two out of three 2/3 şeklindeki kesirin okunuşu değil miydi yahu? türkçe'de 2 bölü 3 ya da 3'te 2 derdik. yoksa ben tamamen farklı bişiden mi bahsediyorum?

evet kesirin okunuşu da böyle ama bahsettiğim sistem mimarisini anlatıyor. 3 bilgisayar var, normalde ikisi çalışıyor, çalışanlardan biri bozulduğunda yedek olan devreye giriyor gibi düşünün. onu söylerken two out of three sistem diyorlar ama türkçede ne diyorlar ben bilmiyor.
ama 3'te 2 diyor olabilirler mi acaba? mantıksız değil.

cümle içinde geçecekse sanki "üçünden ikisi" mantıklı geldi benim kulağıma. ama beynim ambale olmuş vaziyette. onu da belirteyim.

1- 5-6 km vardır. pek yürünecek bir yol da değil. kaldığınız yere bağlı olarak, gitgide uzayan bir yer orası.
2- merkezde kalmayı tercih edebilirisniz kaşa gitmek istiyorsanız
3- kaş kalkan arası yarım saat 1 saattir. kullandığınız güzergaha ve araba ya da minibüs tercihinize göre.

çok ısırmak isteyip de ısıramadığınız birşey olabilir. ya da yakın zamanda akılda kalıcı ısırma eylemleriyle alakan olmuş olabilir, filmlerde gördüğün şeyler de olur.

bi de tabirlere göre sevdiğini ısırırsan sevgin artarmış, bilmediğin/sevmediğin biriyse düşmanlık besliyorsun demekmiş.. tabi yersek..

rüyalar ters çıkarmış birini ısıramayacaksınız veya biri sizi ısıracak tam bilemedim :)

biting:
To dream of biting someone in your dream signifies the pressure you are putting on some people causing them great distress. You may have unexpressed, perhaps even childish, feelings of anger or resentment that need to be recognized. This dream is a message for you to lighten up and alleviate the stress that you are putting on others.

ingilizce olması sorun olduysa mesaj atın, türkçesini göndereyim.

pikolata idi o var ama her yerde bulunmuyor. ucuz ve kar marjı da düşük bir ürün olduğundan olmadı galiba.

bir de kasaların okuyamayacağı kadar küçük barkodları vardı.
öğrenciyken tansaşta çalışanlar barkod numaralarını ezbere bilirdi:)

ben hala buluyorum bakkalarda marketlerde. gayet de tüketiyorum, çok lezzetli.

valla güç ile ilgili değilde o. bu tortusuz çok kaliteli olanları var antikomojen fln diyolar. ama 150 civarı sanırım onlar.

fondoten kullanma sakın :S o sivilcelere bile hasret kalırsın

mac studio fix cok iyi kapatiyo diyolar.

sivilceleri kapatmaktansa iyileştirmeyi ön plana alsanız daha rahat edersiniz ilerde. yara kabukları dediğinize göre geçici bir çözüm aradığınızı düşünüyorum. mac'in fondotenleri iyidir, her renk tonuna uygun seçenekleri de bol. geçici olsun diyorsanız maybelline'in köpük şeklinde olan dream matte mousse fondoteni de güzel, kapatıcılığı iyidir.
eğer çözüm de sağlasın diyorsanız eczaneden bir adet imex krem alıyorsunuz, hem tedavi ediyor hem kapatıcılık sağlıyor.

fondöten gibi kimyasal maddelerle cildinizi geçici olarak kapatıp cildinizi iyice bozacağınıza bence cildiyeye görünüp kökten çözüm bulsanız o pürüzlere? hem daha rahat olmaz mı? cildinize kimyasal madde sürmekten de kurtulursunuz. belki 1-2 hafta süre alır pürüzleri yok etmek ama böyle devamlı kapatma yoluna giderseniz hiç geçmez. eğer kullanacaksanız da doğal ürünler kullanın derim. çevremde çok dişi var düzeltme amaçlı makyaj yapıp da cildini iyice mahveden.

kabukların geçmesi 1 hafta kadar sürüyor, geçici çözüm için ihtiyacım var yoksa sürekli kullanım için değil.

krayolan diye yazılıyodu galiba. tvye çıkanlara yapılan makyajda kullanılıyor. bunu alıp azar azar kullananlar var günlük hayatta, işe yarayabilir. fiyatını bilmiyorum.

krayolan baya iyi ve profesyonel bi marka. Dizlerde filmlerde değil sivilceleri dövmeleri vs bile kapatmak için kullanılıyor. Ama dermatoloji'ye gidip medikal bi ürün kullanmak kalıcı çözüm için daha uygun olabilir sanki.

tüm cilt bakım ürünleri kimyasal.bunları kullanıpta güzelleşen gençleşen bi allah kulu yok.özellikle fondoten gibi cilde sıvanan ürünler orta ve uzun vadede ciltte lekeler ve derin çukurcuklar oluşturuyo.geçici diye kullanırım diye düşünme bağımlı olur bidaha bırakamazsın.makyaj yapan kadınlar 3-5 yılla makyaja bağımlı hale geliyolar.makyajsız ekmek almaya dahi inmezler:D sanatçıların makyajsız hallerini düşün.bu günlerini mumla ararsın.sivilceler hormonal bozukluktan kaynaklanabiliyo.yan etkileri olan hormon tedavileri var.doktora danış.ama fondoten markasını kimseye danışma kendine bu kötülüğü yapma.aktarlardan bitkisel çözümler bulabilirsin denemeni tavsiye ederim.hoşçakal..

simit yemeyin sakın. hamburgerden beter :)

kahvaltı menüne devam et, gün içinde çay kahve falan tüket şekersiz tok tutuyor

simit yerine öğlen kepekli tost ayran filan daha iyi olabilir bence.

patates haşlayıp yağsız yoğurtla yiyebilirsin. patates tok tutar. ya da çorba içebilirsin.

sanırım sorunun çok yemende değil yanlış yemende. Pek çok esnaf lokantasında çorba, sulu yemek ve pilav'a tat versin diye aşırı miktarda ve sağlıksız yağlar katıyorlar. ayrıca çorba üstüne sulu yemek mideni büyütür ve akşamda daha çok yemek istersin. saf sebze olmadığı sürece sulu yemek olayını kesmen lazım ilk etapta. Çorba-salata, çorba ızgara daha radikal olmak istiyorsan haşlanmış yumurta-çavdar ekmeği olayına yönelip akşam 7'den sonra fazla yemezsen kilo verirsin.

bir simitte 800 kalori var.
kalori hesabı yaparsanız daha kolay kilo verirsiniz. bi süre sonra eeeh yeter be diyip iştahınız kapanıyo zira :)
sabahları kuru kayısı - beyaz peynir - grisini, ya da kuru kayısılı yulaf ezmesi güzel tok tutar.
öğlen sebze haşlama türü yerseniz, ya da bir porsiyonu geçmemek kaydıyla sebze yemeği. ya da pilav ekmek vs tüketmeden et- tavuk. öğlen yemeğini sağlam yiyin korkmayın öğlenden bişey olmaz. akşam yemeğini ise meyve, yoğurt, olmadı salata gibi hafif ve küçük porsiyonlarla değerlendirirseniz hem sağlıklı hem zayıflatıcı olur.
öğlen yemeği candır.

1. kalori hesabı diyetlerde görülen en sık hatalardandır.

2. yüz çeşit besin var. "besinin diyetteki yeri=kalorisi" DEĞİL.

3. yani günde 2000 kalorilik yulaf yiyen ile 2000 kalorilik snickers yiyen bir midir? "aç kalori tablosunu günlük kalorini bul, böl, x kaloriye ulaş da ne yersen ye, ne yediğin önemli değil" DEĞİL.

4. glisemik index falan bunları araştırın.

5. ki zaten simit az kalorili değil.

6. ki zaten dişlerin arasında susam falan...

7. ben de 180cm 96kg iken 1.5 saatte 13km koşuyordum. kilo 100ü geçsin çok sıkıntı yok. spor yapın.

boy ne kadar?

öğlen ve akşam yemeği foreva. kahvaltı cık.

bunlar karmaşık meseleler. kafa yormak, zaman ayırmak gerek. yapabilene ne mutlu. ama yapamayan için de en basitinden sebzeye meyveye ağırlık vermek, mümkün mertebe spor yapmak gibi şeyler bence yeterli, işin mantığı bu. yani simit yiyerek yarı aç oturmaktansa çorba içip salatayla yoğurtla öğünü geçiştirmek, acıkınca bi elmayla ıhlamurla çayla idare etmek her açıdan daha sağlıklı. ben kahvaltı edene de etmeyene de sabahları kuru incir kayısı ceviz vs. tavsiye ediyorum misal. sağlıklı besinlerle mümkün olduğunca vücudu halsiz bırakmayacak kadar miktarda beslenmek, olay budur.

Ankara'da güzel laz böreği yapan bir yer yok benim bildiğim. Kızılay ve Sıhhiye civarında bir-iki pastanede vardı, aldık yedik, laz böreğinden soğursun o derece kötü.

Ek: Fevzi Hoca diye bi yer var orman genel müd. içinde, orada laz böreği oluyor bazen, ordaki güzeldi diye hatırlıyorum, ama restoran sonuçta, direk laz böreği satar mı bilmem.

konurda lazut diye bir yer var . on a on un oldugu yerde. oraya bir bak istersen . ben yemedim ama yiyen 2 arkadasım da begenmişti

turan güneş bulvarında gresta (ya da grezta) diye bi yer var, özsütü geçince, yanında pizzacı fln vardı. orda ara ara olabiliyordu yamulmuyorsam.

daha kızılaya yakın bir yer söyliyeyim sana o halde. gmk bulvarı üzerinde demirtepeye giderken solda şehit adem yavuz sokak'ta giderken sağ tarafta karadeniz yemekleri yapan bi mekan var karden'^s orada hem çok güzel fırın sütlaç hem de mükemmel laz böreği yaparlar.

eryamanda var bi de.

therapeutic olarak kabul edersek; simdiye degin hastaligi yonetmekteki ve tedaviye ait hedeflerin gerekcelerini olusturmaktaki en buyuk engel, hastaligin nasil gelistigini tam anlamamamiz olmustur.

yuksek-yag diyeti tuza-duyarli sicanlari cevresel stresin etkilerine karsi da daha hassas hale getirdi. bu cumledeki also icin de onceki cumlelere bakip aslinda vurgu tam nereye yapilmak isteniyor anlasak guzel olur.

profesyonel biri daha iyi yapar ceviriyi tabii ama bir cevap gelene kadar idare eder umarim.

1) bugüne dek, tedaviye ait hedeflerin gerekçelerin oluşturması ve hastalığın idaresi önündeki en büyük engel, hastalığın patogenezinin tam anlamamış olmamızdır. (ya da tam anlaşılmamış olmasıdır)

2) yüksek yağlı diyet ayrıca, tuz sensitivitesi olan fareleri (stres altındayken) çevresel stres etkilerine daha duyarlı hale getirdi.
burdaki in tension'ı tam anlamadım, üst alt cümlelerinde ona refer eden bir şeyler varsa daha net anlayabilirsiniz. deneyin tam kapsamını çözemedim.

çok teşekkürler. net bir çeviri olmasına gerek yok sadece anlamak için sordum bir sınavımda çıkacak da o yüzden :)

(bkz: #19096232)
önce bu cümlelerin gerçekten edilgen çatıda kurulması gerekip gerekmediğini düşünmek de gerekiyor.
It is to be discussed (We'll discuss it)
X is visited (We'll visit x)
gibi gibi..

yalnux un dediği gibi passive cümlelerden genelde kaçınılır, pek kullanılmaz günlük konuşmada.
ama mesela this can be discussed denebilir bir toplantıda ve we can discuss this ten farklı bir etkisi olacaktır. cümlede neyin vurgulandığı ile de ilgili biraz.
kalıpı da işte be fiili ile yüklemin üçüncü zamanda çekilmiş haliyle oluşturulur örneklerden belli olduğu gibi. i will do, it will be done.

bağlama bağlı olarak farklı şekillerde edilgen yapabiliriz. daha doğrusu özneyi şahıslardan arındırabiliriz. latin dillerinde bunun için üçüncü tekil impersonal kullanılıyor, fransızcada da öyle belli ki :)
ingilizcede resmi bi toplantıda görüşmek söz konusuysa "this will be discussed"
örn. buraya şu yoldan gidilir, günlük konuşmadaysa "you can go x..." matbu bi metinde yapılacak şeyler tarif edilirkense farklı bir yol izlenebilir; örn. "the way to go x is ..." filan gibi.

yani it impersonal olarak, cümleye refer ederek kullanılabiliyor. şahıs öznesini düşürecekseniz de you ya da yine bağlama göre "one" kullanabilirsiniz. as in: one cannot simply walk into mordor.

when will my letter arrive?
when can I have my letter?

ya da direkt

yo, where's my letter?

when will i get my letter?
when will i receive my letter?

When my letter will delivered to me

diyerek başka ortamlara da yelken açabilirsin.

when can i expect my letter gibi alternatiflerde yok değil.

bende de sürekli durur daha bişey olmadı. ancak basınçlı teneke kutulu olanlardan koyma. cam şişede fısfıslı olanlardan koy. fısfıs nedir yahu ?

ben bir beze kat kat sarıp koyuyorum cam şişeyi torpidoya..bir nebze olsun ısı yalıtımı sağlıyor, sıcaktan koruyor.yaz geldi malum, aşırı sıcakta kalınca parfüm aptallaşabiliyor.

öyle bişey yapacaksanız da küçük şişe alın, kısa sürede tüketin. kokular çabuk bozuluyor malesef. acımtrak bi hale bürünebilir.

bende koyarım hep. şimdiye kadar bir şey olmadı. tabii cam şişe olmasına dikkat et. nivea'nin mavi şişede olanları var tam araba için ideal.

bir sise su bile torpidoda 1-2 hafta beklesin, tadi kokusu falan degisir.parfumdede sikinti olur bence.

koltuk altina koy torpido cok sicak oluyor,beze sar koltugun altina at.

torpidon soğutmalı ise o bölüme koyabilirsin.

anladığım kadarıyla, "damsız yardımcı olamıcaz" demek istiyorsunuz.
üye olan kişinin gerçekten bayan olduğunu nasıl tespit etmeyi düşünüyorsunuz?
maalesef bizim memlekette abazaların önünü kesmek çok zor, akın akın gelecekler. (bkz: operation harun abi next episode)
site ingilizce olursa bir noktaya kadar dur diyebilirsiniz belki, facebook türkçe olmadan önce daha sakin bir yerdi hatırlarsınız; ama bu da sizin hedef pazarınızı kısıtlar.

belki sağlam algoritmaya sahip bir referans sistemi ile birşeyler yapabilirsiniz. bu da sitenin gelişmesini yavaşlatabilir.

işin dengesini anlatayım,

içerde hatun üye olması lazım ki erkekler gelsin. Hatun üye yoksa erkek de gelmez. Erkeklerin tüm iletişimini kısıtlarsan basıp giderler, ama tam özgürlük de vermemek lazım. İçerdeki hatunların fake olduğu anlaşılırsa (bot vs.) erkekler yine gider.

Bu kadar sitenin çektiği en büyük sıkıntı şu, kadın üye bulmak zor.

kriterden kastın nedir? eğitim durumu,maaş gibi konularda mı bir ayrıma gidilecek veya "adamın tipini beğenmedim o zaman siteye almayalım" mı denilecek? insanlar bu tür partner bulma siteleri ile sınırlı kalmıyor zaten en basitinden couchsurfing gibi amacı bambaşka olan sitede bile abaza kaynıyor bunun önüne geçilmesi o kadar kolay değil.ha özellikle türkiye için konuşacak olursan ne kadar ince elersen kullanıcı sayın o kadar az olacaktır.düşüncede kısa vadede daha elit bir görüntü çizilmesi hedeflense de uzun vadede siberalem'den bir farkı olmayacağı görüşündeyim.

@sli, teşekkürler önerin için.
açıklamada eksik anlatmışım, onu farkettim. bir kişi siteye üye olduğunda sadece rumuz alacak, onun dışındaki tüm bilgilerini facebook ile login oldukları bir sistem üzerinden çekeceğiz. böylece güvenilirlik biraz daha artacak. bu kişilerin de cinsiyetlerini algılamanın bir kaç teknik yolu var. Birini şöyle tarif edeyim; bir kişi hürriyet magazin internet sitesine girmişse, daha sonra mahmure.com'a girmişse, bir iki yemek tarifi sitesine girmişse bu kişiyi "kadın" olarak saptayacak bir algoritma olacak, eğer facebook profilinde de cinsiyeti kadınsa, fotoğrafları da fake olarak gözükmüyorsa, hatta facebook'tan yazdığı gönderilerden de kadın olduğu anlaşılıyorsa o kişiyi %99 olasılıkla kadın olarak düşünüp sisteme dahil edebiliriz. aynısı erkeklerde de geçerli, araba sitesini, futbol sitesini gezmiş bir kişiyi aynı şekilde belirleyebiliriz.

burada şu sıkıntı ortaya çıkıyor. kişilerin kişisel bilgilerine erişmiş oluyoruz, ama bu bilgileri sadece emin olmak amaçlı kullanacağımıza dair politikamızı onaylatırsak ve etik çalışacağımıza kişiyi inandırırsak sıkıntı olacağını pek sanmıyorum.

tabi ki her sistem gibi bunu da atlatan olacaktır ama maksimum önlemi almaya çalışacağız ve maksimum denetim dahilinde olacak.

@7th son of a 7th son;
üyelik kriterimiz dürüstlük ve minimum ahlaki koşulları sağlamak olacak. huzuru kaçırmayacak şekilde olduktan sonra her insanı sisteme kabul edebiliriz. sonuçta her insan karakterinden hoşlacanak bir de karşı cins olabiliyor. kişilerin verdiği bilgilere göre, ilgi alanları veya cümle yapılarına göre bile bir database oluşacak ve buradan öneriler sunulacak.

dediğiniz sistem mantıklı fakat bir kadın olarak ben mahmure.com'u ilk kez sizden duyuyorsam ve formula 1'e özel ilgi duyuyorsam ya da harley gruplarına falan üyeysem. ya da erkek adam bekarsa ve internetten tarif bulmadan yemek yapmıyorsa, ve aç kalmamak adına yenilikler denemek üzere çeşit çeşit sitelerde dolaşyıorsa...
yani sistemin açıkları var :) üzgünüm. cinsiyetçi rolleri çevrenizde gördüklerinizle kısıtlarsanız, çevrenizde gördüğünüz profilden çok farklı bi grup olmaz sitede.

@ahandanick
mahmure.com veya diğer siteleri örnek olsun diye verdim. demek istediğim kadın siteleri/erkek siteleri mantığıydı. Tabi ki her siteyi indexleyemeyiz veya indexlediğimiz her kadın sitesinin ziyaretçisi kadın olmayabilir. (mesela youtube.com'a herkes girer gibi). Fakat mümkün olduğunca çok veriyi analiz edebiliriz.
örneğin sistemde 60 yaşındayım diyen bir kişi eposta adresini 2 saniyede yazıyorsa, klavye hızından da yaş kontrolü yapabiliriz.... gibi.

cinsiyet ayrımını da kaliteyi çok düşürmeyecek şekilde yapmak lazım. Yani başkasını rahatsız eden, fake profil açan, hakaret eden.. vs kişileri de bir şekilde siteden uzak tutabilmek gerekiyor.

neyse

şöyle söyleyeyim, işim gereği bolca facebookla içli dışlıyım. En büyük sorun, kullanıcının o yetki ekranını geçmesidir. Çoğu kişi o yetki isteme ekranında yazan şeyleri görünce izin vermiyor, geri adım atıyor.

Sizin doğum tarihi, sevdikleri şeyler vs. yi istemeniz, kullanıcıdan çok fazla şeyden izin istemenizi gerektirecektir, bu da kullanıcının gözünü korkutur.

Aynı şekilde, algoritmanız asla kesin sonuç veremez, bu algoritma kurbanı olan kullanıcılar küser ve siteye geri döndüremezsiniz.

dediğinin yapılmışı var; hocam.com

hahahaha ilahi :) ağdadan kim ölmüş ayol? git bi paket soğuk ağda bantlarından al. zaten yarısını yapıcakmışsın. yeter de artar bile.. acık ısıt elinle.. iki avcunun arasına al sürttür üç beş kez ya da kaloriferiniz yanıyosa hala onun üstünde beklet biraz sonra aç bantı ikiye ayrılıcak. bir kanadını bi güzel yapıştır bacağına. ittir elinle güzelce yapışsın sonra çek! Cart! bitti bile.. yalnız: 1- merhametsiz olucaksın! 2-hızlı olucaksın, 3-mıy mıy olmıcaksın, cart diye çekiceksin. gözünden süzülen sadece bir damla olucak fazlası yok!

ahahaha çok teşekkür ederim. peki normal ağdadan önce makine ile falan kısaltmam gerekir mi ? malum her ne kadar fazla olmasa da erkek bacağı. yoksa direk yapıştırayım mı ? (korku bindi içime)

bacağın arka taraflarını yaparken sorun/zorluk yaşar mıyım ?

direk yapıstır bisi olmaz bence.arkalar acır evet.

kesinlikle kısalt. ciltten uzağa doğru değil mutlaka cilde paralel çekmeye çalış yoksa çok kızarır. gergin tutmaya çalış. arkasını yaparken de harmandalı oynar gibi dizi yere koyma hareketini yaparcasına büküp kasacaksın bi güzel. kolay gelsin. aynı bantı bi kaç kere yapıştırabiliyosun genelde.

direkt yapıştırın. kısaltmanıza gerek yok. yalnız bantı yukarıdan aşağıya doğru elinizle bastırarak yapıştırın, sonra aşağı kısmından yukarı doğru hızlıca çekin. bir çırpıda çekin yani. daha az acıtır. kolay gelsin :)

geçen gün benim canım sıkıldı ev arkadaşımın bacağını aldım cart curt acayip zevkli bir şey. yalnız tüyler çok uzunsa o ağda bantları biraz zor alıyor. eğer sürekli yapacaksan ısıtma makinaları var kartuş sir ağdayı koyuyosun içine fişe takıyosun ısıtıyo sonra ağda bandıyla yapıştırıp çekince ne var ne yok geliyo. 30tl filan toplam fiyatı. onlardan al derim. bi de bim'de satılan ağda bandı var çok ucuz içinde daha fazla var ve veet'ten daha iyi alıyor. tecrübeyle sabit:))

ağda yaparken olay yönlerde bitiyor. ağda bantını tüylerinin çıkış yönünde yapıştırman gerekiyor. yani bacağının üst kısmından aşağı doğru yapıştırıp, iyice yapışsın diye yapacağın ovma hareketini de aynı yönde yapman gerek.

bantı çekerken de elinle bantın alt tarafında kalan derini hafifçe gerdir ki daha az canın acısın. bir de bantı çekerken bacağına 90 derece değil mümkün mertebe 180 dereceye yakın bir açıyla ve yapıştırdığın yönün tersine çek.

ağdayı uygulamadan önce bacaklarının temiz olduğundan emin ol. yağlı ya da ıslak bir cilt ağdanın iyi yapışmasını engeller. bunun için ağdayı uygulamadan önce bacağına bir miktar talk pudrası sürebilirsin ama bu da bant kullanırsan bantların tekrar kullanılmasını engeller. 1 paketten çok daha fazlasını kullanman gerekir.

bacağında kalan ağda parçalarını bebe yağıyla hafifçe silerek çıkarabilirsin. zaten ağdadan sonra bacaklarını yağla silmen rahatlatır.

bir de bence bant alacağına roll-on ağdalardan al. yapman gereken tek şey üzerinde tarif ettiği şekilde ısıtman ve roll-on mekanizmasını kullanarak bacağına yine yukarıdan aşağıya doğru sürmen. üzerine ağda bezini yapıştır ve çek.

bir de ağdayı bacağında ne kadar az tutarsan o kadar az canın acır. fazla bırakırsan bir süre sonra ağda soğumaya ve katılaşmaya başlar. çıkartmakbaya acı verici olabilir.

çook çok teşekkür ederim

soba var, sobada ısıtabilirim. ama baktım güzel oluyor gerekli ekipmanları edinebilirim.

arka kısımlar hakkında bilgi verecek olan var mı ? orayı nasıl yapacağım ?

eğer kazasız belasız atlatırsam olayı resmini koyacağım teşekkür için aljfhajkfs

toplum neye hazır değil birader?

topçular popçular mankenler bodyciler basketbolcular volaybolcular daha aklıma gelmeyen birçokşeyciler anadan kılsız mı doğuyor?

hadi heeeepppsini geç erkek adam kıllarını almaz diye bi ayet mi var?

rahatsız olan her ademoğlu istediği kıllarına müdahale edebilir. çoğu zaman müdahale etmesi gerekir(elmacık kemiklerinde kıl çıkan erkekler gözünün altından gırtlağına kadar jilet mi atıyor? elmacık kemiklerine ağda yapılıyor. bi sürü berberde gördüm ben bunu kız başıma. hiç mi görmediniz? )

yemişim o toplumu. sen bu işleri hiiiç bilmiyorsun daha cımbız kullanamayacak haldesin. bantları falan çekemezsin. hele kartuşu mümkünatsız. zaten ay canım yanıyor ay çok acıdı demekten yapamazsın bi kere de ( bi de erkek olacaksınız) farzet yapsan çekmesini bilmediğin için kılların yönünü bozarsın sonra çıkışta çok saçma çıkarlar. hadi onu da geçtim nasıl gerdireceğini bilmediğin için morartırsın bacaklarını. gören tecavüze mi uğradın der.

git bi berbere bişeye ya.

@cecilia toplum buna hazır değil orada öyle küçük bir espriydi. bütün yazını bunun üzerine dökmen seni yormuş olmalı sadece. zaten din hayatımın hiçbir noktasında olmadığı için dinin ağda konusunda bir etkisi yok benim için.

ayrıca deneyip görelim. belki yapabilirim. belki çok güzel olacak. son olarak da toplum buna hazır değil cümlesini eleştirirken "erkek adamın canı acımaz" klişesiyle senin de toplumun dayatmasıyla bazı kalıplara sahip olduğunu bize dolaylı yoldan gösterdiğin için teşekkürler.

önerin için ayrıca teşekkür ederim.

:D tamam tatlım seni utangaçlığınla başbaşa bırakıyorum.

soğuk ağda bantları hiçbir şeye yapışmıyor. 3-4 liraya satılan ağda kartuşlarından al, çaydanlıkta ısıt. bi de ağda bezi alacaksın tabii ki. o da ucuz bi şey.
tüyleri kısaltmak şart. ağdayı yapıştırmadan önce de pudra sür, daha az acır.

gecen aldım bimde epi diye ağda bandı var fena değil veetten kat kat ucuz 40 tane var ıcınde 5 lira

kesinlikle kısaltın. hatta eğer mümkünse önce jiletle alın, tırnağın yarısı boyunda (yaklaşık 1 cm) uzadıklarnda ağda yapın, çok uzun olursa çok acır.
zaten geniş geniş anlatmışlar, arkalara nası ypacam demişsiniz o kalmış:
ayağı sandalyenin üstüne koyarsanız diz 90 derece duracak şekilde, hafifçe eğilerek arkasını rahatlıkla görebilirsiniz. o şekilde almak daha kolay olur, öbür türlü oturduğunuz yerden bel ağrısı falan olur.

cevaplar için çok teşekkür ederim. bim'e gelen övgü sayısı 2 oldu. bim'i deneyebilirim galiba. ama jileti kullanmayı hiç düşünmüyorum. makinem zaten bayağı alabiliyor. yeterli olacaktır galiba.

heyecan yaptım nedense

şort giymek için mi bu hazırlık?

@neysene 12'den vurdun. ama baktım hoşuma gidiyor (gülüşmeler) bütün vücuda yapabilirim. yada acıyı göze alamayıp lazere gidebilirim.

el alışkanlığı diye bir şey var. kadınlar küçük yaşlardan aşina olduklarından çok kolay geliyor. ama bir erkek daha önce denemediyse ya da yapılışına şahit olmadıysa onun yapması çok zor. durup dururken gereksiz yere canını yakma bence.

bence sir ağda al. ısıtma haznesiyle kartuş takımı 35-40tl civarı sanırım. fişe tak.30 dk falan ısıt. kartuşu çıkar, ucunda rulosu vardır onu bacağının üzerinde, tüylerin çıkış yönünde tek yönlü olarak hareket ederek sir ağdayı sür, sonra o takımla birlikte verilen kağıtlardan bir parça (15-20cm uzunluğunda kesebilirsin) yapıştır. bir kaç saniye sonra bacağa paralel tüylerin ve ağdayı sürdüğün yönünün tersine (genelde aşağıya doğru sürülür ve yukarıya doğru çekilir) çek.

bu arada; sir ağda kesinlikle suyla temas ettirilmez, yıkanmaz. onun bir de yağı vardır. işlemden sonra kalan sir ağdaları o yağ ile temizlemen gerek. birkaç saat boyunca da suyla temas yok.

bir de; erkeklerde kıl boyu ve yoğunluğu kadınlara göre çok fazla olduğu için, tavsiyem: çok küçük alanlar şeklinde yap. yani bacağı boydan boya sürme mesela. 3-4cm2'lik küçük alanlar halinde yaparak ilerle. tek seferde büyük alana yaparsan, onu çekmek de sorun olur, acısı da büyük olur.

ama tekrar etmek istiyorum; bu işten anlamayan, alışık olmayan bir erkeğin yapması mümkün değil. kadınların bildiği bir şey olduğu için bize kolay geliyor. varsa yakın bir kadın arkadaştan yardım almak en güzeli..

aslında bende yapmak istiyorum ama aldığında kıl kökleri kabarıyor ve uzun vadede bile geçmiyor. ayrıca ilk çıkmaya başladığında (alınacak kadar uzamadığı fakat çıkmaya başladığı aşamada) kötü durur diye korkuyore

@holy driver, bir kız arkadaşımın eşliğinde yapma ihtimalim var aslında. öyle yapayım madem.

ağdayı yaptıktan sonraki 3 gün içinde hala ağda izleri belli olur mu ? kızarıklık, kabarıklık falan

eğer bir kadın yapacaksa, ne üç günü, belki cilt çok alışkın olmadığı için ilk yapılma esnasında biraz kızarıklık olur. bir süre sonra da geçer. gün falan sürmez yani.

şu bilgiyi de vereyim. neden normal ağda değil de sir diyoruz?
ağda bildiğimiz, hatta eskilerde evlerde şeker su ve limonla yapılan bir ürün. hatta şeker diye yiyorduk çocukken.. ve şekerli olduğu için kıl diplerini besliyor. oysa sirde öyle bir şey yok. sir kılları inceltiyor ve azaltıyor. lazer yapılamıyorsa kötünün iyisi en ekonomik sir ağdadır. bir de en güzel tarafı kıllar çıkarken kaşındırmazdı diye hatırlıyorum (lazer çıktı sir ağdayı unuttuk)

çok teşekkürler holy. bugün gerekli şeyleri alıp yaparım galiba.

rica ederim, sonucu buraya da yaz biz de öğrenelim tecrübeni;)

çıkar gitsin bacım. valla okuyunca midem bulandı

o deri ordan kopabilir, o zaman çok kötü olur. bence biraz zaman verin, çıkarın piercingi. bir süre toparlansın. sonra aşağıdan filan deldirmeyi deneyin.
göbek deliği de kolay kapanmaz bi de, kapanıp tekrar deldirin dicem ama :/

benimki de beni terk etti geçenlerde. 1 yıl olmuştu yaptıralı 1 saatte kapandı delik. ertesi günü göstermeye gitti bi piercingciye adam inanamadı. 5 6 ay sonra gel tekrar deleriz dediler.

o yüzden bence çıkar gitsin tehlikeye atma. sonra tekrar deldirirsin.

İlk ben de şaşırdım ama durum şu:

Libya'da durum kötü. Ötekiler de bunlara yardıma geliyor. Esas olarak Tunuslular yardım ediyorlar, yardımın içeriği de Tunus'ta konaklama sağlanması. Öteki yardıma gelenler; Araplar, Afrikalılar ve Asyalılar aslında Libya'da yaşıyorlar ve Tunusluların bu çabasına destek oluyorlar. Yani refugee'lerle yardıma koşanlar aynı yerden (Libya'dan) geliyorlar ama aynı kişiler değiller.

En azından benim anladığım bu.

çok doğru bi cümle değil gibime geldi benim de. zira şöyle bişey çıkyor:

libyadaki güvenlik durumunun kötüye gitmesinden ötürü binlerce Tunuslu ve Arap, Afrika ve Asya gibi diğer milletlerden insanlar, Tunusun mültecileri kabul etmesine ve kalacak yer ayarlamasına yardım etmek üzere Libya'dan geliyorlar.
evet anlamsız. arrive from olduğuna emin misiniz?

libyadaki güvenliğin kötüleşmesi nedeniyle binlerce Tunuslu, Arap, Afrikalı ve Asyalı Libya'dan ayrılarak Tunus'taki mültecileri karşılama ve onlara konaklama sağlama çabalarına destek olmaya geliyor.

demiş bence.
yani libyadan ayrılıp tunustaki kamplara destek olmaya gidiyorlar gibi anladım ben, bunu yapanlar da orada yaşayan tunuslular araplar vs.

@ahandanik. evet cümleyi copy-paste yapıştırdım, bana da bri yanlışlık yapılmış gibi geliyor. sanki libya'dan gelen yardım heveslileri falan yok ortada. neyse bakalım.

teşekkürler long live ve kediebesi

hayir o tarz dizileri sevmiyorum:)

lie to me
the wire

lie to me yi seyrettim hatta en begendigim dizilerdendi ama bitti o,devam eden dizilerden soruyorum ben.

the wire cok karanlik.

hell on wheels izle ortağım çok sevicen.

Son. Beğenme tarzlarımız aşşağı yukarı aynı, sonun ilk bölümlerini izle sonra bırak.

the sopranos, six feet under, mad men.

@annesütü

ücünüde sevmiyorum:)))tesekkürler:)

bende tam bilmiyorum ama ulustan kazana kalkıyor otobüs diye biliyorum ama her gün gidecekseniz allah kolaylık versin

forum.donanimhaber.com

501,502,555 ego geçiyor kazandan.sıhhıye kalkış yeri. detaylı güzergaha egonun sitesinden bakabilirsin.

sıhhiye'de adliyenin önünden geçiyor gibi görünüyor, eğer öyleyse daha uygun bana.
ego'nun sitesinde 130 dakika diyor. bu dakika direk tek yönlü gidiş değildir di mi? tam tur süresidir? 130 dakka ne beee iki saat off :(

sakın 501 e binme. Akıncı ya gidersin.

502 veya dolmuşlar var beyaz belediyenin.

45 dk. sürüyor.

sıhhıye köprüsü altında, tabelalarda 501 502 yazar.

gideceğim yer sarayköy diye geçiyormuş, kazana yetişmeden inmem gerekiyor galiba. bu dediğiniz 502 sarayköyden geçiyor di mi?

dövmeciye sorsan daha iyi ama illa rahatlamak istersen; bişi olmaz yeaaa.

dövmen daha çok yeni, 2-3 hafta sonra tamamen kendine gelir. bu arada nerede yaptırdın?

(bkz: danny garcia )

Rahat oll 4 tane dövme yaptırdım hiçbiri de solmadı. Aşırı kötü bi yere gitmen lazım solması için, o da hemen olmaz yani o dandiklerin bile, 2-3 senede anca solarmış o kötü yerlerin yaptığı.

Bephantene sürüyorsundur zaten, kabuklar iyileştirdikten sonra da dışarı çıkarken bi nemlendirici sürmeye devam et. Ben öyle yapıyorum nolur nolmaz diye, daha parlak kalıyo gibime geliyo .)

biraz olur öyle. bu arada solmaz demeyin. cilt tipine göre, bakıma göre kabukla boya atabilir. seninki temiz çıkmışsa sorun yok. normal yara gibi düşün, kabuktan sonra bir süre yara izi kalır. haftaya geçer iyice. bir de tabi renk derinin içinde çok hafif farklılaşabiliyor, o da normal.

o zar gibi deriyi kesinlikle soymayın. kabukları kesinlikle soymayın. mümkün mertebe nemlendirmeye özen gösterin. solmaması büyük oranda buna bağlıdır. ilk 2-3 ay bakımını iyi yapın.
özellikle bu aralar çok güneşe maruz bırakmayın.

üşenmedim jay cutler kimmiş diye baktım
netice: manyak mıyım ya yer o adam beni :( kemiklerimi kırar

oyy! o nasıl bir adam??

hoşlanmadım hiç kendisinden!

niye sevişmek mi istiyorsun jay cutler ile ?

üşenmedim baktım ve oha diyorum 2 km uzağından yürürüm ben bunun ne sevişmesi? şaka mısın? tamam kolları kaslı olsun dedik de bu kadar da demedik. biscolata erkeği istiyoruz biz

irene anderson ne kadar sevişilesi ise jay cutler da öyle. mesela.

güç bela yediğim yemeğimi kusuyordum neredeyse. bu ne be cehennem zebanisi gibi?!?!?!?!?

istesek de yapamayız. bi forumda çükünün kalkmadığını duymuştum. kendisi de feda etmişti erkekliğini zaten.

not:erkeğim.

freekara :

jay cutler bu:

www.itusozluk.com

bakmaz olaydım ama biraz önce sayende amcanın fotoğraflarıyla buluştu gözlerim sanırım kabusum olacak o ne yahu öyle, bal olsa yenmez yani.

zeitgeist olmasın ?

bilmiyorum ki :(

zeitgeist o

fena diiller ama giyilmese daha iyi olur

bence kötü ve ibneleşiyorum muntazaman

resimde bakınca çok kötü duruyor ama ayakta güzel duruyor valla.

erkek değilim ama cevap vermek istiyorum:) sağ üstteki siyah pek güzelmiş.

bence biraz rus işi duruyor, görünümü ucuzlaştırıyor ama iğrenç seviyede de değil.

şu dolgu topuk bence gösterdiğiniz kalın topuklulardan daha güzel.

moda.kadin.ca

Kötü değil bence.

eeeeh diyeyim, yani ben pek sevmiyorum ama kesinlikle babet ve sivri burun ayakkabıdan daha iyi. Allah'a şükürler şu sivri burun modası kalktı da kurtulduk.

oldum olası itici buldum bunları. ama geçen bir abla giymişti ki topuğun olayım dedim öyle güzel kombinlemiş.
topuğun aşırı incesi de aşırı kalını da hoş değil bence. uca doğru hafiften incelenler bacağı daha düzgün gösterir gibime geliyor. (sağ üstteki ve ortadaki siyah gibi)

not. erkek değilim. (niye cevap verdin demeyin, ayakkabıdan söz ediyoruz)

kötü. ince olanlardan iyi.

özet: spor ayakkabı siker.

itici

en sağ üstteki siyah hariç hepsi kötü ama hepsinin ortak bir noktası var evet söyleyceğim; çok kokoşlar.

gördüğümde pek hoş karşılamayacağım türden botlar. Nasil desem, sade degil. Ya da söyle diyeyim abartı.

hepsi kötü

acnelyse diye bir ilaç var. sivilceleri kurutuyır ve yüzünün derisni soyuyor.

cildinizi gördü mü yoksa anlatarak mı sordunuz?

çünkü ben dediğiniz şey ciltteki renklendirici maddenin artmasıyla ilgili bişeydir. belki sizin bahsettiğiniz şey kahverengi / koyu renkli yara kabuğu gibi bişeydir? zira beni sıkarsanız derisi kalkmaz, zorla kaldırmaya çalışırsanız bıçak neşter falan gerekir.
bahsettiğiniz kırmızı- kahverengi noktalar sivilcelerin tipiyle alakalıdır, cildiyeciye gösterdiyseniz anlaması gerekirdi bence de.
başka bi doktora gösterip, size uygun temizleme jeli - nemlendirici kombinasyonunu önermesini isteyin. makyaj yapıyorsanız az yapın, çok çok iyi temizleyin. o siyah gördüğünüz lekeler gözeneklerde kalmış makyaj malzemesi kalıntıları dahi olabiliyor.
doktorun size önereceği antibiyotik ya da topikal tedaviyi takip edin.

benzersiz bir durumla karşıkarşıya değilsek cildiyeciniz doğru söylemiştir. ben dediğiniz şey nedir? etli bir yapıdan mı bahsediyoruz? nevusun yüzlerce çeşidi var.

cildiyecinizin önerdiği temizleyiciler, güneş kremleri, tedavi edici ürün ve nemlendiriciyi kullanırsanız sorununuz tamamen geçer veya çok azalır.

bende de aynı problem var sanırım bir çözüm bulabildnzmi

uzun zamandır spor yapmıyor ve hamsan ilk başka 15 dk üzerinde durmaya çalış
1 ay sonra 45 dk ya ulaştır.
ha sen ne yaptın dersen o 45 dakika durmadan olayını sadece 3 gün sürdürebildim :P

ben de yakın zaman önce aldım.
farkında olmadan epey hamlamışım. sigara da içiyorum üstelik :/ dolayısıyla öncesinde biraz kardiyo çalışmak gerektiğini fark ettim. ben de direk çıkarım 15 - 20 dakka çalışsam süper diye düşünüyordum fakat 7. dakkada kızarmaya başlayınca durayım dedim :)
internetten indireceğiniz ve herhangi bir alete gerek kalmaksızın kardiyo çalıştıran programlar var. iki zıpla üç sağ sol hopla vs gibi. onunla az biraz ısındıktan sonra (yarım saat kadar) 10 -15 dk ile başlayıp artırmak suretiyle bisikleti kullanabilirsiniz. (bi gün var bi gün yok şeklinde) işe de yarar, acayip terletiyor meret.

ben 45 dakika caliyodum.bazi gunler sabah 45 aksam dak olarak calistim. kilo vermek icin 1. ya da 2. seviyede calis. ben 8. kadamede kas yaptim irilestirdi biraz 2 de hizli calisinca inceltiyo

cirque du soleil - querer
fizy.com
francesca gagnon - dame la fuerza (baya kolay)
amaral - sin ti no soy nada (baya güzel şarkı)

la camisa negra - juanes (ve genel diğer şarkıları) eğlenceli
del castillo ve chingon isimli gruplara da bakınız.

me gustas tu bir klasiktir :)

La bamba

shakira-donde estan los ladrones albümü genel olarak iyidir

bi risk yok artık heryer steril. ama hiçbişey için asla risk yok diyemezsin sonuçta.

fiyat konusu dövmeden dövmeciye değişir. 200e yapanda var 2000ede aynı şeyi.

sana ankarada cemali tavsiye etmem adam saat başı dövme yapmaktan nevri döndü artık. ankarada madline onur çok iyidir. biraz gariptir ama alışırsın. işini on numara yapar günde 2den fazla dövme yapmaz. en az 3 dövme yaptı hepside güzel oldu herkes beğenir. askere gitmemek için kilo alıyodu en son iyice karşına davul gibi çıkarsa şaşırma :) özellikle tavsiye ederim sana onuru. madline tattoo diye aratırsan çıkar işleri bakarsın direk sitesinden.

dayanırsın acıtma olayı hurafe. kaç kere yaptırdım hiç acımadı bile. insanlar çok abartıyor acısını. şuana kadar vurdurdugun tüm iğnelerden daha az acııtr. zaten bitaraftan muabbet edeceğin için hiç aklına bile gelmez acısı.

ben henüz yaptırmış değilim lakin acı meselesi için bir arkadaşın bloguna şöyle yazdığını bilirim: "acımıyo ki lan, ehehe" diyenlerin gazına gelip sonunda dövmemi yaptırdım ve diyorum ki: bok acımıyor! resmen götünüzden kan alıyorlar lan!

1- cilt kanseri olma riski güneşe maruz kaldığımız içim hepimizde var, dövmeyle alakası yok.
2- şekle ve büyüklüüğüne karar verirseniz ankaradaki dövmecileri gezip fiyat alabilirsiniz. dediği gibi 50 ye yaparım der çöp adam gibi olur. önceki işlerini inceleyip karar verirsiniz.
3- var. 2. numaralı adımda hangisine daha çok güvenirseniz en iyisi odur.
4-kadınsanız ve ağda yaptırdıysanız acısına dayanabilirsiniz. ama yapılan yere göre değişiyor. derinin ince ve kemiğe yakın olduğu yerlerde dehşet acıyor evet. (bkz aşil tendonu bölgesi, bileğin iç kısmı vs) ama kol, baldır göbek falan kolay, hissedilmez bile.

sülük gibi yapışan erkek olmak istemiyorum demişsin ama görünen o ki öylesin :\

Zaten facebooka ekleyip iki kere israrla arayip sonra mesaj atinca suluk erkek imajina sahip oldun. Senin attigin mesaja da bi geri donus yapmadigina gore seninle iletisim kurmak istemiyor. Fazla kasma bence. İsterse zaten geri donus yapar. Zorlamanin manasi yok.

insanları 2 kere arayıp üstüne mesaj atmak sülük gibi yapışmaksa sanırım ayrı dünyalarda yaşıyoruz biz.

Yav alacakli gibi 2 kere arayip mesaj atmak sonra da baska ne yapsam diye dusunmek bayaa bi sulukluktur. Daha kizi bi kere gormussun muhtemelen ayip olmasin diye telefonunu vermis. Hatta onu bile bence bilerek babasinin telini vermis seni atlatmak icin ama neyse.
Sen zorla panpa yine de belli olmaz.

klasik türk kızının pimpirikli ve tutucu olanına denk gelmişsiniz öncelikle. yanlışlıkla babamın numarasını verdim ne demek ya. valla iyiymiş yazıyorum ben de bunları bi kenara haha

bence mesaj attıysanız ve aradıysanız fb den de eklediyse bişey yazmayın. kendinizi geri çekin biraz. zaten ilgi gösteresi varsa gelir. yok ben olduğum yerde kalayım o sürekli bana gelsin ben de naz yapayım diyen bi kızsa uzak durmak isteyeceğinizi varsayıyorum.

Kusura bakmayın, bu işin kuralı var ben bilmiyorum o zaman. Hatunu 3 gün sonra ararsan kendini ağırdan satıyor olursun, hemen ararsan sabırsız erkek olursun. Aranmaz o zaman hatun tarafı?

2 kere aradım, ki bence bu işin standardı 2 dir. Üstüne attığım mesaj da, ben bilmemne, aradım ulaşamadım için mesaj atmaktır. Naber ya, ne zaman kahve içmeye gidiyoruz diye sıkıştırmadım kimseyi.

Kaldı ki, kendisini Pazar günü facebooktan ekledim, karşı tarafı ekledikten sonra karşıya mail gidiyor, talebi iptal edersem bu sefer dalga geçiyor gibi olacaktı muhtemelen.

Amacım kızı nasıl rahatsız ederim, ya da sülük gibi yapışırım hesabı değil. Ekledim, bu durumdan sonra birşey yapmak mantıklı mı değil mi bilmiyorum ve bunla ilgili sordum sadece.

Karşı tarafı tam olarak bilmediğim için, tutumu nedir onu bilmiyorum. Kaldı ki, görüşmek istemediğin birini Facebooktan eklemek mantıklı değildir, ayıp olmasın diye eklendiyse, mesaja da ayıp olmasın diye cevaplanabilir.

Sadece burada, rahatsız edici ya da cool erkek olup arayıp sormamak gibi durumlara girmek istemiyorum.

Olay basit, ben üstüme düşeni yaptım gerisi sana kalmış mesajı verebilmek için başka yapmam gereken birşey var mı diye sordum sadece? Olmayacak duaya amin demek gibi bir durumum yok.

ya aslında bendeki parti fln. mevzusu değil ama bende benzer bir durum bende de var. Sen elinden geleni yapmış gibisin. Ne kadar elinden geleni yapsanda bir yandan da kendini unutturmaman ve zaman tanıman gerekiyor sanırım.(??)

Benim avantajım haftada en 1 gün ortak bir sosyal faliyetten dolayı yüzyüze görüşebilmemiz. Konuşacak başka şeylerin olması. Yani doğal yollardan zaman geçirip güven kazanmak gerekiyor diye düşünüyorum.

Telefonla ve mesajla da çok üzerine düşmemeni öneririm.

kız milletine akıl sır ermez karşiim. sen gerekeni yapmışsın, olsaydı ilk aramalarda sonuç alırdın aksi halde senin için şu iyi bir tanım olur; (bkz: stepne)

sanırım aynı kız tipiyim. 1-2 gün sonra daha açık ve net bir mesaj yazabilirsiniz FB dan. sülük gibi görünmüyor bana gayet normal geldi.

Partiden tanıdık ortak bir arkadaşı aracı yapmak iyi bir fikir olabilir.

Hem karşı taraf hakkında bilgi alırsınız, hem de sizin hakkınızda bilgi edinmesini sağlarsınız.

kazayla babamın telefonunu verdim dediği anda olay yerini terketmeliydiniz bence.ben olsam silerim facebookdan ve telefonumdan numarasını.şiir gibi anlattım ama gerçek su gibi meydanda.

dostum sayende(!) kızın bir sonraki erkek arkadaşı epey sürüneceğe benziyor.

sana gelince; tek derdim kahve içmek deyip olayı masum hale getirmeye çalışmışsın. e tek derdin kahve içmekse bi' ara buluşur içersiniz. ama sen o kahve içme olayına o kadar anlam yükleyip bir de bu durumu kızın gözüne sokarsan, o kahve fincanı kahve yolunda tuz buz olur. kaldı ki kız zaten kahveye anlam yüklemediğini anlasa zaten gelir 2 saat oturur, çeker gider.

demem o ki; kendini ikna etmişsin ama başkalarını ikna etmek bu kadar kolay olmuyor. olaydan kızın problemli olduğunu söylemek istemiyorum çünkü kendin alkollün etkisiyle böyle yaptım, şöyle dedim diyorsun.

salla gitsin hocum. numarasını da sil, fb'den de sil. en azından kızın bir sonraki erkek arkadaşına bir faydan olsun, hem senin de kafan rahat olsun,

derim ve çeker giderim...

fazla etkilenmişsin bu kızdan. kendini kaptırmamaya çalış. ayrıca fb dan ekleme iki kere arama ve mesaj yeterli bence. gerisini ondan bekle, ses çıkmazsa salla gitsin.

daha evvelki kötü ilişkinizi anlatmasanız olmuyor di mi?
bence son kez cep telefonuna bak son kez arıyorum, rahatsızlık vermeyi sevmem, hadi gel kahve içelim, gibisinden yarı şaka yarı ciddi bir mesaj at. cevap verirse buluş ama herbir şeyini anlatma, vermezse de salla gitsin. ne o öyle ilk günden tabularım var falan?

arkadaş için de, sevgili/eş için de son derece bayağı bulurum. itici gelir.

o kızın ağzını caaaart diye ortadan ikiye ayırın. buna değecektir. evet.

normal arkadaşlarıma bazen tatlım, bebeto, gıız fln diyorum ya da onun gibi şeyler
erkek arkadaşımla sadece isimle hitap ediyoruz, hadi çok romantikleşmişsek balım fln:) çok ingilizce muhabbet dönmüşse (ayda yılda bir yabancı biriyle uzun muhabbetimiz olmuşsa fln) arada bir honey dediğim oluyor.

olayın mağduru benim bu arada.

Sevdigin adama is atiyor o kiz.

iş atması muhtemel evet. ama kimi hatunlar (genellikle kuaför-manikürcü olarak karşılaştım, genelleme yapmiym gene de) bana bile aşkım, tatlım diye hitap edebilyor. sanırım diğer insanlara da aynı şekilde hitap edip etmediğine bakmalısınız.

ps. en son ofisteki evli bir kadın arkadaşım, diğer evli bir erkek arkadaşıma "yerim seni" dedi. evet tahmin edebileceğiniz üzre kadın ayarsızın önde gideni. ama kimi zaman kötü niyetli olduğundan değil de sadece ayarsızlığından böyle yaptığını görüyoruz, zira herkese böyle davranıyor.

hayır, en fazla yavrucum derim ama onu kızlara da diyorum. mucuk neymiş?

gaz vermeyin hayatım tehlikeye giriyor.

topaklanan kumlardan kullanıyoruz. temizlemesi kolay.

çantayı çok net anlayamamakla birlikte bana çok kullanışlı gelmedi. üstü açık şekilde taşımanız zor olur. yolculuktan çok veterine gidip gelmede düşündüm. rahat edemeyebilirsiniz gibi geldi. sabit durma ihtimali düşük bir kedinin.

kum olarak alice kullanıyoruz. topaklaşanından. 5kglık paket iki kediye 3,5 hafta gidiyor. koku yok. temizliği kolay. pisiler çok memnun.zevkle işeyip sıçıyorlar.

taşıma çantası olarak da uzun yola gideceksek sepet kullanıyorum. büyük olanı bazen sırt çantasında taşıdığımda oluyor. ama her ne şekilde olursa olsun yola çıkmaktan nefret ediyorlar. sepete girdikleri anda senfoniye başlıyorlar. gidilen yerde sepetten çıkana kadar devam. :)

@eli eli lema sevaktani
çantanın üstü kapanabiliyor - cırt cırtlı anladığım kadarıyla. kenarından kafasını çıkartabileceği kısım var. sepet şeklinde olandan kullanıyorduk bir önceki kedimle, mahvoluyordu, sepete girmemek için evin bilmediğimiz köşelerinde saklanıyordu. bir de bu şekil olanı deneyeyim dedim.

ben bu tarz çantalar küçük köpekler için diye biliyorum, çünkü onlar genelde sessizce oturuyorlar içinde. ama kedi kafasını çıkarabildiği yerden vücudunu da geçirir atlar gider.

bunu burada hep yazıyorum, denedim oldu, görüntüsü güzel bir sepet alın evin içinde gözünüzü rahatsız etmeyecek tipte olsun (normal plastik sepet değil yani), onu kuytu bir yere koyun kediniz yatak yapsın onu. üstü kapalı küçük alanlara bayılırlar zaten. bir yere gitme vakti gelince kuzu kuzu girecek içine hiç sıkıntınız olmayacak. o zımbırtıyı evi bildiği için yolda da sesi çıkmıyor benimkinin, kendini güvende hissediyor.

@elxa evet bu yönden düşünmemiştim. sanki diğer sepetler daha zararlı gibi geliyordu, hani bunda bana daha yakın olacağı için belki kendini daha güvende hisseder diye düşünmüştüm. bir de plastik değil, daha rahattır diyordum. :( iyi ki almamışım.

@quasiromantic valla dediğiniz gibi bir şey bulsam direk atlarım, ama tam nası bir şeyden bahsettiğinizi anlamadım. fotoğraf?

bir ara aşağıdaki kumdan promosyon olarak almıştım. silikon kumun içine karıştırıyorum. ilginç bir şey. ıslanınca dağılıyor falan. deneyebilirsiniz bence (evet biraz pahalı sanki gerçi)
www.petburada.com

çanta olarak ben de ona benzer bir çanta kullanıyorum. ama quasiromantic'in dediği gibi içinden çok rahat çıkıyor, içine girmesi ise apayrı bir dert. ben veterinere falan götüreceğim zaman kucağımda taşıyorum arabaya kadar. aıştı kendisi de sorun çıkartmıyor. eğer araba varsa kucagınızda tasıyabilirsiniz belki.

@65 derece:
malesef araba yok. veteriner yürüyerek 10 dakika. soğuk olmadığı müddetçe yürüyoruz.

veterine götürme dışında kullanmayacaksanız eğer ve eğer içine sokabilir ve çıkamayacagından emin olabilirseniz o çantalar inanılmaz rahat. tasıma kafeslerini ben de sevmiyorum. hem tasıması cok zor hem de kışın üşüyor hayvan içinde.

mrb kristal kum denilen şeyin kediler için zararlı olduğunu düşünüyorum. o kumdan soluyan kedilerin rahatsızlandıkları ile ilgili bişiler okumuştum. zaten 1 ay değiştirmeden kalması pek akıllıca gelmiyor bana. doğal değil.

kedilerimden birisinin alerjik bir bünyeye sahip olmasından dolayı zaten bunları kullanmayı uzun süredir bıraktım. yeşil renkli alice kumdan kullanıyorum.

taşıma çantanız da pek pratik görünmedi bana. (kedisi eskiden sıkça hastalanan ve abartısız her gün veterinere giden bir insan olarak yazıyorum bunu.)

plastik değil de kumaş olanları var hem görüntüsü güzel hem sıcak tutar.

benim ve diğer arkadaşların söylediği gibi kediler için değil o çantalar. kediyi içinde kımıldayamayacağı bir yerde asla tutamazsınız. eziyet cidden.

foto baktım şu tarz bir şey buldum mesela ama tr'de nerede bulunur bilemiyorum.

www.zooplus.nl

ya @quasiromantic ne kadar güzelmiş bu yaa :( evet asıl mesele yürüyerek gidip geldiğimiz için - ankaradayız bir de- her ne kadar tüylü olsa da plastik kutularda kedinin üşümesi. (o tip kutulara girmek istememesi de cabası tabi.)
bu bütün sorunlarımızı çözermiş ya böhühü araştırmaya koyulayım hemen, benzer bişey vardır inşallah. aklım kaldı.

@mea maxima culpa: evet ben de alice'de karar kıldım. kedinin tepkisine göre değişiklik gerekirse deneyeceğiz artık :)

kedinin tepkisini boşverin. alice en kalitelisi :)

evet internette de epeyce bilgi var, ama daha çok ne olduğu ve nasıl kapılacağı ile ilgili. onları öğrendim çok şükür.
tedavi ve sonrasında nasıl davranılmalı, ne yapılmalı onu merak ediyorum. kediyi hipoya yatırmak mantıklı olmaz heralde :)

@elxa bitkisel temizlik malzemesi dediğiniz amway tarzı ürünler mi? bir de frosch vardı bildiğim. amway'e ulaşmam zor olur da diğerini araştırayım. antifungal sabun vs yazıyo bi yerlerde, gerek var mı onlara, ya da nerden bulabilirim ki :/

umuyorum annemde çıkmaz. ben de bağışıklık kuvvetlendirici yöntemlere başvurmayı düşünüyorum bu süreçte. yeniden kedimde nüksetme şansı yok heralde aşı olduktan sonra ?

hehe kıyamam dönmez mi ya, yerim ben onu. dünyanın en tatlı kedisi valla. iyileşsin de artık razıyız ne yapalım.

sen de içmeye başlarsan ne alerji kalır ne bir şey. onun haricinde bir bardağın yarısına kadar sirke doldurup odanda tutabilirsin.

mutfak kapısı kapalıyken içilse de o koku illa ki yayılır. sonuçta mutfağa sık sık girilip çıkılır. anti-tütün isimli şu otomatik koku basan makinelerle uyumlu olan ürünler var. onlardan kullanabilirsin ama otomatik olarak bir fayda etmez. sigara içildikten sonra mutfağa girip sinek ilacı gibi her tarafa yoğun yoğun sıkman lazım.

bence balkonda kapıyı da kapatıp içmelerini söyle. hava soğuk ama yapacak bir şey yok. ceketle çıkılsın. ev içinde herkesin sağlığı düşünülmeli.

annen baban için üzücü ki aileni saygısız şahıslar olarak anons edebiliyorsun.yaşın 18 i geçmiş evdeki ortamı beğenmiyorsan kendi evini kur.kesin çözüm.bırak onlarda sigaralarını istedikleri şekilde içsinler.

balkonda, olmadı camda içecekler o halde. balkon işi tutar üstelik sigara sayılarını da azaltır çünkü her içiş öncesi ceket giy, çık, iç, gel, ısın merasimi tekrarlanıyor. mesela tv izleniyorsa, az daha sabredeyim reklamda içerim gibi düşünülüyor. uygulamaya geçiren tanıdığım var, sigara sayısında azalma oldu gerçekten. hem siz de solumamış olursunuz. win-win denen cinsten.

duptıs o beni de rahatsız etti hoş değil böyle lanse etmek ama kim olursa olsun beni böyle rahatsız etmeye hakları yoktur olamaz. ben nasıl onları etmiyorsam. ev olayı zaten kesinlikle kafamda. ancak bu kalan kısa zaman için geçici bir çözüm arıyorum. ben gidince isterlerse günde 5 paket içsinler banane.

biraktircaksin onlara.

saygisiz denebilir ailenin senle olan iliskisine göre,bende cok kizardim,onlar anlayisla karsilarlardi.sonra biraktilar zaten.

ailene rahatlıkla saygısız diyebilirsin. zatn biz anladık bu sözün sevecen bir öfke içerdiğini.
sigara içenler böyle oluyor. sigara içen birinin odasında mecburen uzun süre bulunmamdan kaynaklı bir öksürük ve ifrazatla uğraşıyorum günlerdir. canımdan bezdim. sigara içenlerin bunu anlaması imkansız ve dünyanın en iyi insanı olsalar bile, canları ciğerleri için bile sigaralarından fedakarlık edemezler.
o yüzden bir öğüdüm yok. sigara dumanına bir çare de yok.

başarabiliyorsan balkonda içmeleri için ikna et. evet biliyorum zor olacak ama hem daha az içersiniz, hem ev kokmaz. (anne perdelerin leş gibi kokuyo, koltuklar sapsarı oldu gibi psikolojik yöntemler işe yarayabilir)

eğer olmuyorsa, içtikleri yerde (pencere açık vaziyette içsinler bari) büyükçe bir mumu tabağa yapıştırın, dibine de su koyun (tabağın içine yani) içilirken mum yansın. kokuyu epeyce alır. ama pencere yine açık olsun.

arkadaşım kırmızı vücut spreyini almış ama ben biraz ağır buldum..
şekerli..

şimdi biz yarın sipariş versek kargo parası ödemiyor muyuz?

oh may god iyi ki yazmışsınız burdan görmesem haberim olmayacaktı :)
vanilla lace muhteşem bir kokudur, vanilya seviyosanız.
amber romance de şahanedir, daha yoğun baharatlı ama.
seduction daha hafif meyvemsidir, kremi var zaten.
secret charm her tende gitmeyebilir, beyaz tende daha iyi durur.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

pavarotti - il canto (opera aryasi degildir)

www.youtube.com

www.youtube.com

budur

andrea bocelli iyidir. neffa tavsiye ederim. negramaro da iyidir. bi de su youtu.be

mina her türlü gider, 1964'ten 2011'e her döneme uygun güzel şarkıları vardır, ajda'nın rol modeli diyebilirim.

www.youtube.com

Sıyrılıp Gelen
Beyaz Gelinlik (Marşlarımız versiyonu daha güzel)
Çav Bella
Gel ki Şafaklar Tutuşsun
Haziran'da Ölmek Zor
Güleycan
Dağlara Gel
Ölümden Öte Ne Var
Direnişçilerin Cevabı
Yürüyüş
Diriliş

berivan(haziranda ölmek zor)

soluk soluğa.

Reber
Gün tutuşur

'bir görüş kabininde' yi de eklemelisin bence.

avlaskani cüneli
yarın bizimdir

ikisine hastayım.

dünya halkları kardeştir de eklenmeli şahsen.

boran fırtınası

Berivan,
Bir Görüş Kabininde,
Deniz Koydum Adını,
Özlem,
Uğurlama..

Olmazsa olmazlardan bana göre..

ben az bilenenlerden bişeyler önereyim.
düşenlere (cemo)
gün karanfil kokuyor (kucaklaşma)
haydi kolkola (ileri)
göç destanı (ileri)
mayıs (geliyoruz)
düğüne gider gibi (boran fırtınası)
grup ekin var. yorum'un ankara ekibi zaten ihsan cibelik ve metin turan yorum' katıldılar bu gruptan sanırsam düzenlemleri de kemal sahir yapıyordu. onların de be aslan karam, nesini söyleyim, vurulup düşmüşsün şarkıları da iyiidir.

konu biraz hort olacak ama sibel yalçın destanı olmadan bi grup yorum best of'u düşünemedim.

baklagiller, diğer pek çok tarla bitkisine benzer şekilde, verim ve kalite anlamında düşüş reaksiyonu gösterdikleri toprak asitliğine karşı hassastırlar.

burada to which, cümleyi relative clause yapmak için kullanılmış. yani cümlenin düz hali "Legumes are, similar to a number of field crops, sensitive to soil acidity and they usually respond to it (soil acidity) in yield and quality decrease" şeklinde.

konuyla hiç alakam yok, hata varsa kusura bakmayın.

Baklagiller bir çok tarla bitkisinde olduğu gibi, kalite ve randımanlarının düşmesine neden olan gübre asiditesine duyarlıdır.

to which burda gübre asiditesinin özeliklerinin, bitkiler üstündeki etkisini (kalite ve randıman düşüşü) anlatan relative clause un bağlacı işte.

"ki onlara genel olarak verim ve kalite düşüşü olarak tepki verirler" cümlesindeki "ki onlara" kısmı. türkçeye bu şekilde çevirince boktan bi cümle oluyor ama anlayın artık.

to which burada soil acidity"yi refer ediyor. baklagiller diger bir cok tarla bitkileri gibi toprak asitligine duyarlidir ve asitlige bagli olarak kalite ve verimleri düser.

çevirisi zaten yapılmışta. Bu relative clause olmadan aslında şöyle olması gerekmiyor mu?
Legumes are, similar to a number of field crops, sensitive to soil acidity.
to soil acidity they usually respond in yield and quality desrease.

preposition+relative clause da, preposition relative clause baglacindan sonraki cümleye aittir. orada kalsa da olur ama which'in başına gelse daha iyi olur. buradaki to yan cümledeki respond a ait. burada preposition'in nereye ait oldugunu bilmek icin verb+preposition kombinasyonlarini iyi bilmek gerekiyor. yoksa sasirabilir yanlis cevirebilirsiniz.

to, in, on ve bilumum prepositionla kurulan relative clause da mevzu, relative clause içinde bu preposition ı kullanan ifade olması.
respond to dendiği için to which they respond deniyor.

"ahmet, with whom i rarely meet, wants to talk" misal. burda da meet with olduğu için with whom. gibi.

teşekkürler gönül dostlarım :))

5

6

zevke göre değişir ancak bu.
3 ve 6 diyorum.

5-6

1-3

ufacık ki bunlar
1 ya da 6

@manifeste : Teşekkür ederim moralimi bozduğunuz için..
Şaka bir yana, herkesin bütçesi kendine göre oluyor.. Malumunuz..

ben erkegim oncelikle. ama kadinlar o yamuklari sevmiyo. en iyisi senin favorin. varsa ona benzer modeller onlara bak. misal senin favorinin yaninda da ufak taslar hos degil bence. tek tas sapsade olmali... ustte tas, tasi tutan kenarlarindaki korumalar tasi fazla ortmemeli(6 kol iyidir, tam kivami), parmagi cevreleyen halkasi su damlasi gibi olmali. sagda solda minik taslar olmamali(goz yorar ve o kenar taslari kalitesiz oldugundan ilerde cirkinlesir), son olarak da dedigim gibi yamuk model olmayacak.
bana noluyosa :p

hatun kişi olarak 3 diyorum.

evlilik teklifine 1, 3 ve 6 gitmez söyliyim. tektaş olacak.

Süs için 3 ve zerafet için 5.

Not: erkek kişiyim

illa bunlardan biri olacaksa 4 veya 5.

adres vereyim git üreticisinden pazarlık yapıp indirimli al diyorum :)

(delikanlı adamın halinden anlayan er kişiyim)

cevabımı veriyorum,
3 ya da 5

en azından ben olsam onları takardım.

3

5 ya da 3ün halkasinda tasi olmayani.

benimkisi 4.düydü....

@error22 ahaha çok güldüm

@quaker sakın moralini bozma, gayet de güzel, senin favorin benim favorim.

ayrıca küçük müçük diyeni de Allah'a havale ediyorum.

erkeğim 4

5

Kadınım. Bence de 3.

bunların arasında en iyileri 4 ve 5 bence. ama taşlar çok ufak gözüküyo..
(dişiyim)

3
ha bir de; mutluluklar :)
(bagyan kişisi)

3 yada 5
erkeğim

kimse 2 dememiş ama ilk görüşte o dikkatimi çekti fiyatını biliyorsan söyler misn?

ayy tebrikleeeer (kadınım anlaşılacağı üzre)
ben dönmeli olanları da beğeniyorum ama kullanım açısından zor olabilir. düzler de sağa sola sürtüp çizebiliyo/çizilebiliyo. yine de 5 diyorum. çok şık
küçük müçük demeyin bi de ya, önemli olan boyutu değil. valla değil :)

5

3

erkek yay burcu. düz şeyleri severim. yamuk yumuk olmasın ve mutluluklar.

Hepinize, verdiğiniz cevaplar için çok teşekkürler!
Gördüğüm kadarıyla, sonuçlar şöyle :
1: 2 kişi
2: 1 kişi
3: 11 kişi
4: 5 kişi
5: 11 kişi
6: 4 kişi
Sanırım kararımı verdim.. 3 numara olacak.. O olmazsada onun kenarları taşsız olanı.. 3 ve 5'in karışımından ortaya çıkan sonuç zaten tek taşın daha ağır bastığı..
Yüzükten sonra olacaklarla ilgili umarım hepinize iyi haberler veririm :)

Merak eden olursa diye yazıyorum;
3 numarayı aldım, teklifimi dün yaptım. Sevgilim beni çok mutlu edecek bir şekilde kabul etti.. Etrafımızda şans eseri orada bulunan 20'ye yakın kişinin alkışları arasında güzel bir anı yaşadık..
Hepinize cevaplarınızdan ve yardımlarınızdan dolayı çok teşekkürler..

250 liraya çalışmak iyi değil. 100yola 150(hatta fazlası 2 kez dışarda yiceksin) yemeğe her türlü vericeksin. evinde otur daha karlı geldi

bence fena deil, yani öğrencisiniz tahmin ettiğim kadarıyla. iyi fikir, 3 gün için de gayet güzel para.
greenpeace mi bu mu derseniz bunu tercih edin derim. tamam greenpeace de güzel bi amaç uğruna çalışıyorsunuz ve belki daha ii para geçecek elinize ama dışarlarda sokakta olacaksınız ve insanlara bişey satıyormuş gibi olacaksınız. insanlar sanki o parayı size veriyomuş gibi hissettirecek falan filan. binbir türlü insan var, neler diyolar, saçma sapan. yani çok yorucu olabilir.
diğeri daha rahat olur gibi. en azından alan razı veren razı durumu.

eğer okuyorsan kötü, evde oturuyorsan düşünebilirsin. en azından sosyalleşme masrafların için para istemene gerek kalmaz. okuyorsan haftaiçi okul haftasonu iş çekilmez 250 lira için.

spor yapmadan 1 saat önce içilen "şekersiz" türk kahvesi metabolizmayı hızlandırır ve yağ yakımını kolaylaştırır diye biliyorum.

doğru olabilir, bu sebeple fazla kahve içen hanım kızlarımız selülitten geçilmiyor.

gecen bir arkadas bir bardak Turk kahvesi vucuttan iki bucuk kati su atilmasina sebep olur dedi, atiyor mu acaba....

kahvenin yanında su ikram edilmesinin bi yanıtı olabilir bence..

kahvenin yanında su verilmesinin nedeni "ağızda telve kalmaması için" olabilir mi acaba:D

böyle bilgiler genelde doğruluk payı olup akla yatkın gelen sallamasyon bilgilerdir. en az 2 ayrı bağımsız kurum tarafından geniş ölçekli denekler ile çalışma yapılması gerekir ki böyle bilgi verirken mesnet oluştursun.

iki buçuk katı konusunda bişey diyemem ama kahve diüretiktir. hatta laksatif etkisi de bulunur. yani kahve içince çişiniz gelir / kakanız gelir. dolayısıyla vücuttan su atılmasına neden olur / yardımcı olur.

selülit kafeinden oluşuyo bildiğim kadaryıla. yani kahveyi abartmadan içip günlük su miktarınızı da iyi ayarlarsanız selülit bir sorun teşkil etmez.

kahvenin yanıdna su verilmesinin nedeni ise kahveyi içmeden ağzı temizleyip kahvenin tadını daha iyi almaktır. su önce içilir, genelde.
tabi bu bahsettiklerim işlenmiş kahve için değil türk kahvesi için geçerli.

aqva candir bence..

o listeye 212 yi ekle ve al panpa, çok net.

armani black code kullandım acqua di gio kullandım en kralı armani black code.

kış için arıyorsan paco rabanne 1 million en güzel seçim olur bence.

liste dışından olmasın dersen şüphesiz armani black code diyorum.

hiç kasma git issey miyake al arkadaşım..garanti veririm..

acqua di gio en favori parfümüm .sıkmaya kıyamıyorum o derece.düğerlerini alma demem ama bunu mutlaka almalısın süper bişey

armani black code döver.

iclerinde armani black code tek gecerim :)

black code candır.

black code ve issey miyake diyorum.

şu linkte bir arkadaş başına geleni anlatmış.

www.engelliler.biz

ben 5 litreye yakın içiyorum. çok çişe çıkarsın. böbreklere de yükleniyosun ama yağ yakarsın, yorgun hissetmezsin cildin kurumaz vs.

yararı var yani.

yukarıdaki arkadaşın linki de doğru tabi ama bu ne kadar su kaybedip ne kadarını eri aldığınla da bağlı. çok arkadaşımı bilirim aşırı sıvı kaybından hastanelik olan. onlara da doktor tam tersi öğüt veriyor. aslında bunu dengede tutmak önemli olan. ben çok terleyen bir insanım öyle böyle değil kendimden de iğreniyorum o derece. bunu geri almak zor oluyor çoğu zaman.

Yani kısacası herseyin oldugu gibi suyun da fazlası zarar.

Susadıkça su için, abartmayın vucudunuzun elektrolit dengesini bozarsınız. İlla çok su içeyim diyorsanız çay kahve dışında hafif çorbalar tüketin, bunun yanında ekstradan günlük 1 lt su + 2 ufak şişe madensuyu şeklinde olabilir. Spor yapıyorsan tabi durum değişecektir.

ben uzun bir süredir 3 -4 litreye yakın içiyorum günde. mesele vücuttan atılımını da kontrol etmek tabi. böbrekleriniz iyi çalışıyorsa sıkıntı yok. ama kısa sürede örn. 4-5 saatte çok miktarda su içerseniz zehirlenirsiniz.
güne yayarsanız bişey olmaz, zaten önerilen miktar 2.5 - 4 litre.
bir de arada ayran soda falan da içmek lazım, mineral dengesini tutturmak için.

su içmek böbrek fonksiyonlarını hızlandırı.idrarını temizler.ancak fazla içilirse su zehirlenmesinden ölebilirsin.

bence kendi suratımıza çok aşina olduğumuzdan insanlar bizi, bizim kendimizi gördüğümüzden farklı görüyorlar.

çok saçma sapan gelecek ama ben fotoğrafı çeken kişinin size bakış açısıyla ilgili olarak fotoğraftaki halinizin bile değiştiğine inanıyorum. o yüzden herkese fotoğrafımı çektirmem mesela.

aynaya bakarken, sağ elini kaldırdığın zaman aynadaki görüntün sol elini kaldırır. yazılar filan da ters görünür. dolayısıyla insanlar aynadaki görüntün gibi değil webcam'deki gibi görüyorlar seni.

öyle bir fikir vardı, insanlar seni sol tarafındaki görüntü gibi görüyorlar, sen sağ profilindeki gibi (yönleri karıştırıyo olabilirim)
yani örn aynaya baktığında senin algıladığınla, fotoğrafta göründüğün farklı. fotodaki insanların seni gördüğü. sol profilden bakınca o görüntüyü görebiliyormuşsun - diyolardı -

bir de insan kendini hep belli açılardan görüyor. ayna baktığında en çok görebildiğin kafan yana çevriliyken. bir nevi 2 boyut. karşındaki insanlarsa seni her açınla görebiliyor. enterasan işler tabi bunlar.

hala kötü :/

"düşler ver eyler" okunuyor ayrıca tasarımdan ziyade içerik gereksiz

sonda kesinlikle bir "r" harfi var gibi :/

cümleden eminim. ona dair bir şüphem yok. yıllardır bir çok yerde kullandığım, hoşuma da giden bir laf. ilk bakışta okunmaması da güzel dövme için. (:

dostum çok kötü ve başarısız olmuş bence. kağıt üzerinde göründüğü gibi kolunda durmaz her dövme unutma bunu.

DüşlerverCyler diye okudum. Kimsenin de yaptığını kötü eleştirmek istemem ama vücudunuzda taşıyacağınız bir şeyi profesyonel birine yazdırmanızda fayda var.

içerikle ilgili yorum yapmak haddime değil tabi, arkadaş da uğraşıp yapmış eline sağlık. ama pek estetik durmuyo. dsler tyler gibi bişey gördüm ilk. okay ilk bakışta anlaşılmaması güzel ama bütünlüğü yok, bi de daha simetrik ( simetriden nefret eden biri olarak söylüyorum bunu) yani ucu başı birbirine biraz daha denk olursa daha hoş durur. şimdi hat sanatına yeni başlamış birinin karalaması gibi duruyor. sanatçıya gene lafım yok tabi :) kağıtta görüşünü ile dövmede duruşu çok farklı oluyor desenlerin.
ambigramlara bakabilirsin, bunlardan bişey çıkar mı bilmiyorum.
hatta bi tane süper site vardı, metni giriyorsun hangi fontta nasıl olur onu veriyordu. google rulz tabi.
her neyse, içerikten kesin olarak eminseniz bir iki dövmeciyle görüşüp onlardan bir şeyler çıkarmalarını isteyebilirsiniz. bir çoğu yardımcı olacaktır. hem böylyelikle nerde yaptıracağınıza da karar verirsiniz.

kesinlikle dusler vereyler okunuyor. ayrica fontu da begenmedim. bu konularda epey yetenekli bir arkasim var. eger acelen yoksa ona bir danisirim font konusunu bir iki hafta icinde. olmusken guzel bir sey olsun.

dövmenin acelesi mi olurmuş yahu. içerikten eminim.
Dövmeyi Paris'te yaptıracağım, dolayısıyla adamlara sadece harfleri verip bir şeyler yapmasını istemek saçma geliyor. derdimi anlatamam gibi...
@jack of hearts elbette önerilerini beklerim.

onlarin tasarlamasini istemek bence cok daha mantikli. pisman olmayacagina eminim.

jack of hearts+1

bu arada dafont'tan da (önizlemeli) fikirlere sahip olabilirsin,
misal;
www.dafont.com

ü'nün ve ş'nin noktaları eklenmeli tabii :)

ben köpük tercih ediyorum, ama likid fondötenler de (5. sınıf değillerse) yapış yapış durmuyorlar... azcık şeffaf pudrayla destekleneybıl hatta.
mac kullandım ama ondan da iyisi için şuraya bakmanı tavsiye edicem, :)
(bkz: kryolan)

kesinlikle mac. cilde oturduktan sonra -yağlı bi cildin yoksa- parlama vs. yapmaz. yağlı bi cildin varsa da compact fondötenle daha rahat edersin ki onda da mac tercih edebilirsin.

maybelline dream matte mousse kullanıyorum çok memnunum.

mac marka olarak kötüdür diye haksızlık yapamam lakin bende çok kötü oldu sivilce mivilce yağlanma klasik problemler, matte mousse kapatıcılık olarak çok güzel lakin bir süre sonra yağlandırıyor sanki ama gene de ikisi arasında maybelline tenime daha iyi gidiyor (kendisi yağlanmaya ve akneye gayet meyilli)
bu cildimde yağlanmayan, akmayan bir fondöten dior nude gördüm

max factor ün var sıvı fondöteni. sürdükten sonra kadife gibi oluyor. pudralı gibi duruyor. çok güzel bütünlük sağlıyor cilt ile. ha bunlardan birini alacak olsam maybelline zaten hiç sevmiyorum. mac alırım kesinlikle.

mac sıvı kullanıyorum memnunum

mac'in kapatıcılığı daha iyi, bununla birlikte nefes almıyor gibi hissettiriyor bi süre sonra. yani günlük kullanmayı tercih etmiyorum bu yüzden, bütün gün suratımda kalınca, hele hele fazla hareket ettiğim bi günse kafamı sulara sokasım geliyor.
maybelline ise her ne kadar fiyat grubu açısından kalitesiz imajı yaratsa da fondoten ve rimel konusunda şahane. günlük kullanmak istediğimde dream matte mousse kullanıyorum, gayet memnunum.
mac'i pudrayla sabitlemek gerekebiliyor ama mousse öyle bir ihtiyaç da yaratmıyor.
kryolan evet çok güzel bu arada. kapatıcılık süper. bir de muhteşem duruyor fotoğraflarda.
mac de öyle, porselen gibi gösteriyo yani. ama ne bileyim.
parlak-yağlı durmuyor ama, sornuzua cevap olarak :)

peki, likiti tercih edenler sorum size. ne kullanıyorsunuz yaymak için? fırçanız nasıl bişey? varsa markası ne?

ouuuv; ölmüşsün sen...

paran varsa bir ev tut kendine okuluna yakn.
başka bir şehirde (ankadara oturmuyorsun sanırım)yeni bir üniversite iyidir.

gez toz kafayı dağıt başlarda ama sonra inele okulu bitir; başka çaren yok gibi gözüküyor.

paran yoksa da okurken çalışman gerekecek; şimdiden iş aramaya bak.

kolay olmayacak ikisi de ama kolay gelsin...

ankara'dayım.

açıkçası bir iş tecrübem falan yok. tek bildiğim çok iyi ingilizce ve türkçe anlatabildiğim özel ders olarak. o da parasız eş dost çocuklarına falan...

acı ama gerçek bir şey söyleyeceğim hep böyle kalacaksın. ara ara güzel zamanların olsa bile bu ruh halin hiç yok olmayacak. çok uzun yıllardır majör depresyon hastasıyım. kronikmiş. hele bir de hayat sağdan soldan geçirince geçmek bilmiyor. ben de 6 yaşımdayken boşandı bizimkiler. üvey anneden dayak yedim üvey babadan taciz gördüm. akraba tecavüzüne uğradım daha 9 yaşımdayken falan. atlatılıyor bir şekilde ama geçmiyor o ölme isteği hiçbir zaman. ya bununla yaşamaya alışcaksın ya da o ilaçları içeceksin. ve şunu unutma asla kendini öldüremeyeceksin. hep intihar eğilimlisi olacaksın.

lanetli olduğuna inanmaya başlayacaksın bir süre sonra da. girdiğin iş yerleri batacak kendinden bileceksin. çok sevdiğin adam intihar edip ölecek kendinden bileceksin. o kardeş dediklerin kazığın en büyüğünü atacak sana yine "ulan kafama sıçim niye böyle iyi biriyim ki hala ben" deyip yine kendinden bileceksin. genelde terkedilen olucaksın çünkü kimse senin kadar derinlerde yaşamıyor. kimse senin kadar gerçekçi ve acımasız değil gerçekler konusunda.

yalnız yine de şansın yok değil. okumak gibi bir şansın var. ve ne olursa olsun bir baban var. bunu kendi lehine kullanmayı başarabilirsen yakın zamanda bu söylediklerimin hepsinden bir çırpıda kurtulabilirsin. benim, daha doğrusu bizim gibilerin yapamadığı şeyi yapmaya gayret edersen kolay olabilir. takmamak! gelişine vurmak, akışına bırakmak gibi. tabi sen tam bunun yapmaya karar verdiğinde bir dış etken mutlaka önünü kesmezse. belki de sen daha şanslısındır.

off çok bunalımım bu aralar yine kusura bakma moralini bozmuş oluyorum ama gerçekler bunlar.

ilk gönderdiğin anda okudum sorunu, şu ana kadar düşündüm. net bir şey diyemedim. mutlu olman ve bu mutluluğu uzun bir süre hayatında koruman gerekiyor. yıllar süren bir koruma tabi bu. bu süre zarfında ise biraz daha iyi olacağını tahmin ediyorum. aşık olmayı dene, umutsuz bir aşk bul kendine, onun peşinden koş. bir uğraşın olsun yani. bisiklete bin mesela.. bir şeyler yap yani.

sorun şu ki, aşık olamıyorum artık. fallarda "3-5 aya karşına birisi çıkacaağğk" geyikleri dönüyor ama kaç 3-5 ay oldu... yanlış anlaşılmasın buralarda sevgili arayacak da değilim. ilgi budalası falan da değilim. dayanamıyorum sadece... ve şu da var, artık birine kendimi en baştan anlatmak çok zor geliyor.

kendine acimayi birak ve gerceklerle yuzlesecek kadar cesur ol. 3 vakte kadar ekonomik bagimsizligini ilan edecek ve bu ortamdan kendini kurtaracaksin. simdilik uvey anneye katlanmak zorundasin. senden cok daha zor durumda olanlari dusun. boyle durumlarda polyanna'yi oynamak cok ise yarar. defalarca sinava girdigin halde hic bir yeri kazanamiyor olabilirdin, baska saglik sorunlarin olabilirdi gibi... ölümü düşünmek kolaycilarin isi. sen bu isi zor yoldan yapacak, bitirecek, ekonomik bagimsizligini ilan edip kardeslerine ornek olacaksin.

herkes hayatinin kisa ya da uzun bir doneminde bocalar. anlattiklarin zor seyler, kabul ediyorum ama cozumsuz seyler degil. ayrica, yakindan bildigim baska hayat hikayelerine kiyasla, hic de oyle vah tuh denecek durumda degilsin.

hayatinda "kimsen" olsun bu arada. yeni okulunda arkadaslarin olacak. iclerinden iyi yurekli birisi ile karsilikli destek olursunuz birbirinize.

kurslari bir sure askiya al, tek hedefin okulunu bitirmek olsun.

haa bi de, ilac almaktan nefret etme. sana mutlaka iyi gelecek ilaclar vardir. (tecrube konusuyor) (bkz: yeni baslayanlar icin depresyon/@compadrito)

sorununu geçmişteki bir şeye bağlamaya çalıştıkça asla çözülmeyecek çünkü geçmişin asla değişmeyecek. benim de 11 yaşında babam öldü. yediğim her bok başaramadığım her şey depresif olduğum her an için bunu sebep gösterebilsem oh ne ala.

öyle bi dünya yok. kimin kusursuz bi hayatı oldu? suçu boktan hayatına atmak ne kazandıracak sana? sorunun kaynağı sensen değiştirme gücüne sahip olan da sensin. sızlanmak yerine bişey yap. nokta.

seni rahatlatacaksa 23 yaşımdayım ve birinci sınıftayım. (ama saç sakal 25 falan gösteriyor, sınıfta bildiğin dedeyim) önceki lisans eğitimimi 4. senemde çat diye bıraktım. şimdi bambaşka bir bölümdeyim ve beni heyecanlandıran bir mesleğe yöneldim, o yüzden o giden yıllar hiç koymuyor gayet mutluyum. evdeki durumla ilgili bir şey söyleyemem. ama o ruh halini değiştirebilecek tek şey okul. okulda çevre edinmen lazım. okuduğun bölüm ne kadar iyi olursa olsun, dersleri ne kadar çok seversen sev, samimi bir arkadaş çevren yoksa o okulu tam anlamıyla benimseyemiyor ve sevemiyorsun. arkadaş çevresi her şeyden önemli. okulu sevdiren en önemli unsur bence. öğrenci kulüpleri de arkadaş çevresi için en ideal yol, zaten üniversite tecrüben olmuş biliyorsundur. ama gerçekten okul çevresi insanın hayatını güzel kılabiliyor tek başına. buna yönel o ruh halinden kurtulabilmek için. söyleyebileceklerim bunlar sanırım.

bir diğer yol da sevgili yap, iyi kötü kafan dağılır en azından.

"evi de terkedemedim çünkü babam böyle bir şeye izin vermez."

bu mantıkla işin zor, cesur ol biraz.

Şimdi yazmaya vaktim yok ama ilk fırsatta yazarım. Sadece şunu söylemek istiyorum şimdilik. Biri hep böyle olacaksın demiş ama emin ol öyle değil, dişini sıkıp gerçekten yapman gerekenleri yaparsan her şey hallolur.

25 yaşındasın, kendi hayatını kurabilirsin. biraz cesaret. aşık olmak için önce kendini aşman gerekiyor. kolaylıklar.

25 yaşında evi terketmeniz için babanızın izninin hükmü yasal olarak olmamalı.

okul konusunda da, yapacak daha iyi daha önemli bi işiniz yoksa (ki muhtemelen olmaz sevgili falan istemiyosanız) derslere gidin. çevre konusunda da süreci hızlandırır bu. derse gittikten sonra akademik başarı olarak da geri gelir o zaten. kimse bahsetmemiş ama bi öğrenci topluluğu da şiddetle önerilir.

selam,

aramıza hoşgeldiniz. yani bilmiyorum faydası olur mu, bana pek olmuyordu ama "içinde bir yerlerde sürekli uyanmayı bekleyen bir depresyona sahip olan insanlar" klübü diye bir şey var, biz onların üyesiyiz. :)

yarım bırakıldığınızı hissettiğiniz içni her şeyi yarım bırakıyor olabilirsiniz. ama şu şansınız var, kendinizi bütünlemek için başka insanlara ihtiyaç duymamayı öğrenmişsiniz. en azından şu yaralı halinizden kurtulana kadar hayatınıza kimseyi almamanız kendi hayrınıza olacaktır, zira o yarımlığı başka insanlarla giderdikçe daha büyük bir boşluk oluşur içinizde.

üniversite ankara'da mı bilmiyorum, eğer öyleyse bile ders çalışma ortamını ya da okula uzaklığı bahane edip yurda çıkmanız çok faydalı olur. maddi olarak nasıl olduğunuzu bilmiyorum ama devlet yurdu da kabul edilebilir, en azından farklı kişiler, ve hepsi üniversiteye gelmiş kişiler olacağından faydalı olabilir.
bi de şeyi düşünmeyin, yani yaşım büyük, çok sivrilmeyim ya da dikkat çekmeyeyim değil. belli ki yeteneğiniz olan bir alan, zevk alacağınız bir alan seçmişsiniz. budnan sonraki tek hedefiniz buna yoğunlaşmak olsun, tadını çıkararak üniversite hayatınızı geçirin. ders çalışma metodlarıyla ilgili birsürü şey yazmışlar zaten, yabancı dille alakalı bi bölümden mezunum, daha fazla bilgiye ihtiyacınız olursa mesaj atın. ama aynı zamanda okul dışı aktivitelere de katılın. bir başka yabancı dil alın mesela, seçmeli falan. imkan varsa kursa gidin. yarım bırakmayı pek de sallamayın, temel önemlidir ;)

2- hepimiz ölücez. ve belki hayatta gerçekten de yaşamaya değer çok da bişey yok, her şey belirlenmiş, her şey sıradan. herkes kötü. ama nasılsa ölücez. koşmaya gerek yok yani. şimdiki hayatından memnun olmadığın belli, bunun sen de farkındasın. elinden gelenin en iyisi, şu anda seni mutsuz eden insanları minimal ölçüde hayatına dahil etmen, yeni bir yola girmen. arkadaşların, eski çevren, yer yer ailen bile bu gruba dahil. tek başına ayakta kalmayı pek çoklarından daha iyi başaracaksın. sadece ufacık bir umut varsa içinde geleceğe dair, onu besle. ne anneni, ne babanı, ne geçmişini değiştiremezsin, ama gelecek senin elinde. elinde olanın üstüne eğil.

ilaçlarını kullan, gerisi gelir..

compadrito +1

kendine acimayi birak! sen acincak durumda oldugunu düsündükce ve kendine acidikca etrafindaki insanlarin da sana acimasini bekliyeceksin. bu anormal degil zaten, herkes böyle isliyor maalesef ama en zayif nokta da bence bu.

sen gercekten annenle babanin ayrilmasinin, ardindan babanin annenin en yakin arkadasinla evlenmesinin senin hayatini (altini ciziyorum) bu kadar olumsuz etkilemesinin resmen alt üst etmesinin dogru olduguna inaniyo musun? özür dilerim acilarini kücümser gibi konustugum icin ama uzaktan bakman lazim durumuna. bi kac arkadas anlatmis, ben de anlatabilirim ne kadar sikintilar cektigimi vs. yani tek sen degilsine getirmek istiyorum lafi. o bahsettigin 'üvey anne tarafindan hor görülmek, fikirlerinin önemsememesi'ni (bazi dogustan kendine güvenenler haric) herkes kendi öz annesinden yasiyor. muhtemelen 'yabanci' birinden gördügün icin agrina gidiyordur bu muamele. cocuklukta genclikte neler olduysa oldu, ya da halen olmakta. ama baksana, 20li yaslarin ortasina geldik, büyüdük. denedik yanildik. carpa carpa da olsa bi yol cizdik. anne ve babadan haric hayatimizin oldugunu ögrendik. dogrusunun kendi yolumuzda gitmemiz gerektigini bildik. anne babanin etkisi olmadan yasamak yani anne babayi hayatinin merkezine koymadan yasamak zor gercekten. ben de su anda bununla cebellesiyorum. demek istedigim anne babayi hayatindan sil, evden git, basina buyruk yasa degil. anne baba üvey anne. bunlar senin hayatinin bi parcasi, hayatindan ciksalar yerleri asla dolmayacak. aslolan kendi isteklerin dogrultusunda hareket etmek. o kizar sunu yapayim, su gocunur bunu söylemeyim gibi degil. onlara göre degil kendine göre yasamak. biraz kendini toparlayip, plan kurup evden ayrilmani ben de tavsiye ediyorum. bi planinin olmasi önemli ama.

'ya beni anlamiyolar ki' diye geciriyosan icinden hala, hala acinmayi bekliyosun. seni yüzde yüz anladigimizi söyleyemem, muhtemelen anlamiyoruz hissettiklerini. birak anlamayalim, biz anlamayinca konuya hakim bi sen kaliyosun. icinden kIs kIs ya da tss tss gülüp, eglen bizimle. bi kac yil öncesine kadar sikayet manyagi idim . genel olarak hayatimla ilgili ya da gün icinde yasanmis büyük kücük her olayi sikayet edip agla sizla bitiremiyordum. ooeeh ama ya. cevreye zarar. o degil, söylene söylene negatif yükleniyo insan. neyse konudan uzaklasmayim. bugünden yarina degiscek seyler degil. üzerinde düsünerek zaman icinde biraz da kendini kontrol ederek düzelcek bi sey bence. bosluktan bahsetmissin ya - o bosluktan hepimizde var. gün icinde hepimiz kendimizi yalniz, yetersiz, caresiz ve bulundugumuz yere ait degilmis gibi hissediyoruz. bu boslugu normal bir sey olarak görmeye calisiyorum ben. bazen yogun hissediliyo bazen degil. ama bizi hic bi zaman 'aci yüklü' ya da ayricalikli yapmiyor bence.



her seyden ama her seyden önemli olarak sunu görüyorum: dertlerini herkesle paylasma! özellikle tanimadiklarinla. tamam acilar paylastikca azalir, kesinlikle dogru. ama sen intihar düsüncelerin oldugunu yazmissin. eger kafanda dolanan tilkileri tesvik eden olumsuz birilerine denk gelirsen, bi iki kivilcima bakar.

umarim ben de dogru kelimeleri kullanabilmisimdir.

aile durumları konusunda babanla oturup sinirlenmeden ağlamadan konuşmayı dene.
sadece sınavlardan önceki gece 2 saat falan çalışıp sınavlara girdim.
okul 4 yılda bitti.
en büyük avantajım okulda sevdiğim bir sürü ders olmasıydı.
oturup ekonomi programı dinler gibi dinliyordum dersi.
okula gereken önemi ver gerisi geliyor zaten.
abanıp her gün ders çalışmanın alemi yok bence.
ölümü düşünme kendini ezik hissetme
o psikolojiyi kimsenin yaratmasına gerek yok sen kendi içinde yaşatmaya başlamışsın.
üvey annene tavrını belli et.

evden çat diye ayrılmak zor,
perişan olursun perişan,
devir para devri.
iş okul hayat bunlar önemli şeyler,
öncelikli olarak iş ara bence
ekonomik yönden rahatlarsın hemde para biriktirirsin.
kolaylıklar dilerim.

herşeye rağmen hayata bakış açınla ilgili biraz da.

mesela: www.youtube.com

önünde yepyeni bir hayata başlamak için inanılmaz bir fırsat var: üniversite. bunu değerlendir. bu ülkede herkes ingilizce bilirim der ama kimse aslında bilmez doğru düzgün. ingilizcene çok güveniyorsan iş ara, sadece ingilizce gerektiren işler fazlasıyla mevcut mesela part time banka çağrı merkezleri. yorucu olur ama en azından hem ev ortamında daha az kalmış olur hem de para kazanırsın.

hiç işe girmedin diyelim bu sefer de üniversite zaten yeterince zamanını alacaktır. kendini geliştir 4 sene içinde sonrasında iyi bir iş bulursun hayatın da yoluna girer.

o ruh halinin de tamamen değişmesi zor bi durum. her ne kadar ilaç almaktan nefret ediyorum desen de bi sürü ilaç kullanmış biri olarak bağımlı gibi yaşamak kötü de olsa o ilaçlar hayatı daha katlanılır kılıyo, bunu kullanmadığın zamanlarda sen de farketmişsindir. doktora hep mi ilaç kullanıcam dediğimde ömür boyu kullanan insanlar var bu kötü bi durum değil demişti ki haklı.

üniversiteyi gene ankarada kazandın sanırım keşke istanbul izmir yapma şansın olabilseydi. ama yatay geçiş olayı var. ve puanın başvurağım okuldan yüksekse şartsız alıyorlar hadi yüksek değil diyelim o zaman da bu sene derslere asıl ve 3 civarı ortalamayla istediğin şehre geç. ailenden izin almak zorunda değilsin. daha doğrusu neden izin alıyorsun? yurt ortamı bile şuanki ortamından daha iyi gelir sana eminim.

hı bi de 25 yaşında universiteye başlamayı da sorun etme zaten göreceksin bi sürü kişi var o yaşta okuyan.

kendimden örnek vererek başlıyayım, ailemden uzaklaşmak ve tek yaşamak gibi bir düşüncede bende uzaklara yazıp bir okula başlamıştım ne yazıkki başaramadım.. bıraktım geri döndüm ve ailemle yaşıyorum uzun vadede tek hedefim şu okulu kendime yatırım yaparak bitirmek..22 yaşındayım ve önümde 4 sene daha var.

öncelikle üniversite konusuna gelince, o üvey anne profili kardeşlerinin olması, o evde sanki huzur bulamıyacakmışsın gibi geliyor bana..üvey annenin dırdırı çekilmez dolasıyla bu seni gene etkileyecek, başarısız olmama adına öncelikle o evden ayrıl derim.. ama bunu babanla oturup mantıklı bir şekilde konuşarak yapmalısın..evde huzursuz olacağını, üvey annenle geçinemediğini, okulunu etkilediğini söyleyerek..eğer baban seni dinlemiyorsa aileden bir yakınla bu durumu konuşup babana anlatabilir.. olurda evden ayrılırsan ki bu senin için çok iyi olur ilk yıl yurtta kalmak çok insan tanıyacağın için mutlaka içlerinden biriyle kafa dengi bulursun belki eve çıkarsın tabi yurt şartlarını da düşün sadece yatmaya gideceksin, etüd salonları, kütüphaneler ders çalışma açısından daha iyidir... devlet yurtlarına bak, git yurt müdürleriyle konuş belki yedek kontenjandan açılabilir.. kyk'nın kredi, burs, üniversitenin bursları bunları mutlaka araştır tabi biz ailenin durumunu bilemiyoruz o yüzden aklında bulunsun diye söylüyorum..

ders çalışma konusu genelde sınavdan önce çalışma deriz ama aynısını kendimiz yaparız.. belki derste dinlediklerin ve sınavdan önce 1 saat bakışla yetecek..bu çalışma konusunu sen kendin ayarlayabilirsin..

üniversitede kendine ne kadar çok yatırım yaparsan, uzun vadede bunun karşılığını mutlaka alırsın..

git aşık ol falan demiyorum çünkü kötü olduğu zaman kendini daha da umutsuzluğa sevk edebilirsin diye bunlar elbette zamanla olacaktır. elbette karşı tarafa bir şans verebilirsin ama hayatın merkezine kendini koy..

şimdiden başarılar

gönullu olarak calisacagin bir mesgale bul kendine mesela kimsesizler yurdu ya da hayvan barinagi gibi, sana donen sevgi kendine gelmene yardimci olur, kafan dagilir farkli hayatlar nasil yasanmis ve yasanmaya da devam ediyor gorursun, anlattigin durumunla o hayatlari karsilastirdiginda emin ol cok dersler cikar yasama tutunmaya dair...

cemal arabacı, ertuğ pasajında. iyi sanatçıdır ama başı kalabalıkken ya da keyfi yokken yaptırmamak lazım. yanındaki arkadaşlar da çok başarılı. elbette nispeten biraz pahalı.
www.arttattooankara.com

tattoo line - mustafa. bu da bestekarda yakın ikisi birbirine. www.tattoo-line.com
sitelerinden yaptıkları dövmelere bakabilirsin, gidip direk görüşebilrsin. ben olsam o civardaki bütün dövmecileri gezerdim şöyle bir. en son bu ikisinde karar kılabilirsin ama :)

www.ilacrehberi.com

teknik bilgi degil yorum lazim.

yaptiklari is temelde ayni, yani serotoninin sinaptik araliktan geri alimini durduruyorlar. ama bunu yaparken farkli maddeler kullandiklarindan bu ilaclarin olusturacaklari istenmeyen yan etkiler de farkli miktarda olacaktir. bunun disinda kanda kaldiklari sure, dolayisiyla etki sureleri de degiskendir.

ailemin yetiştirme tarzı.

bebekliğim boyunca (2,5 yaşına kadar) bana (annem çalıştığı için) bakan gencecik teyzem, kalp krizinden ölmüş. dediğim gibi 2,5 yaşındayım.

annem değil ama (o, dünyaya kapatmış kendini bu ölümle) çevremizdeki eş dost ahbap, bana teyzemin yokluğunu "allah baba onu yanına aldı" olarak açıklamış... "allah baba"ya ilk garezim ordandır :) daha o yaşta ateist söylemler geliştirmişim anaokul arkadaşlarımla konuşurken :)

ilerleyen yıllarda okuduk ettik işte, çizgi bozulmadı... mantıksız gelen ve bilime aykırı şeyler yüzünden diyeyim inançsızlığım. (o yıllarda teyzemin ölümüyle başlamıştı bu "açıklamalardan tatmin olmama" olayı)

ama şu çok önemli; inancın akılla değil, manevi dünyayla alakalı olduğunu düşünüyorum genel eğilim bağlamında. dolayısıyla inanan insanları asla kendimden zayıf-akılsız-şusuz-busuz görmem... bu tamamen bir tercih meselesidir. tamamen özneldir.
ve kimsenin diğerini "sen neden öylesin" diyerek ötekileştirmemesi gerekir.
bazı insanlar bu konuda rehber olarak aklı alır (ben gibi), bazıları kalbi alır (genel çoğunluk gibi)

birisinin aşk, diğerinin mantık evliliği yapması gibi bu. herkes kendi tercihini yaşar ve ötekilere de bunu sorgulamak/hele ki yargılamak asla düşmez/ düşmemelidir.
bence...
(edit: son kısım soruyla alakasız oldu sanırım ya)

düşünmem, sorgulamam, her şeye bir neden, her şeyde bir mantık aramam diyebilirim kısaca.

agnostiğim. Benim nedenlerim şunlar:

1)dini kitapların insan yazımı olması ve kendi içlerinde çok fazla çelişki barındırmaları,
2)her dinin ayrı kurallar koymuş olması, herkesin bu yazılanları da kendilerine göre yorumlamakta olduğu gerçeği,
3) insan aklı ile söylenen bu şeylerin doğruluğunun asla bilinemeyecek olması. sorguladığım şeylere kesin cevaplar verilemiyor. 5 duyu organımızın hiçbiriyle de bu konuları duyumsayamadığımız için olasılıklar üzerinde gitmekten başka çaremiz yok. Yani: olabilir de olmayabilir de. Ama hayatı buna göre yaşamak anlamsız, erdemli, dürüst, vicdanlı yaşadıktan sonra tanrı/allah/bir güç var veya yok, umurumda değil. umurunda olan çoğu kişinin de hayat tarzını tasvip etmediğimden, bir yararını görmüyorum.

kızların bu olayı çok sevmesi. Ayrıca komplike bi hava yaratıyo

sorry babe, complex man you know

bilim.(nokta)

çocukken, hayatın anlamsızlığı, kötü insanların çokluğu , tanrıdan dinden bahseden insanların iğrençliği yüzünden hiç bi zaman tanrıya inanamadım.ikincisi, dinin merkezindeki sonraki hayat kavramının insanları körleştirip daha rahat sömürmek için olduğunu farketmem.tanrıya inanmadım ve inananların ''körleşmiş'' olduğunu düşünüyorum.din saygı duyulucak bişey değil ayrıca.

Dini bütün bir ailem var, ben deistim. Dini sorgulayınca bir sürü "onu olduğu gibi kabul etmen lazım, sorgulamaman lazım" felsefesini benimsememi gerektiren argümanlar olduğunu gördüm, yok yea...

Dini her şeye alet eden yobazların da etkisi büyük.

Sene 2009 Ramazan ayı, oruçluyum, içimde kalan son inanç kırıntıları da bir olay yüzünden yok oluyor ve orucumu iftar gelmeden bozup direkt sol kolumdaki dövmeyi yaptırıyorum, akşamına da içmeye gidiyorum. O günden beri deistim. Bu da böyle bir anımdır.

iyilik yapmak/ kötülük yapmamak için allah korkusu gibi negatif bir dürtüye ihtiyaç duymamam. ve insanların neden duyuyor olduğunu anlayamamam. yukardakilerin çoğuna ek olarak tabi.

bi de cennet cehennem mevzusunu mantıksız bulmam. genellikle islam üzerinden gidiyor zaten bizim argümanlar.

tabi sorgulamaya iten etkenlerin en önemlisi de toplumsal baskı bunu es geçmeyelim.

çükümün yamuk olması

ben de olmama sebeplerimden birisini söyleyeyim. hayvanların bile yavrularına şevkat duyması.

yörem mutfak
incilipınar sofrası
imam çağdaşta baklava yiyin, kebapları da iyidir.
şırahanı
fiko nohut dürümcü
bi de şehreküstü tarafında bi yer vardı da unuttum.
stadın karşısında ciğerci mustafa mı vardı ananın yeri öyle bi yerdi orda cartlak kebabı.
karagözde katmer
cevizli köfte bissürü var her yerde.
bi de kereviç . tam da bayram vakti bütün pastanelerde vardır :(

bayramın 3. günü ailem ile gitmeyi planlıyorum, şöyle sabah beyran içeceğim, öğlen kebabı ıvırı zıvırı yiyebileceğim, daha sonrada gezip görmemi tavsie edeceğiniz yerler hakkında bilgi alabilirsem müthiş olur

Aman diyim Cavusoglu'nu ihmal etmeyelim.

www.cavusoglu.info

Eğer et yemek istiyorsan kesinlikle halil ustay derim. İmam çağdaş biraz daha komplike gibi. Baklavasyıyla falan ama Halil ustayı tek geçer tavsiye ederim.

imam çağdaşı boşver direkt halil ustaya git.
bir de çulcuoğlu var orayı da dene mutlaka.

uyarı için teşekkürler

Ayrıca belirtmek isterim Halil Usta'nın yeri biraz kıyıda köşede kalmakta. Yerini tam öğrenip yola çıkmnanı tavsiye ederim.

halil usta için karşıyakaya giden minibuse binip halil ustaya gidicem demen yeterli. saolsunlar gelince indirip tarif de ediyorlar.

antebe şehir dışından gidecem yol tarifine google maps ten baktım inş çıkarabilirim daha önce antebe gitmedim bakalım nolcak

Sahan

yalnız bayram günü bazı yerler kapalı olabiliyor. en azından baklava servisi sıkıntılı olabiliyor. önceden ayarlamışken bi arayıp konuşun derim.

26 ağostos 21.36 da NTV Halil ustadaydı (bkz: şu an). kaçırıp izlemek istersen belki bu linketen (git: tvarsivi.com ) saniye saniye de olsa takip etmek istersin.

beyran için metanet is the best. çağdaşta fıstık sarma yiyin oyş :)