“İnanç mücadelesi en büyük ermiş için bile her sabah yeniden başlar” diye bir söz var. Sorgulamak, belli bir tahlil ve muhakeme sürecinden geçirmek zaten Kur’an’da da sürekli vurgulanan ve hatırlatılan kavramlar.
Evet, öyle ara sıra değil; sürekli sorguluyorum. Dünyayı, hayatı, varoluşumu, insanlık tarihini, fiziği, matematiği, evrenin sistematiğini, aşkı, mutluluğu, kederleri, hayalleri ve hayal kırıklıklarını… Ve daha birçok şeyi… Aklımız sürekli “nasıl?” ruhumuz sürekli “neden?” diye sorarken başka türlüsü de mümkün değil zaten.
Kur’an- Kerim’de hayatla, varoluşla, insan doğasıyla ve daha birçok kavramla ilgili son derece tutarlı açıklamalar var. İnsanlığın medeniyete en uzak halinin içine doğmuş, okuma yazma bilmeyen bir insanın tahayyül bile edemeyeceği bir kompozisyona, kavramsal zenginliğe ve insan ruhuna seslenen bir derinliğe sahip.
Dünyanın en mutlu insanı değilim ama ruhum hayata dair inanılmaz bir tatminkârlık içerisinde. İnsanlık olarak sınırlı aklımız, algımız ve bilgilerimizle ulaşabileceğimiz farkındalık eşiği çok sınırlı.
13,6 milyar yıllık evrenin tarihinde komik bile sayılmayacak 80-100 sene önce Einstein gibi bir dahi yaşadı. Ve öldüğünde tüm evreni Samanyolu Galaksi’sinden ibaret zannediyordu. Şimdi bambaşka bilimsel bir gerçeklikle muhatabız.
Bu vardığımız ya da varabileceğimiz son nokta da değil üstelik. Evren aşkın bir yapı ve bu aşkınlığı bu zenginlik, mükemmellik ve güzellikle yaratan bir Allah var. Ben inanıyorum. Kur’an’ın ifade ettiği bir sürü hakikatin varlığına da on yıllardır şahit oluyorum.
0