Ne dosyasi yaratacaksan onunla ilgili programi ac. Cogunda kisayolu shift command n falandir yeni dosyanin.

bos, uzantisiz dosya icin tabii yine tek yol terminal. ama gundelik kullanicinin oyle bir dosyayla ne isi olur bilmem.

@alperz, ya o iş bana daha uzun geliyor açıkçası.

atıyorum sublime'da yeni sayfa açıyorum command+s ile kaydet diyip lokasoynu seçip yeni dosya olarak kaydetmek vs. pratiklikten çok uzak geliyor. halbuki bulunduğum klasörde sağ tıklayıp "yeni txt dosyası oluştur, php oluştur" vs. desem sonra çift tıklayıp editlesem 10 kat daha pratik :S

finder'da bulundugun klasorde cmd+shift+n yap yeni klasor olusur zaten, fareyle de finder pencresinin ust kisminda bi cark iconu var ona tikladigin zaman yaziyor yeni klasor diye

Alisma meselesi. Kronometre tut istersen ikisi de ayni hizda oluyor.

merter düşündüm ama hem hangi mahallesi olmalı onu bilemedim, hem de yani nasıl bir yer bilmiyorum. aşırı muhafazakar bi bölge mi vs.

mecidiyekoy gultepe falan olabilir
tek kalacaksan.

Merter biçilmiş kaftan.

acibadem (anadolu yakasi) diyesim geldi nedense. gayet duzgun bir muhit ve kadikoy'e yakinligi da arada bir nefes almak icin avantajli. binalar itis kakis degil ve dairelerin icleri genis. iyi arastirilirsa uygun fiyatlara guzel daireler bulunabilir.

yeldeğirmenine bak. hem şehrin içinde olursun hem de ulaşıma yakın. yeni ev bulman zor olur ama.

incirli, mis.

Merter de yaşıyorum bence olabilir

ahmet kaya müzik yapıyor, şarkı söylüyor çünkü. yaptığı müzikle siyasi görüşlerinin bir alakası yok. şarkı iyiyse iyidir. ha kişisel olarak, ahmet kaya'yı görüşlerinden dolayı dinlemeyen kimseyle bir problemim olmaz. herkesin kendi tercihi bu. ama bu ona "ahmet kaya kötü bi sanatçıdır, çünkü siyasi görüşleri kötüdür" deme hakkını vermez. ikisi başka şeyler.

dünyanın hiçbir yerinde biliminsanları ırkçılığı, insan haklarına aykırı şeyleri savunmaz. celal bey o söylediği lafları amerikan bilimler akademesi'nde edemez. olay bu. ben kimsenin celal beyin biliminsanlığına laf ettiğini görmedim, duymadım (belli muhafazakar kesimleri ayrı tutuyorum, burada eleştiri anladığım kadarıyla kendini sol olarak adlandıran kesime yapılmış).

ama şöyle bi durum ortaya çıkıyor; insan ister istemez celal beyi görüp dinlemek istiyor o açıklamalardan sonra. ben zamanında kendisini açıp izlerdim, şimdi izlemek içimden gelmiyor. kenan evren gibi ırkçı katilleri aklamaya çalışan bir profesörü midem kaldırmıyor. bu duygusal bi tepki benim için, yoksa kendisinin bilimsel görüşlerini çöpe atıyor değilim.

çünkü Ahmet Kaya K.rt
Celal Şengör ise Türk

Bu kadar basit. Bu her konuda böyle. Duyarbazlar nasıl K.rtçülük yapacağını şaşırdı.

ırkçı katiller :((((((

masumane ikiyüzlülükler... bana da böyle geliyor.

Ahmet Kaya'nın siyasi görüşlerinde bir sorun yok ki? Adam bir Kürt olarak anadilini konuşmak, anadilinde şarkı söylemek istiyordu. Dünyayı dar ettiler.

Diğer yandan Celal Şengör insanlara bok yedirilmesini savunacak kadar insanlıktan çıktı. İnsanlıktan çıktığı icin bilim insanı olarak bile insanlar sevip saymıyor.

Burada bir ikiyüzlülük göremedim.

@fever, nasıl göremedin?

ahmet kaya'yı "bağımsız kürdistan istiyor ve ben istemiyorum çünkü türkiye bölünemez" diye eleştiren adamlara "sana ne adamın siyasi görüşünden müzikleriyle ilgilen" demiyor musunuz?

www.youtube.com

yazık size.

Başkalarını bilmem, ben bisey demiyorum.

Kürt değilim, Kürtçü değilim, Ahmet Kaya dinleyicisi bile değilim. Yine de bağımsızlık talep etmekte bir sorun göremiyorum. Fikir özgürlüğüdür, şiddete başvurmadıysa kimseye bu konuda kışt diyemezsiniz.

İnsanlara iskence yapmak ise insanlık suçudur.

sen "bok yemek iyidir" dediği için celal şengör'ün bilimsel düşüncelerini birer çöp olarak niteliyorsan;
başka biri çıkıp ahmet kaya binlerce insanın ölümünden sorumlu apo'yu "özlemişem" dediği için ahmet kayanın müziğini çöp olarak niteleyen adama karşı tek bir laf edemezsin.

eğer ediyorsan ikiyüzlüsün. mevzu basit niçin anlamıyorsunuz?

@rakicandir, bak ben ahmet kaya karşıtı falan değilim anlamıyorsunuz. ne siyasi görüş ne müziksel olarak karşısında duruyorum bu adamın.

ben burada ikiyüzlülükten bahsediyorum niye anlamıyorsunuz?

celal şengör yanlış şeyler söyleyince "yaptığı bilimin hiçbir önemi yok" ahmet kaya bir kesime göre yanlış şeyler söyleyince "ama müziği güzel size ne siyasi görüşünden?".

geçin arkadaşlar bu ikiyüzlü tutumları allah aşkına.
ben celal şengör'ün söylediği şeyler doğrudur falan demiyorum. ahmet kaya'nın söylediği eşylerin karşısındayım da demiyorum. ben, pozisyon olarak birebir aynı durumdaki iki insandan bahsediyorum.

Dostum sizde göz bozukluğu mu var? Burada kimse Celal Sengor'un ürettikleri çöptür demedi ki? Başka yerde okuduklarını buraya mâl etmeye çalışıyorsun yapma.

Celal Sengor'un ürettiği bilgi, nesnel olarak ortada ve kimse de çöp diyemez. Fakat bu durum insan olarak saygi duymamı, sevmemi de gerektirmez.

Kimse de Ahmet Kaya'yı sevmek zorunda değil bu arada.

Fakat şunu ayırt edelim: Ayrılıkçı fikirler sahibi olmakta sorun yok. İskenceci fikirler sahibi olmakta sorun var.

Sanatçı ya da bilim insanı olmanız durumu değiştirmez.

ahmet kaya'nın müziği çöptür, çünkü siyasi fikirleri bana uymuyor = yanlış, siyasi fikirleriyle müziği alakasız.
celal şengör'ün bilimsel görüşleri çöptür, çünkü siyasi fikirleri bana uymuyor = yanlış, siyasi fikirleriyle bilimsel görüşleri alakasız.

ahmet kaya'nın müziğini dinlemiyorum, çünkü siyasi fikirleri beni rahatsız ediyor = olabilir, kaya'nın kişiliği müziğini dinlemeni engelleyecek derecede rahatsız edici gelebilir.
celal şengör'ün bilimsel görüşlerini takip etmiyorum, çünkü siyasi fikirleri beni rahatsız ediyor = olabilir, şengör'ün kişiliği bilimsel düşüncelerini dinlemeyi/izlemeyi engelleyecek derecede rahatsız edici gelebilir.

kimsenin celal bey için "bilimsel düşünceleri çöptür" demedi bana kalırsa, ben hiç öyle şeyler okumadım. burada yalnızca ufak bi nüansa dikkat etmek lazım; celal beyin kendisi sadece bir biliminsanına yakışmayacak ırkçı fikirlerinden dolayı eleştirildi. yani bir profesör nasıl böyle şeyler söyleyebilir anlamında. ahmet kaya ise şarkıcıydı, siyasi fikirlerinin önemsenebileceği bi konumda değildi yani. atıyorum sıla'yla ahmet kaya'nın pozisyonu farklı değil, bana ne sıla'nın kime oy verdiğinden mesela.

ya özür dilerim,uykusuzluğun verdiği algılama eksikliğiyle durumu yanlış anlamışım.

Bahsi geçen konuda sana hem katılıyorum hem katılmıyorum.
Katılıyorum: çünkü bir insanın sırf politik görüşünden dolayı KOMPLE silmek salakçadır.
KAtılmıyorum: çünkü bir tarafta bir bilim adamı var ve görüşleri ne olursa olsun bilim adına yaptıkları değerli ve kıymetlidir.bilim adına söylediklerini sırf o söyledi diye umursamamak o kişinin aptallığı olur. karşı tarafta belli bir görüşe sahipsen bir sanatçıyı sanatına yansıttığı (ya da yansıtmadığı) politik görüşünden ötürü sevmeyebilir,dinlemeyebilirsin.sana uygun olan sanatçıyı dinlersin.

avam kahvesi var, my chef'in karşısının üstü. gidip konuşun, arkada çok şirin güzel bir odaları var bu tip veda yemekleri için.

şöyle bir yer açtı arkadaşım. bir bakın isterseniz..

www.facebook.com

Oblomov Restaurant. Ilk bakista 3 masalik gibi dursada totalde 4 katli sanirim. kadikoyde oldukca basarili yemek konusunda. alkol secenegi de oldukca fazla tavsiye ederim.not: bir kati bar hatta

isis'in bahçesi bu işi görür gibi.

dorock xl var, leman var sanirim. menusu iyi bilmem ama mekanlar genis.

victor levi var baya net

La paz vafe bar ameria latina. 3 4 katli. Her katinda sigara iciliyo. Nezih. Ferah. Sirf bunu yazayim diye giris yaptim lan.

Isis. Hem bahcesi hem de iç kismi çok iyi.

ben anlamadım ya. ulan tavandan ocak 140cm zaten. ben bunu nasıl bacaya bağlayacam bu şartlarda? bu ürünler standart boyutlarda üretilmiyor mu?

davlumbaz camiası niye bu kadar sırlarla dolu

bahsettiğim durum bu: imgur.com

sorunun cevabı evet. opsiyonel olarka kısalabilir. ocak yüksekliği 85-90 cm, diyorsun ki 140 cm var. evet, bu durumda tavanın 230 cm'de. 100 cm baca yüksekliği varsa bile davlumbaz 130 cm'de olacak. ee daha nerede duracaktı ki? ocak ile arasında 50 cm gayet yeterli. hatta en alt noktasını o üstdolabın alt kotuna izala.

sanırım sen üst dolabın üstündeki davlumbazın üstüne konulmuş tablaya takıldın. sen onu siktir et. servisi kurar sen kurcalama kafanı. sen hizalı koydurt yeter.

edit ha pardon 140 diyormuş. merakj etme baca opsiyonel olur. davlumbazda yüksekliğe takılma genişliğe takıl.

tamamdır yani kafamı yormadan bu modeli alabilirim öyle değil mi?

baca 100cm, baca dahil tümü 144cm gözüküyor. fotoğrafta attığım ankastre için uygun mu?

al rahat ol. o baca zaten demonte. yine de istersen urunun canlisini bir gör. veya benzer bir urun satan yerler her yerde var. git orada sor bu bacalar kisaltiliyor mu diye. ben yillar once 2 yil mutfakcilik yaptim. o bacalar hep deninteydi, yuzde birlik yanilgi payim var diye soyluyorum.

@want2die iç organları müstesna tutmuştum :D

öncelikle su içince bir şey fark etmeyeceksin. hatta zırt pırt işemeye gitmekten bıkar hale geleceksin.

ama içmeli misin , kesinlikle. neden, içmezsen ilerleyen yaşlarında böbrekleri eline alırsın.

annemin bir böbreğini aldılar, babamın böbrekler de pek iyi durumda değil ve doktor deli gibi su içmesini önerdi.

ben de senin gibiyim 10 gün su vermesen aramam ama sağlığım için içiyorum. bunu bir alşıkanlık haline getirmek istiyorsan daima yanında yarım litrelik sulardan taşıyabilirsin. ya da aklına geldikçe al bi tane göm. günde 2 litre en olmadı bir buçuk litreyi devirmeye bak.

Daha sık tuvalete gidicen. Çişin daha şeffaf olacak.

Bende su icemiyorum hele biraz depreşiksem hic icemiyorum. Ama 3 gunluk su icmeme seruvenimden sonra 2 tane ucuk ve bir suru iltihapli sivilce çıktı. Simdi gunde 1 lt ile başladım.pinarin 1 ltlik siseleri var onlar iyi oluyo

PET şişelerden suya kanserojen madde karıştığını biliyoruz. Giresun'da çeşmeden su doldurup eve getirdik bir hafta sonra su yosunlanmaya başladı ama bizim şişelenmiş suların maşallahları var, üç yıl ellemesen öylece kalır, yani içine yosunlaşmayı önleyen kimyasallar da katıyorlar. Alkollü içki, veya kola gibi yüksek şeker içeren içeçekleri içeceğine su içilebilir tabii ki ama bence abartmamak lazım.

giresundaki su yosun tuttu çünkü bir çok filtrelemeden geçmedi.

sofraya gelen sular bir sürü filtreden geçiyor, içindeki bakteriler vb. minimuma indiriliyor hastalık kapmayalım diye tabi ki yosun tutacak. her şeyi "doğada böyle öyleyse bizim yediğimiz içtiğimiz yanlış" diyerek küçük bir düzlemde tutmayın.

müdahale edilmiş bir çok yiyecek sayesinde bugün hayattasınız. şuan yemekte olduğunuz çoğu gıdayı esasında çok tükettiğinizde ya hastalanır ya ölürsünüz. su gibi bir şeye elbet müdahale edilecek, içileblir hale getirilecek.

açılın bu benim.

günlerce su içmeyen bir insan olarak 26 yaşında telefonuma aquaalert diye bi uygulama kurup günde min 2 lt su içmeye başladım. yaklaşık 3 aydır düzenli gidiyorum. yukarıda da bahsettikleri gibi çişin renk değiştirmesi dışında gözle görülür bir şey olmadı. uygulamaya göreyse ohoo neler neler.

böbreklere yatırım, öyle düşün.

Ben tersini söyleyeyim. Uzun süre su içmediğimde kendimi aşırı halsiz ve gergin hissediyorum. Artık o hale geldim ki kendimi halsiz, kolumu bile kaldıramayak halde hissedince ulan bugün hiç su içmemişim diye farkediyorum su içiyorum yarım saate kendime geliyorum.

Önerim, eğer sürekli oturduğun bir masan varsa yanına bi bardak, 1.5-2 litre de su koy, o orda olunca sık sık içiyorsun. Bilgisayar masamda öyle su olmayınca su içmememin tek sebebi kendime gidip su doldurmaya üşenmem.

evde her köşeye 1.5 litre su koy. en kolay ondan içiliyor. yatağın yanında, mutfakta, salonda koltuk yanında, her yerde 1.5 litrelik suyum bulunur.

vücutta 1 günde oluşan toksinleri atmak için en az yarım litre isemek gerek. 500 ml'ye kadar böbrek konsantre edebilir. daha azı zararlı olduğu gibi sürekli azami duzeyde konsantre etmek de bobregi yorar, biriken toksinlerini de atamazsin.

su içmeye basladigin ilk zamanlarda cise çok cikacaksin. böbrek alismamis çünkü, ne olduğunu anlayamadan geleni atacak. zamanla konsantrasyon yeteneği kendine gelecek ve sen de normal insanlar gibi huzurla sağlıkla işeyeceksin.

www.youtube.com
işte bu bitki gibi oluyorum ben.

yarım saat değil, bir kaç dakikada kendime geliyorum.
bitkin ve mutsuz hissettiğimde su iyi geliyor.
neşesiz ve keyifsiz hissettiğimde su iyi geliyor.

water your body adlı uygulama var telefonumda. hatırlayordu, içiyordum.
yazın inanılmaz farkedebiliyordum az su içtiğim günler ile çok su içtiğim günler arasındaki farkı.

kışın ise unuttum. pek su içmez oldum. tekrar kendimi gözlemledim de, enerjisiz ve bitkin olma sebebim suyu az tüketmem son günlerde.

baş ağrısının en büyük sebeplerinden biri az su içmektir bu arada.

diğer cevaplarda da belirtildiği gibi masanda, yatağının kenarında şişe su olsun. böylece ne kadar su içtiğini hesaplamak da kolay oluyor.

kendini zorlama, kış zamanlarında yaklaşık 2 litre kafidir. ileride arttırırsın belki.

Sıkıntı yoktur diye düşünüyorum.

Nadiren bana da oluyor, kendimi kasıyor olabilirim farkında olmadan o sıra gevşiyorum diye düşünüyordum.

bir sıkıntı olmaz ondan. bende ve çevremdeki birçok insanda da var bu sorun. pek de sırun sayılmaz aslında.

20lik dişlerin röntgenini kontrol ettirin derim. bazen yanlış hareket eden 20lik dişler de benzer şekilde semptomlara sebep olabiliyor.

bende de var aynı durum, hatta ilerlemiş vaziyette. Doktora gittiğimde gece dişlerini sıkıyorsun demişti.

doktora gitmeni tavsiye ederim. Diş sıkma problemi varsa bir dişlik veriyorlar geceleri takıyorsun.

Cene ekleminde problem oldugu icin o ses geliyor.

Azeroth +1

bende de vardı. Hatta bütün elma yiyemezdim de dilim dilim keserdim. Bazen çenem kitlenirdi. Sonra yirmilik dişlerimden birini aldırdım ve artık herhangi bir sıkıntı duymuyorum.

15 yıldır var. hiçbir şeye etkisi yok. sadece esnerken de değil, yemek yerken ağzımı bir parça büyük açsam çat çut hemen.

mutlu mesut yaşayıp gidiyoruz.

@azeroth çıtlayan taraftan 2 yıl evvel yirmilik diş aldırmıştım. zorlu bir ameliyattı. o esnada cene eklemim zarar mı gördü acaba?

bende de oluyor 10 yıldır. şişmdi diğer yorumları okuyacağım çok merak ettim

benim de oluyor ara ara özellikle hayvan gibi esnediğimde. alıştım artık.

@neferkitty+1

Bir dis hekimine muayene olun. Gerekirse o cene cerrahina yonlendirir. Gece disleri sikmaktan, cene yapisinin bozulmasindan kaynaklaniyor olabilir. Su an zararini gormuyor olsaniz da ileri yasta sorun çıkarabilir. Ayrica dis sikmaktan kaynaklaniyorsa disinizde catlaklar bile oluşabiliyor.

geçmiş olsun çok sinir bozucu bir şey. bende ağrılı versiyonu vardı ve 20'lik dişlerden kaynaklandığı anlaşılıp diş çekilince düzeldi.

20'lik dislerimin birini cok zor bir ameliyatla aldilar. O gunden beri cenem kitlatip durur sert bisey yiyince. (Sert ekmekten yapilmis sandviç yerken mesela) hatta odada baskasi varsa ve sessiz bir ortamsa baskalari da duyuyor. Son 7 senedir böyle.

Benden daha kötü degilsindir merak etme. :)

20lik dişlerim çıkıyor, çıkmaya başladığından beri de bende de arada geliyor malesef. korkuyorum yaw napcaz bu dişleri? üsttekiler iyi güzel çıktı da alttakiler...

ay ortası gibi çene cerrahisine gözükeceğim. o zaman editlerim. hepinize geçmiş olsun arkadaşlar.

@chitosan benim de 20'lik diş ameliyarından sonra arttı sanırım. hep gömülü hem yamuktu dişim, çok zor aldılar.

change.com araxılığıyla dünyayı kurtarma girişimlerinize bir son verin kampanyası başlatmak istiyorum bende.

KaraSakall ne yapılsın istiyorsun peki? Bir ikinciside change.com değil org

direkt olarak onedioya mail ataılabilir. change.orgun işe yaramadığını düşünenlerdenim.
ayrıca rahatsız olmuyorum. takip etmiyorum çünkü o siteyi.

bence onedio gibi dandik siteleri takip etmesek daha iyi. hep diyorum, adamlar buzzfeed'in turk klonu. buzzfeed zaten clickbait krali berbat bir site, turk klonundan ne bekliyoruz ki?

ayrica change.org tam bir "toplumun gazini alalim" araci. harbiden change.org'da baslayip basariya ulasan ciddi bir hareket var mi?

@sutlu nescafe @fortisvita kesinlikle onedio'nun dandikliği konusunda hem fikiriz. Fakat change.org gibi platformlar bu tür olaylar için organize olmak ve haberdar olmak için birebir diğer türlü böyle durumların varlığından haberdar olmak biraz sıkıntılı. Görüşleriniz için teşekkür ederim.

sebebini @fortisvita belirtmiş.

hayatında hiç bir şey yapmayan tipler bir imza atıp dünyayı değiştirdiklerini ve bir şeyler yaptıklarını zannedip aslında sadece vicdan mastürbasyonu yapıyorlar. Günün sonunda etkisiz değersiz ve işe yaramaz bir şeye dönüşüyor

rahatsız oluyorum. sosyal medyadaki cinsiyetçi dil iğrenç boyutlara varmış durumda, onedio da bunun ekmeğini yiyor.

bu arada change.org üzerinden başlatılıp da başarıya ulaşan bir sürü kampanya mevcut.
soranların bir google'laması yeterliydi.
www.change.org
www.change.org
en.wikipedia.org

her kampanya başarıya ulaşamıyor tabii ki ama en azından birilerinin sesi duyuluyor.

Rahatsızsan girmezsin olur biter. Bu kafaya ne yaparak ulaşıyorsunuz öğrenmek istemiyorum.
Bahsi geçen siteye toplamda 10 kere girmemişimdir bu arada.

ichef-1.bbci.co.uk

Cinsiyetçi içeriği olup olmadığına hiç dikkat etmemiştim. Hatta bir aralar bir kadın içerik ekleyici biri vardı, o da 'Buluşmaya götürüp para ödemeyen erkekleri sevmeyiz' tarzı şeyler ekliyordu. Bilmiyorum, yazdıkları bu ayarda mı ve alınganlık durumumu var; yoksa gerçekten medeni bir ülkede olsak nefret suçu sayılacak boyutta mı. Daha da ötesinde, benzer liste ve başlıkların erkekler için açılıp açılmadığını da bilmiyorum. Siteyi çok kullanmıyorum, arada Facebook'tan bir şeyler geliyor, dikkatimi çekerse bakıyorum. O yüzden 'Desteklerim, desteklemem' diyebilecek bir durumda değilim.

change.org'a gelirsek; eğer kişi hiçbir şey yapmayacaksa, change.org'a imza vermesini tercih ederim. change.org'a verilen bir imzanın insanların karşı çıkma gücünü azaltacağını veya imza vermenin başka bir karşı çıkma şekline alternatif olarak sunulduğunu düşünmüyorum. Karşı çıkacak olan imzası dışında da kendine başka şekiller bulup karşı çıkıyor zaten. Çıkmayacak olanın da, bomboş oturmasındansa bir imza verip içinin rahat olmasını olumsuz bulmuyorum. İşe yarayıp yaramaması kadar önemli bu bence. Ayrıca, bu en azından bir bilinçlendirme şekli de. Ana akım medyada, hatta bazen medyada çıkmayan şeyleri biri Facebook'ta paylaşırken görüyor ve öğrenebiliyorsun. Tepki vermek ya da vermemekten öte saçma da olsa bir şeylerden haberin oluyor. Atla deve değil ama bu küçük haberlerin önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü küçük şeyler birikir ve iyi/kötü bir sona ulaşır. Kimsenin de 'İmza verdim, dünya sayemde daha güzel olacak' diye havaya girdiğini görmedim. İnsan bir şeylere yardım ettiğini düşündükçe mutlu olur. En fazla o anlık iyi bir şey yaptığını düşünüp kendini mutlu hissediyordur, o mutluluk da en fazla 5 dakika kalıyordur kişinin bünyesinde.

Size ne yahu? Size ne? u yapılan "STV dizi yayınlamasın" veya "Hande Yener şarkı söylemesin" diye imza toplamak kadar saçma. İçeriği beğenmiyorsanız girip okumazsınız olur biter. Sanki başlarında yeterince ahlak polisi yokmuş gibi bir de sizinle mi uğraşacak insanlar?

olmuyorum. cinsiyetçiliğin tu quoque olduğunu düşünmüyorum çünkü.

erkek kadından ya da kadın erkekten üstündür demiyorum; sadece kadın kadındır, erkek erkektir fikrine sahibim. bu yüzden bendenki etkisi kötü değil o paylaşımların.

change.org'a ise elimi nasıl kaptırdıysam her gün 3-4 tane bir şeyleri değiştirelim mailleri geliyor. başlangıçta belki işe yarayabilir düşüncesi haizdi bende. fakat şimdi hiçbir şeyine tıklamıyorum.

Cinsiyetcilik ne yazik ki kulturumuzde var. Erkekler ustundur kadinlar alcaktir algisi ya da boyle olmasa da erkekler iyi muhendis olur kadinlar dogustan evin temizlenmesini iyi bilir algisi toplumumuza islemis durumdadir.

İçeriği bilmiyorum, içeriğe göre belki benim için de yerinde, belki de benim için abartılı. Bunun için de siteye girip yazı inceleyesim de pek yok. Yine de 'Size ne' ve 'Sen de girme'ye açıklama yapmak istedim.. Başlıktaki 'kadın' veya 'kız' yerine başka kelimeler koyalım. Örneğin, 'Bir zenciye yapılmaması gereken 14 hareket' olsun. Bunun içeriği çoook hafif değilse, Amerika'da ümüğünü sıkarlar, ister geyik yap, ister ciddi olsun. Ya da burada bir Kürt yazar, kendi köşesinde 'Bir Türk'e yapılmaması gereken 14 hareket' dese ya da bir Türk yazar 'Bir Kürt'e yapılmaması gereken 14 hareket' diye bir yazı yazsa gayet ırkçı olur. Ya da benzer bir şekilde, bir Akit gazetesi yazarı 'Mini etek giyen bir kıza yapılmaması gerekenler' veya 'Bir Kemalist'e yapılmaması gerekenler' diye döktürse karşı taraf ne hisseder? Her durumda yazan kişi kendi aklınca geyik yapıyor, komikleşiyor ama bir tarafı alındırıyor. Bu bu kadar kuvvetli bir başlık değil, bunu kabul ediyorum. Birisi 'Duyuru yazarlarına yapılmaması gerekenler' veya üstünde duran bir kimlik için bu gibi bir şey yazıp üstünden geyik yapsa alınmazsın ama o yazıda seni itin bir tarafına sokup çıkarırsa rahatsız eder; yazının içeriğine ve kişinin tepki eşiğine bağlı.

Eğer sitede erkeklerle de benzer şekilde dalga geçiliyorsa veya içerik hafifse, pek tepki vereceğim bir şey değil. Siteyi dolaşmadığımdan, imza vereceğim bir şey de değil. Ama aktif kullanıcı olsam ve yeteri sıklıkta, tek taraflı bir 'Bir X'e yapılmaması gereken hareketler' tarzı yazılar görsem, böyle bir içerik olması beni rahatsız eder. Bu da aslında aynı köke dayanan iki nedenden dolayı rahatsız eder. İlki söylenen şey ayrımcı ise ve bu ayrımcılık sadece tek taraflı ise, bunun bir sitede komiklikle şirin gösterilmesi toplumda yaygınlaşıp, bu yerleşik kültürde daha da köklenebilir. Topluma 'geyik' adı altında ayrımcı bir kültür gelişmesini istemem. İkincisi, yine benzer olarak siteler +18 değil, çocukların girebileceği ve komik şeyleri öğrenecekleri siteler. Çocukların ayrımcılık öğrenmesini istemem. Çocuğumun bir şeylerle dalga geçmeyi öğrenmesini isterim. Bu da hafif içerik ve karşılıklı atışma ile mümkün olur. Bu tarz şeylerin 'Sen de bakmayıver' ile örtüleceğini düşünmüyorum. Böyle bir şey için imza mı toplarım, başka tepki mi veririm bilmiyorum ama karşı olduğum bir şey olsaydı ve böyle bir imza kampanyası denk gelse idi, katılırdım. Hak verip vermeyecekleri kısmına karışmadan da çevreme yaymaya çalışırdım.

Bütün feminist çıkışlar gibi bu da ağır işsizlik içeriyor.

onedio bence direkmen kendine son versin, kullanmayın şöyle siteleri niye prim verirsin ki onedioya, niye ciddiye alırsın.

osuruktan nem kapmaya devam.

bu kadar aptalca, özürlüce kampanyalar yapıp kendi bokunuzla çırpının arkadaşlar.

bol miktarda reklam (tv reklamı falan da lazım) ve mümkünse ekstra özellik, güzel ve farklı bir şeyler.

letgo yaptılar gittigidiyor var.. eşya tabanlı.. ama asıl emlak ve araç üzerinde bir şeyler yapmak lazım.. aklımda bir fikir var ama söylemem tabi..

tabiki de marka bilinirliği lazım. Bunun içinde akılda kalınır bir site ismi ve marka imajı şart. Marka imajı için de hayvan gibi reklam şart. Kısacası çok para lazım ve bu kadar yatırımın sonucunda başarı kesin değil. Risk de var.
Ayrıca sahibinden.com emlak sektöründe tekel değil hürriyetemlak ile bu konuda başabaşlar. Bunun dışındaki herşeyde tekel sayılabilir.

Geniş bir ilan potansiyeli olan sahibinden dururken ben bir müşteri olarak neden sizin sitenize gireceğim. Sizin sorunuzun cevabı da bu sorunun cevabında gizli.

@abdu
hah işte sorun da orası sizin gibi müşterileri nasıl çekebiliriz. malum böyle bir site açılsa diyelim sahinibinden comda şu an 200 bin ev ilanı varsa bu sitede toplasan ilk biray 50-100 ancak ilan olacak ve insanlar ilan vermekten kaçınacaklar.

bu konuda napılır onu merak ediyorum.

Promosyon, hediye, hediye çeki vs ile müşteri çekin.

ekstra bir özellik eklenilmiş hali ile açılabilir. aklımda vardı bu tarz bir fikir, ekspertizlerle anlaşmalı bir şekilde site açmayı düşündüm bir ara. ancak çoğu ev/araç sahibi bu işlere yanaşmak istemiyor :) işlerine gelmiyor.

düşüncede güzel ama uygulamada pek başarılı olmazdı.

en az 50 milyon tl bütçe gerekli.

Emlakçılarla anlaşıp ücretsiz bir şekilde ilanlarını listelemelerini sağlayabilirsiniz. Uzun ve zahmetli bir iş ama sitenizde içerik yokken bireysel kullanıcı çekme ihtimaliniz çok az.

şu anda halkın tüm katmanlarında bilinirliği var. en alttan en üste... herkes araba-ev için önce bu lanet siteye giriyor.

hadi boykot edelim, başka siteye ilan verelim desen çok adam bar boykot edecek ama o daha alt katmandaki adam gelmez. haberi bile olmaz. onlar kalabalık olduğu için de başarı sağlaması zor.

Nesi var ki sahibindenin boykot edilecek? Sundugunu yapiyor sikintisiz sekilde.

ilan fiyatları çok pahalı. ben emlakçı ya da galerici değilim. çoğu kişi gibi sevmem de bunları. ama adamlar bir şey üretmeden para kazanıyor diye "oh olsun iyi yapıyor sahibinden" demek de bana göre değil.

en büyük emlakçı-galerici oldu ülkede adamlar.

Facebook: dunyanin en buyukicerik sahiplerinden ama icerik uretmiyor.

Uber: araba sahibi degil

Airbnb: ev sahibi degil

Dunyada artik para kazanmanin yollari degisti :) "abi bir sey yapmiyor adamlar, para kazaniyorlar" argumani yanlis.

sahibinden.com'a hiçbir şey üretmiyor demek klasör anadolu çomarı zihniyetinden başka şey değil.

bir şey üretmek illa ki taşı yerinden kaldırmaktır dimi?

@fak: hacı facebook ücretsiz ve hep öyle kalacak değil mi :)

içerik üretmeyenler emlakçı ve galericiler. sahibinden yine üretiyor sayılır.

ilan fiyatları çok fahiş. tekelciliğe karşıyım. asıl çomar zihniyeti "nasıl olsa elleri mecbur. sike sike ilan verecekler." demektir.

benim icin birsey uretiyor misal fiyat alarmi kuruyorum ,favori listesi tutuyorum. bunlar benim gozumde urundur. benim onlari ziyaret etmem karsiliginda yenilik bekliyorum ilk basladiginda beri yenilikler oldu, bu da benim icin bir artidir. misal harita bazli arama sonradan geldi.

Facebook diger iki ornekten cok daha fazla para kazaniyor :)

Eger emlakcilar-galericiler bir is yapmiyorsa vermesin insanlar evlerini, arabalarini onlara. Bir is yapiyorlar ki veriyorlar. Bazi islemleri hizlandirabiliyorlar ki insanlar onlara veriyor. Tekel degiller, hurriyetemlak gibi alternatifleri mevcut. Piyasaya girmek icin de cok buyuk yatirima ihtiyac yok. Iyi bir proje ile sahibinden.com pazar payini cok rahat kaybedebilir. Pahali demek ayri sey, tekel ayri sey.

Kimse para vermeye mecbur degil, iki evimizi sahibinden uzerinden sattik, hicbir sekilde para istemediler bizden :)

sahibinden.com'un en az 5 tane alternatifi vardır.

macbook pro 7000tl ye satılıyor, diğer laptoplar 2000tl ye. çıkıp apple'a "çomar zihniyeti" diyebiliyor musun? macbook alacak paran yoksa, 2000lik bilgisayarları alırsın. ortalıkta milyon tane alternatif varken ne tekeli? tekelin ne demek olduğunu biliyor musunuz?

sahibinden.com'da ilan vereceksen o parayı harcayacaksın.
o parayı harcayacak paran yoksa, alternatif ucuz sitelere yönelirsin ama ucuz etin suyu misali sonuç alırsın.

bu üretme tartışmasına nasıl geldik yahu.ben üretmiyor demedim şayet mesajlar banaysa...

200 ilan 20 bin lira nedir kardeşim? bu fahiş değil mi? o çok nefret ettiğiniz edison gibi oldu lan adamlar. edisonun plak komisyonu alması gibi... üstelik edison patent sahibiydi. o bile bir nebze daha haklı.

asıl çomar zihniyeti bu işte kardeşim. google ın, watsap ın verdiği hizmetler de mükemmel. ama bu kadar fahiş fiyat çekmiyorlar. sahibinden neden böyle? cevabı basit. çomar zihniyeti asıl bu. görünürde alternatifi çok ama adamlar bizim milletin zihniyetini biliyor ve resmen bunu lehlerine çevirmişler. biliyorlar ki kimse kalkıp boykot etmeye uğraşmayacak ve ne fiyat çekerse çeksin sahibinden e ilan vermeye devam edecek.

Mütevazı yaklaşacak olursak iyi bir ekip ve en az 5 milyon lira gerekir diye düşünüyorum.

Kredi kartı ile ödeme kabul etmek için aşağıdaki lazım.

Bu tür bir site kurmak için bir acquirer bank (kredi kartı ödemesi kabul etmek için kart kuruluşu ile anlaşma yapmış banka) aracılığı ile kart kuruluşlarına kaydolup PSP (payment service provider) lisansı almanız, bu bankaya yüklüce bir teminat yatırmanız (kapıyı birkaç milyondan açarlar çünkü kredi kartı kuruluşlarının kurallarına uymak için size "sponsor" olacaklar) ve -Türkiye'deki dijital para yasasını bilmiyorum, değişmiş olabilir- büyük ihtimalle devlete bir yerlere kaydolmanız gerekiyor çünkü parayı geçici olarak da olsa tutacaksınız, bunu da ancak lisanslı şirketler yapabilir.

Ek olarak yazayım, her banka size sponsor olamaz. Bazı bankalar da sponsor olmak istemeyebilir. Bir bankanın bir aracıya (yani size) sponsor olabilmesi için kart kuruluşu tarafından belirlenmiş çok özel şartları sağlaması gerekiyor ve finansal bir risk alıyor, o yüzden teminat istiyorlar ve sizin de belirli şartları sağlamanızı istiyorlar. Kağıt işleri var anlayacağınız. Büyük ihtimalle işinizi detaylı olarak da inceleyeceklerdir, o yüzden yol haritanızı görmek isteyebilirler.

Bunu böyle yapmayıp direk aracılık hizmeti veren site açıp operasyona başlarsanız banka sizi farkettiği anda sanal pos hesabınız iptal edilir, sizi şutlar ve büyük ihtimalle bir daha çıkamayacağınız, kart kuruluşlarının kara listesi olan TMF (terminated merchant file) listesine girersiniz. Bu listeye girerseniz dünyadaki hiçbir bankadan ve hiçbir ödeme şirketinden hesap açamaz, kredi kartı ile ödeme kabul edemezsiniz. Bu listede dolandırıcılar, kötü niyetli iş adamları, yasadışı ürün satıp yakalananlar, suçlular vb var.

"Ben PSP lisansı almam, kredi kartı aracısı şirketle işimi hallederim" derseniz o seçeneğiniz de var ancak kredi kartı aracılarının (iyzico, payu, vb) neredeyse tamamı yüksek riskten dolayı bu tür aracılık hizmeti veren siteleri kabul etmezler, kabul edenler de yüksek komisyon isterler. Sizin alacağınız komisyonla yarışır yani. Hem bu yolu seçerseniz ödeme alacak kişilerin de bu servisi sunan kredi kartı aracısına ayrıca üye olup hesap açması gerekiyor, bu da sizin sistemin eşsizliğini azaltır.

PSP lisansı konusunda %100 emin değilim ancak iş "pazar yeri" (marketplace, iki tarafın buluştuğu yer) olduğu zaman bildiğim kadarıyla kart kuruluşları (Visa, MasterCard, vb) üstte anlattığım gibi bir acquirer bank aracılığı ile kaydolmanızı ve çeşitli prosedürleri tamamlamanızı istiyorlar çünkü aksi takdirde yaptığınız iş "factoring" denen şey oluyor ve bu yasak, yani sanal pos aldığınız zaman sadece kendi adınıza ödeme kabul edebilirsiniz, izin almadan başkasına aracılık edemezsiniz.

Ciddi olarak yapacaksanız kuralı budur. Ayrıntılar önemli.

Dışarıdan bakınca sahibinden.com, n11 gibi yerler hiçbir şey yapmıyormuş, havadan para kazanıyormuş gibi gözükebilir ancak işi kuralına göre yapacaksanız şartları sağlamak çok zor ve takdir edersiniz ki bu şartları sağlayabilen az sayıda şirketten birkaçı bu işi yapıyor zaten :)

Yine çok önemli bir konu olan, kart kuruluşlarına göre değişen %1 ve %1.5 chargeback oranları var. Diyelim bu ay 100 bin satış ve 2bin chargeback var ve bu olay üç ay devam etti, oran izin verilenin üzerinde olduğu için kart kuruluşlarının kuralları gereği banka sanal pos hesabınızı kapatmak zorunda kalabiliyor ya da çok yüksek miktarlarda ceza ödemenizi isteyebiliyor çünkü siz "sorunlu" bir işyeri oluyorsunuz. Hesap kapanınca üstte yazdığım TMF listesine giriyorsunuz ve bildiğim kadarıyla bir daha çıkamıyorsunuz.

Yani "oh, havadan para" diye bir şey yok, çok ciddi kaynak ve planlama gerektiren bir iş.

Bu kadar bilgiyi ancak parayla danışmanlık hizmeti adı altında alırsınız, benzer bir cevap göremeyince üşenmeyip yazdım. Merak ettiğiniz şeyler varsa sorun, yardımcı olmaya çalışırım.

N11.com 100 milyon tl ye kuruldu, sermayenin yarisi da guney koreli bir firmadan geldi.

yani geç kalınmış bir iş diyorsunuz!!

geç kalınmış bir iş değil, para gerektiren bir iş. Facebook ilk çıktığında bir girişimdi, Twitter da öyle. Ancak bu tür bir iş girişim değil, "yatırım" olur.

Pek macera yok yani bu işin içinde, parayı koyup, şartları sağlayıp sonuçları bekliyorsun biraz da. Üstte yazıldığı gibi n11 100 milyonla girmiş, arkasında doğuş holding var. gittigidiyor ebay'e ait (ebay de paypal'a ait).

Rakiplerin bunlar olur, birinin arkasında dünyanın en büyük ödeme şirketlerinden biri (paypal), diğerinin (n11) arkasında da garanti bankasının sahibi doğuş holding var. n11 işe başlarken o ikna sürecini yaşamamış bile olabilir çünkü garanti bankası komple adamların zaten, "tamam, kendime izin veriyorum" gibi bir şey olmuştur onay süreci :)

Sen en baştan başlayacaksın ikna etmeye (hem müşteriyi hem de çalışacağın diğer şirketleri), o yüzden bana kalırsa bu tür bir platform bir girişimcinin birinci basamağından çok, bir yatırımcının "bu işte baya para var, basalım mı 100 milyon?" demesiyle kuruluyor. Bu da başarıyı garantilemez tabi ama zaten üç tane rakibin olacağı ve halihazırda iş yönetiyor olacağın için zarar etme şansın düşük.

Google, marka isimlerin kullanarak reklam verilmesine 23 Nisan 2013'ten itibaren izin vermeye başlamış.

thenextweb.com

ABD'de yine rakip markalar birbirini yıllarca dava etmiş, haklı çıkabilen olmamış.

ABD'de mahkeme "kanka bizce sorun yok, tüketicileri keklemeye çalışmadığın sürece rakip şirketin ismiyle bile reklam verebilirsin" demiş. Türkiye'de durum ne olur bilemiyorum ama bence "evlilik teklifi anahtar kelimesi ile sadece bizim şirket reklam verebilir" şeklinde bir kuralın olması komple reklam endüstrisine aykırı gibi geldi bana. Reklam endüstrisi yok olur giderdi öyle olsaydı.

www.techdirt.com

İsim hakları konusunda bilgim yok ama beş anahtar kelime vermişsin, bunlardan sadece ilki marka ismi olabilir gibi gözüktü bana, diğer dördü çok genel.

Avukat değilm ama aynı kelimede reklam çıkan bir rakibin "belki yerler lan, bi kişi azaltsak kardır, hem rekabet hem maliyet düşer" diye gönderdiği bir mail gibi geldi bana. Sizi dava edip de haklı çıkabilecekleri bir senaryo yok bence çünkü "internette evlilik teklifi anahtar kelimesiyle reklam verme hakkı" diye bir şeyi tekeline alamazsın, devlet buna izin vermez.

AVUKAT DEĞİLİM, BU CEVAP HUKUKİ BİR TAVSİYE NİTELİĞİ TAŞIMAMAKTADIR.

@hayirsiz, bana da öyle geldi açıkası ve ondan sonra şunu düşündüm:

ünvanını kullanarak, insanları hukuk dışı durumlarla ilgili tehdit eden avukatlarla ilgili niçin yaptırım yok acaba bu ülkede? ne bielyim bu sadece bi örnek aslında. telefon açıp "borcunu ödemezsen hapise girceksin. yaaırn sabah son gün" diye insanları tehdit eden avukatları da kastediyorum bir yandan. adamın ünvanı avukat olduğu için ihtimalin gerçekçiliğini düşünüp, hukuk dışı bir durumu hukuki zannettiriyor insana.

neyse.

İş dönüp dolaşıp "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" cümlesine geliyor bu durumlarda.

Valla burası çok güzel bir ülke de garip insanlar var işte, ben artık bu durumlarda önce sessiz kalıyorum, karşı taraf o anki işimi engelleyecek bir şey yapmaya kalkarsa bağırarak (ya da daha çok bağırarak) haklı çıkıyorum. Senelerdir mal gibi kibar davranıyordum bu insanlara, olayı sonradan çözdüm.

Geçen hastanede sıra bekliyorum, adamın biri geldi önüme geçti. Ne yapıyorsunuz siz ya diye bağırdım adama, "ha burası senin sıran mıydı kardeş" deyip arkaya geçti. Bu adam gerizekalı değil, bilerek yaptı, bir şey demezsem arkaya geçmeyecekti.

Bu duyurudaki durum da ona benzemiş :)

bu durum hakli olabilir. birinin tescilli markasini kullanarak ticari faaliyette bulunamazsin. nasil ki coca cola uretip satiyorum diye gazete ilani veremezsen, baskasina ait marka ile herhangi bir mecraya reklam veremezsin.

fakat kullandigin ifadeler genel ve tescili zor. tr'de tescilli olmamasi durumnda kullanimi mumkun boyle bir itiraz yazabilirsin. onerim, isinin ehli bir marka vekili bul, kullandigi ifadelerin tescilli marka olup olmadigini ogren.

mobildeyim, editleyemiyorum, ihtiyacin olan keyword 2011-83341.

afamin markasini ihlal etmis durumdasin.

@eksi sozluk,

durum bahsettiğin gibi değil ki?

ben, "coca cola satıyorum" demiyorum. coca cola'nın satıldığı yerlere kendi reklamımı veriyorum.

ben o adamların markasını falan kullanmıyorum yani.

birisi google'da "evlenme teklifi" y azınca benim reklamımı görüyor, olay bu yani.

@roket adam: o zaman satis da yap, adam cok isterse senden ucuza satsin. var mi oyle bi dunya?

sen hizmet satmiyor musun sonucta? gelirin yok mu buradan? bir ticari faaliyet degil mi? senin reklamini hayrina mi goruyor?

@eksi sozluk e bir daha geldim

"baskasina ait marka ile herhangi bir mecraya reklam veremezsin." demişsin, tabi ki de verebilirsin.Tamamen sallıyorum, Bimeks Samsung laptop satıyor mesela, televizyona bunun reklamını veriyor. BİM bir üründe indirim yapacak, basıyor broşürü, "bakın bu ürünlerde indirim var" diye dağıtıyor.

diyelim ki coca cola satıyorum ve coca cola anahtar kelimesiyle reklam verdim. Buna ne Google, ne coca cola, ne de devlet karışır. İşi yapıyorum, ürünü satıyorum, problem yok. Başkaları da kola satabilir, sonuçta bayi oldum diye kola satma hakkı sadece bana özel bir hak değil. Reklam verirken sadece kola sattığım belli oluyor, kola şirketinin komple bana ait olduğunu iddia etmiyorum reklam yaparken. Kimin kaç tane kola sattığı, hangi bayinin iş yaptığı / yapamadığı gibi konular hiç kimseyi ilgilendirmez, serbest piyasa ekonomisi böyle işler. Önemli olan kola satılmasıdır, kimin sattığı önemli değildir.

Kaldı ki arkadaş burada böyle bir şey de yapmamış, marka olarak kaydedilemeyecek kadar genel kelimelerle reklam vermiş. Diyelim ki ben Google'a evlilik teklifi yazdım, ister bu arkadaşın sitesine girerim, ister başka siteye girerim. Potansiyel müşteri olarak benim açımdan olumsuz bir durum yok burada. Devletin görevi beni (parayı ben veriyorum ya hani) korumak olduğu için birilerinin çıkıp "başkası reklam veremez, bu kelimeyle sadece bizim şirket reklam verebilir çünkü biz öyle istiyoruz" demesi talep sahibi hariç kimsenin işine yaramayacağı için bu isteğini uygulatabilmesi mümkün değil gibi geldi bana.

Eğer bir kişi ya da şirket "evllik teklifi" markasını tescil etti ise. Yani başvuruda bulundu, TPE uygun gördü, askıya asıldı ve yasal sürede kimse itiraz etmemiş ise, o markayı kullanma hakkı ona aittir. O nedenle evlilik teklifi ibaresine reklam veremeyebilirsiniz.

Ancak dava açarak, markanın iptalini isteyebilirsiniz, veya marka yine sizin hizmet verdiğiniz sektör için alınmamış ise(markalar yapılacak işlere göre alınırlar) kendiniz marka başvurusunda bulunarak kullanabilirsiniz.

Nasıl ki evlilikteklifi.com domainini birisi aldığında ben de kullanmak istiyorum bu domaini diyemiyorsanız, markada da benzer bir durum var. ama mevzuat daha karışık, her konuda marka alamayabiliyorsunuz. İddianızda kararlı iseniz bir marka vekili ve avukat ile görüşüp işlem başlatmanız lazım. yoksa bu konuda google'ında eli kolu bağlı, ilan verseniz de tek bir mail ile ilanınızı kaldırtabilirler.

@eksi sozluk,

sen durumu hala anlamıyorsun ki ama. coca cola buzdolabı bulunan yerlerin yanına büyük posterler koyyorum mesela. coca cola'nın bana bir yaptırımı olabilir mi?

şehirdeki tüm coca cola bilboardlarını tespit edip, onların yanındaki bilboardları satın alıyorum önreğin. durumun coca cola ile ne ilgisi var?


neyse zaten durumu da hukuki olarak çözdük. hiçbir şey talep edemiyor. durumun bizimle de alakası yok.
google ile alakası var. eğer o telifi almışlarsa, google'a başvurup "bu kelimeyi kullanamazsın" demeleri gerekiyormuş. örneğin arçelik yapmış bunu. arçelik adına reklam verilemiyormuş ve bunun kullanıcılarla bir ilgisi yokmuş. google ile araısndaki ikili mesele.

@hayırsız bilen kişisi daha rahat anlatır ama cocacola satarken cocacola ilanı vermek veya bimeksin hp satıyorum diye ilan vermesi onların markasını kullanmak değil.

Yani onlar hp'nin markalı ürününü alarak satıyorlar. bu yüzden satış yaparken markayı kullanım hakları da baki ve hatta siz sahibinden'e ilan verirken mercedes araba satıyorum diyebilirsiniz. Zira o araba mercedes yani marka sahibi tarafından üretilmiştir.

Gelelim bizim örneğe, sizin "eğer tescilli ise" evlilik teklifi markasını kullanmak için marka sahibinin ürettiği tescilli ürünü alıp satmanız gerekir.

Ama tekrar söylüyorum, eğer ki marka tescili haksız ise bunun için de hukuk yolu açıktır.

uzmanları daha rahat cevap verir

sen anlamiyorsun. orada durum farkli, o adam mali coca cola'nin kendisinden (hak sahibinden) aliyor ve boylelikle marka hakkini tuketiyor. ustelik o dolaplarin hepsi coca colanin kendisine ait.

sen ise bambaska durumdasin

@hayirsiz: bu ornekte de marka hakkinin tukenmssi var. yani sen laptopu samsungdan alip satiyorsan, markayi İZNİ İLE kullanip tescilli markanin sahibini belirtirsen sikinti olmaz.

markanin tescile uygun olmadigi yorumunu ise bu bilgi duzeyi ile ciddi bulmuyorum, isteseniz hukumsuzluk davasi acarsinz, haddinizi bildirirler.

yan bilboard ise tamamen ilgisiz bir ornek.

@eksi sozluk e bir daha geldim

birilerinin "evlilik teklifi" kelimesini, hatta "bu kelime ile reklam verilebilmesi" hakkını kendi tekeline alabilmesi fikri bana mantıklı gelmedi. Bence itiraz edebilirsin bu duruma çünkü çok genel bir kelime öbeği bu. Burada çağrışımı ya da birilerinin aktif marka olarak kullandığı bir "markadan" bahsetmiyoruz. Ben o kelimeyi kullanarak reklam verirsem bu adam zarar etmeyecek ki, ben burada herhangi bir hak ihlali göremiyorum. Yanılıyor olabilirim ama benim fikrim bu.

@tchuck, bence bir bilenle konuş yine de ama ben yine de fikrimi savunuyorum, bana mantıklı gelmedi.

Bana hitaben bir mesaj yazılmış ama benim dediğimi doğruluyor sanırım.

Özet olarak reklam vermek benim Google ile aramda yaptığım bir anlaşma. Eğer ortada 3. bir şahıs için yanlış bir durum varsa bana değil, mecranın sahibi Google'a gitmek durumundalar. Benim yapmam gereken bir şey olduğunu düşünmüyorum. Google da kolayca siktiri çeker bu firmalara. Aha örnek olarak şunu vereyim: Vmware Fusion ve Parallels, birbirinin aynısı işi yapan 2 yazılım. Google'da Vmware Fusion diye arattığında, en üstte "Vmware Fusion vs Parallels" adı altında Parallels'in web sitesi çıkıyor. Çıkan linke tıkladığında Parallels'in daha iyi olduğunu gösteren bir tanıtım var. Aynı keywordler ile taratıp bakabilirsiniz.

Yani arkadaş öyle her yeri Türkiye sanmasın, google hiç takmaz diye düşünüyorum. En kötü ihtimalle ilanını yayından kaldırırlar. Avukat ünvanını kullanıp boşa sallıyorlar işte.

Marka konusunda bir diğer örnek de bizim şirketten mesela. Türkiye'deki tüm haklarını temsil ettiğimiz ve tek distribütörü olduğumuz X markasının web sitesini x.com.tr olarak biri almış ve kendi şirketine yönlendirmiş, bunun üzerinden de maddi kazanç sağlıyor. Gittik ihtarlar mihtarlar, bi bok oldu mu? Hayır. Internet ayrı bir mecra dendi çıkıldı.

valla burada birbirine giren bir ton farklı konu var.

1- "evlilik teklifi" terimini birisi yasal olarak tescillemiş ise onu tescil alanında kullanım konusunda tek hak sahibi tescil sahibidir.
a- misal "evlilik teklifi" terimi tamamiyle sallamasyon olarak 3. sınıfta sabun markası olarak alındı ise bu sizin onun için 7. sınıfta iş makinesi markası başvurusu yapmanızı engellemez. (doğrudan alırsınız ve kullanablirsiniz demiyorum zira bu konuda şimdi burada anlatamayacağım kadar "ama" var.)
b- pek çok farklı anlama sahip ve dilin doğan akışında kullanılan sözcükler için marka amacı gütmeksizin ve bir ürünü/hizmeti/süreci tanımlamaksızın kullanımlarda marka ihlali de olmaz Yani birisine evlilik teklif edebilirsiniz.
c- eğer bir markanın haksız alındığını düşünüyorsanız, yasal yollara başvurarak iptalini isteyebilirsiniz.

2- marka konusunda değil ama rekabet konusunda ülkeler arasında farklı uygulama alanları var, ama her yerde marka tanımlandığı ürün/hizmet/süreci için kullanılabilir. Yani misal olarak; rekabet konusunda izin verilen bir ülkede, Amerika gibi; Parallels, VM Fusion'dan çok daha iyi diye reklam verebilirsiniz. Ve burada hala burada tanımladıklarınız, Parallels ve VM Fusion markalarıdır. Ama siz kendi ürünleriniz için Parallels markasını kullanarak reklam veremezsiniz. Bazen markanın kendisini kullanmadan benzer kelimeler ile söz oyunları yaparak da kullanabilirsiniz burada da sorun yok.

3- gelelim websitesi konusuna. Bu konuda da ülkeden ülkeye farklılık var. Ama Türkiye için; com.tr uzantısı için kullanım hakkına sahip olmalısınız, yani isminiz, şirket ismi veya marka ismi gibi ve yine bu durumlarda da ilk gelen alır durumu söz konusu. Ama pek çok domain ismi uzantısı için ilk gelen ilk alır geçerlidir. bununla beraber yine haksız kazanç ve rekabet ile ilgili kurallar da söz konusudur. Bu konuda yine ünlü olaylardan birisi google'nın gmail.de ismini uzun süre alamamasıdır. Zira gmail Almanya'da google'ın bu hizmeti vermesinden daha önce tescil edilmiş bir domaindir. bu nedenle google uzun süre Almanya'da googlemail olarak hizmet vermiştir.

4- Ama bu yukarıdaki örneklerin hiçbirisinde markanın haksız kullanımı söz konusu değildir. yani marka herzaman neyi tanımlıyorsa onun için kullanılmıştır. Kısacası kendi ürününüzü tanıtmak için tescilli bir markayı kullanamazsınız ki bu heryerde aynıdır, ama o markayı kast ederek "bazı ülkelerde" karşılaştırma, rekabet vs. için kullanabilirsiniz.

5,6 bu böyle uzayıp gider. Ama sonuç olarak, siz kendi ürününüzün tanımlanmasında başka birisine ait markayı kullanmak istiyorsanız, o kişi bunu engelleyebilir. Bununla beraber, siz de kanunlar dahilde başvurarak, belirli sebepler dahilide o markanın iptalini isteyebilirsiniz.

Hepsinden öte pek tabiki eğer söylediklerimde bir hata varsa, bilen birisi düzelteblir, biz de yanlışımızı düzeltip öğrenmiş oluruz. Ancak tecrübelerime dayanarak ve bildiklerime göre durum budur.

toparlayalım, tane tane yazalım;

1- bir markanın tescilli olması için, sizin aklınıza yatması gerekmez. bu işleri yürüten kurumlar ve bu kurumların örnek uygulamaları var. tpe olsun ohim olsun ön inceleme gibi şeyler yapıyor ve markaları değerlendiriyorlar. neyin tescil edilip neyin edilemeyeceğine dair bir külliyat var. itiraz ve yargı yolu açık, isteyen zamanında itiraz eder, isteyen hükümsüzlük davası açar.

2- tescilli bir marka, sahibine bir hak tanır. bu markayı herhangi bir şekilde kullanamaz, kullandığınız izlenimi de yaratamazsınız. bu marka ile mal/hizmet üretemezsiniz. bunun tek istisnası, marka sahibinden alıp satmak. onun dahi özel şartları var. (izin, marka sahibini belirtmek, vb.) bunlar olmadan bu ticari marka ile faaliyette bulunamaz, reklam da veremezsiniz.

3- marka sahibinden mal satın alıyor ve bu mallar üzerinde bir değişiklik yapmadan piyasaya sunuyorsanız, marka hakkının tükenmesi yoluyla yaptığınız hukuka uygun olabilir.

4- bir ticari marka ile reklam vermek, "yan bilboard", "daha pahalıya versin" gibi argümanlara rağmen uygun değildir (argumentum en absurdum). bu marka sahibinin haklarına açık tecavüzdür.

5- nasıl ki ekşi sözlük'te yazdığın bir entry ile ilgili taraflar yazarı değil yayıncıyı muhatap alıyorlarsa, google ile ilgili durum da aynı. herhangi biri, "birader sen benim tescilli markamı kullanıyorsun, hayırdır" dediğinde, "eee thuck bey bana reklam vermişti de" diyemez. dese de yemezler. ancak, "bakın thuck bey bu marka tescilinin sahibi, ben de onun izni ile kullanıyorum" derse sıkıntı yaşamaz. google açıkça kendini sağlama alıyor. nasıl ki ekşi sözlük'e "entry yazan benim, sana ne oluyor" diyemiyorsan, google durumu da bire bir aynı.

6- x vs y aramasında iki adet tescilli marka olduğu açık.

7- x.com.tr örneğinde de sizin marka sahibi olmadığınız açık. kendiniz söylemişsiniz zaten. "internet ayrı bir mecra" ifadesi kimin kararında geçiyor? gönderirseniz kendisi ile bir görüşmek isterim, neyin kafasını yaşıyormuş.

p.s. avukat değilim.

bizim insanımız sıcak sever. al git modeli bizim kültürümüze pek uymuyor ama girişimciliğin gerekliliği deneyip görmektir. tutmazsa tükkan değiştirir oturmalı bir yere çevirirsin.

bilkent center'da vardı eskiden, sinemaya girmeden falan iyi oluyordu ama kapandı sonra.
sbarro'dan falan farklılaşacak bir şeyin olması gerekiyor.

beyoğlu/kadıköy/karaköy/beşiktaş tarzı yerlerde yaparsanız gider.

ben bayılıyorum dilim pizzacılara. özellikle kadıköydeki shot pizza.
sıcacık kocaman dilim pizza, 3 tane eziyorum ve mutlu oluyorum.

kesinlikle çok mantıklı.

kadıköyde bu tarz mekanlar var. kafanda olan şey onlardan farklı bir konsept mi olacak?

bizim millet dilim pizza yerse kazıklanmış hisseder.. mini pizza yapın daha iyi..

ana tema al git olsun ama ufak barı da olsun oturup yemelik, neticede dilim pizza iki dilim yiyip hemen kalkmak isteyen de olur; ben mesela. yalnız asıl önemli olan şey fiyat, dilimi maksimum 5 lira olmalı, o da en dolu pizza için. burty'nin dediği gibi pek bize yakın bir konsept değil, adam 3 dilime 15 lira vereceğime dominos'tan 18-20 liraya orta boy+kola alırım der. yok ben gurme pizzacılık yapıcam diyorsan da çok lezzetli ve yemek için paraya acımayan kesime hitap etmen gerekir.

dilimi normal pizza diliminden biraz küçük yapabilirsin, 2 dilim+bardak/kutu içecek, 5 dilim+1 litre içecek gibi kampanyalar da olsun. pizza yanında atıştırmalık olsun, patates kesin ama şahsi tercihim taco'dur. hem yapan yer çok az, hem de bizim damak tadımıza çok uygun. oturtacak hiç yerim yok diyorsan insanların etrafta alıp oturacağı bir yer olmalı, mesela denize nispeten yakınsa ya da yakında meydan vs. varsa olabilir.

önemli olan nerede açtığın.

www.zomato.com

(bkz: pizza vegas)

dilim pizza tutar, ki halihazırda tutmuşu var: pizza vegas.

ama al-git'i anlamadım. paket servisten mi bahsediyorsun elde yemekten mi? dilim pizzada paket servis konsepti ters. dilim pizzanın amacı hemen alıp tüketmek zaten. pizza bir dilim yiyince doyulan bir yemek de değil. en az iki üç dilim almak lazım. bir de yanında patates kızartması diyorsun. sokakta yürürken yenmez. masa olmasa da büfe tarzı tezgah olmalı mutlaka.

yerine bağlı olarak mantıklı olabilecek bir olay, ben pizzaya bayılmam mesela ama farklı çeşitlerden almanıza imkan sağladığı için geçen sene bolca uğrardım ve bi saatten sonra bulamazdım, adam bitirmiş olurdu pizzaları, ama burada yeri belirlemek çok önemli bence insanlar oturup yiyemeyeceği için gezmelik bir şeyler yeyip içmelik yerlerde değil de özellikle üniversite öğrencilerinin falan oturduğu bölgelerde olursa millet alır evine geçer daha mantıklı olur.

izmir'de açtılar, birkaç aya anında tuttu. şimdi şube açacaklar.

beşiktaşta tutar kardeş

Valla ben 1750lik eve girip ev arkadaşıyla yaşamayı tercih ederdim.

seçenekler arasında ev arkadaşı yok, evlilik var sadece :(

ev arkadaşı ve 800tl birikim. araç neye yarayacak vergisi sigortası çok pahalı, park trafik sıkıntılı

açık ara 1. seçenek

ilk önce evliliği üzüleceksem bir kez daha düşünürdüm
2. olarak ömür boyu o işte ya da o evde oturmkayacaksın o yüzden ikisi adına da kalıcı karar vermeye çalışma git çekmeköyde otur 1 sene işe ister otobüsle ister taksiyle git ayda bin tl tutmayacağı için kardasın ama tabi araba almak da gayet mantıklı
kadıköy sandığın zaman güzel bir yer değil 15 sene kadıköyde oturdum trafik çilesi insan çeşitliliği aslında lanet bir yer git çekmeköyde kafanı dinle güzel evinde

bin tl araba taksiti yolda geçen zamanını telafi etmez, zaman sorunun yoksa tabii ki 1 ama zamanın parayla satın alınamayan bir şey olduğunu da unutma. ben kendine vakit ayırmayı seven biriyim ve 2'yi seçerdim. tabii burada 2'yi seçince kalacak paranın temel şeyleri karşılamada sıkıntıya sebebiyet vermemesi gerekir. 3bin 500 üstü gelirin varsa 2 bence.

@karasakalli, apartmanın da işyerinin de otoparkı var o da sıkıntı değil :(

bu arada 1-2 sene içerisinde çekmeköye metro gelecek, 3. köprü de şile otobanına bağlanıyor. muhtemelen evden işe arabayla 20-25 dakikada gitmiş olurum.

her türlü 2. bence 1000 liralık birikim saydığınız şey taksi parasına gidecektir akşam bir yerden dönerken. İşle evin yakın olması zaten müthiş bişi.

Bu soruyu sorduğuna göre birinciyi yapabilirsin, benim için Çekmeköy ve türevi yerlerde yaşamak tamamen konu dışıdır mesela, her zaman merkezi tercih ederim ama her ne kadar ruhuma, yaşayışıma ve alışkanlıklarıma aykırı olsa da bu tip yerlerde yaşamanın bazı kolaylıklarını inkar edemem, sadece para açısından değil, yeni ev eski ev farkı, otopark vs vs.

Çekmeköy. Eğer bilgi almak isterseniz buralarla ilgili yardımcı olurum.

abi bu piyasada araba alınmaz çöp olur. işe yakın oturup zaman kurtarmak en iyisi

çekmeköyde oturuyorum. hangi rezidansta 750 liraya kalıcan onu bilemedim ben

Evlilik var diyosan Çekmeköy. Araba da olacak, ne güzel işte. Kafa dinlersiniz, rahat edersiniz. Yarın bi gün çocuk diyceksiniz, napıcak çocuk barlar sokağında, rıhtımda... Gezmeye gidersiniz :) Kadıköy falan için ben bile kendimi yaşlı hissediyorum.

1

@joe suan kaliyorum 2 senedir. Sozlesmeye bagli oldugum icin zamlana zamlana amca 750ye cikabildiler. Normalde daha pahali benim daire

hee zaten oturdugun ev yani yeniden eve cıkmayacaksın anladım. o zaman gerek yok abi bence zaten ucuza kalıyorsun sen :)

kaç para kazanıyorsun eşinle mi kalacaksın. eğer net gelir 5000lira falansa 1750lik evde kal.
toplu taşıma sana işkence gibi geliyorsa araba al tabi. ama arabayı akdığın parayla kalacak sanma sıfır alacaksan trafik sigortası, mtv, kasko bisürü gider. bir de yakıt. ikinci el alırsan bu masraflardan bi süre kurtulabilirsin.

ayrıca biri araba çöp olur demiş. ben kaç senedir araba fiyatlarının düştüğünü görmedim sürekli yükseldi. bence toplu taşımayı sık kullancaksan delirmemek için araç şart

uzun yol bir süre sonra adamı öldürüyor

Muhtemelen 2. El aliriz zaten. Net gelirimiz suan 8500 9000 arasi toplam.

o ilaçları bütün gün sıkmayın. daha çok ağrıtırsınız. o içerdekini temizlemenin tek yolu bildiğimiz suyla beraber sümkürmek. gerekirse tuvalette 30 dakika musluk başında su çekip çekip hık hık yapmak ama onu doğal yollarla çıkarmak. başka oluru yok. burnunuzun tek tarafını kapatıp sümkürün. neresi tıkalıysa. onun harici çıkarabiliyorsanız balgam çıkartın, biraz olsun burun tıkanıklığını temizler.

alternatif yöntem olarak, evde vicks varsa bir ketılın tamamını dolduracak şekilde su kaynatıp bi kovaya 3-4 tatlı kaşığı vicks atıp kaynar su dökün. başınıza 1-2 kişi varsa tülbent gersin o buharlı suyun havası dışarı çıkmasın, gözünü kapatın kovaya eğilin baya. burnunuza çekin, mutlaka burnu açar. kimse yoksa evde, tek başınıza da yapabilirsiniz. yeter ki o buhar tülbentten kaçıp gitmesin.

geçmiş olsun.

sinüs rinse zaten tuzlu su oluyor aslında.

evde vicks yok malesef ya, yoksa hemen yapardım inanılmaz çaresizizm.

otrviini de çaresizlikten sıktım, bari yatarken açık kalsın diye. ama o da açmadı.

valla o zaman musluğu açıp burnunuza su çekip çekip sümkürmeyi denemekten başka çareniz yok gibi :/

ya da varsa bu breathe rightlardan, bi onu deneyin isterseniz.

dusta biraz uzun kalıp sumkur bide, bende hep ise yarar

Sümük olduğuna emin misin? Et felan şişmesin alerjin varsa ordaki et şişer ilk önce bence bir dr a gidip bunu bir öğren bukadar müdahaleye sümük olsa açılırdı bence.

yalnız başlık tam bir app ismi.

sümüğün bir sebebi var. üst solunum yolundaki mikropların hareketini sınırlamak ve bunları dışarı atmak. geçmiyorsa, enfeksiyon filan vardır bir sebebi. doktora gitmek mantıklı.

sümük gelmiyorsa ve burnun tıkalıysa burun etlerin büyümüş olabilir.

bol kara inerli corba ic. ama karabineri abart, yemeklerle birlikte kucuk aci biber tursularindan yiyebilirsin. aci direkt burnu acar, sinuslerin temizlenir, lavabo ac gibi mubarek

İliadin kullan , fazl abartma ama

otrivine mentollü burun akıntısına net çözüm ama doktora danışmadan kullanmayın.

Buğuseptille buğu yapabilirsiniz, sıvı viks gibi bişey, kaynar suya biraz damlatıp yüzünüzü buharında tutuyorsunuz. Sinüsler ancak bu şekilde boşalır rahat edersiniz. Baş ağrınız da geçer.
Daha ciddi bir iltihap varsa doktora görünün antibiyotik kullanmak gerekebilir. Burnunuza sıktığınız şey her zaman yararlı olmayabiliyor dikkat ediniz.
Geçmiş olsun.

imza: Kronik sinüzitli hasta.

amelie +1
bence iliadin'e bulaşma hiç.

vallahi ağlıcam otrivinle bile açamadım suan. zırh gibi. uyuyamıyorum sabah iş var, gözümden uyku akıyo

sinüs kitleri var.. yanlarında küçük poşetler de var.. onlarla sabah akşam temizle her gün burnunu.. bir süre sonra açılır burnun...

urun.n11.com

aha ben aldım bundan, dün 5 defa falan temizledim mesela. ama bugün felaket halde burnum

Agapia idi sanırım, bahariye civarinda.

zapata ya da hang

fenerbahçe happy moon's, pazar günleri brunch var açık büfe. muhteşem oluyor, marina manzarasıyla birlikte

edit: özür dilerim ortayollu diye belirtmişsin. happy moon'sta açık büfe kahvaltı (ama cidden açık büfe, otel kahvaltıları kadar en az) 37tl idi en son.

153 mü açmıyor?

evet 45 dakka hatta bekledim

onların yoğunluğu az olan saatlere denk gelmek lazım. benim de bu tür bir sorunum var. tüm gün aradım anca ulaşabildim.

kediler sineklikleri çok güzel parçalıyor kalın plastik bişiyden yaptırmak gerekiyor
marangoza gidersin baska kim yapar bilmiyorum o da 200den aşağı almaz

yk ya parçalama ihtimali yok. sadece camın oraya çıkıp hava alayım derken aşağı uçmasın diye koyuyorum yoksa büyük bi ısrarla telliğe çıkıp parçalamaya çalışmaz.

sürgülü sinekliği de, kilitli şekilde yapıcam zaten, onlar kilitli yapmıyor bile olsa ben uydurucam bişiler.

bizim evde normal sineklik vardı yırtılan cinsten ama metal çerçeveli. kedi gelince sonradan o çerçevenin dışına bahçe-kümes teli diye satılan (metresi 1 tl mi ne öyle ucuz bir şey) telden alıp dıştan o metal gövdeye çaktık. sineklik kısmını yırtsa bile ikinci telden kurtulmasına imkan yok. metal sineklik telide satılıyormuş daha estetik görünüşlü ama onu yırtan kedilerde varmış risk almak istemedim açıkcası 4. katta oturuyoruz. bizim sineklikler sürgülü değil normal pencere gibi açılan cinsten ama eşim kilit için ekstra mekanizma taktı cam silerken falan açıyorum. toplam 5 camda 10 tlye falan mal oldu. sürgülü yaptırırken adama tarif edebilirsin dışına telde yap diye.

telin resmi:
www.incitelorme.com.tr

edit: parçalamaz diye düşünme bizim kedi de hiç ilgilenmiyormuş gibi davranıyordu hatta cam kenarına çıkmayı bile sevmiyordu. hiç tırnak çıkarıp tele falan dokunduğunu da görmemiştim. bir keresinde kuş gelmiş cama bu da delirip bildiğin ağaca tırmanır gidi tele tırmanmış. zaten o teller dikiş söküğü gibi ufak bir delik kocaman yırtığa dönüyor. risk alma derim.

kesinlikle ilgilenmiyor gibi bile gözükse o telleri çok güzel parçalıyorlar zamanla. O nedenle çelik tel + içeriye açılan şekilde olması gerekiyor. Dışarı doğru açılanlarda kilit mekanizmaları oluyor genelde ama mıknatıslı şekilde. Ben bizim kapılara üst-orta-alt şekilde yaptım ama yinede hızlıca bodoslama koşunca açabiliyorlar, o nedenle içeri doğru olması daha güvenli.

roma yerine brugge'e gidebilirsiniz. amsterdam'a yakın hem, otobüsle trenle filan gidebilirsiniz.

roma çok uzak kalıyor :( roma'yı görmek istiyorum diyorsanız ryanair'e bakın,20-25euro'ya eindhoven'a bilet oluyor.

18 mayıs roma-eindhoven: 27eur

çalısıyorsanız vizede sıkıntı olmaz, roma'yı kesinlikle gormenizi tavsiye ederim. ucak bileti icin de skyscanner, easyjet falan tarayın. bu kadar erkenden 10-20euroya bulursunuz.

brugge da güzel fikir galbia benim aklıma gelmemişti ama tam 2 günlük bir şehirdi daha önce okuduğuma göre, 3. gün yapacak bişi bulunmazmış. buna da bakınayım

Hem roma da hem de Amsterdam da bulunmuş biri olarak soruyorum. Hangisi daha önemli? Ona göre akıl vereyim

Bir de ayın kaçında çıkacaksınız tatile? Kaçında dönmeniz gerek ?

hayır instagram üstünden ücretli reklam vermek, sponsorlu gönderi yönteminden bahsediyordum yani

DVD'si çıkınca malum ortamlara düşüyor.
Bekleyeceksin ya da 10 TL civarına sinema bilet kuponu alıp öyle gideceksin.

süper film ama ilk yarısı sıkıcı.

Bu film sinemada izlenir.

Ben izlemedim daha ama beklentim yüksek . Neticede tarantino

kat ph de dvdscr ı var. ben indirdim geçenlerde sildilerse bişi diyemem.

ilk yarısı aslında sıkıcı değil. hoş o kısmı da.

mkvcage'a bak. dvdscr versiyonu orda olması lazım.

1 haftaya duser kaliteli hali.

Tahmin edersiniz ki kaliteli sürümü henüz yok. Dandik dvdscr var sadece ama bu filmi o sürümle harcamayın.

dvdscr vrmış sırf. ben şu oscar aday adayı filmler nete bir şekilde düşüyor ya, öyle sanmıştım. değilmiş :(

eger cok zorlayan, uzun süren vs. bir is degilse, buyuk emek harcamayacaksaniz ben yapar yollardim ya. eger kadincagiz gercekten dardaysa cok sevinir, ne guzellik yapmis olursunuz. degilse de siz yine guzellik yapmis olursunuz, günahi onun boynuna.

nijeryalı dolandırıcılar buralara kadar düşmüş derim.

Kim olduğunu araştırabilirseniz (mesela iyi bir arabaya binerken sosyal medyada resimleri olabilir) daha doğru karar verirsiniz.

Eğer ihtiyacı olan biriyse ben karşılarım tutarını.Heves etmek zordur.Tahmin ediyorum ki fiyatların çok yüksek olmadığını düşünüyorum ve bu kadar da kötü niyetli olacaklarına inanmıyorum.

"parası yok ama interneti var" diyen birisi gelmeden ben yorumumu yazayım.

doğruysa; gariban insan sevindirmek mükemmel bir duygudur. insanı rahatlatır.
yalansa; yine de "beni salak yerine koydu" diye düşünmeyin, sizin ne kadar iyiniyetli olduğunuzun göstergesi olur. her iki durumda da ben sizin yerinizde olsam yapardım. elimden geleni yapmaya çalışırdım daha doğrusu.

ya baya vakit alan bi iş onları tek tek yapmak, işte 20-30 taneyi yapmak tam bi günü alıyor ama üzüldüm yani bi yandan

ya heves etmiş ve lüks bir şey sonuçta insanların böyle şeylere para ayırması zor. yalan olduğunu sanmıyorum o yüzden.
5-10 tane yapıp gönderirdim.

çok çok büyük bi meblağ deilse, mesajdan bilgi verirsen ben de bi ucundan tutmaya çalışabilirim. insanları sorgulamaktan bıktım. diğer mevzulara girmek istemiyorum hiç.

ekmek süt degil diye dusunmeyin bence. asgari ucretli bir calisan ekmek sut alabiliyor kendine ama bu tip ufak seylerden bile kismak zorunda kaliyor, ancak heves edebiliyorlar. belki acliktan olmuyorlar ama insanin hayattaki tek istegi de aclik degil ki. ki 3 aylik cocugu var, kuvvetle muhtemel daha genc bir anne. kirmayin hevesini derim. en azindan numunelik falan 3-5 tane bile yollayabilirsiniz ne bileyim. ki kadin zaten bana ucretsiz yollayin da dememis. varsa elinizde kalmis, fazla, satmadiginiz falan onlari yollayin demis.

instagramda bunlardan çok var. sakın güvenmeyin.

10-15 tane yapıp küçük bir kutu yollardım herhalde ben çok sorgulamadan..

bence hiç gerek yok . ihtiyaç kategorisine girmeyen bir ürün gurubu bu .

valla gercek olabilir de, cogu yalan bunlarin. daha gecen sahit oldum mesajla anlatacaktim mobildeyim, yalan dolan cogu. nokta kadar menfaate iki buklum olan o kadar fazla insan var ki. anneniz emegiyle calisarak para kazanan bir insan, sizi de oyle yetistirdigi icin anlamaniz zor ama cok fazla var. eger zor durumda olduklarini teyit edebilirseniz yollayin tabi, edemezseniz bence yollamayin.

çocuğum aç, heves etti. hayatında hiç şeker yemedi dese bir nebze. ama bu bana göre lüks bir şey. ben göndermezdim.

Tabi ki hayir, duygularinizi manupile ediyor. Yazik emeginize.

Ben de yapar gönderirim. Para Vs istese sorgularim belki de böyle bir durumda muhtemelen heves edip alamayan genç bir anne. Bu tarz şeyleri de alamayınca normal zamanda yaptırmayı düşünmese bile insanın içinde kalır diye düşünüyorum. Belli ki parası da ekmek, süt almaya ancak yetiyor sizin tabirinizle.

10 15 tanesini göndermek sizin için sorun olmayacaksa yapın gönderin. Hem iyilik etmiş olursunuz.


Aksi durumunu düşünmüyorum, yalan söylüyorsa da günahı boynuna ama parası olan biri verir parasini bir sürü yaptırır böyle bir durumda diyorum. 10 tane için mesaj atmaz.

kadın elinizde kalanlardan yardımcı olur musunuz demiş. 10 tane yapın gönderin dememiş.

ne bileyim yüzde elli ihtimal var ama şöyle düşünmek lazım. diyelim ki bu durum gerçek, o iyilik sizi çok mutlu eder. ama diyelim ki yalan - önceki durumda sevindiğiniz kadar- çok da üzülüp pişman olmazsınız yardım ettim diye. iki duygunun arasındaki denge önemli.

gerçekten elinizde kalan ürün varsa yollayın. yoksa 5 tane yapın gönderin.

@baharatın dediği gibi uçuk rakamlar değilse yazın özelden yardımcı olalım.


bir de süt ekmek değil tabi. ama lüks de değil bence. vitrine koyacağı iki tane bebek şekerinin lüks olduğunu 3 aylık bebeği olan bi kadına anlatamazsınız.

Bir de insanlara karşı bu kadar katı olmayın lütfen. ( lafım size değil duyurunun altına yazanlara). Dogurmasaymis da heves etmeseymis de vs. demeye gerek yok. Bu mantıkla hiçbirimizin doğmamasi lazımdı sonuçta bizler de amerika'ya özel okullara gitmedik, ne bileyim bir elimiz yağda bir elimiz balda değildi. Standart/ standartin bir tik üstü çocuklar olarak yetiştik. Türkiye'nin büyük kısmı böyle. İnsanları cahil olarak yaftalamak kolay da insani duyguları bu kadar çabuk elden bırakmayı doğru bulmuyorum.

Güvenmeyin

kadını bulup çarmıha gerelim bence.

vignette1.wikia.nocookie.net

belki şey yapabilirsin. maaliyetini karşılar sadece siz mesela 10 tane 20 tane için işçilik almazsınız

ne demek ne yapardınız yaw?
yollardım birşeyler.
heves etmiş mail atmış işte.
3 aylık çocuk için heves ettiği ne gibi şeyler varsa yollamalı.

Her zaman urettiklerinizden değil,az sayida, daha az yorucu ve maliyeti düşük malzemelerle bir tasarım yapıp onlardan yollamayi tercih ederdim. Cam sakizi coban armagani.
Kimin ne yaşadığını bilemezsiniz. Doğruysa birini mutlu etmiş olacaksınız. Yalansa bunu asla bilemezsiniz. hatta bilmenize de gerek yok.
hatta hikayeyi unutun. Biri sizden bir sey istemiş. Bunu kendinizden fedakarlik ederek (ya da ne kadar fedakarlik ederek) yapar misiniz yapmaz misiniz? Sadece buna karar verin.

Gerisi detay.

Hiç tanımadığınız birisi için buna ayıracak bütçeniz yoksa yoktur zaten. Yapmayın. Ayıp da değil. Insan olanı paylaşır,olmayanı değil.
Çünkü belli ki siz bu işten iyi kazanıyor olsaydınız kadının isteğini bu kadar analiz etmeye gerek kalmadan yollardiniz 1 kutu, iyi kalplisiniz.

Bu yüzden detayları bir kenara birakin ( ihtiyacı varmış, doğruymuş yalanmış vb)

Soruyu sadelestirin ve cevabinizi öyle verin.

abi dolandırıcı olsa napıcak? 20 tane bebek şekeri tokatlayıp zengin mi olacak? gönderin gitsin, hatta birkaç arkadaşın dediği gibi maliyetini ve hesap numaranızı yazın ben de bir kısmını veya tamamını karşılarım. sevaptır.

ben göndermezdim. birincisi, zorunlu bir ihtiyaç değil.
ikincisi, yazım tarzından hoşlanmadım. tanıdık olmayan birinden bir şey istemek için fazlasıyla laubali geldi.
üçüncüsü, çocuğa faydası olacak bir şey olsa anlarım; ama dürüst olalım bu daha ziyade konu komşuya vermek, göstermek için olan bir şey.

Durumum el veriyorsa kesinlikle yardım ederdim. Belki kadın yalan söylüyor doğru değil söyledikleri ya da gerçekten doğru söylüyor. İkisi de benim için farketmezdi sonuç olarak ben onun yardıma ihtiyacı olduğunu düşünerek bir iyilik yapacağım ve bu beni manevi açıdan iyi hissettirecekse kesinlikle yaparım.

arkadaşlar bi yandan söylediğim gibi, bebek şekeri dediğimiz şeyler aslında bebek süsleri. 20-30 tanesini yapmak 1 tam gün sürüyor ve annem cidden yoğun. geçimini sağlamaktan fazla bişi de kazanmıyor, kenarıya falan artabilen bir şeyler olsa zaten sorgulamaz direkt göndertirdim.

ama vicdan da yaptım, gönderesim de var. mailinden falan arattım bir sonuç çıkmadı kadını. 2-3 tane bir şey olsa gönderebiliriz aslında, en azından böyle yapalım bari. hem bizim vicdanımız rahatlamış olur, hem de eğer gerçekse bebeğe ilerisi için anı olarak kalır.

bence bu lüksün dilenciliği.
çocuğu için bir şey istemiyor. bebek şekeri lüks bir şey. heves ettiği şeyi 200 gram şeker biraz bezle falan kendi de yapabilir.
ben 10 tane şeker vereceğime 10 şeker parasıyla 3 yaşında çocuk kıyafeti gönderiridim. anne kendi lükslerini karşılamasındansa, özenmemeyi öğernmeli.

istediği temel ihtiyaç olsaydı fikrim tam tersi olurdu.

neden o kadar istiyorsa kendi ogrenmiyor?

Maliyeti daha az olan malzemelerden, daha az zaman alacak şekilde 5-10 tane yapıp gönderirdim. Doğru ya da yanlış, ben kendimi iyi hissedeyim o yeter.

aklıma direkt bu geldi: www.youtube.com

bu kadar bikbikliyorsa kesin bi bokluk vardır deyip güvenmezdim.

o şekerler nasıl yapılır bilmiyorum da yapımı basit bir şeyse sadece malzemeleri gönderirdim. mail ile veya telefon ile nasıl yapıldığını basitçe anlatır kendisinin de emek vermesini sağlardım. hem iyilik yapmış olurdum hem de zamandan tasarruf ederdim.

insanlara güvenmek güzeldir. yaşadığınız şehir aynı ise güvendiğim bir arkadaşımla beraber götürüp elden de teslim edebilir, minik bebeklerini de azcık severdim.

Merhabalar. Ücret ne kadar acaba? Ben size ibandan atayım miltarı sizde yollayın. 10 tane bebek iekeri yüzünden dolandırılacaksam bebek şekerleri yüzünden olsun en azından.

sanal dilenciler bile türemiş vay be. ben kesinlikle göndermezdim. zaruri ihtiyaç değil, heves eden çocuk değil annesi, hadi çocuk olsa belki bi ihtimal gönderilir. ayrıca bilgisayarı ve interneti olan bir fakir. baya soru işareti oluştu kafamda ve zaten dilencilerden nefret ederim. hayatta göndermezdim.

bana da samimi gelmedi. gönderme.

Ücret ne kadar acaba? Ben size ibandan atayım miltarı sizde yollayın. 10 tane bebek iekeri

20 etti

göndermezdim. bebek şekeri nasıl bir ihtiyaç onu anlayamadım ben. durumu yok ama baby shower mı yapacak acaba? benim cahilliğim de olabilir ama kadının isteğini hiç anlamadım.

ben olsam çok sorgulamaz yollardım, yalansa günahı kendi boynuna diyerek. bu bebek şekeri, kapı süs vs olayı öyle bir hal aldı ki, hiç ilgisi olmayan insan bile içten içe heveslenebiliyor. önceden hiçbir şekilde bu organizasyonlara girmek istemeyen ve saçma bulan arkadaşlarım bile sonradan heves edip yaptırdılar ya da oturup kendileri yaptılar o yüzden doğru olabilir gerçekten. insanlar nereye baksa artık partilerle, şekerlerle vs kutlamalar yapan annelerin fotoğraflarını görüyorlar, ister istemez özenme durumu oluyordur.

kısacası yollayın gitsin bence de... tutup da 50 tane yollamayacaksınız nasılsa, size çok bir külfeti olacağını sanmıyorum. yollamasanız da yanlış değil sonuçta öyle bir zorunluluğunuz yok.

hocam dilenciliğin büyüğü küçüğü yok. herkes duyar kasıp "ben göndereyim parasını" demiş. pahalı bir şey değil. 2012 yılında ulus'taki sulu han'da tanesi 90 kuruştan 100 tane yaptırdım. en ucuz oradaydı. bugün de olsun olsun 2 lira olsun anasını satayım. 10 tanesi 20 lira yapar. maddi durumu çok iyi olmayan bir kişi de hevesi için 20 lira verebilir sanıyorum, zorunlu olmayan, sadece özenilmiş bir şey için 20 lira veremiyorsa ben de olsam göndermezdim. "ben vereyim parasını" meselesi değil, ihtiyaç olur ben de veririm parasını ama hem özenip hem de 20 lira veremeyip ücretsiz istemek de neymiş?

benim de zorunlu ihtiyaçlarıma 400 lira verebilecek maddi durumum var. bir de ikinci elcinin vitrininde aylardır duran ve çok özendiğim canon a-1 fotoğraf makinesi var. ben de ona çok özeniyorum, vitrinine bakıp bakıp yutkunuyorum, var mı parasını yollayabilecek arkadaş, alalım onu bana? ya da o kadar özeniyorsam paramı biriktirip kendim alırım, ama demek ki zorunlu ihtiyaçlarım ağır basıyor ki aylardır ona para ayırıp almayı düşünmüyorum. zihniyet meselesi. gidip dükkancıya abi be çok özendim aylardır duruyor burda, şunu bana versene he maddi durum falan niye demiyorum peki?

gerek yok.
takı yapıyorum benimle o kadar pazarlık yapan insan oluyor ki artık hık geldi. çok sıkıldım emek sonuçta bunların hepsi. ayrıca eminim o şekerlerin maliyeti aşırı çok değil bir kaç süs tül şeker alıp kendi yapabilir. annenizin emeğine yazık.

Ben güvenmezdim. Belki de herkesten 5-10 toplayıp kendisi satıyordur.

Bir de şu var; bu bir zarf olabilir mi? Mesela, (dile getirmese de) annenden ücretsiz ya da indirimli bebek şekeri isteyen/bekleyen bir tanıdığınız. Annenin tavrından memnun olmadıysa denemek için yapmış olabilir mi? Ortamlarda "bana güzellik yapmadı, elaleme yaptı" gibilerinden anlatmak için.

arkadaşımın bebek malzemeleri dükkanı vardı, yanında çok oturdum. aynı size mail atan kadın gibi geliyorlardi ara sıra. bizim arkadaş zaten piyasaya göre uygun yapardı, bir de millet hamile ajitasyonu yapip ustune indirim filan isteyince resti çekerdi, temel ihtiyaç olmadığından dem vurup. bir de kadının dili hoşuma gitmedi benim de. Fuzuli bir sey için bu kadar söylenmez.

Öyle bir şey yok, bulunamadı. Tatil son yıllarda çıkmış bir olgu. Bir de tatil denince Ege ve Akdeniz olmak zorundaymış düşüncesine karşı çıkıyorum. İşin seni zorlamıyorsa haftasonu bile yeterince uzun bir tatil olabilir. İşini okulunu sevmiyorsan üç ay tatil de az gelir.

Bence oran 0 olmali. Tatile ihtiyac duymak bir insan icin acinasi bence. Neyin tatili derler insana, hayatin tatili mi var ki? 0 yetmiyorsa bir seyler yanlis. Muhtemelen asiri calisma mevcut.

yani gidilebiliyorsa yazın en az 1 hafta uzaklaşılmalı spontane hayattan işte. bunun bi oranı yok. bi şekilde vakit ayırıp kaçabilmek kişinin elinde. para da zaman da öyle

Traveller +1

kuusra bakma da ege üniversitesinde yaz okuluna gittin diye nasıl tatilini yakabildin ya?

3 gün 5 gün illa ki denk gelirdi, yaz okulu finallerinden sonraki haftasonnu birleştirsen gene giderdin acayipmiş.

yaklaşık 3 yıl aralıksız işe ve okula ve staja devam ettim aynı anda. hiç tatil yapmadan :( evdeki zamanlarda da sunum, çeviri vs ile geçti. her yıl okuldan ötürü 4 ayın üstünde tatil yapan ben bu tempoya da alışmıştım. işler yolunda gittiği sürece kafa yanmıyor.

öğrencilik zaten tatil, yeme bizi şimdi :)

Modemi yanlışlıkla resetlemiş olabilirsin. Wifi şifresi fabrika ayarlarına dönmüş olabilir. Yazıcının bağlanmasıyla ilgisi yoktur.

sadece wifi girmiyor kablo ile girebiliyoruz. modem resetlenmiş olsa tüm ayarlar sıfırlanır nete giremezdik

www.tweetdelete.net

hiçbişi silmedi bu :S

www.adresgezgini.com

neden firma gereksinimi duyuluyor? kendiniz yapamıyor musunuz? avantajı nedir bir firma ile çalışmanın?

bilmediğim için soruyorum.

@no christ, facebook reklamları için çok geçerli değil belki ama google reklamları konusunda uzmanlık şart. biz acemi acemi yaparız, ancak inanılmaz fazla değişkenleri olan, sürekli ilgilenilmesi gereken bir yer google reklamları.

emin ol sen bile yaparsın o kadar basit bu işler.
reklamların yer alacağı alan, yer aldığı alana göre vereceği kalite, rakiplerin reklam verirken nerede ve reklam veren rakiplerin durumu ne vs bunları bilmen yeterli. çok alengirli değil. hadi seo olsa neyse. adamın parasıyla reklam vermiş. arama motorunda eminim bir tık ilerleme yok seo babında. bir de hava basıyorlar.

ancak benim bunları bilecek vaktim yok ne yazık ki, sürekli birilerinin bununla ilgilenmesi gerekiyor.

seçim yapmak diye bişi yok.

hem çiçek dikilmeli hem ağaç.

kedilere mama veren insanları, açlıktan ölen fakirleri göstererek eleştiren adamlar gibi olmaya gerek yok. hepsi birden olmalı.

eskiden ben de öyle düşünüyordum ama ağaç dikilemeyecek yerler de var, mantıklı ölçüde çiçek de dikilmesini olumlu buluyorum ben. şehir zamanla değişebildiği için diktiğin ağacı da ona göre seçmen lazım, caddeye çınar ağacı dikemezsin mesela, bin yıl yaşayabiliyor bir çınar ağacı. cadde geçen sene yoktu.

aklıma direk şu geldi :)) 9gag.com

Bizim burada belediyenin kendi fidanlığı var, orada yetiştiriyorlar hepsini. yaklaşık olarak bedavaya geliyordur herhalde :)

çiçekler yandaşa para aktarma kaynağı olduğu için istemez belediye.
100 bin çiçek koyduk 2 ay yaşadı öldü diyorlar. gidip sayan mı var? temiz para.

çiçeğin su ve bakım masrafı fazladır.
ağaç ise bir kere tuttuktan bakımı yok gibi kökleri de derine indiğinden su da pek istemez.

belediyeden bildiriyorum.
amaç mevsimsel olarak yaklaşık 5-6 aya bir fahiş fiyatlarla başkanın cebine para trafiği oluşturmak. çiçeklerin nevi tür vs gibi konular son anda ihale şartı olarak belirlenir. aylar öncesinden çiçekleri tedarik etmiş ucuza kapatmış yandaşa ihale verilir. diğer bahara kadar o çiçekler ölür yenilenmesi için tekrar ihale yapılır. bu arada fakir fukara yandaş kesim de geçici işçi olarak alınıp çicek dikiminde iş verilir. amına koyarım ağacınızın. çiçek iyidir. ohhhhhhhhhhhhhh

bi de şimdi şeyi öğrendim, tivibu uydu alırsam galiba bu özelliklerin çoğunu kullanamıcam ama tivibu smart tv ile aşabiliyorum sanırım bu problemleri? internet hızı problem değil, 50mbit var, kabloyla bağlarım tiviyi heralde görüntü kalitesi düzgün olur bu durumda?

tivibu go, internet üzerinden herhangi bir yerden televizyon izleme olayı. bir iki ay kullandım formula 1 zamanında. durdur izle özelliğini kullandım smart tv uygulaması ile. diğer özellikleri denemedim ama muhtemelen geri sar da vardır.

Türkiye'de genelde yemek, güzellik, bebek/çocuk bakımı ile ilgili siteler, forumlar, kanallarda olabilirler bence...

yani ne bileyim, işte 18-30 yaş arası internetle haşır neşir erkek kitleyi nerde bulrusun deseler, ekşisözlüğü hemen yazarım, sonra donanımhaberi de yazarım.

ama kadınlar için bu tür siteler yok sanki, hepsi milyarlarca parçaya ayrılmış küçük gruplar halinde takılıyor? ya da ben bilmiyorum

Pinterest.

Kullanıcılarının 80%'inine yakını kadın. (Gerçek international data, Türkiye özelinde tam ne kadardır bilmiyorum ama ağır bir dominasyon var her türlü)

Google reklamlarını kullanıyorsan ergen söz aman yani ekşi sözlük donanım haber vs hepsi dahil... Her sitede yayımlanan reklamların için yaş cinsiyet aralığı belirleyebilirsin. Hangi siteleri öncelikli istediğin de senin seçimine kalmış. Google senin cinsiyetin siyasi eğilimlerin cinsel tercihin ve cinsel periyotların dahil her şeyini biliyor kaydediyor.

www.nurturia.com.tr
www.paulaschoice.com

kevserinmutfagi.com

adwords diye bir şey duymadıysan burdan gayet güzel reklam verilebiliyor demagojik yapıya göre ;)
Freelance site de yaptığım için ve site yaptığım insanlar da belli yaş grubu ve cinsiyet ayrımı hatta anahtar kelimelere göre insanlara ulaşmak istediği için bu şekilde nokta atışı reklam hazırlıyorum onlara da.

yok adwords dışındaki reklamlardan bahsediyordum ben. adwordsu biliyorum yoksa. hatta biraz daha düzgün olması için birkaç firmayla görüşmeye başladık, profesyoneller yönetsin

bizimki mynet ve acunn'da takılıyo

Bu olay Türkiye öncesinde yurt dışında da vardı. Amerika'da 2000'lerin başında bazı kablo internet hizmeti veren firmalar torrent yüzünden bu kotayı getirdiler. Ama bundan 15 sene önce bile 50-60 gb gibi komik rakamlar değildi.

Bizde de adsl hizmeti ilk çıktığında kullanıcıların verilen hızı tamamen tüketeceği öngörülmedi. Telekom örneğin 1 mbit kapasiteyi 5 kişiye sattı, yani risk alıp overselling yaptı (bütün telekom firmaları yapar). Ama o 5 kişi 1 mbiti sömürmeye başlayınca kapasitesi sattığını karşılayamadı ve kapasitesini artırmak yerine kota koyma yoluna gitti.

Sonrasında da nasılsa kota koydum diyerek bu saçmalığın üzerini örtmek için hızları kat kat artırıp bunu abartılı pazarlama olayına gitti.

Yasadışı bir şey yok, her şey yasal şu anda. Çünkü firmalar tamamen kotasız ürünler de satıyorlar, buna parası yeten alıyor. Adil kullanım kotalı ürünleri de satarken detaylarını söylüyorlar, siz de imzalayıp kabul ediyorsunuz zaten.

fiberin olduğu bir ortamda, akk denen eşyin "altyapı yetersizliğine" bağlanması inanılmaz komik.

fiberin içinden gemi bile geçirirsin ne altyapı yetersizliği?

ha bana pek koymuyor, 50mbps turkcell fiber var. 150gb ktoası var, 10tl de gece tarifesi açtırdım. kotayı zaten 2 senedir hiç geçemedim. (hatta 10tl lik gece tarifesi bile gereksiz ama insan kapatamıyor yine de)

ama 25 50gb lık kotalar insanlık suçu.

Alt yapı denilen şey sadece evin temelinden servis sağlayıcının merkezine giden fiber veya bakır kablo değil. Adamlar yurt dışı çıkışlarında dünyanın kiralama bedellerini ödüyorlar. Dünyanın her yerine fiber kabloyu biz döşemiyoruz. Yurt içindeki alt yapıdan bahsediliyorsa da fiber denilen şey daha yeni yeni yaygınlaşıyor. Adsl ilk çıktığında çoğu bölgede bakır kablo (adsl için gerekli olan) alt yapısı bile yoktu.

çıkaranın annesine mahsus selam ediyorum.

sırf bu nedenden dolayı hızdan kıstım, akk'ye abandım. uydunet 25 mbit, 250 gb akk kullanıyorum. ultra memnunum.

herhangi bir dizinin sadece bir bölümünün boyutu 4.3 gb'lardayken, 1080i olduğunda 5.6 gb'lardayken 25 ya da 50 gb. kota nedir?

donanımhaber'de yıllardır uğraşıyorlar bu konu hakkında, hala sonuç yok. başlığını bulamicam şimdi

almanya'da şu an itibariyle güncel olarak bazı tarifelerde var. yani türkiye tek değil.

altyapı yetersizligi derken, ülkenın komple internet cıkıs bandwith değişimi grafigini arayıp bulun. intranet kullanırken sorun degil.

internetle ilgili sadece bu değil ki..

şuanda bir apartmanı bırak bir sokağa, muhite tek bir modemle düzgün internet sağlamak mümkün ancak tek tek üye olup para bayılmak varken neden yanaşsın bunlara tleekom şirketleri değil mi?

tüketicinin bilinçlenmesi lazım o da tüm insalığa bir aydınlanma gelmeden mümkün değil gibi.

diyelim ki mahmut bir isp.

mahmut serefsiz.

mahmut diyor ki, zamaninda overselling yaptim, kapasitemin üstünde sattim. hala da öyle aslinda cogu yerde. bandwith zorlanmasin diye uploadi kistim, bu zamana kadar götürdüm. simdi bazi hiyarlar, torrente doymamis, akkyi kaldiralim istiyor.

eger akkyi kaldirmam icin baski yaparlarda, bende yasal icerigi korumak bahanesiyle yasa cikartir, mevcut yasalardaki dpi üzerinden insanlari denetlemenin önünü acarim diyor.

yani mahmut, eger akk kalkarsa, bu sizlanip aglayanlarin neredeyse hepsinin torrent, porno, yayin hakki alinmamis iceriklerle doldurdugunu biliyor kotalarini. elbet aralarinda steamden oyun, netflixten streaming yaparak bitiren vardir diyor ama kalani yakar, mevcut sistemle daha uzun süre giderim diyor.

mahmut senin icin geliyor.

mahmut serefsiz.

pesin edit:bireysel düsüncem, akk kalkarsa isplerin kullanicilari denetleyip legal olmayan seyler icin yaptirima gidecegi. almanyada sogu isp p2p baglantisina izin vermiyor, banliyor ya da kesiyor. torrent takibi yapip para cezasi kesip yasal yaptirim uyguluyor.

akk kaldirilirsa buna döneriz gibi bir his var icimde.

aksi bilen varsa beni de aydinlatsin. bir de dürüst olun ya, kaciniz legal olarak doldurdugundan sikayetci bu kotalari? dizi film torrent haricinde, ne yapip da asiyorsunuz cidden?

Vatan millet Sakarya konuları genelde az gelişmişliğin bir yan ürünü. Yani düşünmek sorgulamak yerine bir kavrama bir ideolojiye körü körüne bağlanıp gerisini oluruna bırakmanın getirdiği rahatlıkla ortaya çıkıyor. Normal ve sağlıklı bir şey değil yani.

"bu mesaiyi başka yerde yaparsam da yediğim ekmeği verirler bana" başka bir yer dediğin yine başka bir devletin sınırları içi, orada da senin yine o devlete bağlılık hissetmeni bekleyecekler.

sitenin güvenliğiyle devlet güvenliği aynı şey diyerek tartışma olasılığını çıkarıyorsun ortadan, devlet sitene roketatarlı saldırı olmasın, site güvenliğin hırsız girmesin diye, kaldı ki hırsız girse site güvenliği güç bile kullanamaz, polis çağırır bunu geceleri evde uyanık olup sen de yapabilirsin. site yönetimine bunu belirterek aitdat ödemek isteme mesela, onun bile saçmalığını yüzüne vururlar.


hizmetin kalitesi ya da güvenlik risklerine karşı yeterlilik tartışılabilir de, bütün devletlere karşı olmak, bence saçma. sadece bir ülkeye karşıysan, göç imkanlarını araştırabilirsin.


cevabım genel, kişisel alma.

kendinden güçlü bir varlığa boyun eğme isteği eziklikten ve ilkellikten ileri gelen bir dürtü. ayrıca ilkokuldan itibaren devlete tapma gerekliliği, devletin kudreti, "devlet baba" beynimizin her noktasına pompalanıyor. arkadaşların ve senin de belirttiğin gibi, devlet bize hizmet etmesi için bizim tarafımızdan kurulup bizim tarafımızdan finanse edilen bir kuruluşken tutup onu baş tacı edip, ona tapınmak ahmaklığın çok bariz bir göstergesi.

@paranoyak kedi,

hayır site güvenliğiyle aynı şey.
roketatarlı saldırıya karşı koruyorsa, kendi parasıyla korumuyor. benim paramla koruyor. farketmiyor yani koruduğu şey. benden parasını aldığı hizmeti veriyor bana, ben niye minnettar olayım?

mesela ne bileyim, über zengin biri gelip bana 1 milyar tl para verse hiçbir şey karşılığında, o adama minnettar olabilirim. ama parasını verdiğim bir hizmet karşılığında niçin minnet duyayım?

sorun devlet mi yoksa hükümetler mi? ikisi birbirinden çok bağımsız şeyler.

atanmış kişiler; yaptıkları tüm işlemler nedeniyle hakkını kötüye kullanıyorsa devlete minnet etmem,

ama seçilmiş kişiler hakkını kötüye kullanıyorsa burada devlete minnet edip etmemeyi düşünmem, sorun seçilmiş olan hükümettir.

abi ne kadar vergi veriyor olabilirsin? ciddiyim,

eğitim, barınma, sağlık, ulaşım, güvenlik vs hizmetlerinin kendi kısmının tamamını karşılayabilecek kadar vergi ödediğini mi düşünüyorsun?

tek sen değil, 10 kişi bir araya gelseniz, toplam ödediğiniz vergi kadar bir miktarla bir doktor, bir mühendis, bir kaç işçi, metro falan kiralayabilri ya da satın alabilir misiniz?

devlet bunları organize eder, etkili ve iyi kullanıma ve herkesin yararlanabilir olmasını sağlar karşılığında da bunun halktan aldığı vergiler vardır sadece.

sen evinin olduğu yerde oturabil diye, hatta sen doğabil diye geçmişte birileri canını vermiş/veriyor ve gelecekte de verecek. bunu ödediğin vergilerle karşılayabilir misin mesela? vermeselerdi deme, vermeseler muhtemelen doğmazdık bile ya da şimdi vermeseler başta pkk olmak üzere milyon tane örgüt gelir ve senin site güvenliğinden baslarlar ilk olarak kesmeye. burda tabii ki bireysel olara k senin için değil, senin sınırları içnde doğup büyüyüp yaşadığın devlet için oluyor butun bunlar.

yani devlet güvenliği ile site güvenliği aynı şey değildir.

hükümetler değil fakat devlet kavramı bence aidiyet ve minnet gerektiren bir kavramdır.

want2die, askerlik yapıp, nöbet tuttuğun anlar için sana da minnettar olunmalı zaten ama birey birey herkesi minnet içinde bırakamayacağımza göre, bunu devlet olarak ifade ediyoruz.

@paranoyak kedi

benim verdiğim vergi pek önemli değil. toplam 70 milyon insanın ve milyonlarca işyerinin verdiği toplam vergi var. bu da yanılmıyorsam çeyrek başına (veya 4 ay başınaydı hatırlamıyorum şimdi) 150-160 milyar tl olmuş oluyor.

hizmetlerin çoğunun da, hatta tamamına yakının da özel olduğunu düşünürsek;
örneğin elektrik, su, doğalgaz hepsi özel.
örneğin şuan yapılmakta olan izmir-istanbul otobanı yine özel.
bakıldığım hastanelerin tamamına yakını özel.
kullandığım araba, oturduğum ev de özel.

yani devlet altımdaki yolu, köşede ilgilenmediğim camiyi, güvenliğimi sağlayan polisi istihdam etmek için yeterli bütçeye sahip. yemeğimi, evimi veriyor olsak o zaman "ne vergi veriyorsun ki" denebilirdi ama şuan böyle bi durum yok pek.

işte diyorsun ya 70 milyon kişi.

bir çoğunun arabası yok, özel hastaneye gidemiyorlar vs. özel hastaneye giden sen beniz abi, fakir adam gidemez.

kaldı ki niye kendin üzerinden düşünüyorsun, aş evlerinden, yetiştirme yurtlarından, devletin bu tür sosyal imkanlarından faydalanan, yeşil kartla hastaneye giden, öğrenci iken burs alan, yetim aylığı alan vsvs ve bu ülkenin büyük bir böümünü oluşturan insanlar var.


150 milyon tlyi bir araya toplasak, özel sektöre para ödemeyenlere hizmet ver diyemeyiz, özel sektörün mevcudiyetine aykırı.

devlet de kar amacı güden büyük bir şirket işte. sınırları içinde olduğun müddetçe attığın adımdan, soluduğun havaya kadar her şeyden ücret istiyor buna da vergi diyorlar.

devlet sınırları içinde ulaşım, barınma, seyahat, gıda, tarım, yatırım, işçi-işveren.... ne yaparsan karşılığını ödemek zorundasın. sağlık ve eğitim de dahil.

buna bi mantık aramamak lazım. çünkü mantıklı hiçbir yanı yok. çünkü "ben bunu kabul etmiyorum yeaa" dediğin zaman bir alternatifin yok. vatandaşlıktan çıkma www.nvi.gov.tr şurdan görüleceği üzre kolay bir müessese değil.

ama bu sistemin dışına çıkmak da çok çok zor. dünya üzerinde atıyorum 200 ülke varsa 185 tanesinde sistem benzer işliyordur. ha kimisi daha hafif kimisi daha ağırdır. ancak senin düşlediğin tarzda bir ülke elin parmaklarını geçmez; onlara da vatandaş olmak mars'a gitmekten daha zor.

aklı olan düzgün vergi bile toplayamayan, topladığını da çaldıran, vatandaşını öldürmeye meraklı devletlere minnet duymaz.

benim annem babam yıllarca vergi vermiş, doğuda tehlikenin ortasında yıllarca çalışmış ama benim hiçbir şekilde sempatim yok mesela. birkaç üniversite hariç alabileceğim eğitim bok gibi, devlet desteği zaten yok, işsiz kalsam hemen haraç almaya çalışıyor lan?

dünyada aç kalsan yardım eden, ev bulan, ciddi seviyede burs verebilen, minnet duyulabilecek devletlerde var ama biz onlardan birinde değiliz bu kesin.

@jugador, ben sistemin saçmalıgından bahsetmiyorum aslında ya. niye minnet duyayım? dediğin gibi, devlet bizden aldığı para karşılığında hizmet sunan bir şirketten zerre fazla değil. niye minnet duyayım olay o yani.

alıyo parasını, versin hizmetini.

@paranoyak kedi,

hayır drum böyle değil. öncelikle 150 milyon da değil, 150 milyar.

150 milyarı topladıktan sonra özel sektöre: bu 150 milyar tl ile bu hizmetleri ver, diyebiliriz. ve bu hizmetleri verir. özel sektör cebinden bir şey ödemiyor.

vergi veremeyen fakirlerin parasını devlet ödemiyor, biz ödüyoruz. bizim ödediğimiz parayla yapıyor yani ne yapıyorsa. kendinden bir şey ödediği yok.

en basitinden hayrına lokma dağıtıyorsun ya; adama 300tl para veriyorsun, bu parayla lokma dağıt diyorsun. adam alıyor lokmayı mahalleliye dağıtıyor. lokmacı parayı aldıktan sonra umurunda mı, dağıttığı adamların lokmaya para ödeyip ödememesi?

Devletini sevmek başka minnettar olmak başka. Ben devlete minnettarım çünkü çok iyi bir okulu parasız okuma imkanı verdi bana (o zamanlar Anadolu Lisesi'nde okumak çok iyi bir şeydi). Ama çocuklarıma devletin o kadar emeği geçmemiştir. Özel okul, özel sağlık sigortası vs.
Devlete minnet edilmemeli, seviyorsan seversin, o kadar. Bir de kendi krallığını kurmadığın müddetçe illa ki bir devlet olacak başında. Yöneticilerini de sen seçiyorsun. Minnete gerek yok.

sonuna kadar haklısın. seninle aynı şekilde düşünüyorum. devleti var eden biziz ve minnettar olunması gereken birileri varsa o da halktır. yalnız bunu bahane ederek itlik, serserilik ve teröristlik yapmak olmuyor. sana söylemiyorum bunu; bazı kürt sevici arkadaşlar devlete minnettar olunması gerekmediği için sağı solu molotoflamayı, hendek kazmayı kendine hak görüyor. onlara diyorum.

ben devlete minnettar değilim, aldığım tüm hizmetlerin karşılığını ödediğim gibi 100 veriyorsam 20 alıyorum. bu demek değildir ki ben okul yakabilirim, öğretmen kaçırabilirim, hendek kazabilirim. bunun ayrımını iyi yapmak lazım. ben bu ülkenin vatandaşıyım; kişiliksiz biatçı bir köpek olmayı da, pekekeli it sürüsünün ekmeğine yağ sürmeyi de istemem.

ha deseler ki tayyip'i indiriyoz o zaman devlet mevlet dinlemem belediye binasıdır, okuldur, operadır keyifle basarım. ama onu da ülkemin geleceği için yaparım.

düz alyans al bence direk tek taşa falan gerek yok

yok tek taş düşünmüyorum zaten ama belki bu tür sayfa veya öneri verirseniz aklıma yatan anlamlı bir şeyler bulabilirim ve ondan almaya karar veririm. ihtişamlı gösterişli bişi düşünmüyorum

shop.atasay.com

Soz yuzugu falan bakin. Yedi gun yuzugu de olabilir.

tamtur yüzükler var tuzlu olabilir gerçi

bütçenizi bilmiyorum ama elmas kesim diye bahsedilen klasik yüzükler var. anneanneden kalan yüzükler gibi onları kullanabilirsiniz. açıkçası çok güzel oluyorlar. mobilde olduğumdan link veremiyorum şimdi ama onları kullanabilirsiniz.
bir de bazı takıcılar tasarım yüzük yapıyorlar. eğer romantik bir şey istiyorsanız tasarım yüzük yaptırabilirsiniz. hatta tasarımı kendiniz bile yapabilirsiniz. mikemmel oluyorlar.

Bütçe nedir bilmiyorum ama orta taşların elmas, çevreleyenlerin pırlanta olduğu 3 taşlı, 5 taşılar var. Biraz daha uygun fiyatlılar hepsi pırlanta olanlara göre.
www.zenpirlanta.com şöyle bir şey buldum.

illa biz getireceğiz dersen birkaç günlüğüne doblo vs kiralanabilir tabi ama özellikle km sınırı olmayan kurumsal bir firmadan alın ve araçta hgs olsun,

daha pratik olsun ben uğraşmayım dersen şehirler arası kamyonlar boş gelip gitmemek için eşya taşıma işi yapabiliyor ama piyasası nedir nerededir bilemiyorum.

@basond, kurumsal/şehirlerarası (yani izmirden alınıp istanbula bırakılacak) çalışan hangi firma vardır? araç kiralamalarda genelde doblo görmedim hiç, ama araçtan hiç anlamam da zaten. ama doblo işimizi görecektir, kamyon kiralamak fazla kaçar eşyalar için.

avis birmot ta 2 günlük çıktı

prntscr.com

çözüm istanbulda yaşamamak :) küçücük bir ilçedeyiz biz (kütahyanın) 250tl kira. 100 tl de yakıt. ama başka bi b.k yok tabii burda da taşınsakta kurtulsak diye bakıyoruz.

www.imf.org
Satılıklarda farklı değil yani, norveçten isviçten falan fazla oranda artış göstermişiz burda ki veriye göre
Banada tuhaf geliyor fiyatlar

abi olay istanbulda da değil k?

izmirde 35 yıllık binaları 1000 liralara kakalamaya çalışıyorlar en basitinden.
hele bostanlıda sahile yakın falansa, 1500den aşağı tutturamıyorsun.

bu nasıl bi deliliktir ya

o paralara o döküntü evleri de kimse tutmuyor. Mahallemde 1600 e bir ev var yaklaşık 5 aydır boş. Oturduğum apartmanda sikko bir eve ev sahibi 1700 istiyor ama 3-4 aydır ev tutulmuyor. Kimse enayi değil. Mesleklerdeki gelir durumu belli memur maaşı belli. O kiraları kimse vermiyor veremiyor. İşin içinde emlakçı piçliği de var. Emlakçı 200-250 pazarlık payı koyar. 2-3 ay bekler eğer tutulmazsa anında iner fiyatı.

Ayrıca 2000 kira ödeyebilen biri biraz birikimi varsa kredi çekip ev alır. 10 sene kiracı olsan kira+ ev değişimi masrafı emlakçı paraları derken 250 binden fazla para ödüyorsun. 60-70 kenarda varsa çek kredi onu öde daha mantıklı

Aynı şekilde mağdur olanların bir araya gelip, dilekçe falan vermesi geldi aklıma. Sayınız çoksa, bir şekilde vazgeçerler sanki.

sayımız çok değil, 50 kişi falanız. ama biz zaten o otobüse 4 liradan fazla para ödüyoruz ve cidden başka hiçbir alternatifimiz yok. metromuz yok, metrobüsümüz yok. ve biz bu otobüs var diye o işler, o evleri tercih ettik. hepimiz çalışan insanlarız. hiçbirimizin mesaisi 7de başlamıyor ki 6.10'a sefer koyuyorlar.

7-7.30 otobüsü olarak tekleseydi yine kabul edilebilirdi. ama 6.10 otobüsü, 7de leventte olurken kim ne yapcaak bu otobüsü? hepsini geçtim 12.45, 13.45 gibi otobüsleri, leventte çalışmaya giden kim neresine sokacak?

kadir topbaş,
bimer, şikayet var, 153 gibi yerlere şikayet yazdım. başka napsam ya

özel servis ayarlayabilirsiniz. günde 200 liraya o yolu götüren birini bulursunuz gibi bence.

522n işine yarıyor mu?

zaten problem 522n'de.

o otobüsün saatini iş saatleri dışına aldırdılar. :(

Twitterdan ibbbeyaz masaya yaz

Bi de mesajiniz cok agresif, biraz daha uygun bir dil kullanmanizi oneririm

30 yıldır istanbulda yaşıyorum taşdelen i ilk defa duydum cahilliğimin kusuruna bakmayın...baya baya levent e ters bir yermiş ama iett yi aradığınızda ne söylediler? yeni hat mı koyacaklar yoksa komple bir şey yok mu?

belli sayının altında kalan hatları iett kapatabiliyor. muhtemelen yeterli kullanım sayısı yok diye düşünüyorum.

ben olsam tek yaşıyorsam işe yakın bir yerde ev kiralardım. aileyle yaşıyorsanda kötü taşınma olayları.

Uzun yolu en iyi ben anlarım üni zamanı her gün 5 saatim yolda geçiyordu.

Umarım tekrar açarlar ama baskı kurmanız lazım iett ye sürekli şikayet maili atın. change de bir imza kampanyası başlatın illa ki başkaları da katılır hattı kullanmasada

@seindfeld,

ya otobüs kalabalıktı. yani körüksüz bir otobüs tamamen doluyordu (çok sıkış tepiş olmasa da, tam doluyordu). ve bu otobüse çift bilet basıyorduk, hakkını veriyorduk yani. Bunun karşılığında da 3 saatlik yolu 1 saat ile 1 saat 15 dakika içinde katediyorduk.

ve biz bu otobüs var diye leventteki işi kabul ettik veya buraya taşındık. Yoksa ya işi kabul etmez, ya buraya taşınmazdık.

car pooling sitelerini araştırın, aynı yönlerde gidip sadece benzin parasını ortak olacak şekilde insanlar bulabilirsiniz belki.

yalnız o üyeler beleş 1 ay deneme için üye olanlardır.
yani kesin öyledir sanırsam heralde

1 tl limitli sanal kartı vererek üye oldum.

satarken dikkatli ol, elindeki avcundakileri de kaptırma :p

saniyorum ki bekar bir arkadassin.

buyur benim.

bana bilgisayarda zaman harcatmadan eve gidip yemek yerken esimle kizimla rahat rahat nasil izleteceksin soyle senin sattigini alalim.

aynı şey spotify için de geçerli, neden insanlar kullanıyor; neden hala spotify var, üstelik zarar ederken(şurada bi chart var bak: qz.com)

saçmalık dediğiniz şey üzerinde onlarca insan kullanıcı deneyimini en üst noktaya ulaştırmak üzerine çalışıyor. müşteri memnuniyeti yani. ki zaten öğrenci, dar gelirliler gibi bir pazara değil, üst seviye pazara hitap ediyorlar ilk başta. playstation ve apple tv bunun bir göstergesi. Örneğin hali hazırda 6-7 farklı arkadaşım Amerika VPN'ine sahip ve onun üzerinden Netflix üyesiydi.

mal dediğin insanlardan boş beleş sistemler para kazanıyor. bu zihniyetle devam ettiğin mühletçe ciddi para kazanma ihtiyacın devam edecek ve önüne imrenerek baktığın onlarca boş beleş farklı sistem çıkacak.

Bu arada aynı anda 4 farklı UHD yayına izin veriyor sistem, yani 40TL'yi 4 kişi bölüşebiliyor. Aylık 10 Lira 1 paket sigara parası.

Not: Henüz Netflix'e üye değilim ancak lokal anlamdaki eksiklikler giderilmeye başladığında izlemeyi planlıyorum. Ha bir de, emeğe saygı. Sadece tüketen insanlar olmak yerine üreten insanlar olmaya başladığımızda(sözüm meclisten dışarı, kimseyi doğrudan kast etmiyorum) emeğe verilmesi gereken saygının farkına varmaya başlayacağız.

mal dediğin netflix us'de %198 nerdeyse 2 katı hisseleri değerlenen bir firma, 1.ci geldi. amerika'da insanların tv izleme alışkanlığını değiştirdi.

appletv de ciddi hazırlanıyor. alibaba'nın kurucusu da "e-ticaret uğraştırıcı hacı. digital vod hizmet satmak iyi iş diyerek" sektöre sert bir şekilde girişe hazırlanıyor.
spotify'ın değeri de 8 ya da 10 milyar dolar oldu.

bu tür ürünleri türkiye'den nasıl çıkarırız diye sorgulamak yerine, "bunları hangi mallar kullanıyor" demek ayrı bir aptallık. bize özgü saf bir aptallık.

Ben de internet hızımız yeterli ise netflix saçmalığına geçeceğim. Tivibu, digiturk ve dsmart saçmalıklarından daha iyidir.

olum belki de bir kısmı netflix and chill yaşamak istiyorlar? üstüne gitme insanların bu kadar :)

tivo vardı zamanında, sex and the city'de miranda izliyordu bi dizi neydi adı?

google'lamadan ilk bulana ödül.

soruna cevap: couch potatolar seviyor işte böyle şeyleri. ekserisi götlü göbeklidir. zengin göbeği ama american supersize obez değil.

basit düşününce böyle oluyor işte. netflix'i sadece izleme programı olarak düşününce böyle oluyor. benim gibi çekirdekten bilgisayar işine giren ve teknik bir adamı bile spotify, apple tv, vpn vs. üyesi yapabildiklerine göre ben harbi malım. kafalara gel kafalara...

spotify farklı arkadaşlar. spotfiy, müzik sistemi ve 1 saat içinde 20 adet müzik dinleyebilirsiniz, bu da 20 adet müzik aramanız demektir.

diziyi ise 1 defa indirirsiniz, 13 bölüm 14-15 saat izlersiniz.
filmi 2 saat izlersiniz.

aynı şey değil. ben bekarım, kız arkadaşım var. vaktim = hiç yok. 50mbit fiberim var. film izlemek istiyoruz, yemeği hazırlarken indirme + altyazı bulma en fazla (o da 1080p ise) 7-8 dakika sürüyor. o sırada yemekleri hazırlamış olyuroz, yiyorum ve freelance in başına oturuyorum.

ntflix bu fiyatlara mallıktır.

netflix ayda 5-10tl arası olsa mallık değildir. 40tl ise mallıktır. tartışacak hiçbişi yok.

bu gerizekalılar apple tv falan da alıyorlardır di mi lan? ne kadar saçma ya gerizekalılar.

harbi sığsın.

edit: oğlum ne acayip insanlarsınız ya? adam demiş ki koy bakim önüne ingilizce vikipedi. aq bana sorsalar ingilizcen nası diye eh derim. üniversitede hazırlığı atladığım için daha bi unuttum hatta. ama yeri geldi mi ingilizce altyazıyla dizi film izliyorum. anlamını bilmediğim 5-10 kelime de olursa sırf öğrenmek için durdurup anlamına bakıyorum mesela?

alan adamların parası size niye battı ben anlayamadım

digitürk'ü iptal edip netflix'e geçeceğim ben de ki torrent kullanıcısıyım. torrent ile bile uğraşmadan ve daha önemlisi yasal yollardan film-dizileri güncel olarak takip etmek için 26 TL (40 değil!) hiçbir şey değil.

ingilizcesi olmayanlar için mallık olur tabi onda hem fikirim, zira türkçe altyazı veya dublaj seçeneği henüz yok. :)

Hiç kızmıyorum arkadaş içimdekileri yazmış. internette her bi bok bedava ama iş beleş e-kitap olunca çatır çatır indirmeyi biliyorlar. yanılmıyorsam netflix'te türkçe altyazı yok? sanki 6 okka taşaklı ingilizce bilen insanlar sözlükte barınıyorda hemen üye oluyorlar, koy bakim önlerine wikipedi'den ingilizce döküman kaç cümleyi simultane çevirebiliyorlar. starbucks'ın cam kenarında ben netflix üyesiyim, şu dizilere bakıyorum demekle durum kritiği yapıp arkadaş ortamında otorite sağlayacağını sananlar var. Netflix harbiden türkçe altyazılı içeriği hayvan gibi doldurup, üyelik ücretini spotify gibi tutarsa lafım yok fakat şuan üyelik almak hava atma aracından başka birşey değil.

Ooo, linc? Alirim bi dal.

Sig adamsiniz olm. Valla. Surda üreteni sanatciyi desteklemek diyen olur, isin legalliginden bahseden olur, ingilizce altyapisindan bahseden olur, icerik zenginliginden bahseden olur, arayüzü kullanici kolayligindan bahseden olur, stream kalitesinden bahseden olur, olur da olur.

Ama yoook, torrent varken spotify netflix kullanan mal. Ben de bulayim, kakalayalim ne bulursak bu heriflere. Harbiden diyorum, böyle sig mi düsünüyorsunuz?

Millete keriz diyen süperzeka. Senin gibiler genelde tutucu falan da olur. Hak yemek sadece ceptekini mi çalmak?

ilk bir ay deneme paketi veriyorlar, sırf sistemin nasıl olduğunu merak ettiğim için üye oldum. benden 8 bin tane düşün işte.

beğenirsem devam eder miyim? sanmıyorum. aşırı bir rahatlık getirmesi lazım mevcut duruma ki tercih edeyim kendisini. spotify hayatımı şenlendirdi mesela ama bundan o performansı beklemiyorum.

"Aylik 5-10 tl arasi olsa mallik degil fakat 40 tl malliktir."

Bu lafi demeseydin bir nebze yine tutarli olurdun. Yani "hic para verilmemeli" gorusunu savunuyor olsaydin.

Bu haliyle senin problemin dar gelirli olmanla alakali. 10 lirayla 40 lira arasindaki makasin senin icin ucurum olmasi biraz agresif yapmis seni.

Kullanicisi degilim sistemin.

@brkylmz vurdu gol oldu.

valla benim hayatıma artı katan şeylere gücüm yettiğince kullanırım. ama benim param yoksa kullanana keriz demem, mal demem, hali vakti yerinde, zevkine düşkün derim. dilimi tutarım.

hadi mallar ve kerizler yaşadı. enpara %50 indirim veriyor.
www.facebook.com
www.finansbank.enpara.com

dar gelirli olup olmamakla en ufak alakası yok durumun.

lahmacuna 50tl verip vermemek de dar gelirlilikle değil, mallıkla alakalı bir durum çünkü. bir şeyin ederi vardır. bir de ederinin fazlası vardır. ederinin fazlasını vermenin maddi kayıglarla ilgili bir durumu yoktur.

senelik 400 lira fark yaratacak bir sistem değil işin özeti bu. 400 lira veriyorsan ve zenginsen zengin bir malsındır. 400 lira verip dar gelirliysen dar gelirli bir malsın.

8 EUR çok değil ki ya, TL'nin değeri düşükse firma bu konuda ne yapabilir ki? Her ülkeye ayrı fiyattan mı satacak? Hayır tabi ki.

kredi kartlarını asgari ödersen eger ömür biter o kart borcu bitmez onu soyliyeyim bastan.

erken kapatmanı önlemek için banka türlü pisliği yapacak. bence öncelikli olarak kartları kapat, krediyi kapatırsın.

kredi kartını asgari ödemek çok kötü bir seçenek hocam. kalana faiz geliyor biliyorsun, amaç da o zaten. zengin etme bankaları.

@eindaclub,

gelen faiz, krdinin 600tl lik faiz farkının 10'da biri bile değil ama

tasinabilirlik air, uzun sarj pro. bence air al, pro sahibi olarak soyluyorum bunu.

pro aldım yukarda yazdığının 128 gb'lısını, ama apple store'dan daha düşük fiyata satan yerler oluyo bi araştır derim. ben bimeksten 4099 tl'ye almıştım, şu anda 4534 tl olmuş. linkini de vereyim www.bimeks.com.tr film-dizi, internet, programlamayla uğraşıyorum baya memnunum.

yanında çok taşıyacaksan air alınabilir, pro ağır kalıyo air'e göre. onun dışında bence pro.

Retina Pro çok hafif zaten yeterince taşınabilir, sen Pro al boş ver Air'ı. Her gün Pro taşıyan biri olarak söylüyorum bunu, bazen çantaya koydum mu diye bakma ihtiyacı hissediyorum o kadar hafif.

Taşınabilirlik açısından pro da çok iyi bir bilgisayar. ben de air alacaktım, buraya sordum, sonuç olarak pro aldım. çok memnunum.

@contavolta

bu linkteki bimeks olan, hangi yılın ürünü ve de retina mı?

öyleyse alınırmış bu sanki, 128 gb yetiyor di mi :)

Test, VM isleri kasacaksan 16 sart. Bende ram su anda 9,5 GB dolu gorunuyor. VM acinca 13-14 yardiriyor.

tartışabilecek hiçbir şey yok, kesinlikle macbook pro.

airlerde retina ekran yok. retina yoksa mac kullanmanın bi manası da yok.

youtube'a spam video yüklüyorlar. reklamlardan para geliyor.

_mış, diyorsun çok azdır 100.000 de 1 falandır.
Ne yapıyor a cevap ya yazılımcıdır yada borsa danışmanıdır, online iş yapıyorlardır, ha belki evindeki stüdyoda müzik falan yapıp satanlar da olabilir.

şuan bir yerde çalışıp freelancelerle beraber 6-7bin lira kazanıyrum.
sırf evden çalışsam 8-10bin lira yaparım ama bi işyerine bağlı kalmak her zaman iyidir.

freelance web design ve dropshipping olabilir.

gayrimenkul değerleme uzmanıdır.
çözüm ortağı olarak çalışanlar günün yarısını sahada, yarsını evde rapor yazarak geçirirler.
eğer düzgün çalışıyorlarsa aylık net gelirleri minimumm 6bin civarı olur.

serbest piyasada 5 bine kazanç olarak bakmazlar.

Bir ara tez analizi yapıyordum, akademik makalelerin vs. sonlarında yer alan istatistiksel analizler... Güzel getirisi olmuştu öğrencilik yıllarımda. Ama işle beraber yürütmek için çok uygun değil...

Ogrenciyken ceviri yapiyodum. Bi de tok saticiydim herkesi kabul etmiyodum falan :p 2bine yakin kazancim oluyodu ayda

Ama o donemden sonra karpal tunel, gozlerde rahatsizlik oldu. Simdi ekstra param olsa iyi olur diyorum ama ceviri isi yine de almiyorum

Arkadasimin esi mimar, home office calisiyor. Ne kadar kazaniyodur bilmiyorum ama