ellerini ceblerine soktuğu için olabilir mi? hani pamuk eller cebe hesabı.

Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur. Askerde bir arkadaş vardı, her gece ayaklarına krem sürerdi. Marangoz, demirci, inşaatçı değilseniz zaten nasırlaşması zordur parmaklarınızın ve ayalarınızın. Bunun dışında kremidir, yağıdır, losyonudur, sürekli kullanırsanız sonuç alabilirsiniz.

Agır isle alakası yok.yıllardır her boktan isi yapan benim ellerim pamuh gibiyken bazı hanım kızlarının ellerinin katır toynagıgibi oldugunu goruyorum. genetik bir faktor..

arkadaşım kemalin de ellerinin pamuk gibi olduğunu farketmemle iyice sinirlendim.çocuğun ellere dokunmak için fırsat kolluyorum galiba genetik üzgünüm:(

zati herşey genetik

norveç te balıkçılık yapıyordur.

(bkz: norveçli balıkçılar )

asıl nedeni deri kalınlığıdır. bazı insanların derisi kalın bazılarınınki incedir. ve bu onların genetiği ile ilgilidir. hatta %100 olmasa bile teni yumuşak olan insanların derileri ince olur diyebiliriz ve tüm vucudunda da çatlamalar sıkça görülebilir.

ellerimi opmeye doyamayan kizlara gore de dogustanmis buna kanaat getirmisler...

doğal olarak
(bkz: otostopçunun galaksi rehberi)
(bkz: dan brown)

(bkz: ince memed)

örneğe uymadı ama seri olması açısından değerlendirilebilir.

spinoza-ethica

şu sıcak yaz günlerinde mayışmayı engelleyecek bi başyapıt çok ciddiyim

ursula le guin, tüm kitapları :)

ince memedi okumştum otostopçunnu galaksi rehberine yarın başlıyorum:) illa seri olsun demedim "bi kitap ismi veya serisi" dedim:)

teşekkürler öneriler için:)

alacakaranlık serisi olabilir.. vampirler falan..

@zombikanı ethicayı da alıcam yarın bakalım:)
@kediebesi en sevdiğin bir ve ya 2 kitabını söylersen sevinirim:)
@pongiyen alacakaranlık ı pek sevmedim ya ben ama yine de teşekkürler öneri için:)

Adam farwer olasılıksız

1984 ve hemen arkasına hayvan çiftliği muhteşem olur..

son tapınak şövalyesi.

ihsan oktay anar. *

ben bir de yaşar ne yaşamaz'ı okudum çok keyif aldım. her gece merakla açtım kitabı. bu tür komik kitaplar da yazın iyi gider. zoşçenko var mesela bulabilirseniz bir kitabını.

panait istrati okuyun nolur, yalvariyorum, ehhe.
yani bir arkadas, bir sokak kizi, bunlar okunmasi gereken kitaplar.
niye kimse panait istrati okumuyor yeaa :(

amin maalouf un kitaplarini tavsiye ederim.

yerdeniz büyücüsü ile başlayabilirsiniz.

Buket Uzuner-Kumral Ada Mavi Tuna (Duygusal)
Adam Fawer-Olasılıksız
Jean Christophe Grange-Kurtlar İmparatorluğu

(bkz: erguvaniler)

Dan Brown'un kitapları oldukça sürükleyiciydi ama ben en çok Adam Fawer'ın Olasılıksız kitabını beğendim bir de jean cristoph grange 'in kitapları var fakat birini okuduktan sonra diğerlerinde katili tahmin edebiliyorsunuz...genelde polisiye türü verdim ama benim önerebilceklerim bunlar

ihsan oktay anar'ın tüm kitapları.

bitmeyen kavga-steinbeck
ademden önce-jack london
demir ökçe-jack london

Öncelikle Charles Bukowski tüm kitapları :)
Kumral Ada Mavi Tuna+1
Ayn Rand Hayatın Kaynağı
Uçurtma Avcısı
İtalyanca aşk başkadır

İhsan Okay Anar, büyücü (bkz: john fowles)

margaret weis'in dragonvarld üçlemesi olabilir mesela

Aydın Boysan - Şerefe :D

sindirim konusunu bilemem ama aldığın maden suyunda nitrit ve/veya nitrat oranının 0 (yazıyla sıfır) olmasına dikkat etmek gerekir. örnek olarak kızılay maden suyunda sıfırdır bu miktar

karizmaya büyük zararı var bence

bizdeki maden sularına CO2 basıyorlar. yeraltından o derece asitli çıkmasına imkan yok. asit de sindirime yardımcı olsa da boğazı tahriş edicidir diye düşünüyorum. meret sanki koladan daha asitli.

ben de bu kadar olmasa da baya maden suyu tüketiyorum, nil ablamız fena kafaladı bizi vallahi, beynimiz döndü..

o deil de maden suyu+taze sıkılmış limon işbirliği en iyi gazoz kola vesaireden daha iyi bence, şekeri kalorisi az hemide..

ecnebilerin su yerine maden suyu tükettiğini duymuştum bi yerlerde, kaynak popomdur ama..

böbrek taşı yapıyor diye duymuştum bir de her gazlı içecek gibi mideyi genişleyiyor çok yemeye sebebiyet veriyor.

aman tansiyonu olanlar içmesin mümkünse. hele sodyumu yüksek olanlar çok fenaymış. bence o nil abla'nın reklamında bu uyarının da geçmesi lazım.

polonya ve çek cumh. de normal su pek yok, su ile soda arasında bi tür soda var ve sürekli onu tüketiyorlar. zararı olsaydı onlara olurdu sanıyorum ki.
tabii türkiye'deki sodaların (arkadaşların da dediği gibi) bir şeyleriyle oynanıyor ya da bir şeyleri fazla yüksekse (asit, co2 vs.) bunlar bünyenize zarar verebilir.

@ zombikanı: karizmaya niye zararı olsun yahu? :)

günde 5 öğün kebap yiyen adamları anımsatan bi içki.nerde koli koli soda alan adam görsem ne yedin de sindiremiyosun be adam koş zıpla bi şey yap sindir derim ben.ama sana afiyet olsun.

aslında sindirim sorunu çektiğim için değil de, terle kaybedilen mineraller, ekstra serinleme gibi sebeplerden içiyorum ama tabi öyle de görünebiliyordur. :)

maden suyu bobrek tasi yapmak bir yana, eger normal calisan bir bobreginiz varsa onun daha saglikli olmasina yardimci olur. yetiskinlerin su yerine maden suyu icmesi oldukca tavsiye edilen bir harekettir, simdi usendim ama guzel kaynaklar bulabilirim cok istersen.

icinde asit falan yoktur, o dilimize kola gibi aci gelen sey karbondiyoksittir. sindirim tembelligi ile de dolayisiyla alakasi yoktur, sindirime herhangi bir sividan fazla yardimci olmaz, bu sebeple tembellikle falan alakasi yoktur.

mide genislemesi olayi zaten hurafedir.

ancak ictigin maden suyuna dikkat edeceksin, denildigi cok iciyorsan gibi nitriti mumkunse sifir olacak. ayrica maden suyu diye aldigin seyin "soda" olmamasina da dikkat etmek gerek, turkiyede ozellikle soda ve maden suyu ayni anlamda kullaniliyor, fakat ecnebilerde soda malum sekerli gazli icecek, maden suyuyla alakasi yok haliyle.

iciniz iciriniz, saglikli bir insan icin su yerine kullanmakta bir sakinca yoktur, faydasi vardir. ictigi seyle karizma yapmaya calisacak kadar problemli kisileri de gormezden geleceksin haliyle...

ilerde ciddi mide sorunlari yasarsin o kadar cok icilmez.
bunlarin labaratuvar tetkiklerine de pek tamah etmeyin.
en iyisi beypazaridir.
amma koladan iyidir su ile karistirarak icmen daha iyi olur.

Su tüketiminizi azaltırsanız taş oluşmasına sebebiyet verirsiniz. Soda içtiğinizden daha fazla su tüketmelisiniz ki taş oluşmasın. suyu buz gibi ve içine bir dilim limon atarak içmeyi deneyin. belki işe yarar.

soda içip mide sorunu yasayan bi insan evladı bulun getirin yahu. ne kadar acayip hurafeler var. yok mıdeyı genısletırmıs fln fln. plastık heralde mıdenız ?

kurukafa cok nefis anlatmıs tek tek. tas olayı da gayet yalan. mınerallerin fazlası kemıklerde depolanır o da olmuyorsa direk idrarla atılır. budur baska da bi yerde birikmez. yedigini ictigini temız tuket tas için.

@kurukafa
@bryan fury

"icinde asit falan yoktur, o dilimize kola gibi aci gelen sey karbondiyoksittir."

demişsin güzel arkadaşım da, CO2 nin yani senin tabirinle karbondiyoksitin asidik özellikte bir gaz olduğunu suda çözündüğünde iyonlaştığını ve PH skalasında suyu asit tarafına doğru kaydırdığını bilmen gerekirdi.

koladaki asit de CO2 dir, maden suyundaki de hatta biradaki de. hepsine sonradan basılır ve boğaz-yemek borusu için tahriş edicidir.

eyke, ciklama icin tesekkurler. asit denilince genelde insanlarin "hidroklorik asit" falan gibi hardcore asitleri "her seyi eritip bitiriyor hocam" tadinda gozunde canlandirmasina binaen dedim "asit falan degil" olayini. belli ki isin kimyasal kismini benden iyi biliyorsun yoksa, tesekkur ediyorum.

dogal maden suyu zararli degil ama su da icsen daha iyi olur, bir de soda adiyla satilmayan yapay maden sulari da var sanirim, ona da dikkat etmek lazim.

bu arada yalan borcu varsa boynuna, istanbul tip fakultesi hidroklimatoloji bolum baskani prof. dr. zeki karagulle'den alintiliyorum:

"Burada büyük bir kavram kargaşası yaşanıyor. Türkiye'ye maden suları ilk geldiğinde yani 80 sene önce, bunlar Amerikan menşei olduğu için soda diye adlandırılmış. Soda yapay bir Amerikan içeceğidir. Çeşme suyuna bikarbonat atılarak yapılan bir çeşit sudur. Türkiye'de de soda var ama maden sularının çoğunu da biz yanlışlıkla soda diye biliyoruz. Maden suyu son derece yararlıdır ama soda bu kadar yararlı değildir. Amerika'daki araştırmalar sonucunda, sodanın kalp hastaları için zararlı olduğu açıklanıyor. Türkçe`ye öyle çevrilip açıklamalar yapılıyor. Maden suları da zararlı damgası yiyor. Halbuki maden suları kalp hastaları için ilaç gibidir, çok yararlıdır. Hipertansiyon hastalarına soda kısıtlaması getiriliyor ama maden suyu tüketimi öneriliyor. Maden suyu, yüksek tansiyona yararlıdır. Benim önerim; her öğün bir şişe maden suyu içmenizdir. Sabah, öğle ve akşam bir şişe maden suyu içme alışkanlığı edinin. Günde 2 litre sıvı tüketeceksek bunun en az bir litresi maden suyundan olmalıdır. Mineralli suyu bu miktarlarda içtiğimizde, sağlıklı bir böbrek fonksiyonunuz varsa bize hiçbir zararı olmaz. Tam tersine yararı vardır. Eğer taş sorununuz varsa, maden suyu bunun çözülmesini sağlar. Sanılanın aksine taş oluşumuna yol açmaz. Maden suyunun içindeki kalsiyum en az süt kadar yararlıdır. Öyle ki; bir gram kalsiyum tabletinden tam 3 kat daha yararlı olduğunu söyleyebiliriz."

peki dostlar hangi markalar candır, hangi markalar rerörerödür?

kızılay ve sırma nın tadı guzeldi.

prof. dr sıddık ülgen ise maden suyu ve hipertansiyon için şöyle söylemiş: www.habervitrini.com

alkolun ne gibi ektileri olabilir bilmiyorum ama aşırı alkol alırsan disinden yayılan kokuyla kusman olası...

Dis hekimine alkollu gidilmez :)

Hatta gitmeden onceki gun bile icmek dogru degil. Kanda alkol bulundugu surece dis hekiminin uyusturma islemi zorlasir, kanal tedavisini iliklerinize kadar hissedersiniz.

alkollü gitmeyin, hekim de insan ve sarhos bir kişiyle ugrasmak zorunda değil acıkcası.devlet hastanesinde günde 50 hasta ya da fazla kişiye bakıyordur üstüne bir de alkollü birinin olması tuz biber eker:)
hastanelerde sterilizasyona dikkat edilir temizdir o aletler, her hastada yeni takım alırlar zaten.siz de dikkat edin, süpheniz varsa sorun.ama dedğim gibi sarhos gitmeyin adamların basına iş cıkarmayın

jetokain! sıkıntı yapar,
normal bildiğin dişçiler sanki sıfır alet mi kullanıyorlar? bulaşık suyunda yıkayıp etüve atıyorlar, paketleme kısmında çok sıkıntı oluyor asıl mikrop oradan kapılır. ama devlet hastanesi sağlamdır. 1 saniyede steril diye bir şey yok zaten, paketleme sistemleri de iyidir. dişçiden temizdir merak etme.
geçmiş olsun bu arada.

doktor uyuşturuyor ki zaten. alkol uyuşmanızı engeller bence.
hem o aletleri alkolde falan bekletiyorlar, paniklemeyin.

ben paniklemeye çoktan başladım.operasyon esnasındaki acıyı geçtim sonrasını düşünmeye başladım.hepatite geçtim.ayrıca öyle beklettiklerini de sanmam nası bi bekletmeyse 10 sn bekletince her şey mis gibi mi oluyor.nerde bekletiyolar ben görmedim o aletleri o sıvıları yarın sorcam

sıvıda bekletilmesine gerek yok aletlerin.otoklav denen aletler var sterilizasyonu bunlarda sağlarlar.devlet hastanesi ise zaten bunları görmezsiniz, hemşirelerin oldugu bölmede olur bu aletler, hemşireler mekanik temizlik yapıp aletleri otoklava atarlar.hekim temiz alet alır, sterilizasyona verdiği aletin cıkmasını beklemesine gerek yok yani.alet tek hastaya yetecek kadar yok ki fazla fazla var.

bi şey gördüm 3 tane herkesin ağzına girdiğinden eminim bi yere bağlıydılar ve ordan çıkartılıp temizlenmesi için zaman gerekli gibi geldi bana ama 3 dkda bir hasta alıyolar nası iş bu.

aeratördür o.uclarındaki frezleri değiştirilir.evet en sağlıklısı her hastada o aletlerin değiştirilmesi ve sterilizasyona atılması ama devlet hastanesinde o iş hayal ki en iyi diş kliniğinde bile rastlanmaz.
dezenfektan sıkılır hastalar arasında bu da hbv ve hıv i inaktive ediyor zaten

çok sağol keah içim rahatladı en azından bi şeyler sıkıyor olmaları bile huzur verici:)

o aeratör denen aletler oldukca hassas aletler, her hastadan snra sterilize etmek hele ki devlet hastanesinde tam hayal:)aeratör kaynaklı olarak hıv ve hbv bulasması ile alakalı olarak bir yayına rastlamadım ben şimdiye kadar, içiniz rahat olsun.dediğim gibi dezenfektan yeterli oluyor.tekrar söylüyorum alkollü gitmeyin:)geçmiş olsun

bi de dişim sallanıyo (tutup sallayabiliyorum bayaa) ama doktor yaşın genç çekmeyelim 4-5 yıl idare edersin ,sinirlerin açılırsa özele gitmen gerekebilir dedi bana.ne demek şimdi bu sinirlerim nasıl açılıcak açık açık başka doktora mı gidicem anlamadım ki?

muayene yapacaksak ücret talep ederim:P
saka bir yana doktorun anlatmak istediği dişine dolgu yapayım derken eğer pulpa acılırsa dişinin kanal tedavisine ihtiyac duyabileceğidir. ama kanal tedavisini de devlet hastanesinde yapmaları lazım, doktorun niye böyle birşey dediğini anlamadım acıkcası.

icip git bence karizmatik olursun baya.

sarhoş olmadan gidin. çakırkeyf falan. hekime de yazık yani. ben olsam sarhoş adama tedavi uygulamazdım. ama sizi rahatlatacaksa 2 tek atın. yeter ki sarhoş olmayın. yani en azından ben öyle yaptıydım. yoksa o koltuğa oturamayabilirdim. hatta net söylüyorum;oturmazdım. her türlü ameliyatı oldum ama ağız bambaşka bir olay.

acaba alkol kanamayı arttırır mı ki?

aslında sözün çıkış amacı o. çünkü türklere göre genelde kadınlar çalışmaz ya(güya).
ama hayatından kimse memnun değil o yüzden farketmez :D

yok o öyle diil
şimdi şöyle oluyor iyi şans vardır kötü şans vardır biliyosunuz.burda erkekğin hangi şansı kastettiğini bilemiyoruz.

1- Başlığın doğrusu "Ben de şanslı olsam kız doğardım" olacaktır.
2- Ataerkil bir toplumda yaşıyoruz ve bütün sorumluluk erkeğin omuzlarında görünüyor. İşin aslı öyle olmasa da kadın sadece evde oturup hazıra konan yiyicidir bu bakış açısıyla. Bu nedenle bu söz söylenir genelde.

Bir de şu var; bu söz genelde başarısız ilişki deneyimleri sonrası söylenir. Yaşadığımız toplumda ilişkilerde av-avcı konumu kadın-erkek olarak sıralanır. Avcı kadın olunca avını parmağında oynatır, istediğini yaptırır. Güzel bir kız tabiri caizse bütün erkekleri maymuna çevirebilir. Erkekler bu yeteneğe imrenmektedirler. Olayın aslı "Bütün kızlar peşimden koşsun, ben istediğimi seçeyim"dir.

Edit: Haklısın, ben çok hızlı okuyorum bu aralar.

emek harcamayıp çok şey kazanmakla ilgili.

seninde bahsettiğin gibi çok güzel ve omurgasız kızlar bu dediğimi elde edebiliyor.

Üniversitede kiralık ev ararken "Bayan öğrenciye..." ilanlarını gördükçe arkadaşın ağzından hiç düşmezdi bu kelam.

bilmmen neyim olacağına fındık kadar şeyim olsa gibisinden sözlerde aynı amaçla çıkmıştır.

Sevgili @ataturkiye; başlığın doğrusu başlığın olduğu gibi. Bu laf; "bende şans olsa.." filan diye giden laf. Sanırım hızlı bakmışsınız.

Soruya cevap verecek olursam yazdıklarınızı okudum ve bence haksızsınız siz olm! O cümle, çalışmadan yaşamak, evlenip erkek parası yemek vb gibi olaylara göndermede bulunmaktan daha çok "bütün erkekler kızların peşinde", "bütün dertleri erkekler çekiyor(aşk mevzularında)" gibi anlamlara plase yapmak amacıyla kullanılır.

Zaten bende şans olsaydı kız doğardım ve kız olsaydım kesin orosp.. filan diye giden lafla da uzaktan akrabadır.

Bir de geçen gün bir cevap yazmıştım onu bir moderatör silmiş hazır cevap vermişken yazayım: Bence kendisi normalde gerizekalı değil ama uyku sersemi filandı sanırım.

toplumun kızdan ve erkekten bekledikleri arasındaki uçurumu düşünün anlarsınız. bir kızın zayıf olması ve oturmayı kalkmayı bilmesi genellikle süper hatun olarak anılması için yeterli olmasdına rağmen bir erkeğin süper erkek diye nitelenmesi için kimlerle kıyaslandığını sdüşünün. iş, aşk, para, görgü, tip, kültür...vb zilyon tane konunun hepsinde birden virtüöz olmamız bekleniyor beğenilebilmek için.

edit:(bkz: erkek/@princess carya)

Eğer ortada bir sevişme olacaksa buna kız karar verir. Olay bundan kaynaklanıyor. How I Met Your Mother ve Coupling dizilerinde biraz değinilmişti.

gelecegi dusunmek.

insanın hayattaki başarı tanımına, hedeflerine göre değişir bu.

misal ben dersleri minimum puanları alabilecek şekilde geçtim, bazılarını birkaç seferde geçtim. dersdışı başka şeylere odaklandım, çünkü başarı tanımım farklıydı. derslerin benim hedefime etkisinin olmayacağını düşünüyordum.

hedefi farklı olanlar da derslere deli gibi kasıyordu...

yani bence sen otur düşün, bu dersler senin gelecek yaşantın da önemli mi, kariyerine faydası olacak mı, not ortalaması gelecekte kariyerine etkisi olacak mı, tüm bunlara göre işte ya deli gibi çalış ya da minimum gerekleri yerine getir, başka yönlerini geliştir.

ben hiç motice olamayan odaklanmayan biriydim hala öyleyim ve içler acısı bi haldeyim kimseye tavsiye etmiyorum ne yapın edin motive olun diyorum.yani kaybedenim

dün öss'ye hazırlanan bi arkadaşa da söylemiştim. şu sınav bitsin kralsın be oğlum tadında yaklaşıyorum kendime. kpss'ye hazırlanıyorum ben de ve işe yarıyor.

o dersi bir sonraki sene tekrar alma, hatta 1,8 ortalamanın altında kalıp sınıf ya da dönem tekrarı yapma ihtimalleri ben oldukça motive ediyor:))

dostlar peki geleceği düşünmek motive etmiyorsa ne yapıyorsunuz? misal ben okulu atılmadan bitirebileceğim bile garanti değil ama hala masa başına oturamıyorum. tabi çalışmadığım için büyük moral bozukluğu üzüntü oluyor ama genede çalışamıyorum varmıdır ekstradan bi motive yolunuz

valla hiç uyumadan çalıştığım olmadı zamanında. ki ömrü hayatımca duyabileceğim en saçma çalışma şeklidir kendisi. öyle günü gününe çalışma olayı zaten olmaz üniversitede.
ben sınav haftasına bir hafta on gün kala sınav tarihlerine göre bir plan yapar kağıda yazar asardım. her derse dersin ağırlığına göre 1-2 3 er gün verip kampa girerdim.
hiç üzmedi beni bu yöntem.
plan motivasyonu sağlar. bir de taze çay bence:)

ha ko götüne nasıl olur? zaten düzenini kurmuşsan, iş yapmaya, çalışmaya başlamışsan okulun uzamasında mahsur yok bence. hatta şu an bakıyorum da öyle bir durumda okulu bırakmakta bile mahsur yok. ama bu seçeneğin işe yaraması ihtimali kişisel yeteneklerine güveninle orantılı.

megafon

hadi ya megafonmuymuş..

ekşi duyurunun eski versiyonlarından birinde kocaman kocaman vardı bu.

www.uydunet.net

kablo tv üyeliği de gerekmiyor bildiğim kadarıyla.

kablo tv uyeligi mecburi ne yazik ki.

Uydunet hizmetinden Kablo TV olmadan faydalanabilir miyim?
Hayır faydalanılamaz. Uydunet Kablo TV sahibi müşterilerimize sunulabilen bir hizmettir.

www.uydunet.net

o ne kadar peki ?

aylık 7lira

eğer uydunet gibi bir imkanınız varsa adsl den çok daha avantajlı gelecektir. çünkü aylık 18lira internet'e 7lirada kablo tv ye toplamda 25lira öderken(ki bunlar taahütsüzdür) adsl gibi sizi bağlayan bir anlaşmaya ayda en az 29lira vererek sadece internet imkanından faydalanırsınız. ayrıca uydunettin bağlantı hızlarında sınırlama olmadığı için en yüksek download hızlarıyla dosya indirirsiniz.misal adsl in 512 lik hızıyla 40mbhs yi geçemezken uydunet le 58 i rahat görürsünüz..

evet kablo tv+net ücreti olarak ödeniyo. misal ben 512 sınırsız için aylık 24 ödüyorum(üstüne tv de izliyorum). gayette memnunum tavsiye ederim

@esin: kullanılamaz. uydunet taksitle modem veriyor bağlattığınızda. ya da siz kendiniz bir kablo modem alabilirsiniz. tabi ikiden fazla bilgisayar ile bağlanmak için bir de router almanız lazım.

damn zor bir durum gibi . 28 yaşındaki adamla senin beklentilerin çok farklı olucak bence ayrıl

ama bunu şimdi aşmazsam hiç aşamam yaş alıp başını giderse kedili kız kurusu olursam diye aklımdan binbir düşünce geçiyor =)

ablacım olmazsın merak etme ama 28 gerçekten büyük sen ilk atışları bence yaşıtlarınla denemelisin. kız kurusu olurum diye merak etme hiçbir kadın çirkin degildir.

hani diyorum azıcık cilve yapsan tavlanılmayacak erkek yoktur

yahu sakin biraz=) evet yaş farkı biraz fazlaymış ama hoşlanıyorsanız birbirinizden devam ediniz. ha yaşıtlarınla yaşamışsın bazı şeyleri ha kendinden büyük birisiyle. tek dezavantajın erkek arkadaşının senden cinsel konularda fazla beklentili olması olabilir bazen (öyle biri de olmayabilir gerçi, yani işleri aceleye getirmeye=)) zaten böyle bir durum olduğunda sana itici gelecektir; işte ondan sonra rahatlıkla ayrılırsın..

28 yaşındaki kişinin ihtiyaçlarıyla sizinki oldukça farklıdır. tahminimce şuan "kedili kız kurusu" olma korkunuzdan dolayı bu kişiyle çıkıyorsunuz, ve yine tahminimce uyumunuz da pek önemli değil size göre.

sizin bir ikiziniz ben 17-18 yaşındayken beni bulmuştu. bir sene sonra beni 29 yaşında birisi için tekmelemişti. sonuçta bir sene sonra bir kedi alıp yaşı yaşına huyu huyuna uygun birisiyle mutlu mesut bir hayat yaşamaya devam etti.

yaşınıza uygun birisiyle devam etmeniz sizin açınızdan daha iyi olur. 28 yaşındaki kişinin sizden istekleri beklediklerinizden fazla olacaktır.

not : "kedili kız kurusu" türü bana gayet çekici gelmiştir. o türü fazla küçümsemeyin, onların havası bir başka oluyor. yerim.

e ama sen sevgiline karşı neler hissettiğinden bahsetmemişsin ki...buradan ayrıl-kal öyle diye yorum yapacak bir durum yok ortada.

ne kadardır berabersiniz? eğer çok yeni değilse neden bunları konuşacak kadar yakın hissetmedin kendini? bir de gerçekten ona karşı ne hissediyorsun? bunları düşün biraz bence. 8 yaş fark da atla deve değil ayrıca. ama sen 20 değil de 25 olsaydın biraz daha farklı olurdu durum.

tarantino durum bence yaş farkı evet ama birde kızın daha önce flört deneyiminin olmaması.

ona aşık değilim zaten daha çok yeni, birbuçuk ay oldu, ama kız kurusu kalmak korkusuyla da birlikte değilim. yaşıtlarımla anlaşamadığım kadar iyi anlaşıyoruz, birşey anlattığımda saçmasapan hehöhe boşversene kızım salla yaaaa babuş gibi acaip yorumlar değil düzgün cevaplar alabiliyorum =))) mutlu olalım istiyorum, o da mutlu olsun istiyorum.. bu sorunu onunla aşmak istiyorum yalnızca nasıl aşarım bilmiyorum konuşursam ne söylemem gerekir bilmiyorum.. "bu devirde? yok artık!" gibi birşey söylemesinden çekiniyorum. sizin bu konuda ne düşündüğünüzü merak ediyorum..

yürümez bence...
niye hemen açıklayayım..
siz ilkokula giderken o liseye başlamış... sizin çocuklukta yaşadığınız her şeye yabancı olacak, siz ortaokuldayken üniversitede okumuş onun gittiği yerler, sevdiği şeyler, yetişme anlayışı çok farklı...
her şeyi geçtim sizinle sırf gençsiniz diye de birlikte olmak istiyor olabilir... bu çağları afedersiniz erkeklerin kimi götürsem kardır, evlenmekten korkuyorum çağları aynı zamanda...
bu adam için değmez bence... yaşına uygun biriyle birlikte olsan daha süper

yaşıtım biriyle olsam da ona bunu nasıl söylerim bilmiyorum ki. bizim jenerasyon öncekilerden daha fena ortaokuldan başlamıştı millet birbirini götürmeye =))) yaşıtım birine bu sorunu açıklamak daha güç bence

evet sizin yaşınız sevgili edinilecek, ilişki kurulacak yaşa gelmiş bu doğru ama buna adapte olmak ve tedirginliklerinizi aşmak için yaşanacak ilişki bu değil. 28 yaşında biriyle değil. bu şekilde çok daha fazla zorlanır ve çok daha zor aşarsınız. yaşıtınız biriyle yaşayacağınız bi ilişki adaptasyon süreci için çok daha uygundur. hemen hemen aynı şeyleri keşfedip öğreneceksiniz o zaman çünkü. bence pek sağlıklı bir ilişki kuramazsınız böyle. hatta sağlıksız bir ilişkiyle daha da güven kaybedip, yıpranıp yaşınız 25e filan geldiğinde şu anda olduğunuz noktadan daha geriye düşme ihtimaliniz var.

ohoo 1.5 ayda sen ona notunu vermişsindir zaten :) ilk ilişki önemlidir. çok da değildir aslında bir açıdan. şurda sorsak kadın veya erkek "ilk ilişkiniz nasıldı?" diye, kaç kişi "ohoovvv süferdi" diye anlatır merak ediyorum (okuyanlar anlatmasın, konu başka yerlere sapmasın:) bunu o aşamayı geride bırakmış biri olarak söylüyorum tabi...

ama senin durumunda küçümsenecek bir şey yok. ilk kez 10'lu yaşlarda seks yapanlar çok mu şey kazanmıştır acaba? ya da 20'li yaşlarında yapanlar çok mu şey kaybetmiştir?

o senden yaşca büyük olduğundan senin bocaladığın konularda seni rahatlatıyordur, hayat tecrübesi senden fazladır, doğrudur. ama biriyle seks yapmayı düşün ya da düşünme, eğer aşık değilsen, sevgili gibi sevmiyorsan, zaten onunla arkadaş olarak kalsan daha iyi.

o sizin jenerasyonu da öpüyorum ayrıca. aceleniz ne lan? hepsi değil ama bir kısmı pişman olacak 30 yaşına gelip de "oha lan 86 kişiyle yatmışım" dediğinde :)

mesajın sonuna gelmeden önce "ama hermafroditim" gibi birşey çıkacak zannettim, öyle bir yazmışsınız ki.

Ne var bunda? herşeyin bi ilki var ve ilk olan özel olmak, hayatınızın erkeğiyle yaşanmak zorunda diye bişey yok, öyle olsa herkesin sevgili hanesinde "1" yazardı. Anladığım kadarıyla ilişkinin gidişatına dair bunun dışında bir kaygınız yok, anlaştığınızı söylüyorsunuz. Doğru düzgün konuşun, bunda utanılacak hiç ama hiç birşey yok. Ben 20 yaşındayken yaşıtım olan arkadaşlarımın birkaçı hariç tamamı bakireydi.(çok da özgürlükçü bir çevredeydik) Hani kuşak farkı falan, belki artık cinsellik daha erken yaşanıyor ama erkek arkadaşınız da benim yaşıtım olduğuna göre onun "yok artık" diyeceğini zannetmiyorum. En fazla bakire olmanızdan dolayı kendisine sorumluluk yükleneceğini düşünebilir, bu konuda da onu rahatlatabilirsiniz sanırım tabi sizin de ilk seviştiğiniz insanla evlenmek gibi beklentileriniz olmadığını varsayıyorum.

Bir de neden ilk cinsellik deneyiminizi "aşılacak bir sorun"muş gibi görüyorsunuz ki? Ayaklarınızı yerden kesmesi ihtimali ne kadarsa fiyaskoyla sonuçlanma ihtimali de o kadar.

28 yaşında bir kadın olarak yazıyorum, 20 yaşındayken cinselliğe bakışım ya da ondan beklentilerim neydiyse bugün de o. diğer arkadaşların "28 yaşında erkeğin beklentileri"nin çok farklı olacağını söylemelerinin sebebini hiç anlayamadım bu yüzden. Herkesin beklentileri birbirinden farklı olabilir, bunun yaşla ilgisi yok. Yaşamadan bilemezsiniz kimin beklentisinin ne olacağını.

Bir de cinsellik de dahil kendi herhangi bir eyleminizi "karşınızdakini memnun edecek birşey" olarak düşünürseniz sizin memnun olma ihtimaliniz çok azalır. Sizin deneyiminiz yoksa bu budur, kimseye bunun için hesap vermek zorunda değilsiniz. Sizi küçük ve acayip bulacaksa da bu onun sorunu. Yaptıklarınızı ve yapmadıklarınızı sahiplenin ve kimsenin karşısında ezilip büzülmeyin. Ve tabi cinselliği de ne kendinizi bir yükten kurtarmak ne de karşınızdakinin beklentilerini karşılamak için değil, sadece kendiniz bunu istiyorsanız yaşayın.

şuradaki "jugador" un yazısı ve bir-iki yorum hariç diğer bütün yorumları kınıyorum.. ve onlara laflar hazırladım.. :)))
adamı tanımadan, 3 - 5 satır yazı ile anlatılan bir duruma, çok rahatça "ayrıl ondan" diye yorum yapabilecek kadar umursamaz, geniş, düşüncesiz olanları ayrıca kınıyorum..

ben 24 yaşındayım.. sevgilim 19 yaşında..
(ben 28, sevgilim 20 yaşında olsaydı da bir şey değişeceğini sanmıyorum)

benim sevgilim de pek bir şey (hiç bir şey) yaşamamış daha önce.. ve böyle şeylere, ilklere çok değer veriyor.. ve ben de bunu anladığım günden itibaren hiç bir şey için zorlamıyorum onu.. (öncesinde de zorlamıyordum zaten).. ne zaman kendini rahat hisseder, izin verir, o zaman olur ne olacaksa.. sadece benim elimi tutması, yanımda olması bile beni deli gibi mutlu yapıyor..

aldatmak durumu da olamaz, karakterim değil, iğrenç bir şey.. (evet, bağladım ucundan sımsıkı, oturuyorum evde uzun zamandır.) çünkü çok seviyorum onu.. tam aradığım insan, hemen herşeyi ile..

belki bu 28 yaşındaki arkadaş da genel olarak böyle düşünüyor, benim gibi..
neden hemen "ayrıl ondan, yürümez bu" falan diyorsunuz ki.. bu kadar basit mi böyle şeyler yaa!!

bence iyice, "zekice" takip et onu bir kaç ay..
eğer gerçekten seni seviyorsa, "sadece senin" ise, devam et..
küçük bir ihtimal bu ne yazık ki.. ama belki öyledir..

yaşıtlarını denemen gerekli diyen arkadaşlara katılmıyorum. kendinden yaşça büyük biriyle ilişki yaşamanın faydaları da var halbu ki... absürt bir yaş farkı olmadıkça tabii.. ve bence aranızdaki yaş farkı pek de fazla değil.

faydalarına gelirsek; ilk olarak daha önce yaşamadığın şeyleri daha tecrübeli biriyle yaşamak daha sağlıklı olacaktır. ikincisi aradaki 8 senede muhtemelen daha fazla görüp geçirdiği için seni daha iyi anlayabilir yaşıtlarına göre... gene bir diğer önemli nokta senin yaşıtlarının aksine bazı şeylere doymuş olması da muhtemel. bu yüzden daha uzun vadeli bi ilişki olma ihtimali yüksek.

kimseyi yaşına göre genelleyemezsiniz, ilk sevgili için 28 yaş biraz fazla olabilir ama istisnalar olabileceğini, bazen imkansız şeylerden güzellikler çıkabileceğini unutmayın.

aa niye yüremesin.ikinizin de ihityaçları aynı rahat olun.düşünmeyin böyle şeyler 20 yaş bu boru mu be.merak etmeyin sübyan deilsiniz.ha 10 yaşındayken 20lik biriyle olsaydı pek şans vermezdin o ilişkiye

bende 28 yaşındayım ve kız arkadaşımla aramızda aynen sizde ki gibi 8 yaş fark var:) . yaklaşık 2 aydır beraberiz, ilk günler yaş farkını oldukça kafama takmıştım ama beraber daha çok zaman geçirdikçe insanın aklında pek fazla soru işareti kalmıyor. tabi senin bu düşüncelerinden kurtulmanda onun tutumuda önemli. bence bu konuyu onunla açıkça konuş.. evet ben öyle yaptım:)

manıtanın ilk olacagını soylersen o da kendısını sana uyduracaktır, hic oyle panıge endiseye gerek yok. bunca zaman konusup anlasabildigine gore de bunu da konusmanda fayda var.

ben de şaşırdım 28 yaşındaki birisinin beklentileri çok farklı olur laflarına. sanki 14 yaşında kız var karşıda. siz cinselliği 25ten sonra yaşanması lazım bir şey mi zannediyorsunuz. kafana göre takıl sana kalmış sonucu.

ama işte küçükken seyrettiğiniz çizgi filmler filan farklı olur, sen mavi o siyah önlük giymiş olur filan. yoksa bir fark olmaz hiç. adamın kişiliğine de bağlı tabi, yaşa değil.

beklentileri farklı ne demek ? apartman teyzeleri mi bastı yoksa burayı

e aşk böyle bişey zaten. bugün var yarın yok.

ayakları kokuyordur kesin

aşk iğrenç bi şeymş o zaman ben onun vampir dişlerinde gördüm bunu.gözümüm önünden ona aşık olduğum zaman dilimleri geçti o vampirliği görünce allahm aslına daha çok aşık olmam lazım vampir gibi adam ama niye böyle oldum ben vampirleri de severim üstelik hayır aşkın gerçek yüzü bu olamaz hayyyıırrr

ilk gülümsemesini gördüğüne göre daha taze pırpırdır o. muccuğu çaktığı anda auran açılmıştır, ya da çakran. uyu geçer.

aşkın da öyle çok bilimsel bi açıklaması yok ki zaten. operasyonel bi tanımı bile yok.

Kış güneşine aldanıp erken açan bitkilerin iki gün sonra hava soğuyunca soluvermesi gibi olmuş senin aşkın. (eksilen romantizme takviye yapayım dedim)

bence senin canın sıkılmış sadece...

(bkz: infatuation)

ulasabilecegini fark edince bitmis iste askin, bunda bir surpriz yok?

cinsel çekimin bir anda yok olması?

1.asik oldum
2.guzel gidiyordu
3.gulumsedi
4.askim söküldü

sanirim 5 dakika icinde oldu olaylar. bence akliniz size oyun oynuyor, ya da duygulariniz sapitmis. gercek bir asktan bahsedemeyiz burda.

aşık falan değildin..
aşk o kadar basitçe sönüverip uçacak kadar saçma bir şey değil..
aşk çok kompleks bir şey..

"yahu ne hoş çocuk" seviyesindeydi senin ona karşı hissettiklerin..

gülüp, kont drakula dişlerini gösterince de tersine döndü düşüncelerin..

ayrıca canın dayak istiyor...

aşk öyle bir şey değil be kardeş...
dişle götle bilmemneyle olmuyor.
hani evet bir anlık tiksinebilirsiniz ama aşk işte defolarına rağmen ve/veya defolarını görmeyerek kör körüne dalmaktır.
hele ki başlangıç evresinde :)

10 gündür aşıktım herhalde ama keşke uçup gitmeseydi en azından 1-3 ay daha aşık kalabilseydik.gerçekten yazık oldu ona da bana da.sürekli aşık bi tip deiliz nihayetinde.kolay bulunmuyo ha bi de ben ayhh ne hoş çocuk demem direkt girişirim banane "elalemin hoş ççocuklarından"

siz sevgiden bahsediyosunuz.aşıktım ben :(

hoşlanmak deniyor buna, kavramlar karışmış.

hoşlanmışsın sadece, yaşını bilmiyorum ama, henüz aşkı yaşamamışsın bence.

(izle: how I met your mother 4x24)

higher

şimdi internete bağlanmanın yolları vardır.. bu yolların da isimleri vardır..
*dial-up
*adsl
*fiber net
*kablo net
*uydu
vs. vs.

şimdi "adsl" ismi verilen internete bağlanma yolunda "telefon kalktı mı" demek; "matematik dersinden sayılar kaldırıldı mı, sayılar olmadan mı matematik dersi işleyeceğiz" demek gibi bir şey..

adsl tipi internete bağlanma şekli zaten telefon üzerinden olur..

ha mesala "fiber net" var.. bunda telefona, telefon hattına gerek yok..

edit: hah arkadaş, ayrıca alınan "sabit telefon ücreti"nden bahsediyormuş.. "adsl de sabit telefon zorunluluğu uygulaması" diyince ben de durumu bu şekilde sandım.. silmicem gene de bu cavabı :))

e ama böyle bi dava vardı adam kazanmıştı diye hatırlıyorm.bilmemek değil öğrenmemek

www.turktelekom.com.tr

yukarıdaki link adsl+telefon zorunluluğu ile ilgili değil, telefon sabit ücreti ile ilgili. o konuda ihtilaf ve yargı süreci devam ediyor, kesinleşmedi henüz.

o davalarla alakalı; adamın biri, bir şirkete dava açıyor sonra davayı kazanıyor, gazetelerde metrelerce haber oluyor. sorun şu ki; şirket kararı temyize götürüyor, üst mahkeme kararı bozuyor. işte buradan sonrası haberlere çıkmıyor.
telefon hizmeti için ayrıca ücret alınması, telekomun vatandaşa attığı bir kazıktır. hatta bu telefon konuşması hizmetinin zorla satılması sadece türkiye'ye özgü bir durum diye düşünüyorum.
benim tahminim bu saçmalığın bir süre sonra kalkacağıdır ama ne zaman bilmiyorum.

(bkz: empati)

insanlara saygı duymakla oluyor.

her tarafa çekilebilecek bi soru sordum fazla dağınık ve tam istediğim şekilde soramadım anca bu kadar oluyo şu halde.her türlü cevaba açığım

Pratikte insanlara saygı duyan ve empati yapabilenler fazla önyargılı olmuyor evet.

Fakat insanların önyargılı olması engellenemez bir şeydir bana göre. Ne kadar empati yapılırsa yapılsın, ne kadar saygı duyulursa duyulsun illaki farkında olmadan insanları yaftalayabiliriz diye düşünüyorum. Sanırım içgüdülerle alakalı bir durum, insanlar farklı olanları daima tehdit olarak algılayabilir.

Genel anlamda insanları yaftalamam, önyargıda bulunmam ama kimi zaman farkında olmadan yapıyorum.

kafanla düşünüyorsun. direkt kesmen zor olabilir. ama onun yerine piyano teli bağlayıp yüksek bir yerden atlarsan yüksek ihtimal kopacaktır.

Çnyargılar bize vakit kazandırabildiği için kullanıyoruz, kısa yol tercih etmek gibi. Daha önce çin yemeği yiyip nefret ettiyseniz yeni bir çin yemeğini de denemeye daha az meyilli olursun. ama kısa yolların sosyal durumlarda hazin sonuçları da olabiliyor ayrımcılık gibi. yalan yanlış öğrendiğimiz bir bilgiyi farkında olmadan kullanabiliyoruz.

Bu konu üzerine ben de çok düşünmüştüm şöyle bir yöntem buldum, bir sıfatın ya da niteliğin tanımladığı şey dışında bir şeyler de içerdiğini düşünürsen düşüncenden vazgeçmek gibi. Mesela abartılı süslü püslü bir kadın gördüğünde kafasının çok çalışmayabileceğini düşünebilirsin, o zamana dek gördüğün tüm süslü kadınlar gerçekten boş kafalı olabilir ama o tek kadınla ilgili diğerlerine dayanarak çıkarım yapamazsın bu çıkarımı yapman için sana bu niteliğe ilişkin birşey sunması gerekiyor. sunarsa tamam o hakikaten boş kafalıdır ama sunmayabilir de, önyargılarından bağımsız bir gözlem yapman lazım. Bu sadece olumsuz önyargılar için değil olumlu önyargılar için de geçerli. Gördüğün tüm patagonyalılar yardımsever insanlar olabilir ama yeni tanıştığın bir patagonyalıyı da bu önyargıdan bağımsız değerlendirebilmen gerekiyor. Yani olumsuz görüneni bırakıp olumlu görünendeki önyargılarında ısrarcı olmaman lazım, tutarlılık gerekiyor.

Başka bir yöntem de şu, algı, düşünce ve davranışların merkezi olan beyin her an o kadar büyük bi hızla yeniden yapılanabiliyor ki kişilerin deneyimleri arasındaki farklar kişilikleri arasında çok ciddi farklara yol açabiliyor. İki ikiz bile aynı genleri ve çevreyi paylaşmalarına karşın birbirinden çok farklı olabiliyor. Senin izlerken heyecandan öldüğün, dinlerken coşkudan bayıldığın bir şarkıyı aynı şeyleri hissetmesini bekleyerek birilerine sunduğunda onların nasıl da sıkıntıdan bayıldığına tanık olmuşsundur muhakkak. Kendi dünyamızın merkeziyiz ama kendi algımız dünyanın merkezi değil. Bunu kabul etmek göründüğünden daha zor olsa da kabul edebilirsen çok şey kazanmış olursun.

"without judgement perception would increase a million times"
(bkz: without judgement)
(bkz: chuck schuldiner)

insanları zihinlerde putlaştırmamakla da oluyor. birisini zihninde putlaştırıyorsun sonra başkası onu eleştirince bu da adam değil ne bilir aydın düşmanı diye yaftalıyorsun...

beynindeki frontal lobu kesebilirsin mesela, işe yarar. hem frontal lob olmadan da yaşanabiliyor. süper bir koygötünegitsincilik gelir huzura erersin.

manson ailesi de tercihlere dahil edilebilir

edit:hımm bu duyuru ilgimi çekti faydalanıcam cevaplardan

unitarian universalism

www.uua.org

fetocuları deneyebilirsin anlatılanlara bakılırsa çok eylenceli ortamları var.onların içinde olup onlardan olmaz eğlenmene bakarsın nolucak.diyosan ki aidd olmak istiyorum e oluver

(bkz: maradona tarikatı)

yok canım, hiç bu kadar olur mu...yukarıdakilerin hepsini birden dene sen bence.
yetmezse; hatta bu listeye bir de add yi ekleyebilirsin. o da babadır, candır, vazgeçilmezdir. ergenekonla birlikte güme gitme ya da yozlaşma ihtimallerine karşı elini biraz çabuk tutsan iyi edersin.

add var zaten listede. ama hiç ortam çok güzel diyen yok. sözlükte herkes yanlız kovboy tadında takılıyor demek.. benim gibi önemli bir üye/mürit/partili vs kaybettiniz. yazıklar olsun..

nihal atsızcılar var tek geçerim

sorosçular iyidir. para b.k gibi. ortamı zaten o kadar parayla kendin yapıyoorsun, kendi kendine olşuyor hatta. arıyorsun corc'u tak beş milyon dolar. tavsiye ederim ben çok memnunum.

Şu an türkiye de en revaçta olan ve baya hareket kabiliyeti olan: nurcular (f gülen). Mesela bugün bir belediye kütüphanesine gittim. Çalışanlar açmışlar ders yapıyorlar :) Hem zamanla artısıda çok yurtdışına yollarlar falan mesela yurt dışında bunlar dernekler kuruyorlar sonra bir okulu falan kiralayıp konferans veriyorlar oldumu almanyada ... kişisi konuşuldu lafı.böyle konferans vermeye gidersin, eş iş aş bulurlar, ilerlesen değişik toplantıları oluyor.Benim kuzen bir referansla bir yurda gitmiş giderken abartıp takım elbise giydi ( geçici kalıcak yer arıyordu) adamı dersane müdürü sanıp toplantıya almışlar :D buda ses çıkarmadan takılmıştı. Anlattıkları baya ilginçti. İlginç bir dünya vesselam. Gir bunlara sırtın yere gelmez bu aralar :)

Edit:artık kalabalıklar çok popülist yaklaştılar olaya son 4-5 yılda.O yüzden sivrilmen zor olabilir. Bir kitapçık bastırılabilir bu konuda :)

pontus rum cemiyeti'ni de canlandırabiliriz. birlikte el atsak bir şeyler çıkar bence. ekmek yer miyiz bilmem.

rotary iyi sanırım bu konularda

scientology. geçen türkiye ayağı çökertildi diye haber vardı gazetede. niye çökertildiyse_? neyse para varsa girin. tom biradere selam edin. yoksa da girmiş gibi yapın ben size yazı ayarlarım enayilerin parasını yeriz.

masonlar biraz sizi zorlayabilir, çok sadık ve detaylı araştırmaları olan bir topluluk, katılmak isterseniz sizi, çevrenizi, yaşamınızı falan inceliyorlar birkaç ay gizliden gizliye,
toplantılara katılmaları zorunlu, sebepsiz katılmama atılma sebebiniz oluyor, tabi şu bu gibi sebeplerde değil ciddi olmalı, genelde konferans, konuşmalı toplantıları dışında cuma yemekleri var iki haftada bir miydi, haftada bir miydi anımsayamadım.

bir de toplumdaki statünüz önemli, zengin olmanız değil kültürlü ve bilgili olmanız gerekiyor.

başka?
hmm aklıma gelen bunlar sanırım...

birisinin tavsiyesiyle katılımınız da kolay olur gibi bir yargı var ama bilemeyeceğim.

bağımlılık

kafeinin zararları geçerlidir işte.

genel anlamda bağışıklık sistemini yorar..
saç tırnak ve cilt problemleri, mide problemleri ilk aklıma gelenler..
tansiyonla da ilintisi var die biliorum..

hatunsan basenlerde kalcada portakal oluyormus.

sabah kalktığında "lem uyumak için bir güncüğüm daha olsaydı ne olurdu be" hissi içinden gün boyu gitmez insanın. işin kötüsü akşam eve dönüldüğünde de ertesi sabaha kadar geçer.

Hamileysen düşük riskini artırırsın mesela.

İlaç kullanıyorsan onlarla etkileşime girip etkiyi artırma ya da azaltma durumu olabilir.

Gastritini reflünü azdırabilir. Yoksa yapabilir (bundan emin diilim fazla)

bunu kimse size söylemez kolay kolay çünkü çok az kişi bilir. www.bodytr.com buradaki beslenme uzmanına göre (bana msnden söylediğine göre) kimse söylemeye kolay kolay cesaret edemezmiş ama kahve testesteron üretimini azaltıyormuş. uuu uyanın badiciler :-) yazcam bunları ama okumuyorsunuz ki arakdaş cık cık cık

tuvalette yaşarsın. insan işemekten sıkılıyor yaw

kalp çarpıntısı.kalpte ritim bozukluğu

Uyku kalitesini de etkiler o yüzden gece yatmadan 4 saat önce kahveyi kesmek gerekir.

Vücuda alınan herşeyin etki etmesi ve etkisinin kaybolması için belli bir süre geçmesi gerekiyor. Sigara kahvenin bu grafiğini çok hızlandırıyor. O yüzden normalde kafein 4 saat kadar etki ederken, sigara içenlerde 1-2 saate düşebiliyor etkisi, benzer bir şey doğum kontrol hapları için de geçerli.

erowid'de de şunları demişler:


* Increases anxiety and nervousness at high doses or in sensitive individuals [Lieberman 1992, Loke 1988]
* Insomnia, decreased ability to sleep [Smith 2002]
* Caffeine withdrawal can worsen mood [Schuh 1997]
* Caffeine withdrawal causes headaches, flu-like symptoms, feelings of lethargy and reduces motivation [Schuh 1997]
* Increases jaw tension and bruxism [Erowid Self Reports 2000, Ohayon 2001]

dikkat toplayamama. inanmıyorsan sabah 4 bardak kahve çak sınava gir. sorulardan çok kim öksürdü, kim tıksırdı, şu kızın eteğe bak lan gibi şeyelr düşünüyor insan.

sss'de şöyle bir soru gördüm aynen aktarıyorum


--------------
ADSL'in bağlı olduğu telefon numaramı değiştirmek istiyorum. Nasıl?

ADSL nakil işlemini yaptırmanız gerekmektedir. Bunun için, bağlı olduğunuz Türk Telekom Ofisine giderek nakil başvurunuzu yapabilirsiniz. Nakil başvurusunun ADSL abonesi tarafından yapılması gerekir ve nakil yapılacak telefonun da aynı kişi üzerine kayıtlı olması gerekmektedir.
---------

evet ben de okudum onu

sürekli telefon ve adsl nakil bedeli ödersin. parasını ödeyince kolay sürekli yeni numara verirler 1 hafta içinde bağlarlar. daha yeni yaptık. ama sürekli önermiyorum.

biz de boyle taşınınca ttnet naklettirme işlerinde hiç para fln almadılar.sadece gidip basvuruyosunuz adresinizi verirsiniz oldu bitti!!hatta biz daha evi yerleştirmeden gelmişti hat

dediğin tarzda (roll diyorlar) gözlük bulmak biraz zor. Rayban'in böyle bir modeli var eskilerden ancak antikacıları dolaşman gerekir. 2 yıl önce aynı arayışa girdiğimde bayağı dolaşıp hiçbir şey bulamamıştım aradığım tarzda, ardından arkadaşımda olan gözlüğün gidip kopyasını çıkarttırarak gözlükçüde özel yaptırdım ve o zamandan beri onu kullanıyorum.

bu kopyalama olayını açayım; arkadaşımın gözlüğü tam aradığım tarzda metal çerçeveli ve malzeme olarak gayet uyduruk bir gözlüktü. bu gözlüğü aldım gözlükçüye gittim, önce çerçevesiz bir model seçtim ve ardından arkadaşın gözlüğünün camlarının aynı boyutunda renkli cam kesip bu çerçevesiz modele takın dedim. tam istediğim şekilde yaptılar. bunu yapan gözlükçü manisada ancak artık hemen tüm gözlükçüler bilgisayarlı makinelerle cam kesimi yaptığından bu taktiği heryerde uygulayabilirsin.

bunun dışında eğer istanbuldaysan, taksim tünel civarında bir pasajda (pasajın adını unuttum şimdi) retro diye bir mağaza vardır, ikinci el cenneti gibi bir yerdir. orada tonlarca roll gözlük görmüştüm. onlardan çok ucuza beğendiğini edinerek yine gidip bir gözlükçüde renkli cam taktırabilirsin.

ankarada tunalı üzerinde bir pasajda bir dükkan bu gözlüklerden yapıyordu ama dükkanın adını hatırlamıyorum kusura bakma.

atlas pasaji'nda vardi gecen, ama cakma, marka deildi galiba.

ya ben gördüm bunlardan bayaa markalı gözlükler satan büyük bi yerdeydi ama unttum belki de rüya gördüm yine de bakılmalı o dükkanlara da.antika mantika diil yani bunlar.ha bi de gg de vardır kesin

ya adını ve tam adresini hatırlamıyorum ama istiklal'de galatasaray'dan sonra sağ tarafta bir pasajda ikinci el satan bir dükkan var hatta dükkandan da öte, pasaj gibim, alt katta. orda her türlü gözlük bulabilirsiniz. bu şekilde de çok vardı.
suriye pasajı olaiblir orası ama olmayabilir de. bilen biri aydınlatsın :/

o paraya phiilips ve samsunglar var. philipsten uzak dur, samsung iyidir.

marka takıntım yok demişsin ama bence olmalı mp3 çalar konusunda. çünkü bir mp3 çaların markası, ses kalitesini belirleyen şey olacaktır. bir de servis meselesi var dediğin gibi. creative/sony/apple ses kalitesi açısından tavsiye edebileceğim markalar. 100 liraya bulabilir misin emin değilim ama.

öncelikle link de verdiğiniz cihaz fena değil. bir arkadaşım dışarı ses vermeyen versiyonunu kullanıyor çok da memnun. ancak dezavantajı bu cihazların bilgisayara bağlanmasında ara kablo gerektirmesi. tx fm rahatlığına alıştıysanız derim ki aynı ürünün 2gb lık versiyonları hala piyasada iken alın (ben hala 512mb lık versiyonunu kullanıyorum)
c/p modunda istediğiniz tüm dosyaları içine atmanın özgürlüğü hiçbir şeyle ifade edilmiyor.

not: unutmamak gerekir ki creative çok güzel ses verir ancak ilk verdikleri kulaklıklar (çoğu markanın olduğu gibi) dandik ötesidir. cihazı alırken yanında birde kulaklık alın belki indirim yaparlar =)

discmanden mp3playera geçmeye çalışırken bazı araştırmalarım oldu:Pşunu öğrendim ki tüm markalar aynı teknolociyi kullanıyo önemli olan kulaklık.ona göre tercih yap yani.ucuz bi şey al kulaklık iyi olsun

reklam ajansını bilmem de yayınmevlerinde çalışanların parayı kırdığı gibi bi önyargım var benim.hatta yazardan fazla kazanıyor olabilirler.tabi bu alanda kariyer yapmak için iyi bi edebiyatçı da olmak şart.gençlerin önünü açmak lazım ama

düşünmediğiniz bir alan olabilir belki ama dizi ve film çevirileri için konuşayım. cnbc-e ve digiturk gibi altyazılı dizi ve film yayınlayan kanallar kendi çevirmenlerine sahip fakat pek iç açıcı fiyatlar verilmiyor. dvd şirketlerinde ise bildiğim kadarıyla freelance çevirmenler kullanılıyor sadece, yine ücretler pek iç açıcı değil.

aynı üni & bölümden mezunum, şu an bölüm arkadaşlarımın büyük bir kısmı çeviriyle alakasız işlerde çalışıyorlar.

ben teknik çeviririm diyenler de çeviri bürolarında iki kuruş maaşla bütün gün sandalye tepesinde tahta kıçlı editörler oldular. editörlüğün de hem gelen işleri yapmak, hem işleri şirketin listesindeki çevirmenlere paylaştırmak, hem yenilere trados gibi programları öğretmek, hem o freelance çevirmenlerin berbat çevirilerini redakte edicem derken kafayı sıyırmaktan oluşan bir görev tanımı var.

benim gibi daha az sayıda bir grup da belli bir şirkete çalışıyor. illa ofisten olmak zorunda değil freelance çalışarak da böyle birkaç şirket bağlanabilir ama kolay da değil onları bağlamak.

sadece birkaç kişi de simultaneci takılıyor. o da okul fırsat verdiğinden değil kendi fırsatlarını yaratarak.

edebi çeviri yapacağım demeyecek gibisin ama deme zaten. sadece edebi çeviri yaparak geçinmek mümkün değil hatta binbir dalavere döndürüyor zaten o yayınevleri zavallı çevirmenlere çelme takmak için. o alanda sağlam bir konuma gelmek lazım ki höt diyebilesin. onda da kendini yıllar içinde kanıtlaman ve bu arada baya çelme yemen demektir.

kısacası çevirmenlik işi türkiye'de çok boktan. bu kadar. alaylı - okullu meselesi de değil bu, ama piyasada fiyatları aşağı çeken çok fazla vasıfsız çevirmen (çeviremeyen) var.
bölüm güzel. üstüne ilgilendiğin bir alanda masterı çak. iş bul, keyfine bak. bence.

en yakın bataklığa gidiiniz biraz pis bi iş ve beleş tabi

fidanlıklara sorabilirsiniz. çevre düzenlemesi yapan yerler var onlar da yardımcı olabilirler.

alibeyköy fidanlığında yokmuş, çobançeşme fidanlığına sordum, onlarda saz varmış ama saat 5'te kapatıyolarmış, o yüzden bugün alamam. olmadı haftasonu belgrad ormanındaki bentlerden sökerim :)

beyazıta botanik bahçesi var, akıl almayacak su bitkileri yetiştiriyolar, satın da alabiliyosun.

yalnız hafta içi 4'ten önce gitmen lazım, satış ordaki görevliye bağlı "satmıyoruz" derse biraz ısrar et, fiyat verirse pazarlık yap tamamen keyfekeder yani ordan bitki almak, "ha satmıyolarmış" diyip geri dönme sakın

beyazıt'taki botanik bahçesi dediğiniz müftülüğün yanındaki botanik anabilim dalının yeri mi? orası aklıma geldi de su bitkisi var mı hatırlıyamıyodum ama haftaiçi saat 4'ten evvel gitmem çok zor, anca o civarda çalışan bi arkadaşımdan rica edicem. çok teşekkürler.

www.luxusorientalblues.com

eğer opsiyonun varsa lens tavsiye ederim. numara ilerlemesini oldukça durduruyor.

@whoosie lens çok teferruat istiyor.ben fazla uğraşmayayım diyorum.

çerçevesiz ya da sadece üstten çerçeveli.
www.efeoptik.com.tr
image2.sahibinden.com

ya insanlar korkmasın lensten artık:)
em,n ol gözlüklerin yağmurda ıslanırken, istediğin güneş gözlüğünü takamazken, numaran yükselip dururken ya da makarna süzerken camların buğulandığında anlayacaksın ne dediğimi.

lense alışmanız biraz zaman alabilir ama lens daha iyi bence.gozlugun camı kirlenir cıkardıgınız yerde bulamazsınız bilmem ne.gozlugun işi daha fazla.ha illa da gozluk diyosanız boyle dikdortgen seklinde cercevesiz gozluk iyi gider bu yuz sekline

yaşınız gençse çok klasik bir model yerine, şöyle bir modelin, yüzünüze en uygun şeklini seçebilirsiniz;

www.smartbuyglasses.ca&G/special_deal_image/special_deal.png/special_deal/0/water_image_pos/1/m/D&G_DD1116_5O1

@pinking of you yaş 25

bu konuda uzman sayılırım.çok nerd gözükmek istemiyosan kalın ve siyah çerveli gözlük tavsiye etmem bizzat kullanıyorum ama 6 yaşımdan beri alışkanlık olmuş ben de bırakamıyorum neyse siyah ve ince kemik olabilir,gri,mavi ince kemik.yarım ince kemik gibi.renk tercihleri de siyah, mavi ,gri, beyaz ama kesinlikle tek renk olanlar tercih edilmeli.çerçevesiz gözlüklere ayrıca kılım

gözlük kullanımda yeni olduğundan çerçevesiz gözlük tavsiye etmem birleşim yerlerinden kısa zamanda tecrübesiz darbelere dayanamıyarak kırala biliyor tavsiyem sadece üstten ince çerceveli sapları kalın olan siyah renk gözlük iyi olur.

lens işi titizlik, bakım, dikkat isteyen bir şey gözlerinizin mikrop kapması çok daha kolay oluyor.

bu duyuruya cevap yazmıştım neden silindi anlam veremedim ama yeniden yazayım.
gözlükçüler zaten sizin yüzünüze ne tür iyi gider biliyor ve once modelin arasından bulup çıkarıyor.. onların da tavsiyesiniz yabana atmayın. bence ilk gözlük deneyiminiz olacağı için kemik almayın. narin oluyorlar. çabuk çatlar, kırılır vs.

(yine mi olmadı yoksa?)

@girl in a coma bence oldu, güzel oldu :)

ablam bana ben küçükken "çocuklara öyküler" diye bir kitap almıştı, feci beğenmiştim içindekileri. orjinal ismini bilmiyorum, eve gittiğimde bakarım. ama talihsiz serüvenler dizisiyle aynı ayarda narnia günlükleri var mesela. sonra biraz fantastik edebiyata girersek dragonlance serisi süperdir. sonracığıma hobbit de, tolkien in halihazırda bir masalıdır. yüzüklerin efendisine temel hazırladığı için daha bir heyecan vericidir hatta.

biraz masala dönecek olursam, yine ben küçükken bir sürü türk masalları kitabı almış ve hepsine bayılmıştım. hala da yeğenlere okurken çok mutlu oluyorum. bunları internetten nasıl bulursun bilmiyorum ama alelade bir kırtasiyeye gitsen veya bir kitapçıya uğrasan çok daha fazla bilgi edinirsin. sonuçta, kitap internetten alınmaz, kitap kitapçıdan alınır.

vaktim yok diyorsanız da, ben hep oradan alışveriş ettiğim için gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki beyaz adam'ı arayıp kitap sorabilirsiniz. çok yardımcı oluyorlar, gidip alacaksanız size kitap ayırıyorlar böylece katlarda boşuna dolanmıyorsunuz.

Valla Grimm olmasın demişsiniz ama, Grimm ve de Andersen Kardeşlerin bizim hiç bilmediğimiz bin tane masalı var. Hatta bunların toplu ciltleri de var, İstanbul'daysanız Robinsonda ya da Pandorada olabilir, üstelik 10-15 lira falan. İçlerinde gayet grotesk olanlar var.

Grotesk deyince Perrault var tabii bi de.

neil gaiman ın tüm kitapları birer masal değil mi zaten?

ısrarla neil gaiman okuyunuz

herbiri başka güzel

olmadı terry pratchet veya david eddgins

tabi ki roald dahl hikayeleri.üzülürsünüz valla.aklıma ilk gelen bu

kesinlikle neil gaiman arıyorsunuz bence de siz.

neil gaiman idi, tolkien idi, m. weis - t. hickman idi, narnia idi hepsini okudum/gördüm. modern şeyler aramıyorum. ben daha çok halk masallarını kastetmiştim. hani 40lı 50lı (hatta daha eski) yıllarda dedelerimizin filan anlattıkları şeyler. harbiden içlerinde çoook acayip olanları var.

@zipirinsan: türk masalları derken hangileri mesela? bir de daha yazar veya kitap adı bulamadım. bir bulsam.

@sui: mesela neler var? hmm perrault'a bakacağım, sağol.

@demlikposet: hepsini okudum, dediğim gibi daha çok halk işi, eskilerden.

@zombikanı: amanın! çikolata fabrikasını yazan adam değil mi o? tabi ya, nasıl da aklıma gelmedi!

@snowflake: hiç yazar ya da kitap ismi biliyor musunuz?

hepinize teşekkürler. başka yazarlar/kitaplar biliyorsanız onları da memnuniyetle araştırırım.

a ha! evet. teşekkürler baloban.

şöyle diyim bu arkadaşlık konseptli ay ne şirin bi grubuz biz birbirimizi çok seviyoruz temalı amerikan dizileri ne kadar sıkıcı.kendini tekrar ettiğini coupling ve himym izlemişsen sen de anlarsın yol yakınken dön.

daha bişey izlememişsin ki. izledikçe güzelleşir o.

coupling, himym ve friends izledim. sadece friendsin ara bölümlerini canım sıkıldıkça açıp açıp izlilyorum. friends baskadir. bambaskadir.

kiz arkadasimin friends aski ve israri ile baslayip 1 sezon izledim. coupling in yarisi kadar gulmedim. 4uncu sezon ve sonrasi bombaymis, oyle kandiriyo su an beni. yine de emin degilim. fanatikleri kizdirmayalim : )

bence biraz daha devam et. tipler kıyafetler bile çok eski o itici geliyor oalbilir. bir iki sezon geçsin hoşuna gitmeye başlar nerde yeni sezonlar dersin. bence sabır azcık.

valla sorun şu ki sadece 2 kez gülebildim. belkide o zamanlar yapılan mizah değişikti. bilemiyorum artık. ama coupling vs friends başlığına baktığımda pek bir övmüşlerdi. ben şu ana kadar böyle bir şey göremedim.

ben de friends'in ilk iki sezonunda çok fazla gülmemiştim. yani dizi güzel hoş da, çok da komik gelmemişti. 3. sezon ve sonrasıdır bence olay:)

coupling'i izlemiştim. himym'ı hala izliyodum, vay be diyodum. friends'i de zar zor iki sezon izledim, ben de hiç gülmedim. şimdi iyi ki sabredip izlemişim diyorum. bütün sezonları izledim, hala tekrar tekrar izliyorum, ne zaman sıkılırım bilmiyorum. ama coupling'i o kadar seviyosan izleme. çünkü friends'den sonra başka şeye gülemiyosun artık.

friends'e ben de zor ısınmıştım ama bittiğinde hayatımda boşluk oluştu resmen. belki ilk bölümler çok eski olduğu için belki de alışma evresi olduğu için zor olmuştur bilmiyorum, bırakmayın devam edin.

1.sezon ıcın ben de aynı seyı dusunmustum, hatta ove ove bıtıremeyen arkadasıma etmedıgım laf kalmamıstı ama sonra bır acılıyor, muptelası oluyorsun. gıttıkce guzellesıyor, bence pes etme, kesınlıkle devam et:)

sırasıyla how i met... ilk 2 sezonu sonra coupling sonra friends in 10 sezonunu izlemiş insanım. hepsine güldüm ama friends bir numaradır. özellikle erkek karakterler hele hele chandler hayvan gibi komiktir. 5. sezona kadar sevmediyseniz daha da sevmezsiniz. espri anlayışına bağlı herhalde. coupling'de jeff'e anıra anıra güldüğüm vakidir. ama onun dışında dizi çok zorlama ve olağandışı ilerliyor. biraz konsept fakiri. her bölüm biri anadan doğma soyunup birilerine teşhir ediyor bi taraflarını. how i met desen barney bugün ayrılsa diziden, bi daha indirmeye tenezzül etmem. ayrıca friends'in sıcak arkadaşlık ilişki tribini de hiç sevmem. biraz monica dışında kadın karakterlere uyuz olurum hatta. gelgelelim her bölümde içinde chandler'ın olduğu bikaç diyalogda kahkaha atmışımdır.

(bkz: #13769198)

kaçak olarak yaşamıycaksa şayet bi sürü ıvırzıvır.evlenince daha kolay oluyo bu işler kolay gelsin ve acil şifalar o norveçli arkadaşa.umarım en yakın zamanda tedavi olur

valla adamın dönmeye niyeti yokta evlilik falan nasıl bulucaz olmaz o. çok mu zor alması sizce bu izini ?

ayrıca, bu izin için bizmi koşturuyoruz yoksa norveçten halledilmesi gereken bir durum mu bu? eğer buraya geldikten sonra koşturacaksak ben o işten ne anladım? norveçteki konsolosluktan halledilmesi gerekmiyor mu?

mp4 tarzı bir ses dosyası m4a. sadece ses için değil görüntü içinde kullanılıyormuş.

m4a aac'nin ses dosyası uzantısıdır. mp4 uzantısı hem video hem ses dosyaları için kullanıldığından ses ve görüntü dosyalarını ayırmak için m4a ve m4v uzantıları kullanılıyor. Ayrıca iPod'un varsayılan dosya formatı. AAC'ye gelirsek gerekli bilgiyi en.wikipedia.org şuradan alabilirsin. MP3'ten daha kaliteli sıkıştırma yapan yeni nesil bir encoding sistemi kısaca.

kayıplı bi sıkıstırma, flac le yarısamaz bile.

durdurdum uğraşamam öyle şeylerle

google bi bak kaç gün kuluçka süreleri ben olsam ellemezdim kalsın hayvan.ayrıca bırakıp gidiceni de hiç sanmam nolursa olsun oturur orda

birakip gitmeyecektir. yamulmuyorsam 21 gün kulucka suresi. sonrasinda da bir 20-25 gün yuvada kaliyor yavru. hem evimin balkonunda hem de işyerimin avlusunda kumru yuvalari ve yavrulari var. sanirim dunyanin en kotu yuva yapan kuslarinda birisi kumrular. genelde yuvasini korunaksiz ve derme catma yaptigindan diger hayvanlarin saldirisina maruz kalabiliyor. ya da derme catma oldugundan yumurta / yavru yuvadan dusuyor.
kuluckaya yattiysa klimayi calistirsaniz da birakip gidemezler.

Biraz çalıştırıp kumruların kaçıp kçmadığına bakın. Kaçarlarsa kapatın 1-2 dk sonra yine gelirler onlar. Biz balkondaki yuvanın yerini bile değiştirdik bi şey olmadı geri gelip devam ettiler...

Biraz çalıştırıp kumruların kaçıp kçmadığına bakın. Kaçarlarsa kapatın 1-2 dk sonra yine gelirler onlar. Biz balkondaki yuvanın yerini bile değiştirdik bi şey olmadı geri gelip devam ettiler...

her kış bizim balkondaki kombinin üstüne yapıyor kumrular yuvalarını. kargalar yavrular büyümeden, hatta yumurtadan bile çıkamadan kapıyorlar zaten yuvadan.

otomatiğe bağlamış konuşuyorsundur ama kafa çook başka yerlerdedir.

cunku dusuncelerimiz duyularimizin onune gecer ve onlari bastirir. o an sadece dusuncelerine odaklanmissindir, belki de icinden cikilmaz bir hal almistir. bir kordugum ki icim cozdukce dolaniyor hesabi. goz dalmasi da akli dengeyi rahatlatmak icin gozun kendini bir sureligine feda etmesi gibi dusunulebilir. yani dusunceleri dengeleyebilmek icin o an ki gorsel algiyi tek bir noktaya odaklandirmis oluyorsun.

yok pardon, "konuşma bittikten sonra" neden dalar diye düzeltiyim. cevabı anladım da bu o türden değil:)

çok kederli ve romantik biri olduğun için oluyor

ya mektubun sebebini cok merak ettim ben

Bir ricada bulunacağım kendisine, birdaha Jon Avnet'in filmlerinde oynamasın. Daha ciddi projelerde görmek istiyoruz kendisini.

benden de selam söyle onu seviyoruz ailecek hayranıyız hiç bi filmini kaçırmadan izliyoruz :)

Mustafa Sandal'a sormak lazım aslında o bilir.

sol elinde bi şey var onun ama ne bi sorarabilirsen sevinirim yani konu açılırsa sorarsın işte.allah senden razı olsun cevap gelirse mutlaka yaz duyuruyu takip edicem

sizce de al pacinonun karizmayı resetlediği bi fotoğraf değil mi bu
www.imdb.com
vay vay vay alpacinoma bak öfff

ben brad'e bi soriyim o bilir.

şeytanın avukatından sonra adam gibi bi filmde oynamayıp sırf adı uğruna boktan filmler izlememize sebep olması utandırıyo mu biraz onu sor. thanks in advanced..

Bu oyuncuların çoğu büyük yapım şirketleriyle yıllık film anlaşmaları yaparlar. anlaşmaya uymayanı çoook öperler.
Anlaşma bu yıl; 2 büyük/A sınıf proje, 5 tane B sınıf proje gibi.
bu film de onlardandır. Ekmek parası senin anlayacağın.
sen yine de yaz...

(bkz: ashampoo clipFinder )şahane bişiy bizzat evimde de kullanıyorum

firefox + free download manager + flashgot cok guzel bir cozum. sadece video indirme degil, her seyiyle superdir.

eğer firefox kullanıyorsanız, DownloadHelper isimli harika bir add-on var..
o anki sayfanızda indirilebilecek herhangi bir dosyayı algıladığı zaman direk yanıyor..

img188.imageshack.us

sothink webvideo downloader.

Easy Video Downloader

www.sibelilaclama.com

tüylerim ürperdi evden kaçardım herhalde ilaçlatırdım bişey yapardım ama durmazdım orda.fare bile daha sevimli geldi şu an.ayrıca kırkayak olma ihtimali de var 4üncü kat çünkü

parmak kadar mı? ben 30 cm kadarını öldürmeden çöpe atmıştım 3-4 ay önce. tabi çölün ortasındaydım orada normalmiş.

linke bakınca hatırladım, bizim evde vardı bi ara bunlardan, gazeteyle öldürüyordum ben. cehalet kötü yahu, öğrendiğim iyi oldu.

kisalink.com bu linkten detaylı bilgi edinebilirsiniz çiyanlar türlerine göre çok zehirli ve soktuğunda etkili ağrı ve şişliklere neden olabilir dikkat ediniz... başka görürseniz evinizde üremiş olabilirler bunun için önleminizi almayi unutmayınız etkisini görmek istiyorsaniz çiyan ile akrep kapışma videolarını izleyebilirsiniz

tutan diziler ne derece kaliteli acaba?tutarsa ekime tutmazsa nereme kadar?Şu dizileri embesile anlatır gibi yapmasalar azcık biraz gizem olsa kafa beyin yorsa.Bizde amerikan menşeili diziler izlediğimiz için eleştirilmesek.

bu boktan dizilerin daha da boktanlarını görmeye hazır olun çünkü bülent arınç sorumlu olucak bundan böyle.bi nevi stv kanal7 karışımı olucak.hatta belki stvden dizi transfer edebilirler dikkatli olmakta trt 1 silmekte fayda var.trt2-3'te kaliteli filmler ve müzik programları oluyo onlar kalsın ama garanti veremem belki 2-3 bile boka sarar.bu adamlara vergi veriyoruz ve gidip kendi yapımcılarına peşkeş çekiyolar sömür sömür nereye kadar allahınız varsa belanızı versin.

trt nin eskiden güzel dizileri vardı yav yazık
şimdi arkadaşda demiş daha kötüsü olucak :(

şaşıfelek çıkmazı, yeditepe istanbul, 7 numara falan vardı eskiden. hey gidi...

saçmalık ötesidir, benim elektrik faturamdan bile trt payı alan bu zihniyete bakalım kim dur diyecek.o değil de alayına isyan nedir ya.

TRT'de tutacak dizi yapma endişesinde olan birilerinin olduğuna inanmıyorum. Nasreddin Hoca geldi aklıma. "Ya tutarsa" demiş rahmetli...

aaaah, aah! "Ayrılsak da Beraberiz" vardı bi de, TRT'nin eski mükemmel dizilerinden. Şimdi Cnbc-e'ye takılıp duruyoz napalım:)

kaynanalar'da güzeldi.

yada ben küçükken bana güzel gelirdi. bilemiyorum

aynı dizilerin trt dışındaki büyük ulusal kanallardan birinde yayınlansa çok daha fazla reyting alacağını düşünüyorum. bu düşüncemin sebebi çok sikko dizilerin bu kanallarda acayip izlenme oranları tutturabiliyor olması (akasya durağı, adanalı, küçük kadınlar vs.)

bir de karanlıkta koşanlar vardı o bambaşkaydı

ferhunde hanımlar
çiçek taksi (önceden trtdeydi)
bizimkiler
uzaylı zekiye
kim dedi ya tutmuyor diye? son zamanlarda tutmuyorsa tutmuyor.
ayrıca çocukluğumuzun bir sürü yabancı dizisi de trt'den dir.

daha fiyakalı anlatılabilir heral de ama ben genelde "aa adam şizofren çıktı lan" diyorum. fight club,secret window filan böyledir mesela.

mesela memento da öyledir meğersem adam katildir siz başkası sanarken olaylar bambaşka gelişmiştir.soruya cevap diil tabi içimden geldi. yanlış anladım di mi hep böyleyimben

spoiler--

identity filminde vardı, orada multiple personality disorder diye geçiyordu bu durum. sorunuzu da tam anlamadım gerçi.

ama favorim hide and seek filmidir.şimdi geldi aklıma.
"çoklu kişilik bozukluğu içeren filmler" gibi tarif edebilirsiniz belki de.

(bkz: kişilik bozukluğu)
(bkz: alter ego)

film adı verip "bu da böyledir mesela" derken spoiler koysanız ne güzel olur.

o kelime 'doppelganger'dır. hayali ikiz diye Türkçe'ye çevrilebilir. Kişi iyiyse doppelganger kötüdür; kişi kötüyse de doppelganger iyidir.

psikopatolojik bi durumdan bahsetmiyorum aslında.
biraz daha açayım(şimdi söyleyeceklerime edebiyat ve sinemayla ilgili insanlar kıçıyla gülmekte serbesttir)
fight club'daki gibi örneğin, daha iyi bir örnek gelmedi aklıma. hani mesela kurgudaki durumları ifade eden "foreshadowing" gibi terimler var ya, bunun için de öyle bi terim var mı diye soruyorum

doppelganger da iyiymiş gerçi ama tam benim dediğimi karşılamıyo sanki.

çok teşekkürler :)

fiyatı da biraz fazla uçukmuş gibi geldi. yine 200-300 arası bir şey bekliyordum da normal fiyatı 600 olup, 450'ye inmiş olmasını beklemiyordum. en iyisi direk gözlükçülerde bakmak fiyatına bu krizde kim verir 600ü :)))

türkiye de her 10 kişiden 8i bunu takar.entelöktüel bi hava katmasının yanında holüvütte karşımıza çıktığı da görülmüştür.türkiye de epeydir moda

:S ben de hayatımda hiç güneş gözlüğü takmadım, ama geçen sene bi esmişti "böyle bi gözlük alayım tam bana göre." diye. bu seneye kaldı, şimdi de moda olmuş galiba. yine de ben pek kişide görmedim bu gözlüğü, pilot gözlükle geziyor genelde millet :) o da bana uygun bişi değil :)

en azından izmirde böyle :) (ya da ben mi çok körüm)

Evet hakki vardir ama bir yere kadar tabi. Ama birsey yapmak isteyen ne yapip edip yapar zaten, sormaktan ote daha iyi bir guvenlik sistemi lazim mesela en basitinden guvenlik kamerasi...

sitelerin girişlerinde sorduklarında nasıl sizi rahatsız etmiyorsa, bir apartman görevlisi sorduğunda da rahatsız etmemeli. sonuçta ister merakından soruyor olsun, isterse güvenlik açısından soruyor olsun; o apartmandaki dairelerin çoğunluğundan uyarı almadığı(ben içeri girenlere kim olduğunun sorulmasını istemiyorum şeklinde) sürece; yaptığı normaldir ve siz de cevap vermeme hakkınızı kullanabilirsiniz. tabii "7 numaraya gidiyorum yarraaam!" demek yerine susarak.

önce halk birbirini sevecek ki.

kimsin diye sorarsa sanane deyin.
kimsiniz diye sorarsa açıklarsınız.

ben öyle yapıyorum.

gectigimiz yillarda basima gelmisti bu olay. bugun bir yerde bahsi gecince, yoksa haksiz miydim diye tereddut ettim.

isyerinden bir arkadasimi ziyaret etmek amaciyla oturdugu apartmana girmistim. Tam asansorun dugmesine basmistim ki arkamdan biri kosturup "bir dakika, kime gidiyorsunuz?" seklinde bir soru yonellti.Daha sonraki diyalog asagidaki gibidir.

ben: nereye gittigimi size soylemek zorunda miyim?
kpc: elbette ben buranin kapicisiyim.
ben: birincisi sizin kapici olup olmadiginizdan emin degilim, bak apartmanin girisinde bir kac kisi daha vardi. ben her kapiciyim diyene hesap mi verecem. ikincisi de kapici olsan dahi kimin kime gittiginden herseyden haberinin mi olmasi lazim.
kpc:tabi, ben nerden bileyim senin hirsiz olmadigini.
ben:(isten cikmisim uzerimde takim elbise) hirsiza benziyor muyum sence. hem farzet ki giriste zillerde yazan isimlere baktim ve sana da rastgele bir isim soyledim, onun yanina gidiyorum dedim. nerden bilecen benim gercekten oraya gidip gitmedigimi.
kpc: arkandan cocugu yollayacaktim
ben: o zaman sorma dedim. arkamdan cocugu yolla caktirmadan ama beni burda durdurup nereye gidiyorsun diye sorma
kpc: yok soyleyeceksin..
ben:soylemeyecem. gel sen bul nereye gittigimi.
kpc:peki ben bulurum.

asansore bindim ve kat arasinda elindeki alet sayesinde asansoru durdurdu. Hemen polisi aradim durumu anlatmak uzere. polis falan duyunca geri indirdi beni. ben de "sen ne hakla beni asansorde birakiyorsun lan" diyerekten kollarindan tuttugum gibi ileri dogru ittim. yere dustu. zayif biriydi zaten. bir suru apartman sakini toplanmisti basimizda. inat etmistim nereye gidecegimi soylememekte. asansorde telefon iyi cekmediginden dolayi konusamamistim polisle. tekrar aradim ve bayan bir polis cikti telefona ve durumu anlattim. polisin cevabi karsisinda sok oldum. "kapici cok iyi etmis sizi almamakla, az bile yapmis asansorde birakmakla. soyleyeceksin tabi nereye gittigini". bana nerdeyse "alçak, şerefsiz" demedigi kaldi:)

polis gercekten hakli miydi? yoksa muhafazakar dusunce yapisinda oldugundan dolayi mi bana bunlari soyledi?

hukukta yeri var midir bu kontrolün?

(aslinda olayin tumune bakarsak hukuki bir durum var ortada, sonradan dusununce, darp etmisim adami)

sorma hakkı yok bence.. sorulmamalı.. ayıp.. herkese suclu, pislik gözüyle bakmak eziklik.. ama ben, görevli oldugunu düşündügüm kişiye, arkadasın evini bildigim halde "x bu kattaydı değil mi?" gibisinden bir soru sorup onun aklındaki endişeyi de silerim.. mesele karsılıklı anlayısta..ama düz mantık baktıgın zaman kapıcı/görevli sormalı, sen cevap vermemelisin.. ha kız arkadasına gidiyosan o zaman görünmemenin yollarını aramalısın :) sen-ben olmasak bile hala muhafazakar bi ülkede burası..

ben olsam "izin verirseniz şu şu kişiye gidecem" derdim. hem adamın bikbiklenmesini engellemiş olurdum hem laf yemiş olurdu.

yanlış bilmiyorsam bu kadar detaylı bir tanım yok yasalarda. ama pratik akıl yürütelim. şimdi, kapıcının işvereni kim? apartman yöneticisi/yönetimi. apartmana yönetici nasıl seçiliyor? orada kalanların oylamasıyla, demokratik olarak.
dolayısıyla kapıcı seçimiyle ilgili de apartman yöneticisine bir sorumluluk veriliyor.
bunu koy kenara.
şimdi şuna gelelim. farzı mahal bir apartmanda hırsızlık oldu, yok hayır, herhangi bir suç işlendi polis ilk kimden ifade alır, kapıcı.
ben evime hırsız girdiğinde kapıcıyı ihmalkarlıkla suçladım şahsen.

güvenlikle ilgili açık bir beklenti var. bu açıdan da kapıcılar yöneticiler tarafından tembihleniyorlar mutlaka, ona verilmiş olan yetkiye dayanarak. kapıcı bir nevi bekçi olarak algılanıyor çünkü sakinler tarafından.

bu durum ona sorgulama, soru sorma hakkı verir. ama kaba olma hakkı vermez.
fakat nihayetinde şunu düşünürüm,
bu adamın kaba olması mı daha rahatsız edici
yoksa
apartmana giren çıkanla kimsenin ilgilenmemesi mi?

tabiki ikincisi, bence.

ben ihbar edicem adam tartaklamaktan kendisini.

o kapıcıya ( asansörde bırakana) ben prim verirdim valla helal olsun adama. ama bunu ne yazık ki gerçek hırsıza uğursuza yapmazlar. hem kapıcılarla kötü anlaşmamak lazım gittiğiniz arkadaşınıza hizmet ediyorlar. sonra arkanızdan konuşurlar/arkadaşınızın arkasından ne hödük arkadaşı var bunların diye komşuya dedikodu yaparlar.

daha önce başınıza ya da yakınlarınızın başına hırsızlık, tecavüz, gasp ve benzeri kötü vakalar gelmediyse sorulmamalıdır. çünkü aklınızın ucundan bile geçmez böyle şeylerin sizin başınıza geleceği. rutin trafik kontrollerinin gereği gibi "amına koyayım niye çeviriyorlar şimdi" diyebilirsiniz. ben de diyorum ama katlanıyorum. böyle şeyler gereklidir. o çevirmelerde yakalanan çalıntı arabaları ve o arabaların sahiplerini düşününce anlaşılıyor durum biraz. ayrıca takım elbiseli, kendine iş adamı süsü vermiş kişiler zayıf güvenlikli plazalarda bile masalarda bırakılmış telefonları, notebookları toparlayıp siktir olup gidiyor haberiniz var mı? illa başımıza gelmesi gerekiyor değil mi? tedbir kötü bir şey sanki...

fakat başınıza böyle bir şey gelmişse "niye sorulmadı?" deme hakkını kendimizde buluruz.. böyle de kaypak bir milletiz. orada adam apartmandaki kişilerin güvenliğini kontrol etmeye çalışıyor. kimsin ya da kimsiniz derse söylemeyin gittiğiniz yeri karşınızdaki sizin kadar eğitimli de olmayabilir, şivesi de bozuk olabilir ama gittiğin yeri söyle arkadaşım? bundan ne sen zararlı çıkarsın ne de o. o kişiye de maaşını veren insan "kim nere gidiyor öğreneceksin" demese senin ne yapacağın o adamın umrunda olur mu?

şöyle bir empati yapmanı öneririm. sana nereye diye soran bir kişi olmadığını düşün o apartmana seninle beraber sorgusuz it ve uğursuz takımı da girebilecek. çok sevdiğin kız arkadaşının yalnız kaldığını düşün o evde ya da ailenin. sen hangisini tercih edersin? insanlar sırf bu yüzden artık güvenlik görevlisi olan apartmanlara yerleşmek istiyorlar. bak bakalım yeni yapılan sitelerde bırak içeri girmeyi bakamıyorsun bile. zaman kötü.

arabayla 150-180 ile giderken makas atabiliyorsanız kullanmanın her şeyini biliyorsunuz. bana göre bu. ama çok göreceli birşey. en basitinden paralel park da diyebilir birileri.

vites değiştirirken eliniz titremiyo ve helecanlanmıyorsanız
önünüzdeki tomruk yüklü kamyonla ilgili korku hikayeleri üretmiyorsanız
en az 2 hafif maddi zararlı kaza yaptıysanız sizden iyisi yok bas gaza
ha bi de direksiyonu gazı motorun sesini asfaltın pürüzslüğünü hissedip haleluyahyy çekip keyif alabiliyorsanız ermişsinizdir

manuel vitesli arac kullaniyorsaniz oncelikli olarak kalkislar ve duruslar cok cok onemli.
stop ettirmeden kaldirabiliyor musunuz her seferinde araci? ya da ne bileyim yokusta cok zorlaniyor musunuz? panik haldeyken sorun yasiyor musunuz?
bence bunlar cok cok onemli. cunku kalabalik trafikte bunlar cokca basiniza gelir, gelecektir. bu tarz durumlarda dogru sekilde kalkis yapmak her seyden onemli.

daha sonra da durma konusu var. dogru durma tekniklerini(ornegin motor frenini dogru kullanmak) bilmeniz, ABS'nin calisma mantigini ve ne getirisi ne goturusu var ogrenmeniz onemlidir. (bkz: abs/#842300)

aynalari da dogru kullanmak, kor noktalari iyi bilmek onemli. sehir icinde cok fazla manevra yapacaginiz icin aynalari dogru kullanmak hayatidir ornegin.

yani benim aklima ilk gelen seyler bunlar. otomatik vitesli arac kullaniyorsaniz bir nebze rahat olursunuz.

arabayı iyi kullanmak demek hızlı, riskli, heyecanlı kullanmak demek değildir. bunu anlamak bana 6 sene önce yaptığım feci bir kaza sonucunda kendimi ve yanımdaki arkadaşımı yaralamaya (hafif) ve de arabamı hurdaya çıkarmaya maloldu. iyi araba kullanmak güvenli ve %100 konsantrasyonla kullanmak, ne yaptığını bilmek demektir. iğne deliğine park edemeseniz de olur.

150-180 ile giderken makas atıp birçok insanın canına kast eden budalalara kalırsanız hiç öğrenemezsiniz.

heyecan yapmadan, kurallara harfiyen uyarak sürüyosanız sizden kral sürücü yok. sadece kural ne diyorsa heyecanlanmadan onu yapın.

kamyonların yanından geçerken ,gidiş geliş yolda karşıdan büyük bir araç kamyon otobüs vs gelirken heyecan ve panik yapmıyorsanız.
belli bir hızın üzerine çıktığınızda panik ve korku yapmıyorsanız.
yanınızdan hızla geçen araçları farkedip ani direksiyon hareketleri ani tepkiler vermiyorsanız.bi nebze kendinizi geliştirmiş olursunuz.unutmayın siz ne kadar iyi kullanırsanız kullanın etrafınızdakilerden daha çok tehlike gelir

bence nolursa olsun ilk önce,kendinizi manuel vites kullanarak geliştirin.uzun vadede otomatik mi manuel mi kullanıcanıza sonra karar verirsiniz.araba kullanırken en önemli detay bence soğukkanlı olmak.nekadar hızlı gittiğiniz ya da nekadar cok makasa girdiğiniz asla bi kriter olamaz.bunlardan da önemlisi..kendi adımlarınızı hesaplamaktan cok,karsınızdaki sürücülerin manevralarını ve o manevralara karşı sizin hangi manevraları yapacağınızı hesaplamanıztahmin etmeniz gerekiyor(bi kaç saniye içinde,belki daha da kısa sürede)..tabi bunlar zamanla olacak şeyler..

trafik olmayan yerlerde aracınızı daha fazla kullanın. kısa sürelerle trafiğe çıkıp tekrar başladığınız yere dönün. yokuş mu gördünüz dur kalk pratiği yapın. 1.5 arabalık bir park yeri mi buldunuz hemen girmeye çalışın. geri vites olayına çok sıkı çalışın. iyi araba park eden biri hemen hemen herkesin takdirini kazanır ki çevrenizdekiler ne için böyle diyor bilmiyorum da muhtemelen evinizin önünde giriş ve çıkışlarda sorun yaşıyorsunuzdur. 20 senelik ehliyeti olan annemden bile hala bu yüzden puan kırarım. usta bir sürücü evinin önüne park ederken tereddüt etmez.

hergün trafiğe çıkarsanız bikaç ay içinde belli bir seviyeye ulaşırsınız. sonuçta herşey gibi sürücülük de pratik işi. yağmur çamur, gece gündüz demeden çıkacaksınız. mesela ilk olarak hergün kullandığınız güzergahları sabah erken veya gece geç saatlerde arabayla dolaşarak işe başlıyabilirsiniz. böylece ilk önce gereken yolları da öğrenmiş olursunuz. sadece dersle olacak birşey değil . belli bir gelişim süreci gerekiyor. ve diğer arkadaşlara da katılıyorum iyi kullanmak riskli kullanmak değil. bence iyi kullanmak güvenli kullanmaktır.

killswitch engage'in holy diver coveri oldukca guzeldir. ayrica machine head'in hallowed be thy name de dinlemeye deger coverlar arasinda yeralir.

ilk anda aklima gelen primal fear'in seek and destroy cover'i oldu. bence gayet basarili. aklima gelen oldukca da cevabi editlerim.

bir de not:
(git: ) fonksiyonu sadece duyuru id'leri ile calisiyor. (git: 70074) gibi. bilginize.

Richard Cheese
Tek geçerim.
Coverları hem çok başarılı hem de çok matrak.
Dene, pişman olmazsın.

www.richardcheese.com

dandy warhols - hells bells [ac/dc]

velvet revolver'in psycho killer coveri güzeldir.

morrissey seviyorsun madem, colin meloy sings morrissey albümü. jack the ripper ne şahane olmuş yaa.

colin meloyu dokunaklı buluyorum ama bence moz kavırlamasın bu adam.

patti smith- smells like teen spirit o ne ses ne hüzün yırtarım kendimi

type o negative ayrıca travis-hit me baby one more time:)

evet patti smith'in twelve isimli albümü tamamen cover'lardan oluşur ve kötü bir yorum yoktur içerisinde bana kalırsa. şarkılar da gayet güzel.

(bkz: orijinalinden iyi olan cover'lar)

tesla'nin real to reel ve real to reel vol.2 albumleri cok guzel cover sarkilar iceriyor, kesinlikle tavsiye ederim.

bir onceki cevabim ile biraz alakasiz dusecek ama bugun klibi gorunce aklima geldi.
muslum gurses'in son iki albumundeki cover'larin cogu cok basarili. tavsiye ederim.

"pink floyd" seviyorsan yazacagim albumu dinle bir sekilde. ben spotify'da dinliyorum su an mesela.

pink box: songs of pink floyd / tinyurl.com

spotify link'i de su: open.spotify.com

shirley bassey - where do i begin

takım oyunu derken?
trivial pursuit oynayın; ne çok laubali ne çok ciddi.

paintball... çok mu abarttım?

kulaktan kulağa
kim kimle nerede ne zaman
el kızartmaca
dart
go
parmak futbolu
strip poker

tabu

xbox360 ile sceneit. biz yaptik oldu. sonra oglen fifa09 cevirirken birisi masanin uzerine oturdu, alet havada takla atti, cd cizildi, maraza cikti. herkes yerinde otursun, maraza cikmasin.

teoride sise cevirmece oynanirsa takim ruhu iyice cosar yalniz belirteyim..

ad&d olabilir mesela. her hafta devam edersiniz hem surekliligi de olur.

bu iş için bütçeniz var sa eğer

www.oyunevi.com

bakabilirsiniz.

lego seti alın büyükçe bir liderin yönlendirmesinde tamamlamaya çalışın

30-50 arası değişir ortalama. çok iyi mamalar alırım dersen de 70e çıkar en fazla.

30 50 arası gercekten.. eğer whiskas larla falan beslemeyeceksin ki ögrencisin zaten.. bence masrafı falan da olmaz al güzel güzel takılırsınız.. yumurtandan sütünden peynirinden paylasırsın.. illa mama yemesi gerekmiyor.. şimdi bana kızan arkadaslar olacaktır.. bende de 2 erkek var.. yavruyken kapımda buldum aldım.. mama alıyorum tamam ama mama alamazsam bile aç kalmıyorlar yedigim seylerden yiyorlar ve en azından sıcak bi yuvaları, onları kollayan bi dostları var.. iki kedi için ben bakırköy civarlarından 35-40 liralık mama alıyorum bi çuval mama nerdeyse 1-1.5 ay gidiyor.. aşıları konusunda da bazı klinikler uygun fiyatlara hallediyorlar..

herşey biyana.. eve geldigimde beni karsılamaları herseye deger açıkcası.. düşünceli olup bi köşeye oturdugumda birisi hemen yanıma gelir nooldu der gibi mırıldanır.. şişkin yanaklarla öyle alık alık bakarlar.. çok ciddi görünürler ama inanılmaz komikler.. sabahları öpülerek uyandırılmıyosan ki muhtemelen öyle :) bence al o yavru kediyi de sefkatle uyan güneşli mutlu yarınlara :))

kaliteli mama ve selülozik kum ile 6 aylık olduğunda ortalama masrafı 50-60 tl arasında değişir. (aşılarını bu masrafa dahil etmiyorum)
kedilerin aşıları 2 aylıkken yapılmaya başlanır ve yaklaşık 2 aylık süreçte tamamlanır; iç parazit aşısı yerine de ilaç içirilerek bu süre biraz daha kısaltılabilir.
tavsiyem kaliteli bir kuru mama ile beslenmesidir kedinin. whiskas kedilere zararlı bir mamadır ve tavsiye de edilmez. royal canin veya pro plan mamalar en düzgün kuru mamalardır.
bir de geçici bir heves olup olmadığını çok iyi tartman lazım. zira bir kediyi evde besleme kararının sorumluluğu 15 yılı bulabilir.

biz ettik, siz etmeyin derim.. bir kere de alışıldı mı kerataya, veremiyorsunuz da başka bir yerlere.. tüyü, boku, maması, suyu...... bir kere eğer kedi sever bir tandığınız yoksa, yolculuk tatil gibi durumlarda pet shop ya da veterinere günlüğü en az 8-10 TL'den bırakmak durumunda kalırsınız.. ve asıl sorun: tüyler!!!!!! üzerinizde her an taşırsınız.. bindiğiniz arabaya, misafirliğe.. hele ilk aylar hastalık dertleri hiç bitmez bu afacanların.. öğrencilikte olacak iş değil.. aman diyeyim..

0 lira
evinde bahçesinde 20 kedi besleyen bakan seven insanlar acaba kum mum mama mama gibi şeylerle uğraşıyolar mı ki?kedilere yeterli sevgiyi şefkati gösterirseniz aşıya bile gerek kalmaz.kolay öğrenir kediler istenirse eğitilebilirler.
kendimize bakamadığımız bi dünyada kedimize mi bakıcaz özel olarak.yaşasın işte hımbıl gibi ben ne yiyosam yesin pire torbası

bazı kediseverlerin yaptığı gibi yapın. başkasının bahçesine kediler yesin diye yemek bırakın. sonra bunu sürekli yapın o kişilerin bahçesi bok içinde kalırken sizin bahçeniz temiz ve düzenli kalsın. (gerçek hikayedir)

merhabalar, yavru alacaksanız aşıları önemli. ilk aşıların 2 kere yapılması lazım. aşılarını yaptırdım diyen insan size kedinin sağlık karnesini de verecektir. o sağlık karnesinde aşıların etiketleri ve yapılış tarihleri olmalı. burdan kontrol edebilirsiniz. aslında aşılar normalde çok tutmuyor ama yavruların ilk yılda normal aşılardan 2 kere yaptırması gerektiği için ilk etapta 1 ay içinde çok tutabilir. o da 150 lira civarı filan olur sanırım. bir aşı ortalama 20-30 liradır. veteriner tanıdıksa aşı parasını bölüp sonradan da ödersiniz bizim gibi.

yani ya aşıları tamamlanmış bir yavru alın, sağlık karnesi ile birlikte. ya da yine aşıları tam 1 yaş üstü normal bir kedi alın. hatta kısırlaştırılmış alın daha süper olur. hiç masraf ve zahmet çıkarmaz size.

2 aylık kedinin aşıları tam olabilir. aşılar 2-3 hafta içinde gidip gelerek tamamlanabiliyor zaten. dediğim gibi karnesinden kontrol edebilirsiniz.

en kaliteli mama ve kum ile bile bir kedi ortalama 40-50 lira masraf çıkartıyor. benim iki kedim var. ortalama 80-100 lira gidiyor ayda.

yalnız tavsiyemiz olabildiğince kaliteli mama kullanmanız, ilerki yaşlarda hastalanmamaları için ve öğrenciliğiniz bittiğinde bakabilecekseniz almanız. yazıktır öğrenciler evlerine dönerken sokağa atıyorlar. eve alışmış kedi sokakta yaşayamaz, rezil olur ve hatta ölür valla.

aşıları tam diye bişey yok aslında. yani aşıları tam yazıyor diye, "bu kediyi alıcam ve bi daha aşı, veteriner masrafı olmayacak" sanmayın. sonuçta periyodik olarak sürekli yapılması gereken aşılar var. mutlaka yaptıracaksınız. ilk bikaç ayda aşılarını olacak, sonra hayatı boyunca aşı olmayacak değil.

1.köpek icin havhav.com olabilir.. kedi icin kedigen.com

2.bence evde beslenemeyecek kadar kocaman bi cins.. bahceli evse ayrı...

minikpati
miyavlar.com

Kaplumbağa için:

www.sukaplumbagasi.com
www.turtleturk.com

akita unu eve sokulcak ebatlarda bi hayvan olmamakla beraber villada malikanede filan gayet bakılabilir.

Gayet 2+1 evden bahsediyordum aslında. Neyse, hayallerimin arasına eklemekte sakınca görmüyorum: Bahçeli ev al, akita inu besle.

Bir de şu var:
www.alternatif-istanbul.net

türke bişey olmaz :)

tefalse yapar bence.çok kalın çünkü teflonları.çizildi mi at.ama bazıları da incecik hiçbişey belli olmuyo ben onları kullanıyorum gönlüm rahat.dediğim gibi kalın teflonlar çizildi mi zaten ruhsal bi rahatsızlık hissediyo insan.teflonu kalkmış bi tavada/tencerede yemek yapmak istemiyorsun atıyosun.tabi bu söylediklerim beni ilgilendiri.

ben üç dört senedir kullandığım bir büyük tava, bir büyük tencere ve bir küçük tavanın teflonlarını tamamen yedim, sindirdim. dipleri nerdeyse kabak gibi kaldı. ölür müyüm?

@dehri ölmezsin ama kanserojen madde işte. Gerçi ona kalırsa ne kanserojen maddeler giriyor hayatımıza, içimize, dışımıza.

gecen tefalden kek kalibi almiştim üzerinde çizilerse bişi olmas kullanın falan yazıyordu.

Onay bekleyen çaylak sırası sorunu.

1) Ekşiden şutlanma sebebinin açıklanmaması sorunu.
2) Kemalistlerin ülke yönetimini halka devretmemek için yaptığı ajitasyonların halka gına getirmesi sorunu.

durakta otobüsün ne zaman geLeceğinin biLinmemesi sorunu. yani otobüs bekLeme sorunu. Ben de bir Liste var sana vermek isterdim ama şimdi vaktim yok, buLabiLirsem yazabiLirim hepsini tabi gücüm yeterse çünkü çokLar.

-yeni alınan ayakkabının mutlaka vurması
-düğünlerde org kullanılması ve düğün salonlarında disko topu sorunu(1 kez gittim hayatım boyunca ve bence bu bi sorundur)
-ezanın sonundaki bipbipiiibipi sesi
-cuma günleri camilerin mahalleye vaaz vermesi
-banliyö trenlerinin adının hakkını vermesi
-türkiyeyi bisikletle dolaşıycağımız gerçeği sorunsalı
-kaktüsler daha alımlı olsun diye kendisine ait olmayan çiçeklerin üzerine japonla yapıtıılması
-cumartesi günlerinin bi garip olması.hiç görülmeyen insanların sadece cmtesileri görülmesi.
-birilerinin arkalarından yürüyünce konuşmalarını kesmeleri,önlerine geçince ıslık çalmaları(ne bu ya çözemedim büyük sorun bence)
-hiçbir kulaklıktan tatmin olamama.
-tren gelir hoş gelir türküsüne gereken önemin verilmemiş olması.
ek:zombilerin yaşam sürelerinin yetersiz oluşu
istediğin sorun olsun.sayfalarca devam eder bu.

kadınların üzerlerine sürdükleri dandik ve yağlı losyonun üzerine yapışan simler. birileri insanın o şekilde güzel görünemeyeceğini açıklamalı artık. sen mi yaparsın bilmem.

küp şekerlerin tek tek paketlenmesi.

yayalar için yeşil ışıkların çok kısa olması(ozellikle ankara)
canım ülkemde bisiklete binmenin imkansız olması
size yolda yürürken küfür etmiş , sizi tartaklamış kişilerin hala sokakta olması ve yeterli fiziki gücünüz yok ise yapanın yanına kalması
insanların mahkemeden vebadan kaçar gibi kaçması, kimsenin hiçbirşeye tanıklık yapmak istememesi
ülkede herkesin ağzında bir "sanane" lafının olması. yani sokakta karısını döve bir adama müdahale etseniz, tanımadığınız bir insana iyi niyetle bir tavsiye verseniz çok rahatça duyabilirsiniz sanane yi. daha yüzlerce var ya.

bu şeye benzemiş, kuyruk hattı bekleme modelleri diye bi ders görmüştük simülasyon dersinde... bizi projemiz banka şube similasyonu ama kuyruk modelleriyle pek çok şey çözülebiliyor. mesela sınav kağıtlarını okuma problemi, ders çalışmadan önce, hangi konuları nasıl sıralayacağımız, ikinci el mi sıfır mı? hangi arabanın tüketici maliyeti daha azdır problemi. ve tabii ki, aranızda 50leren kalma şevrolesi olup da bana hediye etmek isteyen var mı vs...

cok da lazim degil audiophili degilseniz. seslerde baslarin ve tizlerin daha iyi ayrismasini saglayabilir, kulakligi anfi besledigi icin muzik calan sarjin aleti ek gitmez.
cok guc ceken kulakliklar bazen yeterli ses vermeyebileceginden boyle bir cozum yoluna gitmisler.

ayni alet eger buyuk anfi yoksa, kulaklikla gitat calabilmek icin de kullanilir.

evet okudum aslında.kullanan birinin fikirlerini merak ettim.

avermedia kullanıyorum ben
edit:tv kartı şart tabi

tv kartı lazım.

kullanabilirsiniz. tv kartı gerekli. 30, 40 tl'ye alınabilir. sormadan almayın.

böyle birşey tv kartsız imkansız. Çok istiyorsanız tv kartı takıp izleyebilirsiniz. Çoğu bilgisayar kullanıcısı bir hevesle taktırır ama pek kullanmaz genelde.

www.musicovery.com -- moodlara göre ayırıyor.

musicovery.com

sol ayak sağ ayağı dik açıyla kesicek şekilde sol el arkada (belde) avuç dışarı paralel olucak ve sağ elle de blablabla der gibi öne sallıyaraktan geri çekilme belirtisi gösterme maksatlı hafif bir irkilme yaşayarak yapılır

edit:açı daralabilir ya da genişleyebilir

tam anladım diyemem. şu an dediğinizden hareketle bişeyler yapıyorum ama pek fransız tarzı durmuyor bendeki. ingilizcesi veya yutup linki olsa daha iyi anladım diyebilirm.

reverse reverance ve back reverence yazdım, sonuç yok.

bow ve curtsy isimleriyle de bi arama yapın. hatta victoria era filan bile eklenebilir bu kelimelerin yanına.

4:3

edit:imdbye bakmaya gerek yok bakılmışı var bkz www.dvdsokagi.com

ideefixe'te satilanlarda 16:9 diyor.