40 dakikada kaç km koşuyorsunuz? Haftada kaç kez koşuyorsunuz. Ne kadar yiyorsunuz?

40 dakika koşup göbeği eritemiyorsan bence yediklerine dikkat etmelisin. şekeri, karbonhidratı azaltmayı denedin mi?

6-7 km arası koşuyorum. Haftada 3 kez. 2000 kalori gibi. Kaloriyi azaltsam da gitmiyor. Sanırım iş yükü ve stresten.

onun dışında karın bölgem zaten zayıf iş nedeniyle sürekli oturmaktan. Yani kaslanmam zaten gerekiyor.

iş yükü ve uyku düzeni sıfır. kaloriyi azaltınca da gitmiyor sanırım bu sefer kaslarım eriyor ve göbek yağları orada kalıyor sürekli.

Evde mekik squat barfisk şınav yapın. Bunu da öyle abartı yapmanıza gerek yok. Mesela sabah uyanınca 5 barfisk+ 30 mekik + 5 barfisk + 30 squad x2 set gibi yapın. Akşam koşuya çıkmadan önce 1 set yapın, koşudan sonra 1 set yapın.

Koşuyu da 25 dakikada 5 kilometre koşabilecek gibi tempolu hale getirin.

Az yiyin. Alkolü bırakın veya azaltın. Abur cubur yemeyin.

bence bu kadar koşmaya istediğin kadar karbonhidrat alabilirsin. hayvansal yağ almasan 1 haftada göbek möbek kalmaz. etlerin üzerindeki beyaz yağlar, sucuk, tavuğun derisi, kaymak, tereyağ sıfır olacak. günlük 1 yumurta sarısı hakkın var. sütü de light içiyosun. enerjin kalıyorsa en ufak 2 kiloluk dambıllarla aynı hareketi 50şer kez falan yap.

Esmer ekmek, bulgur gibi lifli besleniyor musun? Gobegin gitmesine yardimci oluyor bunlar.
Strong core videolari izleyip karin calisabilirsin?

Spor yaparak kilo veremezsin. Beslenme alışkanlıklarını değiştirip, kalori açığı yaratarak ve makrolarını düzenleyerek ve bunu sporla destekleyerek kilo verebilirsin.

kalori açığı yapınca vucut sanırım kıtlık moduna giriyor bende. kaslardan gidiyor sanırım.

o nedenle bir de kas arttırmayı düşündüm ama nasıl başlamalıyım hangi programı uygulamalıyım bilemiyorum

makro nedir acaba?

Göbek erimiyor diyorsun sonra zaten karın bölgem zayıf diyorsun. Koşmaktansa h8zli yürü 1 saat üzerine cik ve metabolizmanı hızlandıran şeyler ye. 40 dk ideal bi süre çünkü çoğu insan bunu altında kardio yapıyor enerji harcıyor sonra daha çok yiyor sonuç spora gittim kilo aldim.

Şekerli yiyecek-içecekler ve alkolü tamamen bırakın.

makro diyenin ağzına kürekle vurasım geliyor. youtube sayesinde herkes antrenör oldu.

şahış default işletme defteri ile başlıyor.

www.muhasebedr.com

1= bilanço tipi defter
2= işletme tipi defter

Bahsettiğiniz durumda kazanca göre defter tipi belirlendiğinden, işletme defteri olursunuz. Kurumlar değil de, Mart’ta verilen gelir vergisi mükellefisiniz yani.

images-cdn.9gag.com

Şunu bıraktım, hayırlı kaslanmalar.

meşhur kitaplar var ama ingilizce. onları okumakla başlayabilirsin.

Instagram'da vücut geliştirme yapan adamlar var onları takip edebilirsin.

ağırsaglam diye bir youtube kanalı var takip edebilirsin. bunun dışında benzeri bir sürü bu işin hem mekaniğini, hem de beslenmesini anlatan kanallar mevcut.

O kadar salon gezdim, besyo mezunu kadar bu isten anlamayan gormedim. Varos saolanlarda ustalar.

@tuna sen nasıl öğrendin peki? kitaplardan mı? salonda başkalarından mı? başkalarına bağımlı kalmak istemiyorum.

Bu bir hastalik. Steroid bu isin zehiri.steroide bulasmadan biseyler yapayim diye cok ugrastim. Yerli yabanci ne kadar kitap site biliyorsam okudum. Serge nubret topragi bol olsun hocamdi.

her zaman söylerim. 2 sene aidat ödemelisin. bütün sorularının cevaplarını 2 sene
düzenli aidat ödeyerek öğrenebilirsin.

Hiit iyidir de yüksek tempolusunu bilemedim.

2.seçenekteki hız ile 3. seçeneği tercih ediyorum.
hitt için 20 dk. az.
koşu için 8,5km hız az.
söylediklerim yağ yakımı içindir.

20 dakikası az olan hiit'i de bilemedim.

Neler oluyor?

30dk 5.5 incline 5.5 km/s hız. zamanla 10.0 incline seviyesine de getirilebilir.

son satırı bilemeyenler için yazmıştım.

Hiit in özü, ya da basiti 3 defa maksimum nabzın %70-80 i ile 1 dakika performans, arada maksimum nabzın % 50sine iniş değil midir. Başına sonuna da 5er dakikalık ısınma soğuma koyunca olmuyo mu?
Maksimum nabız dediğimiz olay insandan insana, yaşa ve hatta güne saate göre değişmiyo mu?
Sende 30 dakikada olur, diğerinde 15 dakikada olur. Matematik varken neyin iddiasında insanlar?

youtu.be

kilit cümle "yağ yakmak".
45 kg olup, hayatında hiç diet yapmamış dietisyenlerden
diet programı alırsanız, teoride çakılıp kalırsınız.

youtube dan video izleyerek yağ yakılmaz. sadece bilgi edinirsin. edindiğin bilgiyi
uygulamazsan, sadece fikrin olur, bir yerde yazıp biliyormuş gibi görünürsün sadece.

Olur hocam, 3 sene alır gibi en az.
bu görüntü için yağ oranının dengelemek mesele üstat, fazla bir abartı yok gibi geldi bana. Bir de verdiğiniz pozda görüntüyü çok etkiliyor.

Sterodsiz olabilecek bir vucut bu.
Verdigin boz ve kamera acisi cok etkiliyor +1. Ayrica fotolari antrenmanin hemen ardindan cekiyor olabilir, ciddi farkeder. Her halukarda streoidsiz olmayacak vucut degil bu.
Rich piana vardi mesela, o hormonsuz olmayacak vucuda iyi bir ornek.

Muhteşem bir genetik miras sayesinde bu görüntüye yaklaşanını gördüm ama olanını hiç görmedim.

olur ama hayatin vucut gelistirmeden ibaret olursa 2 sene.

2-3 yıl mı ? Bu vücudun en az 5 yoksa yarın bırakırım sporu

steroidsiz de o kol ve omuz olmaz bence

Olur mu olmaz mı bilmem de, bu vücudun 7-8 yılı var.

Adam kendi paylaşmış.

www.instagram.com

genç zarganalar cevap vermiş.2 sene diyen bile olmuş.
bütün sorularının cevabı olmaz.belin inceliği, üst bölümün büyümesi hep steroid.
ama steroid ile bile 2 senede yapamazsınız.

bu vücut steroitsiz ya da hormon takviyesiz olabilse, bunları kullanmanın anlamı olmazdı, ayrıca genetik dünya harikasının bile bu şekilde olmaz, ya ince plaj vücudu olur ya da beli kalçası daha geniş biraz daha strongman yapılı olur.

steroidsiz mumkun degil. milyonda birlik bi genetigin olması lazım. adam cok bariz bir ektomorf bel-bilek incecik. endo yapıda bı adam olsa belkı derdim.

nasil olur abi bu vucut steroidsiz cok cok cok zor hemen de olmaz ayrica

2 yılda bu vücudu nasıl yapıyorlarmış bana bir açıklasın bu arkadaşlar.
Bu vücut hem uzun yıllarda hem de kimyasalla yapılmıştır.
Steroid gibi kimyasallar piyasada yok iken naturel vücutlar bu kütleye gelse de bu estetikte olmadığını googledan görebilirsiniz.

Asıl olay da şu: bu vücudu neden steroidle daha basit şekilde yapmak varken naturel yapsın?

Asıl olay da şu: bu vücudu neden steroidle daha basit şekilde yapmak varken naturel yapsın?
çünkü bırakınca sarkıyormuş.

kesinlikle HGH ekstra olarak da boldenone, trenbolone türevleriyle kür yapmış olma ihtimali çok ama çok yüksek.

kimse kusura bakmasın da, doğuştan muazzam bir genetiğe sahip olmayan kimse bu vücudu doğal olarak yapamaz. yıllarını verse dahi.

1 senede yapanı gördüm ama adam eski yarışmacılardandı, spor salonu vardı ve ben her gün salona gidiyordum her gün çalışıyordu. tabi zaten vücudu kaslıydı zaten bu işlere çok aşina olan birisi. tabi boyu oldukça kısaydı 1.65 civarı o da büyük alternatif kas kütlesi konusunda. geçmişte avrupa birinciliği, ikinciliği falan varmış. kova kova protein tozu falan kullanıyordu.

Çünkü bırakınca sarkıyormuş.

Adamın para basmak için zaman kazanmak yerine sarkma işini düşünmesi fazla iyi niyetli bir düşünce. Ben olsam sarkma son derdim olurdu zira belli ki bu işi uzun süre devam ettirmek isteyecek ve sarkmak yerine kalp ve karaciğer yetmezliği gibi konular üzerine tedirgin olması gerekecek.

ironi dostum. öyle bir şey yok.
ne yazık ki açıklamak zorunda kaldım.

yav iyice abarttınız siz de. biz istesek biz de yaparız diye kendinizi kandırmak için mi diyorsunuz anlamıyorum ki. yok kardeşim bu vücut normal bir insan vücudu değil. hormon almadan böyle bir şey olamazsın.

@ayakli okey. Bu mecrada öyle tipler var ki bu düşüncede olan, mecburen ironi olarak değerlendirmiyorum.

Hocam bu konuyu cok arastırdım. İnternetten ev yapımı olanı unut. Pekmezi de alma ısıl işlem görüyor. Atışeri marka özünü al, soğuk press. Gayet basarılı bir ürün. Hacettepe üniversitesinden onaylı bir ürün

İçindekileri oku. Mısır şurubu ya da glikoz şurubu yazmayanlardan bul ki piyasada böyle ürün kalmadı gibi bir şey. Nasıl bir kota uygulanıyorsa bu mısır şurubuna?

bunu öneririm
www.kocamaar.com

hünnap markasını araştırmanızı tavsiye ederim. bu markanın bu tarz genelde eczanelerde satılan doğal ürünleri oluyor.

www.atiserimarket.com buradan sipariş verdim. denedim ve onayladım. tahini de güzel.

Hocam ücretsiz veriliyor sigara bırakma hattı ya da göğüs cerrahisine gidin.hem tedavi planı filan yaparlar nikotin bandı ile

alabilirsin, en azından eskiden ben alıyordum, parasını veriyorsun sonuçta

alabilirsin.

Mevcut durumda bu şartlardan daha erken emekli olamaz. 20 yıl geriye dönük sigorta başlangıcı olmaz. Bu yalnızca Mahkeme kararı ile olabilir. Ama o da olursa sadece başlangıcı değiştirir bir günden fazla gün kazanmazsınız ve cezasız olmaz. İşyeri ciddi sıkıntı yaşayabilir. Ama mahkeme kararıyla İlk giriş tarihi 8.9.99 ve öncesi bir tarih olursa 3600 günden emekli olabilme ihtimali olabilir.

Bir istisna olarak anneniz yurtdışında yaşamış ise (çalışmış olması şart değil) veya meslek lisesi stajı varsa mesaj atın daha detaylı cevap yazarım.

Annenizin çok büyük ihtimalle babanızdan dolayı maaş aldığını farzediyorum o yüzden o kısmı es geçtim. Almıyorsa, nasıl alabilir diye de mesaj atın.

kalan prim günlerini ödemek gibi durum söz konusu değil.
mevcut durumda çalışamayacaksa, emeklilikten vazgeçip, toplu ödeme alabilirsiniz.

adam sizin paraları genelde ay ortası ya da sonu yatırmış. faize atıyor demek ki p*şt :) tırtıklıyor yanı maşalarımızı.

Repo, faiz falan yapıyor belli ki...
Noterden ihtar çekmeniz gerekiyor.
Aynı şey tekrarlandığında, sözleşmeyi haklı olarak feshedebilir ve tazminatınızı alıp çıkabilirsiniz.

gelmiş yine iş hayatını bilmeyenler akıl vermeye..
kanunen nisan ayı maaşınızı mayısın 20'sine kadar yatırma hakları var. açıkçası işveren fena performans göstermemiş. şikayet edecek bir durum yok. biraz daha düzenli olabilirdi tabi ama olamamış. yine de son 1 senede bir kere bile hatalı duruma düşmemiş aferin.

üstteki suserin dediği gibi, yasal süre ayın 20 si.

Arkadaşlar teşekkür ederim. Biraz geç döndüm, kusura bakmayın. Repo, faiz vs. Olduğunu düşünmüyorum. Öyle yapılacak olsa vadesi ayarlanabilir. Zaten öğrenmek istediğim konu da parayla be yaptıkları değil. Benim be yapabileceğimde. Sağolun onun yanıtı da gelmiş.

20 gün olayını bir yerde okumuştum ama okuduğum yerde maaşın vade gününden 20 gün ... gibi bişey diyordu. Tam hatırlamıyorum. Kanunda bir yerde maaşın vade günü ayın 1 oluyorsa evet dediğiniz gibi oluyor ama iş veren şunu diyebilir mi?

- bizim şirketimizde maaşların vadesi ayın 5’nci günüdür. (Ya da farklı bir gün)

Bir şey yapamazsınız

Ben de kilo alamama durumundan şikayetçiydim ama sonra 3 haftada 3.5 kg aldım karbonhidrat ve protein ağırlıklı beslenerek. Üstelik bu kilonun büyük bölümü vücuda homojen yayıldı. Beslenme ve spor programına uyarsanız yağlanma olmuyor. Önemli olan doğru programları düzenli takip edebilmek.

Tabii metabolik olarak nasıl bir vücudunuz var bunu bilemem.

Bir kere çok zayıfsın. Yağlanmaktan korkup karbonhidrat almaktan çekinmen durumu daha kötü yapar. Sana yapman gerekenleri söyleyeceğim şimdi.

www.agirsaglam.com

Bu sitedeki yağ oranı hesaplamayı kullanarak yağ oranını hesapla. Amerikan donanmasının kullandığı hata oranı çok düşük ve hoş bir yöntemdir. Daha sonra bunları ve diğer bilgileri yazarak kilo almak için alman gereken kaloriyi bul. Aldığın kalori %60 karbonhidrat %20 protein %20 yağ şeklinde olacak. Karbonhidrat için şeker ve gluten kullanma. Bulgur, yeşil sebze vs. gibi sağlıklı besinler kullan. Bu şekilde spora da devam edersen orta vadede ciddi değişim göreceksin.

184 boya 66 kg çok az minimum 75 olman lazım diyorum. 3 ay daha yolun başı oluyor çekinme yüklen proteine ve sağlıklı karbonhidrata. sırt, kanat, karın irileştikçe vücudun daha orantılı ve biçimli görünecek (10/10 fiziki görünüme sahip olmak genetikle alakalı bu arada, kas büyütmek yetmiyor her zaman) ayrıca bölgesel yağ eritmek ne yazık ki yok.

fotodaki gibi durmasının nedeni zayıf olman. kilo alacağım diye korkma bence. şişmiş bodyci vücudu istiyorsan zaten 75'e kadar çıkman lazım. bir de şöyle bir olay var, en başta hem acayip yağ yakıp kilo verip kas kütleni arttırabilirsin. bir süre sonra bu olay yavaşladığı için millet bazen karbonhidrat ve proteine ağırlık verip kilo alıyor sonra diete girip yağları veriyor, böylece kas kazanıyor. bence senin yapacağı iş de bunun gibi olmalı. protein ve karbonhidrat ağırlıklı beslenip kilo ve kas almaya bak. o yağların o kadar göze çarpmasının nedeni zayıf olman bence. kilo ve kas aldıkça daha vücudun oturur.

en az 6 ay daha aidat ödemelisin.

işveren aylık bildirgesini vermiş. sonra yanlışlık tespit etmiş. iptal edip tekrar vermiştir. bir çok sebepten olabilir. yanlışlık olabilir. geriye dönük teşviklerden yararlanmış olabilir v.s

her ay için son görünen asılı toplayın.eksik gününüz yoksa 1 yıl için 360 gün çıkacaktır.

Evde hareket + koşu ile göbeğin erir, duruşun düzelir, kısaca fit olursun. Ama mesela kollar falan hacimlenmez. Kendimden biliyorum. Salona falan gitmek lazım. Yoksa evde zor. Olmaz değil, zor...

Bölgesel zayıflama diye birşey yok, merak etme ilaç kullanmazsan normal orantılı kaslar oluşur. % 70 beslenme gerisi spor. Hiçbir takviyeye ihtiyaç yok düzgün kaliteli beslen doğru oranda protein alıp şeker ve abur cubur keser ve spor salonunda güzel antrenman yap 6 ayda ciddi fark oluşacak.

bölgesel zayıflama diye bir şey var. yok diyenler sadece duydukları, okuduklarından ibaret sanıyorlar sporu. çok şişmek istiyorsan zaten spor salonuna gitme . mazallah çok şişer patlarsın.Protein v.s alman sadece yağlanmanı hızlandırır. Herkül ü şimdi farkettim.

ayrıca şu video yararlı olabilir.
youtu.be

Öncelikle bölgesel yağ yakmanın olduğuna inanan bir insandan hiçbir tavsiye alma.
Bu işin hesabı da matematiği de çok basit.
1- yağ oranını ölçtür.
2- yağsız vücut kütleni 2.5 ile çarp. Bu senin günlük protein ihtiyacın.
3- günlük protein ihtiyacını karşıla.
4- günde 45-50 dakika ağırlık çalış.

Evde çalışmak ağırlık artırmaya pek elverişli değil. Yakında bir salon bul. Ağırlık artırmaya çalış. Ara sıra böyle Kendini dene.

adwokat sen beceremiyorsan olmadığı anlamına gelmez değil mi? insanlar halen spor salonuna gidince herkül olacağım zannediyor. protein kullanınca çok gelişmekten korkuyor.
bilmediğiniz konu hakkında yorum yapmayın. kaç kere bölgesel yağ yakmaya çalıştın. sadece okuduklarınızdan çıkarım yapıyorsunuz?

Herkül olma isteğim ya da bundan korkum yok. Sadece hizli sonuc almak istedigimi ve cok sismek derdinde olmadigimi soyledim.

sevgili ayaklibalik, tek bir bölgeye odaklanarak sadece oradan yağ yakamazsın. Vücut genetiğinde neyse odur. Önce göbekten gidecekse göbekten göğüsten gidecekse göğüsten gider. Sen sabah kadar bacak antrenmanı yaparsın hiç göğüs çalışmadığın halde göğüsten gidebilir. Ha belki bacaktan gideceği vardır oradan da gitme olasılığı var.
Bilmediğim bir konu değil ayrıca. Zamanında Çok denedim ve çok araştırdım. İddianı destekleyecek bir doküman-araştırma falan varsa görmek isterim. Ha ama bana magazinsel şeylerle gelme sakın.
Bölgesel yağ yaktım göbeği erittim diyen tipler genelde sadece göbeği yakmıyır kolu göğüsü de yitirip zarganaya dönüyor. Sen de onlardan mısın yoksa?

Bölgesel zayıflamanın olabileceğine inanan kişi spor cahilidir benim gözümde. Ayaklibalik bana bu konuda ikna edici bir araştırma bulursan ben bir daha bu siteye uğramam bak o kadar net :)

o işler öyle değil. sadece sol bacağım zayıflasın sağ kalsın. belin sağı erisin, solu erimesin. tabi ki mümkün değil.bölgesel yağ yakımından kasıt. yağ yakarken. istenilen bölgeler üzerinde daha çok yoğunlaşarak, o bölgenin yağ yakım hızını diğer bölgelere orantılamak. aynı şeyden bahsediyorsak, bölgesel yağ yakımı mümkün. yoksa sadece diet ve cardio yaparak çalışırsak, vücut en önce aldığı yağı en son yakacaktır.

anladığım kadarıyla duvarın içinden geçen telefon kablosundan bahsediyorsunuz. ethernet kablosu o delikten geçmez. telefon kablosuna ethernet kablosunu bağlayıp, diğer taraftan çekeceksiniz. telefon kablosu iptal olacak. denedim oldu.

powerline daha az uğraşlı bir çözüm olur.

şöyle bişey işini çözecektir kabloyla uğraşma derim.

www.hepsiburada.com

8 metre ethernet kablosu taktiydim zamaninda dandik bir bilgisayara, ya kablo tirtti, ya ethernet surucusu tirtti bilgisayarin bilmiyorum ama usb wifi dongle dan daha kotuye gitmisti ping degerleri.

Wireless sinyalini guclendirecek bir router daha cok is gorur.

@ayaklibalik valla dün kabloların geçtiği yerden ethernet denedim sokamadım bile. Sanırım o iş benlik değil, bir de mesafe uzak. Yani salon, mutfak, ve benm oda var. Nasıl doğru olanını yonlendiricem pek anlamadım açıkcası

@sarlatan valla evde var bundan. Fifa falan oynarken takılmıyor ama çok geriden geliyor. O yüzden akıcı bir oyun sağlamıyorum. Bide 100 mbs fiber var şu an yuzde 10 yada 20 si geliyor odama.

@bos gezenin bos ustası routeri nereye bağlıyorsun ? O işe hiç bulaşmadım. Açıkcası nasıl işlediğini bilmiyorum.

çok geriden geliyor derken neyi kastettiğini anlayamadım.

@şarlatan oldukça ağır. Misal tuşa basıyorsun, topa kaç saniye sonra vuruyor. Veya herhangi bişeyde hızının karşılığını vermiyor. İndirme hızı geçen 8 flansı değerlerini yansıtmıyor

Şımarık kadın ise A1

a1'i kuzen 1 ay bindi satarken çok zorlandı. iyi bir araba değil.

eski kasa 1'ler fazla yakıyor.

clio, fiesta, 208, polo falan baksın.

honda jazz.

Citroen C4 otomatik vites fiyatları(2008-2012 model) 45-50 bin skalasında. Çok daha uygun fiyatlara araştırırsan bulabilirsin. Daha da uygun fiyata olsun diyorsan Honda Jazz'ın otomatik versiyonları var.

:):):)
Israrla her araba sorusuna C4 öneren arkadaşlar var yapmayın lütfen.

250 milyara mercedes mi bmw sorusuna c4 al kalan parayı yersin diyen vardıya.
MErak ettim bu aracı gidip test edeceğim.
Şımarık bayana para azsa kırmızı polo alırsın. Para varsa audi a3 olur golf olur vb.

mercedes b serisi ikinci el 50 bin civarina gelir.

(bkz: kedi otu)

Eski bir ofis sandalyesi varsa evinizde ona da alıştırabilirsiniz. Bizimki sadece tırmalama tahtası ve o koltukları kullanıyor. Bir de tırnaklarını kesin arada.

devamlı yanına götürün. sabit yeri olmasın. oturduğu, uzandığı yere bırakın.
ben öyle alıştırmıştım.

Ben havanda dövüyorum. Sonra süzüyorum posasını. Yağda nasıl olur bilmiyorum. Ne kadar uğraşırsan uğral şeker-su gibi olmaz. Yağ zaten suyun üzerine çıkar. Aynı şekilde hapın tortuları da.

niye, o hapın çözücüsü yağ mı? siz dendiği gibi ufaltın, büyük ihtimal erimeden öyle kalıyordur haplar. bu soru sorulurken muhtemelen 3 kimyager can verdi.

Formülü paylaşabilir misiniz ?

sorunun cevabini bilmiyorum ama saca ne etkisi hapin var acaba?

@zgrydn ne bileyim çözücüsü yağ mı değil mi? öğrenmek içim soruyoruz işte.

@faithless, 65 derece;

söylendiğine göre(!), hem yeni saç çıkartmaya etkisi var hem de olanı korumaya, yurtdışı forumlarda falan da acaip bahsediliyor bundan.

formul de, e vitamini ampulu, bepanthen ampulu, doğum kontrol hapı ve çam terabentini. bunları alıp saç bakım yağları var ya hazır ister onunla, ister içine badem yağı falan da ekleyerek yeni bir yağ yaparak duştan sonra saça uygulamak.

bir kısmı bu şekilde yapıyor bir kısmı da şampuana katıyor bunu. yıkamadan yıkamaya kullanıyor. bana duştan sonra saç derisine yedirmek daha mantıklı geldi çünkü o zaman hep kafada ve saçta kalıyor.

erkekler kullanabilir mi? forumlarda böyle bir bilgi var mı? teşekkürler.

Ben de erkek olarak kullaniyorum. Zaten amac kafa dersinde ostrajen hormonunu arttirmakmis

Kardeşim mevzu ne anlatta ona göre yorum yapalım. Ne kazığı attı sana borç para mı taktı? Sevgilin mi aldattı elinde çıplak resimler var intikam alcam mı diyosun?

Her durumda boşver intikamı sebebi söyle yapman gereken hakkında fikir belirtelim.

Benim en buyuk intikamim zamandir. Birakirim zaman ona en buyuk darbeyi vurur zaten. Sal gitsin ne ugrasican. Bir de hayatinda tutma soyle insanlari. Baktin canini cok sikiyor sinsi sinsi intikam al. Belli etmeden , zarar görmeden, zekice ve kurnazca.-Büşra Ziyagil

Bilmediğiniz konuda yarışa girerseniz kaybedersiniz. En basiti, kafaya takıp vicdan muhasebesi yapar hale gelebilirsiniz.

Bunun dışında yaoilmasingereken şey için tavsiye vermeyeceğim, tamamen insanın kendi kişiliği ile ilgili bir şey.

Her ne olursa olsun detayiyla ilgilenmiyorum. Eline yuzune bulastiracagindan eminim. Hapishsnelerde %80 intikam duygusu pesinde kosanlar var. Otur dusun ve olanlardan ders al. Inan hepsi geciyor. Az bi iz kaliyor.

dostum ayrıntıyı mesaj at, birlikte plan yapalım. intikamı severim. hele içinde hafife alınma varsa bayılırım.

dis hekimi degilim ama gorsem ben de cekilmis derdim. izlerden anladigim kadariyla sigara icimlioruz hocam. benimkiler de boyle cekildi, hatta sigara ve kola cok tukettigim icin cekilen yerler sarardi, lekeler artti falan. bi dis hekimine gorunmenizi tavsiye ederim her kosulda, zaten muayene ucreti almiyorlar genelde.

ben de diş hekimi değilim, ama ilk bakışta var gibi görünse de, sanırım köpek dişlerinin genel yapısı da biraz öyle.
olmayabilir de yani, emin olamadım.

@hjarteblod orada kelime yanlış yazılmış tam anlamadım ne dediğini ancak ben sigara içmiyorum, hayatımda da bir iki deneme dışında hiç içici olmadım. Şekerli asitli içecek tüketimim de oldukça az. Bahsettiğiniz lekeler dişlerin arasındakiler mi? Diş hekimine ben de gitmek istiyorum da şu an mümkün değil yurt dışındayım. Daha doğrusu Türkiye'de yaşamıyorum ve burada diş muayene/tedavi falan epey pahalıymış.

Çekilme yok ama diş etin ince yapılı, çekilmeye müsait. Dikkatli fırçala muhakkak.

Yapılacak bir şey yok şu an, gerekirse ufak bir operasyonla diş etin arttırılır rahat olun.

eksiduyu.ru

diş etlerinde çekilme var.
diş eti çekilmesinin tedavisi yok. var diyenlere inanmayın.
tedavi geçici. eski haline dönüyor. olanı korumaya bakın.

maliyet muhasebesi bir okyanus kadar büyük.
diyeceklerim bu kadar. ama x2 maaş alıyorlar

1. evinden, karısından vs sıkılmıştır, ofise gidip kafa dinliyordur.
2. aldatıyordur.
3. işkoliktir (en düşük ihtimal)

Evde sex ya da huzur yok veya her ikisi birden yok.

Bu senaryoyu ailesinde birebir yaşamış biri olarak diyorum ki geçmiş olsun.

işe gitmediği kesin.

İşkolik

Bizim eski mudur o ya.
Karisi acayip sirret biriydi eve gitmeyip mesaiye kala kala mudur oldu direktor oldu.

iş yerinde kırığı var. kesin bilgi.

Evinde mutsuz olduğunu düşünürüm.

sir gawain +1

Akçeli bir işte çalışıyorsa herhangi bir yolsuzluğun içinde olma ihtimali ..

Eger buyuk bir borc harc olup mesailerden para kazanilmiyorsa evde mutsuzluk en muhtemel sebep. Dusuk de olsa iskolik olabilir. Burda da oncesini bilmek lazim. Evlenmeden once ya da evliligin baslarinda da bu derece duskun muydu isine? Ya da isini kaybetme riski mi var? Bunlar evetse kotu bir durum olmayabilir

Aksam gec saatte işe gitmek? Doktor falan değilse herkes ne düşünürse ben de onu düşünürdüm. Bak nasil da ayni şeyi anladınız:)

ya evden kaçıyor ya aldatıyor.

Çocuk da varsa evlilik yaşamı boğuyorsa olabilir. Aldatması şart değil ofiste Knight oynuyor bile olabilir. Ama evde mutlu olmadığı kesin.

patron değilse patron yalakası da olabilir hemen çapkın diye yapıştırmayın herkes beceremiyor o işleri. iki tane yalaka biliyorum öyle ama.onlarin da karılarıyla aralari iyi değildi. alkol içmek için otelde kalan bir adam biliyorum karısı içmesini istemediği için. vizyonsuz kadınların kötü seçimleri işte, adam zengin ve bekarken sorun değilmiş ne kadar içtiği. şimdi zengin zengin cocuk, bakip zengin zengin alışveriş yapıyor. ne kadar da harika bir hayat. adam da guzel kadından çocuğu yaptım, içki şişesinde kaybolabilirim modunda. kalıplara göre yaşar, eşlerinizi de o kalıplara göre seçerseniz herkes mutsuz olur.

Yazik adama yav derim. Durum kotu belli ki.

evde problem olabilir

agiyi işveren ayarlıyor. muhasebe servisine dilekçe verin. iptal ederler.

sineye çekmek ağır kaçar. boş vermek diyelim. boş ver. hakkını daha büyük meblağlarda kullanırsın.

Sulh cezaya yapilan trafik ceza itirazlarında itirazınızın kanıtlanabilir olmasi esas teşkil ediyor. Kanıtlayabiliyorsanız kanitlarinizi dilekçeye ek yapın ve elbette itiraz edin, parayi zaten ödemişsiniz, cevabı da 5 aya anca gelir. Fakat rasyonel şekilde kanit sunamıyorsanız sineye çekin.

Hassssiyetinden dolayı tebrik ediyorum, internetteki herkese açık olan bi pdf dosyasından ders çalışman, sonradan o kitabı alıp başkasına hediye etmesen dahi kul hakkına girmez. İçin rahat olsun.

Paran yoksa her türlü içeriği internette bedavadan elde edebilirsin. Varsa da zaten uğraşmazsın. Komşusu açken tok yatan madem bizden değil böyle bir ekonomik düzende kul hakkından bahsetmek mümkün değildir. O kitap zaten senin hakkındır artık.

girer.

ben böyle büyük bir günahı riske atmazdım. allahım korusun inşallah bu durumdan.

elbette kul hakkı yemiş olursun. fikri mülkiyet hırsızlığının, mal hırsızlığından ne farkı var?
o kitapları yazan adamlar, basan yayıncılar hayır olsun diye mi yazdı? Hayatlarını kazanmak için yazdılar.

sorularlaislamiyet.com

evvela müslüman değilim. bu konulara kafa yorduğumdan dolayı bu soru çok ilgimi çekti ondan araştırdım. ben net bir cevap bulamayacağın kanaatindeyim ama şunu göz önünde bulundurmak lazım; "fikri mülkiyet hırsızlığı"nın, mal hırsızlığından farkı kişinin elinden bir şeyi gasp etmiyor olman. gasp ettiğin tek şey bir adet fazladan satış potansiyeli. nihayetinde sen onu indirdiğinde kimsenin elinden ya da cebinden birşey eksilmiyor.

biraz kendi insiyatifine kalmış gibi; sonuçta kuran yazılırken dijital çoğaltma gibi bir kavram yoktu ortada.

@redlinetheturk "nihayetinde sen onu indirdiğinde kimsenin elinden ya da cebinden birşey eksilmiyor" nasil eksilmiyor? kitap almasi gerekirken almadan hallediyor, karsi tarafin gelir kaybi var.

valla kardes kitap fiyatlarini uygun yapsalardi alirdik. ogrenci adam gidip 1500-2000 lira donem basi kitaba nasil versin. ben sadece cok cok onemli derslerin kitaplarini aldim, kendime gore gereksiz derslerin kitaplarindan bir yerlerden bulup cogaltiyorduk arkadaslarla. pisman degilim!

girmez. o kitap sahibine bir zararın dokunmuyor. seninki göz hakkına girer.

kul hakkına girip girmeyeceğini net olarak bilmiyorum ancak kitaba vergiyi ekstra koyan hükümet senin hakkına giriyor o ne olacak?

PDF'den işini gör, sonra ara kitapta hakkı olan yayıncıyı derdini anlat helallik iste. Eşek değil ya verir herhalde helallik, vermese de dediğin gibi yaparsın.

Bakma burada dalga geçenlere, helal olsun sana.

Birebir aynı durumdayım alacağım kitapları alsam 3000 tl tutacaktı ve işsizim param yok ben de 1000 tllik olanı orjinal kalanı korsan aldım tekrar işim olunca korsan aldıklarımı orjinal alıp ihtiyacı olan bir meslektaşa hediye edicem :D

Kul hakkı olur bence evet. Yazarların emeği var benim içim rahat değil elimden bu kadarı geliyor.

benim aklıma birkaç durum geldi.

1)almamam halinde benim de yayınevinin de bir kazancı değil bilakis zararı olacak. alırsam iki taraf için de faydalı. çünkü sonunda hiç alma ihtimali olmayan birine alarak onların olası maddi kaybını da telafi edeceğim. onlar için değişen bir şey olmayacak.

2)maksimum 3-4 liraya mal ettiği bir şeyi 70-80 liraya satarak zaten dünya kadar hakka girmiş oluyor. ama serbest piyasa ekonomisi olduğu için ve emeğimin hakkı bu diyebilme inisiyatifi olduğu için ben o çizgiyi aşmayı uygun görmüyorum.

eğer bir başkasına verirsen de kul hakkına girersin. potansiyel bir müşteriyi kaybettiriyorsun firmaya. sınavdan sonra kitabı al ve yak.

Yok abi ne alaka. Sana mantıklı geliyor mu?

Abi saçını karbonatla hatta elma sirkesiyle bile yıkayanlar olduğunu okumuştum o yüzden ne bileyim çokta mantıksız gelmedi :)

O genetik. Ben de 50 yaşıma geldiğimde muhtemelen senin 15 yaşındaki halinden daha çok saça sahip olacam ama saçımı hiç Arko tıraş sabunuyla yıkamadım, onunla ilgili değil; saçın dökülecekse her türlü dökülür, yapacak bir şey yok.

duymuştum.denemedim. tekrar yarın unutmuş olurum.

avcılar pelikan avm giriş kapısı karşısında var.
metrobüs ile 10 dk ulaşım.

hangi ulkede hangi sehirdesiniz? oldugunuz bolgeyi bilmeden ne alabileceginizi kestirmek biraz zor olur.

1 kg tatlı, çocuklara minnak oyuncaklar alabilirsiniz.

Semaver

liva’dan 1 kg fistik sarma

pasabahce'nin koleksiyon bolumunde cok guzel seyler oluyor, hem uygun fiyatli hem yuksek fiyatli. ben yabanci arkadaslarima (turkiyede veya yurtdisinda yasayan) oradan cam nazar boncugu, kahve takimi, cerceve, viski bardagi falan aldigimda cok hoslarina gidiyor.

Sorunuzun cevabını bilmiyorum. Ancak bu azimle ve kararlılıkla ilerlerseniz siz üniversiteye gitmeden üniversite size gelecektir :) Ekşi Sözlük'ün kurucusu ssg'nin hayatına bir göz atın, açıköğretim hariç bir gün üniversiteye gitmeden (bilgi işlemde çalıştığı dönem hariç, bir gün amfiye girmeden diyelim :) ) Microsoft'ta çalışmış.

Yeteneğiniz de varsa ve kendinizi yeterince kanıtlarsanız, çok az da şansınız yaver giderse çok parlak bir geleceğiniz olacaktır.

Yolunuz açık olsun genç adam!

belli sınavlara hazırlanıp onları geçersen yurtdışında belli ülkelerdeki okullara gidebilirsin. Özellikle ABD için bir araştırmanı öneririm.

Yolun açık olsun demeye geldim.

snapchat'ten instagram'dan kafasını kaldırmayan mevcut gençleri gördükten sonra güzümde gülümseme yarattın :) erken gitmenin bir yolu var mı bilmiyorum ama 32 yaşımdayım, nerdeyse her ülkede şubesi olan adını dünyadaki herkesin bildiği bir firmada mühendis olarak çalışıyorum ve yaptığım işle alakalı; ilgili bölümden mezun olmama rağmen, üniversitede hiçbir şey öğrenmedim.

demek istediğim şu ki; sen kendini okuldan bağımsız şekilde geliştirmeyi öğrenmişsin. asıl mühim olan şey bu. senin üniversiteye çok da ihtiyacın yok. o yüzden aceleci davranmana da gerek yok. ülkedeki üniversiteler de ayrı bir konu. üniversiteye gittiğinde aradığın, beklediğin şeyi bulamama ihtimalin de var. ben kendimi bildim bileli istediğim bölümde gayet de iyi bir üniversitede okudum ama dediğim gibi yaptığım işe dair hiçbir şeyi üniversitedeki derslerde öğrenmedim.

üniversiteye değil, hangi üniversiteye gitmen gerektiğini araştırman daha mantıklı sanırım

Soruna tam cevap veremeyeceğim. Fakat 1-2 laf edeyim. Okulundaki rehberlik öğretmenine bir danışmanı öneririm. Bunun yanında yurtdışındaki (özellikle abd'deki ivy league denilen okulları kastediyorum) eğitim kurumlarına durumunu açıklayan bir mail hazırlayıp göndermeni tavsiye ederim. İlla gel x bölümünde 1nci sınıfa başla demezler ama senin gibi insanlara yönelik programları olabilir. böylece o süreci hızlandırabilirsin. Son olarak bu maratondan zevk almaya odaklanman çok güzel. Bir noktada senden beklenenden fazlasını yapman, senden bekleneni artıracaktır. 5 istenirken 10 yapan adam bir an 9 yaptığında eleştiri ile karşılaşabilir. Bunun seni mutsuz etmesini engellemeye çalış. Bunu da zevk almayı odağına koyarak başarabilirsin. Yolun açık olsun. Sevgiler saygılar güzel kardeşim.

Sonra 16 yasinda universiteye baslarsan arkadasin olmazsa pisma olma ama.

Eğitim hayatımda bu şekilde iki kişiyle karşılaştım. Birincisi ODTÜ de bir çocuktu. Lisansa yeni başlamasına rağmen özel izinle, kendini cok iyi geliştirmiş olduğu için, doktoraya da başlatmışlardı.

İkincisi sizin dueumunuza daha uygun. 12 yaşında universiteye başlayan biri vardı ama ingilteredeydi bu durum.

www2.le.ac.uk

türkiye şartlarında mümkün değil diye biliyorum. çünkü üniversiteye girme şartlarından biri liseden mezun olmak. eğer okuduğun lise seni mezun ederse olabilir. yurtdışında çalışanların önünü tıkamadıkları için bu mümkün. kendini tanıtan bir video çekip abd üniversitelerine yolla, belki sesini duyan olur.

bence doğru yolda değilsin o kadar da. üniversite derslerinden sadece calculus vs. anlamadan dolayı eğitimi sadece sayısal alanlardan ibaret sanıyorsun. hayatı dar bir pencereden gören klasik bir fen lisesi öğrencisisin muhtemelen. hayat böyle bir şey değil. sorumlu olduğun dersleri bitirdiysen farklı şeyler edin. git spor yap, enstruman öğren. bunlar da hayatta çok yarayacak sana.

şayet sizin durumunuzda olsaydım üniversiteye erken başlamayı hedeflemezdim. öncelikle o ingilice b2-c1 olmamalı. onu geliştirmeye vakit harcayıp tam yetkin bir hale getirebilirsiniz. lise fizik ve matematiğinde kendinizi tamamen yetkin hissediyorsanız ve calculus/analiz bilginiz de varsa; size matematiğin mantığını irdelemenizi tavsiye ederim. trigonometrik fonksiyonlar ile ilgili ezberletilen formüllerin kökeni mesela. calculus'un mantığı ile ilgili mesela mutlaka calculus made easy isimli kitabı bir bitirin. isterseniz non-standard calculus da çalışır, epsilon ile hoş vakitler geçirebilirsiniz. madem yazılım seviyorsunuz; ayrık matematik, mantık, fuzzy logic çalışabilir; diferansiyel denklemler ve lineer cebir de öğrenebilirsiniz. eğer vaktiniz bol ise bu konuları öğrenin. o zaman üniversitede ortalamayı yüksek tutup üstten ders alarak hazırlık da okumadan ingilizce eğitim veren sayısal bir bölümü üç yılda bitirebilir, yahut 4,5-5 yıl gibi bir sürede double veya triple major yapabilirsiniz. yine boş vaktinizi ikinci bir yabancı dile yahut size faydali hobilere (müzik olur, resim olur, başka hobi yahut sanatlar olur) ayırabilirsiniz.

üniversiteyi erken bitirmekte acele etmeyin. hayatın her dönemi yaşında güzel. daha erken yahut daha geç olması hoş olmuyor. tadını çıkarın...

bizim zamanımızda oluyordu bu. lise 3 yıldı tabi o zamanlar. hazırlık da okumadıysan ve 1 yaş erken başladıysan okula 16 yaşında mezun olup üniversiteye gidebiliyordun.

neyin acelesi bu arkadas? umarim trol degilsindir.

liseden mezun olduktan sonra gidebiliyorsun bildigim kadariyla. lise diplomani erken al, git bitir universiteyi.

aya mi cikacan ne? kolay gelsin.

Alternatifler:
-10. Sınıfta United World College’a başvurun, mümkünse Türkiye dışında bir ülkede IB yaparak mezun olun. Hem de dünyayı biraz görmüş tanımış olun, havuzu biraz görün yani. Big fish in a small pond olup kalmayın.
- bu seçeneğiniz yoksa Türkiye’de IB sunan bir okula geçmeye çalışın.
- bu okulların genelde College Counselling hizmetleri vardır. Lise boyunca mümkün olduğunca tatillerde Ivy League okulların lise öğrencileri için sundukları üniversiteye hazırlık programlarına katılmaya çalışın.

Dediğiniz gibi üniversiteye erken başlamak cok nadir bir durum. Ancak o eyalette vs olacaksınız ki bir yandan lise okurken bir yandan bu imkanı sunan bir üni’den dersler alacaksınız vs.
Bu dediklerim sizi hem MEB’den daha cok zorlar, okula gitmenizin bir anlamı olur hem de döngünüzü biraz değiştrme imkanınız olur.

Ben de Temmuz’da 16 yaşımı bitirip Eylül’de üniversiteye başladım. Hiç de bir zorluğunu yaşamadım. Hatta daha erken olacaktı ilkokulda sınıf vs atladığım için ama kendi hayat hikayeme dönüştürmeyeyim olayı şimdi. Demem o ki, 9. Sınıfa normal yaşınızda gelince artık biraz zor sınıf atlamak falan ama sınıf atlamak yerine IB, AP ve Ivy league kampları gibi sizi normal sistemin dışına cıkaracak bir şeyle devam ederseniz en azından üni’ye biraz daha donanımlı başlarsınız.

[0,1] kompakt domaini üzerinde F(x) fonksiyonunu şu şekilde tanımlayalım: Eğer x bir rasyonal sayı ise F(x)=1, diğer türlü F(x)=0. BU fonksiyonun türevlenemez ama integrallenebilir olduğunu ispatlarsan bana özelden mesaj at, gerçekten 9. sınıftaysan 2 yıl sonra Stanford'a lisansa başlatırım seni.

Cool story bro olsun diye yazılmış ama çok da cool story olamamış gibi.

İngilizce b2-c1 "kötü değil". Özellikle çaba göstermene gerek yok zaten yazılım, mat, fizikle uğraşıyorsan bir kaç yıla bu ister istemez yükselecek.

Lise fizik ve matematiğini bitirdim derken ne anlama geldiği belli değil.

Günümüz lise fiziği ve matematiği kolay bu bir.
İkincisi bu konuları bu yaz halletmediğine göre liselere giriş sınavında kendini ayırt edecek bir konumda olmalıydın. Yani iyi bir lisede okuyor olmalıydın büyük şanssızlık yaşamadıysan. En azından ilk 1000. Bu seviyede bir lisede hadi hocaların sarmadı, arkadaşlarının sarması gerekir. Üniversiteye erkenden nasıl gidebilirim ise benim bu seviyedeki arkadaşlarımdan asla duymadığım bişeydi.

Olağanüstü bir zekan olsa ilkokulda atlayabilirdin. Bunun yolu var. Sınıf atlayanlar da var. Onlar da üniversiteye nasıl erken gidebilirim demiyor.

Calculus'e başlamışsın. Bunun nasıl bir zeka göstergesi olduğunu anlayamadım. Özel liselerde olimpiyatlara hazırlanan tüm gençler serway, campbell, calculus çalışır zaten. Hatta çalışmakla kalmazlar uluslararası madalya alırlar. Onlar da erkenden üniversiteye geçelim demezler.

Yazılım zaten zeka gerektiren bişey değil(dediğin cümleyi kuracak kadarı) bunda hemfikir olmalıyız.

Benim gördüğüm eğer anlattıkların doğruysa doğru yoldasın. Haz almaya bak. Ortaya bir proje koymadığın, bir üretimde bulunmadığın takdirde stanford, odtü falan yalan. Sınavları belli gir, bu yaşına rağmen yüksek puan alırsan dikkatlerini çekersin. Yukarıdaki arkadaşların yazdıklarını takip et, united world college vs. ona lafım yok. Ama erkenden üniversiteye gitmeliyim bana anlatılan çocuğu çağrıştırmadı.

Sen çalış, iletişim halinde ol, kendini kanıtla. Erkenden alınman gerektiğine hocaların, arkadaşların, ailen, üniversite yönetimi karar verir.

Bu arada MIT'den LSE'e ODTU'den Bilkent'e dediğimiz seviyedeki çocukların hiçbiri üniversite seviyesinde eğitimlerinden çok bişey kazandıklarını düşünmezler.

Sadece gömmüş olmayalım. Bahsettiğimiz üniversitelerin Edx, Coursera, HarvardOnlineBilmemne, Udacity gibi açık dersleri var. Bunları takip edebilirsin. Okul da boktansa mümkün olduğu kadar gitme.

İşverenler yazmasın :)

Bu sorunun cevabını işverenin ağzından dinlemeden nasıl gerçek bir yanıt bulmayı bekliyorsun?

-kimse gelirini paylaşmak istemez.
-asgari ücret 100 lira olursa da kimse çalışmaya gerek görmez. yine işsizlik olur.
-sermaye ne zaman elini taşın altına koydu ki? tek amaç var: daha fazla kar.
-1000 kişi çalıştıran yerler hakkında bilgim yok ama çok da düşündüklerini sanmıyorum.
www.diken.com.tr
not:işveren değilim.

@proletarier aller lander vereinigt euch

bence o kadar kazanmıyorduk, ne işverenler ne biz. dağıtılan krediler bizi "zenginlik illüzyonuna" soktu. işverenler açısından bakarsak özellikle kosgeb vasıtasıyla dağıtılan krediler nerelerde kullanıldı sormak lazım.

bir işveren çıkıp dese ki sana ne kardeşim şirket benim değil mi? parayı da paylaşmak istemiyorum. anlarım. amk kan emicisi der geçerim. ama bunu mantıklı bir zemine oturtmaya çalışmak saçma. açık açık desin kar oranım azalmasın diye maaşlar artsın istemiyorum ve işçi çıkarıp 2 kişilik işi tek kişiye yaptırıcam.

bir de asgari ücret artarsa fiyatlar da artar muhabbeti var. asgari ücret 1600 lirayken 2 liraya üretip 5 liraya satıyorsa maaşlar artınca 3 liraya üretsin yine 5 liraya satsın. neden şirketler mutlaka 3 lira kar etsin ki? maliyet artıyorsa kardan kıssın biraz.

işveren tarafından hesap yapıyorum.
çalıştığım şirkette 1000 kişi çalışıyor.
aylık ücret 400*1000= 400.000TL arttı
aylık sgk 190*1000= 190.000TL arttı
aylık vergi 30*1000= 30.000TL arttı
toplam işverenin kasasından çıkan 620.000TL ekstra nakit var.
yanlışım varsa ilgili arkadaşlar düzeltsinler.

diğer hesaplamaları siz yapın,
üreteceği ürüne zam,
aylık ekstra nakit çıkışını sağlayacağı finansman
aylık sipariş ve ücret ödeme sürdürülebilirliği. v.s

uzuuuun bir cevap yazıp sildim.

hocam ya öğrencisin, ya iş hayatında hiç çalışmadın.

işverenden dinlemeden nasıl gerçek cevap bulmayı bekliyorsun? +1

@ayakli tamam işte bunu nedne piyasaya yansıtıyor şirket? 5 kazanmasın 3 kazansın. 1000 kişilik şirket için de 600 bin o kadar önemli değildir. patron daha az gezsin.

@benaslinda birçok işte çalıştım. kimin ne kadar kazandığını da biliyorum. o yüzden bu rahatsızlığım zaten. asıl siz hayatınızda çalışmamışsınız. öyle kaymak işler değil ama. girin bir yerde 3 kuruşa çalışın bakalım bu kadar rahat konuşabiliyor musunuz.

@ayaklibalik 600 lira ekstra maliyeti ben de söyledim. e patron yılda 7 milyon az kazansın? 1.000 kişinin çalıştığı şirket için önemli bir para değil. patron kişisel harcamalarından kıssa daha fazla kar eder zaten. bu 7 milyon neden patrona yüklenilmiyor? illa o kadar çok mu kazanmak zorunda?

diyorsun ki, bu sene 5 kazanmasın 3 kazansın
gelecek sene 3 kazanmasın 1 kazansın
diğer sene 1000 kişiyi birden kapının önüne koysun.

bir şirkette nakit akışı öyle sanıldığı kadar kolay değil.
enerji, işçilik, kira, bunlar nakit akışını etkileyen birebir faktörler.
bunların arttığı vakit, firma ciddi anlamda sıkıntıya girer.
bakkal gibi düşünmeyin şirketleri, al gülüm ver gülüm olmuyor satışlar.
ciddi bir döngü var. kar ettiğin tutarı kasanda görmen için zaman geçmesi gerekiyor.
ama devlet vergisini, mal sahibi kirasını, personel ücretini, zamanında ve nakit istiyor.
sektörler genişledikçe, piyasa daralıyor, öyle söylediğin gibi deli gibi kar marjları kalmadı artık.
biz nasıl 100TL gelen elektrik faturasına 150 Tl gelince isyan ediyorsak, açık olan lambaları söndürmeye çalışıyorsak. işveren de aynı bizim gibi düşünüyor ve isyan ediyor. ki biz geçinmeye, onlar kar etmeye odaklı.

sorunun temeli işçi ile işveren arasındaki çekişme elbette. fakat esas mesele şu;

Türkiye'de üretim yapan işletmelerin neredeyse tamamı, düşük katma değerli iş yapıyor. Yani 5 liralık kumaşı alıp, 3 lira işçilik ekleyip 1 lira masrafla 10 liraya satıyor, 1 lira para kazanıyorlar. Bu üretim tipinde 3 lira işçilik maliyeti 4 lira olunca sıkıntı büyüyor.

Bu tip işler elbette vazgeçilmez, fakat neredeyse bütün ekonomimiz düşük katma değerli işçilik yoğun üretime dayanıyor.

Yoksa yüksek katma değer ile çalışan işyerleri bu zammı bile beklemeden çalışanlarına enflasyon zammını yıl içinde yaptılar zaten.

1000 kişinin çalıştığı bir yer ayda 1.500.000 kazanıyor olabilir, bunun yarısı maaş zammı ile elden akıp gidiyor olabilir. Her zaman o hesaplar o kadar lafla olmuyor.

Çalışan açısından zaten bu ücret skalası tam anlamıyla facia, değinmeye bile gerek duymuyorum.

benim 10 yıllık iş tecrübem var. ücret yönetimi yapan İK'cıyım. sizin merak edip duyurusunu açtığınız üst yöneticilerin ücretlerini belirliyorum, her yıl hay groupa tonla para verip ücret datası alıyoruz.

belki kimin ne kadar kazandığı konusunda bir fikriniz var ama giderler, finansman ile ilgili bir fikriniz yok.

ayaklibalik güzelce anlatmış ama sizin inanasınız yok bence.

@ayaklibalik 3 kazanınca niye 1000 kişiyi kapıya koyuyor işte? 3 kazanmaya devam etsin. şirket bir miktar büyüsün, enflasyon oranında kazancı da artsın çark döner. o saydığın giderler asgari ücret 1000 lira olsa da olmayacak mı? asgari ücretle ne alakası var? maaşlar kalemlerden sadece biri. hala soruya tam cevap değili bunlar. patronlar neden 3 değil de 5 kazansın?

olayı spesifik bir şirkete yönelik sormuyorum. çünkü bir kobiden de, kurumsal bir şirketten de, yap-satçı bir müteahhitten de farklı cevaplar alınır. hepsinin ayrı zorlukları var. o yüzden kobilerin tahsilat sorunları konumuz değil. genel olarka soru şu. bir şirketin 20 bin işçilik maliyeti 30 bin diğer maliyetleri var. malı 80'e satıyor diyelim. 30 bin karı var. maaşlar artınca maliyeti 60'a çıkarıyor. neden 30 yerine 20 kazanmaya razı değil?

@benaslinda hayır ayaklibalik soruya tam cevap vermemiş. yukarda tekrar sordum. ayrıca ik'cı üst yönetimin maaşını belirlemez. büyük ihtimalle ne kadar kazandıklarını bilmiyordur bile.

Isverenler kardan kismaz.
Gerekirse butun personeli atar, sirketi kapatir yine de kardan kismaz. Calistigim sirket 1 ay icinde 5 tane grup sirketini kar dusuk diye kapatip 1000lerce kisiyi kapi onune atmisti.
Halbuki gayet kar eden ve gelecek vaadeden sirketlerdi bunlar.

Bunun onkabuluyle baslarsan gerisi oturuyor aslinda.

Niye oyle dersen patron haci onlar, onlarin kafa farkli calisir bizim gibi dusunme.
Biz hep optimum pesinde kosariz, onlar hep en ustu hedefler.

Herhangi bir holdgin patronunu al, sana ayda 1 milyon vericem olene kadar ama sirket islerini birakacaksin de. Birakamaz delirir.

@black mamba: çünkü biz istiyoruz ki insanlar ellerindeki parayı finansal araçlara değil, üretime yönlendirsinler. Fakat üretim belli bir sermaye koyduğun zaman döviz kadar, faiz kadar kazandırmazsa, kimse üretime yatırım yapmaz. sonuçta ülke olarak daha da çok kaybederiz.

bu yüzden işverenlerin koydukları sermaye karşılığı daha az kazanmayı kabul etmesi uzun vadede ülkeyi vurur.

parası olsa da kimse hayrına bir işe girmez.

işverene 5 değil 3 kazan demek,
işe ihtiyacım var ama şu ücrete çalışırım.
şu ceketi alacağım ama fiyatını ben belirlerim demek gibi bir şey.
şirketler daha çok kazanmak için uğraşmasalardı, yatırım yapmazlar,
yatırım olmazsa insanlar çalışacak iş bulamazlardı.
işçiyi düşünmek, işverenin değil devletin işi.
senin söylediğin komünist devletlerde olur.

nakit akışı, krediler, ortakların kararları, şirketin borsaya açık olması, finansal katsayıların (COI, ROE, ROCE, WACC daha gidiyor bu) tutturma hedefleri vb bir sürü sebebi var.

bu arada hiç kurumsal şirkette çalışmamışsın sanırım. ik'nın yetkileri kurumsal şirketlerde çok daha geniştir. zaten ellerinde prosedürler var öyle sana %5 zam yapayım falan olmuyor. adam gidip hay scale uyguluyor. ülke müdürü olsan da götünü yırtsan da maaşın gram oynamaz.

@acemi aradığım cevap gerçekten. çıkıp böyle desinler anlarım. belki ben de sermayedar olsam en çok kazandıracak şekilde çalışırım. ama bunu farklı şekildeymiş gibi anlatmaları inandırıcı değil.

@babilbaligi tamam finansal araçlardan daha çok kazansınlar. ona da ok. ama neden her olumsuzluk çalışana ve müşteriye vuruyor? biraz farazi konuşuyoruz o yüzden havada kalıyor. tamam banka faizinden çok kazansın ama neden maksimum kar? asgari ücret 2 bin lira olunca kar oranı ne kadar düşecek? neden ilk fırsatta bu fiyatlara yansıtılıyor? 5 kazanmasın 3 kazansın derken de az kazansın demiyorum ki 3 bile fazla bir kazanç. müteahhit 1 bmw daha az alsın ama işçi de 3 kuruş çok kazansın. sabancılar, koçlar birkaç milyon dolar az kazansın işçinin de yüzü gülsün.

@ayaklibalik işçinin işe ihtiyacı var seve seve öpüyoruz diyorsun yani? devlet devlet olsa bunları konuşuyor olmazdık zaten. ama devlet işçinin hakkını aradığında da tüm patronlar ağlıyor. bugün kurumsal yerler dışında kaç iş yeri fazla mesai ödüyor? 100 lira için 40 takla atıyorlar. yarın devlet çıksa dese ki tüm bunları denetlicem, kimsenin maaşı asgariden yatmıcak, cumartesi çalışırlarsa mesaileri ödenecek, hiçbir iş yeri vergi kaçıramıcak. o zaman zaten asgari ücretlinin maaşı mesailerle birlikte minimum 2500 liranın üzerine çıkacak. kabul mü?

yazdıklarımdan başkalarının faydalanacağını umuyorum.
yoksa gerçekten üzüleceğim.

Hocam sen hala kardan neden kısmıyorlar diyorsun. Böyle bir şart yok ki, bunu sil bir kere. Öyle bi dünya yok:) bunu farklı şekilde anlatma sebebi toplumsal baskıya karşı dayanak oluşturmak için. Kimse ben 2 kişilik işi 1 kişiye yaptıracağım, ürünlere de şu kadar zam demez. Yakın zamana bakın millet zam yapmamış görünmek için ne taklalar attı.

@ayaklibalik soruma tam bir cevap vermedin ki. konuyla alakasız masraflardan bahsediyorsun sürekli. nesinden faydalanayım? üzül bence.

@camiyetin ünlü simasi. ha işte dediğim bu. açık açık desinler bir sömürüyoruz. ucuza çalıştırabiliyorum onlar da eşek gibi çalışmak zorunda canımı yesinler. ama bunu farklı bir kalıba sokmaya çalışmak başka bir şey. sanki patronlar zam yapınca o 3 kuruşla ayakta duruyormuş gibi. üstüne maaşlı çalışıp burada gelip bunu savunan arkadaşların olması üzücü.

tabii şirketlerin çıkıp açık açık bunu demelerini beklemiyorum. ama sözlükte falan maaş tartışmalarında sürekli bu dönüyor. asgari ücret artarsa fiyatlar da artar. kimse demiyor ki biraz da patronlar sıksın.

@black mamba: o kafada insan olsa, o sermayeyi nasıl biriktirecek? sen kapitalizmin temelini anlamamışsın, onu soruyorsun. kepitalizmin temeli sermayenin olabildiği kadar güçlü olmasıdır. bunun için bütün olanaklarını seferber etmesi, ne pahasına olursa olsun her kapitalistin karı mümkün olan en yukarı çekip daha fazla sermayeye sahip olması gerekir.

yoksa bugün karı 5'ten 3'e, yarın bire düşer. öbür gün biri gelir "bu sene zarar edin, ne olacak zaten paranız var" der.

yılda 10 milyon kimse için küçük para değil, hiç kimse için...

@babilbaligi insanlara insani maaşlar ödeyerek de sermaye biriktirebilinir. zaten birçok işte hayvani kazançlar var. ölücü olmaya gerek yok. bak açık açık böyle de canımı ye. de ki kapitalistim işçi eşşek gibi çalışmak zorunda ben de çalıştırıyorum. imkan olsa ayda 100 liraya çalıştırırım. ama asgari ücret artınca "işsizlik artacak :(" diye dolaşmayın ortada. azcık az yesin patron işçiyi çıkarmasın o zaman, 2 kişilik işi tek kişiye yaptırmasın. sanki bunlar kendi elinde değilmiş gibi bir tavra bürünmesin. şu anki sisteme zaten sövüyorum ama başlığı açma nedenim sanki onlardan bağımsız bir nedenden dolayı böyleymiş gibi davranılması.

kek yapıldı.. yemiyorum
kafeye gidiyorum...şekersiz kahve içiyorum.
misafirlikte....tatlı yemiyorum.
...kola içmiyorum
meyve...1 adet mandalina yiyorum.
bonus.
patates....yemiyorum.

@ayaklibalik

patateste ne var ya? :(
ölelim mi biz? ne yiycez?

kek yerim
cafeye gidince çay içeceksem şekersiz, filtre kahve de şekersiz, ama bazen white mocha veya frappe tarzı şekerli içecek içerim. çayı asla şekerli içmem
misafirlikte tatlı çok şekerliyse yemem
kola nadir içerim zero o da
meyvelerde de şeker var ben yiyorum abartmadan

Kenya'ya gidip Masai Mara kabilesine katılıp orada izole bir şekilde yaşamadıktan sonra şeker kullanımını tamamen bırakamazsın, illa ki kullanacaksın ömür boyu bunlardan kaçamazsın, zira "Lan bunda da mı şeker varmış" dediğin birçok ürün göreceksin ve bunları tüketeceksin bir şekilde, önemli olan bunu minimumda tutmak, minimumun miktarını da sen belirleyeceksin. Bana göre %80 temiz beslendikten sonra %20 çok da önemli değil, en sürdürülebilir olanı seçmek lazım rutin belirlerken.

şekeri tamamen bırakma.. azaltarak bitir..

evde kek yapılırsa bir dilim yerim nedir yani o kadar da değil..

kafeye gittiğim zaman sütsüz şekersiz filtre kahve içerim..
diğer türlü asla içemiyorum midem bulanıyor..

misafirlikte tatlı ikram edilirse (diyelim 2 parça var) daha başlamadan bir tanesini iade ederim (artık olmasın diye)

şekersiz kola limonata içerim..

meyvedeki şeker, fabrika çıkışlı şekerden daha sağlıklıdır.. yerim yani hiç çekinmem..

bonus: kış haricinde 3 mevsim düzenli bisiklete biniyorum.. haliyle formumu korumak zor olmuyor!

@işimdeyim gücümdeyim patateste nişasta var.

çayı, kahveyi şekersiz içiyorum. kolayı zero içiyorum. Meyve konusunda kendimi kısıtlamıyorum. Abartarak yemedikçe sıkıntı olmaz. Şerbetli hamur tatlısı -baklava tarzı- yemiyorum. Sütlü tatlılardan azar azar.

daha önce bir kaç kez kısa süreli (2-3 ay gibi) şekeri bıraktım. o zamanlarda kek falan yemiyordum. gerçi bizim evde kek falan yapılmaz zaten. kafede ya sade türk kahvesi ya americano, filtre kahve ya da çay içiyordum. misafirliğe giderken de ev sahibine söylüyordum ben önceden. yemiyorum diye o da ya yapmıyordu ya da anlayış gösteriyordu yemememe.

şimdi ise daha uzun süreli olacak ama biraz daha toleranslı bir sistem üzerinde uğraşıyorum. haftada bir kez istediğim şeyi yiyip içiyorum onun dışında malum kış günde bir kivi ya da greyfurt yemeye çalışıyorum.

dipnot: şekerden kastın sadece tatlı şeyler mi bilmiyorum ama ben karbonhidratı kastediyorum şeker diyerek.

Bu aralar yapmıyorum ama geçmişte yaptığım zamanlarda kek zaten yemiyordum, şekersiz meyve çayları iyi gider güzeldir. Kola zero/diet içiyorum içersem.

Meyve yemezsen kabızlıktan, basurden, vitaminsizlikten kırılırsın meyvedeki şeker zaten doğal olanı. Sen onun üstüne şeker içeren özellikle de fruktoz içeren abur cuburlar tüketirsen zararlı.

şekeri bırakmak gibi bir amacım yok öncelikle. ülseratif kolit hastasıyım. fazla şekeri tat olarak sevmiyorum. bağırsaklarım sebebiyle de dikkat etmem gerekiyor - ama ben öyle süper bir diet filan uygulamıyorum.
çayı kahveyi zaten şekersiz içiyorum bu 17 senedir filan böyle, kafede de şekersiz filtre kahve filan içiyorum.
benim en büyük şeker tüketimim çizkek brovni vs. türü şeylerde ama o da belki ayda bir kere. paketli alıp tükettiğim bitter çikolata var. yazın da dondurma alırım pastaneden.
bizde şerbetli tatlılar ev pekmezi ile yapılıyor, beyaz şekerle yapılmıyor o da yine ayda 1-2 kere. pekmez yiyorum ben. hazır kek kurabiye filan senede 2 kere belki yerim.
misafirliğe de bayramdam bayrama gittiğim için onu da çok önemsemiyorum.
kola, meyve suyu filan hiç içmem. nadiren komposto içiyorum o da minimum şekerle yapılıyor.
ekmek yemiyorum. pilav makarna 10-15 günde 1 gibi. ama hamur işini özellikle kahvaltıda seviyorum. bunu kesmedim zaten 2 öğün yiyorum, akşam neredeyse sadece sebze yiyorum, çalışıyorum tüm gün, kahvaltımı kısmadım şimdilik. patates kızartması/kavurması türü de sürekli evde kahvaltı yaptığım için illa haftada 1-2 kez oluyor.
meyveyi şekerden dolayı değil çiğ meyve gaz yaptığı için dikkatli yiyorum. mesela 1 tane elma yiyorum. başka yemiyorum 1-1.5 gün. sonra 1 tane mandalina yiyorum (yürüyüş yaptıysam çilek filan yemeye izin veriyorum). böyle gidiyor. kiraz mesela dokunmuyor yiyorum ama portakal hiç yemiyorum.

kayinvalidem'den ornek verebilirim. sekeri gencken birakmis bir rahatsizliktan dolayi (yuksek glisemiya mi oyle bir sey). simdi yemeye kalksa bile tadinin cok kotu geldigini soyluyor. ama bal yiyor, meyve yiyor, her gun yedigi bir parca kek var ama kek de pisirilmemis bir kek cesidi, meyve ile tatlandirilmis. her gun kucuk bir parca cukulata yiyor ama koyu ve organik urunler satan yerlerden alinmis.

Bırakalı 6 ay oldu. Yapamayacağımı düşünüyordum ama o kadar da sor değilmiş. Aslında hala çay ya da kahve içerken zorlanıyorum ama şekerli çay kahvenin nasıl bir şey olduğunu unuttuğumdan şeker atasım gelmiyor. Gazlı içeçek de öyle, şalgama ayrana alıştım.

Rafine şekerle aranıza mesafe koymanız güzel bir şey.
Yüksek kakao oranlı çikolatalar, haftada 1-2 dilim kek ve meyve yemek eğer herhangi bir vücut güzellik yarışmasına katılmayacaksanız sorun teşkil etmez.
Kola içmeyin. Kafede de soda, su, sade kahve içebilirsiniz.
Hayatınıza biraz da hareket katarsanız daha ne olsun zaten.

Evde kek yapılmıyor.

Kahve, çay,yazın soda. Çayı 20 yıldan uzun süredir şekersiz içiyorum,eskiden pek kahve içmezdim, şimdi şekersiz içiyorum, tadını şekerle yakıştırmıyorum.

Genelde yemiyorum, çok güzel gözükürse kaçamak olarak yiyorum.

4 yıldır hiç içmiyorum.

Meyva yiyorum ama abartmamaya çalışarak, damak tadım bayağı değiştiği için bazı meyvalar çok şekerli geliyor zaten, mesela muz.

eskiden 1 çay bardağına 3-4 küp şeker atan insan olarak şekeri bırakalı 3-4 yıl oluyor.

çayı şekersiz içemediğim için komple çay içmeyi bırakmakla başlamıştım. sonra yavaş yavaş bitki çaylarının tadını almaya başladım, siyah çaya da alıştım. bazı yerlerde çay iyi bazı yerlerde kötü olabiliyormuş, şeker basınca anlamıyordum. bu süreçte benim için en önemli şey marketten paketli ürün (çikolata, bisküvi, gofret vs) almamaya çalışmak oldu.

evde kek yapılmıyor. düzenli yapılsa yemem, 40 yılda bir filan yapıldıysa o zaman tadına bakarım.

kafede filtre kahve, americano içerim.

misafirlikte yememeye çalışırım ya da ayıp olmasın diye az yerim, zaten pek misafirliğe gittiğim yok.

kola, fanta, ice tea, meyve suyu, aromalı gazoz vs içmiyorum, misafirlikte bile. eskiden her kahvaltımı mutlaka meyve suyu ya da ice tea ile yapardım, onun yerine kışın çay demlemeye, yazın ise hiçbir şey içmemeye başladım. dışarda yemek yiyorsam ayran içiyorum, yoksa hiçbir şey içmiyorum.

meyve ile pek aram olmadı ama ille de yiyeceksem, evde varsa bitmesi lazımsa vs sabah kahvaltıdan sonra yerim, akşam/gece yemem.

tatlı krizleri için bitter çikolata, kuru kayısı, kuru incir gibi yiyecekler hayat kurtarıyor, marketten hala almaya devam ettiğim yegane paketli abur cuburlar bunlar.

Çayı şekersiz içmeye çalışıcam diye bir şey yok, vallaha şekersiz çok daha güzel çay. Kısa sürede alışacaksın emin ol, hatta bu sayede kalitesiz çayları kolay ayırt edecek her yerde çay içemeyeceksin.

Çay ve kahvede şekeri kesip kolayı da bırakırsanız çok fark edecektir zaten. E keki tatlıyı da hergün yemiyorsunuzdur herhalde.

Kolayı zero içiyorum diyen arkadaşları da hayretle okuyorum bu arada.

elektrikli süpürgeden olabilir.
aldığı tozu geri veriyor. 1 saat sonra tozlar yere iniyor.

halilariniz yeniyse siz yurudukce pamukcuk cikarir. o da dagilip toz olur.

ayrica supurge +1

diş etlerim çekildi. kesin bilgi.

öncesinde günde 2 kere fırçalar mıydın?

yıllardır kullanıyorum, oral-b vitality ile başladım. şimdi pro serisine geçtim. hiç bir yer çekilmedi ağzımda.

gece yatarken fırçalarım.
o dönem sigarayı bıraktım.
o da yapıyormuş. bence diş fırçası yaptı.
herkeste yapacak diye bir şey yok tabi.

kuş yiyen kedi görmedim.kim olsa müdahale ederdi.

kedinin yemegine mani oldun. kus yasiyor olsaydi hadi kusu kurtardin dicem. kus olmus zaten birak bari kedi karnini doyursun.

Kedi şok olmuştur kesin. Napiyo bu insan evladı demiştir. Mamayla beslense de, yediği önünde yemediği arkasında bile olsa, kuştur faredir şakır şakır avlayip çatır çatır yiyor bu küçük joneverler. Fıtratı bu, elleşmeyiniz bi dahakine.

Düşünsenize, belgesel izliyorsunuz geyiğin boynu aslan ağzında, kenara bi yere götürüyor hop karşısına bi insan çıkıyor ağzına terlik sallayarak aslanı kaçırıyor. Sonra ölü geyiği de alıp çöpe atıyor...

O kuşu çöpte başka kedi bulup yemiş olabilir, avcı kedi insansal seçilime uğramış oldu sadece.

O kediyi bulun ve mama verin yarın

Duruma uzuldum ama bunu yapan ilk kisi ne yazik ki siz degilsiniz. Birkac ayda bir, duyuruda biri kedinin yemegini elinden aldigini itiraf ediyor. Hatta olu kusu elinden alip bir de tavuk veren biri vardi gecenlerde. Onerim hayvanlarin dogasini yeterince zaten tahrip ettik daha da zarar vermeyelim.

pos günsonunu kendi çıkartır siz almamış olsanız bile.

Umarım çıkarmıştır. Ancak önceki gün bana bunları gösteren eleman postan da almak gerekiyor demişti. Az önce de şefi aradım, evet ondan da almak lazımdı ama sorun olacağını sanmıyorum dedi. Diğer eleman sanırım kasa için, z rapor alınmazsa kasa çalışmaz gibi bir şey demişti. Pos için öyle bir şey söyleyip söylemediğini hatırlamıyorum.

pos büyük ihtimalle gün sonu yapmadan yeni işlem yapmaya izin vermez.

gün sonu yapmadan para hesaba geçmez diye biliyorum.

bazı cihazlar günsonunu otomatik alıyor şayet almazsada günsonu almadan işlem yaptırmaz zaten sadece tek sıkıntı günsonu diğer güne sarkarsa ödeme bir sonraki iş günü hesaba geçer onun haricinde bi sıkıntı çıkmaz.

Pos cihazı otomatik almış, iyi olmuş :)

Erkek kedide koku bırakma durumunu yaşadık ama bunda o sorun yok. Umarım olmaz da.

hormon iğnesi gibi bir şey yapıyor bazı veterinerler ancak oldukça zararlı 1 kereden fazla yapılması tavsiye edilmiyor. dişiler koku bırakmıyor bu arada.

Hap ya da igne var ama fazla kullanımı kansere neden olabiliyor. İlk kizismadan sonra kisirlastirirsaniz iyi olur.

youtu.be
youtu.be
yapabilirsen bir dene

Protein tozuyla Gainer farklı şeyler; biri protein diğeri karbonhidrat, birlikte kullanmak sorun yaratmaz tavuklu pilav yediğini düşün, teknik olarak aynı şey. Marka da en jenerik marka olan Optimum Gold.

alma. parana yazık. fark yaratmıyor.

Teşekkür veya muhatap olma durumunu beklemez vaziyette iyilik yapıyorum. Kapıyı tutuyosam yüzüne bile bakmıyorum. Yere bi şey düşürünce sanki 1 yaşındaki çocuk düşürmüş gibi sallmaz tavırda alıp uzatıp gidiyorum.

Ben de sizin gibiyim. Yardım etmeden pek duramıyorum. Böyle insanlara içimden "öküz" diyorum bazen, ne yapayım :)
Yine de çok aldırış etmemek ve bu durumu kabullenmek gerekiyor.

erkek misin?
bazı görgüsüz kadınlar böyle kibarlıkları asılma çabası olarak görüp duruma şüpheyle yaklaşıyorlar.

ama kadın olup buna maruz kalman da şaşırtıcı olmaz, genel olarak yabancılara önyargılı olma durumu var toplumda; özellikle son yıllarda. bir de teşekkür etmesini bilmiyoruz, özür dilemek gibi zor geliyor insanlara.

Ben bu tip insanları çok kafaya takardım. Ama artık takmıyorum. Herkese yardım da etmiyorum. Karşımdakinin tipi ve duruşu az çok fikir edinmemi sağlıyor. O an ki düşünceme göre yardım ediyorum veya etmiyorum.

İnsanın bazen aklı durabiliyor. Benim de başıma gelmiştir sonradan "niye teşekkür etmedim ki" dediğim. Belki de karşıdakinin kafasında ne tilki dolanıyor, bilemessin. Sonuç olarak iyilik yap at denize..

Erkeksen asıldın sanmıştır, ben de senin gibiyim, her şeye teşekkür ederim, beni de erkekler yanlış anlıyor:)) Millet olarak bence bize medeniyet fazla geliyor. İnsanlarda "acaba bir şey yapar mı" korkusu var.

Ben de teşekkür edilmeyince bozuluyorum ama bir şey de yapmıyorum ne yapılır ki?

Asıldığını düşündüğünü sanmıyorum, bazı insanlar böyle teşekkürü bilmiyorlar. Şimdiye kadar bir çok erkek kapıyı tuttu, bavulumu taşımaya yardım edenler oldu, kimsenin asıldığını düşünmedim.

kadınım arkadaşlar. ne desek mesela "rica ederim" deyip yüzüne mü vursak kabalığını?

Ben her seferinde hayretle izliyorum bu insanları. Biri bana ufacık bir iyilik yapsa asla teşekkür etmeden geçemem ama insanlar umursamaz demek ki.

Ben de geçenlerde hastane kantininden bir şeyler alırken yanımdaki kız nakit uzattı. Kantinde de kart geçiyordu sadece. Ben de benim kartımdan çekebileceklerini söyledim. Parayı almayı düşünmedim zaten ya da teşekkür de beklememiştim aslında ama kızın orda bana tek yaptığı şey "tamam" deyip daha sonra da birkaç kez kafasını çevirip ters ters bakmak oldu.

Hala aklıma geldikçe şaşırırım o gün aldığım bu saçma tepkiye.

Kimseye bahsettiğin tarzda iyilik yapmıyorum. Doğal olarak da kimseden incelik beklemiyorum.

Kibarlıktan vazgeçmemekte fayda var.
Kadın olarak bu tarz şeylere gülümseyip teşekkür ettiğimde takip edildiğim numaramın istendiği oluyor. Bokunu çıkartma diyorum direk.
İnan bu ülkede kadınlar çok tacize uğruyor.
Bugün hiçbir yerim gözükmeyen bir şekilde giyindim yine laf yedim. Ne diyorsun sen diyorum bana böyle giyinmeseydin diyor. Palto bot boğazlı kazak ve atkı var neremi görmüş olabilir de amını yiyim denmeyi hakkediyorum??!!!!!????
Emin olun kadın olarak bu ülkede yaşamak zor. Kaba olmaz zorunda bırakılıyoruz.

Ne tuhaf dertler bunlar yahu. Kabalık olsa keşke tek derdimiz. Kabalığa gelene kadar maalesef zorbalar var. Trafik magandaları var, daha ne olsun. Keşke bu insanlar nemrut kaba insanlar olsa sadece.

Valla ben dönüt alma beklentisiyle sanırım yardım etmedim hiç. Genelde denk geldikçe hep yardim ediyorum. Teşekkür edene tebessüm ederek rica ederim deyip geçiyorum. Niye teşekkür etmedi diye pek umursamıyorum açıkçası. Ha çaba sarfettiğim görece büyük bir iyilikse ve karşi taraf tepki vermiyorsa içimden mal değneği deyip geçiyorum. Nedense bu tarz kaba insanlara acıyorum kendi içimde. Garip:/

@fasulyek ben de kadınım, ortada herhangi bir asılma durumu en azından bu durum için söz konusu değil.
@farabi ne tuhaf dertler demişsiniz de kusura bakmayın ama bir derdin normal (!) dert olması için illa büyük bir şey olmasına gerek yok.

toplum olarak gülümseme ya da selamlaşma bile yok insanlarda, bu gündelik hayatın her aşamasına yansıyor.

bulunduğunuz şehirdeki insanların mutluluğu ile ilgili. berlin’de doğdum büyüdüm ve her gidip geldiğimde yaşıyorum. problemi olmayan ve kendisiyle barışık insanlar gülümsemekten, günaydın demekten ya da teşekkür etmekten çekinmez.

bu bahsettiğiniz doğrudan insanların yaşam kalitesi ve kalabalık şehir nüfusu ile ilgili.

böyle durumlarda kin tutuyorum ve fırsat bulursam öç almaya çalışıyorum. huyum kurusun. yoksa gece uyku tutmuyor.

asansörde günaydın demeyen, çıkarken iyi günler demeyen, yolda karşılaştığında gözlerini kaçıran bir millet haline geldik.

bu aralar yayan bir yerlere gidiyorum. yolda da insanların yüzüne bakmayı seviyorum ne yalan söyleyeyim. bazen medeni ülkelere gittiğimde orada aynı şeyi yaptığımda insanlar bana günaydın/iyi günler falan diyorlar hoşuma gidiyor.

burada bir kezbanımızın gözünün içine 1 sn baksan ne bakıyorsun öküz diyor ya da kafasını çeviriyor. genç erkekler hayırdır bilader bakışı atıyor. orta yaşlılar çok boş bakıyor zaten bilemiyorum. yaşı geçkinleri söylemiyorum bile onlar kendi halinde ne beni görüyor ne başkasını.

bir kız babası olarak empati yapmaya çalışıyorum çalışıyorum ama olmuyor.

sokakta tacizle sürekli yaşayan kadınımız bu konuda kendince önlem almış çok belli ama bu toplum olarak nezaketimizi de alıp götürdü.

öküz erkekler ve öküz kadınlarla çevrili bir dünyada yaşıyoruz. medeni limitlerde davranılan tek yer ofisler.. orada tacize uğramayacağını bilen karşı cins cilveye varan hareketler bile yapsa karşındakine güveniyor. ama dışarıda yine sırtlan kesiliyor.

zor durumlar mirim.

ama yine de oturduğum sitede asansördeki davranışlarını anlamıyorum. pizza dağıtıcısı değil kat sakini olduğum belliyken orada bile garip garip davranıyorlar. insanlar kabalaştı ne yazık ki.

geçen gün yerde birinin parası düşmüştü. cebime atıp gidebilirdim. arkasından seslendim korktu. parayı tutup gösterdim şok oldu. sizin mi dedim? cevap veremedi. parayı sizin galiba diyerek eline tutuşturdum. bir teşekkür bile etmeden şok içinde gitti. bir daha aynı şekilde para bulursam cebime atacağım mı demeliyim? ailem bu şekilde yetiştirmedi. yine gider bulurum sahibini.

Kim, ne olduğunu bilmeden iyilik/kibarlık yapmamak lazım. Ya yanlış anlaşılıyor ya anlaşılmıyor hiç, ya da başka bir tarafından anlaşılıyor.
İyi niyetli olmayan insanların arasında yaşıyoruz. Çok da şeyapmamak lazım.

eczanelerde satılan hünnap markası var bir kavanozunu yeni bitirdim üşümemin azaldığını gerçekten hissettim.

@eja Ay gerçekten mi ya? Donuyorum resmen ben de, gidip alayım bir an önce. Nasıl tükettiniz peki?

koska da açık olarak var. biraz ağırdır ama iyidir.

Duyduğuma göre keçiboynuzu özü bu içtikten hemen sonra 1 bardak şu içilmesi gerekiyormuş. Ne kadar doğru bilemem ama sanırım kan şekerini yukseltmesin diye.

eşimin hamileliğinin son döneminde son çare olarak tüketmiştik. 1 gün üzüm pekmezi 1 gün keçi boynuzu bir gün dut pekmezi şeklinde yapmıştık. her şeyde olduğu gibi bunun da fazlası yarar değil zarar verebilir.

biz bir yemek kaşığı pekmezi 1 bardak suyla karıştırıp öyle içmiştik. pekmezin o ağır tadını seyreltmiş olduk. ayrıca suyla karıştırıp içince emilim yüzdesini de artırmıştık. ha bu arada ya yatmadan önce yada sabah kalktığında içmişti eşim. boş mideyle emilimini artırmak için.

@brnbrs Teşekkürler, @yemrem'in dediği şekilde suyla tüketirim kan şekeri ile ilgili durum doğruysa ona da iyi gelir sanırım.

@yemrem Üzüm pekmezini sabah aç olarak tüketiyordum ben de ama sade olarak alıp üzerime mandalina yiyordum c vitamini için. Suyla içimi çok daha kolay olacak benim için sanırım, zira keçiboynuzu pekmezi çok daha ağırmış. Belki ben de eşiniz gibi bir gün birinden bir gün diğerinden tüketirim. Çok teşekkürler.

Taç pekmez şiddetle tavsiye ediyorum. Bazı hocalar ünlü olan soğuk pres adı altında pekmez tanımı getirdi sonra keçiboynuzu özü şekline sokuldu hatta pekmez eczanelerde pazarlamaya başladı durdu. Dünya tarihinden beri pekmez olan keçiboynuzu bir anda pazarlama sektörünce keşfedildi cilalanıp patlatıldı. Keçiboynuzu pekmezinde zararlı olan sadece "hidorksimetifurfural" adlı madde aldığınız pekmezin sağlık raporu varsa güvenle kullanabilirsiniz, o meşhur hocada fason ürettirip satıyor fason firma 10 liraya satarken hocanın firması 30 liraya satıyor. Adına soğuk pres yada özü diyerek 30 liraya satıyorlar. Taç marka pekmeze güveniyorum Facebook sitelerinde bu durumu daha izahlı açıklamışlar.

ferritini pekmezle yukseltemezsin, ben 20 sene pekmez yedim bu yanlis algi yuzunden. kan yapan tek sey kirmizi ettir. doktorumla uc ay ciger denemesi yaptik, kismen yukselmisti. anemiyseniz de en kalici cozum serumunu olmak. gecmis olsun.

@fritz-× Açıkçası bu duyuruyu açma sebebim de tam olarak bu, birçok şey okudum internette, kafam iyice karıştı. Soğuk pres terimi birkaç yıldır aşina olduğum bir terim, çok da ısrarcılar sağlıklı olanın bu olduğu konusunda. Taç'a gelince, sanırım Antalya'da üretiliyor, orada yaşayan akrabalarımdan güvenilir bir marka diye kalmış aklımda.

@mula Çok teşekkür ederim. Hiç mi katkısı olmaz pekmezin? Daha önce açtığım duyurudan sonra yanında bol salatayla birkikte ciğer tüketimine başladım, yoğurt yemiyorum yanında vs. Köfte, kırmızı et falan tüketemiyorum, yiyemiyorum o yüzden ciğere devam etmeyi düşünüyorum.

sabahları aç karnına dikiyorum kafaya bir yudum şeklinde üzerinde aslında nasıl kullanılması gerektigi yazıyor, aynı zamanda c vitamini ve omega 3 takviyesi alıyorum, çok üşüyorsanız bir kan sayımı ve demir değerlerinizede baktırmakta fayda var

Tarisinkini kasikliyorum bende. Kivami tadi gayet guzel.

Bi de bu keciboynuzunda soguk sikim yokmus. Pekmezinin cikmasi icin illa ki ilik yada sicak su da yapilmasi geremiyomus..

@eja Çok teşekkürler, doktora gittim zaten ve ferritinim 5 çıktı, ilaç tedavisine başladık ama bu ilaçları daha önce de kullanmıştım ben. Bu kez besinlerle neler yapabilirim ona odaklandım, kalıcı olarak hayatıma alabilirim bazı şeyleri diye düşünüyorum. Kontrole gittiğimde c vitamini veya omega3 takviyesini de soracağım, bunları da okudum bi kaç yerde.

@bir3iki7 Bunu bilmiyordum bakın. Ben de Tariş'in üzüm pekmezini kullanıyorum, evde varmış. Keçiboynuzunu da deneyebilirim.

demir baglama kapasitesi diye bisi var. 250 - 450 ug/dl arasinda cikmasi gerekiyo. pekmez o dalganin artmasina yariyor. benim ferritinim 2, demir baglama kapasitem 364 cikmisti. yani kanim olsa baglayacak kapasite var ama kanimdaki her sey sinirin altindaydi. pekmez icmek kansizlikla cogu zaman baglantisiz. bu eski test sonucumdu. simdi ferritin ve demir degerlerim daha yuksek baglama kapasitesi 270 filan. acikcasi ben de cok bilgi sahici degilim doktorun dedikleri bunlar.

yok

Yok.

Kastettiğiniz gibi sürekli bir aksesuar olarak yok ama kol saatimi eve girdiğim anda çıkarıp banyoda bir aksesuar kutusuna koyarım. Sabah işe gidene kadar orada kalır. Yani normal zamanda da saate bakmak istiyorsam telefona, veya kalkıp banyodaki kol saatime bakarım.

Var.
Ikea'nın beyaz dijital saatinden var aynanın önünde.

Genelde işe geç kalan biri olduğum için yüzümü yıkarken veya dişlerimi fırçalarken işe ne kadar geç kaldığımı görmem gerekiyor.

Yok, bence de garipmiş.

var.

Var.

ben de garipsedim

Bizim evde hiçbir odada saat yok. Herkesin kol saati ya da telefonu var, duvar saatine gerek duymuyoruz

yok

Önceden dijital saat vardı diş fırçalarken dakika tutuyordum. Şimdi şarjlı diş fırçası aldım her bir dakikada müzik çalıyor, saate gerek kalmadı.

yok

Yok ama olsa iyi olurdu. Almak hic aklima gelmedi.

Var bir tane ufak dijital ışıklı saat.

tablo var bizde ama saat yok. tık tık ses yapıyo diye evde saat bulundurmuyoruz resmen.

evde yok

yok. az zaman gecirilen yere saat koymanin bir mantigi yok diye dusunmus olmali insanoglu.

telefon,pc dışında evde saat yok.

evin hiçbir yerinde saat yok. tek saat dsmart kutusunda var.
ama banyoda olmasını garipsemedim ben. sabah işe giderken hazırlanan insanlar için önemli bir detay olabilir.

var. hazırlanırken banyoda çok zaman geçirdiğimden geç kalmamak için ne kadar acele etmem gerektiğini anlamak amacıyla sürekli saate bakıyorum.

yok ama almayı düşünmüştüm geçenlerde uygun bir şey bulursam.

Nasıl olmaz?
Kesinlikle var. Sabah hazırlanırken çok kritik oluyor o saat.

ben de mühendis bir abimizin evinde görmüştüm, şaşırıp şakalaşmıştık hatta.

çok yoğun çalıştığı bir dönemde, anlamsız bir saatte, sabah 5 filan gibi kalkıp lab.'a gitmiş, anlamamış da çok erken gittiğini. o günden beri banyoda lavabonun üstünde saat var demişti.

kombiden tesisata giden vanayı kapat. vana yoksa peteklerin vanalarını kapat. sadece borulara su ver.

evet şimdi bahsettiğin vanayı kapattım ve su verdim. fakat o sırada farkettim ki tesisata su ekleme vanası peteklerden gelen suyun olduğu boruya bağlıymış. onu da kapatınca oldu. tabi ben bunu fark edene kadar geçen sürede yine tesisata su gitti artık. :) acemi hatası o kadar olur deyip geçeceğiz. çok teşekkürler tekrar.

yürüyeceğin yol ana cadde ama iş yerleri olan yerler. caddenin bir yanı evine kadar sanayi sitesi duvarı. yani akşam in cin top oynar. çingene mahallesinin bitişiğinden de geçeceksin. sana göre güvenli değil. akşam yokuş çıkacaksın 20 dakika az değil.

İstanbul'daysanız, Kadıköy'de Nesa Ortopedi var. Orada sizi yürütüyorlar ve ayağınıza uygun tabanlık veriyorlar.
Adres:
Altıyol, Bahariye Cad. Ali Suavi Sk. No:14
Kadıköy - İSTANBUL

Telefon:
+90 216 414 53 54
Telefon:
+90 216 414 53 55

@siyamkedisizorro hah cok tesekkur ederim. peki bir cift tabanligin ucreti ne kadar? yani siz yaptirdiysaniz ne kadar vermistiniz?

bir de cok fark ettirdi mi sonrasinda?

işe yarıyor mu tabanlıklar?
yürümeyi düzeltiyor mu? yoksa sadece ağrı için mi?

@ayaklibalik hah ben de tam olarak bunu anlamak istiyorum.
@siyam aradim dediginiz yeri 300-500tl arasi degisiyor dedi. neye gore degisiyor dedim, yapim teknigiyle ilgili diye salladi.

nette çelik tabanlık diye bir şey var.
ama çelik bir tabanlıkla nasıl yürünür bilemiyorum.
belki hiç kullanamayacağın bir ürüne, 500 Tl vermek
nasıl olur bilmiyorum.
işe yarar bir bilgi bulamadım.

Önce bir ortopediste görünseniz? ihtiyacınız olup olmadığını söyleyecektir. Kendisi de yönlendirir hangi tarz hangi malzemeyle olanı lazım ise.

Kusura bakmayın anca cevap yazıyorum.
Ben çocuklara yaptıralı 5 sene kadar oldu, o zaman da ucuz değildi. Bazı tabanlıklarda metal aksam var, bazıları sadece köpük (poluretan, nasıl yazılıyorsa). O sebeple uydurmaıştır söyleyen, yapım tekniğine göre değişiyor. Fark etti mi, etti. Çocuk olduğu için bütün kış okul ayakkabısının içine koyduk giydi, yaz gelince ortopedik sandalet giydi. Devamlılık şart yani. Yetişkin kadınlarda sorun olabiliyor bu devamlılık. Topuklu ayakkabı vs.

cok tesekkurler. ise yariyorsa devamlilik hic sorun olmaz, her ayakkabi degistirdigimde degistirebilirim usenmeden.

genel cerrah. ilacı var. tedavi gecikirse fistüle dönüşebilir ve cerrahi müdahale gerekir.

geçmiş olsun. normalde yazılacak şey değil ama konuyla ilgili olduğu için paylaşayım: bir dönem ben tuvalete çıktığımda şıp şıp kan damlardı, öyle bir süreç yaşadım. ismini unuttum ama doktor bir krem vermişti. fissür, basur vs. ne ararsan vardı - tuvaletten sonra affedersin gtümde krater varmış gibi hissederdim. sonuç olarak mucizevi bir şekilde kremle tamamen geçti; genelde berbat bir yaşam-beslenme düzenine sahip olmama rağmen 6-7 yıldır çok şükür demir gibi tesisat, allah vermeye kabız oldum diyelim o zaman bile sorun çıkarmıyor.

genel cerraha görün, ilaç versin, bi' de beslenmeyle ilgiliyse (örneğin çok yağlı ya da baharatlı yemek gibi) onu düzelttiğinde zımba gibi olursun.

Genel cerrahiye gittim 1 hafta önce düzeldi bişey yok dedi. 2 gün sonrasında tuvalete gittim, yok böyle bir acı. Krem vs kullanıyordum devam ettim kreme sanki bir işe yaramıyor krem acıyı bile hafifletmiyor

Başka doktora gidin; anestezi kremi, yara merhemi ve gerekirse ameliyat sonrası yaraya sürülen, suda çözünen eski bir ilaç var onu veriyor. Sıcak suya oturma gibi ek tedavi, ağrı kesici hap ve yanında vitamin de verilir. Ayrıca iyileşme sürecinde kabız veya ishal olmayacaksınız. hala geçmiyorsa cerrahi müdahale ile tedavi ederler.

ameliyat oldum. 1 saatlik bi operasyon. 1 gün hastanede yattım. 2. günden sonra evdeydim. şuan gayet iyiyim.

@gliderpilot hangi hastane? Hangi doktor? Bir de maliyeti ne kadar oldu hocam?

kozyatağı acıbadem hastanesi 4-5 bin bi maaliyeti vardı ama özel sigortam olduğu için ücret ödemedim. doktor ismi hatırlamıyorum malesef.

pahalı bir ameliyat değil. 5 dk sürüyor. acı çekmeyin boşuna

Kantaron yagi tavsiye ederim.

@justathought kullandım onu da hiç bi faydası olmadı ya da ben yanlış kullandım:(

Duyurunun üstünde 9 ay geçti, yurt dışındaydım gitmediğim doktor içmediğim ilaç sürmediğim krem kalmadı. Geçen hafta Nihat Bengisu’ya gittim ufak bi müdahaleyle 1 yıldır yaşadığım ağrıdan kurtuldum. Umarım tekrarlamaz asla eğer hala çeken arladaşlar varsa gidin ameliyat olun kurtulun.

Özelden ve burdan destek olan herkese teşekkürler.

küçük bir oyuncaksa , saat tamircisine rica edebilirsin.

Ben de 40a yakın suriyeliyi reddettim. Sıkıntı yok. Mantığının sesini dinle.

Sıkıntı yok, içine sinmediyse boşver.

Kendi evin. İstediğine verirsin istediğine vermezsin. Sende ev var, onlarda para. Paralarını verip başka yer tutabilirler. İlla senin evinde kalmaları gerekmiyor. Yani sonuçta adamları tutup sokağa atmamışsın.

Vermemek için tek sebebin Iraklı olmalarıysa ırkçılık yapmışsın ama. Sanırım duymak istediğin bu. Irkçısın, evet.

iyi yapmışsın

Kefil isteyebilirsin, zamanında beni arayan ama gözüm tutmayan bir çok kişiden kefil istedim itiraz etmeden biz arayacağız dediler.

Net ırkçılık.

Adamı tanıyor muydun? Adamla alakalı bilgin var mıydı? Kötü referans? Vicdan azabı çektiğine göre yoktu. Verip vermemek yine senin inisiyatifinde elbette ama sırf Iraklı diye evi vermemek, ırkçılıktır.

Iraklılar'ın %99.8'ini kötü niyetli, hırsız, düzgün olmayan kişi addetmek de ırkçılık.

FFazla kâr etme pahasına araplara hayatta vermem, ülkenin çocuklarımızın geleceği benim paramdan daha değerli..kalıcı olmamaları için en iyisini yapmışşsın

hayır abartmıyorsun, yabancı uyrukluya hiç bir şey yapamıyorsun. elektrik suyu bile ev sahibi ödüyor borç bırakınca, hukuk işlemiyor her şey onların yararına düzenlenmiş durumda. şöyle bir şey yapılabilirsin kontratı elektrik suyu kefil bir türk bulacaklar o türk kendi kiralamış gibi göstericek. ekstran bir kefil daha al ve noterden yap kira sözleşmesini.

sonradan sen üzülürsün arabın çirkefliği çekilmez. hayatta da çıkaramazsın çok felaket çıngar çıkarırlar. bu ülke artık vahşi batı gibi bir yer oldu. hümanizmin falan anlamı yok. herkes kendi bacağından asılacak, kendi göbeğini kendi kesecek. yarın bir şey olsa göçmenlere polis bile doğru düzgün müdahale etmiyor. kendi güvenliğini ve çıkarını ancak sen düşüneceksin. doğru olanı yapmışsın. gözünün tutmadığı türk vs de olsa evini verme ırkçılıkla alakası yok. malını mülkünü can güvenliğini korumakla alakası var.

parkeleri söküp sobada yakan kiracı gördü bu gözler.
vicdan yapmaya gerek yok.

bu devirde kendini güvene almak istemen doğal ama işini sorup ona göre karar verebilirdin. koç üni de hoca olan bir suriyeli tanıyorum mesela. nereli olduğundan çok işine göre değerlendirebilirsin.

Cok ikircikli bi mevzu. Amerika kistas degil ama orda da okutulur her sabah. (Herkes sinifinda ayaga kalkar, hoparlorden verirler genelde)

Biraz da olay "turk"un herkesi kapsadiginin icinin ne kadar dolu oldugu.

Bence "varlığım Türk varlığına armağan olsun" daha sıkıntılı bir cümle.

Çocukluktan beri bu cümleyi "ne yani Türk değilsek sıkıntı mı var?" olarak düşünürdüm. Hala öyle düşünürüm.

Çocuklara sabah akşam andımız, istiklal marşı okutmak milliyetçilik bilinci kazandırmaz. Aksine bende olduğu gibi ters teper.

evet, söylemeli.

içinde sıkıntılı ifadeler de olsa, milli marşlar, milli antlar ulusları bir arada tutan şeylerdir.

istiklal marşı sıkıntılı ifadeler barındırmıyor mu? diğer ulusların milli marşları ırkçı ifadeler içermiyor mu? "Almanya alayından üstündür" diyen Almanlar ırkçı mı oluyor?

keşke daha güzel bir andımız olsa tabi. ama kaldırmak olacak iş değil.

p.s. bu arada Ermeni vatandaşlar rahatsız değil, Rum vatandaşlar rahatsız değil, Kürt vatandaşlar rahatsız değil. sadece siyasal islam kılığı giymiş şeriatçılar rahatsız. sizce de bir tuhaflık yok mu?

etnik olarak türk değilim ama andimizi okumak beni rahatsız etmiyor, çocuğum okusa da rahatsız olmazdim. Ben ırkın kast edildiğini düşünmüyorum. Benim nazarımda vatandaş olan herkesi kapsayan bir ifade.

etnik olarak bakarsanız lazım ancak hiç bir zaman gocunmadım türküm, doğruyum demekten.
ne mutlum türküm diyene diyor ne mutlu türk olana demiyor. bahsettiği şey millet olmak, ırk vs. değil.

bunu sorun haline getiren devlet büyüklerine çok şaşırıyorum.

abi yaşadığımız ülkenin adı Türkiye, doğal olarak vatandaşlarına da türk deniyor.

hatta adamın seçildiği meclisin adı da türkiye büyük millet meclisi.

sen daha neyine itiraz ediyorsun?

ben edirneliyim köklerim yunana bulgara dayanır, öteki adam mersinli kökleri irana, suriyeye, dayanabilir(bilmiyorum yani öylesine diyorum), artvinli vatandaşın kökleri gürcistana dayanabilir, şimdi bir sürü etnik kökenimiz var, yıllarca sorun olmamış hatta pkk sempatizanı, kürt milliyetçisi olanlar dışında rahatsız olan bir kesim olduğunu da sanmıyorum ama günümüzde büyütülüyor da büyütülüyor.

şimdi türküm doğruyum demiyecez de, romalıyım mı diyecez?

ayrıca adı türkiye olan bir ülkede tc kimliğine sahip olup, her türlü imkanından yararlanıp, türküm demeye çekinen insanlar , bi zahmet sağdan sağdan suriyeye doğru yol alıp orada kendinlerine ülke kursunlar. böyle boşa sallayıp, tatlı su milliyetçiliği yapmasınlar.

youtu.be

Bi milleti ayakta tutan insanların birliğidir, bu kurtuluş mücadelesinde de böyleydi, şimdi de böyle. Türk olmak etnik olarak atalarının Türk olması demek değil, Türkiyeli gibi sik kavramlar falan da uydurmayalim, burda kendini Türk hisseden herkes Türk olmalı. belki benim atalarım da Türk değil, belki cerkes belki başka bi şey, umrumda değil, milliyetçi de değilim ama türküm. Ben Türk değilim, ben türküm demek istemiyorum, çocuğum öyle demesin diyen varsa bence bu konuda devlete basvursunlar, devlet de gerekeni yapsın. zorla kimseyi Türk yapacak değil ya devlet.. özgürlük, ifade kavramı altında sürekli ayrisiyoruz ve bu çok rahatsız edici. biz ayristikca bu bize özgürlük vermeyecek iktidarlara, insanlara yarıyor ve inatla halkların kardeşliği geyiğine devam ediyoruz. bencr artık bizim ve bu coğrafyanın mecburi olarak bir Avrupa ya da abd ile aynı şartlar altında olmadığını kabul etmeli ve kendimize göre bir özgürlük, demokrasi ortamı olusturmaliyiz. rahatlıkta çığır açmış kuzey ülkelerini örnek alıp ağbiii özgürlük yapmak yerine, orta doğu ve Türkiye gerçekleriyle yüzleşip buna göre çözümler uretmemiz gerekiyor. 4 milyon suriyelinin olduğu bir ülkede kuzeyli demokrasisi ya da adaleti uygulanabilir mi düşünmek lazım?? yani andımız okutulmali, benim kızdığım okunmasın diyenlerin argumanlari.. baştaki adamların derdi zaten çok, daha ne kadar ayrisabiliriz merak ediyorum. ha şunu da düşünmek lazım, bu çocuklar andımız okuyunca birlik beraberlik duygusuna sahip olmayacak, biz de okuduk ve pek sanmıyorum, olmadık.. bu kişinin kendi kararı ama bazı sembolik değerler ayakta tutulmalı. bugün andımız, yarın istiklal marşı, yarın ataturk ve şehitler.. bu işin bi sonu yok.

düz mantık ilerlersek, o zaman okullardaki Atatürk resimlerini de kaldıralım. Türk olmayan bir çocuk, neden Türk ün Atasına her gün baksın ki.
bu adam Türklerin atası, benim atam değil diyebilir. Gençliğe hitabeyi de kaldıralım.
Çünkü, Ey Türkiye Gençliği! denmiyor. ne kadar ırkçı bir ifade değil mi?
benim yadırgadığım gerçekten kendine Türk diyenlerin de andımıza karşı çıkması.

Bu süreçte gördük ki,

Kemalizmin semptomlarını ortadan kaldırarak demokratikleşilmediği gibi, bunları devam ettirmek de kemalizmi korumuyor.

Evet her cocuk soylemeli. Irkci falan degil, neden irkci olsun ki? Kurt, Arap falan da olsam hic sikinti etmezdim. Herkes burada Turk vatandasi degil mi?
Ben buranin vatandasiyim ama Turk falan degilim Turklugu kabul etmiyorum diye gereksiz triplere giren insana sikinti sadece. Miliyetcilik yapan kesimler sikinti yapiyor bunu, Turkum demekte sikinti yok.
Niyette bitiyor is, irkciliga cekmek istyersen kapi gicirtisindan da irkcilik cikartirsin. Mesele bu.
Andimiz okullarda okutulmali ve egitim Turkce verilmeli. Etnik koken olayina dalip sacma sapan yerlere varilmamali.
Bunlar hep "ozgurluk", "esitlik", "etnik koken", "bireysel haklar" gibi kritik kavramlardan yuruyen niyeti "yavsaklik" olan sevgi pitircigi gorunumlu kurnazlarin kuyuya attigi taslar.

Kimse kendi irkini on plana cikartmaya sivrilemye calismaz, milliyetcilik hatta mikro milliyetcilik falan yapmaya kalkmaz ise gereksiz tartismalar da yasanmaz.

Turkum demekten kendi iddasina gore irki Turk olmadigi icin rahatsizlik duyan birey de buyuk ihtimalle safkan %100 Kurt, Cerkez fala degildir tipki Turkluk kasan milliyetcilerin safkan Turk olmadigi onlarla dalga gectigimiz gibi.
Tum bu irkcilik, etnik koken argumanlarinin icinin bos olmasi ve cogunun kendi icinde celiskiye dusmesi degil mesele, niyet sorun cikarmak ise bu argumanlar bitmez.

+1000 stavro

ne mutlu türküm diyene

Her cocuk söylemeli. Daha önce de yazilmis memleketteki Kürtler bu durumdan rahatsiz degil sadece Islamci seriatcilar rahatsiz. Ülkenin tam ismi "Modern Türkiye Cumhuriyeti", bu ülkenin vatandaslarina da Türk denir. Kütügünüz haritanin sag tarafinda olunca ekseriyetle Kürt, kuzeyde olunca Laz, batida olnca da Yörük olarak tanimlanabilirsiniz. Bu da sizin alt kimliginizdir, kimseyi daha az Türk kilmaz.

Ama olay zaten böyle olmayan sorunlari dillendirerek gündem yaratmak; insanlarin neden ekonomik kriz var, ülke 20 sene öncesinden daha beter bir sekilde üretim yapmadan duruyor sorularinin önüne gecmek. Öteki türlü vatandas "Neden kagit fabrikalari kapandi? Biz neden defter, kitap, kagit havlu ve -aslinda cok komik ama- tuvalet kagidina bir servet ödemek zorunda birakiliyoruz!´" gibi sorular sormaya baslar.

Not: Anne tarafi Alevi Kürt, baba tarafi da Sünni Kürt olan sade bir Türk vatandasiyim.

stavro ve chitosan +1

Suni gündem.... Bu olaylar olurken arkada bir keman sesi var, ama kimin kemanı belli değil. birinin kemanı çalınıyor..

ben köken olarak türk değilim, soyumda bir tane bile türk yok. burada doğup büyüdüğüm için kendimi türkler gibi hissediyorum, türk gibi büyüdüm. ama bu her etnik kökeni farklı olanın kendini türk gibi görmesi gerektiğini gerektirmez. bu kişi terörist olmak zorunda değil, kendini türk kimliği altında görmüyordur belki; kültürü, görgüsü bambaşka olabilir.

andımız tam da bu adam ileride böyle hissetmesin diye çocukken okutuluyor. her gün aynı şeyi defalarca tekrar etmenin propagandadan başka ne gibi bir amacı olabilir? size göre o ülkenin kendi vatandaşına milliyetçilik propagandası yaptırması sorun olmayabilir, hatta gerekli olduğunu bile düşünebilirsiniz ama bu durum ülkede etnik köken açısından binbir farklı insan bulunduğu ve onların bu durumdan rahatsız olabileceği gerçeğini değiştirmez. burada yaşayan herkes kendini türk hissetmek zorunda değil, türk olup bunu söylemekten, bu propagandaya maruz kalmaktan memnun olmayan da olabilir. bu insanları terörist ya da ülkeye zararlı sayamazsınız.

demokratik bir ülkede andımızı isteyen okusa istemeyen sınıfına geçse ideal sistem olurdu ama yukarıdaki zihniyettekiler öyle durumda "niye gelmedin lan terörist misin" diye baskı yapacağı için kaldırılması mantıklıydı.

ha, akp bunu böyle özgürlükçü düşünerek mi kaldırdı; asla. niyetleri kötü, o yüzden iyi ki kaldırıldı geri gelmesin çığırtkanlığı yapmıyorum. akp 2+2 4 dese onu bile savunmam ama bu durum andımız okumayı 2018 yılında çağ dışı bir uygulama olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

ayrıca kablelvuku +1

Türkiye, hamuru milliyetçilikle yoğrulmuş bir devlet. Tekleştirme politikası da bunun bir ürünü. Andımız, gençlige hitabe gibi metinler de öyle.

Ne mutlu Türk olana demiyor. Ne mutlu Türküm diyene diyor. O yüzden ırkçı değil.

söylesinler en fazla liseye kadar söylerler sonra zaten saçma gelirse söylemez. ben orta okulda bile söylemeyen biri olarak söylemeli diyorum, birileri söylesin her ülkeye milliyetçi insan lazım.

Her cocugun soylemesi gereken hicbir sey yok. Kucucuk cocuklara ozlerinin onemli olmadigina ve ulu bir kavram icin gerekirse varliklarini armagan etmeleri gerektigine dair her gun bagirta cagirta yeminler ettirmek insan yetistirmekten daha cok militan mucahit yetistirme yoluna benziyor.

bunun gibi ufak tefek milliyetçi unsurları bile redden toplumların sonu aşırı milliyetçilikle sınanmak oluyor. isveç, norveç hollanda vs gibi dışardan bakıldığında milliyetçi görünmeyen 2.dünya savaşı yüzündne bu kavramlara uzak duran ülkeler bile 2.dünya savaşı nesli yok oldukça aşırı milliyetçiliğe hızla kaymaya başladı.

andımız okunmasın türk laz çerkes kürt arap hatta azeri manav yörük vs diye bin parça olalım ne kadar demokratız diye hava atarız diyen varsa uyandırayım bu işin sonu ırkçılığın yükselmesidir. çünkü burası homojenliğini henüz tamamlamamış bir toplum ayrışmaya başlanırsa yugoslavyadan beter oluruz. bulgarın hırvatın sırbın boşnakın makedonun karadağlının ne farkı var birbirinden? ama 6 devlet çıkmış ortaya. bu tip konuları her defasında islamcıların kaşıması çok ilginç geliyor. ne pislik çıksa arkasında yüzde 1000000 bir islamcı var bunlar niye böyle bozguncu ve kutuplaştıcı kendinden olmayan herkese düşman bilmiyorum.

türklük bi ırk adı vatandaşlık değil, kürt olarak bahesedilen biri nasıl kürtiye vatandaşı değil etnik olarak kürtse türk olarak bahsedilen kişi de etnik olarak türk. bu konudaki kafa karışıklığı ingilizce çeviriden kaynaklanıyor sanırım çünkü sen french dersen cümlenin anlamına göre fransa vatandaşlığını veya fransız etnik kökenini kast ediyor olabilirsin ama türkçede ikisi için ayrı kelimeler mevcut. türkiyeli dersen o zaman bu ülkenin vatandaşlarını kastedebilirsin.

sen etnik olarak türk olmamana rağmen çocuğunun her sabah türküm doğruyum demesinden rahatsız olmayabilirsin ama her etnik azınlık bu konuda senin kadar geniş olmak zorunda değil. türkiye vatandaşı olup etnik kökeni türk olmayan birinin kendi etnik kökeninin milliyetçisi olması yasak mı? değil. empati yapmakta zorlanıyorsanız atıyorum yunanistan'a yerleştiğinizi düşünün ve çocuğunuzun her sabah yunanım doğruyum gibi bi ant okuduğunu farzedin, bi kısmınızın umrunda olmaz belki ama bi kısmınız da ciddi anlamda rahatsızlık duyabilir. gerek var mı böyle bir şeye? milli marşını bile aşırı ırkçılık, cinsiyetçilik gibi sebeplerden tartışmaya açan ülke var, bizim gayet iyi bir milli marşımız varken bir öğrenci andını bu kadar önemsemenin, büyütmenin sebebini de anlamıyorum açıkçası.

hocam iyi dediğiniz marşımızda da "kahraman ırkıma bir gül" vs cümleleri var. bir yandan marşı övüp öte yandan andımıza laf etmek bilemedim...

@hayvan gibi yazar kahraman türk ırkına bir gül dedirtmiyor kimseye en azından yani insanlara kahraman ırkım dedirtmek başka kahraman türk ırkı dedirtmek başka şey, milli marş için kabul edilemiyecek bi şey değil bence. o yüzden sorunlu bi marşımız olduğunu düşünmüyorum öğrenci andı ise sorunlu bana göre

anladım orada kahraman ırk olarak ruslardan bahsedildiğini ülke olarak bildiğimizden kimsenin konudan haberi yokmuş gibi davranırsan sorun çözülüyor. kahraman ırktan kasıt türkler ve bunu herkes biliyor. andımızda sorun yok bence.

yarın türkler ayaklanıp biz bu andı okutturacağız çocuklarımıza derse ne olacak? istemeyen okumasın denilince bu sefer okuyanla okumayanın ikiliği ortaya çıkacak. neden türkler sürekli alttan almak zorunda kalıyor onu anlamadım.

Hic öyle bişey duymadım. Ben temassızlık nedeniyle az ses veren kulaklıkları bile çöpe atıyorum

elin yatkınsa şu videoyu izleyip kendin halledebilirsin.
youtu.be

eski bir kulaklık jakını kesip, tamir olacak kulaklığın kabloları ile birleştir.

3.5 mm erkek jack alıp kulaklık kablonu lehimleyebilirsin, kibar bir şey alırsan mis gibi olur.

Ama kulaklık kaliteli birşeyse değer buna, yoksa uğraşılmaz.

Tat-bak sanırım adı, şu zincir olan. Oradan alıyorum, etli ama parlak olmayan güzel bir cins. Parlak olanlar sanki şekerli su ile parlatılıyolar gibi.