içinde bebek eşyaları olan hediye sepetleri oluyor. onlar olabilir. ne kadar yakın olduğuna ve bütçene de bağlı tabii.

bence hamileligi karistirma, normal zamanda ne hediye alacaksan onu al. o donemler cocuga asiri odaklaniyorlar zaten, buna katkida bulunmaya gerek yok bence.

tulum, çorap, mümkünse bebek yatağı, nazar duası. anne içinse....... -10 15 kilo az gösteren bir tartı.

Kıyafet almayın bence, onun yerine bebek telsizi falan gibi şeyler alın.

su olabilir: www.e-bebek.com
ya da su www.joker.com.tr ya da besigin uzrine asilan muzikli donenceler. tabii bunlar annenin cok isine yarayacak seyler, ilk ikisinden hediye olur mu bilmem ama her kullandiklarinda dualarini alabilirsin :)

www.e-bebek.com link su olmali bu arada

Nevada çölünde bir yer sanırım
edit: Monument vadisiymiş
tr.wikipedia.org

Las Vegas'a gelmeden önceki yollar.

Photographer: David Lehl
Athlete: Casey Capper, Andy Orley
Location: Monument Valley, UT, USA

www.redbullillume.com

şöyle
teledünya tv sağlayıcısı. uydunet internet. ben ikisini kullanıyorum. teledünya iyidir, tatmin edici kanallar var. ama d-smart bence daha iyi .özellikle yerel kanallar izliyorsan show, star, kanal d gibi, teledünyada bunların hd si yok. ama teledünyada nat geo kanalları var. d-smartta da discovery hd kanalları var. fx, fox crim, fox life gibi dizi kanalları ikisinde de var. d-smartı bilmiyorum ama teledünyada fox sports hd de var. amerikan futbolu, baseball fln seversen tam kanalı.

uydunete gelicek oolursak, bende çok başarılı. hiç sorun yaşamadım aldığımdan beri. 39tl ye 10mbit - 50gb akk var. 50gb yi geçince 3mbite düşüyor hız. gayet makul bence. tv yi d-smart alsan bile, internet için kesinlikle tavsiye ederim.

dsmart digiturk gibi platformların izinsiz abonelik ya da müşteri temsilcisinde çekilenler gibi şeylerini okudukça teledünya'ya şükrediyorum.
Teledünya platformu için apartmanınızda ya da sokağınızda kablolu tv hattı olması lazım, yoksa olmuyor. Uydu alıcısı değil de dijital yayın platformu teledünya, ben yerli kanal izlemediğim, hatta tv de çok izlemediğim için memnunum. Uydunette de 10 mbit akk'siz internetim var, pahalı ama değiyor. İndirme hızı falan gayet yerinde, ayrıca müşteri temsilcilerine falan da rahatça ulaşılıyor telefonda.

Kadıköy balık pazarından yukarı çıkan sokaklardaki ayakkabıcılarda rahatlıkla bulursunuz. Rengi bordo diyeceğim ama siyah alacalı falan, gidip dükkandan almak daha sağlıklı olacaktır.

edit: istanbul'da olduğunuzu varsaydım.
edit 2: internette aramak isterseniz palyaço bot olarak arayın.

bunların erkek için olanı yok mudur?

dr.martens bu. deriden satıyordu galiba, isterseniz belki getirtirler belki rengi, tabii hala satıyorlarsa. tam bu renk istiyorsanız gidip türkiye'deki distributorlerini bulmanız lazım.

www.yesil.com.tr yeşil kundura satıyormuş, arayıp sorabilirsiniz.

hiç bir şey gerekmez. tursit rehberi eğitim ve sınavı var. ingilizce dışında dil biliyorsan olursun ingilizce artık dolu. şansın torpilin olursa kokart alırsın ingilizceden. ama arapça rusça ispanyolca falan varsa hemen olabilirsin. sınavla.

teftis.kulturturizm.gov.tr

iki yıllıklar da oluyor, kurs görüp sınava giriyorsun.

hayır. acilse maalesef gidecek birini bulup teslim ettirmedikçe dhl gibi bir kurye şirketi dışında seçenek yok o da çok pahalıya gelebilir.

acil değilse ben ptt ile yollamıştım sıkıntı yaşamadan girmişti 10 günde filan (almanyaya değil çek'e)

Acil gitmesi gerekmiyorsa in vino veritas'ın dediği gibi takip numaralı olarak ptt'den yollayın, ucuz zaten belge yollamak.

Kesin ulaşması gereken bir posta ise düzgün bi posta servisinden gönderin, garantili olsun. Yolda kaybolur, 'gitti, gidecek, gidiyor' diye haber de alamazsan erasmus'un yanmasın. DHL İstanbul - Stuttgart arasına 70 lira istemişti zamanında, 20 saatte ulaştı.

geçen hafta litvanyaya ptt ile gönderdim 8 tlye ve 1 haftada ulaştı. dhl 1 günde ulaştırırız dedi 130 tl istedi :))

sergen yalçın bir ara deli gibi kullanıyordu, ondan sıkıntı olmuştu, irrite etmişti. aha bak ben de : )

(bkz: sergen yalçın'la sıkıntı var)

bir de, ahmet çakar da çok kullanır.
eksisozluk.com

herkesin vardir boyle seyleri.. mesela beni rahatsiz eden de irrite kelimesi :) takilmayin boyle seylere dikkat etseniz onu diyen arkadasinizin da vardir surekli kullandigi kelimeler obekler vs.

Öncelikle devamlı kullanıyorsan doğal olarak rahatsız edici olmuştur. Profesyonel olarak ise olumsuz anlamlı bir kelimeyi kullanman atıyorum müşterilerle ilişkini falan etkileyebilir. Sıkıntı yok yerine her şey yolunda falan kullanabilirsin.

bana da bi sevimsiz geliyor bu sıkıntı lafı. neden öyle tam bilemiyorum.

ay herkes yeni baştan ergenliğe girdi herhalde. bu ara herkes saçma sapan bi atarlı. sallama kardeşim he de geç, ona neymiş? hiç de bi olayı yok sıkıntı varsa vardır yoksa yoktur. nedir yani? (oha ben de ergenliğe girmişim gibi yazdım :) )

mafya ağzında kullanılabiliyor bazen. bilinçaltında bu durumu çağrıştırıyor olabilir.

içinde "ıkıntı" var belki ondan, bazı insanla bazı ses öbeklerine karşı hassas olurlar, bu da öyle bişy belki. ama "sıkıntı kelimesi evrensel olarak irrite edicidir" gibi bişy dediyse saçmalamış.
ya da bazen, aynı sergen yalçın örn.deki gibi "şey", "ııı" gibi sözcük bulamayınca kullanıldığında tekrardan dolayı kulak tırmalıyor.

turkce karakterleri kullanmiyorsaniz, bundan kaynakli 'sikinti' kelimesinin icindeki 'sik'ten mi rahatsiz oldu acaba?

bazıları durum için kullanmıyor, "televizyon da sıkıntılı bu aralar." şeklinde kullanıyorlar. hadi bir iki neyse de sorun çıkaran, rahatsızlık veren her şey için de sıkıntılı dendiği zaman ifrit oluyorum ben de ama kullanana hiç bir zaman ağzımı açıp laf etmem, banane ki.

yok hayır ya gayet normal türkçe karakter kullanıyorum. askeri jargon değil yani.

yani son derece yerinde ve mantıklı kullanıyorum dalga geçme amaçlı da kullanmıyorum.

kadın geldi bana; çok kullanıyorsun hoş değil dedi. bildiğin bazukayı fırlattı kafama gitti. vay arkadaş!!! zaten çömeziyim bildiğin yerle yeksan etti gitti. ağzımı açmaya korkuyorum artık :/

geçen haftalardan birinin uykusuz dergisi'nde umut sarıkaya'nın tam da bu durumu anlatan bir karikatürü vardı. sürekli "sıkıntı" "sıkıntı yok" "sknt" diyen adamlar boş beleş barzo adamlar oluyor. üstüne alınma, sözüm meclisten dışarı. ama arkadaşın hoş değil demekte haklı.

"sıkıntı" aslında önceden sadece can sıkıntısı, mayıs sıkıntısı gibi bir anlama geliyordu. sonradan yan anlam olarak "mesele", "problem" anlamlarını kazandı. fakat bu anlamda kullanan insanların, genellikle mesele ve problem gibi kelimeleri bilmedikleri ya da kullanamadıkları için, yani kelime dağarcıklarının yetersizliğinden dolayı bu kelimeyi kullandıkları var sayıldığından, evet, irite edici gelebiliyor insanlara.

The Soldier, tir'd of war's alarms'tan bahsediyorsak tired.

Sıkıntı yok, yalnız değilsin.

yalnızsın.

ömür boyu yalnız da kalabilirsin. alışveriş sevmeyen kadın mı olur...

ben de hıc sevmıyorum, zorla arkadaşlarım çıkarırsa da hemen mağazada ılk bulduğum koltuğa oturuyorum, onlar çıkarken benı alıyolar oradan

alnından öpülesi, var mı senin gibi kızlar ya. uzat o mübarek alnını. helal olsun. şaşırmadım değil hani.

sizin varlığınız bizim inancımızı arttıyor.. Artık sizin gibilere rastlanmıyor

benimle evlenir misin?

erkekler oo ne şahane harika, aranan özellik demiş de. alışveriş yapmadan giyinme işini ne yapıyorsunuz? okula-işe giderkenle akşam sevgilinizle buluşurken aynı kıyafetleri mi giyiyorsunuz. siz alışverişe çıkmadan şu ünlülere yaptıkları gibi direk eve mi getiriyorlar kıyafetleri? aynı tişörtten 10 tane alıp haftanın her günü birini giyerek mi giyim sorununuzu çözüyorsunuz?
duş lifi, şampuan, vücut kremi, duş jeli, parfüm, ağda gibi ihtiyaçlarınızı anneniz mi alışverişe çıkıp alıyor?
biriyle buluşurken daha özenli giyinmek istediğinizde, alışverişi sevmiyorum diye eşofmanla mı gidiyorsunuz? her sene hiç değilse bir kaban, bir ceket, iş görüşmesi vs. için bir etek ceket takım, bir kaç kot almak gerekiyor hadi bunu zoraki yaptınız, her gün üzerinize giyecek kazak ve tişörtler, yazın deniz zamanı gelince havlu, bikini/mayo ve terlikler eve mi ışınlanıyor?
ay ben hiç alışverişi sevmem, hiç işim olmaz diyorsunuz da, o zaman kıyafetlerinizin ve kişisel ihtiyaçlarınızın geldiği sihirli deliği bize de söyleyin, biz de mal gibi en azından biribirine uyumlu bir çanta ayakkabı olsun okula giderken giymelik günlük diye o 'off boğuluyorum' avm lerde dolaşmayalım?

konuyla ilgili özel olarak; yaptığınız şey bana mantıksız geldi.
ev eşyalarını kendi seçmeli insan.. sonuçta kullanacak olan sizsiniz.
genel olarak; mağaza ve ürün çokluğu insanı bir yerden sonra yoruyor. kafa karıştırıyor. o yüzden mümkün olan minimum mağaza sayısında toparlamaya çalışıp işimi bitiriyorum.

benim de soğuk terler dökmeme neden oluyo. avm büyük işkence, haftasonu hele ki. yo dostum

yalnız değilsin ben de oldum olası sevmem. ailemin yanından taşınınca anladım, ben başkasıyla alışverişe çıkmayı, iki saat olur mu olmaz mı tartışmayı, kendi işin yetmezmiş gibi bir de başkasının işini halletmesini beklemek zorunda olmayı sevmiyormuşum. şimdi özellikle kıyafet alışverişine hep kendi başıma gidiyorum. ister bir-iki yere bakıp çıkıyorum ister detaylıca geziyorum. çok daha keyifli ve amaca yönelik oluyor.

@alice practice, alışveriş sevmiyorum dedim yoksa hiç yapmıyorum değil tabi ki..
kıyafet olayı: lisede aldığım kıyafet/ayakkabıyı hala giyebiliyorum. ufak tefek olmakla alakalı olabilir. plaza kadını değilim. eskiden yurtdışında doktora yapıyordum. şimdi home-office çalışıyorum. ne giydiğim kimsenin umrunda değil...ama kötü giyindiğimi düşünmüyorum. Mevsim sonunda, güvenparkın oralarda mesela birini beklerken veya otobüsten inip eve dönerken, yahut arkadaşlarım/kardeşim alışverişe sürüklediğinde bir mağazaya girip alıp çıkıyorum. 5 dakika sürmüyor benim giysi alışverişim. Bana şu tonlarda şu model bir elbise lazım diye alışverişe çıkıp akşama kadar onu aradığım hiç olmadı. Düğünlerde giyeceğim elbiseleri ,şık iş kıyafetlerini filan ucuz görüp beğendiğim an alırım, belki 2 sene sonra giyerim. ayakkabı-çanta da keza. Tabi bir de şimdi param yok sonra alayım gibi bir olayım hiç olmadı benim...en azından 10 yıldır olmadı hep çalışıyordum çünkü ve hiç de çok fazla paralar vermem son anda bişey almam. Modayı bilmiyorum hiç takip etmedim. arada yurtdışına çıkınca da mutlaka sevdiğim yerlere uğrayıp bakıyorum. Sevdiğim veya ilk kez gittiğim bir şehirde sokaklarda kaybolarak dükkanlara girip çıkabilirim mesela bu sorun değil hatta eğlenceli bile oluyor.
kimseyle buluşmaya eşofmanla gitmedim, emin olabilirsin ama katalogdan fırlamış gibi de gezemem :) okuldayken (ki ben mezun olalı 8 sene oldu) kampüste yaşıyordum 2-3 haftada bir reale gidiyordum. o kadar (bilkent).
evin ihtiyaçları için alışveriş yapıyorum tabi ki yalnız ben pazara veya pazar gibi reyonu olan marketlere gidip elimle seçmeyi seviyorum mesela AVMler beni boğuyor.
ağda vb. ihtiyacım yok lazer epilasyon. krem jel vs. için takıntılı değilim ki marka/özel bişey kullanmıyorum evin altındaki marketten de alırım -zaten genelde kampanya olunca stok yapıp uzun süre kullanıyorum- bunun için giyinip kuşanıp alışverişe gitmem gerekmiyor hiç şampuanım bitmiş gidip alayım demedim daha. ki 15 senedir saçım belimde neredeyse.
günlük hayatımda makyaj yapmıyorum...bin tane tonik, temizleyici, krem vs almıyorum çok temel şeyleri tüketiyorum.
denize gitmedim bu yaz ama bikinim var 2-3 tane var galiba niye her yaz bi tane alayım ki?
ben sizi çok iyi anlıyorum zira kızkardeşime de sorsam aynı şeyleri söyleyecek sizinle. fakat son tahlilde giydiğimize, yediğimize, içtiğimiz, görünümümüze bakarsak ben arada büyük bir fark da görmüyorum...anlamadım ki.

ben de sevmem. ihtiyacim olunca bir seye sirf onun icin cikar dolanirim. ama bos zamanim varsa hadi gidip avm dolanayim demem. oyle cok kiyafet de almam. iki pantolonla idare edebilirim. manken gibi giyinmek, giydigim her seyi renk olarak uydurmak zorunda degilim ben. iki spor ayakkabisini degistir degistir giyerim. sikinti da olmadi su zamana kadar. bir sey lazimsa alinir. artist gibi giyinmenin giyinmek.zorunda oldugunu dusunmek sacmaliktan ote degil benim icin. ustelik herkes onca para bayip kendini adam gibi gosterebilir ama sirf o insanlarin varligindan dolayi da giyimi cok sallamam ben. aynen bazen de esofman giyip sokaga cikiyorum. ne lazimsa iki uc.parca ondan olur. bitti. bizdekiler renk renk desen desen ugrasiyor, gorende modaci sanar. selametle diyorum onlara.

@nax, ev ailemin. Eşyaları da benim kullanma durumuma göre değil kendilerine göre aldılar. yoksa dediklerinizde haklısınız. sadece benim olan evler de kurdum (doktorada filan) herşeyi kendim seçtim, diktim, yaptım :) ama bu kadar yine gezmemiştim... Herşey birden olsun, hepsi olsun, dükkan dükkan gezilsin değil de yaşaya yaşaya, sindire sindire olmasını seviyorum ev eşyalarının.

@ niye ama on numara cevap olmus, bayildim cevabiniza. ve +1 diyorum.

harika bi özellik bence. insanlar kıymetini bilmeliler.
Başının ağrımasının sebebi de kapalı mekanda havalandırmanın kalitesizliği, ikincisi çoğunun elektrik tesisatı alttan geçiyor, o kadar kablo ve elektrik de manyetik alan oluşturuyor, bu da baş ağrısı yorgunlık vs.ye sebep oluyor.
Bunları gerekçe gösterek onları da açık havadaki çarşı pazara da alıştırbilirsin belki:)

Var, ben
Arkadaşlarla dışarı çıktığımızda pazarlık yaparım, eğer mağaza vitrin bakacaksanız gelmiyorum ben diye.
bir şeye ihtiyacım varsa nerden alacağımı öğrenir gidip alır çıkarım 5 dakkada.
Mecbur kaldığım durumlarda da saçımı başımı yolarım sıkıntıda alışverişte. Siz bakın ben şurdaotururum derim saklanırım bi yerde.

@ innerbliss, sorma benim çok yakın 2 erkek arkadaşım var illallah ettiler benden artık. İkisi de çok seviyor ya bi de giyip giyip çıkartıyorlar o kıyafetleri... Sabırsız bi insan da değilim aslında ama hakketen çatlıyorum. Ben pazarlığı şöyle yapıyorum: kuğuludayım ben, gidin gezin alışverişinizi yapın sonra burda buluşalım. öyle.
@dafaiss benimkiler için sorun değil havada karada heryerde alışveriş yaparlar ama açık havada mobilya, elektronik eşya satan yer bilmiyorum :)

@niye ama: onun için ayrı bi duyuru açmalısınız belki de:)
Ben de sizin gibi olduğum için bu konuda karşıdakiler bozuluyor mudur empati yapamıyorum, ama sanmıyorum da. Ama eğer sözkonusu "dışarı çıkmak" deyince doğrudan avmleri anlayan avm insanları ise işler değişebilir. O zaman zaten dışarıda karşılıklı tavizsiz birlikte olmanızın, birlikte alışveriş yapmanızın... imkanı yok.

Ben de varim
Gezdikce darlanirim

bence kendiniz de demişsiniz, bir mağazada bir şeyi gördüğüm beğendiğim anda alıyorum, para derdim yok diye, bu da aslında alışverişi neden sevmediğinizi açıklıyor. benim gibi alt-orta sınıf kadınlar, bir mağazada bir şey gördüğünde çoğu zaman direk alamaz, bütçesine uygun değildir, bu yüzden mağaza mağaza gezer, daha bütçemize uygun olan yine de üstümüzde ucuz durmayacak bir şeyler ararız. bu size garip ya da komik geliyor olabilir ama, mağaza mağaza dolaşıp sonunda bütçemize uygun, yine de üzerimizde ucuz durmayan giyilebilir bir şeyler bulabildiğimiz için de alışverişi severiz.
yoksa herhangi bir markanın mağazasına girip kazaktan dona kadar her ihtiyacımı alıp aldıklarımı limuzinime taşı alfred deme şansımız olsa, sanırım biz de indirim dönemlerinde mağazalara koşmak, bir kazak için dükkan dükkan dolaşmak çılgınlığına girmeyiz.
daha önce de karşılaştım bu durumla, benden daha üst ekonomik seviyeden bir arkadaş vitrinde bir elbise gördü, ay alice bu sana acaip yakışır dedi, ki hakikaten giysem yakışır, ama fiyatına bir baktım ben günlük bir elbiseye o parayı zaten veremem, mırın kırın ettim geçiştirdim, mangoya bakalım dedim, o da tam bunu dedi ay bu ne yaa bir dolu kıyafet deniyorsun kaç saat sıkılmıyor musun vs. lan o ilk görüşte bariz güzel elbiseyi direk alıp gitsem alışveriş yapmayı sevmeyen kuul kız olucaktım şimdi mango kızı oldum paranın gözü kör olsun. o nefret ettiğiniz mangoda kaç saat geçiriyoruz çünkü başka bir yerden eli yüzü düzgün bir siyah dar kot pantalonu 15 liraya bulmam mümkün değil, ben de biliyorum elbette atıyorum maviye gidip bir siyah olivia 27 beden lütfen diyip çıkmayı.

@ alice tatlım sen beni çok yanlış anladın, mangoyu bırak pazardan bile giyiniyorum ben. marka filan giymiyorum. ha maviden kot alıp 15 yıl onu da giyebilirim. beğeneyim yeter ki.
30 liraya 50 liraya abiye elbise alıp giymişliğim çoktur. aslında neredeyse tüm abiyelerim böyle...fiyat vermediğimden yanlış anlaşıldı galiba.

anlamadığım gezmeden aramadan nasıl mucizevi şekilde karşınıza çıkıyor üstünüze oturacak düzgün ve ucuz kıyafetler. söyleyin biz de mesai harcamayalım, ucuz yerlerin handikapı budur çünkü, çoğu ürünü dandiktir arar arar iyisini bulursun hele pazarda dolanmadan aranmadan nasıl buluyorsunuz merak ettim?

vallahi ben de bilmiyorum ki çok yakından bilen komşu teyzemiz (30 senelik komşumuz) da aynen bunu der...sen durur durur bir çarşıya gidersin şıp şıp şıp alır gelirsin biz 3 ay gezsek bulamayız diye...belki şundan: siz bişey "arıyorsunuz" ben aramıyorum. yani bana da dükkan dükkan gezmek saçma geliyor. 36 beden fazlasıyla standart bi kadınım denemeden alabiliyorum belki ondan. belki modaymış, şundan da alayımmış gibi derdim olmadığından. belki neyi giyerim, ne yakışır gibi konularda kendimi bildiğimden...başka bir açıklamam yok.

@alice gözyaşlarım seninle. çok güzel yazmışsın ama sıkıntı şurda, ihtiyaç olup olmadan dükkan dükkan dolaşmak. her görülen şeyin uygununu bulacam dersen eğer alışveriş bir ömür sürer.

ayrıca bu kadar alışverişi sevmeyen kadın varmış da bizim haberimiz yokmuş, çok enteresan. bu modeller yeni sanırım :)

@hayatbirfilm_basroldesensin vallahi ben yeni model değilim hatta antikayım nerdeyse. yeni modellerde durumu bilemiyorum.

asla çekmem. bütün kızlar öğrenmiş herkesin gözünde eyeliner...
itici

bizim okulda bi kız vardı. sibel kekilli var ya, aynısı ama düz saçlısı. aklıma o geldi bak şimdi. bence kullanın, kullandırın, güzel bişey.

her göze yakışmaz, yakıştıramayan ya da beceremeyen de bok atar, itici der. çekemeyen asla çekmesin zaten.
yakışanda, yapabilende gözlere derinlik katar, mis gibi olur.

çok kalın ve kuyruklu çekilenleri itici buluyorum. daha sade, belli belirsiz olanlar kabul edilebilir.

sürmeye bi alıştın mı bir daha bırakamıyosun. bi dene istersen?

Güzel değil mi ya?
Tek kabul edebildiğim makyaj bu galiba. Yok rujuymuş yok farıymış, pudrasıymış falan... Bi kalem bi rimel tamam.

ahaha ben yakışmadıı için itici demedim. aksine yakışıyor da. ama en ergeninden en alakasızına herkesde olan bir şeyi yapamam.

arkadaşım sorulara cevap verin. diğer cevap yazanlara sataşmayın. bu ne eziklik

Çocuksu suratı olan kızlarda kötü duruyor, annesinin sürmesini çalmış gibi. Diğer türlü abartmadıkça oluru var.

yok kızlar ben de kullanıyorum ama göz kalemi daha dogal geliyor onu dagıtıyoruz falan ya... eyeliner cekınce barbi bebek gözü gibi oluyor sanki

abartan direk pornstar oluyor.

Evet işte herkes sürdüğü (çektiği mi?) için sürmeyen adam hasta, halsiz, uykusuz gibi duruyor. Halbuki boncuk göz de güzeldir lan aslında

gızlara her şey yakışır.

arka sokaklardaki uzun saçlı adam değilsen çekici.

güzel ama ablamıza güzel. senin de öyle kaşın gözün varsa, durma çek.

itici değil ama fazla abartılı sürülmemesi lazım.

resimdeki çok güzel bence. akmadığı abartılmadığı, gözpınarına dolmadığı sürece güzel.

Kısa sürüyor önceden randevu aldıysanız. Yarım gün yeter. Ama sonra sonuçların alınması var, nişanlınız da sizin yerinize alabilir vakti varsa. Tabii hastaneden hastaneye değişebilir.

edit: ciğer filmi hala var mı bilmiyorum ama varsa gittiğiniz yerde röntgen olmasına dikkat edin, yoksa başka yere yollayabilirler.

şişlideysen eğer osmanbey metroduragına cok yakın saglık birimi var , mezarlıgın arka tarafında bomonti yonunde.. gıdıp 15 dakıkada ıslemlerını halledıyorsun ..

kan verıyosun ve rontgen cekıyolar , ve sana raporu alacagın gunu soyluyolar.. 1 tane resımle (evlılık ıcın kullanacagın resımle aynı olması gerek) gıdıp teslım alıyosun hepsı bu..

takımlı bot fotoğrafına gerek yokrta hacı fotoğrafcılarda gömlek,kravat oluyor zaten vesikalık çektir işte :D

Ben koymuyorum zira bana itici geliyor. Ama tabii tipinizin önemli olduğu bir işse koyabilirsiniz. Ama her türlü vesikalık koyun bence.

sektöre göre değişir, ben tasarımcı olduğum için vesikalık yerine daha yaratıcı ve rahat bir fotoğraf koydum, olumsuz bir eleştiri de almadım hiç.

vesikalık koy tabii ki. sektör mektör hak getire. o cv'yi önce ik görüyor.

arkaplanda çalışan uygulamaları kapattığınıza emin olun.

40 inç alma 42 al.

Samsung 40es modelini tavsiye ederim..Ne ararsan var.

6340 ı geçen ay aldım güzel tv,

arkadasım da philipsin çok yakın modelini aldı, normalde insanlara tvde LG yada samsung tavsiye ederdim, ama philipsin de görüntüsü özellikleri vs çok iyi

sonuç: çok farketmiyor ikisi de P/F oranı açısından güzel, karar sana kalmış,
bu hangi markayı sevdiğinle alakalı, ben samsung sevdiğim için 6340 aldım,

nike mi adidas mı dersen adidas o hesap, yakın tvler, canlısını gör hangisi içine sinerse git al...

Lg 42 inç var evde sorun yok. Ama bir daha alsam Sony tercih ederdim. Adamlar görüntüye birşeyler katıyorlar.

bulabilirsen 50inç civarı plazma al, hala onlardan güzeli yok piyasa.

teknik bilgili biri değilim ama (bkz: server farm)ları olsa bizimkiler de yapabilirdi büyük ihtimalle.

Galiba bu Amerikalılar teknolojide bizden ilerde, o yüzden.
Dostum burası Türkiye. Ördek siken insanların ülkesi. Hiçbir şey artık şaşırtmıyor beni.
Eski PTT müdürünü getirip Tenis Federasyonu Başkanı yapanlar bi yerden bi imam bulup onu da IT'ci yapmışlardır.

EDİT: Üstte birisi DRM VE CRM demişti onun için böyle bir başlangıç yaptım, şimdi silinmiş.

Drm(Digital rights management)
ve crm(Customer relationship management) ile hiç bir alakası yok

Adamların amerikada bile n tane noktada mirrorları var.
Yani sen başka, ben başka server'a baglanıyoruz.

Bu mirrorlarda bile cloud teknolojisi ile adam istek geldigi anda otomatik olarak binlerce yeni makine yaratıyor, onlardan sana hizmet veriyor, hizmet bitince de makineler otomatik olarak kapanıyor.

geçen sene ios 6 çıktığında yanlış hatırlamıyorsam çökme olmamıştı ama bir çok kullanıcı çok yavaş indiğinden şikayetçiydi. bu sene de öyle bir şey olması muhtemel + türkiye saati ile sanırım 20.00'de çıkacak.

incelemek lazım sistemi kesin konuşmak için ama çok sayıda mirror ya da bulut çözümleri kullanıyor olmaları mümkün

Steve Reyiz teee 1997 yılında cloud teknolojisini anlatmış, yani 700 milyon değil 1 milyar kişi de indirse şaşırmam
www.youtube.com

o zamanlar TR'de daha internet yoktu

(bkz: CDN)

1- answers.yahoo.com
edit: Altta yunanlı bir kızın "modern yunanca bilenler antiği anlayamaz pek" yorumuna da dikkat etmek lazım.

1-) modern yunanca ve antik yunanca neredeyse bambaşka iki dil denebilir.
2-) a- tavernaya gittiğinde yunanca şarkıları anlarsın (ne kadar fayda tartışılır),
b- yunanlı bir kadın/erkek arkadaş ayarlarsın (bu zor)
c- bir çok kelimenin anlamını yunanca kökünden anlayabilirsin(ahtapot - ahta : ohto -> sekiz, pot: podi --> ayak)
d- ispanyolca, italyanca gibi dilleri öğrenmek daha basit olur.
3-) modern yunanca eğitimi veren kurslar var mı bilmiyorum ama istanbul'da yaşıyorsan rum okulları var (Beyoğlu'nda: Zoğrafyon, Zapyon - Balat/Fener'de: Fener Rum vs. oralara gidip yunan dili ve edebiyatı hocalarına özel ders veriyorlar mı diye sorabilirsin..)

Ne kadar yakın arkadaşım olduğuna ve ne kadar param olduğuna bağlı. İyi arkadaşsa ve paranız varsa çeyrek alın.

bebek bezi. dalga geçmiyorum he. altın alırsan zaten o da bebek bezine harcanacak:) altın fiyatı kadar bebek bezi al valla

yakın arkadaşsa hem altın hem bebek bezi diyip çıtayı yükseltiyorum

Normal bi arkadassa cok da paran yoksa 50 liraya falan bi tulum al boyle yuzde yuz pamuklu

elbise tulum falan almayın, herkes alıyor, çoğu kullanılmadan küçülüyor. altın en orta kararı, paraya herkesin ihtiyacı olur, ama ben değişik bir şey alayım yıllarca kullansınlar kullandıkça beni yadetsinler, diğerlerinden farkım olsun diyorsanız:

çeyrek altının yarısı veya üçte biri fiyatına alından ateş ölçer alın. bebeği uyandırmadan-rahatsız etmeden ateşini ölçüyor,

çeyrek altın fiyatına kraftın bebek telsizlerinden alabilirsiniz, bebek ağlayınca haber veriyor, anne-babaya evde müthiş bir özgürlük veriyor.

yaklaşık yarım altın fiyatına sallanan beşik alabilirsiniz (misal:www.google.com.tr hem sallanıyor, hem müzikli, hem titreşimli. bebeği 1.5-2 yaşına kadar taşıyabiliyor. bebekle uğraşmaktan yorulan-sıkılan ebeveynler için bebeği sakinleştirmekte-uyutmakta çok başarılı.

not: tecrübeli bir 13 aylık melek babasıyım

yemrem güzel hoş yazmış da o nasıl tecrübeymiş ben anlamadım. kusura bakmasın.

telsiz, ateş ölçer falan da almayın. abicim anne baba hevesle bunları kendileri alır zaten. biz de almıştık. giysi dediğin hiç olmadı 1-2 kere giyilir yine de. olmadı, değiştirme kartı koyarsınız, gidip mağazadan büyük boyunu alır ilerde giydirirler. ama telsiz olan, ateş ölçer olan eve ikincisini alırsanız, umut sarıkaya'nın borcamı hesabı ya kutusu açılmadan başkasına gider, ya da götürecek kimse yoksa ziyan olur dolapta. paranıza yazık.

ayrıca sallanan beşik ilk aylarda falan iyi de, hepsi o. hem bebeği sallayarak uyutmaya karşı olan idealist ebeveyn iseler o da boşa gider. ayrıca bebeği 1,5-2 yaşına kadar taşıyabiliyor olması, bebeğin onun üstünde duracağı anlamına da gelmez. biliyorum o aleti, benim 13 aylık oğlumun yayla gibi yatağında bir amuda kalkmadığı kalıyor ne beşiği. mümkün değil durmaz onda çocuk. ilk 6 ayda, henüz dönemiyorken iyi.

tavsiyem çeyrek altındır. olmuyorsa yaşına uygun ve sık bulunmayan bir oyuncaktır. o da olmuyorsa giysi, ama içine değiştirme kartı da alın.

ben de 13 aylık bi eşşek sıpası babasıyım.

Amaç yanan maddenin oksijenle temasını kesmek. Yukarı sıkarsanız sıktığınız madde dağılacaktır ve örtücü özelliği kaybolacaktır. Bu sebeple yangının çıkış noktasına, yani aşağıya doğru sıkmak gerekir ki madde yangının çıktığı yeri örtüp söndürebilsin. Google'da yangın yönetmeliklerinde falan bulursunuz teyidini.

edit: Orman yangınlarında falan alan geniş olduğu için tepeden sıkılıyor tabii. "yangın alanına püskürtülen su ısı emerek buharlaşır ve hacimce genişler, yoğunlukça oksijenden ağır olduğu için yanıcı madde üstünü ve çevresini kaplar, oksijeni ortamdan uzaklaştırır. "

kelesyanginsistemleri.com

kuklayı değil kuklacıyı vuruyoruz burada,

yanan asıl maddenin üzerine su/söndürücü maddeyi döküyoruz ve hava ile temasını kesmiş oluyoruz. Asıl yanan maddenin hava ile teması kesilirse alevlerde kendiliğinden sönüyor zaten.

yangının türü de önemli söndürürken. bazı yangınlara su döktüğünüz zaman ateş daha da artar. mesela yağ yangınları...

dönmez.

Bakteriyi öldürseniz de yiyeceğin bakteri tarafından bozulan yapısını ya da bozulma sürecinde oluşan zehirleyici kimyasalları yok edemezsiniz. Sırf bakteri üremiyor yani bozulunca, bakteri yemeği yenilmez hale getiriyor ki bunun da ısıtmayla değişmesi mümkün değil.

ama mantığınız doğru. o ekşi tat bakterinin tadı değil. ama o bakteriler yeteri kadar çoğalınca gıdanın tadını bozuyor. zaten buzdolabı o bakterilerin çoğalmasını yavaşlatıyor. bakteri sıcağı sever.

bu mantıkla diyelim ki bir gıdanız var, bir süre beklemiş. ama tadı bozulmamış. bunu kaynatarak içindeki bakterileri öldürüp veya azaltıp bir süre daha yiyebilirsiniz. ama bakteri gıdayı bozmuşsa o bozuk kısım düzelmez.

eksisozluk.com

Teorik olarak ve normal olarak muhtemelen gida zehirlenmesinden ölursun
Heleki sut ve sut urunlerinin zehirlemesi berbat tir

bergamot gibiyse earl grey olabilir.

bergamot olabilir.

chai denilen baharatlı çay olabilir mi?

evet tekrar baktım. chai-baharatlı çayın içinde karanfil var.

(bkz: chai)

İnternetten, skyscanner'dan mesela, alacağınız bileti bulun, sonra o havayolunun acentasına gidin. Diğer türlü sadece o ofisin acentalık yaptığı havayollarının saatlerini fiyatlarını vs seçebilirsiniz.

bir de geziko.com var. gereksiz bir sürü ek masraf oluyor bilette. onları çıkartabiliyordun bu sitede ve fiyat çok düşüyordu. dene derim. o şekilde kredi kartı olan birisine parasını verip alım da yapabilirsin eğer bilet fiyatı burada gerçekten ucuza denk gelirse.

beyoğlu ve kadıköy sahaflarına bakmanda fayda var.

www.nadirkitap.com

araya "sevgilisinden ayrılmak üzere olan kediye" ya da "sevgilisiyle kavgalı kediye" desek olur bence.

şuradan şuraya kaç numaralı otobüsle giderken sevgilimden ayrılayım mı kalsın mı?

ben özlemedim ki seni kedi özledi. bunu söyleyemeyenlerin ağlama duvarı ayrıcana.

ben duyurudan bir şey anlamadım
aklıma "işten çıkarken adama ingilizce am günü yağ" geldi o kadar.

çok acil kedi sikecek sevgiliyi nerede bulabilirim?

"+18"i unutmayalım başlığın sonuna.

yesilimtrak +1. resmen 10 saniyede özetlemiş tüm duyuruyu.

3- Duruyor ama anasayfadaki online bilet sekmesinden değil sefer saatleri sekmesinden seçmeniz lazım.

2- a-Metrobüs ile söğütlüçeçme-->trenle tuzla
b- Metrobüs ile kadıköy--> 500T ile tuzla.

2- metrobüs ---> uzunçayır oradan da 130

@dahili meddah tren yok artık =/

meyve gerçekten geçirir tatlı isteğini.diyet yaptığım zamanlarda bazen aşırı tatlı istiyorum,elma yiyorum.bir süre sonra hiç tatlı isteğim olmuyor.

beze yapabilirsiniz yumurta ve şeker varsa.

yoğurda reçel/cornflakes karıştırılabilirsin.

puding varsa gereken süt miktarından 1 bardak filan az suyla onu pişirebilirsin.

yoğurt varsa süt yerine kullanabilirsin kek için. tabi aldığı kadar un ne kadar onu bilemiyorum.

labne, yoğurt, eritilmiş tereyağını karıştır. püskevit varsa un haline getirip, biraz eritilmiş yağ ile yoğur, kabın tabanına ser. az önce yoğurt ile yaptığın kremayı tabanın üzerine sıva. üzerine de reçel gezdir. cheesecake'in hazır

evdeki malzemeleri saysan daha çok yardımcı olacağız.

Evde tatli,kek icin bilimum malzeme var (un,seker,kabartma tozu,nisasta,vanilya,krem santi,irmik,yumurta,labne,tereyagi vs),birkac cesit meyve de var (muz,cilek,elma,armut,seftali) ayni sekilde birkac cesit recel de mevcut.

elmalı turta yap, benim için:)

"engel olacak "diye özellikle belirttiğin için diyorum ki yarım limonu sıkıp yarım çay kaşığı tarçınla karıştırıp içersen on dk sonra tatlı isteğinden eser kalmaz ;)

ceviz/peynir birlikte ye, bunlar seni tok tutmazsa kimse tutamaz.

Odam sürekli dağınıktır. Başkaları ne derse desin kendi kafama yatan şeyi yaparım. Yanlış bi' karar almış olsam bile en azından kendi fikirlerim sonucunda olmuştur bu.

Ben arada bir yerdeyim, yani dağınığımdır ve karışılmasını sevmem ve sallamam söylenenleri ama dağınıklığımı başkasının ayağına dolaşacak kadar ortalığa saçmam. Sevdiklerime hediye almayı çok severim, o yüzden son parayla hediye yerine içmeye gitmem ama bankaya borcumu yatıracak yerde içmeye gitmişliğim olmuştur.

daginiklik ve hediye meselesine de takilmayin tabii. ne bikiyim sunu yapabilirsim sirf kensi zevkim icin sunu sunu yaptim ? ya da tam tersi

keyifcagizimin kahyasini besliyorum elbette... cunku en onemli benim.
kendim icin yasiyorum.

mesela bende şöyle bir huy var, yemeğe misafir falan gelecekse bütün gün hazırlık yapmak hoşuma gider ama eğer evde yalnızsam asla kendime yemek pişirmem, peynir ekmek vb yerim :)

@kül iste cok ince bi cizgi. ev sahipligi ile mulayimlik ile enayilik arasi. onu anlamaya calisiyorum zaten. size de bir seyler cikabilir cevaplarsan :)

Keyfimin kahyasıyımdır ben. En ön planda olan benim, kendimi şımartırım, rahat olmayı severim, kendime para harcarım. Ama senin esas sorduğun sorudan farklı olarak; zaten benden pek bir beklentisi olan fazla insan yok. Ailemle yaşamıyorum ki beklentileri olsun. Ya da sorumluluk yaratacak ciddi bir ilişkim yok. İnsanları kırmamaya çalışırım ama, alakamız gerekenden yakın olmadığı için istediğim gibi şekillendirebiliyorum hayatımı. İstediğim gibi gezip, konsere gidip, içip, sevişip, alışveriş yapabiliyorum. Tek problem çalıştığım işyerine karşı olan sorumluluklarım.

taşındığımızdan beri her daim düzenli, tertipli olmaya çalışıyorum. normalde üşendiğim şeyleri hiç şikayet etmeden yapıyorum ama derdim eve gelecek misafirlerin ne der korkusu değil, en ufak eleştiriye bile katlanamadığım için kimseye laf etme zemini bırakmamak. bunun yanında bütün evi temizleyip toplasam bile gidip asla yatağımı düzeltmem yatak odasının kapısını kapatırım gördüğüm zaman kafamı çeviririm. çünkü yapmak istemediğim veya nefret ettiğim işin aldığı sürenin kısa uzun sürmesinin veya zor kolay olmasının hiç bir önemi yok yapmam, kimse de yaptıramaz.

ne yemeği?

Sıcakken koy bişey olmaz. Hatta sıcakken koymak daha iyi. Buzdolabının rafları cam falan değilse koy gitsin.

bu havada (tabii lokasyon da önemli ama türkiye diye tahmin ediyorum) bir geceden bir şey olmaz.

bi şey olmaz, sabah koyarsın.

Kiymali kabak yemegi
Cam degil de dolabi bozdugunu soyluyolar benim dolap da cok eski sakata gelmeyelim?

fazla sıcak ise buzdolabını bozar kesinlikle.

Yazın kesinlikle bozuluyor, kışın bozulmuyor. Bu günlerde ise mutfağınızın sıcaklığına bağlı. Buzdolabına sıcakken konmamasının sebebi buzdolabının soğutmak amacıyla fazla güç harcamaması için genellikle. O yüzden koyun.

kadıköyde bir sokakta dediğin ürünlerden satan bir sokak vardı, öyle uygun fiyata falan değil ama, antika muamelesi yapıyorlar. bir de iş hanının zemin katında öyle eski mobilya satan dükkanlar vardı. şimdi nerde olduklarını hatırlayamayacağım ama kuytuda falan değillerdi, rexx'in oralarda gezerken bulmuştum ben de.

k4l3m'in dediği yer sanırım antikacılar sokağı, Şifa hastanesinin yanındaki sokaktan girince ilk sol sokak. Oralarda bolca antikacı var ama pahalıdır.

paşabahçe'de güzelleri oluyor. ama onları görmüşsündür herhalde.

ben kedili olanları çok seviyorum.

@mea maxima culpa
evet paşabahçe'de olanları gördüm ama onlara da ısınamadım.
ebay'da çok güzel modeller görüyorum bazen, içim gidiyor ama sipariş edemiyorum yurtdışından.

paşabahçe'dekiler kedili olduğu için ben ısınıyorum onlara :) arada alıyorum :)

Site tavsiyesi değil ama benim en son favorilerim Starbucks'taki goo.gl modeli ama üzerinde şekil olmayan bir tanesi var, dokusu çok hoşuma gidiyor. Sevimli olarak da yine oradan geçen yılbaşı çok sevimli tilki kupa vardı, 4.bp.blogspot.com geçen 8 liraya düştüğünü görüp aldım. Kupa-bardak-kadeh grubunu internetten sipariş etmeyi sevmiyorum, böyle elleyip hatta dudağıma götürüp falan almayı seviyorum, biraz arızalıyım.

@whoosie
evet, verdiğin ilk linktekini beğendim. geçen gün uğradım starbucks'a ama görememiştim o modeli.
starbucks'a birkaç kupa gördüm ama 18 liradan başlıyor, 38 liraya kadar çıkıyor yahu, el insaf. aldım elime, sonra bıraktım geri.

ha, çok güzel olsa kıyardım paraya kupa için ama 32 lira da edecek cinsten değildi.

www.tantitoni.com.tr

alışveriş yaptığım bir mağaza burası. bilmem biliyor musunuz?

mağazanın kendisinde daha çok çeşit var ne yazık ki :/

@mea maxima culpa
teşekkürler öneriler için. bugün starbucks'a gittim, iki tane güzel model buldum, onları aldım.
biri şu model: fredorange.com
diğeri de bu: fredorange.com

4. leventte inmelisiniz, çıkışı hangisi hatırlamıyorum ama otobüs durakları var minibüslerin orada, tabelada öyle yazabilir. Çıktığınızda baltalimanı ve reşitpaşa minibüsleri önünüzde olacak, ya da biraz beklemeniz gerekebilir. Bazen daha gelmemiş oluyor falan.

milföy'den kurabiye yapabilirsen haber ver öğrenelim nasıl yapıldığını.

Kurabiye zor. Onun yerine elmayı rendeleyin, kuru kayısıları ılık suda 10 dk bekletip küçücük kesin, bir soslukta falan az su, tarçın, biraz varsa esmer yoksa beyaz şekerle suyu çıkıp elmalar kayısılar yumuşayıncaya kadar pişirin. Milföyleri hafifçe çözdürün, biraz enine boyuna açıp inceltin, sonra 2'ye kesin, içleri koyup keyfiniz nasıl isterse kapatın, kenarları sıkı sıkı bastırın. Yumurta sarısı sürüp atın fırına, 180 derecede en az bir yirmi dakika ya da tipi olmuş gibi görünene kadar.

edit: Elmalı içi biraz bekletin, ılısın koymadan önce.

edit2: Milföyle çalışırken tamamen çözülmemiş olsun, zor olur yoksa. Zaten buzluktan çıkarınca birkaç dakika içinde yumuşamaya başlıyor, hala biraz sert ve soğukken açın.

bence suyunu sıkın için milföyü de mındar etmeyin :) sosisli börek yapın oh mis

www.lciturkiye.com

yemek.mahmure.com

milföyden kurabiye yapamazsın da, milföylü pasta yapabilirsin kayısı ile.
elmadan da kurabiye veya strudel

evet kurabiye olmazmış:) yazmışım öyle

Konuşmacının metni önceden girilmiştir.

edit: İkinci cümlede doğaçlama konuşma demişsiniz, ona dikkat etmedim. Yani yapılan konuşma dışında, mesela soru cevap kısmını falan da çat diye çevirdiyse bişi diyemeyeceğim ama belli bir konuşmaysa önceden girilmiştir diye düşünüyorum. Ayrıca kulaklıklardan alınan ses bilgisayar konuşma sesi miymiş? Simultane tercüman sesi değil yani?

Bundan 4 sene kadar once, eric schmidti televizyonda konusurken izlemistim. Amerikali bir insanin, Cin'deki Ingilizce bilmeyen bir insanla telefonla konusabilecegini, bir taraf Ingilizce konusurken, diger tarafin Cince duyacagini, diger taraf Cince konusurken de, Amerikalinin Ingilzce duyacagini, o tarih itibariyle Google'in bu teknolojiye sahip oldugunu ama piyasaya surmedigini anlatmis ve eklemisti: "To me, this is science fiction!"

imkansız. gramere uygun olsa belki bir nevi çevirilebilir ama herkesin üslubu ve konuşma tarzı kendine uygundur. yani bunları manalandırmak ancak insan beyninin yapabileceği bir şey. hiçbir makine daha bu kadar gelişmedi.

bazı seminerlerde konuşmacılar konuşmalarını önceden çevirmenlere teslim eder, hazır çevrilir ya da terimler incelenir. öyle bir olaydır. biliniyordur metin.

imkansız falan değil. geçen 50 yılda imkansız denilen her şey bir bir yapılıyor. ingilizcede 33 farklı ses, 700.000 kelime var. bunların kombinasyonu doğru bir şekilde oluşturulursa simultane çeviri gayet güzel yapılabilir.

yollayabilir, normal posta ile yollarsa arada kaybolma ihtimali var tabi. mümkünse dhl vs ile yollasın ama o da tuzlu olabilir.

Önümüz bayram, bayram sırasında gümrük sınırlamaları bayağı esniyor yani geçmesi daha rahat olur. Bazen hediye falan dinlemeyip el koydukları da oluyor normal zamanlarda.

edit: tabii bayramda postalar arttığı için kaybolma olasılığı da artabilir. Takip numaralı falan yollasın elbette.

sadece bayram sırasında mı bu, yoksa genel olarak bayram sonrası mı ?

Bayram sırasında postane çalışmıyor zaten, bayram öncesi sonrasaı 1-2 hafta işte. Tam tarihi var mı bilemiyorum.

tamam teşekkürler.

Olur, fazla yediğiniz ilk öğünde vücudunuz her şeyi hızla depolamaya başlar kıtlık var diye, vermiş olabileceğiniz kiloyu hızla geri alırsınız.

Vücuda kıtlık olmadığını söylemek için bol bol su için , ara öğün yapın (yoğurt vs)

Ayrıca kuru kayısı (günde 4-5 tane ) yerseniz bağırsaklarınızın çalışması hızlanır :)

Öğle ve akşam sadece et ve salata tüket bunun yerine. Birer avuç da kuruyemiş. Çok net ve sağlıklı sonuç alırsın.

(bkz: intermittent fasting)

Çok güzel olur iyi kilo verirsin. Gevsettigin an vücut geri alir eski kilolari

(bkz: garantili zayıflama yöntemi/@compadrito)

Hayır. Dosyalarınız bulut hesabınızda kalmaya devam eder. Formattan sonra Dropbox uygulamasını yeniden yüklemeniz gerek.

Hayır, internette durur. Sonra yeniden kurup giriş yaparsanız alette, erişirsiniz.

değişim, değişim olmazsa iade isteyip yenisini alın.

Kutusundan bozuk çıkan şeyi tamire verip en başta defolu şey kullanmaktansa değiştirin tabii.

Öyle bir hakkım var mı bilmek istiyorum. garantide tamire zorlayabilirler gibime geliyor.

Hayır, zorlamayazlar, zorlarlarsa itiraz edin kesinlikle. Bozuk mal satıp daha neye zorlayacaklar?

dün aldigin ve bozuk cikan bi ürünü asla tamire verme, yenisini veya parani talep et. hakkın.

urunun paketli sekilde iadesini isteyecekler senden. oradan aldigim her malda bir problem cikiyor. cok enteresan.

Normalde aynı arıza 3 kez tekrarlarsa sanırım 4.sünde değişim hakkınız oluyor. Ama sizin durumunuz değişik, sizin telefonunuzun sorunu tekrarlanmıyor, olan sorun tamir edilmiyor. Ayrıca birinci tamir yani dosyalı olan, eğer telefonda gerçekten dosyalar silinmesin gibi bişi demişseniz karşı tarafın suçu sayılmaz. Evet, iyi niyetli bir durum değil tabii. Yine de tekrar benzer bir şey yaşanırsa tüm teslim ve alım fişlerinizle beraber bir tüketici hakem heyetine gidin. Ayrıca tamir süresi 30 iş gününü geçerse de değişim hakkınız oluyor sanırım. Ama önce bu yazdığınızın aynısını, sonuna "tekrarlanırsa bu adımları atmak zorunda kalacağım" gibi bir ifadeyle Avea müşteri hizmetlerine mail atın.

işin komiği de aslinda o @whoosie

ne ben "dosyalar yedeklensin" gibi bişey dedim, ne de ilgili kağit duzenlemesinde oyle bir not almislar. sicip sivama lafi gibi geldi bana. ama dedim insanlik hali belki oyle hatirladilar, kotu niyet aramak istemedim.

İnsanlık halini geçin, böyle böyle mağdur oluyor insanlar. Eğer eminseniz böyle bir şey olmadığından, size yalan söylemişler demektir ve tamirinizi geciktirmiş olarak sizi mağdur durumda bırakmışlardır. Kabaca görünebilir ama teknik servislerde çalışanlar da emir kulu olsalar da bazen gerçekten insanı deli ediyorlar ve bunun ceremesini siz çekmek zorunda değilsiniz. Böyle bir durum olduğunu da atacağınız maile ekleyin biraz sert bir şekilde.

gerekli servis noktasına gidip ortalığı birbirine katacaksın. başka türlü sonuç alamazsın. kvk yüzünden 6 kere telefonunu servise vermiş birisi olarak konuşuyorum. yaptıkları tamamen yıldırma politikası. hakem heyeti için belli şartlar gerekiyor. bu arkadaşlar da o yola girmeden önce süründürdükçe, süründürüyor. bu ülkede ağlamayana meme yok. ne kadar sesin çıkarsa o kadar çabuk yanıt alırsın.

Teorik olarak patatesin nişasta deposu olması dışında sağlıklı ancak o tereyağın kaşarın içinde gerçekten süt var mı, hangi şekilde yapılıyor bilmek lazım. Yoksa kaşar da tereyağı da sağlıklı, güzel şeylerdir. Bir de mısırda gdo olayı var ama o konu dışı.

yok be haftada bir kezden bir sey olmaz. patates iyidir. tereyagi biraz sikinti ama haftada bir kez diyorsun.

kumpir basli basina hemen her hazir ve islenmis gidadan daha saglikli ama alinan besini cesitlendirmek gerek.

sadece kumpir yiyerek şeker hastası olmazsın, raad ol.

bence sağlıksız değildir. hiç patates fazla tüketmeyin diye bir şey duymadım çünkü. tabi her şeyin fazlası zarar sözünü de unutmamak lazım.

hamurgerden dönerden bisküviden ve daha bir sürü yenilen gıdadan sağlıklı olduğu kesin.

fastfood mu kumpir mi tabiki kumpir nekadar saglıksız olabilirki burgerking in yanmıs kıymasının yanında..

kalorili olması dışında diğer birçok yiyecekten sağlıklı

Nişasta demek şeker demek, herşey gibi abartmak zararlıdır.

prezervatif :')

tatlı kaşığı.

ikea'dan aldığım konserve açacağı. Hep filmlere özenmekten... Bizim bütün konservelerde açma halkası var zaten, kendisini de bir kere çekiç için içeri gitmeye üşenip mutfakta çivi çakmak için kullandım.

tabanca.

sucuk yapma makinasi

kazakların üstünde oluşan pamukçukları alma makinesi. 6-7 yıl oldu alalı, bir kere kullandım onda da 2.3 dakika sonra bıraktım. uğraşılmıyor.

televizyon hatta direkt salon :)

bardak altlığı

televizyon, koşu bandı, şarap kadehi, salata kasesi

ocak

dambıl,halter vs.

yanlis girmez, sadece size gosterdigi sekil farklidir. ayarlarda "region format" olarak geciyor, onu degistirirseniz telefon numarasi formati da degisir.

www.calengoo.com

ayrıca öyle girmesi aramanızda herhangi bir sorun çıkarmaz, onu da ekleyeyim.

Ayni sorunu ben de yaşiyodum, cozmek icin 2 yontem kesfettim. Birincisi numarayi + koymadan oldugu haliyle kaydet, sonra kişi listesinde üzerine gelip düzenleye basarak basina + koy. O zaman sapitmiyor. Ya da + işaretini tümden boşverip, yerine 00 koyup 0039.... şeklinde girersen de arayabiliyosun.

Bence etmez ama evinize uygunsa ve zevkiniz bu tarz şeyleri beğeniyorsa neden olmasın? Bence yaşlı ve yorucu.

edit: Ben çalışma masası olarak www.ikea.com.tr bu tarz bir masa, bir yanda iki ayak, diğer yanda www.ikea.com.tr bu kesonla kullanıyorum. Tavsiye ederim, pek rahat.

Bence de etmez.

aynısına bende tilt oldum ama naptım ilk önce tebessüm ettim sonra bastım eksiyi.

entry süpermiş hakkaten :)

yazdıklarına katılıyorum aynen

Bence bunu yazanlar haklı, sıkıntı bizi az parayla iyi yaşadığımızı sanmamızı sağlayan iş ve maaş sistemi ülkemizdeki. İstanbul gibi bir metropolde en fazla üst orta sınıf olursunuz gerçekten de aylık 10 bin lirayla.

@whoosie, ne demek orta sınıf oluruz ya? abi bana adam akıllı açıklayın. ortasınıfın bir üstü uçakla falan mı gezmeli?

her haftasonu yurtdışına çıkacka kadar para kazanan adam ortasınıf falan değildir.

ortasınıf senede 1 hafta 10 günlük yaz tatili yapan veya birikim yapabilen insandır.


edit: yani hepsini geçtim, 10.000tl maaş alan adamın hayvan gibi kredibilitesi vardır ve bu kredibilite ile sırf ev alıp kiraya vererek bile gelirini katlar yani. kimse kimseyi kandırmasın.

biraz yaşam standartları, life style denen bok ve hayata bakış ile alakalı.

2.000 tl kira
250 tl aidat
ort 300 tl fatura
ayda 2 depo olmak üzere 500 tl yakıt
ortalama 3000 tl kredi kartı (mutfak, giyim,tatil vs)
sigortalar, vergiler vs için ortalama 1000 tl
haftada 1 gün dışarda yesen ayda 600 tl (2 kişi)
tasarruf (Bireysel emekliik) 500 TL
kredi geri ödemesi 2000 tl

aha oldu sana 10.000 tl. bu bana göre standart ya da orta sınıf ya da azıcık üst orta sınıf masraf kalemi. 2 kişilik çocuksuz bir aile için.

fakir diye adlandırabileceğimiz sınıf için bu rakamları 4 ya da 5 e bölebiliriz sanırım.

her ikisi de yaşamını sürdürür ve her ikisi de gelirinin yetmediğini düşünür.

anlayamasak da anlayışla karşılamak lazım.

tamamdır işte ayda 3.000 lira mutfak, giyim, dışarda yeme vs. harcama yapan adamın ortagelir olma ihtimali yoktur.

zaten 10.000 maaş alan adam da kirada oturmaz, kendi evinde oturur mantıken.

orta sınıfla ortadirek'i karıştırıyorsunuz. Bir insanın 10000 lira maaşı varsa düzgün bir evde oturur ve bir şeylerden kısmazsa her haftasonu yurtdışına falan da çıkamaz. Hele zaten çocuk falan varsa hiç olmaz. Haftada 3 gün maksimum dışarı çıkıp düzgün bir yere gitse ve bizim gibi "abi bira orada 7 lira şurada 8 lira" diye kovalamasa anca yeter. Buna neden kızıyorsunuz onu da anlamıyorum.

eyyorlamam bu kadar: eksisozluk.com

abi bir sey diycem, bana da soveceksin. fakat aylik 10000 tl gercekten oyle cok imkansiz yuksek bir gelir degil. iyi para, ona bir sey demiyorum ama yeni mezun haliyle 6-7 bin alan bir suru insan var sonucta. yalniz yasayan birinin ona gore masrafi cok olur. zaten cocuklu bir aileden bahsediyorsak hic fazla sayilmaz, cocuk varsa hicbir miktar cok degil sonucta. bir tek cocuksuz ve ikisi de o civarda para kazanan bir cift icin gercekten avantajli herhalde.

@sendelemeden,

4 kişilik aileye çk fazla sayılmaz?
ailen kaç para maaş alıyordu seni büyütürken mesela? zorlamadan büyütmek için 15.000 20.000 falan alıyorlardı umarum yoksa yokluk içinde büyümüşsünüdr.

istanbulda kaç kişi 5000 TL maaş alıyor allah aşkına.

bekar biri 2500-3000 tl ile çok rahat geçinir. fakir falan da değildir.

Çabuk bir örnekle gideyim İstanbul için;

- Ortalama üstü bir evde iki kişi kalsın; bunun kira + faturası 1000 liraya yaklaşır, ara sıra olan ev masraflarıyla 1000 diyelim.
- Bazen evde, bazen dışarıda, lükse çok nadir kaçarak yemek yiyen; normal düzey kıyafet/elektronik alışverişi yapan; haftanın 2 günü eğlence/alkole para harcayan bir insan bunların hepsine, ev alışverişine, ulaşıma kafadan toplam 1500 lira harcar. Ki harcıyor da.
- Yılda 1 büyük, 1-2 küçük tatil yapsan, bir spor salonuna kayıt olsan, ara sıra hediye aldığın bir eşin/sevgilin olsa aylık 500 lira eder.
- Araban varsa ayda 500 diyorum.

Bunlar iyi bir orta sınıf için olması gerekenler; 3500 ediyor.

Bunların üzerine ev/araba/öğrenim kredisi falan ödüyorsan, rahat yaşayıp biraz da para biriktirebilmek için 5000 lira maaşa ihtiyacın olması çok anormal değil.

Çocuğun varsa bu miktar ciddi anlamda artıyor.

"3000 ile açlık sınırında yaşanır" demiyorum, insan tutumlu olursa çok daha düşük miktarlarda da geçimini sağlar aç/açıkta kalmadan, iyi/kötü eğlenerek. 10 bin lira yüksek bir miktar, onu da beğenmeyen biraz abartıyor ama "güçlü bir orta sınıf" için 5000'in üzerinde bir maaşa ihtiyaç olduğu kesin.

toplam 15 civari kazaniyorlar herhalde su an. ben kucukken daha azdi. (enflasyon adjusted hali ile de azdi yani) ve evet, cok rahat buyudugumu dusunmuyorum. ortalamaya gore biraz iyiydim sadece, o kadar. bir de uc kardesiz zaten. o sonuncuyu yapmayin dediydim de dinletemediydim.

neyse onemli olan benim ailem, senin ailen degil ki. aylik bin lirayla da yasaniyor diye iki bin kazanan adama zengin diyelim o zaman senin mantiginla.

ben demek farklı bir dünyada yaşıyormuşum.

benim etrafımda hiç kimsenin ailesi toplam 10.000 lira kazanmıyordu. ama ben hiçbirimizin de yokluk çektiğini görmedim.

kardeşimle beraber ortadirek olarak büyüdük, 10.000 liranın 3te birini kazandık en fazla ama o parayla tatilimizi de yaptık, her türlü giyim yiyim sıçım ihtiyacımızı da karşıladık bugüne kadar. hiç zorlanmadan büyüdük. demek annemler farklı insanlarmış, cebine 100 lira koyunca 300 lira olarak çıkartıyormuş onu.

demek benim ve etrafımda tanıdığım kişiler dışında herkes 10.000 lira maaşlarla büyümüşler. mesela bir akrabamız vardı, 15.000 lira civarı maaş alıyordu. 2 çocuğu var. en son 2. yazlığını alıyordu, 2 adet de villası vardı biri kirada biri kendi oturdukları.

vay anasını iyi ki girmişim ekşi sözlüğe. yoksa 10.000 liraya zar zor çocuk büyüteceğimi bilmezdim. iyi ki öğrenmişim.

nasıl elit bir fanusta yaşıyorsa bizim sözlükçülerimiz, 10.000 liraya ortalama maaş diyorlar. gerçekten müthiş.

(bkz: #23899175)

bu bir şeyler ima eder mi kamera ?

(bkz: bırakınız yazsınlar bırakkınız konuşsunlar)

:D:D

@long, güçlü bir orta sınıf için tabi ki 5000 üstü lazım. ama 3000 lira alan adam çok rahat yaşar. hiç öyle sözlükte bahsedildiği gibi eli başında, dertli dertli ay sonunu nasıl getiririm diye düşünmez.

ha bir zahmet takım elbiselerini 2000 3000 liralık modellerden seçmeyiverir ki bu da ortadirekliğini bozacak bir şey değildir. ama insanlar anlamıyor işte.

ama anlayacaklar. ellerine 2000 lirayı tutuşturduklarında, bununla bile rahat rahat yaşamayı öğrenecekler.

klasik ekşici işte. bunları ciddiye mi alıyosun?

Tamam, güçlü bir orta sınıf için 5000 üstünü kabul ettin. 2 de çocuk olsun, düzgün okullara gitsinler, kenara da 1-2 bin lira para atmak istersen 10 bin olmasa da 8-9 bine ihtiyaç oluyor.

Kendi anne-babandan, 15 bin lira ile 2. yazlığını alandan bahsetmişsin ama şartlar eşit değil. 15 sene öncesinin 15 bin lirası bugünün 30 bin lirası eder. Kaldı ki İstanbul dışı için bahsediyorsan, aynı şartlardaki hayat için İstanbul'da aldığın maaşın %70'iyle başka bir ilde idare edersin.

Yani bugünün 10 bini = 15 sene öncesinin 5000'i. İstanbul dışındaysa onun da %70'i 3500 eder. Baban 3500 maaş alıyorsaydı "güçlü orta sınıftı" diyebiliriz kabaca. Daha düşük aldıysa; sen rahattın belki ama onlar tutumluydu, dikkatliydi, çok rahat değildiler. Sen özel okulda okumadın vs vs.

5.000 lira aylık kazancı 4 kişilik aile için söyledim. eşinin de çalıştığını hesaba katarsak.

15.000 maaşı son 5 senede almaya başladı.

3000 lıra maaş alan fakirsin diyenin aq.

mevlam ona asgari ücretle çalışmayı nasip eylesin

mat couthon çok doğru yazmış, tamamen katılıyorum. sandığınız kadar büyük paralar değil bence. kızmamızın nedeni, sinirlenmemizin nedeni fakir olduğumuzu fark etmemiz. maalesef böyle yani. (istanbul)

tamam 10 bine laf et de 3.000'e dokunma. 3 bin tek gelirse yeterli değil bir aile için.

3.000tl ile de 4 kişilik aile yaşar. ha onlar birikim yapamaz, borç da çevirmek durumunda kalabilirler özellikle okul dönemleri vs. ama çok karamsar bir tabloları da yoktur.

5.000 liraları olursa da rahat yaşarlar.

tek kişinin aldığı 10bin tl ile orta sınıf hayatını rahatlıkla yaşarsın. orta sınıf hayatı alt sınıf hayatına göre elbette daha çok para gerektirir. 10bin tl alanın hayat kalitesini karşılamak için ona göre harcama yapması gerekir.

nedir yani? adam taksim'de 6 liralık bira kovalamaz gider 20 liraya da birasını içer. o paraya 10 kilo kıyma alırdık demez gider nusr-et'te yer. ya da senin benim para biriktirip aldığımız giyimi kuşamı alet edevatı aygıtı leblebi alır gibi alır düşünmeden. sen 150 liralık ayakkabı giyersin ( çevren de 300 * 50 lira arası giyer ), adam 1500 liralık ayakkabı giyer. baban senin cebine 50 lira koyar, o adam çocuğunun cebine 500 lira koyar. çocuğunu alt sınıfın gittiği okula göndermek istemez özel okula verir vs.. bu standartlar ona ve çevresine normal geldiği için / entryi yazan büyük ihtimalle 300-400 lirayla ay sonunu getirmeye çalışan biri olsa da, varsayalım öyle biri var / 10bin lira ile ancak adam gibi yaşanabildiğini düşünür.

Dolmuşla gidebilirsiniz. Kadıköy'den direkt yok, Salacak'a gitmeniz lazım.

yürürüm dersen, selimiye kışlasından köprünün ordan aşağa doğru sallan sahilden yürüyerek gidebilirsin ama yarım saatini alır,

Salacak'tan sonra?

Kadikoyden besiktasa
Besiktastan uskudara

Deniz havasi iyi gelir bu sicak havalarda serin serin. Balkon kismina oturursan keyfindenn yenmez.

kadıköy vapurla beşiktaş
beşiktaş motorla üsküdar.
türevleri mevcut. :D:D

wd çok daha güvenilir bir marka nazarımda, ben olsam onu tercih ederdim.

ethernet olmasına gerek olmayabilir yine de ihtiyacınızı bilemiyorum ama usb daha ucuz ve kullanışlı olacaktır şu durumda. ayrıca bu diskler de bozulabilir o yüzden iki tane alıp birbirinde yedekleri saklamalısınız.

mayhemdemon +1 sert şekilde yere düşse falan yine kayıp yaşarsınız, bence vereceğiniz parayı bulut depolamaya verin.

Ben de wd tercih ederdim ama yatay kasalı modellere bakmanızda fayda var, masaya çarpıldığında düşmemesi vs açısından daha başarılı.

Bulut için de flickr.com kullanabilirsiniz 1 TB depolama veriyor. Orijinal kalitede olmasa da %75-80 kalite düşürerek her ihtimale karşı yedekleyebilirsiniz.

Seagate Black Armor. Koyun kenara sonra unutun.

Son dönemlerde gıda/protein takviyesi soruları aşırı fazla, nedenini bilmiyor ve sağlıklı bulmuyorum.
B12 ve demir takviyesine gelince, Türkiye'de kadınların çok büyük bir bölümünde bunların eksikliği (anemisi) var, o yüzden gerekli, bundan dolayı sık görüyor olabilirsiniz. Bir de b12 acayip önemli bişi kafanın falan çalışması için, genelde bok gibi beslendiğimiz için eksik oluyor.

Cogu zaman disaridan yemek soyleyen biriyim ve en onemli ogunum kahvaltidir. Kahvaltida yumurta olmazsa olmazdir hemen her zaman. Et, tavuk gun icinde disaridan soyledigim icin yemedigim zaman cok azdir. Gectigimiz aylarda check up yaptirmasam b12 eksikligim oldugunu bilmeyecektim. Yani yesek de yemesek de olan bir sey.

ne kadar dengeli ve çeşitli beslensen de tüm vitamin ve mineralleri tam alamıyorsun.

Kıymalı yumurta olabilir, kıymalı patates yemeği olabilir (çok seri olmaz gerçi). Kıyma dışında başka ne var, sadece kıyma ile tarif vermek zor.

mikrodalgada çözdürüp tuz+baharat ile köfte yapılabilir

benim de aklıma direkt kıymalı yumurta geldi

sogan varsa soganlari ince ince kiy
azicik yagda kavur sonra kiymayi ilave et
yine vrsa domatesleri de cok ince kiy ve icine ilave et. boyle guzel bir sey olur

ve hatta yumurta varsa en son uzerine kir kiymali yumurta olur yesillikurucusu.com

afiyet olsun

benim de aklıma kıymalı yumurta geliyor ama kilo vermeye calısıyorum, cok kilolu değilim de göbek var eritmeye cabalıyorum simdi kıymalı yumurta yersem 2bucuk saat basket oynadım, yazık olmaz mı orada yaktıklarıma? :(

@whoosie, evde kıyma var, sebze türü patlıcan var galiba, valla yumurta var pek bir şey yok :( sanırım k.y. yiycem :(

@gibsonrules, mikrodalgam yok

onunla hiçbir şey yapmaman gerekiyor. saat 11. bu saatten sonra yemek yenmez. ne yersen ye zararına olacak yani. o diyet bozulacak.

evet ama iki öğün yedim bu gün vücudum ihtiyac duyuyor.

yumurtanın sadece beyazıyla yesen? hem de protein olmuş olur vücuda. vücutcular yiyor ya hani spordan sonra?

Kıymalı yumurta +1. Ekmeksiz ye bir şey olmaz.

diyet yapıyorsak eksik ye, fazla yeme.

saat 8'den sonra bir şey yenmez, yenmemeli. yağsız süt iç, peynir ye ve uyu. en temiz yöntem budur.

Yoğurt ye uyu, yumurta yenir mi bu saatte ve diyette!

Hukukçu değilim ama kamu davası açılabilir diye biliyorum.

gereksiz yere polisi meşgul ettin, olay çıkarttın diye bir sıkıntı çıkartırlar.

senle mi uğraşacaklar bi döver bırakırlar.

benim sacim dokulmustu.
ayrica ekmekte d vitamini varmis

Karatay diyeti ekmeği yasaklıyor zaten. Beyaz ekmek için konuşuyorum, zaten yararlı bir şey değil ki?

Tıbbi zararını bilmem de şahsen ben doyamam, özellikle kahvaltıda mümkün değil.

Bu arada beyaz ekmek pek hırlı bir şey değil evet de, köylerde doğal unla kendi yaptığı ekmekle büyüyen 80lik nineler seni beni döver, bu da bi gerçek.

doymazsın

Çok rahat doyarsın alışırsan, hiçbir şey de olmaz.

yerine başka karbonhidrat kaynağı tüketirsen pek sorun olmaz ama yine de şeker dengesi bozulabilir ve bünyen zayıf düşebilir bence. yani ekmeği tamamen kesmek de pek sağlıklı birşey değil karatay vb. diyetlere güvenmemek gerek diyet listesi kişiye özel olmalı.

yeterli besin alırsan yararı olur, zararı bırak...
ekmek denen şey ucuza karın doyurmak için yapılan, büyük bir kitleyi az masrafla tok tutmayı amaçlayan birşey sadece. zararı ancak ekmeğin besin değerlerindeki vücuduna kazandırdığı vitamin vs. ögeleri başka kaynaklardan alamaz, ihtiyacını tamamlayamazsan olur.

ekmeği bırakalı aylar oluyor ve ekmeği bırakmam sayesinde bir öğünde yediğim asıl yiyeceği neredeyse iki kat fazla yiyebiliyorum, daha fazla protein, karbonhidrat... demek bu. tabiki sporla desteklenmediğinde de göbek demek olabilir.

ekmek sana verdiği besinlerin tek kaynağı değil, alternatifsiz değil.

Bir çok fayda görür, nokta kadar zarar görmezsin.

beynin enerji kaynağı glikoz, glikoz deposu da karbonhidrat gibi bişi. karbonhidratı en güzel ekmekten alırsın. ha yok ille yemeyeceksen makarna pirinç bulgur falan lazım.
glikozu şekerden alırım da diyemiyosun. insulin fırlatıp düşürüyor arkadaşı. beyaz ekmek makarna pirinç için de geçerli bu.
bence sen çok fevri davranma gene. sabahları iki dilim tam tahıllı ekmek falan ye. enerji olsun beyne.

2-3 yıldır yemiyorum bir şey olmadı ama bira içiyorum, sıvı ekmek işte.

zaten 1 seneye yakındır yemiyorum da ileriye dönük bir zararı olabilir mi diye merak ettim. dışarıdan vitamin almak gerekirse alabilirim.

Bence en güzel şehir ve en güzel aksan Hamburg. Fiyatları tam olarak bilmiyorum öğrenci uygunluğu açısından ama Hamburg on numara yer.

hamburg iyidir, fiyatlar 250 -1100 euro arasında yoğun kurslar. gidersen mesaj at şehir hakkıında yardımcı olurum.

hamburg+1

hamburg+1 şu an ben de 2 aylık bir dil kursu için hamburg'dayım harika vakit geçiriyorum. sorun varsa özele beklerim.

ezop aparmış belli ki hikayeyi.

iyi de bundan 4000 sene önce hayat zaten hızlı değildi ki. hayatın hızlanması endüstrileşme ile başlıyor büyük ölçüde.

wilfred allan peterson'a aitmiş diye duydum ama orjinali nedir onu arıyorum şimdi.

böyle bir kaynaktan onun bir hitit duası olduğu ya da m.ö. 2000 yıllarında yazıldığına inanmam çok zor. internette dua'yı arattığımda genelde blog sitelerinde öyle özlü sözler şeklinde yazılmış. yani pek ciddiye alınacak bir kaynak göremedim.

he bir de ayşe arman çok beğenmiş o kadar. kaynak sağlam olmayınca yorum yapmak çok zor. tam anlamıyla böyle mi onu bile bilmek çok zor.

@eastarl, yazmak dünyanın başlangıcından beri varken, hititler'de kitap ne arar demek mantıksız. hititler mısırlılarla ilk yazılı olarak anlaşma yapan devlettir. yazı varsa, birilerinin bişeyler karalamış olması mümkün değil mi ?

Hitit duvar yazısı baya feyk, onu söyleyeyim

hititle alakası yok zaten de, kim demiş nerede demiş onu arıyorum.
o kopyala yapıştır bloglarından birinde wilfred allan peterson denmiş.


boşuna uğraştık böyle ya.

wilfred peterson - slow me down lord