müzik: composer

besteci composer
gufte lyrics

Peki, conductor neyin nesi?

Abartmaya gerek yok. Bence güzel bir şehir, ama diğer büyük şehirler arasında pek bir fark yok. İstanbul daha güzel, Ankara daha kötü. Yaşanacak yer bakımından ikisinden de iyi. İnsanları da diğer yerlere göre biraz daha rahat ve bu rahatlığın getirdiği bi şenlik durumu var.

not: 20 yıldır izmir'de yaşıyorum.

Elbette çok güzel değil...
Güzel mi? o da değil...

karşıyaka'nın kızları çok güzel. burdan hepsine sevgi ve selamlarımı sunuyorum.
~karşıyaka'nın kendi de güzel. yeme/içme ucuz. o yer fıstıklı barlarda benim yerime de tuborg gold için. canım çekti la.

Bok gibi şehir. Gelmeyin. Biz bize yetiyor ve artıyoruz bile.

Tabi sirinleri bile goruyorlar

@üşüdüm üstümü örtsene hande..kim tuttu seni

çok değil ama güzel.

çok güzel. benim için yeri çok çok özel.

şakirt dolu değil. kordonda bira içilebiliyor. polisler daha insancıl diğer şehirlere göre, ama yine de sevmiyoruz kendilerini. iklimi ılıman, kışın g.tümüz donmuyor, sahil kasabaları çok fazla ve yakın, metroyla denize gidiliyor. insanlar cahil ve aptal değil, malum %50 buralarda pek yok. bence çok gzel şehir, ist ve ankarayı gördüm, izmiri terk etmem. tek sorunu düşük maaşlar.

şehir inanılmaz güzel değil yaşaması hoş

Hande'ye kumru haric katiliyorum. Ben kumruyu da sevmiyorum. Yasamak falan da guzel degil bu havada yasanir mi be? Cigetlerim nem tuttu artik. Ve insanlarinin ne kadar da "ilimli" oldugunu burda izmir hakkinda kotu sey soyleyenlere hemen saldirmalarindan da gorebilirsin.

Öncelikle Türkiye'nin büyük kısmı senın sevgiyle bağlı oldugun yeri bilmeden etmeden yargılarsa sende belli yerden sonra saldırgan olursun diyor devam ediyorum.

Sehirden beklediklerine göre tabi ki çok değişkendir güzellik, burada çok fazla iş bulamazsın bulduğun işlerin maaşı düşüktür ama lüks merakın yoksa sana yeter.
Kızları güzel mi sorusunun cevabı evet bunu izmirde zaman geçirmeden anlayamazsın çünkü gerçek İzmirli bir kızı görünce gözünden kan gelir, onun haricinde olanlar zaten geneli İzmirli değil onların çekici gelmesinin sebebi bir çok sehire göre rahat giyinmeleri, bunun sebebi de insanların onlara göreceli olarak saygılı olmaları.
Eğlence anlaşıyı farklı istediğin tarz bir yer kesin vardır ama bundan çeşit çok yoktur.

Kötü olan konularda vardır altyapı eksikliği gibi son aktarma rezaleti falan ama burada ne olursa olsun insanlar mutlu ondan güzel şehir.

Bir de nolur 2gün 3gün izmire gelen adam şehri yargılamasın bunu İzmir için değil Konya içinde Kayseri içinde yapmayın 2 günde bir yeri ne kadar öğrenebilirsin.

izmirden bi hafta ayrı kalıp sonra izmir e dününce izmirin gözünü seveyim diyosun ama bence bu sadece alışkanlıkla ilgili. aynı şey istanbullu, konyalı, kayserili v.b. içinde geçerlidir. bence büyütülcek veya yerilcek bir tarafı yok. her şehir gibi artı ve eksileri var.

2-3 hafta içinde istanbul'dan izmir'e taşınıyoruz
izlenimlerim şöyle: eksisozluk.com
sonuç olarak izmir kötünün iyisi, yazın çok sıcak, orada vakit geçmez gibi geliyor.

eğer İstanbul'dan gidiyorsan İzmir'e ne kadar overrated bir şehir olduğunu görebilirsin. Bence çok güzel değil diğer anadolu şehirlerine göre tercih sebebi olabilir ama bir İstanbul değil tabi ki.

ilgilendiğin bir konuyla ilgili bir kursa gidebilirsin. orada kafa dengi arkadaşlar bulabilirsin kendine.

Ne iş yapiyorsun oralarda is arkadaslarin falan varsa bir seyler yap yavas yavas oluşur ortamin

@rubiks cube asteğmenim , sabah 8 akşam 5 çalışıyorum. İş ortamım 50 yaşındaki sivil memur amca ve teyzelerden oluşuyor.

İzmir'de senin gibi olan 1-2 arkadaş daha vardı, belki onlarla iletişime geçebilirsin.

izmirde senin gibi olan bi dolu insanız aslında. bir araya gelebilsek ortamın altını üstüne getireceğiz de, gelemiyoruz. hele ki ben artık 12 saat çalışıyorum.. beni bırakın, siz kendinizi kurtarın.

içelim panpa nerdesin.bornovaysa iyi olur

bende aynı durumdayım :)

ilgin varsa katıl bu kursa

desem.deu.edu.tr

@rain when i die birliğim asansörden 10 dakika ilerde hemen mithatpaşanın üstünde ve eve çıktım karataşta ; sıktı orduevi. kordonda kendi başıma içiyorum zaten devamlı :) sıkıldım artık kendi başıma içmekten de

couchsurfing.org

harika ve net bir cozum...

Biz arada çıkıyoruz elemanlarla. Çıkarsak yeşillendireyim seni, sararsa takılırsın. Yok dersen kalkar gidersin; darılma gücenme yok.

www.lastfm.com.tr:+Adagio

yazıyor zaten. neyi anlamadın ben de onu düşünüyorum.

Şarkının adı, besteci yazıyor müdür. Fakat bu kaydı hangi orkestra yapmış, hangi cd'de yayınlanmış; onu arıyorum ben. Adagio'yu çalan onlarca orkestra var.

anladım, illa bu orkestra mı olacak yani (:
çok popüler bir eser. daha güzel kayıtları da olabilir.

Taksi taş çatlasa 15-20 lira yazar. Gar'dan iki dakika yürüyüş mesâfesinde dolmuş ve otobüs durakları var, oradan da ulaşılır. Şimdi anlatsam da kalmaz aklında. İnince sorarsan târif ederler.

taksi çok rahat 30-40 yazar. garın önünde otobüs durakları var. ordan otobüse binip gidebilirsin. numarasına bakman lazım ama.

250 numaralı uzundere-otogar otobüsüne binebilisiniz.taksi ile çok tutmaz 6-7 km lik bi mesafe.

(bkz: perfume the story of a murderer)

www.imdb.com

perfect sense var. afiş kötüymüş cidden ama film güzel. tema sadece koku değil tüm duyular ama koku da önemli bi yerde filmde

Oha lan, adam Perfume filmini bilim-kurgu diye örnek vermiş ya la. :D :D Piii... Adama pembe dizi desek Star Trek der mi acaba?

her bilimkurgu filminde ışın kılıcı, uçan arabalar vs. olmasının gerekli olmadığı doğrudur.

Hıçkıdıktan yardim isteyebilirsin. Kendisi hikkap olarak da bilinir. Nasil yazilir unuttum.

ash anlamaz o daha bebe. oak'ı bulacan.

boru var bi tane , onu bulman gerek

uzman birini bulman lazım.. şanslısın bugün ;) bana yolla, 21 gün istiyorum sadece. inanılmaz evcil ejderhaların olacak. yeraltı mezarlığına falan zincirleme hayvancağızları sakın:((

ejderhalara fısıldayan adamı çağır, o halleder.

www.howtotrainyourdragonbooks.com şuradaki eski el yazmaları işinize yarayabilir diye düşünüyorum.

Ejderhalar vahsi dogaya ait. Lutfen kisisel zevklerin ugruna var olduklari hayattan koparma. zevk için hayvanları sömürüyor ve bunun uğruna dünyanın ekolojik dengesini yokediyorsun. Eglenirken yasayacagin mutluluk ugruna dogasindan koparmaya hakkin yok.. Yapma.

burunlarına pıt pıt vur.

Kısırlaştırmayı da deneyebilirsin, daha sakinleşebilirler.

Aynı yollardan ben de geçtim müdür. Çok zordur o evreler, bilirim. Fakat bağlamak çözüm değil. Daha da hırçınlaşıyorlar. Neyle bağladın bilmiyorum ama; sıkışırlarsa yakıp ya da eritip kaçarlar; birikmiş sinirle en yakın köyün, çok afedersin, amına korlar.
Çözüm için, kuru mamadan vazgeçmeni tavsiye ederim. Canlı hayvan verirsen yavrulara, dışarı çıkıp içgüdüsel hareketlerle koyundur, keçidir, insandır yemeye kalkmazlar. Tavuk seviyorlar. Komple. Gagasıyla falan...
Bir de, gece sularına sakinleştirici damlatabilirsin. Tabii ejder bunlar, öyle novalgin falan kesmez, direk morfin vereceksin, yarım çay bardağı. Bir ay sonra yavaştan azaltabilirsin morfini. Zaman içinde gece uyumayı kanıksıyorlar.
Son olarak, kanatlarının iç kısımlarını bir fırça ile bol bol tara. Oraları çok kaşınıyor. Benimkiler kanat içlerini kaşıyacağım diye mahallede çatı bırakmadı. Komşular şikâyetçi fakat ses çıkaramıyorlar. İşte ejderha sahibi olmak böyle bir şey. :)

fazla bebeği olup sahiplendirmek isteyen varsa şey etsin:(

öncelikle ceza çözüm değil. ceza ile eğitim olmaz, ödül ile eğiteceksin. önce "hayır"ı öğret, yanlış bir şey yaptığı zaman otoriter bir sesle "hayır" de. sonra istediğin gibi davrandıkça koyunla, geyikle falan ödüllendir, kafasını okşa. ensesinden tutup yaktığı bebeği koklatıp hayır dersen işe yarayabilir ama muhtemelen anlamaz çünkü üzerinden zaman geçmiş.

özellikle büyük olanın disiplin sorunu var. unutma disiplinli ejderha mutlu ejderhadır. disiplin vermeye kıyamayıp şımartma.

volkanderinbay.com

Sen efsânesin @Celestial. :) Sağ ol.

Şöyle bi' şey var:

www.belgeselgunlugu.org

Şunnardan biri mi acaba?

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Her yer yakın sayılır.
Gümüldür Club Yalı.

çeşmeye gidin.
urla da olabilir ulaşım da çok kolay

çeşme veya seferihisar.

urla'yı tavsiye etmem. (en azından ben sevmedim)

foça'ya gidin.

Foça candır müdür. Hastahane önünde takılıyoruz biz arada.

Gotik ortaçağın ikinci yarısının (sonuna doğru) ortaya çıkan bir şey. Aslında amacı dindir biraz da, bu yüzden mimaride yükseklikle ilişkilendirilir. "Ne kadar yüksek bina, o kadar çok Tanrı'ya yakın" mantığı tamamen. Genelde şimdiki zaman kıstasları ile ürkütücü olabileceği söylenebilir. Sivri sivri, yüksek uçlu yapılardır genelde. "Dar tutalım da, yukarı çıkalım" hesabı var. Ortalıkta 3 kapı var (gerçi bu 3 kapı önceki akımlardan da geliyor). Baba, oğul, kutsal ruh kapıları. Onlar da sivri sivri kapılar.
Örneğin, şu fotoğrafta sivri sivri uçlar, zamanına göre yüksek bir yapılaşma ile kendini belli ediyor.
www.exploring-castles.com
www.artdiary.org
cdn.wild-about-travel.com

Gotik resimde korkutucu ve dini temalar yaygın. Işık ve gölge oyunları çok yok. Oran-orantı yok. Garip bir perspektif anlayışı var.
www.medieval-spell.com
www.wga.hu

Barok biraz daha geç dönem. Biraz daha şeker gibi. Artık "Ülkümüz yükselmek, ileri gitmektir" mottosu yok. Bir yataylaşma, rahatlama, genişleme başlıyor. Onun yerine süslemeler, gölgelemeler, kıvrımlar, hareketler, dalgalanmalar oldukça öne geçiyor. Böyle fırıl fırıl, vıcır vıcır her şey.
www.visitportoandnorth.travel
www.proprofs.com

Haliyle de bunun resme yansıması da ışık ve gölge oyunları, süslemeler, derinlikler şeklinde oluyor.
Örneğin İnci Küpeli Kız'ın yüzündeki gölge ve derinlik oyunları
www.yuobserver.org
Rembrandt'lar www.metmuseum.org
(Arkadan ışık verilmiş, sanki biri bir bölgeye spot tutuyor da, bilerek bir arka fon yaratmış gibi) Gotik, baroğa göre biraz daha sert ve matematiksel gibi; barok daha yumuşak, tatlı.

Birini kilise orgu, diğerini Pachelbel'in Re Major Kanonu gibi düşün.
Şu gotik www.youtube.com
Şu kulağa çok gotik geliyor ama aslında Bach tipik bir barok müzisyeni, bu eser hafif gotik kaçmış gibi.
www.youtube.com

Şu barok
www.youtube.com
www.youtube.com

Baroku da abartırsan, çok fazla şekerden için kıyılır ya, o da rokoko oluyor.
Şöyle ki her yer pastel pastel, dondurmacı dükkanı gibi ortalık
supercalifragilisticexpilidocious.files.wordpress.com
upload.wikimedia.org

Bir de bunların birbirine geçiş dönemleri var ki, ne oldukları belli değil.

Ekleme: Bu dönemlerden sonra süslemeler kabak tadı vermiş, "Bu ne görmemiş gibi takmış takıştırmışlar" demişler. "Doğallığımıza, özlerimize dönelim" demişler. Antik Yunan'a kadar dönmüşler. O da klasisizm olmuş.

Ek olarak: eksisozluk.com

Oha, ne güzel anlatmış la adam. Abi, silme duyuruyu, kalsın, nasiplenelim arada.

@aychovsky eline sağlık. olayı bitirmişsin. Kalsın bu duyuru.

aychovsky çok güzel anlatmış. ben de halk diliyle anlatayım. Gereksiz üyük binalar, köşeli sivri yapılar gotik. kartonpiyer işi gibi görünen fırfırlı şaşalı bina/oda süslemeleri de barok. Dolmabahçe sarayı'nda barok mimari aşağı barok mimarı yukarı diye anlatan bi rehbere dönüp 'barok dediğiniz şu fırfırlar mı yani' diye sormuş bi arkadaşım vardı. E-evet diyebilmişti adamcağız.

Teşekkür ederek eklemelerimle geldim.

Barokta yatay seyreden bir binada, birdenbire bir yükselti de oluyor. Dolmabahçe Sarayı'na bakarsanız, normalde tek kat gibi giderken, birden ortada bir kısım iki kat gibi. Bu da tipik bir barok özelliği. Bir zorunluluk değil ama çok tipik bir özellik. Böyle bir yapı görüldü mü, diğer koşulları da sağlıyorsa %90 baroktur o.
upload.wikimedia.org

Keza Versay Sarayı da
upload.wikimedia.org

Bu da Polonya'dan bir saray
europeantravelista.com

Bu da Portekiz'den
europeantravelista.com

İstanbul'da parça parça barok olan çok fazla yapı var ama tamamı barok olan Valide Sultan Cami, Dolmabahçe Sarayı ve Ortaköy Camii var (Gerçi Ortaköy'ü restore ediyorlar 3 yıldır, en son çarşaf vardı sadece çevresinde, son hali hala barok mu ki) Şu fotoğrafta, camiinin kıvrımları var, üç tane konveks yapı duvarlardaki. En çok oradan anlıyoruz barok olduğunu. (Yine, her eğimli bükümlü duvar, kıvrım kıvrım tarihi inşaat barok demek değildir)
www.sehrehaber.com

İstiklal'deki binalar da fırfırlı aslında ama onların çoğu Neoklasik. Her fırfır barok değil. Biraz daha ciddi oluyor onun fırfırları. Barok süsleri duygu taşması, arzu şelalesi iken; Neoklasik süslemeler daha usturuplu. O kadar kıvrım kıvrım değil. Örneğin, şurada süsler var ama süs var demek barok demek değil.
www.mekanist.net
Bunun neoklasik olduğunu nereden anlıyoruz peki? Aslında biraz karmaşık. İlki düz bina, süsler sade. İkincisi biraz daha ayrıntı istiyor. Antik Yunan'da binalarda şöyle üçgen alınlıklar vardır.
photovide.com
cdn2.list25.com
Roma mimarisinde ise o üçgen alınlık kubbemsi, yuvarlağımsı şekillere dönüşür.
3.bp.blogspot.com

Dolayısıyla İstiklal'deki o binadaki öndeki hem üçgen hem de daireye benzeyen o alınlık, klasisizmden etkilendiğini gösteriyor. Bir yandan süsler diyor ki "Ben barok ve sonrası dönemdenim", ama o süslerin ve balkonların sadeliği ve binanın düzlüğü diyor ki "Barok değilim, biraz daha ciddiyim" ve oradan klasisizme veya neoklasisizme bağlıyoruz. Ama bir neoklasik bina için de yeterince süssüz değil, dolayısıyla bir geçiş dönemi ürünü olabilir. Hafif barok esintili.

Abi saygılar...

hakkaten iyi anlatmış. favorilere eklendi. lütfen silmeyin duyuruyu.

kim okusa anlar artık.

abi saygılar.

aychovsky abimiz oldun hebimizin :)
eline sağlık, tertemiz anlatmışsın.
soru da güzel ayrıca.

Teşekkürler canlar. Gerçi ablayım ben, ama abi de olurum artık, ne yapayım.

Daha fazla bilgi için E.H. Gombrich’in Sanatın Öyküsü kitabını tavsiye ederim. Tuğla gibi ama tane tane, açıklayıcı.

abla, saygılar.

aychovsky örneklerle çok güzel anlatmış ama eklemek gerekir ki gotik ile barok arasındaki dönemde koca bir rönesans vardır.

rönesan eğer sanatta bi milat ise gotik öncesinde barok ise sonrasında kalıyor. ışık ve perspektifin barok dönemde olup gotik dönemde garip olmasının sebeplerinden biri de perspektifin rönesan ile birlikte oturması.
resim tam anlamıyla rönesans ile birlikte boyut kazanıyor.

hiç bir şey olmaz bence, onlar mevsimsel yarıklar gibi duruyor yağmurdan havadan vs'den dolayı olmuştur

o kısımları kesmeden de yiyom ben

ben de kesip atmadan yerim. iyi yıkandıktan sonra sorun olmaz.

kesmeden de yiyebilirsin. onlar fazla olgunlaşmış, patlamış.

teşekkur ederım :)

Afiyet olsun müdür.

aşk bu yaralı müzesi
erikler yeşilötesi
hareket edemem

tuz ekele ye işte. tuz zehri alır.

sen yeme o erikleri, bize gönder biz yiyelim.

yiyin tabi ki de -_-

bir şey olmaz. ağacın suyu az gelmiş ya da toprakta bor eksikmiş. zararlı bir durum yok anlayacağın.
yıkamadan yeme.

Dalga geçmek için.

Sözlükte bi entry'de görmüştüm bu mevzuyu. İtibarsızlaştırma amaçlı isimden sonra söylenmeye başlanmış deniyordu.

Dediğin sebepten dolayı. Dalga geçmek için.

Tarihin Arka Odası'nda değinmişlerdi bu konuya, belki bulup izleyebilirsiniz.
Denildiği gibi itibarsızlaştırmak için.

sultan cem uymadığı için cem sultan denmiştir. şimdi dalgamı geçmişler kafasına mı uydurmuşlar o tarihçilerin değil dönem halkının bilebileceği bir mevzudur.

zaten kendisi sultan değildi.
sultan sadece şu kişilere denirdi:
1. hanedanın başındaki erkek kişiye
2. hanedan soyundan gelen kızlara
3. hanedandan bir erkeğin annesine

ayrıca protrek'in cevabı baştan sonra saçma ve komik

Sebebini bilmiyoruz. Aşağılama ve küçümseme için denmiyor.

dafuq.

Hani dense dense en fazla Sultan Cem denirdi anlamında dedim. Halk söyler gerçek olur ya da olmaz. Kanuni'nin oğlu Şehzade Mustafa'ya da bir kesim son dönemlerde Sultan Mustafa demeye başlamışlar. (Konu farklı biliyorum)

Cevap veren arkadaşlara teşekkür ederim.

Şöyle;
Sultan sıfatı genel olarak yönetenin adının önüne getirilen bir takıdır. Sancağa giden şehzâdelere misal, sancak halkı tarafından sultan denilmektedir. "Amasya Padişahı Şehzâde Sultan Murad" örneğinde de görüldüğü gibi padişah da bir kişiye verilen bir unvan değil. O bir kişiye verilen unvan hünkâr, han, hakan'dır.Valilere, beylere sultan ve padişah dendiği bilinir. Mısır valileri de, Kavalalı'dan evvel dâhi Mısır sultanı unvanını, payitahta karşı değilse de, kullanırlar.

container olmasın o?
ayrıca hayır mkv için o dediğin yapamazsın. bluray bluraydir. DVD Architect Pro ile yaparsın menüleri. ama bluray olur. bi de dvd kelimesine takılma. sony DVD Architect Pro

Oha, nasıl da malmışım da trucker demişim... :D

Peki müdür, bluray diske bu naneyi yazıyorum da, neden menüyle kumanda edemiyorum mkv seçeneklerini? Sonuç itibarla ses dosyası, altyazı; hepsi bluray'de de olan naneler?
Bilmediğimden soruyorum, yanlış anlama.

çünkü farklı format işte...mac pc gibi bir fark. o kadar çok alt yazı formatı var ki inanamazsın..

"bak bu ilerde para edicek. al sana senet..."

Murathan Mungan, Murathan95'i "Yılların, yolların, sayfaların ardından; Dunedan'a, Dunedan'la..." diye imzaladığında mutlu olmuştum.

"olm brk seni hiç unutmiycam lan. iyi ki varsın"
orhan pamuk


böyle yazsa çohoş olurdu.

"kendin gelmedigin gibi baskasina mi imzalatiyorsun? ayip lan"

bir karikatürist dergi sayisina imza atiyor.

"önünde saygı ile eğiliyorum" bruce lee

arkadaşlarım arasından kendi kitaplarını imzalayabilecek olanlar, tam olarak böyle yazmasalar da "amk yalnux'u, al sana kitap" anlamına gelecek şekilde imzalarlar muhtemelen, başka insanlardan da ben imza istemem bu yaştan sonra.

ne farkeder kurt veya degil, yazmaniz bile yanlis bence tartisma istemiyorum yazmissiniz da mutlaka gelir simdi birileri.
turk de olsa amerikali da olsa papua yeni gineli de olsa hayvan hayvan. konusun duzgun bir bicimde, zor geliyorsa dediginiz gibi bir bahane bulabilirsiniz. bu boyle olmaz.

Ailemden biri çok hasta tedavi için buraya gelecek lütfen siktirin gidin de. Mağduriyet falan düşünme. Biraz da sen düşünmeden hareket et hep onlar mı öyle yapacak

tek basinayken yakalayip bu kurdugun cumleleri lisani munasiple once bir kur.
baktin anlamiyor o zaman kapiyi gostermeye kadar yolu var.
korkma.
kooork maaa.

çocuğun işi gücü varmış madem, mağdur olmaz heralde. bi haftada pekala kalacak başka bi yer bulabilir.

uygun bi dille misafirlerden rahatsız olduğunu, evin düzeninin bu olmadığını anlatırsın. aynı buraya yazdığın gibi kız arkadaşını bile davet edemez hale geldiğini söylersin.

şaka mısın abi. bunda utanacak sıkılacak ne var. ben arkadaşım arkadaşlarını getirip yemek falan yemişlerdi bir ara. epey bulaşık çıkmıştı. 2 gün beklemişti bulaşık yıkamaışlardı. dire gittim söyledim abi dedim bu kadar bulaşık 2 gün beklemez. yıkayacaksın dewdim bunları.

ev bu kardeşim. bunun kürtlükle türklükle alakası yok. durumunu çok iyi anlıyorum. sürekli birilerini getirmenden rahatsız oldugunu sakincec ve düzgünce belirt. sonuçta sen ona evini açmışsın adam muhtaş durumdaymış. bu yaptıgı kabalık. bunu düşünmesi gerekir. lan ayrınca ev arkadaşın kiryı ödeyemiyor. sen evine başka adam alıyorsun. hakkaten bok yemişsin. neyse kardeşim. o kürt arkadaşını evden gönderiyorsun bir an önce. baktın artislik yapıyor;

galeri.uludagsozluk.com

Bizde kal bir süre, anlaşırsak yerleşirsin demişsiniz; biz evde sakinliği tercih ediyoruz, bu kadar çok gelen giden bize göre değil, olmayacak böyle diyebilirsiniz direkt.

Yalnız işte aynı iş yerinden olmayaydınız iyiydi. Evde havalar bozulunca, iş yerine banko yansır.

rahatsiz olduk cik diyebilirsin. 1 hafta olmasi bir sey degistirmiyor.
tabii, zaten yapmadiysan, once uyarsan kurallar bu desen kisa bir sure muhlet versen daha iyi.

bence yeni kültürler tanımak için bulunmaz fırsat

La ne konuşacaksın? Konuşmadan anlayacak adam olsa eve adam getirmeden bi destur alır. Eski arkadaşınla aranızda konuşun önce; sonra adama haber verin, abi akşam bi konuşalım deyin, iki kişi alın adamı karşınıza, kardeş biz senin geleninden gideninden rahatsızız, senlik bir durum yok ama bizim düzenimiz bozuldu, kusura bakma, senden kendine yer bulmanı istiyoruz dersin. Korkacak bi' şey yok. İzmir'deysen pm at, üç beş arkadaş biz de gelelim isterseniz. Birer bira söylersiniz bize, mutfakta kalabalık yaparız. :D

elektrik parası iste giderler

fena domine etmiş eleman seni.

valla kimdir nedir bilmiyorum, pek açıklamamışsın belli ki sen de pek bir şey bilmiyorsun eleman hakkında.

bence taşın o evden, boku çıkmış gibime geldi çünkü biraz, hem senin başın ağrımaz hem de böyle durumlarda taşınmak en temizidir, iyi gelir.

umarım bir daha böyle bir hataya düşmezsin, seni domine edebilecek adamla eve çıkma hocam, hatta hiç bi erkekle eve çıkma bi evin içinde 2 erkek takışıyo mutlaka :)

Kusura bakmasın da sonradan gelip seni bu düşüncelere itmeye hakkı yok.birader ev arkadaşımın ailesi gelecek kal bi süreliğine dedim ama bu durum benim de dışımda de.ilk haftadan evi ahıra çeviren adamdan hayır gelmez!!!

alfa erkeği detected :p

milliyetçilik falan siz kendi kendinize gelin güvey olmuşsunuz. gayet bir türk de bir ingiliz de yapabilir bu tür bir hayvanlığı. evinizi açmışsınız ona sonuçta, bunun gibi bir durumda uyarmak gayet yerinde olur. uyarırsanız; arkadaşlarıyla sizi dövecek bir tip mi ? öyle bir tip olsa evinizi açmazdınız bence.

@partizan askşfjasklşfjasklfjasklfjaskfmaaofjkw

Kiz arkasim bana tasiniyor ya da evlenmeye karar verdik evi duzenleyecegiz gibisinden bi bahane olabilir her ikisini de gondermek adina...

He karsina alip konusmak da mantikli tabii ama o arkadas mantikli bi insan olsa evi kamp yerine cevirmeden bi izin fisi doldururdu.

açıkça gitmesini istediğini söyle. zart zurt ederse hiç esneme, pazarlık payı bırakma. gözünün korktuğunu anlarsa hiç şansın olmaz.

Cesaretin yoksa diğer arkadaşını da al beraber konuşun.

uygun bi dille s.ktir git de!

işte bunlar hep tecrübe:)

arkadaşının yaptığı hayvanlıkmış, münasip bir dille konuşup evden ayrılmasını istemen gerek -de, sen niye bunu kürtlükle, ırkla milliyetle bağdaştırıyorsun onu anlamadım. o da ayrı bir hayvanlık bana kalırsa, bunu da eklemek istedim.

lan olm sen mal mısın ? mağdur etmek ne ? sen mal-dur olmuşsun hala neyin peşindesin ,valla ben olsam akşam derim ben senden rahatsızım giren çıkan belli değil dikkat et yoksa bas git diye.
millet kıza trip koyup kapıya koyar adamın evinin önünde arabası var hala kırılır mı diye düşünüp kovamıyor :)
Kov gitsin abicim dönerse yine kov dönmezse en iyisini yaptım dersin :)

"milliyetçilik olsun istemiyorum" deyip "fakat bu arkadaşım kürt" demek.. neyse.

rahatsız olduğun şeyleri uygun bi dille söyle, "kardeş ben sana gel dedim ama şundan şundan rahatsız oldum, gel bu konuyu bi konuşalım" gibi yapıcı bi konuşma yapabilirsin, dilinin saldırgan olmamasına dikkat et. tamam onu üzme ama kendini de yıpratmana gerek yok, sonuç olarak biri evden gidecekse bu sonradan gelen olmalıdır.

Marshall Major

kablosuz al evde kullanacaksan. hep özenmişimdir, güzeldir heralde.

grado sr-80i

Güzel ciltli asıl dilinde bir Jules Verne - Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, bir J.J.Rousseau - Toplum Sözleşmesi, ne bileyim Fransızca bir Nâzım Hikmet. Gidip telefon, bilgisayar isteme liseli gibi.

İhtiyacım olan bir elektronik aleti ucuza maletmek de işime gelirdi ama baktım da pahalı. Dediklerini değerlendireceğim.

50 frank iste.
hatta bir zahmet bunu benim için iste. ben sana karşılığını öderim, sen de bana yollarsın.
50 frank'ın arkasında küçük prens var da. ne zamandır arayıp bulamıyorum..

bende de var öyle bir durum. lisenin başlarında germinal'i okumuştum mesela. tek karakter adı söyleyemiyorum kafadan. sanırım bi defter tutup bazı kısımları yazmak daha akılda kalıcı olmasını sağlıyor. onu da ben yapamıyorum pek.

Kesinlikle böyle. Hatta bazı filmler için de geçerli bu.

Bu işin formülü yok, ama kitapların göz önünde durması etkiliyor hatırlama durumunu. Epeyce kitabımın büyük kısmını raflara sığdıramadığımdan kolilerde tutuyorum, daha geniş bir eve geçmek ümidini taşıyarak. Kolilerdeki kitapları hatırlamayı bırak, bir çoğunu okuduğumu bile unutuyorum. Ama raftakilerde bu sıkıntım yok. Hele ki arada bir kitaplığın karşısına geçip kitaplara bakınırsan hatırlama oranın artar diye tahmin ediyorum.
Bir de, nasıl okuduğum önemli etken oluyor. Misal, düz okuduğum, ne bileyim olayları üzerinde düşünmediğim, kimseyle hakkında konuşmadığım kitapları unutuyorum ben de. Fakat okurken biriyle "Ya hacım şunu okuyorum, şöyle şöyle" diye adı geçen, bir yerlere hakkında bir şeyler karaladığım, ne bileyim duş alırken olayları şöyle bir kafamda sıraladığım kitapları unutmuyorum.
Kitap günlüğü tavsiye ederim. Sözüm ona başladım ben de, fakat yazarım yarın deyip yazmadığım çok kitap var. Unutmak istemiyorsan on numara kitap günlüğü. Bittikten bir iki gün sonra aklında kalanlarla kitap hakkındaki görüşlerini yazarsan, dönüp yazdıklarına bakmaya gerek dâhi kalmaz, dün gibi hatırlarsın diye tahmin ediyorum.

Ben de, ben de. Onu geçtim, kitabı okumam biraz uzun sürdüyse kitabın başını hatırlamayabiliyorum.

kesinlikle bende de böyle.
birkaç hatırlatıcı şey göremezsem eğer kitabı özetleyebilecek cümleler gelmiyor aklıma.
lisedeyken klasikleri okumuştum hevesle fakat şindi sorsanız okumamış gibiyim.
ancak birileri bir şeyler söyleyecek ki hatırlayayım.

teknik bilemiyorum maalesef.

Sanırım genel bir şey bu. Bende de var malesef. Kitaplarınıza kıyabilirseniz can alıcı yerlerin altını çizebilirsiniz. Belki okuduktan sonra özet çıkartmak da işe yarayabilir.

Pastoral Senfoni'de bir papaz vardı. Görme engelli bir kıza yardımcı oluyordu, sonra da aşık oluyordu yanılmıyorsam...
Saçma sapan bir kitaptı bence, unutman iyi olmuş.
Gerçekten hatırlamaya değer bulduğun şeyleri unutmazsın.
Arada belki açıp birkaç sayfa karıştırırsan hatırlamak daha kolay olur. Ben unuttuklarıma açıp bakıyorum öyle üç beş sayfa, hemen aklıma geliveriyor.

Dün gözüm değmişti duyuruya, gün boyu aklımın bir köşesi bundaydı.
Evet, müzikal olarak Barış Manço'nen en iyi parçalarından biri. Zaten, Yeni Bir Gün LP'si Barış'ın en iyi albümüdür kanaatimce.
Klip; Barış'ın ve o dönemin en iyi kliplerinden biri. Neden? Çünkü o dönemde, biliyorsunuz, vesikalık klipler revaçtaydı. Bir perdenin önündeki şarkıcı ufak jest ve mimiklerle playback yapardı, millete de klip diye yayınlardı bunu TRT. Bu takım işlerle karşılaştırılınca Ne Ola Yar Ola ve benzeri olan Little Darlin' klipleri gayet kaliteli işler. Fakat her iki klip de konu barındırmayan, bunun yerine imgesel anlatım altında çeşitli görselleri arka arkaya sıralayan videolar. Bir şey anlatan, hikâyesi olan işler gibi gelmiyorlar bana.
Sözlere gelince; bahsettiğin gibi ütopik bir sevgiliden dem vuruluyor bence. "Bir sevgilim olsun, kaşı gözü kara olsun" istemiyle aynı paralelde giden, fakat biraz daha entellektüel kaygıları da barındıran bir "sevgilide aranan özellikler" listesi gibi şarkı. "Yaşam denen uykudan uyanmasını bilen yâr ola" yıllardır benim de dikkatimi çeker. Biraz tasavvufî anlam yüklüyorum ben de senin gibi. "Asıl gerçeklik olan öte diyarı da bilen, bu hayatın geçiciliğinin farkında olan bir sevgili sevgili istiyorum" gibi mânâ yüklüyorum ben de.
İrdeleye'k az daha. Kalmasın böyle.
Ve Barış Abi'yi tekrar anma fırsatı yarattığın için teşekkürler @dahinnotha.

vanilla sky. açıp izlemeyi düşünüyorum hatta bu aralar tekrar.

direk cameron diaz filmerine bakabilirsin aslında.

oslo 31 august

norveç yapımı zaten.

marilyn monroe filmleri

chicago - renee zellweger
vicky cristina barcelona - scarlett johansson
butterfly effect - amy smart

eskilerden sayıyorsak alfred hitchcock filmleri. hitchcock sarışını diye bi terim var zaten.

simone vardı bi ara sarışındı sanrım o da.

50 First Dates

Sweet November ve Meg Ryan filmleri.

Edit: The Notebook'u ekleyeyim.

wicker park
the island
waitress
benjamin button

l.a. confidential
güneşten de sıcak

Renee zellweger in antonio banderas ile oynadığı hırsızlık temalı bi film vardı.

King Kong en son çekileni.

my sassy girl / elisha cuthbert
lost in translation /scarlett johansson
the black dahlia /scarlett johansson
the Rum diary / amber heard
young adult / charlize theron

(bkz: bu nasıl sarışın!)

Sarışın aktristlerin filmlerine bakmak işine yarabilir. Yine de emin olamadım.

"Ayarlar > Başlangıçta > Belirli bir sayfayı aç" kısmına google.com.tr yazarsan mutlu olursun.

@ Dunedan

Bunu denedim. Bu sadece browser ilk açıldığında işe yarıyor. Yeni sekme açıldığında hala o lanet bloklar orada.

Peki "Ayarlar > Görünüm > Yeni Sekme Sayfası Değiştir" işe yarayacak mı, bakar mısın? Download'da olduğumdan kapatamıyorum.

adres satirina chrome://flags/ yazip Anında Arama Genişletilmiş API'sını etkinleştir , chrome ingilizce ise enable instant-extended api Bunu devre disi birakip asagida yeniden baslat butonuna basiyoruz.

Tamamen bos sayfa olmasa da eski chtome yeni sekmesi gorunumu oluyor.

@ Dunedan i.imgur.com
öyle bir ayar bulamadım.

@ gerenkyok bu sefer daha fazla büyüdü.
i.imgur.com

Yeni seriden başla bence de. Klasik seriyi fan olduktan sonra çerez niyetine izliyorsun zaten öyle pek de bi numarası yok başka.

Yeni seri ile başladım. Gerektiğinde lore amaçlı bakıyorum sadece eskiye.

2005'ten başladım. Bir nokta dışında açıp "neymiş bu" diye bakma ihtiyacı duymadım. İlk sezon gayet iyi açıklıyor karakterleri, diğer ırklar da ilk önünüze çıktıklarında güzelce açıklanıyor.

2005ten başladım hatta ben de buraya sormuştum 2005ten başla demişlerdi. Şimdi aşığıyım.

2005ten başlaman yeterli.

Herkeşlere teşekkürler.

Ben de bir A04 görmedim hiç. Ben Selçuk Demirel'inkini aldım, ama o A02 ile aynı, zaten A02'ye çizdiklerinden oluşturulmuş.

Metis'i aradım; A04 Selçuk Demirel dediler.

esnek değilse açığa alınamıyor veya ekstra ücret ödeniyor diye biliyorum.

alınmıyor.

promosyon bilette hiç bir değişiklik yapılamaz.

Mimkin değil. "İ" ile.

hahahah tabii ki.
youtube kullan at mantığı, sen onu cihazına indirdiğinde ırzına almış oluyorsun her şeyi...

Youtube'dan veya herhangi başka bir siteden yazılı, görsel veya işitsel bir malzemeyi, işin içinde telif hakkı durumu varsa ve para ödemeden indiriyorsanız illegaldir her türlü (diye biliyorum).

evet. legal olsaydı youtube kendisi izin verirdi mp3 olarak indirmenize.

ama sonuç olarak sanatçılar youtube videolarından bir şekilde maddi kazanç sağlıyorlar?

Onu sen her defâsında tekrar tekrar izlerken sağlıyorlar işte. Sen bi' kere indirip çıktın mı adam nereden ne kazanacak?

almanyada bu telif hakkı kanunları o seviyede ki müzik videolarını ve klipleri izleyemiyorsunuz bile. engelli o videolar almanya için.

kitabın fiziksel özelliğinden çok, ondan sağladığım kazanımı önemsiyorum ama benden hazzetmeyen birine bu açıklamayı bile yapmak istemem. sen de sikimi ye bilader. ne kolay birilerinden hazzetmemek, sindirememek amk.

eski kafalı desinler, hardcopy seviyorum ben.

basılmış fotoğraflara elimle tutup bakmak da bilgisayardan bakmaktan daha çok zevk veriyor.

Günün birinde valize kitap doldurursanız belki anla..

var arkadaş.pc başında yaşıyorsan hayatını onu da ekrandan okumak klasik kitaptan daha keyifli oluyor.ekstradan yakınlaştırıyosun ekranda font dana gibi oluo.sayfa çevirme derdi yok vs.oynayabiliosun

(bkz: e-kitap okuyucu)

Ekitap çok daha iyi. Elimde kitap taşıma derdim bitti. Telefondan okuyorum misler

@hjarteblod; yerim dostum, canın sağ olsun. Hazzetmemeye vize mi var? Küfür mü ettim, kalp mi kırdım? Niye sinirlen amk? İnsanız la'.

@birfincankahvedahaisteyenadam; tatil valizlerimin yekûnunun çoğu kitap oluyor zaten. Okuyacaksan, o çile çekilir gibime geliyor. Tek artı hafiflik / boyutsuzluk mudur?

her taşındığımda bir sürü kitap kolisi yapmakla uğraşacağıma hepsini 300 gramlık bir alette taşımak kesinlikle çok daha mantıklı. hele paltonun cebine koyup kursa giderken trende okurken kazandığım zamanı falan saymıyorum bile.

bu arada ipad, telefon falan hikaye. e kitap olayına gireceksen kindle alacaksın. diğerleri olmuyor. çok pahalı bir şey de değil zaten 40 euroya aldım ben türkiyede 150 liradır taş çatlasa. 5 kitap parası.

@Dunedan

Benim önceliğim buydu. Yaz tatili dönüşünde, 550 km'den kitap getirmiştim valizle,annemden azarı yiyince tabi başka çözümler aramaya başladım. Bu ay içerisinde kindle paperwhite alacağım büyük ihtimal. Velhasılıkelam,taşınabilirlik önemli.

kindle tarzı ekitap için optimize edilmiş bir aletin kolaylığıyla bir süre yaşamadan, tablet/bilgisayar/telefon örnekleri üzerinden çıkarım yapmak önyargıdan ileri gelir. bunlar gözleri yoran, kısa sürede şarjı bitiveren ve ekitap için optimize edilmemiş teknolojiler her ne kadar üzerlerinde buna uygun programlar yazılmış olsa da.

gösterişle de alakası yok durumun ben de elimde bir süredir hardcopy kopyaları bulunan kitapları okuyorum, fakat bu kindle'ı bir kenara fırlattığım, kullanmadığım anlamına gelmiyor. şuraya buraya dizme konusunda ise sizi desteklemiyorum ve bunu meta fetişizminden başka bir şey olarak görmüyorum.

EDIT:bahsettiğim meta fetişizmi mevzusu yanlış anlaşılmış bu arada soruyu soran kişi tarafından. Benjaminci bir yorumu yapıştırıyorum bu hususta. Çünkü sanatı deneyimlemiyor bu şekilde ancak sosyal bir şekilde tüketilecek bir gofret gibi görüyorsunuz:
"In its inherent “reproducibility,” culture in twentieth-century capitalist societies distinguishes itself from all previous artistic forms, and contains a potentially progressive collective content. At the same time, however, this content is imprisoned within the fetish character of the commodity form, which cuts off the experience of the work from an appreciation of the social processes through which it is produced, received, and transmitted to future generations."

@sovyetik; şu an keyifli, biraz ağzı bozuk moddayım. Nedir, hazzetmiyorum dedim, onları tutup öldürmek istiyorum demedim. Onlar benden hazzediyorlar mı? Umurumda değil. Niye bu kadar büyütüldü, anlamadım. Saygıda kusur edersem, o zaman gel küfür et. Ben herkesin keyfini hoş görüyorum da, o herkesten bir kısmı "Lan bu adam da şöyle önyargılı ama olsun, o kadarcık kısmı hoş görelim artık" demiyor? Çok kitap okudum, evet; çok deneyim edindim hayatlara dair. Ayırdına vardığım, saygısızlık etmenin sıkıntı olduğu oldu sadece. Biraz mübalağa ile yazılmış iki kelimenin bu kadar büyütüleceği aklıma gelmedi. Sıçmayın gece keyfimin içine, tamamen sizden değil, o keyfinizden hazzetmiyorum sadece. Sizden benim hazzetmemenden hazzetmeyin. Ödeşiriz la'. Seviyoruz yine birbirimizi.

bende haz etmiyorum ama bir cihaz almak lazım kenarda bulunsun diye düşünüyorum. şahsen karton kapaklı kitapları bile sevmeyen biri olarak bunu hiç sevemem.

Cihaz alma amacımda yabancı kitaplar için daha çok, yabancı kitapları türkiyede bulmak ve getirmek uzun zaman alıyor. fiyatları da pahalı. bu sebepten ötürü bir kindle almayı düşünüyorum.

@sanal hayvan; evet, haklısın. Bendeki durum fetişizme kayıyor biraz. Zira koleksiyonunu yapmak için uğraştığım seriler, dergiler, yayınevi dizileri var. Fakat fetişizmden dolayı kitap okumuyorum. Okuduğumdan dolayı fetişik durumlar geliştiriyorum. Metis Bilim-Kurgu serisini, seçkinin okuduğum kadarından büyük keyif aldığım için tamamlamaya çalışıyorum. Ama basılı okumaktan haz alanların tamamı benim gibi değildir herhâlde?

Bu kadar kitap sever varken,bir soru sorsam olur herhalde. Cyberpunk denilen naneye merak duymaya başladım,Türkçe olarak okuyabileceğim neler var? Neuoromancer hariç.

@sadecece; peki, ben misal kitaplarıma bir şey olur diye çekiniyorum. Deprem olur, evim yıkılırsa, yıkık evimden kurtaramadığıma en çok üzüldüğüm eşyalarım kitaplarım olur. E-kitap'ta da benzer bir durum gelişiyor mu? "Olur silinir, birkaç yerde yedekleyeyim" davranışı gelişiyor mu?

sağladığı mobilite ve ekonomik fayda çok büyük. ileride çok büyük param olsa, evimin bir odasının tüm duvarlarını kitaplıklarla doldurup binlerce kitap alıp dizmek isterim. ama şimdi bunu yapamıyorum. güzel bi e-kitap okuyucu aldım, ondan okuyorum, bence çok güzel bi teknoloji. bu kadar önyargılı olmaya gerek yok diye düşünmekteyim. asıl önemli olan okuduğum kitabın okuyunca bana kattığı şeydir sonuçta.

@birfincankahvedahaisteyenadam; tam olarak o kültüre dâhil mi bilmiyorum fakat "Android'ler Elektrikli Koyun Düşler Mi" cyberpunk'a yakın, keyifli bir kitap.

Ayrıca, Neuoromancer'i hangi çeviriden, hangi yayınevinden okudun? Beğendin mi çeviriyi? Ne zamandır gözüm var, hangi okuyana sorsan "Çeviri kötü" diyorlar. Altın Kitap basmış bi' ara, birileri basmış arada, şimdi 6/45 basıyor sanırım.

önemli olan kitabın içindeki bilgi değil mi?

bilgi edinmeye giden her yol mübahtır.

bazısı kitaptan okur, bazısı e-kitap okur, bazısı sesli kitap okur. bazıları da okumayı sevmez, video izler, deney yapar vs vs.

kütüphane kurmak, e-kitap stogu yapmak vs vs sadece kişisel tatmin içindir.

aslolan bilgidir.

diye düşünüyorum ben.

@Dunedan

Tavsiye için teşekkürler.

Neuromancer'ın Sarmal Yayınevi'nden çıkan ilk baskısı var,98 model. 6/45 çevirisini kimse beğenmiyor maalesef. Altın Kitaplar'da yanlış hatırlamıyorsam "Matrix Avcısı" adıyla çevirmiş, 6/45'den önce ki çeviri ama azıcık daha iyi diyorlar. Günümüzün çaresiz hastalığı, "kitap yarım bırakma" hastalığına yakalandım bende. Yaklaşık 70 sayfa okudum ve biraz zorlasa bile,anlaşılırdı.

türkçe yeterince e-kitap olsa bi reader alıp ekitaba geçerdim ben de kesinlikle. ki kitap kokusunun da aşığıyım basılı kitabın da, tüm kitaplarım yeni gibidir gözüm gibi bakarım.

kindle vs. denememiş olan yorum yapmasın artık e-kitap mevzuuna lütfen. açık bir şekilde normal kitaptan daha iyi, evet duygusal manada insan kimi eksiklikler hissedebiliyor, tıpkı müzikte kaset ve plaktan mp3'e geçiş gibi, fakat maddi fayda olarak altta kaldığı tek bir konu bile yok.

e-kitap okumanın yararlarından biri de ist gibi insanın ortalama 3 saatini yollarda geçirdiği bir şehirde oldukça faydalı oluyor. bir roman okuyorsun diyelim 300 sayfa olsun, son 20 sayfasındasın ve dışarı çıkacaksın. nerden baksan o gün 3 saat yoldasın, geri dönerken ya öyle aval aval etrafı seyredeceksin ya da yanına başka bir kitap daha alacaksın sonra ver elini yok yere kocaman bir çanta ve omuz/sırt ağrısı. bu açılardan kolay oluyor.
makale, araştırma vs tarzı kitaplar ise yollarda okumaya pek müsait olmadığından (kendi adıma konuşuyorum) ikinci planda kalıyor e-kitap için ama şöyle de bir durum var, birkaç gün kalacağın bir yere gideceksen yolda romanını okuyup gittiğin yerde araştırmalarına devam edebilirsin.

bir de işin duygusal bir yönü var ki; mesela babamda agatha christie'nin bütün kitapları mevcut. onlara el koyduğum gün hepsini bir ciltciye götürüp düzelttirmek ve kendi kitaplığıma ekleyerek belki de en az 5'er kez babam tarafından okunmuş sayfaları ben okuyacağım. ya da annemin dünya klasikleri... ve bu kitaplar da aynı şekilde benimkilerle birlikte çocuğuma kalacak. bana göre en güzel aile yadigarı kitaplardır. hiç evlenip çocuğu olmayan halamın da türk edebiyatı kitaplarında gözüm var ama kimseye açık etmiş değilim şimdiye dek.

yanlış anlaşılmasın, kimsenin ölmesini filan dilediğim yok, yalnızca zamanı gelince kimse ne olup bittiğini bile anlamayacak demeye getiriyorum. yine olmadı sanki. aman neyse konudan sapmayalım.

özetle, zevkinden çok faydası olan bir şey.

@supersonik turbo;
"özetle, zevkinden çok faydası olan bir şey." diyerek bakış açımı değiştirdin. Ciddîyim. Bahsettiğin bitmeye yakın kitapla yola çıkma durumu bende de çok oluyor. Dergiyle kapatmaya çalışıyorum ben de o açığı. Fakat bu yanıtlardan sonra bir ılımanlık oluştu e-kitaba karşı, ne yalan söyleyim...
Bu arada, eğer ciltleri, kapakları dökülmüyor ise lütfen ciltletme o kitapları. Orijinalitelerini bozma. Düşün ki, istediğin her an çıkıp ciltletebilirsin onlar, fakat bir kere ciltlettin mi orijinal görünümlerine asla geri dönemezsin. Babanın okuduğu şekliyle muhafaza etmen çok daha yakışıklı bir durum gibime geliyor. Gerçi ben işin fetişik boyutuna da giriyorum, çok kaale alma. :D

- 350 tane kitabı tek elle tutabilir misin?
- Ucuz.
- İllegal yoldan bedavaya okuyabilirsin.
- Bir seyahate çıktığında belki okurum diye yanına yük almıyorsun. İpad'i zaten götürüyorsun, okumazsan yük olmuyor.

Ayrıca sepia teması, ekrana biraz uzak durarak ve ışığı en aza indirgediğinizde gözü de yormuyor.

@Dunedan, benim de başıma sık sık geliyor o durum. ben de uykusuz-penguenle filan geçiştiriyordum ama çoğunlukla aklım bir sonra okumak istediğim kitapta kalıyordu. e-kitapla okuduğum ilk kitap beyaz diş'ti. e-kitap, koruyucu kabıyla birlikte beyaz diş kitabından daha kalın ama kitap biter bitmez başka bir jack london okumaya başladım ve bu da evde olmadığım bir zaman denk gelmişti. yani ben yanıma normal kitapla çıksaydım birkaç gün daha kitapsız kalacak ya da jack london serimin arasına başka bir kitap sıkıştırmış olacaktım, o zaman da jack london'a geri döndüğümde anlatım tarzında, hikayenin geçtiği zamanın dokusunda değişme olacağından kopacaktım, aynı yazarın kitabını okumanın yarattığı bütünlükten uzaklaşacaktım.

babamın kitaplarının hepsi olmasa da malesef bi kısmı bir hayli yıpranmış durumda. ön kapağın, sırtının ayrılmaya başlayıp iç sayfalara da sirayet etmesi gibi durumlar var hatta birkaç tanesinde.

tam bir örnek vermek gerekirse aynı kitabın (kapak resmi de aynı) kapağı neredeyse aynı yıpranmışlıkta şu linkte

images.gittigidiyor.com

internet sitelerinden yailmiyor cogunda ama turk hava yollarinda yapa bilirsin, en az 1 hafta falan sure veriyorlar alman icin

peki mesela 2 gun sonra iptal etmek istedim,cezasi yok dimi kesinlikle?

cezasi yok ve cok kasma. alti ustu bilet, prosedur geregi isteniyor. aerobiletten ciktisini alip iptal etsen bile olur. kalkip bakmazlar. bakarlarsa da ben 3 ay sonra gidecegim onzamana dek ucuzlamasini bekleyecegim de. fazla gotunu kaldirmamak lazim bu ecnebilerin

Ekobilet ücret almıyordu rezervasyona, bi' bak istersen.

lafta rahatsız oluyorlar yok öyle bir şey.

Net tavırlı, kendi politika ve manifestosuna sahip (iktidarın hatalarına göre politika üretmeyen), sokağa inip gençten talep toplayan ve mümkün olanları gerçekleştirip insanlara güven veren, il-ilçe-semt bazında lider katılımlı konferans düzenleyen (miting değil amk), hata yaptığında çıkıp özür dileyen, gelişen olaylara müdahaleyi olayın dinmesine yakın değil, olay anında yapan (Gezi'ye sahip çıkan CHP gibi olmayan) bir parti olsun, başkanı gençten, güvenilir olsun, lan kimse oy vermese ben malımı mülkümü bağışlarım, satar savar gider bi' gece sağlam içersiniz bi' yerde.

Kitap fuarında satılıyordu. Belki Ot Kafe'de de satılıyordur.

Yancı soru: Fasiküllerden fazla bir şey var mı ciltte? Tüm fasiküller var elimde, bugün gördüm ben de, alsam mı yine de dedim?

Sadece ilk 4 sayı var, tek cilt haline gelmiş, başka bir şey yok.

(bkz: serbest piyasa )

İsterse 900 liraya satar orası seni ilgilendirmez. Zorla satmıyor kimse, isteyen alır; istemeyen almaz.

Kitabin degeri parayla olculmez ama, bana kalirsa kitap kendi fiyatini belirler, fazla dusunmeye gerek kalmaz. Eger kitap unu soylemiyorsa size, zaten almazsiniz, alamazsiniz ya da.

Ayrica kagidin kalitesi kitabin fiyatina dair hicbir seyi degistirmez

Canım benim, onlar pek gazete promosyonuna benzemiyor. Adam gibi Remzi baskısı. Eğer kitapların kondisyonu sorunsuzsa 15 lira çok değil.

Yüzüklerin Efendisi'ni okumadıysanız, 80 liralık kitabın yanında verilecek olan 5 liralık ajanda sizin için paha biçilmez fırsat. Evet.

aynen idefix'ten alışveriş yapma kanka. ben de buraya sormuştum idefix'ten kitap alayım mı diye herkes alma demişti.

sana gül bahçesi vadetmedim
murathan mungan kitapları
bir dersim hikayesi
bukowski kitaplarından ekmek arası ve factotum burdan çıkıyor. bunlar benim beğendiklerim.

geçen hafta kadıköy mephisto'da bahsi geçen ajandayı gördüm, inceledim. albenisi olan bir ajanda değil, önce bunu belirteyim.

ve tabii ki kitap önerileri;
www.idefix.com
www.idefix.com
www.idefix.com
bilumum bilge karasu kitapları
bir de murathan mungan'ın kitapları metis'ten çıkıyor. bir kadın düşmanı'nı okuyabilirsiniz. ben pek sevmem m.mungan'ı, belki siz sevebilirsiniz. (aşkın cep defteri kitabındaki "bakışma" adlı yazısı en iyi eseridir bence, otoriteler tarafından en iyi türk şiirlerinden biri olarak gösterilen -hatta ilk 10'a dahil edilen- "yalnız bir opera" şiiri dahil.)

Yüzüklerin Efendisi ilk sırada.
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim - Şizofren bir kızın dünyasını anlatıyor. Bana ilginç gelmişti. "Vay be, nasıl nasıl yaşıyormuş meğer" demiştim.
Mülksüzler - Anarşizme eğiliminiz varsa.
Yerdeniz serisi - Aslında çok güzel bir fantastik kitap serisi ama dilindeki feminizmden bir süre sonra kadın olmama rağmen bunaldım.
Kasabanın En Güzel Kızı - saykodelik hikayeler, çarpıcı idi. (Düşününce Ekmek Arası daha iyi)

En son Selçuk Demirel'in cep ajandasını aldım ben, çok da sevimli, güzel bir şey ama zaten ajanda alıyormuşsunuz, cep ajandasına gerek olmaz herhalde.

Murathan mungan, bilge karasu, ursula le guin, didem madak? Birhan keslin ilk aklima gelenlermm.

kara üçleme:
leo malet

şimdi okumaya başlayacağım, iyi yorumlar duymuştum.

nasıl bir zararı olabilir ki? çok saçma sapan merdiven altı üretim yapan firmaların ürünlerini kullanmıyosanız ya da bir deri hastalığınız yoksa, bir sıkıntı olmaz.

haci sakir kalip sabun kullaniyorum. bi zararini gormedim

dove men sabun kullanıyorum vücut için. saç için de head & shoulders yağlı saçlar için. bazen her gün bazen iki günde bir duş alıyorum. bir zararını görmedim. ama her gün yıkanmanın saçlar için iyi olmadığını okumuştum. o yüzden de çok zorunda kalmıyorsam iki günde bir yıkanıyorum. yani biraz yağ iyiymiş dediklerine göre. bone tak diyeceksin ivrenç diyeceğim ben de. huylanırım lan ben.

Saçlarım çok kısa o yüzden şampuan yerine Antakya'dan zamanında aldığım defne sabununu kullanıyorum saçlarıma, vücuduma da protex ultra

ciltte ve saç derisinde kuruluğa sebep olabilir, bunun içinde banyo omomatik kullanmanıza gerek yok, ortalama ürünlerin etkisi genelde budur; ilginç bir şekilde bu durumu ortadan kaldırmak isteyen bünye ise daha fazla sebum salgılayabilir. herkeste böyle olur diye bir durum yok tabi ama ihtimal dahilinde, özellikle de sıcak su kullanılıyorsa.
ürün konusunda bir tavsiyem yok, yukarıdaki sebeplerden dolayı her gün yıkanmıyorum; yıkanınca ise (yazın mesela) sadece doğal sabun kullanıyorum.

Nasıl bir zararı olabilir ki ne demektir önce ben bunu sorarım? Merdiven altında yapılana güvenmeyeceksin ama reklam bütçesi milyon dolarlar olan adamlara sırf bu bütçeyi ayırdıkları için mi güveneceksin? Böyle bir mantık var mı? İnsanların ayılıp bayıldığı o şampuan ve duş jellerinin içerisinde adını 3. seferde bile okumanın mümkün olmadığı deterjanlar(als, sls türevleri), ph sabitleyicileri(bildiğin kostik aslında), şeffaflaştırıcı ve silikon yağları bulunuyor. Siz bunları kafanıza sürüyorsunuz. neymiş tvde reklamları dönüyor çünkü. İnanmayın artık bunlara. Hepsi bir yana size bunlar kanser vb. zararlarla beraber doğaya da ciddi zararlar vermekteler.
Neyse sorunun cevabına gelirsek "bence" mümkün olduğu kadar basit sabunlar kullanmalı ve sık banyo yapmanın öyle çok iyi birşey olmadığını bilmelisin.
Son olarak hacı şakir vb. katı sabunlar kostik içermektedir. eğer bu işe dikkat edeceksen biraz araştırıp kostik kullanmayan ev yapımı endüstriyel olmayan sabunlara yönelmeni tavsiye ederim.

her gün banyo yapmak vucudun sebum üretimini engeller bu da derinizin kurumasına ve erken yaşlanmaya neden olur. benim deil dermatologların dediği bu.

Hacı Şakir Yeşil Sabun kullanıyorum, kalıp. Şampuan ve duş jeli kullanmıyorum. Uyumadan hemen evvel duş aldığım için, yatakta kuruma-germeye bağlı kaşınma hissediyorum bazı bazı omuzlarda, sırtta. Onun dışında hiç sıkıntı yaşamıyorum. Bilâkis, saçlarıma sakallarıma şampuan değince gereksiz yumuşaklık hissediyorum. Lan kıl dediğin o kadar yumuşak değil ki... "Bi' ibnelik var bunda" deyip yeşil sabunumu seviyorum.

çok terlediğim için her gün banyo yapmak zorundayım, yapıyorum da. (sizler için sevgili insanlar, kronik sinüzit olduğumdan mütevellit kendi ter kokumu bile çoğu zaman duymuyorum, benim için hava hoş)

saç için topicrem'in yağlanmayı giderici şampuanını kullanıyorum, dermatolog yakınım önermişti. vücut için de dove men kalıp sabun.

vücut için bilemeyeceğim ama saç için her gün yıkamak zararlı, kendi yağıyla beslenemiyormuş o zaman. en azından saçını iki günde bir yıka, her gün duş alıyorsan saçını yıkamadan duş al.

genelde iki günde bir alırdım ama iki senedir her gün, bazen günde iki kez duş alıyorum. bir zararını görmedim kendi adıma, saçlarıma faydası bile oldu.

Altınoluk işi zeytinyağlı sabun. Mis.

Corolla yener. Ama ikisi aynı fiyatsa bir gariplik olmalı?

Toyota iyidir, sorun çıkartmaz. Ayrıca dizel olması avantaj.

ikisini de kullanmıs biri olarak, toyota derim hoca. yakıtı çok iyi yol tutuşu süper artı keçi gibi inatçı ve sağlam bir araçtır.

Özdek
Valla olabilir, ne yazık ki arabadan hiç anlamıyorum
Corolla ağır basıyor çünkü Toyota plazası olan bir tanıdığım var, o satıyor expertiz ve garanti de veriyor
Kendi servisleri de var

Opel Astra diyerek iyice kafa bulandırayım.

Kesinlikle FOCUS yarı otomatik şanzımanlı araçlar beş para etmez. Toyotanın şanzımanı yarı otomatik. ford un kullandığı powershift ise çift kavramalı bir şanzıman. toyota düz vites olsa bir ihtimal ama otomatik dizel toyota alınmaz.

Kuala Lumpur da 4 sene yaşadım yav neresi Corolla?
Her yer protonda ben oradayken

tabii ki corolla

1) idm neden işe yaramadı?

2) firefox+video downloadhelper denenebilir.

kullandığın tarayıcının eklentiler kısmına gelerek fvd (ya da fwd) isimli ekleniyi indir. mavi renkli bi ok simgesi. kurup tarayıcını başlattıktan sonra adres çubuğunun yanına kendini ekler o. ilgili siteye girip videonu oynat video çalışmaya başlayınca gri olan ok resmi maviye döner ve oradan indirirsin. formatını değiştirmek istersen envai çeşit converter var.

IDM denilen kavuk görüyordur o işi, siz becerememişsinizdir. Youtube ise "Freemake Youtube MP3" de işinizi görür.

@golan trevize
zaten firefox kullanıyordum.video download helper iş görüyor. idmnin sorunu her açılan sayfada sadece reklam videolarını indirmesi.

@sozluge bi daha geldigimde aldigim nick
arattım ama galiba firefox o eklentiye sahip değil.

@Dunedan
reklamları seyretmek isteseydim iş görecekti...

flash video downloader diye aratırsan bulursun bence :)

idm lavuğu artık youtube'ta işe yaramıyor evet. adamlar önlem mi almış ne yapmış. ama eğer videoları sitede bulabiliyorsanız gene bir yöntemi var. idm hazır olsun elinizde. youtube linkinin bir yerine ss ekleyince bir indirme sayfası açılıyor ve buradan videoyu idm ile çakozlayabiliyorsunuz. (ss nereye gelecek tam hatırlayamadım şimdi. linkteki youtube kelimesinin başına mıydı neydi)

buldum bulmasına da :)
bende firefox versiyonuyla uyumsuzmuş :(((
şimdilik net video hunter diye bir eklenti var. gördüğü videoyu söylüyor bir de indiriyor ufaklık.

@oxibrinth
ss linkin en başına geliyor. bir de öyle deneyeyim bari.

gıdak tavukculuk
yumpilic yumurta pilic hesabi
lezitavuk

doğa piliç

(Los Pollos) Hermanos?

İspanyolca... (bkz: los pollos hermanos) Bilemedim güzel bir fikir mi...

Hermanos hangi dil dostum?

Aile isminden yürüyün. Varsa aile lâkabı, olmadı soyadı falan. Bunlar üzerinde tavuk, piliç kelimeleriyle oynaşmalara gidilebilir.

memleketteki köyünüzün ismi kullanılabilir. veya memlekette olan bir çay, dere, vadi ismi de olaiblir.

Lezita var yalniz abalioglunun markasi.

Dogal pilic?
Hem bilindik gibi falan. Ama bu da var midir bilmem.

artık hereyin doğalını arıyoruz ya, doğal piliç ya da yukarda dendiği gibi doğa piliç olabilir.

ecnebi ismi kesinlikle koymayın derim tavukçuluk gibi bir iş dalı için.

1) Zengin Piliç
Sloganı da uydurdum ‘’En zengin sofralar için Zengin Piliç’i seçin’’

2) Sefa Tavukçuluk
3) Yeşil Tavukçuluk

bodur tavuk.

tavuçi
altın tavuk var yalnız.

Ortega Tavuk/Piliç

Tabiat Yumurtacılık

leziz pilic
(tabiat babaannemin ismi, koymayin :))

beyaz piliç

etibeyaz çağrışımı yapıyor.

3tb+3tb+2tb harici 640gb dahili.
harddisk iyidir...

Aynı durumdaydım, bir gün hepsini sildim. Arşiv çok gereksiz baba. DVD5 arşivi yapıyordum, 720p çıktı. Arşivi güncellerken 1080p yaygınlaştı. Şimdi 3D geliyor. Yarın yeni teknoloji gözlüksüz 3D'ler gelecek... Ve aradığım her filmi her aradığımda buluyorum artık. Sitelere gerek kalmadı, televizyon portalları bile yaygın arşive sahipler. Sadece izlediğim filmlerin isimlerini tutuyorum IMDb üzerinde, o kadar. İzleyeceğim zaman en yeni versiyonunu tekrar çekip izleyip hemen siliyorum yine. Online arşiv candır. Sil, acımadan sil, o sildiklerinin aynını, daha iyisini her istediğinde bulacaksın yine. İnan kafan rahatlayacak.

dizimag4 diye bişi çıktı??

bronz 38 güzeldir ama ayrıntı vermemişsiniz hiç, neyin altına giyilecek, siz kendiniz ne renksiniz vs...

@neyleyim haklısın
şey kırmızı elbise altına giyeceğim
elbise bu:
u1312.hizliresim.com

ten rengiim nasıl tarif edeyim bilemedim ki beyaz değil, esmerde değil normal ten işte :D

caps görmeden yardımcı olamayız ki öyle tarif etmekle olmaz. ton skalasında bir adım bile çok şeyi değiştirir.

siyah corap giyin.

ya o zaman biraz koyu dursun istiyorsanız bronz... mat 20 serisi var, onun bronzuna bakabilirsiniz mesela. ama mftf +1 tabii.

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
bu gelin çorabı nasıl oluyor pentide bulamadım google da hep jartiyer çorapları çıkıyor.

edit: senin editi yeni gördüm teşekkür ederim.

@little miss rejectee
altında siyah ayakkabı ile siyah çorap hiç olmadı ya denedim de

pentiden alma giyerken yırtıldı geçen caldezonia al

calzedonia +1

File giy seksi ol. (Evet, erkeğim.)

Win 7 usb dvd tool arasi ile win7 iso'sunu flash bellege yukleyip flash bellekten boot ediyoruz.

Google'a: usb den win7 kurmak
Sonuçlar: www.google.com.tr
Detaylar: Çok defa Win7 ve Win8 kurdum, bir defa Win8'de metro'nun yüklenmemesi sorunu ile karşılaştım, tekrar format atınca düzeldi. Sıkıntı yok, rahat rahat atabilirsin. Kolay gelsin.

GOM PLAYER altyazılarında 3d seçeneği vardı.

Atyazının türünü değiştirmeyi denesen bi'? Bazı televizyonlar bazı uzantıları görmüyor. Aynı altyazıyı ".srt" ".sub" uzantılarıyla kaydet filmin klasörüne, birini görür. Ayrıca altyazının ismi filmle büyük/küçük harfine kadar aynı olacak.

Öncelikle indirdiğin film ile altyazının ismi aynı mı? Ona bir bak istersen bazı tv'ler aynı isimde olursa görüyor. İkincisi Dunedan+1. Üçüncü olarak eğer filmler 3D ise farklı bir alt yazı türü var onu bulman gerekiyor.

bunun için bir program var divx planet sitesinde normal altyazıyı 3d alt yazı olarak çevirip.sub yapıyor googleda aratın tvde o şekilde yapabildim ben

Buyur bebeğim, 8700 e-kitap varmış. Bakmadım, öyle duruyordu yer imlerinde: www.dropbox.com :D

yadi.sk

Yapacaginiz en mantikli sey olur. Sata 2 de olsa bilgisayarda inanilmaz bir hiz artisi yasayacaksiniz. 3-5 sene sonra laptopi degisseniz bile 256gb ssd'yi kullanmaya devam edersiniz. Samsung da en stabil SSD markalarindan biri.

Gozunuz kapali alin, pisman olmayacaksiniz.

İş mantıklı, fakat 600 lira çok. Bilsiyarın yarı parası kadar daha vereceksin. Gerek yok. Üç-dört sene sonra yenisini alırken üzerinde takılı gelir zaten.

@dunedan pc bundan 5 yıl önce 1800 lira idi aslında.:)

yapabileceğin en mantıklı şey şu;
bilgisayarındaki harddiski şu ( www.hepsiburada.com )zımbırtı ile dvd bölmesine tak.
boş kalan hdd bölmesine de 60 veya 120lik bi ssd tak.
sistemi ssdye kur.
verilerini de hdd de sakla. hem daha ucuz hem daha mantıklı olur.

@cetoxim +1
benim ki de netbookdan hallice bir bilgisayar. amd e350 işlemcili.
tamam veri aktarım hızının yarısını kullanıyorsunuz ancak erişim süresi denen şey uçuyor.
ben amazondan 75$ a 120 gb kingston aldım kargo ile birlikte 180 tl tuttu. o kadar ödemenize gerek yok. oyun oynasanız bile 30 gb sistem tutuyor. geri kalanı da yetiyor.

Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin 54. maddesinin c ve d bendi

www.mevzuat.gov.tr

TESCİL PLAKALARININ TAKILMA YERLERİ VE SAYILARI

Madde 54 - (Değişik madde: 21/03/2012 - 28240 S.R.G. Yön./7. md.)

Tescil plakaları araçlara aşağıda gösterildiği şekilde ve sayıda takılır.

a) Motorlu bisiklet ve motosikletlere; yerden 20 ila 150 santimetre yükseklikte araç arka kısmında ve araç boyuna eksenine dik olacak şekilde bir adet,

b) Römork ve yarı römorklara arkada yerden 30 ila 120 santimetre yükseklikte römork boyuna eksenine dik olacak şekilde bir adet,

c) Yük motosikletleri ile diğer motorlu araçlara; biri ön, diğeri arkada yerden 30 ila 120 santimetre yükseklikte araç boyuna eksenine dik olacak şekilde iki adet,

ç) Traktörlerde; biri ön, diğeri arkada yerden 30 ila 400 santimetre yükseklikte araç boyuna eksenine dik olacak şekilde iki adet,

Tescil plakaları, aracın boyuna ekseninde veya sol tarafında, alt kenarı aracın tampon alt seviyesinin üstünde kalacak, yanlarından taşmayacak, sallanmayacak, düşmeyecek ve kolayca okunabilecek şekilde takılır.

d) Takılacak yerlerin uygun olmaması halinde tescil kuruluşunun izni ile;

1) 11x52 santimetre en ve boyundaki ön plaka arkaya,

2) Araç ekseni üzerine yerleştirilecek olanlar sol tarafa,

3) Arka plakaların üst kenarı 200 santimetreye kadar,

taktırılabilir.

Ayrıca plaka için özel yeri bulunanlara küçük ölçüde plaka takılmasına izin verilebilir.

e) Lastik tekerlekli traktör römorklarına, traktöre verilen numarayı taşıyan plaka, diğer araçlarla çekilen römork ve yarı römorklara kendileri için verilen plakalar takılır.

Tescile tabi olmamakla beraber, yüklü ağırlığı 750 kilograma kadar olan römork veya yarı römorkların arkasına çeken araca verilen numarayı taşıyan plaka takılır veya resmedilir.

f) İş makinelerine de bu Yönetmelikte gösterilen ölçü ve esaslara uygun plaka takılır. Plaka takılacak yeri olmayanların uygun kısımlarına aynı ölçülerde yazılarak resmedilir. Bu araçlar üzerinde ayrıca ilgili kuruluşu tanıtan tam veya kısaltılmış yazılar bulunur (Ek-13).

forum.grandepuntotr.com


google da aynen başlığa yazdığınız gibi yazarsanız baya bir sonuca ulaşabilirsiniz.

zorunlu tabii ama arabanın şekline ve fiyatına göre polisler önemsemeyebiliyor. misal benim çoğu arabamda ön plaka yoktu, ama bunlardan peugeot 106'yı polis her gördüğünde çevirirdi. ama camaro ve m3 kullandığım zaman polis plakasız olduğunu gördüğü halde hiç çevirmedi. bunda biraz bulunduğunuz şehir ve semtin de etkisi vardır. erenköy civarında bir sürü arabada ön plaka yok, bu yüzden polisler alışmışlar bu duruma. ferrari'ler de bu yüzden rahat rahat dolaşıyorlar.

Zorunludur, aksi takdirde cezai yaptırımı vardır. Paranız bolsa sorun yok, cezayı öder geçersiniz.

abi bunun plakalığı kırıldı, yurt dışından gelecek servisi bekliyorum o yüzden takmadım,gelsin takıcam zaten.

bunu dene.

Alaçatıya gidip o karmaşaya katılabilirsiniz

görünen o ki izmir bitmiş arkadaşlar..

He amk bitti. Bu kentte hiç deli dolu kop kop mekanı olmadı. Ne yapacağını bilmeyen tayfayı katarlayacak organizasyonlar hiç yapılmadı. Ne bitti amk? Başlayan neydi? Gidin İstanbul'da kınanızı yakın. Magazinden özenip boka püsüre bulaştırmayın buraları.

Oha, ne gaza geldim! Moderasyon, üstte kalsın lütfen. :D

Bir çok mekan var, hepsinde yılbaşı programı var işte. Katılın birine. Tabi normalde olan itelere yılbaşı gecesinde had safhada olacaktır. Unutmayın onu da:)

en uygunu ptt oluyor. test edip onayladım.

özel firmalar alıp ptt'ye vermiyor bu yanlış bir kere.
yurt içi yapıyor olabilir ama büyük firmalar ups veya dhl gibi kendileri gönderiyor.

lakin ups(bildiğimiz) üzerinden gidersek genelde kurumsal çalışıldığından masraflı olur.
en mantıklısı ptt ile göndermek ben ups ile çok ama çok yakın bağlarım bile olsa ptt ile gönderiyorum.
geçen ay iki ayakkabı kutusunda eşyalar gönderdim Kanada'ya 37 lira ödedim.iki kilodan fazlaydı

PTT'yi kullanmanı salık veririm ben de. Ciddi oranda fark ediyor ücretler. Ve kitapları hediye paketi gibi sıkı sıkı sarıp üzerine koli bantıyla destek sıkıştırma yapmanı öneririm. İngiltere'den gelen kitaplarımın sırtları dağılmak üzere, sarsılmaktan sanırım. İyice bi' sağlamla kitapları.

dört farklı hesabın sana ait olduğunu çakmasa bile (ip değiştirirsin filan) kullanacağın kredi kartından çakabilir. tabi dene istersen. belki de o kadar sıkı değildir bu kuralın uygulanışı.

ek: ne alıyon ki sorması ayıp?

"1 per order"dan benim anladığım bir siparişte bir tane geldiği. 4 ayrı sipariş verin, sorun olursa onlar mail atar zaten

@nonbenda; Sandisk Sansa müzik çalar alacağız dört arkadaş.
@edy; diğerlerini iptal ederler ve yalnız bir tane gönderirlerse biz burada kavga ederiz. :D

silecekleri kaldırın, mesajı almasını bekleyin.
yada not yazabilirsiniz.
tekrarlarsa silecek kıranlar var, ancak tavsiye etmem.

öncelikle bir tartışmaya girilecekse amaç karşı tarafı sinirlendirmek olmalı. öncelikle aynalarını büküp sileceklerini kaldırın. birinin malına izinsiz müdahale edilmesi bazılarını çok sinirlendirir. devam ederse camına küçük etiketler yapıştırın, reklam veya düz kağıtlar olabilir. sökmesi çok zor olduğundan yine sinirlenecektir.
devam ederse sileceğine not bırakın, "buraya tekrar aracı park edersen aracını xxx belediyesi xxx otoparkından çekici ve otopark parası vererek alabilirsin" şeklinde güzel bir not işe yarayacaktır.

çekici çağır aracı çektir demiyorum. bu endişeyi, siniri yaşatın ona. sinsice savaşın. kaşıkla tünel kazın. psikolojisini bozun, gününü berbat edin.

silecek kaldırıp aynalarını kapatmak çok mantıklı.kavga etmeye lüzum yok adam da imkansızlıktan oraya park etmiştir belki insanlık hali.

bu arada herkes çok fransız filmi seyretmiş :D

daha evvel uyardığın bir aracı çiz.
uyarmadıysan uyar, yine yaparsa çiz.

Aynısı başıma geldi. Bir kere kibar sayılabilir bir not bıraktım. İkincisinde ağır küfür ettim. Üçüncüsünde ince tornavida ile göremediği taraftaki lastiklerinin havalarını siboptan indirdim. Bir süre gittikten, lastiği yedikten sonra fark etmiştir. Artık sokağın diğer ucuna koyuyor arabayı. Öğrenecek abisi, yavaş anlıyor.

Cevaplar çok güzel, sağolun. Adamın bir daha aynı yere park etmesi düşük bir ihtimal. Ama aynı yere park ederse onun adına şanssızlık olur. Keşke dün sinirimi atsaydım adamla.

Araba çizmek istemiyorum. Gün gelir biri de benim arabamı çizer.

@sttc senin cevap güzel, çok iyi fikir. Benim garajın önüne park etmese bile benzer şeyler yapabilirim. Ama olur da garajımın önüne park ederse yapacağım şey çok belli. Ön camdan başlamak üzere camlarına post-it yapıştıracam. Gerçi şimdi böyle diyorum da yine aynı sinirle denk gelirsem arabasına tekmeyi geçirebilirim.

Favori tatlim kadayif, ama soyle kare kare kesilenler oluyor ya, baska bi adi vardi galiba da aklima gelmedi. Olsa da yesek

taksim tarafındaysanız saray muhallebicisinde saray muhallebisi mesela

karakoy gulluoglu sutlu nuriye

Kaymaklı ekmek kadayıfı, altın vuruştur. Vur, mutlu ol.

Profiterol
Cikolatali yas pasta, franbogazli da olur

Ya da hic ugrasma bul bi cikolata selalesi sok kafayi

Cheescake i meshur yer var mi bildiginiz, yukaridaki tavsiyelere tesekkurler, degerlendirilicektir

türkiye'nin en iyi cheesecake'ini maria's cheesecake yapar ama bu saatte kapalı. kuzguncuk dilim pastanesi satıyor. arayıp sorun. dilim ve bütün olmak üzere alabilirsiniz. ama gitmeden alın. bitiyor erkenden. umarım kalmıştır. bana ölene dek teşekkür edersiniz.

Ben keşkül severim en çok.

bolulu hasan ustadan, kazandibi üzerine damla sakızlı dondurma koydurun.

aksarayda onbasi da sec baklavalari var : havuc dilimi
merter ve karakoy koskeroglu sobiyet
veyahut saglam sufle...

ha buarada ben pek tatli sevmem :)

Herkese cok tenks, sonuc olarak dilekte sufle ve cheese cake yedik:) ama digerleri de ileriki gunlerde degerlendirilecektir:)

1. Acil olarak herifi döv.
2. Onu döver dövmez ara 187'yi. İşin uzmanı onlar, bilirler ne yapılacağını. En azından yol yordam gösterirler.

187 doğalgaz acil. ücretsiz gelip bakıyorlar zaten.

giderken çakmaklıyı hayvan barınağına bıraksınlar gazcılar. rica et.

@dunedan haksız abi dövmeyin tartaklayın, daha onur kırıcı 2 tane vurun "git lan buradan" diyin tam giderken " gel lan gel" diyip biraz daha dövün uzun uzun. sonra 187i arayın. evin içinde ki sorunu hallederler mi bilmiyorum ama en azından yol yordam gösterirler ve kaçağı tespit ederler.

Cakmakliyi kacagi kopuklu su ile bulabileceginize ikna edin ve 187yi aradiktan sonra boyle yapin. Baloncugun sistigi yerde gaz sizintisi var demektir, elektronik alet kullanmayin, cami havalandirmayi eksik etmeyin hatta isik anahtarini acip kapatmayin bile.

havalandırılmış ortamdaki gaz sızıntısı o kadar da tehlikeli değil. gaz bi süre birikmeden-sıkışmadan parlamaz çünkü. kaçağı köpük vb. şekilde tespit edip tamirci çağırmak ya da arızalı parçayı tamir etmek mantıklı. eğer metal borulardan veya eve giren ana borudan kaçak yoksa tabi. öyle bi durumda adres 187

hortuma 187
çakmaklıya hortum o zaman.

www.lamy.com


bunlar dolma kalemleri mesela.

www.dr.com.tr


böyle bir şey var bi de.

@purusha ve @cosmicstring sağ olun, var olun da; ilacım bunlar değil. "Şimdiye dek şunları, şu yıllarda ürettik, şunlar da özel üretimler abicim" dedikleri bir liste yapmamış firma. Çok enteresan amk. Tüketim çılgınlığı, özendirip almaya teşvik etmesi lâzım. Çok ayıp. :D

kmpn.blogspot.fr

Bu linkte Lamy safari'nin tüm limited editionları mevcut.