dahil olsa bile hepsi karşılanmıyor olması lazım..

#toshiro tşk

daha net cevaplar bekliyorum ayrıca fiyat konusunda bilgilendirebilecek arkadaşlarında cevaplarını merakla bekliyorum

operasyon masrafını sigorta öder, ama vidalı dişler sigortaya dahil değildir..vidalı dişlerde (implant diş) pahalıdır ama..

sanada tşk #uzaktanbakancocuk

tam olarak bilmemekle beraber 8 tane vidalı diş yaptırmış fiyatı nedir bunların varmı aramızda fiyat konusunda bilgilendirecek arkdaşlar

tek bir diş fiyatı ortalama 400 dolardır..

o da 2 sene önceydi..doktorlar güvenilir firmanın dişlerini takarlar..tekrar şikayet gelmesin diye..ömürlük garantisi olanları..

bahsettiğim operasyon yaklaşık 9-10 ay önce oldu

vidalı diş dediğin eğer implant ise implantın malzeme parasını sgk ödemez markasına göre 250 usd ile 400euro arasında fiyatı değişir, eğer hastanın ağzında tek taraflı diş sonlanma var ise yani köprü vs. yapılamayacak durumda ise ameliyat masraflarını 4 adet alt 4 adet üst olmak üzere toplam 8 adetin ameliyat masraflarını karşılar. Tek taraflı dişsiz sonlanma veya kemik defekti vs gibi durumlar yoksa hiçbirini karşılamaz bu durumda her bir dişin ameliyat ücreti 120 tl dir ve hastadan tahsil edilir
Eğer vidalı diş dediğiniz klasik pivo ise malzemenin %15-20 sini devlet karşılar operasyonuda dişlerin ağızdaki dizilimine ve üzerine yapılan kron durumuna göre öder veya ödemez implanta göre çok çok kere çok ucuz bir yöntemdir ve yanlış hatırlamıyorsam operasyon tutarı da 70-80 tl birşeydir

herhangi bi diş hastanesine veya muayanesine gidip ordan daha detaylı bir bilgi de alabilirsiniz. operasyon sigortaya dahil mi, ücret nedir falan..

şerefsiz babanın şerefli çocuğu normalde 1000 dolardır implant

Gundem baska turlu nasil degistirilebilirki, insanlarin ilgisini baska yone yonlendiriyorlar

gayet açık. somali muhtaç insanlar yardım ediyor. eğer verdiğim para bir çocuğun ölmesini engelleyecekse gündemmiş, ikiyüzlülükmüş, çelişkiymiş zerre umurumda olmaz.

Ramazan nedeni ile olduğunu düşünüyorum..
Medyada bu vardı yıllardan beri, ramazan ayında böyle topyekun bir ulvileşme, şefkatle yaklaşma durumu.
Birileri tarafından bir düğmeye basılmış olsa bile pek de zararlı ya da kötü bir dikkat dağıtma olduğunu düşünmüyorum. Söz konusu olan şey insan çünkü, orada birileri ölüyor. Gündem değiştirmek amacı ile olduğunu da sanmıyorum, ramazan nedeni ile insanlar iyilik yapmaya çalışıyor, hepsi bu.

Mayeskuel bana batan yönünü tam anlatamadım sanırım. Afrika kıtasında açlık ilk kez görülmüyor, Somali' deki bu durum aylardır böyle. Daha önce bu insanlar neredeydi? Bu farkındalık ne zaman oluştu? Niye? Afrika köle ticaretinden bu yana insanlık ayıbı yaşıyor. Kuraklık, açlık, salgın hastalıklar yeni bir şey değil. Benim tavrım ise şu; bu insanlık ayıbının bile bazı insanların utanmazlığına alet edilmesi. Rahatsız olduğum konu bu. Bilmem anlatabildim mi?

felaket son zamanlarda artık gözardı edilemeyecek duruma ulaştı. bir anda başlamadı ayrıca, ihh ve kimse yok mu 2 aydır kampanya yapıyorlar. toplam yardım 26 milyon TL ama iki gün önce stv'de toplanan 11 milyon TL idi.

ben bunun basın tarafından ramazan malzemesi olarak kullanıldığını düşünüyorum. yardım edenler zaten ediyordu bu zamana kadar.

bende onu diyorum işte. bugüne kadar yapılmadı eyvallah hatadır kabul edilir. ama işin bu kısmına(mantık hatası, çelişki vs) odaklanıp rahatsızlığı dile getirmek daha büyük bir hatadır. herkes biliyor geçmişle çeliştiğini ama periyodik aydınlanma yaşayan ergen gibi buna kitlenip kalmanın da anlamı yok.

evet burada açlık ve savaş her zaman vardı ancak bugün olduğu kadar hiç bir dönem şiddetli olmamıştı. bunun sorumlusu batılılar, çekişme halindeki müslümanlar, misyonerler ya da yahudiler vs... hepsi için bi şeyler söyleyebilirsin. söyleniyor da zaten. ancak; buradaki insanlık ayıbından ben kendimi de sorumlu tutuyorum. daha dün kardeşim 13 yaşındaki çocuk kendi zevki için 30 liraya pizza alıp yarısını çöpe atıyor. insnlar yanı başımızda savaştan, açlıktan kırılırken, anneler çocukları arasında tercih yaparken. düğmeye kimin bastığını düşünecek kadar vakit olmadığını düşünüyorum. o yüzdendir ki elimden ne geldiyse yapmaya çalışıyorum.

şu da gerçek ki dökme suyla değirmen dönmez. buralar için daha ciddi adımlar atılır. projeler üretilir. insanlar üretir hale gelir. yoksa daha pek çok kez aynı haberleri duyacağız.

somali için yardım toplamaktan ziyade oradaki durumdan sorumlu olan abd ve onu işbirlikçileri deşifre edilse soruna kalıcıcözüm bulunmuş olur .

Somali'de uzun benzer bir durum vardı, ama son zamanlarda durum iyice vahim bir hal aldı. Bu tip şeylerde kamuoyu bu şekilde çalışır. Yani biri çıkıp Somali'ye yardım edin deyince birşey olmaz, o sesin artması, birçok kişinin ve kurumun bu dillendirmesi gerekir. Sonra bir anda bakarsınız ki şu anda olduğu gibi insanların ilgisini fazlasıyla çekmiş. Bu gündemde ne kadar uzun süre kalırsa o kadar iyidir.

Yardım kuruluşlarına güvenmeyebilirsiniz, ama unutmayın bu kuruluşlarda üç beş yönetici üçkağıtçılık yapıyor diye o kuruluşlarda -hiç bir çıkarı olmadan- çalışan binlerce insanın emeği tamamen boşa gitmiyor. Hatta bizim gibi kıçının üstüne oturup ahkam kesmeyip bizzat Somali'ye kıtlığın içine gidenler var. Eğer yardım kuruluşlarına güvenmiyorsanız oraya bizzat yardım götürmekten başka ne gibi bir çözümünüz olabilir?

Bu yardımlar elbette şu an ki acil durum için. Ama oraya giden kuruluşlar gittikleri yerlerde sağlık ocağı, su kuyuları, aş evi gibi uzun vadede de çok işe yarayacak hizmetler bırakıyorlar. Ama tüm bu yardımlar yapılırken her bir birey Afrika'daki sorunlardan kendine düşen şahsi payı düşünmeli. Kadınlar parlak taş görgüsüzlüklerinden, sofraya oturan her birey yemek artıklamak israfından vazgeçmeli. Ve en önemlisi orayı o hale gelene kadar sömüren ülkeler ve onların bu politikalarının farkında olunmalı.

Ben de aynısını düşünmüştüm. Sadece Müslümün ülkelerde değil tüm dünyada bi anda başladı bu yardım kampanyaları, yani Ramazanla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Geçtiğimiz ay BM Somali'de resmen kıtlık ilan etti. Bu etkili olmuş olabilir.

Faşizanca düşünüyorum ; İç Anadolu'da , Orta Anadolu'da , Doğu Anadolu'da , Güney Doğu Anadolu'da , Doğu Karadeniz'de binlerce çocuk okula maddi sebeblerden dolayı gidemezken yada zorlu şartlarda giderken , onbinlerce aile açlık sınırının altında yaşarken elin afrikalı piçi beni hiç ilgilendirmiyor ; 40 milyon Tl toplanmış.. 40 milyon Tl ile kendi ülkemizde yaşayan ve ''fakir'' , ''yoksul'' kaç kişinin ihtiyacı giderilir.. kaç öğrenciye burs verilir ... Kaç lise yada yurt yapılabilir ? Ama yok işte evinin içini görmeyen ama mahallede ki her boka müdahale edip dedikodu yapan dedikoducu teyzeler misali halkım Somali , Filistin ıvır zıvır tutturmuş gidiyor ; Sokak hayvanlarına gösterilen sempati ve yardım kampanyalarını da denyoca buluyorum ama %50 akp ye oy veren milletin denyoca hareket etmesi de normal sanki !bir!!111bir!!11

soru hakkında parça parça şeyler yazayım.

1: gündem değiştiriliyor. malum ramazandayız ve duygularda değişmiş durumda. bunu kullanmasını iyi bilen basın bunu iyi kullanıp gündemin orta yerine koydu. (bkz: koymak)

2: somali zaten hep yardıma muhtaçtı. niye? niyesi yok. çünkü orada bir şey yok. e bi şey olmayınca da yardım edilmesi gerekiyor. yardım edilsin. allah razı olsun. ama duyduğum bi habere göre öyle attığınız 5 telelik semeselerin 2 telesini operatörler alıyormuş. yani yardımınızın bir bölümü bi durumlarla iç ediliyor. ne kadar doğru bilemem.

3: bu haberler. yani yardım haberlerinden ziyade kuraklık yardım edelim durumlar daha çok peyda olacak. e malum küre ısındı falan filan.

4: haa şimdi bir de gündemin kasten değiştirildiği düşüncei var. öyle midir? öncesinde neler vardı bakalım değiştirilmeye değer mi?
a: tutuklu olan millet vekilleri.
b: yemin etmeyen millet vekilleri.
c: kaçırılan devlet görevlileri.
d: her gün dövülen öldürülen kadınlar.
e: komutanların istifası.
f: hesler.
daha çok var aslında.
şimdi aklıma gelenler bunlardı.

önemli olan gündemin değişmesi falan değil. önemli olan işin hakkıyla yapılması. mesela toplanan paralar yerine gidiyor mu. ismi lazım olmayan bi memlekette ismi yazım olmayan bi dernek güzel paralar iç etmişti.
şimdi bu paralar yerine gidiyor mu?

2.si biz bunları izlerken arkada nasıl ihaleler nasıl kişilere veriliyor. yada veriliyor mu?
haa her şey para değil tabi.
zaten mazluma yardım etmek her yiğidin görevi.
ama yiğit kuru soğana kalmış be hacım.


bir de aklıma takılan daha alıkklıca bir şey var.
amk niye yardım görürüyorum lan.
hazıra dağ dayanmaz ki.
madem dünya genelinde başlatılmış bi yardım kampanyası var.
her ülke alsın ordan vatandaşlığına boşaltılsın o cenabet kurak topraklar.
ne yani amk kendimi bildim bileli orası yardım bekliyor.

valla en iyisi yardım görütmek yerine onları getirmek.

Bir de biri şu soruya cevap verebilir mi gerçekten cahil olduğum için soruyorum, iğneleme falan değil. Afrika'da açlık çeken sadece Somali sınırları içerisindeki insanlar mı?

@morisnayman

Kızılay'da çalışan tanıdıklarıma kendi ülkeniz dışında maşallah her yere yardım ediyosunuz demiştim. Onlarda aylarca uğraştıklarını ancak Türkiye için yalnızca 5 milyon lira toplanabildiğini söylemişlerdi. Dün yalnızca Samanyolu TV'de Somali için 26 milyon lira toplandı..

vexations, Somali tek kuraklık çeken ülke değil elbette. Kuraklık olmadığı halde, açlık çekilen ülke sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Somali gibi dünyanın en önemli deniz ticaret yollarından birine kıyısı olan bir ülkede bunca sefaletin, açlığın olması ise hayli düşündürücü. Tüm dünyadaki müslümanların toplandığı bir ülkenin karşı kıyısında üstelik. Onca zenginliğin karşısında çok ironik.

mastürbasyondan başka bir şey değil.Birleşmiş milletler ne güne duruyor.Ben aynen verdiğimiz vergiler gibi.Bu dünyanın içine eden milletlerin hepsinin açlık çekenlere yardım için bir fon altında para vermeleri gerektiğini düşünüyorum.Yoksa senin benim paramla nereye kadar...

unwanted. başlık aç sor o zaman sen de ne düşündüğümüzü. adam fikrimizi sormuş. 2 hafta önceki konu için tepki göstermek yeni aklına geldiyse problemin var dostum.

Şöyle birşey var:

www.gazeteci.tv

Bunlari buldum.

www.coolbuzz.org

Satın alabileceğimiz yerli bir site varmı peki?

film izlettireni bilmiyorum da gizli kamera gibi çekim yapan var. ayrıca mp3 çalar özelliği de var. www.buyincoins.com şu an işyerimde olduğumdan direk ürün linki veremiyorum.

3hd.nl

hollanda'dan bir site ama kredi kartı falan kabul ediyorlarmış.

gozu cok bozdugu ıcın pek urun yok ama sony nın bı calısması var satısa cıkarmadı. cıkanlar da pek kaliteli seyler degldir.

memlektte bunlardan satan yer olmaması çok ilginç

gözü niye bozuyor.Saatlerce simülasyon çalışan pilotlar var...

acı bir gerçek vereyim: yediğimiz birçok şeyde eser miktarda alkol bulunur. normaldir. etil alkol fermentasyonu yapan mantarlar her yerde.

alkol sadece aldığımız besinlerde de yok üstelik...

(4. maddeye bakabilirsiniz)
bilgehanbengi.blogspot.com

edit: boza; hanefilikte mis gibi mideye indirilir, hatta alkolün islam'daki yerini biraz araştırırsanız gayet şaşırabilirsiniz.

bozanın islamda yeri olduğunu zannetmiyorum ama bozayla sarhoş olmayacağın için din konusunda endişelenmen gerektiğini zannetmiyorum.

şıra da var mesela belli oranda.
türk gıda kodeksine göre içinde % 0,5'ten az alkol olan içecekler alkollü kabul edilmiyor.

En başta kola içme.

para parayı çeker. dededen zenginler.

valla birkaç museviyle yakın çalışma fırsatım oldu. ben hala tam çözemedim. kimisinin ruhunda girişimcilik var. kimisi çok zeki. kimisinin çevresi çok geniş. kimisi zaten çok zengin. birbirlerini tuttukları doğru ama bu zaten tüm azınlıkların yaptığı şey. bizdeki memleketçilik gibi işte.

bir yerlerde okumuştum: ticari zekalarının sebebi olarak misafir oldukları topraklardan bir gün kutsal topraklara geri dönme hevesiyle toprakla uğraşmak gibi yerleşik işler yerine parasal konulara yoğunlaştıkları söyleniyordu. ancak bunu pek doğru bulmuyorum. kuyumculuk falan musevi işi olarak bilinir ama doktorluk da esasen musevi mesleği olarak bilinirdi uzun zaman.

adamlar hem çalışkan hem işbilir hem birbirlerini tutuyorlar, bir nevi ticaret genlerinde var yani

eskiden yahudilere ciftcilik izin verilmediginden hep ticaretle ugrasmislar...
eskiden gelme bi olay..
ve tabi ki genelleme yapmamak gerek.. cunku yahudilerin de zengini ve fakiri var.. ama nedense herkes hepsini zengin sanıyor...
bi de.. sürekli dıslandiklari icin, daha bi azim var..
daha gecenlerde dukkana " kopek ve yahudiler " giremez yazıyorlardi...

bu arada asil kelime yahudidir.. musevi degildir. musadan türetilmiş bir kelime..

@lady laura, doğrusu nedir bilmiyorum ama kendilerine musevi diyorlar.

yahudi kelimesi kaba oldugundan.. musevi daha nazik geliyor ama asli yahudi..

ticari zekaları var doğuştan, kur'an da yazıyor.

Yahudi toplumu özellikle ortaçağda avrupada dışlanmış,özellikle siyasete girmeleri istenmemiş.Onlarda diğer alanlarda çok başarılı olmuş.Sadece ticaret değil dünyayı değiştiren adamların çoğu yahudidir.Örneğin Einstein,Freud,Picasso ilk aklıma gelenler.

yahu tamam da ne farkları var? çingeneler de dışlanmış tek onlar değil ki.

eğitim dostum.

benim bildiğim kadarıyla yahudi ırkın adı, musevilik dinin adı

hayır sami ırkından geliyolar

Yahudilik yada musevilik tam bir ırkı temsil etmez.İsrailoğulları yada ibrani kökenli olan halklar Hz musa ya inanmaları sonucu yahudi inanışı etrafında toplanmıştır.Daha sonra tevrata inananlar israiloğullarından olmasada yahudi olabilmiştir.Şimdilerde yahudiliğe kabul edilme içinde belli koşullar vardır örneğin.

çok bişey farkedeceğini düşünmüyorum ama böldüğün zaman 4 farklı metal parçasını da ısıtması lazım. onlar bi kere ekstra enerji harcamak demek. ayrıca 4 farklı kap ısınacak. israf. havayla temas yüzeyi minimum olsun ki enerji kaybı da minimum olsun. ne bilim ayarla işte.

4 farklı kabın kendisi ayrı ayrı ısınana kadar zaman geçer zaten. tek ocakta ve çaydanlığın tabanını aşmayacak ayarda yakın ocağı, derim ben.

edit: sizin başınıza gelen bir durum zannedip yazdım cevabı. zeka sorusuysa hiç uğraşamam. ben kendi başıma gelse ne yapacağımı yazdım sadece. hadi eyvallah.

kullandığın kaplara göre değişir cevabı. çok geniş ağzı olan ve çok kalın bir metalden yapılma çaydanlık kullanırsan hem ısının havaya aktarımı daha kolay olur hem de ısınması gereken metal miktarı artar. yine aynı şekilde kullandığın küçük kaplara da bağlı. ağzı çok dar olan ve ince metalden yapılma kaplar kullanırsan ilkinden daha çabuk kaynayacaktır su.

kısacası durum kullanacağın materyalin değişken parametrelerine bağlı. hepsini göz önünde bulundurmadan sağlıklı bir sonuca ulaşamazsın. zamanında bunlarla çok vakit harcamış bir mühendis olarak görüşüm budur.

@dento evet böyle birşey yaşadım o yüzden soruyorum.Ama zeka sorusu olarak algılamanında bir sakıncası olduğunu sanmıyorum kim zeki olmak istemez.

@devilred sorunun cevabı kabın meteryalini içermiyor zaten.Yani elinizdeki malzemeyle ocağı en etkili nasıl kullanırsınız?

eğer bir şeyi kaynatmak istiyorsan kabından bağımsız düşünemezsin bunu.

ketılda yada termosifonda yada güneş enerjisinde zaten baya ısınmış suyu kullanın derim.

tencerede kaynatın suyu. ama kapağını da kapatın.

@deeperdown yanlış biliyorsun su basınç altında daha yüksek sıcaklıkta kaynar.O yüzden düdüklü tencereyle pişirilen yemekler daha lezzetli olur.Ama örneğin everestin tepesinde su atıyorum 100 C değil 60 derecede kaynadığı için soğuk çay içersiniz.

@saksel çay yapmak için suyu kaynatmak değil belli bir sıcaklığa (çayın demleneceği sıcaklık) getirmek lazım, o yüzden kapağı kapatmak ısı kaybını önleyeceği için gayet de mantıklı. su ister 100 derecede kaynasın, ister 200, çayı çözebilecek sıcaklığa çabuk gelsin yeter.

öncelikle kaç bardak çay içileceğini hesap etmelisin zira ısıtılacak su burda önemli. suyu bulduktan sonra su için kullanıacak kap önemlidir. ne çok küçük ne çok büyük olsun orta karar bir kap ve gerisi sizin şansınıza kalmış 4 farklı kap değil tek kap olmalı bu arada. son editte cevaba yaklaşmıssın zaten az miktarda aynı kapta ısıt üzerine az az suda ekleyebilirsiniz.

Doğrusu su kaynadıkça üzerine azar azar eklemektir.Çünkü miktar artıkça altaki suyun basınçı artar ve kaynama geçikir.

doğrusu: evet kaynama gecikir. ama kaynamanın gecikmesi hiçbir şeyi değiştirmez. enerji kazanma ve sıcaklık artışının değişiminde bir fark olmaz.

dolayısıyla çayımızı sağlıklı bir şekilde içebildiğimiz sürece suyu kaynattığımız rakımın da bir önemi yok. atıyorum suyun 120 derecede kaynadığı bir basınçta pişirse idik çayımızı, su 120 derecede kaynardı evet, daha fazla enerji de gerekirdi. ama bize lazım olan suyun kaynaması değil çayın pişebileceği sıcaklığa erişmesi. aynı şey derinlikte de geçerli, daha derin su daha zor kaynar ama bu sıcaklığının aynı ısıyla aynı miktarda arttığı gerçeğini değiştirmez.

doğrusu bu kadar saçma bir cevap görmedim @saksel.

zaten ısıyı en verimli halde kullanmaya çalışıyoruz, sen bir de suyu sürekli kaynama halinde tutup ısıyı alan molekülleri kaptan kaçırıyorsun.

yukarıda da yazdık, cro magnon da yazmış, kaynamayı arttırmanın çay yapmakla hiç bir ilgisi yok.

abi selamlar, naber?:)

servise yolladı mı acaba önceden laptopu? veya internetten register etti mi ilk aldığında? eğer servise yolladıysa onlarda kaydı vardır büyük ihtimalle. register ettiyse de müşteri hizmetleri yardımcı olabilir belki. aklıma gelen bunlar.

imei numarası derken mac adresi kastediyor olabilirler mi acaba? bütünleşik sim kartı yoksa laptop'un imei numarası olur mu bilemiyorum.

mac adresi'ni bir ihtimal kablosuz modem log'larından ya da internet servis sağlayıcıdan öğrenebilir arkadaşınız.

@jangara aradım söyledim dediklerini

@lykos aynen mac adresi ya imei çok saçma bence de

öncelikle geçmiş olsun.

eğer daha önce teknik servise gönderdiyse mutlaka onlarda imei kaydı vardır.

ayrıca laptopu aldıkları yerde de imei numarasını faturaya ve garanti belgesine yazıyorlar diye biliyorum. faturada olmasa bile garanti belgesinde mutlaka vardır.

sevgili çok bilgili polis teşkilatının imei dediği muhtemelen seri numarasıdır. ama söylendiği gibi içinde 3g erişim modülü falan varsa ki sanmam o zaman imei bilgisi olur. bunun dışında seri no yeter bence. son olarka giden gitmiş, o laptop ve bilgiler asla geri gelmez. bilginiz olsun. iş için kullanılan bir laptopta yedekleme yapılmaması harika bir özellikmiş.

imei numarası denen bir olay yok, onu belirtelim önce. Laptopların seri numaraları vardır, laptopların altında ve kutusunda bu numara yazar. Ürünün faturasında da bu numara yazar. Bir laptopu tanımlamak için seri ve varsa parti numarası kullanılır, teknik servisler bu numaralara göre garanti kontrolü yapar ve kayıt eder.

Mac numarası dediğiniz olay, içindeki ağ kartının sahip olduğu benzersiz bir numaradır, harf de var tabi içinde, mace göre takip yapılır mı bilmiyorum ama mac numarası değiştirmek için 2 dakika google kullanıp mac changer programı yüklemeniz yeterli, sonra isterseniz mac adresinizi 31:31:31 bile yapabilirsiniz.

Ondan dolayı, verilebilecek tek şey seri ve parti numarasıdır, aldığınız ürünün faturasında, ve ürünün kutusunda, aynı zamanda ürünün üstünde yer alır. Bunun dışında bir laptopu tanımlamak için başka yöntem yoktur

bence de giden gitti ama "bilet almadan ikramiye çıkmaz" mantığıyla hareket ediyor kız.

Polis seri numarasını bilse ne yapacak.Acaba cep telefonunda imei numarasınından ulaşılabildiği gibi laptopla internet bağlantısı sırasında seri no görülebiliyor mu? Var mı böyle birşey?

çalan kişininin hemen mac adresini değiştirmeyi akıl etmesi çok küçük ihtimal, değiştrimeden internete girerse teoride bulunabilir laptop. pratikte ise emniyette vs tanıdık yoksa zor. prey gibi programlar mantıklı gerçekten, dell gibi bazı markalar takip sistemi kurulu geliyor.

sahibinden.com gibi sitelere bakın özelliklerini girin belki orada satıyorlardır.

Yolda renkli renkli giyinmiş yürüyen insanlar var ya, bonus onlar. Topladıkça puan kazanırsınız. Kırmızılar en iyi puanı verenler.

Herhangi bir trafik kursuna git, sınava hazırlık kitabı almak istiyorum de, 5-10 liraya satarlar kitabı. olmadı nette de var :

www.erdilegitim.com

Güzel bir atasözümüz var bütün usta şöförlerimizin uyguladığı

Kervan yolda düzülür

euronews

Bence haberleri izlemek zaman kaybi. Cok uzun suruyor. 3 gr. haberin yaninda 300 gr. yanli ve zorlama yorum var. Hele "peki, bu ne anlama geliyor ..." diye baslayan cumlelere ifrit oluyorum. Onde cigirtkan kisilik tarafindan insanlik disi bir olay anlatilirken arkada holywoodvari film muzikleri calmasi da cabasi. Tum kanallar boyle.

Vaktim varsa, ayni haberi degisik tarafli kanallardan izleyip, ulkemizin trajikomik haline bazen guluyor bazen de ic geciriyorum.

Eger finans sektorunde degilseniz, ham ve zorlama haberleri bu kadar hizli tuketip moron yerine konulmaktan ziyade, gunde 10-15 dk. gazete okumasi yapip, bir 10-15 dk. da olaylar uzerine kendi basimiza dusunup beyin egzersizi yapmak en iyisi bence.

imc tv, hayat tv alternatif olabilir. zaten mirgün cabas, banu güven vs transfer düşünceleri var. maddi kaynak bulabilirlerse

Lan memlekette kimse haber izlemiyor mu ?

tv'de haber izlemek bir işkence, birkaç internet sitesinden günün en önemli haberlerini öğrenmak daha akıllıca. tv izlemiyorum, kaldırdım, duruyor evin bir yerinde. normal bir haber özünde 5 cümle civarıdır. hadi 10 olsun. tv başında saatler geçirmeye ne gerek var ki?

sakın bağcılar tarafına uğrama. nereye uğrarsan uğra.

hem yardıma muhtaç hem de sevecen nezih tehlikesiz sakat olmayan bir yer olamaz ki.
adamlar zaten fakir zaten tonla dertle uğraşıyolar bir de etrafa neşe mutluluk güven mi yayacaklar.
beşitaşa uzak ama bağcıları bir gör derim. ben 4 yıl lise okudum orda. o bölgenin enerjisi görüntüsü insanı bunalıma sokar.
bir de bayrampaşa kartaltepe mahallesi de aynı şekilde

Yani yardım için gideceğim, beni kötü karşılamasınlar istiyorum sadece... Devlet adına falan gitmeyeceğim tabii.

GOP/Küçükköy mesela.

besiktas'a yakin armutlu vardi, fsm'nin hemen uzeri. uzagim istanbul'dan arkadaslar daha iyi yorum yapabilir oranin son durumu hakkinda.

Nasıl bir yardım? Belki benim gibi elatmayı düşünen olur.

Binaların iyileştirilmesi üzerine... Yani mimarsanız veya inşaat mühendisiyseniz olabilir...

malesef ama o zaman deprem bölgelerin marmaraya yakın yerlerden başlasanız iyi olur

iyileştirme, güçlendirme değil.

bayrampaşa kartaltepe yanlış alarm, burada en fakir benim, en dandik evleri 150 bin tl'den satıyorlar, bağcılar nere kartaltepe nere. son 10 yılda istanbul'da emlak olarak kendini bilmem kaça katlamış bir yer.

soruna gelecek olursak, esenyurt diyorum, esenyurt iyidir bu konuda ancak öyle nezih fakir semt de olmaz. esenyurt'da pek çok ruhsatsız yapılıp sonradan kılıfına uydurulan acayip yapı var.

@hewit massplaza denilen yerin karşısındaki mahalle içler acısı halde valla. diğer kısımlarıı bilmiyorum ama baya kötü evler var

@loralynn öncelikle çaban için takdir ediyorum valla seni.
fener-balat
kasımpaşa buralarda da yıkık dökük baya yerleşim yerleri var

üflediler söndüm olabilir mi?

hayır ikisi de değil.

şöyle kader aldı tuttu fırlattı yandım falan öyle bişidi sanki.

balkanlardan bir türkü ya da şarkı. tutti fruttiymiş orjinali

kardeş ben anlatamıyorum herhalde ya. sorun bende herhalde.

diyorum ki bu şarkının melodisi falan sikimde değil. "tuttu fırlattı kader aldı attı" falan gibi bir türkü vardı. melodiden bağımsız. uzun hava gibi bişidi. dertli bişidi.

ben "tuttu fırlattı" isimli pop şarkısı kimin kolpasıydı demiyorum. "tuttu fırlattı" falan filanlı bir türkü vardı neydi o diye soruyorum.

selanik türküsü olabilir mi? -bir fırtına tuttu bizi...

ben sana diyim :) aynısı günlerdir benim de aklımda adı sanırım burçin olan bi kızın söylediği burçak tarlası türküsü. gitar tonları aynı gibi :) kaç gün düşündüm ben de bugün buldum en sonunda

www.youtube.com

nakarat kısmı burdan alınmış.

valla bana nedense bir seher vaktinde hatırlatıyor. demek ki herkese çağrışımı başka başkaymış

www.youtube.com

Bu grubu ilk Okan Bayülgen de dinlemiştim.Grup süperdi.Özallikle kemancısı..

www.youtube.com

Edit :

aha buda Disko kralından

www.youtube.com

adaptasyon konusunda bence denizsizlik en büyük problem olabilir, istanbul'dan ankara'ya okumaya gittiğimde, denize karşı bi çay bile içecek ortamın bulunmaması beni harap etmişti.

bağcılar'a git.

ankara adamı darar.

iş durumunuzu gözönünde bulundurarak istanbulda kalın derim. ayrıca istanbuldan nasıl sıkılıyorsun?

2 yıl önce Ankara'da çok klas ve bilinen bir şirkette yönetici pozisyonu için sekreterimin maaşının 2/3'ü kadar maaş önerdiler, yol dahil değilmiş...

Hayatında vereceğin en saçma karar olur Levent - Harbiye'yi bırakıp Ankara'ya gitmek. Ankara gerçekten berbat bir yer istanbuldan sonra. Kafayı yersin sıkıntıdan.

-Ankara'da İstanbul'daki kadar hareketli bir "sokak" yok. "Sokak"tan kastım; ilk gittiğimde İstanbul'a anaa ne güzel lan tramvayda bir grup müzik yapıyor; her yerde sokak sanatçıları falan var demiştim. Bence önemliydi kamusallık adına. Sonra ikinci gün baydı o kaos hali. Ama gene de o kamusallık iyi diyorum.

- Gece hayatı yok değil var. Sadece seçeneklerin daha az olur. İstanbul'dfa çok galiba. Ankara'da genelde barlar bile 1 gibi kapanır. Ama Arjantin, Tunalı vb. yerlerde ve Kızılay'ın bazı barları nefes-eskiyeni gibi 4-5 e kadar açık. Ama disko, club falan bilmem.

- denize karşı çay içemezsin evet. Ankara'ya gelince deniz yok lan burda deme sonra.

- ilk gittiğinde her yeri birbirine benziyor diyebilirsin.

- tekrar ediyorum, İstanbul gibi değil. hobaa akalım dersin de; bayar sonra.

- Son olarak, bana şöyle gelmişti Ankara; sanki zenginliğin de yoksulluğun da bir sınırı var şehirde gibi. o kadar düzenli ki.. ama istanbul'da ne zenginliğin sınırı var ne yoksulluğun sanki. tabii izlenim bu sadece.

- Ankara melankolik bir kent. cidden öyle. boşuna rock grupları fırlamıyor habire buralardan..

olumlu yönlerini sayma dedin; saymıyorum.

ama Ankara sevilmez alışılır denir; cidden fena alışabiliyor insan.

artı, her şehir içindekilerle güzel. burdur'da sevdiğin insanlar varsa, orası da güzel gelebilir. tamam biraz zorlama oldu :)

ben ankara nın en çok istanbul a dönüşünü sevdim demiş şair saygılar başarılar;)

istanbul'dan haz alamayan bir mimarsan durma, git zaten. naçizane tavsiyem eropa taraflarıdır ankaradan ziyade.

ankara'nin istanbul'a ustun gelecegi birkac sey, yasama rahatligi, ulasim probleminin olmamasi, daha duzenli olmasi, insanlari vs., onun disinda is hayati konusunda istanbul her turlu agir basar ozellikle sizin alaninizda. ama is garantisi olan bir sirket olacaksa yani belli bir musteri profili olan bir yerde calisacaksaniz ve sizi baglayacak birsey olmayacaksa ankara'yi tercih edebilirsiniz, ama istanbul'un renkli yasamini ankara'da ararsaniz alisana kadar surekli bir karsilastirma durumunda olabilirsiniz.

tersini çok duydum da bu durum pek bilindik değil..

akbil veya benzeri bir şey yok. en fazla 10luk bilet satılıyor :/ 1.5 kadıköyden az nüfuslu eskişehir bile çatır çatır eskart kullanırken angarada hep bilet alacan, öğrenciler için bir de paso falan muhabbeti var hiç girmiyim.

istanbul'da anadolu yakasının güzel bi semtine taşın bence ethemefendi'de göztepe'de erenköy'de bir yerler ne biliyim. ya da kadıköy'e

@ yuto 20lik ego'da var :)

vardır hacı benim bildiğim kadarıyla

gunumuzde degil de ronesansta falan antik yunan a heves etmisler malum:) o yuzden bence de vardir.

kesinlikle vardir.
medeniyetin besigi olarak goruyorlar bence ondan biraz.

bir cok parlemento ya da buna benzer devlet binalarinin antik yunan stili dizayn edilmeside bundan biraz bence.

avrupa'nın çıkarı olmadıkça kimseye yardım edeceğini sanmam.

olaya duygusal bakmayın.

Evet ilk büyük filozoflar yunanistandan çıkmıştır.İlk okul yunanistanda açılmıştır.İlk olimpiyatlar yunanistan da oynanmıştır.Yani medeniyetin başlangıcıdır yunan toprakları.Ancak şimdiki yunanlılar o yunanlılar mıdır hayır.Aynen bizim çoğumuzun orta asyadan gelmediğimiz gibi

türkler nasıl orta asyada ki türki devletlere sıcak bakıorsa , filistinli araplara sıcak bakıorsa paralel/benzer kültürel bağlar yüzünden avrupalıda yunan a sıcak bakıor

o kadar çok severler ki, kurtuluş savaşı'nda 'yenersek biz kazanıyoruz, yenilirsek o kaybediyor' hesabıyla anadolu'ya salmışlardır.

masa alanını ve para büyüklüğüyle alakalı. illa biri kaybedecek.

bir önceki oyandan tecrübe edip ilk koyanın mı ikinci koyanın mı kaybettiğini belirleyip sonraki oyuna o şekilde başlamaktan başka yol yok kesin kazanç için

@efruz

yalnız paraları dipdibe koyma zorunluluğu yok sanıyorum. yani aralarında 1 cm olan paralar da olur, bitişik olan paralar da... bu da ilk koymayı ya da ikinci koymayı etkilemez.

bence; ilk ben masanın göbeğine koyarım. sonra o ne koyuyosa tam ona teğet olacak biçimde yanına koyarım. alan daralmaya başladığında da 1er cm aralıklı olarak koyup son hamlesini sıkıştırmaya çalışırım. zor tabi, yerse...

öyle bişey olamaz ki diyelim denedin 550 para aldı masa, ee masadan sarkmak yasak demiyor adam gider kenara gelen paraların yarısını içerde yarısını dışarda tutar bu sefer 550 değil 580 par alır atıyorum. kesin olarak kimse bilemez bence kimin yeneceğini oyunun başında, sonuna doğru belli olur ama

karışıklıkları gidermek için ufak bir açıklama daha yapayım o zaman.

masanın boyutu minimum tek bir bozuk para kadar, ama her boyutta işleyen bir çözüm aranıyor.

kenarlara koyma konusunda, "paranın durması yeterli" ya da "para sınırı masayı geçmeyecek" gibi kurallar koyulabilir, ancak sonucu değiştirmiyor zaten iki oyuncu da aynı kural ile oynayacak. ama yine de kesinlik olması açısından şunu ekleyelim; paranın tüm yüzeyi masa üzerinde olmalı.

bu arada sorunun mantıklı bir cevabı var arkadaşlar, içiniz rahat olsun :)
.

sorunun eksik sorduğunu düşünüyorum.Ama buna benzer şöyle bir oyun var.

İki oyuncu sırasıyla 1 ile 10 arasında (1-10 dahil) sayı söyleyerek toplarlar.100 ü söyleyen kazanır.Oyunun kuralınıu bulun.

Örneğin.

1- 5 dedi

2- 8 = 13

3- 10 = 23

4- 10 = 43
.
.
.
100 diyen kaznır

@saksel,
soru eksik değil. masa boyutu belirsiz. dolayısı ile masa boyutundan bağımsız bir çözüm gerekiyor. sanırım senin sorduğun soru ile farkı burada.

herhalde masaya koyulmus olan paralarin kaydirilip yerinin degistirilemeyecegi varsayiliyor...

merkezden başlayıp, parayı sürekli merkeze en yakın yere koyarım.

@iki ekmek bir sigara
rakibin dağınık koyarak bozar o oyunu

yok mu bilen?

yaklasik cevap vereyim.
once merkeze koyarim. (x1)
sonra onun koydugu yer ile (y1) benimkinin (x1) tam arasina koyarim (x2) ki x1-x2-y1 arasinda bir yariyi o kazanirsa diger yariyi ve oyunu ben kazanayim.
onun koydugu yerile benimkinin (x1 ile y1) tam arasina koyamiyorsam iki kat uzagina koyarim. onu da yapamiyorsam ya da merkez diye bir sey yoksa ne yaparim bilmiyorum.

cevabi hemen vermezsen firsat buldukca daha dusunuruz.

edit:
masa yuvarlakmis. yukaridaki cevabim gecersiz. yani daire ise cevap su, once tam merkeze koyarim sonra her hamlesine karsilik merkez noktasina gore simetrigine koyarim. oldu da bitti.
ama bir masanin (ozellikle de buyukse) tam merkezini nasil bulurum bir fikrim yok :)

tebrikler!

adam haklı, ama bisiklet karnımızı doyurmuyo birader .)

tabi biz de burada hiltona bisikletle gitmekten son dakika vazgeçen adamlarız, hatta repliği bile hazırlamıştım " sele boyuyla oynama dostum". baktım okan da bizdenmiş. miş miş?

Neden hep zengin insanlar hantal tasvir edilir? Biri aynı anda lamborghini gallardo sahibi olup hem atletik hem entelektüel hem de eğlenceli olabilir. Olay bisikletin vücudu göstermesiyse kimsenin adamı durdurup da hadi arkadaş olalım diyeceğini sanmıyorum. Lamborghini'li mükemmel erkeğimiz çeker arabasını iner bir yerde muhabbetini eder hatunu götürür. Fakir bisikletlimiz de bisikletinden indiğinde lamborghini'li mükemmel erkeğimizden bir adım geride olacaktır.

bunu ben de izlemiştim. hantallıkla alakası yok sanırım. zengin insan lamborcinisi ile o havayı atarken afedersin küresel müresel ısınıyoruz ebemiz sikiliyor. hem istanbul trafiğinde bir yerden bir yere bisikletli adam daha hızlı ulaşabilir ve gayet fit durduğundan dolayı da hem entelektüel hem de seksi görünür.

niye sikinin delik bulma ihtimali ile değerlendirmiş ki illa.. kalkmıyo zahir, olmayınca dile vurur elbet. halbuki bisiklette göte kaçan sele var, brodvey bile daha sağlıklı, konforlu, karıdan kızdan bağımsız.

keşke bir de soruya cevap alabilseydim, haricinde her muhabbet dönmüş!

onun söylediği bilgisne ulaşamazsın ama ben söylediğine şahidim. öyle diyeyim sana. =) yalnız bu 350 bin avroluk kısmı söyledi mi emin değilim.

www.yydizi.com
06:30 dan sonra

işte röportajı

www.gazeteciler.com

Zenginlik elestirisi yapmamis ki zaten. Sonradan gorme luks arac tutkunu hirbolari elestirmis. Zaten diyor ben luks mekana bisikletimle gider bisikletimi veririm valeye diye. 300bin euroluk aracla kendini karizma ilahi olarak goren gormemislere gecirmis. Fena degil.

göstergebilimden bahsediyor sanırım.

bir noktaya daha parmak basarak doğru şey etmiş.

bin liralık bisiklet artık ucuz görülüyor bisiklet camiyasında kaliteli bir bisiklet nerden baksan 3 veya 4 bin tl haliyle bisiklete bu kadar önem veren bir adam bisikletini valeye verir. tabi vale dalgamı geçiyon hemşerim diyebilir.

suya dayanıklı ayakkabı.

tesisli falan bir yere gidiyorsanız zaten giysini vs. verirler. yok kendi imkanlarınızla yapıyorsanız;
-kask
-can yeleği
-suya girebilecek bir ayakkabı
-güneşin alnında olacaksınızdır, güneş kremi vs.
-uygun bir şort ve t-shirt.

-aranızda daha önce rafting yapan biri ya da rehber olmayacaksa hiç gitmeyin. bilen biri varsa zaten ki olmalı, o size bilmeniz gereken şeyleri tek tek anlatacaktır. kask ve can yeleğiniz varsa çok endişe etmenize de gerek yoktur.

yapacağın yerde zaten sana veriyorlar onları. vermeleri lazım yani. çoruh'ta yaptım ben, vermişlerdi her şeyi.

İstanbul a en aykın bildiğim düzce de var ben orada yapmıştım.Kıyafet orada veriliyor.

ikinci kolon. hiç kimse ilk kolunu yazmaz ki.

ilk kolonu yazan daha fazladır. zamanında ben oynardım 1 2 3 4 5 6 çıkarsa bunada çıkar diye, benim gibi düşünen her hafta 30 insan var diye düşünelim ki fazla bile olabilir, rastege aynı 6 sayıyı oynayan insan sayısı bu sayıdan azdır. büyük ikramiye rakamlarını baz alalım rastgele seçilmiş 6 sayı olarak. hiç gördünüz mü büyük ikramiyeyi 20 kişinin paylaştığını?

kesinlikle ilk kolon daha çok oynanır. reliable + 1

Bence ne sorduğunu sen de tam bilmiyorsun.Eğer kişisel tercihleri gözönüne almayacaksak yani makina oynayacaksa tabi eşit ihtimaldir

kişisel tercihleri işin içine katmazsak, bireylerin de rastgele tercihler yaptığını varsayarsak, ikisinin de oynanma olasılığı eşit.

şöyle de bir subjektif durum var, sayısal loto hemen her hafta birine çıkar devir sayısı azdır. çıktığı zaman da eğer devretmemiş ise genelde 1 veya 2 kişiye çıkar. bu nedenle derim ki 1-2-3-4-5-6 oynayan insan sayısı daha fazla olmalı.

(bkz: sübhanallah kardeş ibretlik bir paylaşım)

@viva paulista,

şu espriyi yapmazsak rahat edemiyoruz değil mi? :) neyse verdim şukunu yine de.

heyecanlanacak bir şey yok. küf gibi bişey işte.

@rony, o kadar basit birşey olduğunu düşünmüyorum. bilim dünyasını yerinden sarsacak bir buluş olabilir. gerekirse enstitüye falan gösteririz. şekerli suya koydum onu besliyorum şu an.

hmm tek gözü açık öteki kapalı.

deccal olduğunu düşünüyorum.

yaşatamazsın onu üremiş ölmüş çoktan. bunlar çiçekleri.

binlerce mantar türünden biri
-imza evrimci ateist genetikçi.

pasteur was here

muz dilimi lan onlar.

yeni yaşam formu istiyosan dünyaya düşen meteorlarda buldular.

vay anasını hemen git tübitaka başvur küfü ben buldum diye.

dünya dışı yaşam gibi geldi bana.

Hiç erkek öğrenci evi görmedin mi, bunlar gayet doğal şeyler ahksjdfg :) Sen bir de 2 haftalık bulaşıkların üzerinde türeyen yaşam formlarını gör (:

Bana çiftleşiyorlarmış gibi geliyor.Bırakın bakalım 3 tane olacaklar mı ? sonucu bildirin lütfen...

yol tarifi:

aşti -> metro ile kızılay -> odtü dolmuşu
odtüden bilkente de otostopla yahut taksiyle gidilebilir. ama sakın aşti - odtü arasını taksiyle yapayım demeyin.

odtü dolmuşlarına nereden binebilirim kızılayda?

Uygulamalı fizik yapacaksanız Bilkent çok çok iyidir, Ankara için başka yer düşünmeyin. Diğer her şey için eskisi kadar iyi olmasa da ODTÜ iyidir.

40bininci oldum, bir de pazartesi günü gidersem odtü ve bilkentin kapılarını çalarsam bölümde öğretim üyesi falan bulabilir miyim danışacak?

dolmuş için:

metrodan güven park çıkışından çıkınca zaten dolmuş durakları güven parkta. orada kime sorsanız gösterir.

maps.google.com

Tuttuğunuza soracaksınız artık :)

odtü'den bilkent'e geçmek için odtü köprüsünün cepa avm tarafından bilkent dolmuşlarına binebilirsiniz. kampusten aştiye, odtü'ye ve şehir merkezine servisler var zaten.

Benim zamanımda lisans eğitimi Odtü de alınıp master Bilkent de yapılırdı.Odtü Fizik çok öğrenci alır en az yarısı elenir.Ama çoğu fen liseli kaliteli öğrenciler ve idealistdiler.Baştan şunu bilin çok çalışmanız gerelrekecek.Zira okulun en zor bölümüdür.

Bende Odtü fizik mezunuym ordan biliyorum...

he evet bilim adamları yanılıyor, koca bir jeoloji bilimi yanılıyor, hepimiz yanılgıdayız.

mutlaka baska manası fln vardır ya panpa. endıselenme.

@cinna monster; bu mu yani tek cevabın? belkide gerçekten yanılıyordur jeoloji bilimi o konuda olamaz mı ?

2012'yi geçersek rahatız sonra.

şimdi burada açıklama getiriym.

o 7000 yıl bizim tarafın yılı değil yani şimdi o yıl ayrı o yıl ayrı kesin bir açıklaması vardır. güneş yılı, var uzay yılı var yani.

uzay yili olabilir, ne bileyim baska bi yerin yili olabilir, yil derken onyil var yuzyil var, belki yanlis anladi adam yani.

cevir kazi yanmasin

hep diyorum abi sağda solda böyle şeyler konuşmayın diye. yok 1 milyon önce şu varmış da bilmem neymiş. adamı zorla müslüman yaparlar bunlar "a.s.i.k" boşver takma sen bunları...

(bkz: Muhammed'le görüştüm haberler iyi)

mutlaka bir açıklaması vardır, ışık yılıdır mesela o dediği, fazla kurcalamamak lazım zaten, hadislere bakmak lazım, miras bölüşümü de öyle zaten, hadislere bakmak lazım, zaten kuran'da yazıyor bunlar, başka bir açıklaması vardır mutlaka, hadislere bakmak lazım.

seni gömer panpa. endişelenme=)

Dini bilimi boşver, harı harıl nükleer silah yapıyor ibneler, dünya yok olmayacak biz yok edeceğiz.

dünyanın yaşı ile insanlığın yaşı farklı değil. bahsettiğin 7000 yıl hz adem in dünyaya gönderildiği günden beri geçen zamandır.

yoksa dünyanın yaşının milyonlar olmasında bir çelişki yok.

dünyanın sonu ile ilgili olarak hz ademin gönderilişini güneşin doğmasına benzetirsen güneş battığında kıyamet kopacak, peygamberimiz geliş zamanı ikindi vakti olarak kabul edebiliriz

S.K.T 2160 ..yazın bi kenara

Aslında google dünyanın yaşı yazarsan cevabı bulurdun.Evrenin yaşı yaşı 13.5 milyar yıl dünyanın yaşı 4.5 milyar yıldır.İnsanlığın yaşı derken insanı hangi evresinden aldığına bağlı olarak değişir cevap ama afrikadan yayılması 60.000 yıl önce ilk çıkışı 200.000 yıla dayanır.Daha önceside var tabi..

Bu durumda hangisne inananacağın sana kalmış...

islam dininde 7000 yıl demiyor,hristiyanlıktaydı sanırım.

Cevir kazi yanmasincilar simdi de ilk insanin ortaya cikisinin 7000 yil oldugunu soyleyince copy-paste yapma ihtiyaci duydum.

"İnsan türünün evrimi, zamanımızdan yaklaşık 3,5 milyon yıl önce başlamıştır. İnsan adını hak eden başlangıç noktası ise Homo cinsinin ortaya çıkması ile olmuştur. Çağdaş tipte homo sapiens altürünün ilk ırkı olan Cro-magnon İnsanı ise zamanımızdan 50 bin yıl önce ortaya çıkmıştır."

Burda cikaracagimiz bir sonucla ilk insanin 43.000 yil boyunca yasamadigini varsayabiliriz, altini ser incisi ker kisisinin de dedigi gibi bilim kesin yaniliyordur.

hayır inanmak ayrı panpalar sadece gördüm ve merak ettim nasıl böyle bi şey olabiliyor diye. lan yoksa yıllardır inandığımız inanmaya zorlandığımız allah, kitap, peygamber vs. yok mu böyle yalan yanlış şeyler ortaya çıkıyor? yoksa ben mi salağım?

Kimlanbu'ya katılıyorum. Biz doğaya tecavüz ettikçe ömründen gidiyo bu topun. Din falan bunlar boş şeyler ya. Din mi kaldı şu çağda. Hala inanmaya devam etmeyin, ibadet falan yapıp vaktinizi boşa harcamayın. Güzelim bilim adamları fosil bulmuş ispatlamış. Muhammed iki hidrojenle bi oksijeni biraraya getirebilmiş insan değil la.

Edit: Hee, yok ya ben de göremedim allah peygamber falan. birileri bizi mikiyo :D

allah ın ne olduğunu ne olmadığını bilmemekten hep bunlar. peygamber de sınavdaydı ve gaybı bilmezdi. bildirilen kısmı kitapta yazıyor, ümmete açıktır. peygamber allah ın taşeronu değil elçisi idi. öyle rüzgar estirmez, kimsenin öleceği günü de bilmezdi, ki dünyanın yaşını, ümmetin ömrünü bilsin. sonra eliyle peygamber yapıp adam, ümmetin ömrünün bilgisini de yamayıp, tutmayınca o peygamber putuna, putla şefaat dilediği allah a küsüyor.

hadis sened yönünden sahih değil. metin yönünden putperest hadislerinden hadi iyi ihtimal hurufi-kabalist hadislerinden biri olur.

benim için hiç sorun olmaz, bir gün kızım olursa dilediği gibi yaşasın cinselliğini. bunu gavatlık olan gören de ilk önce kendi adamlığını sorgulasın derim.

büyük bi kısmı heralde kendi çocuklarının ilerde aynı şekilde yaşamasına karşı çıkacak. hatta kimisi bilse bile bilmemezlikten gelecek, kendini kandıracak. günümzde de oluyor bu, bi iki yüzlülük söz konusu. cinsellik batıda yaşandığı gibi değil biz de, burda biraz "şeyleştirlen" bir olgu..

ama tam tersi yaşayan aileler de var. bi arkadaşım kız arkadaşının evinde kaldı haftalarca, kızın ailesi de evdeyken üstelik. seksini de yaptı sevişmesini de yaptı.. işte böyle babalar da var, öteki türlü aileler de.

benim kızım da kendi kararlarını kendisi verebilme özgürlüğüne sahip olacaktır.
sadece, bu kadar keyifli ve güzel bir duyguyu gerçekten her hatırladığında yüzünde gülümseme yaratabilecek biriyle yaşamasını isterim. evlilik gibi bir zorlamam olmaz.
not1: dişi kişiyim.
not2: yatıp kalkma tabir ettiğiniz şeyin "sevişmek" olduğu varsayımını yapıyorum. zaten kelime olarak baktığınızda da yatıp kalkma son derece düşüncesiz ve bilinçsiz bir eylem gibi görünürken sevişme kelimesinin "sev-mek" eylemini içerdiğini bunun da son derece sağlıklı ve normal bir eylem olduğuna inanıyorum.
not3: sevişmek gibi güzel bir kelime dururken (bakın eski türk filmlerinde bile kızın babasına "biz kızınızla sevişiyoruz" derler, ayıpçıl bir etiket sonradan yapıştı bu kelime üzerine) "yatıp kalkmak" tabirini kullanan birinin "geri kafalı" olmadığı fikrine de kesinlikle inanmıyorum.

izin vermek derken?
olur da annesine çekerse, anneannesine çekilen numaraları modifiye edip uygulayacaktır muhtemelen :)

yok yav, uygulamasın anlatsın, anlıyor olacağım. nitekim yakalanma korkusu fena şey. kendi diğer korkularının yanında bir de aileme ne derim korkusu hakikaten insanın yaşamını kısıtlıyor; haliyle kızımın/oğlumun insan gibi gelişmesini annesi olarak tercih edeceğimdir.

ki zaaten, o kafa yapısına bizim neslin "yatıp kalkan" kısmı da erişemezse başka hangi tarafı erişecek? bi zahmet erişmiş olalım diye umuyorum. amen.

Ben erkegim ve kizimin sevismesine izin vermem. Ogluma ise serbest hatta yaparsa gurur duyarim.
Pascal nouma bunlari soyleyince geri kafalilik olmuyor ama biz soyleyince direk ilkel oluyoruz.

"balik kraker" seni bu yorumundan dolayı takdir ettim.Bana böyle kafadan "geri kafalı" diye yazman ayrıca memnun etti dürüst yaklaşımından dolayı.

Ama yanıldığın nokta benim kastımı yanlış anlaman.Seninde yazdığın gibi türk filimlerindede kullanılan "sevişme" kavramı her zaman cinsel ilişkiyi içermez."Sevişmek" eskilerden beri dokunmak koklaşmak en fazla öpüşmeyi kapsar.Yoksa eskilerin babası hulusi kentmen e "kızınızla sevişiyoruz" demek biraz sıkar.Şimdilerde kapsamı genişledi.Yatıp-kalmak benim cinsel ilişki tekbaşına kullanıp işi hayvanlatırmamak için bulduğum bir kelime.Bilmem anlatabildim mi?

liseli

Ağır liseli klişe bir adamsın.

Öncelikle siz olaya zaten yatıp kalkmak olarak girerek bitirmişsiniz.

bryan fury, koskoca devletin adi osmanli len

Yaşımın sizlerden fazla olduğunu garanti ederim.

Pascal Nouma da söylese başkası da söylese kızının sevişmesine izin vermeyip oğlununkinden gurur duyan adam ikiyüzlüdür, ikiyüzlü ahlak anlayışına sahiptir. erkek yapınca erkeğin hakkı, kadın yapınca yasak!? gerçi izin verilse de verilmese de onlar zaten sevişiyor olacak. ha şu var, kızım olsa, bu zihniyetteki bir herifle sevişmesini istemezdim. sevişecekse hödüklerle sevişmesin.

ben herkesle yatıp kalmıyorum. sevgilimle yatıp kalkıyorum. yatıyoruz ve kalkıyoruz gerçekten de. kızım da her ay sevgili değiştirmediği sürece ve belli bir yaşı geçtikten sonra sevdiğiyle yatıp kalkabilir, yapmalıdır, ihtiyaçtır. ama ondan eminim olmalıyım, bunu kaldırabilir mi hazır mı korunur mu,karşısındakini iyi tanır mı. kısacası evladım salak değilse, olabilir evet.

not : dişiyim.

yasla olsaydı keske.

gadlemler , sigara içerken babama yakalandım diye bu kadar titriyorsan sevgilinle sevişirken babanı düşünmekten zevk alabilceğini zannetmiyorum.

"hepsi imam nikahı kıydırır çocuklarına, hepsi traş!" (tıraş denmek istenmiş herhalde, nasıl bir üslup olduğuysa ayrı konu tabii)

tanımadıkları, kişiliklerini, dünya görüşlerini, aldıkları eğitimi, edindikleri görgüyü vb. bilmedikleri kişiler hakkında ne kolay genelleme yapabiliyor, ne kolay akıl yürütebiliyor insanlar.

@microfiction
ikiyüzlülük falan yok ortada. erkekle kadının seks ihtiyaçları çok çok farklı. kadın olup hiç mastürbasyon yapmayan binlerce kadın var. hiç bi kadın seks için yanıp tutuşmaz normalde. erkek öyle değil, 3 gün 31 çekmezse 4. gün düz duvara tırmanır. seks erkek için bir zorunluluktur. dünyanın her yeri genelevlerle doludur. hepsi erkekler içindir. erkek için seks olmazsa olmazdır.
üniversite hayatım boyunca veren kız arkadaşları edinmeye özen gösterdim. şu anda da o bakış açısıyla ilerliyorum. oğlumun da kendim gibi olmasını isterim. sonuçta o kızlar vermekten çekinmiyor, hayat görüşlerine ters değil, e bu şartlarda almak da bizim biyolojik bi görevimiz.

@durdenist sırf bu "canım kadınların cinselliği çok farklı. ahlaklı olan bir kadın öyle çok istemiyor" zihniyeti yüzünden türkiye'de kadınlar cinselliklerini yaşayamıyor. sadece bu yüzden yurtdışında parmakla gösterilen vajinismus vakaları bizde gırla. elin gavurunun kadının biyolojisi, cinsel gereksinimi çok mu farklı bizimkinden de orada kadınlar cinselliklerini özgürce yaşayabiliyorlar. yoksa onlar gavur olduğu için ahlaksızlar, o yüzden mi?

eğer kızıma izin vermem, oğluma veririm, gurur duyarım diyorsan bu ikiyüzlülüktür. bırak kızının cinsel olarak neyi istemediğine yine kızın karar versin, sen değil. yok kadın o kadar istemezmiş. istemiyorsa sorun yoktur zaten. sen kendini kandırmaya devam et kadınlar için cinsellik önemli değil, kadın cinsellik olmadan da yaşar masalına. hem kadın için cinselliğin farklı olmasıyla kadına (evlilik öncesi) cinselliği yasaklamanın ne ilişkisi var? kadının istememsi ayrı bir şey, ona evlilik öncesi cinselliği yasaklamak, ahlaksızlık syamak ayrı bir şey. oğluna helal olanı kızına haram kılmajsa ikiyüzlülüktür. kendine hak gördüğünü kadına görmemektir. bu zihniyetteki bir adam benim gözümde önüne gelenle yatan bir kızdan daha aşağıdır.

son olarak: allah sana kız evlat verir inşallah.

@mimikikili +1000

Ben pembe sıçanını buldum, kafam rahat.

göt dediğin ötmeli ötmeyen götü dürtmeli. boşver çatır çatır sıçsın.

doğruları söyle.
ayı gibi sıçıyorsun, istemem ben evimde öyle birini de.

ya bazen gidiyo da sonra geri geliveriyo belki öyle bi durum oldu kız habersiz? bi de böyle düşün. hepimiz sıçıyoruz. yapıcak bişi yok. bence bunu ona söyle. gitmemiş arkadaş bi dahakine dikkat et de.

halbuki bayanlar sıçmaz. İşin olduğu için başka şehre gitmen gerektiğini söyleyebilirsin, ya da evden uzakta olacağını, ve sen yokken evde onun tek başına kalmasının komşular ya da ev sahibi tarafından sorun yaratacağını anlatırsın.

bu arada sıçıp sifonu mu çekmemiş onu da merak ettim, bu analizi nasıl yaptın :D

Yollama, temizlettir ve daha dikkatli olmasını iste. Zaten alınıp gider o kendiliğinden.

@kediebesi, yahu nasıl gerı gelebılır kı sıcılan bok. ben sıcıyorum o kadar hıc gerı geleni olmuyor?
@bonjurkes bilemedim sifonu cekıp cekmedıgını o an sağlıklı düşünemedim, büyülenmiş gibiydim.
konu komsu ev sahibi gibi bahaneler gecersiz olur yok oyle sıkıntılar.

panpa, bence evinde rahat olamadıgından sana gelmıs. burger king tuvaleti gibi olmus senın ev.

yuh yani, bi de taksim meydanında sallandırsaydınız kızı!!

temizlettirmekmiş söylemekmiş falan nası sıçmışın hacı diye.

tamam, kabul ediyorum, iğrenç bişi. soğumuş olmanızı da anlarım.

ama düşünün aynı şey sizin başınıza gelse bi şekilde? sifon çalışmasa, bok geri gelse, acil bişi olsa sonra sifonu çekmeyi unutsanız? ve hoşlandığınız kişi size gelip

naber dokuzeylül? hoşgeldin. ya ne diycem, sabah nası bi sıçmışsın yaaa,lütfen temizle çabuk tuvaleti,sonra da evimden git.

dese, nasıl hissederdiniz? bi insana böle davranmaya değer mi? çek sifonu gitsin..

ha kızın kendi kendini sizin evde misafir etmesi falan, onlar başlı başına bir duyuru konusu.

belki dışkı onun değil iri yarı bir erkeğin ^^ sen yokken evde olmuş olamaz mı ?

Soru "göndermek istiyorum" olunca cevapların göndermeye odaklı olması normal. Nasihat istense nasihat de verirdik :)

valla ne bileyim anlamadım ki bilerek de yapılmaz herhalde diye düşünüyorum ama... su kesilmiştir gibi. belki sen alıştın sifonun ayarına filan, o hafifçe çekti gitmedi. kim bilebilir. bence iki insan boktan konuları kasmadan konuşabiliyorsa o ilişki sağlıklıdır :)

canım kardeşim şu belgeseli izleyip tekrar bi analiz yapmanı isterim www.youtube.com

@mahnita ben asla kendımı bu pozisyona sokmam ki. Bunun bahanesi olmaz zaten. Sıçtın mı kardesım? tamam, güzel temizleyeceksın orayı. yok telefon geldı, yok yemek yandı unuttum olmaz. üstelik baska seylerde var. bulasık yıkamıs, tamam eywallah ee? catal ustunde yemek artıgı falan. 2 x dikkat etmeliydi bence, direk kırmızı kartlık durum olarak değerlendiriyorum.

soğuma sebebi olarak görmenizle ilgili sorunum yok zaten.
bunu suratına söyle, diyenlere insaflı olun diyorum sadece.
sen bok, bulaşık, lavaboda kıl meselelerinde büyük titizlik gösteren ve büyük titizlik bekleyen biri olabilirsin.
ki birçok kişi de eminim hazetmez. ben sadece bi kızı, bi nsanı rencide etmeyin diyorum.

yani evden gönderme kararına da bişi demiyorum. ama bokuyla yapma bunu diyorum. başka bir yol bul. yolla yani.

ha bu arada çok büyük konuşuyorsunuz ya, dilerim çok önemli bi yerde bokunuz tuvalet boşluğundan geri gelir, kayınvaldeniz falan yakalar.

Her kim ki birini kınıyor veya ayıplıyorsa, o şeyi yaşamadan ölmeyecektir.

Temizliğine dikkat etmeyerek arkadaşınız zaten size saygısızlık yapmış. Sonuçta ne olursa olsun misafir olarak kaldığın yerin ortamına ayak uyduracaksın. Bir bayan olarak okumaktan bile öğğ geldi. Bazı şeyleri aman rencide olmasın, aman kırılmasın diye saklamaktan ziyade ona düzgün bir şekilde söylerseniz kendisine faydanız dokunacaktır, emin olun.

sen sifonu çektiğin anda gitti mi yoksa belini kırmak zorunda kaldın mı?

Yahu sanki kız hergün bunu yapıyo ısrarla da dikkat etmiyo temizliğe,saygısızlığa falan vardırmışsınız olayı.

Olay bi kereye mahsus bişi değil mi? Ben mi anlamıyorum?

Hiçbirinizin burnunun ucunda sümük kalmadı, hiçbiriniz hasta/sarhoş polup ortalığa kusmadınız, bütün boklarınız kanalizasyona vardı sanki ya. insanlık hali.tabii ki hoş bişi olduğunu savunmuyorum, nolcak yeaaa da demiyorum. gayet nahoş bişi ama ağzına da sıçmaya gerek yok kızın diyorum. (bu ironik oldu s<dklflksjhjglsdg)

sifonu ben cektım ve gıttı zeytinyağı gibi aktı gitti beyler, üstüne işedim.

@kakam gelmis olamaz mi :D

Bokun türü neydi?



==>>(hayalet bok: sictiginizi zannedip de tuvalete baktiginizda goremediginiz bok.

temiz bok: sicip tuvalette gordugunuz ama kiciniza bulaşmayan bok.

vicik bok: ozellikle eger bati dunyasinin taharet musluguna sahip olmayan tuvaletlerinden birindeyseniz 50 kere sildikten sonra hala kicinizda kalan bok ceşidi. eger kicinizi yikama imkanina sahip degilseniz, kicinizla donunuz arasina tuvalet kagidi koymaniza neden olan bok.

ikinci dalga: tam sicip ayaga kalkmişken daha kakaniz oldugunu anlamaniza neden olan bok

diet bok: o kadar cok sicarsiniz ki 3-4 kilo kaybedersiniz. işte o bok.

anaconda: o kadar uzundur ki, tuvalet fircasiyla parcalara ayirmadan sifonu cekmeye korkarsiniz. (cunku sifondan gelen su anacondaya carpip her tarafa sicrayabilir)

tersine havai fişek gosterisi: cok kisa bir zamanda icinizdeki bok parcaciklarini bol gazla birlikte fişkirttiginiz durum. genelde tuvaletin her tarafinin kirlenmesine ve “bu muyudu?” demenize sebep olur.

misir ****: eh… misira benzeyen bok.

ah keşke sicabilseydim ****: bu bok kicinizdan cikmamakta israr eder ve uzun sure oturmaniza ve bir kac kere osurmuş olmaniza ragmen icinizde kalir. kabizlikla yakindan alakasi olsa da kabiz olmadiginiz durumlarda da bu boktan uretebilirsiniz.

demir bok: cikarken o kadar cok acitir ki, cikan şeyin demirden ve enlemesine cikiyor oldugunu duşunursunuz.

islak popo ****: bu bok kicinizdan o kadar hizli cikarki, tuvaletteki suyu poponuzun her tarafini az cok islatacak şekilde sicratir. bu sicişin ardindan duş almak dinimizce tavsiye edilmektedir.

sivi bok: adi ustunde kicinizdan cikan kahverengi siviyla tuvaletin her tarafini berbat etmenize neden olan bok. o kadar sividir ki, bunu işemenin mumkun oldugunu duşunursunuz.

bol sarimsakli işkembe ****: o kadar kotu kokar ki, evin tamamini havalandirmak icap eder. bu bokun muhtemel nedeni icerken yediginiz onlarca sarimsakli mezenin ustune ictiginiz bol sarimsakli işkembe cormasidir.

sosyete ****: koca cussesine ragmen kokmadigi duşunulen bok.

kucuk şirin pipildekler: ozellikle kamuya acik tuvaletlerde sictiginizda, defalarca sifon cekmenize neden olan bok. iki uc kere sifonu cekmiş olmaniza ragmen, hala bazi kucuk top gibi parcaciklarin suda yuzdugunu gorursunuz.

isyankar bok: bu osurmaya calişirken kacirdiginiz boka verilen isimdir. genelde evinizde degilken başiniza gelir ve donunuza bulaştigi icin butun gun sizi rahatsiz eder.

komando bok: kicinizi temizlerken, poponuzun kenarina asili kalarak duşmemeyi başarmiş olan oldukca buyuk bok parcasina verilen isim.

buzul ****: yarisi suyun icinde yarisi da suyun dişinda duran bok.

gulle bok: cok kuvvetli bir osurukla birlikte kicinizdan firlayan buyuk bok parcasina verilen isim. genelde klozetin kirilip kirilmadigini kontrol etmenize neden olur.

şakaci bok: kicinizdan cikar gibi olur, fakat cikti sanip gevşediginizde geri girer. yarisi gozukur, sonra tekrar iceri girer. bunu cikarmak pek zordur. en iyi yontem yarisini cikarmayi başarinca cikan ksimini tuvalet kagidi ile silmektir.

keci ****: kucuk kucuk parcalar halinde cikan ama sic sic bitmeyen bok. bir nokta da sikintidan sicmayi birakirsiniz, cunku hic bitmeyecek gibidir.

simge ****: kicinizdan yavaş yavaş cikar ve yayila yayila serilir. kalkip baktiginizda kesin bir harfe ya da simgeye benzetirsiniz.

yanici bok: kicinizi o kadar cok yakar ki, kibrit caksaniz yanacagina emin olursunuz.

cifte yogunlukta bok: sicitiklarinizin bir kismi su da yuzerken, bir kismi suya batmiştir. aralarda bazi “buzul bok”larina da rastlanir.

tikac: sictiginizda tuvaleti tikayan, sifonu cekince de suyun taşmasina neden olan nadir bok ceşidi. uzun sureli kabizliktan sonra iyi bir siciş bu etkiyi gosterebilir.

ruyalarinizin ****: uzun sureli kabizliktan sonra hayal edeceginiz bok ceşidi.

beton: ruyalarinizin bokunun hayata gectigi bok. bazen tikac şeklinde de gorulebilir.

kayip bok: sictiktan sonra dogrudan tuvalet deliginden gecip gozlerden kaybolan bok.

gokkuşagi ****: ceşit ceşit renkte meyve sebze etc.yi yedikten sonra iyi sinderemeden sicarsaniz oluşacak olan bok..

sarkit: sicarken kicinizdan ayrilmayan, bir sure asili kalan bok. biraz sallanarak duşurmeye calişabilirsiniz.

utangac bok: tam sicacakken, tuvalet kapisinin onunde birileri oldugunu hissettiginizde iceri kacan bok.

uyuşturucu bok: cok uzun surede ciktigindan ayaklarinizin uyuşmasina neden olan bok.

beklenmedik misafir: tam işerken kicinizdan kacan bok.

gokgurultusu: bu bok kicinizdan cikarken o kadar cok ses cikarir ki hem inanamayip gulumsersiniz, hem de ev ahalisine rezil oldugunuz icin kontrol etmeye calişirsiniz fakat kontrol etmeye calişikca daha cok ses cikarabildiginizi anlayip daha cok gulumsersiniz. Aradıklarım çoğu insanın üretim adına ortaya çıkardıklar tek ürün !!!herhes bok yapar.sokakta yururken gordugumuz insanlar.aa ne kadar guzel dedimiz hatunlar.herkes kakasini yapar.ama bunu saklarlar.neden?kaka yapmak her insanin bir ihtiyaci.sokak ortasinda yururken benim karnim acikti diyebiliolar.ama kakam geldi su lokantaya giriyimde bokumu yapiyim demiyolar sokak ortasinda.kakamizi saklamamaliyiz diger

işin boku çıktı slfdhlksajdfhkjsdgıyseghkxjbg

sevgili mahnita, saygı kavramı herkes için farklıdır. eğer ilk günden tuvallette bok, yıkanmış çatalda artık görürsem bir bayan olarak benim için de bitmiştir olay. yine de biraz daha süre veririm. aynı şeyler süregelirse açıkça konuşulur. bir insana düzgün bir şekilde yanlışını ifade ederseniz, o insana faydanız olur. bunu zamanında bize de yaptılar. iyi ki de yapmışlar.

sevgili dessy, bir de şöyle düşünün, bu kızcağızın -belki- hayatında ilk kez başına gelen bişey ve dokuzeylule denk geldi. neticede nasıl şartlarda olayın gerçekleştiğini, kızın neden orayı öyle bıraktığını bilemiyoruz.

dokuzeylülün soğumuş olmasına hiç lafım yok, birinin dişinde maydonoz kalır,soğursun. pembe derken "e"yi ezerek söyler ya da amcamgiller dün bize geldi der soğursun vs. sadece kızı bu kadar ağır yargılamayın tek bi olaydan yola çıkarak diyorum. ha bunu 3 kere yapar 5 kere yapar, pistir vs o çok başka bişey.

sen sifonu çekince akıp gitmese iyiydi. demek ki kızcaaz gitti sandı derdik. ama bu durumda kız hem sifonu çekmeyi unutmuş olabilir hem de sifonu çekmesine rağmen gitmediğini farketmemiş olabilir. çünkü o vites kolu mu diyeyim bekçi sopası mı diyeyim her neyse suyun içinde kaldıkça yumuşar, bir sonraki sifona dayanıksız hale gelir.

uzun lafı kısası, bak beyim, her 2 durumda da kızın aman neyse canım bu da dursun burada diyecek hali yok. o yüzden utandırma kızı, yazıktır. sevgili olursanız ilerde bu tatlı anıyı hatırlar gülersin. zaten kızların sıçtığını da yeni öğrendim, egsoz falan mı dedin ne dedin bi acaip oldum ben.

Kizi guzelce rezil edip, utandirip daha sonra kovardim. Hic bi insan boyle bi sey yapamaz hele bi kizsa igrenirim. Biraz kadinlik kazanir siz tepki gosterirseniz.

@manhita bu durumun acıklaması olamaz. yeni girdiğin ortamda, bi de sevgili olmak istediğin kişiye karsı yapıyosan bunu, adama kırmızı kartı gosterırler.

@zıcanadam bok; künt, kalınca, yanı tornadan çıkmış gibi bir yapıdaydı. hanı boyle suya düşünce "lööpck" diye ses cıkarabilecek cinsten. kalındı yanı.

bence montla sıç. sıç ki bu olayı kolayca unutabilesin.

vay arkadaş.

bence bokunu yedir o zaman.

sevgili aday adayı demişsiniz ya hani, belki de kız sizi öyle görmüyordur. ve sizin onu öyle gördüğünüzü biliyordur. o da böyle bir şey yaparak sizi kendinden soğutmaya çalışmıştır?

ya da ne bileyim işte "beni her halimle sev" fikriyatının 'bokunu' çıkarmadan duramıyordur.

beyler, "surdan burdan biri gelıyor ve bu aksam bende kalmak durumunda mecburen" gibisinden bir olaya girişeyim istiyorum telefonla hemde. basit ama napalım duyuruculardan fikir cıkmadı. çok da sallamıcam.

@deckard ilk paragrafta belirttiğin gibi bir durum soz konusu degıl. aksine onu kabul ettiğim için eve beni sevgilisi falan sanmaya basladı. ben ona bakınca baseball sopası gibi birsey goruyorum.

arkadaşlar ne var yani kız sıçmış altı üstü bak ne diyor filozof herkes sıçar mankenler bile...(Ama abi ölede sıçılmaz ki.Dostum Dürüst ol bence öle de sıçılmazki yaa de anlayışla karşılayacağından eminim)

@cro magnon ihtimaller üzerinde durmam, elimdeki data benim için kıstastır. bunun için bir referans aralığı veremem. pis olan pistir. adamın yüzüne bile vurur bu. 1 gun denedım, gordum.
@5 no'lu seceneği düsünmek dahi istemem, en azından bu konuda fikir edinebilirim.

@vexations düzgün bir fiziği var. kalın sıçıyor.

ya ne olacağıdı penbe mi sıçacaktı. bu şekilde bir sıçar iki sıçar, hep bu şekilde sıçacak değil ya.. unut sen bu bok işlerini, takılın işte ne güzel. amaa baktın kızın sıçma tarzı bu, o zaman hiç acıma postala gitsin. kıza direk söyleyemiyosan da kızdan sonra tualete gir, kız görsün sifonu defalarca çek, o bakarken klozeti fırçala temizle falan, anlar heralde o zaman..

Aslında sen olayı detaylandırmayıp evimde bir kız var nasıl göndereyim diye sorsaydın istediğin cevabı alırdın.ama millet kıza acıyıp gönderme tavsiyesi yapmış.Bence durum senin kıza olan yakınlığına göre değişir.Bir daha görmeyebilirim.Onunlada ortak arkadaşımda yok dersen sorunun çözümü kolay açıkca söylersin.Bir dahada görmezsin yüzünü.Yok bir taraftan göndermek sonrada görüşmeye devam istiyorsan.Örneğin acil evden ayrılman gerektiğini söyleyebilirsin.En son olarak bokuna çöpünede katlanacak bir türse bu defalık sineye çek sonra pişman olma

Evet beyler, okkalı zıçan arkadaşımıza; bir akrabamın ani şekılde bana gelmek durumunda kaldığını soyledım, böyle üzgün bir ifade takındım:
"hadi ya ee ben gideyim o zaman eşyalarım burda kalsın" !? dedi
"hımm, sen al gene onları nolur nolmaz lazım olur falan bana ulaşamazsın"?!?
"ne zaman dönerler ki"?
"hele bi gelsınler de "

evet kendi ellerimle evine bıraktım beyler. ohh. ha bu arada kendine yemek yapayım demış, elini kesmiş, sonra uzanmıs uyumus kalmış yemek ocakta tencereyi yakmıs. neyse evi falan kurtardık beyler.

@vexations kız güzel olabilir, güzel diye salonun ortasına sıçmasına izin mi vereyim yanı? katlanamam ben pis insana. benim çalışma masamı falan parsellemiş, makyaj malzemeleri benım calısma masamın üstünde yuh artık. şortunu çıkarmış kirlilere falan atmış.rahatlığa gel. dağanık notlar defterler ne lan bu. sie.

hehe hatun baya hayvani iç güdülerle seni (veya evini artık bilemiyorum) sahiplenmeye çalıştı ama yemedi :P

hehe hatun iyiymiş hakkaten. ben de yerleşebilir miyim sana? ince sıçıyorum =)

"O nasıl bir sıçmaktır ha? Klozet kabul etmemiş o derece."

hem egsoz borusu capinda hem de zeytinyagi gibi akip gidiyor beklemis olmasina ragmen (cunku sen eve gelene kadar epey zaman gecmistir). pek inandirici gelmedi bana.

sen eve gelene kadar başka bi herifi atmış olmasın lan eve? oha iyi yöntem bu!

@ikilem edebi sanatlarla ilgili sorunun var nedir :) inanılmayan olan nedir..kullandığım söz sanatları mı?

bokunu da al git de.

oha etkilendim. 10 sene sonra 30 yaşına geldiğinde benimle evlenir misin? :)

bence düşüncelerinde hiçbi sorun yok. fikirler değişir, hayatlar değişir, öncelikler değişir.

ben de aynen senin gibiyim. 22 yaşındayım. ayrıca başkalarının çocuklarını falan da hiç sevmiyorum. kuzenlerim falan gelince kendimi evden dışarı zor atıyorum.
ama hiç anormal ya da yaşla ilgili olduğunu düşünmedim.
evlilik bi tercih meselesidir. şu yaşa gelince evlenmelisin yoksa evde kaldın düşünceleri bi yüzyıl geride kaldı. evlenmezsen de yalnızlıktan ölmezsin merak etme. bu düşünceleri bi kenara bırak hayatını yaşa.insan kaç kere 20 yaşında olur ki?

Bu konularda plan yapmamak bence daha sağlıklı zaten. O gelinlik, kır düğünü, esmer, uzun boylu, yakışıklı erkek diye gezenlerin çoğu sırf evlenmiş olmak için Fatih Şenyuva Düğün Salonu'nda saçları seyrelmeye başlamış bir toptancıyla evlenecekler :)

Baktınız karşınıza hayatı hayatınıza uygun biri çıktı, o zaman zaten bunları gerektiği kadar düşünürsünüz.

Bence gayet iyi durumdasınız yani ama o kır düğüncüleri konuşurken sıkılıyorsunuzdur :)

cocuksun daha yea, boyle dunyayı cozdum havalarınıza gulemıyorum bıle.

nasıl bir çevren var bilmiyorum ama ben 20 yaşındayken hiç bi arkadaşım öyle'ay darısı başımıza' muhabbetleri yapmıyordu. keza öle çocukken de perdelerden duvak yapan tiplerden olmadım,olanı da görmedim..
bahsettğin durum hiç de anormal değil bence 24 yaşındayım, 20 yaşındayken ben de aklıma bile getirmiyordum. şimdi bi çok arkadaşım evlendi bi çoğu o yolda..çevrenin de baskısıyla yavaş yavaş acaba diye düşünmeye başladım ama fikri bile geriyo..
demem o ki bu konuları düşünmek için erken, doğru zaman herkes için farklıdır.

20 yaşındasın... daha her şeyin çok başındasın... değişeceksin... garanti diorum... 20 yaşındayken merdivenleri çıkış şeklin 30 yaşındayken farklı 40 iken farklı... uzun cevap yazmak istemedim pizzalar geldi çıkıyorum ama hayat şu an gözüne çok güzel geliyor, tek başına bütün dünyayı karşına alacak gücün var; o sebepten şu anki düşüncelerin bununla paralel olarak bu şekilde... on yıl sonra tekrar konuşalım:)

20 yaşındayken falan bana da saçma geliyordu evlenme fikri. hatta evlilik konuşan kızlara gerizekalı gözüyle bakıyordum. ama bir süre sonra etrafındaki insanlar falan evlenince durum gözünde normalleşmeye başlıyor. zaten düşüncelerin de ufaktan değişir. anormal bir durum yok bence.

bryan fury; eğer her şeyi çözmüş gibi bi tavrım olsaydı gelir buralarda dert yanmazdım dimi. ben kafamdaki karışıklıkları yazıyorum gelmiş bana her şeyi çözdüm yea tavrı falan diyosun. sen bana güleme, ben sana güldüm.

diğer cevaplar için çok teşekkürler.

gerçekten hayatını verecek kadar çok sevdiğin biri çıkarsa karşına bu hayalleri kurmaya başlayacağından eminim. insanlar değişirken hayaller niye değişmesinki

(bkz: biyolojik saat)

böyle de bişey var. daha neler görücen daha, bekle az :)

ben de bundan 7-8 sene önce evlenmeyi aklımın ucuna getirmezdim ve evlenen herkes -özellikle genç yaşta olanlar- bana aptal gelirdi. etrafımdakiler teker teker evlenmeye başlayınca önce çok garipsedim, sonra zamanla alıştım. hatta öyle bir zaman geldi ki belki de bildikleri bir şey vardır diye bile düşünmeye başladım. insanın duygu ve düşünceleri yaşla birlikte değişiyor. hala evlenme meraklısı değilimdir, ama insan zamanın ilerlemesiyle birlikte gerçekte ne kadar yalnız olduğunu daha bir iyi fark ediyor, her zaman yanında bulunacak bir destek arar oluyor. yaş ilerledikçe evlenmeye olan meyil de buradan çıkıyor. bunların hepsi bir süreç içinde gelişen durumlar ve değişmek çok normal bir şey. diyebileceğim şey, değiştiğin zaman kendinden korkma ve kaçma :)

cosmicstring & neysene; hayatımda çok sevdiğim bi sevgilim var zaten. ama fikirlerim değişmedi.

eğer heran yanında olmak istemiyorsan hayatını adıyacak kadar sevmiyorsundur
yada heran yanındadır ve evlilikteki bağlayıcı(ayrılmayacağı) güveni vermiştir bu yüzden evliliği gerekli görmüyorsundur.

işte benim için 2. dediğin doğru da o evlilik düşünen bi insan. o yüzden sıkkın ikimizin canı da.

Yazım dilin çok yalın.Yaşına göre çok şey düşünüyorsun.Özellikle bahsettiğin konuda sen doğrusun millet yanlış yapıyor.Bu yönüylede seni ayrıca tebrik ediyorum.Hayatı akışına bırak...

demekki sen ona o güveni vermemişsin yada ailesi muhafazakar yada çocuğun olunca evli olmanızı istiyo yani çocuk istiyo... bu böle gider

Evlenmek istememek hiç de garip değil bence. Ben 29 yaşındayım, "evlilik" denen şeyin çok saçma ve gereksiz olduğunu düşünüyorum, benden uzak olsun daima... Öyle çoluk çocuk da hiç hoşlandığım şeyler değildir... (ben de kadınım)

önce soruna cevap yazanların çocuğunun 30 yaş altı olduğunu düşünüyorum, onu baştan söyleyeyim :)

soruna gelirsek:
ana-baba ilişkisi açısından berbat bir çocukluk, ergenlik ve gençlik geçirdim. senin yaşındayken ben de yurtdışına yerleşmek, hiç olmazsa masterımı, doktoramı yurt dışında yapmak, dünyayı gezmek, 3. dünya ülkelerine yardımda bulunmak,bol bol fotoğraf çekmek istiyordum. sevgililerim oldu
"evlensek iyi olabilirdi lan" diye düşündüklerim de oldu ama bir şekilde "öylesine"ydi sanırım, sebat göstermedim. biri gider öteki gelir, denizde balık çok muhabbeti işte.. kendime güvenim sonsuzdu, dünyayı alt edebilirdim. cesurdum. çocuk mu? peh! nefret ederdim.

ve neticede hızlı bir ergenlik ve gençlik yaşadım.
sonra duruldum. herkes için geçerli olmayabilir ama tarihe bak, insanlar neden yerleşik hayata geçmişler bir düşün. insan doğasına tamamen ters olduğu halde neden tek eşli kalmaya çalışıyorlar, bir yeminin altına giriyorlar? bence istikrar ve düzen, ve bunların getirdiği güven ihtiyacından.

ve ben yurt dışı master şansını tepip, 25 yaşımda beraber yaşlanabileceğimi düşündüğüm bir adamı sevip evlendim. ki dünya üzerinde (anne-baba geçmişi yüzünden) en son evlenecek insanlardan biriydim.iyiki de evlenmişim.

çocuk hala saçmalıktı gözümde. sonra tesadüfen bir ara, çocuk sahibi olamayacağımı öğrendim. işte o vakit biyolojik saatim geriye alındı :) 28 yaşında anne oldum. iyiki de olmuşum.

çalışıyorum. iyi bir şirkette avukatım. hayatım çok yoğun, zor. buna rağmen 2. yi düşünüyorum.bir bebeğin/çocuğun büyümesini izlemek, hayatta görebileceğin en büyük mucize, en büyük deneyim.

yani, bence değişebilirsin. bu duyurunu silme. 10 yıl sonra bakarsın belki tebessüm edersin.

herkes yaştan bahsetmiş ama konu daha çok çevrendeki insanlarla ilgili. garipsenecek bir durum göremedim ben.

konuyla ne derece alakalı bir yorum olacak bilemiyorum ama yarım saattir duyuruda böyle evliliğe ve/veya çocuğa sıcak bak(a)mayan sorular görünce düşündüm bir an.
kim ya da ne bizi bu hale getirdi?
hepimizi ya da çoğumuzu.
aşktan korkuyoruz.
bağlanmaktan korkuyoruz.
evlilik kabus gibi geliyor.
çocuk fikri ayrı bir "aman yarabbim" durumu.
bazen arkadaşlara da güvenmiyoruz.
bir kısım insan hayatını evinde bilgisayar başında geçiriyor, "asosyal mi oldum?" soruları dolanıyor bu kez.
benim yakın çevremde de, tersine, iyi hayatlar, beton gibi evlilikler, bilinçli ana babalar ve mutlu çocuklar var. hayatımda hiç evlilik korkum olmadı, vazgeçemeyecek kadar aşık olduğumu hissedince de evlendim zaten.
size gelince, 20 yaş henüz erken. zamanla düşünceler de değişir, hatta hayat tarzı da. "ben evlenmem be!" diyen ne insanlar gördüm ki, aşık oldu olay bitti :)
bildiğim bir şey varsa, karşımıza çıkanlar arasında 'doğru insan' kendini belli ediyor zaten. o insanı bulunca da evlilik gözünüze şirin görünmeye başlar belki kimbilir? :)

ekleyeyim:
garipsenecek bir durum yok. sakin ol, çok düşünme. akışına bırak hayatı.
ve çevrendekilerle de ilgili değil.
biz arkadaşlarımız arasında ilk evlenenlerdik. daha yeni yeni nişanlanıp evlenmeye başladı arkadaşlarımız. hatta evlenince böyle "ağır" takılacağımızı sanmışlardı da çok gülmüştük.

sevdiğim bir alıntı ile sonlandırayım:)
"tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından bahset."

küçük bir yerde yaşıyorsunuz ya da çevrenizdekilerin eğitim hayatıyla ilişkisi genelde kısa soluklu olmuş.. tam böyle olmasa da yaklaşık buna yakın bir sosyal çevreniz olmalı. bulunduğunuz ortama göre siz kendinizi genellemenin dışında kalmış hissediyor olabilirsiniz ama mesela benim çevremdekilere göre de anlattığınız insanlar bir garip, genellemenin dışında.

kız çozuklarının kanına girerler, sanki sadece anne olduklarında kendilerini bir işe yaramış, fonksiyonlarını yerine getirmiş hissederler.. evlenerek de sosyal statü atlanır anlattığınız o tuaf çevrelerde.

anlamadığım ise her şeyin bu kadar farkındayken, neden farkında değilmiş gibi yapmaya çalışıyorsunuz? vakti, zamanı gelince evlenirsiniz ya da ömür boyu gelmez evlenmezsiniz. oluruna bırakılmalı böyle şeyler. çevrenizdekiler evlensin, siz evlenmeyin ya da geç evlenin. o insana ne zaman rastlayacağınızı kimse bilmez, rastladığınız yanılsamasıyla evlenmek ya da mutsuz ama öylesine giden bir evlilik yaşamaktansa, doğru an geldiğinde evlenin işte. bundan normal bir şey yok.

resmini görmek isterim.
objektif olmam lazım.
önce tipin.

herhangi bir teklif alındı mı? yani bu durumla yüzyüze kalınıp da mı bunu istememekden bahsediliyor acaba ? yani ben şimdi desem ki ya ben marsa gitmek istemiyorum sizce de afaki değil midir ? bana demezler mi " sakin ol! "

Ama konu herhangi bir olgu hakkındaki kanaatinizin topluma kalibre edilmesi ise bence bu konuda daha 20 yaşında olmalısınız...

20 yaşında olmak: cesur, yaratıcı...

bildim bileli senin gibi düşünürüm, yaşım 26. anam 18inde evlenmiş, yani "kötü" örneğim de yok.

ya bu zamanda niye evleniyim söylesene. erkekler eline geçen ilk fırsatta (internet) aldatıyo bu bir. biz de çalışıyoruz, eloğlunun cebindeki iki kuruş için sürünmemize gerek kalmıyo analarımız gibi. eşekler gibi çalışıyoruz. üstüne ev hanımlığı bekleniyor bizden, en mükemmelinden. ben manyak mıyım elime para geçerken, baba evinde de evden kovan yoksa niye eloğlu kahrı çekeyim? ha? manyak mıyım, rahat mı batıyo bana. ha? soruyorum. herkese soruyorum.

bu düzen böyle devam ettiği sürece, analar erkek evlatları "sen naparsan yap herşeyine eyvallah" diyerek yetiştirdiği sürece, kızlar 30undan aşağı evlenmez anacım.

pyro clustic flow; büyük bi şehirde doğup büyüdüm, yine büyük bi şehirde üniversite okuyorum. Ailem de arkadaşlarım da okumuş insanlar. Belki de bana bi erkek bulur bulmaz tüm evlenmem ben!! çığlıklarını yok sayıp çocuk adları düşünen, bize de nasip olsun diyen arkadaşlar denk geldi :)

ayrıca benim asla evlenmem gibi bi iddiam yok yanlış olmasın. şu an için çook uzak geliyo, hepsi bu. önceliğim evlilik değil yani, idealler. yarın bi gün dönüp baktığımda şu da içimde kaldı be demek istemem. zamanı gelince evlenirim belki de, o zaman benim için herkese 'normal' gelen zamanlar değil sanırım.

ykup; aa doğru nasıl unuttum resmimi koymayı :( allahım yarabbim ya.

mnyxn; teklif alınmadı tabii ki, 20 yaşındayım diyorum :) erkek arkadaşım benden büyük ama ve o da ne istediğini bilen bi insan. ve evlenmek istiyo bi süre sonra. ama ben diyorum ya 30umdan önce bana çok uzak diye. ben 30uma kadar beklerken, o yuva fikrine sıcak bakan bi insan olduğundan evlenmiş olmak istiyo.. budur yani, yoksa marsa gitmek kadar ütopik değil olayımız.

Kız arkadaşımın 20 yaşındaki hali geldi aklıma (4 yıl öncesi). Aynen senin gibi düşünüyordu :)

Şimdi de öyle evlilik delisi, çocuk düşkünü falan bi durum yok ama en azından artık yavaştan planları yapılıyor.

Söylemek istediğim şu: Bence senin düşüncelerinde bir anormallik yok, aksine çok normal :) Akışına bırakmak lazım, belki 2 yıl sonra hayatında evlenmek istediğin biri olacak ve düşüncelerin değişecek. Belki hayatına kimse girmeyecek ama senin hayata bakışın değişecek. Belki de hiç birşey değişmeyecek :) Su akar yatağını bulur.

@loana: eğitim değil tam anlatmak istediğim, ne bileyim üniversite mezunudur ama ne bileyim, nasıl denir, mutaassıp ( yazılışından emin olamadım) bir çevreniz olabilir. klasik beklentileri yaşayan ve uygulayan yani.. neyse yazdklarımın o kısmı çok mühhim kısmı değil zaten, anlaşamasak da çok dert değil. anlatmak istediklerim sonraki satırlarda.

pyro clustic flow; işte öyle hiç değil. misal annem benim bu fikirlerimi saygıyla karşılayıp istiyorsan hiç evlenme hayat senin karar senin diyen bi kadın. babam desen yurt dışına yollamaya hazır, bana olan güvenini her daim dile getirir falan. son paragrafa ise katılıyorum evet, doğru zaman konusunda herkesten ayrılan birtakım fikirlerim var belki de, ama değişip değişmeyeceğini ne ben garanti edebiliyorum ne de siz.

tekrardan teşekkür ederim tüm cevaplar için.

yahu bunun planını nie yapıyonuz ki "he bakarıs" de geç... yarın napios, tatili nerde yapalim gibi planlar öner... carpe diem...

ben çok düzenli bi meslek seçtim. hatta bi sene sonra çok düzenli olmaya başlıyorum. amma velakin çok eşli olmasam da ne evlilik istiyorum ne çocuk. 20 yine de erken. çok şeyler değişebiliyor inan bana:)
he kız değilim ama.. sadece evlilik istememenin hayatınla alakasız olarak normal olduğunu söyliyim dedim.

güzel bir kız değilsen zaten evlenmek istesende koca bulamazsın.
belkide güzel değilsin ve sana talip çıkmayacağını bildiğin için psikolojik olarak evlenmek istemiyor olabilirsin.
ayrıca merak etme erkeklerde aman hemen bir kız bulayım da evleneyip diye delirmiyorlar.
aha buna da tik atma hadi.
tribe girmişsin ve diğer yazdığıma tik atmamışsın.
demek ki dediklerim doğru.

ykup; o kadar koyduğunu bilemedim ya tüh tüh. sevgilim var diye yazdım halbuki cevaplarımda. ama sırf saçmasapan bi insanı ikna etmek için aslında çok güzelim sevgilim de evlenmek istiyo tamam mıaaa!! diye paralayamıycam kendimi emin ol :)

ve yazılanı aptalca buluyosam tik atmıyorum.

haha:)
kesin öyledir :)

Ben borland da aynı sorun yüzünden tekrar kurmuştum

Düzelmiş miydi?

evet sizde deneyin ne kaybedersizniz

1. sinek havada olduğu için sanırım tartılmaz. (pek bilemedim)

2. otobüsün içinde ki hava da aynı şekilde gittiği için top yere düşerken aynı noktaya düşer geriye düşmez.

3. bilemedim.

not: cevapları götümden uydurdum.

pratikte:
1- evet
2- aynı nokta
3- kaymaz/hissetmez

teoride:
1- evet
2- geriye
3- kayar/hisseder

başka şeylere benzeterek cevap vermeye çalıştım.
1-otobüsün teki sen zıpladığın anda tartıldığında sen tartılır mısın? hayır..(ama içindeki hava tartılıyor balonun dolayısıyla kafa karıştırıyor.. biraz daha araştırmalı gibi.. çünkü suyla dolu bir balonda askıda kalan bilye düşündüm.. garipsedim.. öte yandan uçmak zıplamaya benziyor.. ama otobüs.. aman tanrım kafayı yiyor muyum?? )
2-aynı noktaya düşmesi lazım (eğer rüzgar gibi diğer bir kuvvet etkilemiyorsa topu.. dümdüz tavana attığını varsaydım, basketbol hakemi gibi..)
3-yer altımızdan kaymaz çünkü o kadar kısa kı göreceli olarak.. : ) helikopterin hissetmesi lazım ama havada dururken belli bir süre sonra.. uçaklar da bu yüzden 12 saatte gittiği yerden 13 saatte dönüyordu galiba.. (ben bunu uzun mesafe 13 saat bir uçuşta test etmek istiyordum fakat test edemedim çünkü aktarmalı uçtum..)

teoride de pratikte de

1. tartarız
2. aynı noktaya düşer.
3. kaymaz, hissetmez.

1- tartilmaz. tartilmasi icin basinc uygulamasi gerekir. f=m.a , a=0 dolayisiyla tartilmaz.

2- ayni noktaya duser.

3- kayar diye dusundum basta. fakat bir sorun var;

turkiye'de dunyanin cevresi 48.000 km desek. 48.000/24= 2.000 km saatte , 2000/60 = 33 km dakikada, 33/60 = 0,5 km saniyede donuyor dunya. yani 2 saniyelik bir ziplama esnasinda 1 km yer degistirmesi gerekir dunyanin bu hesaba gore? neredesinde hata var mantigimin?

1: balona temas etmiyorsa hayır
2:ivme olmadığı için aynı nokta
3:hayır / hissetmez
edit: tiksiz bırakma bizi , hepimiz birer tik istiyoruz.

3. soruya benim de kafam takılır hep. zıpladığımızda ya da kısa süreli olarak havada kaldığımızda tabii ki yer altımızdan kaymaz. ama mesela helikopterle havada asılı kaldık diyelim, yirmi saat aynı şekilde havada duruyoruz. eylemsizlik kuvveti bir süre sonra etkisini yitirip helikopterin dünya ile birlikte hareket etmemesi dünyanın fırıl fırıl altımızda dönmesi gerekir. ama niye öyle olmuyor?

1) öncelikle balonun içindeki basınçtan dolayı sinek uçamaz diye düşünüyorum bu da sineğin balon zeminine düşmesi demek. dolayısıyla tartılabilir.
2) trenin hızına bağlı olarak bir merkez kaç kuvveti olur tren yeterince hızlı ve top yeterince yükseğe atılırsa mutlaka geriye düşer. tren hareket halindeyken denge sağlamayı deneyin, veya harekat halindeki otobüste fren yapılınca oluşan denge kaybını. ani hızlanmada da denge kaybı olur. bunlar hareketlenmenin şiddetinden dolayı daha çok hissedilir. dediğim gibi trenin hızına bağlı olarak mutlaka düşeceği noktada hareketlenme olur.

3) bizim zıpladığımızda aynı noktaya düşmemizin sebebi yeryüzünden kaynaklanan yerçekimidir. yer çekimi bizi o an tam da çekirdekle aramızdaki doğruya düşürür. dünyanın çekirdeğinin tam ortasından bacaklarınıza uzanan bir doğru düşünün, o doğru üzerine düşersiniz. dünya kendi etrafında dönerken o doğru da hareket ettiği için dolayısıyla yer çekiminin yönü de hareket eder. bu da bizim aynı yere düşmemizi sağlar. yani dünya dönerken onunla birlikte yer çekimi de döndüğünden bizi yine en stabil doğruya götürür.

yukarıdakiler tamamen kendi mantığımla ulaştığım sonuçlar olup bilimsel değerlerden uzak olabilir.

1- evet sineğide tartarsınız çünkü sineğin hava kalabilmek için kullandığı destek noktası balona dahildir.

2-top aynı yere düşer, otobüsün içindeki hava, top ve çocuğun birbirlerine göre başlangıç hızları sıfırdır.

3-hayır. atmosfer ve dünyanın üzerindeki herşey dünya ile aynı hızda dönmektedir. eğer böyle olmasa idi şu an dışarıda 1500km/s hızında esen rüzgarlar olması gerekirdi.

abi insan, helikopter, kanat takılıp havalandırılmış gökdelen... bişey farketmeyecek dünyanın kütlesiyle karşılaştırıldığında.

1. balonun ağırlığına içindeki hava da dahil, demek ki sinek de tartılır.

2. bunu bilemedim.

3. dünyanın atmosferi de dünyayla birlikte döndüğünden atmosferin içindeki her şey hareket etmediği takdirde dünyanın aynı noktasında kalmaya devam eder. yani zıpladığınızda atmosfer dışına çıkmıyorsanız veya helikopter atmosfer dışında asılı durmuyorsa dünya altından kaymaz.

Çoğunuzun bilemeyeceğini biliyordum :))))

Öncelikle 3 sorunun cevabıda aynı mantığa dayalı.O da dünyanın çekim gücü.Dünya yakınındaki cisimleri öyle güçlü çekerki hiçbir şekilde döndüğü hissedilmez.Etrafındaki atmosferde dünyanın çekim gücüne bağlı olarak oluşur.Atmosfer olmasaydıda yerçekimi aynı biçimde hissedilecekti.Bunu en iyi uydularda görürüz.Dünyanın etrafında dönen uydular atmosferin dışındadır.Şimdi gelelim cevaplara..

1- Sineğide tartarız tabi.Çünkü sinek havada asılı kalabilmek için kanat çırparak yere(tartıya) ağırlığı kadar baskı uygular.

2- Burada dünyanın dönüşüne ek olarak otobüsün hareketi ekleniyor.Otobüsün içindeki herşey içindeki havanın etkisiyle otobüsle beraber aynı hızla hareket ettiği için top balangıç noktasına geri düşer.Ancak otobüs ivmeli hareket etmeye başlarsa top bir miktar geri düşer.aynen fren yaptığımızda geriye doğru çekilmemiz gibi.

3- Ne güzel olurdu öyle olsaydı.O zaman biraz havalanırdık örneğin altımzdan paris geçtiğinde inerdik.Uçakların işi kolaylaşırdı.Ancak dünyadaki herşey aynen otobüstekiler gibi dünyayla aynı hızla döner.Bu atmosferden çok dünyanın çekim gücüyle alakalıdır.Bu nedenle uçakların doğuya doğru uçmasıyla batıya doğru uçması arasında dünyanın dönüşü dolayı oluşan toeride bir fark yoktur.Bahsedilen fark oluşan rüzgarlarla ilgilidir.

Bu arada dünya aniden ivmelenirse aynı arabada oluşan geriye doğru harket gibi hepimiz dünyadan fırlatılırız

Umarım aydınlatıcı olmuştur...

1- tartarız. çünkü sinek uçarken havaya aşağı yönde itme uygular kendi ağırlığını hissettirecek biçimde.

hatta sinek balonun içinde yukarı hareket ediyorsa tartıda sinek + balon dan daha fazla ağırlık çıkar. aşağı yönde hareket ediyorsa sinek + balonun ağırlığında daha az ağırlık tartarız. eğer olduğu seviyede sabit uçuyorsa tamı tamına sinek ve balonun ağırlığı tartılır.



2- aynı noktaya düşer. (eylemsizlik)

3- yeryüzü ile hava sürtünme kuvvetinden dolayı ayrı hareket etmezler. bizim hızımız dünyanın bulunduğumuz noktasındaki çevresel hızı ile aynıdır mutlak surette. zıpladığımız anda eylemsizlikten dolayı aynı hızda hareket eder ve önceki konumumuza düşeriz. (zaten öyle olmuyor mu)

bu uçakta da helikopterde de insanda da küçücük birşey de de aynıdır.

abi, sokaklarında tay gezen bi memleketteyseniz, salın çayıra çimene o bulur yolunu evini barkını.

kime ulaşılır bilmiyorum ama çayıra çimene salmayın hayvancağızı. ölene kadar ızdırap çekmesin.
belediyeyi aramadınız mı?

tay bu kosmak ister cimlerde. yalova'da dogada oyle cok var serbest. yakinsaniz oraya goturuversin.

istanbul seyrantepedeyim. insan gibi bişi sorduk. insanlar cevap yazarsa sevinirim.

belediyenin hangi departmanı mesela? ayrıca hayvancağıza ne yapacaklar alınca?

belediyeyi arayınca onlar sizi yönlendirir herhalde. her departmanın ayrı telefon numarası mı var?
ayrıca hayvan canı sıkıldığı, koşmak istediği için değil; muhtemelen iç kanama falan geçirdiği için sağa sola vuruyor kendini. belediye de muhtemelen tedavi etmekle uğraşmayacak ve ötenazi falan uygulayacaktır.

kaçmasın diye iple bağlamışlar. kaçmak istediği için kendini oraya buraya savuruyor benim tahminim. araba çarpmamış yukarıda heyecandan yanlış yazmış olabilirim.tayın sorunu bakılmasının mümkün olmadığı bi sokak arasında iple kapı önünde duruyor olması ve beslenme şeklinin bilinmediği için kimsenin besleyemiyor olması. uyutma, ötenazi gibi bi durum olmaz di mi?

belki at çiftliklerine, binicilik kulüplerine vs ulaştırabilirsiniz, ya da onlardan bilgi alabilirsiniz. yine herhangi bir veterineri arayıp bence gerekli bilgilere ulaşırsınız. etrafta yeşillik çimenlik bişiler varsa yolup verebilirsiniz, arpa yulaf da yer mi acaba? önüne su da koyun.

büyük ihtimal esmer vatandaşların birine ait, at çiftlikleri uğraşmaz böyle soyu sopu belli olmayan atlarla...yakınlarda kahveye falan sorun ya da at sahibi olabilecek kişilerin oturduğu yerlere sorun belediyeden hayır gelmez ama yine de beyaz masayı ara 153.

Herkese ayrı teşekkür ederim ama moderasyon ne bok yemekte merak ediyorum. Copa americanın hangi kanalda olduğunun sorusu bu zavallı yaratığın canından önemli ki üstte kalmasına izin vermiyorlar.

belediyelerin veteriner hizmetlerini arayın yada başka bir arkadaşın dediği gibi at çiftliğini arayın.. şimdi öncelikle jokey im ve sunu soyluyorum bu arkadaşlar saman yerler onu nereden bulacaksınız bilmiyorum fakat kuru otlar verilebilir yada havuc elma kabak severler onlarla bir gecelik besleyin...

tayın ardında gezmeyin çiftelenirsiniz.. ağzınızda cık cık sesi cıkartın tepki veriyorsa kendinize o sesle dikkatini cekip yemek yedirin. bu cık cık sesi hani agız hafif kapalı agzın bir yanı acık sekilde yapılan birsey..

bunun dısında at sıkıntı yapmıstır muhtemelen.. tepesinde bekleşmeyin...
sakinleşsin diye biraz küp şeker verip sevin boynunu falan atla konuşun cok zekilerdir sizi anlarlar.


ayrıca bunlara ek böylesine çekireceğinizi dogru kişi gelene kadar bekleyin herkes pc basında olamayabiliriz. biraz sakin lütfen.. bu panikle giderse değil tayı kendinizi tutamayacaksınız.

Aradım şu an cevap veren kimse yok. Yarın aramaya devam edeceğim. Havuç ve su verdik. İlgi gösterip kendisine zarar vermemesini sağlıyoruz şu an.

Hayvan barınaklarını arayın bence.Şurda tel ve adresleri var

www.haber34.com

sivrilmeye çalışmayıp, efendilikle prim yap. ve bunları yaparken seni ezebilirlermiş gibi hissettirme. bir ağırlığın olsun yani. boş vakit geçirme, sürekli çalışanları takip et.. ilk 1-2 hafta sigara molası verme -ki bu gerçekten önemli-. şimdilik aklıma bunlar geldi.

fazla konuşma, çok dikkat çekme, gereksiz/boğucu sorular sorma, sen nerden mezunsun falan gibi anket yapma yeter sanırım. bi de yemeğe çıkarken yalnız olmamaya çalış, çekinme insanlardan takıl bi gruba.

kurumsal bir şirketse ve öğle molası varsa, öğle yemeğinde bir grubun seni davet edip etmemesi öğlen vaktine değin ne kadar başarılı olduğunu göstericek sana :)

@deeperdown
yok böyle bişiii değil. calistigim bir çok şirkette işler böyle işledi. en azından ben görmedim öyle bişii demek daha olumlu bir yaklaşım olur. ki bu söylediğim insanların, psikolojik tavrıdır. kimse sevmediği birisiyle yemeğe çıkma istemeyeceği gibi, kimse sevdiği insanlardan ayrı yemek yemekte istemez.

@sormaya geldim yok öyle bişey, sakın böyle değerlendirme. 9-12.30 arası kim neyi ne kadar anlayabilir ki...

yani kimse çağırmazsa başarısızım deme sakın kendine,kurumsal şirketler birbirinden soğuk gerizekalılarla dolu, çıkarım yapmadan yaşa ilk bikaç hafta, aman diyeyim. (bir kurumsal şirket çalışanının sözleridir)

departmanındaki insanlarla tanış, şayet seni tanıştırmadılarsa. nasıl bir iş yeri bilmiyorum ancak sistemin işleyişine dair birşeyler öğrenmeye çalış..kendini sıkmana gerek yok, rahat ol, yemeğe yalnız çıkma, insanlar seni davet etmemişlerse de kibarca kendilerine katılmak istediğini söyle.

birde aklıma gelmişken tekrar ekleyeyim, ki bence bunu bütün iş hayatın boyunca yapmalısın, siyaset - din - cinsellik. bu üçünün muhabbetine asla girme. emrivaki ile dahil olursan, apolitik ve kaçamak cevaplar vermende fayda var.

Bence yemeğe biriyle çıkayım diye kendini kasma.Bir gruba gireyim diye gereksiz atma kendini ortaya.Bu işler zamanla oturur.

ilk bir kac hafta herkese esit mesafede olmaya calisip kimin nasil biri oldugunu anlamaya calis. daha cok tanimadan yanlis insanlarla cok samimi olma.

hemen kanka arama.
dedikodu yapma sakın.
insanlarla konuşurken sesin net olsun (kısık sesle konuşma)
el sıkışırken karşındakinin elini sağlam tut (abartmadan)
sıkılsan bile çok belli etme (ki illa sıkılacaksın)
ne çok atılgan ne de çok sessiz durma ( dengelersin artık )
yemek olayını fazla abartmışlar. birileri veya biri seni çağırır
çağırmazsa zaten orada bir sorun vardır sende değil.
rahat ol.

feribotla sadece eksihisar-topcular körfezi geç. önce bursa'yı takip et,sonrasında izmir tabelasını izle. bursa-susurluk-akhisar-izmir derken paralı yola gireceksin 100km kadar. ben söke çıkışından çıkıyorum genelde sende öyle yap didimi izle ve zaten göreceksin bodrum tabelasını. güzel bi yol şarkıları playlisti hazırla ve o güzel yolun tadını çıkar. iyi yolculuklar.

Teşekkür ederim.Sökeye kadar çlft şerit sanırım.

Bursaya girerken Gemlik'i geçip şehir merkezine yaklaştıgında ucretsız otoban var.. onu kullanırsan karacabey tarafından rahat cıkabılırsın..

dediğin gibi banka ve finans sektöründe kullanılan bir dil. sen bildiğin ya da kullandığın dilleri yazarsan sana bu dilin ne katıp katmayacağını söyleyebilirim.

ben genelde c# kullandım .net platformunda. biraz da c biliyorum.

Cobol mainframe sistemler üzerinde kullanılır.Mainframe sistemlerde büyük yatırımlar olduğu için kurumsal firmalar daha çok tercih eder.Ibm tabanlı mainframe sistemleri database güvenliği için en güvenilir ortamlardır.O yüzdende bankaların önyüzleri dağıtık sistemlerde java,c#,.net gibi dillerde yazılmasına karişın asıl data hareketleri cobolla mainframe üzerinden yapılır.

Senin soruna gelecek olursak aşağı yukarı cobol dahil birçok dille haşıneşir olmuş birisi olarak.Cobol senin iş olanaklarını sınırlar.Ancak sana ömürboyu iş garantisi verirlerse bilemem.Üstelikte ne C# ,nede .net le alakası olmadığı için bunlarıda unutursun.

Son olarak yanlış bir karar vermeni istemem ama çok acelen yoksa biraz daha bekle derim

saksel e katılıyorum, cobol bilmenin sana getiricekleri mutlaka olucaktır ama birçok şeyi de alıp götürecektir. türkiye piyasasında da c# ın daha çok istek göreceğinden eminim.

Elinizde daha iyi bir teklif yoksa kabul edin. COBOL bilmek ve kullanmak sizi alçaltmaz ama CV'de sadece COBOL olursa başka iş bulmanız zor olabilir.

herkese yorumlar için çok teşekkürler, avantaj ve dezavantaj oluşturacak durumları değerlendirip doğru kararı vermeyi umuyorum. aceleye getirmemek en güzeli olacak sanırım. firma büyük ve kurumsal olduğu için açıkçası beni biraz cezbetmişti, ama cobol'un beni sınırlamasını da istemem.

Kadıköy çarşı da bir sürü rakı balıkçı var. Fiyatları bilmiyorum. Bir de caddebostan iskele caddesinde ve de bostancı tren istasyonunun oralarda bolcana böyle mekan da var..

Kadıköydekilerin hiçbiri işe yaramaz.

'kavala balik' caddebostan migros'un karsısındaki arada.

Moda'da Koco var deniz manzarali. Ama rezervasyonsuz gitmeyin. Balik da yerseniz iki kisi 160'a falan gelir asagi yukari.

Biz Hamsi Pub'a gidiyoruz. Çok lezzetli veya çok uygun fiyatlı olduğundan değil ama ne bileyim her gittiğimizde keyifli oluyor.

ilk araba ıcın uzak dur. daha az tehlikeli seyler dene.

hidrolik olmayan direksiyon, abs yok, yol tutuş Allah a emanet. Kaç yüz bin km de motoru gene Allah bilir. İlk araba için oldukça yanlış bir seçim zevkle kullanamazsın.

:( hep vosvos um olsun istemiştim

bi 4bin de masraf için varsa sen bilirsin...

fazla romantik bi hayal, onun yerine 6-7 bin ver twingo al derim.

yok aman diyeyim, bir de cinsiyet bayan olarak kalmış aklımda. o zaman hepten almayın.

mantıken tabiki de vos alınmaz ama vosu seven alır. aynı şekilde benim kuzen de satıyor 4.000tl hatta 3.5a bırakacak. normal günlük kullanıyor gaz taktırdı masrafı vardır heralde o kadarını bilmiyom. sonuçta 40 yıllık araç.

uğraşamam ben keyif için alıyom dersen 4bine alamazsın zaten vosvosu sen bilirsin. :))

ahahahaha, "üzerine X koy Y al"cılar türemiş bile :D
ama hakkaten vosvos alma hayallerı falan...bir hevesten öte olmamalı-bkz: üniversiteye adım atan her gencin interrail geyikleri-
ilk ay yolda kalırsın, gercekcı olalım.
sevgıler.

al bence ya.
çünkü sonradan parayı bulunca vosvosa bineceğime şunu alırım diyorsun ve vosvos sevdası hevesini alamadan geçip gidiyor. yolda falan vosvos görünce seviniyorsun ama bir kez almaya cesaret edememiş oluyorsun işte, hep bir ukte olarak kalıyor.
ühühü ben alamamıştım sen al. bir de sarı, pembe ya da kırmızıysa nefis. vosvosu kullanırsan zaten ondan sonra her arabayı kullanırsın.

uno al uno ,vosvos başını agrıtır beni arabadan soğuttu tamiri bakımı yolda kalması nazı kibiri derken bir de bakmışsın bütün emeklerin paran sinir harbin boşuna

vosvos çok güzel bir otomobil, duruşu var, tarzı var.

ama 2011 yılı için uygun değil.

eğer işinde gücünde insansan, öyle haftasonu falan değil de her gün kullanacaksan, günümüz trafiğine adapte olamaz..

bence twingo al, mümkünse klimalı al, hid. direksiyon çoğunda var zaten.
uno (fiat grubu) çok adi araba. twingo derim.

şahin doğan al ilk araba için. az masraf çıkarır. parçaları ucuzdur. uğraşma vosvosla falan...

eğer şase ve kaporta sağlamsa, motoru sıfırlanmışsa tek marşta basıyor ve çalışıyor; durduk yerde stop etmiyorsa iyi araçtır vosvos. 2. el araçlar içinde hiçbir zaman modası gitmeyecek, meraklısına hep satılabilinecek bir araç... ayrıca modifiyesi de mümkün araçtır. (modifiyeden kastım performans değil elbette, üst açımı vs vs)

vosvos un servisi özeldir.Heryerde yaptıramazsınız.Bu işin özel yerleri var fan clupleri var.çok meraklı olmanız gerekir.Dayımın vardı haytının yarısını ona adamıştı.

tiheeyt
sağolun arkadaşlar! bir arabam olsundan ziyadem vosvosum olsun istemiştim. şöyle bal rengi, koltuklar karamel rengi. uuuu. işte ben de aynısını düşünmüştüm, motoruna bakım yapmak lazım, bir ton masrafı çıkar bilmem ne. haftasonları kullanıcam sadece :/ çok romantikmiş hayalim sahiden yea :/

5d kullanıyorsan kartın CF oluyor. Yani "Compact Flash" bunu okuyabilen bir sürü card reader vardır aslında ama nedense çok bulunmuyor. Ben Gold'tan Philips marka almıştım, 1.5 yıldır kullanıyorum. Çok memnunum. Aradığın şey linkte ;)

www.gold.com.tr

aleti direkt olarak usbden baglayip aktarabiliyor olmaniz lazim? kendisi bir kart okuyucu ayni zamanda cunku.

benim canon eos 350d oyle en azindan. 5d de mi olmayacak.

usb den direk bağlama, ne olur ne olmaz, yakanlar var makinesini...

www.hepsiburada.com

niye yansin abi makina? sacmalamayin. her daim kart okuyucu mu bulundurulacak? onun isi bu.

Usb'den direk bağlanıldığında voltaj değişikliğinden dolayı makina zarar görebiliyor. O konu hiç güvenli değil. Makinayı direk bağlamanızı ben de önermem

zaten bağlanmıyor ki ya. ben bağlamıştım usb kablosuyla ne gördü ne tanıdı...

Usb den doğrudan bağlaman en mantıklısı.Görmemesinin nedeni makinayı açıp display moduna geçmemendir muhtemelen

canonun bir programı var sitesinden onu yükle usb üzerinden baladığında fotoğrafları aktarabilirsin.

ayrıca hitachi microdrive compact flash formatındadır. onun yerine ucuza 4 gb kbir CF kart alırsan daha rahat edersin ve herhangi bir CF okuyucu ile resimleri aktarabilirsin.

usb den bağlayınca yanma yanmama konusunda. bu tür elektronik cihazları hiçbi zaman hem şarj hem de usb aynı anda bağlamayın. bilgisayarın şase seviyesi ile şarj aletinin sviyesi farklı ise kaçaklardan dolayı cihaz yanabilir. ama pil üzerinden kullandığınız sürece böyle bişey imkansız.

display modu nedir???? neyin modu bu, bilgisayar? Fotoğraf makinası???

gormeyeli isi zorlastirmis mi canon?

fotograf makinasi acikken hicbir driver vs kurmadan direkt olarak tanimasi gerek. en azindan eski modellerde hangi modda oldugunun da onemi yok. bilgisayar direkt olarak tanir ve ne yapayim der. ben en duzenli olarak windows live fotograf galerisi ile aliyorum (kullanim kolayligi ve standartizasyonu cok guzel yapmasindan oturu).

voltaj degisimleri demis birileri. bilgisayardan gelen voltajdan bahsediyorsaniz... cok fotograf makinasi bagladim hic yakmadim. gerci kullandigim hicbir bilgisayarin anakarti/guc kaynagi uyduruk olmadigindan olabilir. eger yaniyorsa da yansin pezevenk.

Altyazı hardsub, yani direkt videoya gömülmüşse kapatamazsınız. Anca KMplayer ya da Gom player kullanarak üstüne siyah bir bant geçebilirsiniz. Hardsub değilse playerın altyazı ayarlama bölümünden seçili altyazıyı kaldırın.

altyazı filmin içine gömülmüşse yapabileceğin bir şey yok.

.srt dosyasının sil.yada adını değiştir.İlk aklıma gelen

türkçe altyazının rengini değiştir böylece alttaki ile iç içe geçmez rahatça okursun