ilk defa duydum. eve girmek için bahane olmasın?

bana şüpheli geldi biraz, makinayı aldığınız yeri arayıp böyle birşey olup olmadığını sorun bence.

ben de cevremden duymadim da hic..
buralarda denk gelen var mi diye sorayim dedim..

firmayı arayıp numarayı teyit ettirin.

bana da tuhaf geldi, ama dolandırıcı olsa sizin hangi marka kullandığınızı nasıl bilebilir?

bence direkt olarak markanın müşteri hizmetlerini arayıp bilgi alın.

ayrica oturdugum bölgeyi de biliyor.
yarin uzmanizimiz sizin bolgede (x bolgesinde) olacak dedi.

Aldiginiz subeyi degil de ana merkezi arasaniz daha net bilgi sahibi olursunuz. Eger dolandiricilik gibi biseyse buraya yazin ki haberimiz olsun.

mail atmistim arcelik merkeze.
hemen aradilar.

numarayi verdim kontrol ettiler.
ve kendilerinin bunyesinde bu tip egitim veren hizmetleri oldugunu dogruladilar.

doğrudur. bana da geldiler arçelikten. öyle yalandan gelip "öğrenmek/sormak istediğiniz bişey var mı makine hakkında" diye soruyorlar.

office 2010. tarif ederseniz sevinirim.

aynı dosya içinde yapmam gerekiyor pdf işimi görmüyor maalesef.

çözüm buldunuz mu?

!!!

dosyayı sakın pdf yapmayın

tez bastırılırken sayfa kenarı boşlukları oynuyor ve wordden çıktı ile pdften çıktı farklı sonuçlar veriyor.başıma geldi ,tüm ciltleri açtırttı yeniden bastırttı okul.
wordden yukarıda tarif edildiği şekilde yapın, baskıcıya da wordde götürün.

Sorunu hala çözemedim, pdf yapamam zaten bahsedilen durumdan ötürü.

Sayfa sonuna kesme nasıl ekliyorum?

Çözdüm şu an. Sayfa düzeni / kesmeler / bölüm sonu / sonraki sayfa deyip de alta kayan metni yukarı alınca, sonra da sayfa numarası ekle deyip tasarımdan öncekine bağla seçeneğini kaldırdık mı, istediğimiz gibi nuamralandırabiliyoruz.

Pişirme derken? O zaten işlem görmüş bir ürün farkındayız değil mi? Pişirmenize gerek yok çünkü çiğ değil. Üstüne yoğurt koyup ya da süt koyup yiyebilirsiniz.
Pişmemiş yulaf almanız lazım bu işlem için lifalif değil.

suyla çok yavan olur. sütle pişirin.

pişirmek derken süt kaynamaya başlayınca alın ateşten.

bildiğim kadarıyla o sıcak su eklenerek değil de baya sütle pişirilerek yapılıyordu.
şöyle de bir tarif var
qunegond.wordpress.com

ozdek, sorum o değil.

yine de : www.youtube.com

Considerations
Some people might find that digesting raw oats is more difficult than digesting cooked oats. Although raw oatmeal is neither unhealthy nor dangerous, avoid eating it uncooked if it causes gastrointestinal distress. Symptoms of gastrointestinal distress might include constipation, excess gas, stomach cramps, nausea and difficulty passing stool.

su ile yapıyorum. yerken süt ekliyorum.
tarifimden çok memnunum. orası değil derdim zaten.

sorum hala o jelatinimsi şey.

kaynattığınız için olacak. ben hiç öyle bir şeyle karşılaşmadım. zaten kıyılmış-işlemden geçmiş bir ürün bu, kaynamasına gerek yok.

Yulaf ezmesi pişirilir de bilip bilmeden konuşmayın. Oatmeal diye bir şey var az araştırın ondan sonra ahkam kesin.

Çiğ de yenir tabi ama asıl pişirilir ve pişerken de lapalaşır. Hatta karıştıra karıştıra pişirir bunu ingilizler falan.
O jelatinleşme olayı çok normal. Pişirirken arada Karıştırın yeter.

Niye burada bir şey yazılınca azarlanıyor, çemkiriliyor, biz de İngilizce biliyoruz, biz de oatmeal biliyoruz, dakikalarca kaynatmaya gerek yok, tıkırdayı,ca ateşten almak yeterli dedik

iyice soğutuyor bu her şeyi bilen adamlar

yardımlaşma yeri mi azar işitme, sinir bozma yeri mi burası?

Evet soğutursanız sulu kalmışsa oluyor öyle jöle gibi, içinde tahıl olan bütün çorbalar oluyor öyle

yani yeni bir şey keşfetmediniz

yemek isterseniz az su koyun, karıştırın, ısıtın yiyin

normal

mea maxima culpa, o foto 4dk sonundaki hali. soğuma ya da fazla kalma gibi bir durumu yok yani. keşfettim diye de gelmedim zaten :)

teşekkürler herkese.

Bir yemek tarifinde de azarlanınca ne diyeceğimi bilmiyorum artık

yulafa özel bişey değildir herhalde. çünkü normalde buğday falan gibi şeyler pişirince de biraz karıştırmadan durunca öyle oluyor kenarları falan.

bağdat caddesinde barlar sokağından caddeye çıkarken sağda bir büfe gibi yer vardı. djarum benzeri çok bulunmayan ürünler satıyordu, belki tütün de satar. o olmadı istiklal caddesi üzerinde tobacco shop vardı yok mudur oralarda?

eurotripten geldiğimden beri ben de arıyorum bunu.eminönünde bu işi yapan bir abimiz;toptan getiren yok,bir ara ben bavulda getiriyordum,sonra ne uğraşıcam deyip bıraktım demişti.ama belki de vardır,ben hala sormaya devam ediyorum.

almanyadan aldıktan sora istanbulda bakmadığım yer kalmadı ama bulamadım. bulursan bize de haber et lütfen

Ya konuyu hortlatmak gibi olmasin da ,dun bir arkadaş karakoyden aldigini soyledi.altgecitin oralarda olmasi lazim.

önce can sonra canan.

iki dairenin kesiştiği alan çok küçük.
bence kendinizi uzak mesafe ilişkisine hazırlayın.

genetikçiyim, liseden sınıfımın yarısı da tıp okudu. sizin sonunuz uzun mesafe ilişkisi.
yeditepeli misin? yüksekte ne yapıyorsun?
hele sen yükseği bitir sevgilin uzmanlığı bitirsin onun zorunlusu bi beklesin.. zorunlu ve askerlik döneminde neredeyse her doktor ayrı yaşıyor eşinden sevgilisinden o Allah'ın emri gibi bişey ve ona daha 4-5 sene var uzmanlıklar 4 yıldan önce bitmez ki seninki daha tekrar tusa girecek oraları düşünme bi.
sen ister aydında ister ankarada genetik labında çalış alacağın para bin-bin beşyüz lira olacak. madem akademik düşünüyorsun ve istanbulda düzenin var(sa) bence bozma orda devam et. ikinci ihtimal öyp'lere bak belki bişeyler denk gelir.

kpss'ye girin istediğiniz şehre mühendis, uzman olarak atanın, sizin bölümün az mezunu olduğu için işiniz çok kolay. sonra evlenin, eş durumundan siz nereye giderseniz o da oraya gelir :)

1- moleküler biyolog uzman alan 2-3 yer var 2-3 yılda bir adli tıp alır yine 2-3 yılda bir tarımsal kalkınmayı destekleme kurumu filan toplasanız senede 2 kişi moleküler kadrosu ya açılır ya açılmaz. ha sürpriz yapıp 5 olur belki seneye ama hiç belli olmaz o. ha ama açılan kadro %99 ankara ve istanbul açılır.
2- eşi doktor olacak, kamuda diğer eş doktora tabi olur sen ankarada mühendissin diye ağrıda çalışan doktor eşini senin yanına tayin etmezler. gidebilirsen sen oraya gidersin. gidemezsen de kalırsın.
2005 mezunu genetikçi konuştu

tus'la istanbulu kazansa bile bu size sadece 4-5 sene kazandırır, onun ertesinde bingöl'de mecburi hizmet var, biliyorsun değil mi?

@la noix evet farkındayım. zaten dedim ya doğuda atandığında ne yapacağız bilmiyorum diye.
of. bana tek yol bir devlet kadrosu/öyp gibi duruyor. ben ne yapıp yapıp ales yds puanlarımı 95 üstüne çekmeliyim. başka bir çözüm yok gibi.

2 kademeli öss öys benzeri bir sisteme döndü ilk sınav mart gibi diğeri haziran gibi. www.osym.gov.tr sitesinde lys ygs şeklinde isimleri var sanırım ama net bir bilgiye sahip değilim.

Edit: lys.nedir.com
ygs.nedir.com

ygs ve lys olarak ikiye ayrildi. ygs 20 gun sonra falan sanirim. lys haziran gibi oluyor.
ygs oss'deki birinci bolum gibi, lys de ikinci bolum. ama lys'de yalnizca bolumunuze gore sinavlara giriyorsunuz. biyoloji, fizik, matematik gibi vs.

bu arada lys'nin sosyali feni matematiği türkçesi hepsi ayrı günlerde. kaç bölümden tercih yapmak istiyosan başvuruda belirtiyosun, her gün ayrı bi sınava gidiyosun.

deneyip yazdın sandım ben de. bu kadar şeyi boşuna okudum.

önce dene kardeşim, olursa gerisini düşünürüz.

saçımızı elimize verme de.

olmaz. 1 cm saç için bunlara değer mi?

yea öyle diyonuz da bunlar zaten
* bemiks,evigen,bepanthen,sinameki,tatlıbadem,sarmısak şampuanı
*çamterebentin,şampuan,doğumkontrol
*zeytinyağı,çamterebentin,sarmısak

şeklinde kullanılan formüller. karıştırınca ne olur ki?

ayrıca bi cm saç haftada bu kadar uzar diye bu böyle. yoksa ayda 1 cm benim de uzuyor

çok kalabalık liste bunlar birbirini nötrlüyodur. sadece östrojen sürmek daha faudalı bence.

sen git ben geliyorum +1
1-çok zahmetli.
2-vıcık vıcık bir şey olur tahminimce,ben onca yağı ilacı sürmem kafama.

düzgün beslenme hem cilt hem de saç için tek çözüm diye düşünüyorum.

Olmaz, kafama bu kadar şeyi asla sürmem. Bu tarz formüller pratik olunca kullanılıyor, bunun için kırk takla atmak lazım. Kaldı ki doğum kontrol hapını kafama sürmek çok saçma geldi bana, ayrıca bu yağların filan farklı farklı asit dereceleri vardır, derini bile yakma ihtimalin var.

her bir kürü haftada bir uygulasan daha iyi sonuç alırsın. hepsini karıştırma.
doğum kontrol haplı olan dışındaki diğer kürleri uygulamış idim saçlarıma bir kaç sene önce. hala uzun saçlı bir erkeğim ve saçlarım çok beğenilir. şaka maka saçlarım epey beğeniliyor, bunun sebebi bakti zamanında uyguladığım o kürler midir bilmiyorum.

velhasıl, bırak hepsini karıştırıp da kaptan mağara adamı olma hayallerini. forumlarda deneyenlerin yazdığı şekilde uygula saçlarına.

bu duyuruya da geri dönüp okuyan olursa hizmetim olsun. formülü biraz değiştirdim ve hazırladım. dün ilk kürü de uyguladım. bakalım kel kalırsak ya da kaptan mağara adamına dönersek haber veririrm gari.
3 parçada anlatıcam, bayatlayabilecek ürünler olduğu için böyle yaptım.
**şişe A:
saf, asiti alınmış zeytin yağı içeren 250ml'lik kavanoza 6-7 diş sarmısak atıp onu bir hafta dolapta beklettim.
**şişe B:biberiye otu yağı(20mL), tatlı badem yağı(20mL), susam yağı(20mL), çam terebentin(5mL), hint yağı(5mL, önceden sıcak sulu bir cezvede bir dk bekletip ısıttım damlalığıyla dolu dolu 5 ölçü koydum). İyice çalkaladım bu karışımı
**1 tatlı kaşığı sinamekiyi 1 çaybardağı suyla 2 dk kaynatıp süzdüm.
**saçıma uygulama yapacağım taze günlük dozu hazırladığım şişeyi aldım ve tarif edeceğim ölçülerde doldurdum:
2 yemek kaşığı şişe A
2 yemek kaşığı şişe B
1 ampul evigen
1 ampul bepanthen
1 ampul bemiks
~3-4 yemek kaşığı sinameki çayı

kafama her uygulama hareketimden önce şişeyi çalkaladım. yağ-su fazları ayrışıp durduğu için bu gerekli oluyor.
küçük tantum verde sprey şişesi vardı evde ona koydum bunları ama yağ geçmeyince sprey yerine direk dökerek uyguladım.
uygulama sonrası kafama bone geçirmeden önce bir-iki dk saç kurutma makinesiyle kafa derimi ısıttım.
2 saat bekletip J&J bebek şampuanıyla 2 defa şampuanlayarak yıkadım. soğuk suyla yıkadığım için saçım tam arınmamış olabilir gibi hissediyorum ama dışarı çıkabilecek kadar da temizdi.

ay emin değilim etken maddesi konusunda ama sarı kantaron antidepresif etki yapar.
şey yapsana, lustralin etken maddesini içeren bitki var mı? demler çayını yapar içersin geçici olarak idare eder belki.

Sertralin, nöronal serotoninin (5-HT)karışımı diye eczaneye yada hernerden alınıyo ordan ilaclar tarif edersen lustralın muadilini verirler.

aha buldum..danimarkadaki adı ilacın ZOLOFT mus.
www.pfizer.dk

durumun aciliyetini eczaneye değil, doktora anlatman lazım
doktor da aniden kesilmemesi gerektiğini biliyor

maalesef kara kaşın kara gözün için eczacı sana bu iyiliği yapmaz
ya da oradaki arkadaşlarına soracaksın, yanında lustral olanlar sana bir süre destek çıkacak

bitkisel şeyleri karıştırma

Yeni işe başlıyorlar, daha oturmuş firma değiller. Pazar neyse oraya yeni girmeye çalışıyorlar, ya da kendi pazarlarını kendi yaratmaya çalışıyorlar. Daha firma ünü ve müşteri sadakati yok.

böyle firmalardan nasıl bir maaş beklentisi olur? iyi firmalardan ortalama 3000 geliyorsa bunlardan da mı öyle gelir?

iyisi 3000 veriyosa bu 1750 verir.

Bunlardan daha az gelir. Firmadakiler "Daha biz oturamadık, gel bizi yerimize oturt. Biz de o zaman sana kurtarıcımız gözü ile bakar, paranı veririz" yaklaşımındadırlar.

Start up bir şirket tipinden ziyade şirketin ömründeki bir dönem. Büyüme - olgunluk ve sönümleme ile devam eder. Tüm şirketle start up olarak başlar. Atıyorum ki Arçelik de ilk çıktığında start up'dı. Dolayısıyla şirketin yeni kurulması, küçük olması anlamına da gelmez. (Gerçi genelde küçük başlanır, sonra büyünür) Facebook artık start up değil kesinlikle, ciddi bir maturity döneminde. Sadece start up'ı beklenilenden kısa sürdü, hızlı bir start up yaptı. Önemli olan başarılı bir start up ve o start up'ın uzun süre tutulmasıdır (ki buna da sürdürülebilirlik (sustainability) denir).

instruct1.cit.cornell.edu

Dolayısı ile risk çok fazla. Bunlar batacak diye bir koşul yok, hatta batmama olasılığı sanıldığından yüksek. Sadece sistemler oturmuş değil henüz, süreçler kesinleştirilmiş değil, iş tanımları kaotik. Her şey kaotik ve en baştan bir düzen kurmak gerekiyor. Bu arada henüz başabaş noktasına gelmemiştir büyük ihtimalle, yani yatırımdan kar elde etmemiştir.

Start up olmak seneye batmak demek değil, çılgınca başarılı olmak demek de değil, delicesine risk almak da değil. Sistem doğru düzgün oturtulursa growth'a geçmemek için hiç bir neden yok. Elde kişiliği olmayan bir bebek var demek ve bu bebek büyütülecek ve derhal kendisine bir kişilik kazandırılacak demek. İster risk almayı seven bir kişiliği olur, ister riskten kaçar. Bu da sektöre, yapılan işin yapısına, yönetimin algısına ve kazandırılan kültüre göre değişir. Örneğin, civata üreten bir start up firmasının çok da risk almasına gerek yoktur. Ürünü standarrttır, sadece o standartlarını kaybetmemesi yeter. Bebek bakımsız kalırsa da haliyle ölür. Aynı şekilde start up'a uçağın kalkışı da diyebiliriz. Sonuç olarak, atla deve değil. Sadece yeni kurulan bir şirket. Yaşayıp yaşamayacağı nasıl yönetildiğine bağlı.

Burada senin kafanı karıştırabilecek iki şey olabilir. İlki maaş düşüklüğü. Firma daha kendine bakabilir halde değil, sana fazla para vermekten kaçınacaklardır. Burada istisnalar da var. Örneğin, bir arkadaşım yeni kurulan bir firmaya girdiğinde ona kurtarıcı gözü ile baktılar ve maaşı yığdılar. Başarılı bir start-up dönemi geçirdiler, şu anda growth-maturity arası bir noktadalar ve 9 senedir aynı yerde çalışıyor. İkinci konu da iş tanımlarının belirsizliği. Şu anda sana "Sen şundan şundan sorumlusun" diyebilirler ama start up oldukları için öngörülemeyen birçok iş olacaktır ve bunları da varolan personele dağıtacaklardır. Ortam biraz kaotik olacaktır ve iş tanımları (ki olmayabilir bile) dışına çıkılacaktır. Firma yaşadıkça işleri öğrenir ve bu şekilde iş tanımlarını çıkarmayı, yapılaşmayı öğrenir. Bu da ilk birkaç yıl "Benim işim değil" diyerek yapacağın işler olması, hatta "Benim işim değil" deme lüksünün olmaması ve şirketin senden özveri beklemesi anlamına gelir.

böyle bir firmaya başvuracaksan eğer şirketi kuranları biraz incelemek gerekiyor. atıyorum arçelik'ten ayrılan 5 mühendis x firması kurduysa o start up'a güvenilebilir, onlarla birlikte çalışılabilir. adamlar süreçleri biliyorlar, başlarına neler gelebileceğini biliyorlardır vs o yüzden büyük ihtimalle kısa bir start up dönemi yaşayacaklardır. ama üniversiteyi yeni bitirip akıllarında "süper" fikri hayata geçirmek için bir firma açmışlarsa o zaman durup biraz düşünmek gerek. fikir senin de hoşuna gidiyor mu? adamlar yatırım almışlar mı vs gibi kriterlere göre değerlendirebilirsin.
maaş konusunda da büyük ihtimalle kurumsal, oturmuş firmalar kadar veremeyeceklerdir. tabii maaş dışında yol, yemek, özel sağlık sigortası, prim, mesai parası gibi şeyler de olmayabilir ya da birkaçı olabilir sadece.

yamuluyorsam söyleyin ancak "türkiye'den herhangi bir destinasyona" sonuçlarınız aynı şekilde "herhangi bir destinasyondan türkiye'ye" anlamında da algılanamaz mı? misal (atıyorum) pegasus paris-istanbul 30€ ise istanbul-paris de 30€ değil midir?

ne yazık ki değil. gidiş-dönüş bilet fiyatları aynı olmuyor.

erkek arkadaşım minoxil kullanmıştı. kullanırken çok iyi de bıraktıktan sonra eski haline geri döndürüyormuş zamanla.

minoxilden haberim var da devamlı kullanmak gerek bi de kulalndıgımz aman dokme yaptı daha fazla

bence pek de seyrek sayılmaz. ha ama eskiden daha gürdü dersen bilemem tabii. şampuanla falan da saç dökülmesi zor. en doğrusu cildiyeye gitmek bir de saçı besleyen yiyecekler tüketmek. asıl saçı besleyen şey dışardan uygulanan kürler falan değil ağızdan alınan şeylerdir.

nisanda evlenecek arkadaşımın tüm masraflarını hesaplamıştık. çarşı, tektaş, nişan, düğün, balayı ve aklına her ne geliyorsa hepsi 90000-100000 arası birşey tutuyordu.

Düğün salonu ve balayı yeri gibi mevkisel ve katılımcı sayısı gibi sayısal değişkenlere sahip bir listenin fiyat aralığı çok geniş olacaktır. Küçük bir ilçede düğün salonu kirası 2000 lira olabilir ancak bir ilde 12000 tl gibi bir rakam en düşük fiyata denk gelebilir.

bütçene ve mevsime göre değişir ama 100 bin diyen arkadaşa smayli gönderiyorum buradan :)

bu dediklerinin hepsini 20-25'e yaptım ben ama daha ucuz yapan da vardır muhakkak.

düğün var mı? kaç kişilik? yemekli mi, düğün salonu mu? balayı nerede( türkiye/yurt dışı)?
tektaşın 300tl'liği var, 14000liği de. alyans da öyle keza.
2 sene önce denizli'de 350 kişilik yemekli düğünü havuzbaşı güzel bir yerde 7500'e yapmışlardı.
bir başka arkadaşım da yine denizli'de yemekli kır düğünü, 700 kişilik davetli listesi, maldivlerde balayını 90000'e yapmıştı geçtiğimiz yaz.

100 bin TL ne ya :D

Evlilik işleriyle hiç alakam yok da, tek taş 2.000 olsa, yüzükler 3.000 olsa, kişi başı 80 liradan 200 kişilik düğün yapsan, bi de 10.000 TL balayına harcasan bile 30.000 TL ediyo :D Ne yaptınız siz :/

30.000e patlamıştı bir tanıdığıma.

dayım toplamda 35 bin e evlenmşti 2 yıl önce. söz, nişan, ev döşeme, takılar ve düğün salonu dahil. balayı hariç.

Konum ve duruma gore değişir tabii. Biz evlilik teklifinden balayı sonuna kadar 50 civarı harcama yaptık.

birbirinizin cevaplarını eleştirmeyin lütfen. tamamını okuyunca, oldukça iyi bir fikir oluşuyor insanın kafasında.

sadece düğün 12.000 TL
salon takımı 10.000 TL
beyaz eşya 8.000 TL
balayı 3.000 TL

aklımda kalanlar bunlar..

Sırf kır düğününe 10bin verdiler kuzenimgil. Eşyalar 2 buzdolabi 3 çamaşır bulaşık fırın koltuk takımı 3 bin, salon takımı 5bin, yatak odası 5 olsa, (bellona, istikbal falan saydım) 28bin. Balayinda 5 bin harcasalar 33bin. Gelinliği 2bin olsa (Oha demeyin normal gece elbiseleri 900-1000) 35bin lira. Artı nişanlık, kınalık, tektaş, küçük mutfak aletleri falan saymadım.

ya duruma göre çok değişen bir şey cidden bu. mesela düğün inanılmaz para harcatıyor, nerede yaptığına göre, en ufak bir süslemesine göre bile. gelinlik-damatlık falan var daha. yani 30000'e her şeyi yapabilen süper yapmış misal, sırf düğünü 30000'e -o da tanıdık yer olduğu için- yaptıran insan var istanbul'da. ki istanbul zaten çok pahalı. mesela bir arkadaşım yaptı geçen sene, yüzüğe para vermedi -adam laboratuvarda kendi yaptı ahahhaha gerçi karbon değil başka bir elementten yaptı ama olsun :D karbon olunca elmas oluyor tabi - neyse, 100 kişilik de bir düğün yaptı boğaz'daki bir yalıda, amerika'da da tatil falan yaptılar, iş yoğunluğu nedeniyle balayı sonraki seneye kaldı, bu sene gittiler. düğün kişi başı 140 euro idi sanırım geçen sene -euro 2.5 liradan hesapla desem- 35000 lira sırf düğün tutmuş, düşün. gelinliği falan bilmiyorum ama yabancı bir tasarımcının işiydi, ona da bir 5000 lira falan de minimum, vay bee.. :( olm çok para lan! :(


edit: bu arada şu yazdığım düğün katıldığım en ekstrem düğündü, daha normal düğünler daha az paraya yapılabilir tabi, maksat gönüller bir olsun, aileler anlaşssın falan filan feşmekan..

hiç öyle olurmu selam sabahsız.
biz sizi ararız mesajı ile ilgili söyleyeceğim tek şey: iş dünyasına hoşgeldin
yeni mezunların çoğu senin gibi. okudugun üni hangisi bilmiyorum ama amk işverenleri yeni mezunları köle gibi görürler. mezun olup çalışan aynı bölümden arkadaşlarına sor, eleman arıyorlarsa seni tavsiye etsinler. bir de böyle dene şansını

akademiden uzaklaşıyorum dediysem satış temsilcisi olmak da istemiyorum. ar-ge'ler var başını gösteren ufaktan, klinik araştırmalar var, genetik tanı merkezleri var. laboratuvardan kopamam, bunun için okudum ben bu bölümü. ayrıca okulun ikinci yılından beridir de çalışıyorum. 2 senelik mezun, 4 senelik deneyimliyim yani.

satış temsilcisi değil ama ''applikasyon uzmanı'' olabilirsiniz. diyelim siz şimdi it gibi PCR biliyorsunuz. PCR satan ve kuran bir şirkette, müşterinin karşılaşabileceği teknik ve bilimsel sorunları çözen, kullanıcı eğitimi veren biri olabilirsiniz.

4 senedir ne iş yaptınız? bu işi mi yaptınız yoksa farklı bir şey mi? bu işi yaptıysanız, iyi kötü 1-2 abiniz ablanız, ustanız vardır. gidip onlara da sorun. ''Ikhtıyar''lara sorun.

İstanbul ve Ankara'daki Düzen laboratuarı benzeri yüksek teknoloji ile çalışan laboratuarlara da gönderin özgeçmişinizi. Hatta randevu alıp görüşmeye gidin.

Sözlükten prion'a mesaj atıp benim selamımı söyleyin ve akıl sorun ona. Ulaşabiliyorsanız, Serdar Savaş'a ulaşın.

@dafuq

amk işverenleri yeni mezunları köle gibi görürler

oyunun kuralı bu hocam. bunda eleştirilecek bir yön yok. yeni mezun insan tecrübesiz insandır. tecrübe kazanabilmesi için en berbat, en amele işler de dahil olmak üzere çok iş yaptırılması lâzımdır o insanlara. bu iş yükünden ve aldıkları 3 kuruş maaştan şikayet etmeyip yapmaya gönüllü olanlar, it gibi çalışanlar yükselir, diğerleri silinir gider.

alın teri, göz nûru ile, kul hakkı yemeden kazanılan helâl paradan bahsediyoruz tabii.

hatirladigim kadariyla vardi boyle bir sey. klozet seklinde degil, ama sizdirmaz bir pantalon seklinde. icine saliyorsun saliyorsun, valfinden emiyor bir pompa.
pek matah degildi yalniz.

bundan belki 10 sene önce falan bilim çocuk dergisinde okumuştum, bu proje inekler üzerinde deneniyordu. toplanan gaz onların ısınması için kullanılıyordu, hollanda'daydı yanılmıyorsam.

ineklerden çıkan gazların toplandığı bir proje vardı. ona bak derim

ineklerinkine bir bakayım klozet sızdırmaz olacak bildiğimiz klozetlerden değil küçük olanlarından...

klozetin sızdırmazlığını ayarlamak bana pek mümkün gelmedi. onun yenine vücut kıvrımlarını tam saracak lastik bölümleri olan naylon bir külot ayarlayıp onu da bir hortum yardımıyla vakumlayabilirsiniz. yoksa kayıp çok olacaktır. termal kameranız varsa yönteminizi daha iyi optimize edebilirsiniz.

klozeti özel yaptıracağız, tam oturacak kenarları esnek plastik olup conta görevi görecek ve ister istemez içinde o bölümde diğer gazlar olacak ve gaz çıktığında otomatik olarak oradaki havayı vakumlayacak ve kişi oradan kalkacak. bu gazı tüpe depolayabilirsek iyi olur onun için güçlü vakumlama lazım.

scribol.com

news.bbc.co.uk

yapmayın evladım kanser olursunuz

mantık doğru. yanıcı bir gaz ve bildiğim kadarıyla büyük ölçüde metan gazı.

lakin kayıpsız toplanabilse bile verimli olacağını sanmıyorum. halihazırda çöplüklerde çöplerden metan gazı elde edilip kullanılıyor. o da sadece orada kurulmuş bir tesisi işletmek için. osuruktaki işe yarar kısım olan metanı toplayıp da kullanmanın maliyeti bence kurtarmaz. hani ancak ben sıçarken ısıtmalı klozet kapağını çalıştırsın falan diye kendini amorti eder.

denemeden bilemiyoruz bir deneyip çok iyi bir gaz toplanacak mı ısıtmada bir işe yarayacak mı denemek lazım.

insan bir günde 2000 cal enerji alır.
bunun %90 nını kullansa
geriye 200 cal lık pasaf kalır
kabaca %30 u metan olsa
60cal dır
60*30=1800 cal /aylık
bu da bir boka yaramaz arkadaşım. Götünde tıpayla gezdiğinle kalırsın.

2000cal değil kcal günlük, inekli olay da biyogazdı bilim çocuk dergisini ben de okumuştum. Ancak elle tutulur bir gaz olabilir mi insanda bilemiyorum. Bana pek mantıklı gelmedi. Ineklerin sindirim sistemi biraz farklı ve çok daha fazla gaz oluşturuyorlar.

osurukj değil de sıcakta depoda bekleyen bokun çıkardığı metan gazını evinde doğalgaz olarak kullanan bi dayı vardı bayaa büyük bi depoya yığıyodu mühimmatı orda güneşte ısınıp gaz üretiyolardı belki işine yarar.

arkadaşlar önemli olan bunun bir işe yarayacağını bulmak istiyoruz. amacımız piyasaya sürmek değil deney yapılacak tübitak destekli.

vakum cihazı arıyorum şimdi gazı birden alıp başka yere aktaracak. fikri olan var mı?

tubitak buna destek vermez.
çok şeyse kompresör koyun, havayı klozetten çeksin.

1- Günaşırı
2- 2

1) iki gunde bir
2) 2

her gün duş alıyorum.
saçımı 1 gün arayla yıkıyorum. her seferde bir kere şampuanlayıp bir kere kremliyorum.

1- 2+2+3 günde bir (havuz periyodum)
2- 2

1 hergun
2 2 kere

değişiyor. minimum haftada bir maksimum günde iki. ama ortalamam 15 günde 4-5 kez.

1)evden çıkmadan önce hep duş alıyorum.

evde durduğum zamanlarda da gün aşırı.

2)1

4-5 günde bir. Kendimi de hiç kötü hissetmiyorum banyo yapmayınca ama, sanki mecburmuşum gibi yapıyorum.

1. Her gece
2. 2

Kışın günde 1 yazın günde 2-3.

Ancak 3 aydır falan saçlarım uzun olduğu için kuaförüm her gün yıkama dediği için evden cikmayacagim günler duş almamaya başladım.

duş ve banyo farklı seyler degil mi ya?? Bazilari karistirmis sanirim??? Napiyosunuz siz :D

Duş dedigin sey, 10 dakikalik bi sey. Banyo yapmak falan dedin mi 1 saat surer.

1- İki gunde bir
2- 3 kere

1- genelde her gün ama bazen iki günde bir olabiliyor.
2- 2

1-kışın iki günde bir, yazın her gün.
2-2

1- saçımı yaz kış her gün yıkarım, duş kışın 2-3 günde bir, yazın her gün
2- 1

hergünle 2 günde 1 arası
2-3 arası

1- hergun
2- 1 yada 2

1- hergün
2- 1

1- kışın günaşırı, yazın hergün
2- 2 kere

şimdi her gün duş almak iyi birşey ama saçı hergün yıkamak çok da iyi bir şey değil. akılda bulunsun istedim.

saçı kendi ürettiği ve saça yararı dokunan yağdan falan arındırmak saç sorunları doğurabilir. ben her gün duş aldığım yaz günlerinde bile saça şampuanı gün aşırı sürüyorum.

artı, ''yaa hergün duş almamak nedir, iyyk pislikler'' mantığını da hiç anlamadım, amk insanlar duşa bile bir anlam yüklemişler. arkadaş insan neticede biyonik bir varlık. kendi evrim sürecinde vücudun sağlığı için yarattığı kontrol ve koruma mekanizmalarına sahip. ten eğer biraz (biraz dedim) yağlandıysa bunun da bir görevi var. en nihayetinde atalarımız öyle hergün duşa girip palmolivelerle paklanan insanlar değildi. ayrıca eğer kişi vücut gücü gerektiren ağır bir işte çalışmıyor, sigara içmiyor ve diyetine dikkat ediyorsa üç günde ne kokar ne de kirlenir.

duş almak modern çağın getirisidir. hergün duş almak kötü müdür? değildir tabi ama hergün duş almamak da kötü değildir. vücudunuzun emin olun ki o duş almadığınız günlere de ihtiyacı var.

yine de yaz günleri malum, terliyoruz ediyoruz, o yüzden belki günde birden fazla da duş alınabilir. normaldir.

ama üç günde bir duş alan adama ''ıykk iğrençsiniz ibneler'' diyen kişi bi zahmet gitsin bağırsaklarındaki bokları sindiren bakterileri de temizletsin. ağzını sabunla yıkasın. belki pürü pak olur.

yazın her gün alırım (bir gün tek şampuanlarım diğer gün hiç şampuanlamam)
kışın 3 günde 1 (2 kere şampuanlarım)

kol altlarımı her gün kolonyalı pamuk ile silerim ama

bu arada her gün yıkanmak sağlıklı bir şey değil lan, artistik yapmayın boşuna.

hergün duş alırım ama saçımı 2 günde bir yıkarım. 2 kez şampuanlarım, mentollü tercihim :)

Yazın her gün veya iki günde bir duşa girerim, kışın duş almam banyo yaparım her gün 5 dk suya girip çıkmaktansa 3-4 günde bir tamamen temizlenmek 1-1,5 saatte daha güzel. Hasta olurum ben her gün duş alıp dışarı çıksam. (Saçlarımı kurutmuyorum.) Saçlarımı iki günde bir yıkarım. 2 kez şampuanlarım, gliss sıkarım.

1) Her gün
2) 1

hergun dus alip, iki gunde bir sacini yikayanlara soruyorum. dus alip, saci yikamadiginiz zaman ne yapiyorsunuz? suyun icine girip cikiyor musunuz? saci yikamadan islatip cikinca ben cok daha kotu hissediyorum. saclarim daha da kirlenmis gibi geliyor. nasil rahat ediyorsunuz?

1. Her gün
2. Bir

Saçlarım da hızlı yağlanan cinsten. Yağlanmalarını yavaşlatmak için şu meşhur "alıştırmışsındır, ondan öyledir, biraz ara ver, daha yavaş yağlanır"cıları dinleyip çok denedim ama değişen bir şey olmadı. Yağlı olmasaydı günaşırı olurdu cevabım.

1- her gun, bazen gunde 2.
2- sacimi gun asiri sampuanliyorum, yaptigim zaman 1 kere. fazla sacim yok zaten.

www.trthaber.com

1. her sabah spordan sonra, bazen akşamları da yatmadan önce.
2. 1

aslında y doğrusu ama dile n daha kolay geldiği için bu şekile söylenegelmiş ve yaygınlaşmış. o yüzden ikisi de doğru kabul edilir.

'ye olacak. bazi alisilmis sozcukler var, misal beyoglu'na. o normalde beyoglu'ya olmasi gerekirken alisilmis ve kaliplasmis. bunlar disindaki sozcuklerde sozcugun icindeki anlam yerine seslere gore hareket etmemiz gerekiyor.

ikisi de kaynaştırma harfi. fark etmez.

isim tamlaması olduğu için "n"" kullanımı kolay geliyor dile.

Bana 'ne olmaliymis gibi geliyor. Sonucta o'na denir o'ya degil.

blog.laptopmag.com

aşağıda hangi programla açıyorsan pdf'i ona taskbar'da sağ tıklayıp yeniden açman lazım.

mesela adobe reader; taskbar'da adobe reader simgesi üzerine sağ tıkla, orada bir adobe reader satırı var, ona tıkla, ikinci bir adobe reader penceresi açılacak, yeni dosyayı onda aç, sonra yanyana yıbıştır.

@loveinaflipbook " taskbar'da adobe reader simgesi üzerine sağ tıkla, orada bir adobe reader satırı var" demişin de "yeni pencere aç" çıkıyor dediğine en benzer, o da yine word'ün olduğu yarıda görünüyor. olmuyor yani:(
@onexey bu yalnızca 2ye bölmek için, onu yapabiliyorum ztn. ama linkten anladığım kadarıyla 2den fazla bölüş baya aşmış ekran çözünürlüğü istiyor, bendeki 4e bölünmemeye neden olan eksik o olsa gerek

olay kaloride bitmiyor ya. beyaz ekmek şeker hastalığı riski taşıyanlar ve şeker hastaları için çok faydalı değil, besin açısından da kepekler falan daha zengin ama olay asla o kıyasta kalori değil. içerikteki zarar yarar hesabı.

hangisi daha az kalorili bilmiyorum ama farzedin ki dogru, daha az kalorili demek daha saglikli demek degil ki efenim? ayni yanilgi yag icin de var mesela her turlu yag ocuymus gibi aktariliyor. siz her turlu ekmegi kesmeye calisin ama kesemiyorsaniz kepekli tabi ki daha saglikli.

Glisemik endeksi beyaz ekmekten düşük olduğundan insülin direncine olumlu etkisi var, kalorisi denk veya biraz daha yüksek olabilir ama daha besleyici ve tok tutucu.

Ekmek ekmektir. Kepekli ekmeğin öyle ahım şahım bir farkı yok.

kepek ekmeği denen şey normal ekmeğin içine kepek karıştırılmış halidir. dolayısıyla siz yine beyaz ekmek+kepek yemiş olursunuz. bundan dolayı kepekli ekmek daha fazla kalorilidir (kepeğin de kalorisi ekleniyor)

kalori hesabı bildiğin, yediğin maddenin yandığında ortaya çırdığı ısının hesabıyla yapılıyor. ama senin fizyolojin tam olarak yakma işlemini
O2+madde-->H20+CO2
diye yapmadığı için sadece sindirebildiği şeylerin kalorisini kullanabiliyor. yani kepek dediğin şeydeki selüloz çoksa mesela,kalori hesabı çok çıkar ama aslında kanına o sindiremediğin selülozdan şeker geçmeyecektir.

emin değilim tam ama, bir yüncüye ya da böyle el işleriyle ünlü bir çarşıya/pazara gittiğinde ören birini bulabilirsin.

bir şeyler örüp satan teyzelere yaptırabilirsin.
şu kadın yapıp satıyor galiba: www.facebook.com

kırkyama/patchwork battaniye diye geçiyor bunlar ona göre araştır derim.

izmir sanırım orası

izmir.
eskişehir.
belki bursa (biraz da olsa muhafazakar bir etki var: /)
uzak ama; muğla'da herhangi bir yer.
uzak ve küçük ama; aydın.

çanakkale, ayvalık, marmaris, izmir (istanbul gibi kalabalık), bandırma. antalya demeyi isterdim (antalyada yaşıyorum) ancak hem çok sıcak hem de hemşehrilerim pek kibar sayılmaz maalesef.

Yazin antalya kisin istanbul'da yasayan biri olarak antalya'yi gerçekten cok seviyorum.

İzmir çok sıcak. Bugün bahar gibiydi mesela camı çerçeveyi açtık oturduk o derece. Psikolojim bozuldu resmen. Kar yok doğru dürüst yağmur yok. Burası iyi hoş da fazla sıcak bence.

çanakkale olabilir.

denizli. kara yoluyla her yere ulaşım var. ne çok sıcak ne de çok soğuk. yolları güzel. insanları da üniversite nüfusunun artmasıyla eskiye nazaran daha modern. aydın falan hikaye yani. denizi yok ama en yakın deniz 1 buçuk saat filan. istanbulluya koymaz o mesafe.

bence nereye gidersen git istanbul'u ararsın. istanbul ne kadar kalabalık olsa da en yaşanılabilir şehir bence türkiye'de.

eskişehir ve çanakkale

eksisozluk.com
sözlük bununla çalkalanmakta saatlerdir zaten

duyurudaki konula ilgili diğer başlıkta da yazmıştım. buradan tekrar edeyim. böyle bir kampanya var.
www.change.org

3 sene önce iş bankasının kartlarından almıştım üniversiteye başlamadan, bugüne kadar daha hiç ücret almadılar. geçerlidir sanırım hala.

enpara.com

iş bankası.

öğrenciliğin bitti zannedip alsa bile, belge gösterince anında geri veriyor.

İş bankası diyorum ben de.

garanti 22 yaşın üstünden alıyor. işbankası benden almaya başlamadı artık 25 olmama ramen

kanama bozukluğu ilgili hastalıklar böyle de belirti verebiliyor hematoloji kliniğine gidin.

benim de kollarımda minicik minicik binlerce kan beni var. ya da ben onları ben sanıyorum.
çok yakından bakmazsam belli olmuyorlar ama. piksel boyutunda böyle.

@inawen aynı benim de öyle. ama silince geçiyor. kurumuş kan yani bendeki.
@neferkitty uzun süredir düzenli kan değerlerim kontrol ediliyor. hiç bir anomali görünmeden de böyle bir sorun olabilir mi?

deriyi sıkınca kan çıkması gibi bir şey yok bende. yani pixel boyutunda kırmızı benekler var. tırnağımla kazıyınca geçiyor. ama bende kansızlık yok yani hatta baya ortalamanın üst yarısında değerlerim. pıhtılaşma zamanına da bakılıyorsa genel testlerde, ki hatırlamıyorum tam, onlarda da bi sorun yoktu.

hee, benimkilerden kan çıkmıyor. öyle derinin altında duruyorlar.

bana verebilirsiniz.kendi pul ve para koleksiyonuma eklerim:D

bir filateliste danışıp kıymetlerini öğren öncelikle.
Filateli derneklerine danışabilirsin, İstanbul'daysan tünel tarafında yardımcı olabilecek dükkanlar var. bende de çok şahane bir koleksiyon vardı, gidip gösterdiğimde hiçbir kıymeti olmadığını öğrendim örneğin, meraklı bir çocuğa ver birşeyler öğrensin dediler.

Kızlara göster.

eski pul ve para satan yerler var, onlara satabilirsiniz belki.

3 yıl önce çalışmayı planladığım yerde çalışıyorum.

araba manyağıyımdır; ilkokuldayken kendime hedef koymuştum; bir bmw bir amerikan bir de üstü açık araba sahibi olacağım diye.. hedefim olsun diye uğraşmadım ama denk geldi ve üçüne de sahip oldum.

ilkokuldan beri genetik mühendisi olmak istiyordum. oldum. çok memnun sayılmam. bacak kadar çocuğun hayalinin peşinden mi gidilirmiş amk

30 kg vermiştim

sigara ve alkolu braktım. arada 2 tek atıyorum okadar da diil. kafam on numara rahat. ne güzelmiş bağımsızlık....

şimdi hatırlayamadığım bir şarkıcı(kendisi erkek), bileğine çocuğunun ayak izini dövme olarak yaptırmıştı. bana ilginç gelmişti.

direk annenin/çocuğun yüzünü yapıyorlar dövme olarak ama gölgelendirme/çizim konusunda hakikaten iyi para bayıp yetenekli bi yere gitmek lazım yoksa yüz dövmelerinde efsane çirkin sonuçlarla karşılaşılabiliyor.

bir de şu vardır, favorim kendisi
uzuncorap.com

Suratlar bana çok korkunç geliyor o yüzden şu tarz şeyler daha başarılı bence www.toycyte.com tabii cinsiyete göre üzerinde oynanabilir.

media-cache-ak0.pinimg.com

media-cache-ak0.pinimg.com

encrypted-tbn3.gstatic.com

soldaki kadında daha güzel durur sağdaki erkekde. :)

canım anam yazdır panpa. keçeli kalem yeşili tonunda olursa daha bi datlı olur.

ucuz olandan keyif almazsınız. düzenli spor yaparsanız faydasını görürsünüz ama beslenmeyi de düzenlemek gerekir.

bende var bir tane, en fazla 5 (beş) gün kullanılmıştır. şimdi çamaşır askılığı olarak kalan ömrünü tamamlıyor. satabilirim istersen, voit marka:)

bence koşu bandı al. bisiklet popon sabit olduğu için dikkatini dağıtıyor ve uzun kullanılmıyor

1 yıldan fazladır bisikletim var fakat 15 20 defa belki kullanmışımdır.
şindi montlarımı asıyorum. :(

koşu bandı alsan daha iyi, bir de benimkinin selesinden mi kaynaklı bilmiyorum popo ve bacak aralarımı sızlatıyor.
1 gün yapsam 2. gün oturduğumda acı duyuyorum. onu dener misin nasıl yaparsın bilmiyorum fakat gözönünde bulundurmalısın.

banyo yaptirmak sabit, cd sabit, eger fotograflari bastirirsan o zaman fiyat degisir. cd yaptirma, abi şu bellege atsana fotograflari de. bir de film banyodan ciktiginda cd ye kaydetmeden önce orada bulun, makinanin başındaki cocuk kafasina göre kontrastı ile ışığı ile oynamasin. kırpmasin düzeltmesin, böyle fotograf mi olur yeaa diye silmesin.

uzun zamandir yaptirmiyorum, en son 1 sene kadar önce film arti cd 10 lira civariydi.

ben beşiktaşta 10tlye banyolattırıp cdye yüklettirdim geçtiğimiz nisanda. baskı için 50kr aldılar foto başına. cdye kaç fotoğraf koydukları fiyatı etkilemiyor

bütün filmi yıkattığın için bütün filmin fiyatını ödersin. kullanılan kimyasallar aynı olduğu için.

40 bi filmi 6.5 tl ye yapıyolardı sirkecide ve cd de veriyolardı

Cooook cok iyi bir mazeret lazim. Bana olmaz gibi geliyor.

direk kuruldaki bi hocanın ricası olmazsa ya da o hoca ben seni zaten alıcam dur bakalım ben ilgili yerlerle görüşim demiyorsa olmaz

ben de bugün bu sebeple buradaydım, aynı duyuruyu yazacaktım neredeyse. yardım etmek isteyen insan çok ama sırf yanlış yerlere yardım yollarım korkusuyla, hiçbir şey yapamıyoruz. bu kurum güvenilirdir diyebileceğiniz kurumlar var mı?

Kimsenin ilgisini cekmemis soru. Harika

eğer uğraşmayı seversen, eski bir askılık alıp istediğin renge boyayabilirsin. eski diyorum çünkü çok eski tip bir askılık bu. antikacılarda eski eşya satan yerlerde bulabilirsin bence. kendin yapınca hem çok güzel olur hem de eğlenceli.

eskisi kadar vaktim olsa kesinlikle öyle yapardam ama ne yazık ki emperyalist düzen beni alt etti, köpekler gibi çalışıyorum.

sos fıstık allah aşkına, 50 tlye bu askının ahşap rengini satıyorlar. onu al, boyayı da al bana getir ben sevabına boyar veririm. o kadar para verilir mi??

patchwork halılar da dinarsuda daha ucuz. o renk yok ama...

şu linkleri inceleyiniz

www.evmanya.com

www.dinarsu.com.tr

bir şeyler ararken çıktı duyuru karşıma. yıl geçmiş üzerinden:) hala almadıysanız bir patchwork bence sultanahmet'teki halıcılara bakın. onlar kendileri yapıp satıyorlar

rahat rahat yeter. ben dediğin bütün programları i3 işlemciyle kullanıyorum. rhino da kullanıyorum, bir sıkıntı yok. ram imde seninkinin yarısı.

işlemci hızı kafamızı kurcaladı. 1.7 ghz problem çıkartır mı bu programlarda?

autocad cok oyle kasan bir program degil. solidworks kullanmadim hic ama ozellikle render alma derdi yoksa cok sorun olmaz. tabi bir de yapacagin projelerin boyutu onemli. su an ofiste 24 gb ram ile revit calistiriyoruz, bilgisayarlar hala esek gibi kasiyor.

öğrenciyim ben henüz. ne kadar zor işim olabilir ki? lisans mezuniyetimi kurtarsın yeter

o bilgisayar sana doktorayi bile bitirtir merak etme. tabi bilgisayrin ici copluk gibi olmussa, oyunlar oyunlar, muzikler muzikler filan gidiyorsa ortalik o zaman sikintin buyuk olur, hicbir bilgisayar kurtarmaz seni.

Hocu ne kadar zor isim olabilir ki diyorsun da ben alisveris merkezi yapmistim final projem icin mesela. Size ne veriyorlar bilmiyorum, ofiste sorayim istersen :D

@fortisvita sorarsan çok iyi olur abi

bebek bezi. degisik sunum sekilleri var. bir arastirin. son zamanlarda pek moda.

Bebek bezi

ne alırsanız alın, yanına da bir paket bebek bezi ilave edin. +1 sevap puan kazanın. :)

bütçene göre çeşitlenir.
kısa vadede kenara atılmasın istiyorsan eğer, havlu takımı, biberon seti, mama seti özetle giysi dışındaki ürünler olabilir.
tulum, patik vs bunlar çok çabuk kenara atılacak zira çok çabuk büyüyor sıpalar.

ebeveynlerin maddi durumunu da biliyorsan ve mümkünse altın taksan bir ihtiyaçlarını giderirler.

zıbın mıbın zaten dünya kadar gelecek. Onun yerine her zaman ihtiyaçları olacak bebek bezi vb mantıklı.
veya hazır altın düşmüşken, altın da makbule geçer bence.

bence durumlarını bir öğren, öyle al hediyeni. bazı ebeveynler gaza gelip yeni doğan için deli gibi alışveriş yaparlarken bazıları nasılsa hediye de çok olur düşüncesiyle sonraki aylar için temin ediyorlar ihtiyaçlarını. ama altın her zaman en güzelidir tabi, birkaç kişi birleşip falan alma durumun varsa eğer.

hatıralık kalsın istiyorsan bebeklerin ayak izini çıkarıp saklamalık kalıplar var. onlar da sevimli duruyor bence
www.hepsiburada.com

Mont gibi kalın tulumlar var, halihazırda zaten yoksa ve kimse almayı akıl etmeyecekse çok makbule geçer.

gül buketi.

bir de bebeğin ilk saç buklesini ve dişini saklamak için minik gümüş kaplama kutular vardı, almıştım arkadaşıma.
eğer ailenin maddi durumu iyise, pek birşeye ihtiyaçları yoksa böyle birşeye kaçabilirsin.

çeyrek altın

bebek telsizi.

defter

www.bulabilirim.com

(bkz: bim)

istanbul'daysan tahtakale'de pasta malzemeleri satan bir kaç dükkan var. orada bulabilirsin.

her markette vardır, ben baharat tarafında Bağdat baharatlarının pasta süsünü almıştım. Bir tane de Sprinkles yazan çikolatalı bir şey almıştım ama markasını hatırlamıyorum.

bazı marketlerde var
www.droetker.com.tr

filmi izleyeli çok olduğundan bu sahneleri hatırlamıyorum pek ama jim carrey'in the truman show'u olmasın? :)

truman değil ama enemy of the state olabilir. indirip bakayım.

edit: enemy of the state'miş teşekkürler.

enemy of the state tabiki... mükemmel film... izlediğim en iyi filmler arasında ilk 10 u zorlar.

çocuğa bir seçim hakkı veriyor. iyi bir şey.

2- hiç zikimde değil.

1- karı koca arasında kimse baskın gelemeyince ikisinin de istediği isim veriliyor (babalar dedeler falan)
2- ben de uyuzum çok anlamsız buluyorum bankada orda burda hayatın boyunca baska isimle sana seslenebiliyorlar ve aval aval bakabiliyorsun.
tek isimliyim gayet memnunum oooh :P

ali ve can ile birleştirilen isimlere tahammül edemiyorum....

örnek:alican, alikemal, alimert, canberk, cansel, berkcan, berkecan saysam daha bitmez. ha entel dantel isimleri de unuttun.

örnek:ada,atlas,rüzgar,bulut .. . .

bende çift isimliyim, çocuğum olursada çift isim koyarım.

isim karışıklığı yüzünden çocuğun başı derde girmesin.

birilerini üzmemeye çalışmak gibi bir amacı var sanki. yok annemin adını koymazsak anısına hakaret, yok bizde mutlaka paşa dedemin adı konulacak hayrullah olmazsa babam kalp krizi geçirir, o zaman bi de modern bir ad verelim de arkadaşları dalga geçmesin, gibi..
not: tek isimliyim, hatta adım 3 harfli* ve oldukça mutluyum.

çift isimliydim, ilkokul ve ortaokul yaşamım boyunca dalga konusu oldum, 16 yaşında babama dava açtık falan bir isme indirdik onu.

sonra efendim neden asosyal bu çocuk, efendim neden çekingen.

ben de keşke tek isimli olsaydım , çocuğumu keserim yine çift isim koymam :)
içim rahatladı benim gibi uyuz olanları görünce , yalnız değilmişim.

benim de hoşuma gitmiyor.

mehmet ali gibi (memedali bey bi yardım edin), ali rıza gibi, halil ibrahim gibi ikisi birden okunan isimlerden değilse, çevrendekilere nasıl hitap edecekleri konusunda ikilem yaratıyor. örneğin ismin "mehmet serdar tantunioğlu". sen serdar ismini kullanıyorsun. mehmet sadece göbek adı. ama nüfus cüzdanında ve bütün resmi belegelerde önce mehmet yazdığı için seni ilk defa görenler mehmet diyor. herkes serdar diye tanıyor, ama nüfus cüzdanı ile kayıt yapılan yerlerde herkes mehmet diyor. bir hastaneye yattığında mesela, mehmet tantunioğlu diye kaydediyorlar seni. serdar tantunioğlu diye ziyarete gelen kimse uğraşmadan bulamıyor seni. bütün doktorlar gelip "mehmet bey nasılız, mehmet bey şöyle, mehmet bey böyle" diyip duruyorlar. senin adın serdar, herkes sana mehmet diyor.

ilkokula başlarken kayıttaki görevli seni mehmet s. tantunioğlu diye yazıyor. bütün sınıf listelerinde adın mehmet oluyor. ilkokul arkadaşların seni mehmet diye tanıyor. liseye kayıt yaptırıyorsun, oradaki görevli de m. serdar tantunioğlu yazıyor. bütün lise arkadaşların ve öğretmenlerin de seni serdar diye tanıyor. liseden arkadaşın ilkokuldan ortak tanıdık birine senden serdar diye bahsedince, ilkokuldaki mal gibi kalıyor, "serdar kim lan" diyor, aslında çok iyi tanıyor ama tanıyamıyor. çok salak saçma bir durum.

ben tek isimliyim, çok memnunum. ama 55 yaşındaki iki isimli ve ikinci ismini kullanıp o isimle tanınan kuzenim, hala yakınır bu durumdan "ali bey diyip duruyorlar" diye. en yakın arkadaşım iki isimli. bu adam benim liseden arkadaşım. yakın arkadaşım olması sebebiyle hangi ismini kullandığını biliyorum. ama lise sınıf defterinde diğer isimi yazdığı için az görüştüğümüz sınıf arkadaşlarımız adamın o ismini neredeyse bilmiyor. ben liseden biriyle sokakta karşılaşıyorum, "kimlerle görüşüyorsun" falan muhabbeti geçiyor, "serdar'la görüşüyoruz sık sık" diyorum adam andon gibi kalıyor "serdar kimdi" diye, "hani vardı ya mehmet serdar, senin arkanda otururdu" diye açıklamak gerekiyor. gün oluyor hep birlikte buluşuyoruz, benim dışımda herkes adama "mehmet" diyor. ne gerek var tek isimle tanınmak bilinmek varken?

rapçilerin a.k.a. olayı gibi.

dedenin, ananenin ismi, hadi bi tane de yeni isim olsun. bebeğe abdurrahim demek garip geliyor, yaşlı birine de burak dede demek aynı şey gibi.

1- Kadın başka istiyor, adamın aklına yatıyor; adam da başka istiyor ve o da kadının aklına yatıyor, bu sayede ikisini birden koyuyorlar.

2- İki isimli biri olarak diyeceklerim var. Bu iş çok yararlı valla. Neden, a. google'da / fbook'ta benden sadece bir tane var ve o da benim. biri gogıla ismimi yazarsa direkt bana ulaşır, telefon numaramı alır. Veya nerde ne yapmışım yapıyorum görür.
b. İsmim A B C. Üniversiteye kadar ismim hep B C idi. Okulda yaşadığım bir takım ağır olaylar ve o olayları yaşayan adamı geride bırakma düşüncesi ağır basınca ne yaptım? Artık A C dedim kendime ve yeni çevrelerime. Ailem ve okul öncesinden beni bilen herkes hala B dese de, artık dünya beni A Bey olarak biliyor. Ve asla B piçinin yaptığı hataları yapmıyorum, bir daha B olamam - B'nin yaşadığı ve yaşattıklarını yaşatamam.
c. Benim A B C'de olduğu gibi ağız dolduran bir isminiz varsa hem kartvizitte hem de sorana söylerken hoş oluyor, ağır görünüyor. Berkcan Şekerpaşa gibi sırıtmıyor (lafım meclisten dışarı, Berkcan Şekerpaşa'lardan özür dilerim)

artık eskisi gibi çok çocuk yapılmadığı için insanlar isim heveslerini almak için koyuyorlar bence. yap 4 çocuk homojen olarak dağıt isimleride değil mi ama?

çift isimliyim
birbiriyle alakasız 2 ismim var ikisi de entel/ideolojik değil -yani okulda hocayla vs sorun çıkacak türden değil-
liseye kadar ikincisini kullanmıştım hep ondan sonra fark ettim neredeyse 2 ismim olduğunu. şimdi insanlara seçme hakkı veriyorum istediğinizi kulllanın diyorum her ikisini de sevip benimsedim
benimki babaanne adı olduğu için mecburi ama zevk için de olsa olurmuş bence hiç sorun değil. durup dururken muhabbet açılıyor işte niye 2 isim aa o arapçamı farsça mı yok şuralı mısın buralı mısın....

i.neden koymasınlar... ii.güzel birşey.

Nasıl tek isim koymak ayıp bir şey oldu yahu? Ne alaka?

çift ismi var diye kimlik bunalımına girecek insanı zaten hiçbişey kurtaramaz. tek ismi olsa da zor. ayna filan görünce de kimlik bunalımına girer o.

çift ismim olmasını isterdim, hem seçim hakkı veriyor hem de kulağa dolu dolu hoş geliyor.

iki ismim olsun isterdim ben de.

iki isimliyim kibritsuyu'nun dedikleri tamamen gercek. 1.5 yildir ev sahibim karsilastikca ilk ismimle hitap edip duruyor 20 kere duzelttim hala anlamiyor :)

eger zaten bilinen konular ise, belirli bir yazarin herkes tarafından ona ait oldugu bilinen bir fikri, ortaya koydugu bir terim/kavram, tırnak ici bir referans falan yoksa oldugu gibi yazabilir arkaya da eklersin. neticede herkes her yazdigi cümleyi bir zamanlar bir yerden okumus oluyor, her yazdigin cümleye parantez acip birsey yazsan o tez okunmaz hale gelir. burada sizi sınırlayan şey vicdaniniz ve eşegin kıcına su kacirmama endeksi olacaktir. kolay gelsin.

o tezi senden başkası okumayacak farkındasın değil mi? duyan da doktora tezi sanır :D

zhouenlai, gencoğlan seninkini de gördük:) üzerime gelme heyecan yaptım ilk defa tez yazıyoruz şurda

"keşke seni cebime koyabilseydim" demek istemiş olur.

evet bu bir kalıp, bir varsayımı kastettiği için, aynen Türkçe'deki gibi past tense kullanılıyor.

hani "if I were a rich man" diye bi şarkı var ya, "ah bi zengin olsaydım" diyen şarkı hani, orada da, normalde past tens'te "I was rich" denirken, o kalıpta "were" kullanılıyor. konumuzla direkt alâkası yok ama aklıma geldi işte.

adam cebinde taşır senin gibi gelini gibi bir şey demek istiyor da olabilir :)

keşke her an yanımda olabilsen, ufacık olsan cebime felan sığsan da hep dibimde kalsan minvalinde..

bildiğim kadarıyla;

wish'den sonra past kullanılıyorsa anlamı geniş zaman/şimdiki zaman olur.

"wish you were here": keşke burada "olsan"

past participle kullanılıyorsa anlamı geçmiş zaman olur. past'ın pastı yani.

"wish you had been there": keşke orada "olsaydın"

@holy diver

doğru biliyosun, ben yukarıdaki cevabımda yanlış yazmışım. doğrusu senin dediğin gibi...

Şuraya introduction to genetics gibi şeyler yazıp ara istersen. Bir şeyler çıkar belki.

library.nu

bizde en çok bu kullanılırdı:
www.amazon.com

moleküler genetik için odtü'de genes ıx okutuluyor. şimdi x da çıkmış gerçi. onun dışında alberts'ın cell i çok tutuluyor bildiğim kadarıyla.

e-book mu normal kitap mı? bir de ingilizce mi türkçe mi?
ingilizce araman durumunda molecular biology of the cell üzerine kitap yok.

www.wolframalpha.com

0.058064619 :)

en kısa zamanda kan değerlerine baktırmalısın. lenfositlerinin sayısındaki tutarsızlıktan kaynaklanıyor olabilir.

senin kadar sık olmasa da... bu son 3 ay da ben de 3 kere falan hastalandım. çok gıcık bir durum.

www.google.com

??

arattım hocam arattım, sonuçlarda elle tutulur bir şey yok ama dikkat ettiyseniz.

başucu eseri kavramını tam olarak çözebilen yok bildiğim kadarıyla henüz =) çokça karakter/entry girdiğiniz başlıklarla, iyi ya da kötü, en fazla kaale alınan entry'leriniz olabilir diye düşünüyorum ben. yani illa beğenilmesiyle ya da çok kişi tarafından beğenilmemesiyle alakalı değil.

(bkz: #4785902)

eksi veya artı oylanan, uzun entry'ler giriyor genelde.

yazınızın başucu eseri olabilmesi için belirli bir karakter sayısını geçmesi gerekir veya aynı başlık altındanki entrlerinizin toplam karakter sayısının atıyorum 300ü geçmesi gerekir. min. 300 karakterdeki entryinizin başucu olabilmesi için gereken şukela sayısı 5 ise ve siz 5 tane şuku aldıysanız eseriniz başucu olur zaten. veya zö olabilmesi için 4 tane yeterli ise entry zö de olabiliyor.. rakamlar tamamiyle benim uydurmam.

ilk kural belirli bir karakter sayısını aşmış olmak. sonrasında da nasıl en beğenilenlere girmek için bir minimum şukela sayısı var, aynı sayıyı (şukelalar+ oeehhler+çok kötüler) tutturabiliyorsa o başucuna giriyor, çıkmıyor millet oyunu geri almadığı sürece. yani zamanın ötesilikle başucu olmasının arasında bir ilişki yok, olabilir, doğrudur

en az 1000 karakterden oluşmuş ve en az 2 oy almışsa başucu eserlerine girer, bundan başka kriter yok. dolayısıyla zamanının ötesine gitmiş bir entry'nin başucu eseri olması gayet doğal. en çok şukulanmış olan en yukarıda olur, sıralaması da bu.

başka bir duyuruda bir arkadaş yazmıştı tekrarlayayım: "formülü bu kadar basit olan bir şeyin sözlük gizemi haline gelmesini anlayamıyorum"

edit: duyuru dışarıya kapalı değil miydi, nasıl cevap verdim buna? :)

@emraah

sen cevap verdikten sonra kapatmış olabilir.

mikro nanonun yanında makro kalır:)

:)))

mikro 10 üzeri -3, nano 10 üzeri -6 demektir. peki bu ne demek

mikroteknoloji metrenin binde biri küçüklüğündeki teknolojilerle ilgilenir. nanoteknoloji mikroteknolojinin de ilgilendiği konuların binde biri kadar küçük teknolojilerle ilgilenir.

şöyle de bir açıklama getirilebilir: kullandığınız, ürettiğiniz malzemelerin veya uğraştığınız alandaki maddelerin büyüklüğü hangi derecedeyse; bahsedilen disiplin o birime ait teknoloji ile anılır.

yani ürettiğiniz bilgisayar işlemcisinin boyutu mikrometre (10 üzeri -3 metre) mertebesindeyse, bu işlemci mikroteknoloji ürünüdür ve bu ürün "mikroişlemci" olarak isimlendirilir.

ürettiğiniz giysi nanometre (10 üzeri -6 metre) mertebesinde parçacıklar içeriyorsa (Crysis'teki giysi gibi), bu giysi nanoteknoloji ürünüdür ve bu giysi "nanoteknolojik giysi" veya "nanogiysi" olarak isimlendirilir.

melihat gürses - çok aşığın var diyorlarlar

1. Klasikten kasıt ne, klasik müzik mi hepsi mi?
2. Hangi dilde?

klasik müzik bahsettiğim. aşkın dili olmazmış :P

dance me to the end of love
hem civil wars hem leonard cohen yorumu süperdir
sonra eylül akşamı, mümkünse bülent ortaçgil- teoman konser kaydı(düet)

klişe ama ayışığı sonatı

Operalarda romantik aryaları hep cırtlak tenorlara verirler (bkz: çekememezlik), bence en güzel romantik aryalar,

- Dies bildnis ist bezaubernd schön (Mozart, Sihirli Flüt)
- Che gelida manina (Puccini, La Boheme)
- Ölüm şarkısı ama ağlatma garantili: Addio del passato (Verdi, La Traviata)

Bunlara bir bakın, genel olarak tenor ve sporano aryalarına da bakın, kesmezse gelip bana yine bakın :)

yasmin levy-adio kerida.

adam unutmamıştır yahu. gelip bir yabancıdan yardım isteyecek kadar zor durumdaysa, mutlaka mesajı dört gözle beklemiştir. bekliyordur da. mesaj atın bence.

kızdan teyit aldın mı peki esgal konusnda ? aynı kişi midir vs. hea bi msg at bence ortada bi yalan dolan yoksa. hatta mesaj degil de, gizli n, arayıp durumu ızah.

Adamcağınız taksi durağında bu işi yapabilecek hiç mi arkadaşı yokmuş? Hem daha inandırıcı olurdu söylenecek sözler. Bir iş var gibi.

adam yabancılara mevzuyu bu kadar çok açtığı için biraz daha bozulmuş zaten araları. aramak konusuna gelince, sabahtan beridir bu iki diyalog beni çok yıprattı,konuşacak enerjim kalmadı malesef:(
kaldı ki mesaj atsam da kötü haber vereceğim, anlamamış mıdır ki?

o deil de az önce pskiyatri öğrencisi bir arkadaşımla konuştum, bu haberi tekrar duymaya adamın nasıl reaksiyon vereceğini kestiremezsin, iyi olmaz muhtemelen, kaldı ki araba kullanıyordur şu saatlerde, arama dedi..
arayamayacağım :(
teşekkür ederim yorumlarınız için

Konuyu yabancılara açtığı için araları bozuluyor ve taksi durağındaki yakın çalışma arkadaşları ararsa bu yüzden araları bozulacakken, tamamen yabancı olan sizin aramanız mı aralarını yapacak?

Bence boşverin, düşünmeyin bile artık.

numaranızın görünmesini sitemiyorsanız gizli numaradan arayıp soyleyin, çokta tanımadıgınız ailenin arasına girmeyin derim.

eminonu'den uskudar'a gecem, kadikoy'e gec. kadikoy'den otobus vardi sabiha gokcen'e, e10'du galiba numarasi da. iett'nin sitesinden bakabilirsin.

10:30 da ki uçak için kaçta çıksak yola yetişiriz?

check-in için birbuçuk- iki saat önceden hava limanında olmalısın; e-10 yaklaşık 1 saatte, maksimum bir buçuk yine kadıköyden gidermiş s.gökçen'e; vapur saatini tam ayarlayarak çık evden, 20 dk vapur eminönü-kadıköy ; tramvay da 20 dk dersen s.ahmet-eminönü..
6 gibi çıksan yolda panik yapmazsın yani:)
ama sabah trafiğini bilemedim..

bagajsız gidiyorsan 1 saat önce olsan rahat yeter.
bagajlı da 1.5

burak eldem'e sormak gerekiyor. adam tuğla gibi yazdı marduk geldi gelecek diye.

Nasa bilmemkaç ışık yıllık haritalar çıkarıyor ve hiçbirinde Marduk yok.

marduk gelecek, hepimizi...
2012'ye daha var dur bakalım, gelir elbet:)

hey gidi..

çarptı...

www.trampet.net

bulunmuştur diyor, keşfedilmiştir yani.

seslerin tamamı doğada olduğuna göre keşfedilmiş olmalı.

icat edilmeli.yazının icadı gibi, ses vardı da herkese nasıl anlatacaklarını icat ettiler notalarla.

olan birşeyi keşfedersin, yoksa icat. notalar icat edilmiştir.

keşfedilmiştir. evet net olarak keşiftir.

alakasız not: yazı icat da edilmemiştir keşif de.

nota bir bulus degil bir metottur diyeyim ben de. bir yaklasim. celcius, fahrenhait, kelvin gibi... mesela makam kullanilir turk muziginde notadan ziyade malum. porte uzerine yazilanlari icattir cunki yazimi sifirdan olusan bir seydir. nota kavrami ise sesleri belirtmek icin kullanilmistir. alfabe gibi... kesif olmaya uzak gibi duruyor zira sesler zaten hep vardi ve biliniyordu...

ingilizcen varsa mathmagic land izle.

seslerin farklı çıkmasının nedeninin frekans değişimi olması olayı keşfedilmiştir.

bu farklı seslerin kağıt üzerinde nasıl gösterilip nasıl isimlendirilmesi gerektiği tekniği icat edilmiştir.

hangi ilde arıyorsunuz?

çok yerinde bir soru... istanbul.

cemberlitas hamamı

beşiktaşta bir hamam var ve haftanın bir günü bayanlara olması lazım ama ben de hiç gitmedim.

üsküdar çinili hamamı, ancak gitmeden araştırınız zira tadilatta olması muhtemel yaz aylarında

çok uzak değil. gerçek bir hamam sefası için bence yalova kaplıcalarına gidin. yenikapıdan idonun seferleri var. valla pisman olmassınız öyle böyle değil süper yer yahu!

kesinlikle cemberlitas hamami.