1) cabuk bozulma riski var. bu aslinda her tur alette boyledir. ne kadar komplike olursa o kadar artar risk.

2) temizlemesi guc.

acikcasi ben bu tur aletleri tavsiye etmem. ozellikle buharli istemesinin bir sebebi var mi?

annem buhar makinesi aldı ama elektrik süpürgesi değil, şekli benziyor fakat sadece buharla temizleme yapıyor. oldukça yararlı, kalebodurların arasındaki siyahlıkları falan temizliyor mesela. deterjan vs. kimyasal kullanmadığı için sağlığa zararı yok. sadece çok sıcak buhar verdiği için dikkatli kullanmak gerek.

parkeleri falan kabartabilir bence.
aynı şekilde süngerli yatak koltuk gibi şeyler yumuşayıp deforme olabilir gibime geliyor.

ameliyat sonrasi burunda şişlikler oluşması çok doğal ve hemen 1-2 gune gecmesi beklenmemeli.. eger burun yanlarindaki kemiklerle de oynandiysa morarma bile normal karsilanmali..

burnu birbirine ekli uzun borular gibi dusunun.. onlarin hizaya sokulmasi esas problem.. burada bir sıkıntı da olusmus olabilir doktor kaynakli ama ben sisler indikten sonra daha da rahatlayacaginizi dusunuyorum..

ama dotora inceden firca atma tandansli sorulabilir.. :)

nazal septum deviasyonu ameliyatı geçirdim, 1 ay sonrasına kadar ben de aynı düşündüm ama şuan çok rahatım.

doktor deniz suyu spreyi verecektir sana muhtemelen, kuruluğu önlemek adına. ben de 1 ay kadar kullandım o spreyi, epey iş görüyor, geçmiş olsun. :)

bugün kontrole gittim. sağ tarafta kabuk varmış onları aldı doktor. şimdi düzeldi

ılık suya yarım çay kaşığı karbonat+tuz la burnumu temizlememi önerdi.

cuma tekrar kontrole gidicem.

kafama esse sokaktaki kediyi sikip öldürsem , ne kadar yankışda olsa asla pişman olmam , kendine olan saygıyla alakalı.

elin mecbur kurtulmayıp napıcan

@theherbaliser saygi konusunda; sen zaten o yapmam dedigin
seyi yaptiginda kendine olan ozsaygini zedelemis
olmuyor musun?

mümkün. düşünmicen.

sevgilini falan mı aldattın naptın? o kadar ağır bir şey değil, keyfine bak yahu.

@jangara o da pek gerceklesmiyor, sen yerine dusuncen sana hakim olmaya basliyor
bir sure sonra vs

örnek verdik lo ciddiye alma mesela diyorum yani yanlış yapsamda pişman olup kendimi üzemem, hiçbirşey benim üzülmeme değmez bu dünyada.

pişman olarak yaşanmaz panpa, ya telafi ederim ya da bana bunu sorgulatan değerlerimi yıkarım bu kadar basit!

@roket adam yok yahu oyle bir olay yok, kendimle ilgili bisey. ozellikle cocukligimda cok kodlamistim kendime yapmam diye. ama yaptim. pismanligini atamiyorum ustumden. kabus gibi bisey.

Ne olduğunu paylaş. Zaten seni kimse tanımıyor burada, ne olduğunu paylaş ve vicdanın rahatlasın biraz nispeten. Vicdanının yargılamasından kurtul ve kendini tanımadığın insanların yargılamasına bırak.

ben hayatım boyunca yapmam dediğim bir şeyi değil de yaptıktan sonra oha ben ne biçim bi şey yaptım lan dediğim bir şeyi yaptım üç yıl oldu hala kendimden bir parça nefret ederim. etmeseydim kendine bayılan kusursuz olduğunu düşünen bir kelebek olacaktım. şimdi bok böceğiyim. selam gızlar.

kendinizi affedin.

kendi sorumu kendim yanıtlayayım. sanırım ataşehir.

peki ben de soru içinde merak ettiğim bir soru sorayım.
a9 adı adnein'ı çağrıştırmıyor mu size, yoksa sadece ben miyim? :)

kanalın logosu yan çevrilince de ra'nın gözüne benziyor diyorlar.

Dukan Diyeti öneririm. Ciddi anlamda farklı bir uygulama. Mutlaka bak buna. Kalori sayarak zayıflamanın psikolojiyi kötü yönde etkilediğine dikkat çekiyor adam. Güzel şeyler yiyerek, kalori saymadan zayıflatıyor. Ben hiç dikkate almazdım böyle şeyleri ama başladım. 3 günün sonunda 1 kilo gitti. Şaşkınım. :)

teyzem kalori sayarak ve istediklerini yiyerek 9 kilo verdi ve beni de gaza getirdi geçen sene. gerçekten istediklerimi belli oranda yiyip bir de daha sağlıklı beslenmeyi kafaya koyunca ben de 1 ayda 3-4 arası kilo verdim. baya da kalıcı oldu, bıraktıkran sonra neredeyse 8-9 ay aynı kaldım. sonra aşırı hareketsiz bi döneme girince 2-3 kilo aldım yine.

erirsin ama umarım erkek değilsindir, erkekler için 1000 kalori çok az! 1500 filan olmalı. 1000 kadınların minimum değeri yahu..

unutma, kilo vermek aslında sağlıklı besleerek olur. tutup bir günde 1 hamburger menüsü yiyip başka şey yemezsen kilo verirsin yine de ama sağlıklı olmaz kesinlikle.

kalori hesabı bilgisiz insanların muhabbetidir. insanoğlu makara sistemi - eğik düzlem - içten yanmalı motor değildir.

insan oğlunun farklı enerji kaynakları - fiziksel aktivitelere göre farklı tepkileri vardır. çizgisel - içler dışlar çarpımı formüllerle işlerimiz yürümüyor.

vücudu 36 derecede saatte 36 kalori harcayan bir adamın vücudu 50 derecede 50 kalori harcamıyor, ölüyor.

veya:

1000 kalori harcatan 3 saat tıngır tıngır yavaş yavaş yürümek ile
1000 kalori harcatan 1 saat deli gibi koşmak aynı mıdır?

bu iki sporda enerji kaynakları, kan şeker düzeyleri, hormonsal yanıt, spor sonrası düzenlemeler bir midir?

veya:

kalori alırken madem:

"eeee günde 1000 kalori al da nasıl alırsan al, ayçiçek yağını dik kafaya 110 gram olsun bitsin işte kasma proteindir şudur budur"

demiyoruz.

-----------

kimseyi dinlemeyin, kimseye de kulak asmayın. yarın sabah dukan diyetine başlayın...

erkeğim yav, sabah rafadan yumurta ve ufak bi parça peynir yedim. öğlen şehriye çorbası içtim akşam da 5-6 tane sarma yedim. arada da azıcık kuru kayısı falan atıştırdım. öyle pek bi zorluk çekmedim. kalorisepetinden bakınca da 1000 kaloriye denk geldi.

3 gündür de bu civarlarda besleniyorum.

@uyuyan adam,

dukan diyetine başlayamam çünkü tavuk yemekten hiç hoşlanmıyorum. yalnızca et yiyecek kadar da zengin değilim malesef, o yüzden başka bir yol bulmam lazım.

yiyeceklerin kalorileri içerik analizi yapıldıkdan sonra protein yağ ve karbonhidradların belli bir çarpanla çarpılmasıyla bulunur(ör. 1gr protein 5kcal gibi)

kalori hesabı sizin için bir kemer gibidir. limitinizi bilmenize yardımcı olur.
ancak kalori direk olarak bilgi vermemektedir. esas önemli olan kaloriyi yağdan mı proteinden mi karbonhidratdan mı aldığınızdır.

ve evet vücut bir makine gibidir. basit hesapla girenler ve çıkanlar vardır. 1000 kalori alıp 1500kalori harcıyorsanız zayıflamak adına iyi adımlar atıyorsunuz demektir.

şu yediklerin bana çok yetersiz geldi bi süre sonra vücudun güçsüz düşer. abartmadan azalt yediklerini yoksa sonra geri alırsın kiloları.yavaş yavaş ver sağlam ver sağlığından da olma.derim ben

dukan diyeti = tavuk ye

dukan diyeti = et ye

değil. alın okuyun bence.

dahası tavuk yemekten hoşlanmamız da işte ayrı bir sorun. ağzınız şekere şekerli gıdalara fazla alışmış olmalı.

ben de eskiden şeker alamayınca delirirdim şimdi evde yerini unuttum.

karın tokluğunuz aldığınız kaloriyle değil midenizin hacimsel doluluğuyla alakalıdır. bu yüzden nerdeyse sıfır kalori içeren sebzeyi rahatlıkla bol bol yiyebilirsiniz.

daha önce dediğim gibi kaloriyi hangi maddeden aldığınız önemli. hepsini dengeli bir şekilde almalısınız. (örn bir ürünün arkasına baktığınızda 100grında 10grdan fazla yağ olmamasına dikkat edin) proteinlerin sindiriminin daha zor olduğu , protein parçalarken vücutun daha çok kalori harcadığını unutmayın(Dukan diyeti buna dayalı bir diyet)

banka hesabında bahsetmiştim. girişi belli bir yere kısabilirsiniz. en önemli etkenlerden biri de çıkışı arttırmak. metabolizmanızı hızlandırmanız önemli. bunu hergün yapacağınız yürüyüşlerle sağlayabilirsiniz.

vücut belli bir süre sonra kendini korumaya alıp metabolizmayı yavaşlatma yoluna gidiyor. bundan kurtulmanın tek yolu spor. kontrolün sizin elinizde olduğunu ona gösterin!

kural belli olabildiğince az ve sağlıklı giriş , mümkün olduğunca çok çıkış.

son bir not daha;
sabah kahvaltısını asla atlamayın. (kilo almak isteyen sumo güreşcileri kahvaltı yapmayıp metabolizmalarını yavaşlatıyorlar)

ve kesinlikle ara öğün yapın. ama abartmadan. bu bir elma , bir-iki kayısı , yarım etiform püskevit , biraz yoğurt veya alternatif şeylerle yapabilirsiniz.

haftasonu diyetisyene gittim.
karatay, dukan zayıflatıyor diyorlar ne dersiniz dedim.
uzun vadede sağlıklı değil dedi.
kilo hedefi koymadı ve sağlıklı beslenmeyi ön plana aldığı az ekmekli bir diyet verdi.

3 ana, 3 ara öğün + bol su dedi.

ana öğünden kasıt: 4 köfte kadar istediğin çeşit et veya sebze, veya sınırsız yağsız salata

ara öğün ise: meyve, süt, yoğurt

içinde ne olduğunu bilmediğin bütün hazır gıdalar yasak diye de ekledi.

@thuck, dukan diyeti tavuktan oluşmuyor. Kaldı ki sırf x kalori sınırı aşmamış olmak için sağdan soldan bir şeyler alıp ağza atmakla zayıflanabileceğini hiç mi hiç sanmıyorum. Ucuz, pahalı muhabbetiyle ilgili kitabın ilk bölümlerinde açıklama var. İsteyene kitabı yollayabilirim, ücretsiz.

Misal, kahvaltı dışında yediklerin pek iç açıcı değil. @uyuyanadam güzel özetlemiş. Üç ana maddenin nasıl, ne zaman ve ne ölçüde alınması gerektiğini iyi bilmek lazım. Kalori hesabıyla bu iş olmaz. Diken üstünde zayıflayamaz insan. Kararlılığın yanında motivasyon çok önemli. Endişeden uzak durmak lazım. Siz şimdiden strese girmişsiniz bile.

diyetisyenlerin bu tavrı süper.

dukan milyonlarca insan tarafından uzun zamandır uygulanıyor.

ama diyetisyenin kendisi kaç hasta görmüş ?

diyet sektörü çok basit net bir sektör. insanlar milyonlarca yıldır beta karoteni yok omega 3 ün izotopunu hesap ederek yaşamadı.

kurallar net belli ama birileri karmakarışık cümleler kurmalı ki sektör yürüsün.

bir sürü diyetisyen gezip dukan ile süper kilo verenler var?

dahası obez olarak "sağlıksız" olmaktansa dukan ile ince sağlısız olmak daha iyi.

madem sağlıklı olacağız yüz milyon yıldır insanoğlunun beslenmesi ortada. insanoğlu bunca zamandır ne zaman günde 6 kez 10 kez beslenmiş? insan basit bir avcı, avlanır oturur yer ortadan kaybolur.

neyse bunlar "bu ortama" fazla.

en azından günün kısa karı: SIRF kalori hesabı diye bir şey ELBET yok.

açıkçası.. geri zekalı değilsen, kalori hesabı işini görür. her ay ikişer kilo civarı verirsin disiplinini korursan. alacağın kaloriyi gün içine yayarak temiz gıdalarla besleneceğini varsayıyorum elbet. bu arada, "temiz gıda" doğru olmadı pek ama anlamışsındır herhalde. "junk"ın zıddı olarak kullanmaya çalıştım.

loft'a bakabilirsin. güzel pantolonları olabiliyor.
eskiden collins'in pantolonları güzeldi, şimdi nasıldır bilmiyorum.

cons

her yerde yok ama woo istanbul'un kotlarının kesimleri şahane hem de kumaşları çok kaliteli. fiyat olarak da muadillerine göre uygun. boyner'lerde satılıyor, birkaç yerde de kendi mağazaları var.

hacı istanbuldaysan optimum outlete git ltb nin outleti var orda kış sonunda bi alana bi bedava kampanyası vardı pazar yeri gibi bi ugra uraya 59 tl mı neydi ikisi işte :D

little big. sezon ürünleri 89 TL civarı. geçen sezonlar 59 TL gibi.
2 renkli pantolon aldım 100 TL'ye.
kesimlerini ben seviyorum. en azından kabinde bir deneyebilirsin.

Erkek demişsin, Kadın güneş gözlüğü modeli göstermişsin,
Genel tarzın mı böyle..

güneş gözlüğü polarize camlı aviatordur

niye erkekler de kullanıyor onu?

@baldur2 images.gittigidiyor.com
Böyle güneş gözlüğü takan bir erkek görmedim. Sapına bir bak, biraz daha feminen olsa yanına Kalp koyacaklar.

@Miksiyon: şöyle bir bak istersen

www.google.com.tr

bizim türkiye'deki kenan doğulu, murat dalkılıç gibi gençler de takıyor kliplerinde falan.

onu da geçtim istiklal'de 10 erkekten 1'inde görürsün en az.

evet wayfarerlar unisex ve hemen hemen herkeste var zaten. neden bu kadar şaşırılmış anlayamadım :/

gözü ve göz çevresini güneşten koruyan (polarize) gözlük kaliteli güneş gözlüğüdür.
benimki 60 TL. markasını bilmiyorum bile.

zeynep dizdar-zehir gibi?

www.youtube.com

sevdik sevdalandık - reyhan karaca
hovarda - emel müftüoğlu
seni bana yazmışlar - oya bora
tavla - mirkelam

www.youtube.com

hava çok sıcaksa hiçbir şey olmaz, ne kadar yazlık giyindin o kadar iyi.
kalabalıkta pek farkedilmiyor. fotoğraflarda da arkada durursan sorun yok.

İlk okulumdan mezun olurken (Boğaziçi) altına şort giymiş erkek arkadaşlarım vardı -> gerçi görüntü biraz sapıkça, zaten cüppenin önünü açıp açıp kapatıyorlardı, gülüyorduk filan.

İkinci okuldan mezun olurken diploma töreni Alman konsolosluğundaydı (MU Almanca işletme) orada insan daha resmi giyiniyor tabii.

Şort giymeni önermem, arkadan bakınca banyodan çıkmış gelmişsin gibi görünüyor :)

eşşek kadar adam olmuşsun hacı kep cübbe altına da bir zahmet sade slim fit şık bir gömlek ve renge uyacak bir pantalon çekiver derim ben(cübbenin rengini de atlamadan tabii ki)

öteki türlüsüne ben mezuniyetimde zaten rastlamadım da, rastlasaydım da yazık laaaan derdim herhalde.

keb ve cübbe giymek yeterince abesken altına ne giydiğinin çokta önemi yok bence.

cevap: hayır, olmaz, kot tişört abes olmaz. şort bile abes olmaz.

yok hacı hiç bi sik olmuyor, tişört kot pantolon yaptım ben.

oğlum giydirdiniz takım elbiseyi şarıl şarıl güneş altında ismail türüt terlemesi yaptım

aki kaurismaki

edgar wright
tim burton

(bkz: christopher nolan)

Ekşi Sinema şöyle bir liste yayınladı, buradan da yararlanabilirsiniz belki, hem reklam da olsun :)

eksisinema.com

muhtemelen herkes aşağı yukarı aynı isimleri yazacaktır ama ben yine de yazayım.

stanley kubrick
alex proyas
lars von trier
terry gilliam
emir kusturica

edit: david lynch'i nasıl unuttum :)
edit 2: dil geliştirme kısmını atlamışım. kusturica'nın bir tek arizona dream filmi var ingilizce.

(bkz: david fincher)

not: gönül krzysztof kieslowski de der ama dil geliştirme kısmındaki dilin ingilizce olduğunu var saydığım için fincher dedim.

(bkz: kim ki duk)

Lars von Trier

Kaliteli yonetmen demis, gidip Tim Burton filan yazmislar...

Dil gelistirme derken, Ingilizce'yi kastediyorsun sanirim? O halde, Ken Loach, Woody Allen (erken donemdeki filmleri), klasikleri seviyorsan ama fazla da kafa yormak istemiyorsan kesinlikle Billy Wilder, Coen Biraderler, Mike Leigh'i sevmem ama genelde begenirler...

lounge fm
radyo voyage

voyage sabah sabah feci kafa açar.
yok mu virgin tadında, dup dıs çalan bir yer.
Feci uykum var, kod yazıyorum, ayık kalmalıyım.

senin derdinin dermanı www.di.fm

radyo voyage +1

www.sky.fm

bir sürü kanal var. sadece birkaç şarkıda bir ingilizce üyeliğini premium yap bunu duyma falan diyor o kadar. solo piano, bossa nova ve top hits kanallarını severek dinliyorum.

dinamo

işte ben."sadece insanların duymak istediği şeyleri söylemeyen bir insanım. içimden ne geliyorsa onu söylüyorum. yalandan kaçınıyorum. ama kötü ediyorum sanırm." aynısı bende de var.

dobrayımdır. dostlarım var. şahsi görüşüm, dost sahibi olmak sorumluluk gerektirdiğinden eskisi kadar tercih edilen bir şey değil.

boşver. senin gibiler sevilmez zaten buralarda.

yaratmaz.

kimse sakalsıza sakalsızsın diye yan gözle bakmaz ama sakallıya sakallı diye yönyargı yapabilir bence hiç riske girme kökü sende 1 haftaya çıkar gene..

çok saçma olur yaratırsa seni gören mi var yani sonucta? diksiyonun düzgün olsun yeter.

adecco'da ise sorun olmaz. avea için ise hiç olmaz. :D

Ne okudunda bunaldın ? ben felsefe yüksek lisansı yapıyorum günde 2 kitap deviriyorum hala neşeliyim sana ne oldu da bunaldın ki ? ??

@kierkegaard sartre, camus, nietzsche, hegel hatta bi dönem hegel ve engels aynı zamanlarda okuyordum, schopenhauer, baudelaire, freud, sonra tamamen zıt bir alandan sufi öğretileri okudum, sonra tasavvuftaki makamlar fena hali, sonra zen budizmi derken çıkamadım içinden. yüksek lisans yapmaktan çok farklı ben yemek yer gibi okuyordum, yani insanlarla ilişkimi bitirip kitaba çekldiğim bir dönemdi.

@stack; ben zaten yeterli yetersiz diye birşey demedim dikkatli oku.

Sadece merak ettim yani kitap okumak bir insanın kaldığı evi ortamını değiştirmesine nasıl yol açabiliyor..oke e ?

@stack okumaya da devam ediyorum aslında ama sıkıldım artık okumaktan da. ha ütopyaları okuduğum bir dönem oldu bir de bunların üstüne; bu kez öfkeyle dolmaya başladım, ne yapacağımı şaşırdım ne okusam olması gereken dünya bu değil diyip bırakıyorum. okumak bu saatten sonra zarar veriyor gibi. ama varsa bu durumun içinden çıkaracak önerin?

@cigerdelen haklısın hakkaten birşey yapmam gerek ama şöyle bir olay da var yaptığım hiç bir şeyi başkası için yapmak istemiyorum yani eğitimime devam edeceksem sadece kafamdaki dünyayı gerçekleştirmek için yapmak istiyorum ya da ne bileyim başkasının emrinde olmak, bunlar katlanılası değil. ama şu bulanık halden bir çıkabilsem, bir de kafamda bir insan var; onu atmak istiyorum içimden, ama çıkmıyor.

çalışmak çalışmak çalışmak. yaşanmış ve yaşanacak tüm sıkıntıların en mükemmel çözüm yolu.
hele bu çalışma, verimli ve daha çok kişinin hayatını kolaylaştıran bir çaba olduğu vakit, bana kalırsa var olan tüm hazlardan daha büyük diye düşünüyorum..

‎"Biz 30 yıllık meditasyon, 25 yıllık tai chi ve qigong, 10 yıllık yoga, 1000 küsür kitap ve baş belası Hayat Üniversitesinin verdiği tecrübeyle size bir şey öğretmeye çalışıyoruz:

Mutlu olmak için bir şey yapmak zorunda değilsiniz."

J.C.Parkin (yazarı konusunda emin değilim)

@cigerdelen sanırım doğru bir tespit yaptın. mükemmellik peşinde koştum hep. hatta arkadaşlarımdan soğudum, okulumdan soğudum, annemden babamdan soğudum, yabancılaştım hepsine. sonra o bahsettiğim insan girdi hayatıma, daha doğrusu benim kafama. şarkılar girdi. sonra bahsettiğin tanrıyı tanımlamaktan sonraki evre tanrıda vücut bulma hali aşaması na geçtim sanırım daha doğrusu onu öğrenmeye çalıştım. sonra o insan bi daha kafamdan çıkmadı.

Müslüman gibi yaşayınca tersi oluyor dediklerinin.

"hayatımda eksik olan şey ne?" diye kendinize sorun.
göremediğiniz maddi / manevi bir eksiğiniz ya da huzurunuzu kaçıran bir geçmiş / yaşanmış olay / kişi vardır belki.

Denemeden almayın lens. O çok övülen Acuvue Oasys benim gözlerimi mahvetti. Purevision kullandım, Air Optix şu an kullanıyorum ve ikisinden de inanılmaz memnun kaldım. Göz hastanelerinde birer çift sağlayıp test ettiriyorlar genelde, kendinize en uygun olanını keşfedip öyle alın mutlaka.

Kolay gelsin.

acuvue oasys gözümü en çok yakan lens olmuştu. genellikle özellik eklendikçe rahatsızlık artabiliyor (bende en azından öyleydi). hemen hemen bütün lensleri denedim hatırlayabildiğim kadarıyla en rahatı yazıldığı gibi purevision idi.

oasys beni de yamultmuştu zamanında, purevision kullanıyorum ben. air optix te rahatsız etti beni.

bana da sadece acuvue oasys yarıyor mesela. test etmeden almayın gerçekten kişiye göre değişiyor.

www.lensmarket.com tester gonderiyor ucretsiz. Fiyatlari da uygun. Ben lensimi oradan aliyorum. Purevision kullandim, bilgisayar basinda nahvediyodu gozumu, kesinlinle duramiyordum. Ama oasys takinca oh be dunya varmis dedim, ilk defa gozumde lens oldugunu unutur hale geldim.

oasys'ten purevision 2 hd'ye geçtim. hd falan değil ama daha rahat.

ben yıllardır acuvue oasys kullanıyorum. arada görüntü bulanıklaşıyor ve gözlerimi sulandırıyordu. purevision hd, night & day ve air optix aqua hakkında gördüğüm olumlu yorumlar sonucunda bu 3 lensi de denedim. fakat 2 saatten fazla gözümde tutamadım. mecbur yine oasys'e dönüş yaptım. gün gelecek daha iyisi çıkacak diye bekliyorum :(

o rasta mı ya? yağlı saç gibi geldi bana. kısa saç iyiymiş panpa sen kendi içinde güzelliğini yaşa ama bence ajanslarla paylaşma.

3

ikisinin ortası daha iyi gider gibi.

not: erkeğim.

kardeşim ezel e benziyosun ilk fotoda

burcucum çok güzel çıkmışsın.

Ajans ve sen, hiç güleceğim yoktu. 1. foto kötünün iyisi.

3 numarada kal sen hacı. söylemeden geçemeyeceğim tarık mengüç ile doğuş karışımı bir hava sezdim ilkinde. 3 numero iyidir iyi

edit: 1.resimde duruş efsanevi olmuş aslında

kısa saç iyi.

yaz saçı kısa saç +1

bu fizik ve yüzle ajans mı? üzgünüm. rasta diyorum ama gözlüğü sevmedim.

3

''Çirkinsin panpa rol vermezler'' diyor adam. Ha siktir! Kapısından geçtin mi acaba bir ajansın hayatında?

Hah soruya gelirsek, 3 numara daha iyi. Rol hususunda da kısa saç her türlü daha avantajlı. Uzun saçlı adama verilebilecek rol daha azdır çünkü. Hele ki rastalı adam anca ''rastalı genç'' rolü varsa onu oynar. O da henüz Türk dizilerinde pek görmediğimiz bir karakter.

P.S: Konuyla tam olarak bağlantılı olmasa da 5-6 kilo olmayı düşünmelisin bence.

bazıları pörtlek doğar. bu kadar basit. ben pörtleğim mesela.

patolojikse, onun adı ekzoftalmik guatr. ama ciddi bir hastalık bu, basit bir pörtlek göz değil.

tiroid problemi, guatr.

@princess of suburbia pörtleği anlatmak için dediydim. dediğin olabilir haklısın
@fenerliyim ama feneri delgado teşekkürler tiroid benim de aklıma gelmişti

Hayır. Acuvue Oasys veya Purevision2 HD tavsiyemdir.
1 ay hiç çıkarmadığım oluyor.
(Asla sağlıklı değil. Haftada 1 çıkarıp solüsyonda bekletmek gerek.)
yazipdurrum.blogspot.com

bende 3 senedir lens kullanıyorum gece gunduz cıkarılmayan diye birşey yok lens gozun oksıjenını buyuk olcude keser ve rahatsızlık yaratır kuruluk vb.

o yuzden gunde en fazla 8 saat takmak en faydalısıdır.

bende gece gunduz takılan lenslerden aldım ama asla lensle yatmadım ancak ve ancak yolculuk esnasında 2-3 saat gozumu kapamısımdır

egerki size bu sekılde lens satmaya calısan olursa kanmayın ve gece gunduz kullanmayın max 12 saat ideal 8 saat kullanın

acuvue oasys kullanıyorum, dışarı çıkarken takıp eve gelince çıkartıyorum. 8-10 saatten sonra rahatsız etmeye başlıyor zaten. hadi ben makyaj yapıyorum ondan rahatsız ediyordur belki diycem ama makyaj yapmayınca da maksimum 12 saat idare ediyor. 1 ay çıkarmama olayının nasıl gerçekleştiğini anlamıyorum.

aman diyeyim.

(bkz: buhar yanığı)

kil maskesi yapmak için gözenek açmak istiyorum sadece, hamam uzun iş.

çaydanlığa değil de bir legeni tavsiye ederim. kafanıza da bir havlu atarsınız, 5 dakika olur, 10dakika da olur da buhar kalmıyor, su soğuyor.

(aslında babyliss'in buhar makinesi var yüz için, çok güzel).

kovaya kaynar suyu doldurup. başınızı içine sokar gibi yapın, başınıza büyükçe bir havlu örtün ki buharlar dışarı kaçmasın yüzünüze yoğunlaşsın :) aktif kaynayan su buharı olmadığı için haşlanma riski de düşük.

kil maskesi esmer ve biraz koyu tenli kişiler için daha uygun diye demişti kuafördeki kadın, eğer açık renli bi cildin varsa şeffaf maske önermişti.

berberlerde kullanılan sıcak havlunun da işe yarayabiliceğini düşünüyorum.

bence bir çeşit divan denilebilir. ama özel bir ismi var mı bilmiyorum.

eski usül çekyat aslında. hatırladığım kadarıyla öne doğru çekildiğinde ahşap oyuntunun içine giren kısım ortaya çıkıyor, enine alan genişliyor, yatağa dönüşebiliyordu böylece. eskiciler bile ellerinde tutmuyordur sanırım ancak birilerinin evinde hala kullanıldığına eminim.

ekşide kütüphaneli divan olarak geçiyor. gööggle da dolaplı çekyat falan yazınca çok az çıkıyor.

futboldan anlamam ama asiste eden asisttir bence. yani yönlendiren, yön veren.

pası alman yeterli, bütün takımı çalımlasan da asist oluyor.

Gol pasına asist deniyor. Sen topu alıp 11 kişiyi çalımlarsan asist olmaz. o bireysel yetenek olur.

golden bi önceki pas asisttir. kaleci dikti ileri sen aldın vurdun gol. asist kaleciye gider.

@micro'cuğum, söyle de öğrenelim biz de. bak biri çalımlasan da olur diyor, diğeri ilk vuruşta diyor.
ayrıca pes'te de ilk vuruşta atman gerek sanırım. yoksa asist olmuyor.

@skywalker kaleciysen dediğin doğru. ama oyuncunsan 11 kişiyi çalımlamadan önce birinden topu alman gerekir. o topu aldığın adama asist yazılır.

futbolda daha once tartisildigini gormemistim, normalde basketbolda cok tartisilir bu =)

aslen golu atman icin ekstra caba sarf etmene gerek kalmayacak sekilde verilen pasa asist denilir. yani sen aldin ipe dizdin adamlari o zaman asist olmuyor.
sorun tam da burada cikiyor iste. bunun zorluk seviyesini oradaki birileri belirlemis oluyor. basketboldaki istatistikler boyutunda bu cok tartisilir. bazi zor durumda verilen pasi asist yazarlarken bazilarini yazmazlar.

pasi vermen yeterli diyen arkadaslara gelsin bu: eger boyle oldugunu dusunuyorsaniz acin da bi asist kralligi yarislarina goz atin.

yahu pası alman yeterli demek ne demektir yav. Asist golden bir önceki pas demektir yok pası aldın gittin 10 kişiyi çalımladın üstüne gidip ekmek arası yedin geldin golu attın asist sayalım pası atana. Oldu. Messi'ye atılan her pas asist sayılırdı o zaman adam gidip golu atıyo ne de olsa dimi. Hey Allah'ım. En fazla şuna izin verilir: Golü atan oyuncu asist pasını alıp sonra 2 3 adım attıktan sonra golu şutlarsa bu da asist sayılır.

@rony aynı şeyi söylüyorum hacı. Gol vuruşu öncesi alması gerek pası. Ya da bazı durumlarda top kontrolune göre topu önüne çekmesi yahut doğru ayağa alması ve vuruş açısını iyileştirmesi esnasında yaptığı ekstra hareketler ve buna bağlı olarak1&2 kişiyi oyundan düşürmesi de asisti bozmuyor.

kabaca kuralı onun 5 adım. 5 adımdan fazlası, 1 adamdan fazla kişiye atılan çalım falan hepsi asist olmuyor. maç içinde dediğime dikkat edin yazmıyolar asist.

(bkz: telif hakkı)

hayır, kullanamazsın.
stock photo sitelerinden satın al bunun için

stock photo sitelerinden satın alınca tamamen bana ait oluyor değil mi? telif hakkı falan sorun olmaz?

kullanırsın. sonra birisi bi dava açar. normalde 10$ vermek istemediğin için arakladığın foto için binlerce dolar üstüne bi ton mahkeme masrafı ödersin.

tamamen senin olmuyor. kullanma hakkın oluyor. alırken ne için kullanacaksan o lisans ve boyut türünü seçip ona göre ödeme yapıyorsun. ona göre de sözleşmesi oluyor tabi.

stock sitelerinde satılan şu müşteri temsilcisi kız fotoğrafını telifsiz olarak zilyon tane site kullanıyor.

özelden detay verebilirseniz yönlendirici tavsiyede bulunabilirim.

soğuk duş her zaman daha iyiidir.sıcak duş mayıştırır uyuşturur soğuk duş dinginlik verir.soğuk duş saç için de daha iyi ollduğunu duymuştum parlaklıkmı ne veriyormuş.m.ö. sokrates bile sıcak su yerine soğuk suyu tercih edin dediğine göre vardır bi bildiğii.

sıcak duş hem kafayı hem vücudu kurutur. pul pul olur. saç canlılığını zamanla kaybeder.

ama ben her zaman sıcak suyla duş alırım. kişisel tercih

doktorlar kışın bile banyonun sonunda soğuk bir tas su dökünün der. nedendir bilmem')

sıcak duşun cilt için de zararı var. soğuk duş gerginleşmesini sağlıyor. yaşlılığı geciktiriyor. sıcak duş kalp krizi riskini arttırıyor. mayıştırıyor. rehavet getiriyor. soğuk duş ise tam aksine uyku açıyor, zindelik kazandırıyor. sıcak duş yalnızca uyku problemi olanların işine geliyor, uyku getirdiği için.

bu arada soğuk duşun insanı hasta etmediğini duymuştum, duş sonrasında iyi kurulanmamak hastalık sebebiymiş sadece.

nebahat ÇEHRE bir röportajında her sabah yüzümü soğuk suyla yıkarım ve kurulamam demişti. yüzündeki gergin genç görünümü bunun sağladığını düşünüyor. kim der ki bu kadın 68 yaşında..
tinyurl.com

Sıcak duş spermleri olumsuz etkiler, aşırı sıcak spermleri öldürür. Soğuk duş sperm hareketliliğini artırır, cildi güzelleştirir memeleri dikleştirir..

soğuk su kan akışını hızlandırdığı için daha canlandırıcıdır. sıcak duş alsanız bile çıkmadan bacaklara bir iki dakika soğuk tutmak etkilidir. ayrıca nebahat çehre'de botox var gibi duruyor. :)

duş alıp hemen evden çıkılacaksa soğuk duş, adamı çivi gibi yapar.
duş alıp yatağa gömülünecekse sıcak duş, adamı pelte gibi yapar derin derin rüyalar görürüsün :)

satın alınmalı.

satın alınmalı. özel bir gün, özel bir kıyafet olmalı. diğer kadnların da giydiği olmamalı. ayrıca ileride kızı olursa torunu olursa gösterebilmeli. annemin gelinliği çok çirkinmiş, ona rağmen modifiye edip kullanmayı düşünüyorum.

300 tl çok büyük bir para değil satın alma ile kiralama arasında. ayrıca bir sürü yer de işgal etmiyor abartmayalım. dolabımızda kimbilir neler neler var alıp sadece 1 kere giydiğimiz. bu da onlardan bri oluversin, en azından daha anlamlı

kiralanmalı. gelinlik ona özel dikilecekse tabi. alsa napçak, atçak bi kenara, bir daha açıp bakmayacak bile. ama ona özel dikilmeyecekse veya istediği gibi bir gelinlik değilse satın alınmalı. önemli olan giyeceği gün yani. daha sonra fotoğraflara falan baksa yeterli.

not: erkekim. :)

tabi ki kiralanmalı. Bi gece giyceksin, sonra nasıl nerede saklıycaksın? İlla torunlarıma çocuklarıma göstermek istiyorum diyosan fotoğraflar, videolarla kolayca yapabilirsin bunu.

bence dünyanın en gereksiz pahalı ve lüks listesine girebilecek bir şey gelinlik.
sadece 3-4 saat giymek için neden 3-4 milyar verilir ve satın alınır ki ?
ciddi söylüyorum benim hayatım boyunca aldıklarımı toplayın ki 27 yaşındayım bi gelinlik etmez.kiralasınlar adamı deli etmesinler.onu zaten satın alıp bir yere tıksa 20 yılda kaç kere çıkarıp bakıcak ? her baktığında "ulan bu kadar para vericeğime şunu yapsaydım" keşkelerini her baktığında anıcak.kirala hem yerden kurtul hemde parandan olma.

alt tarafı gelinlik her şeye panik olmasın o da.

200-300 lira için kiralamak mantıksız, zaten giren girmiş diyip satın almak en mantıklısı.. sonradan herifin başına kakar kesin ya da sen alma dersen de kesinkes sana çemkirir "aldırmadın gelinliği böhühühü" diye.. bu sebeplerle günümüz şartlarında satın almak en mantıklısı.

gelinlik kendisine özel dikiliyor, ilk kendisi giyecek benim de kafam karıştı şimdi.

kesinlikle kiralamalı. arkadaşım satın aldı şimdi kara kara düşünüyo bide yok naftalini yok ıvır zıvırdı uğraşıyo.
ama kiralasaydı bile yine kendi üzerine göre dikilecekti yani hiçbir şey farketmicekti. başkalarının giydiği gelinlik olmicaktı. senin belinle ötekinin beli aynı değil ki zaten her gelinlikte yenisini yaptırıyo gelinlikçiler.
kiralasın gitsin, yeni evleri küçük yapıyolar zaten, koyacak yer bulamaz dolabında.

ben direk gelinlik konseptine karsiyim, o acidan seindfeld'e katiliyorum. "abi hayatindaki cok ozel bir an, bir kere x yapacaksin" diye duduklene duduklene bir hal aldik zaten :P

bu yaklasimla secenkler arasindan kiralamayi secerdim ama 300 lira da hakikaten azmis. bence satin alip sonra kendisi satsin sdfkgdflö

300 tl için pintilik yapmasın.sonuçta ona özel hazirlanicak.hem özel günlerde giyer falan arada ambiyans olur.

satın alınmalı. çocuğuna torununa hediye eder ilerde, onlar da retro tasarım diye kesip kırpıp giyer ya da belki kızı olur o giyer düğününde. evet çok duygusalım.

kiralanmalı.
sadece bir defa kullanacaksın,
saklaması bi ayrı bela olur hem.

pintilikle uzaktan yakından alakası yok. kiralanması gerektiğini düşünenlerdenim. söyle ki gereksiz alışverişler listesinde 1 numaradır kendisi. evet gelinlik beyaz önemli gün falan feşmekan daaa anasını satıym adet bizim bile değil be! biz gelinlik giymeyiz, bu toprakların insanları "acer esvap" giyer. tabi şartlar değişti şimdi mintanla şavlar giyecek değilim bende gelinlik giyeceğim ama satın almam. isterse arada 50 lira oynasın.

hatıra ise; annemin gelinlik ayakkabıları durur. altında arkadaşlarının ismi yazılı, arada giyer evin içinde tur atarım. :)

üstüne göre diktirmeli, satın almalı. anlam yüklemek garip gelebilir ama evlilikte her şeye sıfır, beyaz, temiz başlamak kafası diye bir şey var.

hele de 300 tl fark varsa düşünmesin hiç. benim arkadaşlarım sonra o gelinlikleri ne yaptılar biliyor musunuz?

1-2 sene saklayıp evin içinde eğlencesine 2-3 kez giydikten sonra (muzır eğlenceler de vardı o işin içinde) hepsi de ihtiyacı olan evlenmek üzere olan fakir genç kızlara verilmesini sağladılar. o kızların mutluluklarına paha biçilemez.

biz evlenirken eşim kiralayalım dedi tüm ısrarlarıma rağmen, biz de ona göre gittik bir moda evinde diktirdik, ilk giyen o oldu. baskasının giydiğini giymedi yani.

kesinlikle alınmalı. hele 300 lira fark için, ben kiralık gelinlik giymiştim böhü böhü olmaya gerek yok. hatta siz aranızda toplayın en kötü verin o 300 milyonu. üzmeyin gelin kızımızı.

satın alınmalı. 300 tl çok değil. ayrıca eski günleri yad etmek için de birebir. :D

Kiralik bir gelinlik dugun gunu onu tedirgin edebilir, ya bir yerine bir sey olursa diye. Satin alsin bence, ha hatirasi var diye dusunmuyorsa, yer kaplayacak diye uzuluyorsa birine hediye eder olur biter.

www.ivy.fm

muhtesem , bi suru kanal var , sarkı degıstırebılıyosun.

joyfm.karnaval.com

ileri geri bile alabiliyorsunuz dinlerken :)

www.tunein.com dünyadaki neredeyse bütün radyolar var.

www.radyovoyage.com çalan şarkıyı ve geçmiş çalanları görebiliyorsunuz.

www.sky.fm çok güzel kanallar mevcut. aynı şekilde parça isimlerine ulaşmak mümkün.

testosteron eksikliğinden dolayı delikanlıca davranmıyor olabilirler.

hollywood'un sarışınları aptal, zencileri 25 cm penis sahibi, gözlüklüleri zeki olarak karakterize etmesi gibi, bu da görsel kimlikleştirmeyle ilgili bir şey.

kullanamadığı enerjiyi böyle işlerde değerlendiriyor olabilir.

game of thrones s02e08'de cevabı verildi bu hafta :) şeyi olmayınca bütün enerji beyne gidiyor, bu da karakteri tehlikeli kılıyor, duygularından arındırıyor ve saf beyine döndürüyor.

ahmet ümitin iyi bir romanı yok. beyoglu rapsodisini okudum mesela. bu kadar yapmacık bu kadar sahte diyaloglar içeren bir kitap daha bulamazsınız.

ben sadece beyoglu rapsodisini okudum. wessago +1 diyorum. allahtan askerdeyken okumuştum da çok birşey kaybetmedim.

patasana'yı tek geçerim. kurgudan öte yazım dili olarak harikadır.

patasana+1 ahmet ümit iyidir.

İstanbul Hatırası iyi gibiydi. Fakat katil en olmadık kişi çıkacak diye iyice kastırmış romanı. Gereksiz uzuyordu olay. Sis ve Gece'yi çok beğenmiştim. Keyifli ve çarpıcıydı.

bab-ı esrar adlı romanını okumuştum.
şems tebrizi ile ilgili bir konusu vardı. kabak gibi anlaşılıyordu bazı bilgileri ansiklopedilerden araştırıp romana yedirdiği. çok yapmacık ve inandırıcılıktan uzaktı.

sadece "sis ve gece"yi okudum, çok beğenmiştim. o yüzden bana göre en iyisi o :)

Patasana,Beyoğlu Rapsodisi,Kukla...

kendisi olsa patasana derdi.

patasana, sis ve gece, kar kokusu, bir ses böler geceyi, kavim, beyoğlu rapsodisi, masal masal içinde ve kukla yı okudum. adı telefonumda kukla diye kaytlı kitap yayınlandığından beri.

patasana dan sonra okuduklarım arasında kukla, kar kokusu, bir ses böler geceyi gelir. doğan ve everest kitapları yani son 10 yıllık kitapları boktandır.

değil. müşterek sistem var nere gidersen git.

ben de fempusay'ın dediği gibi sanıyordum lakin olabiliyormuş. bir müşterimin gün dökümünü alırken hem diyarbakır hem de şanlıurfa'da sigrotalı göründüğünü fark ettim. adamı uyardım başına iş alırsın falan diye. söylediğine göre sgk'ya gitmiş, orada herhangi bir problem olmayacağını söylemişler.yazdığım son cümle müşterimin aktardığı bilgi geri kalanını gözlerimle gördüm.

kısmi çalışma yapılıyorsa mümkündür. örneğin; ayın 15 günü başka bir şehirde, ayın diğer 15 günü başka bir şehirde çalışılıyordur.

söylediğim şey babamın iş yerinde çalışan işçinin işten çıkarılmasının ardından sigortasının iptal edilmemesi üzerine sanıyoırum çalışma müdürlüğü elemanlarının adama söylediği meseledir. bu konuda muhasebecilerin de aynı görüşü paylaştıklarını ve başka bir yerde eski sigortayı kapatmadan çalışmanın imkanı olmadığını söylediler. ben de nasıl bilecekler ki? diye sordum. muhasebeci (smmm) ortak sistem evcut, ordan bulunuyor demişti. olay budur.

mesela xholding istanbul'da tam zamanlı işim var ama izmir'deki yholding'e telefon aracılığıyla aktif şekilde bilmemne danışmanlığı yapıyorum. ne olacak bu durumda?

istanbul izmit gibi veya izmir manisa gibi i2 şehirde olabilirsiniz. hatta uçakla gidilip gelinebilecekse yine olabilir. sadece bu durumu maliyeye ispat etmeniz yeterlidir. hatta birine fiilen diğerine evden de çalışabilirsiniz. ssk bu yönü ile ilgilenmez. sadece sizden ve işverenlerden alacağı prim ve kesintilere bakar.

ya o ikinci şirket sana ödemeyi nasıl yapacak? danışmanlık durumu çok farklıdır. öğretim üyesi danışmanlık yapıyor ama sigortasını (es) üniversite yapıyor. döner sermayeye kesintisini yatırıyor, danışmanlık ücretinin geri kalanını cebe indiriyor. ilgili firma sana çıkışı nasıl yapacak? ikinci sorun için bu önemli.

ekleme: mali müşavir de kesinlikle bir engel olmadığını teyit ediyor.

mümkün

yayık olanı bildiğim kadar sütün çalkalanmasıyla elde ediliyor. zamanında çubukta köyde içtiğim bir ayran bildiğin süt gibiydi, sadece tadı tuzluydu, çok suluydu. izmirde çok komik yerler var, sütçüler, ayrancılar, yoğurtçular diye gidiyor. sütün kaynağından uzaklaştıkça süt ürünü değişiyor :) bu da böyle bir anı.

geldeyeme.blogspot.com

şöyle bir şey var ama bilemedim.

ben şu şekilde yapıyorum,
önce yoğurdu bir süre çırpıyorum mikserle sonra içerisine yavaşça su+süt karıştırıyorum mikser çalışırken. ara ara tadına bakıyorum istediğim noktada bırakıyorum.

geleneksel ayran su ve yoğurdun karışımıyla yapılmıyor var yayık muhabbetinde dönen bir dalavere ama ben de bilmiyorum.

suyla yapılmıyorsa mantık olarak sütün içine mayayı koyup yapmaları lazım sonra çalkala babam çalkala.
...benimde aklıma ''la yoğurt yokken neyle sütü mayalıyorlarmış ''diye takılmıştı önceleri sonradan araştırdım ki ; saman,toprak,çam kozalağı(annemler bazen yaparmış köyde) bunlarla yaparlarmış

bahar dönümünde çiyle süt mayalayan da var.

elbette su ile yapılır ancak. öncelikle yoğurdu iyice çırpmanız gerekiyor su katmadan. sonra azar azar münkünse buz gibi su katarak yapın. tuzu da yoğurt halinde iken atın. en son merhalede iyice büyük bir şişede çalkalayın veya yüksek mesafeden bir kaptan diğer kapa boşaltın köpüklü istiyorsanız.

içi boşsa şişeyi hacılamazlar.
artık 100 ml sıvı kısıtlaması uygulandığı için bu hafta 120 ml lens solusyonumu uçağa binmeden önce çöpe atmak zorunda kaldım. içi boş olursa bir şey olmaz.

cam şişe olmaz. kırıp da uçağı kaçırmaya çalışmayacağın ne malum?

200 milliliter ve bo$.

eminsin di mi almazlar?
belki 100 ml 2 siseyi buna bosaltik kimyaí experiment yapip explode olan bisey yapacam diye dusunmezler mi misalen??

yaw disarda iste filan su koyup iciom devamli. bu ara seyahat da cok ediyom. etrafi siyah silikon kaplamali dusse kirilmayan estetik bi sise. gittigim yerde de kullanmak icin tasiyom.
art niyed araman hemen!

bagaja koysan? o zaman sorun olmaması gerek.

Bavulunuza koysanız, gittiğiniz yerde; uçaktan indikten sonra kullansanız.

El bagajına alacaklarını sanmam çok dikkat çeken bir şişeyse. Ancak açıklarsanız hatıra amacı ile götürüyorum estetik diye, adamlarda göz zevkinden ve anlayıştan kıt değillerse izin verme ihtimalleri yüksek.

Ha bavula koyarım diyorsanız, bavulda almanyadan , trye 10 şişe vodka, viski getirdiğim oldu. (ama babulda, elbagajında değil)

bavulda zaten sorunolmaz da elde tasiyam bavul beklemeyle ugrasmamak icin dedim zaten.
neyse saolun. oyle yapacaz mecburen.

verirsin uçak görevlilerine, çıkışta alırım dersin hiç olmadı. yapacak bişey yok havalimanına girdikten sonra.

işbir çok pahalıdır

www.artisieksisi.com bi göz atın bakalım neler denmiş.

biz daha yeni işbir yataktan yatak aldık. Fiyatlarının pahalı olduğunu sanmıyorum, diğer incelediğimiz yatak firmaları arasında en uygun fiyatlısı buydu

En rahatı visko müdür.

(bkz: visko love)

yaylarını altından yapmıyorlarsa bütün ünlü markalar aynıdır hemen hemen. şimdi kim diyebilir bellona ya da istikbal kötü diye? hatta bunların çoğu aynı fabrikadan çıkıyor, herkes kendi markasını basıyor. misal migros yoğurt. migros'un kendi inekleri yok ki, alıyor fabrikadan kendi markasını basıyor. önemli olan bilindik markaları tercih etmek bence.

Eğer kilonuz fazla ise (100+) visko işine girmeyin. Sağdan sola dönemezsiniz. 1 aylık yataş visko yatak evde atıl durumda kaldı. Gittik üzerine yatsan'dan yatak aldık. Eğer incelemediyseniz Yatsan'ı mutlaka inceleyin.

pahalıya kaçmaya gerek yok, işbir almıştık ama merinos yataklar da fiyat performans açısından iyi bence.

kilo/donememe olayi yatagin yogunlugu ile ilgili diye biliyorum. yatsan/isbir/viscolove disindaki (siradan diyebilecegimiz) yatak firmalari (istikbal/yatas/bellona gibi) dandik urunleri kaktirmaya calisiyor. viscolove digerler alternatiflere gore daha ucuz, ama denemedim.

ayrica buradaki cevabimda da birseyler var: (git: 395717)

hasyün

kücük h harfiydi

Tommy hilfiger

tommy hilfiger'ın h koyduğu nerede görülmüş canım ?! hasyün geldi benim de aklıma

tommy nin nesi h harfi allaskına

www.firmaekle.com

çok küçük atölyelerde de çorap üretilebildiğinden tek bir harf üzerinden üretici bilgilerine ulaşmanız pek mümkün değil. çok büyük bir firma olmadıkça çorap etiketlerine detaylı bilgi yazmıyorlar zaten.

bilgi universitesi dolapdere kampüsü spor merkezi- havuzlu.
300 tl. yıllık.
dışarıdan olursa 600 idi. ya da hiç değişmiyordu.

aznavur pasajı - 4. kat - havuzsuz - akşam saatlerinde havasız - aletli spor yapılıyor - kadın müşteri yok denecek kadar az - aylık ücret en son 130 idi.

Nemlenmiş olma ihtimali var kağıt ve tütünün.

Gençlik dönemimde halamların evindeki süs sigaralarından araklamıştım bi gece sigarasızlıktan. Tadı kötü olunca ışıkları açıp bakayım dedim ki beyaz kağıt üzerinde sarı sarı lekeler gördüm. Sanki nemlenmiş de tütünün rengi geçmiş gibi :S

hiçbir koruyucu maddenin 20 yıl bi otu sağlam tutacağını zannetmem. al gene ama hobi olarak al :)

içmek için değil ama koleksiyon yapmak için alınabilir. - de meraktan açar insan onu :)

ne koşullarda saklanmış olduğunu bilmemekle beraber, sigara dalları ve paketleri koleksiyonu yapan biri olaraktan normal şartlarda 4-5 sene sonrasında kurtlanıyor açıktaki sigaralar. içicem diye alıp içinin yarısının yenmiş olduğunu görürseniz şaşırmayın.

Tabii ki sadece vitrinde durmalık onlar. Çoktan kurtlanmışlardır bile...

içinden She-Wolf çıkabilir dikkat!

ağustos dönemi dediğin eylül celbi olarak bilinen kısa dönem sanırım. yanlış bilmiyorsam başvurular ağustos başlamadan bitiyor. doğruysa söylediğim temmuz sonuna halletmiş olman lazım. önünde iki ayın var, ve başka celp yok. kararın kesinse yarın git bence. uzun dönemlerin celp tarihleriyle çakışmaz ise, işlemlerin daha hızlı ilerler. tek ipucu budur.

en geç başvuru haziran sonuna kadardı sanırım, ben de ağustos'ta gitmiştim çünkü.
Haziran başı başvursanız iyi olur.

haziran gibi ver dilekçeni bozdur tecilini temmuza kalırsa işlemlerin yetişmeyebilir.

ben haziran'da mezun olup, okuldan diplomayı alıp hemen başvurmuştum sıkıntı olmadan da yetişmişti. hatta tam tarih veriyim 6-7 haziran gibi bir şey olması lazım. daha vaktin var yani.

negüzel biranönce borcunu öde

şu renklerin kombinasyonlarını kullanabilirsiniz farklı duvarlarda.

genelde fiyattan anlaşılıyor filli boya çok reklamı var ucuz sanırım en pahalısı marshall diye biliyorum yanlışda olabilirim.

orta ayarda bişey yapmanızı öneririm.
Renk olarakda lila tarzı bişeyler olabilir ama açık olsun koyu olmasın

ışığı yansıtan - gözü yormayan renkler son dönemin gözdesi.

fildişi, kumsal beji, gibi açık ton bejler ve pudra tonları hoş olmakta.
boyacı zaten yardım edecektir.

kavuniçi renk iyidir.

Türkçe şartı arıyorlar illa ki. Sebebini bilmiyorum. Genelde yeminli tercüman kaşesi de ararlar çevrilmiş belgede.

tuz nihayetinde zararlı bir şey.
yemek masasından tuzluğu kaldırın ve siz de annenize tuzsuz yemek konusunda eşlik edin.
alışma dönemnde eczanelerde satılan sahte tuzlardan kullanabilir.

özellikle tarif veren bir site bilmiyorum ama ben yemeklerimi oldukça baharatlı pişiririm. hangi yemeğe hangi baharatların yakıştığını belirlemek biraz zevk meselesi.

örneğin zeytinyağı ile pişirdiğim salçasız yemeklere mutlaka toz zencefil koyarım.

enginar, kereviz,pırasa... gibi. soğan kavrulunca 1 çay kaşığı kadar (tepeleme) toz zencefili ekler 1 dakika daha karıştırır ve içine diğer malzemeleri ilave ederim. zencefili yağda çok bırakmamaya çalışıyorum. tadı acılaşabilir gibi geliyor.

köri, kimyon tuzlu tatlar bana göre. ben de yemeklerimi tuzsuz pişiriyorum. köri patateslere, kimyon da salçalı yemeklere yakışıyor.

fesleğen, kekik, nane; domatesli ya da salçalı yemeklere koyulabilir.
domates kullanıyorsam yemekte kekik ve fesleğen, salça kullanıyorsam da nane kullanıyorum. zaten et yemeklerine kekik yakışır.

toz kırmızı biber, her türlü yemeğe eklenir.
karabiber favorimdir. bir ara içtiğim çaya karabiber eklemişliğim var. ama ben toz karabiberden ziyade değirmen olanları tercih ediyorum. 3 renk, hem iri iri çekilince tadını daha güzel veriyor.

tarçın; yaprak sarması harcına, dolma harcına eklerim mutlaka. üstelik tarçın şeker ihtiyacını keser.

yaprak sarması yaparken harcına nane, zencefil, tarçın ve bol çekilmiş karabiber koyarım.

sarımsak!!!! yemeklerimin baş malzemesi.
bir kaç baş sarımsağı koku geçirmeyecek (bu önemli) bir kabın içine rendelim. (siz havanda dövebilirsiniz)üzerine z.yağı ile hava almasını engelledim. yoğurda eklemek gibi çiğ kullanımlar için değil ama yemek yaparken çok pratik oluyor. 1 çay kaşığı sarımsağı ekliyorum yağa, her yemeğe hoş bir aroma veriyor, piştiği için ertesi gün kokmuyor.

yemeklerimde neredeyse hiç yağ (sadece z.yağı vardır evimde) olmamasına ve tuz kullanmıyor olmama rağmen yemeklerimin lezzetli olduğunu söylerler.

baharat kavanozlarım elimin altındadır; yemeği yaparken koklaya koklaya seçerim bu yemeğe ne yakışır diye...

bir de size tijen inaltong'un yemek tarifi kitaplarını öneririm. pek çok baharat, sağlıklı unlar, az yağ ve deniz tuzu ile yapılmış çeşit çeşit tarifler var.

siz tuz maddesini atlarsınız :)

son derece sağlıklı ve lezzetli yemek tarifleri var.

onceki duyurunu simdi okuyorum. yemek tarifiyle filan vakit kaybetme. acilen yapman gereken isleri sayiyorum:

anneni girisimsel nororadyologa gotur. dogrudan girisimsel nororadyologa gidemezsen, dogru durust bir beyin cerrahina gotur ve girisimsel nororadyolog aradigini soyle. eger sah damarina stent takamiyorlarsa, damar cerrahlarinin endarterektomi ameliyati yapmalari gerekiyor.

bunlari yaptirmazsan, annen felc ve yatalak olur ileride.

once bunlari hallet, sonra yemek tarifi filan gibi seylerle ugras. sakasi yok bu isin!

yat gözünü kapa. her yerini gevşet. ama özellikle gözlerini gevşet, çukurlarının içinde ağırlaşsınlar böyle. bilinçli dinlendirme yani.

iki hafta izinsiz çalıştım. sanırım bu yorgunluktan oldu.
çay da koyayım mı ki?

yorgunluktan veya uykusuzluktan olabiliyor.
dinlen birkaç gün, geçecektir.

sinir stres durumları da yapabilir. psikolojik kökenli derler. sakin olun rahatlayın :) süreceğiniz pek bir şey iyi gelmez çünkü

benim 1 ay sürmüştü, gün içinde 5 dk seğirip 5 dk durma şeklinde.
sonra geçti. yorgunluk ve kötü psikolojiden ve de çok fazla bilgisayar ekranına bakmanın da katkısı vardır diye düşünüyorum.

paranın üstüne sakız verdikleri demek istemişler ve sakız yazmayı unutmuşlar sanırım.

anket hazırlamak emek isteyen bir şey.

bazen burada tezi, vs. için anket doldurulmasını isteyen arkadaşların anketlerinde de benzer hatalar bulunabiliyor. aynı soruyu başka şekilde 3 kere sormak veya anketi dolduranı "mecburen" bir şıkkı seçmek zorunda bırakmak gibi.

anket sahibinin iletişim bilgileri varsa e-posta atılabilir.

lise fizik bilgilerime göre, her şey dışarı uçşmaya çalışır. o camdaki herif geberir gider.

telef olursunuz

bişey tıkayana kadar her şeyi vakumlar, irtifa ne kadar azsa o kadar güçsüz olur bir de.

basınç kaybından dolayı nefessiz kalabilirsin. gerikalan herşey için master kart.

telef olmazsınız. cam parçalanır ve çevresi biraz yırtılır. cam kenarında oturan yolcunun kemeri bağlı değilse açılan boşluktan dışarı vakumlanabilir.

gökyüzünde hava basıncı düşüktür ve bu sebepten dolayı uçağın içinde ölmeyelim diye uçağın içi yüksek basınçlı tutulur. kabinde delik açıldığı zaman basınç aniden dengeleneceği için içerdeki basınç dışarıya kaçana kadar sabit olmayan her şey açılan o delikten dışarı vakumlanır. pilot uçağı nefes alınabilecek bir irtifaya alçaltana kadar oksijen maskelerini takarsınız.

uçağın gövdesinde bu tarz delikler açıldığında, basınç yüzünden delik genişlemesin diye "tear strap" adı verilen çerçeveler bulunur. uçağın içini bir iskelet gibi sarar. yani uçağın dışında gördüğün o deri, ızgara şeklinde bir metal iskelete giydirilmiş durumda. bunun amacı da olur da bir delik açılırsa bu "tear strap"lere gelince takılsın ve genişlemesin diyedir. normal şartlar altında, yani uçakta bir hasar yoksa ve sadece birisi tutup tüfekle camı kırarsa dediklerim olur.

yanliz ucagin en narin yerlerinden olan cam kenarlari cok yarilirsa takla olur.

uçak kazası raporu belgeselinde gerçek bir olay anlatıldı.
kargo bölümü ile yolcu bölümü arasında basınç farkı oluştu. yolcu bölümü çöktü.

www.theglobeandmail.com

maskeler düşer uçak alçak irtifaya iner acil durum ilan eder en yakın alana iner biskim olmaz

mythbusters'da denemişlerdi.
www.youtube.com

host arkadaşım aktarmıştı.
uçağın kapısı açılınca basınç farkından herkes bayılmış, hızlı davranıp oksijen maskesini takabilen 1 yolcu hariç. ama pilotlar da bayıldığından uçak düşmüş. herkes ölmüş. - kaynak: karakutu

Ben 2 yıl ders olarak aldım İngilizce ile birlikte. İngilizce kaldı. Arapça'dan hiçbir şey kalmadı. Aşinalığınız yoksa çok zor bir dil.

pazarlama ve satış bölümünde çalışıyorsan ikinci dil işe yarar genelde.

konunun uzmanı değilim ama, bilgisayar mühendisliğinde (ve aslında çoğu meslekte) ingilizce önemlidir. yani ingilizceyi anadil seviyesine getirmek 2. bir dil öğrenmekten kat kat faydalıdır. ingilizcenin yanısıra başka bir dile merakınız varsa öğrenin elbette, ama olaya pragmatik yaklaşacaksanız hiç gerek yok derim.

beni yeni bir dil daha ogrenmeye karar verirsem kesin arapca olur.

kulalnmayi bilirsen cok para yapar,yoksa kuran filan ögrenirsin azda seyh meyh olursun olmadi oda,ölülerin ardindan 40 i filan olur ya orda okursun bisiler cep harcligi olur...

inşaat, turizm ve ya petrol ile ilgili bir işin olmayacaksa arapça öğrenmenin bir anlamı yok.

japonca, çince ya da dedikleri gibi almanca öğren.

Arapça yerine ccna, ccnp al daha etkili olur. Bir dost.

eğer ki arap ülkeleri ve veya kuzey afrika ülkleleri ile ticaret yapan bir işte çalışmayacaksan bir boka yaramaz o arapça.

çünkü hem zor hem de araplar zaten bu tarz işlerde ingilizce yahut mesela kuzey afrikada fransızca kullanıyorlar.

öyle ki fransızca kursunda ingilizce bilmelerine rağmen fransızca öğrenmek isteyen kimselerle rastlaştım.

belki arapça onlara daha sempatik gelebilir ama arapça dediğimiz dil mesela suriye arapçası mısır arapçası gibi gibi farklı farklı versiyonları olan bir dil.

kanımca bir işe yaramaz. ama kişisel tatmin için yahut mesela eski osmanlı türkçesi metinlerine erişim için öğrenilebilir.

bilgisayarla arapça ne alaka allasen.

laleli'de falan telefoncular kimlik istemeden avea faturaasız hat satıyorlar. bizzat turist arkadaşıma aldım verdim.

@bigboy76: Çok abartmadın. Az bile. O mail giderken, çıktığı cihazla aynı şehirde bile olmak istemiyoruz diye düşünelim.

Yurtdışında bir ecnebi tanıdığa 256bit kriptolu dosya olarak gönderip onun orada bir internet kafeden yaymasını istemek geldi aklıma.

@ykyt: Laleli'de herhangi bir telefoncuya gidip bunu alabiliyor muyuz? Onların eline bu hatlar nereden geliyor? Bu hattı kim satmış deyip o işyerini bulup işyerinin güvenlik kamerasına erişip bulunur mu diye düşündüm şimdi.

aveadan geliyordur . çünkü paketinde . sadece simkart vermiyor. ama oradaki dükkanların evet güvenlik kameraları vardır. olmayan dükkan pek kalmadı gibi.

ben nasıl yapıldığını bilemiyorum ama birilerinin wireless bağlantısını patlatmak daha iyi fikir.
ayrıca, bir ara şu pringles kutusunda wireless anteni fikirleri uçuşuyordu internette. böylece bağlandığın wireless bağlantının yakınında olman da gerekmez. bir arabada oturup işi halledersin.
mac adresine dikkat etmek iyi fikir.
aslında düşündüm de, hiç de o kadar kasmaya gerek yok, pringles antenle şifresini bildiğin bir starbucks'a bile bağlanabilirsin, o sırada birkaç yüz metre ötede olursun.
bir de bu soruyu sözlük dışında görünmeyecek şekilde açsan biraz daha güvenli olabilirdi:)

bunun üzerinde zamamında düşünmüştüm.

sonuç olarak baya suratı kapatıp varoş bir mahalledeki varoş bir internet kafeye gidip bu işleri halletmenin mantıklı olacağına karar verdim.

hatta bunun üstüne @bigboy67'nin dediklerini uygula o internet kafede, neredeyse imkansıza yakın olur

ankesörlü telefondan arayabilirsiniz kafanizda bi siyah sapka ile.mobese filan da yakalayamaz o sirada hatta unu gece yaparsiniz über olur,üstünüzdekileri de bi sekilde atarsiniz kenara kilik degisirerek ama bunlara bence hic gerek de kalmaz .blog acin bildiklerinizden internette yayilir o bilinirlik,kimlik bilinirligi size dokunulmazlik saglar.

200 tl'ye dandik notebook al, her şeyi hazırla sadece gönderme tuşuna basman gerkesin, arabadan pringles zımbırtısı ile bağlan, hatta bunu mümkünse otoparkta vs yap, sonra bilgisayarı başka yerde çöpe at, hddsini sök.

İnternet ortamında geriye dönük her türlü takip edilebilir sanırım.
Kimliksiz alınan bir telefon hattıyla da sinyalin zamanına göre yerini tespit edip mobese kameralarıyla yine ihbarı yapana ulaşılabilir bence. Kameraların olmadığı bir yere gitmek istesen bile son girdiğin kamera görüntüsünden yola çıkarak senin orda bulunduğuna kanaat getirilebilir. Kaldı ki hattı satan kişiye de satılan hattın numarasından ulaşabilir. Sonuçta hangi hattın kime verildiği ve daha sonra o kişinin kime verdiği ya da sattığı bilinebilecek birşey.

Ama atıyorum 200 ülkeden 400 sunucu kiralayıp hepsini birbirine yönlendirir ve en sonuncusundan çıkış yaptırırsan kimliğini bulmaları yıllar alır. Aslında bu sunuculardan birinin hard diski kullanılamaz hale gelirse o zaman bir sonraki adıma geçemezler ve sana ulaşmaları da imkansızlaşır. Tabi başka bir yerde daha tutulmuyorsa bu loglar.

Bence en mantıklısı ufak bir trojan yazıp aynı maili binlerce farklı bilgisayardan aynı anda göndertmek. Sonuçta o trojan o bilgisayarlara internet üzerinden de gelmiş olabilir, usb bellekle de. Hatta korsan cd satan biriyle anlaşıp en çok satılan film, oyun cdlerinin yerine bu trojan'i yükleyip sattırabilirsin. Hatta sokakta bilerek düşürürsün ve bunu bulan gider bilgisayarına takar.

çok güvendiğin bir gazeteciye mail at ayrıntılı bir şekilde. bırak o halletsin. senin internette yazacağın bir yazının ciddiye alınabilirliği yok denecek kadar az.

Süper bilgiler var lan bu thread'de. not etmek lazım bir yere.

Bir fikir de benden. ucuz bir wireless lı telefon alırsın. ama sim kart olmayacak. sim kartsızda açılıyorlar nasıl olsa. sonra dandik bir mail sallayabilirsin.

daha sonra alışveriş merkezi gibi biyerde public free wi-fi spot bulursun. bağlantıyı sağlarsın. maili hazırlayıp parmağın gönder tuşunun üstünde, telefonda cebindeyken orda gönderirsin maili. tabi normal eli cebinde dolaşıyormuş gibi görünerek elbette. sonra telefonu parmak izinden arındırıp (yakarak, asit dökerek vs.) denize falan bir yere atarsın.

@arnatuile, ama bu telefonun da bir mac adresi olacak. Bu adresten de kime satıldığı tespit edilebilir.

arnatuile'nin dediği mantıklı ama daha önce oraya gidip ayarlaması lazım telefonu, dikkat çekmeden.

sokak satıcıları var bir sürü, onlardan alır telefonu..

Okuduğum kadarıyla öneriler birkaç ana yola ayrılıyor:

1- Public WiFi'a Olabildiğince Uzaktan Bağlanmak:
Fake MAC ID'si olan bir cihazla veya tezgahtan alınmış cep telefonu ile veya laptop ile uzun mesafeli antenle uzaktaki bir açık network'e bağlanmak.

Riskler: 100-150metre de olsa mailin gönderileceği yere yaklaşmak gerekiyor. Bunu araba ile yapmak daha da riskli. Plaka kabak gibi götümüzde dolaşıyoruz. Geriye dönük güvenlik kamerası kayıtlarından bulunabilir. Ayrıca Pringles kutusu ile yapılan range extender'lar karşı taraf da uzun mesafe için konfigüre edilmişse performanslı oluyor diye biliyorum.

2- Internet Kafe:

Riskler: Bunun kesinlikle güvensiz olduğuna karar verdim. Hepsinde güvenlik kamerası var. Bilgisayarlarda çoğu zaman kendi salak zevkleri için log tutuyorlardır.

3- WEP 'li WiFi Patlatmak:

Güvenlik kamerası vs olmayan bir muhite gidip yapılabilir.

Riskler: Alasız bir insanın canı sıkılabilir. Kullanılan cihazın MAC ID'sli fake olmalı. Yine o muhite giriş çıkışlara dair mobese kameraları vs...

4- Kiralık Sunucular

Özellikle yurt dışında olan birden fazla sunucuyu kullanmak izleyenleri uğraştırabilir.

Riskler: İzlenmesi yine de çok kolay. Kullandığımız bilgisayarla ilk sunucunun bağlantısı izlenebildiği sürece güvensiz. İlk maddelerdeki metodlara ek bir güvenlik olarak kullanılabilir.


-Güvenilir gazeteciye mail atmak: Babamıza bile güvenmiyoruz. O gazetecinin internet trafiğine hiç güvenmiyoruz.


Not: Böyle bir mail göndermeyeceğim ama sürekli teoriler üretip üzerine kafa yorduğum bir mevzu olduğu için sizlere sormak istedim.

o degilde büyük bi olay patlasa ben direk nop yapti diye ispiklerim.sözlük hesabindan da bulurlar,gecmis olsun dostum

valla kaydettim bunu ona göre...

heheh, kendimi bir an fbi hazırlık 101 dersinde hissettim. çok eğlenceli olmuş bu duyuru.

ben kamuoyuna anonim ihbarda bulunmak için kamerasız ve log tutmadığına emin olunacak derecede dandik bir internet kafede mircte bi sohbet odasına girer, bir sürü abazaya bunu facebook'unda paylaş çok önemli diye yollardım.

Evet rumuz A ile başlamalı ki sohbet odasında listenin başında olup daha çok abaza avlanabilsin. :D

ha bir de aklıma şu geldi:
Türk kullanıcıların girdiğine emin olunan porno sitelerde videoların altına anonim yorum olarak yapıştırılabilir. kim bilecek de bulacak yazanı?

Siteyle irtibata geçip alırlar mı ip, vs bilgisini bilmiyorum. (leşlik forever)

parmak izi, saç kılı vs. gibi detaylara dikkat etmek üzere mektup yazabilirsiniz.

mektup daha da riskli. gönderildiği postanenin güvenlik kameraları, dna testleri...

incendies

Khane-ye doust kodjast? abbas kiarostami'nin yine iran'dan

yine iran sinemasından children of heaven var. a seperation'ı izlemedim ama bu filme bayılmıştım.

www.imdb.com

ermanen benden önce davrandığı için +1 diyorum ve ekliyorum, Stoning of soroya

baran da olur. www.imdb.com

farhadi'nin onceki filmi darbeyere elly de olur. panahi filmleri de guzeldir. iran sinemasi guzel yea.

ten (2002 yapımı)
about elly
remember me
sonbahar(türk filmi)
the return (rus filmi)

Ali: Fear Eats the Soul (1974)
www.imdb.com

Mediamarkt'dan 12 taksitle samsung D5500(LED TV) modelini alabilirsin.

hangi mağazada vardır bilmiyorum ama samsung c650 serisi lcd aldık, çok memnunuz.

jack&jones; indirim de var şu sıralar.

cacharel

(bkz: network)

www.plusninety.com

eskiden çok zordu slim fit bulmak

şimdi neredeyse her mağazanın var

mudo'ya da bakabilirsiniz..

damat tween in tween olanı

u.s polo var ya işte orda hemen hemen herşey dar kesim.size uyacağını düşünüyorum

avva

ted lapidus

e kimse beymen dememiş

yaw dostlar bende zaten genelde bilinen markalar dışındaki kaçırdığım gözümden ırak olanları merak ettim, genel bilinenlerin kesimlerini elbet bende biliyorum ama arada hiç denemediklerim çıktı. hepinize çok teşekkürler.

Aşırı siyasi veya protest içerikli olmadıkça izin sorun olmaz sanırım ancak parasızlık zamanla ekibi tüketip dağıtacaktır.

istanbul'da var.

Bursada kendimiz yapmistik. tutmadi.

visitturkey.com gibi bakanlığın oluşturduğu sitelerde videolar mevcut ama daha çok turizm ağırlıklı şeyler.

evet kullandım. başlangıç seviye göz çevresi kremidir kendisi. morluklara da faydalı olduğu söylenmekte. göz içine kaçması durumunda bile zararı olmayan hassas bir krem. düzenli kullandığım zamanlarda gözaltı morluklarında çok hafif bir azalma oldu ancak düzenli uyku uyunmazsa ve morluklar genetikse kremler bir işe yaramıyor. ancak erken kırışmayı önlemek adına göz çevresi için iyi bir nemlendirici. çok güzel kokuyor. geçen yıl 18 TL falandı.