Cuma namazı 16 rekat.
4-2-4-4-2 şeklinde.
ilk sünnet
farz
son sünnet
zühr-i ahir
vaktin sünneti

Kolay gelsin.

gir calıs amk. iş bulmusum. namazdada kopya cekersin sıkıntı olmaz.

bu iş olmazsa ne olacak, alternatifin var mı? yoksa kabul et. iş iştir, evde mi oturacaksın? bir yerden başlamak lazım. cumadan da zarar gelmez, idare edersin.

başka bir iş bulana kadar çalış. boş durmaktan iyidir neticede. müslüman olup agnostik taklidi yapmaktan daha kolay, dinden çıkma riskin falan yok. al bi ilmihal oku 2 saat tamamsın.

daha ne arkadaş, yeni mezun deneyimsiz insansın, 1800 tl'yi öp de başına koy. bugün kariyet.net'e girdim, 5 yıl deneyim yazmışlar, askerlik demişler, ingilizce+1 yabancı dil demişler... adam işçi avukat arıyor, excel bilgisi olsun demiş, excel ile ne yapcaklar çok merak ediyorum. canına mı susadın?

cuma namazı içinde;
imam ve 65+ lar hariç kimse 16 rekat kılmaz. 4 rekat sünnet kılarsın, bunda bir şey yok, yat yat kalk. sonra hutbe olur, hutbe kısmında telefonla oynama, dinlemesi farz. sonra 2 rekat hoca kıldırır, yat yat kalk. sonra herkes kapıya yönelince sende yönel.

Yat kalk sende ne olacak

Ya bu arada komik gelebilir bu soru sizin için bilmiyorum da; camide vaaz dinlenirken bi oturma şekli var ya hani iki ayağı kıçının altına alıyorsun. Hah işte o oturuşu ben yapamıyorum beceremiyorum bi garip gözüküyor. Bi kez yıllar önce dedemden evin anahtarını almaya gitmiştim camiye de yakalanmıştım çıkamamıştım. yok imkanı yok o oturuşta oturamıyorum. bağdaş kurup otursam ya da ayaklarımı uzatsam sıkıntı olur mu?

Gülmeyin olm, bilmiyoruz raconu işte.

çalışanının inancına karışma gibi bir hakkı olmadığını bilen, aklı başında bir işveren bulana kadar çalış madem ihtiyacın var.böylelerini tanımak iyi oluyor, aklı başında insanların değerini daha iyi anlıyorsun.

haci namazinda niyazinda ama adam bipmeyi seviyor. haftada 1 gun tatil, 1 saatten fazla mesai ne yaa.. Yazik etme gencligine, daha az para da olsa sana daha deger veren bir is yeri bulabilirsin bence. Mutsuz zengin bir hayattansa, mutlu ve fakir bir hayati tercih ederim, yanina da bir bira.

Sadece düzeltme günde 10 saat değil 9 saat mesai o. Öğle yemeği sayılmaz. Yani zaten işin normali 8-6. Bi tek cumartesi fazlaymış.

bence kabul etme nasıl inanıyorsan öyle yaşa ve görün ... ben uzun saçlı ve "top sakal"lı olarak çalışabileceğim bir yer bulana kadar aradım takiyyecilik de bi yere kadar sen yapamazsın arkadaş biz yapamayız dayanamayız içimizde yok gel yol yakınken vazgeç bu işten bulursun vicdanını rahatsız etmeyecek işler ... takiyye tayyibe gibilere yakışır

Münafıksın. Cehennemin dibi senin için ayrılmış. Bir üst katında kafirler olacak. Selam söyle.

kabul etme. bir şekilde ortaya çıkar, anlaşılır, ama asıl önemli olan bu değil.
üç kuruş para için kendinden başka biri gibi davranmak kadar insanı yıpratan bir şey yok. hani derler ya, "taş taşısan daha iyi" diye, öyle.

1 yıl çalışma koşulu var yahu. bir yıl olmadığın gibi davranacaksın yani. yerim öyle maaşı çalışma bence.

Kesinlikle çalışma, 1 yıl ney lan. Ayrıca o iş görüşmesindeki soruyu hiç tartışmıyorum bile. Katıksız orospu çocukları işte böyle adamlar.

uygun bir dille "önce 2 ay deneyelim, birbirimizi tanıyalım. iki taraf da memnun olursa inşallah(!), 1 yıllık sözleşme imzalarız" de.

baktın çok sorun olmuyor devam edersin. kafadan 1 yıl bağlaması sakat. iş şartlarının dışında başka yerden iş teklifi gelir gidemezsin, üzülürsün.

Sıkıntı olur bence, neye inanıyor ya da inanmıyorsan keşke söyleseydin. Daha önce namaz kılmadıysan, namazı önemsemiyorsan camiye gitmek senin için işkence olabilir. Belki doğru söyleseydin adam doğruyu söylediğin için, seni imana getirmek için seni işe alabilirdi.

Kabul etme bence, 1 yıl nedir ya? Veya @merhum 'un dediği gibi yap.

1 yıl çalışma koşulu olmasa "gir, başka iş bulunca ayrıl" derdim.

öncelikle din baskısı falan o adamların muhabbetleri çok darlar seni.
Haftalık çalışma süresi 40 saattir. 6 gün 9 saatten 54 saat yapar. Köle gibi haftada 14 saat fazla çalışacaksın.

Ayrıca o iş saatleri asla belirtilen saatte bitmez. İllaki iş uzar, mesaiye kal der, hiç olmadı "ne olacak işten önemli ne var yarım saat daha dur" falan der. 8 de çıkar, yürümesi etmesi 9.30 da evde olursun. Yemeğin duşun 10.30 da biter ölü gibi yatarsın. Sosyal hayat falan kalmaz.

bence işe gir. beğenmezsen 3-5 ay çalışır o sırada iş bakarsın. ayrılırken de "abi kusura bakma baskı beni yıldırdı" dersin ayrılırsın dünyanın sonu değil. ben islami temeli olan kurumlarda öğnciliğimde de mezun olduktan sonra da çalıştım, her yerde anlatılan uyuz müslüman işveren bana hiç denk gelmedi. belki sana da denk gelmez. denemeden bilemezsin, dene sonra pişman olma..

önce gerçekçi öneri; işe girme. kısa süre idare edilebilecek şeyler ancak uzun dönemde büyük sıkıntı yaşarsın.

fantastik bir öneri; işe gir. cumaya falan gitme. mobbing davası aç.

asıl fantastik olan; bizim bunları konuşuyor olmamız.

arkadaş ne hale geldi ülke ya :)
adam resmen iş görüşmesinde dini görüşü şart olarak koşuyor, işçisini resmen dini görüşü nedeniyle işten çıkaracak seviyede. bak modern avrupa ülkelerinden bahsetmiyorum, ortalama medeniyete sahip bir ülkede sırf bu yüzden o iş yeri altından kalkamayacağı cezalar alır amk.

@merhum haklı, 1 ay deneme süresi sonunda sözleşme imzalayalım de.

ayrıca bir kişi de dememiş arkadaş git belki hoşuna gidecek ve düzgün bir müslüman olacaksın, belki hidayete ereceksin.

amk hoşunuza gitmeyen bazı adamlar dini kullanıyor diye dinden bu kadar da nefret etmeyin lan. bu ülkede hala on milyonlarca güzel müslüman var.

tamam sakinim, yanlız bir yıllık süre uzun. sen bir deneme süresi yap.

ha belkide adam cumaya mumaya gitmiyo lan, sen cumaya gidiyorsan o bir saatlik iş kaybını düşündü belki :)

Abi sen işe gir, ortamı gör, baktın olacak gibi değil, bir ihtar çek fazla mesai alacaklarım odenmedigi için is akdimi hakli nedenle derhal feshediyorum de, 1 yıllık zorunluluk falan önemli diil. Baba gibi haklı nedenin var, hiç bir sey yapamaz.

hayırlısı be gülüm. bir yıl olayı sıkıntıymış. ama iş rahatsa mesai çok koymaz. acemi birisi için iyi para 1800. bir düşün derim.

Bence gir, 1 saat yol var diyosun, sabah kacta isten cikicaksin, aksam kacta eve giriceksin, haftasonu 1 gun calismak da cabasi, ayrica istemedigin seyleri yapmak zorunda ve olmadigin bir kisi gibi olmak da cabasi, ama bir denemeyi teklif edebilirsin, belki hosuna gider, bilemiyorum tabi

Yukaridaki ilk cumleyi "bence girme" olarak okuyun lutfen, telden giriyorum, degistiremedim

bence @merhum ve @cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam çok haklı.
1 yıl diye şart koşmak çok sağlıklı değil. iş kanununda böyle bir deneme süresi muhabbeti olması lazımdı ama neydi? bilemedim.

bir de acaba dini hususlarda bu tarz yönlendirmeler mobbing midir nedir onun kapsamına girer mi? yani demek istediğim şimdi işe gir. başka bir işe girince mobingten tazminat davası aç ve tazminat kazanarak işten ayrıl. böyle pezevenklere müstehak! sanane lan benim camimden, namazımdan!!!

Madem bu kadar eleştirildi bu iş veren (haklı olarak), öyleyse size şaşırtıcı bir ayrıntı daha vereyim; adam psikiyatrist.

Cumartesi çalışma varsa kaç. Hayattan soğursun. Başka bir işe bak. 1500 olsun ama cumartesi olmasın dersin. Sonra bana da dua edersin. Artık agnostikler nasıl dua ederse.

işveren iş sözleşmene 1 yıl çalışmak zorunda diye bür hüküm ekleyemez. Sen ihbar süren içerisinde istediğin zaman ayrılabilirsin.

@yule o zaman sana korkunçlu bir hikaye anlatayım!
bir ahbap var bizim buralardan. oğlu eşcinsel. çocuk bunun farkına ergenliğe adım atmadan daha varıyor. liseye başladığı zaman ergenliğin de verdiği gaz ile normal bir insan gibi ilişki kurmaya, cinsel açlığını gidermeye çalışıyor. diğer yandan burası Türkiye ve bu tarz ilişkiyi göz önünde yaşaması mümkün değil. ailesinin dikkatini çeken bu durum ailede endişeye yol açıyor ve psikoloğa başvuruyorlar. herif senin psikiyatrist gibi. namazında niyazında. hayır buna laf etmiyorum, sorunum o değil. sen ki pezevenk herif, bir yemin daha ediyorsun, sen hiç mi eğitim almadın bu tarz durumlar için! psikolog pezevenk, bu durumu -söylediklerine göre- dini sebeplerle reddediyor, cinsel yönelimin olmadığını, bunu başka psikolojik sebeplere bağladığını söylüyor. çocuğa türlü türlü ilaçlar yazıyor. hormon tedavileri uyguluyor. ailesinin endişesi korkuya dönüşüyor. çocuğun aklı ilaç yan etkileriyle ve aile baskısıyla karmakarışık oluyor.
o oçu yüzünden çocuğun evi terkettiğini ve artık para karşılığı ilişkiye girmeye başladığını duyduk.
ben dinozor kafalı biriyim. sabit fikirliyim. özellikle bu konularda.
ben çalışırken çok zorlanırdım. felaket tellalı gibi konuştuğuma bakma.
senin mizacın öyle iyidir ki, kaç kişinin hayatını kurtarırsın!

hayır kalkmadı

ben bikaç sene önce kaybettim. 2 liraya çıkarttım yenisini. o da sadece kağıt parası gibi bi şeydi.
ama şu an durum nedir tam bilemiyorum.

(bkz: nüfus cüzdanını kaybedene 78 tl ceza kesilmesi)

hayır kalkacak, ne zaman kalkacağı bilinmez o yüzden ertelemeyin.

2 sene önce 50 tl ödedim...

belli bir süreyi geçmeden öderseniz indirimli ödüyorsunuz. geçen yıl böyle söylediler bana, 50'ye yakın bir şey ödedim.

sadece yazdıklarınız için çalışmıyorlar,
o torbada çok şey var.

rant var, özgürlüklere vurulacak darbeler var.

o torbada, başbakanın emriyle bir siteye erişimin en geç 4 saat içinde kapatılacağını biliyor musunuz?

kendi çıkarları olduğu her şey için uyumadan çalışırlar, çok çalışmışlardı..

dostum hepsini çok iyi biliyorum onları şirin göstereyim diye yazmadım.sabahtan beri meclis tvyi izleyen bir öğretmen adayıyım.

131.maddeyide biliyorum.sadece yoruldum artık daha önce böyle oldu mu merak ettim

çok oldu çooook, hatta pis bi huyları var, gece yarısı kafalarına göre kanun teklifi sunup onu onaylarlar. saat 1-2 hiç fark etmez.

Onlarin hepsi o.c

bir gece ansizin gecen yasalari bayagi unlu akp'nin ama haberlerde soylemiyorlar tabi.

barbaros mahallesinin ataşehir'den alınıp, ümraniyeye bağlanması da varmış torba yasada. boşuna çalışmadı çocuklar

nası bi sakalın varsa artık türkiyeden istediğin 4 şeyden 3ü yüzle ilgili..

midye iyidir onu getirsin.

Clear, Almanya'da yok mu la ?

giyecek şeyler götürsün bence. Çakma malları ucuz ucuz depolasın.

avrupa'nın göbeğinde türkiyeden istediğin şeylere bak. hepsi türk marketlerinde vardır. güllüoğlu baklava, maraş dondurma falan de bari.

simit, trakya peyniri, bi de nutella getirsin. değişiklik olur bu sefer.

üstteki arkadaşın nicki okuyunca aklıma geldi: rakı

raki var burda efes ve turborg bile var ^^

Kestane sekeri,cesitli peynirler,kiyafet.

tarhana

Mentollü sigara aldır, orada yasak burada da yasaklanacak. Marlboro Blue Ice.

beni evlatlık alabiliyorsa sırt çantamı kapayım hemen? süper olur.:/

gerçek acı biber istemiştim ben annemden.

almanya'daki biberler acı değil...
he bir de tıraş makinesi olabilir. malum tıraş pahalı.

şu aralar belçikada olup türkiyeye dönecek biri olarak yokluğunu çektiğim şeyler;

1- sigara. türkiyede çok ucuzmuş lan, sigara alsın
2- çekirdek. burada hayvan gibi nem olduğu için çekirdek bulunmuyor, çekirdek olsa iyi olur.
3- cips. özellikle lays'in zeytinyağlı olanları.
4- çökelek-tulum peyniri.

evet bu kadar yeter sanırım. bide telefon getirsin, yurtdışından telefon getirmek adettir, türkiyeye göre şuan siz de yurtdışındasınız:)

tr.wikipedia.org

yani talep edebilir.

Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısman üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlar kanundan doğan önalım, (şufa) hakkını kullanabilirler.

peki hissesini habersiz satan hissedara dava açıldığında, mahkemede onun bize haber vermediğini nasıl ispatlatız? Davalı ubunu bize söylediğini nasıl ispatlar? İki taraf da ispatlayamazsa mahkeme kimin lehine sonuçlanır?

bence sizin haber verilmedigini degil, karsi tarafin haber verdigini ispatlamasi gerekir. size herhangi bir belge imzalatmadiysa haberdar oldugunuza dair, noterden ihtar cekmediyse ya da konu ile alakali sahidi yoksa, siz hakli sayilirsiniz.

şufa hakkının kullanım süresi 1 yıldır. şufa hakkının ispatı zor olduğu için Yargıtay payını satan paydaşın yada payı alan 3. kişinin şufa hakkını kullanma hakkı olan paydaş yada paydaşlara noter aracılığıyla ihtar çekmesi gerektiğini, ihtar çekildikten sonra sürenin başlayacağını söylemektedir.

ihtar çekildi mi size? hayır. bu durumda şufa hakkını kullanabilirsiniz.

Yok su an boyle bir satis soz konusu degil ama kuvvetle muhtemel, eger olursa diye sormak istedim haliyle ihtar da yok ortada :)

zaten böyle bir durumunuz varsa sizin alamayacağınız miktarda göstererek satış işlemi gerçekleştirilir :)

mal 50.000, sizin payınız 25.000 mesela. diğer ortak ben malımı 100.000'e sattım, alabilirsen al? der. genellikle böyle yapılır uygulamada şufa hakkının kullanımını engellemek için.

önalım hakkın var

100 ya da 500 sonucta param varsa alabilirim dolayisiyla sormasi sart diyonuz.

pasaporta, yani vatandaşlığa bakılması gerekir. türk vatandaşı ve türk pasaportu sahibiyse türkiyede yerli olarak oynayabilir. yani arkadaş haklı.

yerli olarak oynayabileceğini biliyorum, tff aurelio, nobre, vederson'u da yerli sayıyor. etnik kökeni haricinde farkları var mı?
(bkz: de facto)

tartışılan kişi benim sanırım;

eksisozluk.com

:))))) araya girmedim, tek kelime etmedim..... sadece ilgili entry'mi gönderdim........

bu adamlarin iki pasaportu var hem türk hem isvicre. Türkiye cifte vatandaslik mevzusununda cifte vatandasligi destekleyen taraf, isvicre ve diger avrupa ülkeleri ise cifte vatandaslik konusunda sorun cikartiyor. Mesela almanya cifte vatandasligi kaldirdi. Yani türkiye diyorki insanlari secim yapma zorunda birakmayin (cünkü bircok insan secme durumunda kalirsa isvicre vatandasligini sececektir). Futbolcu mevzusuna gelince de, futbolcuya özel kanun cikarmak sacma olur. Bir kanun cikacak tüm vatandaslari kapsayacak, o da avrupada yaklasik 3-4 milyon cifte vatandas (ya da herhangi birini secme durumunda kalan) insani etkileyecek. Türkiye her türlü zararli cikar bu durumdan. Avrupada bircok türk asilli futbolcu (Nuri Sahin gibi) türkiyeyi secmek yerine almanyayi (milli takimda oynamasa bile) sececektir.

modafinil kullandım, o bile hayvansı bir baş ağrısı yaparken amfetamin ne yapardı çok merak ediyorum.

Çalışamazsın, çalışsan bile sınav önce inanlmaz bir düşüş yaşayıp sınava girememe olasılığın çok yüksek.

benim gibi deneyenlerde sadece son sınav önceki gece alırsan, çok güzel çalışır sınav dahil çok rahat geçer ama ondan sonraki zmanalarda deli gibi uyku bastırır diyolar.

www.ntvmsnbc.com

beyaz masa diyor haberde.

Tat farkı oluyor, senin zevkine kalmış hangisinin iyi olduğu.

tekel daha yumuşak bence, parası çok girince tadı da güzelleşiyor belki de.

abi duty freeleri ucuza bulabiliyorsn.

Dusunuyorum

Canim istiyo

düşünmüyorum, kafama göre birini bulacam da, bu yaştan sonra evlenicem de...

duyurudan birine teklif ettim. kabul ederse evlencem.

düşünüyorum. kimse yalnız ölmek istemez ve birileriyle güzel anılar paylaşmak ister.

istemiyorum, önce okul bitsin sonra askere gidelim.

kafamda kurduğum evlilik fikri/müessesesi çok güzel. o kadar güzel ki, benden başka bir insanın ayak uyduramayacağı kadar güzel. o yüzden evlenmek istiyorum ama benimle evlenmeyi kimse istemeyeceği için yalnızlığa alıştırmaya çalışıyorum kendimi.

şimdilik zaten erken benim için, sevişsem çocuğum olur ama yine de evlilik düşünmek için küçüğüm.

hem evet hem hayır..

evet: çünkü bi düzenim olsun istiyorum.. şuanda işim gereği tek kalıyorum ailem yanımda değil.. tek olmak manevi ve maddi olarak zorluyor.. bi sıkıntı olduğunda yanında güveneceğin birinin olmaması tarifsiz zor..

hayır: yalnız yaşamaya alıştım.. bazen ailemin yanında susmaya devam ediyorum küstüm sanıyorlar.. ama ben evde sakin olmaya alıştım.. fazla karışan eden gürültülü ortamlara gelemiyorum bunalıyorum.. yemek temizlik bulaşık kafama göre takılıyorum.. rahatlık büyük.. bu durum da kalabalık evde fevri olmama sebep oluyor.. birden patlıyorum.. o da kötü.. etrafta evlenip mutsuz olan bi dolu arkadaş var.. yanlış karar vermiş olmak beni yıkar..

bu iki cevaptan hangisi ağır basarsa o olacak..ama kafam karışık..

İstiyorum ama düşünmüyorum.

yok ki.

Ben istemiyorum, iki insanın 30 sene aynı evde yaşaması fikri saçma geliyor bana. Gel gelelim annem tam tersini düşünüyor :(

hayir cünkü iyi böyle.

Düşünmüyorum. Meme mevzularindan dolayı. Cunku yatinca dumduz oluyor. Esimin baska kadinlarin memelerine bakip onları arzulamasini istemiyorum, dayanamam cunku.

~cinselligin evlilikte önemsiz olduğunu da kimse soylemesin.

iş bulursam, evlenmeyi düşünüyorum.

Düşünüyorum. Su anda da erkek arkadasimla birlikte yasiyorum zaten, bir imza cok fark yaratmayacak iliskimizde. En azindan aile ve cevreye karşı daha rahat olurum, malum turkiyede yaşıyoruz.

ne gerek var?

isterdim ama evlenebileceğimi sanmıyorum. yalnız öleceğime inancım çok sağlam.

gerçekten isterdim ama. sabaha kadar oturup kahve içip sohbet edelim mesela. birbirimizi anlayalım, kavga ettiğimiz zaman ikimiz için de haklı olmaktan çok bir an önce barışmak önemli olsun. birbirimizden bir şey saklamak zorunda kalmayalım, her şeyi anlatabilelim birbirimize. beraber dünyayı dolaşalım. evimizin her yerinde dünyanın dört bi yanında çekildiğimiz fotoğraflar olsun. paramız çok olmasa da sırt çantamızı alıp havaalanlarında sabahlayarak gezelim farklı ülkeleri, şehirleri. beraber sarhoş olalım, ne bileyim dans edelim. birbirimize bir şeyler katalım, bir şeyler öğretelim birbirimzie hep. kalıplara girmeyelim. bir gün maç izleyip hakeme küfür edelim, sonraki gün gidip sıkıcı bi sanat filmi izleyip vermek istediği mesajları tartışalım. falan filan.

evleneceğimi düşünmüyorum, çünkü hayalini kurduğum evliliği yaşayabileceğim bir kadının yaşadığını sanmıyorum. yaşıyorsa da koca dünyada birbirimizi bulma ihtimalimiz milyonda bir bile değil.

dusunmuyorum. anca hayatimin aski diyecegim biri cikarsa. oteki turlu bir kadinla 30-40 yil ayni evde yasama fikri cok korkunc.

istemiyorum. çünkü sorumluluk almak istemiyorum.Evliliğin hayallerimi gerçekleştirmede bir ayak bağı olacağını düşünüyorum, özgürlüğümü kısıtlamak istemiyorum. Çocukları çok sevdiğim için baba olmak istemiyorum.

bugunku antremanda goz dolduran futbolcu +1

söylediklerine katılıyorum.. özellikle kavgada kim haklı diye uğraşmaktansa hemen nasıl barışabiliriz diye düşünebilmek mühim..

ben de böyle bi erkek bulabileceğime inanmıyorum.. o sbeeple bendeki hayır cevabı ağır basıyor...

evde kaldık duyuru ahalisi..

İstiyorum. Duyurum bile var bu konuda.

25 erkek tanışmak isteyen yürüsün özelden.

Defnex ve göz dolduran futbolcu birbirinizi arıyomuşsunuz işte :)

Haklısınız insanlar zor.

şimdi hayatımda olan adamla birkaç yıl sonra isterim. çok güzel bir evimiz olur, boyasını ıvır zıvırını kendimiz yaparız, kampa gideriz, ortak planlarımız olur, okuruz, yazarız, en önemlisi de akşam eve gittiğimizde bir arada oluruz. aşığım, hayattan beklentilerimiz ve görüşlerimiz aynı, yaşamımı birleştirmek istemekten doğal ne olabilir?

olaylı ayrılıp sonunda ne evlenmesi arkadaş da diyebilirim tabii, zaman gösterir, ama şu an hissettiklerim böyle.

istiyorum ama sadece istemekle olmuyor tabi en az 2 yılı var. neden istiyorum ? adamı seviyorum her anım onla geçsin istiyorum

düşünüyorum ama kimseyi bulamayacağım için zaten istesemde olmaz. piyasa bir sürü yakısıklı erkek kaynıyor, bu saaten sonra hiç bir kızın standartları daha aşağıya inmez bana bakacak kadar. çoğu tipi iyi adamlarla cıkıyor.

Hiç istemiyodum ama çok tatlı bir ilişkim var şu an. O yüzden istiyorum.
Aslında zaten beraber yaşıyoruz ve imza benim için önemli değil ama işte aileler falan filan.

babanın yaptığını yap, rahat edersin.

Dusunmuyorum. Cunku birine bagli yasamak istemem. Bana mantiksiz geliyor. Bir kisi var, herseyin ona bagli. Biryere gideceksin ona bagli, evi degistireceksi ona bagli, tatile gideceksin yine kafana gore karar veremezsin, canin her istediginde single ya da arkadaslarinla takilamayabilirsin. Parani da istedigin gibi harcayamazsin herseyi hesab etmen lazim, cilginlik yapma luksun yok. Hem uzerine ne kadar dusunursem dusuneyim, bir insanla anlasip hayatin boyunca onunla olup onunla yatip kalkmak yedigin ictigin butun hayatini birlestirmek cok mantiksiz geliyor. Ne zorum var, niye kendi elimle ozgurlugumu teslim edeyim? Birde hadi diyelim bir insanla butun omrunu birlestirmeye ozgurlugunu ortak kullanmaya karar verdin, (ki boyle bir karar vermem)bu insani nasil seciyorsun? Biriyle evlenmeye karar verenleri merak ederim hep, karsisindaki insanin omru boyunca beraber olacagi insan olmasina nasil karar verirler? 3 yil tani, 5 yil tani, ne kadar tanirsan tani. Ben yine de boyle cesur bir karar veremezdim, benim hayatim onemli cunku ondan bir tane var. Evli olan arkadaslarimin istisnasiz hepsi soylenip duruyor, bekar olsam soyleydi boyledi, ben bekar olsaydim, evli insan icin zor, falanda filan. Ben mi dedim size ozgurlugunuzden feragat edin gidin evlenin coluk cocuga karisin diye? Bakiyorumda o kadar cok seyden mahrumlar ki.. Evliligin nimetlerinin -her ne iseler- hicbirini ben arzulamiyorum ama gordugum evli erkekler bekarligin nimetlerini siddetle arzuluyorlar. (Hemen akliniza one-night-stand turunden nimetler gelmesin olay sadece bu degil.) Sonuc olarak gordugum evli erkeklerin bekarliga ozlem duymalari (bircogu evliliginden ve esinden memnun ama yine de ozlem duyup feci sekilde dert yaniyor) beni ilgilendirmiyor. Bunlari gorsem de gormesemde yukarida bahsettigim gibi benim dusuncem. 35 sene sonra ayni insanla hala iyi gidecegininden onceden emin olmam icin kahin olmam lazim, bana mantiksiz geliyor. Aslinda ben de bir omur cekilecek insan olmayabilirim. Deney yapma firsatim olmadi.

düşünmüyorum sanırım. ürkütücü geliyor onca sorumluluk. ben kendime zor bakıyorum daha.

yaşça bayaaaa küçük biri olarak (23) evliyim. evlenmeden çok zor diye düşünürdüm. oluyormuş, birbirini buluyormuşsun. bazen çok zor geliyor ama çok memnunum. hiç bozulmasın inşallah, amin!

ölü yatırım. dunya capında evlenenlerin yüzde 50si bosanıyor. yuzde 50 risk

uzunca bir zamandır ilişkileri uzaktan gözlemleyen biri olarak erkeklerin bir çeşit esir olarak yaşadığını farkettiğimden beri ürpertim daha arttı. baktığım yerlerde erkekler hep kızı memnun etmeye çalışan ve bunun için çeşitli maymunluklar yapan adamlar olarak gözüküyorlar. ya da benim gözlerim onları özel mi seçiyor bilemedim. işte sadece bu fikir bile beni ürkütmeye yetiyor.

diğer taraftan evlenmek isteyebilirim diye düşünmüyor da değilim.

çevremdekilerin teker teker nişanlanıp, evlenmesinden sonra imrendim. 2 yıl önce hayatta evlenmem diyordum. sevmek sevilmek güzel şey galibası.

kısmetse inşallah:)

çünkü aşığım. evlilik kısmı tamamen mahalle baskısı sonucu, bana kalsa imam nikahı yeterli.

düşünüyorum.
tek başına maliyetler hayallerimi gerçekleştirmeme imkan vermiyor.
hayat tek başına zor. yaşlılığı var.
limitsiz istediğin zaman seks.

evlilik diyincei kalkan biriydim. geçen sene anneannemi kaybettim. sonra fark ettim bigün annemi de kaybedeceğim. babamı da, ablamı da... göt gibi kalıcam yani ortada. ailemi kaybettikten aonra yaşamaya devam edebilmem için o sevgiyi ve bağı yönlendireceğim biri/birileri olmalı. 28 yaşındayım ve evlenmenin ve çocuk sahibi olmanın benim gibi bir insan için gerekli olduğunu düşünmeye başladım. ha evlenecek misin dersen, zor.

@bambum,
Cinsellik evlilikte önemli ama cinsellik memeden ibaret değil.çok takıyorsun sen memeye ?

düşünüyorum. nedeniyse tamamen inat. hayatımın içine etmiş olan kişi bir çuval tuzu alıp ciğerine basıp otursun diye, sırf ondan kurtulabileyim diye, hiçbir hazırlığım ve niyetim olmamasına rağmen 1 hafta içinde evleneceğim.
burdan duyurunun -benim gibi- aklı başında olmayan beylerine selam ederim.

Istiyorum. Gecen seneye kadar hic aklimdan gecirmemistim ama son zamanlarda sik sik dusunuyorum. Onunla ortak bir yasam guzel. Askerden donunce sevgilime teklifimi sunacagim :p

bir seneyi aşkın süredir sevgilimle aynı evde yaşıyoruz. bazen düşünüyorum ama yok yani, iyi bir şeymiş gibi gelmiyor bana. böyle iyiyiz bence ki onun da aksini düşündüğünü sanmıyorum.

evet, istememek için bir sebebim yok. ailemin içi rahat olacak en azından evlenince. mutsuz olmayacaklar, ben de huzurlu olacağım. sevgilopu seviyorum bayağı, mutluyum. imza atıp mutlu oluruz ilerde ne var yani.

düşünüyorum ya. sevgililiğin falan artık dinamiklerine kafam basmıyor zor geliyor. insanlar ilişkleri iyice karmaşıklaştırma derdinde hep.

mamak tarafında mavi göl var, şiddetle önerebilirim.

yağışlı da olsa gittiğinize değer bence:
tr.wikipedia.org

Yağmur olayı iyi hoş da, mangalı, pikniği için sıkıntılı.

ben sinemada izledim ve maalesef altyazi yoktu. ha anlamadim degil, anladim ama kelimesi kelimesine degil. turkce veya ingilizce altyazili denemedim henuz. filmde, bazi bolumlerde kullanilan ingilizce garip evet.

Cloud Atlas'ı sadece bir kez izlemeye fırsatım oldu, paralel kurguyu çok başarılı ve yaratıcı kullanmaları beni etkilemişti. Ne yazık ki aklımda kalan tek başarılı öğe de kurgusu. Bu gibi filmler tek sefer izlemeyle anlam kazanmayan filmler. İnternette bu filmle ilgili detaylı okumalar mevcuttur, bu okumaları inceleyip filmi birkaç kez daha izlersen filmle ilgili detaylar parça parça bir araya gelerek anlamlı bir bütün oluşturabilir.

güzel film. anlamayanlar çamur atıyor ama. tekrar izlenebilir.

bi de "the tree of life" izle tam olsun.

izledim, anlamadım. kitabını okuyan arkadaş hariç hiçbirimiz anlamadık -beş altı kişi izledik-. anlamak için film çıkışı biraz uğraştık ama olmadı.

Şimdi fragmanını izledim de, farklı çağlarda yaşayan aynı karakterlerin gelecekte aynı hisleri dejavu gibi yaşaması, reenkarnasyonla ilgili olabilir.

Olasiliklar ve yasamin bir manifold butun oldugunu iddia ediyor. Re enkarnasyon mu? Zannetmem. O zaman suratlar ayni olacak diye bir sey yok. Biraz Hristiyan Mitolojosi var gibi geldi bana ama neyse. Ne anladiysaniz o. O kadar da derin bir sey oldugunu zannetmiyorum. Nihayetinde "blockbuster." Cok dusunmeye gerek yok, o kadar da akliniza ve kalbinize hitap etmiyor ...

--M.

nereye bakiyor daireler?

belki acil satması gerekiyordur, belki cephesi farklıdır, türlü türlü ihtimaller var.

Son katlar sorunlu olur, ayrıca dublex daireler genelde kullanışlı olmaz. Çocuklu bir aile tercih etmez genelde.

Dublex site disina normal olani site icine bakiyor.

dublexin üst katındaki odaların tavanı çok alçak olabilir, kullanışlı olmayabilir yani üst kat odaları. Bir de dublex evi ısıtmak da çok mesele, faturalar zamanla aradaki farkı kapatır heralde :)

bende böyle bir şey yaptığımı hatırlamıyorum. belki yeni bir uygulama olabilir.

çektiği paraya internet bankacılığı üzerinden de bakabilirsiniz. soruyu pek anlamadım gerçi ama.

Karttan ilk kez alışveriş yapıyorsan ekstrende çektiği miktarın yanı sıra şirket adında şöyle bir şey olması lazım: SteamGames1487. Bu rakamlar kartın senin olduğunu doğrulamaya yarıyor. Bunu kastettin galiba.

bende oldu. lanet sistem 2 meblağ çektik onları yaz dedi, bakıyorum çekmemiş. hatta kartta limit yoktu, lan acaba para mı çekemiyor diye kredi kartı borcunu ödedim, yok yine çekmedi. bende bir şeyler satacaktım, olmadı, o 2 para çekme olayı gerçekleşmedi kredi kartımdan para çekmediği için.

ne mi oldu? pazarda sat'ın üzerine geldiğinde bir tarih yazıyor ya, o tarihe kadar bekledim. 2-3 gün değil baya bir zaman ama. bu tarih geldikten sonra verify işlemi yapmadan satabilmeye başladım.

www.imdb.com

nö, bu değil
autopsy keywordü ile aradım ama bulamadım imdbde

www.imdb.com

şu olmalı dediğiniz film

normali öyle de işe gireli 4-5 ay oldu kesin söverler arkamdan bunlar:)

onlar senin işlerine yaramadıgını anladıgı gün kapının önüne koymazlar mı? bence cevabı buldun

İlk işimden iki ayın sonunda, bahsettiğin yöntemle ayrıldım. Kimse de bir şey demedi. Özel sektör bu, aynı şeyi sana da yapabilir adamlar. O yüzden takılma böyle şeylere. Oluru bu çünkü.

iş görüşmesine gittiğini haber verdiğini düşün, yöneticin etik davranıp sana saygı duyacağını mı sanıyorsun? gidici olduğunu görüp yeni adam arar, son gününde bile bir sürü iş verir.
görüşmelerin olumsuz geçtiğini düşün, iş bulamadın. yöneticinin hep aklında gidici olduğun kalacak.

yani şirket sana etik davranamaz ki sen onlara davranasın.

hem izin aldığında zaten telafi ediyorsun veya izin kullanmış oluyorsun.

ayrıca çalışırken iş görüşmesine girmek psikolojik olarak seni çok iyi duruma sokuyor. işsizken ise umutsuz ve çaresizce beğenmediğin işe tamam diyebilme riskin var.

hiçbir firma çalışanı için fedakarlıkta bulunmaz. bu yüzden duygusal yaklaşma. nasılsa her türlü hakkı yenilen biz çalışanlar olacağız.

4-5 ay fazla bile olmuş. zaten bazı işlerde işveren kendi de biliyor bir müddet sonra herkesin çıkacağını yerine birisi geliyor nasılsa diye iplemiyor

biraz daha rahatladım cevaplarnız için çok tesekkurler

Madde 27- Bildirim süreleri içinde işveren, işçiye yeni bir iş bulması için gerekli olan iş arama iznini iş saatleri içinde ve ücret kesintisi yapmadan vermeye mecburdur. İş arama izninin süresi günde iki saatten az olamaz ve işçi isterse iş arama izin saatlerini birleştirerek toplu kullanabilir. Ancak iş arama iznini toplu kullanmak isteyen işçi, bunu işten ayrılacağı günden evvelki günlere rastlatmak ve bu durumu işverene bildirmek zorundadır.
İşveren yeni iş arama iznini vermez veya eksik kullandırırsa o süreye ilişkin ücret işçiye ödenir.
İşveren, iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırır ise işçinin izin kullanarak bir çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı öder.


kanun bile düzenlemiş, o yüzden gayet etik bence.

yasadaki madde ben çıkacam işten dedikten sonraki zamanı kapsıyor. yani ben işten çıkıcam dedikten sonraki (istifayı verdikten sonraki) zaman için günlük 2 saat iş arama hakkımız oluyor. (sanırım iki saatti)

sonuç olarak babanın şirketi değil. istedikleri kadar sövsünler. ben ayrılırken yüzüme neler neler dediler. umrumda olmadı.

Bunun etikle alakası yok. Işverenler çok mu etik bir bak bakalım kendi iş yerine!
Daha iyi şartlarda çalışmak istemek her çalışanın hakkı. Tabiki de gideceksin çalışırken iş görüşmesine. kimse kimsenin babasının oğlu değil.
Gitmezsen sen aptalsın.
Ve muhakkak istifa tek taraflı bir kurumdur. Sorgusu suali normal şartlar altında olmaz/olamaz.
Sen istifanı kanunlar çerçevesinde verirsin, kalan kısmı da kanunların dediği şekilde yürür. Haa farklı şekilde anlaşırsın iş yerinle, konuşursun edersin o ayrı.
Başarılar.

insanın içi rahat etmiyor tabii yalan söyleyip görüşmeye gidince ama 2 açıdan bak. ilki sen yalan söylemedin ve müdürünle konuştun iş arayacağını ki bu aylarca sürme ihtimali olan bir süreç, o arada adam bu gidici diye bakıp seni sallamayabilir (ki bu en iyi ihtimal) ya da işten çıkarma olayları, şirket küçülmeleri mali sıkıntılar baş gösterse ilk kovulcak sen olursun emin ol (iş bulamamış olsan da).

arkamdan sövmesinler diye yaptığın şeylerden sonra çok pişman olursun özel sektörde. tamamen bencil olup kendini düşünmen gerekli. etik olmayan şey yapacağın işleri yapmayıp arkanda iş yığını bırakarak ayrılmaktır bence.

aslında etik değil gibi, ama gidip adama ben iş görüşmesine gidicem diyemediğim için, anam hasta oğlan cırcır oldu, dişçiye gidicem diye yalan izin alıp gittik hepimiz. normali bu yani.

umarım istediğiniz gibi olur.

haftada 6 gün mesaisiz etik oluyo da, çalışırken iş görüşmesine gitmek mi etik olmuyo? çalıştığım firmadan, 8 kişi birden istifa etti bir ay içinde... hiçbirine de, puşt, ahlaksız gözüyle bakmadı kimse. şirkete işine gelmeyen bişeyi yaptırabilir misiniz? yaptıramazsınız. kibarca reddederler. siz de işinize gelmeyen yerde çalışmayacak, işinize gelen yerde çalışacaksınız. yerinize hemen başka birini bulurlar. bu kadar naif olmayın.

metro turizm ile eyvah eyvah

istanbul seyahat ile git bence

class sınıfta priz olmaz. suit olanların da hepsinde olmuyor zaten.

internet meselesini bilmiyorum.

metroyla gitme tavsiye olarak, başka alternatif ne olursa olsun onla git.

yiyorum. sebebini yazayım mı?

hayvan gibi yiyom.

her akşam sektirmeden yiyorum. :(

yıl olmuştur yemedim. çünkü vıcık vıcık yağlı olmasından zorla tiksindirdim kendimi. çünkü sivilce-yağlanma-kilo her şeyi yapıyor. yemediğim için eksikliğini hiç hissetmiyorum.

gerne.

Yemiyorum. Sagliksiz.

Arada bir birayla pringles belki.

yiyorum. yemezdim eskiden çok yağlı gelirdi, sonra bi kız girince hayatıma her şey değişti.

Yerim ama her gun degil. Ruh halime gore. Bira falan da varsa.

fırından olan var ya hani ondan yiyorum ayda bir falan
eskiden alkolle çok tüketirdim şimdi çok yemiyorum

yemiyorum uzun zamandır. hiç aklıma gelmiyo yani lan gidip cips alayım da yiyeyim diye. olsa yerim. ama yemiyorum.

yemiyorum

yemiyorum sivilce

Zaafim olan tek yiyecek bu herhalde ama kendimi dizginliyorum, ayda bir kere yiyorum sadece.

artık midemi rahatsız ediyor. yılda 1 olursa pringles.

yemiyorum. sağlıksız yiyecek/içecek kontenjanım ağzına kadar dolu.

Pek yemiyorum, ayda yilda bir denk gelirsem pringles yerim daha az sağlıksız diye düşünerek onun dışında i-ih.

Sevıyorum ama yemıyorum. Bakkaldan her cıktıgımda ufak caplı bı kararsızlık, bı bakısmalar falan sonra hem doymuyorum hem de bı ton kalorı deyıp egıp basımı one cıkıyorum.

yiyemiyorum midem bulanıyor. vıcık vıcık yağlı iğrenç bir şey.

Çok tuzlu geliyor, damağımı da tahriş ediyor. Yağı, kalorisi ayrı dert zaten. Yemiyorum. Paketlenmiş ürün yemiyorum esasen.
Leblebi, yağsız patlamış mısır neyin yerim çok atıştırmalık tuzlu bir şey canım isterse. Onları bile ayda yılda bir. Hem çin tuzu varmış, çok zararlıymış diyolaa.

Varsa yiyiyorum. Özellikle aramam, aşermem.

En son ne zaman yemistim diye dusundum sen sorunca, hatirlayamadim valla. 1 seneyi gecti herhalde. Eskiden birayla yerdim arada, mac izlerken filan. Ama misir cipsi sadece. Patates cipsi igrenc bir sey.

parmaklarımı yağlayıp kokuttuğu için yemiyorum sağlıksız olması da ekstra motivasyon oluyor

Deli gibi yiyorum hem de her gün :)) çok seviyorum, hatta bugün maç var kesin yine koca paketi bitiririm.

Maviden al ya. Sorun cikinca hemen degistiriyolar

maviden al, kesin yırtılıyor, değiştirip değiştirip yeni modeller giyersin.

outlet mağazalarda bilindik markaların kampanya yapmasını bekle, en ucuz ve kaliteli öyle alırsın. diğer türlü tüm markalarda iyisi 70 tl üstü fiyatta.

@earthangell, maviden kendi bedenimden 2 beden küçük aldığım halde ertesi güne apaçi pantolonu gibi bollaşıp ağı düştü, götürdüm bi küçüğünü daha aldım, şimdi o da öyle olduğu için artık giyemiyorum. normalde 26-27 giyen ben, 23 beden kotun içine 2 kez gireceğim nerdeyse. uzak olsun mavi.

mavi güzel de çok pahalı benim için. bershka dan almıştım bi tane gayet güzel dediğin gibi bollaşmıyor. oturuyor güzelce bacaklara. bi de 50 lira falandı.

Levis abicim

Ben de ne zaman bershka'dan bir sey alsam elimde patliyor :/

Colins'ten almistim 2 tane pantolon. Bir tanesi 1 senedir surekli giydigim halde en ufak genislemedi rengi atmadi vs. ama digeri soldu gitti. Maviden aldiklarimda bir sorun olmamisti. Denk geliyor bazen oyle demek ki.

Marks & spencer. Fazla model yok ama siyah kot almistim burdan yillaaar once, surekli giydim. Hicbir deformasyon olmadi, sapasaglam.

Pahali ama levis al min 2 sene tas gibi giyersin. Gap'in kotlari da fena degil indirimde 80-90a bulabilirsin.

zara

1- Kılık kıyafet önemsiz. istersen şort parmak arası terlikle git, kimse karışmaz.

2- Davacı ve davalıyı nereden tanıyorsun? davacı ne zaman işe girdi? ne zaman işten çıktı? kendi mi çıktı çıkarıldı mı? gerekçe neydi? fazla mesai iddiası varsa fazla mesai yaptı mı? çalışma saatleriniz, öğle arası olup olmadığı vs. maaşı ne kadardı?

aşağı yukarı bunları sorarlar.

1- kiyafet onemli degil ama bazi hakimler cins olabiliyor ve takabiliyor. sort terlik olmasa da ciddi giyinmeye calisin. gomlek kot bile uygun olabilir aslinda.

2- gerekli sorulari hakim sorar, yada anlat der sen anlatirsin o seni yonlendirir daha uygun sorular sorarak.

arkadaş istifasını sundu demişsin?

o değil de şahitlik sonrası patron sana nasıl davranacak?? kafayı sana takarsa??

1) her yerin bir giyinme adabı var. tamam başına silah dayamıyorlar ancak ona uygun giyinmek önemlidir. mahkeme salonlarında resmi giyinmek gerekir. çok resmiyete gerek yok ancak gömlek giymeniz hoş olur.

2) sana anlatta diyebilir, önemli noktaları sorabilir. seni orada yönlendirecek. sen ifadeni verirken başkası karışamaz, gürültü yapamaz (dava sürecince gürültü yapamaz) eğer olursa bunlar hakim sert bir şekilde uyarır devam ederse salondan çıkarılır.

ayrıntıları çok bilmiyorum ancak senin yanına bir şahit daha lazım. 2 şahit olduğunda çok şansları kalmıyor diye biliyorum. yasalar çalışanın yanında.

çok geniş ve ayrıntılı bir bilgim yok ancak yazdıklarınıza istinaden arkadaşınız haksız gibi geldi. istifa edince tazminat hakkı gider diye biliyorum, yanmasın diye işveren çıkardı yapılmış sanırım ve arayı bulmak istemişler.

edit: eklenen bilgilere göre arkadaşınız haklı duruyor.

@ceycey e: 15 yıldan uzun bir çalışma süreniz olursa istifa bile verseniz tazminat ödemek zorundalar. son 1 yılda epey bir sorun yaşandı işyerinde. yaşadık. çifte standart hakim vs vs. "şartlar işine gelmiyorsa çık o zaman" dediler geçen sonbahardan beri. arkadaş da "o zaman tazminatımı verin" dedi. "o kadar veremeyiz, şuna razı gel dediler." ocak gibi "istifa edeceğim o zaman mecburen vereceksiniz" dedi arkadaş. "şuradan para gelecek, buradan para bekliyoruz, önümüzdeki ay verecez" diye diye mart sonuna kadar oyaladılar arkadaşı. dilekçesini yazıp sundu bunlara arkadaş. sanırım işsizlik maaşı alsın, zaman kazanalım gibi abuk bir mantık ile kendileri çıkardılar. arkadaş da işsizlik maaşı almaya başladı. ama hala oyaladıkları için de haziran sonu mahkemeye verdi.

@defnex:

:) yaşananlar ve süreç gerçekten arap saçı ama nisan içinde ben de bıraktım zaten işi. son maaşımı vermediler diye. şu anda hala sigortalı görünüyorum. çıkaramıyorlar. benim de yasal yaptırımlarım olacak ama arkadaşın mahkemesini bekliyorum işte. biraz da gözlem yapabilmek için. gerçekten uzun hikaye ama işyerinin kendi müşterilerine karşı illegal yoldan yaptığı bazı dolandırıcılık işlemlerini biliyorum. bildiğimi biliyorlar. heralde ellerini kollarını bağlayan da bu. ama ben 15 yıl olmadım işte. yani kendim çıkarsam tazminat alamam. artık yokum diyip gitmemeye başladım. benim de hiç bir sözleşmem ve maaş bordrolarım yok.

bildiğiniz satranç oynuyoruz işte karşılıklı. ve çok keyifli yalan yok. tazminatımı/zı alır mıyız almaz mıyız ne kadar sürer bilmiyorum ama er-geç müşterileri zaten birer birer uyandırmayı kafama koydum. bu arada adamlar cidden zenginler. orada burada villaları, adalarda evleri, arsaları, amerikada konutları falan var. ama burası bir şirket değil. işletme. ve muhasebe bürosu. ironik olan da bu :) terzi kendi söküğünü dikemez mevzusu gerçek sanırım. daha kendi ofisleri için işçileriyle sözleşmeleri, bordroları düzenlenmeyen biryer işte. dinlediğiniz için teşekkürler. :)

@prhn:

kendilerince güvendikleri birşeyler var sanırım ama kanunen düzenlemeleri gereken hiç bir evrak yok ellerinde. bir de illegal olarak yaptıkları düzenbazlıkları biliyoruz. "ekmek yiyoruz" diye çalışırken göz yumuyorduk.

sanırım deli cesareti. şımarıklık. bir de işte "türk bürokrasisi işte, aylarca sürecek, biz o zamana kadar parayı zaten kullanırız" mantığı olsa gerek. garip insanlar.

giyim kuşam hiç bir önemi yok, don kilot gitmedikçe sorun yok. yanınıza kimliğinizi götürün mutlaka. duruşma başladığında siz dışarda olacaksınız, isminiz söylenince içeri geçip hakimin önünde duracaksınız. önce herkes ayağa kalkıp yemin ettirecek hakim size, sonra kısaca olaydan bahsedip bildiklerinizi anlatın diyecek. siz bitirince taraf avukatları veya taraflar size soru soracaklar hakim aracılığıyla. işiniz bitince dinleyicilerin olduğu yerde bekleyeceksiniz, duruşma bitince duruşma zaptına sizin ifadenizin olduğu bölüme imza attıracaklar ve işiniz bitecek. sonra mahkeme kalemine gidin tanık ücretinizi almak istediğinizi söyleyin, size bir kağıt verecekeler o kağıtla ücretinizi alırsınız, sanırım 20 lira gibi birşeydi. bir de ne olursa olsun doğruları söyleyin. yalan tanıklık türk ceza kanununa göre suçtur.

@orada olmayan adam anlatmış zaten. bunun dışında bence hala meraklıysanız adliyede rastgele bir mahkemeye (aile mahkemesi olabilir) gidin oturun izleyin, anayasal bir hakkınız bu. gidip görünce sizin korktuğunuz şekilde giyinen avukatları, hakimin yönlendirici sorular sormasını ve tarafların bahsettiğiniz şekilde size karışmasını engellediğini göreceksiniz zaten.

1- kot tişört olabilir ama eşofman da giyme, itibarsızlaşırsın hakim karşısında, bir şey söylemeye hakları olmasa da hoşlanmazlar.
2- başta ne biliyorsan anlat der sonra senin anlattıkların dışında bir iddia kalırsa onu sorar.
eğer patron müdahale ederse susturur. tanıklığın sonunda ona da soracağınız soru var mı der. taraf olarak tanığa soru sorma hakları var.

"işverene laf yapıyorsun da parayı alana kadar yaptığı illegallikler iyiydi sonra mı kötü oldu da adamı söğüşlemeye çalışıyorsunuz?"

diyesim geldi, sen umursama beni

istedigini giy normalde ne giyiyosan yani.tişört falan takılıyosan sakin gömlek falan kastırma.nefret ediyorum tiplerden.bi de senden rica edicem: mahkeme salonuna korkak korkak girme,hakime efendim falan deme.hakim hanım/bey iyidir. hakimle konusurken de korkma.ellerini önünde kenetleme sanıkmıs gibi. yüce makam diye diye hakimlerin biyerleri kalktı.onlar da normal insan.sokakta birine nasıl davranıyosan ona da oyle davran. şahitlerin sanki allahın önüne cıkmıs gibi pısırıklıklarına sinir oluyorum. bi de tam hakimin karsısında salonun ortasında kürsü gibi bisey var orda dikileceksin. gidip oturma yani

anladım hocam.

siz Dürüstçe anlatın. hakim size şans verir başkasını konuşturmaz.
hikayeyi kafanda kısaltarak anlat.

belcika'dan gunubirlik paris biraz zor olur. gunun yolda gecer ama.
yalniz, paris icinde gideceginiz yere gore degisir.

once eyfel, sonrasinda sanzelize ve luvr hattinda yuruyecegiz. yer yer metroya da binebiliriz. iste park yeri neresi olur onu bilmiyoruz.

Şanzelize üstünde yeraltı otoparkları mevcut. oradan istediğiniz yerlere yürüyerek bile gidersiniz zaten. olmadı atlarsınız metroya. Metro kartı alırsanız ressamlar tepesine gitmeden dönmeyin.

park yerleri ucretsiz mi peki pazar gunu? ucretli ise ucret nedir?

www.parkingsdeparis.com

aziz nesin

it kuyruğu
istanbul'un halleri

memduh şevket esendal

kırmızı ışıkta yürümek
tanrı olmak isteyen otobüs şoförü

Kısa öykü artık epey yazılıyor.

Murathan mungan- kibrit çöpleri

Ertuğ uçar- ormanda kaybolmak

Etgar keret- yedi güzel yıl

Bunlar geldi aklıma

İngilizcesi short short story, öyle de aratabilirsin.

evet short short-stories... kısa kıpkısa öykülere merak sardıysanız iyi yoldasınız. bu saatte kitap/yazar öneremiyorum, kafa bi milyon; ama mesajnan hatırlatırsanız bir ara yazarım.

ev sahibi öder.

Dask mülk sahibinin sorumluluğu.

TBK MADDE 302- Kiralananla ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklere, aksi kararlaştırılmamış veya kanunda öngörülmemiş ise, kiraya veren katlanır.

cevap verilmiş zaten ama dask şuradan hesaplanır.
www.dask.gov.tr

Daha ucuza giderdim. Eger vize problem olmazsa 10 saat de bekleme yapilan yerde gezerdim.

400 kirayı kaç saatte kazandığına bağlı. Ben 10 saatte 400 lira kazanamayacağım için. Sabreder 400 lida tasarruf ederdim

doğru diyorsun efruz ben de öyle düşündüm bir günde 400 tl kazanmıyorum sonuçta.

400 tl az verirdim.

fakirler :D ahlkdjf

400 lira fazla vererek tek enayi ben oluyorum galiba :/

10 saat fazla giderdim sirf gezmeyi seviyorum diye

valla bende 400 lira fazla verirdim. saati 40 liraya gelir. helede bilmediğiniz, tek olacağınız yerler ise paranızla rezil olursunuz o 10 saatte.

@jedilance nerede gezicen aga? havalimanında beklemiyon mu?

vizeniz varsa çıkıp dolanabiliyorsunuz diye biliyorum ben de.

bir günlük vize vs alınabiliyor mu?

dostum nereye nasil gidicen bilmiyorum o yuzden net cevap veremem ama aktarma yapacagin yerde havalimanindan cikmak icin vizeye ihtiyacin var

bas parayı git. çok net

metroya 1 kez binecekseniz, metro durağından jeton alıp binebilirsiniz. 4 tl galiba.

havalimanı yönüne binip son istasyonda ineceksinzi.

metro nerde tam olarak?

ortada bulunan yapinin altinda. utanma sor metro nerde diye, hemen onunde oldugunu goreceksin

esenler otogarda in. yukarda in ama. sonra orda couch station yazıyo tam ortada zaten görmemen mümkün değil

www.turkiye.gov.tr

Normalde bu linkten görünmesi gerekiyor hatta benim de bir suç duyurum vardı (işlemlerin devam ettiğini biliyorum) ama nedense görünürde hiçbirşey yok..

geç işliyor buraya, en iyi yol mahkemeden öğrenmektir.

dövlet harçsız yurtdışına bırahmıyi.

ne yazık ki hayır. her şekilde pasaport çıkartıp o harcı vermelisiniz.

pasaport.iem.gov.tr

bunu kast ediyorum

öğrenciyseniz veriyorlar. üstteki arkadaş defter bedelinden bahsetmiş sanırım. ya da çıkış harcından. tam anlayamadım kendisini. ama ben bu sene 2 senelik harçsız pasaport aldım erasmus için.

@mistreated yurtdışında kursa felan giderken verirler mi peki?

wat için veriyolardı en son. ben kendi belgemi hazırlayıp başvuruyodum :)

gezmeye gidiyorum diyince de veriyorlar.

edit: kültürel amaç / sosyo-kültürel amaç vs yazıyorsun forma

media.memurlar.net

yapacak bir şey yok, maalesef hukukumuz bu kadar hızlı :(

ilk turda %55 civarı bir oyla kazanacak gibi duruyor. ihsanoğlu da %38 sularında dolanır sanırım.

ilk turda yüzde 49'da kalacak gibi geliyo bana. ama yüzde 99 olur.

ezici olmaz belki ama kesin olur diyorum

mr rosebud + 1

Kazanacak bence de.
Kendi ülkesinin marşını bilmeyen, halkların kardeşliğini pkk ile sağlayacağını sanan adaylar daha da kolaylaştıracak hem de.

ekmel in reis karşısında şansı yok.
çıkartılabilecek en kötü adayı çıkardığı için kk yı ilk kez tebrik ettim.

55-57 arası alacak reis, ekmel de 35-37 arası.

Iste bunlar hep algi yonetiminden.
Nasilsa erdogan kazanacak diye sandiga gitmeyen buyuk bir topluluk var.

yurtdışı oyları da var bu seçimde, o yüzden rahat ilk turda alır.

tahmini yüzde 54.

pozitif düşünerek ekmeleddin alır diyorum.

kesin alır diyorum. ekmelciyim.

maalesef öyle olacak. ezici fark +1

ilk turda rahat alır

ezici falan bilmem de kesin alır diyorum.

mr. rosebud seçim anketlerine göre konuşmuş. tüm anketler hemen hemen bu oy oranını gösteriyor. yani öngörülen şu anlık bu.

demokrasi , oylama , seçim...

Bunlar insani , insan olan ülkeler için bir seçim şekli ... Onun dışında herşey rayına oturultulmuş çoktan. Sadece formalite icabı oylama seçim vs. vs.

adam yuzlerce adayla girdigi belediye secimlerinden belediye meclisi icin bakarsak yani en yuksek orana, %47 oy almis. iddia ediyorum bunun icinde pek cok "ulan AKP'ye vermezdim ama amcaoglu aday oldu" vs diyen de vardir. buna ragmen adamin tek basina girdigi bu secimde oyunu %8 artiracagina inanmanizi saglayan nedir? RTE'nin oyu %42-43'lerdedir, o kadar. Ustelik Mart secimlerinden sonra bayraklar indirildi, Soma yasandi, konsolos kacirildi, ISID ortaya cikti. Evet bizim halk biraz umursamazdir, boyle seyleri cabuk unutur ama yeterince hatirlatilabilirse bana kalirsa bu oran %42-43 'ten de asagi dusebilir. AKP'yi gozunuzde buyutmeyin. AKP'ye oy vermeyenler sandiga giderse RTE'nin ilk turda kazanmasi hayal. Ikinci turda da o arada yasanacak olasi gelismeler oranlari belirler cunku kararsizlarin cogu oylarini kime verecegine gunluk karar veriyorlar. RTE, yurtdisi oylarina guveniyordu, oradan %1-2 puan bekliyordu ama yurtdisinda oy kullanmaya pek giden olmadi.

bu türün adı wayfarer, rayban tarafından üretilir ve 300'den aşağı bulmak zordur. indirim fln olursa öyle anca 300 civarı bulabilirsin. muadil marka ve ürünleri bilmiyorum.

gözlükçülerde mutlaka çok benzeri bulunur.

bunlardan (indirim de bulma şıkkını eliyorum) 150 tl'ye alırsan şaşı olursun :D birde karakteristik gözlükler bunlar. deneyip öyle al gözlüğü. herkese yakışmaz. ayrıca her gözlükte herkese yakışmaz o ayrı.

peki bu wayfarer türü gözlük, rayban harici başka firmalar tarafından üretiliyor mu? optiklerde bulabilir miyim yani?

Wayfarer ismiyle yasal olarak kimse üretemez de Pull and Bear tipi yerlerde benzer çerçevelere sahip gözlükler bulunabiliyor.

Bu tipte benzerlerini bulabilirsin. Zara, P&B, H&M falan gibi yerlere bir bak.
Wayferer'ların 350 den aşağı bulmak mümkün değil. En iyi ihtimalle 320 falan bulursun. Ayrıca wayferer'ın da onlarca çeşidi var.

tembelse tembeller sınıfına gitsin, üst sınıfa gidip zorlanıp daha da zorlanmasından iyidir.

yas kac? önemli olan o yastakilerin mental olgunluklari.

eger bunu ufak yasta anlamayan cocuga yaparsaniz, ve bunun caliskanlar degil zekiler sinifi oldugunu söylerseniz alt sinifi yaraalarsiniz. cocuk kendini daima eksik ve ezik görecektir. daha iyisi icin cabalamayacak motivasyonu kalmayacaktir.

eger belli bir yasin üstünde ve olgunlukta ise, bunun konu akisi ve islenme hiziyla baglantili oldugunu dersin sabote edilmekten ziyade onlarin seviyesine göre islenecegini anlayacagindan buna uyum saglayacak eger kendisine göre yavas gelirse üst sinifa cikmak icin cabalayacaktir.

kati ve sabit bir sistem olmamasi gerekir bu siniflandirmanin. ve mümkün oldugunca esnek olmalidir ki ben bu sinifa aidim imaji yaratmasin. degisim (yükselmek oldugu kadar düsmek de) mümkün olsun. aksi durumda karsiyim bu fikre. öyle bir ortamda okumasini da istemem cocugumun.

homojen sınıf uygulamasının faydalı olduğunu düşünmüyorum. bilakis, çocuğun, yeri gelince zorlanması, yeri gelince kolaylanmasının, gelişimine katkı sağlayacağını düşünüyorum fakat homojen sınıf muhabbetinin, çokça uygulanan ve kabul görmüş bi sistem olması ve milleti ikna etmemin mümkün olmaması sebebiyle, itiraz etmemin bi fayda sağlamayacağını düşünürüm.

trajikomik +1

seviyesi e olan bir çocuğu a sınıfına koyarsanız muhtemelen kendini öldürmek ister zaten.

matematik bölümünü bu yıl bırakan biri olarak yüzde yüz düzeye göre oluşturulmuş sınıfları savunuyorum. bu başarılı öğrencileri motive eden bir şey. tembel olanları da uyaran bir durum. çocuğum tembeller sınıfındaysa sistemde sorun aramam, çocuğumda sorun ararım. kaldı ki birinin tembel olması bir problem değil. bakınız albert einstein.

e düzeyindeki çocuğu a düzeyine alın demem elbet. çocuk çok zorlanıp bir yerden sonra yetersiz hissedebilir kendini. ama e düzeyinde de diğer sınıfların yanında yetersiz hissetmesi mümkün.
sistem olarak homojen yapının sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. sınıflar karıştırılmalı. e düzeyindeki öğrenci b'deki öğrenciyi görüp hırslanmalı, a düzeyindeki öğrenci d'yi görüp ilişki kurmalı. kabaca değindim sadece ama açıklama artırılabilir.

dersane mi lan bu, neti yükselince iyi sınıfa geçip düşünce kötü sınıfa geçsin. Çocuğumu aldırırım o okuldan. Çünkü bu sitemle kaybeden sizsiniz. Hani bir söz var ya zengin daha zenginleşiyor, fakir daha fakirleşiyor diye. İşte bunun eğitime uygulanışı bu. Bu sistemi savunun ama ne zaman? çocuğunuz zeki, çalışkansa. Çocuğun arkadaş ortamı da şekilleniyor, O tembellerin içinde sorunlu, mal, serseri tipler hem daha fazladır

ben üniversiteye hazırlanırken, dershaned "tembeller sınıfı" denen sınıflardan birine düşmüştüm. dershanenin ilk günü seviye belirleme sınavı yapmışlardı ve ben de bir nedenden dolayı girmemiştim sınava sonuç da öyle olmuştu. yıl boyunca da o sınıfta okudum öyle çıkma düşme gibi bir şey yoktu. bilmiyorum öğretmen gözüyle belki mantıklı görülen bir sistemdir ama öğrenci gözüyle söyleyeyim gerçekten berbat bir sistem. sınıfta kimsenin doğru düzgün dersle alakası yoktu, ben de normalde çalışkan sayılabilecek bir öğrenciydim ve diğerlerinin ciddiyetsizliği benim motivasyonumu ciddi derecede etkilemişti. öğretmenlerin tavrı bile bu tür sınıflara karşı farklıydı, "nasılsa bir şey öğrenecekleri yok dersimi anlatayım da gideyim" modundalardı. bir kere de ingilizce kursuna gitmiştim onda da böyleydi. konuşmam tekliyor diye beni intermediate sınıfına koymuşlardı, bazen hoca yerine ben ders anlatıyordum :(

ben kendi çocuğum olsa asla ama asla böyle sistemi olan bir okula vermem. wiillii nin dediği gibi sabit sistem olursa gerçekten çok kötü ama yükselme düşme olayı olacaksa yani çocuğu motive edebilecek bir sistem söz konusuysa o zaman belki düşünülebilir.

İyi değil. Tembeller sınıfına alınanların tek ortak özelliği notlarının düşük olması ama notlarının düşük olmasının pek çok sebebi olabilir.

Benim için ideal düzen: kümeler halinde ayarlanmış sıralar, 1 çok başarılı 2 başarılı, 2 başarısız öğrencinin birlikte oturması; sürekli grup çalışmalarının yapılması.

Tüm okul hayatmda hep basarili oldum.ogretmenler hep benimle ilgilenirlerdi.tembelleri sallamazlardi.onlar daha da tembel oldular.ben de aldim yürüdüm.sınıflar heterojen olmali.herkese esit ilgi gosterilmeli.ortalama basari cok yukselecektir.

öğretmen olarak görüşüm; homojen sınıf uygulaması doğrudur ancak iyi uygulanması kaydıyla.

tecrid edilmişlik hissi olmasın diye, akademik olarak iyi ile düşük grubu aynı sınıfa sokmak, her iki öğrenci grubu içinde kötü sonuçlar doğuruyor. düşük grup, iyi grubun öğrenme hızına yetişemeyince öğrenilmiş çaresizlik yaşıyor. iyi grubun ise düşük grup sebebiyle, hızı yavaşlıyor ve sıkılıyorlar.

ama homojen sınıf oluşturunca da, kötü gruba sürgün yeri gözüyle bakıp, iyi gruba da pozitif ayrımcılık ile yaklaşılırsa elbette en az yukarıdaki kadar kötü bir sonuç çıkıyor. önem kazanan şey öğretmenin sınıf yönetimi becerisi. girdiği her gruba karşı özel bir öğretim süreci tasarımı yaparsa, objektifliği kaçırmazsa, her gruba kendi potansiyelleri doğrultusunda başarı duygusunu tattırırsa, homojen sınıf uygulaması çok iyi sonuçlar verir. bunları yapmak düzeye göre oluşturulmuş sınıflarda daha kolay.

her çocuğun anlama ve öğrenmesi farklıdır.(zihinsel olarak bir geriliği olmadığını farzedersek)
Öğretmen de sınıftaki herkesin anlayabileceği şekilde birebir eğitim veremeyeceğine göre, yani herkes anlasın diye bir konuyu 30 farklı şekilde anlatamayacağına göre böyle bir sistem bana faydalı görünüyor.
çocuğum tembeller sınıfına verilse derim ki: çocuğum çalışkanların yanında görmezden gelineceğine ve konulardan geri kalacağına, anlayabileceği sistemde öğretim görüyor. yani iyi bir şey.
kendi zamanımdan hatırlıyorum, ben de çok çalışkan bir çocuk değildim. aptal da değildim, üniversiteyi dersaneye gitmeden ve çalışmadan kazandım. demek ki kafa çalışıyormuş ama farklı çalışıyormuş. neyse, öğretmen birşeyi anlatırdı sınıfın çalışkanları hemen anladık derdi, ben anlamasam da anlamadım diyemezdim mesela. veya desek bile öğretmen aynı şeyleri ezberden söylerdi, bir daha da sormazdı anladınız mı diye. bir de derdi ki "anlayanlar nasıl anlıyor?"
işte bu yüzden bu fikre sıcak bakarım.

ben dersane en tembellerin sınıfına verimiştim.. ordan hiç yükselemedim.. dersanedeki arkadaşlarımdan utanırdım. kötüydü.. bir kaç yükseltme sınavına girdim başaramadım.. sonra sınavlarda sallamaya başladım.. "uğraşmıyorum" havası vermeye başladım.. ters tepmişti. "alakam yok bolm okul mokul yoksa çıkarım" havalarındaydım.. arada gizli saklı ders çalıştım. dersane ve okul diye bir şey kalmadı.. hepsinde "cool" öğrenci oldum.. sikimde değildi afedersin hiç biri.. devamsızlık tavan yaptı. dersaneden kaçmaya başladım.. çünkü bu olmalıydım. ya gerizekalıydım ya cool..

lgs idi sanırım bizim zamanımızda sınavın adı. ona girdim.. tek amacım aileme "gerizekalı" olmadığımı gösterebilmekti.. 840 puan çıkarmıştım.. fen lisesi kazanacak puandı.

ailem tercih yaparken fen lisesinde yapamaz bu çocuk ezilir onca çalışkan öğrenci arasında dedi.. yine daha düşük zekaya indirdiler.. anadolu lisesine gittim..

eğer serseri değilse tembellere atmayın.. it kopukları ayırın yeter. ben yalnızca zekama güvenilmediği için it kopuklarla dersaneye gittim.. atari salonu öğrendim.. sigara içtim.. içki içtim. nargile içtim.. tütünle kova, şişe yaptım.. kavga ettim. karı kıza laf attım.. hayvanlara, okul-devlet malına zarar verdim.. hepsini ortaokulda dersane arkadaşlarımla beraber yaptım

yazık etmeyin kafası basmıyorsada çok çalışsın, sınıfta kalsın.. dersleri düşsün.. serserilerle okutmak zorunda bırakmayın..

Ben tamamen öğrenci gözüyle söyleyeyim. Homojen sınıf okuma yazma dort işlem bilip birinci sınıf okumak gibi. Herkes kendi seviyesinde eğitim alırsa daha zevkli. Sonuçta birine x diğerine 2x bilgi verip eşitsizlik yapmadiktan sonra, herkes toplamda aynı 5x'te bulustuktan sonra önemli değil. 11 kuru olan dershaneye gittim. Sonra bu birinci kur üçe bölündü. Bu kadar verimli geçen bir başka dönemimi hatırlamıyorum. Bir alt kurdaki arkadaşım bizim kurdaki hızdan rahatsız oluyordu. Alt kura aptal değil de az çalışkan muamelesi yapılırsa öğrencilerden kimse şikayetçi olmaz. Aileler hep benim çocuğum en iyisi diyeceği için o sıkıntılı olabilir.

Size soyle bir animi anlatayim, siz karar verin. Ben hep basarili bir ogrenciydim. Sinavlarda 100 uzerinden 90 alti aldigim not nadirdi. Calisarak da degil ama ogretmenlerim iyiydi ve ben dersi dinlerdim. Ama 8. Sinifa kadar nasil olmussa elime hic test degmemisti. Umrumuzda degildi ailecek heralde. Neyse 8. Sinifta lgs diye bir seyin varligi dank etti, ikinci donem babam dedi dershaneye git de bari deneme cozersin. Gittik dershaneye bana bi seviye tespit sinavi yaptilar. 45 net cikardim. En kotu sinifa attilar. Dershane mudur babamin tanidigiydi, babam gitti konustu. Dedi ki benim kizi en yuksek sinifa alin. Ikna etmis adami bir sekilde. Ben gittim sinifa ordaki ogrenciler hoca daha tahtaya soruyu yazarken cevabi soyluyorlardi. Ben miy miy yaziyordum dusunuyordum cozuyordum. Neyse teste alisinca denemelerim yukseldi biraz ama hala o siniftakilerin seviyesine cikamamistim. Konulari cok iyi biliyorum ama olmuyor. Hocalar tam tekmil hazirliyor bizi yine de. Testi nasil hizli cozerim knu ogrendim falan. Babam cok emindi sinavda iyi yapacagimdan. Bense neyse notlarim iyi heralde super liseye giderim diyordum.
Sonra sinavlara girdim ve derece yaptim. Babam beni tanimasa muhtemelen kotu sinifta goygoycu ogrencilere kapilip sallamazdim dersleri. O dereceyi de yapamazdim.
Cocugunuzun seviyesini en iyi siz bilirsiniz.

bi de şunu dinleyin.

ilkokul 1'de erzurum'daydık, doğru düzgün okumayı sökene kadar 1. sınıf bitmişti, keraat cetvelini hiç görmedik, okumadan, fişlerden, ali ata bak'lardan başka bir şey görmedik.

ilkokul 2'de babam sağolsun :) tekirdağ şarköy'e geldik. herkes çarpım tablosunu biliyor, dört işlem yapıyor. yılın başında sınıfı tembeller çalışkanlar diye ayırdı hoca, en tembeller en arkadaydı. ben bi bok bilmediğimden bıdık boyumla en en arkaya gönderilmiştim. çok hırslı bir çocuktum hep, çalıştım, çabaladım, her hafta yapılan bütün sınıflar arası seviye belirleme testlerinde eksiksiz her defasında tam yaptım, bir kaç haftada en ön sıraya geldim, dönem ortasında da 3. sınıfa geçirdiler beni.

tembel tenekelere gelişimleri için, hırslanmaları için şans verilmemeli mi? ve hatta yanlışlıkla zeka küpü bir çocuğu en en arkaya, e sınıfına gönderebilirsiniz. sonra geri dönüşü var mı? bu şekilde, çocuğu hayatı boyu tembelliğe terketmiş olmuyor musunuz?

Biz dersanedeyken kendimizi böyle avutuyorduk: "F1'in en kötü öğrencisi olacağımıza F2'nin en iyisi olalım daha iyi" diye. Şimdi öyle düşünmüyorum, öğrenci istisnai durumlar haricinde çevresiyle benzer tempoda gider bence. Ama eğer üst sınıfa geçme gibi bir imkan varsa bu çok önemli br motivasyon bence.

Mesela bizim okulda lise 3'ten 4'e geçerken beni üst sınıfa aldılar. Üst sınıftan 2 kişiyi düşürdüler lise 3'teki ygs ortalamamıza göre. Ben bunun faydasını gördüm çok, şu anda iyi bir üniversitede okuyorsam önemli bir nedeni budur.

itiraz etmem, okulu direkt başlarına yıkarım. kimse kusura bakmasın, kıytırık eğitim sistemine sahip bir ülkeyiz, ama öğrenci kötü öyle mi?

ilkokulda bizede böyle bir uygulamadan bahsetmişlerdi derslerim pek iyi olmadığı için baya üzülmüştüm neyseki vazgeçtiler sonra

öğretmen olsaydım ve öğrencim derslerde başarısızsa bunun nedenlerini araştırırdım. ailevi bir sorunu mu var, beni mi sevmiyor, arkadaşlarıyla mı sorun yaşıyor, ben öğretmen olarak yetersiz miyim, kendimi geliştirmek için daha fazla mı çalışmalıyım, farklı teknikler mi kullanmalıyım diye. bu sistemle sorunları halının altına süpürmüş oluyorsunuz. çocukları bu şekilde yaftalatmayın kimseye, kendiniz de yapmayın. çocuğumu 9 ay binbir güçlükle karnımda taşıyacağım, bütün düzenim altüst olacak, sancılar içinde doğuracağım. nefes alıyo mu almıyo mu diye uykularım kaçacak, sürekli onu kontrol edeceğim. gözünün içine bakacağım. sonra kendini yetiştirmekten imtina eden, kolaycı bazı işgüzar öğretmenler çocuğumu başka sınıfa verecek. veliler falancanın çocuğu tembel diyecek belki gerizekalı diyecek. okulu birbirine katarım, polis çağırırlar. bunu kabul eden velilere de yazıklar olsun. birileri kendi çapında proje üretecek kurban olarak da benim çocuğumu seçecekler.

okuldan ne anladığımıza bağlı. dersane de bu tür ayrıştırmaları bir yere kadar anlayabiliyorum da, okul demek çocuğun çevresiyle sosyal etkileşimi de demektir. zengini, fakiri, çalışkanı, tembeli, zeki ama çalışmayanı, ortalama zeka ve çalışmayla iyi başarı göstereni kısacası hayatta ne tür insan varsa hepsiyle karşılaşıp tanıması demektir.

düzeye göre sınıf uygulamasıyla çocukları çalışkan-tembel(zeki-aptal) diye ayrıştırıp özgüven sorunu yaratırken, bir yandan da o çocukların diğerleriyle kaynaşma fırsatını elinden almış oluyorsunuz.
Bir de bu tür bir uygulama kaynaştırma öğrencilerini-hala bu sistem var mı bilmiyorum- de dışlayacak ve toplum bireylerini ayrıştırmayı daha en küçük yaştan başlatacaktır.


dışarıdan bakan biri olarak bu sistemin sadece öğretmenleri kolaycılığa sürükleyeceğine inanıyorum. çünkü -elbette vardır ama- ben hiç öğrencinin seviyesine göre ders planı hazırlayıp, uygulayabilecek öğretmen görmedim daha; en fazla yapacakları şey tembeller sınıfıyla ilgilenmeyip-zaten çöp onlar-, çalışkanların üstüne düşmek olacaktır.


Benim notlarım her zaman iyiydi, iyi bir liseyi dereceyle bitirdim. Buna rağmen ben bile özellikle ea seçtiğimde bu muameleye maruz kaldım çünkü ancak aptallar, fen yapamayanlar ea seçerdi onlara göre. Bunu sınıfta yüzümüze açıkça söyleyen öğretmen bile oldu "ben aptallara dersi anlatıp çıkarım daha da uğraşmam diye. En aptal fen öğrencileri bile gelip bizimle dalga geçerdi. Pek çok arkadaşım okuldaki bu muamele yüzünden demotive oldu.
Kendi adıma hayata ve derslere dair en çok şeyi öğrendiğim anlar ise sınıftaki tembel ve hatta serseri tiplerle küme çalışması yaptığım zamanlar oldu.
Bu sebeplerle ben çocuğumun sadece konu ezberleyip en iyi sınıfta olmasını yeğleyeceğime, karma bir sınıfta okumasını isterim.

hayır yoktur. yükselerek artar fiyatlar, maximum fiyat uçuştan öncedir.

ucuzlamaz. çok çok düşük ihtimal, birkaç kişi birden iptal ederse eski fiyatına düşebilir.

fiyat olayı şu şekilde işliyor havayolu şirketlerinde:

atıyorum 180 koltuk var uçakta,

ilk 20 koltuk 50tl + vergiler
sonraki 20 koltuk 65tl + vergiler
sonraki 20 75tl+ vergiler falan gibi bir sistemle sattıkça pahalılaşarak gidiyor uçak dolana kadar. rakamları salladım.

firmaya ve rotaya göre değişir. fiyatın düştüğüne şahit olmuşluğum var o yüzden imkansız diyemeyiz ama yoğun kullanılan bir rotada genelde fiyatlar yükselir ve bir süre sonra biletler komple biter..

haftanın bazı günleri havayolları daha pahalı satabiliyor biletleri, ya da cookie üzerinden hile yapanlar var. pegasus mesela.

o şekilde ucuzlayabilir onun dışında çok zor.

yurtdışında şuna denk gelmiştim, aynı bilete ben italya'dan bakıyorum fiyat 50 euro, arkadaşım almanya'dan bakıyor 55 euro, diğer arkadaşım viyana'dan bakıyor 40 euro. sebebini bilemiyrm

hakem heyeti kararı var ya elinde, daha ne olsun, ilam niteliğinde karar.süreç böyle işlemez normalde, firma çamura yatar, ödememek için elinden geleni yapmaya devam eder.

1- senin durumuna göre değerlendirirsek, dediklerini yap, ürünü vermek zorundasın parayı alabilmek için -dönme hakkını kullanmışsın anladığım kadarıyla-.
2- hayır firma çamura yatıyor :) aslında o dediklerini yapmana gerek yok, al telefonu ver paramı kardeşim diyebilirsin ama her firmanın farklı para iadesi prosedürü var, daha da uğraşmamak için dediklerini yap.
3- başlatabilirsin.
4- telefonu gönderirken kargoda belirt telefon var diye, o kargo kağıdını sakla. bir şey olacağından değil de, bir şey olursa ispat kolaylığı yaşarsın.
5- hayır. dolandırıcılık bambaşka bir şey. adamlar kuzu kuzu ödemeye razı olmuş, ne firmalar var ödememek için elinden geleni yapan.

tesekkurler cevaplar icin. nokta atisi oldu verdigin cevaplar.

Ek öneri: Durumu Nokia'ya bildirin. Size o telefonu satan distribütörün adını verin. Haberleri olsun. (Nokia Türkiye varsa ona, yoksa Finlandiya'ya)

teşekkürler arkadaşlar. bugün kargoya verdim telefonu. nokia'ya haber vermedim, ama mail [email protected] diye bir adresten geldiği için güvenilir diye düşündüm. bir sıkıntı olur mu ki?

Güvenli midir derken sahte saat işte, yolda satılanlar gibi.
Alışveriş için soruyorsanız ssl falan görünmüyor, kapıda bakar ödersiniz işte.

kapıda ödeme gibi bir şey varken güvenliği pek de önemli değil. sahte ürün sonuçta garanti gibi bir derdin yok. kapıda bakcan, hoşuna giderse alcan, gitmezse yok ben almıyorum dicen.

firma telefonla arar, almak zorundasın şu bu diye, cayma hakkımı kullanıyorum, kargo parası neyse onu öderim ama ürünü almıyorum dicen.

bence derdinizi ve rahatsızlığınızı daha açık anlatmaktan başka birşey yapamazsınız. böyle davranmasının da özel bir sebebi olduğunu sanmıyorum, günde belki onlarca öğrenciyle aynı konularda konuşmaktan dolayı bıkmış olabilir.

bi bok yapamazsın. malesef bazılarında ego tavan bu orospu çocuklarının. 48'den dilekçe verip 49'la kalan arkadaşlarım var. adam bildiğin dalga geçiyor yani umurlarında değil insanların hayatları.

hiçbir şey yapamazsın. istanbul hukuk öyle bir yer işte.

Asistanlarla bir sıkıntı yaşayamadım şu ana kadar çok şükür tütütümaş. O yüzden asıl soruya bi yorum yapamıyorum ancak takıldığım nokta kadın olduğu için üstelememeniz. Erkek olsayda kafa göz dalmıycaktınız herhalde? Kadın olduğu için niye teşekkür edip çıktınız. Hakkınızı her türlü arayın cinsiyet ayrımı yapmaksızın. Yarın öbür karşı tarafın avukatı kadın olunca da mı aynı şeyi yapacaksınız? Önce kendi haklarınız sonra müvekkiller. Vurun kırın parçalayın bitirin şu okulu. Hath bismilla.

Dekanla git görüş.

hiçbir şey yapamazsın.

biz de dün gittik bir asistana, lan adam dediğimiz hiçbir şeye evet demedi, tüm sorularımıza olumsuz cevap verdi. puan ekleme şu bu, hepsine hayır dedi. ama öyle güzel hayır dedi ki hepimiz odadan mutlu ayrıldık. üslup böyle bir şey işte.

dediğim gibi böyle egolu insanlara karşı çözüm yolu yok ne yazık ki:(

ankamall'e bırak metroyla geç.

Kocatepeye bırakabilirsin, veya aşağıda kurtuluş metroya yakın katlı otopark var.

kurtuluşa yakın yerlerde park yeri bulunuyor rahatça. ama bence deneyim kazanmanın en iyi yanı kendini zorlamak. kaçmayın zorlardan.

kızılay'da otopark arıyorsanız da, kocatepe ve necatibeydeki otopark iş görür.

kurtuluşta var kocaman, bomba bulunmuştu hani, orası.

ankamall +1.

yanlışlık olması imkansız. sizin numaranız ve kimlik fotokopinizin olması adresinizi yazmanız ve imza atmanız gerekiyor.

yapan kişi bilerek yapmıştır. sonuçta 45 TL primi var.

evet, benim bir talebim olmadan, kimlik bilgilerim kullanılarak ve sanırım imzam taklit edilerek veya sahte bir imza atılarak böyle bir şey yapılmış.

savcılığa yazacağım dilekçede suçu da tam olarak belirtmek istiyorum. o yüzden sahteciliğe mi girer, ilgili madde hangisidir bunları öğrenmek istiyorum.

İmzanızın taklit edilerek belgede sahtecilik yapılmış ve sizin mağdur olmanıza sebebiyet verilmiş, savcılığa bu şekilde başvurabilirsiniz bence.

peki arkadaşlar. ona göre yazayım dilekçeyi. teşekkür ederim.

yalnız niye dilekçe yazıyosunuz onu anlamadım, ceza hukukunda dilekçe yaz ver, suçu tespit et gibi bir durum yok. polise gider, derdinizi anlatırsınız, onlar tutanak tutarlar, tutanağı işleme sokarlar. işleme sokma kısmında savcı devreye girer, suçu tespit eder, ceza kovuşturması başlar.

sizin dilekçe yazmanıza gerek yok.
dilekçe yazsanız da oraya ne suç yazacağınızı bilmenize gerek yok.

dotadan da twitchten de izlersin. 4 saat sonra diyor lounge

pardon eki: all starı görmemişim uykudan kalktım :/

cloud9-navi maçı diyo orda?

Alabilirsin bence, ayakkabı normal converselerle aynı kalitede gözüküyor. Çok ciddi bir marka takıntın yoksa tercih edilesi.

görüntüsünde sıkıntı yok da bu biraz rahatsız ediyor insanın ayağını. yine deichmann'dan aynı bu tipte fila marka almıştım 40 liraya. o çok daha rahattı..

üstünde converse logosu olsun istersen çakmaları her yerde var, bunun yerine onlardan alabilirsin. logolularda daha az belli oluyor çakma olduğu. ancak çok dikkatli biri anlayabilir onların çakma olup olmadığını.
ama linkteki de kötü durmuyor bence.

çok çakma duruyor, pazarda satılanlardan bir farkı varmış gibi gelmedi bana.

çok çakma olsa noolcak bez ayakkabı sonuçta al gitsin bence

Alacağa ilişkin genel mahkemelerde dava açılarak ilamlı takip başlatılabilir. Tabi bu süreç yüz yıllar sürebilir orası ayrı.

genel mahkeme +1

temelde yatan ilişki neyse alacak davası, sebepsiz zenginleşme davası, istihkak davası yollarına giderek dava açar. dava sonuçlandıktan sonra ilamlı takibe gider.

önceki takip yalan olmuş, itirazın iptali davası açtıktan sonra itirazın kaldırılması açılamaz, itirazın iptali davası maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder sayın @kehribar.

itirazdan itibaren 1 yıllık süre geçmediyse yeniden itirazın iptali davası açabilirsiniz. üstelik mazeret bildirilmemişse dava düşürülür 3 aylık dönemde yenilenmezse açılmamış sayılmasına karar verilir. bu süreç geçti ve halen 1 yıllık süre dolmadıysa itirazın iptali davasını yeniden açabilirsiniz.

aklıma ilk gelen;
www.imdb.com

www.imdb.com

taş sevgili yok. ingiliz filmi değil.

kalifornikeyşın

spartaküs

spartacus

Game of Thrones

true blood

masters of sex

Spartacus
Banhsee
Nip/Tuck
Suits
Californication

shameless.

Sex and the city ))

Tell me you love me.

master of sexi izle derim sevgili badim, alanına da uygun.

rome

russian institute

spartacus
izlemiyorum ama vikings de oyle galiba.

entourage

aşk-ı memnu

benim için büyük bir zevkti.

çok eğlenceli

kendımınkı can yakıcı, baskasınınki tiksindirici olabiliyor.

enfeksiyon kapmaya müsait bir şey bence.

kıçımdan iğne olurum sivilce sıktırmam.

ikisinden feci korkuyorum. neyseki yağlı cildim yok

yaparken zevk alıyorum, başkasına yapılırken iğreniyorum.

youtube da sivilce patlatma videoları açıp izleyecek kadar fetiştim bu konuya

videodaki gibi birseyse kusturur..

www.youtube.com

Ali kazanır tabi ki, arsayı 1980 yılında almış ve bu alım işlemi sicile kayıt ettirilmiş. Ali sicilde bulunan daha önceki alımını göstererek gerçek hak sahibi olduğunu iddia edebilir ve buna dayanarak davayı kazanabilir.

ali... mal alinin üstünde zaten...

Belediyeyi arayıp şikayet edilebilir. Ben zamanında anonslar için arayıp şikayet etmiştim. Gerçi o zaman bana gelip dilekçe vermeniz lazım demişlerdi. Ben de bağırıp çağırınca birden belediye başkan yardımcısına bağladılar telefonu. Adam da anlayışla dinleyip hak verdi. Hatta 2 gün sonra arayıp durum düzeldi mi diye sormuştu. Bu da böyle bir anımdır işte.

engellenmesi imkansız. çözüm kulak tıkacı olabilir.

edilemez ne yazık ki, aslında kime sorsak davulla uyanan mı kaldı diyor ama birisi davulcuları kaldırmaya kalksa toplumda hemen bir "adetlerimiz elden gidiyor" kaygısı oluşuyor. o yüzden kaldırılamaz gibime geliyor.

avukat olunca, biraz da para bulunca dava açacam ben ama, gümbede güm güm, bu ne lan. hayır çoluğu çocuğu olanlar ne yapıyor onu hiç anlamıyorum.

Şu süreci takip et:
Önce Türkiye toprakları üzerinde bir islam devleti kurulmasını bekle.
Yetkili merciden fetva al.
Devlet-i Ali İslam Yüksek Şurası'na bir dilekçe ile başvur.(Dilekçeye fetvanın onaylı suretini ya da aslını ekle)
"Müslümanlığı yok etmek istiyorlar" kaygısından uzak bir değerlendirmeyle sonuca ulaşabilirsin.

gitmez bence kanka.

tarza bağlı ama genel olarak çirkin bence.

şortla kotla giymezsen gider.

yanında da liseli zihniyetinde arkadaşların olmazsa gider.

Is ortami falan tamam, onun disinda pek gitmez 20 yasa.
Ona gore giyinmen lazim

Bu arada hangi marka bu?

ona uygun pantolon ceket gömlek giyersen gider ama çok sikindirik bir tarz.

sicilyada mafya ise gider.

yoksa gitmez.

bowling de giyeceksen gider, yoksa gitmez

anne hala yaşıyorsa ve/veya sağlık durumunu kanıtlayan belgeler var ise avukatlar çözer diye düşünüyorum. Hukukla hiçbir ilişkim olmadığı için Avukat arkadaşların yorumlar gelecektir sanırım

Tum malin icinde ev varsa avukat tutsunlar, en fazla 10-15.000e hallederler. O evladi da iyi bir dovsunler.

yapılabilir tabi ki, tasarrufun iptali davası var, buna gerek olmadan hereksin kendi payına ulaşabileceği tenkis davası var. 1 sene olmamışsa çok yol var, 1 sene geçtikten sonra da yollar var ama garanti yollar 1 sene içerisinde açılacak yollar. hemen bir avukata gitsinler.

normal sartlar altinda ilk satis yapildigi sirada akli dengesinin yeterli olmadigi kanitlanirsa kazanirlar diye dusunuyorum.

ama cakallik yapan kardes zamaninda akli dengesi yeterli degildir diye annenin butun gayrimenkul satis vekaletnamelerini uzerine aldi ve satisi anne adina gerceklestirdiyse o iş biraz sıkıntılı olabilir.

not : hukukla alakam yok sadece miras isleriyle biraz icli dışlı oldum son 1 yilda.

annenin ayırt etme gücü yerinde olsa da tasarruf nisabı kadarıyla tasarruf yapma yetkisi vardır, saklı paylı mirasçıların saklı paylarına tecavüz niteliği taşıyan bu tür işlemler geçerlidir, ancak saklı paylı mirasçı açacağı tenkis davasıyla kendi payını iktisap edebilir.

bunun haricinde kişinin ayırt etme gücü yerinde değilse sağlararası tasarruf işlemi mirasçılar tarafından iptal ettirilebilir.

1.si için e devlet şifresiyle bakabilirsiniz ama oradanda pek bir şey öğrenemeyebilirsiniz. esas öğrenme yolunuz kararın size tebliğ edilmesidir. yargıtay belli bir kısmını bozmuş, belli bir kısmını onamış olabilir. dediğim gibi tebliğ ile neticeyi öğrenirsiniz.

2. için anayasa mahkemesi olabilir ama bundan bir şey çıkacağını beklemeyin.