle bir sorunum var, sebebi nedir acaba? teşekkürler"


cevap vereni de kasar böylesi bir hitabet.

birbirimize romalı deyince samimi olacağız yani?
gerçekten çok ilginçmiş.

bu niye bu kadar sorun oluyor anlamadım?

ekşi duyurda böyle bir hitap şekli oluşmuş. sen istersen çemişgezekliler de.

garipsemeni hele hiç anlamadım.

"bu kadar" sorun olmuyor, sorun olduğu falan da yok.
garipsememin sebebi ise gayet açık, durup dururken birileri diğerlerine romalı diyor, ben de bunu garip buldum. sebebini sormak istedim. daha önceden yazılmış meğerse.

kararsız kaldım yazmakta soruyu pek anlayamadığımdan.. ama herşeyi göze alıp yazayım dedim, romalılar hitabının ana kaynağı nereden geliyor diye soruyorsun diye düşünerek cevap veriyorum: (bkz: #2500675)

@trimpot, hobele
çok teşekkürler.

Yav

Sezar'ın vatandaşlarına hitap etmesi (türk film dublajı tabiii)
Bunda da yapılıyor. Dalga geçmek, espiri yapmak amaçlı

Ne büyüdü konu, 2 3 keredir bu tartışılıyor.

romalı deyince samimi olmayacağız samimi bir hava olacak. gülümseme bulaşıcı bir şey ya onun gibi bişey işte.

bide bunlar ufak tefek şeyler, takmamak lazım. illa bişeylere takılacaksa duyurulara verilen bazı cevaplardaki üsluplara da takabilirsiniz misal.

yani bir hitap şekli için uğraşmaya değmez. siz istediğinizi yazın biz istediğimizi yazalım.

çok komik her seferinde gülmekten yazıyı okuyamıyorum mesela. ondan kullanıyorlar.

ben mesela kabaklı (bal kabağı olan kabaktan yapılan) böreği hiç sevmem neden böyle bir şey var gereksiz derim, börek dediğin tuzlu olmalıdır diye de diretirim önüme gelene, ama bu kabaklı böreği sevenler ve zevkle tüketenler topluluğunu ilgilendirmiyor onlar seviyor afiyetle yiyor. ama bana bireysel olarak sorsalar kabaklı börek var abi buyur al diye, ben teşekkürler deyip, bana peynirli olanından ver derim.

özetle;
kişiden kişiye değişir yahu bu durum. tercihleri tartışmanın anlamı olmadığını düşünüyorum.

ekleme:
kullanıcıların hitap etme hususunda girdikleri dar boğazdan çıkmak için önceki denenmiş örneklerden faydalanarak ve çoğunluğun görmüş/duymuş/bilmiş (aşina) olduğu bir sözle girizgah yapmak için olabilir.

belki de geleneksel bir tarafı da vardır, İstanbul, doğu roma imparatorluğunun başkenti ilan ediltikten sonra Nea Roma adını almıştı. Tüm yollar Roma' ya çıkar sözü de esasında İstanbul için söylenmiş diye denir. (bkz: milion tasi)

Osmanlı İmparatorluğu için de Yeni Roma İmparatorluğu diyenler var. (bkz: ilber ortaylı) Fatih Sultan Mehmet için bile fetihten sonra Rum diyarının sultanı denmiştir.

Müsadenizle, çok kastım ama daha aklıma gelen başka bişey çıkamadı.

Mudur, haci, hoca, genc, birader, abi vs bunlarim herkes kullanirkan romali demenin ne sakincasi var?

samimi bir havası var. espirili oluyor. güzel yahu yenir.

Eet özenti, gıcık, pis..

Julius Caesar'da geçiyo bu romalılar hitabı asıl olarak, Antonius'un tiradında. Geyiğin türemesi oradan şeyoluyo. Bu detaydan bihaber, 2. derece kullanıcılar, evet, özenti, gıcık, pis. : )

Arkadaşlar, yurttaşlar, yoldaşlar, romalılar...

son zamanlarda görüyorum ki; bu markus antonyus denen denyo'nun jül sezar'daki tiradına benzer entryler almış yürümüş. ayıptır, günahtır.

kaldı ki bunu yapanlar şöyle böyledir, kendileri şerefli bir insandır.

o degil de, cibanin ba$i gerreyn diye biliyorum :p ilk onun bi entry'sinde gormu$tum bu hitap $eklini.. hadi gerreyn olan biten'de falan kullaninca bir nebze sempatik gibiydi ama herkes bokunu cikarircasina kullandiginda cok egreti duruyor.. bence komik degil o kadar.

(bkz: dostlar romalılar)

marcus antonyus'un müthiş laf cambazlığına özeniyorum ondan.

hepimiz romalıyız

sezarın hakkı sezara verilmiş oluyor böylelikle, a tribute to caesar.

ilk seferinde komik olmuştu belki de sözlük olan biten duyuruları dahil bir çok yerde suyu çıkartıldı bunun da.

ben bu sorunu cok cektim, cok benzer bir evde oturuyordum. maddi acidan acilmamak icin kesin cözüm yoluna gidemedim, idare ettim.

lakin bu ufolar falan teknik ve mesleki bilgim dahilinde söylüyorum saglikli seyler degil. tekrar belirtiyorum kullanici gözü ile söylemiyorum. ha ben alirim benim keyfim derseniz tabi o sizin takdiriniz. o ucuz elektirik isiticilari pek verimli degil, aslinda en temizi yagli radyatörlerdir. lakin sürekli yakmak ögrenciyi bozabilse de, termostat ayarli oldugu icin belirli bir termostat ayari yapildktan sonra enerji tasarrufu saglayarak randimanli verim alabilirsiniz.


gerektiginde acik birakip kapiyi cekip gittiginizde güvenebileceginiz aletler bu kategoride cok azdir. yagli radyatör, tasarim ve yapisi itibari ile daha güvenlidir.

söyle ayak ucumda dursun aradabir calistiririm derseniz, kumtel´in minik üc tasli resistansli olan isiticilari da hem ucuz hem de basit isinmalar icin minimal bir caredir.

bir diger önemli husus ise, isiyi mufahaza edebilmektir. isterseniz kömür madeni yakin oda da, cam ve kapi gibi yerlerde belli belirsiz araliklar iyi yalitilmamis ise verim almak her zaman güctür.

yagli, fanli ve termostatli (ucu bir arada) radyator en iyisi sanirim... benim odami cehennem gibi yapiyordu valla..

ben de aynı soruyu soracaktım. bu duyuruyu görünce buraya eklemekte uygun gördüm umarım bir sakıncası yoktur.

bugün araştırırken şu klima gibi görünen ama daha ufak olan zannediyorum ki içinde rezistans olan duvar tipi ısıtıcılar var. bu ısıtıcılar hakkında bir yorum yapabilir misiniz 15-20m2'lik bir odada randıman alabilir miyim? yoksa yağlı radyatör en iyi çözüm mü?

ben fanlı ısıtıcı kullanıyorum küçük oda için: şu ana dek gördüğüm tek dezavantajı havayı kurutması. direkt kendime yönlendirdiğimde burnumu kurutuyor meret, biraz uzakta ve başka yöne bakar halde tutuyorum. buharlı muharlı bir şey bulursanız ondan alın. en büyük avantajları: ==> küçücük. alman kurdu boyutlarındaki quartz sobayı kullanmak zorunda kalmıyorum, varlığı hissedilmiyor hacmen. ==> hakkaten ısıtıyor, hem de bu infrared'ler gibi vektörel değil, sistemik (nasılsa artık :)) demem o ki infrared gibi sırtınızı döndüyseniz sırtınızı önünüzü döndüyseniz önünüzü ısıtmıyor, odayı ısıtıyor.


ikinci dezavantajı elektrik sarfiyatı olabilir ama faturayı almadığımdan henüz kesin izlenim edinemedim. ama elektrikten ısı üreten her alet gibi bunlar da bayağı yakıyordur. infraredlerden çok daha az ya da çok daha fazla yakmıyodur yani.

geçen aylarda ısıtıcı işine bir aylığına girip çıkmış biri olarak: (sizin durumda) fan falan almayın ısınamazsınız ve havayı çok kurutur. işte o başağrısı yapar. ufo baş ağrısı yapmaz, havayı kurutmaz ama gördüğü yeri ısıtır. termostat devreye girip cihaz kapanınca serin gelebilir.

o fiyata yağlı radyatör alın efendim. ben kullanıyorum çok güzel. ama sizin durumda ufo en iyi çözüm gibi duruyor. velakin fiyatları biraz tuzlu. ufo 1800w modeli işinizi görür. ufo pahalı gelirse aselhot diye bir marka var o da iyi. ucuz infrared ısıtıcılardan uzak durun. gerçekten kalitesiz yani, 1 ay sonra elinizde kalır.

ne alırsanız alın, odanın bi kenarına içi su dolu bi kase koyun, boşaldıkça doldurun, nem olur iyi gelir.

cevaplar için teşekkür ederim, ama sanırım tercihimi yağlıdan yana kullanıcam.. aslında sabahları da oda soğuk oluyor, şöyle azıcık çalışıp soğuğu kıracak bir alet de güzel olurdu.. alışveriş sitelerinin yorumlarında küçük fanlıların kısa sürede odayı ısıttığını falan okumuştum ama pek de inandırıcı gelmedi.. en iyisi sabah çabucak giyinip kendimi dışarı atmak, akşam gelince de yağlı radyatör ile ısınmak..

edit: nem olayını da ıslak havlu ve şu kaloriferlere takılan suluklar ile çözmeyi planlıyorum, onun için de ayrıca teşekkürler..

yağlı radyatörler tertemiz, yaklaşık on dakikada adam gibi ısınıp bir saat sonra kapatsanız bile temiz iki saat ısıtıyolar ortamı:) hayır aynı derdi çektim ordan biliyorum.. rezistanslı aletlerin alayı "şurayı yakayım da şurası da donsun oh oh" modunda çalışmakta, sinir bozucu.