@krem peynir tam tersini söylemiş.

Tek yumurta ikizi 1/285 ve sabit.
Çift yumurta ikizi anne tarafında varsa, yardımcı üreme teknikleri kullanıldıysa (kısırlık tedavisi için ilaç vs.) veya anne yaşı 35+ ise 1/50'ye kadar çıkıyor.

eğer delirmediyseniz ikiz istemezsiniz.

Boşaldıktan sonra kadın bacaklarını havaya kaldırarak beklesin 1 saat öyle dursun.

Sonra 2.defa yapın ve aynısını tekrarlayın.

Karşı taraf acele cevap beklemiyorsa tümden yazarım. Taksit taksit yazanlara sinir oluyorum.

Lim5 bana sinir oluyor mesela :D

tümden yazıp yollamışlığım çok nadirdir.

ben de coyoteden örnek vereyim.

ben de bu şekilde
yazıyorum
ama genellikle heyecanlı
bir şey anlattığımda
böyle yazıyorum
bazen de
cümle cümle gönderiyorum
belli olmuyor.

Misal, bir cumlede 7 kelime varsa 7 kere telefonun ötmesi sahiden abes ve rahatsiz edici. Hatta uzun bir sey yazacaksa bu kişi ohoo. Ben bildiğin noktali, virgullu uzun uzun blok yazıyorum istedigimi.

Konuşma şeklinde yolluyorum. Nasıl konuşacaksam, vurguyu nasıl yapacaksam öyle. Cümleyi bir çırpıda kurmak istiyorsam öyle yazıp yollarım, sonra başka cümleler filan.

Ben de geliyorum
Beni beklemeyin ama siz yine de

Gibi mesela.

Blok halinde gönderiyorum.

kelime kelime yazanlardan hiç hoşlanmıyorum, o telefon titreyip ses çıkardıkça kanım çekiliyor, gözlerim kararıyor. bi keresinde 15 defa ötmüştü art arda ON BEŞ

tek parça halinde yazmayanları gördükçe sinirlenip kafalarını duvara sürtüp kıvılcım çıkartmak istiyorum. eminim çoğu şu 5 bin sms dönemine denk gelmiş;

slm
aşkım
naber

yazan tiplerdir.

ben de allahtan o tipler yok. bir yazsa cevap falan vermem.

taksit taksit yollarım 5 saniyede 15 bildirime neden olan herkesi kınıyorum. göndere basarken telefonunuz ekranı kırılır umarım.

ben blok halinde yazıyorum. kelime kelime yazana da uyuz olmam ama otobüste falan tek tek yazanlar yüzünden saniyede bir o mesaj sesi geldi mi birilerinden kafayı yiyecek gibi oluyorum. lan zaten telefon elinde, anlık yazışıyorsun. telefonu sessize ya da titreşime al gitsin.

tümcüyüz biz abi

normal bir insan gibi yazıyorum. blok halinde.

cümle cümle yolluyorum.

Paragraf paragraf yazmam, cümle cümle olur ama asla kelime kelime olmaz.

Özellikle bişe anlatıyorsam konuşuyormuş gibi yazarım, her mesaj bi nefese denk gelir.

Eskiden tek tek yazardım nedense değişmiş. Cümle cümle yolluyorum. Ama emin olamadım şimdi.

ya tek tek değil ama tümden olayı da yazmıyorum yani.
ama bazen karşımdaki kişiye göre değişiyor yazım şeklim. bir keresinde kelime kelime yazmıştım 3 kez telefon ötünce karşıdaki de çok şey yazdım sanmış.
ben
de
bir
şey
yaz
dın
san
dım
yazmıştı ayrı ayrı, o günden beri kendisine tek seferde yazıyorum.
ama genelde
şu şekilde
yazıyorum yani
parça parça.
hatta bu aralar yazmaya çok üşenip ses kaydı atıyorum.

Eğer tek bir cevap yazıcaksam ve o kişiyle konuşma devam etmicekse tek seferde yollarım ama uzun bir muhabbet söz konusuysa ayrı ayrı yolladığımda oluyor ama kelimeleri tek tek olarak değil cümleleri bölerek yolluyorum.

eğer bir şey anlatıyorsam destan yazarım. normalde de cümle cümle.
şimdi çıktım
geliyorum
gibi

Kelime kelime hiç yazmadım hayatımda. Uzun bir şey anlatacaksam falan paragraflar halinde yazıyorum genellikle. Bir olay anlatmayıp karşılıklı konuşma halindeysem de cümle cümle yazıyorum.

2-3 cümlelik parçalar halinde yolluyorum. Gece geç vakitte aklıma bir şey gelir de yazarsam, ya karşıdaki uyuyorsa diye her şeyi tek bir blok halinde yazıp yolluyorum.

Kelime kelime yollayanlar bende şöylekonuşanlar gibi bir etki bırakıyor: Yani dedim, sen dedim, neden dedim, her kelimeyi dedim, ayrı ayrı dedim yazıp dedim yolluyorsun ki dedim. Tam olarak böyle evet :) Hele telefon hemen elimin altında değilse ve bir anda peş peşe yüz tane bildirim sesi gelirse deliriyorum, karşımdaki yeterince samimi olduğum biriyse çemkirdiğim de oluyor.

ben paragraf şeklinde yazıyorum uzun bişeyse, ama acele bişeyse de parçalı yazıyorum.

sürekli parçalı yazanlara biraz ayar oluyorum ben de...

Kelime kelime yazanlara gicik oluyorum +1

Uzun paragraf yazdigim da cok nadirdir, cumle cumle yaziyorum ben çoğunlukla.

kelime kelime yazmak ne ya

iletişim denen kavrama bakış açısını öğrenmek istemezdim bu tiplerin

Hepsini bir yazarım. Kelime kelime yazanlara sinir olurum+1

Sürekli uyarı geliyor deli oluyorum.

Kelime kelime yazana gıcık oluyorum, bir kerede Gılgamış destanı yazanlara da gıcık oluyorum.

Başkalarını da gıcık etmekten zevk almadığımdan cümle cümle yazıyorum.

cümle cümle yazıyorum. +1

fakat ne kadar da "müthiş" şeyler için deli oluyormuş insanlar yahu. yok çıldırmalar, yok şiddet eğilimini içinde hissetmeler falan. enteresan.

Söylemek istediğim neyse yazar öyle yollarım. Cevap bekleyen karşı taraf bazen sinir olabiliyor ben yazarken karşıdan gelen mesajları görüyorum "hadi", "çabuk ol", "yazdığın kadarını yolla gerisini sonra yaz" gibi şeyler.
Paragraf paragraf yollarım öyle seviyorum.
Tek tek yollayanlar da yakınlarımsa uyarır (genelde takmıyorlar), yakınım değilse sık mesajlaşmam.

hayır pil daha bile uzun dayanır. hele ssd varsa çoh gzel olar.

Benim 2 defa pilim öldü. Sürekli şarjda dururdu arada bir çıkartırdım. Yeni pil aldım, şarj olunca fişten çekiyorum.

dört yıl önce aldığım samsung laptop'ı hep bu şekilde kullandım. pil konusunda hiçbir problem olmadı. grafik tasarım programları kullandığım için zamanla ortaya çıkan performans sorunları sebebiyle yeni bir bilgisayar aldım. iş için gerekli olmasa en az iki yıl daha kullanırdım eskisini.

sıkıntı olmaz. ayda bir defa fişten çıkarıp pil bitene kadar kullanın yeterli.

hangi ülke olduğunu söylersen daha net cevaplar verebilir insanlar ama olur diyorum ben. yalnız direkt yurtdışına açık olarak gelmez hat, özellikle açtırman gerekebilir o ülkedeyken.

Herhangi bir avrupa ülkesini kastetmiştim. teşekkürler.

dünyanın neredeyse tamamında yolda bile kart ve kontör satılıyor. ve çok uzcuz. avrupada ingilterede mesela bakkallarda bile 90 penny ye kart alabilirsin. evet roaming açık hemen hemen hepsinde. ha bu arada pasaport falan isteyenleri olduğu gibi hiç istemeyenler de var. genelde italya wind hattı ister pasaport ya da kimlik. hatta şöyle bir anımı anlatayım gemide çalıştığım zamanlar internet için sim kart gerektiğinde limanlardaki kilise papazlarını arardık gemiye kadar getirirlerdi.

Alınabilir. O ülkeden alır gelirsin. Türkiye'de kullanılabilir ama çok yazar. Ne işe yarayacak?

karda yuvarlanmak mutluluk belirtisi mi? bence değil

www.gidahatti.com

Ben de karlı resim koydum. Çok mutluydum valla İzmir'e kar yağdı sonuçta :)

İnsanların çoğunun internette gösteriş yaptığını düşünüyorum.
Sürekli ay çok mutluyuz kalp. (Yalandan gülümsemekten yüzü ağrıdı.)
Haberim yokken çekmişler ne kadar doğalım kalp. (Poz verdi, 100 milyon kare içinden seçildi.)
O yüzden iki arkadaşımın artık asla resmini çekmiyorum. Şuramı da çek, buramı da çek.

Sen bir de instagram'ı gör :D

Karda mutlu aile keyfi fotoğrafı paylaşan ve aynı zamanda çocuğun bile haberdar olduğu çirkin bir aldatma vakasıyla boğuşanları biliyorum. Özel olarak "mutluyuz" mesajı veren her insanda bir sıkıntı var, Allah kimseyi o duruma düşürmesin kafana takıp üzülme.

gratislerde gözlük temizleme mendilleri var onunla temizliyorum. ben gözlüğü arada sırada takıyorum 2 ayda bir falan onun dışında lens.

atasundan verdikleri fısfıs vardı arada bulursan ondan sıkıyorum gözlük bezine yoksa direk tişörtle hallediyorum.

Haftada bir şampuanla yıkıyorum. Onun dışında penye bir kumaşa siliyorum. Plastik gözlük :)

Normal gözlük bezi ile siliyorum, arada yıkıyorum. Kemik gözlük, o burna değen şeffaf malzemeden yok.

Kemik gözlük. Sabah evden çıkarken bulaşık deterjanıyla yıkayıp peçete mendille kuruluyorum. Gün içinde parmaklamışsam veya sabah vaktim olmamışsa ıslak gözlük silme mendilleriyle siliyorum.

Bazen fısfıs ve bez bazen de köpüklü bulaşık deterjanı ve süngerle yıkama. Dışarı çıkarken lens kullanıyorum evde gözlük. Bundan önce kemik çerçeve vardı burnumu tahriş ettiği için diğer modellerden alacaktım. Gözlükçüm bi çerçeve tavsiye etti, görünümü kemik gibi ama farklı bi malzeme.çok hafif. Ayrıca burun kısmında da o plastik şeylerden var. Normalde kemik modellerde o yok bir tek bu marka üretmiş çok da ucuz bişey. Niye diğer markalar yapmamış anlamadım. Şimdilik rahatım ama alerjik dönemlerimde burnum yine yara oluyor.zaten sorun çerçevede değil bende sanırım.

kemik gözlük , tişörte siliyorum

bazen musluk altında suya tutuyorum. suya tutma imkanı yoksa bol miktarda fısfıs ile yüzeyindeki tozların gitmesini sağlıyorum. böylece tozların yüzeyde kalıp bezle sildiğimde camı çizmesini önlüyorum. sonra özel beziyle (gözlükçünün verdiği bez) siliyorum. burnun oraya gelen parçaları gözlükçü ücretsiz değiştirmişti cam değiştirdiğimde.

Tek kullanımlık gözlük temizleme mendilleri var. Watsons, Gratis, Rossmann tarzı yerlerde satılıyor. Ben onlarla siliyorum. Hep aynı bez ile silmeyi pek hijyenik bulmadığım için kullan at ürünleri tercih ediyorum.

Kemik gözlük. Az bulaşık deterjanıyla ılık suda yıkıyorum. Kuruyunca kalan su lekelerini watsons'da satılan Kruidvat gözlük temizleme mendiliyle silip onun da lifi, tüyü filan kaldıysa bir hava üfleme pompası var (tansiyon aleti pompası gibi, ucunda ince bi plastik boru var) onunla üflüyorum. Bu son adım biraz obsesiflik ama aynı üflemeyi ağzınla yapınca bazen tükürük sıçrayor, sonra başa al.

klasik çerçeveli gözlük. hohluyorum genelde, üzerimde ne varsa onunla siliyorum.

yarım çerçeve kullanıyorum. ben de atlet-tişört-bilimum kıyafetle silenlerdenim. ama bunlar hemen çiziyor camı. ben çizilmez kaliteli bi cam almıştım 1 yıldır iyi idare ediyor

seks yapmak zorunda kalmayacağı içindir belki diyecem ama çok da anlamlı olmuyo

Nörosifilis olmuş da beyni yanmış gibi geldi.

House Md'de de vardı öyle bir bölüm, yaşlı kadın birden flörtöz davranışlar sergiliyordu. Gençliğinde kaptığı frengi beyninde bazı bölgeleri mi ne etkilemiş davranış bozukluğu vardi. O bölümü bulursan izle. Demek ki o senaryodan aşrmışlar.

insanin öz koruma ile ilgili hareketleri reflekstir, kimseyi boyle bir sey icin (beni tutamadigi icin) sorumlu tutmam. kendimin ayni durumda ne yapacaginin garantisi yok. cok sevdigim, sen ölmezsen o ölecek dendiginde kendi ölümümü sececegim biri var hayatimda mesela ve onu refleksimi aşıp tutabilecegimin garantisi yok.

robokot +1, üzülürdüm ama böyle bir şey yüzünden onları sorumlu tutmazdım. kaldı ki beni kurtarmak için üç kişinin birden benimle düşüp ölmesini de istemezdim mesela... bundan korkmalarını anlayışla karşılarım. bu benim için dostlukta ve arkadaşlıkta kesinlikle var olması gereken şeylerden biri değildir. yani hiçbir dostumun benim için ölüme gitmesini beklemem. bunlar çok ekstrem şeyler. ben gider miyim? bilmiyorum. bunlar anlık şeyler. ne sözde kahramanlar var iş başa düştüğünde toz olan, ne "mıymıntı" adamlar var en tehlikeli anda sorumluluk alan. bunlar yaşamadan bilinmez. o yüzden ben tabii ki birazcık üzülürüm, hani sonuçta insan kendisi için ölüme gidebilecek birileri olduğu zaman kendini sevildiği için daha iyi hissedebilir ama çok da şeyapmam yani.

burada yardım istemeyi kesin koşul olarak sunmuşsunuz, yardım istememek gibi bir seçenek yok yani. benim düşüncem, kesinlikle düşecek gibi bir durumdaysam kimseyi çağırmamak olurdu.
bir anlamda, sizin söyleminizle onları denememeyi istemekle eşdeğer olarak görebilirsiniz. ancak kendisi de düşecek duruma gelip beni bıraktıysa iyi/yakın olup olmadıklarını sorgulamama sebep olmaz.

durum tanıdıklarınızın sizinle olan kan bağı ve/veya yaşıyla/hayatıyla da alakalı. benden genç veya daha çok yaşamasını arzulayacağım birinden bahsediyorsak zaten sorun yok, bıraksın hayatına baksın, çağırmam. benden yaşlı biriyse durum kendisine bağlı, çok fazla değişken var. mesela ebeveynlik gibi bir misyonu olan birini çağırmakla hata etmiş oluruz. düşünürsek benzer bir çok faktör çıkabilir sanırım.

yani bana el uzatıp çekmekle onları yargılayamam sadece, gerçek hayatta bu kadar basit değil bence.

Hayır. Bana ellerini uzatmış olmaları bile yeter. Robokot +1

ben insanın önceliğinin kendisi olması gerektiğine inanıyorum. deneyip de öleceklerini anladıkları anda vazgeçmeleri onları kötü yapmaz.

denememiş olsalardı sıkıntıydı benim için.

sürdürürdüm.

"bir arastirmaya gore" diye girmek istemiyorum, ama en az bir arastirmaya gore beraber kazalar atlatan ciftlerin ayrilma oranlari digerlerininkine nazaran daha yuksek mi neydi.

bir eylemde polis saldirisina kendisini birakip kacarak tepki veren sevgilisini anlatmisti biri.

baska bir eylemde eski sevgilimin yeni sevgilisi gelip yuzumu antiasitle yikadi mesela, kadina hurmetim baska turlu artti.

sarhosum; yazamadim, ama siz biraz anladiniz...

bence doğrusunu yapıyorlar
siteye en çok girenlere bak hiç bilmediğin nickler çıkacak.

Birçoğu eski yazar. Zamanla birikiyor ispiyonlar. En yardımsever kullanıcılar listesinde de yardım etmekle hiç alakası bulunmayan ve on cevabından dokuz tanesi çöp olan tipler var.

Yeni açılmış bir site değil burası, onlar da zamanında bolca burada bulunan insanlar. İspiyonlanacak bir şey görürsem ispiyonlarım, güzel bir şey ispiyon.

Ben olumlu yaklaşıyorum.

Hatta bir tanesini tanırım. Kendisi moleküler biyoloji alanında büyük bir ekibin içinde. Bir derde derman olmaya çalışıyor :)

moderasyon hakkaniyetli davrandığı sürece ispiyon canavarları bence aksine faydalı bile. biz nasıl ki yazıp çizerek katkı sağlamaya çalışıyorsak, onlar da bir nevi temizleyerek yardımcı oluyor. ben mesela ispiyon yapmam. o davranış gelişmedi bende. küfreden olursa ispiyonlamak yerine ben de küfrediyorum. halbuki ispiyonlasam daha iyi. o yüzden moderasyon rastgele, kafasına göre iş yapmadığı sürece (ki bence yapmıyorlar, şahsen memnunum, ehonomi çoheyi) ispiyonların zaten pek önemi yok. silinmesi gereken şey silinir, silinmemesi gereken şey silinmez. ama "silinmesi gereken şey"in silinmesi gereken şey olabilmesi için, birinin onu ispiyonlaması gerekir. o yüzden bence bu insanları daha çok sevmeliyiz.

senin düşüncene sahip insanlar kazandığı için şu an Sözlük tam bir bok çukuru. Moderasyon çalışırken tanım yapmayanlar anında uçurulurdu, soru başlığa cevap entry'ler falan... sonuçta bırakın bari burada çalışabilsn moderasyon.

@sen git ben gelmiyorum, anlayacağını bilsem sana cevap verirdim ama öyle bir ihtimal yok.

geçen embesilin teki aklınca beni küçümsemiş bir cevabında. ben de ona yaptım aynından. beni ispiyonlamış andon, ışık hızında sildiler cevabımı. ben de onu ispiyonladım onu silmediler. bu mu çalışan ve adil moderasyon? komik olmayın.

Ispiyon iyidir. Hollowlife kötüdür.

ron dennis'i tanıyorum. Bana bir ara yardımcı olmuştu. Sözlükte makale arayanlara da çok yardım ediyordu. Aşağıda yazana göre mod olmuş.

Ben görmüştüm yurtlardaki yataklara benziyor kalite olarak. Sürekli kullanım için değil de ekstra bir misafir yatagı olarak alınabilir diye düşündüm. Evimde 3 kişilik misafir yeri var 4.gelse açıkta kalır.açıkta kalmasından iyidir.

bu ürünü kullandım. müthiş ortopedik değil, bu fiyata zaten büyük bir beklenti olmaz ama rahat uyunuyordu.

Bende var, bimden almıştım. Yaylı yatak, inanılmaz rahat, yer kaplamıyor, iki kişi bile yatabilir genişlikte bence. Hala kullanıyoruz.

Bizdekini sattık pek rahat değildi.

Apple telefon desteğini ara. Destek süren geçse de yardımcı oluyorlar.

ben de yakın zamanda yaşadım. herhangi bir uygulamaya girince sesi kapattığımda sadece uygulama sesleri değil tüm ses de kapanıyor bazen. ana ekranda ses açma düğmesine basınca açıldığını farkettim tekrar. bir de tipik iphone bi kapatıp açınca bir daha yaşamadım sorunu.

fabrika ayarlarina donebilmen mumkunse bi de oyle dene derim

senin duyuruna cevap vermek ne kadar doğru bilmiyorum ama aylardır cevap alamamışsın madem fikrimi belirteyim. steve jobs değilim bu arada.

telefondaki bilgileri yedeklediğinden emin olduktan sonra telefona format at. yine aynı sorun olursa servise ver. bu arada sessize alan tırnağı bi kontrol et gevşeklikten kendi kendine kapatıyor da olabilir sesi.

Kapatıp açınca bir süreliğine düzeliyor, sonra yine aynı sorun yaşanıyor. Ses kapama tırnağından olamaz, diğer uyarı sesleri geliyor çünkü; sorun sadece çalma ve alarm seslerinde.

Rahatsız etme ayarını zamanlamış olma ihtimalin var mı?

Eğer ordan kaynaklı değilse direkt servise yolla.

Rahatsız etme de açık değil. Servise versem ne kadar zamanda sonuç alırım acaba?

21 iş günü süresi var.

Geçenlerde 4 günde yeni cihazla değişim yaptılar benimkini. Kuzenimde süreç 3 haftayı buldu yine yakın zamanda. Yani oldukça değişken.

Son bir soru daha sorayım o zaman; servis olarak illa İstanbul'daki satış merkezlerine mi vermek gerekli? Bulunduğum şehirde versem mesela süreç nasıl olur?

Bulunduğun şehirde servis varsa o da bakar. Ama süre yine 21 iş günü. Eğer şehrinizdeki servis gerekli görürse merkeze yolluyor ve süreci kendi takip ediyor. Siz yine cihazınızı şehrinizdeki merkezden alıyorsunuz.

Bir de çok sıra olabiliyor. Servisin Web sitesinden randevu alıp gitmek en iyisi.

var, benim.

Kim mesela?

En yardımsever kullanıcılar sıralamasında ilk 10 içindesin, bunu en iyi sen bilirsin sanırım. O nedenle isim verebilir misin ben şahsen merak ettim. Mesaj at istersen.

İlgi alanları geniş olabilir. Ben de olabilirim bu. Şunu bırakayım madem:
A human being should be able to change a diaper, plan an invasion, butcher a hog, conn a ship, design a building, write a sonnet, balance accounts, build a wall, set a bone, comfort the dying, take orders, give orders, cooperate, act alone, solve equations, analyze a new problem, pitch manure, program a computer, cook a tasty meal, fight efficiently, die gallantly. Specialization is for insects.

bir tane var, sen zaten biliyorsun o kişiyi. duyuruda çok sık gördüğüm isimler var ama bilmediği halde biliyormuş gibi görünüp poz kesmesi yönüyle dikkatimi çeken sadece bir tipitip var. a2 ingilizcesiyle çeviri kasar falan, gören 10 yıllık dil hocası sanır. daha doğrusu sanmaz, herkes ne mal olduğunu biliyor da kendisi farkında değil. gider okuduğu bölümü 10 sene önce bitirmiş adama iş öğretmeye kalkar vs. mesela basond da bazen "sigara içenlere bi soru" tarzı duyurulara "sigara içmiyorum." gibi fantastik cevaplar veriyor ama bu adamın kendini ispatlama çabasında olan bir dürzü olmadığını bildiğim için rahatsız olmuyorum. tam olarak senin dediğin şekilde davranan ve tiksindiren tek bir kişi var benim için.

bazı arkadaşlar üzerine alınmış ama burada devilred'in kastettiği karaktere sahip tek bir duyurucu olduğunu düşünmüyorum. çok fazla yazıp/çizen bir duyurucu olarak kendi savunmamı da vereyim: ben çok yazıyorum evet ama "uzman edasında" olduğumu düşünmüyorum. cevaplarımda sık sık duyduğum kadarıyla, bildiğim kadarıyla, emin olmamakla birlikte vb. ifadeleri kullanır ve tam olarak emin olmadığım konularda insanları yanlış yönlendirmemeye gayret ederim. cevap verdiğim 10 sorudan 9'u teknik bilgi gerektirmeyen, "yoruma dayalı" sorular olur. "her yerden çıkıyo oç" denir, kabulüm. "sevmiyorum hiç, götü kalkık piç" denir, ona da eyvallah. ama bana "bilmediği konular hakkında konuşuyo" denirse gerçekten üzülürüm. ha bildiğimi zannedip bilmediğim konulara atladığım olmuyor mu? oluyor ama ona da yapacak bi şey yok nabalım, insan bazı şeyleri yanlış hatırlıyor/biliyor. duyuru sayesinde onları da düzeltmiş oluyoruz.

ben de hukuki konularda yanlış yönlendirenlere kızıyorum çok fena. hele dün bi duyuru gördüm facia tavsiyeler vermişlerdi soruyu sorana. bir de tıbbi konularda adam gelip ilaç falan öneriyor. duyuru sitelerinin bugı da bu, bilen bilmeyen herkes gelip cevaplayabiliyor, ayıklama sistemi yok.

Benim de dikkatimi çeken bir iki kişi var. (Gerçi şimdi böyle yazıyoruz ama bize gıcık olan da vardır kesin)

Önemsiz konularda dert değil yazsınlar ama bazı sorular gerçekten bilgi edinmek amaçlı soruluyor ve ciddi anlamda yanlış cevap verenler oluyor, o büyük sıkıntı. Adam haa öyleymiş demek diyip gidip uygularsa geri dönüşü olmaz. Kendilerine nasıl güvenip böylesi bir sorumluluğun altına girebiliyorlar hayret ediyorum.

evet basond var mesela, her konuya cevap vermese ölür. Zaten kendisi de kabul etmişs. Ben bazen saglık konularına cevap veriyorum tipci olmadigim halde. Bilgim fazla cunku ama yine de doktora git derim sonunda.

Ben de yapıyorum bunu ama bildiğimi sandığım konularda yapıyorum. Bazen bilmiyor çıkıyorum ve aaa diyorum kendime. Yani şöyle, bazı konularda az bildiğimi zaten biliyorum da, o az bildiğimi doğru bilip bilmediğimi bilmiyorum. Olabildiğince 'Bence', 'Emin değilim ama' koymaya çalışıyorum ama çok ciddi, sağlıklı mağlıklı konularda 'Susayım ben' diye çekiliyorum. Çok suçlu hissettim şimdi, otokontrol yapayım azıcık. Tövbe edeyim.

ben bazen kıllık olsun diye cevap veriyorum. ama ciddi cevap değil.

yani kalp krizi belirtileri yazan birine ben profesörüm evde dur bir şeyin yok demiyorum.

ama misal 200 tl param ver nereye yatırım yapayım diyen adama ciddi görünümlü, meksika pesosuna yatır parayı önümüzdeki ayların en müthiş çıkışını meksika pesosu yapacak diyorum. soru ne kadar ciddiyse ben de o kadar ciddi oluyorum.

işin garibi gerçek hayatımda böyle yavşak biri de değilim. internette çok yavşağım.

uzmanlık gerektiren alanlar haricinde insanların deneyimini paylaşmasının neresi hata ki? zaten aksi durumda "sadece bu konuda kesin bilgisi olanlar cevap verirse daha iyi olur." gibi notlar düşüyoruz. zaten teknik alanda, tıbbi alanda, sağlık sorunlarında, hukuki meselelerde vs. verilen cevaplarda öylesine cevap veren kişilerin bilgisizliği, doğru cevap verenler sayesinde ortaya çıkıyor. bu aslında çok daha iyi değil mi? zira kimin cevaplarına itibar etmemeniz gerektiğini bu şekilde de anlayabiliyorsunuz.

@m e b

Tecrübesi yok diyorum zaten, tecrübesi olan anlatsın tabii. Hiç yüksek lisans mülakatına girmemiş, hatta daha lisans öğrencisi olan birinin her gün yüksek lisans mülakatına giriyor gibi tavsiye vermesi saçma mesela.

Moderasyon iyi çalışıyor. Saniyesinde cevap silebiliyorlar istediklerinde.

Bu soruya yanıt vermeyecektim ama bana saldırdıkları için yazıyorum.

der meister ve kurnaz. Bunların ikisi. Daha fazlası var da onları yazmayayım.

Bu iki kişi gereksiz. Boş beleş sorular sorup boş beleş yorumlar yapıyorlar. Bunlar olmasa da olur.

Soruyu soran direkt isim istemiş. Moderasyon bunu da silmesin bir zahmet.

Der Meister +1000

Edit: Yanlış anlaşılmasın, Der Meister'ın dediklerine harfiyen katılıyorum anlamında yazdım. Hislerime tercüman olmuş.

Edit 2: Afsgsg elime patlamış mısırımı aldım keyifle izliyorum olan biteni. Silme bu soruyu ara ara açıp okuyacağım :D

@devilred: elbette o noktada zaten katılıyorum. sadece benim dikkat çekmek istediğim nokta şu: uzmanlık/tecrübe isteyen konularda dahi sayın her şeyi bilen edasıyla yazanlar sert kayaya çarpıyorlar bir şekilde ve bu onları (sanmıyoum ama belki ben de öyle bir profil çiziyorumdur) bir sonraki duyurularda çalakalem cevap verme konusunda engelliyor. mesela siz denk geldiniz mi bilmiyorum ama hukuki bir duyuru vardı. bir hukuk öğrencisi kırk yıllık deneyimi var gibi cevap vermiş, ama sonra işinin ehli bir avukat kullanıcı onu adeta haşlamıştı doğru cevaplarıyla.


bu arada asıl duyuruya cevap vermem gerekirse: aleni cevap vermek istemiyorum ama bir-iki kişi var diyebilirim. "acaba doğru mu?" diye düşünüyorum, diğer kullanıcılardan doğrulayıcı, destekleyici cevap gelene dek.

öncelikle şöyle başlayayım,
yukarıda "var, benim" dememin sebebi beni örnek gösterecek kişilerin çıktığını bildiğimden dolayıdır.

Kendimi bilmediğim bir konu da biliyormuş gibi yapı insanları yanlış yönlendiren bir insan olarak görmüyorum ve mümkün olduğunca bu konularda yorum yapmıyorum.

Duyuruda çok yazıyorum evet bir çok kişide adımı görüp her şeye yazıyor bu diyor yorumlarımı okumuyordur bile ama önemli değil.

Çoğu yazdığım şey yorum gerektiren şeyler, sağlık, hukuk alanında tecrübelerim yada arkadaşlarımın tecrübesi varsa onları paylaşıyorum, kesin dayanağım yoksa başına "benim fikrim yada bence" ekleyerek yazıyorum.

Bazen de eşime şu kişi şunu sormuş dediğimde(onun alanı) onun cevaplarını yazıyorum (ki kendisinin bilgisayar başına geçmesi cevap yazması falan bi dünya iş hazır bilg. başındayken benim nickim ile yardımcı oluyoruz).

sözün özü: çok yazıyorum, bazen boş yazıyorum ama bilmediğim bir konuda insanları yanlış yönlendirmemeye gayret gösteriyorum.

haklısın ama bu tiplerden çevremizde o kadar cok ki. -mış gibi yapmasını cok iyi biliyorlar. (biliyor-muş, anlıyor-muş, tecrübesi var-mış daha gider bu) ben o yüzden buradakilerini normal karşılıyorum artık. geçen birisi sormuştu duyurudaki soruları cevaplarken kullanıcı adına bakıyor musunuz diye? yeri gelmişken söyleyeyim. Ben şahsen bakıyorum. Senin sorunda da bahsettigin gibi öyle adamlara cevap yazmıyorum, saçmaladığı yerde onunla tartışacağıma enerjimi başka şeylere harcarım diyorum.
Cevaplarını görünce yine nasıl yapsam da şu duyuruya da cevap versem demiş diye düşünüyorum.

herkes istediğine yanıt versin, herkesi seviyorum ben.

Durun siz kardeşsiniz. Yarın öbür gün yine yüz yüze bakacağız.
Her şeyi bilip hiçbir şey bilmeyenler hayati konularda yazmasınlar da gerisi çok dert değil.

bana da gecen 140tl'den altin almissin hata yapmissin diye matematiksel verilerle cevap veren adam bugun 148tl olunca duyuruma yazdigi cevabi silmis

ha bir de, dil konusunda gercekten bir halt bilmeden her dil sorusuna elinde tuzlukla atlayan sahsi ben de biliyorum. komik bir insan.

dissendium demeye gelmiştim ama çoktan demişler. +1 diyorum.

yatırım sorusunda dissendium, iş tercih etmek isteyen 5+ yıl tecrübesi olan insanlara fikir veren yine dissendium. ve her alanda her işe dair bir fikri var. kendisi benden küçük mesela çok imreniyorum her şeyi nasıl biliyor diye.

okuduğu için burdan bir de teşekkür edeyim, onun nickini fark edene kadar ben duyuru'da okuduğum şeyleri çok ciddiye alırdım. şimdi diyorum ki kim olduğunu bilmediğin bir insan yazıyor gaza gelme hemen. o konuda kendisine müteşekkirim.

Hukuki konularda sallamasyon bilgi verenler var, baktım ama silinmiş sorular isim bulamadım. Onların kafasını sürtmek istiyorum.

Saat 21:30 oldu ve çok zor bir gün geçirdim ricası: Arkadaşlar, ikili konuşma olduğuna inandığınız soruya cevap olmayan atışmaları temizlemenizi rica etmeye geldim. Yoksa girişmek durumundayım.

Benim de var dikkatimi çekenler, hatta ben de bazen yapıyor olabilirim diye düşünüyorum ama çok üzerine düşmediğim konu olursa sonuna iliştiriyorum genelde bana güvenme çok diye.

bu arada basond'a gözüm takılmıyor pek, benim için sorun teşkil etmedi, güzel bir abimiz.

ayrıca gönül rahatlığıyla nickimin hakkini veremedim+1

ben öyle yapanlardan cevabımı siliyorum. o şekilde mastürbasyon yapıyor bi de asdfasdf
kural değil tik, atmayabilir ama atsa iyi olur gibisinden.

Ekşi Duyuru Anayasası Madde 123

"Doğru cevap/cevapları bir zahmet işaretleyin, kimsenin kalbi kırılmasın. Cevap doğru değilse formalite icabı işaretlemeyin; hem ayıp, hem de kendinizi kandırmış olursunuz."

Kanun koyucu bu özelliği kullanma yetkisini soru sahibine bırakmış.

Gerçekten doğruluğu bulunan bir şey yazmışsam ve kullanıcı sırf ön yargıları nedeniyle bana birkaç kez tik atmamışsa, o kişiye bir daha çok iyi bildiğim bir konu bile olsa yanıt yazmıyorum.

kimse hiçbir cevaba tik atmak zorunda değil. tik almadığım zaman ben de bozuluyorum ama beğenmiyorsa atmaz yani yapabileceğin bir şey yok, bir şey yapmaya da gerek yok. ben görüş sorup, beklediği cevabı alamayınca tik atmayanlara uyuz oluyorum. tek derdim onlarla. gerisiyle ilgilenmem. hiçbir cevaba tik atılmamasına kılım bi' de biraz. bir çeşit "yazdığını okudum" mesajı çünkü o. 6 cevap gelmiş mesela hiçbirinde tik yok. adam geri dönüp verilen cevapları okudu mu bilemiyorsun bile.

der meister +1 duygularıma tam olarak tercüman olmuş.

Kendi görüşünü desteklemeyen cevaplara tik atmayanlara gıcığım en çok. Genel olarak tik atmayanlara da bozuluyorum, hele bi de uzun uzun bişiler yazdıysam sanki cevabıma kıymet verilmemiş gibi hissediyorum.

soruyu soran bazen cevap almak yerine kendi aklından geçeni ondan başkası düşünüyor mu diye soru soruyor. onun gibi düşünmediğinizde tik atmıyor. ben bozulmuyorum bu duruma hatta içten içe zevk alıyorum karşımdakini bozdugum için.

Bilgi soruları için bu madde hakikaten gerekli bir şey çünkü doğru cevapla yanlış cevabı ayıklamaya yarıyor. Dolayısıyla yanlış cevaba tik verilmese pek alınan da olmaz sanırım. "Bu şarkı ne"yi yanlış bilmişse, doğru değil anlamında tik atılmayabilir. En azından beklenti bu yönde ama kişiye kalmış.
Yorum sorularında ise doğru yanlış yok. Örneğin, bazıları herkesin cevabına tik atar, bazıları genelde herkese atar ama saldırgan bir cevaba atmaz, bazıları sadece beğendiğine atar, bazısı hiç atmaz. Yorum sorularında tamamen kullanıcı inisiyatifine bağlı. Gerçi bilgi sorularında da öyle ama umudumuz sadece doğru cevap için tik atılması. Yorum sorularında ise herhangi bir umudumuz yok.

Kişisel olarak da açıkçası tike bakmıyorum. Genelde yazdığım cevaba editleme dışında dönüp bakmıyorum zaten, yazdığımı bile unutuyorum. Yazdığımın soranın işine yaramasını umuyorum ama bakmazsa, beğenmezse haklı bir sebebi de olabilir. Yoksa da canı sağ olsun. Belki başka birinin işine yarar. Ayrıca, soruyu sorup bana cevap verme şansını doğurduğu için kendisine teşekkür ederim. Tikle ne yapacağı kendi işi, ben söyleyebileceğimi söyledim. Gerisini o bilir, ben bilemem. Herhangi bir kişiye bu nedenle gıcık olmuyorum.

aslinda kasttetigim daha cok aktroll tarzi duyurular, hatta su anda bir tane var boyle, aklinca soru ustunden yaglama yapiyor, akli basinda gayet aciklayici cevaplari kaale almiyor, kendi gorusundeki tikliyor, hatta cevaplarin altina kendi de cevpa yazmaya ve propagandaya devam ediyor.
peki bunu engellemek icin nasil bir sistem getirilmeli? misal ben tek tek kisileri, nickleri hayatta hatirlayamam, belki farkinda olmadan bir aktroll'e yardimci oluyorum, bunun onune nasil gecilebilir?

yukarıdakiler +1 diyorum
genelde görüldü işime yarıyor anlamında kullanılabiliyor.
Bazen farkında olmadan yanlış bilgi/link bile verse uğraşmış etmiş diyip tikliyorum.
Ya işine yaramıyor yanlış yazmışsam tiklemesin ondan gocunmuyorum asla ama sorusuna cevap vermişim kendimce araştırmış etmişim yardımcı olmaya çalışmışım o zaman tik beklerim.

doğal olan gördüm eyvallah deyip atması tabi ama tik atmazsa da işine yaramıyor demek deyip siliyorum cevabımı.

Görüşünü desteklemeyene tik atmayanlara sinir oluyorum. Mesela adam ''Kim haklı?'' diye soruyor. ''Sen haksızsın.'' diyenleri tiklemiyor. Bu tipler dışındakiler kendi bilir, çok da umurumda değil.

engelliyorum ve bir daha açtıkları başlıkları görmüyorum

greasyfork.org

eklentisi saolsun şuan bi 20-25 kişi engelli.

tamam aslinda ihtiyacim olan masa penisinin onerisiymis.

Yiğit Özer Tiftikçioğlu - Ege Üniversitesi

425 geldi bugün bana

425 oldu. Avans da 25 lira artmış diye duydum.

240 mi 260 mi ne almistim ilk, 300 oldugunda ne sevinmistik. 425guzel para :) afiyet olsun :)

@fakyoras 300 tl aldığımda 137 dolar alıyormuşum, şimdi 116 dolar alacağım. miktar artsa da satın alım gücü düşüyor, bir anlamı yok.

biraz konuştuktan sonra tekrar eski haline gelecektir, 3-4 ay çok kısa bir süre. 3-4 yıl sonra unutursun :)

Konuşmadığın için. Geri geliyor.

katalog verileri bir yalandan ibaret, referans noktanız o olmasın.

istanbul'da şehir içi 7-8 mümkün olabilir.

Yeni aldiysaniz yakit ilk baslarda fazla olur. Kar lastigi de tuketimi artirir.

fabrika ortalaması mı? senin ortalaman mı?

hava soğuk. dizeller geç ısınıyor. şehir içi kullanıyorsan araç ısınamadan duruyorsundur muhtemelen. falanlar filanlar.

otomatik vites mi diyecem ama otomatiğe bile çok. arabayı çok mu bağırtıyorsun ne yapıyorsun?

@cekilmis kayfe evet otomatik vites.

enjektorlerde mi bir problem var acaba?

bi de katalog verisi vs diyenler, yasayan ornekleri aynı arabada 5-6 arası yakıyorlar.

acaba hava sovuk diye mi la?

sürüş modu falan var mı? sport modda ise moturu bağırtana kadar vites değiştirmez. eğer her şey normalse mekanik bir sorun olmalı.

Aşırı soğuk ve karlı trafikte olur.

Fluence ile 6-6.5.

şehiriçi kullanımın ağırlıkta ise, dur kalk bol ise, seri kalkışlar yapıyorsan çok normal. şehirlerarası ise 150 üzeri hızda gidiyorsan bu da aynı seviyelerde tüketim yaratır.

(65 bg 1.5 dci motor araba ile bile 7.2 ortalama yapılabiliyor)

renault talissmann, nissan x-trail, dacia duster 4x4 vb. gibi ağır kasa araçlar ise, normal.

ama normal ağırlıktaki araçlardan biri ise, fazla. kullanım sorunu olabilir. bir de pompa ölçümü kaç çıkıyor, o önemli.

2006 volvo otomatik s60 2.5 d5 kullanıyorum. volvolar ağırdır ve bu aracım da 2 tona yakın ve gayet seri. ekonomik şekilde sürmüyorum aracımı fakat ankara şehir içi max. 7.2lt. ekran verisini de km/tl hesabı yaparak doğruladım. dizel olduğunu tekrar söyleyeyim.

araç çok yakıyormuş yau. ben o rakamı 10 senelik 1.4 122bg tsi jetta da şehir içi görüyorum.

2. bir seçenek olarak eğer aracınız yeniyse verdiği rakam normaldir. ve her 100 km de bir veriler güncellenerek daha doğru tahminlerde bulunabilir. 5000km den sonra ise artık yakın değerler görülür. en azından kullandığım araçlarımda bunu deneyimledim.

fakat söylenildiği gibi yol bilgisayarını referans almama gibi durum olmamalı. belki nokta atışı tahminde bulunmaz ama yaklaşık bir değer söyleyebilir. eğer bir yanlışlık olduğunu düşünüyorsanız taksici usulü bir ölçüm yapmalısınız. ancak bu şekilde yakın bir değer elde edebilirsiniz. bundan sonra bir sorun olup olmadığını anlayabilirsiniz.

Yaklaşık 10 yıldır cips yemiyorum. Bir anda kestim.

ben de yıllardır cips yemiyorum, bir anda bıraktım

ben de bıraktım tamamen 2-3 senedir. kabak çekirdeği yiyorum artık

Bir ara tombi tarzı cipse, bir ara da doritos'a sarmıştım. Son bi kaç senedir satın almadım sanırım, canım da istemiyor. Bırakayım desem daha çok yerdim sanırım, karakterim müsait değil. Öneri sorarsan çok basit; satın alma. Evde elinin altında olmazsa istesen de yiyemezsin. Ama elinin altında olduğunda istemesen de yiyorsun :/

Ben de bir anda kestim, 3-4 senedir toplasan kucukk bir paket yememisimdir.

Cips sorun degil ama sporu birakinca tatli cesitlerine ilgi cok artiyor, simdilik problemim bu. :)

Ben de 4-5 senedir yemiyorum.
Bir anda bıraktım. Tek oturuşta 5 tane çikolata yiyim cildimde hiçbir şey olmazken tek paket cipsle sivilce çıkıyordu, neden yiyorum bırakayım dedim ve bıraktım.
Hiç zor olmadı, birkaç kere yazın yanımda yerlerken canım çekmişti ama onu da yemedim o kadar.

Eskiden çok yerdim, her film izlememde ya da o gün takip ettiğim dizi varsa bile alırdım birkaç paket. Kedim çok sevmeye başlamıştı deli gibi istiyordu, zararlı olduğunu öğrendim e ona vermemek de olmaz baktım yolu yok cips yemeyi kökten bıraktım. Çok uzun zamandır yemiyorum.

Hiç öyle cips manyağı olmadım, arada aklıma düşer alırsam bi ay kenarda durur. Aslında ben tatlıcı olduğum için (bu da kötü biliyorum) tuzlu şeyleri çok sevmiyorum.

Ben de bıraktım. Tadını seviyorum aslında ama tadından gelen fayda, vücuda verdiği zararlar yanında çok çok az.

Ben severim aslında ama zararlı olduğu için 3-4 ayda bir küçük bir paket yiyorum. Evde bulundurmuyorum hiç o yüzden.

cips değil kuru yemiş yiyorum.

Arada bir yiyiyorum, ama o kadar asiklisi olmadim. Abur cuburda kendimi bir sekilde frenleyebiliyorum. Bir de sadece hot rolls diye bir cips var, onu seviyorum, digerlerine hic bakmam bile. Bazen yogurdun icine atar musli gibi yerim.

Cipsi birden kestim artık aramıyorum

Cipsi çok severdim ve haftada en az 3-4 paket yerdim sanırım. 3 hafta falan önce bir anda bu tür paketli yiyecekleri bırakmaya karar verdim. Daha çok yeni ama o eski çok yediğim zamanlardaki kadar istemiyor canım sanki. Arada bir paprikalı pringles aklıma gelince fena oluyorum ama birkaç dakika sonra geçiyor.

Bin de 1 yerim, eve alırız arada o da ayda 1. Aslında düşünmesem yerim. Ama hem çok zararlı hem de cildi çok rahatsız ediyor. Kontrollü tüketiyorum o yüzden.

10 günde bir alıyorum genelde. Zararları fazla olduğu için bırakmayı tercih ettim.

4,5 saattir yemiyorum,akşam dönüşte yine alayım

Cips, kola tarzı fast food ürünleri tüketmiyorum 6-7 yıldır. Bunlar dışında tatlı dahi ayda 1 anca. Spor yapmaya başladıktan sonra kestim bunları tüketmeyi.

Ayda yılda bir yerim. Pringles <3

Klasik Ruffles hastasıydım aklıma gelmiyor yıllardır.

ben de birden kestim. kuruyemiş iyi fikir. çok cips cips diye delirirseniz az yağlı az tuzlu patlamış mısır ve evde yapılmış ince dilimli fırında patates cipsi önerebilirim.

sadece sade patates cipsi. migrosta funchos adiyla satılan müthiş biseyler var ona sardım

Yıllardır yemiyorum, birden kestim. Kolayı üniversite zamanından beri içmiyorum. Bisküvi de yemiyorum. Evde tatlı yaparım bazen, elmalı turta, kek vs gibi.

küçükken annem hiç alıştırtmadı bana cips, ilk kendim para verip aldığım cips 15 yaşında falan olabilir o zamna kadar da miletin ikram ettikleri falan anca. yılda bi iki kez arkadaş ortamında alınan pringles'ı ya da içki yanında doritos'u falan saymazsak hiç yemiyorum nerdeyse

kola da aynı şekilde onu da annem hiç içirtmedi küçükken ve hiç sevmiyorum yemeklerin yanında hiç aramam, anca restoranda vs kola yerine başka içecek alınca bazen pahalıya geliyo o durumda çok fark varsa kola içerim o da yılda bi kez falan olur

cok az ama sirkeli tuzlu bir cips var aga. boyle bir lezzet olamaz. bagimlisi oldum.

deli gibi pakit pakit cips yerim hemde her türlü sosla, sosun güzel olması çok önemli benim için ve bi sürü tarifim var cips sosu için, cips markası da ayırt etmem ama bimin barbekülü ve acılı ketcaplı çeşitleri fiyat-performans açısından rakipsizler. ayrıca diğer abur cuburları da çok seferim, haftada en az 3 defa en meyvelisinden yaş pasta da yerim... hayatım tatlı şeyler ve abur cubur üzerine kurulu. kahvaltıda bile tercih ederim. fizik olarak kilolu veya zayıf değilim fitim, kalıbımda giydiğim üzerime oturur (hani olur ya yiyen yiyen kilo almayan veya nefes alsa dombili olan tipler, işte onlardan değilim) anatomim düzgün, gayet atletik ve güçlüyüm, yıllarca spor yaptım ve beslenmem hep böyleydi, çok pis sigara da içiyorum biraz alkolde var.. milleti okuyunca ulan acaba cips dedikleri bir çeşit uyuşturucuya verdikleri lakap mı dedim, hani şifreli konuşmaysa diye. yok şöle bıraktım yok böyle kestim asdfsaf. ben devamlı yerim cips çok da seferim ama yaş pasta, parfle, meyveli sütler daha çok seferim :')

taco cipsi hariç yiyemem. taco cipsi de doritos yeşil taco değil ha o da leş gibi bir şey. böyle sadece biraz tuz olan taco cipsleri var onlar gerçekten çok lezzetli onun dışında midemi bulandırıyor.

sirkeli cipsler oluyo, oturup bi torbayi kendim bitiririm sahsen

aşırı zararlı bi meret olduğu için hiç alışmadım. yıllarca yemesem aklıma gelmez. 3-4 sene kadar önce kolanın içim tadı dışında faydasız, hatta zararlı olduğuna kanaat getirdim, o zamandan beri hiç almıyorum. ikram edildiğinde de çok nadiren içerim.

2. si iyi de birincisi ı ıh

İkisi de olmaz hele 2. Nin kürkü bi erkek için fazla

Birincisi felaketmiş, bunu kadın erkek ayırt etmeksizin hiçbir insan gitmemeli bence.
İkinci güzel, bunun gibi montlar görüyorum ben erkeklerin üzerinde. O yüzden gözüm alışkın. Bu arada bu tarz montların çoğunun başlık kısmındaki kürk çıkıyor. Baktın gördün kürk biraz abartı durdu, çıkıyorsa çıkartırsın.

Ayrıca ikincis petite yani minyonlar için. Onu bir erkek olarak alırsan olmaz. Kesimi minyon kadınlar için kaldı ki normal kadın için olanı bile alsan kesimler problem.

Giymesin. Su/rüzgar geçirmez bi mont alsın. 5 sene aynı şeyi giysin. Popüler modanın kölesi olmasın. Evet

Bence ilkini kadınlar giymesin zaten. Yani, tabii ki isteyen ve tarzı öyle olan giyebilir de, bir mağazada görsem erkek paltosu derim. Gerçi erkeğe de yakışmayabilir ama uygun renkli takım elbisenin üstüne gidebilir.
İkincisi bence daha güzel.

Vermeye geldiğim cevabı köstebek kurabiye zaten vermiş:)

İkincisi bence de güzel ve erkekler için gayet uygun.

Nerede veya kim olduğuna bağlı. mesela futbolcu yada artistsen ne giysen tuhaf kaçmıyor.bir de nişantaşı taraflarında yaşıyorsan yeni bir moda akımı sanabilirler :)

allahı varsa giymez

ilkini elif şafak giyebilir.

ikincisini de sen.

Birincisine retro dedim olmadı, vintage dedim o da tutmadı. Çok itici bir görüntüsü var. İkinci tercih edilebilir.

giyebilir tabii ama ikisini de giymesin

giyebilir. herkes ne isterse giyebilir.

ikisini de giyemez.

İlkinin rengine ve kumaşına, yakasına bayılldımm. Yalnız o nasıl bir kol kesimidir azizim, çok çirkin, ayrıca benim proporsiyonuma çok ters, ben giysem omuzlarım yok olur içinde sırf kafa kalırım.

Her ikisini de giyme bence.

@keskulpesen, cinsiyet kimliği oluşturmadık zaten. cinseyete uygun mu sizce sorusuna cevap verdik. duyar kasmak ile saçmalamak farklı şeyler.

bir kere manken kadın, yani baştan bunun erkek için olmadığını adamlar belirtmiş.

1 olmaz 2.si güzel. tabi tipe da bağlı böyle şeyler paranın olması yetmiyor maalesef

Birincisini Koreliler gibi ince figürlü erkekler giyebilir ancak.
İkincisini rahat rahat giyebilir.

Helipak adlı üçlü antibiyotiklerle tadavisi mümkün. Yeni bir antibiyotik grubu daha var ama.

PPI + birkaç çeşit antibiyotik sırayla

helipaka çoğu suşlar dirençli artık. çoklu atb + ppi +1

doktor filan değilim ama geçenlerde doktorlar sitesinde okudum, bir doktora sorulmuş aynı soru, adam bununla ilgili çok yanlış tedaviler uygulanıyor dikkatli olun diye uyarıda bulunmuş. ama herhangi bir tedavi de önermemiş.

benim bildigim,

kalitesiz karbonhidratlar kesilecek (abur cubur)

gaz yapan yiyecekler de öyle

işlenmiş gıdalar yenilmeyecek

alkol vs. uzak durulacak. Yanlis hatirlamiyorsam en sevdigi sekerdi bu bakterinin.

edit: kesin diyet ile bu parazitten kurtuldugu soylenmemistir, sadece bakterinin işine gelen yiyeceklerle zayiflanmasi aciklanmistir.

zayıf pozitif çıktı benim sonuç. çok şey değil sanırım.

ben şeker, abur cubur, işlenmiş gıda (çikolata hariç), alkol tüketmiyorum zaten. benimki kötü koşulları olan bir yerde bir süre yemek yemekten oldu sanıyorum.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret

dogrudur ve cikolatayi da kesmeniz gerekiyor maalesef ya da baya azaltmaniz lazim.

beslenme ile geçecek bir şey değil bu. prekanseröz kabul edilen bakterilerden. diyetle hallolur diyip tedavisiz geçiştirmeyin. reflü değil bu diyetle çözülsün.

yok yok, diyetle geçirmeye çalışmayacağım. zaten normalde de diyetimde yok o kaka şeyler :)

yarın sonuçları doktora göstereceğim, ilaç verirse kullanırım. büyük olasılık endoskopi kolonoskopi de yapılacak zaten. onkoloğum istedi bi görcekmiş.
diyetime ek olarak damla sakızı ekleyeceğim kür şeklinde. yardımı olabilir diye umuyorum :)

bu bakteri için son zamanlarda da düşünüldüğü kadar tehlikeli değil falan denmişti.
mide için gerekli olabilir de denmişti. ama sonra ne oldu bilmiyorum...
halen antibiyotik tedavisi oluyor galiba

www.ncbi.nlm.nih.gov

deterjanların işlevi kiri çözerek uzaklaştırmaktır. tek başına bakteri ya da virüs öldürmez. sadece kümelendikleri kirli yüzeyi uzaklaştırırlar. çamaşır makinesinde yüksek sıcaklıktaki su, birazını öldürüyor olabilir tabi.

bakteri ya da virüs öldürmek istiyorsan dezenfektan bakman lazım. gerçi o kadar steril ortamda yaşamak da sağlıklı bir durum değil. sonra ota boka alerjik reaksiyonlar ortaya çıkıyor.

Çamaşır suyu öldürüyr diye biliyorum. Diğerleri de suyla beraber kayıp gitmelerini sağlıyor diye biliyorum. İkisi de yanlış olabilir.

sabunlar da deterjanlar da virüsleri etkili olarak öldüremez, deterjanlar yapıları gereği yağı çözebilir. sadece genel bilgi olarak öğrenmek istiyorsanız basitçe tek tip virüs olmadığını yüksek, düşük sıcaklıkta yaşayabildikleri için çamaşır makinesinin çıktığı sıcaklıkların da yeterli olmadığını söyleyebilirim.
link atmak istedim ama türkçe kaynak bulamadım.

Eger kastettigin bakteri degil de virus ise virusun olumu gercekten cok zor bir durum. Virusler cok dayanikli varliklar ve hatta canli olup olmadigi dahi tartismali bir konu. Ama yikama ve deterjan ile ortamdan uzaklastirilabilir. tr.wikipedia.org

Eger kastettiginiz virus degil de bakteriler ise ozellikle sicaklik ile olum mumkun ama 100% tum bakterileri oldurmek mumkun degil, cunku kimi bakteri turleri cok daha dayanikli oluyor. Antibakteriyel ozellikli deterjanlar ile daha fazla bakteriden kurtulmak mumkun ama hicbiri 100% garanti vermez. Soz konusu canlilarin kimi turleri nukleer reatorlerde, havasiz ortamda, yuksek basincta dahi yasayabiliyor. Deterjanlar ile saglanan mumkun mertebe ortamdaki bakteri sayisinin dusurulmesidir, daha fazla koruma icin antibakteriel.

almanyada kullanilan antibakteriyel deterjanlar
www.dm.de
www.rossmann.de

dikkat edersen bu urunlerin uzerinde 100% degil %99.9 koruma sagladigi yazar.

bleach diye arat.

Zarflı virüsleri öldürür.

Bahsettiğin şeker hatalığı Tip-1'se eğer onun bi tedavisi yok zaten. Yani insülin üreten beta hücreleri hasar görüyor, bunun tamiri mümkün değil fakat erişkin yaşlarda ortaya çıkan Tip-1 diyabet LADA diyabet olarak geçiyor, bu da 25 yaşından sonra kendini belli ediyor fakat ilk dönemlerinde insüline ihtiyaç duyulmadığı için Tip-2 diyabetle de karıştırılabiliyor, belki böyle bir şey vardır.

Hangi doktora gittiniz bilmiyorum ama sizi en doğru yönlendirecek kişi bir Endokrinologtur. Direk Seker hastası olmasanız bile insulin direnciniz olabilir ve ilerde bir seker hastasına donusmemek önlem amaclı ilac kullanmanız gerekebilir (benim gibi). Sadece aclık kan sekeri tek basına bisey ifade etmez. Insulin, HOMA-IR vs gibi testler de yaptırmanız lazım.

Aynı sebebten Endokrine gittim oranlarım düşük direncimide hesapladı normal çıktı. , kiloya ve yediklerine dikkat etmem gerektiğini söyledi doktorum.

şeker hastalığından kaçınmanın yolu varmıymış merak ettim. insülin harici kökten çözücü bir tedavisi varmı varsa ailemde bulunan tip 1 ve tip 2 ler neden senelerdir insulin kullanıyor

@nisekanici İlerde şeker hastasına dönüşmemek için nasıl bir ilaç kullanılıyor merak ettim

Benzer kaygılarım var.
Ben 14-15 yaşlarındayken şekerim düştü falan götü kaybettim bir kere, hastaneye gittim. Ölçümler falan yapıldı, bir şey yok dendi ama yani hepimiz biliyoruz ki ileri yaşlarda ortaya çıkıyor bu mesele. O zaman "kilona ve beslenme şekline mümkün olduğunca dikkat ederek hastalığın negatif etkilerini minimuma indirebilirsin ama meydana çıkmasını engellemek için yapabileceğin pek bir şey yok, neticede genetik bu" demişti doktor.

@nisekanici ne ilacı bu cidden ben de merak ettim

İnternette gizli şeker dönemindeyken diyet ve spor ile şeker hastalığını baya geciktirebilir veya komple kurtulabilirsiniz gibi şeyler yazıyordu. Düzgün bir doktora gidip ona göre hareket edeceğim artık.

bazi haplar var glucobay gibi, bunlar kandaki sekeri dengeliyor. yani birden yukselip dusmesini engelliyor. bu ani cikis ve inisler zaten vucudu yipratan seyler. ama hap kullanmak yerine duzenli beslenme ile de vucudunu dengeleyebilirsin. mesela pirinci ve patatesi yemezsen o firlama olmaz. ac kalmican ama cok da yemicen. spor konusu da onemli. spor iyi ama asiri spor kan sekerini cok dusurebilir. bir makine alip kotu hissettiginde olcebilirsin sekerini.

Tabi ki bildiğimden ya da tıp diplomama olduğundan söylemiyorum kendi tecrubem üzerine ekleme yapayım, hangi testler yapıldı size? neye dayanarak doktora güvenmedin? şekerin sınırda çıksaydı ya da diğer testlerinde bir sıkıntı görseydi zaten yüklemeli şeker baktırırdı, tabiki gidin başka doktora ama evham yaptınız gibi duruyor

Yakalanmadan kurtulmak diye bir çözümü yok malesef ki düzenli beslenip spor yapıcaksınız.

glucobay tarzı ilaçlarıda lütfen endokrinoloji tavsiyesi ile kullanın dahiliye bunları peynir ekmek gibi yazar oldu

@eja mesele de o zaten. Doktor sadece açlık kan şekerimi ölçtü, sonucu 105 çıkınca şekerin yok deyip geri gönderdi. Ekstradan hiçbir test yok. Ne tokluk testi nede diğer testler. İnternette bu rakam için gizli şeker diyorlar ve bunun erken tedavide %70'e kadar kurtulma olasılığı olduğundan bahsediyorlar. Doktora kalsa tamamen şeker hastası olduktan sonra ona geleceğim.

O erken tedavi ne biliyor musun? Sağlıklı beslen, obezsen kilo ver, spor yap. Zaten yapıyor olman gereken şeyler yani.

Ya bu tabi mucizevi bir ilac değil aynen @jimicik in dedigi gibi kan sekerini dengeliyor. Isin ozu glisemik indeksi yuksek yiyecekleri hayatınızdan cıkarmak (bunları internetten arattıgınızda bulabilirsiniz, bu sadece tatlı seyler demek değil mesela alkol (ozellıkle bira) mesela patates mesela makarna vs vs). Ama eger cıkaramıyorsanız da (ki gercekten cok zor hic yememek) tukettiginizde vucudunuza verdigi zararı minimuma indiriyor bu ilac. Ben mesela Diaformin kullanıyorum ama bu kesinlikle bir tavsiye degildir, doktorunuza gidin testlerinizi yaptırın ondan sonra doktor verirse kullanın. Benimle aynı degerlere sahip olup ilaca karsı olan ve sadece yediklerine dikkat ederek ve spor yaparak bunu koruyan tanıdıklarım da var. Tercih tamamen size kalmis. Ve tabiki ilacı kullanıyorum diye hersey serbest yiyebilirim diye dusunmeyin hem yediklerine dikkat edip hem spor yapıp hem de ilac alırsanız ilerki yaslarda sekerle ilgili sıkıntı cekmezsiniz diyor benim doktorum :)

Şöyle söyleyeyim, tecavüz bile eder. Aylarca farklı odalarda da tutamayacağına göre mecburen kısırlaştıracaksın.

1 ay ayrı odalarda kalsa , 4 aylık olup güçlemse yine de dediğin gibi olur mu ? Çok üzüldüm şimdi

buradaki mantik nedir anlamadim tam, disi kedi gecici olarak mi kalacak? eger oyleyse ayri odalarda tutacaksiniz bir sure. yok kaliciysa bunun sonu yok zaten, kedinin "bacimsin" deyip hallenmeyi birakacagini falan mi dusunuyorsunuz? kisirlasmazsa omur boyu bu guduleri olacak (ikisinin de). kisirlastirilmadan bakilan bir ev kedisi zaten iskence goruyordur yaziktir yani bu hayvan surekli aci cekiyor zaten. kisirlastirmayip napiyorsunuz yoksa surekli ciftlestiriyor musunuz birileriyle? cidden kafam almiyor mantigi. 11 ay zaten erkegin ergenliginin iyice basldigi zamanlardir ileriki aylarda ortaliga koku birakip gece gunduz bagirmaya baslayacak eger kisirlasmazsa.

Dişi kediler yapı olarak erkek kedilerden her durumda daha küçük olur. Yetişkin dişi kediyle bile erkek yeri geldiği zaman zorla çiftleşebiliyor. 4 aylık yavru henüz bebek sayılır bu birincisi. İkincisi, güçlendiğini varsayarak birlikte tutmaya başladınız ve gözetiminiz olmadığı bir zamanda erkek dişiyle zorla birlikte oldu, bunun riskini alabilir misiniz, vicdani yükünü taşıyabilir misiniz? Hiç denk gelmediğiniz için ne derece berbat bir durum olduğunu tahayyül edemediğinizi düşünüyorum. O sebeple insan olduklarını varsayarak düşünün: Genç bir adam bir bebeğe tecavüz ediyor, net olarak budur durum. Üçüncü olarak kısırlaştırmanın gerekliliğinden ve hayvan sağlığı açısından önemine giremeyeceğim, o konuya girince sinirlerime hakim olamıyorum çünkü. Şu linki buraya koyayım, bundan başlayarak devamın siz kendiniz araştırırsınız.
tr-tr.facebook.com

Çoğaltma sevdanızdan vazgeçip mutlaka kısırlaştırın. Etik olarak da doğrusu bu.

yahu saldiri degil, yuruttugun mantigi anlamadim cunku "kisir olmayan erkek ve disi kedi beraber yasasin ama birbirlerine hallenmesinler" isteginin bir mantigi yok. mumkun degil. olmaz. tecrubeyle falan da alakali degil. caresi yok yani mantiksiz istedigin sey. ayni ortamda kendi yavrularina hallenen hayvanlarin senin evinde agabey bacı iliskisi kuracagini mi dusunuyorsun? bunun bir yolu oldugunu mu dusunuyorsun? anlamiyorum ki nedir.

ote yandan kisirlastirilmamis hayvanlari evde tutup iskence edildigini gorunce de insan bir tepki veriyor ister istemez. bu hayvanlari ozgur bir sekilde ciftlestirmeyeceksen onlara eziyet edeceksin anlamina geliyor bu. hangi hayvansever bunu gorup de susar? ote yandan bu hayvanlari omurleri boyu ciftlestireceksen cikacak onlarca hatta yuzlerce yavruyu sahiplendirebilecek misin? yani neresinden tutsan elinde kaliyor.

O zaman böyle minik, sevimli, pati desenli bir bekaret kemeri yaptırın.

Zamanı gelince de doğan yavruları eşe dosta ücretsiz sahiplendirirsiniz.

Siz hakkaten acayipsiniz . Zaten yası geldiğinde isteyerek ve sınırsızca sevişsinler istiyorum ve yanına bile bile eş aldım . İstedikleri kadar yavru da yapsınlar bunu sormuyorum size .
6 aylık olana kadar baska odada dursun deseydiniz bile kafiydi .

ok planin buysa ve senede 25-30 kedi sahiplendirebileceksen (sokakta halihazirda sahipsiz olan o kadar kedi yerine), disi kedinin hayati boyu surekli hamile olmasi sebepli saglik sorunlarinin vebalini alabileceksen disi kedin cinsel olgunluga erisene kadar gecici olarak ayri tutmaktan baska caresi yok. tecavuz bir kenara fiziksel bir zarar verebilir erkek kedin, malesef bunun kacari yok. bugun kotu anilari olursa birbirlerinden omur boyu nefret de edebilirler (arkadasimin evindeki iki yetiskin kedi, biri erkek biri disi, son 10 senelerini kavgayla geciriyorlar o yuzden ayni odada olmalari yasak aninda kavga cikiyor cok buyuk). O yuzden kapi altlarindan birbirlerinin kokularina alissinlar. zamani gelince de yaklasirlar. tabii anlasacaklari malesef garanti degil, hic bir zaman olmuyor biraz sans isi.

keşke önüne gelen hayvan sahiplenmese... senin hayvan bakamayacağın verdiğin tepkilerden belli. ''bu'' soruya verilen gayet düzgün, seviyeli ve son derece açıklayıcı (bilale anlatır gibi) cevaplara verilen tepkilere bak. gece gece sinir oldum. neredeyse yetişkin erkek kedinin yanına daha bebek dişi kedi koyup :((( ne oldu ki anlamadım diyor. gayet güzel tane tane anlatan adamlara da gider yapıyor.
neredeyse yetişkin sağlıklı erkek kedi ve daha bebek dişi kedi aynı evde kalamaz... 1 ay ayrı oda falan da kurtarmaz. bu kafa yapınla belli ki küçük dişi kediye hayatı cehennem edeceksin.

hapı ve iğnesi var dişi çok küçükmüş ama vet e sormak daha iyi olur. linç etmeye yer aranır oldu.

ayrı odalarda tutmaktan başka çare yok gibi. çiftleşme dışında da kavga olabilir. hap iğne işe yaramayabilir.

iğne tecavüzü önlemez, sadee bebeği önler. Bir de iğnenin çok yapılmasını tavsiye etmiyorlar veterinerler. Üreme organlarında kanser yapıyor demişti bize.

Öte yandan erkek dişinin kokusunu almaya başladığında her yere kaçınılmaz olarak kokusunu bırakacak.

Cins kedisi olan ve kısırlaştırmayanlar bu işi ticarete dökenler. Yavruları 800-1000 lira arasına satıyorlar niye kısırlaştırsın tabi. Boşuna parmaklarınızı yormayın.

2 kediyi 5000 TL'ye mi aldın? Aferin.

Çiftleştir (pardon sevişsinler), belki paranı çıkarırsın, üstüne de para kazanırsın. Hayvan sevgisi değil, ticaret resmen.

Ayrıca yetişkin bir erkek kedinin yanına dişi yavru bir kedi alıp "bu şekilde yaklaşacağını hiç düşünmemiştim:(" demek de beslediğin hayvanlar hakkında ne kadar bilgi sahibi "olmadığını" gösteriyor. Araştırmaya bile tenezzül etmemişsin öncesinde.
O yavru kedi keşke senin yerine kendisi koruyacak olan annesinin yanında olsaydı. Yazık.

uzun suredir kedi, kopek besliyorum diyorsunuz; buyuk, kisirlastirilmamis bir kedi ile karsi cinsten yavru bir kedinin ayni evde kalmamasi gerektigini gozlemlemis olmaniz gerekirdi. Hem buyuk kediye eziyet olur bu durum hem kucuk kediye. Ayri odalarda olmasi da bir ise yaramaz ki; kokusunu duyuyor sonucta, orda oldugunu biliyor. Kucuk kedi icin durum daha kotu, bebek daha o. korkar, kacar. etkilenir yani. Yukarda da soylenmis; siz evde yokken buyuk kedinin kucuk kediyi oldurmesiyle bile sonuclanabilir bu durum.

Ayrica neden kisirlastirmak istemediginizi de anlamadim acikcasi. Eger dogasini bozuyorum vs diye dusunuyorsaniz bir de su acidan bakmak gerekiyor; surekli evde hamile dolasan bir kediniz olacak. Disi kedinin damizliktan farki kalmayacak. Hos olur mu sizce bu durum? Amacinizin para kazanmak oldugunu da dusunmedim ben.

Ha illa ben bu sekilde yasamalarini istiyorum diyorsaniz kucuk kediyi simdilik birine verin; buyuyunce geri alirsiniz ya da keske en basta benzer yaslarda olan bir kedi sahiplenseydiniz. Tabii isin vicdan kismina gelince bu cok hos bir yol degil bana kalirsa.


Bir de insanlara cok agresif yaklasmissiniz fakat cogu kisi yardim etmeye calismis. Boyle sinirden delirecek, hakaret edecek bir durum yok ortada. Kendinizi daha duzgun ifade edebilirdiniz bence.

Kısırlaştırmak haricinde uygulayacağınız her yol, kediler için bazen kısa bazen uzun vadede zararlı Ve acı verici olacak.

Burada kısırlaştır diyen insanlar emin olun en makul yöntemi öneriyorlar size.

Kediler sevişmez. Siz onları kısırlaştırarak, aç bir hayvanı doyurmuş Ve bir daha açlık hissetmemesini sağlamış olacaksınız. Üriner birçok hastalıktan korumuş Ve ömürlerini uzatmış olacaksınız üstelik.

En ve dahi tek makul yöntem, kısırlaştırmak.

çünkü ios

iosçular kendini belli ediyor bu şekilde

vay görgüsüzler

sikik iphone yüzünden. saçma sapan değiştiriyor otomatik düzeltme ile metinleri. deli ediyor insanı.

son derece stabil olan iphone'ların türkçe konusundaki basiretsizliği işte.

Can'ım o iPhone yüzünden.

iphone'un klavyesi gerçekten boktan yahu. daha önce xperia z2 kullanıyordum. tamamen hatalı bile yazsam hemen düzeltiyordu tuşları hesaplayarak. oto düzeltme mükemmel ötesiydi. bu yanlışın sebebi de arkadaşların da dediği gibi ios

adada yaşayanlar, artistlik olsun diye "ada'mı özledim" diyor, kelime oyunu yapiyorlar.

www.zomato.com

Ankara'ya git gel bence. Uçakla geçersin ne güzel. Olmadı deniz helikopteri kirala.

ucuz olsun gibi bir derdin yoksa, valizin falan da olacaksa en temizi havataşla taksim'e geçip oradan yine havataş'la sabiha gökçen'e gitmek olur. toplu taşıma ile de metro+marmaray+metro+otobüs şeklinde havalimanına ulaşabilirsin.

ankara'ya git gel pek de mantıklı değil bence. hava durumu nedeniyle rötar vs. olursa vakit sıkıntısı bile yaşayabilirsin.

saçma geldi bana da epey. daha kısa bir yolu vardır istanbul'dan.

çekincem şu, ölü gibi yorgun ve uykusuz olacağım, bir de valizle koşturmak istemiyorum. zira tatile gideceğiz oradan uykusuz şekilde. ama yapacak bir şey yok galiba.

bir diğer husus da aslında pendik tren istasyonu'ndan kardeşimi alacağım. o yüzden sabiha gökçen'e havataşla doğrudan geçmek işime gelmiyor. toplu taşımayı o nedenle sormuştum.

Ankara'da kosturacaksin bu sefer. Bir ucaktan inip hemen yandakine binmeyeceksin. Tekrar gelis katina cikip bir kontrolden daha geceksin. Sonra o ucagin bulundugu kapiya gideceksin ve bekleyeceksin. Ankara ucusu cok kisa, dogru durust dinlenemezsin zaten.

Havatas'la rahat dinlene dinlene gidersin.

Metrolarla yorulursun.

o zaman metro+marmaray+metro ile pendik köprüsüne gel. kardeşin tren istasyonundan 132h'ye binsin, 2 durak sonra sen de köprüden binersin. beraber geçersiniz havalimanına.

gerçi kardeşini karşılaman falan gerekmiyorsa, kendisi otobüse binebilecekse o kendisi direk otobüsle gider sen de havataşla gidersin havalimanında buluşursunuz. bu da bir seçenek. valizlerle aktarma yorar, istanbul'da aktarma dediğimiz şey tam olarak aktarma değil çünkü.

Sen havataslari kullan, en az yorgunlukla oyle atlatabilirsin. Kardesini alma, cile olur senin icin, o gelsin.

o çiş yapmak değil, koku bırakmak.
neden kısırlaştırmadınız ki koku bırakmaya başladığında?
gidin, kısırlaştırın hemen.

kusura bakmayın, ama beslediğiniz hayvan kızgınlığa girmiş, farkında değilsiniz.

Hayvan koku bırakıyor. %95 kesilir.

Koku bırakiyor işte. Kızışmak böyle olur. Kısırlaştırın.

Alışkanlıktan dolayı birkaç kaza daha yaşarsınız ama sonra kesilir.

erkek kedi koku bırakır bu en temel bilgidir. sokağa atmak ne demek ya! hayvanın fizyolojisi bu, doğal olarak bunu yapıyor.

Durun la kızgınım ondan öyle yazdım. Atacak olsam çoktan atardım merak etmeyin.

bir veteriner olarak yazayım erkek kedilerin 1 yaşından önce kısırlaşması çok yanlıştır ileride üriner yollarda çok sıkıntı olur sancılı işer üriner mama

Urinary S/O UHD 34 / KEDİLERE ÖZEL VETERİNER DİYETİ ...
www.royalcanin.com.tr/ueruenlerimiz/ueruenlerimiz/veteriner.../urinary-s-o-uhd-34
URINARY S/O HIGH DILUTION, idrarı asitleştirme ve düşük düzeyde magnezyum içerme gibi özellikleriyle, strüvit böbrek taşlarını eritmek ve yeniden oluşma ...

yedirmek zorunda kalırsın o da çok pahalıdır erkek kediler 1 yaşından sonra kısırlaştırırlır videoyu izle anla kapiş

Erkek kedi nasıl kısırlaştırılır?

www.uzmantv.com

biz kısırlaştırdık daha 6 aylık üstelik. veteriner bir şey olmaz dedi, buradan da kısırlaştırmamıza yönelik tavsiyeler gelmişti. koku bırakıyordu, şu an minnak iyi ama umarım ileride erken kısırlaştırıldığı için sıkıntı yaşamaz.

Doktor-eczacı ve doktor-mühendis var. Gerisi doktor-doktor ya da doktor-hemşire.

doktor-hemşire var bildiğim.

Tam tersi, doktor es pek istenmez. Calisma saati, gunu, hicbir seyi yoktur doktorun. Yilbasinda nobet tutar, millet X bayrami tatilinde yurt disina gezmeye giderken doktorun esi evde oturur esi nobetci oldugu icin, doktor gece 3'te kalkip hastaneye gider vb

Doktor-Doktor evliligin fazla olma sebebi doktorun halinden doktorun anlayip birbirlerini tolere edebilmeleridir.

Ancak tabi ki doktor-muhendis gibi evlilikler de bolca var.

kuzen doktor
eşini 16 yaşında liseyi bitirmeden "aldı" bir sene kayınannesinin rahle-i tedrisatından geçen kızımız sonra 3 çocuk yaptı. üni okudu. yabancı ülke vatandaşı. şimdi galiba orada, doktor eşi şu anda hapiste- ne aileyiz dimi?
diğer kuzen doktor
eşi ehliyet kursunda tanıştığı ev hanımı bir kız eğitim durumu hakkında hiç fikrim yok. ama bilerek böyle çalışmayan kadın tercih ettiğini okumuş kadına "söz geçiremem" dediğini, çok iyi biliyorum.

daha böyle ailede erkek doktorlar arasında envai çeşidi var ki eşi doktor değil. Erkekler için %0 problem teşkil ettiğini söyleyebilirim. burada da evli doktor bir arkadaş var eşi doktor değil, kız sanırım edebiyat mezunu galiba çalışmıyor.

Sanırım esas sorun kadın doktor ise oluyor
yakın arkadaşım kadın doktor, doktor nişanlıdan ayrıldı (çünkü adam egosu 1500 bir abimizdi, y.dışında çalışıyordu, kıza da sanki onu kurtarıyormuş triplerindeydi, kız da başlarım senin havana dedi) şimdi mühendis adamla evli 2 çocuk yaptı. erkeğin annesinin kızı istemesiyle başlayıp görüşüp anlaşarak evlendiler. mutlular. adam çakılı görevde olduğu için kız zorunlu hizmeti gitti çocuğuyla başka şehirde yaptı vb. ama oldu yani bir şekilde. doktor-doktor evlilikleri 1-prestij denkliği 2-zorunlu hizmet iş yükü vb. gibi konulardaki zorluklardan dolayı "illa" doktor olsun diye bakılıyor ama olmayanı bolca var.

doktor-doktor evli kadın arkdaşlarım da çok. 2 kısım denbilir genel olarak; 1. grup :havalar 1.500 :) beni filan tanımazlar yani görseler. ayrı bir gezgende yaşıyoruz sanıyorlar. 2. grup: ezilmiş durumdalar özelikle doğuda ve ağır branşlarda çalışan arkadaşlarım. ülkeden kaçmaya çalışıyorlar.

Doktor mühends, doktor hemşire, sonra herkes doktora.

Doktor laborant
Doktor çevirmen
Doktor hemşire
Var etrafımda.

Doktorum, eşim THY'de hostes. Eş seçiminde meslek gibi bir kriterim olmadı, olanları da anlamış değilim. Evet, doktor - hemşire / doktor - doktor evlilikleri gayet yaygın ancak mecburiyetten veya baskıdan ziyade aynı sosyal ortamı fazlaca paylaşmaktan ileri geliyor. Yoksa atıyorum öğretmen - öğretmen, bankacı - bankacı, avukat - avukat vs evlilikleri de çoktur ama nedense o kadar göze batmaz. Sorunuzun bir diğer versiyonu da mesela hostes - pilot yakıştırmasıdır, ki biz (eşim ve ben) onun da anti-teziyiz mesela. Az önce "nedense" dedim ama aslında nedenini de biliyorum, bizim toplumda erotizmi çağrıştıran meslekler daima konuşulur durur. Olayın özeti bu. Aslında size bu soruyu sorduran da bu.

doktor-doktor var hep benim çevremde

doktor olarak doktordan başkasının çalışma koşullarımı anlayabileceğini düşünmüyorum. ben doktor olmasaydım anlayamazdım çünkü.

@şotgan
sen benim 1. gruptaki arkdaşlardan biri olacaksın 10 sene sonraki seni görebiliyorum.
Allah mesut etsin.

niye ama

abi senin cevabı okumadım, ama benim gözlemlediğim kadarıyla böyle. ki ben hastane içi gözlemcisiyim öyle düşün.

ha bana kalsa doktor koca istemem. çünkü azıcık gözü dışarda olanı feci sapıtıyor. hasta yakınları mı ararsın hemşire mi ararsın kırmadıkları fındık kalmıyor. bkz:feci skiş döndüğü düşünülen yerler.. :(( beni anlayan çalışma koşullarıma sesini çıkarmayacak mühendis avukat olsa öper başımın üstüne koyarım. ama ayın 15 gecesi sen nerdesin GADIN!! diyor çoğu..

@ şotgan
ablayım.
trans hastasını, odasına kitleyip yapanını biliyorum, doktorun sapıtanı evlerden ırak. şiraze toptan kayıyor.
içim dışım doktor, sana haksızsın demiyorum zaten.
ama hekimlerimizin de bir kısmı öyle ki çocuk aile hekimi, nöbet yok acil yok bir şey yok Allah'ın bir ilçesinde zaten. Ama bi havalar bi havalar sanki House'la bot bağlamış.

15 gün evde olmayacağın da asistanken -kadın doğumcu filan olmazsan- rutin 9-5 çalışabileceğin bir dolu yer var. ama nedense işte tüm hekimlerimiz House'la bot bağlıyor öyle olmayanı da eziyorlar zaten. ben de bunca yıllık moleküler biyolog olarak böyle düşünüyorum. ve de aslında kariyer hedefleyen hemen her meslekte bir şekilde yoğun mesai var. laboratuvarda sabahlamadan doktora bitirebilen yok pek bizde, mesela. Şu anda çok alakasız bir iş yapıyorum yine sabahladığımız çok oluyor. Ama nedense sadece doktorların nöbeti var, sadece doktorlar gece çalışır, doktoru sadece ve sadece doktor anlar.
Ne diyelim, öyle diyorsanız öyledir.

niye ama

düzeltiyorum, ablacım..

haklısın öyle ancak insanlar erkek doktorların bu ve benzeri olduğunu biliyor ve eşlerini böyle bir ortama haftanın yarısında yollamak istemiyor büyük ölçüde. ben de erkek olsam ben de karım böyle erkeklerle dolu ortamlarda nöbet tutsun istemezdim. cerrahilerin çoğunda maalesef durum böyle

Ben doktor kadınım sevgilim mühendis. Erkek doktorlar için kesinlikle böyle bi baskı yokken kadın doktorlar için doktor koca baskısı var çevrede. Gerçi baskı olmasa da cogu doktor kadın arkadaşım illa doktor koca istiyor tamamen prestij kaygisindan. Doktor erkeklerden de evliliklerinde gözü dışarda olcak olanlar yani aldatma meyilli tipler doktor olmayan kadınları tercih ediyor garip bir şekilde. Tabi bu benim gözlemim sadece. Onun disinda doktor(k)-muhendis (e), doktor(k)-avukat (e), doktor (e)-ogretmen (k) birliktelikleri var çevremde.

"aldatma meyilli tipler doktor olmayan kadınları tercih ediyor garip bir şekilde"

hocam hiç gariplik yok
hele ki doktorun parası iyidir, işi iyidir diye evlenen ve ortamlarını hiç bilmeyen hanım kızlarımız genelde %1'inden haberdar olmuyor olanın bitenin. zaten genelde haberdar olabilecek bir algı seviyesi/kafa yapısı ne denirse olmuyor.
win-win

Bizim burada çoğunluk doktor-doktor veya doktor-hemşire ama
doktor erkek - öğretmen kadın
astsubay erkek - doktor kadın
ilaç mümessili erkek - doktor kadın evliliklerine denk gelmiştim.

doktor-ev hanımı

bizzat babam ve annem olurlar. gayet mutlu mesut geçiniyolar.

@Niye ama galiba bir de o hanımlar aldatilsalar da sonuçta evine dönüyor diye kabul ediyorlar bu da bir sebep olabilir.
Bir de unutmuşum söylemeyi doktor kadin emlakçı erkek evliliği var bildiğim ve kadın yaşına göre gördüğüm en guzel kadınlardan biri.uzaktan pek mutlu gozukuyorlar.

@pastörizesüt

yeap. kalan, haberdar oldukları durumlarda da genellikle sineye çekiyorlar. ama hani bu genel Türk kadını tipolojisi, sadece doktor hanımlarına mahsus değil. genellemenin dibine vurduğum şu duyuruda, doktor hanımlarıyla asker hanımlarını apayrı değerlendirmek gerek diyip, susuyorum.

eski sekreter yeni ev hanımı :s
doktor bankacı olmaz bence

Yengem doktor, kardeşim konservatuvarda hoca. Babamın kuzeni var doktor, eşi biyolog. Lakin ilaç mümessilliği yapıyormuş tanıştıklarında. Her iki çiftimizin de maşallahı var.

Liseden 2 sınıf arkadaşım; biri doktor, diğeri denizci...evlendiler. Ha sonradan ayrılmışlar ama birinin mecburi dönemi, diğeri malum genelde karada bile değil, biraz kötü denk gelmiş bağzı şeyler.

bildigim kadariyla: turkiye'deki suriyeliler kayitlilar fakat multeci olarak kayitlilar. yani turk pasaportlari alamazlar, turk kimlik kartlari alamazlar. dolayisiyla benim tahminim dogan cocuklarin da turk kimlik karti alamamalari lazim.

o amerika'da dogum yapinca oranin vatandasligini alma olayi amerikanin kanunlarinda var. ote yandan cocuk vatandas olsa bile anne babanin bundan dolayi haklari olmaz, sadece mirasci olarak faydalanabilirler.

her ulkenin kendi kanunlari vardir ama mesela bir turk arkadas vardi japon bir kadinla evlenip cocuk yaptilar. ailesini japonya'ya esinin babasini ziyarete gotururken karisi ve cocugu "japon vatandasi" kismindan kendi "diger" kisimdan giris yapiyorum diye soylemisti.

bu durum hem multecilikten farkli bir durum hem de cocuk japon birinin bir yabancidan olma cocugu oldugu icin japon vatandasi sayilabiliyor. multeci durumlarinda amerika'dakine benzer bir durumu bile dusunseniz, yani cocuk buranin vatandasi bile olsa, anne ve baba cocuklarindan dolayi (belki) ancak daha kolay vize alirlar fakat vatandaslik almak icin diger yabancilarla ayni handikaplara sahipler.

eyyorlamam bu kadar.

edit: eger siginmacilar burada vatandas olmak icin basvurursalar veya artik burada yasamak icin vize alip siginmaci degil de gocmen statusunde olsalar durumlar degisebilir.

nihayetinde burada is bulma, is kurma olaylari resmiyete bindigi zaman buranin vatandasina bile cok maliyetli geliyor. bu yuzden bir cok sigortasiz calisan var. bu siginmacilar da denetimsiz ortamdan faydalanmayi, vergisiz yasamayi sanirim bir firsat olarak goruyorlar. o yuzden pek de buranin vatandasi olmak isteyeceklerini sanmiyorum. onlarin memleketinde paranin degeri daha dusuk, yasam masraflari da daha dusuk. buradaki her sey onlar icin biraz pahali. zaten bu insanlarin buyuk kismi da benim anladigim kadariyla sefalet icinde dilenci gibi yasiyorlar. biraz kacak calisiyorlar, biraz AB'den para geliyor, biraz devlet altyapi/ustyapi kuruyor... oyle gecinmeye calisiyorlar.

ancak birkac yil icinde kendine burada bir is kurabilmis duzen tutturmus olanlar zenginlesecektir. o zaman onlar buranin vatandasligini almak isterler.

su anda bu kitlenin akibeti belirsiz. herkes bireysel duzeyde gecinme derdinde.

dogan çocuklar vatandaş olmuyor. onlara verilen kimlikler ayridir.

Türkiye'de jus soli yok. Jus sanguinis var. Bu şekilde arat.

Kimseye birsey gostermen gerekmiyor.cantana baksalar dahi bir telefon alma hakkin var.eve geldiginde google a telefon kayit yaziyorsun cikan edevlet linkini takip ediyorsun.orada pasaport bilgilerini teyit ediyor imeini giriyorsun seni vergi dairesi linkine yonlendiriyor oradan kredi kartiyla 140 lira gibi vergiyi oduyorsun ve kayit islemini bitiriyorsun.bu kadar.havaalaninda yapman gereken birsey yok.

mcks.gov.tr

ödeme: intvd.gib.gov.tr
kayıt: www.turkiye.gov.tr

ispanyadan alyorsun çantana atıyorsun türkiyeye gelip evine gidiyorsun güzel güzel,
sonrasında hattı takıp 4 ay içerisinde e devletten kaydını yapıyorsun hepsi bu.
netten ödeme kabul oluyor. Bazı bankalar ama her banka kabul olmuyordu bi ara.

İspanya'da oturum iznin yoksa yukarıdakilere ek olarak vergi iadesi de alabilirsin.

@lim5 onu havaalanindan halledicez insallah <3

Bi de daha onceki duyurularda 15 dk yurtfisi hattiyla konusma olayi vardi. O konuda bi bilginiz var mi? Bilecik gibi bi yerdeyim de pek guvenemiyorum burdaki saticiya. Tax freeyi ilk bizden duydular :p

Ben sim free aldım kimseyle konuşmama gerek kalmadı. Mediamarkt, Satürn gibi yerlerde satılanlar sim free oluyor. Vodafone, Orange, O2 gibi yerlerde satılanlar o operatöre kilitli olabiliyor. Alırken mutlaka sormak lazım.

@lim5 sagol ya simdi aydinlanma yasadim valla :p simfree olabilir o tarz bi yerden aliyoruz cunku

dermoeczanem den yapan arkadasim var. memnundu. bence eczaneden daha uyguna geliyor internetten almak.

Ben de dermoeczanemden aliyorum hic problem yasamadim su ana dek :)

Turuncukasa'dan almıştım bir sorun yoktu.
Farmareyon da iyi.

dermoeczanem ve dermokozmetika kullandım, bir sorun yaşamadım.

dermovizyon.com eczacı arkadaşımın sitesi ve fiyatlarda çok uygundur.

Dermoeczanem, sipariş verdiğin ürünün stoğunun skt i yaklaşmış ise arayıp dilersen iptal etmeni öneriyordu. Son siparişimde dikkatlerinden kaçmış, böyle bi ürün göndermişler. Ben farkedip değişim talep edince süreç biraz sıkıntılı oldu. Senelerdir severek kullanıyordum da son olay biraz canımı sıktı açıkçası.

Evet. Bunca yıldır bir yamuğunu görmedim.

Sorunum yok.

şahsen memnunum

Çocukluğumdan beri gerçekten nefret ediyorum ismimden. Hangi isme sahip olmak isterdim bilmiyorum ama Deniz ve Nehir ilk aklıma gelen güzel isimler.

memnun değilim pek. zaten baya da bir kişiden senin ismin başka bir şey olmalıymış gibi laflar duydum böyle bir Berk olsun Kaan olsun bişeyler...

Çok memnunum. Çok orijinal bir isim-soyisim kombinasyonum var. Bunu birkaç kişiden duydum. Hatta bazen arkadaşlarım adım ve soyadımla hitap eder.

memnunum.
adım da kadir.
ad soyad kısaltılmışı. mka

iki tane adım var. ilkini zaten pek kullanmıyorum ama ikinci adımdan nefret ediyorum. bok gibi. ayrıca bir tane yakışıklı, karizmatik adam görmedim benim ismimi taşıyan.


olsaydı türk isimlerinden olsun isterdim.

not: dissesndium'un yazdığını görünce aklıma geldi. soyadıma bayılıyorum. çogzel ya.

ismimi (ikinci ismim) çok seviyorum. ilk ismim tek olsaymış iyi olurmuş ama kullandığım ismimle birleşince çok kötü duruyor.

özetle: memnunum.

iki adım var memnunum ama tek isimli olmak daha iyi

O kadar memnunum ki anlatamam. Dünyadaki en güzel ad soyad kombinasyonuna sahip olabilirim, o derece.

Yavrularıma bu kadar güzel, bu kadar uyumlu bir isim veremeyeceğim için buruk hissediyorum, o derece.

Gayet memnunum, çoğu insan da beğenir adımı.

nefffrett ediyorum ama değiştirmek istesem şu ismi koyabilirim diyeceğim bi seçenek de bulamıyorum :(

evet seviyorum.

Hayır ama allah beterinden korumus diyorum bazen

Adim Bora. Basinda bi isim daha var. 2 isim ve soyadimla cok guzel uyum icinde. O yuzden iki ismimi de ad soyad birlesimini de seviyorum

hard ülkücü bir ismim var, amcam koymuş ancak ikinci ismim biraz daha normal. arkadaş ortamında ikincisini kullansam bile aile ortamında inatla tosuncuk ülkücü ismimi kullanıyorum. yine de isim soyad kombinim gayet şekil....

çok seviyorum. başka adım olsun istemezdim.

memnunum. biraz kısa bir şey olsa daha iyi olurdu.

iki tane ismim var kullandığım ismimden çok memnunum. yaygın olmamasını çok seviyorum. tek kötü tarafı içinde çok türkçe harf olması.

Hiç memnun değilim. Ailenin 2 çocuktan bir hayli sonra kaza ile doğan çocuğuyum. İsmimi kura ile belirlemişler.
üzerinde düşünülmüş,herhangi bir isim olabilirdi.

Yok denef değil,denef olmasını isterdim :)

Hayır.

Memnunum, hatta o kadar memnunum ki adım ne olsa diye hiç düşünmedim. Ismimi seviyorum. Ama kizim olsa leyla adini koyabilirdim. Leyla adı da güzel.

cabiday +1 en güzel kadın ismi leyla olmalı^^

ben ise ismimden memnunum, çok az sayıda insanda bulunması hoşuma gidiyor.

@apocalypse benim ismim leyla'dan daha guzel ama :p

ismimi kendime yakıştıramıyorum, genelde tikky kızlarda bulunan bi isim. ekşi'de de bol bol dalga geçiyorlar. soyadımı da hiç sevmem hep dalga geçiyolardı okurken asdasdf. ama alıştım yapacak bi şey yok.

İki ismim var. 2. ismimi çok seviyorum ilk ismimden nefret ediyorum :(

adımdan da soyadımdan da gaayet memnunum.
kendime başka bir isim hiç yakıştıramıyorum doğrusu.

ad-soyad komple şekilde seviyorum, baş harfi kısaltması da güzel marka gibi olabilir. Tanıyanlar seviyor.

Ama ilk duyanlar için biraz, ne biliyim olmuyor bence. İki adım var birini söylesem daha iyi oluyor. Özellikle karşı cinsle tanışırken çok olumlu olmayabilir ilk etapta.

kısa cevap: memnnunum. hem "yakışma" hem de anlam açısından kendime süper uygun buluyorum. klasik, özelliksiz bir isim ama tam benlik bence.

uzun cevab: iki ismim var. müthiş vizyon sahibi kadın anam, "ayrı yazdıralım kimliğe, beğenmezse ilk ismini kullanır" demiş (haliyle ikinci ismin ne olduğunu tahmin edebilirsiniz lol), iyi ki öyle yapmış. ilkokul ve ortaokulda ikili kullanılırdı hep. liseden bu yana önce arkadaşlarım ve hocalarımdan başladı, daha sonra aileme de sirayet etti; yalnızca ilki kullanılıyor. son 4 yılda tanıdığım kişilerin büyük bölümü ikinci adım olduğunu bile bilmez. üşenmesem komple sildiricem zaten ama üşeniyorum.

ben ismimden ziyade soyadımı çok seviyorum. o da yine klasik sayılabilecek bir soyad ama benim çok hoşuma gidiyo. genel olarak ismime puanım 9 kankam.

İki ismim var, ikisinden de çok memnunum.

ben pek önemsemiyorum ama sevmiyorum da. 88 doğumluyum, sanırım o sene doğan kızların çoğuna bu ismin türevlerinden vermişler.
bi de genel olarak isimler çok iyi ya da çok kötü değilse ilgimi çekmiyor, öylesine kodlarmış gibi geliyor. :)

Polo 5 yıldız.
Dacia 3 yıldız.

Ayrı segment araçlar. Güvenlik açısından vw tabiki.

bu euro ncap testleri yapılırken araçların aldıkları puanlar o sınıfa göre değerlendiriliyor.

ben şahsen polo varken dacia duster'a binmem ama ikisi farklı boyutta ve farklı sınıfta araçlar olduğu için polo daha sağlamdır diyemem. örneğin, polo 5 yıldız almış bir araç ama kendisinden daha büyük ve 4 yıldızlı bir araç kafa kafaya çarpışsa, 4 yıldızlı aracın içindeki şoförün alacağı hasar, polo şoförüne göre daha azdır. ama dacia ve polo arasında hayvani bir fark yok. ama yine de alman'dan şaşma.

ben de araya iliseyim. 500 liralik canavar gibi supurgelerle 2000 liralik dyson farki sadece marka mi? yada soyle sorayim. 500 liralik da canavar gibi cekerken canavarin canavarina gercekten gerek var mi? sonucta inatci leke gibi inatci toz yok.

Philips marathon ultimate'in emis gucu dyson'dan daha fazla. Ben philips marathon ultimate tavsiye ederim, magazada hem dyson hem de philipsi denedim dyson daha az cekiyor. 1 senedir kullaniyorum tek ugrastirici yonu ara sira filtresini temizlemem o da 5 dakikalik islem. Sonra ayni performansta devam ediyor.

Biz uzun yıllardır Dyson kullanıyoruz. DC32 Animal Pro. El süpürgesi de var. V6 Mattress modeli. Evde tüylü Ankara Kedisi var, alerjik insanlarız. Durumdan memnunuz. Halıyı kaldırıyor daha ne yapsın.

dyson'dan cok memnundu annem :)

en ucuzu dahi gayet başarılı, çekişleri baya iyi. rainbowlar halıyı dövmekte iyi bunlar ise çekmekte.

biz sülalecek dyson a geçtik kesinlikle çok iyi. annem süpürgeden sonra paspas yapmayı bıraktı toz bırakmıyo diye. dyson sadece marka değil parasının hakkını veriyor. çok büyük bir eviniz yoksa kedi köpekte yoksa en ucuzundan alabilirsin :)

bankalar yaygınlaştırmak için ilk ödemede bonus falan veriyor ama pek yaygın değil. post cihazı desteklemez telefon desteklemez veya ödemeyi alacak adam kullanamaz vs.

Android işletim sistemi üzerinde world ve Cepteteb ile kullandım nfc yi açıp hamgi uygulama ile odeyecegini seçmek gerekiyor ardından mobil odeme kısmına gelip pos cihazına yaklaştıriyorsun. Su an Word ilk 100 e 100 tl indirim veriyor

World'ü biz kullanamadık Migros'ta. Telefon Note 5'ti. Defalarca okuttuk olmadı.

cüzdan uygulamasını indirip, uygulama içerisinden mobil kart oluşturdunuz mu? Eğer bu adımı yapmadıysanız olmaz.

Starbucks app'i yapıyor bunu direkt kredi kartından ödeyebiliyorsun telefonla.

ipad mini. kuruşuna kadar hak ediyor

ipad air 2 ile okuyorum. her şeyi iyi güzel ama not tutmada veya altını çizmede yorucu oluyor. benim kalem de iyi olmayabilir. pro'yu bilmiyorum belki bu konularda da iyidir.

iPad Air 2. Öteki gereksiz pahalı.

baktım geliyor grip, 2 gün tylolhot içiyom temiz

Annem limon sıkıyor

3 öğün nurofen içiyorum başlamadan bol bol sıkma portakal suyu birde

burnum akmaya başlayınca sabah-akşam sudafed içiyorum

(bkz: sambucol)

ilaç ve yapay vitaminlere asla ama asla yaklaşmıyorum. taze zencefil, kabuğuyla birlikte limon ve kaliteli balı rondoda püre haline getiriyorum. günde 2-3 tatlı kaşığı yiyorum.

yalnız ben gripten korunmaktan bahsediyorum. grip olmak üzere olunan durumdan değil.

grip aşısı. daha önce olmazdım ama bu sene eylül ayında aşı oldum. şantiyede çalışıyorum ve bu soğuklara rağmen daha hiç grip olmadım.

limon, zencefil, bal sicak suyla her gun sabah aksam iciyorum bu karisimi.
duzenli ve saglikli beslenmeye calisiyorum.
duzenli spor yapiyorum.

yaklasik 5 senedir grip olmadim.

sonbaharda en ufak bir his değişikliğinde iki gün umca kullanıyorum. kış boyu hasta olmuyorum.

Sute propolis karistirip iciyorum hemen hemen her gun.

Mandalina

Aşı olmak

5 senedir aşı oluyorum. şükür daha tık demedik.

herhangi bir tedbir almıyorum, sanırım en son 8 sene önce grip oldum.
hayvan gibi çay içiyorum, o yarıyor sanırım.

toz zencefil + toz tarçın + sıcak su karışımı içiyorum.
Hiçbir ilaç almıyorum, grip ilaçlarına alerjim var. Aşı da olmuyorum. Bu seneyi de gripsiz atlatırsam 4 sene olacak.

çift çorap

Hamam

hepsi yazilmis.

ilavem: bere. milletin kafasi nasil usumuyor, ya...

düzgün giyiniyorum, soğuk şeyler içmekten kaçınıyorum, genel olarak sağlıklı besleniyorum, dışarıda ellerimi ağzıma götürmüyorum ve ellerimi düzenli ve sık olarak yıkıyorum. hiç öyle garip şeyler yiyip içmeden de gripten koruyabiliyor insan kendini bana kalırsa.

var

düşük de olsa var.

çiğ beslenme tamamen ayrı bir olay.
normalde çiğ beslemiyorsanız, çiğ vermeseniz daha iyi.
ama hayati bir durum da yok.
yani normalde iç parazit hapını düzenli veriyorsanız, geçerse de atar.

bir doktor arkadaşım paylaşmıştı
türkiye'deki balıkların yarıya yakını parazitli. bu parazitler balığın içi 60 dereceye ulaştığında ölüyor

Bulaşır. Balıkların içinden kurtlar çıkıyordu bir ara. Parazitoloji tekrar denk gelirsen getir bakalım demişti ama sonra o kurtlu balıkları göremedim. Kıl kurdu tipli minik parazitler bulaşır yani basitçe söyleyeyim.

bu insanlar neden anlamsızca birbirlerini yiyorlar? manzara çok iyiymiş. derdim

olum bunların hepsi mal lan derdim.

Şaka bir yana bilimsel bir açıklama olurdu tabi, canlıların yaşam alanlarına dağılımı hayatta kalmak için yaptıkları yedikleri içtikleri vs gibi, ekosistemleri birbirleri ve diğer canlılarla olan ilişkileri hakkında gözlem yapardım. birbirlerini öldüren yiyen canlılar arasında bağ kurar sebeplerini yazardım.

Çoğunlukla zararlı.

astrofizikçi neil degrasse tyson dan aklımda kalanlar

bizimle benzer seviyede canlılar teknolojik olarak evrendeki canlılığı yine radyo dalgalarıyla mesajlar göndererek tarıyorlar, bu seviyede bir teknolojinin dünyayı ziyaret edebilmesi imkansız aynı bizim de onları ziyaret edebilmemiz gibi

ikincisi insanın en yakın akrabası şempanzeler ile arasındaki gen farkı %2, bu yüzde 2 lik fark şempanzelerin belirli kutuları üst üste koymalarını sağlarken biz hubble teleskobunu icat edebiliyoruz

fakat bunun yanında eğer dünyayı ziyaret edebilecek kadar gelişmiş canlılar dünyayı ziyaret etmiş olsalar, bizim sokakta yürürken solucanlarla iletişim kurmaya çalışmadığımız gibi bizi dikkate alınacak birer varlık olarak görmeyecekler, muhtemelen dünyada akıllı bir tür yaşamıyor deyip ayrılacaklar.

videoları buldum
youtu.be

www.youtube.com

seyler.eksisozluk.com

Benimkinin hiç aşısı yok. İlk aşılar yapılacağı zaman hastalıktan kırılıyordu. Doktor bekleyelim dedi sonra da hiç yaptırmadım. 3,5 yaşında bir sorunu yok. Parazit tedavisini ben yapıyorum. Zorunlu olan kuduz, o da yarın senin kedin eve gelen birini tırmalar ısırır. Laf anlatamazsın. Kedinin yeri belli olduğu için kediyi bir yere kapatmak ve gözlemlemek isterler. Aşısı olsa aşı kartını gösterirsin, doktor aşı yapmaz o kişiye, kedi de evinde huzurla oturur.

Yarım altın.

Çeyrek altın.

arkadasiniz kiz mi erkek mi? ben yabanci arkadaslarima euro veriyorum, gordugum kadariyla benim gibi surekli gorusmeyen ama dugune gidenler de oyle yaptilar simdiye kadar. en son evlenen is arkadasina da toplasip euro verdik.
ayrica arkadasiniz sevdiginiz biri ise kendisine ozel ek bir sey de alabilirsiniz (mesela kadin olan tarafa bir kere taki almistim ayrica cok sevdigim icin)

Zarfta para veriliyor. İşlerine en çok o yarar. Bir tane de geleneksel olsun saklasınlar diye gram altın tipli nazar boncuklu pullardan alabilirsin.

Arkadaşım kız çok sevdiğim bi arkadaşım.
Para versem kac para vericem bir de? euro aldi başını gitti biliyosunuz.
Ev dekorasyon vs gibi bişey düşünüyordum ama takı da güzel olabilir.

Euro onlar için de çok para zaten. Kur 4,40 onlar için. Dolayısıyla 50 euro olur bence. Yanına bir şey eklersin.