şimdilerde nasıl oluyor bilmiyorum ama benim zamanımda eğitim neredeyse tamamen yds üzerineydi.
o zamanlar ilkokul ve ortaokulda öğretilen ingilizceden hayır gelmiyordu, o yüzden bölüm seçilen ilk senede ingilizceye neredeyse en baştan başlanıyordu. çünkü herkesin temelini aynı varsayamıyorsun.
ben bölüm seçtikten sonra 1 kere bile matematik, fizik, kimya, biyoloji dersi görmedim. ilk sene coğrafya vardı, sonraki 2 sene o da yoktu. ağırlık ingilizce, ingilizce dersleri 2'ye ayrılıyordu. biri okuma yazma, biri grammar. 2 sene almanca gördük, son sene almanca dersinde yds deneme çözüyorduk.ayrıca türkçe edebiyat ve dil bilgisi dersi vardı. tarih vardı, felsefe ve sosyoloji vardı. bi de din, vatandaşlık, beden falan oldu ara ara.
ağırlık ingilizce, sonra da türkçe edebiyat ve grammar derslerindeydi yani.
biz son senenin ilk dönemi haftada 1, ikinci dönemi de neredeyse her gün yds çözüyorduk. yani son seneye kadar öğrenme işini halletmiştik, arada derslerde abidik gubidik kimsenin kullanmadığı kelimeler, yapılar görüyorduk. ama hiçbir zaman konuşma ağırlıklı dersimiz yoktu, muhtemelen bizim ingilizce zümresindekilerin konuşma pratikleri olmamasından dolayı. tamamen yds odaklı çalıştık, 32 kişinin yarısından fazlası 80 üstü net yapmıştı, full çekenler de vardı 3-4 tane. o zamanlar 100 soru vardı tabii.
dil öğrenmenin fazlası olmaz, ingilizcesi b2 altı olan kimseye de 1 sene hazırlıkta ingilizceyi tam olarak öğretemezsin. dil öğrenmek sonu olmayan bir uğraş, nereye kadar öğrenirsen dili tam olarak bilmiş oluyorsun, burası da muallak. o yüzden kayıp değerlendirmek anlamsız çünkü ingilizce ile daha çok haşır neşir oluyorsun.
daha efektif kullanılabilir mi, evet. mesela ikinci dil genelde öylesine anlatılır okulda. çok baba bir okul değilse ya da alman, italyan, fransız lisesi değilse ikinci dil çok kenarda kalıyor.
0