12 sene boyunca vardı.

25/E (fonda hüzünlü bir müzik çalıyor)

evet var. 2000'den beri birbirimizin en yakın arkadaşıyız. dün bütün gün beraberdik. 36-e

yok malasef.

yok
vardı ama arkadaşlıkların her an yıkılmaya müsait olduğunu farkettiğimden beri kimseye en iyi arkadaşı demiyorum. (küs vs değiliz.)sık grüştüğüm çok konuştuğum arkadaşlarım var ama en iyi diye bir sıfaıt kullanmam.

yok. 34E.

kimisi evlilikten, kimisi benden daha iyi bir işte çalıştığından, kimisi yurtdışına gittiğinden bağları koparıyor. arkadaşlık diye bir şey yok.

benim de zaten artık arkadaşlık gibi bir derdim yok.

27 K

var. ayda bir buluştuğumuzdan birbirimizi darlamıyoruz, her allah'ın günü mesajlaşmıyoruz. buluştuğumuz zaman, anlatacağımız şeyler birikmiş oluyor. ailesi de beni çok sever, onlarda kalırım ara ara.

Var.
34/E

34/k
Bir erkek bir kadın var. Erkeği 12 senedir, kadını 21 senedir tanıyorum.

En iyi arkadaşlarım var. Bu konuda biraz şanslıyım galiba.
2 üniversiteden, 1 i mektup arkadaşım, 1 tane de liseden (liseden duruma göre 2 de olabilir:/)

24K

1 ilkokuldan, 1 liseden ve 2 üniversiteden herşeyimi paylaşabileceğim, zor zamanda yanımda olacak en iyi arkadaşlarım var.

29/E

28 k. yok.
27e kadar sayardım ama. iyi vakit geçirdiğim arkadaşım var, ama ailem dışında dostum yok. yaş 28de bir sıkıntı var galiba.

Vardı, tek yamuğunda sildim. O yamuğu yapmayacaktı.
Sonra fark ettim ki kendisi meğer benim hayatımı zorlaştırıyormuş varlığıyla.
Her işte bir hayır var netekim. Şu an herkese mesafeli ve hiç olmadığım kadar mutluyum. Yaş 30+ gadın

32 e
yıllardır birine en iyi arkadaş demiyorum.
dönemine göre 4-5 arkadaş dönüşümlü/sırayla en yakın/en iyi oluyorlar.

İyi arkadaşlarım var en iyi arkadaşım yok.

K+40

En iyi arkadaşım yok, iyi arkadaşlarım var.

En çok eğlendiğim arkadaşım başka, en çok dertlestigim arkadaşım başka, en çok yardımlaştığım arkadaşım başka vs.

Hepsinde zirveye oynayan biri maalesef yok. Vardı bir tane 1-2 sene öncesine kadar, boşanınca çok dağıttı maalesef. Toparlamaya çalıştık olmadı. Artık görüşmüyoruz.

(35E)

Tkwitter cikinca azaldi zaten bu azalmis hali degil mi

ilgi/yazar oranı oldukça azaldı.

facebooka ilgi azaldı ama facebookun sahibi gitti whatsappı instagramı aldı onları büyüttü. totalde müşteri sayısını çoktan beşe ona katlamıştır.

sözlüğe de ilgi bir şekilde azalmaz. ekşi şeyler var, soruları cevaplayan ünlüler var. ya da arada ortaya saldıkları troller var, haberlere konu olan. koca şirket kurdu adamlar, batırmamak için ellerinden geleni yapıyorlar :) daha başka şeyler de çıkar ileride.

sözlüğe ilgi azalmadı. isteyen aylık hitlerine, günlük kullanıcı sayısına, ülkedeki site sıralamasına bakabilir.

belli kesim tarafından eskisi kadar sevilmiyor ama onlar da hala giriyor. mesela ben. hiç gündemi vs okumak istemiyorum çünkü yazılan şeylerde ilginç, komik, beni iyi hissettirecek hiçbir şey yok. fakat bir ürün, bir yer hakkında türkçe bir şey okumak istiyorsam sözlük hala türkiye'deki neredeyse derli toplu tek kaynak.

google'da ne aratsan zaten sözlük üst sırada. 20 yıllık birikim sebebiyle bir şekilde yolun sözlüğe düşüyor bir şey araştırırken. bu sebeple myspace gibi vs olmasına imkan yok.

sözlük büyük teknolojik değişmeler yaşanmazsa ayakta kalmaya devam eder. bu değişimler yaşansa da kendini değişime uydurup ayakta kalmaya devam eder muhtemelen.

ilginin de kalitesi var. eskiden parmakla gösterilen bir olguyken, şimdi inci sözlükten farkı yok.

2010 da sözlükteyken benden önceki yazarlar sözlüğün ne kadar bozulduğundan bahsederdi. benden sonra da bu şekilde devam etti bu serzenişler.

geçen sene netflix rezaletinde uçurulmuştum. farkettim ki, sözlüğü sevmiyorum ama mesajlaştığım insanlar var diye girip takılıyorum. uçtum rahatladım.

muhtemelen uçurulmasaymışım da entrylerimi siler gidermişim.

kaldı ki yazar olmanın da hiç bir artısı yok, mesaj atabiliyolar, rezalet konularında çaylak entrysi girsen bile müşteri hizmetleri hemen mesaj atıyor yardımcı oluyor falan.

özetle o güzel yazarlar sözlüğü terketmeye 2010 da başladı ve git gide arttı.

şu an bildiğin bamya tarlası gibi sözlük

sözlüğün günümüzdeki kullanım amacı, fuckbuddy bulmak, trollük yaparak para kazanmak, sosyal medya yönetimi gibi 50 tane fake hesapla parayla entry yazmak, reklam.

kalite diye bişey yok, ha enes batur izleyip bi yandan da aleyna tilki dinlemişim, ha gitmişim, ha sözlükte takılmışım.

vakti zamanında entrylerimi okuyup beni takip eden birisiyle otobüste karşılaşmıştım, abi ben seni 3 senedir her gün takip ediyorum demesi bile yetmişti.

yazdığım konu denizcilik üzerineydi. bu arkadaşta yeni stajer kaptan olmuştu.

eskiden sozluk basinda oturup o gun yeni girilen entryleri okusan bile bir sey ogreniyordun. entry girenler internet erisimi olan okumus etmis kisiler ve universite ogrencileriydi. ben de cok okurdum. normalde ogrenemeyecegim bircok kavrami sozluk sayesinde ogrendim. sozlugu 2003 yilinda kesfettim.

simdi badiler&favladiklarinin disina cikmiyorum. onlar bile bayiyor. bunun disinda sanat eserlerine bakiyorum. sarki, film, album, kitap vs..

degerli zamanimi neden ne idugu belirsiz kisilerin yazdigi sacmaliklara ayirayim. normalde iplemeyecegim, yolda gorsem yuzune tukurmeyecegim, fakat internet erisimi olup yazabilen kisilerin dusuncelerini niye okuyayim.

gider kitap okurum, film izlerim. ingilizce makale/kitap okur ingilizceye katki yaparim.

yazmak dersen, yaziyorum. insanlarin hayatina dokunmak hosuma gidiyor. yaziyorsun, bakiyorsun 100+ kisi favlamis. sanki konferans salonunda 100+ kisiye fikrini anlatmissin. favlamayanlarla birlikte belki 1000 kisi. bu super bir sey. burada yazdiklarimin kose yazisina, haberlere vs. baska yerlere ulastigina cok sahit oldum. insanlara ulasma imkani guzel.

gunumuzde okumak yazmak yani text degil gorsellik revacta. yeni neslin ilgisi bunlara daha fazla. belki cikacak yeni uygulama&sitelerle azalir ama halen zirvede kalir.

azaldı zaten. anketler kopya başlıklar ile dönüyor sözlük. ağır leş

5veya 10 yıl önceki sözlük ile şu anki hali aynı mı sence?önceleri entry okumak için can atılırdı, şimdi takip ettiklerim haricinde baktığım hiç bir halt yok. Duyuru da sözlükten daha uzun süre zaman geçiriyorum.

en az 5-10 senesi daha var. 2000 sonrası doğan, yazılı iletişimle alakası sınırlı nesil 25-30 yaşına gelecek. bizler de elimizi eteğimizi yavaştan çekeceğiz, tıpkı 2006 - 2007 öncesinde sözlükte aktif olan kitlenin çoğunun çekildiği gibi.

13 yaşımda birçok ingilizce kitap okudum ama aklımda tek kalan kitap "the elephant man"

Alice in wonderland :)

The Murders in the Rue Morgue - lise hazırlıktaydım sanırım 15 yaş oluyor.

Hazırlıkta okuduğum basitleştirilmişleri saymıyorum çok vardı.
Normal kitap seviyesinde Where the red fern grows u okumuştum çok güzeldi :(
Orta iki kaç oluyor, hımm 13 sanırım.

14 - voodo island (oxford)

cok basitlestirilmisler sayilirsa "david copperfield". cocuktum.

basitleştirilmiş kitapları saymazsak hiç bitirmedim. ana dilimde okuyabilecekken neden ingilizce okuyayım diye düşündüm. bi kere gaza gelip iki şehrin hikayesini aldım ingilizce tabii ki okuyamadım ve kaldı öyle. zaten sadece böyle ağır anlatımlı kitaplar çeviri sırasında biraz özünü yitirebiliyor, daha basit olanları da ha türkçe okumuşum ha ingilizce bir şey fark etmiyor anlatımı çok sade olduğu için, mesela george orwell gibi.

soruya cevab hariç her şeyi yazdım.

cin alileri dahil ediyorsak simon isimli renk değiştiremeyen bir bukalemununun üzücü hikayesini anlatan bir çocuk kitabı vardı, onu bitirmiştim. illüstrasyonlu, naif anlatımlı güzel bir kitaptı. kitaplarımın arasında bir yerde ama şimdi üşendim bulmaya. 5 ya da 6. sınıfta olmam lazım. sözlükle neredeyse her kelimeye bakıp kitabı "kirletmiş", sonra da yazdıklarımı silmeye çalışırken içine sıçmıştım.

basitleştirilmişleri dahil ediyorsak piano diye bir kitaptı, dışını çok net hatırlıyorum ama ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrim yok; sanırım 8. sınıftaydım. gerçi basitleştirilmiş mi ondan da emin değilim, ince bişeydi, belki de kısa öykü gibi bişeydir.

bildiğimiz okumalık kitaplardan ise the old man and the sea, lise 2 ya da 3 olması lazım.

window on the world
images-na.ssl-images-amazon.com

;-)

Of mice and man

12 little prince.

The Snow Goose - 15-16

Edmondo De Amicis - Heart
5 ya da 6. sınıftaydım. 11-12 yaşa denk geliyor sanırım.

Propeller Aerodynamics - Frank E. Hitchens

Sinav sonucu gercegi yansitiyorsa Turkiye abartili dil kurslari degil de uluslararasi sistemde daha cok B1 duzeyindesiniz. Eger kelimeleri cikarirsaniz bircok populer kitabin konusunu her seyiyle olmasa da genel olarak anlayabilirsiniz. Daha once okudugunuz ve iyi bildiginiz populer kitaplari, ornegin Harry Potter, Ingilizce okumayi deneyin. Bir yandan kelimelerine de bakin.

Penguin reader mı ne vardı, level 6’ya kadar kitapları var. 3-4’ten başlayın. Kelime kasmak açısından iyi.

anlayabildiğin ve zevk aldığın en basit metinler ile işe başla.

90 bine guncel bir araba öneririm.

Mercedes 2018 Volkswagen lerden daha iyi konfor verir o kesin. Kilometred üzmez fakat bilen birine danışarak alman lazım aracı. Yakıtı da dikkate alman gerek. Ciddi manada yakıt tüketimi olacak alacağin aracın.


Ben olsam ama az daha koyar 2010 sonrası c180 alırım. Hem km düşük olur hem de daha uzun süre binersin. Senin makam aracı üzmez ama ne de olsa eski model. 15 yıllık araçtan bahsediyoruz.

hocam markakolik olmayınız. 15-16 senelik araba her anlamda sizi üzer. o paraya kampanyalarla ve ötv indirimleriyle gayet güzel 0 arabalar vardı ama millet kapış kapış kaptığı için bitmeye yüz tuttu ama hala yılbaşından önce alabilirsiniz.

"Old but gold"

yeni ama orta sınıf bir araba alacağıma, eski ama üst sınıf alırım. Ama başımı ağrıtmamalı. Bu yüzden sağlam araştırma lazım.

s320 al derim. kuzene de bu öneriyi yaptım (jaguar alacaktı) şimdi bana dua ediyor. 90k ya çok tatlış 2003 2004 kasa s320'ler var. çok net 1m km görüyor bu meretler.

S320 yi bi kere kullansam yetecek sanki. Aklimda :)

Alinir. Net alinir. Bir gun g.tu toplarsam da alacagim ilk araba.

Bu arada tahmin edemeyecegini kadar iyi piyasasi var bunlarin. Beyazi cok nadirdir. Denk getirebilirseniz beyaz bulun. Cillop gibidir.

Not: eski alim-satimci.

size bağlı, bu aracın işletme(bakım, onarım, yakıt) giderleri yüksek olacak. bu giderler size dokunmazsa alabilirsiniz.

çöpe atacak paran varsa hiç durma.

arkadaşım 266 bin km'den bahsediyoruz. o km'de bi arabaya bu para kesinlikle verilmez. kaldı ki bu araba lpgli, yani motor artık uzatmaları oynuyodur. sadece motor değil diğer tüm parçaların elden geçmesi gerekecektir. otomatiği sorun çıkarsa dünya kadar masraf açar ki açmaması için hiçbir neden göremiyorum. aracın metal yorgunluğu da üzerine cabası.

bu kmde birisi arabayı hibe etmezse kesinlikle ve kesinlikle başıma bela almazdım. hayırlısı olsun diycem ama bu model ve kmde bi araçtan sanmıyorum kimseye hayır gelsin.

12-13 litre tüketim sana koymazsa al. lpg'de dahi 40 kuruşun altında yakmaz bu abi, ortalamada 50 kuruşu bulur.

araba güzel. kilometre de normal.

edit: jpg değil, lig olacak tabi.

edit2: ya arkadaş tamam bu arabayı beğenmemek en doğal hakkınız da, karşısına honda jazz koymak nedir? yağacağınız karşılaştırmaya sıçayım afedersiniz.

bu tip arabaları tecrübe etmeyen kişilerin dediklerini ciddiye almamanı öneririm. Bir önceki kasası var bizde yaklaşık 17 senedir. Rutin bakımları dışında, yaşadığımız sorunlar. Cd çalarının bozulması, arka camı tutan plastik tırnaklarının kırılması. Farların içini temizletme gibi küçük işler. Araç şu an 280 bin km'de. Şehir içi 11 şehir dışı 8 lt civarı yakıyor ve bu sınıf araçların konforunu çoğu arabada yok

benim 98 model 2000 cc otomatik honda crv lpgdeyken 14 lt/100 km yakıyor. 3200 cc motordan bahsediyoruz sağlam yakacak. 20 lt/100 km. lere hazır ol

daha once mercedes sahibi oldun mu?
saglam ustan var mi?
arabadan anlar misin, ufak tefek seyleri kendim halledebilirim diyebilir misin?
bu aracin gecmisi hakkinda bilgi var mi? bakimlari zamaninda ve eksizsiz yapildigina dair kayit var mi?
90bin tl'yi kaybetsem cok koymaz dermisin?

bu 5 sorudan 4'une evet diyemiyorsan bmw/mercedes/audi bunlara bulasma derim. guzel araclar ama genelde bu araclarda ilk deneyimde sen araca degil arac sana biniyor, buna hazirlikli olmak lazim.

Yakıt harici üzeceğini sanmam, @mirty'nin bahsettiği gibi ufak sorunların çıkma ihtimali de önceki kullanıcıyla alakalı.

Km hiç önemi yok, 5 yaşında arabalar bu km'lerde piyasada. Bu arabaya su kaynattırmayın, kayış koparttırmayın motor 1 milyon km gitmezse ben de hiç bir şey bilmiyorum.

Almadan önce yakından inceleyip küçük ayrıntılara dikkat edin.

Edit:

Bu araba 311 bin mil, yani 500 bini devirmiş mesela ;

www.youtube.com

Yurt dışında 500 bin üstü bu tarz çok araç örnekleri görürsünüz, bizde olmaz çünkü çok ahlaklı bir toplum olduğumuz için aracı satmadan önce yeni alıcı üzülmesin diye km düşürüyoruz.

1-sürprizlere (her an ortalama 5k) hazır mısın?
2- yakıt ş.içi 1 tl yi görür
3- prestij getektiren bir işin varsa (örn:avukat, müteahhit vs) uygun bir araç.

mercedes tutkusu olan biriysen sorun yok. eski çalıştığım yerde böyle bir abi vardı. 1994 model otomatik vitesli mercedes'e biniyordu, gayet memnundu. sattı, 1995 modelini aldı. bu araba onunkilere göre genç bile :)

ama o bir araç uzmanı. anladığım kadarıyla sen değilsin. aldığın aracın güvenilir bir araç olması lazım, satıcının güvenilir olması lazım. yoksa feci göçertir seni.

ben olsam, 97.000 liraya 2018 model honda jazz veya 108.000 liraya 2018 model opel astra otomatik alırdım. sıfır kilometre, mis.

O kasadan bizde vardı. E270 cdi olanindan. Şıfır km almistik ve airmaticten tut navigasyona kadar hersey vardi. Ancak araçta cok sayida elektrik arizasi meydana geldi. Fren sistemi bile fabrika tarafından geri çağırılarak ücretsiz komple değişti. O zaman haberlere cikmisti bu fren meselesi Almanya'da. Bunlarin disinda sinyal arızası(ismi basit ama cok masraflı bir tamiratti), airmatic arizasi vs. En sonunda satmistik.

ben o paraya bu arabaya girmezdim.
yaşı küçük bir araç öneririm

MiG-23 olabilir. Fotoğrafın açısı kötü, emin olmak zor.

SSCB'nin avcı uçaklarına bakın.

Mig-21

Büyükçekmece adliyesinin arkasındaki 2 uçaktan biri değil mi bu? Benzetiyor da olabilirim.

@insomnia, değil yurtdışında bu.

Sigortalı gönderin o zaman, onu da mı kabul etmiyorlar?

tamamen şans. bence riskli bir durum. kırılmasa bile, paketin açılması, çalınması gibi riskler var.

Otogardan otobüse verin diyeceğim ama onlarda sorunluluk almaz tanıdık lazım.

sigortalatmak için yapıyorlar + bedel.sıkı bir ambalajlamayla gönderebilirsin.sonuçta risk senin.ben kaç sefer neler gönderdim iyi paketlemeyle.birşey de olmadı.

en mantıklısı havalı poşete sarıp kutuya koymak ve UPS gibi prof çalışan bir kargo firmasıyla göndermek..

diğer kargo firmaları pazarcı kafasıyla çalışıyor kutuları atıp tutuyorlar..
taşıma esnasında kaybolunca da sorumluluk almıyorlar..
UPS biraz pahalı olsa da daha kaliteli bir hizmet veriyor..
cep telefonu gibi maddi değeri yüksek olan eşyaları gönderirken üçe beşe bakmamak lazım..

balonlu naylon al, sar sarmala, bir şey olmaz.

Yazmayi atlamisim. Sifir olmadigi icin sigorta da kabul etmiyorlar.
Paketleme cozum degil bence, bile isteye alin yere vurun kirin calin benim icin sorun degil diye bir evrak imzalayamam, imzalanmamali. Usenmem hizli trenle gider gelirdim de...
Nereden tutsan elinde kaliyor. Hadi sarap icelim.
Iyi geceler

mutluluk icimizde ve elimizde olan tek sey suan. bu nedenle gecmis veya gelecege takili kalmak su ani kaybettiriyor.

Kutsal bir güç tarafından planlanmış bir zaman gibi değil de bizim bireysel gelişimimiz ve olgunluğumuz açısından doğru bir zamanı olduğuna inanıyorum, evet.

onun şarkısını yaptılar 60'larda

youtu.be

ingilizce bilmeyenler için. her şeyin bir zamanı bir sezonu vardır. doğmak için ölmek için diye gider.

şarkı da incil vaiz 3:5 ten alınma şöyle ki:

Her Şeyin Zamanı Var
1 Her şeyin mevsimi, göklerin altındaki her olayın zamanı vardır.
2 Doğmanın zamanı var, ölmenin zamanı var.
Dikmenin zamanı var, sökmenin zamanı var.
3 Öldürmenin zamanı var, şifa vermenin zamanı var.
Yıkmanın zamanı var, yapmanın zamanı var.
4 Ağlamanın zamanı var, gülmenin zamanı var.
Yas tutmanın zamanı var, oynamanın zamanı var.
5 Taş atmanın zamanı var, taş toplamanın zamanı var.
Kucaklaşmanın zamanı var, kucaklaşmamanın zamanı var.

zaman insani bir sey. biz insanlar turlu turlu kelimeler uyduruyoruz, altini binbir turlu dolduruyoruz bu kelimelerin. evren icin zaman diye bir sey yok.

varolan tek gercek sey, su an. gecmis ve gelecek.. gecmisin pismanliklari, gelecegin korku ve endiseleri.. bu ikisi de kafamizdaki dusuncelerden ibaret. gercek degiller. ikisi de aslinda yoklar. biz her daim su ani yasariz, tabii kafalarimiz gecmise ve gelecege(dusunceden ibaret bunlar) takili kalmissa da biz her daim su andayiz.

ozetle, hayir inanmiyorum. bilmediklerimize inaniriz.

"böyle olsa daha iyi olur" denebilecek zamanlar olduğuna inanıyorum. kesin bir şekilde her şeyin zamanı olduğunu söyleyemem ama "herkes kendi zamanında yaşar" da tek başına yeterince sağlıklı bir düşünce değil bence.

ben mesela 24 yaşında ve hala birinci sınıfta olduğum için inanılmaz zorlanıyorum. iş yüküm, iş sahibi bir insanın belki %75'i kadar ama hayat standardım onun yarısı kadar bile değil. çocukluğumu yurtdışı hayaliyle geçirdim ve olası bir erasmus tecrübesini saymazsak (ki o bile zor) bu hayalimin "erişilebilir" görünmeye başlaması ancak ben 28-29 yaşına geldiğimde gerçekleşecek. durumumun kendine has avantajları yok mu? var. nispeten daha serbestim. evlilik gibi ciddi sorumluluklarım yok, okula gitmek istemediğimde camış gibi evde uyuma lüksüm var vs. ama sonuç olarak 20'li yaşların ikinci yarısına daha "okulun ortasında" gireceğim ve bu düşünceyi çok da sevdiğimi söyleyemem.

tamam okul 25'te bitmiş olmalı diye bir kaide yok ama belki şu an almanya'da falan yaşıyor olabilecektim; en iyi ihtimalle gençliğimi büyük oranda yitirdikten sonra gidebileceğim oraya. eminim 35'imde taşınsam da mutlu olurum ama 15 sene önceki halim, hayallerim, heyecanlarım olur mu? muhtemelen olmaz.

bir tane hayatım var, yaşa pek takılmadan olabildiğince iyi yaşamaya ve geçmişteki hatalarımdan ders çıkararak durmadan ilerlemeye (andımız gibi oldu eheh) çalışıyorum ama bu "herkesin kendi zamanı var cnm" geyiklerini de biraz polyannacılık gibi buluyorum açıkçası. "someone" örneği hep olumsuz verilmiş... niye 22 yaşında lisansı bitirip 24'ünde yüksek lisansı bitiren, 24-27 arası doktorasını yapıp dünyanın güzel ülkelerinde harika standartlarda yaşayan ve çalışan örnekler verilmemiş mesela? neden 30-32 yaşına geldiğinde yaklaşık 10 yıllık iş tecrübesiyle mesleğinde yükselmiş, 85'ine kadar sağlıklı yaşamış insanlara değinilmemiş? öylesi yok mu? niye "geç başlayan iyi yapabilir" denirken "erken başlayanlar daha da iyi yapabilir" gerçeği göz ardı edilmiş?

benim kendime artık hep söylediğim bir şey var: 20 yaşında hiçbir şeydin, "hiçbir şey olamayacağım" korkusuyla 23 yaşında da hiçbir şey olamadın. ölürsen sorun yok ama ölmezsen elbet bir gün 30 yaşına geleceksin. o güne diplomasını almış, iş sahibi, aşama kaydetmiş birisi olarak gelme şansın var. korkarsan ve "zaten kaçırdım" diye hiçbir şey yapmazsan, hayatının geri kalanında da hiçbir şey olamayacaksın. bu sayede düşe kalka ilerliyorum, yeri geliyor mutlu oluyorum yeri geliyor üzülüyorum ama devam etme konusunda istikrarı sağladım. benim için de şu an en önemlisi bu açıkçası. çok da takılmıyorum çünkü sonuç olarak 35 yaşına gelip "çok şey" başarsam o zaman yine farklı kaygılarım olacak.

uzun lafın kısası dengeyi bulmak lazım. evet herkesin zamanı var; bir şeyi tahmin ettiğimizden 3-5 sene geç elde edebildik diye yaşamaktan vazgeçip her şeyi tümüyle çöpe atacak değiliz ama moral bozmayacağım diyerek çok da uçup saçmalamamak lazım. ben mesela 70'te başlamaktansa 55'te emekli olmayı tercih ederdim. bu 70'te hayattan tat almaya engel değil ama şu da bir gerçek ki 55'te emekli olabilen insanın daha diri ve genç bi' şekilde istediklerini yapma potansiyeli çok daha yüksek.

universitede alttan dersim oldugu icin benimle dalga gecen arkadaslardan cok daha iyi bir hayatim var.

Kfc'nin kurucusu Albay Sanders
Mc Donalds kurucusu Ray Kroc hep 50sinden sonra zengin oldu. Bazı insanlar için hayatın ikinci yarısı daha güzel oluyor. Geç kaldığını asla düşünme.

her şey, siz onu başlatmayı seçtiğiniz zamanda gerçekleşir. şans, onun için hazırlıklı olduğunuzda fırsatları değerlendirebilme becerisidir. hiçbir şey kendiliğinden olmuyor.

Fatih p. Halka, niye sokağa çıkmıyonuz bence çıkın yani tarzı konuştu, rte de sen kimsin narenciye şeklinde azarladı bir mitingde..

eksisozluk.com

ucuz olanı seç gitsin. beni de korkutmuşlardı zamanında, yemedim. gittim koçtaş'tan aldım.

"bak sonra karışmam" falan demisti adam. sanki uzay gemisi hortumu.. en kotu yenisini alirim.

Sanki boş marka olunca kuş konduracak. Plastik hortum işte.

Hemen bir tane milyoncu bul kendine, onlarda her çeşiti her boyu var.

Yanlız pis su gider hortumunun ek yapımına dikkat et, su kaçırabilir.

nalbur hirdavatcilar veya koctas tarzi yerlerden alabilirsiniz, takmasi da kullanmasi da kolay. plastik boru zaten hic cekinmeyin

Nalburdan git al. Söylersin kaç metre olduğunu hemen verirler. Taş çatlasa ikisi 20 tl tutar

ikisini 20 tl'ye aldım
bakalım takabilecek miyim

bunları aldın iyi hoş ama bunları birbirine nasıl bağlayacaksın? adamların sana önerdiği linkte var bak ek için ara konektör aparat.

Temiz su kolay, pis suyun eki zor önceden de yazdım.

Eğer yeni aldığın pis su hortumu tek parça mesafeye yetiyorsa makinaya direkt takabilirsin, kendinden yaylı bir kelepçesi vardır makine üstünde. Onu gevşetip söküp takacaksın.

ikisini de yeterince uzun alıp birbirine bağlamadan taktım
sorunsuz çalışıyor

Dinlenmek mantıklı sanırım ama ben de aynı durumdayken gitmiştim, terlersem falan iyi gelir diye. İyi de olmadım kötü de olmadım ama.

Olmadan önce deseydin mantikli derdim ama hasta olduktan sonra hele de üşüyorsan iskence olur sanirim, ben dinlenirdim...

vucudunun savunma yapacak guce ihtiyaci var. su anda spor onceligin degil, iyilesmek onceligin.

spora gidersen hastaliga harcanacak enerji heba olur.

spor hocaları genellikle tavsiye etmezler.

Fikret Kızılok - Gönül

www.youtube.com

open.spotify.com

youtu.be

www.youtube.com

open.spotify.com

Saldım.

Joy division - new dawn fades
youtu.be

www.youtube.com

www.youtube.com

Kıvanç tatlıtuvun üstünde düşündüm oldu ama herkese gitmez bence

Bu ne la

Leş

Sosyete pazarında daha güzelleri var abicim yaa.ustelik paran sana kalır :)

kötü

ikinci el pazarında satılan çalıntı elbiselere benziyor. henüz bir kere bile giyilmemişken üstelik..

Gayet güzel retro bi havası var. Giyilir ancak fiyatı çok pahalı. Fiyatından dolayı alınmaz.

70'lerin Yugoslav antrenörleri gibi görünmek istiyosan al ama. kalitesiz değil, görüntüsü demode.

bi havası yok değil ama aynı hava sende de var mı? sadece giymekle olmaz...

güzel beğendim ama fiyat uçmuş

nalet olsun 90'lar modasina, diyorum. bilmiyorum, cocukken giydigimiz korkuncluklara benziyor.

Yedekte bekletme hissettim anlatımından.

ya arkadas akil var mantik var. bir kadin kendisini kimliginden bulan ve instagramda ekleyen birini neden takibe alir?

1- ekleyen kisinin o oldugunu anlamadi henuz. yani rastgele biri olarak dusundu

2- ekleyen kisinin o kisi oldugunu anladi.

ancak iki durumda da geri takibe almasi konustuklarina isaret. adam heralde hastalik durumunu merak ettiginden eklemedi. bariz yurumek icin ekledi. kiz da geri takip ettiyse konusmaya baslamislardir bile.

bence 1-2 gun bekle, takibi birakmazsa yol ver gitsin. herkese mavi boncuk dagitan kizlardan bi halt olmaz. ustelik sen bu durumu bile bile nasil guveneceksin?

Evet bence de

yeterince midesizsen (ben öyleyim, o açıdan bakıyorum) kendini kaptırmadan devam edersin gider.

ya kendini takip eden herkesi geri takip ediyorsa. asistana ozel bir durum degilse. cok da umurunda olmadan geri takip ediyor da olabilir

Ben instagramda ha bire selfie atan kişi en yakın arkadaşım da olsa takip etmem. Hiç tanımadığım ya da belki bir yerde 2 çift laf ettiğim kişi de olsa güzel, sanatsal, ilginç fotoğraflar paylaşan birisi ise takip ederim.
Hatunun da böylesi bir kriteri varsa boşa yere tribal enfeksiyona girmiş olabilirsin. Ha öte yandan ben swarm'ı da civardaki arkadaşlarımı bulmak, mekan önerisi almak vs için kullanıyordum ama sonra anladım ki işin aslı öyle değilmiş.
Yani herkes illa ki her uygulamayı çıkış amacına göre kullanmıyor olabilir ama hala bazı antikalar da mevcut, bilin isterim.

Şu an sevgilisi değilsin, trip atmaya da hesap sormaya da hakkın yok. İstediği gibi başkalarıyla konuşabilir. Ne zaman ki sevgili olursunuz o zaman sadakatin her türlüsünü beklemek hakkın.

Ben de senin gibiydim, hoşlandığım çocukların başkalarıyla da flört etmemesi, konuşmaması gerektiğini düşünüp tribe giriyordum daha ortada ilişki yokken ama doğrusu bu değil. Karşındaki senin onunla gönül eğlendirip eğlendirmediğini nereden bilecek. Bazı çocuklar var ki aşırı sosyallikten ölüyorlar. Belki senin de herkese mavi boncuk dağıttığını düşündü ve ciddiye almadı.

Şu anda bu durum rahatsız ediyorsa açık açık konuş, benim seninle olan arkadaşlığım biraz başka türlü olsun istiyorum de. O zaman ikiniz de hareketlerinize dikkat edersiniz.

Sen başlayamadığın için başkaları başlamış artık, geçmiş olsun, ders olsun, küpe olsun.

Sen bakma yukardaki genişlere aynı anda çok kişiyle flört adaylardan ilkini ciddiye almamakla ilgili. Yok sevgili olmadan hakkın yok filan, geçiniz.

Artık sosyal medya kullanmıyorum ama tüm samimiyetimle söylüyorum kullanırken ne takip ettiklerime dikkat ederdim, ne likeladıklarıma. Meraklıyım da tüm müzik blogları, müzik sayfaları sanatçılar vs takip ediyodum bin tane şeyi. Bi gün erkek arkadaşım aradı bi viski fotosunu beğenmişim farkında bile değilim. Likeladığım kişi gram alakamın olmadığı ergen bi çocuk beni de unf etmiş zaten. Bin tane syf takip ediyodum ve umrumda bile değildi unf edilmek filan kimseye bakmamışımdır beni takipte mi diye. Geri takip ettim diye de sıkıntılar yaşadım. Bu arada dikkat eksikliği tedavisi görüyorum ciddi seviyede bendeki. Karşındaki insan ne seviyede dalgın bilmek lazım. Ben inandıramamıştım erkek arkadaşımı. Ama benim seviyemde dehb sahibi kadın oranı yüzde bir filan.

Kız ağır hafif. Eğlenilecek hatunlar klasörüne atıp arada maluk işler için ararsın.

Aslında daha ağır konuşurdum ama gerek yok kanka.

Ahah biz erkeklerin iyilik yaptikca kazik yemesi :)

Kustugunda baskasini ara isim var deseydin simdi senle beraberdi.

Görüşmeye devam et. Şimdi karar vermek için erken.

sormayı denedin mi neden geri takip ettiğini ?
sanırım hayır. kolay gelsin küçük hayatında başarılar.

birkaç gün sonra sana:

"Acildeki (sansür) teknisyen" bu akşam bana gelecek, şarap kuruyemiş falan alıp getirir misin bana canım <3

diye mesaj atar..

...ve sen de elinde poşetlerle koşa koşa ikisinin birlikte tüketeceği siparişleri eve götürürsün :)))

ahmet özhan varmış. kıvançla kıyaslanamaz tabi.

sarışın mavi göz değil ama salih güney var (bkz: )alain delon

kenan kalav cok sarisin degil gerci

Fotolar siyah beyaz olduğu için tam belli değil gerçi ama bunlar da tam sarışın değil ya. Yahu koskoca ülkedeki tüm "yakışıklı" erkek tipleri esmer miymiş 2000lere kadar? Türk kızları sarışın sevmiyo mu yoksa :/

kumral renkli gözlü var ama kıvanç gibi beyaz tenli sarışın yok.

ediz hun?

tespit gibi tespit. dusunyorum dusunuyorum hep eskilerden bulabildim.

dusun bak kivanc tatlitug'un dedesini ekrem bora oynamisti babasi yapacak unlu sarisin yoktu ajskfjgjdb

Abi saçmalamayın kendinize gelin :D
Ediz hun? Cüneyt arkın??? Cüneyt arkın ne cüneyt arkın?!
Göksel arsoy, ahmet özhan falan söylenmiş zaten ama senin asıl sorduğun 80ler 90lar döneminde erkek dizi starıysa nejat işler der geçerim. Oktay kaynarca var mesela trtde üniversite öğrenci evi konseptli bi dizisi vardı taa 90ların başında öyle de deavm etti mesela. Ben dengeli bi dağılım olduğunu düşünüyorum.

Arda kural vardi ama efso jön filan degildi tabi. Ama 90larin sarisin artisti oydu bence.

@jimjim

cüneyt arkın sarışın mı yahu? Kumral diyebiliriz belki ama sarışın değil yani adam.

Oktay Kaynarca'nın gençlik hali de buymuş: eksiup.com

yine kumral olmasını geçtik yakışıklı da değil normal karakter oyuncusu tipinde bi adam.

Nejat İşler'in gençliğine dair de şunu buldum: eksiup.com e bu da sarışınla alakası yok?

Ediz Hun belki sayılabilir, Ahmet Özhan'ı da resmine bakınca tanıdım evet sarışınmış ama yine jön diyebileceğimiz karakterde biri değil. Tosun Paşa falan izlemedim hiç ama ordaki şaşkın tip değil miydi o? Bence hala daha sarışın yakışıklı karakter sayısı çok azınlıkta diyebiliriz.

Edit: hah ben de Arda Kural'ı dicektim ama o adam da Kıvanç'tan 3 yaş büyük sadece. İlk olarak Koçum Benim'den hatırlıyorum onu, öncesi var mı bilmiyorum gerçi.

Dikkat çekmeye çalıştığım -aslında bence seni de bu soruya item şey- 80ler 90lar döneminde türk tvlarının içeriği. Bir kere 90larda dizi furyası hiç yoktu. 90ların sonuna doğru sayıları artan özel tavlalarda belli başlı akşam dizileri vardı. Rekabet bile sıfıra yakındı. Gündüz dizileri yoktu - ferhunde hanımlar only- akşam dizilerinin de sınırlı içerikte (antropolojik ve sosyolojik açıdan topluma istenen msjların iletildiği ve tabii ekonomik açıdan:yapımcıya/kanala para kazandıracak işler olurdu.
Süper baba, bizimkiler, baba evi, kaygısızlar, küçük besleme, ana, çiçek taksi vs gibi.. bu dizilerde esas kadın esas erkek bulamazsınız. Çünkü toplumdaki her katmanı (daha doğrusu hedeflenen ya da örnek olması istenen katmanları) kucaklamak ister. Bugün olduğu gibi salt zenginler ve veya varoşlar yoktur, dolayısıyla hem seyirci olarak senin gözün "jön" yüzleri seçmez hem de şu an olduğu gibi iki radikal uç; zengin beyaz türk(sarışın) fakir orta doğulu türk(esmer) castı bu kadar belirgin değildir; yapanın da seyredenin de umrunda değildir çünkü.

Neyse demem o ki; türk televizyonlarında jön olayı 2000lerle başlıyor zaten.. on yıllar geçsin, istatistiğe o zaman bakarız.
Arda kural, tardu flordun, hakan yılmaz da geldi aklıma ama sanırım yukarıda açıkladıklarım yeterlidir.

@nundu cevabına cevaben yazıyorum tabiiki sarışınlar :D yani kıvanç tatlıtuğ ve arda kural gibi saç boyatsalardı tabiiki pırıl pırıl platin saçlarıyla hatırlardık onları da. Cüneyt arkının 20li30lu yaşlarındaki fotoğrafların kalitesi gravür niteliğinde olduğu için hafızamızda öyle yer etmemesi normal bence.

Sarı bıyık'ın bile (al san 90lar jönü :p şakaşaka) yaşlanınca saçları küllü kumral oldu. Normal değil mi?

Nuri Alço

Kıvanç tatlıtuğdan önce onun kadar batı görünümlü sarışın biri yok benim de aklıma kimse gelmiyor. Ama ondan öncekilerinin de kara kuru esmer tipler olarak kabul etmiyorum arkadaşlarin saydığı isimler gayet yakışıklı isimler. Türkiyede yakışıklı esmer çok ancak sarışın yakışıklı çok az. Türklerde sarışın erkekler genele vurunca estetik değil.

80'lerden Tolga Savacı var ama kumral, renkli gözlü.

Soner arıcıçok sarışın bence

İkini Bahar'dan Tan Sağtürk geldi direkt aklıma soruyu görünce. Ama tabii bi Kıvanç jönlüğü olmadı onun da hiçbir zaman.

Uğur Dündar

Göksel arsoy denmiş, lakabı altın çocuktu o dönem.

aklıma ilk sertan acar geldi benim. 70lerden. gerçi o zamanlar kıvanç tatlıtuğ ayarında meşhur muydu bu çocuk bilemeyeceğim. birçok filmde gördüm yalnız. sarışın jön deyince aklıma hep o gelir.

edit: şimdi kontrol ettim. yalnızca 2 sene aktörlük yapmış bu adam.

günlerdir kimdi kimdi diye kafamı kurcalayan ismi buldum;
müşfik kenter.
daha önceki cevaplarımda açıkladığım tv sektörü gerçeğini göz önünde bulundurarak bu dönemlerde yaşasaydı kıvançla kapışır ve muhtemelen alaşağı ederdi diyorum.

hiç yapmıyorum. bu ve benzeri platformlar günlük yaşantımı etkilemiyor.

etrafimda gordugum, kadinlar paylasimlari arttiriyor ozellikle ayrilik gibi durumlarda. bende durum @datnet gibi

eskiden olsa her iki durumda da paylaşırdım. fakat azalan facebook kullanımım ile bir şey paylaşma isteğim ve paylaşım sayım azaldı. çok nadir bir şey paylaşıyorum ve paylaştığım şey kendimle ilgili değil. manzara, olay, haber vb.. instagram'dan zaten çok çok çok daha nadir paylaşıyorum. paylaşacak olsam mutlu olduğum bir şeyi paylaşırım ama onu da paylaşmadan önce düşünürüm :)

sözün özü: kendimle ilgili olumlu veya olumsuz bir şey paylaşma taraftarı değilim artık.

Fb'ta bişi paylaşmıyorum. Insta ve Twitter normalde de kullandığım yerler ama canım sıkkınken özellikle çok tweet atıyorum.

Sadece Instagram kullanıyorum. Onda da neredeyse sadece okuduğum kitapları ve yaptığım işleri paylaştığım için, hislerimden bağımsız olarak ilerliyor.

hayır tam tersi moralim bozuksa hiç paylaşım yapmam, instagrama daha az girerim vs.
kadınım.

ne zaman güzel bir kedi görsem paylaşım yapıyorum, moral durumum etkilemiyor.

canım istediğinde paylasım yapıyorum istemeyince yapmıyorum.

herhangi bir derdim yok. birileri görsün diye de sosyal medya kullanmıyorum

bilinen marka bir şey alın öyleyse? sony gibi.

edit: bu arada bence de sandisk sansa clip alın ama bulmak biraz zor artık.

amazon'a bakabilirsiniz ya da denildiği gibi sony'nin modellerine bakın.

32gb lik microsoft zune hd var elimde, kutusu ve bilimum ekipmanı ile tertemiz. Düşünürsen yesillendir.

İkinci el bi telefon? Eskilerin güzellerinden bi samsung s3 ya da o ayarda bişey? uçak modunda duruversin.

Ya da ikinci el apple ipod touch'lar eski jenerasyonlar görece ucuz.

~Felaket haklısınız bu arada bi arkadaşıma ekran görüntüsü attım, sürekli konuştuğumuz bir şey bu, eskiden acaip güzel müzikçalarlar vardı, şu an ya dehşet highend ürünler var deli parası ya da 1 dolara düdük makarnası sd karttan mp3 okuyan rezil çin malları var.

Sandisk'in guzel mp3 calarlari vardi.

sony var, philips var.

öte yandan bir süre sonra mp3 player bulamayacak olma ihtimali canımı sıkıyor.
yeter miktarda alıp stok yapasım geliyor. spotifydi telefondu hiç sevmediğim iş.

Sandisk Sansa Clip+ kullanıyorum, çok memnunum.

İpod shuffle'lar hala satılıyor diye biliyorum.

Sandisk Sansa Clip+ +1

A

a) sonsuza dek birlikte
b) birlikte sonsuza dek

bu ikisi arasındaki fark Türkçe'de ne kadar ise İngilizce'de de o kadardır.

E

İkisi de uygun.

together forever tercihi revaşta.

goo.gl

beğenmiyoruz.

valla ben de begenmiyorum.

çok afedersiniz, dört kişilik bir aileye her öğün çay-simit alamayan bir işi beğenmiyoruz.

zaten iddianın ciddiyet düzeyi şu; "Eğitim fakültesini bitirince neden öğretmen olmak istiyoruz?" kafalar pırıl pırıl.

Herkese 4 sene universite okutup 1600 tlye çalıştırmak istiyorlar. Sorun burada.

beğenmiyorum.

Bir kişiden beş kişilik iş bekledikleri için ben de beğenmiyorum. Depocu giriyorsun hamallık işi çıkıyor. Git hamal tut o zaman hQ

ben meslek dalımdaki bu tutmuş, bu kesmiş, bu pişirmiş, bu yemiş teki atıyorum illa ki kesmiş olan olmak için diretiyorum, öyle olunca da olmuyor, hani bana hani bana oluyorum.

iş beğenmemek denmez ona.
"çalışmak" ile "istismar edilmek" arasında bir farkı görmek denir.

valla ben de beğenmiyorum. sonuçta emek verip meslek sahibi oluyoruz. Sonrasında deneyim kazanmak için nispeten kötü şartları ve düşük maaşları kabul ediyoruz. bunların büyük bir kısmı sonrasında koşulları kendimiz oluşturalım diye.

ama vasıfsız işçi statüsü için bilemiyorum. Yine de insanlar koşullarını kendileri belirleyebilmeli. onların da kendine göre seçenekleri var. ama şartlar da değişiklik gösterebilir.

herkes bir prenses/prens olduğundan, 5 senedir evde yatan adam tanıyorum ya iş beğenmiyor sözde.

beğenmiyoruz.
bu arada çocuk haklı, mesaisi olan işyerinden neden çalışsın.
zaten tekstilde normal mesailer bile fazla, haftanın üç günü ekstra mesai ve cumartesi çalışmayı beğenmemesi normal

Şunları da paylaşmak istiyorum.
digitalage.com.tr
www.sozcu.com.tr

12 yıllık tekstil işçisiyim. Trakya da çalışıyorum. Birebir üretim elemanıyım. Aldığım maaş bordolanıyor. Mesailer de aynı şekilde.pazar çalışırsam 1 ekstra gündelik+1 ücretli izin hakkım oluyor. buraya kadar memnunum. Ama iş ağır,verilen sözler tutulmuyor. Bağlı olduğum bölümde adam barınmıyor. Bana yardımcı olarak alınan arkadaş 2 ay sonra maaş zammı istiyor. Hakkıdır. Ama en fazla çalışma istememe sebepleri x işi yaptın, boş kalınca y işini de yap demeleri. Memur kadrosundan değil ama ara usta kadrosundan aşırı mobbing görmeleri. Ben neden çalışıyorum? Eşime 4 yıldır iş bulamadık, evim kira, ve bu bulaştığım alan yaygın olmadığı için 12 yıllık tecrübemi değerlendirecek yan firmaya kaçamıyorum. Çünkü yok.

hakkımı alacaksam ve durumum kötü ise asgari ücretle de çalışmaktan gocunmam. benim sorunum her işe asgari ücreti hak görmeleri, yeni mezun gençleri gelecek vaadi ile asgariden çalıştırmaya başlayıp sonra da çocukcağız söylenince postalayıp yerine yeniden aynı vaadler ile gencecik çocuğu işe almaları.

mesaisi var demek de haklı bir şey bence. bir arkadaşım zar zor iş buldu, mağazada eleman işte, çalıştığı yer de şehir dışında bir outlet. asgari ücret alıyor, sabahtan akşama çalışıyor ve işi bitince ama servis yok bilmemne yok bahanesi ile 3-4 saat daha çalıştırılıyor ve bu da maaşına yansımıyor. hayatı kalmadı çocuğun pazar bile çalıştırıldı ve sonunda sokakta aç kalmadığım sürece bu işi yapmam ailemin yanında dışarı çıkmadan hiç bir şey yapmadan dururum daha iyi yaşadığımı hissetmiyorum dedi.

bu durumu yaşayan milyonlarca insan var.

sayın valimizin çocuğu olur, torunu olur, yiğeni olur artık hangileri varsa. alalım bunları. random atalım ister ordu'da ister istanbul'da isterse memleketin başka yerindeki tekstil atölyelerine bir haftalığına.

o "bunlar benim akrabam demesin", onlar da "ordu valisi benim akrabam" demesin bu süreçte. sadece bir hafta "bu garibanın kimi kimsesi yok bir iş aş verin" diye sokalım o işe.

bir hafta sonunda alalım işten. tek tek konuşsunlar vali dedeleriyle, amcalarıyla.

on atölyeye yollamışsak en az dokuzunun patronlarını, ustabaşlarını evlerinden gece üçte helikopterli, tomalı, pöhlü aldırmazsa o vali bir tarafıma serim masası soksunlar.

o kalan bir atölye için de gece üçte değilde daha insanı bir saatte ekip gider daha normal şartlarda alır patronu, ustabaşını.

çünkü küçük esnaf ve kobiler de şöyle bir şey var,adam metal kesim-işleme atölyesinde kaynakçı olarak işe başlamış;
patron da istiyor ki hem kaynak yapsın,hem forklift kullansın,hem tır yükleyip bindirsin,bunun karşılığında hiçbir ücret talep etmesin,her zaman mesaiye hazır olsun,bu şartlarda tabi ki de insanlar çalışmayı istemiyor veya az biraz daha fazla para veren bir yer bulduğunda hemen iş değiştiriyor.

çünkü bu ülkede çalışanın,emeğin karşılığı verilmiyor,verilen vaatler adam işini on numara yapsa da yokuşa sürülüyor.
mesailer birçok yerde verilmiyor,maaşlar zamanında ödenmiyor v.s
şevkle çalışanı zevkle s.....r diye bir söz var.

iş mi değil mi onun cevabını versin,gerisi kolay.

gerçekten öyle. kimse iş beğenmiyor, işsizlik maaşıyla, ana baba parasıyla veya borç harçla yan gelip yatmayı tercih ediyolar. daha geçen gün bir meslektaşım maaşını beğenmediği için istifa etti. seneye evlenecek. ne yapacaksın diyorum, allah büyük diyor. böyle millete her türlü kötülük müstehak bence..

Patron parayı hamuduyla götürürken işçisine tavuğa yem atar gibi para veriyor. Patron kazanmasa anlayacağım da, gayet gelir elde ediyor. Kazanılan parayla emekçiye verilen arasındaki uçurumu gören de o adamın altında çalışmak istemiyor haklı olarak. Kimi kandırıyorlar??

Is sahibi olmakla patronun kopegi olmak ayri seyler. Iki taraf da begenmeme luksune sahip olmali. Mesela eski is yerim ise alimlari ve yoneticilerin mantalitesi sayesinde isimi duzgun yapmama mani oluyordu, ben de siktir olup gittim, tek basvurdugum yere de alindim, cok normal bir sey. Ha ama niye normal, kanada'da yadadigim icin. Yoksa bir ton tantana, patron tribi vs olurdu

Evet inanıyorum.

evet. fakat her zaman, her yerde, herkeste olmamasına da uyuz oluyorum.

Valla bilemiyorum ki. Her türlü kötülüğü şerefsizliği yapıp hayatı mükemmel giden adamda var. Yaptığı kötülüğün ardından hayatı tepetaklak olan adamda var.

Ortada inanacak bi şey yok. İnsanların çoğu aynı hataları yapıp aynı sonuçlarla karşılaşıyo. Veya haksızlık yapıp haksızlıkla karşılaşıyo. Olay bundan ibaret. Bunu yaptığı için onu yaşadı denemez.

Fakir avuntusu.

hayir cemalcim inanmiyorum.

insan bilmedigi seylere inanir.

olduğuna inanmıyorum ama bencil düşüncelerimden ötürü iyi insanların başına iyi şeyler geldiğini düşünmek hoşuma gidiyor.

evet. olaya sadece zenginlik fakirlik olarak bakılırsa saçma gelir karma elbette. çok zengindi söyle yaptı simdi bakın sürünüyor tarzı bişey bekliyor sanırım insanlar karmadan.

İyi oldu ne zamandır dinlememiştim.

E36 tesekkurler

tesekkurler.

bu sarki ikinci versiyon. ilkinin cikisini hatrliyorum.

bu da "bir efsane" olabilir :)

www.youtube.com

işte sen ne kadar köklersen fatura da o kadar ısıtacak.

55 e indir. Biraz da kalın giyin 100 lira fazla geleceğine 50 lira fazla gelsin :)

60 köklemek değil ki? yine gayet ekonomik olur. 75 ve üstü sıkıntı.

ayrıca evin soğuk olmasından dolayı hasta olmazsın merak etme. 18 dereceye kadar sıkıntı yok. ondan aşağısı sıkıntılı. onu da 3-4 kat giyerek çözebilirsin.

yani hiç abartı ısınma parası ödemeden kışı geçirmek mümkün.

60a kökledin diyelim. yine de hasta olursan ne olacak? köklemek çözüm değil.

Eğer ısıtıyosa kökle tabi ki. Bizim bi ev vardı mesela 70'e de getirsek aynı sıcaklık 30'a da getirsek aynı sıcaklıktaydı, hep buz gibiydi.
İşe yarıyosa yak, şurda yakacağın 2-3 ay bişey.

(bkz: yakarsa kombiyi zenginler yakar)

Doğalgaz sayacınızdaki değeri kaydedin veya izleyin 1 m3 gaz için 1,4 TL ödeyeceksiniz. 24 saatlik tüketime bakarsanız günde ne kadar harcadığınızı görürsünüz.

Ayrıca en sonki faturanızdaki son okuma değeri ile güncel sayaçtaki değeri farkını 1,4 TL ile çarpın bu ay ne kadar yaktığınızı fatura gelmeden görmüş olursunuz.

Edit: Doğalgazın metreküpü 1,45 TL olmuş güncelleme oldu herhalde zam değildir o.

gecen ay 1 gün 1-2 saat yaktım 20 lira fazla gelmiş, fena koyacak bu sene

sourlines hava yollarıyla uçarken duymuştum.

Benden hoşlanan biri buraya profilimi de koyup birşey sormuştu ve buradan birisi de bana yazmıştı. Hey gidi günler hey

Googlea yazdığım sorularda çıkıyordu. Yoksa ekşi yazariyken sub ethada dikkarimi cekmemisti

ilk yazar olduğumda sub-etha'yı kurcalarken tesadüfen bulmuştum.

+1 sub-etha'yı kurcalarken bulmuştum.

(bkz: #10012455)
edit: compu'nun cevabı bizim havamızı fıss diye söndürmüş oldu :)
edit2: soran bot hesap galiba

Aplam buraya bakarken yanında maydonoz olarak buldum seneler seneler evvel önce. En az bi 8-9 sene öncesi oluyor

Sub etha’dan

Ekşi Sözlükte sol framede görmüştüm, sonra sözlükten birine ulaşabilmek için üye olmuştum.

Google'a sordugum sorulardan +1. Sonra bir sure sonra acaba Eksi Duyuru'da sorulmus mu diye Google'a soru + Eksi Duyuru yazmaya basladim. Oyle.

Şimdi bazen bir şey ararken googleda ekşi duyuru çıkınca hala şaşırıyorum, eskiden nasıl duymamışım fark etmemişim diye, algıda seçicilik mi yoksa o zamanlar aramalarda bu kadar sık çıkmıyor muydu bilmiyorum. Sene 2010.

her şeyin üstesinden tek başıma gelmem gibi burayı da kendi kendime keşfetmiştim.

nette bir şey araştırırken denk geldim.

Acildigi gun duyurulmustu oyle girdik. Cok eglenceliydi kural yoktu, simdi takim elbisesiz dolasilmiyor.

anet vardı eskiden, outlook express'den girildi. burası gibi çok faydalı bir alandı. sonra bir anda kapandı ve ortada kaldık. sonra, henüz sözlüğe üye değilken yine oradan farkedip üye oldum galiba.

Reklamlarda dönen Deep fear şarkısı vardı onu ararken bulmuştum vayybe

Sub etha

olan biten'de duyurulduğunda.
sene 2006ydı.

sözlükte gezinirken

Bana sözlükten Robin söyledi abi sadece ekşi sözlük yazarlarina duyuru yapabileceğim bir platform lazım diye. Sonra soru sorma özelliği ekledim, sonra internet ve sözlük olarak farklı giriş mekanizmalari ekledim. Sonra defalarca siteyi yeniden yazdım, en son hali hala ship edecek duruyor betada.

Subetha

oğuz ataydan korkuyu beklerkeni okurken unutulan adlı hikayede bunu demiştim, sürpriz son ya da muhteşem bir kurgu yok ama bilinç altı teması mest etmişti

1. Arthur C. Clarke ve Gentry Lee'nin Rama serisi. İkinci kitaptan itibaren hem cıvık bilimkurguya kaymadan bir sürü karakteri derinlemesine tanıtıp hem de okuyucuyu "büyük resimden" uzaklaştırmamayı başaran ender kitaplardandır bana göre. Sanırım duyuruda fırsatını bulduğum her an övdüğüm tek kitap bu.

2. Sakis Tolis. Her Rotting Christ dinlediğimde keşke bu adam kadar yetenekli olabilseydim diyorum. Muhtemelen seneler sonra bile The First Field Of Battle'ın ilk bir dakikasını dinlediğimde aynı şeyi düşüneceğim.

Sherlock
Fargo

Wilfred

kitap: dostoyevskinin kitaplari.
film: gone with the wind ve amelie filmlerine cok buyuk hayranlik duydum.

spain- chick corea bi tanesi.

Dostoyevski +1

Yeraltından notlar fena çarptı ki bunun daha suç ve ceza’sı karamazov’u vs var

Twilight Zone dizisinin eye of the beholder bölümü

sherlock
house md

cloud atlas..

www.youtube.com

2001: space odesey

5000 kez kontrol edilip editlenerek kusurlarından arındırılmış kurgular bende zekaya hayranlık uyandıramıyo.

Sporculara hayran oluyorum genelde. Spontane gelişen bi şeye verilen iyi tepki, karşılık çok daha büyük zeka parıltısı bence.

Proust - Kayıp Zamanın İzinde

Müzik bilgim neredeyse sıfırdır, trompet ve tulum diyorum.

org ve tulum?

obua ve tulum gibi.

Obua nireee Grup Yorum nire. Ucuz üflemeli sample'ı ve tulum.

trompet taklidi yapan bir org ve tulum :)

(git: 1319600)

ben de arıyorum. ama tavsiyem fırını bir mağazada görmen. mesela luxell tini mini fırın alacaktım, dün koçtaş'ta gördüm minnacık.

beko/arçelik üretimi olanlar var. tipleri falan birbirinin kopyası. fırın ve ızgara şeklinde. artık üretilmiyor sanırım ancak ilan sitelerinde falan bolca ilanı mevcut. 100-150 ye alırsınız. bizde birkaç tane var, acayip memnunuz.

otuza geldiğinde aksiyon anında ekran kararıp bir sonraki bölüme geçmiyorsun. panik yapma bence :)

yine de tavsiye diyorsan, eğer şimdiye kadar yapmadıysan, bir yurtdışı seyahati yap derim. ama yapamıyorsan da kafaya takacak bir durum yok.

32 yaşındayım. 30'uma kadar şunu yapayım edeyim gibi tek hevesim olabildiğince çok yurt dışına çıkıp gezmekti. çok çıkmışlığım yok hala ve umrumda da değil.

huzurlu ve mutlu olduğum bir hayatım var. yaşım umrumda değil. kafamdaki kelliğe rağmen insanlar beni hala 25-27 sanıyorlar. mis :)

düzenli spor yapabilmek, bu alışkanlığı kazanmak ve sürdürmek. paketli gıdayı azaltmak.

Tabudeviren +1. Sakin ol, 30 yaş hayatını öncesi ve sonrası diye ikiye bölmeyecek. İki hafta içinde yapacağın her şeyi daha sonra da yapabilir olacaksın.
Güzel bir doğum günü kutlaması yap. Kendine doğum günü hediyesi al hatta. Mesela uçak bileti :) veya bir günlük spa paketi, veya antep'ten baklava. Ne seviyorsan. Şımart kendini.
30'a kadar değil de 30'dan sonra için hedef koymuştum. En az bir kere yurt dışı seyahat, Türkiye içi seyahat, önyargılarımı yıkmak (bilmemkaç tane), yunancayı hatırlamak, italyancayı ilerletmek, sağlığımı ve kilomu korumak, bilmemne kadar para biriktirmek gibi. Kimini tutturdum, kimi olmadı. Olmayanlar 31'e kaldı.

Doktorayı bitirmek istiyordum, bitirdim. Aferin bana. Türkiye’de görmek istediğim birkaç şehir vardı ama gidemedim onlara. 31de de gidebilirim sorun değil :)

@şubatsonrası işte ben doktorayı bitiremedim, en çok bu koyuyor :)
gerçi yapamadığım çok şey var ama acelesi de yok sanırım.

Öncelikle yatırım tavsiyesi değildir (ytd) diyerek başlayayım :) Şuan yaşım tam 30. Mart'ta 31 olacağım. Kendimi bildim bileli hep 5 sene aralıklarla liste yaptım. 25'ine gelmeden yapılacaklar, 30'una gelmeden yapılacaklar gibi. Benim 30'una gelmeden yapılacaklar hedefimin şuanda %90'ı gerçeğe dönüştü.

- Evlenmeden ve 30 olmadan önce muhakkak yurt dışı gezisi yapıldı. check
- 28'inde başlayıp 30'una kadar mesleğim olan bölümde yüksek lisansı bitirmek istiyordum. check
- Evin bir odasına sinema sistemi kurmak istiyordum. Gittim 65 inç tv ve PS4 Pro aldım. 65 inç ile sinemaya gitmiş gibi oldum. Check.
- Hayalimdeki şirkette iyi denecek bir işim var. Bu da check....

Ha hedeflerimden neyi kaçırdın dersen hala daha bir arabam yok ama olsun. Şimdi kendime 35'ine gelmeden yapılacaklar listemi hazırlamaya başladım. Önümdeki en önemli hedef artık belkide evlenmek ve maaş azlığı ve hergün acaba bugün kovulacak mıyım derdinden kurtulup güneye yerleşip kendime pansiyon açmak istiyorum :)

Buraya kadar olan kısım biraz kendime nasihattı ama şimdi sana gelirsek. Eğer hayal edebiliyorsan yapabilirsin demektir dostum. Belki 2 hafta içerisinde yapamazsın ama inan bana en önemlisi hayattan aldığın zevki maksimum dozaja çıkarmak olmalı. 1 kere geliyoruz şu dünyaya ve 30 olarak yolun çeyreğini tamamladık.

Kendini kastırıp checklistlerle yürüme. Yani istediğin şey 30'unda değil belki 40'ında yapacaksın ama önemli olan 40'ına geldiğinde hayat enerjisini aynen taşıman.

yaşım 27, hedefleri kendim için de düşündüm.

dişlerimde çarpıklık var, çok kafaya takıyorum. 30a kadar düzelmesini istiyorum- tel takdırdım inşallah yetişecek :)

sevdiğim, beraber eğlendiğim, hayatımı geçirmekten mutlu olacağım kişiyle evlenmek istiyordum. 1 ay önce evlendik- check

uçaktan serbest atlayış yapmak istiyorum, 11 kilo fazlam var, başarabilirsem hem kilo hedefini hem atlayış hedefini gerçekleştirmiş olurum.

bir de görmek istediğim 3 yer var, onları da zamana yayarak yapmak istiyorum:)

Maasi katlayip, guzel kiz bulup, ev alip evlenmekti.

Maasi hayvan gibi katladim.
Guzel kiz buldum.
Ev alacak hale geldim.

Kiz gitti.
kovuldum.
Gerisini de ben saldim gitti.
Ev de umrumda degil artik.

hicbir hedef koymuyorum kendime. yillar icin plan yapmiyorum. gunluk yasiyorum daha cok, ya da anlik mi desem.

gelecek yok, gecmis de yok. hayatim yok, hayat ben'im cunku. elimde varolan tek sey su an. gelecek diye isimlendirdigim -ki kafamdaki dusuncelerden ibaret gecmis ve gelecek- seyin su animi benden almasina izin vermiyorum.

egomun beni yonetmemesine calisiyorum.

su anlarimda kendimi kesfetmeye calisiyorum daha cok. icimdeki ben'in ne icin varoldugunu amacinin ne oldugunu bulmaya calisiyorum. baska bir amac, planim yok. yasim 23.

izoly kasa aldım fena değil.
900 lira civarı verdim.

@cedex cevap için teşekkürler, buraya yazmadan önce izoly kasalara ben de denk geldim ancak sözlükte birisi ağır derecede eleştirmiş ve pişman olmuş. o yüzden detayına bakmadım kasaların.

ihtiyacına ve bütçene göre seç beğen dostum :)

www.sinerji.gen.tr
www.itopya.com

donanımhaber 2. el konusunu takip et i7 işlemci anakart ve rami 1600-1700 tl ye satanlar var . sıfır celeron alacağına aynı fiyata 2.el 8 çekirdekli pc topla

muadili degil ki. karsilastirmak sacma.

pek bir şey değişmez bence, oradaki sorular ve soruların soruluş maksatları daha farklı olacak çünkü.

sözlükteki ekşi duyuru başlığına yazanlar azalır artık. burayı etkilemez.

burasi daha cok bilgi amacli soru sorma yeri, eksi'de geyik amacli olacak gibi sorunsal denen yer; bence duyuru az kisinin bildigi super mekanlar ozelligini korur.

bir şey değişmez bence. birbirine denk uygulamalar değil.

Eskiden manuel girilen notlar oluyordu, zaten gonderdiginiz tarihce 2011'den. Muhtemelen onlari gizlemisler.

@momento kendi profilimdeki modlog bu

merak ettim, ben de benimkilere baktım. kendi sildiğim entryler bu şekilde görünüyor. bunları sizin silmiş olmanız muhtemeldir :)

@tabudeviren, çoğunu silmemişim aslında :)

lassoyla teker teker yapacaksınız kopyalayıp yeni dosyaya yapıştırıp kaydedeceksiniz.

Urunlerin hepsinin konumu hemen hemen ayniysa Action da yazabilirsiniz. (Arka plan da gelir ama)
Eger sadece urunu keseyim diyorsaniz argent dawn+1

sadece ürün değil, bulunduğu alanla birlikte, şöyle:

eksiup.com

dosya ismi hiç önemli değil.

Croplayip kaydedip control z yapıp diğer alanı kroplamak daha pratik bence

photoshop'un script özelliği ile ya basit script yazıp yaparsın(sadece action panelinden play'e basar beklersin)

ya da otomasyon panelinden bu scripti otomatik olarak kontrol edersin.

bunda da 600 sayfa ise tüm sayfaları açıp, otomasyon panelinden bitene kadar beklersin.

şöyle olur. ilgili alanı croplar yeni belge olarak açar ve jpeg olarak kaydeder.

bi sayfa için 6 defa bunu yapar, 600 sayfaiçin 3600 defa.

tabi tüm dosyaları açmak için, sağlam bir bilgisayar lazım, ram ve sabit disk.

tabi bunda en önemli şart tüm sayfaların aynı şekilde aynı hizzada olması gerekir.

E daha kolay o zaman. Alanı seçip sağ tıklayıp save selection diyorsunuz, kaydediyor. Kesik çizgili dikdörtgen olan tool'u kullanacaksınız. Crop'la uğraşmaya da gerek yok.

aralarında tek klasik enstrüman keman. ben olsam kemanı öğrenmeye çalışırdım.

Bir enstrümanın başka bir enstrümana karşı üstünlüğü olduğuna inanmıyorum. Enstrüman tutku işi. Eğer tutkusu varsa çalanın, her enstrümandan şaheser çıkarabiliyor.

Ama bu hangisini öğreneyim sorusu garip geliyor bana. Hangisini dinlemek daha çok haz veriyorsa onu seçin. Her enstrümanla her tür müzik yapılır. Önemli olan sizin hangisiyle ne yapmak isteyeceğiniz.

Karar vermeden önce hepsini bir elinize alın, bakın. Kendinizi onunla hayal edin. Ses çıkarmaya çalışın. Bakalım hangisi size seslenecek?

keman

ukulele öğrenin.

hem küçük, hem ucuz, hem çalması kolay hem de çalarken söyleme imkanı var. diğer ikisi pahalı, zor ve nazlı aletler.

bence keman, sonra ukulele, sonra klarnet.
keman öğrenecekseniz alacağınız keman da önemli.
kuzenim aldı bi tane mesela, paslı teneke sürtünme sesi gibi ses çıkıyor.

ukulele. basit ve ender rastlanır bir enstrüman. diğer ikisinde kayda değer bir ilerleme kaydedebilmen için ciddi zaman ayırman gerekir ve bu da uzun bir süreç alır.

biri yaylı, biri telli, biri üflemeli... sen hangisini istiyorsun? illa biri daha çekici geliyordur. yani bunların arasından öneri vermek ancak kişisel zevklerimize göre olur.

benim bilgisayarım 7 yaşına girecek 30 ocakta. o zamanlar 2080 dolarlık pc kurmuşum. eklediğim 2 parça var sadece. biri yeni bir ekran kartı, diğeri de daha büyük bir ssd. uzun süreli bir pc kuracaksan anakart, işlemci ve ram'e dikkat etmelisin. ekran kartını zamanla değiştirirsin sıkıntı olmaz.

bundan 7 sene önce pc kurduğumda 16 gb ram ile yapmıştım. o zamanlarda 16 gb çok gereksiz görünüyordu ama şu zamana kadar ramlere hiç dokunmadım. senin yapacağın bilgisayarda ramler benimkine göre daha yüksek olabilir. anakartı en güncel chipsetle alırsan 1-2 sene sonra upgrade yappacağın vakit sıkıntı yaşamazsın.

istanbulda toplama yapan bildiğim 2 firma var. birisi inventus diğeri itopya. bana kalırsa inventus daha iyi ve güvenilir. ekşiden yapılan yorumlara da bakabilirsin. sizin isteğinize göre yardımcı olurlar.

Ben yazın inventus'tan şu sistemi topladım, tam dediğin fiyatlara geliyor olması lazım (gerçi fiyatlar arttı biraz sanki ama)

i.ibb.co

Burada 2 tane 1tb hdd var, raid 0 yaptım. Ayrıca bende 2.5" 750gb ssd vardı(sata) onu taktım esas olarak. (sen bu sisteme ssd eklemelisin yani) Paran yoksa m2 veya 2.5" sata (500mb/s civarı okuma yazma), eğer para kalırsa m2 pciexpress (samsung nvme 960 gibi, 3000+ mb/s okuma yazma olanlardan) Tabii boyutuna ve parana göre de karar vereceksin. Benim için 250gb olup 3000mb/s olacağına 750gb alan olup 550mb okuyup yazması daha işime geliyor. 2tb da raid diskim var işte 350mb civarı oluyor onlar da.

Ekran kartını da Amazon.com'dan aldım. Evga GTX1080 buldum ucuza (450 dolar + 100 dolar kargo ve vergi idi, amazon 90 dolar vergi iade etti sonra gümrüktekiler almamış :D) ben çok önceden dolar alıp kenara koyduğum için dolar kuruna bakmadan aldım. Ama o günün kuruyla Türkiye'de 4000+ olan şeyi 3300 civarına almıştım. (ki benim dolar aldığım kurla çok daha aşağıya geliyordu işte) O senin düşüneceğin şey. Aradaki fark azaldıysa, amazonda indirim yoksa falan Türkiye'den taksitle almak da iyi bir seçenek olabilir. Ha bir de EVGA seçmemin sebebi uluslararası 3 yıl garantisi olması.

Noctua soğutucudan çok memnunum. İşlemciden memnunum henüz overclock yapmadım, bir ara deneyeceğim sanırım.

Ram sırf 32gb olsun diye ucuz olanı seçtim aslında. Daha yüksek mhz ve overclock yapılabilecek bir şeyler de alabilirsin ama genel kanı Intel işlemcilerde ram'in hızının çok da önemli olmadığı. AMD olsa mhz ne kadar yüksek o kadar iyi diyorlar.

Ha bir de ayrıca UPS aldım. Powerful diye bi Türk markası, 1000Va.

Inventus’tan bir kağıt parçası bile almadım ama okuduğum kadarıyla toplama sürecinde bile “şu gereksiz şunu ekleyebiliriz daha ekonomik ve performanslı vs.” gibi öneriler verdiklerinden dolayı saygım sonsuz.

soru 1: o parayla alacağın bilgisayar seni en az beş sene idare eder.

inventus'da toplama bilgisayar için konfigürasyon gönderip fiyat teklifi istedim, sallamadılar. haftalar sonra gönderdiler, ama bu sefer de ben sallamadım. ayrıca piyasaya göre oldukça pahalı.

bilgisayar parçalarını ayrı ayrı alabilirsin. önce anakartı seç, sonra ona göre işlemci. pin değerleri var. sonra ramlar ve grafik kartı. hepsinin girişleri belli. ekran kartına bak mesela, girişi neymiş, sonra anakartında bu giriş var mı kontrol et.
ekran kartı alırken gddr5 olmasına ve bit değerinin yüksek olmasına dikkat et. bütçen geniş, en iyilerini de alırsın.

ben de bu konuda cahildim. araştıra araştıra topladım. hepsiburada kdv indirimine denk getirip invetus'un topladığından 2000 lira aşağısına topladım.

şuraya da bakabilirsin:
pcpartpicker.com

her şeyi bir yerden almana gerek yok. ben farklı farklı sitelerden parçaları aldım.
yine de birine yaptıracağım dersen firmalara e-posta gönderip fiyat al derim.
sinerji, itopya ve nova bilgisayar'a da bak.

ulus'ta "çantacılar sokak" var. bir de oraya bakın.

yandex.com.tr

büyük migroslarda da var hard case bavul

ankaraya mahsus değil ama bikaç yıl öne targandan almıştık inanılmaz sağlam çıkmıştı onun dışında migrosta satılanlar da aşırı kaliteli olmasa da çok dandik değil işinizi görür ve aşırı pahalı değil boynerlerde de oluyor ama kalitesini bilmiyorum

ankamall migros +1

Ulus +1

Ulusta çantacılar pasajı var ama oradaki fiyatlar da çok ucuz değil dışarıya göre. Deichmannda orta boy valiz var, çok para vermek istemiyorsanız işinizi görebilir. Bunun dışında avmlerde, migroslarda, boynerlerde de var ama Deichmanndan daha mı kalitelidir bilemem. Sonuçta hepsi sürekli kullanınca haşat oluyor.

kızılay sosyal pasajı.fiyatlarda uygun.

Armada'da yeni açılan bir valizci var. geçen baktığımda çılgın indirim yapmışlardı. Samsonite mağazası değil, -1 katta Mosafer valiz satıyorlardı.

gidilmez bence.

7 sulalesi ingilizce konusan insanlarin oldugu bir mekanda takilmak daha makul.

ayrica duckduckgo'dan bakyorum da; estonya sovyet sosyalist cumhuriyeti yaziyor. gercekten gitmek istedigine emin misin?

duzeltme: duckduckgo eski estonya'yi gosteriyormus. ozur dilerim. bence sen yone de gitme.

Bence gidilmez. Cunku;
Estonyadaki okul ingiliz hocalar tarafindan super ingilzce ogretse de, siniftan ciktiktan sonra estonyaca! konusan insanlarin arasindasiniz. pratik yapma, lisani gunluk hayatta kullanma sansiniz yok.

is bulmak ile bunun baglantisi yok.

Anadili ingilizce olan yerlere bakin. Britanya pahali diye dusunuyorsaniz Malta var.

Estonya'da ingilizce konuşma oranı yüksektir bence. Tamamen yazılım konusuna yoğunlaşan, Avrupa'nın gözde çocuğu konumundalar. Duck duck go da 1990'da kalmadıysa şayet sosyalizmle alakası yok şu an.

Bu yaz Tallin'de bir gün geçirdim, orda herkes baya güzel ingilizce biliyordu yani bu pek geçerli bir durum olur mu bilmiyorum ama sdhhssd

#nundu
iskandinavyada da ingilzden daha iyi ingilizce konusanlar var ama ingilizce ogrenmek icin stokhome gitmem dogrusu. olay sadce insanlarla konusma degil. gunluk hayatin tumu

#theodor
hocam, sanirim verilan cevabi okudugunu gostermek cin atiliyor tik. begenmedigin cevabi da bir zahmet isaretleyiver eger okuduysan lutfen.

estonya'ya gittiğimde ingilizce dışında bir dil kullanma gereği hissetmedim, konuştuğum herkes ingilizce biliyordu. şu an bir arkadaşım estonya'da doktora yapıyor, o da ingilizce ile gül gibi geçinip gidiyor.

yani kısaca okul iyi, ücret uygunsa gidilir. estonya daha çok teknoloji alanında ileride. yazılım filan olursa iş bulunabilir ama öyle çok bilgim yok.

dil okuluna gideceğin yerde insanların anadilinin illa ingilizce olması gerekmiyor. zaten sevgili filan yapmazsan sokakta konuştuğun ingilizce'nin etkisi minimum bence.

sorunun bir cevabi da gecen izledigim su video olabilir:


youtu.be

alttaki yorumlari da oku.

planlandırılmış ve asla bozulmayacak bir kader olduğunu düşünmüyorum.
olacaksa olur, olmazsa olmaz. birini bulmak için kendimi paralamam.
bunu kafaya takmaya gerek yok. görüyorsunuz, mükemmel:

pics.me.me

Ya arada olur böyle. İnsanların üst üste ters zamanına gelmiş olabilir. Bu da sana denk gelmiş olabilir. Bundan dolayı da sorgulamaya başlamış olabilirsin.

Benim söylemek istediğim yalnızlık ve onu algılamayla ilgili. Cepteyim uzun yazamayacağım fakat öğrenilmiş şekliyle ve kültür birikimiyle “yalnızlık” insanın korkması gereken bir şey olarak kodlanmış. Fakat bakış açına göre yalnızlık hiç de öyle öcü olmayabilir.

Ben mesela severim yalnızlığı. Eskiden hiç sevmeyeceğimi düşündüğüm halde günün birinde biten uzun bir ilişkimin ardından bile isteye yalnızlıkla aynı masaya oturdum. O gün bugündür çok severim. Bir kafeye gidip vakit geçirebilirim yalnızlıkla. Onu sinemaya veya bir parka oturmaya götürebilirim. İşteyken sigara molalarına çıkartırım onu. Ve hepsinde de çok keyif alırım.

Asosyal değilim, sosyal hayatımda da istediğim anlarda çok aktifim. Çünkü ne yalnız kalmaktan ne de ötekileşmekten hiç korkmuyorum. Korkmadıkça da istediğim an sosyalleşiyorum istemediğim an kendimle kalıyorum.

İşin özü karar veren benim ve bu bana kendimi iyi hissettiriyor. Yoluna girer ve yolunu bulursun. Üzülme.

Bir süredir ben de aynı durumdayım. Sanki herkesin daha önemli işleri ve daha fazla değer verdiği arkadaşlar var gibi. Afedersin beni s.klemiyorlar :D Ben de işte yeni bir çevre falan edinmeye çalışacağım mümkün mertebe.

Foto eşit falan yaptığım için 27" kullanıyorum ve seviyorum da ama film oyun müzik falan olsa iki tane monitör daha kullanışlı bence.

Iste de evde de 27 inç kullanıyorum bi sıkınti yok

amacına bağlı olarak değişir.
ben 24 inch monitör aldım. video izlerken ekrana hakim olamıyorum, görüş alanımın dışına çıkıyor. görmek için bilgisayardan uzaklaşmam gerekiyor. e saatlerce film de izlemiyorum. üç beş dakika için uzaklaş yakınlaş kim uğraşacak. videoyu tek bakışta tüm alanı görebileceğim seviyeye küçültüyorum.

ama tasarım ve iş çin mükemmel.

DELL U2415 kullanıcısıyım, kendileri 24 inç. 1680*1200.

Aynı serinin 27 inç modelini de denedim ve biraz fazla büyük bulmuştum. gerçekten kafayı çevirmek gerekebiliyor.

Laptop bilgisayara bağlayarak kullandığım için iki ekran gayet verimli bir çalışma alanı sunuyor.

ben bilerek aldım çok memnunum, mesela ekranı ikiye bölüp sol yarım kısımda pdf açıkken sağ tarafta word'de yazı yazmak müthiş mesela.

Aynı şekilde video kurgu efekt, fotoğraf düzenleme vb. büyüklüğün işe yaradığı her şeyde çok iyi.

Lakin FULL HD yetersiz. Tek sevmediğim tarafı o. Alıştım ama pikselleri görüyorum yani. 27"'ten sonra 15"'lik fullhd laptop'a geçince çok keskin çok iyi geliyor :D
27 inç için minimum QHD olanlar ya da tabii mümkünse 4k. Para yoksa fullhd iş görmüyor değil tabii.

Film izlemek için çok iyi bence, ama şu an bunu yazarken yaptığım gibi ekranın dibinde olmuyorum, koltuğu biraz (birkaç ayak mesafesi) uzaklaştırıp izliyorum. Çok keyifli.

Çok çok nadir içerim. Genelde Coca Cola içerim, o yoksa Pepsi. Normali tercih ederim ve kutu olanı tüketirim.

10 günde bir 1.5 litrelik zero içiyorum.

son 15 yılda 1 bardak bile içmemişimdir. sevmiyorum. aramıyorum. bence iğrenç bir şey. fanta severdim ama onu da 10 yıldır içmiyorumdur. bırakınca insan bir daha aramıyor.

kola lezzetli bir damak temizleyici; acı, baharatlı ve ağır yağlı yiyeceklerle bence çok keyifli oluyor. mesela sarımsağı bol yoğurtlu kızartma yanında, kajun patates kızartması yanında, iskender yanında güzel gidiyor.

yine de çok şekerli bir içecek ve ben şekersiz, zero, light, zıttırı vıttırı alternatiflerine hiç ısınamadım. o yüzden şekersiz ve damak temizleme muadili sayılabilecek sade sodayı tercih ediyorum genelde. kolanın verdiği zevki vermiyor ama yapçek bişi yok.

ayda ortalama en fazla 1 litre tüketiyorumdur, genelde 1-2 kutu-şişe(restorana göre değişiyor) içiyorum. eve almıyorum çünkü dolapta durursa içerim, biliyorum. bazen de evde film günü yaptığımda kola-çekirdek yapıyorum.

En son ne zaman ictim hatirlamiyorum ama senede denk gelince 1 ya da 2 defa iciyorum.

aramiz gayet iyi . allah bozmasin. ben iciyorum. pepsi'yi daha cok seviyorum. coca cola daha sekerli geliyor bana. buyuk sisielerden aliyorum.
bu sene gorup almis oldugum, ictigim pepsi twist favorimdir.

Fast food tüketirken aıyorum o da ayda yılda bir oluyor zaten.

Yilda bir bi yerde denk geliyor, onda da bu igrenc seyi nasil iciyormusuz lan diye sasiriyorum.

Cocukken bagimlisiydim.

Arada bir içerim. Ayda bir falan. Coca cola zero

10 yıldır içmiyorum. Fanta içerdim ara sıra ama çok şekerli gelmeye başladı. Gazoz içtim o da şekerli. Genelde ayran ya da sade soda içiyorum o yüzden. Beypazarı’nın meyveli sodaları var. Onlar da fena değil. Mandalinalı olan fanta gibi ama hem miktarı hem de şekeri daha az, onu da seviyorum o yüzden.

tek başına içince keyif almıyorum, bu nedenle sadece yemeklerin yanında içiyorum.. zero içiyorum.. şekerli asla içmem!

Yemeğe göre değişmekle birlikte bazı günler bir tane 250 ml.lik Coca Cola Light içiyorum. Yazın bir ara Pepsi limonlu içtim.

10 senedir ağzıma sürmüyorum

2 senedir falan eve almadım ama dışarda içtiğim oldu bu sürede. 8-10 kez falan içmişimdir herhalde son 2 senede.

Ben hayatim boyunca ısınamadım kolaya. Ailem aliştirmadi hiç küçükken de. O yüzden çok nadir içiyorum yani başka içecek seçeneği yoksa ya da ekonomik olarak kola içmek avantajliysa falan. O da 2-3 ayda bire denk geliyor, belki daha nadir.

Dışarda yemek yerken de ice tea şeftali içiyorum(benzer zararda biliyorum). Gazoz severim ama, arada içerim, icetea yoksa seçenek olarak gazoz içiyorum genelde. Fanta da hiç sevmiyorum bu arada

Yukarıdaki haram lafımı açayım da geri kafalı zannedilmeyeyim gençler tarafından; haramdan kastım insan için zararlı olandır. Bunu bilim sayesinde biliyoruz bi de islamiyetin söylediği mantıklı bulduklarımız sayesinde ya da mantığımız kıstasımız bu başka bi meselenin konusu.

Onceden cok icerdim ama simdi sadece disardan yemek soyledigimde iciyorum. Bi de bunun zerosu bana daha sekerli geliyor anlamadigim bir sekilde, o yuzden light cola naysli

mümkün mertebe azalttım. alacağım zaman da zero içiyorum.
kolanın eski tadı yok. eskiden maden suyu gibiydi(gazı açısından)
şimdi bildiğin şerbet. ne normali, ne zerosu hiç hoşuma gitmiyor. ama içeceksem zero içiyorum.
doksanlardaki kola olsa içmeye devam ederdim ama...

şimdi yemeklerde mümkün mertebe, ayran, su veya bira içiyorum.
eskiden yaş pastayla da kola içerdim. artık çay içiyorum onun yerine.
kısacası kola benim için bitmiştir.

3-4 ay öncesine kadar her gün en az 1 litre zero içerdim.
birden kestim attım. eksikliğini hissetmediğim gibi bazen hanıma "ver de bi ağzım tatlansın" dediğim de bitiremiyorum, çok şekerli geliyor.

coca cola zero (ya da sıfır şeker mi ne oldu ya yeni adı) ve pepsi twist haricinde içemiyorum.

severim ama sağlığıma iyi gelmediğini hissediyorum. bıraktım.

coca cola da pepsi de severim. normal, şekerli.

sanırım damardan alan tek kişi benim...

unique hint kumaşının mazotu şekersiz coca cola'dır.

çok az içerim nadirdir 4-5 ayda bir bardak belki o da zero

her yemeğin yanında kesin kola içerdim bıraktım sodaya geçtim.

Duyuru zaten sikici bir yer.
3 kisi yaziyor 100 kisi okuyor.

Çoğu kişinin de haberi yok zaten, günde bir kere kesin giriyorum ya kimse olmuyor ya da 1-2 kişi.

Chatin ihtişamlı günleri geride kaldı, cenazesini çoktan kaldırdık, dirilmez artık.

@ugpıy sen ölmemişsin?

tüh

demode bir uygulama. msn nasıl kullanılmıyorsa chat da öyle kullanılmıyor.

chat ortamina niye gireyim. cok aktif olan kisilerin kanka oldugu bir yere sonradn girmeye gerek yok.

meşhur olduğuna emin misin? zerre tanıdık gelmedi

evet kesinlikle eminim. bir kadın söylüyordu...

wordpress/blogger ile ücretsiz yapilabilir.

Upload, özellikle de video upload işi herkesin yapacağı iş değildir.

Maliyetlidir.

Tam olarak kaç kişinin, ne için kullanacağını söylerseniz ben de size bir bütçe çıkarabilirim.

Upload ve video upload işi hiç de herkesin yapamayacağı ve maliyetli bir iş değildir öyle gigabaytlarca video upload etmeyeceksen. Wordpress ve ücretsiz bir tema seç talebine uygun binlerce güzel tema var burada tek maliyetin hosting ve domain olacak o da dediğim gibi ne kadar fazla video ve foto yükleyeceksen ona göre paket seçebilirsin, zaten şu an 100 Gb'lık bir hosting paketinin fiyatı aylık 20 TL gibi bir rakam. Burada bahsettiğim maliyet bunun bir lise projesi için hazırlanmasına istinaden verildi yok biz bu işi profesyonelce yapacağız dersen işler bir hayli değişir.

Tuhaf değil, bugün yirmili yaşlarında olan insanlar bilmeyebilir, 35 yaş sonrası bilmiyorsa tuhaf olabilir, 20 yaş altı biliyorsa orada bir problem var demektir.

80 ve öncesi doğumluların bilmesi çok normal, çünkü maruz kaldığı tv sayısı çok az ve heryerde de çalardı. Popüler bir şarkıydı.

Ama 90 üstü doğumluların bilmemesi de çok normal, bahsettiğin kız 90 lı yıllarda doğduysa bu şarkı çalarken ya kundaktaydı ya da altına işiyordu henüz.

bu şarkıyı bilecek kişiler en fazla 1986 doğumlu olanlardir.

bunun dışında bir insan f.tayfur fanı degilse, youtube'da ferdi tayfur aratmiyorsa şarkıyı bilmesi mumkun degil.

Ben de böyle düşünüyorum, kız da zaten 96lı sanirim. Ama twitterda yazanlar baya genç duruyodu ondan şüpheye düştüm "Lan bilmemiz gereken bi şarkı miydı acaba?" Diye

70-80lerde doğanlar kesin bilir. 90larda doğanların bilmesi sürpriz olur

kucukken bizde ferdi tayfur'un "mor guller" adli kasedi vardi. onun icindeydi bu sarki, cok severdim... nitekim benim kucuklugumde tv'lerde de cok cikardi. Hey gidi heyy.. 86 dogumluyum.

simdi yanimda arkadasimin kardesi var, 94'lu. ona sordum, bilmedigini soyledi.

çoğu insan müslüm gürses ve şarkılarından film sayesinde haberdar olmuşken daha az kesim tarafından bilinen ferdi tayfur'un emmoğlu şarkısının bilinmemesi gayet doğal bence.

o şarkı çıktığında ya ortaokul ya da lisenin başlarındaydım. Fazla müzik kanalı da yoktu, kral tv vardı, devamlı çıkardı ve bilmemek imkansızdı, eminim ki 80'lerde doğan bir çok kişi biliyordur.

Aynı şekilde bana da şimdiki neslin bildiği popçulardan birisini sorsalar çok ünlü olsalar da bilemem, dinlemiyorum.

Cayır cayır.

Büyük başarısızlıklar söz konusu deyip duruyor bende. O zaman bana garezi var sözlüğün :)

gizli sekmeden veya başka tarayıcıdan denemek işe yarayabilir.

denedim açıldı, sıkıntı yok.

ama tıkladığımda bayağı bir bekledi. neden acaba? bazı entryler gösterilmiyor mu ki?

Bazilari reklam calisti ona. Cok da guvenilir degil. Hb yi oven falan olmus. Kopyasina falan gir en olmadi.