pasaporta bir sey olmuyor ama her vize basvurusunda "daha once x sene icinde vize basvurusundan red aldiniz mi" diye bir soru oluyor. reddedildiysen oradan bakiyorlar zaten yani.

çoğu ülke reddedildiğini belirten bir damga basıp yolluyor.

@robokot bilmiyorsun, insanları yanıltma.

bu(git: imgim.com ) ingiltere red damgası.

degisiyor demek ki arkadasim ispanya'dan red aldi, direk pasaportunu geri verdiler olmuyor senin isin dediler. @ada meltemi senin bilip bilmeden cikislar da ilgincmis araba klima meselesinde de bilip bilmeden konusuyordun, burada da ayni seyi yapiyorsun ilginc.

cevabimi soyle revize edeyim o zaman: keyiflerine bagli. damga olsa da olmasa da vize basvurusunda genelde soylemen gerekiyor cunku soruyorlar formda.

@robokot: Her ülke sormuyor red alıp almadığını. Daha yeni Macaristan vizesi aldım. Ne başvuru formunda ne de herhangi bir yerde red alıp almadığım sorulmadı. Ki daha önce deport edilmiştim Almanya'dan.

sildiğin ilk mesajı okudum rahat ol. başta ''r'' yapıp sonra kimden cahil cesareti alıp değiştirdin anlamadım.

hala cehalet içinde yorum yapıyorsun. pasaportta bir şey olmuyor dedin, al gösterdik nasıl olmadığı..

ben uzun donem basvurumda aile yaptim ama aile harici de olabildigini biliyorum. zaten vize basvuru formunda sponsor olan kisinin neyin oldugunu soruyor. aile harici secenek de var orada.

boyle bir tanidigim var almanya'da, gencliginden beri oyle yapiyor. bir saglik sorunu yasamadi simdiye kadar.

Maden suyu bildiğimiz suyun mineral yönünden daha zengin, ph oranı biraz daha yüksek (Ph düştükçe asidik yükseldikçe bazik/alkali olur, ki yüksek ph her zaman daha iyidir) hali, o nedenle ölene kadar sadece maden suyu içerek yaşanabilir ama düşük sodyum oranlı maden suyu tercih edilirse daha iyi olur.

içinde su olan her şey suyun yerini tutar yani kahve, ya da süt içmen normal su içmenle aynı vücut için.

Suyun yerini hiç bişi tutmaz.

Almanya'da icilen su bizdeki Kızılay maden suyu tadında bir sey degil, o kadar sert degil. Wiki'ye göre 5 cesiti var. Mesela dogal maden suyu ve ekstra gaz eklenmis su gibi... O kadar sert olmadıgı icin, icimi de daha kolay ve yeterli miktarda icilebiliyor. Hic icilmese de hayatta kalınır sanıyorum, zira cogu insan normal suyu igrenc bulup icmiyor burada.

aynısı başımıza gelmişti. hasar boyutuna bağlı olarak değer kaybı yüksek miktarda gösterilmezse dava ile uğraşmayabilirler. ancak uğraşırlarsa genelde alıyorlar. her halükarda icra takibi tebligatı gelebilir. itiraz süresi içerisinde ilgili mahkemeye (1 haftaydı galiba) itirazda bulunun.

buradaki tavsiyeleri alarak icra kanali ile odeme emri gelince itiraz suresi icinde itiraz ederseniz sureci uzatirsiniz fakat bu durumda borcunuza ek olarak icra inkar tazminati, karsi tarafin avukatina vekalet ucreti ve takip masraflari odersiniz.

rucka boji, evet ama bu tamamen bu işin yasal hak olduğunu ve her şeyin kuralına uygun olduğunu kabul edersek geçerli.

ikame araç kullanılmış, bunun parası talep ediliyor. tebligatta kaza tutanağı bile var ama bu ikame aracın faturası yok.

ayrıca böyle bir hakkı var mı orası da net değil. varsa bile hasarı karşılayan sigorta bunu da karşılaması lazım değil mi?

@zakk karsi taraf araci tamir olurken ikame arac kullanmak zorunda kaldi ve bu yonde bir hizmeti aldiysa bu da onlarin zararidir ve tazmin edilebilir.

bu hizmetin faturasi tebligat olarak gelmez. icrada dosyadan gorebilirsiniz detaylarini.

bildigim kadariyla standart sigortalar bu zararlari karsilamiyor. policenizden bakarak bu zarari kapsayip kapsamadigini ogrenebilirsiniz.

rucka boji, dosyada fatura yok.

bu işleri yapan aracı firmalar tramer kayıtlarından kaza yapan kişilere ulaşıp biz sizin yerinize paranızı tahsil edelim mantığıyla hareket ediyorlar.

fakat burada açık çok. bu örnekte olduğu gibi faturası olmayan bir hizmetin parası isteniyor. ayrıca bu hizmet sigorta kapsamı dışındaysa yine kontrolsüz. tamir süresiyle tutarlı mı, aracın ücreti için standart ne vs. hiç biri kontrollü değil.

yani evet talep çok mantıklı görünse de süreci sorunlu. benim takıldığım nokta da bu zaten.

bu arada sigortanın kapsamaması ayrı bir dert. poliçeler standart ve devlet tarafından belirleniyor. bunun gibi gayet normal talepleri karşılamaması da anlamsız.

scam

cok net scam. istersen sahte bilgi falan ver. ilgileniyomus gibi yap. trolle.

tutuklu yargılanıyor ya. o süreler cezadan sayılıyor. tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak tahliye oluyor olanlar.

sen biraz abartmışsın. adam ayar olmuş, muhtemelen onun için çok rutin bir iş çünkü. belki ilk kez böyle bir durumla karşılaştığın için ilginç gelmiş. senin yapacağın iş için, imzayı ben de atsam bir sorun olmaz.

bu arada, imza olayında sorumlu imzayı atan kişidir. sen aldığın hizmete karşılık imzalı bir belge istemişsin. belgeyi veren kurum ve kişi bunun yükümlüsüdür. sen değil.

bu arada 2: bahsettiğin olayın her gün yüz binlercesi ülkede zaten yaşanıyor.

bu arada 3: kağıdı verdiğin yer kağıda bakmayacak bile. imzayı mı inceleyecekler sanıyorsun.

sevgiler.

herhangi bir sorun olmaz. sorumluluğun da yok. rahat ol.

Özel belgede sahtecilik
Madde 207- (1) Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde
değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

görüldüğü gibi sorunluluk yok değil, var. TCK md 207/2'ye göre, o imzanın gerçek olmadığını bile bile kullanman suç. Ha sorun olur mu? %100 olmaz. belgeyi alan kişi oturup da imzaya bakmaz bile. dikkatini bile çekmez. rahatça kullan. fakat sorumluluk yok demek yanıltıcı bir cevap çünkü sorumluluk var.

ya böyle şerefsizler var ya sorsan en çok vatanını seven odur ama yaptığı iş düpedüz sahtecilik... lanet olsun lan.

sırf bunun için ev tutup oraya taşınacağım. ikametimi de oraya alacağım.

haklisin. gordugun gibi ozel belgede sahtecilik sucunun insanlarin gunluk rutini oldugu, kaniksadigi bir ulkede yasiyoruz.

o yuzden senin bakis acini gercekten takdir ettim. bunu yapmak vicdanini rahatsiz etmis ki buraya baslik acmissin.

edit: sunu da eklemek isterim. ben de senin gibi gunluk hayatta gordugum ufak da olsa hukuksuzluklarla ve yanlislarla mucadele ediyorum. en azindan karsi cikiyorum. sonuc olarak, "çıkıntı", "uyumsuz", "garip" damgası yiyorum. fakat yanlislarin dogrulari bastirdigi bir ulkedeyiz. iste kendin yasamissin. bu hukuken dogru mu? diye sordugunda karsindaki hayvan sana cemkirmis sanki yanlismissin gibi. butun bunlari punduna uydurup, vicdanini bastirip islerini kolayca gormeyi secebilirsin veya karsi cikip bu sekilde dislanabilirsin. malesef icinde bulundugumuz bu toplum bu secimi yapmaya itiyor insani. ben sahsen yapamadim. yakinda da siktirip gidiyorum zaten bu ulkeden.

Arkadaşlar hukuk dediğimiz şey öyle direkt kanundan aç bak bir şey değil. Hemen tck hükümleri kopyalanmış, yargıya varılmış, sistem ve devlet eleştirilmiş. Şaka mısınız yav ahsjsjsj

Yurdun başında duran adamın sana kağıt verebilmesi için resmi olarak idareci olmasına gerek yok, idareci kendisi yokken yurdu çekip çevirmesi için o adama temsil yetkisi vermiş açıkça. Şimdi de google'a tbk + temsil yazın çıkan hükümleri okuyun biraz sevgili gugıl hukukçuları. Uyuşmazlıklar çözümlenirken hayatın normal akışı içinde somut olaya bakılır. Hukuk sizin sandığınız gibi kaskatı bir şey olsaydı hiçbir iş yürümezdi. Kanunu açıym bakıym 2 cümle okudum hemen "aha suç oluşmuş" denmez. Suç dediğin şeyin oluşması için maddi unsuru var manevi unsuru var bilmemnesi var. Bu kadar yazmazdım ama zerre hukuk bilmeyen adamın google a "evrakta sahtecilik + tck" yazip sağda solda ahkam kesmesi nevrimi döndürüyor. Götünüzden element uydurmayın istirham edeceğim.

Senin soruna cevap olarak: rahat ol seni etkileyecek bir durum yok.

@duru arsnova soruyu dikkatli okursan imzayi atan kisinin idareci olmadigindan bahsediyor. yani temsil yetkisi olamaz. ayrica temsil yetkisi olsa zaten mudur adina imzalamaz kendi adina imzalar. nasil olsa temsil yetkisi olurdu cunku :) eger hukukcu isen (ki hic sanmiyorum, belli ki en fazla hukuk ogrencisisin) bilmen gerekir ki, temsil yetkisi olsa dahi, temsil ettigi kisinin adini yazip imza atamaz.

borclar kanunu acip bakmama gerek yok. hukuk fakultesi ikinci sinifta yeterince hasir nesir oldugumu dusunuyorum. meslek hayatimda da ogrenmisimdir. neyi nasil yorumlayacagimi da comezin birinden ogrenecek degilim cok sukur.

eger ozel mesaj ile ulasirsan, ayni senin gibi dusunerek imza atan ve ayni bu kadar ufak ve onemsiz bir olaydan ozel belgede sahtecilik sucundan hukum giyerek memuriyetini yakan bir muvekkilin kararinin ozetini seve seve atarim sana yarin.

il belirtirsen daha iyi yardimci olunabilir. fikrin cok guzel bu arada. mezun olunca da harika referans olur.

Toplum gönüllülerinin her ilde örgütlenmesi mevcut. Her üniversitede de topluluğu var. Ben de 2. sınıfta katımıştım TOG'a mezun olana kadar gönüllülük yaptım.

@rucka boji Sakarya Üniversitesi'nde okuyorum. Doğma büyüme İstanbul'luyum. Sık sık geliyorum yani İstanbul'a.

@masumiyetmuzesibekcisi eyvallah, araştıracağım.

bazı web siteleri bu tarz programların çalışmasını engelliyor. bir de internet download manager falan dene ama muhtemelen olmaz. böyle olduğu zaman aynı videoyu başka siteden indirmeye çalışmaktan başka çare olmuyor. en azindam ben bi care bulamadim.

buna bi cözüm varsa ve yazan olursa ben de faydalanırım.

bulunduğun şehrin fb grupları ve letgo. benim aklıma gelenler bunlar.

bulunduğun şehrin fb grupları +1

sahibinden'den 10 kat fazla teklif geliyor bu gruplarda.

en azından bir ülke belirleseniz diğer soruları yanıtlamak daha kolay olur.

forum.donanimhaber.com

almanya, hollanda veya kuzey avrupa ülkeleri düşünüyorum.
mekatronik mühendisliği okuyorum, mekatronik, elektronik, yapay zeka gibi alanlarda yüksek lisans yapmak istiyorum.

saydigin bircok ulkenin son basvuru tarihleri geciyor. senin simdiye kadar evraklarini toplamis ve basvurmus olman gerekiyordu ki eylul'de baslayan doneme gidebilesin. kosullu basvuru yapmalisin. "mezun degilim ama haziran'da mezun olacagim, su ana kadarki transkriptim de boyle." demek oluyor kosullu basvuru.

istedigin ulkelerin okullarindan istedigin bolumleri bul. basvuru icin gerekli evraklari incele. toplamaya basla. cogu ulkede asagi yukari ayni zaten gerekli evraklar. ilk is olarak da ielts veya toefl icin randevu al. o aradan ciksin. kendini aşırı kasarsan gerekli evraklar 1-2 haftaya hazir edilebiliyor.

eğer olaylar tam olarak anlattığın gibiyse

inşallah yardım sever bir avukat çıkıp yardımcı olur da şu ali diz çöküp tövbe ister

e-devlette gorunen dava hukuk davasi mi ceza davasi mi? manevi tazminat davasi actiysa bu hukuk davasidir ve sicile islemez.

ornekteki ali hakaret sebebiyle sikayetci olarak ceza davasi gorulmesine sebep olduysa ve elif bu davadan ceza alirsa bu siciline isler. ama bunun da manevi tazminat ile alakasi yok. o yuzden davanin turunu netlestirmenizde fayda var bir sonraki adimi planlamak adina.

eger ceza davasi ise elif de gidip sikayetci olsun. karsilikli hakaret durumunda hakimler taraflara ya hic ceza vermiyor ya da iki tarafa da indirimli kisa sureli cezalara hukmediyor. o kisa sureli ceza da kosullari uygun oldugunda (elif acisindan uygun oldugunu dusunuyorum) aciklanmiyor. onun yerine hukmun aciklanmasinin geri birakilmasi karari cikiyor. bu durumda da para odemez. hapis yatmaz. sicile de islemez.

şimdi olayın bildiğim kadarki kısmı şöyle, hakaret davaları 0-2 yıl arası hapisle yargılanıyor ve bu da gün üzerinden para cezasına çevriliyor, mesela 3 ay ceza aldı; günlük para limiti kişinin gelir seviyesine göre;(bi' alt limiti vardı ve genelde bu alt limitten uygulanıyor, 20 lira filandı galiba unutmuşum) zaten orospu çocuğu küfrüne bile mahkeme 3 ay bilmem kaç gün hapis cezası vermiş gibi bir uygulama örneği de vardı.

ama bu tabi, en kötü kısmı, yani mahkeme aliyi haklı bulursa elif hapis yatmaz da alacağı ceza para cezasına çevrilir.

Yalnız durum şöyle ilerleyebilir; önce ali ile irtibat kurulup konu üzerine uzlaşma denenebilir, sonra bu sistem çalışmazsa bi' komisyon var o komisyon bir çalışma yürütüyor, o da olmazsa delilleriniz ile hakim karşısında konuyu açıklığa kavuşturuyorsunuz.

bir de avukatla ilgili de baroya bi' başvurun bakalım, ücretlik avukat tahsis ediyorlar ama bu dava türüne de ediyorlarmı bilmiyorum.




Ve bu süreçte elif o kadar da haklı değil aslında. Ancak tabi, kimse bir iletişim yüzünden herhangi bir ceza da almamalı diye düşünüyorum. zaten önceki yazılarımda da başıma gelen durumlar fikirlerim v.s mevcuttur.

elif bahsettiğin platformlardan ali'yi engellemiyor mu, engellemiyorsa neden engellemiyor?

bildiğim kadarı ile elif baroya dilekçe yazıp kendine avukat atanmasını isteyebiliyor ?

Taciz söz konusu olduğu için kadın dernekleri destek olabilir

 arkadaşın adamı deneme tahtası olarak kullanmak istemiş ama adam dişli çıkmış. türkiyede kadınların seçenek şansı bol olduğundan her erkeği kolayca harcayabileceğini düşünüyor. Benim anlamadigim buraya yazdiracagina kankan madem bu kadar haklı karşı dava açsın kadınlara yapılan pozitif ayrımcılık da düşünüldüğünde avantajlı olacaktır.

evet aile mahkemesinde dava açmanız gerekiyor. ilgili uluslararası anlaşmalara da atıfta bulunsanız iyi olur.

kulacoglu.av.tr

Dediğiniz gibi ya sadece kocanın soyadı ya da kendi soyadıyla beraber kullanılabiliyor. Sadece kendi soyadını kullanması için evlilikten sonra aile mahkemesinde dava açması gerekiyor.

Türkiye'de böyle bir şey yok aile mahkemesine gitmen falan sonuca ulaştırmaz, bir ihtimal AİHM derdine çare olabilir ama o da kesin değil.

@angelus biraz arastir istersen yanlis bilgi veriyorsun. 30 saniyelik bir google aramasiyla bile turk mahkemelerinin kadinin sadece evlenmeden onceki soyadini kullanabilecegine dair kararlarinin haberleri cikiyor.

o zaman evlenme.

Evlendikten sonra böyle bir değişiklik yoluna giriyorsan asliye hukuk mahkemesine gitmelisin. Menfaatinin ne olduğunu net bi şekilde açıklarsan, mahkeme de mantıklı bulursa, olur.

bizzat kuzenim yaptı. bekarlık soyismini kullanıyor.

Ise tekrar almak zorunda degiller ki seni? Tek isteyebilecegin kidem tazminati.

rucka boji+1

normal biri işten ayrılırken nasıl ayrılıyorsa seni de o şekilde firmadan çıkarıyorlar. geri alma gibi bir zorunlulukları yok. kıdem tazminatını baştan alabilirdin, şuan alabilir misin emin değilim.

kıdem tazminatını hala alabilmeli diye düşünüyorum eğer istifa ederken borç/alacak olmadigina dair bir kagit falan imzalamadiysa.

bir de is kanunu 31/4'e dayanarak tazminat talep edilebilir bir ihtimal. ispati nasil nasil mumkun olur onu bilemiyorum ama.

is mahkemesinde dava acacaksan da kidem tazminatini talep ederek ve 31/4'deki tazminati talep ederek ac. işe iade istemli acarsan dava reddedilir.

kıdem almadınsa diğer işçilik alacakların için ve 3 aylık tazminatın için ( seni işe almadıkları için ödemek zorundalar) iş mahkemesinde dava açabilirsin. süresinde başvuru yapmışsın zaten.

Çıkarken askerlik için çıktığını belirttiysen istifa dilekçende seni geri almak zorunda. Gerçi burada söyle bir şey var. Seni almak zorunda değil ama o pozisyonda birini alacaksa seni almak zorunda. Seni almadan başka birini o pozisyona alamaz. O pozisyona birini almayacaksa, almayabilir seni. Uygun adımları izlemiş ve izlemeye devam ediyorsun.

Haklarını aldın mı peki? Tazminat vs

kira kontratını bitirmek için bildirimde bulunsaydı dahi sizi çıkartamazdı. çıkartması için belirli koşullar var. kendi ihtiyacı olması vs. Sizin durumda boyle bir bildirim veya ihtar çekmemiş. Dolayısıyla böyle taleplerle gelmediği sürece sözleşmenizin ilk senesi ve üstüne +10 sene sizi çıkaramaz.

Eğer sözleşmenizde kira artışı için bir rakam yazmadıysanız yasal kira artışınız 2017 haziran için 96 lira. yani dediğiniz gibi 1300'den fazla vermeyin.

Kanun sizden yana. Aynı şekilde dayımı ev sahibi tehdit etti böyle. Üstelik ev sahibi hakim :) Kendisine kibarca siktir git dava aç dedik. Kuyruğunu kıstırdı. Kanunlar kiracıyı koruyor. O sadece size blöf yapmış, yemeyin. Siz zamanında 1300 olarak yatırın. Kafi.

yapabilecegi hic bir sey yok ev sahibinin. istedigi kadar tehdit edebilir.

Sozlesmede yazan enflasyon orani, standart sozlesme. İnsan ister istemez huzursuz oluyor boyle tiplerle ugrasirken. Tesekkur ederim arkadaslar cevaplariniz icin.

1300 de yapmayın. üfe ne ise onu yapın % 5 6 gibi bir şeydir. sizi şu durumda çıkarması imkansız. içiniz rahat olsun, avukatımla konuştum yasalarda bu yazıyor başka yapamam, buyrun mahkemeye verin de ki hiç birşey yapamaz

@oscar senelik ufe ortalamasi aliniyor bildigim kadariyla. O da %8,01 ediyordu son baktigimda. Rucka boji'nin dedigi gibi 96tl'ye geliyor.

Zaten gun icinde bir ton hukuksuz ise sahit oluyoruz. Tek derdim adama zorbalikla bir sey elde edemeyecegini gostermek. Bizde her zaman oyle olmasa da normal bir devlette sana oyle hukuk, bana boyle hukuk olamayacagini gostermek. Kararim net, geri adim yok :). Tekrar tesekkurler.

aynen oyle. artış yapılacak aydan geriye dogru 1 yıllık y-ufe ortalaması.

bize de haber verin ne dediğini. bu itlere yüzünüz yumuşak olmasın, avukat mahkeme lafını duyunca sizi yiyemeyeceğini anlasın

gecmis olsun. onun hasar kaydi sende cikmaz merak etme.

kazanılmış hak mevzusu ağızda sakız gibi her oturduğu yere kullanılıyor. fakat çok yanlış kullanılıyor.

okuduğun bölümün üniversitedeki idari yapılanması sana bir kazanılmış hak sağlamaz. böyle küçük şeylere takılma. kendini geliştirmeye bak.

örnek veriyorum;

makine mühendisliğini, ha itü makina fakültesinde, ha odtü mühendislik fakültesinde ha izmir katip çelebi mühendislik ve mimarlık fakültesinde ha da BOZOK ÜNİVERSİTESİ Mühendislik-Mimarlık Fakültesi okumuşun. ne fark eder ki?

not: üniversite isimlerine takılma.

önemli olan lisans derecesi değil mi? çok özel bir durumu varsa buyur yaz, mantık yürütelim.

@rucka boji

Benim için pek önemli değil ama biraz saçma biraz haklı isyan edenler var. Bana göre de bölüm adı yeterli, istanbul üniversitesi uzaktan eğitim ile bir ola olmuştu sözlükte başlığı da açılmıştı ve genel olarak bir hak olmadığı söylenmişti bir çok kişi tarafından fakat yök o kararı sadece yeni girenler için düzenlemişti. Teşekkürler cevabınız için.

@yu-gi-oh, mesele şu ki mühendislik fakültesiden alınıp, işletme fakültesine geçirildik biraz keskin bir geçiş oldu yani.

hak iddia edebilirsiniz, kazanılmış hakkınız var. selçuk üniversitesi eğitim fakültesi necmettin erbakan üniversitesine geçirildi, herkes isyan edince rektörlük açıklama yaptı seçenekli diploma verileceği, isteyen selçuk üniden isteyen erbakan üniden diploma alacak şeklinde.

@trajikomix soruyu duzgunce okumamissin bile :)

"Defter, kitap, not, kanun vs. serbesttir." den sonrasini okumadim :) gecmis olsun simdiden. iyi calis.

'imtihan'dan sonrasını okumadım. döker.

mevzuatı geçtim not falan da serbest. inletecek gibi duruyor. kolay gelsin.

ne kadar güzel bir sınav hazırlamış, bayıldım valla.

bence ezberleyen tiplerden değilsen, gerçekten öğrenmişsen ve muhakemen fena değilse başarılı olabileceğin bir sınav. ilk soru kapsamında kendi hazırlayacağın soruları iyi tespit edebilmen önemli olacak; çünkü cevaplayabileceğin soru hazırlarsan onları cevaplandırmakta da çok zorlanmazsın. o yüzden olayı okurken tarihlere özellikle dikkat et (hak düşürücü süreler, zamanaşımı sürelerinin tespiti için). her cümleye "bunu neden yazmış acaba" diye yaklaş, sen bilmiyor olsan da aslında bir amacı vardır.

borçlar genel olduğu için iptal edilebilirlik hali olabilir, haksız fiil zaten olur, dikkatli oku. haksız fiilde kusursuz sorumluluklara yoğunlaş; o bölümde haksız fiilin tehlike sorumluluğu mu özen sorumluluğu mu gibi bir soru yazabileceğin olay kurgulaması olabilir. Yine böyle bir halde tazminat sorumluluğu var mı gibi bir soru yazabilme imkanın olabilir ki kusur sorumluluğu - kusursuz sorumluluk ayrımını yapabilirsin soruyu cevaplandırırken.

ifaya ilişkin bölümde elbet bir ifa engeli olur, onun tespiti de soruya çevrilir; ayrımları iyi bil. temerrüt varsa muacceliyete ve tabii ki vadelere dikkat. (: Vade diyince nedense içimden bir yapma borcu ve temerrüt için ihtara gerek olmayan bir halin olması sebebiyle borçlunun temerrüdü kurgusu geçti. böyle şeylere de dikkat!

aslıda en önemlisi boş bırakılmayacak yorum sorusunda kesinlikle saçmalama. hocalar yorum sorularına saf kitap bilgisi yazılmasından da, soru cümlesinin sürekli tekrar edilerek boş laf yapılmasından da nefret eder. nefretin de diğer bütün soruların okunmasına etkisi olabilir.

bir de soruna cevap olsun; muhtemelen sınıfın büyük bir kısmını dökecek evet. ama bu muhtemelen hocanın sınıfta bırakma çabasından değil, öğrencilerin kafalarını kullanmayı bilmemesinden ve konuları içselleştirmeden ezber yaparak sınıf geçmek dışında başka bir yol bilmemesinden olacak.

başarılar.

Çektirmezsen adam değilsin, demek geldi içimden. Bu kadar da olmaz.

biz istanbullular camımıza telefon bırakırız ki haklı haksız durumda olsakda insanlar ulaşabilsin problem giderilsin diye.
bıraktın mı telefonu camına ?en azından mazeretini dinleme şansın olurdu..
bırakamdıysan ankara işi çektirme yapmış haliyle..

Apartmanın otoparkına OGS ile girilebilen bariyer yaptırın.

istanbulda arabanın camında falan tel no yazdığını hiç görmedim, doğma büyüme istanbulluyum. hanzo her yerde hanzo.

bizim otoparkın kapısı da çok sıkıntılıydı. bi gün başka araba yüzünden kullanamamıştık arabayı. polisi arıyoruz. hemen geliyoruz, 5 dkya geliyoruz, yarım saate geliyoruz, sallamışlardı bizi. totolarını kaldırıp gerçekten gelecek halleri yoktu tabi. normalde senin başına gelse polise haber versen gelmezler, sen yapınca olacağı tutmuş işte. bad karma buna deniyor herhalde. bu kadar rahat olduğunu sanmıyorum bu işlerin, artık adamın çekici tanıdığı mı vardı nedir?

bu arada biz otoparkın kapısına devasa beton saksılar koyarak çözdük işi.

senin yapman gereken arabayi arkasina cekmek yerine cekici cagirip o arabayi cektirmekti.

niye ben bırakayım telefon numaramı? onlar değil mi bırakması gereken? mazereti umrumda değil zaten, konuşmuyorum bile artık park edenlerle direkt arabamı çekip gitmelerine izin veriyorum. şimdi gittim aldım arabamı ve öğrendiğime göre sabah 9 sularında çekilmiş. çektiren kişinin kimliği yokmuş? o yabancı araba bütün gece otoparkta kalmış yani, bu da bana apartmanda birinin misafiri olabileceğini düşündürttü. modelini falan hatırlamıyorum, şimdi kamera kayıtlarından arabayı bulucam.

afedersinizde adam niye sizinle muhatap olsun ki? belki iyi biri, belki de mayağın teki karşısına çıkacak, çekip vuracak, adamın arabasının çıkış yolunu kapamışsınız, o da sizin aracı çektirmiş uğraşmadan. ben yurt dışında yaşıyorum, bir sorun varsa zerre muhatap olmam, polise haber ederim.

yabancı adam belki ama yeni komşunuz? belki misafir etc. bu size adamın çıkışını kapamanıza izin vermez.

otoparkınız gerçekten apartmanın alanında ise kapatacaksınz, kim kırıyorsa hukuki süreci başlatacaksınız bu kadar basit. ama eğer apartmanın önünü filan işgal ediyorsanız zaten hakkınız yok.

madem apartmanın otoparkı var, kapı yaptırsaydınız? ayrıca nevet, uygunsuz haldeki araçları çektirebilirsiniz.

Apartmanın otoparkıysa apartmanın bahçesinin içine alacaksınız. Önüne de kapan koyacaksınız. Adamın arabasının arkasına koyarsan çektirir.

Ben sorudan ve soruyu soran arkadaştan bağımsız birşey sorucam, yanlış anlaşılmasın...
Bu apartmanların önündeki veya içindeki arabalar için ayrılmış alana neden yabancıların park etmesi yasak oluyor mı? Yani "yasak" derken hangi kanuna göre yasak oluyor? Resmi olarak cezası ne oluyor ki? Yoksa milleti caydırmak için mı bu "yasak" kelimesi?

@kurnaz yasak olan yere park eden suçlu değil de ben mi suçluyum onun arkasına koyarak :D bu durum çıkışını kapatmama izin vermezmişmişmiş. ve hayır, bu kadar tantanayı APARTMANIN OTOPARKI olduğunu altını çize çize söylediğim ama aslında olmayan yer için yapıyorum. yeni komşu olma ihtimali olsa zaten bu duyuruyu açmazdım. sen o hukunun süper işlediği yurtdışında yaşamaya devam et bence. anca laf olsun diye konuşuyorsun.

@bohr acil işi olabilir dediğin adam risk alıp tanımadığı bir apartmanın özel park yerine elini kolunu sallaya sallaya arabasını bırakamaz. bu insanın benim otoparkıma hiçbir şekilde park etme hakkı yok. ben manyak olsam o adamın arabasına da zarar verebilirdim. gelip zile basıp arabamı çekmemi rica etmek bir dakikasını bile almazdı ama iyi ki sana denk gelmedim valla ağzımı burnumu kırardın herhalde. kendi otoparkıma giremeyip bi de üstüne dayak yerdim. misafirsen de geldiğin kapı numarasını cama bırakırsın bu o kadar basit, ya da bu araba kimin çağıralım da geri alsın diye misafiri olduğu ev sahibine sorarsın. ayrıca senin o ağzını burnunu eline veririm dediğin insanlarla ben de her gün arabamı otoparktan çıkarmak için muhatap oluyorum ama bir şekilde insanca halledebiliyorum.

@etna park yeri apartmanın bahçesi sınırları içerisinde, yol kenarı değil.

@olutaklidi
kaç km yol yaptın onu de...
park adabı numara bırakmayı gerektirir.

ikiniz de haksızsınız.Adam seni aramak zorunda değil gece yarısı.

@theseachange

işte zaten sizin gibi insanlar yüzünden kaçtım. sizin orada yabancı aracı gördüğünüzde yapmanız gerekeni adam size yapmış.

yapmanız gereken şey o aracı çektirmekti. siz ne yaptınız peki? adamın çıkışını kapadınız ki bu %100 emin olmamakla beraber türk kanunlarında suçtur, nedeninden bahsedilmiş, acil durumda aracın kullanımı gerektiği zaman bir insanın canına mal olabilir yaptığınız.

hata yapma hakkı denir buna, türkçede ne olarak geçiyor bilmiyorum ama hata yapabilir her insan, o kişi bilerek ya da bilmeyerek sizin yerinizi işgal ediyor, cezası ise aracın çekilmesi.

kimse sizi aramak ya da haber vermek zorunda değil, nedeni bahsettiğim gibi kim olduğunuzun belli olmaması. iyi niyetli olabilen olduğu gibi çılgın biri de çıkabilir.

açıkçası bu kişinin oldukça medeni şekilde aracınızı çektirmesini oldukça takdir ettim. bilerek mi koydu aracını oraya bilemiyorum ama eğer ulaşabilirseniz kendisini bunu nedenden dolayı adıma tebrik edin lütfen.

başka bir şey daha belirtmek gerek sanırım, hiç bir zaman hiç bir durumda sinirlenip harekette bulunmayın, burada olduğu gibi zararlı çıkabilirsiniz ki bu sadece basit bir çektirme, yarın bugün sinirlenip o adama laf edersiniz biri çıkar çeker bıçağı saplar, silahına dayanır etc. hayatınızı ve mental sağlığınızı düşünün her adımınızda.

şaka gibi gelecek belki, 15 senelik samimi olduğum kapı komşum zevk için çektirmiş resmen arabayı. kameraların kayıt ettiğini bilmiyormuş galiba. tekme falan atıyor bir de arabama. arabamı çektirttikten sonra da içerdeki arabayı çıkarıp başka bir boş yere park ediyor. bir hata etmiş pişmanmış, annesine özür dilettirdi. pes doğrusu.

öncelikle başınıza gelenlere çok üzüldüm.
ben de öveçlerde oturuyorum, sizin park probleminizin belki %10'u vardır bizde, ancak saçma sapan olaylar bizde de oluyor. Sokağın alt tarafında çoğu zaman boş park yeri oluyor ama adam oraya koyup 50m yürüyecek ya, kıçını kaldırmaya mı üşeniyor yoksa sırf çomarlığından bilmiyorum bizim apartmanın park yerini tercih ediyor. Evime geliyorum gece saat 2, bakıyorum ki karşı apartmanın paşaları bizim otoparka çöreklenmişler, iki tanesine şöyle bir not bıraktım; "Siz aracınızı buraya park edince, biz gecenin 2'sinde iki sokak öteye park etmek durumunda kalıyoruz diye" ondan sonra pek park etmediler ama alttan alttan soruyorlarmış notu kim bıraktı diye :)

Ara ara abimler ve babamlar bize gelirler (iki ayrı araç), hiçbir şey söylemememe rağmen otomatikman sokakta boş buldukları yerlere park ediyorlar, bakıyorum apartmanın da otoparkı boş yani :)

Bir kere insan önce saygılı olacak. 11 yıldır araba ile tunalı ve bahçeliye giderim, 20 dk park yeri arayıp bulamadığımı bilirim. Ancak yine de hiçbir zaman kimsenin otoparkına park etmedim. Çünkü öyle bir hakkım yok.

Açıkcası komşunuzun çektirdiğine pek şaşırmadım, çünkü artık bu ülkede beni şaşırtabilecek bir olay olacağını zannetmiyorum, her anlamda.
Biri de yazmış “belki misafir” diye, lan zaten misafirse park etmemesi lazım.

Şimdi sizi burada haksız bulup yargılayanlar olmuş, ne oldu şimdi!, aracınızı çektiren 15 yıllık komşunuzmuş. Bilmiyor mu sizin aracınız olduğunu? Sırf ruh hastası olduğu için çektirmiş.

bildigin kitapevinden raftan satin alinan bir kopyayi cogaltiyorlardir muhtemelen.

İşte o kopyayı çoğaltmak teknik olarak zor. Olmaz değil ama kitap 8 li 16 lı önlü arkalı sayfalar halinde basılır. Matbaanın ya da yayınevinin parmağı olmadan olmaz bu işler. Yayınevinin parmağı varsa çıkarı ne? Matbaanın parmağı varsa yayınevi hadi ilkinde ayıkmadı, sonrasında dava edemez mi? Kaç yayınevi var ki? Bunlar sahte korsan basıyor diye çökebilirler üzerine matbaanın.

Yo gayet de kitapçıdan satın alıp forma forma kalıbını çıkartıp çoğaltıyorlar.matbaa veya yayınevinden birilerinin işin içinde olduğu durumlar basımıyla ilgili değil.orada çok satacağı daha çıkmadan belli olan kitapların basılı halini satışa çıkmasan korsancılara paslayıp orjinaliyle aynı gün piyasaya sürülmesini sağlamak için oluyor.

Yazardan çok da yayınevine zararı olur.yazar yüzde 3-16 arası telif alır yayınevi maliyetin yüzde yüz katıyla para kazanır.bir çok yazar korsanının çıkmasını ister çünkü satan kitabın korsanı çıkar korsanı piyasada yayıldıkça yazarın kitlesi genişler orjinal baskı adetleri artar telif oranları artar.uzun vadede korsancı da yazar da yayınevi de kazanır
Kısa vadede ise yayınevi kaybeder.

bir kitabı çoğaltmak için bir tek orjinal örneği yeter, baskı bilgilerine, pdf haline falan gerek yok.

bir tane tarayıcı yeter her şeye, merdiven altı matbaaların işi bu zaten.

yıllar önce bir cezmi ersöz yazısında bazı yayınevlerinin kitabın korsanını da bastığını okumuştum.

Her bir kitaba özel bandrol isteniyor yayınevinden.şu kadar adet basıcaz diye.kayıtlı kuyutlu.yüzbin basıcaz diyip yüzbin bandrol alıp yazara seksen bin bastık diyip o adet üstünden ödeme yapması için menajeri ve kendisi çok toy bir yazar olması lazım.ama insanın olduğu yerde her şeyin çaresi bulunur.zamanında kültür bakanlığından 1 buçuk milyon bandrol çalındı.tanesi on kuruştan bir korsan kralına satıldı o da müşterilerine 50 kuruştan sattı bir buçuk milyon korsan kitap bandrollü satıldı

umarım yok olur

Olmaz

Yok ederiz. Belki başka gezegende yaşamaya baslayabiliriz.

Koloni kurulabilir.

dünya kesin olur da insan türü olmayabilir.

Şöyle düşün 4,5 milyar yaşındaki dünya için 1000 yıl eşittir 60 yaşındaki biri için 7 saniye.

Bu süre dünya tarihi için 2 kere göz açıp kapama süresi.

Bence yok olmaz.

dünya için 2050'den sonrasına kafa yorma.

umarım o kadar uzun sürmez!

2.40 ile ingiltere'den kabul alabilecegin okullar var. iyi arastir.

olmuyorsa ales kas. turkiye'de yuksek lisans icin ortalama o kadar onemli degil demsiti bir hocam.

ya da o ulkeler haricinde baska bir ulkede yap yl. en az 2 sene kaybetmekten iyidir.

Malesef onların sistemine göre hepsi 2.2 (second class honours) yani 4 üzerinden en az 2.5 gpa istiyor. Maritime veya commercial law istediğim için swansea, southampton veya hertfordshire vb üniversiteleri düşünmekteyim. Kolay bir hukuk fakültesinde iyi olan derslerimi saydırıp kötü ilanları tekrar okumam ne kadar mantıklı bu hayalim için?

senin yerinde olsam polonya, almanya gibi ulkelerde bu alanda yl yapardim. yl'de iyi bir ortalama kasip ingiltereye doktora icin giderdim. 2 sene kaybettigine degmez. ustelik tekrar hukuk kazanamama riski de var.

ha bu sekilde kafana yatmiyorsa, ille de boyle olacak diyorsan o zaman o azim ve istekle zaten yaparsin. o zaman o hayalin pesinde kos. ama farkli ihtimaller de oldugunu unutma. tam olarak ne istedigini cok iyi dusun. ona gore karar ver. insanin cok sik karar degistirdigi bir yastasin. alternatiflerin oldugunu unutma.

Doktora için ingilterede seçeneklerim arasında idi ancak malum doktora da yuksek lisansa kabule bağlı. Almanya da not ortalamasına önem veriyor malesef. Düşük not ortalamasıyla alan bir okul görmedim?

vakti zamaninda arastirdigimda almanya'da bircok okulun oyle bi gpa alt baraji koydugunu gormedim. yani belki mutlaka belirli kriterleri vardir ama ben oyle minimum 2.5 falan gibi bir ibare gordugumu hatirlamiyorum.

zaten bursa falan basvurmayacaksan yani kendin odeyeceksen; kotası oyle sınırlı olan, az ogrenci alan program olmadigi surece kabul alirsin bence almanya'dan. polonya'ya da bak derim. hem ucuz olmasi hem de koklu universiteler olmasi cazip kiliyor. ayrica olmaz diye dusunme, kuzey avrupa ulkelerine de basvuru at. belcika ve avusturya'ya da bir bak derim. bu ulkeleri oylesine uydurmadim. zamaninda benim hocalarimdan aldigim tavsiyeler bunlar. ben de ayni yoldan gectim.

"Kolay bir hukuk fakültesinde iyi olan derslerimi saydırıp kötü ilanları tekrar okumam ne kadar mantıklı bu hayalim için?" Hocam zaten muhtemelen baya kolay bir fakultede ancak bu ortalamayi yapmissiniz, bosa vakit kaybetmeyin artik. Yani eger okulunuz iyi bir vakif universitesi ise mezuniyetin baska okuldan olmasi da daha sacma olur.
bence de ingiltere olmuyorsa mesela italya'yi, norvec'i, hollanda'yi ve avusturya'yi deneyin.
Bir de bence sizin asil ihtiyaciniz temel hukuk egitimi, ingiltere'de kisa sureli LLB tarzi, temel hukuk egitimi veren programlar var, onlara da bakin derim. Sonra mastera devam edebiliyorsunuz.

Almanya'da ingilizce llm yapılabilecek başka seçenekler de mevcut. Ancak düşük ortalamayla kabul almadığı konusunda hemfikirim. Diğer ülkelere göre sadece okul harci olması yani ekonomik olması bakımından herkes kolayca tercih ederdi. Almanyadan kabul almak zor.

Hocam kişisel problemlerim yuzunden ilk iki yıl ders çalışmadım, Okulu beğenmediğim, surekli birakmak arzusunda oldugum için finallere bütlere bile girmedim. Aile zoruyla bugüne geldim malesef. Kaldı ki insanın 18 yaşındaki hedefleriyle 23 yaşındaki hedefleri bir olamaz. Üstelik okulum vakıf üniversitesi olmasına rağmen derslerin yüzde yetmişi kolay kolay geçilecek türden dersler değildi. Istanbul aydın hukuk, beykent hukuk vb. Okullarda nispeten daha kolay ortalama yapılan okullarda yapmak dusuncem.


Okulun adinin olması önemli değil çünkü yurtdışındaki herhangi bir okulun gözünde ankara hukuk da kıbrıs hukuk da aynı.Önemli olan gpa :)

evet almanya'da ingilizce llm öyle 3-5 tane değil. bir hayli var. gpa alt limiti koymamaları tabi ki de ortalamaya önem vermedikleri anlamına gelmez. ama kotaları 50 kişiyse başvuran en iyi 50 ortalamalı kişiyi alacakları anlamina gelir:) yani basvurdugun bi okulda piyango sana da vurabilir. almanya'da llm yapan tek bir tanıdığım var ve ortalamasi 2.70 küsür.

ayrıca almanya'da en ucuz llm, non-eu vatandaslara €3000. bu sadece okul harci. frankurtta sadece bir evde oda kiralamak €600 :) diger masraflar haric. dolayisiyla "kimse alesle boğuşmaz bir sene dil eğitimi alıp almanyaya giderdi" gibi bi durum yok. alesle bogusmak istemeyen kisinin cebine en az €20000 koymasi lazim ki alesle bogusmadan almanya'da llm yapabilsin :)

sen umudunu kaybetmeden basvuru at derim ben. burs istemedigin surece neden olmasin yani?

eğer iş bildiğimiz 9-5 ise toplu taşıma. yok normalse araç.

is 9-5

hangi secenegi tavsiye edersem edeyim durum "ölümü gösterip sıtmaya razı etmek" olur.bence insan boyle bi tempoyla yasayamaz.

araba ile gidilse en az 700-800 lira yakıt parası olur. gidiş gelis toplam 3 saat saat yolda gecmis olur. cekilecek dert degil.

toplu tasima cok daha ucuz olur fakat o da cok konforsuz. yol cok uzak. gunes dogmadan uyanmak lazim mesaiye yetismek icin.

bence sincanda calisan biri mamakta yasamamali. sincan ve mamakta ev kiralari da birbirine cok yakin. mamaktaki kiraya benzin parasini ekleyince mamakta yasamak luks falan sayilir hale gelir.

şu an icin is ve yerlesim konusunda bir secenek yok bu sekilde olması gerekecek :) malesef.

abi rucka boji'nin de dediği gibi iki ucu boklu değnek. sincan'dan ec tutardım açıkcası ben.

hocam eski banliyö (tren) hattının yerine koyulan ekspres bir otobüs hattı var sincanda lale'ye kadar gidiyor mamaktan GAR veya adliyeye gelirseniz oradan aktarıyorsunuz 522 onu bir kontrol edin durak yerleri uyuyorsa onu kullanabilirsiniz. kızılaya girmemiş olursunuz en azından. GARdan sincana 25 dakikada filan varıyor.

su express olayını bilmiyordum bu iyi oldu sanki daha mantıklı olacak gibi. eyvallah.

abi mamak'tan çevre yoluna girer, ayaş yolu (optimum) çıkışından çıkar 25 dakikada orada olurdum. sincan osb için geçerli tabi bu süre.

eryaman'dan ikea'ya gezmeye gidiyoruz lan biz akvaryum falan ayağına. 130 sabit hızla tam 25 dakika. evet çevre yolunda 130 sabit hızla gidebiliyorsunuz.

p.s. 60 kilometre gidiş 60 kilometre geliş günde 120 kilometre yol yapılacak. bu en azından günlük 25-30 liraya mal olur. araba ayda 3.000 kilometreye yakın yol yapar, 4-5 ayda bir bakım demek falan. sadece bu paraya size işyerinizin dibinde ev tutabilirsiniz.

İngilizce metinleri sesli oku.

Bi daha çok telfuzunu düzeltir ama olsun faydası olur yine de

ben ielts-simon sitesinden speking icin taktikleri aldim. daha sonra ornek sinav acip sesimi kaydederek kronometre ile sanki sinavdaymis gibi o taktikleri uygulayarak konustum. daha sonra kaydi dinleyip kendimi elestirdim. hatalarimi gordum. bir dahakine o hatalari yapmamaya calistim.

part-2'de orta halli sicmama ragmen speking 7 geldi.

fırsatın olursa speaking sınavına girmeden önce 2 bira iç. ciddiyim.

bir de bunun için cambly diye bi site var onu deneyebilirsin.

sergilenecek tavır mı kalmış daha? defol git demişsin kıza, engeller atılmış ve silahlar çekilmiş.

bence sal. şifre muhabbetini buralara getirmek iyiye delalet değil.

abi olaya bak okurken utandım valla allah affetsin. yerinde tepki göstermişsin boşver.
şifreni istemesi, ezkaza kendinde bulunuyor ise de hesaba girip kurcalaması çok seviyesiz bi hareket. Ayrıldığınız çok iyi olmuş kesinlikle vaktinizi harcamayın böyle tiplerle.

sergilenecek tavir mi kalmis? +1
ama sergilenen tavri begendim. 15 yasini gecip ergenlikte takili kalan herkes azalarak yok olsun artik mumkunse. nasil cirkin nasil mal tavirlar ya. bu dugun hazirligi icinde oldugunuz insan mi bu arada?

@kassiopeia, evet malesef aynı kişi

yaptigi bence cok korkunc ama ayni kisiyse, bilemedim, dilediginiz gibi olur umarim her sey....

aynen senin yaptigin gibi davranirdim. boyle bi gerizekaliliga asla prim vermezdim. büyü de gel derdim. bu nası bi ergenlik allah dusmanima vermesin.

yahu site şifresi ile şahsi hesabının şifresi aynı şey mi? bu kadar sert bir tepkiyle karşılaşsaydım ben de senin gibi davranırdım. ayrı iki bireysiniz, birbirinizin mahremiyet alanlarına saygı göstermeniz gerekir. fırsattan istifade hesaba girip mesajları kurcalamak art niyet göstergesidir.

hayır. kıyıların herkesin kullanımına açık olması demek üzerindeki yapıların halka ait olması demek değil.

Bu bir çelişki değil mi? "Kıyıların ... üzerindeki yapılar..." Kıyıların üzerinde yapı olmamalı zaten?

Benim örnek vermek istediğim olay da şu geçen sene yazın patlayan, haydi otellerden geçiyoruz, şezlong kullanmadıkça da para vermeyiz fenomeni.

Aynı sorum hatta Dolmabahçe Sarayı falan için de geçerli diyebilirim.

Ben yasal olarak haklı olur muydum onu soruyorum aslında.

yahu bunlar ne kadar eski yapılar. kiyi kanunu dahi yokken olan yapilar bunlar :) ustelik bircogu denizle direk bitisik oldugu icin, "icinden gecerek ulasabilecegin bi kumsal" olmuyo genelde. hani ordan denize gircem diyosan az yandan girip onune yuzebilirsin :D

www.hurriyet.com.tr

bursa mudanya'da böyle (600 yıllık) yapıların tapuları iptal edilmiş. demek ki olabiliyor. hayır derdim de yalıları yıktırmak değil tabii ki; ama bu tarihi yapıların yıkılma tehlikesi olmadan belki de özel korumaya alınması.

Bunlar da tam gerizekalı. 100 yılı aşan yapılar kapsam dışıdır de. Gençlerin gelip ders çalışabileceği güzel bir kütüphaneye filan dönüştür mesela. Niye yıkıyorsun yalıyı?

mikrop girdiyse içinde üreme ve yayılma süresi. Çok defa açıp kullandıysan, sonra 6 ay beklettiysen, bakteri üremiştir. Ama bi kere açtım, çok hijyenik davrandım, sonra kapattım bi daha açmadım diyorsan mikrop girmemiş olabilir.

6 ay önceye kadar ne kadar kullanıldı? "Biraz kullandım" diyorsan bile kullanma artık.

When contact solution “goes bad,” the chemicals that kill bacteria don’t function properly, allowing impurities to build up on the lenses. This can make wearing contacts extremely uncomfortable. You may feel guilty for throwing away a full bottle of solution, but do NOT be tempted to use solution that is expired just so it’s not wasted. Expired solution could be contaminated and lead to severe bacterial or fungal infections, vision loss or in extreme cases, even blindness. If you’re a person who buys in bulk, be sure you check expiration dates before you purchase or open a new solution bottle.

özetle: at çöpe, yenisini al.

1-2 ay içerisinde tüketmek lazımmış. üç kuruş için riske girmeye değmez bence.

Skt kapagi acilmadiysa gecerli. Kapagini actim ama hemen kullanip kapattim fark etmez, acildiysa acilmistir, bakteri her sekilde urer.

fazla mesai yapiyorsaniz ve bunun ucretleri odenmiyorsa bu size sozlesmeyi derhal feshetme hakki verir. hatta bu sekilde fesih yaparak kidem tazminatina da hak kazanirsiniz. hatta geriye donuk fazla mesai ucretlerini bile alabilirsiniz.

siz ik ile gorusun. baktiniz sorun yaratiyorlar o zaman hemen bir avukatla gorusun. noter kanaliyla ihtar cekin. odenmemis fazla mesai ucretleri odenmedigi icin sozlesmeyi feshettiginize, kidem tazminatinizin ve fazla mesai ucretinizin odenmesini talep ettiginize dair.

daha önce cezan yoksa zaten ne alırsan al hagb verilir. eğer kabul ettiysen. diyelim ki hagb kabul etmedin, kısa süreli hapis cezası paraya çevrilebiliyor. diyelim ki mahkemeye saygısız davrandın, pişman olmadın falan 2 sene en üstten ceza aldın. suçun 1.7.2016 dan önce ise denetimli serbestlik ile hiç yatmazsın, ama siciline işler.

hagb hayirli olsun simdiden.

git

gitmezsen benimsin

gitme bazen gitmemek daha iyi oluyor

Ben hep gittim. Hep de kaybettim. Yine gittim yalnız şimdi durum berabere bazen modum düşük olduğunda kaybettiğimi sanıyorum ama daha uzatmaları var hayatın

Boşver yea gitme.

gitme

@purple rain ya gidersem?

suphe duydugun seyi yapma gibi bi laf vardi. e kalmak da bisey yapmak. ona da supheli baktigina gore..senin icin dogrusu arafta kalmak :p

kesin git

git

@cosmicgadin tam araftayım, çıkamadım :)

Git, Allah yolunu açık etsin.

Git

Git. Hic yapmama pismanligi daha uzucudur.

giideyim miii gideeeeeyiiim miiii
gönül yooksaaa giiitmeyeyiiim miii

git gitmezsen pişman olursun.

Hayat bir mücadeledir. Mücadele etmediğin sürece yaşamış sayılmazsın. Tabiki de her mücadelenin sonunda lütufu keşfedememiş olabilirsin. Eğer gitmek istiyorsan ve gitmemek için bahane arıyorsan git; eğer gitmek istemiyorsan ve gitmek için bahane arıyorsan gitme. Herkesin mücadelesi farklıdır.

Gitme imkanın varsa git. İlerde hep aklında kalacak "Gitsem nasıl olurdu, daha iyi/farklı bir hayatım olur muydu acaba?" diye. Bir de o içinde kalmışlığı hayatındakilere yansıtıp onları da huzursuz edeceksin.

9

0

Hic tarzim degil.

7

8 falan gayet tarz ve güzel ayakkabı

tiki işi gibi geldi
puanım 2 kanka

0

bana göre 0. çünkü püsküllü.

net 0 :(

0

Ya valla soğuyorum duyurudan böyle linkleri gördükçe. Açmıyım diyorum merak edip açıyorum. Bu ne kardeş ya :(

0 :(

parlak parlak çok çirkin bence ya

3

bunların bi de yanları da ipli olanları oluyor. onlara ben 'yavşak ayakkabısı' diyorum. o tarz ayakkabı giyip de efendi olan biriyle karşılaşmadım bugüne kadar.

beyaz taban cok cirkin, pavyoncu ayakkabisi gibi (:

0 :(

Tamamlayıcı olarak da kısa paça pantolon. Leş.

tabanı öyle bok gibi olmasa 7 verirdim. klasik bir ayakkabı işte.
ama bu tabanla sana puanım 1 kanka.

7
Tabanını sevemedim.

0 bile vermem.

0

-1

7

masrafın ne kadar tutacağı ne kadar alacağınız olduğuna bağlı.

www.kazanci.com bu linkten kendiniz hesaplayabilirsiniz. avukatlar yüzde olarak çalışır. en az %12 alırlar. herhangi bir avukat bulup kendi ücretini davayı kazanınca alacaği konusunda anlasmaya calisabilirsiniz.

edit: asagidaki arkadas yazinca soruya tam cevap vermedigimi fark ettim. avukata vereceginiz parayi karsidan alamazsiniz. davada yuzde ile bir vekalet ucreti tayin edilir. o avukatindir. sizden ayrica ucretini de alir. 100 bin lira gibi yuksek miktarda bir takip yapiyor olsaydiniz avukat ben sizden ucret almiyorum, cikacak vekalet ucreti ile yetinirim diyebilirdi. fakat muhtemelen 15-20bin liralik bi miktardir alacaginiz. bu miktarin vekalet ucreti de ancak 1500 lira falan tutar. kimse de 1500 liraya razi olup yapmaz. ustune %12 ucret isterler.

Avukat masrafini (vekalet ucreti) karsi taraftan alamazsiniz. Karsi taraf kaybedince kanuni vekalet ucreti oder ama o para dogrudan avukatin olur.

noter üzerinden bir işlem yapmak gerekir mi?

Bu arada kiracı tüm kiraları elden vermişti. Bu durum mahkemeye taşınınca sorun yaratır mı?

Aynı zamanda kiralanan şey dükkan. Yani kiracının stopaj vergisi de vermesi gerekiyordu. Bu durumda ödemişmidir ödememişmidir bilmiyorum ama adamdan geriye yönelik stopaj da alırlar mı?

Bir de anladığım kadarıyla avukattı, mahkeme masrafıydı %12yidi vs vs derken benden para çıkacak. Bu durumda ben mülkümden hakkımı alamamış oluyorum. Bu kayıplarımı da öder mi?

elden vermesi icra anlamında bir sorun yaratmaz diye dusunuyorum.

avukatti ve %12'ydi diye iki ayri kalem yazmissin. avukat=%12 zaten. ikisi iki ayri masraf degil. cebinden cikacak tek ucret de o zaten. mahkeme masrafi vs. geri kalan masraflari kiracin odeyecek.

vergi mevzulari ile ilgilenmez icra mahkemesi. vergisini de odesin istiyorsan vergi dairesine sikayet etmen gerekir. ama sen kira gelirin icin gelir vergisi odemediysen o da seni sikayet edebilir. o zaman senden de vergi alirlar ve ceza yersin. buna dikkat et.

noter uzerinden yapman gereken birkac sey olabilir. odemesi icin ihtar cekmek gibi. o artik seni asar. avukatin ilgilense daha iyi olur.

Gerçekten de dava dosyasını görmeden konuşmak doğru olmaz. Taraflar hangi hukuki gerekçelere sığınmış, hangi delilleri öne sürmüş, ne talep etmiş, ne alabilmiş... bunlar hep önemli. Siyasetçi bir avukatın bir oturum sırasında buna dikkat etmesi çok doğal.

Tabi arkadaş ortamında bir mevzudan bahsederken "önce dava dosyasını görmek lazım ben böyle yorum yapamam azizim" dersen adama monşer misin derler, çok fazla duyara gerek yok. Ben mesela kamuya mal olan çocuk istismarı, tecavüz davalarında vs ne sebepten olduğu farketmeksizin beraat alan suçluları falan görünce dava dosyasını görmeden bile "sizi hakim diye oraya koyanın aq" diyorum.

tespitin kesinlikle çok haklı. bir kere, her haberde mutlaka hatalı kullanılan bir terim muhakkak oluyor. ikincisi dava kararında kullanılan terimler de hatalı yorumlanıp hakkında yanlış şeyler yazılıyor. ne zaman hukuki bir olay veya davayla ilgili bir haber okusam, keşke bir hukukçuya danışsalarmış yazmadan, diye düşünüyorum. üçüncü olarak, haberi yazarken içerikte dava ile ilgili bazı olay ve bilgileri verip arkasından kararı veriyorlar. o zaman zaten direk anlıyorum ki dosyada burada yazanlardan başka şeyler de olmalı ki bu yazılan karar çıkmış olsun. yani sonuç olarak haberlerin büyük çoğunluğunda hukuk okuyanlardan farklı bir tutumda oluyorum. yani bırak dandik bir haber metnini, kendi olayını en ince detayına kadar anlatabilen bir muvekkile bile, önce dosyaya bakmak lazım, diye soylememiz gerekiyor. cunku bir karari etkileyen bir suru etken var ve haberde gecen bazi olaylar dosyada olmayabilir veya dosyada yazan bazi durumlar haber metninde olmayabilir. kararı veren hakim neden öyle karar verdiğini yeri geliyor kol gibi 4 sayfa uzun uzun hukuki dil ile anlatıyor. sen şimdi bunu aradan cümle cımbızlayarak çok farklı bir şekilde sunabilirsin. zaten haber metinleri de "vah vah vah olaya bak, şu işe bak bu nası karar" denilebilsin diye abarta abarta cımbızlanarak yazılıyor.

bu söylediklerimi söylerken de siyasi davaları dışarıda tutuyorum. çünkü siyasi davalarda dosyaya bakınca da bir çarpıklık hisseder insan :)

Dilenen kimseye çöp dahi almam. Çalışan kağıt toplayan çöp karıştıran çok kişiye yemek yedirdim, para asla vermem çocuksa gider çikolata alırım şeker alırım renkli renki açsa yemek yedirdim.

2 çocuğunu arabaya koyup kağıt toplayan bir ablamız var yokuş yukarı arabasını görürsem iterim 2 tane oğlu var bir gün dilendiğini görmedim. Işıklarda çorapsız bekleyen adama çorap aldım verdim baktım ertesi gün yine çorapsız geziyor bir daha beş kuruş harcamam ona. Öyle işte.

i have a story
günün birinde börekçide kahvaltı ederken bir çocuk gelip abi açım bir çorba parası verir misin dediğinde gel abim otur börek ye demiş bulundum.Sonra çocuk abi kardeşlerim de aç diyince al burdan börek onlara götür dedim. Geçmiş gün tam hatırlamıyorum ama çocuk 40-50 liralık börek aldı gitti.Ben kahvaltımı bitirip okula yöneldiğim zaman aynı çocuk yolda benden 1 dal sigara istedi..

bu da böyle bir anımdır. O gün bugündür kimseye bi bok almam.

"ölen dilencinin banka hesabından milyon lira çıktı", "gündüz dileniyor, gece mercedese biniyor; gizli kamera görüntüleri" tarzı haberleri yıllardır görüyordum ancak he deyip geçiyordum.

sonra,

bir tanıdığım ankara'da yoksul denebilecek bir semtte kentsel dönüşum çerçevesinde yapılan konutlardan bir ev aldı. evin balkonu gecekondulara bakıyordu. balkonda otururken o taraflari izledim. akşam üzeri evin çocukları olduğunu tahmin ettiğim bebeler geldiler. büyük bir sini vardı bahçede. üstüne topladıkları paraları yıgdılar hep bir yandan. kagıt ve demir paralardi ancak kagit paralari sonradan tumleterek elde ettiklerini dusunuyorum. neyse, sonra hemen paralar bir araya getirildi, baba paralari cebe koydu(bir deste para bu arada), bir miktar parayi cocuklara verdi. cocuklar gidip et kola falan alip geldi. mangal yaptilar. arkadasa soyledim. mangal yapiyolar la dedim. sasirdim cunku. para ritueli hep boyle, mangal falan da cogu gun boyle dedi. o gunde beri dilencilere bi sikim almiyorum. vermiyorum da. cunku o sana aldirdigi bir ogun yemek ile sadece kendi kazancindan arttiriyor. sen almasan sonunda acikip kendisi cebinden alacak.

bana bi defa avm'de çok kötü halde olduğu belli olan kadının biri gelip:

"evladım çocuklarım çok aç nolursun yardım et" dedi bende abla nakit yok dedim, "para istemiyorum bari yiyecek bişeyler al" deyince dayanamadım kalktım napsam diye hemen önünde oturduğumuz pizzacıyı gösterip pizza almamı istedi. mecbur alacaktım,neyse orta boy pizza siparişi verdim, kadın hayır hayır deyip kendisi büyük boy olanı istedi ve garsona söyledi ardından da büyük kolayı da yanına kaynak yaptırdı aldı gitti amk. ben kendime 22 tl'lik masraf yapmıştım kadına 36 tl'lik yemek almıştım.

velhasıl çoğu sahtekar olabiliyor çok ısrar etmese geç git.

hic sallamıyorum. hangi birine yetişcez. sokaklar dilenci asalaklarla dolu. ihtiyacı olan iş bulsun bulamıyorsa belediye, valilige basvursun amk. boku cikti istanbulun. siz bunlara verilen her lira memleketin gelecegine vurulan bir baltadir.

Aç insana tabiki yemek alırım da aç insan ne bulursa onu yer ve şükreder. Hamburger, pizza nedir? "Kahven nasıl olsun?" diye sorup yürümek gerekir. Acıyacak bir durum yok.

Hayir, almiyorum.
Gecen gun kadikoyde otururken masamiza geldi bi tane bebekli. "Para istemiyorum, bebegimin mamasi bitti" dedi.

Bizim arkadas o an bosta bulunup "ne istiyosun, hangi mamaysa alicam" dedi. Kadin "bebelac 1 numara" dedi, arkadas da Gitti migrosa, 2 kutu aldi. Arada 5-10 dk var yok yani.

Kac saat daha oturduk (raki masasi) kadin gelmedi. Arkadas da 2 kutu bebelacla kaldi oyle.

geçen gün okulun orada akbil doldururken 8-9 yaşlarında bir çocuk akbil büfesine dayanmış herkese "abla açım" "abi açım" diyordu önce "yok kardeşim" diyip uzaklaştım sonra çantamda pastaneden aldığım tahinli çörek, kurabiye falan olduğunu hatırladım geri döndüm koşarak, "aç mısın cidden bak çantamda kurabiye var vereyim mi sana?" dedim o da yarım ağız "yk abl dğlm aç" dedi. hani evet güven sarsıcı oluyor cidden, öğrenci olduğum için burada yazılanlar gibi kimseye pizza falan alamam zaten ama böyle şeyleri yaşamama/görmeme/okumama rağmen o an "açım" diyene yemek verebilecek ya da yemeğimi paylaşabilecek durumdaysam hayır diyemem sanırım.

hatta bir keresinde taksimde bir adam "abla açım 2 lira ver" falan dedi 100 metre önümüzdeki teyzeye, kadın da verdi adam valla kadın gidince büfeye girip döner aldı. bu tarz şeyler de oluyor, kimin doğru kimin yalan olduğunu bilemiyorsun.

ben tüm bu dilenen insanlar, aç ve açıkta olanlar benim suçum olmasa da hatta çoğu numaradan dilense bile önlerinden geçerken sahip olduğum şeyler için (çok bir şeyim yok da yani yeni ayakkabı aldıysam ondan, elimdeki telefondan, cüzdanımdaki 10 liradan vs.) utanıyorum, sanki ben çok iyi bir hayat yaşarken onlar o şekilde sürünüyor ve bunun sorumlusu da benmişim gibi hissediyorum.

sanırım malım biraz tşk.

Bişey satıyorsa alınır. Bir kalem, selpak dahi olsa bişey satan birinden alışveriş yap. Hatta 1 lira istiyorsa 2 lira ver.

Para isteyene verme yemek isteyene alma. Sen belki evinde pırasa yiyorsun o senden döner ekmek, pizza istiyor.. yani suistimal olabilir. Para isteyenin suratına bile bakmadan uzaklaş zaten.

dedi ayca'nın yazdıklarını okuyunca 'Aaa, ben mi yazdım dedim'. Sonra nick'in gördüm, 'Ya ben şaka yapıyordum, hakkaten ben yazmışım galiba' dedim. :)

Çok fena utanıyorum olan malımdan. Öyle çok malım da yok ama işte, yolda yürürken telefonum, cebimde öyle çok sayılmayacak bir param var. Fakir durumda birini gördüğümde kendimden utanıyorum, çok suçlu hissediyorum. Ki hissetmekten öte, suçlu olduğumu da düşünüyorum. Gidip özer dileyesim gelmiyor ama içimden geçmiyor değil.

Yemek isteyen biri olduğunda elimden geliyorsa yardım etmeye çalışırım ama 'Ben tokum, para ver'e çevirirse 'Ben de kredi kartıyla alacaktım, param yok ki'ye yatarım. Ki yanımda nakit taşımadım uzun süre çalınır diye, bir açıdan çok da yalan değil. Para isteyenlerle ilgili şöyle bir durum yaşadım. 5 yıl önce, üstümde çok borç olan bir dönem aysonuna iki gün kala parasız kalmıştım. İşten çıkışta da servisi kaçırmıştım, cebimde de eve gidecek para yoktu. Kasım ya da Aralık'tı sanırım. Bir arkadaşımı aradım, ondan borç alacaktım 20 TL ama arkadaş Okmeydanı tarafında. Ben de Beşiktaş merkezdeydim. Yol param yoktu, başladım yürümeye. Mecidiyeköy'ün arkalarında bir yerdeydim sanırım. Ağlasam ağlayacak durumdayım, kafamda sürekli 'Nasıl bu hale geldim' diye sorular dönüyor. O sırada bir dilenci çıktı, adam 'Kızım, Allah rızası için' derken sinirle adama 'Cebimde yol param olsa kaç saat yürümez, otobüse binerdim' demişim. Adam az sonra beni durdurdu. 'Kızım, al bu 10 TL'yi, yol parası yaparsın kendine' dedi. Ben gayet saf saf 'Yok amca, sana da lazım' falan diyorum. Adam ısrar etti, 'Kızım, gecenin bu saatinde dışarılarda yürüme tek başına. Bir daha karşılaştığımızda verirsin' demişti de, 'Yok amca, ben arkadaşa yaklaştım, ondan borç alacağım' deyince bırakmıştı. Bayağı şaşırmıştım.

Bir kere de geçen seneydi sanırım. Bir yerde yemek yemiştim, bir de kurabiye verdiler kocaman. Ben yemeyecektim, 'Bir arkadaşa veririm, dursun' diye çantaya attım. Yolda dilenen bir kız vardı. Kızı çağırıp kurabiyeyi verince çok sevinmişti. Bir o denk geldi, bir de iş yerinin yakınlarında aşırı kültürlü evsiz bir adam vardı. Meğer İstanbul Üniversitesi İktisat mezunuymuş, bir şekilde evsiz kalmış. 50'li, 60'lı yaşlardaydı; tam da anlayamadım o zaman. Adam zaten haber spikeri gibi aşırı düzgün bir artikülasyonla konuşuyordu. Giysilerinin de zamanında çok iyi ve marka olduğu belliydi ama pislenmişti delicesine. O yol kenarında bizim üniversiteye baka baka ağlıyordu, ben adama gitmiştim. Adamla 2 saate yakın lafladık sanırım. Hikayesini anlatmıştı bana. Önce eşini, eşinden sonra aklını kaybetmiş. Zaten bir noktadan sonra adamla birlikte ağladık. Yalandan insan hıçkıra hıçkıra ağlayabilir mi, bilmiyorum. Belki bir kısmını yaşamadı, attı; belki bana anlattıklarını yaşamadı ama adamın bir şeyler yaşadığı belliydi. Belki de adamın evi vardır ama o aklı kaybetme sonrası kendini dışarı vurmuştur, belki kendi hayal dünyasındadır. Adama sandviç ve ayran almıştım, hatta ayranı birlikte içtik. Bir de 20 TL vermiştim. Ara ara gelmesini söylemiştim ama bir daha görmedim. O adama ne oldu diye çok merak ediyorum. Hatırlayınca gözlerim doluyor, daha da utanıyorum.

Düşünüyorum da, beni iyi kaçırmadılar, öldürmediler bu zamana kadar. Çok fena içim eziliyor öyle birini görünce. Deli gibi suçlu hissediyorum.

genelde görmezden gelirim ama bir keresinde sabahın 7'sinde evden çıktığım sıralar mesaiye kaldığım bir gün, akşam 10'da falan işten çıkmışım servis bi yere kadar bıraktı minibüsle eve gideceğim.

gençten bir çocuk benden para istiyor. ulan çocuk benden sağlam. gir bir yere çalış değil mi?
ben bu saatte işten geliyorum biliyor musun? dedim. bir şey diyemedi haklı olarak.

e bi zahmet çalışın be abi. o kadar emekçinin suçu nedir? sağlıklı bir insana bir kuruş verirsem adam değilim. yemeğimi paylaşırım orası ayrı.

Yemek alma pozisyonuna hiç düşmedim, eskiden bi ara çantama çikolata bisküvi doldurur dilenen çocuklara dağıtırdım, sonra çocuklara zehir dağıttığımı farkedince vazgeçtim. Meyveli olanını lojistik olarak çözemediydim, şimdi de eskisi gibi denk gelmiyorum yoğunluktan.

Para vermem, verdirmem. Fakat geçen gece, sabaha karşı acayip bişey oldu. Taksim meydanının ortasında son derece şık giyimli ve elinde onlarca alışveriş poşeti olan bi amca beni durdurdu. Yarı İngilizce yarı Türkçe, cüzdanımı çaldırdım, ben aslında gs lisesinde hocayım, bak bu da kartım, bi 20 Tl verebilir misin evime gideyim dedi. Benim gözler 8 baktığından kartla ilgilenmeyip 20 Tl uzattım. Adam birden doğrulup, bi 20 daha versene vermişken dedi. İşte eyle :/

bir keresinde @aychovsky'nin anlattığına benzer tarzda bir adamla karşılaştık. ama bunun hikayesi daha bomba; eski yeşilçam oyuncusuymuş, başka bir ünlü "jön" kollarında ölmüş, cüneyt arkın düşündüğüm yaşta değilmiş, sektörün en kötü adamıymış. :D

bunu derken köpeklerin hep yattığı bir duvarın orda oturuyor, bira şişeleri var etrafta, bir şeyler de yemiş. köpeklere diyor ki "bunlar benim en iyi dostlarım" ama önlerine bir kuru ekmek bile atmamış.

sonra anlattı anlattı, dedim delidir ama iyi delidir heralde henüz bir şey istemedi, dinliyorum ayıp olmasın diye derken silivri'deki kızının doğum günü için pasta istedi. o sıra içerenköy'deyiz bak, yazın ortası :D

"o pasta oraya kadar ne hale gelir" dedim. "o benim sorunum" diye bağırmaya başladı. lanet olsun ki hiç yanılmıyorum, anlaşıldı diyip yoluma devam edeceğim hala bağırıyor "iki saattir dinlemesini biliyorsun ama!" diye. :D

genelde hiç bulaşmam böyle tiplere ama bazen insanın basireti bağlanıyor, o inanma isteği var ya çok kötü bir şey. her seferinde haklı çıktığım için bu tiplere istemeyerek kötü davranıyorum, yok sayıyorum. zaten asla para vermem ama kırk yılda bir falan yiyecek alırım.

Beyoğlunda serin bir bahar sabahıydı. Saat günün erken saatleri, 7 buçuk civarı. Elin gavurunun walk of shame diye tabir ettiği durumun tam ortasındayım. Ellerim ceplerimde dalgın dalgın yürürken sokağa iki seksen uzanmış, hafifçe doğrulup başını eline dayamış etrafı izleyen bir adam gördüm. Üzerindeki parçalanmış kıyafetleri, kir pas içerisinde, başında yeşil keçeden bir fötr şapka. Ama adamın öyle bir ışığı var ki, insan ister istemez ondaki bu kayıtsızlığa, dünya sikime minaresi götüme tavrına özeniyor. Önünde cam bardakta da bir duble rakı. Beni gördü, yüzünde kocama bir gülümseme ile fötr şapkasını başından hafifçe kaldırıp tam bir istanbul beyzadesi edasıyla "Günaydın beyefendi" dedi. Sonra rakısından küçük bir yudum alıp etrafı izlemeye koyuldu. Bunu o kadar doğal bir tavırla yaptı ki, sanki yerlerde sürünen bir ayyaş değil de, tahtına uzanmış üzüm yerken halkını seyreden bir roma imparatoru. İlerideki börekçiden börek aldım, yanına gidip "Beyfendi buyrun. Bunu yan masadan gönderdiler" dedim sırıtarak. Adam "Ah ne kibarlık, ne incelik. Selamımı söyleyin" dedi yerinden bile doğrulmadan.

İşte tanımadığım birine ilk ve tek yemek alma maceram.

Asla almıyorum. Kardeşim üzülmüş almış bir kere. Tam markete girerken dilenci kadın tutmuş tamam bir şeyler alayım demiş kardeşim de. Sucuk salam peynir donmuş gıda falan almış kadın da bu kadar mı aldın ala ala demiş ya. Bu arada kardeşim markete giderken beslediği sokak köpekleri kapıda bekler. Kardeşim de madem öyle diyip parçalayıp köpeklere vermiş kadın da kaçmış sonra.

Dilenen adama-çocuğa hiçbir zaman para vermiyorum. Bir gün yemek yerken bir çocuk geldi para istedi, vermedim ama vicdan azabı oldu; ben yemek yerken çocuk aç mıdır diye. Çocuğa aç mısın deyince bir yemek de ona aldım. Yolda karşılaştık tatlı tatlı gülümsedi, içim eridi. Onun dışında çocuk dilenci olursa şeker vs veririm ama para hiç olmaz.

Orta yaşlarda, gençlerde dilenci görünce ama bırak üzülmeyi daha sinirleniyorum.

Şöyle bir durum da var. Yakın zamanda yolda 18-19 yaşlarında bir erkek ağlıyor, durdum ne oldu diye eğildim. Açım abla dedi. Sİmit poğaça vs aldım yan taraftan verdim çocuğa. İki gün sonra aynı yerde aynı çocuk aynı pozisyonda yine ağlıyordu. Buna da elimi kıpırdatmam bir daha mesela.

ben de bir anımı paylaşayım.

arabadan indiğimde ufak bir çocuk yaklaştı yanıma, "abi bana şuradan tavuk döner alır mısın" dedi. "tamam" dedim, alırken "abi ikiye bölseler olur mu" dedi, "niye ikiye böldürüyorsun" diye sordum, "yarısını kardeşime götürücem" dedi. "iki tane alayım böldürmeden götür kardeşine" dedim, "yok abi bu bize yeter zaten" dedi. tavuk döneri ikiye böldürdüm, verirken de 20 lira para vermek istedim ama almadı.

yani evet, art niyetli ve insanların duygularını suistimal etmeye çalışan insanlar çok çok fazla ama hepsi de böyle değil.

asla para vermem, para isteyenden tiksinirim.
açım diyenin o anda dokunursa, bir öğün yemek ısmarlarım. ısmarladığım oldu.
tavuk dürüm döner, kola aldım. fazlasını da almam.
çocuklardan bir şeyler satın alabilirim.

belki 7-8 yıl önce caddebostan sahilde adı ertan olan bir sokak çocuğu ile tanışmıştık. yaşı belki 13-14 olabilir. kız arkadaşımla çimlerde otururken iki kişi bir de köpekleri yanımıza geldiler. konu nerden nasıl ilerledi hatırlamıyorum ama konuşmaya başladık. ailesinin aslında anadoluda bir şehirde varlıklı olduğunu ama babasının bir suçtan hapse girince üvey annesi ile amcasının onu istemediğini ve dayaktan ölmemek adına kaçtığını anlatmıştı.

arabalara ve hayvanlara çok meraklıydı yanındaki arkadaşı ise inanılmaz sessizdi. dilenci değil de sokak çocuğuydular işte. ertan kendinden çok köpeğe önem veriyordu. mesela hiç çöp yedirmiyormuş verilen paralarla köpek maması alıyormuş. hatta hangi mama migrosta ne kadar çok iyi biliyordu. bir iki defa para vermeyi denedim genelde kabul etmedi zorla verince de sonra ödeyeceğini söyleyerek aldı.

bu tip insanların iki sosyal yüzü var. birincisi tanımadığı yabancı insanlara karşı olan umursamaz tavrı ikinci yüzü ise onu bir insan yerine koyan ve tanıdığı kişilere karşı olan tavrı. bir iki defa da yemek aldım gene aynı utangaçlıkla aldı benden yemekleri. bu kadar zaman geçmiş ama bir sözü aklımdan çıkmıyor. günlerdir cips dışında bir şey yemedim demişti. yaz ayı herkes caddebostan sahilde cips, kola ve bira yapıyor. ortamdak en bol besin ise cips. o yaz defalarca gördüm ve hep konuştuk. bana anlattıklarının hiç biri yalan gibi gelmedi ki bu konuda çok şüpheci bir insanım.
en son bir internet kafede kalıp temizlik falan yapıyordu. dizilerden, arabalardan, internetden bahsediyordu sürekli yani böyle bir hayat istemediği ve zengin bir iç dünyası olduğu belliydi. en çok polislerden ve sürekli dayak yemekten. her hırsızlıkta her olası suçta bunları toplayıp götürmelerinden şikayetçiydi. abi biz hırsız değiliz bize verilmeyen hiç bir şey almayız diyordu sürekli.

sonraki yazlarda bakındım ama göremedim belki başına bir iş geldi belki de bir şans ile kurtuldu oradan bilemiyorum. ama artık sokakta yaşayan insanlara dilenciliği yüz metreden belli değil ise önyargı ile bakmıyorum.

Dilencilere para da vermem, yemek de almam. Yardım edenleri de uyarırım. Herkes 3 çocuk yapsın, devlet bakar diyenler umursamıyor, ben mi umursayacağım :)

bi de aklıma şu geldi. adana kozan'a proje çalışmaya gittik. biz öğrenci projesi çiziyoruz ama kentsel dönüşüm söylentisi çıkmış, halk bize düşman. bana düşen mahallede şopar kaynıyo, bi tarafımızı kesicekler diye yusuf yusuf dolaşıyoruz. bi tane ufaklık bayaa ilgili, takıldı peşimize sokak sokak takip ediyo, sorular soruyo, cin gibi. biz de mola verdiğimizde muhabbet ettik bununla. okulda sevdiği kız varmış (ilkokul 2), buna çayırda randevu vermiş, buluşucaklarmış, çok heyecanlıymış falan. fakat afedersiniz kıçında bi don var, ayaklar falan çıplak. dedim ayağına bi terlik giy bari :P bu da dedi ki, abimle kavgalıyız, ayakkabısını verecekti buluşmada giyeyim diye, maçı varmış. dedim gel sana ayakkabı alalım. tamam dedi, beğendiğim bi ayakkabı vardı, onu al bari. bu tuttu beni, hiç abartısız yarım saat yürüttü çarşının öbür ucuna, yarım saat de dönüş.. benim de vaktim kısıtlı, akşam oluyor. dükkana girdik, rafını bile biliyo, nokta atışı buldu ayakkabıyı. bi de terlik aldık. kız beni beğenecek diye uça uça gittiydi :) keşke hep böyle denk gelse, seve seve alıp helal etsen, lakin ki büyük şehirde pek öyle olmuyo..

Vallahi okurken korktum. Bos vaktiniz ve gercekten ihtiyaciniz olmayan sadece yatirim icin alacaginiz bir evse olabilir. Ama yani bir de elinizdeki tum parayla alacaksiniz cok manasiz geldi bana.

irtifak üst kullanım hakkı bildiğim kadarıyla.

irtifak hakkı başkasına mı ait görünüyor?

Uzun yıllardır kiradayız. Tapudan hiç anlamıyorum. Oturmak için alacağımız bir ev. Bu yüzden yanlış bir iş yapmak istemiyoruz.

Ben de okudum ama tam olarak ne yazdığını anlayamadım.

Belediyeye gitsem bilgi verirler mi?

m.: 14/242 arsa paylı zemin kat (3) nolu meskende XXXX lehine kat irtifakı.

bu XXXX kim

en sağlıklı bilgiyi tapudan alırsınız. tapuya gidin sorun almadan durumunu

bir bina inşaat halinde iken kat irtifakı olarak görünür. inşaat bitip de iskan alınınca kat irtifakına ortak olan yani binada tapu sahibi olan herkes kol kola girer gidip tapudaki kat irtifakini kat mulkiyetine donustururler. kat irtifaki veya kat mulkiyeti olmasi onem tasimaz. onemli olan binanin iskaninin olmasi. gidip bunu ogrenmeniz gerek. soylenene gore zaten turkiyedeki yapilarin %80'inden fazlasi kat irtifaki olarak gorunuyor. cunku kimse iskan alindiktan sonra gidip kat mulkiyetine gecmiyor. sahsen 15 yildir oturdugumuz bina da kat irtifaki gorunuyor hala. istesek gidip kat mulkiyetine geceriz binadaki malikler olarak. ama kimse ugrasmiyor. neden ugrasalim ki? en basitinden, kat irtifakindan kat mulkiyetine gecince konut vergisi birkac kat artiyor. niye fazla vergi verelim?

onemli olan iskan. iskana dikkat. bir de ustunde baska hakki(sukna, ipotek vb.) olan var mi? buna dikkat etmek gerek. bu cok onemli. tapuda zaten satis olurken tapu memuru detaylica anlatir, su yaptiginiz islem size burada su kadar hisse verir vs diye.

@sik kullanilanlar

m.: 14/242 arsa paylı zemin kat (3) nolu meskende XXXX lehine kat irtifakı.


Ev sahibi. Tapu bu kişinin üzerine.

@rucka güzel açıklamış.

ben irtifa hakkı başkası üzerine ise ipotek vs gibi bir durum olabilir diye düşünmüştüm, öyle bir sıkıntı yok.

14/242 oranı doğru mu? Siz arsanın bu orandaki payına sahip olacaksınız bu oran doğru ise, iskanı da soruşturursanız konu kapanır.

Ben bu işlerden pek anlamam ama14m2 arsa paylı görünüyor, yani orta büyüklükte bi oda kadar, ev kaç m2 ki? Tapunun yanı sıra belediyeye de bi gösterin derim. Dönüşüme falan girecek olursa elinize bi oda düşmesin de..

Gayrimenkul Taşınmaz Değerleme Danışmanlık şirketlerine 300-400 lira veriyorsunuz. Onlar size ne kadar ayrıntı varsa veriyorlar. Gidin danışın.

Apartmanda kaç daire var? 16-17? Bahsettiğiniz pay ve sizin tüm komşularımızın payı toplamı 1 eder. Kentsel dönüşüm sonrası da bu payımıza tekabül eden bir payda daire verilir. Arsa payı önemlidir.
Denildiği üzere kat irtifakı, kat mülkiyeti gibi işlem görüyor ve kat irtifakı sahibi olarak haklarınız malik gibi. (Kat mülkiyeti kanunu)

Kentsel dönüşüm kanunundaki düzenlemeleri bilmiyorum. Şuanki m2'ye denk düşecek bir mimari projesi sunmak zorunda mı yeni mütayit bakmak lazım. Ancak zannediyorum asıl korunacak olan "oran" olur. Bir danışmanızda fayda var.

sen bu paranın çalıntı olduğunu bilmiyorsan ve bilebilecek durumda değilsen alamazlar senden parayı.

efendiler, hukuki anlamda dayanağı soruyorum.
yani bana çelişkili geliyor, sonuçta parayı çaldıran banka.
vatandaşın çantası çalındığında ve hırsız yakalandığında çantanın içindeki kıymetli eşyalar eksiksiz olarak çanta sahibine iade edilmeyebiliyor.

banka bu parayı alırken hangi kanuna dayanarak alacak?

ve diyelim ki banka bu parayı aldı, ben dava açamıyor muyum? bu adamın bana borcu vardı, ödedi. ben de o parayla gittim ev aldım. sonra o evi de 1 milyon 100 bin lira karşılığında o bankanın genel müdürüne sattım.
işler karışmaz mı?

o zaman biraz şeyyapalım.

paranın çalıntı olduğunu biliyorum.
hırsız parayı elden teslim etti, kaçtı saklandı. ben 1 milyon lira ile ev aldım, 1 milyon 100 bin liraya müdüre sattım.

hırsız yakalandı, iyi niyetli olmadığım ortaya çıktı. banka parayı istiyor.
benim cebimde 1 milyon 100 bin lira var. müdürün elinde ev var.
hırsızın elinde bi bok yok.

mahkeme dedi ki; hırsız cezaevine, 1 milyon lirayı alan kötü niyetli kişi(yani ben) parayı geri versin. faizini ihmal ediyorum.

1 milyon lirayı ödedim, hırsızı hapse attılar. elimde 100 bin lira kaldı. ev hala müdürde.

genel müdür çalıntı para ile aldığım evi benden satın aldığı için o da evi iade etmek zorunda mı? zorundaysa benden 1 milyon 100 bin lirayı isteyecek. diyelim ki mahkeme herkes her şeyi iade etsin dedi.

ben 1 milyon 100 bin lirayı müdüre verdim, o da evi bana verdi.
ben evi, 1 milyon lira vererek aldığım kişiye iade etmeliyim ki o 1 milyonu tazminat olarak ödeyeceğim. adam diyor ki ben o 1 milyonu geri vermem. sebep? çalıntı olduğunu bilmiyordum. geri vermem. geri vermiyor.

bu durumda ben bankaya evi mi vereceğim?
evin değerini kim belirleyecek? diyelim ki ev 900 bin liralık çıktı. ben cebimden 100 bin lira daha mı vereceğim?

ne oluyor yahu?

esya hukuku sinavi gibi olmus :) kotu niyetli zilyet, yani bu durumda sen, aldigi seyi geri verirken ona verdigi zararlari karsilamak ve elde ettigi gelirleri de vermek zorundadir. yani ev mudurde kalacak. sen de parayi 1.100.000 olarak iade edeceksin.

ama banka 1 milyon lira çaldırıp, 1 milyon 100 bin lira kazanmış olacak.
this is unfair!..

o zaman herkes birilerinden sermaye çalıp, onu işletip, sonra parayı iade edip kazancı yanına kar kalır. hem belki sen parayı çalmasan banka onu 1.500.000 yapacaktı :)

hatta demin söylediğime de bir ekleme yapmış olayım. kotu niyetli zilyet sadece elde ettigi geliri degil ayrica elde etmeyi ihmal ettigi geliri de vermekle yukumlu. yani mesela birinden 1000 lira caldin. evde tuttun hicbir sey yapmadin. daha sonra mahkeme yoluyla o parayi geri vermen kararlastirildi. bu noktada parayi caldigin kisi ben bu parayi bankada isletip faizle 1100 lira yapacaktim derse senin geri 1100 vermen gerekir. o aradaki 100 lira elde etmeyi ihmal ettigin semere olur.

ya of ya yine gitti paralar.

o zaman bankanın müdürü, kendi bankasından çalınan parayla alınan evi satın alan kişi oluyor. köfte.

neyse paranın çalıntı olduğunu bilmiyomuş gibi yaparım ben de... artık olduğu kadar.
teşekkür ediyorum.
başka sözüm yok sayın hakim.

olay kurgu değil aslında pek, haberlerde çıktı buna benzer bir olay, adam internetten borcunu ödemiş, sonra da kapıda yakalanmış.
ben böyle değişik gördüğüm olayların nasıl çözüleceğini merak ederim hep :)

yalnız paypal kullanan satıcılara ne zaman durumu açıklasam ya cevap gelmiyor ya da sadece paypal diyorlar.

emeği geçen herkesin abv.

paypal hem alıcıyı hem satıcıyı koruyor. başkası ile çalışmamaları normal hele de ebay üzerinde. paypal ödeme yapmakta değil almakta sıkıntı var. ödeme ekranında ülkeyi almanya seçin gene türk kartı ile ödetiyor. uydurma bir adres gir gitsin

peki şu aracı kurumlar ne kadar komisyon ücreti alır? benim istediğim ürün 89$ ve kargo bedava. Ağırlığı da 1 kilo bile yoktur muhtemelen.

Paypal'im yurtdışı paypal'i
bana güveniyorsanız :P isteyene istediği ürünü alabilirim.

vakti zamanında erikli'ye geçerken fark istemediler bi de ilk 2 su 5'er lira indirimli gibi bi kampanya yaptılar. ara sor fiyat al hepsinden. markadan markaya değişiyor.

bunu direk vereceğin yeri arayıp sorarsan daha iyi olur. çünkü aldıkları damacanaya göre değişiyor. örn. nestle erikli damacasını kabul ederken x markasını kabul etmiyor

Bisu diye bir app var bir gözatmalısın.

Ben farklı firmanın damacanasını elmacık su için vermiştim kabul ettiler.

elbette hayır. adamlar kendi vatandaşlarına bile al sana iş burda çalış demiyor. üstelik teknisyen olman senin orada teknıseyenlık yapabılecegını gostermez. meslegınle alakalı kurslara belkıd eyenıden okula gıdeceksın kı bellı standartlarda egıtım almıs oldugunun kanıtını gosterebıl. bosuna abd de doktorlar muhendıler taksıcılık yapmıyor. çoğunun dıplomasını abd tanımıyor.

annem ve babam mali müşavir. üniversite mezunu ikisi de. 2003 yılında green card çıktı ve gittik. buradaki üniversiteler orada tanınmadığı için ikisi de lise mezunu muamelesi gördü. babam ingilizce de bilmediği için benzinlikte pompa bastı. annem ingilizce bildiği için bir çeşit ekonomik college gibi bir yere yazıldı. 1 senelik program. okulu birincilikle bitirdi. bu sayede bir iş bulabildi. ve amerika'da bizi orta sınıfın en altı sayabilecek bir maaş almaya başladı.

amerika'ya gittiğin zaman hayatın kurtulmayacak. bir anda her şey bitmiş ve yeni mükemmel hayatına başlamış olmayacaksın. oyle hadi buyur ülkemiz al sana bi de iş falan demeyecekler. orada yüksek lisans falan yapacak bir bütçen yoksa diplomani falan da yanında götürme hiç. boşa ağırlık yapar.

kendi alanında devam edeceksen, ticaret vs. gibi başka alanlara kaymayacaksan diye düşünerek söylüyorum; şanslı isen kendi alanının ucuz iş gücü olursun. değilsen dominos'un kuryesi. orada arabayla dağıtılıyor gerçi, motosiklet olayı yok.

ha ortalama bi sermaye ile iş kurar, onu uçurur amerikan ruyasını da yaşayabilirsin. biz ortadoğululara asıl vadedilen bu zaten.

o değilde 1 mayısta sejax a mesaj yazmışım 2 mayıs gecesi bana green card çıkmış ?

fiyatlari aynıysa ya 2008 olanda bir sorun var ya da 2004 olan fazla pahalı gibi geldi. 20-30k km farkı çok değil yani. hem de bu yaşta araçlarda. 2012 modele biniyorum şimdiden 140k oldu.

arada 4 yil var
2-3 yil binerim , arac 180 bine gelince satarim diyosan 2008 alirdim

Benzinli ve tüpsüz tercih ettiğim için az km normal gibi geldi ama umarim oyledir:)

120 k km fazla bir km degil diğer arabalar fazla yatmış gibi geldi yatan arabadan biraz uzak durmak gerekir iyi gibi durur fakat kullanmaya başlayınca sorunları çıkar . yüksek km'li araç nispeten digerlerine göre fazla kullanıldığı için sorunları oldukça parçaların değişimi yapılmıştır. 4 sene uzun bir süre plastik aksamının yıpranması için. 2008 modele yoğunlaşırdım

peder beyin 240k 2000 model opel astra'sı var. 2. el almıştı. sabit hızla şehirler arası yolda yapılmış kilometrenin çoğu. sahibi de sürekli zamanında bakıma götürmüş. bozulan parçaları orjinal gm parçalarla değiştirmiş. stepnede çiziği bile yok. dikiz aynası ve arka silecek harici trim sesi yok. 1 ufak kazası var. diyeceğim o ki yüksek kilometre türkiye'de çok abartılıyor. eğer alacağınız aracın sahibi "nasılsa satacağım en dandik yan sanayiyi takayım, hava filtresini bile 20 liralık filtrelerle değiştireyim" gibi bir düşünceye sahipse o araçtan uzak durmak gerekir. kaputun altında duran her parça orjinalse, değişen kasa parçası yoksa ve şaft- aks oynamamış, kaynak görmemişse o araç alınabilir. ama km'si yüksek olduğu için satarken zor elden çıkarırsınız.

Ben geçmişte aynı kasa olan iki seçim arasında daha eski ama düşük kilometreliyi tercih etmiştim. Daha genç yüksek kilometreliyi tercih etmedim. Hiç de pişman olmadım 3 yıl kullandım en ufak bir sorun yaşatmamisti bana.

babacigin- windows oldugunu dusunuyorum
ofiste- orjinal yazilim oldugunu dusunuyorum

orjinal windows'larda windows defender mevcut, onu(eger degilse) aktive edip kullanabilirsiniz, baska bir seye ihtiyac yok.

bir de eğer chrome flan kullanıyorsa ad-blockler yükleyin,kolay kolay bişe olmaz.

ben de windowsun kendi güvenliği ile yetiniyorum. güncel olduğu sürece yeterli bence. virüs programları pc'yi fazla kasıyor + işe yarar şeyleri de engelliyor uğraştırıyor.

Bıtdefender yükleyebilirsiniz. Gittigidiyordan key alabilirsiniz.

Nietzsche Ağladığında güzel kitap, bitirdikten sonra filmi de izlenebilir.

Nietzsche Ağladığında hayatımda okuduğum en keyifli kitaplardan biriydi. içerisindeki diyalogları okumak falan zevk veriyordu baya baya

europass.cedefop.europa.eu

şu siteyi bi kurcalamanı tavsiye ederim.

Europass önermem çok amatör görünüyor. Öğrenci işi ayrıca.

En ama en basiti ve kabul göreni kariyer net cv'si.
Onun dışında googledan cv örnekleri diye aratırsanız hem ingilizce hem türkçe şablon bulabilirsiniz.

bence sacmalamislar. txt dosyasi olarak bile hazirlayabilirsiniz cv'yi. yeter ki siralamasi dogru olsun, onemsiz seylerle dolu olmasin.
europass'i ben begeniyorum acikcasi. okunakli, goz yormayan.
istersen cv'ni gonder yorum yapayim.

limon düşürür.

sarımsak da düşürüyordu sanki.

Tansiyonun yükseldiğinde eminsen ılık şekerli su iç. Sarımsak da iyi gelir.

Bol su iç. Günde 3 litre'yi geç.

Kan sulanır, idrarla fazla mineral atılır, baş ağrısına da iyi gelir.

Tuzlu ayran düşük tansiyonu yükseltmeye yarar.

Bilekten dirseğe soğuk suyla yıka ovalayarak.

limon

Tansiyon ilaçlarının amacı vücuda aldığımız fazla tuzuda attırmaktır yani tuzlu ayran içmen tansiyonu yükseltir.
Limon ve sarımsak tüketimini arttır
Tuz tüketimini azalt
Su tüketimini arttır
Stresi azaltmak için passiflora veya atarax ı eczaneye danış delux tansiyon hapı verirler mi bir sor bakalım.
Bu bilgilere dayanarak akıl ve fikirlerinizi koyarak kullanınız aksi takdirde doğacak sonuçlardan şahsım sorumlu değildir.
Ayrıca pharmaton ve sarı kantaron tansiyonu yükseltiyor kullanıyorsan gözden geçir.

duş aldıktan sonra enseye soğuk su uygula. bunu duş almadan da lavabo başında da yapabilirsin yapabildiğin kadar..

Adliye'de pedagog olarak çalışan birisi olduğunu sanmıyorum. Yanılıyor muyum?

bilirkişi pedagog duydum. adliyede çalışanı ilk defa duydum. bakalım var mıymış?

İstanbul'daki büyük adliyelerin hepsinde pedagog var evet.

düz vitesi otomatik kullanmaya başlayınca unuttum. mecburen devam ediyorum oto ile.

otomatik tabi ki. bir süre düz vites kullanmak zorunda kalmıştım, zamanla alışmıştım ama biraz zorlayıcı bir süreçti. trafikte çok yoruluyordum. otomatik çok daha rahat geliyor ve gerginlik olmayınca dikkatimi daha iyi toplayabiliyorum.

Düz kullanıyorum. Otomatik olmasını tercih ederdim.

@rucka boji+1

özellikle istanbul trafiğinde oto. şart.

Düz. Hiç otomatik kullanmadım daha. Eski kafalıyız biz ailecek, bütün arabalar düz. Belki kullansam severim otomatiği.

şimdiye kadar hep düz kullandım. 1 sefer de kısa otomatik deneyimim oldu.

yarın araba alsam otomatik alırım. eskinin teknolojisine para vermek istemem böyle bir durumda.

otomatik. iphone 7 yerine iphone 3g kullanmam. yeni teknoloji > eski teknoloji benim için.

Otomatik. Dur kalk trafikte düz vites rezillik. Minibüse binmekten de nefret ediyorum bu yüzden. Sürekli sarsıyorlar arabayı.

Düz kullanıyorum, ama otomatik olsun isterdim, ama çok pahalı.

Düz vitesi seviyorum, sıkış trafikte de artık otomatikleşiyor hareketler rahatsız etmiyor ama otomotik düşmanı değilim, düz vitesle aynı performansı verecek kadar gelişirse teknolojisi onu da tercih ederim.

düz kullanıyorum ve düz tercih ediyorum. debriyaj ve vitesi kullanmak hoşuma gidiyor.

Otomatik varken düz vites saçma geliyor

Otomatik tabi ki. son 3 aydır otomatiğe geçtim. acayip rahatladım. resmen eve dinlenmiş olarak geliyorum.

kesinlikle otomatik tercih ederim.

otomatik kullanıyorum, otomatik tercih ederim.

Önceki üç arabam manueldi. Şimdi otomatik, ve büyük rahatlıkmış. mecbur kalmadıkça bir daha manuel kullanmam diye düşünüyorum.

Düz kullanıp otomatik isteyenlerdenim.

düz kullanıyorum eski bir araç. istanbul trafiğinde çok yoruyor. tercihim tereddütsüz otomatik vites olur.

ilk bakım zaten 7500 veya 10000'de oluyor diye biliyorum. ilk bakımdan sonra 15bin 15bin gidiyor.

Shell'de başınıza geldi olay kesin. Herkese yapıyorlar eğer ki otobandaki shellerden biriyse. Araç bir soğusun kendiniz kontrol edin yağ çizgisini.

Mesela yarın sabah bakabilirsiniz. Ya da kontak kapandıktan 1-2 saat sonra. Çünkü örneğin 200 km yol yaptıktan sonra yağa bakınca otomatik olarak eksik görünür. Motor sıcak ve yağ kutuda değil motorda olur. araç soğuyunca yağ yine kutuya iner.

Nerden mi biliyorum?. Başımıza geldi İzmir otoban shell'de. Ve arkadaşım motor yağı aldı 2 katı fiyatına.

motor yağını ölçmeden önce motorun 3-5 dakika kapalı kalması lazım ki yağ kartere insin ve seviye doğru ölçülsün. burada bir çakallık ya da bilgisizlik söz konusu.

sıfır araba yağ eksilttiyse zaten üstünü falan tamamlamayıp servise bırakın. öyle şey olmaz.

@rucka boji yok bakım 15binde, eminim buna.

@pheno, @westblack

evet shell'de oldu, ama uzun yolda değil her zaman yakıt aldığım şehir içi bir şubede. araç rapid sb.

teşekkürler herkese, ben de üçkağıttan şüphelenmiştim zaten. serviste yağ ölçümü yaptırayım bir de. emin olmuş olurum.

her motor yağ eksiltir. bu bir sorun değil normal bir şey. güvendiğiniz bir serviste veya kendiniz eksilen yağı mutlaka tamamlayın. 15.000 km beklemeyin. 3000-5000 km gibi bir sürede 100gr-200gr kadar yağ zaten normal olarak eksilir. hatta 5000km - 1lt eksiltme normal kabul edilir.

www.uzmantv.com

David Buss bu alanda çok yetkin birisi. Buradan kitaplarına bakabilirsin.

labs.la.utexas.edu

Bodrum havalimanina inen her uçuş için bodrum otogar'a giden havaş otobüsü var. Kapıdan dışarı çıkınca görmemen imkansız, çıkınca direk karşında görürsün. Binmeden de sor sen yine.

Bodrum otogar ile marina arası ise 1-1.5 km falan. Yürüsen max 15-20 dk sürer. Yürüyebilirsin. Taksiye binebilirsin. Otogar'dan kalkan dolmuşlardan marina'dan geçecek bir tanesini sorup binebilirsin.

tabi ki mevcut. havataş veya muttaşa bineceksin. ikisi de otogarda indirir. 40 dk sürer. fiyatı 10 tl'dir. otogardan da direkt olarak turuncu şehir içi (gümbet) minibüslerine bineceksin marinaya gitmek için. ordan da 10 dakika falan sürer. fiyatı da 3 tl falan. hiç yürümemiş olursun.

Hukuken baktığımızda kabul olması gerekir ancak maili silip böyle bir mail gelmedi ya da direk görmedik dedikleri zaman yapacak bir şey yok. Faxlar icin de ayni sey gecerli. Gorduklerini kanitlamak icin iadei taahhutlu mektup ya da bizzat elden teslim edilen başvuru en sağlıklısı. Geri kalanını yok sayacaklarına emin gibi bir şeyim.