niye kendin yapmaya çalışıyorsun.

usta çağıracaktım da zor bir şey değilmiş zaten. 2. fotoğraftaki flex borusun çıkaramadım. onu çıkarabilirsem 2 vida sıkmayla olacak.

dediğin gibi anakartı mahvettiysen x yerine 5x masrafın gidecek. bence servis veya bir usta çağır

baktım şimdi internete forumlarda bilgisayar için çalışmadığı zaman su geldiyse bozulmaz gibi bir şey demişler kurumasını beklicem.

2. resimdeki hortumu söksem takması kolay. 2 vida sıkıcam ama çıkartamadım onu.

çağırmadan önce biraz bekle. akşama doğru ustalar görür bu duyuruyu

Sakın sigortayı acıp elektrik verme, saç kurutma makinesi ile iyice kurut bütün elektronik aksamı.

Önceki duyuruda banyodan bir yeri açıp sistemdeki suyu boşalt demiştik müdür, boşaltmadan mı söktün?

İnşallah elektronik aksama zarar vermezsin, kurutursan sorun olmaz büyük ihtimal ile ama risk hep var.

Borunun montajlı tarafını yakından çek görelim, nasıl bir giriş veya montaj var bakalım.

Açık ağız anahtar ya da küçük bir kurbağacık lazım.

Standart 3/8 flex hortuma benziyor, 16 ya da 17 açık ağız anahtar oluyordu.

şunu aldım. 3/8 diyor. girişi oluyor sanırım.

www.trendyol.com

Orada 1/2 kullanılmaz, pek mantıklı değil, fotodan net anlaşılmasa da mantık 3/8 diyor.

O araya girip çalışacak bir kurbağacık anahtar varsa açarsınız, kurbağacık çalışamayacak kadar dar alansa yarım açık ağız 16 ya da 17 anahtar lazım.

Birazdan dener ve net söylerim :)

En önemli ip ucu, sıkarken asla çok kuvvet uygulamayın, boşluğunu aldıktan sonra sıkmak için tek bir parmak gücünüz yeterli.

Aynı sorunu birkaç hafta önce ben de yaşadım, alt komşunun banyosuna bizden su gidiyordu. Kendim çözdüm.

Öncelikle suyun aktığı merkez noktayı alt kattan bakıp tespit edin. Mesela bizimkinde klozet sifonunun yere kaçırdığı su, yerdeki gidere akarken giderin oradaki mikro boyutta kalkmış olan derzden betona yürüyormuş. Minicik bi açıklık. Bastım silikonu çözüldü sorun.

Borularda vb kaçak yoksa önce bu şekilde sorunu tespit etmeye çalışın. Olmadıysa da tesisatçı çağrılacak mecburen. Tesisatçı da çağırdım ayrıca birkaç hafta önce ana vana değişimi vb gibi birkaç kalem iş vardı 250 TL'ye halletti.

Yıllar önce de yine banyomdan alt kata akan suyun sebebi duş teknesinin kenarında kalkmış bir silikon parçası nedeniyleydi. Silikonları komple söküp yenileyince geçti.

Silikon iyidir yani.

Konut sigortanız varsa sigortadan yetkili bir usta talep edebilirsiniz.
sigortanız yoksa sigorta şirketlerinin tesisatçıları becerikli oluyor. onlardan birini bulup işinizi görebilirsiniz.

@msb ustayı nereden buldun acaba?

@erty sigorta şirketlerinin ustalarını nereden bulabilirim?

@tute, aslında usta aramıyordum, Kadıköy'de malzeme aldığım nalburla vana montajını konuşurken muhabbete kenardan dahil olan bi tesisatçıya tamam gel sen tak dedim iş acil olduğu için. Tesadüf yani. Onun haricinde benzer işler için Armut kullanıyorum en azından yorumları vb oluyor. Ama su kaçak işi sıkıntılı bir durum. Hiç yoktan basit bi silikon işi için tüm banyoyu kıralım diyen art niyetli ustalar olabilir. Önce kendiniz bi gözlemleyin banyoyu dediğim gibi.

Üst banyonun zemininde ıslaklık var mı? Mesela duşakabin teknesinin altında ıslaklık var mı?

Yer süzgeci etrafında ıslaklık var mı? Tuvalet taşının arkasında yerde ıslaklık var mı? Taşın arkası kapalı bir modelse taşın sökülüp de temiz su bağlantılarının kaçırmadığına emin olunmalı.

Banyodan alt kata sızdıran suların %90 nedeni zemindeki suyun bir yol bularak @msb'nin anlattığı gibi o yoldan emilip zamanla doyunca aşağı kusmasıdır.

Bu suyun emildiği yerler çok değişmez;

1: Duş teknesi sifonunun etrafı, gider tıkandıysa taşan su bu kenardan emilir.

2: Yer süzgeci, süzgeç ile seramik arasındaki çatlak ve boşluklardan zemindeki su emilir.

3: Tuvalet taşının giderinin kenarları, yine boru ile seramik arasındaki boşluklardan su gider. Bunun nedeni genelde rezervuar ya da taharet suyunun damlatması ve oradan yürümesi nedenidir.

4: Lavabo giderinin duvardaki boru ve seramik arasındaki açıklık, ve de bataryadan ya da ara musluktan sızan suyun duvardan emilmesidir.

Dediğim gibi %90 bu saydıklarım nedeniyledir, kalan düşük ihtimal ise döşeme içindeki boruların çatlaması ya da ek yerinin açması nedeniyledir.

Onu da normal tesisatcı bulamaz, özel cihazları olan birilerini çağırmanız gerekli. Arıza yeri cihazla tespit edilip o bölge kırılmalı ve yapılmalı.

@john ben boru çatlamıştır diye düşündüm. düşük bir ihtimal mi gerçekten? yani genel olarak derzlerden vs. sızıntıdır değil mi? bu durumda çatlakları kapatsak çözülür mü?

bir de dairenin ana vanasını kapattığımız zaman damlayan su kesilir mi?

Boru çatlasa çok daha fazla akış olur.
Tüm derzleri kontrol et. Koçtaşta falan hazır derz dolguları satılıyor, kendin yapabilirsin.
Vanayı kapatınca hemen damlama kesilmez, betonun emdiği su bir süre devam eder.

banyodan su damlıyormuş ama bu sorundan dolayı o banyoyu uzun süredir kullanmıyoruz. ancak kullanmayı bıraktıktan sonra da su damlıyordu sanırım. oradan su gitmesi garip geldi. bu yüzden boru diye düşündüm.

bir de banyodaki vanadan su damlıyor. bunun nedeni ne olabilir?

Öncelikle dediğim noktalara gözle bakın, bir ıslaklık veya banyo kullanıldığında buralara ulaşan su var mı test edin.

Bunlardan en zoru tuvalet taşına bağlanan rezervuar ve taharet borularıdır, bunlardan damlama ve sızma çoğu zaman farkedilmez, sızan su yerdeki gider borusunun yanından şapa ve alt kata sızar.

Edit:

Şapın emdiği su miktarı aşağı damlayıp bitene kadar sızma devam eder, banyoyu kullanmasanız da vanaları kapatsanız da önceden emilen suyun bitmesi vakit alır.

Hangi vanadan su damlıyor?

aslında şöyle. fayansta çatlak varmış sanırım. oradandır diye düşünüp derzleri yeniledim. sonra devam edince belki borulardandır diyerek banyoyu kullanmayı bıraktım. uzun süre sızmaya devam etti. bu durumda ne kadar devam eder damlaması? 1 hafta devam eder mi şapta kalan su?

borudan olup olmadığını nasıl anlarım? ana vanayı kapatsam, banyoyu kullanmasam ve 1 hafta beklesem su damlamasa fayanslardandır o zaman değil mi? eğer borulardan değilse ben de halledebilirim sanırım.

banyoda 2 tane kırmızı vana var. bir tanesinden su sızıyor. ana vanayı kapalı tutuyorum o yüzden.

Tamamen kesmese de ciddi oranda damlama azalır süre geçtikçe, gözlemleyin mutlaka.

O damlayan dediğiniz vanadan büyük ihtimal ile problem, siz sadece damlayan damlaları görüyorsunuz ama damlama harici boğazından geri süzülüp duvardan aşağı yürüyor olabilir.

Bi yakın foto atın bakalım.

@john banyoyu kullanmadıktan sonra ve vanayı kapattıktan sonra neden tam anlamıyla kesilmez damlayan su? şaptaki su bittikten sonra hiç damlamaması gerekmez mi?

fotoğrafı ilk soruya ekledim. vanadının duvarla birleştiği yerden su sızıyor. kırmızıyla çizdim orayı. derzin dibinden.

%99 problem boradan, vana boğazından duvara su sızıyor ve o aşağı yürüyor. Zemin suya doyunca ilk bulduğu zayıf noktadan alt kata sızıyor.

Şimdi bir tornavida ile vananın boğazının etrafındaki derzi güzelce ve yavaşça aç, vananın boğazını ve etrafını rahatça gör.

Büyük ihtimal ile boğazdaki o somunu çok hafif sıkınca damlama ve sızma duracaktır.

Derzi açma sebebimiz içeride bir çatlak vs var mı vanada onu görelim.

çok teşekkürler :) çözüldü sanırım. orayı kazıyınca suyun yukardan geldiğini farkettim. sonra baktım ki yukarıdaki kör tıpadan sızıyormuş. orayı da açıp tekrar sıkınca sorun çözüldü. artık oradan su sızmıyor. 2. resmi ekledim.

peki bu durumda başka yerden su gelmediğinden nasıl emin olabilirim? banyoyu kullanmıyoruz ama bugün fayansları 2 kova suyla temizlemiştim. fayanstaki çatlaklardan su sızmış olabilir. 1 hafta bekledikten sonra mı bakayım alt kata? ne kadar süre geçmeli?

Şimdi tespit ettiğiniz sızıntıyı giderdiğinize göre, banyoyu kullanmaya devam edin. Devam edin ki alt kata sızan su durursa arızanın oradan olduğunu anlar ve konuyu kapatırız.

Resmen interaktif tamirat yaptık valla bravo :)

aynen bu şekilde çözüm bulmak daha faydalı oluyor birçok kez :)

aslında şöyle. fayanslardan 1-2 tanesi çatlak. orasından da su alıyor olma ihtimali yüksek. o yüzden onları tamir etmeden kullanmayım dedim ve bir süredir kullanmıyorum. oradan kesin alıyordur. bir de belki bahsettiğin gibi kenarlardan sızıyordur. 3. olarak da borular çatlamış olabilir. fayans sorun değil. üstüne fayans yapıcam ama boruların sağlam olduğundan emin olmak istiyorum. 1 hafta banyoyu kullanmayım diyorum. sızıntı devam etmezse borularda sağlamdır sanırım. ama bugün yıkadığım için biraz su gitmiş olabilir. bu ne kadar sürede kurur?

nikon'u bilmiyorum ama canon d-slr lensleri evrensel. yani en azından son bıraktığımda öyleydi. sadece crop'lu makinelerin lensleri (EF-S olanlar) full frame gövdelere uymaz. full frame makineye uyan lensler (EF olanlar) crop'lu gövdelere de uyar, hepsi birbirine kullanılır.

son dönemde takip etmedim, canon'da durum bu. yani yepyeni 2022 model bir gövde de alsanız, 10 yıl önceki lensi takıp kullanabilirsiniz. sadece teknolojisi geri kalır (sessiz ve hızlı odaklama, imaj sabitleme vs)

nikon'da da durumun farklı olduğunu sanmıyorum.

Elinizde 18-105mm varsa yeni makine alıp almamaya karar verene kadar işinizi görür. Yanına belki prime lens (nikon 50 mm) ekleyebilirsiniz.

18-55 mm için aynı şeyi söyleyemem. Ayarları hatırlayana kadar o da iş görür ama keyifle kullanılacak bir lens değil. D90 gövdeyi kullanmaya devam edecekseniz kronik sorunu olmayan ikinci el lens araştırın derim. (Güncel fiyatlarını bilmiyorum ama Nikon 16-85mm, tokina 11-16mm, tamron 12-24mm bakabilirsiniz. Son ikisi geniş açı lensler)

ilk önce elinizdeki makineyle bol bol fotoğraf çekin. doğru pozlama nedir, doğru ışık kullanımı gibi şeyleri iyice kavrayın ardından zamanla nasıl fotoğraflardan hoşlandığınızı anlarsınız buna göre makine ve lens tercihleriniz netleşir.

Ben D80'i yakin bir zamana kadar kullaniyordum. Hatta D5100 aldiktan sonra da kullanmaya devam ettim beni daha cok tatmin eden bir model oldu.

Nikon lenslerin hepsi birbiriyle uyumlu (1950'lerden simdiye kadar), hatta D90'da kendi focus motoru oldugu icin eski tip lenlseri de autofocus ile kullanabilirsiniz. 3xxx-5xxx serisi icin AF-D lensler gerekiyordu mesela auto focus icin.

Donusturucu iyi performans vermiyor bence, kalitelileri almadiktan sonra hep bir focus sorunu oldu benim tecrubemde. Nikon devam edecekseniz dedigim gibi gerek yok zaten.

Lens alirken bakabilecegeniz iki deger DX (D90'in da dahil oldugu kucuk frameler) mi FX (full frame, genelde en ust segment makineler) mi oldugu. Ikisi birbiriyle uyumlu olmakla beraber kucuk sensore gore oldugu icin yaklasik 1.5x crop oluyor. Mesela 50mm fx lensi d90'a taktiginda 75mm gibi oluyor. Ama 50mm dx lensi fx'e takarsan kenarda vignette (siyahliklar) olusabilir

bence fotoğrafta teknoloji çok önemli değil. en temeli analog zaten. o yüzden mesela 5 mark ii bile gayet iyi. nikonu bilmiyorum ama full frame değildi sanırım. ama yine de kullanılır. neden kullanılmasın? araba, telefon değil sonuçta sürekli yeni teknoloji çıkmıyor en temeline etki eden. yıllardır kullanılan modellerden iyi bir lens almak iyi olabilir.

aynalı makinelerin lensleri adaptörle aynasızlara bağlanabilir. Aynasızlar için tasarlanmış (yeni nesil dediğin) lensler bunlara uymaz. (herkes aps-c ve fullframe lenslerden bahsetmiş ama bilmen gereken önemli bir bilgi de bu)

Sebebi şu, eski lensler daha uzaktaki (aynanın arkasındaki) sensöre görüntü oluşturmak için tasarlanmış. Yeni lensler hemen dibindeki sensöre.
briansmith.com
cdn.shopify.com
aynasız makineye uzatıcı adaptör koyup o mesafeyi sağlayabiliyorsun. (eski lensi yeni makineye takabiliyorsun) Tam tersi yani aynalının sensörünü öne çekmek mümkün değil ama.

Bu sebeple, çoğu kişi Canon EF lens seti dizer her makinede kullanır zaten. Fakat diyafram, autofocus gibi şeyleri makine üzerinden değiştirebilmek kullanabilmek için (autofocus'un verimli olabilmesi için vs.) çipi olan düzgün adaptörler gerekiyor. Sırf düzgün (Metabones) adaptörler 600 dolar civarındaydı. Ama dümdüz uzatıcı tüpler de var mesela Samyang marka manuel lensleri onunla taksan yine güzel işler çıkarırsın. gibi gibi.

Alyan yoksa açamazsın tornavida falan açmaz bunu alyan set bulman gerekir

denedim ama olmuyor. allen'le de torx'la da denedim. kımıldamıyor. sonra yalama oldu.

Normal allen değil zaten, tork uç ile açman gerekirdi. Acaba yalama oldu diye mi açamadınız sonradan.

Fotoğraftaki vida çok yalama olmuş gibi durmuyor, doğru uç ile çok kolay açılması lazım.

Kombiye müdahale, tamirat bakım vs için dolabı sökmenize gerek yok, alttaki o iki vidayı sökünce alttan öne doğru kapağı alacaksınız, sonra yukarı kaldırırsınız ön kapak komple elinize gelir.

İlla dolabı sökecekseniz, (ki gerek yok) önce içeriden borunun dirsek ile bağlı yerinden sökeceksiniz. Sonra boruyu çeker alırsınız dışarı.

torx allen de var ama yalama oldu. daha önce onla açmaya çalıştım ama çok sıkı. açmaya çalıştıkça yalama oldu.

genleşme tankını değiştiricem aslında. baktım rahat değişiyor. dolabı daha çok vidayı sökebilmek için sökmeyi düşündüm. dolaptan dolayı altta çok yer olmadığı için rahatça müdahale edemedim. vidayı açabilirsem yeter aslında.

Ben fotoğrafta çok da yalama olmuş bir vida görmedik açıkcası, ya yanlış numara tornavida kullanıyorsunuz, ya da tam dik giremeyip açılı tutuyorsunuz tornavidayı.

Bu tür vidalar, iki uç köşe arasına tam oturan düz tornavidalar ile de rahatca açılıyor.

yok ya yalama oldu baya. torx şeklindeydi normal daireye yaklaştı.

altta dolap olduğu için tornavida da sokamıyorum doğru düzgün. ya da matkapla açayım diyorum. o yüzden dolabı sökersem iyi olabilir. o üstteki boru içerden kombiye bağlı. sökmek tehlikeli olmaz mı? önceden doğalgazı kapatmak falan gerekir mi?

Zeminin sürtünme katsayısı ve trigonometri cetveli lazım

sürtünme önemli değil ya.

m.g.sin65

Soru eksik bence. Sanırım soru şu. Bir cismi a ivmesi ile hareket ettirmek için uygulanması gereken kuvvet düz zeminde F ise 65 derecelik eğimde ne kadardır.

F=m.a
a=F/m

eğimli zeminde x- mg.sin65=ma
x-mg0.9==F
X=F+mg0.9

Tabii ki gerçek değil.

Bu evler kendilerini 5-6 senede amorti ediyor bu durumda. Hatta kiraların daha da artacağını düşünürsek daha hızlı.

Satan da kişi değil, şirket.

Bir şirket bu fiyata ev satıyor olsa ilana koymasına bile gerek yok, fısıldasa zaten 10 kişi biter teklif veren.

Sırf bu durum bile gerçekçiliği öldürüyor. Büyük ihtimalle İstanbul'daki "beylikdüzü" evleri gibi boş ilanlardır.

Amaç nedir peki? Zaman kaybı değil mi? Müşteri çekmek için olsa müşteri gerçek fiyatı öğrenince sorun olmayacak mı?

Aradığınızda muhtemelen orası satıldı ofise gelin baska opsiyonları değerlendirelim deyip davet ediyorlar.

Bir de emlakçılar arasında "pürüzlük" tabir edilen evler var örneğin imarda taşma olan hala insaat elektriği suyu kullanan davalık olan vs. Bu tip yerler ucuz olabiliyor ancak ileriki süreçte belediyeyle inanılmaz şekilde uğraşmak gerekiyor...

gittiğinde "hee hocam o daire 5 dk önce satıldı yauv, muadili var 1,5 milyona ona bakalım gel" derler. Hiç mi gitmediniz emlakçılara :D

e işe yarıyor mu peki? 400 binlik ev için gidip satıldı diyip bana 700 binlik ev gösterse dalga mı geçiyorsun derim. insanların zamanlarını alıyorlar. hiç mi tepki görmüyorlar? ya da alıyorlar mı insanlar?

Bunlarin hepsi hikaye. İnsanların vakti degersizmis gibi bir de bunlarla uğraştırıyorlar.

eksisozluk.com

www.sikayetvar.com

www.sikayetvar.com

Vega yapı, yeva yapı, eva yapı diye görürsünüz, üşenmemişler.
iz yapı, çağ yapı bunlarin hepsinden uzak durun.

Hukuk ve düzgün sistem olmayınca böyle oluyor.

Evet bu fiyatlar gerçek metrekare endeksi adı uzerinde endeks temsilidir endeksin çok üzerinde veya çok altında bir çok yer var faiz ise emlakçının kendi kullandırdığı özel faiz

sitede 2021 - 2022 iki tane motor var satılık, onlar da 155-160 bin lira. Demek ki sıfırı yok.

Resmi sitedeki fiyatlar şu an var olan araçların fiyatları değil mantıken, en son gelip de satılan fiyatlardır bunlar.

Aynı şey arabalarda da var, en son kaça satıldıysa o fiyatlar kalıyor sitelerde. Artık 6 ay mı oldu 9 ay mı bir sene mi oldu kim bilir?

Almanya fşyatı 5650 euro motorun, 100 bin liradan fazla çevirince. Bizde daha ötv-kdv vs eklenecek sen hesap et.

peki neden araç yok? daha önceki yıllar böyle şeyler oldu mu? bunun nedeni araç üretilmemesi mi yoksa stokçuluk mu?

Evet stok olmadığı için ikinci elde mantık aramayın. Yıl başına değer kaybı da doğrusal gitmez, öyle olsa bir noktada motorun bedava olması lazım. Arz talep belirler fiyatı, o da değişkendir. Bayiler stok yapmıyor, motor gelmiyor çünkü. Geliyor olsa, liste fiyatından alabilirdiniz.

(bkz: çip krizi)

çip krizi +1

sadece çip de değil tüm dünyada bir hammadde krizi var, artık gerçek bir kriz mi yoksa enflasyonu (tüm dünyada) arttırmak için suni bir kriz mi bilmiyorum.

Yeni motor aldım. Özellikle Japon'larda sıfır yok. Oldu da düşürdünüz, ek donanımları iteleyerek liste fiyatından bir hayli yüksek fiyatlara satıyorlar. Çip krizi nedeniyle her bayiye modellerden ayda 2'şer adet kadar geliyor.

Mecburen Kymco aldım.

O kapak üzerinden motosiklet geçerse ilk kez kırılmasa bile zamanla kırılır ve size fatura çıkabilir. Motosiklet iner mi, sığar mı veya rampadan geri çıkar mı, tamamen alacağınız motosiklete bağlı ama fotoğraftan gördüğüm kadarıyla ben sizin yerinizde olsam oraya motoru park etmek için plan yapmazdım...

kısa cevap; denemeyin bile.

malheiros’un dediği gibi motora da bağlı tabii ama deneyimsiz birisi orda %100 düşer. rampanın açısını azaltmak için uzatmak lazım. uygun yer var mi anlaşılmıyor. o riske girilmez. doğalgaz kapağı da kesin kırılır.

kapağın sağında bir yer var. oradan geçsem nasıl olur? kapağa dokunmadan geçer ordan sanırım.

@orient düşmem diye düşünüyorum. motorun üstünde inmicem aslında. 4-5 adım zaten. motordan inmiş bir şekilde elimde tutarak götürücem. yoksa 45 derece zaten baya zor olur. ama o şekilde de direksiyon sağ duvara çarpar mı bilemedim.

Kapak kırılmaz, kaldırımlarda böyle bir sürü kapak var ve üstünden araba geçiyor, araba park ediyor. Bizzat bizim binanın önünde var her gün başka araba park ediyor üstüne.

ama merdiven dar, bu darlıkta kenardan rampa yapayım derseniz inip çıkamazsınız.

Sadece kenara yapayım derseniz;

motorun üstünde değil de yanında inip çıkmanız lazım tutarak, bu da biraz tecrübe ister.

Fotonun açısı çok dandik, bir kaç farklı açıdan foto daha ekleyin bakalım.

Doğalgaz kapağı yüksekte kalmış, onun etrafını sıfırlayacak kadar harç ile besleyin beton yapın. Doğalgaz borusunu betonla kapatmayın, yasak zaten.

En ideal yol demir rampa yaptırmak olur, mesafe varsa uzatmak eğimi azaltır iyi olur.

@john bloor merdivenin genişliği 85 cm falan. yarısına yapsam 40-45 cm olacak. yeterli olmaz mı?

zaten yanından inip çıkmayı düşünüyordum. 45 derece falan. üzerindeyken zor olur. yanından inip çıkmak daha kolay değil mi? neden tecrübe gerektiriyor? sonuçta motor kullanmayı bilmeyen biri bile tutup götürebilir.

40-45 cm demek iki karış ortalama, hacimsiz zayıf motorlar olabilir gibi. Commuter, cross, bazı naked modeller.

Ama hacimli motorlar olmaz o genişlikte, scooter bile sürtebilir duvara. Maxi scooter, grenajlı yol motorları vs çok zor.

Rampa işine gerçekten alışmak gerekiyor, bırakın motor kullanmayı bilmeyen birini, sürekli motor kullanan ama sizin rampadan inip çıkmamış biri bile düşürebilir motoru mesela.

Şimdi ilk kısmı yabancı ve yerli olarak iki tarafa ayırmak gerekiyor.
Siz yabancı bir fon yöneticisi olsanız, Türkiye borsasına yatırım yapma hevesiniz şu ortamda çok yüksek olur mu, hayır olmaz. Ki zaten borsa istanbuldaki yabancı oranlarının çok çok düşük olduğu bir dönemdeyiz. Fakat bu demek değil ki yabancı yatırımcı hiç yok. Elbette var. Tahmin edilebileceği gibi yabancı perspektifinden Türkiyedeki bu ortamda yatırım yaparken en büyük çekince, yatırım yapılan hisse senedinin değer kazanıp kazanmayacağı değil, döviz bazında ne kadar değer kazanacağı. Bunun için de çıkış stratejileri yaparak, opsiyon veya forward kontratlarla gelecekteki döviz fiyatlarını garanti altına alarak yatırım yapıyorlar.
Örneğin şu an borsa istanbulda birkaç şirkette yatırımı olan Finlandiyalı bir fon, aldığı şirketleri açıklarken para birimi riskini hedge ettiklerini de açıklamıştı.

Yatırım yapmadan önce bakılacak şeyleri yazmışsınız. Evet doğru ama şöyle detaylandırayım.
Risksiz getiri oranı, yani faize bakarsınız. Burada yatırım yaptığınız ana paradan herhangi bir şey kaybetmeyeceğiniz, bununla birlikte de belli bir vadenin sonunda, belli bir oranda para kazanacağınız garantidir. Risksiz getiriden kasıt bu.
Ama siz örneğin borsaya yatırım yaparsanız, aldığınız hisse senedinin iyi performans gösterememe riskini de üstlenmiş olursunuz. Ve aldığınız bu risk karşılığında da risksiz getiri oranından, yani faizden daha yüksek bir getiri beklersiniz. Buna da risk primi deniyor.
Borsanın geçmiş yıllarda nasıl bir risk primi getirdiğine bakıp, ilgilendiğiniz şirketin deltası ile çarparak da daha şirket spesifik hesaplara girebilirsiniz.

Bu bahsettiklerim değerleme yaparken kullanılan Ağırlıklandırılmış Ortalama Sermaye Maliyeti yani WACC formulünün, sermaye tarafında kullanılan şeylerdir.

Çok da uzatmadan yerli tarafına geçiyorum. Yerli yatırımcının günümüz şartlarında enflasyonun üzerinde bir getiri elde etmeyi umabileceği tek ortam borsa şu an için. Reel faiz zaten yok. KKM ile en azından dövize karşı değer kaybını hedge edebilirsiniz ama o da zaten malum, enflasyonun altında gidiyor.

İkinci sorunuza gelirsek, borsada yıllık %20 düzenli kar etmek zor değil. Hatta mütevazi bir beklenti.
Enflasyon bu seviyedeyken de, daha düşük olduğu zamanda da bir senede %90 kazanabilirsiniz. Elbette her yıl istikrarlı bir şekilde %90 kazanacağınızın garantisini size kimse veremez. Ama emin olun, bu oranları kazanan insanların sayısı düşündüğünüzden çok daha fazla.


"bu yıl %90 kar eden biri enflasyon daha düşük olduğunda neden daha düşük karlar elde ediyor"
Böyle bir genel geçer kural yok. Enflasyon varsa yüksek kazanırsınız, yoksa düşük kazanırsınız gibi bir şey üzerinden borsada yatırımı okuyamayız.
Borsadaki şirketlerin, sektörlerin her birinin avantajlı veya dezavantajlı olduğu dönemler olur. Ekonomik gündemdeki değişimler doğal olarak her şirketi, her sektörü farklı şekillerde etkiliyor.
Örneğin mesela sizin önermeniz, demir çelik şirketlerinde işlemiyor. Açıp borsadaki büyük demir çelik hisselerinin sene başından bu yana grafiklerine bakarsanız çok iyi durumda değiller. Enflasyonun yüksek oluşu, bu şirketlerde bir getiriye dönüşmemiş. Çünkü o şekilde direkt bir korelasyon yok. Aynı dönemde enerji şirketlerine bakarsanız, çok farklı sonuçlarla karşılaşacaksınız.

Borsada yatırım yapmayı ve potansiyel gelirleri sadece enflasyonla ilişkilendirmek yanlış bir düşünce tarzı olur. Bu yüzden "enflasyon yüksekken %90 kazanırsın ama düşünce kazanamazsın" gibi bir mantık da işlemiyor.

Çok karışık sormuşsun. Enflasyon karşısında kazanan şirkete ilk aklıma gelen kağıt DOAS oldu. Son bir yılda 2,80 dolardan 5,50 dolara çıkmış.

Düzenli ve hep kazanılır mı? Endeksin hep yukarı gittiği son 3 yıldaki süreç gibi zamanlarda tabii ki kazanılır. Ama devran hep döner, bir gün farkına varmadan Ayı piyasasına geçiliverir. Kazanmak için bilgi, bilinç, sabır, irade vs. birçok şey gerekir.

Son olarak şunu bırakayım.

twitter.com

@çay koy düzenli olarak %80-90 civarı kazanmak çok uçuk değil mi? 5 yıl %80 kazanan biri 100 bin lirasını 6 yılda 3.4 milyon yapıyor. 10 yılda da 35 milyon yapıyor. uçuk oranlar değil mi?

diğer taraftan bu oran uçuk bir rakamsa bu yıl borsada birçok insan zarar etti. sonuçta resmi enflasyonun %80 olduğu bir ortamda reel olarak kazanmak için %100 kazanmak lazım en azından. bu noktada son 1 yıl içinde birçok yatırımcı enflasyondan dolayı bist'te zarar etti diyebilir miyiz?

mesela bimas 60 liradan 100 liraya geldi. resmi enflasyonun %80 olduğunu düşünürsek kar yok ortada. yani bu kadar yükselen bir hisse bile kaybettirdi aslında. yanılıyor muyum? başka borsalara yatırım yapmak daha mantıklı değil mi?

Hayır çok uçuk değil. Çok iyi anlayabiliyorum böyle düşünmenizi ama gerçekten değil. Bu oranları tek bir hisse senedini alıp tutarak, her yıl %80-90 değer kazanması olarak düşünmeyin. Elbette bu da bir yatırım stili, öyle olmaz böyle olur gibi bir şey demeye çalışmıyorum.

Bu oranların gerçekçilikten uzak olmadığını şöyle de görebilirsiniz. tefas.gov.tr sitesine girin, yıl başından bu yana hisse senedi şemsiye fonları filtreleyin. Açıp bakmadım şimdi ama tahminim en az 40-50 tane fon vardır yıl başından bu yana %70-80 kazanan. Yani zaten siz kendiniz borsaya hiç zaman ayırmadan, araştırmadan, okumadan da bir fona yatırım yapıp bu oranlarda kazançlar elde edebilirsiniz. Yüzlerce insan yapıyor bunu.
Kendi araştırmanızı yapıp, doğru zamanda mantıklı hamleler yapabilirseniz çok daha üzerine de çıkmanız mümkün.

Bim örneğinde yanılmıyorsunuz. Fakat ben de size sene başından bu yana 3 katına, 4 katına çıkmış şirketler söyleyebilirim. Spekülatif hisseler falan da değil bunlar yani. Herkesin tanıdığı bildiği, kurumsal şirketler. Mesele doğru zamanda doğru sektöre, şirkete yatırım yapabilmek.

Bistte günün sonunda para kazanan ama enflasyonla karşılaştırdığında geri olan bir kesim elbette var. Fakat çok çok üzerinde kazanan bir kesim de mevcut. Eğri oturup doğru konuşmakta fayda var. Bizim insanımızın finansal okur yazarlığı düşük. Kimse yüzlerce sayfa kitaplar okumak, kendini geliştirmek, sonra da oturup saatlerce rapor incelemek istemiyor. Herkes istiyor ki amcasının oğlu, eniştesi, twitterdaki garip guraba bir takım insanlar onların kulağına bir şirket ismi üflesin, onlar da onu alsınlar. O şekilde de olmuyor elbette.

Borsa yatırımının potansiyelinin biraz olsun farkına varabilen, bu potansiyel kazançları elde etmek için de zamanını ve enerjisini harcayan insanlar emin olun bu konuştuğumuz oranları ve fazlasını kazanıyor.

yıllık %50 kazanç ile 300 bin liranın bileşik getirisi 17 milyon yapıyor. o halde birçok insanın bu noktalara ulaşması gerekmez mi? yani 300 bin lira sıfır araba parası bile değil. yatırımcı profilinin ben kar edebilecek seviyede bile olduğunu düşünüyorum ama hala ben çok uçuk oranlar gibi geliyor. bir araba parasıyla bile 10 yılda %50 kazançla çok ciddi meblağlara ulaşılıyor bileşik getiriyle.

enflasyon beklentisinin yüksek olduğu bir ülkenin borsasına girmemek mi gerekir peki? yine kazandıran şirketler olsa da bakınca yıllık %100 artış çok iyi. bim daha önce yılda bu kadar artmadı sanırım ki yıl daha bitmedi. ama enflasyon hepsini uçuruyor. 2017'de bir merak salmıştım froto falan almıştım 30 liradan. şu an 333 lira. 5 yılda çok güzel bir nokta ancak enflasyona bakınca o kadar da iç açıcı değil. abd'deki hisseleri alsak daha karlı olurdu.

borsanın dolar bazlı grafiğine bakarsanız (investing'ten örneğin) durum hala vahim. Dünyanın herhangi bir yerindeki sıradan zenginler şu anda bu ülkenin köklü şirketlerini alabilecek durumdalar fakat hem önünü görememek hem de totaliter rejim, bağımlı yargı organı sebebiyle şu anda ekstra riskli duruyor ülkemiz. Aylardır da borsadan net yabancı çıkışı var.

ikinci sorunuza gelince kazanç elde etmek ya da borsa bu kadar basit şeyler değil. Dediğim gibi x bir hissenin dolar bazlı grafiğine bakarsanız TL bazında prim yapan bir hissenin aslında geri gittiğini bile görebilirsiniz. Burdan basit olarak şunu çıkartabiliriz aynı miktarda yatırımı dolara yapsaydınız getiriniz daha yüksek olacaktı. Fakat bu da kazandığınız anlamına gelmeyebilir. Yatırım yaparken elinizdeki para kaç kilogram domates, kaç ev, kaç bilgisayar alıyordu şu anda ne kadar alıyor kısmına bakmak lazım. Bu da reel getiri. Enflasyondan arındırıp sonuca bakmak lazım.

Haklısınız, haksız olduğunuzu asla söylemiyorum.

Ben yatırım ile alakalı elimden geldiğince kitap okumaya çalışıyorum. Bu konuyla ilgili kitaplar da çoğunlukla Amerikadan çünkü malum, yatırım konusunda çok ilerideler. Bu kitaplarda ister yazar, ister konu olarak geçsin Warren Buffett hep yüceltilir biliyorsunuz. Hiç yatırımla alakalı bir şey okumamış bile olsanız adını mutlaka duymuşsunuzdur.
Kendisinin ve onun gibi bir çok meşhur, inanılmaz başarılı yatırımcının stratejisi çok basittir. Al ve unut. John Bogle mesela "Sağduyulu yatırım rehberi" isimli kitabında kurucusu olduğu endeks fonlarından bahsediyor ve yıllar içerisinde bileşik getiriyle beraber çok iyi oranlarda kazançlar elde edildiğini ispatlıyor. Siz de belli ki bu şekilde düşünmeye kendinizi şartlamışsınız.

Üzülerek söylüyorum, bu sistem bizde işlemiyor. İşlemiyor çünkü burası Türkiye. Bizim ekonomik gündemimiz her zaman çalkantılı. Hiçbir zaman hiçbir konuda uzun vade istikrar sağlanamıyor. Ekonomik iklimin sürekli değişkenlik gösterdiği böyle bir ortamda, rüzgar ne taraftan esiyorsa ona göre pozisyon almaya mecburuz. Gün içi trade yapmaktan falan bahsetmiyorum. Ancak o günün şartlarından, ekonomik ortamında hangi sektörün, hangi şirketin daha çok fayda sağlayacağını tespit edip borsadaki pozisyonlarımızı da ona göre değiştirmek durumundayız. Bu ortamda kazancı maksimize etmenin yolu bu çünkü.
O yüzden frotonun 5 yıllık getirisinin enflasyon karşısındaki performansı tek başına bir şey ifade etmiyor.
Bu konuyla alakalı bir tweet atılmıştı yakın zamanda onu da paylaşayım altına yazılanlara bakmanız için twitter.com

Siz elbette istediğiniz oysa, içiniz daha rahat edecekse gelişmiş ülke borsalarında yatırım yapın. Günün sonunda kafanızı yastığa koyduğunuzda rahat uyumanız önemli olan.

yaklaşık 6 senedir scooter kullanıyorum kendi adıma cevaplayayım;

güneşli havalarda sıcak etkiliyor ama uzun yol yapmıyorsanız o esnada çok da rahatsız etmiyor. bir yandan da püfür püfür esiyor öyle düşünün.

ben ekime kadar kullanıyorum, kışın da yağmursuz havalarda kullanıyorum. 6 ay olmasa da 8 ay kullanıyorumdur. bu tamamen size kalmış.

mont kullanmıyorum. buna cevap veremeyeceğim. genelde ince bir rüzgarlıkla kullanıyorum o da etkilemiyor. (ama tam güvenlik için kesinlikle mont kullanılmalı)

motosikletler göründükleri gibi hafif makinalar değiller. resimdeki rampa işe yaramaz. daha kalın sacdan düzgün bir rampa yapılmalı. dışarıda sürekli göremeyeceğiniz bir yere parkederseniz çalınma riski bulunuyor. çalınırsa araba gibi değil. çalınan motosikletin bulunup geri gelmesi imkansıza yakın.
işte bu yüzden yazdıklarınız içinde en önemlisi park yeri bence.

Uzun yıllardır motosiklet kullanıyorum. Güneş altında sürüş esnasında çok kavrulmuyosunuz ama kaçılamayacak sıkışıklıkta trafikte ya da kırmızı ışıkta durulduğunda güneş ve sıcak çok rahatsız edici.

Çok soğuk havalarda, şiddetli yağmur ve kar yağdığında kullanamazsınız ama kalan tüm zamanlar için uygun, baharda, sonbaharda ve sıcakların bastırmadığı yaz başlarında gerçekten zevklidir motosiklet kullanmak.

İlk soruyla benzer bir cevap vereceğim, sürüş esnasında yazlık mont çok rahatsız etmez hatta korunma harici rüzgardan kurtulmak için ihtiyaç duyarsınız monta ama trafikte sıkışıp kaldıysanız gerçekten çok sıkıcı.

Son soruyu bilemiyorum. Ne kadarlık bir mesafede ve nasıl bir yol için kullanmayı düşünüyosunuz bilmiyorum ama ben bu yıl elektrikli bisiklet kullanmaya başladım ve artık motosikleti sevmez oldum, kendimi bisikletle daha özgür hissediyorum, tabii her yere gidemezsiniz elektrikli bisikletle ama güzergahınız uygunsa tavsiye ederim.

1- sıkışık şehir trafiğinde sıkıntı oluyor tam koruma binersen, korumasız gezeceksen sıkıntı değil (korumasız binmeni tavsiye etmem)

2- kışın kullanmak bana göre daha zevkli, çünkü giysilerden dolayı terlemiyor/pişmiyorsun. Ama işe ulaştığında üstünü soyunabilecek bir ortam olmalı. Yağmurlu havada bile uygun ekipmanla çok rahat biniliyor.

3- yazlık montlar var, ama aşırı sıcakta duran trafikte o da yetmiyor, terletiyor.

4- ahşap olmaz, profil ve sac ile uygun rampa yapılır. Bir iki kullanımdan sonra alışırsın rampaya. Ama her seferinde rampayı kaldırıp kenara almak zor olabilir.

bu 5-6 basamaklı merdiveni sizden başka kullanan var mı?

@john bloor hayır sadece biz kullanıyoruz.

Sadece siz kullanıyorsanız daha iyi, rampayı kaldırmazsın sürekli kalır orada. Siz yanlardan iner çıkarsınız.

Rampaya da insan ve teker kaymasın diye ara ara yatay demir kaynatılır.

geniş açı bir lens senin için daha iyi olacaktır. 27-70 olur benim tavsiyem.
70 ve 85mm lenslerde zorlanırsın.

portre çekimler de yapman gerekecek, bir tane sabit odaklı lensin olsun. 85mm olabilir. seçenekler içinde 27-70 de diğer geniş açı çekimler için iyi olur. sadece birini seçmek zorundaysan 27-70 olmalı

Bence 24-70 bir makinede, 70-200 ikinci makinede.
Düğünlerde lens değiştirme ile vakit kaybedemezsiniz.

aslında çok yakına girmeyim uzaktan çekersem insanlar daha rahat eder diye uzak lensler daha mantıklı geldi. ancak geniş açı da almak gerekir. hepsini alman bütçe açısından zor. ya 70-200 ya da diğer ikisi gibi bir durum var. tabii 70-200 içni 2.8 düşündüm. f4 daha uygun.

70-200 için çok fark var mı f2.8 ile f4 arasında? gündüz çekim yapılacak zaten.

Kontralı sıkmadıysanız, yani bir tur sağ bi tur sol sıka sıka ilerlemediyseniz, bir tarafın contası tam oturmamış, kasılmış olabilir.

Sökün, contaları kontrol edip tekrar takın.

Vanadaki su damlasının batarya ile alakası yok, tesadüf. Vanada ki su gmbekten mi damlıyor yoksa giriş/çıkıştan mı? Vanalar genelde göbekten su kaçırır, çevirdiğin kısım aldınta dar bir boğaz vardır orayı hafif sıkınca geçer genelde.

Foto atarsan daha ayrıntılı tarif ederim.

tesadüf olması ilginç değil mi? hiç alakası yok mudur? çünkü ben bataryayı çıkarmadan önce bir sorun yoktu sanırım. oldu baya zaman gerçi. ana vanayı da değiştirmiştim. ondan sonra da olmuş olabilir. emin olamadım şimdi.

video çektim. şöyle damlıyor.

streamable.com

hallettim. teşekkürler. dediğin gibiymiş. :) ortadaki demiri sıktım düzeldi.

bataryadan çok az su sızıyor şu an. batarya dirseğinin içinde normalde bir conta oluyor muydu? başka dikkat etmedim. bir baktım yerde conta var. düşmüş sanırım. oradan düşmüştür diye oraya taktım. doğru mu takmışım?

büyük ihtimal yarım parmak (1/2 inc) contadır ama bir görmek lazım. yumuşak mı, yoksa kağıt gibi mi.

iç çap 18 mm, dış çap 22 mm. hangi boyutta almalıyım? şu yeşillere benziyor, yeşil ama plastiğimsi bir şey.

şunlar da var o boyutlarda

www.bauhaus.com.tr

www.gittigidiyor.com

3 çeyrek o zaman. şuna benziyor mu?

urun.n11.com

evet böyle yassı ama yeşil. görüntü olarak diğer yeşillere benziyor daha çok. ama boyutu bu sanırım.

nasıl conta aldığımın çok bir önemi var mı? boyutu olduğu sürece herhangi bir conta iş görür değil mi?

daha önce araştırırken şuna denk gelmiştim o da 3/4 diyor ama boyutları farklı. o kafamı karıştırdı. içi 15.6, dışı 24 mm diyor mesela.

evet ben de ondan emin olamadim zaten. disi 22, ici 17 olanlar da var. mahalledeki nalburda takildigim zamanlarda insan boyu kadar bir dolapta yaklasik 50-60 cekmecenin icinde binbir turlu conta vardi. sen en iyisi elindekini herhangi bir sihhi tesisatciya goturup sor hocam.

peki çok farkeder mi conta? boyutu ya da malzemesi? birebir benzer bulamasam da farklı malzeme, biraz farklı boyut çok sorun olur mu? su sızdırmasın yeter sonuçta.

en onemlisi boyutu tabii. en azindan borunun et kalinligini kapatmasi lazim. malzeme olarak cok emin olamiyorum. mesela klozet muslugunun contasi kagit gibi olabiliyor. en kotusu gozunu kestirdigin n11 saticilarina da ozel mesajla sorabilirsin.

plastik olan hepsi işini görür, renk ve tür fark etmez ama boyuna dikkat et, en iyisi eski alıp yapı marketten aynı boyu üst üste koyup almak.

Eskisini, ya da bataryanın fotoğrafını mahalle nalburuna götür, siyah plastik ya da fiber (yeşil-kırmızı) bir conta verecek ikisi de olur.

El beceriniz varsa, sonuç mükemmel olmasa da olursa yapabilirsiniz. (Ben yıllar önce babamla banyo ve tuvaletin fayanslarını yapmıştım, hem zemin hem duvarlar.)

Ama ortalama alet çantasında olmayan malzemeler lazım, harç karıştırmak için mikser ucu (matkapla kullanılacak) ve büyük ihtimalle banyonun ölçüsü fayanslara + derz boşluklarına tamı tamına uymayacağı için, bir de belki girintili çıkıntılı yerler için fayans kesici lazım. Bunlar varsa derz artısı, seramik malası vs daha ucuz ve kolay.

Pek anlamıyorsan internetten fiyat al. Uygun denk gelirse yaptırırsın

Üstte sıralanan aletler lazım olduğu için iş usta çağırmaya varıyor.
(baştan fiyatı anlaşın)
Astarı yüzünden pahalıya gelmesin.
Ayrıca şu var:
zemin.tech.blog

Ben yaptım. Elimden de çok iş gelir ama diyeceğim o ki, girme bu işe.

seramigi nasil keseceksin aparatin var mi?

Yapamazsın. Sonra daha fazla paran gitmiş olur

@turbo hayır yok. 300 liraya fayans kesme aleti görmüştüm bim'de. 1 kere kullanacağım için işimi görür sanırım.

onlarin boyutlari var. seramigin buyukse sigar mi sigmz mi kontrol et. 300 falan mi bilmiyorum da bi yevmiye bugun 300 lira. o malzeme zaten sana ait. fazla fiyat cekmezse eleman, ugrasma o yapsin. ama ben istiyorum dersen yaparsin. spiral falan lazim olabilir suzgec kenarlari icin. silikonlu derz dolgu almayi unutma. yapistirma harcini da hep bi yone dogru cek. nalburdan da takoz alip kullanirsan isin kolaylasir. islemeye kapi girinden baslama kapi acikken en cok gorurnen yer neresi ise tam boy fayans oraya dosenip kalan kenarlara parcalar dusurulur. bu bilgiler isine yarar. kolay gelsin ustam :)

teşekkürler. şundan endişeleniyorum aslında. fayanslar aynı seyiyede olmazsa yamuk olma ihtimali, gidere vermem gereken eğitimi verememekten. bir de fayanslar çatlak olduğu için alt kat rutubet yapıyor. şimdi tam yapamazsam tekrar su sızma ihtimali olur diye emin olamadım.

fayans degil seramik doseyeceksin. ikisi farkli seyler. fayans diye alma. kalekimi guzel karip iyi surdukten sonra vur gec iste. bir de silikon cekic al muhakkak iyi olur. su terazisi de lazim.

Bir hatırlatma için geldim. Tercihiniz nedir bilmem ama banyo zemini kayıp düşmelerde özellikle çok tehlikeli olduğu için kaymayan seramiklerden döşemeyi düşünebilirsiniz. Aklınızda yoksa diye hatırlatmak istedim

dostum kesmek döşemek vs zor değil. zor olan eğimi tutturmak. cidden iki üç kere yapıp bozman gerekebilir. ben olsam hiç girmem bu işe. tam bir sanat çünkü.

Gelen usta da senden yetenekli olmayacak :) ülke her işi yaparım diyen kansızlarla dolu.

Al eline bir su terasizi birde yumuşak fayans çekici. Tamamdır kesme aletini nalburdan ödünç al yada letgo'dan al işin bitince sat.

Zamaninda parke silistre işine o kadar çok para istediler ki kafam bozuldu. Zımpara makinesi aldım sıfır evi komple zimparaladım sonra cila attım. Ustanin istedigi fiyatının yarısına halletim usta birde malzemeye karışmıyordu.

Yavaş yavaş temiz iş yaptım sonuç mükemmel gören usta'nın telefonunu istiyordu :) makinesi % 20 düşüge letgo da sattım. Satmasam ek iş yapacak kadar müşteri bulurdum.

Zemin güzelse, düzse zor iş değil. Ama su akıntısı için meyil vermek hassas bir iş.

Su gideri konu olmasa harcı çek, taşı yapıştır, iki tık tık vur üstüne, derz arasını ve birbirlerine karşı yüksekliğini ayarla tamamdır.

Hatta yeni moda plastik malzemeler ile çok daha kolay seramikleri birbirlerine birleştirmek.

Ama su akıntısı için çok dikkat etmek gerekli, süzgeç giderinden duvarlara ve kapılara doğru yavaş yavaş harcı yükselterek gitmeli.

Avizedeki ampül sayısını düşürüp, ya da güçlerini değiştirip denediniz mi?

Atıyorum avizede 5 ampül vardır, bunların ikisini gevşetip devre dışı bırakabilirsiniz.

Avizenizin anahtarını dimmerlı anahtarla değiştirebilirsiniz belki. Ampülünüz beyazsa sarı ampüle geçebilirsiniz ya da renk değiştiren akıllı ampüllerden kullanabilirsiniz. Bir de avizeniz nasıl? Ben açıkçası ucuz olduğu için Ikea'nın kağıttan abajurlarını koydum odalara, o ışığı daha yumuşak dağıtıyor. Ama daha kalitelisi de vardır eminim. Aklıma gelenler bunlar.

biz de 2 lambader kullaniyorduk. daha aydinlik ama gozumuze isik girmeyen bir ortam istedigimiz zamanlar icin de cevrilebilen spotlarin oldugu bir ray sistemi yapmistik. boylelikle ortam daha aydinlik oluyor ama isik goze girmiyordu.
bahsettiginiz ortami dimmer kullanarak yaratabilirsiniz bence.

1. beyaz ışık değil, sarı sıcak ampül kullanın.
2. avizenizdeki ampülü ayarlanabilir (dimmer) ampül ile değiştirin. bu ampüller biraz daha pahalıdır ama tek bir ampül ile istediğinizde aydınlık istediğinizde loş ortam elde edersiniz. tabi açma kapama düğmenizi de değiştirmeniz lazım. (dimmer ampüller iki tip, dimmerli açma kapama düğmesini de uyumlu almanız lazım, yoksa çalışmıyor)
3. ışık kaynaklarını dağıtın ki zaten iki lambeder ile aynı şeyi yapmışsınız.
4. büyük kitaplık ya da dolap gibi mobilyalarınız varsa, onların üzerine ya da içine aydınlatma yapabilirisiniz. duvarı delme, tesisat çekmeye falan gerek yok, bir uzatma kablosuyla dolabınızın üstüne monte edip dışarıdan ya da led şeritlerle içeriden aydınlatma yapabilirsiniz.
tabi elektrik faturasını nasıl ödeyeceğinizi de düşünün :(

avizede tek bir ampül var. onu değiştirebilirim belki. bir de ışık kaynaklarını dağıtmak önemli sanırım.

ikisi de farklı ama fotoğraflardaki ortamlar nasıl aydınlatılmış?

Daha aydınlık bir ortam için lümen değerlerini artırabilirsiniz. Elinizdeki ampullerin lümen değerlerine bakın ve bunlardan daha yuksek lümenli bir ampul alın. ışık rengi de sert geliyorsa kelvin değerlerini değiştireceksiniz. 4000K gün ışığı tonlarında ve 3000K daha sıcak bir ton iki ampul alın. Dene yanılma yoluyla hangi ton hoşunuza gidecekse onu kullanırsınız. Bunları marketlerde aramıştım zamanında zor bulunuyor, internetten bulabilirsiniz kolaylıkla.

Söylenenler +1

Fakat o fotoğraflara çok takılmayın, onlar film/dizi görüntüsü, arkada hayvan gibi ekipman, kamera, bir sürü şey var o görüntünün öyle görünmesi için. En basitinden softbox kullanıp ışığı dağıtıyorlar, kadrajdaki ışık kaynakları dekor oluyor, asıl ışığı kamera arkasından veriyorlar. O yüzden öyle albenili görünüyor. Evde yapılacak şey değil :)

doğru ampul rengini seçin.

önerim 4000k'dir. ne çok sarı ne de beyaz. şundan kullanıyorum baya iyi. lümeni yüksektir, baya iyi aydınlatır.

www.trendyol.com

şundan alacaksın kardeşim sonra istediğin yöne doğru yönlendireceksin.
sende sağol.
www.ikea.com.tr

Ana kaynak olarak yataydan gelen ışık duvara veya insana gölge yapar, gösterdiğin iki örnekte de ana kaynaklar yatay. Bu sayede boyut algısı değişiyor insanın, duvarda ya da insanın kendinde(mesela sağdan vuran ışığın yüzün sol tarafında gölge yaratması) gölgelerin yarattığı bir "space" oluşuyor.

Bunun insana neden farklı hissettirdiği konusu mağarada yaşayan ve yatay kaynaklı ateş ışığıyla aydınlanan avcı toplayıcılara da bağlanıyor, güneşin doğal hareketi sayesinde doğada oluşan yatay kaynaklı ışığa da.

Kısacası, tavan aydınlatması yerine duvar ya da yer aydınlatması tercih etmelisin. Lambader olur, duvar apliği olur. Arkadaşlar bir sürü şey önermişler zaten hepsine +1.

yansıtılmış ışık.

Lambader ve abajur vs. tarzında yansıyıp dağılan ışık yap. Avize çok kötü bu açıdan onu komple kapat. Odaya iki lambader bi masa lambası/abajur vs. ile çok güzel yaparsın. 3200k gibi sarı ışık tatlı olur, 4000 beyaza göre iyi ama bana yine de beyaz geliyor. (normalde güneş ışığı-beyaz-5600k)

Benim masa lambam masaya değil duvara bakıyor mesela. Çok tatlı ışık veriyor.

bu lambaderden kullanıyoruz. bir tanesi bile yetiyor.
www.ikea.com.tr

Hiç fark yok. Muhtemelen stoka giriş fiyatları farklı olduğu için böyle bir fiyat farkı görünüyor.

AirPods Pro tek jenerasyon.

edit: @aeroknight'in cevabı sonrası o şekilde aratınca gördüm ben de. Aynı AirPods Pro ama kutusuna magsafe eklenmiş evet. Magsafe charger yoksa pek anlamı olmayan bir değişiklik.

www.youtube.com

magsafe kutu farkı vardır.

yok her şeyi aynı.

Airpods pro ikinci jenerasyon birisi. Magsafe mıknatıslarıyla yenilendi. O yüzden böyle.

benim bildiğim airpods pro'nun ikinci jenerasyonu yok. bunlar aynı gibi duruyor.

Yakın bir arkadaşım sizinle aynı durumda. Her iş yaparken pazarlık yapmaktan, mücadele etmekten yorulmuş bir halde. Özellikle ekonomi bozuldukça artıyor tabi. Kişinin işi öğrenene kadar verdiği emek iş için harcayacağı mesai göz önüne alınmadan gelen teklifler artık küfür gibi gelmeye başladı. Değersiz hissediyor bu yüzden de ruh sağlığı için yüz binlerce kişi gibi yurtdışına gitmeye yol bakıyor.

freelance sitelerinden komisyon ödeyerek de olsa iş alın. hiç muhatap olmadan saatlik ücret şu kadar gibi belirtin

Piyasının zaten ortalama olarak biraz altında ya da ederi kadar teklif verdiysen sorun etme.
Tok satıcı ol bu durumda.

satış işinde her bölgenin, her sektörün, her segmentin her müşteri kitlesinin iş yapış şekli farklıdır. ufak müşteri "50 dolar olmasın da 40 olsun" diye pazarlık yapar, 10 binlerce çalışanı olan enterprise müşteri "liste fiyatından %95 indirim ver" diye darlar. bu kültürel kodları bilip oyunu ona göre kurman ve karını maksimize etmen lazım, satış budur zaten. burada etik olmayan hiç bir şey yok. sen yukarıdan fiyat vermeye devam et. çer çöp ölücü müşteri fiyat yüksek diye uzak durur, o parayı verecek adama da indirim verirsin, olur biter. eğer standart olarak piyasa ortalamasında ya da piyasa altında iş veriyorsan satıcı algın da buna göre oluşacaktır ve dolayısıyla bu ölücülerle daha fazla uğraşman gerekecektir.

Arkadaşlar, teşekkür ederim ama derdim yalnızca para değil. Yani ben de isterim çok param olsun zengin olayım falan, ama o ayrı konu.

Adamın ne fiyat verirsem vereyim, zaten fazla para isteyip de onu kazıklamaya çalışıyormuşum gibi düşünmesine alınıyorum ben. Bu değilse de, "ne koparsam kâr" diye düşünüyor olması can sıkıcı geliyor. Zaten o yüzden duyuruyu gönül işlerine açtım.

Bir de bu işlerin "iş hayatı böyle" olarak ayrıca ele alınabileceğini de düşünmüyorum. O yüzden pazarlık skill'lerimi geliştirip, fazla parayı alıp çıkmayı tercih etmek istemiyorum.

Çünkü bence verdiğimiz her karar karakterimizi şekillendiriyor. Yani ben de iş hayatında çakallık yapıp 3-5 fazla kazanabilirim, ama bu benim karakterimi yontar, o da iş-dışı hayatıma da etki eder, ondan sonra da hem kendim hem de çevrem için daha tatsız bir insan olurum diye düşünüyorum. Bu yüzden böyle insanlarla iş yapmak da canımı sıkıyor.

Valla hocam teklifi verirken nasil konustugunu tam bilmiyorum ancak ben freelance calisirken eger indirim yaptiysam fix lafim 'normalde X lira ancak senin icin Y olur'(X>Y) seklindeydi. Diger turlusu dedigin gibi oluyordu cunku verdigim teklifin aslinda indirimli teklif oldugunu bilmiyorlardi. Dolayisiyla teklifinin indirimli teklif oldugunu muhakkak belirt bence, bu sayede oyle pazarlik yapmak zorunda gibi hissetmezler.

Yıllar önce üniversite öğrencisiyken özel matematik dersi veriyordum. Onda bile pazarlık yapan oluyordu. Pazarlığın mantığını anca kendiniz pazarlık yapma ihtiyacı ya da isteği duyduğunuzda tam olarak anlayabilirsiniz. Diyelim ev kiralayacaksınız. Kiraya 2100 demişler. Yani oradaki 100'ün indirim payı olduğu çok belli. 100 lira gitmesin diye siz de pazarlık yapmaya çalışabilirsiniz.

Hatta bazen siz demeden 100 lira indirim yapabilirler. Amaç size kabul ettirmek. Siz de onlar demeden normalde 60 ama size 50 derseniz inanılmaz bir ikna atmosferi oluşturabilirsiniz. Bu sefer karşıdaki 10 dolar indirdi, hemen kabul edeyim diyebilir.

@dissendium, hocam işte dediğim tam olarak da bu. Yani eve 2000 istiyorsan 2000 de, ben de bana uyuyorsa "tamam" diyim veriyim o parayı. 2100 dediğinde de pazarlıkla 2000 oluyor, aynı sonuca varıyorsak o aradaki eforu niye sarfediyoruz, çok saçma değil mi?

sen bunu yapmak istemiyorsun, bunu anlıyorum. teknik işler yapan insanlar bu oyundan hoşlanmaz zaten genel olarak, daha düz ve öngörülebilir bir fiyat tablosu olsun gelen gelsin gelmeyen gelmesin istiyorsun haklı olarak. ama paranın yansıdığı hiç bir yerde öyle olmuyor maalesef, özellikle hizmet pazarlarken mutlaka bir satış stratejisi olmak zorunda.

freelance çalışan olarak bunu yapmak zorundasın çünkü işi yapan da sensin, satan da sensin. o zaman bunu çakallık, etik-dışı vs olarak görmekten ziyade bir strateji, bir oyun, işin gereği olarak görecek şekilde mindset'ini değiştirmen gerekiyor. yanlış bir strateji izlersen de ucuzcu müşterilere ucuza iş yapıp işinden nefret etme riskin yüksek. ama yok ben bununla uğraşmak istemiyorum abi dersen (bu da gayet normal haklı bir tercihtir yani), o zaman satışla hiç uğraşmayacağın bir işte, mesela direkt bir şirket bünyesinde çalışman daha mantıklı. bırakırsın başkaları bunlarla uğraşır, sen de işini yapar geçersin.

dediğim gibi dünyanın her yerinde, her müşteri segmentinde farklı bir practice var bu konuda. ama bir kural mutlaka var ve her projede, her işte bu tiyatro oynanıyor. alanında apple gibi bir şey değilsen de öyle "benim fiyatım bu kardeş" deme şansın olmuyor maalesef.

bunu kişisel almamak lazım öncelikle. zaten tanıdığınız olsun, tanımadığınız olsun, farklı ülkelerden insanların aynı talepte olması olsun bu durumu da kanıtlar nitelikte bir şey.

george carlin'in bir gösterisinde söylediği bir şey vardı "iş dünyasındaki herkesin işi gücü karşıdakine nasıl daha çok geçiririmdir." gibi bir şey söylüyordu. piyasanın düsturu bu. üreten yüksek fiyat veriyor ki bir umut pazarlık yapılmazsa veya çok zorlanmazsa aradaki farktan kazandığını kâr sayıyor. tüketen de yıllar içinde pazarlık yaparak fiyatın iyi kötü %10-15 düştüğünü deneyimlemiş hep, ilk teklif edilen fiyatın her zaman şişirilmiş olduğunu düşünüyor bu yüzden. e bir de ölücülük diye bir şey var, satıcının zor durumda olmasını umarak belirtilen fiyatın yarısını teklif ederler "ya tutarsa" diye.

yıllardır beraber çalıştığınız insan bile hala indirim kovalıyorsa demek ki bu zaman içinde geliştirilebilen bir anlaşma da değil, ki benim deneyimim de o yönde. o yüzden her zaman pazarlık paylı fiyat vereceksiniz. hem sizin cebiniz yanmayacak hem de alıcı da "oh be fiyatı kırdım biraz" diye iyi hissedecek.

@plutongezegendegilmi, abi sen tamam diyorsun da başkası tamam demiyor. Evi kiralayacak kişi nasıl bir insanla karşılaşacağını bilmediği için pazarlık payı bırakıyor. 2000 desen adam 1900 olmaz mı der. Bir de indirim yaptırmış olmanın getirdiği bir tatmin duygusu var. İnsan garip bir canlı. 2 liralık şeyi 1 liraya alınca deli gibi sevinebiliyor. Bir de bu işlerde süreklilik önemli. İndirim olunca müşteriyi bağlıyorsun. Gerçek bir indirim olmasa da insan böyle küçük oyunlarla kandırılabiliyor.

Valla kurumsal etiket fiyatın olmadığına göre bundan kaçarın pek yok gibi. Sektörünüzde dünya çapında böyle bir anlayış oluşmuş sanırım tüm dünya vatandaşları yaptığına göre. Ben turizm sektöründeyim, bir iki futbol kulübü pazarlığın anasını ağlatıyor resmen, onun dışında pazarlık yapan kimse olmuyor. Futbol kulüplerine de artık ayar olduğum için 50% fazla fiyat çekiyorum. Hiç uğraşmak istemiyorsam cümleyi 'verebilecegim en düşük fiyat x$' gibi kurarım yine de pazarlık yapıyorsa malesef olmaz deyip geçiştiririm.

@roket adam, normal çalışan olarak da durum farklı değil ki. Adam iş ilanını açmış, kaç para istersin diyor, 1000 diyorum mesela, 900 olmaz mı diyor. 900 olacak olsa niye 1000 diyeyim?

Yani şöyle pazarlık olsa anlarım, ya bütçemiz 900, ama sana da 1000 lazımmış, o zaman 900 verelim ama 2 hafta da fazladan izin hakkı verelim, ortada anlaşalım. Bu mesela bence mantıklı bi pazarlık, ama durduk yere "hadi bana indirim yap" işini anlamıyorum cidden. Niye yapayım? Kaldı ki baştan adama sempati duyup indirim yapsam bile adam bu sefer daha da fazlasını istiyor. Ayıp yav. Sanki baştan hakkımdan fazlasını istemişim muamelesi gibi.

Asperger değilim bildiğim kadarıyla, konsepti de anlamadığımdan ya da beceremediğimden değil. Hiç hoşlanmıyorum sadece. Dilencilik gibi geliyor. Tüm dünya buna nasıl okey olmuş, o da çok acayip.

Rant yapıyorum bu arada, yani cevaplar için teşekkürler. Sinirim bozuldu süreç esnasında, burada biraz ağlayıp rahatlamaya çalışıyorum :D

freelance adam alanlar zaten cakalin onde gideni oluyor.
Sen bedava yaparim desen ona da itiraz etmez, bana hala 40 dolar odeyecek ucus okulu sahibi amerikali var.

Bu adamlar zaten duzgun olsa gidip bir sirketle anlasiyor 200bin dolar veriyor. Dusunmuyor bile.
Ama nerede sinegin yagini cikarmanin pesinde adam var hepsi freelance sitesinde takiliyor.

Tabi bir de is yapanlarin sirf isi kapmak icin 3 kurusa is almasi var. Bunlarin yuzunden alisiyorlar.

Benim de cidden ustteki gibi belese is yaptigim oldu.
Cok les ortamlar ya, dayanan adama helal olsun.

Freelance iş özelinde demiyorum ama pazarlık konusu hayatın her yerinde var. Şirketler arası dev satın alma sözleşmelerinde bile pazarlık olur. Tabii yaklaşım birebir konuşma gibi "şu fiyata olmaz mı?" şeklinde değil. Bunun yerine satıcıya 'hedef fiyat' gönderilir veya direkt teklifini 'revize etmesi' talep edilir. Hatta satın almacının, teklif vereni arayıp hiç olmadığı halde "elimde şöyle bir teklif var ama işi size vermek istiyoruz, bunun altına inemez misiniz?" diye sorduğu pazarlık şekli bile var.

Uzun lafın kısası bunu dert edinmemeye çalışmak lazım. Özellikle alınacak hiçbir şey yok. Pazarlık payı koymayı diğer insanlar çakallık olarak değil de hak olarak gördükleri için pazarlık yapmakta da bir beis görmüyorlar.

Ben pazarlık yapabilen biri değilim ama örneğin araba falan alıyorken mutlaka yaparım. Çünkü ikinci el otomobil piyasasında pazarlık payı koymamak anormal hale gelmiş. Sıfır araç alımında bile 10 farklı bayiden 10 farklı fiyat alabiliyorsun. Böyle bir ortamda insanların fiyatta indirim istemesi gayet normal.

1- Evet. Pazarlik artik her sektorde, her toplumda var. Insanlar zenginlestikce cimrilesiyor. Benim tanidigim cimri adamlarin ezici cogunlugu cimri ama alakasiz konularda. Gider $5000 bir sise sarap alir ama pizza getiren cocuga 1 dolar bahsis verirken eli titrer.
2- Evet, cozumu yuksekten baslayip dusunce istedigim rakama gelmek, culsuz adamla is yapmamak, mumkun olduguna kendini ucuzdan satmamaya calismak. Sen indikce degerin azaliyor.
3- Bedeva isi ben cok sevdigim, dost bildigim arkadaslara ve yakin akrabalarima yaparim. Onun disinda para mevzusunu cozduysen zevkine saga sola kiyak yapilabilir.

1- Benzer gözlemleriniz var mı, siz ne düşünüyorsunuz?
evet, herkes pazarlık derdinde, çünkü kazıklayanlar çok. o kadar kazıkçı arasından hangisi hakkaniyetli fiyat hangisi değil tüketicinin anlayacağı bi şey değil bu. böyle düşünerek yola çıkarsa kazıklanır. müşteri ne bilsin sizin fiyat şişirip şişirmediğinizi, herkes şişirdiği için her satıcıya yaklaştıkları gibi yaklaşıyorlar. çok normal. en güzeli bu mu, hayır. ama olay bu.
2- Boşuna mı dert ediyorum bunları? Nasıl çözeriz?
boşuna dert ediyorsunuz. çözümler: 1. satış kısmını başkalarının yüklendiği bir iş modeline geçersiniz (ya partner bulursunuz ya da başkasının yanında çalışırsınız). 2. yüksek fiyat çekersiniz, indirimle normale düşer. 3. bende fiyat bu kardeşim deyip kapıyı gösterirsiniz.
3- Bu çağda sırf güzellik için, maddi bir karşılık beklemeden iş yapılamıyor mu?
bunu anlamadım. siz sırf güzellik için, maddi bir karşılık beklemeden mi iş yapıyorsunuz? öyle iş mi yapmak istiyorsunuz? bunun pazarlıkla alakası ne?

edi: üç kuruşun derdine bi müşteri düşüyormuş gibi sormuşsunuz ama madem üç kuruş siz de derdine düşmeyebilirsiniz.

1- Hocam sadece senin mevzunda da değil, genel olarak insanlar pazarlık seviyor ve ilk fiyattan almayı istemiyor. Sırf bu yüzden fiyat çalışırken hep üstünü söylüyorum şurdan bırakırım gibi düşünüyorum. Şöyle diyim koca firmalarda bile durum bu.

2- Dert etme çünkü insanları değiştiremezsin. En güzeli yüksek fiyat çak pazarlık yapıp mutlu olsunlar. Çakallık değil bu, olması gereken oldu artık.

3- Yapılabilir ama iş ayrı dostluk ayrı

"fazla para isteyip de onu kazıklamaya çalışıyormuşum gibi düşünmesine alınıyorum ben. Bu değilse de, "ne koparsam kâr"

çoğu kimse böyle düşünmüyor, siz onların böyle düşündüklerini iddia ediyorsunuz, kim size gelip sen beni kazıklamaya çalışıyorsun dedi? öyle demiş olsalardı X işi Y fiyatına yapıyorum bunu dediler haklılar mı yoksa kendimi çok mu abartıyorum diye sorardınız.

" Yani eve 2000 istiyorsan 2000 de, ben de bana uyuyorsa "tamam" diyim veriyim o parayı. 2100 dediğinde de pazarlıkla 2000 oluyor, aynı sonuca varıyorsak o aradaki eforu niye sarfediyoruz, çok saçma değil mi?"

değil, insanlar küçük mutlulukların peşinde koşmayı büyük mutluluklara tercih ederler. oradaki 100 lira indirim yada pazarlık payı karşı tarafın psikolojisini rahatlatmak için. insanlar kar etmeyi severler. sevdikleri şeyi onlara vermenin ne kötü yanı var?

"Adam iş ilanını açmış, kaç para istersin diyor, 1000 diyorum mesela, 900 olmaz mı diyor. 900 olacak olsa niye 1000 diyeyim?"

yine yukarıdaki şey, adamın bütçesi 900 lira için değil zaten, maliyeti düşürmek için yaptığı bişi, bu şekilde kar maksimazsonuna gitmeye çalışıyor ancak bunlar böyle defter kitap üzerinde düşünülerek yapılan şeyler değil, icgüdüsel şeyler.


"1- Benzer gözlemleriniz var mı, siz ne düşünüyorsunuz?"
bende çok hoşlanmam bu işlerden, bir gün biri bana pazarlık sünnettir demişti orada anlamıştım konu aslında pazarlığın alıcı için biraz keyif verici olması durumu var.

2 - bence boşuna dert ediyorsun, kimse senin kazıkçı olduğunu düşünmüyor onlardan fazla para almak istediğini düşünmüyor/hissetmiyor sadece maliyetini düşürmeye çalışıyor, milyonluk projelerdede böyle çünkü milyonlıuk projede tek çalışan sen değilsin herkesten 100 dolar kar etse belki 100 bin dolar kar edecek. onu da reklam bütçesine katacak vs. vs. elindeki kaynakları mümkün olduğunca efektif kullanma peşindeler, dediğim gibi icgüdüsel bir hareket bu. en az eforla max verim elde etmenin modern toplumdaki yeri bu.

3 - yaparsan yapılmış olur, bir yerden birinin başlaması lazım değil mi? ama şunu unutma ki fiyat vermeden yaptığın her şey daha sonra görevin olur ve diğer işlerindede aynı beklentiye girerler ve zorlamaya başlarlar insanlar bunu tecrübe ederek öğrendikleri için yapmamayı tercih ediyorlar.

Bizde de çok var pazarlık yapan. Hatta öylesine var ki senenin başında hazırlanan tarife yıl sonuna kadar her müşteriye özel fiyatlandırma şeklinde bölünmüş hale geliyor. Üstelik fiyatlara benim karar vermediğimi söylememe rağmen yine de benimle pazarlık yapmaya çalışıyorlar hala. İnsanlar hem iş iyi olsun istiyor hem de para harcamak istemiyor. Mesela benim işim hukuki alanda olduğu için yurt dışındaki partnerlerimiz saat ücreti ile çalışıyorlar. Burada müşteriler fiks fiyata sabah akşam soru sormaya, saatlerce telefonda konuşmaya, sonsuz gereksiz toplantıya alışıyorlar. Aynı muameleyi yabancıya yapınca görüyorlar ki adam çatır çatır harcadığı her dakikanın parasını alıyor. Sonra neden bu kadar pahalıya geldi diye soruyorlar. Parayı verince seni satın almış gibi davranıyorlar bazen gerçekten sinir bozucu.

Büdüt: "Bu çağda sırf güzellik için, maddi bir karşılık beklemeden iş yapılamıyor mu?" demişsiniz bence iş dünyasında bu olmamalı. Bu "biz bir aileyiz" diyen şirketler tadında mesela. Sonuçta ben bir iş yapıyorum sen de bana parasını veriyorsun. Sınırlar olmalı diye düşünüyorum ben. Belki çok duygusuzca yaklaşıyorum ama kesinliği, nerede durduğumu bilmeyi seviyorum.

herkesin yaptığı gibi eksradan bir 'pazarlık payı' koyup düşebilirsin. 50 dersin 40'a düşersin kabul ederler. bu arada kendi emeğine istediğin fiyatı biçebilirsin. bunda da yanlış bir şey yok. çakallık değil yani. yani yüksek ücretlere de çalışabilirsin. bu yüzden saatlik ücretini bir tık yükseltebilirsin.

1- var, bizzat ben yapıyorum. öncelikle sen değilsindir belki ama ortalık çakal kaynıyor. hakketmeden para kazanmak isteyen, 1 liralık işi 5 liraya pazarlayan insan kaynıyor ortalık. para kolay kazanılmıyor, hele bu devirde işimiz hepten zor. o yüzden paramızı nerden kurtarabilirsek bizim için kar. arada senin gibi düşünen insanlar da oluyor işte.

2- biraz öyle, çözümü yok.

3- çok insanla çalıştım, çok insana iş yaptırdımm ama maddi karşılığında yapması gerekeni bile yapmayan o kadar insan var ki, dediğin biraz ütopik.

Arkadaşım vallahi yanlış anlama deeiğim; her Allah' ın günü nasıl pazarlıklar içinde bulunduğuma çok değil bi' kaç defa şahit olsan koşa koşa eve gider, yorganın altına girip titrersin.
21 senedir tam zamanlı olarak iş hayatının içindeyim - ki sektör pazarlığın en tepesindeki sektör desem yeridir heralde - yurtiçi olsun yurtdışı olsun ürünümü dediğim ilk fiyattan sattığım müşteri ya 1 ya 2dir inan.

parayı onaylamazsa sistem 7 gün içinde kendisi onaylıyor eğer iade etmezse.

iade olarak başka bir ürün ya da boş kutu gönderme ihtimalleri yok mu?

var. şikayet edersin kanıtlayamazsın mahkemelerle uğraşırsın maalesef ):

pek bir şey alıp satmadım. para nakit elden mi alınır havale mi yapılır?

Mesajlaşmıştık o kabloları neden sökmek istedediğinizi hala anlayamadım ben. Başka bir kablo ile bitiştirmek için yeterince uzun gözüküyor. O siyah beyaz kabloları soyup makaron geçirip boar'da lehimleyeceğiniz siyah beyaz kabloları board'da lehimli duran kısa kablolara lehimleyip makaronu üzerinde ısıttıktan sonra kullanılıyor. Kabloyu kabloya lehimlemek çok vahim bir şey değil 5'ten fazla tamir ettim o şekilde insanlar hala kullanıyorlar.

bu resim eski aslında. siyahı koparmıştım. o yüzden yeniden lehimlemem gerekli siyahı. bir de kabloları yeniden yaparsam daha temiz durur gibi geliyor.

1- O havya işini görür, biraz daha tut üzerinde

2- Turuncu levhayı kaldır biraz, söktükten sonra güzelce yapıştır, bir sıkıntı olmaz.

3- nö. bir avometre varsa kontrol edersen daha güvenilir olur tabii.

uygun bir pasta veya flux ile ısıl iletkenliği arttırman lazım. ya da havyanın ucunda önce biraz lehim erit. o zaman pad üzerindeki lehimi eritecektir.

başka bir lehimi eritip denetim ama olmuyor. diğer lehim kolayca erirken karttaki lehim taş gibi kaskatı duruyor.

Haftanın her günü veriliyor. Devlette yaptırdım dün. 3-4 saatte çıktı. Ücretsizdi

hes kodu sorgulamasında da görünüyor değil mi 3-4 saat sonra?

Evet görünüyor, tahlillerim'den covid-19 test sonuçlarım'da görebilirsiniz.

tamir edilmemesi için herhangi bir sebep görmüyorum.

ben 2 defa ettim. aynı cihazın iki defa kablosunu değiştim yani. Orijinal kablo bulmak zor burada ben ebay'dan alıyordum PayPal kullanarak.

Ben de tamir etmiştim, orjinal değildi ama bir sorun çıkarmadı, önemli olan adaptör kısmının orjinalliği.
Bu arada tamir sonrası adaptör kısmında ufak çentikler vb kalıyor, elden geçtiği belli oluyor bilgine.

Adaptöre yakın kısmından koptuysa basit bir işlem 4'ten fazla tamir ettim o şekilde bozuk macbook adaptörü.

bir tanesini açtım ama içinde yapışkan varmış sanırım açarken zorlandım. ısı tabancasıyla ısıtmak gerekiyor mu? tekrar nasıl birleştirdiniz? sanırım bir yapıştırıcı gerekiyor.

Tabancaya gerek yok hafif zorlama ile açılıyor. İçindeki o beyaz şeyi kazıyıp epoksi ile tekrar yapıştırmanız lazım iş bittikten sonra.

O kablonun geçtiği yumuşak plastik parçanın da içini matkap / dremel ile oyup tekrar kullanabilir hale getirmeniz lazım.

tr.ifixit.com

Ben hafif kanırtacak açmıştım ince tornavida veya sağlam metal bir şeyle.
Kapatırken de Japonı belli noktalara uyguladım.

Allah herhangi bir Apple cihazı tamir edecek insana sabır versin. Piyasada en tamirci bezdiren cihazlar kendilerine ait; bir politika olarak ürünlerini tamir edilmesin diye üretiyorlar. Yani belki tamir edersiniz de, satılabilir kondüsyonda olur mu bilemiyorum.

borç varsa da bakılıyor 31 aralık'a kadar

provizyon vermiyor ya daha önce de gittim. 2 aydan fazlaysa bakmıyorlarmış.

www.trthaber.com

haberi var. sgkyı da arayıp sormuştum. zorunlu haller mi diğer sebepler mi ne öyle bi şeyden giriş yaptırmak gerekiyordu. bir arayın sorun isterseniz.

Hastanelerde muayene olabiliyorsun (7TL katılım payı vererek), eczaneden ilaç alamıyorsun (daha doğrusu parasını ödeyip alıyorsun)

daha önce gittim birkaç kere herşeye para ödedim. ameliyat olmam gerekebilir. son 30 gün sgk ödemesi olmadığı için provizyon vermiyor diyor e-devlet'te.

E-devlette öyle görünür ama hastaneye gittiğinde önce sekreterden kayıt açarken seni vezneye yönlendirecek. Orada 7-8 lira katılım payını ödeyip muayene olacaksın. Sadece ilaç alırken para ödüyorsun. Tetkiklerde de ücret yok ama ameliyat durumunu bilemiyorum.

Mobilden yazdim, imla hatalari icin kusura bakmayin lütfen.

Zor değil tabi ki öğrenirsiniz kısa zamanda.

Kurs da alacaksanız endişelenmek için bir sebep yok gibi... Ben kendi kendime kurcalayarak, youtube videoları izleyerek vs orta seviye kullanır hale geldim...

tasarim isleri oyle yurumuyor. 2 gunde photoshop ogretirim; ama asil olay o bilgilerle ortaya ozgun birseyler cikarmak.

Valla bence zor. Ayrıca olay photoshop (veya x programını) kullanabilmek de değil, görsel bir şeyler tasarlamak bir meslek, niye "bunu herkes yapar yeaa" diye yaklaşılıyor anlamıyorum.

Konuyla alakası olmayan insanlar yapınca, doğal olarak, çok çirkin şeyler çıkıyor ortaya. Yapmaya başlayınca görürsünüz. Tabi sonuç çok farketmeyebilir, bedava sirke baldan tatlıdır diyip geçebilirler de.

Yani istiyorsanız gidin eğitimini alın, çalışın kendinizi geliştirin vs. "Ama bunu bende yaparım ya" muhtemelen gerçekleşemeyecek bir şey kısa vadede.

buenosdias haklı. önemli olan programı öğrenmek değil tasarımı öğrenmek. program bir araç. ancak programı kullanmayı internetten bile öğrenebilirsiniz. hatta türkiye'deki dandik kurslardan ziyade internetteki kaynaklar daha verimli olabilir.

ancak devlete iş yapılıyorsa sanırım o yapılan işi herkes yapabilir diye düşünüyorum. malum kamudan alınan işler çok üst düzey bir kalitede yapılmıyor.

Kurumda fotograflari ben cekiyorum, o fotograflara metni ben yazıyorum zaten. Yani dedigim gibi ilgili firmadan zaten temel seyler istiyoruz.

"Bunu ben de yaparim ya" deme sebebim, 10 paylasimdan 5i kolaj fotograf - aralara slogan şeklinde. Isi kucumsedigim icin degil, biz zaten kucuk is istiyoruz, yaptiriyoruz.

proaktif olman iyi; ama 2 nokta var gozden kacirdigin.

-kamuda ben bunu yaparim dedigin her ekstra is yarin sana yol + yemek ve su olarak geri donebilir (kotu anlamda)
-yapilan isler kucuk de olsa buyuk bir kurumu temsil ediyorsun. ben bir tasarimci olarak amator bir tasarim gorsem o kuruma yonelik onyargim olusur. cunku yaptigin is kismen kurum kimligi ve marka kalitesine zarar verebilecek bir sey.

fotosopu bir gunde bir kac saatlik bir youtube tutorialinden hepsini ogrenirsin. tasarim yapmasini ogrenmek vakit alacak olan.

Çok güzel olur.
Ben de çalıştığımız yerde bir ara format atayım dedim başka bir bilgisayara ama sadece bir kişinin işine gelmedi. Çünkü az bir zaman orada çalışma sırası kendisine gelecekti.
Belki bir kaç hafta sonrasına kadar format atılıncaya kadar kendisine başka iş çıkmaması istediğini üstü kapalı ve biraz gerilimli olarak ifade etti.
Ben de ona, asıl meselenin format atmak olmadığını iş anlayışımızın farklı olduğunu söyledim.

Neyse, kamu kaynakları hakkındaki tutumluluğunu ve işine karşı özverini unutmayacağız @dimi..

hocam ben de kamudayım, böyle diye diye her iş sana kitlenir haberin olsun. bu pastadan nemalananlar ayrıca uyuz olur.

yapıp yapmamak sana kalmış tabii.

Normalde kolay öğrenilmez ama kamunun tasarımları bi stok foto üstüne saçma bi slogan alta kurum logoları mantığındaki olduğu için bırak fotoşopu canvada bile yaparsın, hatta müdüründen de ( görsel konularda bunlar sıfıra yakın zekalı oldukları için ) ''vay be sende ne yetenekler varmış'' gibi geri dönüşler alırsın.

Öte yandan geçmiş olsun arkadaşım, bundan sonra başın beladan kurtulmaz, Senin müdür amirler toplantısında '' bizim dimi bütün işi kendi yapıyor valla hiç dışardan hizmet almıyoruz'' diye hava atar diğer kurum amirlerine ve kendi yöneticisine, onlarda e o zaman verde bizde kullanalım derler, sana toprak mahsüllerinden, valilikten, kaymaklımlıktan, özel idareden alakasız alakasız kurumlardan mail gelir şu işi şu zamana kadar yap diye, sonra beğenmezler revize isterler, cc ye de özel kalemi eklerler sabahlara kadar afiş çalışırsın, ilerde afişlerle ilgili bi sıkıntı çıkar seni haşlarlar '' iyide benim işim bu değil'' diyemezsin.

Ne diyelim geçmiş olsun kardeşim, allah kolaylık versin bundan sonraki hayatında

youtube da çok kaynak var

ayrıca freepik gibi free bir sürü içerik barındıran siteler var.

paralı veya parasız psd template , vektör var.

bunları da kullanırsan hiç bir zorluğu kalmıyor.

bu bana biraz işgüzarlık gibi geldi. becerebilirsin veya beceremezsin o neyse de, neden yapasın ki? senin kurumda yaptığın iş bellidir, maaşını da ona karşılık alırsın. diğer tarafta ajansın yaptığı iş de bellidir, aldığı para da. yapılan işe kamu kurumunda çalışan biri olarak kendinizce değer biçmeniz ve taşın altına elinizi koymanız bence anlamsız. altın bilezik konusuna da katılmıyorum maalesef. o bilezik için insanlar yıllarını harcıyor. bence iş özelinde photoshop'tan uzak durun, şahsi olarak ise açın kurcalayın.

ben de basta konuya olumsuz yaklastim; ama gelen asiri tepkilerin de anlamsiz oldugunu dusunuyorum. burada kac tane memur duyurusu cevapladim haddi hesabi yok. cogu de kamuda sikildim, hayatim cok rutin tarzi seyler. diyecegim o ki, eger uzerine gideceksiniz sirf o ataleti kirmak icin bile deger. mesai arkadaslariniz aksama kadar rutin isler yapip gozleri mesai saatinde hayatlarini heyecansiz sekilde idame ettirirken siz surekli ovgu, eser yaratma tatmini seklinde gecireceksiniz. belli mi olur belki yeni kapilar acilir. sadece.

ortalama hesabınızı yaptınız mı sayısal olarak? kesin mi yani dd'ler bb olunca 2'yi geçeceğiniz? bunu biz bilemeyiz. bir ders kaç kredi, totalde kaç kredi aldınız vs..

1.95'ten 2'ye çıksa yeter. dd'den bb'ye çıkan herhangi bir ders yarım puan arttırır sanırım. ama onay arıyorum :( 3-4 ders alırdım da şimdi farklı günlere yayarlarsa gitmem sınavlara.

2 dd dersi bb yaparsanız %99 2 yi geçer.

tahmin ediyorum pozlama süresiyle ilgili. videoda haliyle fotoğrafta olduğu kadar ışık alamıyor alet, saniyede bilmemkaç fps kaydetmeye uğraştığı için. ışık az geliyor yani.

static.videomaker.com

Log çekimden bahsediyorsun sanırım ama Raw ile ilgisi yok aslında onun. Ayrı bir şey. 8 bit de log çekebilirsin (ve çok işe yaramaz).

Ayrıca fotoğraf konusunda da yanlış, senin gördüğün şey silik değil evet çünkü lightroom vb. ne kullanıyorsan o fotoğrafı anlamlı hale getiriyor bir gamma, renk vs. belirliyor. Ama işleme potansiyeline bak, raw fotoda gökyüzünü bir stop patlat çek, bak bakalım bulutları kurtarabiliyor musun? Veya çok karanlık çektiğin bir görüntüde gölgeleri ne kadar kurtarabildiğine bak, bir de log çekilmiş görüntüde ne kadar yapabiliyorsun ona bak.

Log tabii ki daha az alana (10bit vs.) daha çok dinamik aralık sığdırmak için tasarlanmmış bir şey. İş görüyor. Ama daha iyi oluyor mantığını unut. Raw fotoğrafı en az onun kadar iyi oynayabilirsin, sadece başta kontrastlı doygun bir görüntü gördüğün için gözün izin vermiyor :D Veri var, sen zıtlığı artırılmış halde gördüğün için bir kısmını göremiyorsun sadece.

evet log çekim aradığım. raw görüntü log görüntüden daha mı iyi? log'un olayı nedir o zaman?

lightroom'da bazı presetler kullanıyorum. kendim düzenlemeler yapmaya çalışıyorum. raw görüntülere yaptığım düzenlemeler çok kötü oluyor. ama log görüntülere çok basit düzenlemeler de yapsam sonuç harika oluyor. kullandığım presetler log görüntülerde daha iyi sonuç veriyor. raw'da görüntüler sıkıştırılmamış ama jped gibi renkler işlenmiş gibi geliyor. log ise hiç işlenmemiş gibi. yanılıyor muyum? raw görüntüyü de log gibi sığ olarak elde edebilir miyim?

bir de log sadece videoda olan bir şey mi? genelde log video olarak çıkıyor. fotoğrafta yok mu?

özellikle sıkıştırılmış (8bit, 10bit) görüntülere daha çok dinamik aralık (ışık verisi diyelim) sağlamak için kullanılıyor.
static.bhphotovideo.com

Presetmiş tamam, demek ki presetler ona göre. LUT vb. kullanıyorsan rec709 lutlarını bul, paket satın aldıysan veya bulduysan hem Log'a göre hem rec709'a göre olur genelde içlerinde. Rec709 dediğim monitörlerin (şimdilik) genel standardı. İleride hdr ile başka şeyler gelecek tabii. Sen şimdi log için yapılmış şeyleri rec709'a atınca çok patlayan, aşırı kontraslı şeyler oluyordur. Bu arada, bence o tür hazır şeyleri de boşver kendin kurcalayarak benzerlerini yap.

normalde bir kameranın log'unu diğerinin log'una veya rec709'a veya senin istediğin tarzda rec709'u log'a çevirecek lut'u şuradan üretebilirsin ama foto değil video için aslında bu:
cameramanben.github.io

şöyle bir şey yaptım, bir denersin bunun üzerine iş görebilir seninkiler:
dosya.co

edit: sanırım lightroom dışarıdan böyle kabul etmiyor, bana hiç gerekmediği için denememiştim. Neyse en kötü contrastı çok azaltıp o presetini at, sonra curves veya shadow-black-highligth-whites'tan ayarlarsın genel durumu.

log sanırım video için. fotoğrafta log gibi sığ görüntü elde edemez miyim? benim lightroomda kullandığım log görüntüler log videolardan alınmış ekran görüntüleriydi. ancak onlar bile raw fotoğraflardan daha iyi sonuç verdi.

mesela şuradaki fotoğraflardan iki tanesi log, bir tanesi raw. manzara olan raw. log olanlara hangi düzenlemeleri yapsam güzel görünüyor. raw olan ise benim çektiğim manzara fotoğrafı. aynı presetleri kullanmama rağmen diğerleri gibi hoş görünmüyor.

benim çektiğim manzarada deniz ve yeşilliklerin renkleri birbirine karışıyor ancak çiftin olduğu fotoğrafta hangi ayarı yaparsam yapayım deniz ve yeşilliklerin rengi birbirine karışmıyor. boksörlerin olduğu fotoğraflarda eldivenlerin rengi, ten rengi hep farklı, birbirine karışmamış. raw fotoğraflarda bu ayrımı yakalayamıyorum. neden rawlarda, loglardaki bunu yapamıyorum?

eksiup.com

eksiup.com

eksiup.com

"aynı presetleri kullanmama rağmen diğerleri gibi hoş görünmüyor"
zaten aynı şeyi kullanırsan iyi olmaz çünkü biri log diğeri normal görüntü. Sen sıfırdan uğraşıp yaparsan iyi şeyler elde edebilirsin ama.

Bir de şu hep göz ardı ediliyor, fotoğraf da çok önemli. Mekan, ışık; mesela o deniz ve yeşillikler karışmıyor dediğin yerde arkası mavi, çimenler sarı/yeşil zaten farklı tondalar. Lightroom vb. herhangi araçta cyan, blue, green, yellow vs. tonları ayrı ayrı hue(renk), saturation(doygunluk) ve parlaklık olarak kontrol etmene yarayan bir araç var. Onunla daha farklı hale de getirebilirsin. Tonlar yakınsa ikisini de etkiler, bir mask veya gradient filtre vb. şeyle ayırıp ayrı ayrı renk yapman lazım.

Ayrıca senin çektiğinde de, shadowları farklı ton highlightları farklı ton yap dene mesela. Curves'ten de yapılabilir lightroomda direkt shadow-highlight rengi veren bişey de vardı adını hatırlamıyorum, zaten hepsi sıra sıra sağ tarafta. tek tek deneyerek bile bulunabilir. Mesela en klasik heryerde kullanılan şey teal-orange tekniğidir. Gölgeler teal(camgöbeği-mavi), parlak alanlar turuncuya yakın bir ton. Tabii kısıp dengelemek lazım falan yani deneyim ve kurcalamakla olacak şeyler. Bence hiç o presetleri atmadan önce kendin o hale getirmeyi öğrensen her şey çok daha güzel olacak.

log'un fotoğrafta bir karşılığı var mı? araştırdığımda video profili olarak çıkıyor. çektiğim fotoğrafların kendim düzenlemem dışında log video gibi flat görünmesini sağlayabilir miyim?

canon kameraya magic lantern yüklemiştim. raw video çektim. o grüntüler de flat'tı. onlara da uyguladığım her düzenleme harika görünüyordu.

daha önce de benzer duyuruda sormuştum ama peki şu fotoğraflardaki renk ve tonlar nasıl yapılıyor? amacım aynısını yapmak değil. ancak kızın saçları, duvarın rengi vs. hep farklı ve hoş görünüyor. lightroom'da hue, saturation ile bu tonlara ulaşamıyorum ve bu kadar izole olmuyor. mesela yeşil tonlar ekliyorum ten rengide yeşilimsi oluyor.

www.deviantart.com

www.deviantart.com

Eğer tavandaki alçıyı kaldıracak, kabartacak kadar hasar yoksa alçıya gerek yok. Hasar varsa spatulanın hafifçe kazıyabildiği kadarı kazınır ve tekrar alçı çekilip kuruyunca zımpara boya yapılır.

Bu akdar basit bir iş için ustalarla verem olmaya gerek yok, zamanınız varsa gözünüz korkmasın.

kazıdıktan sonra kurumasını beklemem gerekir mi alçı çekmeden önce? ne kadar beklemem gerekir?

alçı kuruduktan sonra nasıl bir zımpara yapmalıyım? bildiğimiz zımparalar mı?

Rutubetin kaynağını kestiyseniz, siz kazımadan da kurudukca renkde değişme olur zaten, o ıslak görüntü hafiften sararmaya başlar.

Alçı zaten su ile harç ediliyor, hafif nemin sıkıntısı yok, rutubet kaynağı çözüldü mü?

Zımpara için 120 numara normal kağıt zımpara yeterli, elde varsa yakın numaralar da olur, 100-150 arası.

Sararmışsa kurumuştur,leke örtücü boyalar mevcut alçıyla uğraşmadan bunlarla kapatabilirsin.İzsil gibi isimlerle nalburdan da bulunabilir.

bu kadar bilgiyle birsey yazmak zor.
icini acip ne islem yaptin yazar misin. yoksa sadece acip kapadin mi ?

daha önce de açmıştım ve pek farklı bir şey yapmadım. daha önce bir şey olmamıştı. açma tuşu ve ses tuşu birleşik. belki ona hasar vermiş olabilirim. güç tuşuna basınca açılmıyor. ama şarja takınca casper yazısı görünüyor. onun dışında kapağı açıp kapamak dışında bir şey yapmadım.

Telefonun batarya ile bağlantısını kesmediğin için bir şekilde kısa devre oluşmuş ve anakart üzerindeki entegrelerden biri yanmış olabilir.

Tamire götürmeden çözülebilecek bir şey olduğunu sanmıyorum.

bataryaya dokunmadım aslında. kapağı açtım. içinde önemli dosyalar var kaybetmezsem iyi.

Bataryaya dokunmamanız değil, batarya anakarta elektrik veriyorken en ufak iletken temas bile kısa devreye sebep olabilir. Hatta temas olmasına da gerek yok. Statik elektrik yüklüyseniz anakarta vücudunuzdan elektrik atlar (manyetolu çakmak gibi düşünün) ve bu elektrik kartı bozmaya yeter. Bu nedenle elektronik kart üreten ya da ürüne kart montajı yapan firmalar üretim alanını ESD standartlarına uygun yapar. ESD istasyonunda üzerinizdeki statik elektriği boşaltmadan, anti-statik kıyafetler giymeden üretime giremezsiniz vs.

şarj kablosunu takip acmayideneyin.takinxa sarj oluyor yazisi var mi ? acma kapama dugmesi surrkli on da kalmis olabilir.

resim yok, ama batarya ve delme vs diyince iyi bişey gelmiyo aklıma

pardon eklemeyi unutmuşum. şimdi ekledim. şu gri, aliminyum yeri iğneyle delmiştim mal gibi :D onun dışında oralar siyah bir bantla kaplıydı onu da söktüm.

Bir de 2ye bölünmüş bir diskin bir bölümüne yedeklenir mi. Yoksa disk tamamen boş mu olmalı

batarya değişiminden sonra apple türkiye ürünü resetler, o yüzden çok önemli şeylerinizi yedeklemeniz gerekir

Yapma be :( o zaman yan sanayi alıp kendim yapıcam daha sonra yedekledikten sonra göndericem. Nereye göndermem gerek?

Eski duyurudaki bataryalardan birini alsam olur mu? Trenyoldan gomax marka aldım bir tane batarya kablosu bilgisayara yetişmiyor bile. Apple ayrı kendisi satmiyor değil mu?

getsupport.apple.com

Pek servisle isim olmuyordu. Apple Nerede yapıyor bunu? Apple store sadece istanbulda var. Anlaşmalı yerlere mi yaptırıyor. Sitede oraya yönlendirdi. Güvenilir midir

Servisler için buraya seri numaranı girerek çevrendeki servisleri görebilirsin. İlla Apple Store'a götürmene gerek yok. getsupport.apple.com

Eski Apple çalışanıyım. Cihazı açtığın için yüksek ihtimalle "yetkisiz müdahele" diyip tamir etmeyecekler yahut batarya ücretinden daha fazla ücret de isteyebilirler. Cihazı açtığını sakın söyleme. Eğer tamir edemeyiz filan derlerse haber et bana, belki birkaç ekstra opsiyon önerebilirim.

Fiyatlandırma için buraya bakabilirsin: support.apple.com

Format her türlü atılır, yedek kesinlikle alman lazım.

Bunu öğrendigim çok iyi oldu. Su teması olduğu için batarya şişti. Açtım merak edip. Üstelik bataryayi biraz tahrip ettim. O yüzden söylemesem de anlarlar açtığımı.Yetkisiz müdahale durumunda hic mi bakmiyorlqr?ya da ucreti ne kadar artabilir. 869 diyor batarya icin. 2 katina cikar mi?

Yedekleme için sahte batarya alıp Yedekleyip göndermem gerek. Apple kendisi orijinal batarya satmiyor mu? Kolaymış takması ama orijinal bulamadım

:( hangisinin orijinal olduğunu nasıl anlarım?

support.apple.com

800 liraya apple değiştiriyor. Daha önce servise göndermedim.kaç günde gelir sizce? Ya da alamaz miyim parçayı siteden. Ben değiştiririm ama bulamadım

bir de bunun üsulü nasıldır? kağıdı kiracının yanında mı doldurayım yoksa önceden doldurup imzlatmaya mı götüreyim? bizim buralarda pek kontrat yapılmaz. bir sıkıntı olur mu yapmayınca?

İki nüsha olacak, ikisi de aynı doldurulup biri sizde diğeri kiracıda duracak. İkisinin de altına iki taraf isim soyisim imza atacak. Aslında sözleşmenin noter onaylı olması en doğrusu ama zorunlu değil. İki taraf kontrat doldurulurken hazır bulunursa uygun olur.

Kontrat yapılmaması, kiranın banka yoluyla yatırılmaması gibi durumlarda iki taraf da anlaşmazlık durumunda hukuki olarak haksız duruma düşebilir.

Hazır word formatında olanlar var nette, indirip sizinle alakalı yerleri doldurun, gerisi standart kanunlar yazılar vs.

Önceden doldurup kiracıya okumasını ve imzalamasını söylersiniz olur biter.

metro yok gölbaşı dolmuşlarına bincen.

@kablelvuku nesini doğru düzgün sorayım? sen doğru düzgün cevap ver. nesini anlamadın? oraya metro gidiyor mu? neye binmem gerek diye soruyorum.

@mikaha beytepe'den gidicem. oradan nasıl gidebilirim? hangi dolmuşa binmem gerek? kızılay güvenpark'tan oraya dolmuş kalkıyor mu?

aha işte sihirli cümleyi kurdun "beytepeden gidicem"

pardon o zaman. demek istediğini tam anlamamışım.

Metro ile Kızılay'a geç, Güvenpark'ta Gölbaşı dolmuşları da var otobüsleri de var. Ama hangisi tam senin istediğin güzergahtan geçiyor bilmiyorum, dolmuşçulara sorarak dolmuş-otobüs kararını verirsin.

gölbaşı devlet hastanesine gidebilmen için; metroyla - koru metrosu -milli kütüphane durağında in, 105-2 hattına binebilirsin
goo.gl

alternatiflerin:

1. beytepe'den gelirken söğütözü durağında in. ufuk hastanesi önünden geçen gölbaşı dolmuşuna bin.
2. beytepe'den kzıılaya gel. güvenpark'tan dolmuş var. ya da oradan bulvara çıkarsan otobüs var.

konya'dan ankara otobüsüne binerseniz yolda indirirler.

beytepeden konya yolu kavşağında inip karşıya geçip gölbaşı dolmuşlarına bin.

bir de 182'yi arayarak deneyin.

mhrs destek adresine mail at. hemen cevap verirler. doğru yanıt orda.

doktor randevu bilgisi paylaşmamış. aradım şimdi. gitsem alınır mı oradan sıra?

güvenpark'a nasıl gidebilirim? hastanenin yakınlarına mı gidiyor?

dolmuşla kaç dakikada gidilir aşağı yukarı?

çok makbule geçti çok teşekkürler. ^^

hastanenin sitesinde kardiyoloji var diyor ana randevuda o bölüm yok. var mıdır acaba o bölüm hastanede?

hastanede kardiyoloji bölümü var. beytepe'den metro ile kızılay. keklik pınarı dolmuşu ile hastane yaparsın. dolmuş önündne geçiyor. kızılay'dan sonra trafik durumuna göre 15-20 dk. sürer.

gazi.

Yüksek ihtisas

direkt üniversite hastanesine gitmek sıkıntı olmaz mı? tam bilmiyorum da önce daha önceki yerlere gitmek gerekmiyor mu? başka yakındalarda var mı beytepe'ye? bir de devlet hastanesine gidicem.

@tute: direk üniversite hastanesi sıkıntı olmaz.

bir de @runner esasen haklı olmakla beraber, yüksek ihtisas şehir hastanesine taşındı. isterseniz doğrudan şehir hastanesine de gidebilirsiniz. beytepe'te çok yakın zaten.

yıl sonuna kadar, gss borcun olsa bile tüm devlet hastanelerinde ücretsiz muayene olabiliyorsun.

maliyeti üstlenme gibi bir durum yok; muayene sonrası hastane içi tüm işlemler ücretsiz yine.

ALO 170 SGK destek hattı olması lazım. kafana takılan tüm soruları bu numaradan sorabilirsin.

sanki sigorta varmış gibi mi olacak? bir fark yok mu? ameliyat falan olunması gerekiyor diyelim sigortalıymışım gibi mi olacak? pek alakam yok hastanelerle bilmiyorum ayrıntıları.

memurlar da bilmiyor ya neyin ne olduğunu. belki burada benzer bir durumu çözmüş biri vardır.

Al oku @tute

khgmfinansalanalizdb.saglik.gov.tr

Sormadan yapmak neymiş. Ama kızların da eli armut topluyomuş heralde. Kurbanlık koyun mu bunlar? Kendini suçlu hissedicek bişey yok, yardımcı olmaya çalışmıssın. herşeyi kafaya takma bu kadar. Kuaförü de müşterilerin yanında rezil etmekle tehtit et ne bileyim, kızlar bir daha geldiğinde full bakıma falan soktur. Senlik bişey yok rahat ol

yok yahu bu bildiğin turist kazıklama, zabıtadan girerim, cimerden çıkarım, sosyal medya ile de desteklerim. boş bırakmam ben olsam.

Bilmiyorsan bilmiyorum demek yeminle daha kolay. Hiç olmadı arar konuşur önceden bir kez. Böyle bir şey olacağını gitmesen sorsan ben söylerdim.

2 kisi 180 frank bedavaymis.
Cok karisma. Servisten vs memnun da kalmislardir.

Bu arada rofle zaten kesimden pahali olur.

sen şimdi zayıf tl güçlü chf karşısında ezikleniyorsun ama onlara koymamıştır bile.

işletme art niyetli. benim o koltuğa otururken almak istediğim hizmetin dışında her ne sunacaksa rızamı almak zorunda. sadece maddi karşılığından dolayı da değil ücret talep etmeyecek dahi olsa saçıma farklı bir uygulama yaptırmak istemiyor olabilirim.

kendi ülkelerinde aynı hizmeti daha pahalıya alacak olmaları, tlnin değersizliğinden dolayı ödedikleri paranın onlar için pul olması vs işletmenin art niyetine göz yummak için geçerli sebep olabilir mi ?

şikayet edin. net. etsem mi etsem mi ikilemine bile lüzum yok.

tiksiniyorum böyle esnaftan.

diğer taraftan arkadaşlarınız da orta açmış kuaföre. hizmet ve ücrette baştan anlaşmamak hata olmuş.

kızlar memnun mu bilmiyorum ama bence de uğraş üşenmezsen. bi gözleri korksun. şerefsizlik yaptıkları.

af gelmez. en fazla faize vs. ye gelir. neden gelsin? daha önce geldi mi? sözlük hayal dünyasında yaşıyor maalesef.

hiçbir zaman ana paraya af gelmedi-gelmez-gelemez. yalnızca faizlere ve yapılandırmayla ilgili şeylere af geldi. nedense kyk'ya af konuları açılınca insanlar borçlarının silineceğini zannediyor. hayır, faiz indirimi veya silinmesi.

ben hayatımda hiç ana paranın silindiği af duymadım-görmedim.

(bkz: psikoterapi)
Tum bu anlattiklarin seninle alakali degil, cozumu de var, gercekten. Uzman destegi alin. Pahali, ise yaramaz edebiyati da yapmayin, iyi bir uzman bulun ve gidin.

doğru psikologa.

şu kitapları oku.

hayatı yeniden keşfedin
iyi hissetmek.

şunu da bir araştır. şema terapi.

bir de youtube'a arzu erkan yüce ve alp karaosmanoğlu yaz programları dinle. kesin yap bunu ama.

biçok nedeni olabilir. gizli mükemmeliyetçilik, çocukluk travmaları, ebeveynlerin yetiştirme biçimi vs. v.s bir uzmanla görüşüp çözmek varken niye mutsuz olmayı seçiyosunuz onu anlamıyorum ben.çok fazla insanın yaşadığı ve profesyonel destekle çözülebilen sorunlar bunlar. eğer destek almama konusunda ısrarcıysanız melankolik bi tip olabilirsiniz, belki böyle bi karaktere bürünmekten zevk alıyorsunuz.

bence bir spor dali sec ve kendi kendine o dalda uzmanlas. hem duzenli spor seni mutlu edecek, durusunu falan duzeltecek, hem de arada yarismalara katilip 1-2 ufak basari da seni iyi hissettirecek.

mesela : yuzme, kurek, yelken, boks gibi bireysel sporlar..

tute +1

zekan kesinlikle dusuk degil. cok fazla dusunuyorsunuz bayim. dusunmeyin demeyecegim cunku bunu yapabilen insan daha anasinin karnindan dogmadi.

dusuncelerinizi ciddiye almayin. dusunceleriniz siz degilsiniz. mesela, kendinizi topraga bagli bir agac gibi; kafanizdaki dusunceleri de gelip gecen bulutlar gibi dusunun. sen sensin. dusuncelerin de sen degil. onlari kisisel alma. gelip gecerler. takma yani.

insan dediğin düşünceden ibarettir. gerisi et, kemik, sinir.

yani leonardo +1

Kendini bu derece iyi ifade edebiliyorsan eminim ki sorunların üstesinden de gelebilirsin. Seni kutluyorum. Bence sen de bu konuda kendini kutlamalısın. Bunun dışında sana mesaj attım. Ne zaman istersen dönüş yapabilirsin. Samimiyetle elimden geleni yapacağımdan şüphen olmaması dileğiyle.

yazılması gerekenler yazılmış. ben son cümlene cevap vereyim. merak etme ömür boyu sürmez. derdinin ve hayatın farkında birisin belli ki. kişisel gelişimini sürdürmeye bak. hayata bakışın zamanla değişir. bir de çevrendeki insanları gözünde yüceltip, kendini fazla gömdüğünün farkına var.

Hiç bir konuda iyi değilim diyorsun ama yazım yeteneğin var bence. Bunun üstüne gitsene.
Puşkin de ezikti. Ama puşkin oldu.

yazmak, konuşmak ve spor iyi gelecektir. derinlerde kalıcı bir yara varsa, biz genelde onun üstünü örtüyoruz savunma mekanizması ile, terapide ise ortaya çıkartıyorlar. savunma mekanizması herkeste farklı etkiler doğurabiliyor. bu da yaşam kalitemizi düşürüyor. bakış açımızı perdeliyor. ben de terapi almayı düşünüyorum açıkçası. düşünce sistemimiz çok fazla manipülasyona maruz kalıyor filmler, kitaplar, sosyal medyadaki müdahaleler ile. sağlıklı düşünmeyi, düşünceleri yorumlamayı öğrenmek lazım.

Fizik yapinla ugras, erken kalk, sinav mekik barfix ...
Bunlar ucretsiz...sinirlari zorla. Bol Yumurta tuket ucuz. Hep derim duzgun fizikle, eski bir kot bir tisort bile adama yeter.

iOS, macOS hangi işletim sistemi?

tercihlerden izin vermem gerekiyormuş. halletim. teşekkürler.

Bir iş görüşmesine giderken açık olan birkaç ilanına başvurmuştum. Mülakatta bana "neyi istediğine emin değilsin daha nasıl işe alcaz seni?" demişlerdi. Çağırılırsan mülakatta söylersin şu pozisyonla da ilgileniyorum diye.

direkt iş görüşmesinde söyleyebilirsiniz bence. İK'cılar bu tip taleplere sandığımızdan daha açıklar. özellikle yurtdışı ise.

bunu diyen insanlar nerede yaşıyor ya? amk beyinsizleri. türkiye'de sanki insanların iş seçme lüksü var. tabii ki insanlar farklı ilanlara başvuracak. biri olmazsa diğerini istiyor işte.

@kablelvuku, @captainobvious, diğer ilanın mülakatında belirtmeyi düşünemedim (görüşmeler konusunda biraz çömezim). Şimdi diğer ilana başvurursam çağrılmadan elenmekten korkuyorum :(

Başvurmayın ilana, itici gözükür. Onlar zaten o pozisyona değil başka bir pozisyona düşünürlerse sizi teklif ederler. Mülakat geçmiş ise yapacak bir şey yok. Anlıyorum sıkıntınızı fakat o ilana da başvurmak biraz riskli şu an.

böyle durumlarda şunu sorarım: yapacak daha hayırlı bi işin var mı?

kendi derslerimi çalışabilirim. en kötü ihtimalle biraz dinlenirim. ama baya vicdan yaptım :(

bugün kaç dersiniz vardı? 3 ve altındaysa üç ders sınavında verirsiniz, 4 ders ise salla gitsin önümüzdeki güz de verirsin

bugün 5 dersim vardı :( gitmemem daha mantıklı. gitsem de pek bir şey değişmicek. en fazla seneye daha az ders yüküm olcak. ama baya vicdan azabı çekiyorum :(

bir de vizelere girmemiştim. yani yani dersi geçmem için bi 70 falan almam lazım. çalışmadığım için de alamama ihtimalim çok yüksek. ama huzursuzum :(

önlisans kpss'ye girmiştim. okurken çalışırım belki diye düşünüyordum. ondan biraz vicdan yaptım. puanı kullanabilmek için şu anki önlisanstan mezun olmam lazım. ama dediğim gibi değişen bir şey olmayacak.

her lafın sonuna çok vicdan yaptım yazmışsın ama bu kadar dert edeceksen niye bugün gitmedin anlamadım. neyse işin bi hayırlılığı kalmamış. vizeye girmemişsin, çalışmamışsın.. birileri gitme desin de vicdanım rahatlasın diye sormuşsun belli ki. şansına mantıklı olan da gitmemen şu anda. net cevaplıyorum, gitme.

bi tanesini bile geçsen kardır. hangisini halletmen kolaysa onun özetini okuyup çıkmışlarına bak, seneye 1 ders daha az yükün olur eninde sonunda bitireceğim diyorsan.

Düşündüğün şeye bak, tabi ki git.O kadar kayıt olmuşsun, para vermişsin, uğraşmışsın.Bu kadar üşengeç olma! Yarın kalk git! Boşver vicdanı mijdanı! Mantığını çalıştır!

Yarın herhangi bir dersten geçebilmek için min 70 almalıyım. Vizelere girmedim çünkü. O da çok zor. Boşuna gitmiş olcam. Vicdanim rahat olcak ama aslında zararima olacak.

Gitme

illa 70'e gerek yok. çanla 35'e falan ders geçebiliyorsun onun için de 50 alsan yetiyor. kolay bir dersin sadece çıkmış sorularına bakarak bile alınabiliyor. ha senin gidesin yok o yüzden sormuşsun zaten, e gitme madem yat uyu boşver.

anladığım kadarı ile ücretsiz yaptırmak istiyorsun. bunun için ayrıca kaymakamlığa gitmen gerekecek.

Kaymakamlığa gerek yok, ikametinin olduğu şehirdeki sosyal yardımlaşma vakfına gideceksin. Genelde afet birimlerine yakın olur.
Ancak gelir testinde sadece senin değil, ikametinin bulunduğu adreste yaşayan "ailenden olan" kişilerin geliri de hesap ediliyor. Baban, annen, hatta varsa deden vs. Evli olmayan kardeşlerin abilerin. Kısacası neredeyse evde kim görünüyorsa.
Böyle saçma bir sistem, onların geliri senin prim ödemene sebep oluyor, ama onların sigortalarından da faydalanamıyorsun.
İkametim yaşadığım şehirden farklı demişsin, muhtemelen baba evinde. Eğer öyleyse testten önce herhangi bir eve ikametini taşı. Arkadaşının ailesi olur bişey olur. Bunu yapabilmen için de onların bi faturasını üstüne alman lazım. Bu evde misafirim dersen o kişiler ailenden olmadığı için gelirleri seni bağlamaz. Fatura taşımadan yapabileceğin bir diğer işlem de, ikamet edilmeyen bir evin adresini biliyorsan, o eve ikametini taşı nüfus müdürlüğünden. Ev, nüfus müdürlüğüne başvurun sırasında boş ise, fatura istenmeksizin ikamet işlemin gerçekleştiriliyor.
Yok benim şu an kaldığım evde zaten adıma fatura var dersen direk bir fatura ile nüfus müdürlüğüne başvur.
Sonra da test.
Şimdiden kolay gelsin. Öğrenciyken aynı sıkıntıyı yaşadım. Sıkıntıyı hallettikten hemen sonra seçim arefesinde tüm borçlar silinmişti. :) Sonra da işe girdik zaten.

Mobildeyim, ekleme: Bu dediklerimi en yakın SGK'ya gittiğinde de öğrenebilirsin. (kaçak yöntem hariç) Sana testi yaptırabileceğin adresi de verirler. Ancak ikameti çözmen lazım öncelikle, eğer eski ikametinde çalışan bir aile üyesi var ise. Yoksa da, o şehirdeki SGK ya gitmen lazım.

Bu test muaf olmak için. Durumun kötülüğü değil aslında problem. Direk yokluğu. :) Arkadaş gibi ben de öğrenciydim. Üstüne kyk'dan e hacizim vardı, ve düzenli bir gelirim de yoktu. 26 yaşında hastaneye uzun bir aradan sonra gittiğimde 5bin tl borç ile karşılaştığımda farketmiştim durumu.

Yaşadığım şehirde yapamam mı bunu? İkametgahin olduğu şehre mi gitmem gerek mutlaka?

Bir de İkametgahi taşıyınca geçmişe yönelik borçları siliyorlar mı?

Ya ikameti buraya taşıyıp burada sgk'ya gideceksin, ya da diğer şehirdeki sgkya.
İkameti şu an olduğun şehre taşımak için diğer şehre gitmene gerek yok.
Diğer soru için de evet, ben yaptırdığım zaman geçmişe yönelik borçlarım silinmişti

Aynen kanka aynen seneye kesin aa gelir bence de bırak

Ortalamanı yüksek tutman önemli. İleride master için lazım olacak. Bence sınava git, soruları at hafızaya. Büyük olasılık seneye de benzer sorular çıkacak. O zaman rahat edersin.

@038 bölümüm zor değil zaten. ancak okul dışında zamanımı alan çok şey vardı seneye rahat olucam. o yüzden ders çalışmaya vakit ayıramadım. bu yüzden kötü gelecek. yoksa bu yıl da iyi gelirdi.

@ecel ortalamayı önemsiyorum. yapmak istediğim şeyler için gerekli.

2-3 dersi alttan alırsan okul uzar mı? 2. yıl fazla ders yüküyle zamanında bitiremez miyim?

@ovungec aklımda o var da boş kağıt da vermek istemiyorum. adımı yazıp çıkıcam neredeyse. okulu uzatmadan seneye fazla kredi alıp geçmek mümkün değil mi?

şu an kassam finallerle de fena gelmez aslında. 2 vize 1 final. ancak ortalama bir nottansa iyi bir not gelsin istiyorum. çünkü neredeyse hiç çalışamadım. yarın olan sınava cumartesi başlayabildim ve haliyle yetişmiyor.

* ortalama onemli diyenleri takma. ortalama onemli ama hersey demek degil. 2.5 ile mezun olmakla 3.0 ile mezun olmak arasinda fark var. evet ilk isinden sonra hic kimse universite notlarina bakmayacak, son isinde ne yaptigina bakacak ama ilk is olarak guzel bir yere girmek istiyorsan ortalama belirleyici olacak. iyi bir universitede ise 3.0'in, ortalama bir universitede 3.3 3.5'un ustunde tutmak yeterli.

* bir kac dersi tekrar etmen, alttan alman cok sorun degil. ama bb, cb getirebilecegin dersi aa getiririm diye bilerek birakma. buna degmez.

* tecrube ettigim ve bir suru insanda da gordugum ilk yil nasil baslarsa oyle devam eder. ilk yildan dersleri birakmaya baslarsan sonraki yillarda da ayni sekilde sallamaya devam edersin.

* yumurta kapiya dayandiginda uykusuz geceler gecirip maksimum calisma ile vizelere, finallere girmeye alis. her yil donem illa bir neden olur dersleri takip etmemek icin. bu vizelere, finallere girmemek icin bahane degil. hic dersine girmedigim takip etmedigim derslerin finallerine son gece calisip uykusuz girmisligim var. gercersin gecemezsin ayri bir mesele ama bu iradeyi gostermek onemli. cunku is hayatinda da son dakikada ogleden sonraya yetismesi gereken, yarina bitmesi gereken isler olacak. onlari "yetistiremedim bir daha ki ay calisir daha iyi tamamlarim" deme sansin olmayacak.

Ortalama yapmak istediklerim için onemli. Onun dışında bu yıl istisnai bi durum var. Okul dışı çok yoğunum bu yüzden bazı dersleri çalışmadım. Yoksa diğerlerini calistim. BB ile geçip dersi tekrar alma şansımız olmuyor değil mi?

@Ecel katılmıyorum. Baya subjektif Bir şey. Bazı işlerde çok önemli.

ne yapmak istediğine bağlı. eğer ortalamanı çok yüksek tutup ileride doktora filan yapmak istiyorsan, düşük alacağın dersleri bırakıp gelecek yıl/dönem tekrar almak. mesela bizim üniversitede bir kız vardı, fizik 101-102'i 3 veya 4. yılda verdi, sırf yüksek notla geçmek için. şimdi de isviçre'de doktora yapıyor. yani dersleri alttan almanın sana olumsuz bir dönüşü olmaz. 2-3 dersle okul uzamaz merak etme. 3 dersi önümüzdeki 3 dönem ekstra 1 ders alarak bile verirsin. onun dışında yönetmeliğe göz atmanı öneririm. hocalara filan güvenmektense yönetmeliği okuyup en iyisi kendin bilmen daha iyi. bizde b altı dersler tekrar alınabiliyordu. c+ olan bir dersi tekrar alıp a ile geçmiştim mesela.

yurtdışı master yapmak istiyorsan önemli mesela kanada'ya baktım okullar genelde 3.00 ortalama istiyormuş.yani akademik kariyer için genel olarak önemli.

Bu yıl çok yoğun olduğum için 3 dersi takip edemedim bile. 3 ders fazla değil mi okulu uzatmak için?

Tekrar almak için ne yapmak getek? Bir de 2 vize 1 final var. Bu daha ilk vize. Ne derece toparlanir bu vize 0 gelirse? Konular fazla değil və zor değil. Yani 1 hafta olsa bb falan garantiydi

mesela bölümünde şartlı ders olayı var mı? min. ortalama şartı? bunu öğrenmeden dediğin şeye kalkışırsan direkt patlayabilirsin.

şimdiden elinden geleni yap, gerekirse sonradan yükseltmeye alırsın. alttan gelen derslerle ders yükünün artması hoş olmuyor. diğer derslerdeki ortalamanı da etkileyebilir. notu sana göre düşük dersleri yaz okulu vs. ile toparlama imkanın olabilir. onu değerlendirirsin gelecekte.

not: sağlıksal ya da ekonomik bir mevzu değilse şu an için hayatındaki en önemli konu okul olmalı. yoksa o okul kolay kolay zamanında bitmiyor (kendimden biliyorum). farkındasındır diye düşünüyorum ama yine de belirtmek istedim.

3 tane dersin olması çok yoğun olmasına sebep olur mu? az biraz daha çalıştım acayip kolay ama çalışmaya zamanım yoktu. sabaha kadar zor yetişir. yani ab gelecekken c-d gelmesi kötü olur. zor olsa neyse.

3ünü hemen ertesi dönem alman gerekiyor mu? gerekmiyorsa yoğun olmaz. müfredata bakacaksın. hangi ders hangi dersin prerequesti, bunlara çalışacaksın. mesela örnek veriyim bizde calculus 101 vardı. şimdi calculus 101'den kalmak büyük sıkıntı çünkü calculus 101'i vermeden ertesi dönem calculus 102'i alamazsın. calculus 102'i vermeden diğer dönem diferansiyel denklemleri alamazsın. onu alamadığın için bu sefer modellemeye girişi alamazsın vs. birbirini bu şekilde takip eden dersler varsa o 1 dersin çilesini 2-3 yıl çekersin ya da yaz okuluna kalırsın, hatta çok şanssız isen okulu bile uzatırsın. ama onun dışında bazı dersler olur başka hiçbir şeyi bağlamaz. mesela tarih 101. kaldın diyelim, istersen alma 4. yıl sonunda mezun olmadan hemen önce al. hiçbir sıkıntı olmaz çünkü alman gereken diğer derslerin prerequesti değil. bu bir.

ikincisi sen ilk dönemden 3 derse yetişemiyorum, napsam bıraksam mı diye düşünüyorsan; demek ki çalışma sisteminde bir sorun. çalışma sistemini değiştir. derslere gitmiyorsan git, vs. çünkü ilk dönem kolay olmasa bile çok rahat yetiştirebilecek düzeyde dersle doldurulmuştur. giriş dersleri bölüm dersleri gibi 30-40 kişiye açılmaz, yeri gelir 500-1000 kişiye açılır. millet bunları yaparken sen yapamıyorsan dönüp kendini eleştirmen gerek. diğer türlü ipin ucu kaçar toparlayamazsın. zaman en son sıkıntı olacak şey olması lazım 1. sınıfta. zaten 25-30 saat derse gidiyorsun. programına göre 1 günün veya 2 öğleden önce/sonran boş kalması lazım. bunlar yeterli. ayrıca lisedeki gibi vize öncesi çalışmayı son güne bırakma lüksün yok. en azından 3-4 gün tercihen 1 hafta önce çalışmaya başlaman lazım, yoksa vize günü geldi mi patlarsın, doğal olarak yetişmez.

""Kastığın ortalama bir işe yaramayacak." diyenleri dinleme" diyenleri dinleme. Ortalaması çok düşük olup alesten iki üç soru fazla yapıp alınan çok insan var.

Dersleri alttan alırsan şimdi 10 ders alıyorsan seneye 20 dersin olacak, o da kredi limitin yeterse. Böyle üst üste bine bine okulun sonlarına doğru altından kalkılamayacak bir hale gelir.

Geçebileceklerini gözüne kestir onlara çalış ve geçmeye çalış. DD ile bile geçebiliyorsan geç.

Ayrıca sınıf arkadaşlarından kopacaksın bu yüzden, dersi hiç tanımadığın alt dönemlerle almak zorunda kalacaksın. Okul uzarsa kantinde bile tanıdık yüz göremeyeceksin.

İş başvurularında da sağlam bir yerse ortalamaya bakılıyor ama esas "hayırdır neden geç bitti okul" diye soruyorlar.

Ayrıca aldığın dersi tekrar not yükseltmek için alabilirsin, gene de öğrenci işlerine bir sormak lazım.

Son olarak sınavlara mazeretsiz gelmemenin de kağıt üzerinde cezası var ama uygulanmıyor, en azından sınavlara gidip imza at.

sınavdan cc veya daha yüksek not alırsan seneye tekrar alamıyordun istanbul üniversitesi'nde. sizin okulda da öyle mi onu öğren ve ona göre boş kağıt ver ya da doldur.

3 tane ağ var. biri okulun adı, biri eduroam biri de eduroam bağlantı ayarları. hangisi olacak? bir de sertifika gerekiyor sanırım. şifre ve maili girince olmuyor. tekrar soruyor. nereden yükleyebilirim sertifikayı?

Hangi okul? Okulunuzun bilgi işlem sayfasında Eduroam ayarları hakkında bilgiler olmalı. Okuldan okula farklılık gösterebilir.

ayar yapmam gerekiyormuş. hallettim sağolun.

mimik oynamadı bende.

gulmedim :(

gulme amaciyla bakmistim bi de

Ne yazık ki, kötü.

Gerçeğe yakın bir hikaye olsa sonu güldürebilirdi, ama başı gerçeğe yakın değil ya, ondan güldürmedi.

Evet, çok kötü.

"osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur" derler ya hani, buna gülenin de öyledir diye düşündürttü beni.

olmamış ama linç etmeye de gerek yok. biraz naif bir arkadaş olduğun anlaşılıyor sadece :/

not: 97'den beri mizahi içerik tüketicisiyim.

üşüdüm...

ilk denememdi çok fazla vurmayın ameliyatlı yerime geldi.

bence bu ilk ve son olmalı. klişe mizahtan dışarı çıkamıyorum. :/

bu bana biraz kişisel gibi geldi. bizim bu şekilde saçmaladığımız geyik zamanlarımız var. gülerdim ben. güzeldi falan derdim. hiç bi boku beğenmeyenlere aldırma sen. gül boşver.

Gülmedim

asdjkaldjsds komik bence :D

espri demesek buna.

bu espriyi cem yılmaz falan yapsa milyonlar güler, yiğit özgür karikatürle anlatsa herkes paylaşırdı. sen ben yapınca olmuyor işte üzülme kardeş.

eksi bastım

Emegine saglik ama olmamis bence de.

Soğuk esprilerden. Ama fazla uzun.

cok zorlama

Çok hafif gülümsedim ama esprinin kötülüğüne. Zaten soğuk espriler de böyle güldürür.

hikayeleştirme daha iyi olabilirdi. bu hali ile vasat.

gülümsedim sadece.

gülümsedim

Espriyi başka yerde görsem öylesine gülümserdim. Şimdi ise eksiyi bastım. Nedeni esprinin komikliği değil; böyle gereksiz espri kasmak için uğraşan entry’ler yüzünden Sözlük kutsal bilgi kaynağından çöpe böyle entrylerin çoğunlukta olmasından döndü. Gülmediğim gibi nalet okudum.

Birine komik bir şey anlayacağını söylersen komik olsa bile komik olmaktan çıkıyor. Hele "Böyle espri yaptım, nasıl?" diyince daha bir değişik oluyor durum. Bunun haricinde, evet, komik değil; tek bir kasım dahi oynamadı.

@aychovsky sözlükte tutan entryler böyle hikaye türü hafif komik entrylerde yakın zamanlardan aklıma gelen ilk iki örnek life is drunk ve jun misugi. şahsen ben okurken bu iki arkadaşı da beğeniyordum. fakat hikayeleri tamamen uydurmaydı. en azından ben uydurma hikaye yazmıyorum. yazmayı da düşünmüyorum. bu konuda sözlüğün kutsal bilgi kaynağı kısmını kirlettiğimi düşünmüyorum. mesela şöyle bir şey yazdım. eksisozluk.com bence gayet güzeldi. -kendi başımdan geçen bir olayı hikayeleştirmeye çalıştım.- ama bunun yerine sözlükte tutan başlık (bkz: aldatılmak küçük memeli kadının kaderidir).



@m e b siz de bu konuda haklısınız fakat hayatımda daha önce hiç yapmadığım bir şeyi deniyorum. ne yazık ki bunu birilerine sorarak geri dönüşler almalıyım. başka bir yol gelmedi aklıma. cem yılmaz bir hikayeye geçmeden önce bakın bu çok komik derse kendimizi gülmemeye şartlarız. benim espri gayet soğuk olduğu için bundan pek çekinmedim.

Ozur dilerim, ben gercek bir olay olmadigini ve oylesine yazdiginizi dusunmustum. Basinizdan gecen ya da ailenizin soyledigi gibi bir olay degil de, "Bu kelime bana bunu cagristirdi, ben de kafamdan yazdim" gibi bir izlenim verdigi icin "Cop bu" demistim zaten. Eger, gercekten size boyle bir olay anlatildiysa ve hakkaten boyle de bir anekdot varsa cok sirin bence ama "Bana bunu cagristirdi" tarzinda bir seyse, fikrim sabit.

@aychovsky yok hocam kendimi yanlış ifade ettim. altın oran tamamen geyik bir olay hiçbir gerçekliği yok. geyik gerçek sadece. bunu sadece yapabiliyor muyum denemek için yazdım. diğer linkini verdiğim otostop olay tamamen yaşanmış ve halen yaşanan bir olay. bunun gibi yazmayı düşünüyordum. altın oranı sadece bir deneme olarak düşünebiliriz. :)

Dikine elle kesmen çok zor bence. mutlaka yamulacaktır, kolun ağrır.

Bi marangoza uğra 2 dk kesiversin

kereste başka kerestelerle çakılı durumda. o yüzden marangozların kullandıkları aletlerde sıkıntı olabilir.

Spatula ile iyice kazıyın.
Bir kapta saten alciyi su ile açın. Kaymak gibi olunca Spatula ile üzerine sürün. Önce bolca sürüp sonra fazlasını alacaksınız. El alışkanlığı gerektirir.
Şu şekilde yapabilirsiniz ama, önce elinizden geldiğince duzekttiniz ama çizgiler kaldı ya, kuruduktan sonra nemli bulaşık süngeri ile üzerinden siler gibi geçerseniz o fazlalıkları almış olursunuz. İyice kuruyuncr boşluk varsa tekrar alçı çekebilirsiniz

saten alçı olur mu? sıva yapmam gerekmez mi?

Bence gerekmez. Çok ince bir yer. İnce sıva yapmaya kalksaniz bile ayarkayabileceginizi zannetmiyorum. Alçı yapın bence.
Ama şu almış muhtemelen. O sorunu cozmezseniz yine olacaktır.