dün 10441 adım, ortalama 4716 adım. normali kişiden kişiye, günden güne değişir.

google fit

dün 11477 adım. bana çıkan yürümem gereken hedef adım: 6800

android için hangi uygulamayı kullanıyorsunuz diye araya gireyim :)

@fakyoras

Benim telefonla beraber geliyor LG HEALTH

dün 250 adım bugün de 140 adım.

5700.
Benim altı ay boyunca günlük ortalamam 5635. Bu da altı ayda yaklaşık bir milyon adım demek.

Bazıları hergün 10,000 adım diyorlar da bu bana çok geliyor. Kendim için günlük 7000-8000 hedeflemeye çalışıyorum.

kaynak: fitbit

Türkiye'de var. Tivibu, Turkcell TV+

ama yurtdışında çalışmaz bu cihazlar. sorunuz çok açık değil.

Almanyada var. avusturyada var. ismini ogrenince yazarim.
Trde cok olmaz cunku zaten cekiyor o kanallar.

Onun disinda digiturkplay yurtdisi var.

Böyle bir kutu var fakat ismi aklıma gelmedi. Gelince yazarım.

Android Box'lar var. Televizyona takıyorsunuz ve ekranda android işletim sistemini kullanıyorsunuz. Androiddeki Tivibu/Digitürk Play ya da kanalların kendi yayın uygulamalarını indirerek internet üzerinden yayınlar takip edilebilir.

Not: Tivibu gps sorgulaması istediği için yurtdışından kullanılamayabilir. Onu bi araştırmak lazım ama kendi uygulaması olmayan kanal yoktur sanırım.

Bahsettiğim ürüne bir örnek;

www.dark.com.tr

varlar ama onlar yurtdisinda calismiyor malesef hocam. seve seve digiturk Play yurtdisina para bayilmamiz gerekiyor.

klassbox.eu
www.hdaura.com
bunun gibi bircok iptv kutulari satiliyor hangileri güvenilir bilemem ama googleda "iptv türk kanallari" diye aratirsan birsürü bulursun.

bunun disinda "samsung smart tv" ya da "android tv" de "smart iptv" uygulamasini yükleyip siptv.eu bu siteden 5euro karsiligi tek seferlik aktive ediyorsun. sonra tv kanallainin "m3u" formatinda linklerini "kendin bulup" uygulamaya yüklüyorsun ve izliyorsun.

bunun disinda android tv de "vlc player" yükleyip kanallarin yayin adreslerini bulup eklersen izleyebilirsin.

sanalpazar.com, gold grubunun. gold da iflas erteleme için gerekli mecralara başvurdu. durumlar sıkıntılı onlarda. kolay kolay bir yetkiliye ulaşamazsın.

yalnız değilsin: (bkz: #57848128)

Yani s***k o zaman.

arabaya giren hava polen filtresinden geçer. oradan takip edin. görünürde birşey yoksa polen filtresinin oralara metal bir yerlere yapışmış yağ türevi birşey olabilir. oraları silebilirsiniz.

bu da çözüm olmazsa profesyonel yardım lazım. motor temizliği yapan oto yıkamacılar genelde kaput içine hakim olur.

Kedi doğum yapmış olmasın? Mevsimi bu aralar.

polen filtresi ıslandığı zaman yapıyor bunu. soğandan ziyade ıslak bez gibi bir koku olabilir. polen filtresini değiştirebilirsin.

cam suyun antifrizli mi?

Evet antifrizli
Kediler daha yeni ciftlesmedi mi?
Polen filtresine bakayim bi

cam suyu ve polen filtresi. antifrizli kullanmayın. polen filtresini de parfumleyip taktırın.

exchange kullanmıyorsanız neden bu kadar yüksek mail alanına ihtiyacınız varki?

mailleri sunucuda mı tutuyorsunuz?

gmail veya yandex e taşıyın. yandex ücretsiz, gmail ücretli diye biliyorum.

kurum.yandex.com.tr
apps.google.com

Türkiye ya da Avrupa konumlu bir sunucu kiralamanızı öneririm.

abi webmail ile ugrasilmaz.
yandex mail ucretsiz oradan gidebilirsiniz.
ya da ucretli gmail.
kurumsal olarak kendi emailinizden yuruyebilirsiniz.

shutter sayısı

kendi sıralamam için
1- fiziksel kusuru var mı yok mu?
2- fiziksel kusur yoksa garantisi/faturası var mı yok mu? faturası yoksa töbe almam. çalıntı olabilir çünkü.
3- garantisi ve faturası da var, ürün ne kadar kullanılmış buna bakarım. fotoğraf makinesi için shutter sayısı, play station için kolların durumu, laptop için klavyedenin mouse pad'in durumu vs.
4- ilk 3 madde tamamsa alırım. biri bile eksik olursa almam.

Öncelikle faturalı olmalı tabi. Lakin insanımız kendini bildiği için 2. elden kaçar genelde. Bence teknolojide 2. ele yönelme.

Slr makine alacaktık bir arkadaşa. Shutter sayısıyla oynanıyormuş önlemler olsa da uğraşınca düşük gösterilebiliyormuş. Her şeyini inceledik ettik ekranındaki sorunu zor fark edip iade etmiştik. Satıcı farkında ama anlamaz belki diye kaktırıyor.

Özetle alt model alırım ama sıfır alırım. Otomobil dışında 2. el bir şey alacağımı düşünmüyorum bu ülkede.

bende daha once hiç 2. el bişi almadım zaten fiyatlarıda aman aman farklı değil, değmez gibi geliyor.

Sayfa geçişlerinde ara reklamlar var. Oralardan kazanıyorlar.

@teknikekip

bu reklamları kullanıcı görmüyor ama sanırım. değil mi?

Görüyor tabii hocam. REKLAMI ATLA diyerek gitmek istediğin sayfaya geçiyorsun. Bu arada amacına ulaşmış oluyor.

ee hiç reklam göstermeyen kısaltma servisleri var. ben mi görmüyorum yoksa?

mesela aşağıda ekşi sözlük linkini kısalttım. bunda reklam görüyor musunuz tıkladığınızda?

tinyurl.com

Bazı sayfalar istisna evet. Reklam yok fakat sayfalarında reklam var.

web sayfasi istatistiginden kazaniyor. sen her siteye girdiginde browser bilgisinden, işletim sistemi bilgisine, cookielerindeki son site ziyaretlerine kadar bir cok bilgiyi paylasiyorsun. bu arkadaslar da bu verileri satıyor. data mining gelecegin en karlı işi, sen de biliyorsun gerci bunlari.

O kalıpla rahat edemezsiniz, daha geniş bir koltuk tercih edin bence. Ben aynı boyda ve 80 kilo birisi olarak bu tarz ufak koltuklarda uzun süre oturamıyorum.

felç olursun sen o sandalyede. yüksek sırtlı bir şey al.

Ne kadar süre oturacağına bağlı. Benim boy 1,86, evde akşamdan akşama kullanıyordum koltuğu. kıçımın altına yumuşak bir yastık atmayınca rahat olmuyordu. Bir de İzmir sıcağında terletiyordu.

sırtlık kısmı 6 ay sonra geri yatar. kalkarken destek alayım derken kolçak çat eder elinde kalır. hiç bulaşma adam gibi bir şey al.

ben metro'dan sigma marka demir kolçaklı bi şey aldım çok memnunum. tavsiye ederim.

1 yıl sürer, sonunda tahliye edebilirsiniz. Tahliyeden sonra da adamın malı mülkü yoksa anca maaşına haciz konulabilir. Kira ve aidat bedellerini haciz yoluyla alırsınız ama eziyetli bir süreç. Geçmiş olsun.

Buradan ev sahiplerine sesleniyorum: Depozito alın ve kefil olarak eş yerine devlet memuru kefil tercih edin.

Geçmiş olsun kardeş.

adam elektrik su doğalgazı üzerine aldı mı eğer almadıysa onlar da bak sizden çıkar. bence sen de adamla uğraş git elektriğini kes doğalgaz sayacını söktür su sayacını söktür kimse yokken adam resmen evine oturmuş ya beş para vermeden çok sinir verici bir durum.

açıkcası evimi bir sene kitleyecek bir adam uyarılara rağmen ciddiye almıyorsa oldschool teknikler denenebilir. dövdürtür yine enayi yerine koymaya çalışırsa daha ileri giderdim. 1 sene kira gelirinden bir adamın gotunun keyfi yüzünden vazgeçmek kabul edilir birşey değil. kolay gelsin.

100 tl fazla alıcam diye düzenli kira ödediğim ve hiç bir sorun çıkarmadığım halde ev sahibi beni evden çıkartmıştı. yerime aldığı kiracı ilk ay ödeyip sonra aylarca kira ödememiş 1 yıl falan uğraşmış ancak çıkartmış evden. para da yalan olmuş tabi. Tesadüfen karşılaştığımızda anlatmıştı ve özür dilemişti. Demem o ki kefil falan hikaye önemli olan insandır. oturun konuşun zaten sözlerinden anlarsınız nasıl bi tip olduğunu. bir de şu memur kefil isteyin diyenlere de herkesin memur tanıdığı mı var ak?

@kurudu da

hacım ben de yılların kiracısıyım. Benden istediler, o nedenle diyorum. Ev sahibi o evi kolay almıyor, bakmak kiracının işi.

daha ay başlamadan kirayı peşin yatıran kiracıyım. bana böyle ev sahibi denk gelmez amk. elalemin kiracısı yarak gibi, bizim de ev sahibi.

Dövdürün

elektrik su sizin üzerinize mi? eğer öyleyse kapattırın. mecbur çıkacak evden.

1- mümkün. fakat alan kişi her şeyi kabul etmiş sayılır. www.turkhukuksitesi.com

@zxcv, icra takibi. bir gün belirlediler, ödemezseniz haciz gelecek dediler :(

avukatla anlaşmaya çalışın. taksit taksit ödeyeceğinizi söyleyin. anlaşmaya varmaları lazım.

tam bilmiyorum ama watermark diye arat bişeyler çıkar sanırım

camtasia yapıyordu o işi galiba.

avs video editor

ruble galiba
5 para etmez
yani 5 10 tl fln

Belarus Rublesi

belarus rublesi para etmez

tr.coinmill.com

22 kuruş :)

Ev sahibi çevreye zam geldi diyerek kafasına göre zam yapamaz. Sözleşme gereği yasal zammını yapar ki o da 50 lirayı geçmez şu anda.

Ev sahibi kontrat tarihinden 3 ay öncesinde yazılı olarak "geçerli bir sebep" belirterek sizin kontrat sonunda evden çıkmanızı isteyebilir. 3 aylık süre geçmiş, kontrat tarihi gelmişse kontrat otomatik olarak yasal zamla yenilenir.

Kısacası evde oturan kiracı 1 sene daha yasal zammını yaparak paşalar gibi oturabilir. Yasal hakkıdır.

www.yeniemlak.com


yasal arttırım neyse ona göre arttırıp(gerekirse kuruşu kuruşuna) yatırsın.

Yasal olarak %10 zam yapabilir. Bunu belirtip 950 olsun orta yolu bulalım gibi bir teklifte bulunabilir.

Yasal olarak %10 zam yapamaz! Bilip bilmeden yorum yapmayın arkadaşlar. İlgili yasayı okuyun.

Yasal zam oranı % 5,5 - 6'yı geçmez.

sözleşmede aksi belirtilmedikçe (tefe+üfe)/2 yapmalı.

yapamaz

Herkes her kafadan bir şey yazmış.

Sözleşmede ne yazarsa yazsın, 2013 yılından bugüne ev sahibi kiracısına ÜFE'den fazla zam yapamaz. Ocak 2016 ÜFE oranı %5,28 olduğuna göre kira 895 TL oluyor. Arkadaşın bu kirayı ödesin. Ev sahibi daha fazlasını istiyorsa ihtarname çeksin. En az en 6 en fazla da 10 yıl oturabilir. Yiyosa yasal yollardan olmayan hakkını arayabilir ev sahibi.

Terbiyesizliğin lüzumu yok. (Ev sahibine atarlandım şu an)

eskiden çevre daire fiyatlarına göre ev sahibi kirayı artırabiliyordu, yok mu artık o?

ben geçen sene 2-3 gün içinde 60 günlük ya da 90 günlük ispanya vizesini almıştım. çok uğraştırıcı değildi, hatta belgeleri kendim tamamlayıp formları teslim ettim. hatta fransa bi kaç sene önce çok uğraştırarak 15 günlük vizeyi zor vermişti. ispanya daha kolay bence. ama tabi son zamanlardaki olaylardan sonra nasıldır bilemiyorum.

Aldığın ülkeye giriş-çıkış yapacaksan Fransa mantıklı. Onun dışında Yunanistan'da kolay. Ama ileride sorun yaşamamak için giriş-çıkış gerekebilir.

değil ilk olatak vizeyi aldığın ülkeye girmen gerekir. ispanyadan al

italya en kolayi, bunu 3-5 gun once basvuru yaptigim vfs global ofisinde calisan kiz soyledi. en fazla 3 gune cikiyor dedi. iyi tatiller.

22 binde balata bitebilir. Ama her ses de balata bittiği anlamına gelmez. Bakmadan bir şey söylemek zor. Götürdüğün zaman balatayı söktüklerinde bak, bitmemiş balatayı değiştirmesinler boşuna.

kullandığın yere göre tozlanmıştır belki

istanbul trafiği işte.

El frenini çektiğinde oldugundan daha yukarıya cıkıyor mu?

Balatalardan ya da diskten geliyorsa normal olabilir. Yeni yeni yemeye başlamıştır. Yine de baktırmakta fayda var tabii. Siz bile lastiği sökmeden bakabilirsiniz balataya.

giggs, normal gibi ya.

Tecrübelerime dayanarak söylüyorum. Normal fren yapıyorsa balatalarda sorun yok gibi gozukuyor. Tabiki yınede goster ustaya.

frenlemesi normal. ince ses rahatsız ediyor işte. soğuktan falan mı acaba? ısınması lazım değim mi :D

disklere falan zarar vermeyelim de.

Kar gunu bızımkıde ses yapıyordu. Islık gıbı ses cıkıyodu. Normal

Soğuk havada ısınmadan yapılan frenler tamir tıkır seste duruyorsun Abs dir o. Isininca geçer.

kampanalarda sıkıntı olabilir.

sıfır bajaj al 15.000 tl.
veya zamanın varsa bi vosvos alıp adam edebilirsin.

ben olsam palio alırım. o paraya daha genç bir araba almış olursun çünkü. yoksa model yılı olarak 2000 hatta 95 altı bakman gerek. yedek parçası da ucuz, fena bir seçenek değil.

(bkz: ford ka)

la ne bajaj ı. motorsiklet lan bildiğin.

bulabilirsen ford escort.

+1 palio.

piyasası var.

5-6 bin liraya reno 5 al.
lada samara temiz bulursan al.
zorlarsan 2 kapılı 206 bulursun, bulursan yapıştır.

palio +1

broadway derim ben de.

Ford ka +1

ucuzdan pahalıya yazıyorum.

broadway, renault 19, palio, clio. bütçene göre.

Bataryayı çıkart 5 sn sonra tekrar tak. Açmayı dene.
Olmadı şarja tak öyle dene.
olmadı... telefoncuya git :)

hepsini denemiştim, o zaman sıra sahtekar telefoncularda :(

muhtemelen android göçmüştür.

Nazlı yardan kara haber var gibi görünüyor...

Geçen hafta aynısı başıma geldi. Şarj entegresi mi ne dedi. O yanıyormuş. Kronikmiş S3-S4 lerde. 50tl sıkışmış. Hemen yapılıyor.

Şarj aleti kaynaklı olabilir.

patlama riski bile var lipo pillerde şişmeden sonraki aşama patlama. yine tekrarlaması şarjdan kaynaklanmış olabilir orjinal şarj aletiyle birlikte tekrar pili değiştirin.

patlar falan demişsinniz klasik ekşici manyaklığına verip ciddiye almıyorum ama parmağı kaybetmeyelim lan tel mi kullanıyoz el bombası mı belli değil.

Git lithium explosion yaz birader ne sallaması adamlar haklı. Suya atınca havasız bırakınca bile yanan bir şey o sorun olmaz dediğin pil. Git değiştir o bataryayı. Ya da note 2 diyosun imkanın varsa telefonu at direk.

Adam gibi şarj aleti kullanın. Bu dediğim genele, özel değil. Eğer hep kaliteli adaptör kullandım diyorsan da cihazın şarj devresinde sorun olabilir.

tabii ki android için navigasyon...20..

hücresel veya wifi'ya ihtiyac duyan yardımlı agps cihazlarda içinizi görür. direk uyduya bağlanan cihazlarda, mevzu maddiyatsa bi iphone alıp jailbreakleyip piyasadaki en pahalı navigasyon uygulamasını bile ücretsiz edinebilirsin. sonra beğendiğin programı satın alıp ömür boyu kullanabilirsin :)

Aynı ikileme ben e düşmüştüm . Here maps yükle telefona. Ücretsiz ve mükemmel bir program. 1 senedir kullanıyorum

İstanbul-Ankara otobanında telefona yüklü Sygic navigasyon (paralı) programını kullanarak gittim. Telefonun çekmediği yerlerde navigasyon çalışmadı. Böyle bir dezavantajı mevcut. Navigasyon cihazının bunu yapacağını sanmıyorum.

Eğer kullanım şehir içinde olacaksa telefon işini görecektir.

Sygic kullanıyorum çevrim dışı çalıştığı için hiç bir problem yaşamadım bugüne kadar ankarada mobilya ile uğraşıyoruz o yüzden çok fazla kullanıyoruz.

3 yıldır sygic i dünyanın farklı ülkelerinde kullanıyorum. Haritaları indirdiğiniz sürece internet bağlantısı gerekmediğinden, değil telefonun çekmemesi, simcard ın takılı olmasına bile gerek yok.
Tünel gibi gps sinyalini kısa süreli kaybettiği yerlerde de oldukça iyi çalışıyor. Yalnız, konum bilgisini gps üzerinden almanız gerekiyor, telefon sinyali üzerinden lokasyon almak isterseniz sizi yanıltacaktır.
Ayrıca internet bağlantınız olduğu yerlerde hala yandex ve google daha iyi seçenek, sygic i trafik gibi çoğu özellğini sonradan satın almanız gerekiyor ve bunları kullanmak için de internet bağlantınızın olması. Ayrıca kullanıcı sayısı yeteri kadar fazla olmadığından google ve yandex kadar doğru trafik bilgisi veremiyor.

Eğer yurtdışına sık çıkıyorsanız, kesinlikle sygic gibi bir offline navigasyon programı satın alın, hem her zaman güncel olur, hem de haritaları yüklediğiniz sürece sizi hiç bir yerde yarı yolda bırakmaz. Kiralık araçların çoğu güncel olmayan navigasyonuna da tonla para ödemek zorunda kalmazsınız.

eger cok zorlayan, uzun süren vs. bir is degilse, buyuk emek harcamayacaksaniz ben yapar yollardim ya. eger kadincagiz gercekten dardaysa cok sevinir, ne guzellik yapmis olursunuz. degilse de siz yine guzellik yapmis olursunuz, günahi onun boynuna.

nijeryalı dolandırıcılar buralara kadar düşmüş derim.

Kim olduğunu araştırabilirseniz (mesela iyi bir arabaya binerken sosyal medyada resimleri olabilir) daha doğru karar verirsiniz.

Eğer ihtiyacı olan biriyse ben karşılarım tutarını.Heves etmek zordur.Tahmin ediyorum ki fiyatların çok yüksek olmadığını düşünüyorum ve bu kadar da kötü niyetli olacaklarına inanmıyorum.

"parası yok ama interneti var" diyen birisi gelmeden ben yorumumu yazayım.

doğruysa; gariban insan sevindirmek mükemmel bir duygudur. insanı rahatlatır.
yalansa; yine de "beni salak yerine koydu" diye düşünmeyin, sizin ne kadar iyiniyetli olduğunuzun göstergesi olur. her iki durumda da ben sizin yerinizde olsam yapardım. elimden geleni yapmaya çalışırdım daha doğrusu.

ya baya vakit alan bi iş onları tek tek yapmak, işte 20-30 taneyi yapmak tam bi günü alıyor ama üzüldüm yani bi yandan

ya heves etmiş ve lüks bir şey sonuçta insanların böyle şeylere para ayırması zor. yalan olduğunu sanmıyorum o yüzden.
5-10 tane yapıp gönderirdim.

çok çok büyük bi meblağ deilse, mesajdan bilgi verirsen ben de bi ucundan tutmaya çalışabilirim. insanları sorgulamaktan bıktım. diğer mevzulara girmek istemiyorum hiç.

ekmek süt degil diye dusunmeyin bence. asgari ucretli bir calisan ekmek sut alabiliyor kendine ama bu tip ufak seylerden bile kismak zorunda kaliyor, ancak heves edebiliyorlar. belki acliktan olmuyorlar ama insanin hayattaki tek istegi de aclik degil ki. ki 3 aylik cocugu var, kuvvetle muhtemel daha genc bir anne. kirmayin hevesini derim. en azindan numunelik falan 3-5 tane bile yollayabilirsiniz ne bileyim. ki kadin zaten bana ucretsiz yollayin da dememis. varsa elinizde kalmis, fazla, satmadiginiz falan onlari yollayin demis.

instagramda bunlardan çok var. sakın güvenmeyin.

10-15 tane yapıp küçük bir kutu yollardım herhalde ben çok sorgulamadan..

bence hiç gerek yok . ihtiyaç kategorisine girmeyen bir ürün gurubu bu .

valla gercek olabilir de, cogu yalan bunlarin. daha gecen sahit oldum mesajla anlatacaktim mobildeyim, yalan dolan cogu. nokta kadar menfaate iki buklum olan o kadar fazla insan var ki. anneniz emegiyle calisarak para kazanan bir insan, sizi de oyle yetistirdigi icin anlamaniz zor ama cok fazla var. eger zor durumda olduklarini teyit edebilirseniz yollayin tabi, edemezseniz bence yollamayin.

çocuğum aç, heves etti. hayatında hiç şeker yemedi dese bir nebze. ama bu bana göre lüks bir şey. ben göndermezdim.

Tabi ki hayir, duygularinizi manupile ediyor. Yazik emeginize.

Ben de yapar gönderirim. Para Vs istese sorgularim belki de böyle bir durumda muhtemelen heves edip alamayan genç bir anne. Bu tarz şeyleri de alamayınca normal zamanda yaptırmayı düşünmese bile insanın içinde kalır diye düşünüyorum. Belli ki parası da ekmek, süt almaya ancak yetiyor sizin tabirinizle.

10 15 tanesini göndermek sizin için sorun olmayacaksa yapın gönderin. Hem iyilik etmiş olursunuz.


Aksi durumunu düşünmüyorum, yalan söylüyorsa da günahı boynuna ama parası olan biri verir parasini bir sürü yaptırır böyle bir durumda diyorum. 10 tane için mesaj atmaz.

kadın elinizde kalanlardan yardımcı olur musunuz demiş. 10 tane yapın gönderin dememiş.

ne bileyim yüzde elli ihtimal var ama şöyle düşünmek lazım. diyelim ki bu durum gerçek, o iyilik sizi çok mutlu eder. ama diyelim ki yalan - önceki durumda sevindiğiniz kadar- çok da üzülüp pişman olmazsınız yardım ettim diye. iki duygunun arasındaki denge önemli.

gerçekten elinizde kalan ürün varsa yollayın. yoksa 5 tane yapın gönderin.

@baharatın dediği gibi uçuk rakamlar değilse yazın özelden yardımcı olalım.


bir de süt ekmek değil tabi. ama lüks de değil bence. vitrine koyacağı iki tane bebek şekerinin lüks olduğunu 3 aylık bebeği olan bi kadına anlatamazsınız.

Bir de insanlara karşı bu kadar katı olmayın lütfen. ( lafım size değil duyurunun altına yazanlara). Dogurmasaymis da heves etmeseymis de vs. demeye gerek yok. Bu mantıkla hiçbirimizin doğmamasi lazımdı sonuçta bizler de amerika'ya özel okullara gitmedik, ne bileyim bir elimiz yağda bir elimiz balda değildi. Standart/ standartin bir tik üstü çocuklar olarak yetiştik. Türkiye'nin büyük kısmı böyle. İnsanları cahil olarak yaftalamak kolay da insani duyguları bu kadar çabuk elden bırakmayı doğru bulmuyorum.

Güvenmeyin

kadını bulup çarmıha gerelim bence.

vignette1.wikia.nocookie.net

belki şey yapabilirsin. maaliyetini karşılar sadece siz mesela 10 tane 20 tane için işçilik almazsınız

ne demek ne yapardınız yaw?
yollardım birşeyler.
heves etmiş mail atmış işte.
3 aylık çocuk için heves ettiği ne gibi şeyler varsa yollamalı.

Her zaman urettiklerinizden değil,az sayida, daha az yorucu ve maliyeti düşük malzemelerle bir tasarım yapıp onlardan yollamayi tercih ederdim. Cam sakizi coban armagani.
Kimin ne yaşadığını bilemezsiniz. Doğruysa birini mutlu etmiş olacaksınız. Yalansa bunu asla bilemezsiniz. hatta bilmenize de gerek yok.
hatta hikayeyi unutun. Biri sizden bir sey istemiş. Bunu kendinizden fedakarlik ederek (ya da ne kadar fedakarlik ederek) yapar misiniz yapmaz misiniz? Sadece buna karar verin.

Gerisi detay.

Hiç tanımadığınız birisi için buna ayıracak bütçeniz yoksa yoktur zaten. Yapmayın. Ayıp da değil. Insan olanı paylaşır,olmayanı değil.
Çünkü belli ki siz bu işten iyi kazanıyor olsaydınız kadının isteğini bu kadar analiz etmeye gerek kalmadan yollardiniz 1 kutu, iyi kalplisiniz.

Bu yüzden detayları bir kenara birakin ( ihtiyacı varmış, doğruymuş yalanmış vb)

Soruyu sadelestirin ve cevabinizi öyle verin.

abi dolandırıcı olsa napıcak? 20 tane bebek şekeri tokatlayıp zengin mi olacak? gönderin gitsin, hatta birkaç arkadaşın dediği gibi maliyetini ve hesap numaranızı yazın ben de bir kısmını veya tamamını karşılarım. sevaptır.

ben göndermezdim. birincisi, zorunlu bir ihtiyaç değil.
ikincisi, yazım tarzından hoşlanmadım. tanıdık olmayan birinden bir şey istemek için fazlasıyla laubali geldi.
üçüncüsü, çocuğa faydası olacak bir şey olsa anlarım; ama dürüst olalım bu daha ziyade konu komşuya vermek, göstermek için olan bir şey.

Durumum el veriyorsa kesinlikle yardım ederdim. Belki kadın yalan söylüyor doğru değil söyledikleri ya da gerçekten doğru söylüyor. İkisi de benim için farketmezdi sonuç olarak ben onun yardıma ihtiyacı olduğunu düşünerek bir iyilik yapacağım ve bu beni manevi açıdan iyi hissettirecekse kesinlikle yaparım.

arkadaşlar bi yandan söylediğim gibi, bebek şekeri dediğimiz şeyler aslında bebek süsleri. 20-30 tanesini yapmak 1 tam gün sürüyor ve annem cidden yoğun. geçimini sağlamaktan fazla bişi de kazanmıyor, kenarıya falan artabilen bir şeyler olsa zaten sorgulamaz direkt göndertirdim.

ama vicdan da yaptım, gönderesim de var. mailinden falan arattım bir sonuç çıkmadı kadını. 2-3 tane bir şey olsa gönderebiliriz aslında, en azından böyle yapalım bari. hem bizim vicdanımız rahatlamış olur, hem de eğer gerçekse bebeğe ilerisi için anı olarak kalır.

bence bu lüksün dilenciliği.
çocuğu için bir şey istemiyor. bebek şekeri lüks bir şey. heves ettiği şeyi 200 gram şeker biraz bezle falan kendi de yapabilir.
ben 10 tane şeker vereceğime 10 şeker parasıyla 3 yaşında çocuk kıyafeti gönderiridim. anne kendi lükslerini karşılamasındansa, özenmemeyi öğernmeli.

istediği temel ihtiyaç olsaydı fikrim tam tersi olurdu.

neden o kadar istiyorsa kendi ogrenmiyor?

Maliyeti daha az olan malzemelerden, daha az zaman alacak şekilde 5-10 tane yapıp gönderirdim. Doğru ya da yanlış, ben kendimi iyi hissedeyim o yeter.

aklıma direkt bu geldi: www.youtube.com

bu kadar bikbikliyorsa kesin bi bokluk vardır deyip güvenmezdim.

o şekerler nasıl yapılır bilmiyorum da yapımı basit bir şeyse sadece malzemeleri gönderirdim. mail ile veya telefon ile nasıl yapıldığını basitçe anlatır kendisinin de emek vermesini sağlardım. hem iyilik yapmış olurdum hem de zamandan tasarruf ederdim.

insanlara güvenmek güzeldir. yaşadığınız şehir aynı ise güvendiğim bir arkadaşımla beraber götürüp elden de teslim edebilir, minik bebeklerini de azcık severdim.

Merhabalar. Ücret ne kadar acaba? Ben size ibandan atayım miltarı sizde yollayın. 10 tane bebek iekeri yüzünden dolandırılacaksam bebek şekerleri yüzünden olsun en azından.

sanal dilenciler bile türemiş vay be. ben kesinlikle göndermezdim. zaruri ihtiyaç değil, heves eden çocuk değil annesi, hadi çocuk olsa belki bi ihtimal gönderilir. ayrıca bilgisayarı ve interneti olan bir fakir. baya soru işareti oluştu kafamda ve zaten dilencilerden nefret ederim. hayatta göndermezdim.

bana da samimi gelmedi. gönderme.

Ücret ne kadar acaba? Ben size ibandan atayım miltarı sizde yollayın. 10 tane bebek iekeri

20 etti

göndermezdim. bebek şekeri nasıl bir ihtiyaç onu anlayamadım ben. durumu yok ama baby shower mı yapacak acaba? benim cahilliğim de olabilir ama kadının isteğini hiç anlamadım.

ben olsam çok sorgulamaz yollardım, yalansa günahı kendi boynuna diyerek. bu bebek şekeri, kapı süs vs olayı öyle bir hal aldı ki, hiç ilgisi olmayan insan bile içten içe heveslenebiliyor. önceden hiçbir şekilde bu organizasyonlara girmek istemeyen ve saçma bulan arkadaşlarım bile sonradan heves edip yaptırdılar ya da oturup kendileri yaptılar o yüzden doğru olabilir gerçekten. insanlar nereye baksa artık partilerle, şekerlerle vs kutlamalar yapan annelerin fotoğraflarını görüyorlar, ister istemez özenme durumu oluyordur.

kısacası yollayın gitsin bence de... tutup da 50 tane yollamayacaksınız nasılsa, size çok bir külfeti olacağını sanmıyorum. yollamasanız da yanlış değil sonuçta öyle bir zorunluluğunuz yok.

hocam dilenciliğin büyüğü küçüğü yok. herkes duyar kasıp "ben göndereyim parasını" demiş. pahalı bir şey değil. 2012 yılında ulus'taki sulu han'da tanesi 90 kuruştan 100 tane yaptırdım. en ucuz oradaydı. bugün de olsun olsun 2 lira olsun anasını satayım. 10 tanesi 20 lira yapar. maddi durumu çok iyi olmayan bir kişi de hevesi için 20 lira verebilir sanıyorum, zorunlu olmayan, sadece özenilmiş bir şey için 20 lira veremiyorsa ben de olsam göndermezdim. "ben vereyim parasını" meselesi değil, ihtiyaç olur ben de veririm parasını ama hem özenip hem de 20 lira veremeyip ücretsiz istemek de neymiş?

benim de zorunlu ihtiyaçlarıma 400 lira verebilecek maddi durumum var. bir de ikinci elcinin vitrininde aylardır duran ve çok özendiğim canon a-1 fotoğraf makinesi var. ben de ona çok özeniyorum, vitrinine bakıp bakıp yutkunuyorum, var mı parasını yollayabilecek arkadaş, alalım onu bana? ya da o kadar özeniyorsam paramı biriktirip kendim alırım, ama demek ki zorunlu ihtiyaçlarım ağır basıyor ki aylardır ona para ayırıp almayı düşünmüyorum. zihniyet meselesi. gidip dükkancıya abi be çok özendim aylardır duruyor burda, şunu bana versene he maddi durum falan niye demiyorum peki?

gerek yok.
takı yapıyorum benimle o kadar pazarlık yapan insan oluyor ki artık hık geldi. çok sıkıldım emek sonuçta bunların hepsi. ayrıca eminim o şekerlerin maliyeti aşırı çok değil bir kaç süs tül şeker alıp kendi yapabilir. annenizin emeğine yazık.

Ben güvenmezdim. Belki de herkesten 5-10 toplayıp kendisi satıyordur.

Bir de şu var; bu bir zarf olabilir mi? Mesela, (dile getirmese de) annenden ücretsiz ya da indirimli bebek şekeri isteyen/bekleyen bir tanıdığınız. Annenin tavrından memnun olmadıysa denemek için yapmış olabilir mi? Ortamlarda "bana güzellik yapmadı, elaleme yaptı" gibilerinden anlatmak için.

arkadaşımın bebek malzemeleri dükkanı vardı, yanında çok oturdum. aynı size mail atan kadın gibi geliyorlardi ara sıra. bizim arkadaş zaten piyasaya göre uygun yapardı, bir de millet hamile ajitasyonu yapip ustune indirim filan isteyince resti çekerdi, temel ihtiyaç olmadığından dem vurup. bir de kadının dili hoşuma gitmedi benim de. Fuzuli bir sey için bu kadar söylenmez.

Üye girişi yapın. Ardından numune talep sayfasına girip istekte bulunun. www.temizmama.com

royal canin fit32 yiyen kedime geçen ay aldım bu mamadan, ama light olanından. tadını sevdi. koku her zamanki gibi. royal canin'e oranla çok ucuz ama herkes bunu sokaktaki kediler için alıyor diye de okudum. tahıl içermeyen mamalara yönelmeyi düşünüyorum tekrar.

zamanında kedim için almayı düşünüyordum sözlükte olumsuz yorumlar yüzünden vazgeçmiştim, bi bakın derim

sorunuz alayım mı, almayayım mı sorusu değil, ama yazmadan edemedim.

kedinizi böbrek hastası yaparsınız, ömrünü kısaltırsınız.
micho ya da bunun gibi mamaları sokak hayvanlarına veriyoruz, çünkü aroması çok fazla ve bu yüzden her kedi yiyor.
ama besleyicilik oranı az.
bir de tabii fiyatının uygun olması, hayvanların soğukta tok ve sıcak kalmaları vs gibi etkenler de var.

yani kuru mamanın en kalitelisi bile zaten kedilere uzun vadede zararlı, ama en azından nispeten iyi kalite olanını tercih edin.
şimdi mama parasından ettiğiniz tasarruf, veteriner ücretleriyle kat kat çıkar, hasta edersiniz.

zaten bir hafta sonra tüyünün kalitesi bozulur, oradan bile anlarsınız.

sevmeme şansı yok bayılıyorlar tadına, koku da yok, ama tahıllı mama kedilerin doğasına aykırı.

6 ) Sandviç tokalaşma: Kişi bir eliyle tokalaşırken diğer eliyle de karşı tarafın elinin üstünü kapatır yani karşı tarafın elini iki eli arasına alarak tokalaşır. Samimiyet belirten bir tokalaşma şeklidir. Tam bir siyasetçi tokalaşmasıdır ve özellikle politikacılar tarafından kullanılmaktadır. Bu tokalaşma şeklinde bazen karşı taraf kolunuzu veya omzunu da tutabilir yani bir eliyle sizin elinizle tokalaşırken diğer eliyle de sizin dirseğinizi veya omzunu tutar ve böylece size üstünlük sağlar. Eğer karşındaki kişinin üstünlüğünü kabul etmiyorsan onun bu üstünlük gösterisine karşılık olarak senin de onun tutuğu yerin daha yukarısından( karşındaki kişi senin dirseğinden tut duysa eğer sende onun omuz undan tutabilirsin) tutman ve senin üstünlüğünü kabul etmiyorum mesajını vermen gerekmektedir. Böylelikle karşı tarafın üstünlüğünü kabul etmediğini belirtebilirsiniz.

kaynak:
www.bilgiustam.com

Tek elle tokalaşma biraz daha resmi oluyor.
Arada bende kullanıyorum çok sevdiğim bir arkadaşım ya da samimi hissettiğim birisi olunca o şekilde tokalaştığım oluyor.
Dini bir anlamı var mı bilmiyorum. Benim için sadece samimiyet içeriyor.

ben sevdiğim arkadaşlarımla öyle tokalaşırım.

Hasan celal güzel öpmesinin bir alti samimiyet oluyor. www.youtube.com

badem tokalasmasi diye de tabir edlir...

Dini bir anlamı vardır, mukabelelerde her iki taraf da iki elle birbirinin elini tutar (tokalaşma diyemeyeceğim) salavat getirir ve yüze sürer.

Ama bir taraf tek el uzatmışsa:
1) Samimiyet belirtir
2) İşte bunlar hep NLP; bkz. trajikomik+1

sünnettir

yok

biraz ayrinti için :
social.technet.microsoft.com

Yolu var, sisteme bağlı. Bu paylaşım alanı bir sunucu üzerindeyse ve bu sunucuda da bununla ilgili bir kayıt tutuluyorsa bulunur. Windows için örnek:

sogeeky.blogspot.com

Sistemi yöneten kişinin bunu incelemesi gerekiyor.

Şuradan bakınız: www1.ptt.gov.tr

rahat

14'te olsanız bile yetişirsiniz diye düşünüyorum.

yurtdışıysa destinasyon, sistem 1 saat evvelinden kapanır. aklınızda bulunsun. yurtiçiyse rahat yetişirsiniz.

amsterdam-istanbul

Çok sıkıntılı görünüyor.
Yurtdışı 45 dk kala kapatıyor kontuarı çünkü.

yetiştik, rötar yemiş zaten herkese teşekkürler :)

iptv vs uğraştırabilir. babamlara en son hiremco marka receiver aldım. hem yerli hem canavar gibi: www.hepsiburada.com

Iptv iyidir ama hızlı bir internet gerektirir. 25 mbps, 50-100 mbps hızlı internet var, evet ama AKN diye bir bok var onuda dikkate alın. AKN sonrası hız düşüyor ve interneti sömürür Iptv.

hocam saatte ne kadar gider akn'den? gerekirse kota alırım digiturk'e para vereceğime. ama yasal mı değil mi, cortlar mı gibi sorular kafamı karıştırıyor.

tv uygunsa android tv box lara da bakmanizi oneririm.

Şurayı oku bir fikir verir. Bunun gibi bir çok yazı var, google dan aratırsın.
www.turkeyforum.com en sondaki yazılan gerçeğe daha yakın sanırım.

90 liralık olanını hastanede kullanıyorlar. sıkıntı yok.
diğerinde ekstradan sıkı bağlamadın, ölçüm yaparken hareket ettin gibi uyarılar veriyor.

ben geçenlerde anneme 105 liralık olanı aldım. memnun.

www.hepsiburada.com

90 liralik olani yeterli. gerek yok digerine. manseti kola uysun ve Dogru olcsun yeter.

soruya ek olucam ben de bakiyorum da. bazi modellerde duzensiz nabiz algilama diyor, bu ozellik ise yarar mi aritmi durumlarini yakalamak icin? yoksa cok saglikli degildir gerek yok mu dersiniz?

işe yaramaz hocam.

Windows 10'da çalışıyor. Combo tarama programı ayrıca.

emin misiniz? indirip çalıştırdığında desteklemediği uyarısını verip kapanıyor. nasıl çalıştırılıyor onu sorayım o zaman?

İndirip çalıştırmadan önce açık olan koruma programlarını kapatın uyarısı verebilir. Açık olan korumalar programı engelleyebilir.

Yok siz başka bir şey ile karıştırıyorsunuz. Kendi sitesinde de desteklenmediği belirtilmiş. forumlarda falan da aynı terane. Ayrıca dediğinizi biliyorum, diğer işletim sistemlerinde çalıştırıldığında açık olan bazı programların kapatılmasını istiyordu. Windows 10'da çalışmadığı kesin bilgi.

Zoek ve FRST diye alternatiflerinden bahsetmişler forumlarda. Bunlar nasıldır bilgisi olan var mı?

www.emsisoft.com

download.bleepingcomputer.com

www.bleepingcomputer.com

kullanmadım henüz ama ben de alternatif ararken bleeping forumlarında bulmuştum bunları.

Alsancak'ta IZBAN'a bineceksiniz. Doğruda Aliağa.

eger alsancakta inersen eğer hemen yan tarafta izban istasyonuna geç aliağa yazan izbana bin aliağa son durak indiğin gibi şehiriçi dolmuşlar bergama belediye otobüsü filan karşında

teşekkür ederim arkadaşlar.

Basmane'de inme ihtimaline karşı:
Metroya evka 3 yönünde biniyosun. Halkapınarda iniyosun. Ordan izban.

www.adresgezgini.com

neden firma gereksinimi duyuluyor? kendiniz yapamıyor musunuz? avantajı nedir bir firma ile çalışmanın?

bilmediğim için soruyorum.

@no christ, facebook reklamları için çok geçerli değil belki ama google reklamları konusunda uzmanlık şart. biz acemi acemi yaparız, ancak inanılmaz fazla değişkenleri olan, sürekli ilgilenilmesi gereken bir yer google reklamları.

emin ol sen bile yaparsın o kadar basit bu işler.
reklamların yer alacağı alan, yer aldığı alana göre vereceği kalite, rakiplerin reklam verirken nerede ve reklam veren rakiplerin durumu ne vs bunları bilmen yeterli. çok alengirli değil. hadi seo olsa neyse. adamın parasıyla reklam vermiş. arama motorunda eminim bir tık ilerleme yok seo babında. bir de hava basıyorlar.

ancak benim bunları bilecek vaktim yok ne yazık ki, sürekli birilerinin bununla ilgilenmesi gerekiyor.

Aynen. Sidiğinin leş kokusu burnuma gelecek diye doğruca sifonu çekerim.

Count me in!
Yeaaa onunkinden sıçrar falan..

Neyse iğrençlik yapmiyim, herşey mümkün, önce sifonu çekerim ortalık minimum derecede bir temizlenir sonra işimi görürüm..

olması gerekendir

Sıçrarsa hastalık bulaşık diye sifonu çekerim çok net :)

sidikli yere bende isemem ya önce basarım sifonu sonra işerim.

adres ve detay alayım

Note 3 telefonda sağ tuşta kırp seçeneģi var. Belki telefona atarak yapabilirsiniz. Muhtelen androidlerde standart özellik

any video converter ile yapabilirsin. küçük, bedava ve türkçe.

ne tarz seversin bilmiyorum ama b!p kanalına bakabilirsin: www.youtube.com

deezer?

www.youtube.com

playlistlerin içinde yaklaşık 10 tane kadar türkçe müzik var, 60-70lerden. bence seversin.

www.youtube.com barış manço - nick the chopper

www.youtube.com
www.youtube.com
grup hardal ikisi de.

ofiste çalışırken ben radyo dinliyorum genelde. lounge.fm ve voyage. çok kafa da karıştırmıyor güzel oluyor.

www.radyoa.anadolu.edu.tr

aslında tercihim yabancı müzik. yerli piyasa zaten kısır, çok keşfedilmeyi bekleyen bişey de yok gibi (olanları da kolay keşfediyorum genelde) :)

yabancı olarak da bayağı geniş yelpazem var diyebiliriz. elektronik, indie, jazz, alternative gibi şeyler dinliyorum. hepsinin de alt kolları var haliyle ve bazen spesifik bir alt kolda takılmayı seviyorum. bunun gibi şeyler yapmaya imkan versin bana mesela. istediğim tarza ait yeni çıkan müzikleri listelesin, sondan başa doğru dinleyebileyim. sonra listeme favorilediğim şarkıları atabileyim, sonra favori listemi de istediğim gibi filtreleyebileyim, ekleme tarihine, tarzına, çıkış tarihine göre vs vs.


edit: deezer, 8tracks, myspace, pandora vs de kapalı :(

İTÜ rock radyoyu dinlesene, çok güzel. Ben çok güzel parçalar/sanatçılar keşfediyorum. Sadece internet yayınları var.

tapinradio

tunein.com

Kullanıcı açıp yapabilirsin. Her iş için başka bir kullanıcı. Dolayısıyla başka bir masaüstü olacak.

böyle durumlarda "eski masaüstü" adında bir klasör açıp tamamını oraya atmak ve temizlemek en mantıklısı. ama orijinal dosyadan kastınızı anlamadım.

dexpot.de

butungazeteler

hepsinioku.com

guncelhaberler.
gunlukgazete
gunlukgazeteler
gazeteindeksi
gazetelerim
mansetten
mansethaber
tummansetler
guncelmanset
gazetekupuru
seningazeten
benimgazetem
gunungazetesi
gazetebasliklari
gazeteveotesi
gazetelinklerim
gazetele
gazetelevizyon (belki tv ye de geçiş yaparsın)
gununhaberleri
gununbasliklari
gazetelerden
siiregazete

Nerede? İzmir'de 1.000-2.000 arası alıyorlar. Yeni başlayan muhabirler asgari ücrete talim.

2-2,5 arası alıyorlar.

ulusal mecralar harici asgari.

ulusallar ise sabit maaş ödemez şartlara göre değişkendir. kurumlar arası farkı bırak aynı çatı altında bile asgari ile 6 bin arası alanlar bulunur.

Hayır

nö

öyle bir şey yok. takip edip konu dışı olanları silersiniz ancak.

- güneş gözlüğü
- video süresi

+ anlatım çok iyi.
+ ürün videoları

havliyorsa isirmaz derler genelde.
kopek hep ayni yerdeyse kamera kurup takip etseniz keske. hareket oldugunda kayit yapan kameralardan. belki guvendigi biri kotu davrandi ve kafasi karisti.

Sizi sahiplenmis olabilir. Diğerlerini tehdit olarak görüp havliyordur. Hem de size iyi görünüyor bu arada.

bence içgüdüsel olarak sizleri ve sokağı koruyor. siz yemek verdikçe o da karşılığını yerine getiriyor.

köpeğimi gezdirmeye çıktığım zaman bizimle gezmeye gelen sokağımızın köpeği, onu besleyen başka bir komşunun yanında aslan kesilerek bize havlıyor ve diş gösteriyor.

bence bu nedenle.

alan koruması yapıyordur. kaldığı yerden insanları uzak tutmak için havlıyordur. yerinde tehlike olarak gördüğü biri rahatsız ettiyse tedirginliğinden dolayı herkese havlıyordur. sabah erken saatte sokakları temizleyen görevlinin uzun süpürgeyle yattığı yerin yakınını temizlemeye çalışması bile buna sebep olabilir.

Kisirlastirilsa bu huylari torpulenebilir belki. Erkek kopekler bu yaslarda biraz atarli ergen olabiliyorlar.

şirket üzerinden schengen'e başvurun bence.

sevgiliyi karıştırırsanız 1-2 hafta bile verebilirler. benim arkadaş yunanistan'a davetiye ile gitti, 3 hafta vize verdiler.

yalnız kafamı kurcalayan şu; daha önce öğrenciyken aile şirketi'nde danışman olarak (serbest çalışan) göstererek amerika'ya 10 yıl almıştım.

ve fakat şu an mezunum. daha bir boştayım. yine danışman yapıp para gösterebilirim ancak mezuniyet statüm yüzünden red yemekten korkar oldum :)

ben şirket çalışanı olarak yunanistan'a ilk önce 3 aylık, sonra 6-12 ay şeklinde vizeler aldım. sigortalı bir çalışansan bu yolu denemeni öneririm.

dediğim gibi arkadaş yunan vatandaşı hatun (devlet memuru) tarafından davet edildi. verilen vize gidiş-dönüş süresi kadar oldu.

tabii ki burada seçim sizin. yönlendirmek istemem ve mesuliyet kabul etmem :)

sigortalı değilim işte. sıkıntı :) davetiye evet malesef kısa oluyor. benim uzun uzun almam lazım, bıktım vize masraflarından.

sigortalı çalışan değilseniz vizeyi nasıl aldınız? eğer serbest çalışan gibi gözükebilirseniz turist vizesi başvurusunda belirtin uzun süreli istiyorum diye, geçmişte çok giriş çıkışınız olduğu için verme ihtimalleri yüksek.
kız arkadaşı katarsanız bence de kısa verirler :)

valla aldım amcamla beraber gitmiştim, o da şirkette çalışmıyordu emekli olmuştu. ama bir sürü çin vizesi vardı.

yunandan bir yıllık alamayacaksın muhtemelen. üç veya altı ay verecek. davetiyeyle başvuranlar tecrübelerini paylaşmış yine de istatistiği yok bu işin. sigortalı çalışan olarak başvurmak avantajlıdır her zaman.

düzelttirmeden sat. pazarlık unsuru olsun bu durum.

ben duzelttirmeden satmistim. adam ufak bir hasari kafasinda buyutup kim bilir basina ne geldi diye dusunur, almaktan vazgecer. ya da fiyati kirar. diger turlu ufak ezikler ikinci el arabada kabul edilebilir. sonucta kaporta degisimi ve boyanin etkisi ufak eziklikten daha fazla olacak.

olağan şekli ile sat insanlar da güven kalmadı dediğin gibi tavan ve kaput kar düşmesi dediler fakat dikkatli inceleyince takla attığı ortaya cıkmıstı o yuzden yaptırma ınsanlara guven verırsın

eksisozluk.com

son madde :d

kamyonet geri geri gelirken eski aracımın kaputunda bariz bir ezilme yapmıştı. ben dokunmadan o haliyle sattım. indirim bile söz konusu olmadı.

bi de boyasiz gocuk duzeltme yapan yerler var. benim facebookta cikiyor hep. fena haldeki seyleri yeni gibi yapiyolar. onlari bi arastirin derim. o olmazsa islem yaptirmadan satiliga cikarsaniz daha iyi olur.

Boyasız göçük düzeltme işlemi yapan yerler mevcut, küçük rakamları işi kurtarabilirsiniz.

size tavsiyem farklı açılardan sorunlu bölgelerin resmini çekin. satış sırasında ekspere gittiğinizde bölgede boya olmadığını veya değişim olmadığını görecektir.

çok güçlü vantuzla çekiyorlar o göçükleri, kimsenin ruhu duymadan. hem ucuz da bu işlem.

Biz bunun icin bir uygulama gelistirdik:

(bkz: timeset)

neden bahsediyosunuz ogrenmek istiyoruz?

merhaba. bence cevabı burada tr-tr.facebook.com

hangi şehirde olduğunu söylemezsen, monitöre ekmek banmaktan öteye gidemezsin.

Kastamonu taraflarında meşhurdur bu iş. Bir de İzmir'de Çoban Kuzu Çevirme var ki enfestir tadı.

Bir de olayı [email protected] adresine iletin.

HGS cezaları sistem üzerinden görünmüyor bazen. Ben de cezayı yediğimde tebligat gelmişti ama ödemek istediğimde sistemde ceza görünmüyordu.

Peki HGS üyeliğimi nasıl iptal edeceğim? Ayrıca e-devlette neden adıma kayıtlı HGS görünmüyor hala bendeyse?

Hgs postaneden alındıysa gidilip orada iptal edilecek. Ben bankadan almıştım motorumu sattım ki satalı 4 ay falan oldu. Geçişte gözükmüyordu. Ama hgs yi yapıştırmıyorum ben sonuç olarak hgs takılı olmadan geçsen bile plakadan görüp düşüyor. Neyse aradım bankayı iptal edildi.

Hgs hala üzerine olduğu için hgs de ceza görünüyor. Edevlette görmeme sebebi ise o aracın senin üzerine olmamasıdır.

Sonuç hgs senin adına. Ödeyecek olan sensin. İptal ettirmediğinden dolayı suç sende görünür.

döküm tavayı iyice ısıtarak yağsız yapabilirsin.
fırında yağlı pişirme kağıdı ile yapabilirsin
sıcak su ile poşe yapabilirsin
fırında haşhaş kaplı yapabilirsin

vs

en güzel fırında oluyor bu, yağlı fırın kağıdının üzerine balığı koyuyorsunuz, biraz zeytinyağı çok değil, üzerine tuz karabiber koyuyorsunuz. etrafına ikiye ya da dörde kesilmiş soğan domates falan koyabilirsiniz isterseniz, istediğiniz başka sebzelerden ufak ufak doğrayıp koyabilirsiniz hatta mesela kabaktır patatestir, ama hiç biri şart değil. 200 derecede 25-30 dakikada baya olmuş olur.

şuraya da bakabilirsiniz daha yaratıcı bir şeyler için norvecdenizurunleri.com

somontarifi.com

Dün akşam yaptık valla enfes.
döküm tavayı ısıtıyorsun.
balığı tuz ve karabiber ile çeşnilendiriyorsun.
ısınmış tavaya atıyorsun. 3-4 dakika bir yanı, 3-4 dakika diğer yanı olmak üzere pişiriyorsun.
ay bayılajaam.
yanına da güzel bir yeşil salata yapıyorsun.
patates haşla birde öncesinde. yanında nasılsa çok güzel gidiyor.

ben bunu her hafta fırında yapıyorum. öncesinde bir saat marine ediyorum, o da şöyle:

genişçe bir kaba yarım limonun soyu, yarım portakal suyunu sıkıyorum. içerisine 2 yemek kaşığı sızma zeytinyağı, ince kıyılmış az biraz maydonoz ve dereotu, bir yemek kaşığı bal, bir tatlı kaşığı hardal, bolca çekilmiş karabiber ve deniz tuzu ekleyorum. somona bu karışımı yediyorum bol bol. bir saat oda sıcaklığında bu şekilde beklettiğim somonu, yağlı kağıt yardımıyla 200 dereceye ayarladığım fırında 25 dakika pişiriyorum.

yerken gözlerime yaşlar doluyor lezzetten mütevellit.

tarifleri gorunce kendimden utandim :) hakkini veremiyormusum. ben yesil salata yapiyorum. somon'u da teflon tavada yagsiz bir sekilde pisiriyorum. bazlamayla cok iyi gidiyor.

dereotu sarımsak limon suyunu rondoda cekiyorum. fırın torbasına balıklarla birlikte atıyorum. hatta torbaya kup dogranmıs patatesleri de atıyorum. 1 saat kadar fırında pişiriyorum. super.

Silme duyuruyu lutfen tarifler super, takipteyim :))

meğer hepimiz sürekli somon yiyormuşuz. ben de bizdeki tarif süper sanıyordum, diğerlerini de deneyelim.
bi de somon çiftliği mi kursak türkiye'de ne yapsak? bu işin ucu açık gibi (:

@mermize'nin tarifi beni benden aldı. denemem lazım. teşekkürler.

Çocuklar ölmesin dersen de terör örgütü propagandası oluyor.
Manyağız komple.

hee canım hee.

sözde bildiride bir kere "pkk" "terör" geçiyor mu? ona bakalım.

neyi söylediğin kadar nasıl söylediğin de önemli bence. sadece devlete suç atılıyor bildiride, pkk namına geçen bir şey yok.

teröre karşı çıktılar bildiride. ama akp'yi desteklemediler. yani hükümetin politikalarının yanında durmadılar diye bu yüklenme..

anlamadım, koskoca akademisyenler pkk'yı mı muhatap alsın? akademisyenler ve barış isteyen herkes devleti muhatap alacak. pkk adı üzerinde bir terör örgütü ve erdeme ihtiyaç duymaz. ama devlet öyle değil. devletin yurttaşlar için belirli görev ve yükümlülükleri var.

barış çağrısını ve barışı getirebilecek güç de devlettedir (iktidarı kastetmiyorum). tüm bu çağrıların muhatabı ve hedefinin devlet olmasında şoka uğrayacak veya hee hee diye geçiştirilecek bir şey yok.

kaldı ki pkk adı geçmemesi bu işin arka planında bir propaganda malzemesi olmamasını da sağlıyor. akademisyenlerin pkk'ya çağrısı, sanatçılardan pkk'ya bildiri falan filan diye çıkan haberler sadece pkk'nın politik düzeyde ne kadar ciddiye alındığını gösterir ve alt metinde pkk kendisini bir bk zanneder. işe bir de bu tarafından bakın.

tarafsız olmak isteniyorsa hem devletin hem de pkk nın yaptıklarından bahsedilmeliydi.

açıklamayı okuyan; pkk'nın pasif direnişe geçtiğini ya da kendini savunmak için çırpındığını sanıyor.

ayrıca 30 yıllık pkk eylemlerinde bu akademisyenler hiçbir zaman pkk eylemlerinin durması için çağrıda bulunmadı.

devlet deli mi ki kendi kendine çatışsın? bugün bebeleri, kendi vatandaşını bombayla havaya uçuran devlet mi? devleti muhatap olarak alıyorsa hem eleştirecek hem de destek olacak. yakalanan terörist ifadesinde adres göstererek evden dışarı çıkmalarına izin vermedikleri yaşlı çiftin kurtulmasını sağladı. onları oradan sırtında taşıyan bu devletin polisiydi, askeriydi.

şu arkadaş çok güzel özetlemiş: (bkz: #57713825)

@uuth evet muhatap alacaklar. koskoca devlet muhatap aldı da onlar mı almayacak? laf ebeliği yapmayın.

Bildiri: www.diken.com.tr

Bu bildiride Türkiye İçin Akademisyenler'den: turkiyeicinakademisyenler.com

@kupigometa bunun laf ebeliğiyle ne alakası var? hayır elbette almayacaklar. devlet muhatap alır, akademisyenlerin devlet gibi karşısına terör örgütünü alıp konuşacak hali yok. bu sadece terör örgütünü kendi içerisinde yüceltir. terör örgütünün tek bir zerresi samimi olsa politik kanadını tüm bu süreçte ayaklar altına aldırmazdı.

ya arkadaş pkk çarşıda gezen askerin kafasına sıkıp öldürdüğünde (hem de hamile eşinin yanında) hükümet tepki bile vermemişti. bunu hatırlıyor musunuz? niye? çünkü iyi kötü işleyen bir süreç vardı. e şimdi süreç bitti, malum. hükümet tam bir savaş politikası izlemeye başladı. o gün barışsever olan ak gençler bugün faşolaşmaya başladılar.

omurga diyorum başka bir şey demiyorum. barış her zaman lazım. sadece siyaseten işimize geldiği zaman değil. pkk insan öldürüyorsa her ölüme karşı çıktığımız gibi ona da karşı çıkarız. ancak bunu yaparken ille de hükümetin yanında yer almamız gerekmez.

çünkü bu hükümetin dünü ve yarınının ne olduğu belli değil. rüzgara göre ayarlıyor yelkenleri. biraz da başkanlık sistemine göre.

demokrasi, barış

bir de orwell'in newspeak'i.

bacak açan aşüfteye gelen çok olur. tapınmayı kessek artık. koskoca cumhurbaşkanı ve koskoca akademisyen aynı aklın diline gelen ifadeler.

ne olmuş yani? adam mı olunuyor öylelikle?


barış istiyoruz savaş çıkaralım, barış istiyoruz "esed"i indirelim, barış istiyoruz savaş çıkararak veya anayasa çiğneyerek hatta uygun anayasa düzenleyerek ülkeleri bölelim, barış istiyoruz demokrasi getirelim arap ülkelerine öyle ki dün laik olan bugün şeriatla yönetilsin...

barışın tanımını bu adamlar mı yaptı nedir? sizin tekelinizde mi abi bu kelime?


bu bence ortalığı ajite etmek için sorulmuş bir soru ama ciddi cevaplar almış. o zaman benim cevabım da bu.

Devleti elestirebilirsin, sevmeyebilirsin. hatta bu sonuca gelinmesinde plansiz, esirikli halleriyle en buyuk payın devlette oldugunu dusunebilirsin. Ama bildiriyi dikkatli okursan, insanlarin evlerini bombalayan, kafalarina sıkan pkk degil de sadece devletmis gibi gosteriliyor.

Pkk lafi gecmesine gerek yok illa. Ama olay o kadar tek yonlu yazilmis ki bu olayin karsi tarafi yok sanki.

Kaçırdığın şeyler toplumsal histeriyle toplumsal şizofreni sebebiyle yaratılan straw man fallacies.

Yani toplum içindeki insanlar, o kadar vahşi olaylara ve söylemlere şahit oluyorlar ki (hem yapanı hem de yapılanı etkiler. Aynı durum, mesela, bireysel olarak, işkencede söz konusu) gerçeklik ilkesini kaybediyorlar. Buna toplumsal şizofreni deniyor. Bu durumdayken de, insanlar söylenmek isteneni değil, kendi istediğini gerçek kabul ediyor. Diyalog bı yüzden imkansız hal alır. Gerçeklik ilkesini sağlıklı bir hale getirmek en az 1 nesil alır. Ama her geçen gün yeni bir şok edici olay yaşandığından (mesela dün gece), toplumsal histeri giderek büyüyor. Bu yüzden, akıl oyunları filmindeki gibi metin okuması yapabiliyorlar. O niye yok, bu niye var gibi sorulara defalarca cevap verilmesi bir anlam ifade etmiyor.

ortada bir paranoya ve ona dayanan bir fallacy falan yok, bunu diye diye toplumda bağışıklık mekanizması bırakmayacaklar. bunun neden paranoya olduğunu anlatmaya çalışmadan, kendi görüşünüzü ve tercihinizi tarihsel verilerle desteklemeden sosyolojik bir olguymuş gibi sunmaya, isim koymaya kalkmayın; iyi değil, itici.

*"there are times, when all the world's asleep, the questions run too deep, for such a simple man. won't you please tell me what we've learned, i know it sounds absurd, please tell me who i am"*

Tarihsel verilere de dayanalım, çok sever insanlar okumadan karşısındaki edebiyat yapmakla suçlamayı: The Authoritarian Personality'de alman toplumundaki toplumsal şizofreniyi ve Sartre ile Camus'nün gazete yazılarından fransız toplumundaki toplumsal şizofreniyi okuyabiliriz. Daha yakın dönemde olan 11 eylül sonrası abd'deki toplumsal şizofreni aşikar ve kuzey irlanda sorununda oluşan ingiliz toplumsal şizofrenisi de incelenebilir. Bu son ikisi için spesifik kaynak aklıma gelmiyor. Bir de doğu toplumu için örnek verelim: Dariush Shayegan'dan islam coğrafyasındaki toplumsal şizofreniyi okuyabilirsin (Cultural Schizophrenia iyi bir başlangıç). Türkiye için murat paker'in psikopolitik yüzleşmeler kitabı güzel bir başlangıç olabilir. Teorik başlangıç istenirse Freud'un Group Psychology and the Analysis of the Ego kitabı çok rahat okunabilecek bir başlangıç olacaktır.

Yani şimdi konu hakkında en ufak bir okuma yapmadan, karşı tarafı tarihsellikten kopuklukla suçlamak ne kadar kolay. Hakkında aşırı büyük bir literatür var (çatışmalar, tartışmalar vb. yani bir bütün değil bu literatür). Sayısız vaka incelemesi var (türkiye dahil). Bunlardan haberinin olamaması, benim bu tartışmalara dayanarak bir şeyler söylememi engelleyemez. Zaten toplumdaki savunma mekanizmalarının, aynı bireylerdeki bazı savunma mekanizmaları gibi şizofreniye sebep olduğu söyleniyor. Aynı bireylerdeki gibi, hatalı savunma mekanizmaları 'hastalık' denen şeye yol açıyor. Gelip bütün savunma mekanizmaları gereklidir, onlardan kurtulmaya çalışıyorlar vb. demek abes. Terör, iç savaş vb. gibi; histeri ve şizofreniye sebep olabilecek toplumsal olaylardan geçen bazı ülkeler (almanya, bazı latin amerika ülkeleri vb.), sırf bu tartışmalara dayanarak yüzleştirme komisyonları kuruyorlar (benzer bir örnek twitter.com). Amaç, savunma mekanizmalarını engelleyip gerçeklik ilkesinin zarar görmemesini sağlamak.

açıklamada beni rahatsız eden laflardan biri "başta kürt halkı..." denilen kısım, o nasıl olacak, böyle bir konuda bu laf yazılır mı cidden, ayrımcılık yapılan yere bak hele.

ayrıca yazıda rahatsız edici laflardan bir diğeri de "kasıtlı ve planlı kıyım.." kısmı, pardon? bunlar memuru olduğun devlete nasıl laflar canım, bu kadar rahatsız olduğun bir oluşum içerisinde hala çalışmak neden ya da, böyle sorsam daha iyi anlaşılır. katil ile işbirliğinde görebilirim o zaman bu yazıyı yazanların düz mantığı ile. çok komik laflar bunlar gerçekten, bana hiç ciddi ve tamimiyle ele alınmış bir yazı gibi gelmedi. muhatap devlet olacak tabi ama bir akademisyenin bu kadar boş konuşmasını da kaldıramıyor insan.

diğer yandan bu yazı devlete yazılmış bir yazı bu yüzden pkkya suç atmaması ve lafını geçirmemesi abes değil. geçirse de abes olmazdı ama.

akademisyen olmuşlar ama ezber konuşmayı bırakamamışlar
(bkz: #57637849)

isteyen istediğini söyler, bu kadar basit.

tarihsel örnekleri, farklı şartlarda farklı şekilde tezahür etmelerine rağmen her istenilen duruma empoze etmek yaygın bir teknik. hiçbir bilimselliği yok.

toplumlarda belli dönemlerde patlak veren tepki şekilleri için bir kere o toplumların içinde çok fazla tartışma dönmüştür. bunları üzerinde uzlaşıya varılmış birer teşhismiş gibi, 2 artı 2'nin 4 etmesi deterministliğinde her yere serpmek, okumayı bunları bir araç gibi kullanmak adına yapmak üzücü gerçekten.

toplum bir su değil, siz de falan basınçta şu kadar su şu kadar derecede kaynar der gibi konuşamazsınız.


uluslararası politikanın, global çıkar ilişkilerinin ülke siyasetlerini değiştirdiği yerlerde toplumlardan özerk oluşumlar gibi bahsetmek zaten çok komik. hatta olayı freud'a kadar indirmek daha da komik.


bir kere zaten uzun-dönem kısa-dönem karşılaştırmaları birbiri içerisinde girmiş. camus veya sartre'ın fransız toplumu üzerine düşüncelerini okuyup okumadığım hakkında varsayımda bulunmadan önce sosyolojinin tarihi/belgesel nitelikte olaylar ve paternlerden, çıkarımlardan yararlanmadan önce idiopatik teşhisler koymasının ne kadar mantıklı olduğunu kendinize sormanız daha iyi olur.

yoksa dün çok anlamlı olan ve bilim muamelesi gören astroloji bugün güldürü malzemesi, ne olacak.

tarihi neyi yönettiğine bakmadan, büyük resimleri dıştalayarak ayrıntılara inmek baktığınız olayı, nereden bakıyorsanız o şekilde etiketlemenize zaten cevaz verir.

burada bu akademik beyanatı bir kere politik olmayan bir olay gibi izole edebildikten sonra bunları söyleseniz hadi neyse. ünlü insanlar ve durumlara taktıkları isimler değil bunların konuşulan konudaki geçerliliği önemli olan. ne yani ben de şimdi edward said'den, samir amin'e, marx ve engels'den huntington'a isimler mi vereyim -ki kesinlikle daha fazla otoritesi olan kimseler, bir kere ekonomipolitikten muaf yorumlara girmiyorlar-. hoş verdiğim zaman da oldu ama böyle saçma sapan artistlik yapmak için değil, kaynak paylaşmak için. istediğinizi yazmanız zaten güzel bir şey ama bunları söylemeye engel değil.

son bir şey: "just because you're paranoid doesn't mean they're not after you" bu da bir edebiyatçıdan. dediğim çoğu şeyin özeti ve sosyolojik yaklaşımın neden eksik kaldığını düşündüğüme kısa bir özet. kaldı ki, önceden de belirttiğim üzere, kendi içerisinde ekoller olan bir sosyal bilim demeyeyim de bilgi alanından, olaya tek otoriteymiş gibi teşhis koymasını beklemek epey abes. size tepkim aslında duymaktan sıtkımın sıyrılmasına neden olan bir "sapatama"ya olan tepkim. 10 küsur yıldır toplumsal paranoya bunlar diye konuşanlar sayesinde bugünlere çok daha kolay gelindi. kısacası size, böyle yapanlara, karşıyım. ve bunu söylemek istiyorum.

Sadece şuna itiraz yapayım, yaptığım açıklamada ve ya verdiğim örneklerin hiçbirinde tarihsel ya da toplumsal determinizm ileri sürmedim. Verdiğim örnekler çoğu zaman birbirleriyle uyuşmayan farklı teorik saptamalarla sonuçlanıyor. Yani topluma bilimsel bile yaklaşmadım. Sadece tartışmaların hangi kavramlar üstüne olduğunu göstermeye çalışıyorum. 'Hastalı' sözcüğünü tırnak işaretine almam ve savunma mekanizmalarının eksikliğinden bahsetmem tartışmanın benim yer aldığım tarafı. %100 gerçek, genel-geçer ve evrensel değil. Çünkü bu evrenselliğin değil sosyal bilimlerde, pozitif bilimlerde bile olmadığını düşünen birisiyim. Yapmadığım bir determinizm tanımı üzerinden vurmaya çalışıyorsun. Al sana bir örnek daha.

Burada türkiye'nin ve dünya'nın bu olaydaki spesifik konumlarını anlatmama gerek yok sanırım. Bunca ismi sıralamamın sebebi de, bu tip yazılarda tartışılmış olması. Okursun, öğrenirsin, akıl yürütürsün. Kaynak, karşıt görüşler ve tartışma oldukça bol bu konuda. Benden özetini çıkartmamı ve bütün kaynakları buraya sıralamamı bekleme. Fark ettiysen sadece isim sayıp bırakmadım, kaynak verdim. Daha da arttırılabilir, başlangıç tartışmaları muhtemelen bu kaynaklar. Freud'a gülünmesinin sebebini pek anlayamadım tabii.

Onun dışında eleştirinde bir karara da varman gerekiyor: başında söylediğin gibi tekil durumları genellemeyelim mi? yoksa, sonunda söylediğin gibi patternler bularak tekil durumları genelleyelim mi? Tümevarım eleştirisyle başlayıp, cevabın tümevarım olduğunu söylemişsin de. Beni determinizmle suçlayıp, tarihteki büyük resimlerden bahsetmeni söylüyorum.

sizden özet çıkarmanızı istemiyorum. bir olayı, demek ki size değil bana öyle geliyor, paranoya olarak yorumlayabilmeniz için hiçbir kriterinizi göremedim. sebep olmadan sonuca varmak, nedensellik olmadan kesinlik iddia edebilme rahatlığına eşdeğer nazarımda. çünkü, burada örneğe dönmek zorundayım, "toplumsal paranoya dünyada olmayan bir şeydir" gibi bir cümle kullanmadım ben zaten. bu durumun nasıl böyle bir örnek teşkil ettiğini görmek istedim, zira yorumunuz o yönde. siz buna zaman vermeye uğraşamam dersiniz, tamam. ama o zaman ben de zaman vermeden karşı olduğumu söyleyip geçmek istiyorum.

duyuruda böyle şeyler konuşulduğu ve bu yapılmadığı zaman duyurunun özelliğini yanlış anladığıma dair hisler ediniyorum. özellikle birisi özel ilgisini bu yönde yargı vermek için kullandığı zaman. bunun anketten farkı kalmıyor.


edite karşılık edit: tekil durumlar genellenmez ki. genel durumdan patern çıkarılıp tekil durumun o genel duruma örnek teşkil edip etmediği anlaşılır. ikisi birbirinin tam zıddı. yani tutarsızlık yok. son bir şey daha: determinizm önemli bir şey ve ben sizi bununla suçlamıyorum, determinizme has bir iddiayla genelleme yapmanızı eleştiriyorum. farklı örneklerden farklı olmaları hatrına bahsedilmez ki; toplumsal paranoya yaratılmış bir kavram diyen yok ki, bu alakasız durumlara gerek yok zaten, bu neden yanlış cevap diye sorsam, öğretmenim olsanız "dünyada ilk yanlış cevap veren sen değilsin" mi diyeceksiniz. bu teğet geçmektir; konu sapar. (siz bana ben soruyorum diye kendinizi anlatmak zorunda değilsiniz, konuşmayın derken kastım o değildi, öyle anlattıysam benim hatam, amacım eleştiri yapmak)

Toplumsal paranoyanın neden olduğuna ilişkin bir örnek vermiştim. Daha da açayım, çünkü eleştirinizi iyi anladım. Toplumsal şizofreni derken, kendimi daha fazla ifade etmem gerekiyor. Dış mihrak (elbette çeşitli çıkar grupları ve dış aktörlerin rolleri söz konusu; ancak ben dış mihrakın fetişleştirilmesi, tanrılaştırılmasını eleştiriyorum), büyük oyun, arkadaki güçler, faiz lobisi, yahudiler, çapulcular vb. gibi sadece boş gösteren olan, yani bir anlamı olmayan sözcüklerin arkasına sığınarak hedef göstermek, ideolojik yöneltme yapmak ve bunların işe yaraması toplumsal şizofreni örneğidir. Çünkü gerçeklik ilkesi bu tip durumlarda sapmıştır.Yani gerçek ile olmayan arasındaki konsensus bozulmuştur.

Akademisyenlerle ilgili örnekte şöyle bir açıklama yapabilirim toplumsal şizofreniye. Pkk sempatizanı olup, devlet görevlileri ya da sivillerin ölümüne sevinen kişiler var. Bir de, doğu'da siviller öldüğü zaman sevinenler var. Bu iki grup dışında üçüncü bir oluşum var (ingilizlerin silahları betona gömenler deyiminin de kapsadığı): sadece insanların ölmesine karşılar. Her ölümde ses çıkartıyorlar (dün geceki olaya da ses çıkarttıkları gibi). Ancak bu topluluk görülmüyor (mesela dünkü saldırıyla ilgili ekşi başlığına bak. Nerede o akademisyenler diye bir sürü entry var. Halbuki o akademisyenleri desteklediğini iddia edip, olayla ilgili açıklama yapan bir sürü entry var başlık içinde. Yani görülmüyorlar, yok sayılıyorlar, gerçekliğin dışına atılıyorlar). Ya terörist ya da devlete şirin gözükmeye çalışan 'sevgi pıtırcıkları' olarak kodlanıyorlar. Bu topluluğun söylemleri de, sırf bu yüzden bu iki kodlanmaya uygun şekilde okunuyor. Mesela metinde pkk eleştirisi olmamasını, bu insanların pkk'yı eleştirmemesi olarak okuyorlar. Halbuki, aralarından bireysel olarak tanıdığım (doğal olarak, listenin içinde yer alan en ünlü isimler tanınıyor genelde) 15-20 tanesine bakarak, bu insanların pkk eleştirisi yaptığına defalarca tanık oluyorum. Ancak silahlı, hukuki düzeni olmayan, uluslararası normlarla denetlenmeyen pkk'ya nasıl bir eleştiri yapılabilir ki? Pkk'ya ya da ışid'e, insanların tartışarak ve fikirlerini yarıştırarak sorunları çözebileceğine inanan bir kişi ne diyebilir?

Umarım bu olayda toplumsal şizofreninin ne demek olduğunu anlatabilmişimdir. İlk cevabımda da "insanlar söylenmek isteneni değil, kendi istediğini gerçek kabul ediyor. Diyalog bı yüzden imkansız hal alır" diyerek, bundan bahsetmiştim. Yani toplumsal şizofreni, karşı tarafın söylem ve eylemlerini, kendi istediğin gibi kurman ve karşı tarafı hiçe sayman ile açığa çıkar.

tamam, çok teşekkür ederim, dediklerinizi anladım. ama katılmıyorum. buna zaman vermek ister misiniz, bilmiyorum. ben yine de sıralayayım:

*gerçeklik ilkesiyle kastınız freud'un tanımı ise bireyin tekil algısına yönelik bir tanımın gruplara genellenmesinde sorun görüyorum. bir kere tanım nörokognitif bile değil.

*gerçeklik ilkesine karşılık baudrillard'ın gerçeklik algısı üzerine söylediklerinden ve hyperreality'den, simulacra'lardan bahsedebilirim. bu durumda gerçeklik artık ortak algının -her zaman kontrol altında olmayan, bilinç tarafından varlığı henüz takdir edilmemiş olguların istemli veya istemsiz manipülasyonu eşliğinde- kendi gerçeğini yaratmaya başladığı bir hal alıyor; adeta bir matruşka gibi.

buna ek olarak okuduğum bir iki şeyden dilin, semantiğin bu gerçekliğin yaratımı sürecinde, olmayanın dil pratiği ile beyne hatıra olarak asimile olmasından,

reconstructive memory gibi kavramlardan bahsedebilirim.

* bunlardan konuşuyor olsaydık bahsettiğiniz yaftalama durumlarının gerçekten de hangi ortak algıya veya bundan farklı olarak yaratılmış ortak algıya girdiğini tartışabilirdik.

ama buna girmeye lüzum bile kalmadan, bu akademisyenlerin tekstlerinde benzer klişelerin, yaftaların, sloganlarla düşünmeye teşvikin çokça kullanımını görüyorum.

bu durumda yakın dönem gelişmeleri de aklıma getirmek durumundayım. neden bu grup bu bildiriyi suriye'ye girilirken ancak daha ışid ortada yokken, hatta el nusra, el kaide yokken ancak suk ve öso varken yayınlamadı? neden suriye halkı adına bir eleştiri yok; orada oluşmasını fişteklediğimiz vahşet çok daha büyükken?

neden, ölüme her halükarda karşı olmak bu bildirinin ortaya çıkmasındaki temel motivasyon ise, pkk'nın tüzel bir varlık olmayışının bir önemi olsun? "kürt halkı" derken hangi tüzel varlığa gereksinim duyulmuş? dahası buradaki temsil hakkı nereden geliyor? siz 20 tane haksızca yaftalanmış tanıdık akademisyen görüyorsunuz, ben de istemediği tarafından temsil edilen 20'yi aşkın kürt kökenli türk görüyorum. bunların bahsettiğiniz sonuca varmanızda kriter olması, bu haliyle, bana yanıltıcı ve yönlendirici geliyor. istemli veya istemsiz, bir imada bulunmuyorum yani.

* bildiride yapıldığı sayılıp dökülen işlerde ardı sıra iddia olması, daha olan olayın failinin bile tartışıldığı, bu dönem özellikle belge üretmek/belge gömmekle ünlenmiş bir ülkede, ne gibi bir ehemmiyet taşıyor? dünyadaki pek çok hükumetin hamasi söylemlerinden karakterce farkı nedir?

* gerçeklik ilkesini kaale alıyor olsaydık, sizin bu insanların kimisini özel olarak tanıyor oluşunuz ve "öyle ya da böyle" olmadıklarını bilmeniz diğer bireylerin gerçeklik ilkesindeki konumlarını nasıl değiştiriyor? bu genelleme sakat değil mi? gerçeklik algısının gerektirdiği, bu insanların temellerinin ne olduğunu bilmeden, ne dediklerine bakmak da olabilir pekala? herkesin biyografisini okuyarak, sonra o biyografiyi -o da yazılmışsa- yazanın nasıl biri olduğuna bakarak, mesela yanlı mı, yansız mı olduğunu anlamaya çalışarak kararlarımız alamayız. bu insanlar kendilerini böyle temsil etmeyi seçmiş oldular.

* "kürt halkı" ifadesi bile "elma sebzedir" gibi bir kabul içeriyor. ulus-devletler tanımında devleti oluşturan halk ile etnik kimlikler arasında net bir ayrım var. daha konuşurken bile yönlendirilen bir algı söz konusu. ben bunu bilmiyorsam, hiç düşünmemişsem, belki de kolay yönlendirilirim.

(toplum burada bir paranoya yaşıyorsa, söylediğim nedenlerden ötürü bu bildiriyi yayınlayanlar da yaşıyor demektir. eğer paranoya olmasından bağımsız olarak eleştiri yapılabilecek bir şey varsa bu bildiri neden eleştirilemesin? bir şeyin yaygılaşması ve içinin koflaştırılması onu her zaman geçersiz yapmadığı gibi yersiz olmayan şüpheye paranoya denebilir mi? bir sürü soru sorulabilir)

yani bu insanların beyanatlarını üzerinde konsensus oluşmuş bir gerçekliğe, olgular bütününe, diğerini de dayanaksız sanrılar içerisine sokan nedir diye soracak olsam hayli sübjektif cevaplar alacağım belli gibi.

işte bu nedenlerle söylediklerinize katılmıyorum, ancak cevap verdiğiniz için samimiyetle teşekkür ederim.

@protector: ben yazdığınızdaki içeriğe göre yorum yaptım. sanrıdan kastım geçersizlik, deyiminizle "kofluk, boşluk", yani ezberden ve dayanaksızca konuşmak. kısacası o bölüm neye göre, kime göre demek için var, yazıyı oraya doğru inşa ettim.

İlk olarak toplumsal şizofreni hastalık değildir zaten. Öyle diyormuşum gibi bir algı oluşmuş. İkinci olarak madde madde cevapları pm olarak atıyorum.

burada yazın ki biz de bilgilenelim.

bitturk için mail adresinizi bekliyorum.

arena-tr gönderebilirim. yeşil.

(bkz: CryptoLocker) ya da benzeri olabilir

geçmiş olsun.
tüm o dosyalarının üstüne soğuk bir su içiyor.

geçen yıl 300dolar verip açtıran arkadaşım oldu, sanırım bitcoin olarak ödedi parayı. 48saat vermişlerdi mühlet olarak.

1 dosyayı gönderdi , örnek olarak çözdüler, sonra ödedi parayı kurtardı.


linux,ios,android ve başka platformlarda açmayı denedik, mümkün olmadı maalesef.

(bkz: ransomware)

bir usb bellege ya da cd'ye linux live kurup bilgisayarda calistirip ilgili dosyalari orda acmayi deneyin. bir ihtimal bu yolla kurtarilabilir.

onun disinda daha once de dendigi gibi bitcoin uzerinden hackeriniza odeme yapip dosyalara geri kavusabilirsiniz. orda not dusmuslerdir dosyalarin oldugu klasore.

gelecek icin ders olmus olacak ne yazik ki bu.

(bkz: antivirus)
(bkz: linux)
(bkz: backup)

kesinlikle (bkz: CryptoLocker) yemiş.. ya parayı ödeyecek ya da o dosyalar yalan olacak..

illa da para vermek ve dosyaları satın alacağınız programla deşifre etmek gerekmez (zaten para verseniz de garanti değil, dolaylı yollardan para transferi yapılıyor). windowstan iyi anlayan veya ingilizcesi olan biri şansınız varsa gölge kopyalardan dosyaların çalışır hallerini geri yükleyebilir. şurada detaylı anlatımı var, ben daha önce yaptım ve kurtardım yüzlerce dosyayı:
www.wintips.org

çok önemli bişey yoksa format tek çözüm.. varsa para ister birileri başkja çare yok

(bkz: izmir tulumu)

Genelde İzmir Tulum olur. Sucuk sosisle yapılan karışık sandviç şeklindekine de sayas peyniri.

istanbulda yaşıyorsan bütün tulum çeşitlerini izmir diye satıyorlar. halbuki ödemiş,tire, bergama, izmir bunların bile kendi aralarında çeşitleri var. az tuzlu izmir tulumu koyuyorlar kumruya genelde.

Çok isteyen olursa o peynirin aynısından aldırırım. Bizzat gidip gevrek fırınından alacak.

kumru ekmeği,peynir ve domatesle yapılan ve gecrekçilerde satılan peynir izmir tulumu; sucuk, salam ve sosisle yapılan kumrunun içindeki peynir ise sayas peyniridir.

@Brk37

Hayır fırında satılmıyor. Ama fırınlar genelde 3-5 yerden bu peyniri alıyor. o tadı yakalamak isteyen olursa diye dedim.

@Brk37

3-5 yeri bilmem. ben sana diyorum ki o peyniri gidip fırından alabilirsin. almak isteyene yol gösteririm.

Akdeniz Unlu Mamulleri

goo.gl

DDR2 800 Mhz

cpu-z isimli programı indir, çok ufak güzel bir yazılım. oradan ram sayfasına gel, mevcut ram ne ise onu gösterir, ona göre almalısın. atıyorum: PCI-800 yazar.

3 gunden fazla verilemez, 5 gun yatan hastaya verilir. Doktora bagli degil.

O dis icin de en fazla 2 gun verirler.

vermezler,
zaten ilk günü atlattın mı sonraki günler normal diş çekilmiş gibi oluyor.

ben yirmilik dişten 10 gün almıştım.

benim diş geçen hafta ameliyatla cerrahide alındı. 4 dikiş atıldı. al kardeş sana rapor diyen olmadı. umarım verirler.

4 tane bundan daha kötü durumda gömülü diş çektirdim, hiçbirine vermediler:(
gerçi ben de istemedim, kimse de sormadı.

hacım diş hekimiyim. adsm de çalışıyorum. bu 5 gün gerektirmez ama hekim veremez diye bişey yok. sen bi söyle hekime zor çıkarsa diş olmaz demiyoruz genelde.