Ekşi Duyuru

Daha önce denedim, bildirim gitmiyor ekran görüntüsü alınca. Bakan kişiler gözüküyor.

anadolu'da inince anıtkabir beş dk sürmez zaten, girişte de özel bi şey yok.

anadolu medeniyetleri müzesi var, orda daha başka müzeler de var, koç gibi. pirinç han da keza o civarda, ankara kalesi de. burası başlı başına bir günü alır sanırım ama erken gitmek lazım hafta sonu, yoksa of..

sonraa.. eymir olabilir. uzak tabi, ulaşım zor biraz. dolmuş +taksi yapmak ya da otobüse zamanında yetişip tek vasıta gitmek mümkün. Ankara şartlarında güzel yer yani, bisiklet falan sürüyor millet. simdi araba yasağı başladım sanırım bu ay, daha güzel olmuştur.

odtü ye minibüse atlayıp kaçak girebilirsin djdbjd

botanik park var.. pek bi numarası yok aslında ya, huzurludur ama, diyorum ya, ankara şartlarında iyi işte. çıkışta arkadaki şampiyon dan kokoreç yersin, bu şehirde yediğim en iyilerinden biriydi.

hamamönü var, ufak şirin bi yer. eski evler falan, gozlemeciler.. orda bi de mehmet akif in evi var, bi girer bakarsın, pek bi olayı yok. arkadaşın falan varsa bi tavla falan atarsınız cay içip..

wonderland var, gitmedim ama baktım uzaktan. hafta sonu gidilmesi tavsiye edilmez bi yer, ne olur ne olmaz..

onun dışında allahın belası ankara işte.. gidilecek yerler bile bi halta benzemiyor. bulursan bana da yaz ama, ben de burda kafayı yemek üzereyim.

Bu sıralarda Cer Modern'de Asaf Erdemli'nin sergisi var. Ben yarın gideceğim ama sanatçının diğer eserlerini bildiğim için serginin de çok etkileyici olacağından şüphem yok.

yaşınız kaç?

yaş 26. çok sormadım ödedim. ücretsiz sanıyordum ben de ama borcunuz var dediler aldı vezne.

bildiğim kadarıyla toplam ay borcunuzundan en az 2 ay kalacak şekilde borcunuzu öderseniz provizyon veriliyor. mesela 12 aylık borcunuzun 10 ayını öderseniz ücretsiz ödeme yapılabiliyor diye biliyorum. yanlışsam düzeltin.

provizyon nedir?

şu haberde de bahsediyor. ücretsiz diye biliyordum.

www.sozcu.com.tr

Ben de 26'ya girmek üzereyim, bende borç da yok sigorta da yok.

evet devlet hastanesine gittim. acaba normalde borç ödenmeyince hiç bakılmıyordu da bu yasa ile sadece bakılmaya başlandı ama ücret alıncak mı diye düşündüm. ama haberde direkt ücretsiz yazıyor. anlamadım.

dictionary.cambridge.org

burdaki "Must not and don’t have to/haven’t got to have different meanings." cümlesinin olduğu sekmeye bakabilirsin.

i.ibb.co

doğru anladın. öyle zaten.

Link açılmıyor.

www.amazon.com.tr

satıcı.

çalışan ürün linki: amzn.to

satıcı amazon gözüküyor burada : www.amazon.com.tr

sepete eklenin altında yazıyormuş zaten : Amazon.com.tr tarafından satılır ve gönderilir.

dolandırıcıdır. enpara için de aynı reklamları veriyor.

off çok kötü hem de. liseli falan sanırım

uzun süredir var bu.

Sürekli bu tip reklamlar çıkıyo bende de. Şikayet etmekten bıktım artık görmezden geliyorum

balkona koyuyorum. spreyler falan daha beter yapıyor

Ayakkabılar ufaktan kokmaya başlayınca içine karbonat dökün. Bir gece bırakıp ertesi gün temizleyin.

Deri ayakkabıları her gün giymeyin, dönüşümlü olarak giyin.
Ayakkabıyı çıkardığınızda mümkünse teri kurumadan içine karbonat veya borik asit koyun.

ayaklari duzenli yikamak. her gun sabah banyo yaparim, aksamlari ayaklarimi yikarim, 30 yildir bir kere bile ayakkabilarim yada coraplarim kokmadi.

her gün yıkanıyorum ya :( çoraplarımı de değiştiriyorum her gün. dışarda çok geziyorum. toz torak mahvedebiliyor. kapalı ortamdaysam bir şey olmuyor. sadece kapalı ortamlarda giydiğim ayakkabılar var. 3 yıldır ne eskidi en kokuyor.

Asit borik dok. Ve ayakkabiyi yikama.

Ayakkabı içine karbonat dök 1 gece beklet

amazon'da bambu kömürünü kumaşa sarmışlar küçük bir şey. ayakkabı içine girecek şekilde zımbırtılar var. giymediğim ayakkabıların içine ondan koyuyorum. kokusuzluğu bırak iki senelik ayakkabı bile yeni gibi kokuyor hala. çok tavsiye ederim.

yok değil git devlete. ağzına penseyle vuracak halleri yok. yoğunluktan dolayı gergin ve sinirli oluyorlar o kadar işini görürsün yine

tek tek randevu al. beğendiğin bi doktor olursa belki yine ona gitme imkanı olabilir (sistemi bilmiyorum)

Dört beş sene önce devlette yaptırdım, rastgele bir doktora. Memnunum.

Sor.

yolla

boş beleş biri olmadığımı biliyorum o yüzden alınmadım. yaza kadar böyle zaten. yazın hem maddi sorunlarım çözülecek hem zamanım olacak. ama göremeyebilirim. :(

tanış bence. altı üstü numarasını istiyceksin. bu aralar finallerle yoğunum, yazın buralarda isen arayabilir miyim dersin. açık ol bence. aşk değil ki bu, tanışmak amaç. tanımıyosunuz ikiniz de birbirinizi. tanıyınca sevmezsin belki

üff ne alakası var? asıl sen konuyu tam bilmeden yargılamış infaz etmişsin beni. kalkıp da alakasız birine yürümüyorum. kız da kesiyor. gelip gittikçe baktığını biliyorum. o yüzden tanışmak istiyorum. ayrıca hoşlanmadıysa zaten sıkıntı yok. ben de üstelemem konu kapanır. ama kız hoşlanırsa asıl mevzu zaten. onu soruyorum.

Bu kadar düşünmeye gerek yok. Git tanış bu kadar basit. Açık ve net ol. Bahaneye de ihtiyacın yok. Yazın görüşmeseniz bile iletişim halinde olursunuz belki, tanıma fırsatı olur hem.

Size ilgisi olduğunu farkettiyseniz gidip tanışın.sonrasını da bu kadar düşünmeyin.gerçekten "sizinle" vakit geçirmek isteyen birisinin para pul pek umrunda olmaz emin olun.

2 ay derken ara dönem mi tamamen bitiş mi bölüm? tamamen bitiş öncesi böyle bir şey başıma geldi, karşı taraftan bir şeyler gördüğüm için artık açılmak zorunda kaldım, kaldı ki artık o da anlamıştı benim durumu ve tahminlerimin zıttı garip bir insan olduğunu anladım, zaman yok diye kesin bir dille düşünmem dedi ama söylediği gerekçeler birbiriyle çelişiyordu, sonradan beden ilgi de bekledi. buda ayrı bir tezat. bunlara hazırım dersen git konuş bence. eski duyuruyu da okudum artık bahane bulmanın bir anlamı yok. çünkü olmuyor deneyemiyorsun o da belli. en azından bir yerlere davet edebilirsin. karşındaki insan tuhaf tuhaf davranır veya konuşursa o da şansına artık. çok takılma.

@j r r zaten kış hoşlanmazsa ve ilişki başlamazsa soracak bir şeyim de kalmıyor. o yüzden tabii ki ilişkinin başlama ihtimali üzerine soruyorum. neden duyuru açayım yoksa?

@topalordek yıl bitecek okula devam daha. belki başka okula da geçebilirim. ya da seneye kızı göremeyebilirim. direkt açılmam zaten. belki de ben de hoşlanmam. tanışırım da bir şekilde o konuda da sıkıntı yok da tanıştıktan sonra kıza pek vakit ayıramıcam yoğunum gerçekten. hem param yok hem de yoğun olduğum için tüm gün ders çalışıyorum. pek sosyal de değilim bu aralar o yüzden.

her şeyi doğru yaptığınızı düşünüyor, ama uzun süreçlerden sonra bile siyah noktalardan kurtulamıyorsanız onlar aslında siyah nokta olmayabilir.

"sebaceous filaments" denen bir şey var. siyah noktaya benziyor, ancak bunlar cildin doğal süreçte oluşturduğu yağ lifleri. ciltteki sebum dengesi bozulduğunda özellikle burunda belirginleşiyorlar. hiçbir zararları yok, ancak kurtulmak isterseniz evdeki yöntemler pek işe yaramayacaktır. bir dermatoloğa gidin.

şunları yaptım. düzenli olarak peeling yapıyorum, jellerle yıkıyorum her gün. kahve, buhar falan da denedim. hiç dikkat etmeyen birine göre iyi cildim. sivilce vs. yok. siyah noktalar da yakından bakınca anlaşılıyor. uzaktan belli olmuyor. belki filaments'dir tam bilmiyorum. ama geçmiyorlar.

Siyah noktalar için cosrx’ in bha içerikli toniği cok öneriliyor youtubeda bi kanal var naturally serein bu konuda cok acıklayıcı isterseniz ni izleyin. Bu bha/aha tonikleri gözenekler için kosa ve uzun vadede başarılı baya

Düzenli olarak hydrafacial yaptırabilirsiniz ancak biraz pahalı. Yaptırmaya karar verirseniz hydrafacial web sitesinden yetkili uygulayıcılardan seçin, çünkü sahtesi vs de oluyor.

0,5 ucun var mı diyebilirsin. bişeyi bahane et hocam. rahatsız etmeden, yapışmadan yaklaşabilirsin bence.

kitaplarını kurcala napıyorsunuz beyfendi diye sorarsa, sizinle tanışmak için bahane arıyorum dersin

Oo ondan kolay ne var. Elinizdeki kitabi ariyordum rica etsem birseye bakip geri verebilir miyim diye sor. Elindeki kitabi onceden arastirmis ol sohbete basla ben hknty de devam et.

bahane aramayı bırak, kadınlar dürüst, doğal adama ayrı bayılır. git tüm şapşallığınla havadan sudan konuya gir.

uç ve kitap karıştırma tavsiyesini uygulama. kitabi ariyordum bahanesi mantıklı olabilir.

hamama git. hamamdayken kahve ile peeling yap. ya da duştan sonra...

denedim etki etmiyor.

Silk peel gibi cilt yüzeyini temizleyen, ölü deriyi alan yöntemler var. Ama bunlar ucuz yöntemler değil, dermatologun yapması gerekiyor. Bir kaç seansta kurtulabilirsiniz.

Cilt bakımı yaptıran ilk erkek olmayacağınız için utanacak bir şey yok, insanın kendisiyle ilgilenmesi güzel bir şey. Benim babam çevremde tanıdığım ilk manikür yaptıran erkekti, hala da elleri çok güzel ve bakımlı görünür. O yüzden rahat olun. :)

düzenli olarak yaptırmak mı gerekecek? deriyi soydurmak sıkıntılı değil mi? geçiyor mu siyah noktalar? sivilce vs. hiçbir şey yok. bir de söylerken iğreniyorum ama bence dıştan gelen bir şey değil. sivilce hiç yok ama kulak bölgesinde bile siyah nokta var az da olsa. roaccutane çok mantıklı gelmişti bana.

şu kızın sivilceleri var ama t bölgesi ve burnu falan kaymak gibi. hiçbir şey kalmamış. böyle olması için ne yapmak lazım? sivilce olmadığı için roaccutane vermezler sanırım.

www.instagram.com

Roaccutane çok fazla yan etkisi olan ve mecbur kalmadıkça kullanılmayacak bir ilaç.

Silk peel ben yaptırdım bir kaç kez, 3'üncü seanstan sonra gözeneklerim küçüldü, siyah nokta da olmamaya başladı. Kaç seansta ne olacağını dermatologun söylemesi gerek. Herkesin cildi farklıdır sonuçta. Cildi soymak derken komple yüzünüzü çıkarmıyorlar tabi ki... En üst katmanı alıyor, güneş yanığı soyulması gibi. Ardından da serum, krem, vitamin vs bir şeyler sürüyorlar.

Bu arada benim söylediğimin dışında benzer yöntemler var. Araştırın derim.

bunu belirli periyotlarla yaptırmak gerekiyor mu? roaccutane kullananlar tekrar çıkmıyor diyor ciddi bir kısmı. fotoğraftaki kızın cildi gibi olur mu? burun bölgesi özellikle.

bence zor değil. olmayan birçok insan var. ve kullananlara sordum daha önce olup da şimdi geçmiş olan da çok kişi var.

Ben de siyah nokta için Roaccutane kullanmayın demeye geldim. Yaklaşık 5 sene evvel sivilcelerim için başladığım tedaviyi tamamladım, yüzdeki bütün yağlar ve siyah noktalar terk-i diyar eyledi o zaman ama şu anda aynen geri geldiler :( Tabii cildime hiç bakmamamın da etkisi var. Siz bir dermatologa gidin, utanmaya gerek yok, o ne yapılması gerektiğine karar verir.

200-250K/YIL

daha çok değil midir? şirkete ve birçok değişkene göre değişiyordur ama ben 70-80 dir diye düşünüyordum. 40'lı yaşlarında 50k falan kazanmaz mı?

@hknty kazanmaz

70-80 olmayabilir ama kıdemli müdürün 20-25 kazandığını düşünürsek rahat 50 vardır

bu pozisyon gmy'nin bir altı değil mi? gmy ne kadar alıyordur mesela? 25 çok az bence. ufak bir restoran sahibi bu parayı kazanıyordur. 50k'dan az kazanması bence çok az kazanması demek. bir de yaşadıkları hayata bakıyorum 20 bine zor bence.

bu tur pozisyonlarda maastan daha cok yillik primler onemli olmaya baslar. sirketin durumuna gore maasinin ustune 300-400k, belki daha fazla, yillik prim alma durumu soz konusu olabilir. uluslararasi bir firma ise hisse olarak verilir genelde bu primler ve belli bir surede vest eder. sirketten sirkete degisir tabi

genel olarak eline geçeni soruyorum aslında. bonuslar falan da dahil yoksa sadece maaş değil tabii. bu imkanları direktörler de alıyor mu?

25-30 bandındadır. arabası bilmemesi bonusu primi filan derken 40-45 civarına gelir.

Siz iyi misiniz?

Roaccutane çok ağır bir ilaçtır. Yüzü önce mahveder sonra temizler bu nedenle uzun sürer çoğu zaman. Dudaklar kurur, güneşe çıkamaz hale gelirsiniz, karaciğer yağlanır. Vücut pert.

“Ay siyah noktam var mucize iksir geçirsin” lik bi olay değil bu. Tabi ki aklı başında hiçbir doktor yazmaz. Siz zannediyor musunuz ilk günden geçirmeye başlıyor da ikinci ayda “hıh yeterince kullandım, artık bırakiyim”lik bi durum olduğunu?

Farmakoloji mi okudunuz “belki biraz fazla etkili bi ilaç ama 2 aydan fazla ihtiyacım olacağını sanmıyorum zaten.” Diyorsunuz?

Şey sanıyorsunuz sanırım “bedene azcık zararı olur ama ilk günden geçirmeye başlar.”

Ah efendim keşke öyle bi dünya olsa.

O kadar ağır bi ilaç ki karaciğer ve böbrek öncelikli olmak üzere vücudu mahvediyor. Düzenli kan tahlili ile fonksiyon kaybı olmadığından emin olmaya çalışıyor doktorlar. Boşver siyah noktayı git cilt temizlemeye güzellik merkezlerinde işlemler yaptır.

@helena niye atar yapıyorsun? sivilcem yok insanların 2 ayda geçti dediği şeylerin geçmesini bekliyorum sadece. o yüzden dedim. farmakoloji mi okumak gerekiyor? fotoğraflara baktım 6 ayda derin sivilceler geçiyor. o kadar derin sivilce yok.

@senialan fiziksel etkilerini okudum ama sorun değil. katlanırım. cilt temizleye dikkat ediyorum ama geçmiyor.

@hknty, bahsettiğiniz ilaç gerçekten çok ağır yan etkileri olan bir ilaçtır. Doktor kontrolü dışında kullanamazsınız zaten. Doktor cildinizin durumuna, kilonuza vs göre ayarlayıp, her ay da düzenli tahlil ve testlerle süreci yönlendirir. Eğer ki zaten sivilceniz yoksa hiçbir doktor bu ilacı siyah noktalar için vermez. Bu ilacı kullanan insanların tedavi sonrasında 2 yıl hamile kalması yasaktır. Bu sanırım vüxutta yarattığı tahribatı anlatır size. Tavsiye edeceğim nitelikli bir medikal klinikte cildiziniz için işlem yaptırmanız. Basınçlı yüz temizliği, kimyasal peeling vs. bu noktada size iyi gelebilir. Öncelikle bunları denemenizi tavsiye ederim. Bu noktada dilerseniz özelden gidip memnun kaldığım bir kliniğin adını verebilirim

Kuzenimin cildi epey kotuydu,cok doktora gitti, en sonunda hic istemese de artik biktip deyip bu ilaci kullanmaya basladi.Ilacin yan etkilerinden biri tuylenme yapmakmis. Su an yuzunde siyah tuyler var, 3 yildir yuz icin lazere gidiyor, yaz kis gunes koruyucu kullanmasina ragmen yuzunde gunes lekeleri olustu. Kullandigina bin pisman, yine de siz bilirsiniz, yerinizde olsam kullanmam.

rakuten çok ağır bi ilaç, ben kullanmadım ama kardeşim ve etraftan kullananlar oldu ve istisnasız kullanan hepsi, takip eden 2-3 yıllık süreçlerde ağır rahatsızlıklar geçirdi, kullananlar bunu ilaçtan kaynaklanmadığı konusunda diretseler de, bağışıklık sistemini oldukça etkileyen bir ilaç. bu yüzden dikkatli olmakta fayda var.

Bunyeden bunyeye degisiklik gosteriyor. Benim sivilce problemim yok ve hic olmadi ama hidradenitis diye lanet bi rahatsizligim var. Bunun icin doktor 20mgx2 6 aylik kullanim onerdi. Son 15 tane falan kaldi 5bucuk ay bitti yani. Yuzde soyulma dokulme ve dudakta catlama hic bitmiyor kullanim suresince fakat biraktiktan sonra 15 20 gun icinde toparliyor cilt kendini. Surekli soyuldugu icin deri yenileniyor sadece yuz degil tum vucut. Kullanim zamanini, en azindan 4 5 aylik kismini kis mevsimine denk getirmek mantikli cunku deri cok inceldigi icin en ufak gunes temasi kizarikliga ve tahrise sebep oluyor, can yakiyor bildigin. Sadece yuz degil el kol boyun falan da dahil. Bunun disinda sac dokulmesi olabiliyor, doktor alakasi yok dedi ama saclarim sarardi acildi bildigin, kahverengiye dondu, sakallar turuncuydu sariya dondu gunes bile gormeden. Eklem agrilari yogun oluyor, sabah uyandiginizda kamyon carpmis gibi kalkiyorsunuz yataktan. Ara ara burun kanamasi olabiliyor. Yediginize ictiginize dikkat etmeniz gerekiyor. Benim son kontrolde kolesterol 280 civarinda cikti (sinir 200) ama birakinca 2 ayda normale donuyormus diyet ve sporla.

Bunun disinda rahatsizligimi gecirmedi. Zaten cok da umutlu baslamamistim tedaviye. Doz artirimi onerdi ama bogazima duskun bir insanim, bazen cidden karacigerin yoruldugunu hissedebiliyorum. Gece gorusum azaldi gibi sanki. Baska da aklima gelen gozle gorulur yan etkisi yok. Bunlarin disinda benim sigorta cok cuzi bir kismini oduyor, en son yazdirdigimda 80 kusur lira odedim 2 kutu icin. Direk gidip recetesiz de alabiliyorsunuz ille doktor yazacak diye bi kaide yok bu arada yukaridaki arkadas yanlis biliyor. 150 kusur odedim son iki kutuyu yazdirmadan aldim. Kafaniza takilan bir sey olursa sorabilirsiniz. Gecmis olsun

Roaccutane çok ağır bi ilaç siyah nokta için kullanılmaz, ayrıca ben kullandığımda sivilcemi geçirdi ama siyah noktalar duruyor

ben size bir şey denebilecğeini ve bunun işe yarayabileceğini sanmıyorum.

fiziksel etkisi sizin sandığınız ve okuduğunuz gibi değil. yaşayan kimseyi görmemişsiniz anlaşılan.

bu obsesyonunuz için psikologla görüşebilirsiniz. ayrıca sizin yaptığınız temizleme ile güzellik merkezlerinin uyguladıkları aynı değil

oldukça şaşırdım tepkinize. inşallah size bu ilacı yazmazlar, yazarlarsa da görürsünüz anyayı konyayı

-kahve ile peeling yapın.
-buhar banyosu yapın.
o ilacı ben kullandım. evet sadece 2 hafta kullanma ile bile siyah nokta filan bırakmaz. lakin bir sürü yan etkisi var. psikolojik ve fiziksel sıkıntılara yol açar. net.

@picasso kahve ve buharı haftada 2 deniyorum ama geçmiyor. azalıyor ama geçmiyor. ertesi gün de parlak parlak dolaşıyorum. 2 haftada geçiriyorsa yan etkisi az olmaz mı? sonuçta siyah noktalar geçince bırakıcam. max 2 ay sürer herhalde. etkisi de o kadar az olur.

Ben roaccutane kullanan ve hala kullanan biri olarak boşu boşuna kullanmayın derim. Bende kistik sivilce var diye kullanıyorum. Karaciğer değerlerim baya değişti. Gözlerim iyice kurudu ve bozukluklar oluştu. Burnum kanıyor, eklemlerim ağrıyordu bazen. Siyah nokta için istiyorsanız mantık dışı bir talep. Sanıyor musunuz" bir kaç ay kullanayım tamamen biter. Boşuna ümitlenmeyin. 1-2 ayda hiçbir işe yaramıyor. Doktor zaten vermez, vermemeli. Güzellik uğruna değer mi?

Bir sömürge devleti tarafından sömürüldükleri, 2. Sınıf görüldüğü topraklardan yeni sömürge yaratmaları için gönderildiler. Tabi ki aralarında türk düşmanları vardı, hatta çoğunlukla önyargılılardı. Fakat diğerlerinden farklı olarak benim burada ne işim var demesini bildiler.

birçok hikaye var.
hatta çanakkale savaşı için ''Son Centilmenler Savaşı'' deniyor.

Avustralyalilar ve Yeni Zelandalilar isgale gelmedi. Kendi ulkelerini isgal eden kisilerin zorla askeri olarak geldiler

kendileri de sömürülen tarafta. tabi bizim kafatasçı tayfanın kafası pek çalışmadığından ingiliz, fransız ile anzak'ı aynı şeye indirgemek kolay geliyor.

Yeni Zelanda'nın kendi tarihi yok. Çok yeni bir devlet. Tarihte katıldıkları savaşlar deyince karşılarına sadece Çanakkale Muharebeleri çıkıyor. Onun için bu savaş onların gözünde çok önemli.
Yamyam bir millete karşı savaşacakları söylenerek getiriliyorlar ve Türkleri tanıdıkça kandırıldıklarını anlıyorlar. Savaş boyunca arada saygı temelli bir ilişki başlıyor.
Siperler arası birbirlerine sigaralar, konserveler atılıyor. İki siper arasında kalan yaralı Anzak subayını siperine, vurulmayı göze alan bir Türk askeri taşıyor falan. Böyle çok örnek var.
Savaştan sonra Atatürk'ün o meşhur konuşması Saygıyı perçinliyor.
Yani farklı gözle bakma konusu karşılıklı.

Atatürk'ün sözünün gerçek olmama ihtimalini okudum sözlükte. savaş süresince olan ilişkiyi bilmiyorum ama bana garip geliyor. yani dünyanın bir ucuna "kötü yamyamları" öldürmeye mi geliyorlar? sana ne? dünyanın bir ucu orası. otur yerinde. bana işgale geldiler gibi geliyor. diğer taraftan şu cephe hikayeleri de garip. öldüreceğin adamı ne diye taşıyorsun? madem taşıyorsun neden silah sıkıyorsun?

O dönemde Avustralyada iki Türk'ün yapmış olduğu bir tren baskını olayı var. İki kişi makinalı tüfeklerle sivil treni tarıyor, bir yığın sivili öldürüyor. Ceplerinden Padişahın mektubunun çıktığını yazıyor basın. Ülkece bir galeyana gelme olayı oluyor. İngiliz oyunu tabii hepsi. Google'da vardır belki. İlgileniyorsan bir araştır.
Diğer konularda ya yazılmış dünya kadar kitap var. Hepsi belgeli, şahitli ve her iki tarafın hemfikir olduğu.

Çok ağır bir ilaç. Birçok yan etkisi var. Doktor vermeden önce bazı tahliller vs. İstiyor. Eczane reçetesiz satmaz. Bir şekilde ulaşabilsen bile doktor onayı almadan kullanman baya bi sıkıntı çıkarabilir.

doktor hasta isteğine göre yazar mı peki?

ufak tefek siyah nokta ve gözenekleri yok eder mi?

Doktorlar bunu yazmaya dünden meraklı. Daha geçen gün Göztepe EAH'ta doktora gittim. Yüzümde hiç sivilce yoktu ama daha önceden ağrılı kistik sivilceler çıkıp geçmişti. Bunu duyan doktor, direkt Roaccutane yazayım dedi. Yok, işim gücüm var, soyulmuş yüz ve çatlak dudaklarla ortalarda gezinemem diye zor ikna ettim başka bir şey yazdırmaya. Sonuç olarak, çoğu doktor bunu yazmaya çok istekli zaten. Ama sizin durumunuz için bence fazla ağır olur.

Affedersiniz ama siz bunu kozmetik mi zannediyorsunuz?
Bu çok çok ağır bir ilaç öyle ufak tefek gözenek ve sivilceler için kullanılmayacak cinste bir ilaç. Karaciğerinize gareziniz var anladığım kadarıyla. Bunu reçetesiz almanız imkansız, ciddi bir sivilce probleminiz yoksa yazmazlar.

Yan etkilerinden biri de intihara meylettirmesi hatirlatayim.

Ankarada yeşil eczane diye bir eczane var. İnstagram sayfalarında gördüm karşılaştırmalı fotolar koymuşlar bayagı etkili görünüyor yaptıkları formüller. Roaccutanedansa böyle el yapımı ilaçları bir araştırın bence.

size bunu düşündürmüşse bilin ki öyledir.
kaldırım taşı eskimeyen, çürümeyen bir malzeme olmasına karşın neden sürekli sökülüp yerine yenisi takılır mesela?

israf üzerinden dönen bir ekonomi bizi bu hale getirdi.

acayip rahatsız ediyor ya. çok gereksiz harcamalar var. bazı sandalyeler kırıktı ama %10'u bile değildi. bu şekilde hepsini değiştirmek tamamen israf. bunun ayrıntısını nereden öğrenebilirim? bu kadarları kim veriyor?

ihalenin birisine yanlanmama ihtimali yok bu dönemde, bari ihtiyaç olan yere gitseydi. paranın adam akıllı ne denetimi var ne de başından tutan. kim tuttuysa onun elinde kalıyor.

ne yapılabilir peki? belki okuldan birileri vardır. okul hacettepe bu arada. dediğin gibi ihtiyaç vardır ihale tanıdığa gider. onu bile anlarım ama mis gibi sandalyeler gitti yenileri geldi.

sandalyeler dmo'dan alinir. fiyatlari zaten bellidir sonradan miktara gore degismez.dmo onlarin ihalesini sene basinda yapmistir zaten. fiyati kendince ihtiyacina uygunsa kurum kredi yolu ile alim yapar.
kucuk bir ihtimal de kurumun kendi atolyelerinde yapilir. ustelik o degisen saglamlari cope gitmez. kurum icinde ihtiyaci olan baska birimlere aktarilir.

dmo'dan alınması kesin mi? birçok şey ihale edilmiyor mu? çöpe gideceğini sanmıyorum eskilerin de yenileri gereksiz bence. çünkü eskiler de hiç eski değil.

dmo'dan alinmasi kesin. 10 sene bizzat universite rektorluk satinalmasinda calistim. butun okul demirbaslarini ve dmo alimlarini bizzat ben yapiyordum.

@hknty bazen bütçeleme ile ilgili olarak bu tip tadilat ve degisimlerin yapilmasi mecburen gerekiyor. dedigim gibi eski olanlarin saglamlari da farkli sekilde degerlendiriliyor.

gerek yoksa neden bu tarz değişimler gerekiyor?

dedigim gibi butce ile ilgili ozel konu ve mevzuatlar geregi bu tip harcamalar yapiliyor. biraz karmasik yazmasi uzun surer...

valla bana sıkıntılı görünüyor hala. sanırım elimizde bütçe var harcayalım düşüncesiyle harcanıyor. o da sıkıntılı. ayrıca demo aracılığı ile alınsa da bunları devlete satan şirketler var. devlet kendi üretmiyor. her türlü bir nemalanma vardır bunlardan. okulda yapılması gerekenler yapılmıyor böyle saçma şeylere para harcanıyor.

Use kullanmak,using kullanma,usage kullanım. Yanlış bilgi bu.

şurda isim olarak da vermiş.

www.oxfordlearnersdictionaries.com

kelime çalışıyordum da aynısı wash kelimesinde de var. tureng'te mesela hem fiil hem isim olarak görünüyor. ama aynı anlamda washing kelimesini de vermiş. wash yıkamak(fiil). ama wash ve washing kelimeleri de yıkama ve yıkanma olarak geçiyor.

Yanlis bilgi degil bu.

www.macmillandictionary.com

Kullanma, kullanma sekli ve bircok anlama gelebiliyor. Verdigim linkte birkac ornek var.

"having a use", bir halta yarar gibi anlamı da var.

I am using antibiotics for my infection. Fiil hali. Yüuz, yüuzing diye okunur.

The use of antibiotics without a prescription is prohibited. İsim hali. Yüuss diye okunur.

Use bal gibi de isim olur. "There's no use in blah blah" diyebilirsin mesela. Usage'la alakasi yok. Listeden kelime ezberleyerek ingilice ogrenenler yazmasin hahaha.

www.merriam-webster.com

öncelikle bizim dönemimizde 10.sınıfta bölüm seçimi yapılıyordu, ilk sene bütün öğrenciler standart dersleri görüyordu. Sadece dil öğretilmiyor. Yabancı dil ağırlıklı yalnızca. 14 saat ingilizce, 4 saat almanca vardı bizim. Geri kalan da temel derslerdi.

temel dersler neler? 10, 11, 12'de öğretiliyor mu diğer dersler? 9'da hepsi aynı. aynen 10'da dil oluyorlar. hazırlıkta 1 yılda öğretiliyor. yine de 3 yıl fazla değil mi sadece dil öğretiliyorsa?

sadece yabancı dil öğretilmiyor. eğitim yabancı dil ağırlıklı oluyor. yanlış hatırlamıyorsam benim dönemimde 35 saatin 20'si ingilizce, 2'si almancaydı. diğerleri de işte türkçe, dil anlatım, matematik, kimya vs. seneye göre ne varsa.

"üniversitede bir yıl hazırlık okuyunca ingilizce öğreniliyor" kısmına gülmekle yetiniyorum. üniversitede hazırlık görmesek inanacağız. sen üniversitede bir yıl hazırlık okuyup öğrenirsin o zaman kardeş, üç sene kaybetme boşuna.

e boğaziçi hazırlık gayet iyi. bence dil bölümlerinden daha iyidir.

mat-1, kimya 1 falandır sanırım. çünkü diğerleri işlerine yaramayacak. ama onlar 9'da herkese öğretiliyor. ne gereği var tekrarın?

dille mutluluğu öğretiyorlar.

doğrudan doğruya dil öğretmekten ziyade ydt'ye hazırlık amacı taşıyor bu sınıflar zaten. ağırlıklı olarak gördükleri ingilizce dersi sayısı 11. ve 12. sınıflarda artıyor (seçmeli ingilizce dersi 10 saat, zorunlu 4 saat). 10. sınıfta çoğunluğa ya da başka koşullara bağlı olarak seçilebilir ama sadece +2 saat. 9. sınıf için de aynısı geçerli olabilir, ama olmayabilir de. emin değilim. "haftalık ders çizelgesi" diye bakabilirsiniz.

ha bu arada artık ortaöğretimde "x sınıfı" diye bir kavram da mevcut değil. sonuçta çoğunlukla yine aynı yere çıkıyor ama öğrenciler sınıf değil, ders seçimi yapıyorlar.

eğer üniversitede herhangi bir dil bölümü okumak amacı taşınıyorsa öğrenci de sayısal ağırlıklı derslerden ziyade dil derslerini seçiyor. bu kadar basit.

ne yapılıyor? grammar, vocabulary, reading, çıkmış sorular, deneme sınavları ve benzeri çalışmalar.

Boğaziçi hazırlığa dil öğrencisi gitmez. Sayısal puanla mühendisliğe alınan adam gider çünkü dersi İngilizce görecektir.
Dili o kadar olmayan adam zaten Boğaziçi'ne dil puanı ile giremez.

@windows hayır demek istediğim boğaziçi'nde 1 yılda, lisede 3 yılda öğretilen ingilizce öğretiliyorsa lisede 2 yıl kayıp var. öğrencilere

lisede o kadar hormonla 3 yılda bir şey öğrenilmesi bile büyük başarı bana kalırsa bu leş eğitim sistemiyle.

Liseyi dil sınıfında okumadım ama İngilizce ağırlıklı Anadolu Lisesinde okudum ve iyi ki okumuşum çünkü iyi öğretmenlerle dili ne kadar erken öğrenirseniz o kadar faydası oluyor ve temel oluyor.
Üniversitede eğer yabancı dil ağırlıklı eğitim almayacaksanız hazırlık okuyarak arkadaş ortamı edinirsiniz başka bir faydasını göremezsiniz en azından benim gördüklerim bu şekilde

Adam anlamamakta israr ediyor.

Lisede 2 yillik dil bolumunde YDS'ye hazirlik yapilir. Ingilizce konusma ya da akademik yazi yazma gibi bir gudu icermez.

Universite, yabanci dili kullanmani ogretir. Akademik Ingilizce dersleri verir.

Her Ingilizce ayni Ingilizce degildir. Turkcede zamir konusu ile Osmanli Edebiyati nasil ayni sey degilse, lisedeki dil bolumu ile universite hazirlik ayni sey degildir.

Yazdim o kadar ama simdi cikip madem o kadar zamir gorduler, Osmanli Edebiyatini nasil anlamiyorlar demek ki liselere gerek yok diyeceksin ama :(

tekrar olacak ama... 80 sorudan oluşan bir sınav var ve içerisinde paragraf çözümleme, paragrafın anlam bütünlüğünü bozan cümleyi atma, en yakın ifadeyi içeren cümleyi bulma gibi soru türleri bulunduruyor. eğer öğrenci mütercim tercümanlık, ingilizce öğretmenliği, ingiliz dili ve edebiyatı gibi yks-dil puanıyla alan bölümlerden birine gitmek istiyorsa seçmeli ingilizce derslerini seçip buna göre çalışıyor. ağırlıklı olarak 11. ve 12. sınıf. dil öğretilmiyor, sınava hazırlık yapılıyor diyorum çünkü sınavda dört temel dil becerisinden olan listening, writing veya speaking yok.

karşı argüman nedir şimdi onu da merak ediyorum. adamlar sayısal dersleri seçip mi ydt'ye girsinler? ya da toptan mı kaldırılsın liselerden ingilizce dersleri? yok yok, merak etmiyorum.

şimdilerde nasıl oluyor bilmiyorum ama benim zamanımda eğitim neredeyse tamamen yds üzerineydi.
o zamanlar ilkokul ve ortaokulda öğretilen ingilizceden hayır gelmiyordu, o yüzden bölüm seçilen ilk senede ingilizceye neredeyse en baştan başlanıyordu. çünkü herkesin temelini aynı varsayamıyorsun.

ben bölüm seçtikten sonra 1 kere bile matematik, fizik, kimya, biyoloji dersi görmedim. ilk sene coğrafya vardı, sonraki 2 sene o da yoktu. ağırlık ingilizce, ingilizce dersleri 2'ye ayrılıyordu. biri okuma yazma, biri grammar. 2 sene almanca gördük, son sene almanca dersinde yds deneme çözüyorduk.ayrıca türkçe edebiyat ve dil bilgisi dersi vardı. tarih vardı, felsefe ve sosyoloji vardı. bi de din, vatandaşlık, beden falan oldu ara ara.

ağırlık ingilizce, sonra da türkçe edebiyat ve grammar derslerindeydi yani.
biz son senenin ilk dönemi haftada 1, ikinci dönemi de neredeyse her gün yds çözüyorduk. yani son seneye kadar öğrenme işini halletmiştik, arada derslerde abidik gubidik kimsenin kullanmadığı kelimeler, yapılar görüyorduk. ama hiçbir zaman konuşma ağırlıklı dersimiz yoktu, muhtemelen bizim ingilizce zümresindekilerin konuşma pratikleri olmamasından dolayı. tamamen yds odaklı çalıştık, 32 kişinin yarısından fazlası 80 üstü net yapmıştı, full çekenler de vardı 3-4 tane. o zamanlar 100 soru vardı tabii.

dil öğrenmenin fazlası olmaz, ingilizcesi b2 altı olan kimseye de 1 sene hazırlıkta ingilizceyi tam olarak öğretemezsin. dil öğrenmek sonu olmayan bir uğraş, nereye kadar öğrenirsen dili tam olarak bilmiş oluyorsun, burası da muallak. o yüzden kayıp değerlendirmek anlamsız çünkü ingilizce ile daha çok haşır neşir oluyorsun.

daha efektif kullanılabilir mi, evet. mesela ikinci dil genelde öylesine anlatılır okulda. çok baba bir okul değilse ya da alman, italyan, fransız lisesi değilse ikinci dil çok kenarda kalıyor.

Ters tepkiyi asıl o adam vermiş gezeceksin tabi sana kabalık eden olursa tersle bunları korkma hiç ezdirme kendini

Tabi kavga da etme :)

türkiye'de genel olarak insanların tepkileri kaba ve öküzce. çünkü insanlar mutsuz. bunun seninle alakası yok. insan sevmez olmuştum ben de türkiye'de. yurt dışı da öyle. nerde insan varsa orda pislik var. gerçekten iyi niyetli olup gülümseyen kibar ve saygılı insan sayısı çok az dünya genelinde. o yüzden kendini kötü hissetme içinden geleni söyle ama kavga da etme. ayarını tutturursan fobin falan da kalmaz zamanla alışırsın. bir de tc de karşındakini gerizekalı yerine koyarak karşı tarafın istediği türden cevap verebilmeyi öğren. o zaman işin çok kolaylaşıyor. ama bu senin örnekteki adam malmış mesela. geziyosun işte ne var yani olamaz mı amk? :))

Teknokent gezilmez ki orasi isyeri. Adam hakli.

neden gezilmesin? şöyle bir etrafı dolaştım. okulun her tarafını geziyorum böyle neredeyse. kalkıp içeri falan girmiyorum zaten. nasıl bir yermiş gördüm. ben daha farklı bir yer hayal ediyordum.

bende de durumlar aynı. kibar olunca insanlar bu salak gözüyle bakıyorlar. bu kibarlık da elinize sağlık, teşekkür ederim demek falan. tuhaf olan yanı kadınlar güya bu kibarlığı çok seviyor ama gidip öküz olanlarla iletişim kuruyolar. kötülüğe o kadar alışmışlar ki çıldırmamak elde değil. yani efendilik kartı toplumun sadece yaşlı kesiminde işliyor. aksi halde embesil, pısırık, salak ve gerizekalı olarak görülüyosun. birileriyle anlaşmak için ağzından salyalar akarak huehuehuahu amınnaaa koyayımmmmm muhauhauah ateşşşşş ediyosun babaağ demen lazım.

borcun tahakkuk ettiği dönem öğrenci isen sgk müdürlüğüne gidip başvur yaş da önemli bu arada.gss hane halkını baz alır yani haneye giren gelire bakılır o da adres kaydı sistemine göre o hane de yaşayanlar baz alınır.

25 yaşın üzerindeyim. o yüzden silinmez belki. ama şu an ailemle yaşamıyorum. yurtta kalıyorum. bu silinmesini sağlamaz mı bazı dönemlerin? bir de tedavi olabilmek için o 1500'ü ödemek mi zorundayım?

gss hesabında hane geliri olarak yeşilkartlı olursanız düşer ama ikametinizi aldıramıyorsanız direkt en düşükten hesaplanır; 25 yaş üstü erkekler öğrenci olsa da gss borcu çıkar. stajyerseniz, adınıza prim yatıyorsa(çalışıyorsanız) ya da malülseniz ancak iptal edilir. onun harici borç tahakkuk etmeye devam edecektir.
ikametinizin olduğu yere gitmek zorunda değilsiniz işleminizle ilgili dilekçeler vs ilgili sgm ye gönderilir. o şehirde öğrenci olduğunuzu belirtin yeterli.
hastanelerde yalnızca acil durumlarda bakılırsınız ama tabi acil kodu doktorunuz girerse bakılırsınız onun harici bakılmanız mümkün değil. bugüne kadar gitmişseniz bu borçla beraber o da ayrı yazıyla sonradan sizden istenir ona göre dikkatli olun derim. seçim öncesi belki yine yapılandırma af vs gelebilir tabi garantisi yok.

Herkesin genel olarak kusuru vardır. Sen sadece seni görürsün başkasındaki kusurları görmezsin. Kendinle kıyasladığın her kim varsa emin ol onun da kusurları var.
Şehla olmak kötü bir şey değil ki üstüne bazen tatlı da bi şey a ne sevimli falan oluyorum karşı cinste görüncü şaşı değilse tabi altını çizerim şehla ile çok dert edilecek bir şey değildir.
He bu arada benim gözler çok düz ama nasıl oluyorsa ben de şehla çıkıyorum fotoğraflarda fotoğraflar seni asla yanıtlasın.

Fotograf acisiyla alakali oluyor bazen bu sehla mevzusu. Şehla degilim ama oyle ciktigim 2 3 fotografim oldu gayet (: hem onemli olan kusursuz olmadigimizi kabul edip cevremizde de kusurlari degil de butunuyle bizi biz olarak gorebilen insanlari barindirmak (senin cem yilmazda gordugun en onemli seyin karizma olmasi gibi mesela. Bir baskasi bambaska seyler sayabilirdi ve sayiyorlar da..)

Yasini bilmiyorum ama belli bir yastan sonra "genellikle" bu takintilar yerini "dis gorunusten fazlasi varmis aslinda hayatta"ya birakip daha ugrasilacak cok sey olduguna adapte ettiriyor.

aslında o ufak bir ayrıntı. 1-2 yıl kadar farkında bile değildim. belki sonradan oldu. dediğim gibi insanlar farkında bile değildir bile. ama ben böyle ufak şeyleri sorun ediyorum fiziksel anlamda. onun gibi birçok şey var. mesela berber saçımı kötü kestiyse uzayana kadar moralim yerlerde geziyor. lisedeyken yüzümde bir sivilce çıkınca mahvoluyordum ki lisedeyken pek sivilcem olmamıştı.

gün içindeyken moralim tavanda geziyor mesela. sonra bir şekilde aynaya bakıyorum anında sıfırlanıyor. geçene dersteydim. gayet keyfim yerindeydi. hoca pencereyi açtı yansımadan kendimi gördüm moralim sıfırlandı aklşsdakş. ders bitene kadar tadım kaçık oturdum öyle. ders bitince de doğru eve gittim. halbuki o gün yapmak istediğim şeyler vardı.

Bence işin yüzde 80'i bakımlı olmak, iyi giyinmekle alakalı. Cem Yılmaz çirkin bir adam. Yüz hatları orantısız (büyük kulaklar ve burun, gözleri yakın). Hatta Cem Yılmaz'ın bu konularda takıntılı olduğunu gösterilerinden anlarsınız. Topuklu ayakkabı giyiyor ve kendini Jude Law'la kıyaslıyor. Aslında normal bir adamla kıyasta bile çirkin sayılmasına rağmen. Belki de para muhabbetleri gibi bunu da seyircinin düşüncelerini manipüle etmek amacıyla yapıyordu bilemem. Fakat kendine bakıyor ve iyi giyiniyor. Ayrıca insanlarda sürekli gördüğü yüzü bir süre sonra güzel görme gibi bir durum oluyormuş. Yani insanların kendi aile üyelerini veya arkadaşlarını olduklarından çok daha güzel-yakışıklı sanmaları bundan.

Sapiens kitabında bu konuyla ilgili bir bölüm var. Medyanın güzellik beklentilerimizi nasıl değiştirdiğiyle alakalı. Normalde köyde veya kasabada yakışıklı sayılabilecek birinin şuan kıvançla yarışmak zorunda olduğunu söylüyor. Bulun okuyun o bölümü. Ayrıca American psycho filmini izleyin kesinlikle.

Bence dış görünüşe bu kadar önem vermek bir mutsuzluk kaynağı. Bir noktaya kadar giyim-bakım-sporla görüntünüzü kendiniz için max. hale getirseniz bile yine insanlarla yarışacaksınız ve mutsuz olacaksınız.

Turistik bir otelde bir süre çalıştığım için avrupalıları gözlemleme fırsatı buldum. En yüksek gelir grubunda ve en iyi genlere sahip olanlar kuzey avrupalılar. Sarışın, uzun boylu ve fitler. Yüz hatları genelde güzel. Fakat gayet sade giyiniyorlar ve kadınları çok az makyaj yapıyorlar. Müşteri olarak en çok sevilen istenenlerdir. Kibar temiz sorunsuz insanlar. İstatistik olarak dünyanın en mutlu insanları isveçlilerdi sanırım. Belirli bir refah ve görgü seviyesine gelince çok önemli bir şeyi anlamışlar. Hayatı kendileri için yaşıyorlar. Sağlıklı besleniyorlar ve genlerin de yardımıyla fizikleri düzgün oluyorlar. Görünürde güzellik-yakışıklılık konusunda birileriyle yarışmıyor gibiler. Biraz da bundan dolayı huzurlular sanırım.

değerli dostum
örnek amaçlı verdiğin fotoğrafta herhangi bir tarz göremedim. Sadece kiloluymuş zayıflamış bu kadar. zannediyorum saçlar biraz seyrekmiş, o yüzden kaba tabirle 5'e vurdurmuş, sakalını kirli yapmış.

genel geçer fiziksel artılar vardır. 1.83 boyun varken kilon fazlaysa olmaz. bu abi zaten 35-40 gösteriyor. bi şöyle çevrende bak, 35-40 yaşında götü başı dağıtmadan nizami kilosunda kaç kişi var diye. az olduğu için fotoğraftaki şahsın zayıf olmasını tarz olarak görüyorsun.
kısa saç, kirli sakalda gayet bilinen, çok çok gördüğüm bir şekil benim çevremde. merak ediyorsan kestirirsin bi bakarsın sende. 2 aya normal haline gelir zaten. denersin görürsün kendinde.

şehla neymiş diye baktım, anlamadım farkı bile. onu kafana takma.

ben şahsen seni biraz özgüvensiz gördüm. cebinde paran var mı yok mu bilmiyorum, varsa da doğru çevreyi oluşturamamış gördüm.

cem yılmaz o fotoğrafında gayet kilolu. saç, sakal en basiti, en kolayı. her hafta uğrarsın berbere deneye deneye öğrenirsin.

tarz dediğin karizma dediğin, hele hele bu iki örnekte bahsettiğin kişiler sadece saç, sakalları ile tarz değil.

tarz, karizma için saç, sakal küçük bi orandır. yaptığın meslek, eğitimin, konuşacak sözün olup olmaması da tarz, karizma gösterir insanı.

bu iki örneği verdiğine göre bu yaşlardasın. sporunu yap, ayda bir gitmek yerine her hafta kuaföre git, kuaförün fikrini al, her ne işle uğraşıyor isen, daha ötesine gitmeye çalış.

@tamamhosdiyonda 20'li yaşlardayım. ama özendiğim, beğendiğim insanlar ikisi de. genel olarak bir sorunum yok aslında. fotoğraf atsam bu muymuş sorun dersiniz. sokaktaki insanlardan bir farkım yok. sıradan biriyim. ama o ufak tefek şeyler özgüvenimi baya düşürüyor. fiziksel özellikler dışında kendimle barışık biriyim. yaşıma göre de başarılı, donanımlı olduğumu düşünüyorum. sosyal ortamlardan kendini çekince insan kişisel gelişimi için baya vakit ayırabiliyor. ama bunlar o kadar da özgüvenimi yükseltmiyor. yükseltse de geçici oluyor. gün içinde aynaya bakınca ruh halim değişebiliyor. eğer aynada kendimi beğendiysem sıkıntı yok ama kötü görünüyorsam özgüven 100'den 0'a düşüyor resmen.

Fiziksel ozelliklerinde ciddi bir sorun olmadigini objektif baktiginda biliyorsun ama ic sesin yargilayici, yetersizlik, degersizlik hislerin var. Bu durum sadece tarz degistirmekle giderilemez. Cunku bir sivilce cikmasi bile kahrediyorsa bir yandan standartlarin da yuksek, gercegi degil ideali kovaliyorsun kendin icin. Yani digerlerine verdigin kusurlu olma hakkini kendine vermiyorsun. Bu nedenle once psikolojik bir destek almalisin. O zaman beden imajinla ilgili goruslerin ve kaygin azalacaktir .

Bence terapi görmelisin. Özgüven eksikliği ilerde daha ciddi sorunlar da doğurabilir.

1.80 boyum 78 kg var karşıdamki kızların nedense böyle dal gibi olmalarını istiyorum kiloya gerçekten tahammülüm yok

Fotodaki adam cok ciddi kilo vermis. Ayrica kirli sakalla erkeksilesmis cunku sakalsiz oglan cocugu gibiymis ayrica yas da almis. Ilk hali cok pacoz.

bu durum (bkz: aşağılık kompleksi) ile ilgili olabilir. profesyonel psikolojik destek alabilirsin sanki.

Psikolojik destek al kesinlikle ve spor yap. Kilo fazlan yokmus ama vucudunu sekillendirebilir, ne bileyim durusunu duzeltebilir ve fiziksel etkiler bi yana psikolojik olarak daha iyi hissedebilirsin.
Verdigin orneklerden anliyorum ki aslinda kusursuz bi goruntu pesinde degilsin veya begendigin sey o degil. Kendin de soylemissin zaten, karizmatik bi goruntu seni tatmin edecektir. Yani su an detaylara takilmaktan vazgecip kendini en iyi versiyonuna ulastirmaya calismalisin. Baskalarina kiyasla daha iyi degil dikkatini cekerim, sadece kendi en iyi haline. Bunu da dedigim gibi spora ilaveten iyi giyim ve yakisan sac/sakal modeliyle halledebilirsin.
Benim de vucudumda bir cok kusur var. Ancak ameliyatla duzeltilebilecek seyler var hatta. Donem donem kafaya taktigim da oluyor tabii ki ama biliyorum ki aslinda kimsenin cok fazla dikkatini cekmiyor hicbiri. Onlara ragmen guzel gorunuyorum ve ben kendimi guzel buldugum/ ozguvenim yuksek oldugu surece onlar daha da az gorunecekler. Velhasil kendini sev ve kiymetinin farkinda ol, gerisi gelir.

Yenir bir sey olmaz buzlukta

40 gün geçmiş üzerimden ben olsam yemezdim

ben buzlukta etleri aylarca saklıyorum. donunca son kullanma tarihinin bi önemi var mı ki?

askerde 1965ten kalma etleri yedim günlerce soğuk zincir kırılmadığı sürece hiç bişey olmaz.

ye ye en fazla ölürsün.

yenmez, çöpe at.

Kedilere ver.

cuma günü 17 kasım 2018 skt'li hindi yedim. ölmedim.

dondurulunca son kullanma tarihi biraz daha uzuyor, o tarih normal soğutucuda muhafaza için geçerli

tabii rengi kararmışsa ve üzerinde mukus benzeri bir sıvı oluşmaya başladıysa durum değişir, bu durumda yenmez

yenir.

bir şey olmaz.

dönem dönem bölümlere ve enstitülere yazıyla talep alıyorlar. onun dışında akademik personel de şu kitap alınsın diyebiliyor. öğrenci talebiyle alınmıyor.

Öğrenciler online ya da yazılı olarak satın alma talebinde bulunabiliyor.

mesele böyle oluyor;

lib.metu.edu.tr

sesi tam olarak kesmiyor ama azaltıyor. yan ve alt komşularım çok gürültü yapıyor. haftasonu sabah gürültüden uyandığımda bunlardan takıyorum. ama kulağımdan çıkıyor. sonra yatağın içinde ara dur.

aliexpress’te var farklı çeşitler ve ucuz. ama henüz alamadım.

askerde işe yaramadı. kalk diye bağıran adamı duyamayıp içtimaya geç kalma korkusuyla takmaya devam etmedim. sürekli çıkıyor.

Hem senin linktekini hem de şunu kullanıyorum;

Vasepak kulak tıkacı.

3m gayet iyi, %60 oraninda azaltıyor gürültüyü.

Vasepak ise balmumundan. %80den fazla azalttığını düşünüyorum. Hatta belki daha fazladır ancak balmumu olduğu için hijyenik olmadığını düşünüyorum. Kullan at olarak kullanmak da maliyetli baya.

Mobilden yazdım. Hatalar olabilir.

Bunları nereden alabilirim acaba? İnternetten değil de gidip almak istiyorum.

Vardiyeli çalışanım,serviste kendini bilmeden vırvır konuşan öküzler ve çok anlayışlı alt üst komşularımız sebebi ile 3m i kullanıyorum. Medikal mağazalarda bir ihtimal vardır

eczaneler ve hırdavatçılar.

2 ayda bir falan profesyonel cilt bakımına gidebilirsin
çinko, biotin kullanabilirsin
bir de gerçekten temizlemek ve gece nemlendiriciyi mutlaka kullanmak gerekiyor.
peelig yaparken pamuk kullanın.

bir arkadasimin inanilmaz duru bir cildi vardi, ama geceden sabaha siyah noktalari beliriyordu. o da her gun burnuna peeling yapiyordu. sikintili bolgeye yagsiz nemlendirici kullaniyorsunuzdur, herhalde; yine de yazdim.

porları genişletip (buharla) derin temizleyici uygulayıp (sabun + maske [kil maskesi ya da kökten koparan soymalı maske]) en sonunda MUTLAKA porları kapatıp (soğuk kompres olabilir ya da sıkılaştırıcı fonksiyonlu ve işe yarar bişey varsa) sonra da nemlendirici sürmek lazım bence, teorik olarak. Sıkılaştırma öncesi sürülen nemlendiricinin de o porlara girip, yağ ve kir biriktireceğini, temiz cilt üzerine hızla siyah nokta üreteceğini neden kimse söylemiyor anlamıyorum. Teknik olarak böyle olur gibi bence.

@jimjim profesyonel bakım nasıl bir şey mesela? nerede olabilir?

pek uygun bir örnek olmıcak ama :D şu kızın cildinde resimde makyaj yok sanırım. kapatıcı vs. bu şekilde bir cilt için ne yapıyordur?

www.instagram.com

birçok kadının makyajsız hali böyle ama fotoğraf bulamadım şimdi.

İhtarnameyle en erken ama bak en erken 2-3 aya çıkartabiliyorsun. Ama hemen çözülsün istiyorsan en iyisi kavga etmek. Bir daha kiraya verirken seçici olmaya çalışın. Gerekirse maaş bordrosu bile isteyeceksin.

Kavga etmek istemiyorum. Annem üst katta oturuyor. Ben de izmirde olmadığım için düzgün bir şekilde çözmek önemli. Kirayı odemezlerse ben de kiramı odeyemem ve izmire dönmek zorunda kalabilirim. Tam da maddi olarak sıkışık olduğumuz bir döneme denk geldi. Bu çıkmasını erkene çekmez mi?

Zor. Şubat lafına da pek inanmayın bu arada. Extreme bir örnek ama halamın kiracısı bu şekilde 13 ay oturdu. Onüç.

Bu kadar kolay mı bu? Yapacagimdan değil ama o zaman ben de ev sahibine kiramı odemeyim. Koştursun peşimden. Dağ başı mı burası?

Ev sahibinin o semtte oturacak başka mülkü yoksa çıkarılıyor sanırım. En kötü öyle olacak. ÖğrenciyiM. Kiramı odeyemezsem dönerim.

Ayrıca kirayi odememek, geç ödemek haklı fesih sebebi diye biliyorum.

emlakkulisi.com

Bakmamissan ilgili makalelere bakabilirsin. Kavga etme bence, sonu cinayete giden kavgalar olabilir. Ihtarname cekebilirsin kiracinin subat ayinda cikmamasina karsin. Diger taraftan kiracidan 100 degil 50 lira eksik vermesini isteyebilirsin.

edit: yani kiracı çıkana kadar 50 lira daha fazla versin ve bir orta yol bulunsun demek istedim

Annem üst katta oturuyor o yüzden de kavga etmek istemiyorum. 100 lira değil de 50 lira vermek derken tam anlamadım.

Çıkarmak için hakli gerekceler var. Bu kadar zor olmamalı. Ödemede ben izmire dönücem ya da sokakta kalıcam.

Ya arkadas kirasini adam akilli odeyenler salak galiba. Polise gidin sikayetci olun, tartistik, tehdit etti diyin. Yurtlardaki gibi kiracilara senet olmuyor mu?

Pek bilgim yok ama senet pek ise yaramıyor sanırım. Yani bir şey alınamıyor galiba. Ama kontrat bir sey ifade eder sanırım.

Peki tahliye nasıl oluyor? Çıkmıyorum derse ne olacak? Polis zoruyla mi çıkacak? İhtarlari zamanında çekince bile çok uzun sürer mi?

Kontrat var. Daha yeni girdiler ve ilk kirada sorun çıkardılar. İlk kirayi durumları yok diye 100 lira daha azına kabul etmiş bizimkiler ama Şubata kadar öyle ödemeyi düşünüyor sanırım. Bir de ilk kirayi da bir ay geç verdi. 3 defa vericem dedi erteledi bir şey demedik.

Yoksullarmış. Evde pek esya yokmuş. Alt sınıf bir semt zaten. O yüzden anlayışla yaklaşmaya çalışıyoruz ama ben de o kirayla kira ödüyorum. 10 tane evimiz var da kiraya veriyoruz gibi bir durum yok. Yani kira ödememesi demek benim sokakta kalmam demek ki öğrenciyim zaten.

Eğer kirayi ödememezlerse izmire dönmek zorunda kalıcam 2 3 ay içinde. Bu aralar birçok maddi sorun üstüste geldi. O yüzden sıkıntı. Bir de şu durum var. Yani bildiğim kadarıyla ev sahibinin semtte başka oturacak evi yoksa çıkmak zorunda. Ailemin yanında kalmayi düşünmüyorum. Yani ödemedigi takdirde o evde kalmak için izmire gidicem. O yüzden belki çıkması daha erken olur.

Kavga ederdim de yerim Yurdum belli. Ailemin başına dert açmak istemiyorum.

kavga etmeyin +1

niye baban sinir stres içine girsin, karşıdaki adam da sayko gibi geldi bana.

neyse kanunu kuralı, çekersin ihtarname, eksik yatırdığına dair, öderse öder, ödemezse çıkartırsın.

bir kan tahliline bile 250 lira para istiyolar, vezneden ödemezsen yaptıramıyorsun.

ha acilden giriş yaparsan, acil şeylere müdahele ediyolar ama sadece o kadar.

o yüzden gss borcun varken ücretli hasta olarak gitmek hiç akıl karı değil.

50 tl (2018 ocakta böyleydi) ödersin, muayene olursun. tetkik için vs ekstra para alırlar.

aile hekimleri ücretsiz bu arada. kan tahlilleri de ücretsiz. oradan testlerini olabilirsin.

benim gelirim yok. ailemle yaşamıyorum. çıkmama ihtimali var mı? bir de geçmişe dönük olarak borç siliyorlar mı?

şu an 1300 lira çıkmış ve ödeme şansım yok.

gelirinizin olmadığını beyan edebilmek için sgk'da gelir testi yaptırmanız gerek. aksi halde silinmiyor ve her ay üstüne ekleniyor.

geriye dönük silerler mi peki? bir de 500 lira burs alıyorum. bunu sayarlar mı? başka gelirim yok.

Tek yaşıyorsanız geliriniz yoksa ve adınıza kayıtlı tapu vb. veya pahalı araç yoksa %100 borcunuz siliniyor ve ücretsiz sağlık hizmeti alabiliyorsunuz.

Gelir sınırı yanlış bilmiyorsam,
1603/3 yani tek kişi 535 tl üstü gelir varsa sıkıntı çıkarabilirler.

ben şimdi başka şehirde öğrenciyim ve yurtta kalıyorum. ikametgah ailemin olduğu evde. 1500 lira borç çıkmış ne yapayım? gelir testi yaptırmam gerek mi? yaptırılmış mıdır? çünkü yaptırmam gerekirse o şehire gitmem gerekecek.

bir de başka şehirde yurtta kalmam borcun silinmesini sağlar mı? ikametgah eski kaldığım şehirde.

İndiğiniz havalimaninda, kayıp bavul kisminda olur genelde, hangi havayolu firması ise onlara gidip tutanak tutturun iner inmez. Aynisi başımıza geldi, tutanak tutturduk. "2 yıl içinde ne zaman isterseniz buraya uğradığınızda bavulu tamir ettirdiğinizde dair faturayi getirin, ödeyelim masrafinizi." dedi THY. Ve ödediler.

Kayıp - hasarlı bavul kısmına gidip, bavul faturasını gösterip parasını alıyorsun, yok faturası yoksa da oradan bir bavul ayarlıyorlar. Ben 2 tane bavul aldım bu şekilde THY'den.

faturası yok. eski bir bavul. geçmişe dönük bir şey yapamam da sonrası için önlem alayım diyorum. daha önce böyleydi diyemezler mi? bir de bunda sınır nedir? bavul kullanılacak halde ama göçmüş. tamiri de nasıl olur bilmiyorum. ama toptan para almak da saçma olur.

biri daha önce fotoğraf çekmiş. etkisi olur mu? nereden bilelim o zaman çektiğini diyemezler mi?

Normalde check-in kontuarında bakıyorlar kırık falan varsa limited release etiketi yapıştırıyorlar. Kırık gözden kaçabilecek ufak bir şeyse bir sonraki uçuşunda ver uçağın altına, geri aldığında hemen havaalanındaki kayıp hasarlı bagaja git. Atatürk Havalimanında bildiğin yüzlerce yeni bavul vardı ben gittiğimde, adam "istersen kağıt kürek işiyle uğraş, birkaç hafta sürer fatura falan isterler, istersen gel bunlardan birini al bu işi bitirelim" demişti, ben yenisini almıştım.

Bavulu banttan aldığımda kırılmış olduğunu fark ettim, yer Atatürk havalimanı.
Ukrayna havayollarıyla gelmiştim. Sanırım kayıp hasarlı bavul bölümüne gitmiştim. Bilgilerimi aldılar ve havayolu şirketinin mail adresini verdiler. Fotoğraflarını çekip mail attım hasarımın talebi için. Bir ay sonra cevap geldi, banka bilgilerimi istediler ve 80 dolar yatırdılar.

öğrenciyken yemekhane yemeğinin yanında muz getirip yerdim sadece. ekmeği öküz gibi yerdim. proteini akşam fazla alırdım.

Supplementlerimin bir kısmı işyerinde durur, çantamda ton balığı konserveleri gider gelir, işyeri dolabında haşlanmış tavuk bulundurduğum da oluyor.

@diffa yemekhane yemekleri yeterli değil ya. spor yapmayan biri için bile az.

@heidi haşlanmış tavuklar kaç gün dayanıyor? ızgara tavuk da uzun süre kalır mı?

Taşımıyorum.

Kahvaltıda poğaça ve herbalife’ın öğün yerine geçen shakeini yiyorum/içiyorum.

Öğlen yemeği işte yeniyo.

Akşam eve 7-7:30 arasında geliyorum. Hemen karbonhidrat tozu içiyorum. Ortalama 1 saat sonra spora gidiyorum. Döndükten sonra duşun ardından sağlam bi yemek yiyorum. Yarım kilo tavuk yediğim bile oluyo. Veya 3-4 tabak makarna.

Karbonhidrat tozunu işe götürmeyi düşündüm, aslında eve geldiğim gibi spora giderim diye ama o saatlerde muhtemelen çok kalabalık oluyodur salon. Ben 9’dan sonra gitmeyi daha çok seviyorum. Hem boş oluyo. Bazen 10:30’dan sonra salon sadece seninmiş gibi oluyo hele. Rahat rahat çalışıyorum.

kalori beyanından çıkıp şikayet edilmez. imza falan toplayıp rektöre gidin bence. öğrenciler aç yatıyor diyin. olmadı cimer. kuş kadar menümüz var diye herkes şikayette bulunsun. bizde de az az verirlerdi. yemekhane kapanmaya yakın gidince öküz doyuran menüsü veriyorlardı. çalışanların dangozluğu da olabilir biraz

çalışanlar da ayrı Dangoz. kalan çok kralcilar. Bugün bir öğrenci az yemek var dedi. kendi şirketi gibi savunuyor mal. ters ters tipler. kapanmaya yakın gidince çok koyuyorlar evet ama o bile az aslında. Özellikle öğle arasında da aç kalıyoruz. tek tük rahatsızlık duydum ama genel olarak millet bir şey demiyor gibi. organize olmadan bir şey yapmak zor gibi. resmen tek kişilik yemeği 3 kişiye veriyorlar. sürekli kütüphanede ders calisiyorum. Tüm gün oturmaya rağmen kilo verdim.

kaloriyi şu yüzden dedim. aç kalıyoruz desek daha fazla ekmek yiyin diyebilirler. ya da 2. defa yemek alın diyebilirler. ama beyan ettikleri miktarın yarısı kadar bile yok. bunu eğip bukemezler.

Görselini atma şansın var mı hocam?

Maalesef şu an yok kapandi ama yarın atabilirim.

Tamamdır mesaj olarak da atabilirsin. Porsiyonları merak ettim. Ben okurken bizim yemekhanedeki yemekler de hem güzel olmaz hem de az olurdu. (Kütahya 2008-13)

Yemekler genel olarak güzel ama az gerçekten. İhale usulüyle oluyor sanırım. Okul da ihaleden aldığı paraya bakar gibi geliyor. O yüzden çok umursamazlar belki. Sanırım çoğu okulda böyle.

bizim de azdı. hatta askerde de azdı, yemek çoğunlukla kalıyordu, normal verilenin en az 3 katı alıyordum kalınca.

yapacak bir şey yok.

yeterince şikayet gelirse seneye ihale zamanı başka şirkete verirler en fazla. onda da bizim üniversitenin yaptığı gibi aynı şirket adını değiştirip tekrar alır, sen de sevinirsin. düzenli olarak yemek koyan kişilere porsiyonu az bulduğunuzu biraz daha eklemesini söyleyin. arkadaşınız ise önünüzdeki ve arkanızdaki de öyle söylesin.

Kül hakkına çok dikkat ederim. Orada açıkça yazdıkları miktardan farklı yemek veriyorlar. Açık açık dolandırıcılık bu. Tartiyla oynayan bakkaldan farkı yok. Hakkım haram zıkkım olsun. O kadar öğrencinin hakkına giriyor şirket.

Bunun hukuki bir çözümü yok mu? Yoksa calisanlara caticam huzursuzluk cikaricam. Bazıları da ayrı bir şerefsiz. Yemek yiyen öğrenci sayısı belli gelen yemek belli. Ama asıl sorun okul yönetiminin de haberinin olmasi. Onların haberi olmadan böyle bir şey olmaz.

Diğer türlü bunlar kafasına göre hareket edebilir mi? Bugün kavga edicektim. Çünkü zaten 1 kepçe çorba koyuyordu onun da yarısını koydu. Kediyi versen doymazdi bugün.

Mobilden yazıyorum imla hataları için kusura bakmayın

Kullanıcı adı sizin yemeklerde ne sorun vardı? Nasıl cozdunuz? Şirketin adını nereden ogrendiniz?

Fotograflarini cek her gun. 1-2 hafta boyunca depola. Sonra kanitlarla once okula sonra ust mercilere ilet.

Üst merci kimler olabilir mesela? Fotoğrafların okuldan və o tarihten olduklarını kanitlayabilir miyim? BİMER cimer vs. Etkili olur mu?

Hem bimer hem cimer okula yazı yazıp durumu inceleyin bize bilgi verin der. Okul da şirketten izahat ister. Ayaklarını denk alırlar. Ancak bu süreçte hergün yemeklerin fotoğraflarını çekip belgelendirmeniz önemli. Okul veya şirket yalan söylerse (ki söyleyebiliyorlar başlarından savmak için) elinizde görsel kanıt olur.

Bir de çalışanlara çatmayın, bu süreçte en suçsuzu onlar. Hem Siz şikayet ederken doğru söylüyorsun deseler şirketin onları ertesi gün kapı önüne koyma ihtimali var hem de onlara söylenen miktarda yemek yapıp dağıtmak zorundalar.

Fotoğrafların resmi bir geçerliliği olur mu? Başka yerden cekmişsin demezler mi?

Çalışanları bu durumdan dolayi suclamiyorum aslında. Onların genel tavrı sorunlu. Geçen bir öğrenci kahvaltıda yumurta kalmamış onun yerine 1 tane daha peynir alabilir miyim dedi. Adam ters yaptı. Halbuki çocuk nazikçe sormuştu.

Yasal bir çözümü vardır gibi geliyor. Sonuçta ihalede beyan belli. Günlük verilen yemek sayısı belli. Verilen yemek de ortada. Ama Türkiye sonuçta. Okul yönetimi de biliyordur zaten bu durumu. Herkes düzeni kurmuş.

bizim yemekler çok kötüydü. yemekler az, yağları kötü, soğuk geliyor ve yetmiyordu. yemek bitti diye kaç kere öyle mal gibi kaldık. herkes okulun şikayet kutularına yazdı. hem hocalar hem öğrenciler rektöre iletti.

yemekler öğle arasında arabayla geliyordu, arabanın üstünde şirketin logosu falan vardı.
ertesi sene rektör açıklama yaptı, yemek şirketi değişti diye. yemekler yine kötü, fazladan salata bar eklediler ama o da bitiyor.

şirketin arabası yine geliyor yemekleri getirmeye. eski logo çıkarılmış, izi kalmış, üstüne yeni logoyu yapıştırmışlar. eski logonun izinden anlaşılıyor eski şirket olduğu. yani eğer şirket büyük bir tesadüfle arabasını falan da bu yeni şirkete satmadıysa aynı şirket isim değiştirmiş.

biraz geç yüklüyorum ama yemek şöyleydi geçenlerde

i.hizliresim.com

panik yok, 3 5 gün 1 hafta fotoğrafla telefonunla verdikleri yemekleri, sonra çak cimere şikayeti gitsin.

www.turkiye.gov.tr&sa=U&ved=0ahUKEwjlvaWh89beAhWhlIsKHUWHAw4QFggYMAQ&usg=AOvVaw0EKCQZuff-Vo8vNQV551Ut
Linkten taahhütname yi onaylayabilirsin.
Bildiğim kadarıyla kartı istediğin şubeden alabilirsin.

kartı istediğin şubeden alamayabilirsin. ben farklı bi şubeye gitmiştim diğer şubeye yönlendirdiler geçen sene.

kartı alacağımız tarihlerin yazdığı yerde bir ziraat şubesinin adı da yazıyor. o tarihlerde kartınızı alamazsanız o şubeden alabilirsiniz zannımca.

istediğin şubeden alıyorsu ama genç kart olarak veriyorlar ismine özel olmuyor.

16 19 Kasım diyor ama 2 gün haftasonuna denk geliyor. yarın full dersim var. geriye son gün kalıyor. artık yarın bir derse girmicem. haftasonu alınmıyor değil mi? bankadan sonuçta.

farklı bir şube çok farkeder mi ki?

Pink linki tekrar yazabilir misin mobilim de tiklayamadim.

İsteme suriyeli zannedilirsin.

kasa sayımında fazla çıkabilir. o yüzden gitsem verirler sanki.

Ya alırsın almasına da çok da ihtiyacın yoksa 10 liraya sal bence. Kendin zorla vermişsin zaten. Şimdi zorla da geri almak falan. Kasiyer yerinde olsam 10 lira için köle ettin aq deyip atardım parayı önüne, kusura bakma :D

ya paradan değil de kendimi mal gibi hissediyorum.

hitokiri kenshin+1

Kendin geri vermesen zorla sorun yoktu, git iste derdim, ama böyle ayıp yuh.

Kasiyer de malmış. Ulan insan göz göre göre fazla para alır mı?

o da ben deyince öyledir herhalde diye düşündü sanırım. çünkü öyle mi? teşekkürler dedi. başta biraz şaşırdı.

Bahşiş olmuş boşver. O onu çoktan cebe atmıştır

şeffaf dosyaya koysan bile olur da; şekilli olsun diyorsan bunun gibi:
urun.n11.com

pttden taahhütlü gönderdiğimde kadın kendisi koymuştu sanki sarı dosyalara. yanlış hatırlıyor da olabilirim. olmadı üsttekinden al kırtasiyeden

isteğin mantıklı ama gerçekten çok sıkı disiplinli bir yurtta kalmıyorsan çözülmeyecek bir sorun. yerinde olsam sese alışırım. şimdi gidip şikâyet etsen en fazla 2 gün sessiz olacaklar, 3. gün devam edecek. yurt çok disiplinli, tekrar yaparlarsa atılırlar diyorsan et tabii. ama yurt da geçiştirecekse anlamı yok. boşuna düşman kazanmış olursun.

buradan askerliğini daha yapmadığını anlıyoruz hocam :) ben askerde 300 kişilik koğuşta kalmıştım bir ay kadar, kulak tıkacı ile bütün sorunlar çözülmüştü. tavsiye ederim.

yurtta disiplin yok gibi. bilmiyorum gerçi bu kadar ses olmuyor pek. ama girişleri vs. kontrol etmiyorlar. 12'den sonra baya rahatsız ediyor. çok şey istemiyorum aslında. 12'den sonra konuşmasınlar o kadar. bir de dışarda konuşulan ses tonuyla konuşmasınlar. koskoca yurtta bir onlar var. geçende de özür dilediler ama belli pek sallamadılar. bir kere daha uyarırım ama sonrasında kavga etmeye giderim artık.

her gece 3'te yatıp öğlen kalkıyorlar. sabahın 7'sinde black metal parçası açıp yerlerinden zıplatsam mı bir kere? :D

benzerini yaşamıştım. iki kez gidip uyardım, özür dilemelerine rağmen ses çıkarmaya devam ettiler. sonra gittim yurt müdürüne şikayet ettim. ikisi kapıma geldiler beni dövmeye sjdkdkdkd dövemediler tabii. sonra bi daha ses yapmadılar. sene sonunda da benden özür dilediler.

yurt müdürüne şikayet edin.

ben de gürültü yapmak istemiyorum ama uyarınca anlıcaklarını sanmıyorum. şikayet etsem de ne kadar etkisi olur bilmiyorum. bir de ne diye şikayet edicem biliyorum. yani odalar çok ses geçiriyor. normal tonda konuşmamaları lazım. bir de insan olan gece 2'de yurtta o sesle sohbet etmez zaten. ben gece sifonu çekerken bile düşünüyorum.

genelde vakıf bursları çoktan bitti, vakıflar genel müdürlüğü ve kyk bursu devam ediyor sanrım ama kyk için bugün son olabilir.

yazma

ne adamlar alıyor kyk bursunu. kira olsa da olmasa da senin ihtiyacın var. vicdan azabı çekilecek bir şey yok.

yazma, bunda vicdan yapacak bir durum yok herkes açlık sınırında yaşamak zorunda değil. kira geliri olursa da ekstrası olur, ailen zorlanmaz güzel güzel yaşarsınız.

sadece kendini değil aileni de düşün.
gerçekten kimler kimler alıyor, inanamazsın.

Böyle bir şey yapmanıza gerek yok, eski bir alışkanlık. Belki de eskiden de gerek yoktu ama şehir efsanesiydi.

Nufus müdürlüğüne gidip yenisini çıkarttığınızda eskisi otomatik olarak iptal olacak, başkası değil de siz bile eskisini tekrar bulsanız bilgiler eşleşmeyeceği için kullanamazsınız.

@john bloor öğrenci kimliği diyor birader nüfus kağıdı değil. önce soruyu okuyalım yanlış bilgilendirmeyelim insanları lütfen.

Evet doğru anlamamışım, ama kimlikte bile ilana gerek yokken öğrenci kimliğine hiç gerek yoktur diye tahmin yürütüyorum.

maalesef okullar istiyorlar, yani en azından İÜ de böyleydi 2 sene öncesinde.

bu google'da çıkan siteler güvenilir midir? vereyim mi? büroya falan gitmeme gerek yok değil mi?

adres o kadar önemli değil.
çıktı ve almaktan vazgeçtiysen yazılı bir şekilde ya da (sanırım)online olarak bunu belirtmen gerekiyor. herhangi bir sıkıntısı yok.

basvuru sonunda krediyi almak icin notere gidip belgeleri imzalamak gerekiyor. yillar once oyleydi en azindan. bu yuzden de herhangi bir belge imzalamadiginiz surece bir yukumlulugunuzun olmamasi gerekiyor.

Ben birkac sene once almaya basladim kredi. Noter vs. yoktu. Soyledikleri Ziraat subesine gidip belgeleri imzalayip kartini alman gerekiyordu. Kredi istemedigi icin gitmeyen arkadaslar da herhangi bir islem yapmadi.

iletişim kurulması nedir? görüşme vs. mi olacak?

bir de görünen kayıtlı adresle yaşadığım adres farklı şehirlerde. bu sorun olmaz mı?

bir arkadaşım çalışmış 1,5 sene kadar. berbat bir yermiş şartlar açısından dediğine göre.

Benim de arkadasim calisiyo burada, gayet iyimis olanaklar, anlayislilar diyodu.
Sinav, ders zamanina gore bayagi goz yumuyolarmis, memnundu.
İkinci ogretim ama arkadasim bilgin olsun.

@proletarier maalesef birçok yer kötü. öğrenci için en uygun yerlerden biri bence. sanırım 30 saat çalışmaya asgari ücrete yakın maaş veriyorlarmış. başka hiçbir yerde kazanılmaz bu para öğrenciyken.

arkadaşım zara, mango, bershka, top shop'ta çalışmıştı. en çok parayı zara'da kazandığını söylüyordu prim sistemi yüzünden. şartlar açısından da en rahatı orasıymış. gerçi haftada 5 buçuk 6 gün çalışıp günde en az 10 saat ayakta durmanın neresi rahat bilmiyorum, genel olarak zor bir meslek. mağaza 10'da müşteriye kapansa bile çıkışı gece 12'yi buluyordu bazen.

bir de ne kadar prim kazanacağın, ne kadar rahat bir yer olacağı falan mağazadan mağazaya değişiyor. çok satış yapan bir mağazaysa primi yüksek oluyor. rahatlık konusunda da mağaza müdürünün nasıl bir tip olduğu çok önemli.

@sir ben part time düşünüyorum. başlangıç için böyle oluyormuş zaten. part time olarak 30 saat çalışıp asgari ücrete yakın almak bence güzel. onun dışında full time çalışanlar 45 saat çalışıyor galiba. evet 6 gün olması kötü ama benzer yerlere göre onlar da iyi maaş alıyorlarmış. tabii zorluğu çok ama benzer işlere göre rahat bence.

Son sınıf öğrencileri veya uzatmalı öğrenciler oluyor genelde. İki üç dersi kalmış. İkinci sınıftayken ilanlara bakınca senin gibi düşünüyordum ben de.

benim okulumda yoklama yoktu ve ikinci ogretimdim, oyle yaptim.
mezunlar da stajyer olabilir tabi, cok gordum.

uzun dönem staj yapan çok görüyorum linkedin'de. 1 yıl süren staj var mesela. hepsi mi uzatmış oluyor? hepsi öyle değildir sanki. geçen bankada biriyle konuştum. 1 yıl staj yaptım burada demişti.

eğer okul zamanı istiyorlarsa o staj değil de part time iş olmalıdır. bunlar sanırım staj ayağına para vermek istememişler. bizim bölümde 4.sınıfta part time çalışmayan çok nadirdir (bil müh.). hem hocalar müsamaha gösteriyor hem de çok fazla ders olmuyor.

zorunlu satjlarını yapmazsan mezun olamıyorsun. bütün derslerini verdiği halde bu sene mezun olamayıp bu ay hala staj yapan arkadaşım var. mezun ama diploması yok yani.

@hknty uzun dönem stajları genelde stajeri yetiştirip şirkette kalmasını isteyen şirketler yapıyor. hem normal mühendis maaşı ödemiyorlar, hem de istedikleri şekilde stajyeri yetiştiriyorlar.

@ mr brown öğrenc bunu nasıl ayarlıyor? bankada biriyle konuştum geçende. 1 yıl burada staj yaptım diyor. birçok uzun dönem staj görüyorum. nasıl gidiyor öğrenciyken?

okulun birimlerinde çalışmak için başvurularda bulunabilirsin. böylece hem kampüsün içinde olup dersleri kaçırmaz hem de ek gelir elde etmiş olursun. mesela rektörlük birimleri,kütüphane,mediko,öğrenci işleri,varsa havuz gibi yerlere gidip direkt işletme yetkilisi ile görüşebilirsin. bunlar dışarıda yapacağın işlere kıyasla hem daha az zamanını alır hem de sana artı değer katar,çevre edinirsin.
başvurduğun herhangi bir part time işte programı işveren ile birlikte yaparsınız. haftalık çalışman gereken bir saat var, o saati senin ders programına göre organize edebilirsiniz,öğrenciler bu şekilde çalışıyor. ben de öğrenciyken bu şekilde çalıştım.
staj demişsin ben 5 yıl önce sektörün en zengin ve kurumsal! gruplarından birinde uzun süre staj yaptım karnımı doyurup gönderdiler. staj sırasında para kazanmak şehir efsanesi diye biliyorum ama umarım öyle bir şey vardır ve sen bulursun.
benim tavsiyem garsonluk, kasiyerlikten ziyade mezun olduktan sonra deneyim olarak da gösterebileceğin bir iş kovalaman. anı kurtarırken yarını unutma. bol şans

teşekkürler. okul içindeki işler her yerde yok sanırım. bir de düzgün bir işte çalışmazsam maddi açıdan çok zorlanırım. o yüzden maalesef çalışmak zorundayım.

valla direkt eve çıkmanı tavsiye etmem hatta belki yurt biraz kabuğunu kırmanı sağlayabilir. yalnız kalmak istediğinde yalnız kalırsın ve hayatının en güzel zamanını odanda tek başına yaşamaman daha iyi olabilir.

Ben de yalnız kalmayı seven biri olarak tavsiyem mutlaka yurt ile üniversite hayatına başlaman olur. Zamanında üniversiteye başlarken hep ev diye tutturmuştum veya tek kişilik yurt odası olmalı en kötü diyordum. Çift kişilik bir yurt odasında başlamak nasip oldu tek kişilikler dolduğu için. Ama sonradan iyi ki çift kişilikte başlamışım ve yurtta kalmışım dedim. Hem insanları hem çevreyi tanıma konusunda çok faydasını gördüm. Daha sonra 3. yılda tek kişilik odaya çıktım aynı yurtta. Ev işine hiç bulaşmadım ama hangi arkadaşım çok samimi olduğu arkadaşıyla çıksa sonunda hep kavga dövüşle ayrıldılar. Ben her zaman söylerim, iyi arkadaş olmak ile aynı evde yaşamak bambaşka bir durum. Zaman geliyor çok sevdiğin arkadaşınla aynı evde kalınca sorunlar ortaya çıkıyor.

eğer yalnız kalmayı seven bir insansan, tanımadığın birisi ile ev arkadaşı olmak sana hayatı işkenceye çevirir.
çünkü onun nasıl bir yaşam tarzı olduğunu ve arkadaş çevresini bilemezsin ilk seneden ve yurtta göreceğin insan sayısından daha fazla insanı evde görebilirsin. bu sebeple öncelikli olarak yurtta kalmanı tavsiye ederim. hem sosyalleşerek daha da güzel bri ortam kurabilirsin kendine.

ben de senin gibiydim ilk sene yurtta kaldım. oda arkadaşım tam bir keko idi. sivri burun ayakkabılar modifiyeli arabalar vsvsvs. odaya para ödeyip gitmediğim aylar oldu. o kadar bunalttı beni.

mümkünse yurtta oda arkadaşınla önceden tanış en azından kültürel olarak sana yakın biri olsun. ha çok ayrı dünyaların insanı olup efsane de anlaşabilirsiniz. şans işi. evde ise işler daha komplike olur. tavsiyem ilk sene sıkıntı çekip ikinci sene bölümden vs bir yerden kafa dengi arkadaş bulup eve çıkman

şu an ailemin olduğu şehirde okuyorum. okula gidiyorum, kütüphaneye gidiyorum sonra eve geliyorum. rahatım. ama yurt ortamında bu zor sanki. odana geçsen bile birileri girip çıkacak. insanlarla rahat anlaşırım. karşıdaki aşırı sıkıntılı biri değilse güzel geçinirim insanlarla. ama yeri geliyor yalnız odamda bir şeyler okuyorum, film izliyorum, uzanıp tavana boş boş bakıyorum. hayatta en büyük zevkim yalnız kalmak. :D

şu an bir ev arkadaşıyla eve çıkabilirim. ama ilk yıldan tanımadığım biriyle haliyle nasıl oluyor bilmiyorum.

35 kişi yurt demiş sen hala tanımadığım biriyle eve çıkmak nasıl olur bilmiyorum diyosun :D
Yurt iyidir yurt güzeldir eve sonra birini bulunca çıkarsın

iki türlüsü de risk. "yurtta kal" diyenlerin gerekçelerini anlıyorum ama ben üniversiteye başladığımda tanıdığım iki kişiyle aynı odada olmayı başarmama rağmen kafayı yemiştim. ses ve ışık konusunda duyarlı biriysen, hele ki arkadaşınla sorun yaşarsan çok uğraşabilirsin. normal şartlarda yurtta kalmak çevre açısından daha iyi olabilir ama bizim yurtta kimsenin "yurt içinde" iletişimi yok gibiydi, daha sonra gittiğim diğer yurt bu açıdan daha iyiydi. orada da müdürün odasını basıp arkadaşımı camdan aşağı atacağımı söylemiştim sjfsjsk odamı değiştirmişti sağolsun.

ne zaman arkadaşımla eve çıktım, o zaman kendime geldim. evi yönetmek daha büyük sorumluluk. o nedenle "iyi anlaşmak"tan ziyade ev yönetme konusunda aynı fikirde olmak daha iyi arkadaşla. ayrıca sosyallik falan deniyor da dersine giden, öğrenci gibi yaşayan adam zaten sosyallik için yurda ihtiyaç duymuyor. ben yurttayken malın önde gideniydim, en sosyal ve ateş etmeli zamanlarımı evdeyken yaşadım. hepsinden önce "evim var" diyebilmek mental açıdan büyük rahatlık.

ben hiçbir tanıdığıma falan yurt önermiyorum. açıkçası bana hiçbir şey katmadı, hiç öyle güzel bir anım falan da yoktu. öte yandan eve çıktığım zaman hem çok daha sosyal oldum hem daha özgür yaşadım. sinir hastası olmadım, geceleri ev arkadaşımla kavga etmek zorunda kalmadan kendi odamda rahatça uyuyabildim, gece 4'te küfür kıyamet sesiyle uyanmam gerekmedi.

@pastörize yok karşılaştırma olarak sormadım. sadece nasıl olur merak ediyorum. yurt olayına pek sıcak bakmıyorum hala :D

evi döndürmek sıkıntı değil. zaten şu an da ailemle yaşıyorum oh ev işlerini yapıyorlar diye düşünmüyorum. evi çekip çevirmek zor gelmez. tek derdim bireysel alanlar. bugün evdeyim mesela. sabah biraz biraz dizi izledim, ders çalıştım, burada takılıyorum, tavana boş boş bakıyorum... haftasonlarım böyle geçiyor. yurtta haftasonları bu konforu bulamam.

üniversite ortamında asosyallik seni geriye itecek haliyle mutsuz yapacaktır. bunu aşman için kesinlikle yurt ortamını tecrübe etmelisin. evde kalırsan okuldan arkadaş edinmen çok zora girebilir. yalnızlık da mutsuz eder haliyle

yok şu an zaten okuyorum kendi şehrimde. okul değiştiricem. şu an ailemle kalıyorum. öyle çok asosyal değilim. tabii okulda vakit geçiriyorum ama ev, oda biraz daha tek kalmalık alanlar bence. yurtta bu özel alan yok.

ilk başta yurt diyenlere bakma. ben de öyle yaptım artık gına gelmişti. adamın alarmı çalar uyanmaz çalar uyanmaz, her sabah ben niye başkasının alarmına uyanayım. gece 1e kadar yatmaz hiçbiri ışık açık, ses bilmemne. ben başkasının yanında giyinmeyi sevmem. en son ranzanın yan tarafına ip serdim oraya kıyafetleri astım kapandı dışarıya da öyle bi özel alanım olmuştu. ev iyidir odandan çıkmazsın.

akbank 6-7 civari net + yan haklar,araba vermez

dogus 9-10 civari net + yan haklar +araba

inveon 4-5 civari net+ yan haklar araba vermez

ing 14-15 civari net+ yan haklar+ araba

tamamiyle bence oyle olur mantigi ile dusundum.

coo c-level olmuyor mu? ing daha fazla değil midir? ismi havalı baya pozisyonun. :d

bozulmayan herhangi bir şey yok. nasıl kullandığınıza da bağlı tabi bu. ne kadar bütçeniz var, nasıl bir şey arıyorsunuz, ne tarz müzik dinliyorsunuz bilmiyorum. ama sennheiser'in cx200 kulaklığı o kadar ince kablosu olmasına rağmen bir çok kez deli gibi bir yerlere taktım kopmadı, bozulmadı. makinede yıkayanlar olmuş yine bozulmamış. genel olarak sağlam.

aliexpresste kablosu çıkabilen kulakiçi kulaklıklar var. kablosu koparsa yenisini takarsın. bluetooth alabilirsin ya da kablosu çıkan kulaküstü

çok pahalı bir şey olmasına gerek yok. 30-40 liralık kulaklıklar alıyordum sony'nin. ama 3-4 tane eskidi. 200 liralık alsaydım da kopar diye pahalı almadım hiç. eğer saplam bir tane olursa alırım 100 liralık ama 6 ay sonra bozulursa diye almadım.

aliexpress'ten, rock zircon ve onun kablosuz modelini aldım. toplam 16$'a geldi. çok memnunum.

Kablosu iple örülmüş olanlar başarılı oluyor.

peki bu bankalarda çalışanların kazançları neden çok yüksek? 100k dolarla başlanıyormuş. mehmet şimşek'in de maaşı 700k dolarmış yıllık. yatırım bankalarının mevduat bankalarından ne farkı var da yüksek maaş veriyorlar diğerlerine göre?

arkadaşın hangi okuldan mezundu? yeni gitti? normal bildiğimiz bankalarda mı çalışıyordu? bu yolda ilerlemek için nereden başlamak gerek? gidip bri bankada müfettiş yardımcısı olsak olmaz sanırım.

diğer bankalarda o kadar yüksek değil o yüzden ilginç geliyor. mevduat bankalarında çalışanlar gmy falan değilse o kadar almıyor sanırım ama yatırım bankacılığı baya yüksek.

50k usd yurtdışı okullar için mi? yurtiçindeki okullarla olmaz mı?

aklımda bunlardan birinde iktisat okumak vardı. peki başlangıç işi olarak nereden başlıyor bu insanlar? banka müfettişliği değildir sanırım. akbank'ta müfettişliği hedeflememeliğim sanırım. pörtföy yöneticisi mi deniyor bu insanlara? yeni mezun olarak ilerde bu işi yapmak için nereye başvurmalıyım?

Hazine bölümlerine veya aracı kurumlara başvuracaksin. Misal iş yatirim.

ana soru şu anladıgım kadarıyla: yatırım bankacıları neden bu kadar çok para kazanıyor?

cevabı çok açık: yatırım bankaları çok, çok fazla para kazandıgı için...

mesela TR'de bankalar eleştiriliyor ya yok 50 lirama el koydu, yok 100 TL işletim komisyonu kesti diye... yatırım bankalarında rakamlar bunun bin katından başlıyor. herhangi bir piyasa müdahalesinde günde onmilyonlarca dolar para kazanıyorlar. ve sistemin temelinde avantajlı konumları nedeniyle "oturdukları yerden" para kazanmaları çok kolay. dünya finansı bunun üzerine kurulu.

ingilizce varsa daha detaylı rapor:

www.rollingstone.com

Artık oyle eskisi gibi değil buarada maaşlar:) 10-15yıllık çalısanlar üst seviyedekiler kazanıyorlar bonusla vs ama 0dan baslayanlar yada trden transfer olanlar abartı kazanmıyor anca geciniyorlar Londrada

@solenkol yatırım bankacılığında mısın? londora ve new york merkezi sanırım bu işin. başlangıç ve ilerisi için ne kadar kazanıyorlar? nasıl gelebilirim oraya bu işle?

@lata, dalgamı geçiyorsunuz bilmiyorum, ama bahsettiğiniz tüm bankalarda giriş seviyesinde çalışan 10larca yakın arkadaşlarım var(analyst veya associate), başvurmadan kimse yüzünüze bile bakmaz oralarda.

Maaşları da yaşadıkları yere ve çalıştıkları saatlere göre orta seviyede. Tek başına eve bile çıkamıyor adamlar.

Ben de İngiltere’de bu işin en göbeğindeki konuda master yapıyorum. M. Şimşek’in oradan oraya tık tık tık diye geçmesinin normal yollarla olacağını sanmıyorum. Yani başvuru yaptım, kabul ettiler çünkü çok zeki ve iyi eğitimliyim. Yok böyle birşey.

Ben de Londra’da iş arıyorum fakat malesef çok çok zor.

@noluya yaa londra'da yatırım bankacılığında çalışan arkadaşların mı tek başına eve çıkamıyorlar? o kadar değildir ya. pahalı bir yer sanırım ama çok yüksek olmasa da fena kazanmıyorlardır sanki.

@douga peki nasıl geçmiştir sadece başvuruyla olmuyorsa sence?

@hktny, evet analyst'lerse eve tek başına çıkmıyorlar. İsteseler çıkarlar ama aldıkları para brüt 50 bin pound. Ellerine kalan bonus sonrası 45 bin civarı bir şey oluyor yıllık.

İsteseler çıkarlar tabi ama o kadar rahat bir şekilde tek başına eve çıkabilecek bi maaş değil aldıkları. Çoğu 15 m^2 civarı odada yaşıyor.

@lata, senin bahsettiğin gibi geçen kısım çok, çok az. Özellikle asıl para yapan grup IBD ve yüksek yerlerde çalışan adamların çoğu analyst veya en kötü MBA sonrası associate'den başlıyor. Genelde hepsinin bi bulge bracket geçmişi oluyor öyle veya böyle.

Gerçi Mehmet Şimşek zamanında nasıldı bilmiyorum, belki trader'lar çok para yapıyordu o günlerde, emin değilim. Zira şu an hepsini makineler yapıyor nerdeyse.

@noluya ya amerika'da mba sonrası birinin bu alanda teklif aldığını okumuştum. yine birinin röportajındaydı galiba. 110k dolar falan diyordu. eskide mi kaldı bunlar?

bu alanda çalışmak için önemli olan mba mi? hangi okulların mba'leri ciddiye alınır?

iktisat, isletme mezunlarini boyle orneklerle gazliyorlar iste :D bu adam, birinin adami olmayi kabul ettigi icin basamaklari ciktigindan adim gibi eminim. bu arada, bu herif ingiliz vatandasi olmasi lazim. turkiye'ye gonderilmis, devleti takip etmesi icin gonderilmis biri olma ihtimali cok yuksek. bu arada bunlarin ekolunden merve kavakci da amerikan vatandasiydi, ecevit doneminde ortaligi karistirdi. turban sorununu kasidi ve bu yil nasil olduysa turkiye cumhuriyeti buyuk elcisi olarak atandi (:

@ubi katılmıyorum sana.

yatırım bankacılığından mı yoksa herhangi bir pozisyondan mı bahsediyorsun? memur çocuğu olup gerçekten önemli noktalarda olan çok insan var. mutlaka kişisel ilişkiler de etkilidir ama insanın ne kadar torpili olmasa da bu onu o kadar geriye götürmez bence.

@hknty, 110k civarı MBA sonrası alıyorlar, ama onlar zaten 3 sene benzer bi iş yapmış oluyorlar o noktaya geldiklerinde.

Ama finans öyle eskisi kadar para vermiyor. Yani 2008 öncesi 6-7 yıl çalışsan bonuslarla falan yıllık milyon dolar yaptığın bir sektörmüş. Şimdi ortam çok daha değişik, verdikleri bonuslar çok çok daha az. Herkesin amacı 3 sene M&A yapıp oradan PE'ye falan geçmek veya kendi şirketini kurmak.

2008 öncesine kadar ücretler daraldı evet ama hala ekmek var yatırım bankacılığında. Ayrıca yıllık 45 bin net iyi para Londra’da bile kurtarır. Zaten Canary Wharf’ta oturmayacaksın, 2-3. bölgelerde oturacaksın, ufak bir daire de 1200 pound civarı rahat bulunuyor. Kalanı da yeter hatta tasarruf bile yaparsın.

Üst sınıf sedanlarda, suvlarda falan var. Küçük arabalarda şimdilik yok. 5 sene önce araç içi navigasyon lüks gibiydi, şimdi en boktan sıfır arabada bile var. Mesela Amerika'da 2018 model tüm araçlarda geri kamerası olması zorunluluğu geldi. Dediğin sistem 5 sene sonra standart olmaya başlar. En kötü fren yapmaz ama gaz keser.

Otonom sürüşte hepsi var.
Bazı araçlarda şehir güvenlik sistemi var. 30 km altı giderken sensör cisim algılarsa araç kendi duruyor.

peki şu fren yerine gaza basma kazaları neden azalmıyor? yaygın olmadığı için mi? bu sistem aslında kazaları ciddi oranda azaltır.

Var böyle sistemler. Şimdilik premium araçlarda görebiliyoruz sadece. Araç firmaları premium arabalara koyacak daha iyi sistemler bulduğunda bütün arabalarda standart bir donanım olur.

peki bu sistemler gerçekten güçlü mü? yani önünde yaya varsa ciddi anlamda duruyor ve kitleniyor mu?

yeni yeni artıyo bu donanımlar.

(bkz: aeb) önce sürücüyü uyarıp hala fark etmezse frene abanıyolar. bütün markalarda var donanım olarak, volvo sanırım standart haline getirdi, aynı şekilde subaru da öyle.

www.youtube.com

www.youtube.com

5-6 seneye b sınıfı araçlarda standart olur diye düşünüyorum regülasyon desteğiyle.

hemen hepsi aynıdır. çok fark yok. güzel orta halli bir kablo işini görür

bilgisayarı bağlayıp görüntü çıkışı olarak tvyi seçmen yeterli

kabloları karşılaştırıp daha yumuşak olanı seçin. bazıları çok sert oluyor ve bilgisayar girişini zorluyor kasılmadan dolayı. çok ucuzuna kaçmayın görüntü aktarımı sıkıntı çıkarıyor

kablo konusunda tavsiye verilmiş zaten.

windows kullanıyosan bilgisayarı ilk bağladığında istediğin gibi çalışmayabilir.
windows tuşu + p ile hdmi üzerinden çıkış ayarını değiştirebilirsin. (klon / 2. ekran / yalnızca 2. ekran şeklinde)

evet iyi bir şeydir. start-up'ın para bulduğu, daha da hızlı büyüyeceği anlamına gelebilir. ya da sadece sahibi zengin olmuştur.

ikisi de iyi.

Anlaşmaya göre olur o. Start-up'ın tamamını bi kurum alıp sizi siktir edebilir, start-up'ın tamamını satın alıp sahibini veya sahiplerini CEO vb görevlere atayabilir, Start-up'ın tamamını alıp sana bi miktar nakit artı ana şirketten hisse verebilir. Olabilir de olabilir.

Her zaman iyi olmayabiliyor, bazen büyük şirketler startupları kendine tehlike olarak görüp de satın alabiliyor, microsoft ve google çok yapıyor onu mesela. Ama genelde startupların amacı satılmak olabiliyor. Çünkü başlangıçta çeşitli yatırımcılardan bol bol para topluyorlar ve bu yatırımcılar yatırımlarının dönüşünü görmek istiyor, startupın satılması da bunu en kolay yoldan sağlıyor.

bunu ben tam oturtamadım. o zaman çok büyük bir başarı gibi gelmiyor. güzel para ama çok manevi açıdan bir başarı değil gibi. sonuçta sadece mark zuckerberg, bill gates alsın diye bir ürün üretiliyor.

sonuçta ne bileyim bir şirketin amacı büyümek ve kar etmektir. farklı bir işe girersen satarsın çıkarsın. ancak tamamen başkasına satmak için girişmek ilginç geliyor.

@hknty: "bir şirketin amacı büyümek ve kar etmektir." şirketin el değiştirmesinin bununla ilgisi yok. el değiştiren bir şirket büyüme ya da karlılığını değiştirmez, sadece sahibi değişir. İki farklı şey bunlar, birbirine karıştırmamak lazım.

GitHub 7 milyar dolara satılınca para sahiplerine gider. Ve GitHub çalışmasına aynen devam eder.

Se arabanı başkasına satınca, araba aynen çalışmaya devam etmiyor mu?

Startup kurucularının bir ton fikri oluyor. Birini parlatıp satar, diğerini hayata geçirir. Zaten bir kez bunu başaran birisi başka bir fikrini o aşamaya getirmekte zorlanmaz.

@babilbaligi yok şu sorun. tabii şirket büyümeye devam edecek ama sahibi neden satıyor büyüyecekse? büyümeyecekse stratejik alımlar haricinde almak da saçma. ve ilginç olan tamamen en baştan ilerde satarız düşüncesiyle kuruluyor birçok startup.

@hknty: 250 milyon dolar nasıl bir para senin haberin var mı? zaten akıllı bir yatırımcı şirket sahibini Ceo olarak şirkette tutar, yine büyümeden payını alır. yine aynı işlerin peşinden koşmaya devam eder.

ama aynı zamanda devasa bir paraya ve dev şirketlerin imkanlarına sahip olarak devam eder.

Kesinlikle iyi bir şey. Startup kurucuları zeki ve çalışkan adamlar oluyorlar. Bir sonraki fikirlerini inşa etmek için ellerinde nakit para olması kadar güzel bir şey yok.

@babilbaligi asıl sorun 250 milyonun büyük olması zaten. özel durumlar haricinde bu tarz paraların ödenmesi garip geldi. eğer o parayı tekrar kazandıracak karlıysa neden satıyor? 3-5 daha bekler 250 milyonu kendi kazanır. kazandırmayacaksa da bir şirket neden 250 milyon dolar ödesin?

onun dışında facebook'un whatsapp'ı, instagram'ı alması gibi stratejik durumlar farklı. burada kar etmekten ziyade farklı amaçlar var.

hayir degil.

girisim satilinca rekabet edecegi buyuk bir rakibi olmayacagi icin yenilik yapmayi birakir, siradanlasir. inovasyon yoksa o girisimin ne anlami kalir?

ben start-uplarin satilmasina karsiyim. apple ibm'e satilsaydi simdiki apple olur muydu? imkani yok. ya da facebook satilsaydi?

satmayiniz efendim. benim girisim anlayisimda satmak yoktur.

ben satılıp satılmaması duruma bağlı diye düşünüyorum. yani büyüyemeyecekse satılabilir bence. ya da instagram gibi stratejik alımlar yapılabilir. ama baştan sırf satmak için kurmak garip geliyor. bir de satmanın başarı olarak görülmesi garip. yemeksepeti, peak games satılınca ortada bayram havası oluştu. yani neden bir facebook çıkartmaktansa şirketi facebook'a satmakla övünüyoruz değil mi?

medium.com

Kablosuz modemde farklı bir kanal ayarlamayı deneyin.

kanalı değiştirmeye çalıştım. wifi analyzer diye bir şey indirdim. 8 numaralı kanalı kullanıyormuş. o da bu çevredeki en yüksek kanal. başka bir nedenden dolayı olabilir mi? çünkü kablolu modem takınca baya hızlı.