ben starcom kullanıyorum senin bütçenin altında bu zaten ama şey demeye geldim asıl, koşarken kullanacaksan ve çabuk bozulmayan bi şey istiyorsan ufak usb gövdeli olanlardan al. sony'nin öyle modelleri var, bilmiyorum ses kalitesini vs ama.

bende sony nwz serisinden bi model vardı. kardeşime verdim yıllarca kullandı. geçenlerde pili şişti sadece. çok iyi bir şeydi. neredeyse hiç şarj etmiyordu. şarkı atarken şarj oluyor. 3 dakkada 3 saatlik mi ne şarj oluyodu.

şunun eski modeliydi: www.hepsiburada.com

bu sony'nin bele takmak için bir klipsi var mı arkasında?

hatırladığım kadarıyla yok. ip asma yeri var sadece.

www.hepsiburada.com

ben de phillips var, linktekinin bir benzeri. cok uzun yillar kullandim, sonra kaybolup gitti.

bi şey eksik olmazdı..zor kaldığım dönemler sığındığım bi liman,teselli limanı..4 yıl sonra yine sardım..arada insanlara faydalı olmak için girdiğim bi yer

duyuru candır. ilk uçma sebebim; çaylak yapıldığımda duyuruya giremeyişim yüzünden çok sinirlenip moderasyona atarlanmamdan ötürüydü. hayır çaylak yapıyorsun duyuruya girmemi neden engelliyorsun... bak aklıma gelince yine sinirlendim!..

bana gore o zaman hayat google'sizliktan hallice olurdu. dunya kadar yardimini gordum buranin.

şu an ders çalışıyo olurdum :/

iki insan yüzü görecek vaktim olmadığında burada sosyalleşiyomuş gibi hissediyorum, iyi geliyo.
manuel <3 duyuru

gadlemler +1

çoğunlukla sıkıldığımda ya da keyfim olmadığında giriyorum ben duyuruya. hem öyle veya böyle bir iletişim oluyor insanlarla, hem de belki birinin işine yarayacak bir şey söylerim diyorum.
olmasa uğraşacak başka bir şey bulurdum muhtemelen ama bu kadar iyi olmazdı.

duyuru ne la... reddit falan olmasaydı sıkıntıydı da duyurudan bişey olmaz.

duyuru'yla hiç tanışmamış olduğumuzu mu varsayıyoruz, yoksa bugün duyuru'nun yok olduğunu mu?

burayı çok severim. çok yardım gördüm, iyi kötü yardım ettim, bissürü insan tanıdım vesaire ama olmasaydı hayatımda bir şey değişmezdi sanırım. kabul edelim, duyuru'da ömür çürütenler olarak hiçbirimiz yardım aşkıyla yanıp tutuştuğumuz veya en basit şeyleri bile yapamayacak kadar gerizekalı olduğumuz için burada değiliz. bu yüzden, duyuru olmasaydı başka bir şeyle vakit öldürürdüm ben muhtemelen. kaldı ki şu an bile hayatımda ufacık bir gündem maddesi bile olsa duyuru'dan uzaklaşıyorum. tamamen "işsizlikten buradayım" diyemem, hayatımın en dolu/güzel olarak gördüğüm zamanlarında da burada çok takıldım ama yani bunca sorunun/cevabın sebebi ihtiyaç değil, ulaşılabilir olması.

ben duyuru olmadan da vize başvurusu yapabilirim mesela ama burada 5 bin tane soru soruyorum BİKOZ AY KEN. yapamasaydım çok büyük bi eksikliğini hissetmezdim açıkçası. ama savaş mavaş çıksa, böyle normal hayattan tamamen uzaklaşsam, aylarca internet yüzü görmesem bi köşede "duyuru nasıldır la" diye düşünürdüm açıkçası. o kadar sadakatsiz ve şerefsiz değilim <3

Kendimle ilgili: Başka bir online sosyal sitede hesabim yok. Burada oyalaniyorum biraz. Soramayacagim soruları sorabiliyorum, anonim olmayı seviyorum. Pek bir degisiklik olmazdı gibi olmasa yine de.

Diğerleriyle ilgili: Ama iki-üç gündür google'a yazildiginda detayli bir sürü sey bulabilecek soruların burada sorulmasina, ustelik "acil!" olarak sorulmasina takılmış durumdayim. Soruyu kendim google'a yazıp 1 dakikada buldum mesela. Tuhaf bir sekilde duyuru insanlarindan soguyor gibi oldum. Niye öyle oldu? :(

Güzel arkadaşlıklarım da oldu, alınık verilik çok eşya oldu, yatak arkadaşım da oldu, güldük eğlendik, Ben burayı çok seviyorum. Cidden eksik olurdu. Sözlükten daha değerli Benim için.

o diil de ben de "su olmasa ne yapardık" diye düşünüp epey bir şükrettim mesela şu anda :)

Bayagi farkli bir insan olurdum sanirim ya. Cunku duyuruyu kucuk yaslarda kesfetmistim (sanirim 14-15). Ve beni bayagi sekillendirdi diyebilirim. Ohaaaa yaa, hic dusunmemistim bunu simdiye kadar. Gercekten o kadar farkli olurdu ki. Tanidigim onca insan, o insanlarin bana etkisi vs.

Daha mutlu olabilirdim sanirim ya. Muhtemelen daha mutlu olurdum.

Oha ya soka girdim resmen, durup durup sasiriyorum.

Şu an omzumda başı olan insan hayatıma girmemiş olurdu ve hiç güzel olmazdı.

-Buradan tanidigim bir duzine guzel insani tanimiyor olurdum.
-Sirinevler'de guzel biftek yapan kucuk yeri ogrenmemis olurdum
-Aradagim o pahali dokumanlara ulasamamis olurdum
-Durup duruken mesajla kufur yemezdim.
-Amsterdam'dan Paris'e ulasmanin kolay ve ucuz yolunu belki bulamamis olurdum.
-Dm'den geyik yaptigim insanlar da olmazdi.
-Cevabini aldigim bazi sorularin hala cevabini ariyor olabilirdim.
-Soru yagmuruna tutup hepsine de cevap alacagim insanlarla yazisma sansim da olmazdi.
-Ote yandan, daha az vakit olduruyor olurdum.

Güzel insanlar tanıdım, onlar olmazdı.

google ve donanımhaber hayatımda daha fazla yer kaplardı. duyuruyu keşfettim keşfedeli bu iki mecradan önce ilk durağım duyuru oldu.

buradan kelepir istanbul euroleague final four bileti bulup gitmiştim son dakika apar topar. duyuru benim için misyonunu fazlasıyla tamamladı o sebepten, bundan sonraki her boş yarım saatimi eğlemesi vs ekstra.

Sozlugu 2000 yilinda duyuruyu da 2007 yilinda kesfettim. Olmasaydi sanirim cok cok fazla sey olmayacakti hayatimda.

Turkce icerik acisindan ikisi de ayni benim gozumde.

üşürdük reyiz.

google'daki "how to put comments on powerpoint" aramasının ilk linki --> smallbusiness.chron.com

ingilizcem yok benim:( ne yazdığını dahi anlamadım:( neden yüzüme vuruyosun:(

powerpointte icerigi ekledigin yerin altinda notlar bolumu var. oraya yazdigin seyler sadece sunumu yaptiginiz bilgisayarda gorunur. projeksiyonda ise sadece sunum gorunecektir.


ornegin sunumu yaptigin ekran bu sekilde gorunecek ama projeksiyonda sadece sunum belirecek.

www.mshowto.org

ben öğretmen görünümü diyorum ona, sunum yapanlar için çok kullanışlı ufak bir göz atmayla ne geveleyeceğini ve sonraki slaytta nereye bağlayacağını görüyorsun ve akışı bozmadan "errmm.." demeden bir profesyonel edasıyla sunumunu yapıp alkışları alıyorsun. nasıl yapacağım soruna cevap üst sekmede yer alan " slayt gösterisi" ne tıkladaha sonra sağ tarafta yer alan " sunucu görünümünü göster'i tiklediğinde bu görünüme geçebilirsin. tabi projeksiyonun vga kablosu pc'ne takılı değilken bu işlemi yapamıyorsun.

Ülkücü ateistler var. Ama isimleri ülkücü diye geçmiyor, şimdi hatırlayamadım. Facebook'ta da grupları var.

Var öyleleri de. Benim arkadaşım içki içmez, namazında bi adam ama bardan diskodan geri kalmaz, kız peşinde koşan bi arkadaştı. Şimdi evli.

kapitalist olmakla muntazam insan olmayı, sigara içmemeyi ya da pop müzik dinlemeyi nasıl bağdaştırdın bilmiyorum ama var tabii ki.

Çoğu kemalst aslında, milliyetçi. Karikateist mesela. Tam bir chp asdf

Tanrı gibi bir otoriteyi reddedip varlığına inanmayıp devlet gibi ırk dil vs gibi şeylere önem vermek bayağı zahmetli bir şey olsa gerek.. Feminist olup vegan olmamak, anarşist olup vegan olmamak, sosyalist olup homofobik olmak gibi bir şey.

sol'cu demek ne oluyor?

- komunizm diyorsan; tr'de tkp destekçilerinin çoğu dahil bildiğim kadarıyla saf komunizmi desteklemiyor
- sosyalizm diyorsan; sosyalizmin açıklamasını okusan aksini savunan siyasetçi çok yok
- tr sol'ünden bahsediyorsan; dinle ne alakası var?

edit: kendi görüşümü de belirtmeyi unuttum bu sol - sağ lafları zamanında doğduğundan çok farklı bir yerde bence. saçma sapan birilerinin kendi koltuklarını ve destekçilerini diğer tarafa bırakmamak için devam ettirilen şeyler gibi geliyor. bırakın dostum bu söylemleri, ne sana ne bana ne de ülkeye bir faydası yok. sol'u mitingle halayla özdeşleştirmişsin, tr'de azınlık senin deyiminle sol'da olduğu için böyle bir gerçek var. avrupa'da veya farklı ülkelerde sana göre sağ'ın azınlık olarak geçtiği ülkelerde de onlar mitingde. Devlete kayıtsız biat diye bir kültür yok yani.

Dinci olup da kumar oynayan, zina yapan, sonra hacca gidip instagrama koyan, camide check in yapan, ayda bir başka bir sevgili bulan, içki içmek vücuda zarar veriyor deyip 2 paket sigara içen... mülyonlarca insan var!

Sözlükte yorumlar şöyle : eksisozluk.com

Hiç böyle bişi duymadım, muhtemelen dolandırıcılık.

vergi falan diye bir şey yok, herhangi bi ödeme yapmadan ufak ufak çekmeyi deneyin ama vermeyecekler herhalde. bahis sitesi seçmeden önce de internetten güvenilirlik için destek alın. geçmiş olsun.

Sözlükteki yorumları ben de gördüm ancak bu başka bir site sanırım. Bir de mesela şu anda sitede problem gözüküyor, sürekli hata veriyor.

camura yatiyorlar vermemek icin ayak

kurallar kısmına yazdık diyor canlı sohbetteki adam.

vergi odemesini nereye yapmanizi istiyorlar siteye mi?

para yatırdığınız site orijinal safirbet dahi değil, benzer isim almış sadece. anaparanızı almayı deneyin isterseniz kazancıma dokunmayacağım vergi ödemek istemiyorum vazgeçtim vs vs şeklinde ama vermeyecekler muhtemelen. tekrar geçmiş olsun.

Mehmet Duranoğlu isminde banka hesabına yapmanız gerekiyor diyorlar vergi ödemesi için. www.safirbetting.com dolandırıymış yani bunu anladık sonuç olarak.

sakın verme hocam.
o 100 lira da yalan olabilir
vergiyi devlete yatıracaksan olabilir bi ihtimal.

bu adamlar bu işi nasıl yapıyorlar ya ? şahıs hesabına para istiyorlar bir de. maliyeye takılmıyorlar mı ? bankacılar açıp bakmıyor mu adama sürekli para geliyor diye. maliyeci/bankacı arkadaşlar açıklarsa aydınlanacağım. bu arada geçmiş olsun.

ahah son gelişmeyi paylaşayım. büyük ihtimalle benim ip adresimi engellediler, site sürekli hata veriyor. sordum, yoğunluktandır dedi canlı sohbetteki. aradan zaman geçti, sitemiz bakımda beyefendi yazıp duruyor. dedim, yoğunluktandır demiştiniz, bakıma girdik yazdı. sonra bana beyefendi diyorsunuz ama ben hesaptan giriş yapmadım kim olduğumu nereden biliyorsunuz dedim ve neyse, dolandırıldığımı anladım teşekkürler dedim. sonunda nezaketini bozdu ve "it ürür kervan yürür, iyi günler" yazdı. Giden 100 lirada değilim, eğlencesine girmiştik sonuçta ama umarım başkaları gaza gelip büyük paralar kaptırmaz bu adamlara ya.

bu duyuruyu silme googleda ciksin

eksisozluk.com

nosu buydu, geçmiş site görüntülerine falan bakmayı deneyeceksen diye atıyorum.

rubenanyukov'un verdiği linkten yola çıkarak aradım sonradan editlenmiş anlaşılan şurada kısa hali var:
hghltd.yandex.net
uzun hali bazı yerlerde alıntılanmış: forum.donanimhaber.com - www.facebook.com

Buraya da koyalım tam olsun:
---------------------------------------"
-sana savaş ganimetlerini soruyorlar. de ki: ganimetler allah ve peygamber'e aittir.(enfal suresi 1.ayet)

+haydaaa!
-tamam la tamam.

-ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri allah'a, resulüne, onun akrabalarına....(enfal suresi 41. ayet)

-sana savaş ganimetlerini soruyorlar.

elbette ganimetleri soracaklardı. boşuna mı o kadar fethe(!) çıktılar.

kuran'da tam 13 ayette ganimet kelimesi geçer. enfal suresi ganimet dağıtımına ilişkindir.

bunun dışında da doğrudan ganimet kelimesinin geçmediği ama buna ilişkin olan birçok ayet vardır.

ali imran suresi 161. ayet ise ilginçtir: "hiç bir peygambere ganimeti aşırmak yaraşmaz."

bu ayet, bedir savaşı sırasında kaybolan kırmızı renkli bir kadife parçası hakkındadır. cemaatten bazısı "belki de peygamber almıştır" demiştir. daha bismillah ilk savaşta ganimet paylaşımı sorun olmuş, bedrin aslanları bir kumaş parçası için peygamberi hırsızlıkla itham etmişlerdir.

yağma ve ganimeti ayrıntılı olarak açıklayan kuran'da üretimden tek kelime bahsedilmez.

islam kültürü bir yağma ve soygun kültürüdür. etrafındaki toplumlara savaş açar,mallarını, karılarını ve kızlarını yağmalarsın.(ahzab suresi 50. ayet) buna da fetih denilir. islam ekonomisinin temeli haydutluktur.

diğer tek tanrılı dinlerde ganimet yoktur. ganimet ilk defa müslümanlara "helal" kılınmıştır. (enfal suresi 69. ayet) incil'e göre düşmanın malları bir meydana yığılır ve yakılır. buradan birşey almak yasaktır.. eski kitaplar bozulduğu (!) için soygun ve yağma gibi yüce değerler kuran'da tekrar emrolunmuş. (trole not: hristiyan filan değilim, sizi ve efendilerinizi görünceye kadar yıllarımı islamla maalesef harcadım)

kolay yoldan zengin olmak ilk müslümanlara o kadar tatlı geldi ki, ganimet peşinde mekke'den ispanya'ya endülüs'e kadar gittiler. bizans'ın ve sasanilerin zayıflamaya başladığı dönemlerde bölgedeki otorite boşluğundan istifade ederek geniş bir coğrafyayı ele geçirdiler. bugün de ışid, ırak ve suriye'deki otorite boşluğundan faydalanarak ganimet peşinde koşuyor, petrol kaynaklarını yağmalıyor, düşmanından ele geçirdiği kadınları köle pazarında satıyor. 1400 yıl önceki islam toplumunu anlamak isteyen ışid'e bakabilir.

islam toplumları mevcut dünya düzeninde güçsüz olduklarından (yağma kültürü, üretim kültürünün karşısında her zaman yenilgiye mahkumdur) fetihler dönemi onlar için artık bitmiştir.

bugün batılı ülkelerin zenginleri ile islam toplumunun zenginlerini kıyaslayın. bir tarafta apple, microsoft, general motors, ford.. diğer tarafta petrol şeyhleri, ihale ve rant zenginleri göreceksiniz. batı toplumları, islam toplumunda olmayan bir şeye sahiptir: üretim kültürü.

islam toplumunda yağma ve ganimet düzeninin günümüzdeki yansıması toprak rantı ve kamu ihaleleridir. bir yerden arazi kapatırsın, sonra oradan imar geçirip zengin olursun. devletten ihale alırsın, müslüman siyasete ve bürokrasiye komisyonunu verirsin. hiç olmazsa vergi borcunu sildirirsin. yağmalanan şey milletin vergileridir. müslüman toplumda devlet ganimet olarak görülür.adamlar yiyor ama çalışıyor gibi rezil fikirler islam toplumunda yadırganmaz. bir müslüman icin çalıyorsa benim paramı çalıyor sana ne lafı gayet normaldir. bunları üretim ahlakına sahip toplumlarda göremezsiniz. müslüman ahlakı temelden çürüktür.

ilk müslümanlar, peygamber öldüğünde daha cenaze namazı kılınmadan ganimet kavgasına düşmüşlerdi. bu ganimet kavgası, islam toplumlarında aynı hızıyla devam ediyor. devleti ele geçirmek han-ı yağma'yı ele geçirmektir. bugün müslüman toplumlarda üretim ahlakı olmadığı icin zenginliğin yegane kaynağı devleti yağmalamaktır. islam ülkelerinde askeri / sivil darbeler ve iç karışıklıkların en büyük sebebi de budur. müslüman toplumlarda iktidar kolay el değiştirmez. çoğu zaman sancılıdır. uzlaşma kültürü yoktur, herkes gergindir, nezaket zayıflık olarak görülür. islamın yağma ve ganimet düzeni siyaseti ve sosyal hayatı da zehirler.

islam toplumlarının ekonomik çöküşü, batının sanayi devrimi ile başlar. batıda da o döneme kadar geçerli olan yağma kültürü yavaş yavaş yerini üretim kültürüne bırakmaya başlar. ortaçağ'ın en büyük yağmacıları ispanya ve portekiz'in bugün avrupa'nın en fakir ülkeleri arasında olmaları tesadüf değildir. üretim kültürü her zaman soygun düzenine galip gelir.

batı toplumları da bugün ganimet kültüründen tamamen kurtulabilmiş değiller elbette. abd'nin ırak'ı işgali örneğinde bunu görebiliyoruz. ama kimse abd'nin zenginliğinin büyük kısmının yağma ve ganimetten geldiğini söyleyemez. bu diğer batılı ülkeler için de geçerlidir. hatta çin gibi ülkeler için de geçerlidir.

çin, geçtiğimiz yıl abd'yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi oldu. 30 sene önce açlıktan ölen çin halkı, bugün dünyanın üretim motoru haline geldi. bu başarının temelinde çin'in kadim üretim kültürü yatar. çin, binlerce yıllık tarihi boyunca en güçlü olduğu zamanlarda bile hiçbir devletin toprağına göz dikmemiştir. en yakın örnek 1962 çin hindistan savaşıdır. hintlilere ağır bir darbe indiren çin ordusu, rahatlıkla hindistan içlerine ilerleyebilecekken, mao'nun emriyle birden durmuş ve geri çekilmiştir. hatta daha da ilginci hint ordusundan ele geçirdikleri ağır silahları bile kendiliğinden iade etmişlerdir. mao'nun açıklaması ders gibidir:

--- mao ---

hindistan bizim eski komşumuzdur, bazan haddini aşar, biz de ona haddini bildiriririz. yoksa toprağında gözümüz yoktur.

--- mao ---

komşularla sıfır sorun politikası mı?. islam kültürünün hakim olduğu toplumların komşularıyla iyi geçinebilmesi zordur. zira onların malında her zaman gözü vardır, ben de üreteyim beraber zengin olalım demez, diyemez. kültürel genlerinde haydutluk vardır çünkü.

üretim merkezli bakış açısı tarih okumasında pratik bir araçtır. mesela enver paşa 80 tane atatürk eder mi gerçekten? bir tarafta yurtta sulh cihanda sulh diyen ve kendine kalan topraklarda yüzlerce fabrika açan mustafa kemal, diğer tarafta 1922'de tacikistan dağlarında turan kovalayan enver... kimin kazanacağı ortada değil mi? gerçi cumhuriyeti kuran aydın kadrolar bile enver paşa'nın eski tayfasına ganimet dağıtmak zorunda kalmışlardı: #50729156

özetle, medeniyet sürekli bir gelişim içerir. batı medeniyetinin tamamen üretime dayalı namus timsali olduğunu söylemiyorum. sosyal bilimlerde hiçbir olgu tek bir değişkenle tam olarak açıklanamaz. fakat modern toplumların yağma düzeninden üretim ekonomisine yavaş ve kademeli olarak da olsa geçtikleri ortada değil mi? islam toplumları ise 1400 sene önceki yerinde duruyor. işin komiği takıldıkları nargile kafelerde batı medeniyetinin çöküşünü bekliyorlar. üretim toplumları çökmez. çökecek olan sizin ganimet düzeniniz.

not: cep telefonundan yazmak zor oldu.
"

Vay be, adam 1 sayfalık yazıyla El Cezire'nin Otomato'sunu, İbni Sinayı, Farabiyi, ALi Kuşçuyu, Ulğ Bey'i Osmanlı toprak sistemini, 1400 yıllık bir tarihi ve kurulan devletleri filan bitirmiş ezmiş, yağma ve ganimete indirgemiş.

Yeni dünyanın keşfi zaten sanayi üretimiydi, Altın yağması filan yalan tarih.

Hİndistandan gidelim, 40 bin çıkrıkçının kolu kesiliyor, 100.000 kadarda örgü ören kişinin parmakları kırılıyor hindistanda, İngilizler tarafından, Kumaş üretemeyip İngiliz kumaşı alsınlar diye.

Çinde Afyon savaşları vardır, Çinliler afyon uyuşturucusuna karşı çıkar, üretimi engelliyor herkes bağımlı oluyor diye, İngilizler Çine saldırır zorunlu olarak Afyon kullanımı ve satışı devam etsin diye.

Kongoda aylık belli bir kilo kauçuk getirmeyen afrikalıların kolları parmakları kesiliyordu 10 yıllar boyunca Belçika tarafından.

Hani 19. yüzyılda Doğu yakası kitabı vardır Jack London'un, İngiliz kadınlarından her 7 kadından biri hayatını kazanmak için fahişelik yapmak zorunda kalyor. İşçiler günde 18 saat molasız minumum ücretle filan çalışıyor.

Neyse, tarih bilen az biraz sosyo-ekonomi okuyan biri arkadaşın bol bol manipilasyon yaptığını zaten bilebilir. Ekonomik üretim yapmıyor dedikleri Doğu'yu yağmalamak için Haçlı Seferleri düzenlendi. 17 ve 18. yüzyılda başlayan bir gerileme var ancak tam manasıyla bir fark oluşması 19-20. yüzyıllrda gerçekleşti

antikadim, yahu biraz tutarlı olun. birinde kitapta ganimet paylaşımı yaptırtıyor, eleştiren kişi de bunu eleştiriyor zaten. incil'de yağmayla ilgili bir ayet mi var kardeşim? sen haçlı seferi diye gelme karşıma, bana kitaptan şunu öldür ganimeti böyle paylaş diye bir ayet getir. haçlı seferi dediğin olaydan en kötü etkilenen de ortodokslar olmuştur. bunun nesi haçlı seferi?

şapşikler sizi gene kaptınız 50 sevap puanı^^ yalnız ne alaka şimdi buraya bu cevaplar. yazarı burada değil, siz cevap yazana kadar savunanı da burada değildi.

şu din elden gidiyor hemen cevap yazalım dini kurtaralım motivasyonunu hiç anlamıyorum, savunular zaten birbirinden rezil.

cekilmiş gayfe'ye +1'imi verip, başka bir konuya değineceğim.
gerçekten başkalarının yapıyor oluşu islamın yağma dini olduğu gerçeğini değiştirdi mi? peki haçlı seferlerinin düzenlenmiş olması, ayetleri değiştirdi mi? en çok sinir olduğum savunma şekli bu cahil savunusu. ''e ama onlarda yapıyor'' kadar basit, çocukça ve cahil bir savunuya hayatımda denk gelmedim.

bir de adamda ki eminliğe bak, hiç çekinmeden ''ama yağmacı olmayan bir kültür var mı ulan?'' diye de atarlanıyor. dostum latinolar ölünün eşyasını almanın(onlar buna çalma diyor) uğursuzluk getireceğine inanırlar. bu yüzden de el sürmezşer.7 zaten burada konu kültür de değil, din. aç iki kitabı koy yanyana ve karşılaştır. biri ganimet ve bunun pay edilmesini anlatıyor, diğeri anlatmıyor.


soruya cevap: burada tam metin var;
www.facebook.com

ad hominem mi? sensin ad hominem :D bak bak bir de anten diyor, ne kadar ayıp. çocuksu nefretmiş, beni okumaya davet ediyormuş. gülmekten cevap veremedim, ondan geciktim bu kadar :) muhtemelen senin kapısından giremeyeceğin, avrupa'da bir üniversitede yakın bir zamanda kürsü sahibi olacağım, adam gelmiş okumak diyor, din diyor. din felsefesi üzerine çalışıyorum, yoğunlaştığım alanı tahmin et; evet islam felsefesi :) şimdi belge de istersin ama seni ikna etmek için kim olduğumu teşhiremeyeceğim burada.

öncelikle konuya kelime bilgisiyle başlayalım. latino diye tabir edilen insanlar latin amerika da yaşayan ispanyol kökenli meksikalılardır ve senin şu haçlı seferlerin ile aralarında ''en az'' 200 sene var. ki bu da son haçlı seferinin tarihi ile amerika'nın keşfi arasında ki süre. hani zaman daha fazla ama minimumunu söyledim. bana diyecek şimdi e bunların ataları :( kültür diyorsun güzel, hehpsi yağmacı diyorsun. ne kadar atalar bir olsa da ispanyollar ile latinolar, hadi senin güzel hatrın için meksikalılar farklı toplumlar ve bu toplumun kültüründe yağma yok. münferit olaylar konumuz dışı.

komik çocuğa bak, benden belge istiyor :) hadi tanrının da varlığını belgeleyelim o zaman :) ben yok diyorum ve olmayan şeyin benden belgesini istiyorsun. bilmiyorum ne kadar saçmaladığının farkında mısın? burada ''ama yağmacı olmayan bir kültür var mı ulan?'' diyen kişi olarak sen belge sunmak zorundasın, çünkü ortaya bir iddia atıyorsun ve desteğin eksik. bir iki örnek üzerinden tümevarım ile sonuca ulaşamazsın bu iddianda, tek tek her ''kültürün'' yağmacı olduğunun ispatını bekliyorum senden :)

ayrıca hani burada tartışma konumuz ''bütün kültürler yağmacı mı, değil mi?'' değil. bak yine aynı şeyi yapmışsın. hadi bak tamam latinolarda yağmacı tamam, senin gönlün olsun, dünya üzerinde yağmacı olmayan tek bir birey yok diyelim ve sorumuza gelelim;

bu durum, islam dinin yağmacı olduğu gerçeğini değiştirir mi, değiştirmez mi? ayetlerde ''ganimet''in nasıl paylaşılacağı, düşmanın kadınlarının inananlara ''helal'' olacağı yazıyor mu yazmıyor mu?

diğer sorum; senin ''ama diğer 'kültürler' de yağmacı ama :( '' çıkışın bu soruya cevaben uygun mu, yoksa saçma mı? ad hominem yapan kim?

4.şıkkına ayrıca yorum yapayım; zaten onu diyoruz, denklemleştireyim; arap--> yağmacı, kuranı yazan kişi--> arap, e arap yağmacıydı? kültürünü, yazdığı kitaba - oluşturduğu dine yerleştirdi ve sonuç: yağma içeren din/ yağmacı din.

belki bu şekilde daha anlaşılabilir olmuştur.

www.google.com.tr!4m2!3m1!1s0x0:0x6dbfbb0cc52b6589?sa=X&ved=0ahUKEwi17cH90rbMAhVJQpoKHf8KAVEQ_BIIZDAK

var.

Bir iki hafta once kum doktuler, kale -file filan var. Disardan giris var midir bilmiyorum, bir etkinlik icin sanirim

@fakyoras o plaj voleybolu icindi ya kalkmistir bu hafta.

@beytepe neresinde

burger king'in arkasındaki sahalardan biri voleybol sahasıydı geçen sene sert sünger basketbol zemini üzerinde. yakın zamanda gitmedim ama.

bende basketbol oynuyorum ancak çok sık oynamadığım için ve basket ayakkabıları genel olarak yüksek olduğu için koşu ayakkabısı aldım. addidasın güzel running,trainnig ayakkabıları var. sende benim gibi düşünüyorsan tavsiyem bu şekilde olur. fonsiyonel bir ayakkabı benim işime gelmişti.

nike air jordan - future serisi işinizi görebilir bi' bakın derim bulabilirseniz. fiyatı ben aldığımda (geçen sene) 260 tl civarındaydı, belki ucuzlamıştır.

kosu + basketbol,o ayakkabinin omrunu yariya indirir. taban ve esneklik olarak.

basketbolda kısa bilekli giyebiliyorsanız, tabanı sağlam/esnek herhangi bi koşu ayakkabısı olur. ayaklar 44+ ise, olivium nike outlet yazıyorum.

Aklıma ilk Friends geldi. Bir de Borat :)

Ha bir de Woody Allen

seinfeld, friends, cheers, frasier, malcolm in the middle, jimmy kimmel, jimmy fallon...

ha ne alaka diyebilirsin ama bir de jack nicholson geliyor.

durum komedisi geliyor bana direk. larry david'in askerleriyiz.

Amerikan mizahı denince ilk aklıma gelen stand-up gösterisi. Orada bu neredeyse bir..ne denir? kültürün daha doğrusu mizahın bir parçası yada temeli hatta. Biliyorsunuz orada stand-up yapılan bar vb yerler var, amatör isimler sahne alıp içinde en sivrilenler bir süre devam ettiriyor, oradan tv ve sinema dünyasına geçiyorlar ve bu tahmini 40-45 yıl öncesine dayanan ve o zamandan beri devam eden birşey.

Örnek olarak Jerry Seinfeld, Steve Martin, Richard Pryor gibi isimleri inceleyebilirsiniz.

Mizaha bu şekilde başlayan komedyenlerin bir kısmı aynı zamanda kendi talk showlarıyla tvde yer almışlardır, gene örneğin Steve Martin, Jay Leno, sanırım Whoopie Goldberg de var.

Talk show yapan diğer komedyenlerden aklıma gelen Conan O'Brien, Jimmy Fallon.

yazılanlara ek olarak politically incorrect stereotip şakaları ya da ırkçı şakalar bir alt başlık olmalı diye düşünüyorum. amerikan komedisinde ciddi yer tutuyor bana göre. kolay gelsin.

Oncelikle not dusmek isterim ki tez konusunda buradan fikir almaya siddetle karsiyim. Buradan tez konunuz hakkinda bir cikarimda bulunmayin.

Kendimce aklima gelenleri bir kategorizasyona sokayim.
Stand-up gosterileri, sit-com diziler, Amerikan komedisi (filmleri), eglence gosterileri mizansenleri, talk-showlar, cizgi filmler, animasyon diziler, internet memeleri, rapci atismalari. Bunlarin hepsinin derin birer alt kulturu var. Ek olarak roast gibi fevkalade bir tur var ama onu bir kategorizasyona koyamadim.

Akademik olarak soruna cevap oluyor mu bilmem ama Louis c.k. candır.

"eski karım..." bilmem ne bilmem ne diye başlayan ve güldürmeyen espriler.

the office (US version)

Yo mama so...

sade
içmem
ankarada 13-15 falandı galiba

az sebzeli, az baharatlı
bira veya sade
tanıdık bi seyyar, 10tl

Fajita
Ayran
Sarıhan Gusto

1- sade hic yemedim.
2- ayran -aciyi alir-
3- yedigim en iyi yer kadikoy'deki mercan. 8 liraydi galiba.

sade, bol baharatlı
ice tea şeftali veya ayran
zonguldak gazipaşa seyyarları 10 - 15 tl

sade bol acı baharat.
hiçbişisiz.
istanbul'da eskiden bostancı üçel'de yerdik de tırto olmuş, ben de bilmiyorum iyi bi yer uzun zamandır.
edit: mercan yazılmış orası da iyiydi ama yemeyeli çok oldu yine.

bahaneyle bir derdimi dile getirmek istiyorum, ne zaman normal kokorecin adı İZMİR KOKOREÇ adıyla ekstra adam ütmek oldu ya. eskiden kokoreç normal olur içine sebze katacak varsa kattırır ve aşağılanırdı kardeşim. ne zaman bu işler buraya geldi, şampiyon alemin en baba kokoreççisi oldu. acıktım ya, herkese afiyet olsun.

sade
ayran
izmir - narlıdere /10

Domatesli
Ayran
Midyeci Ahmet (Beşiktaş) - 10 tl

1-sebzeli
2-ayran
3-çengelköy paşa kokoreç 10 lira falan

1- duruma göre değişir, hafif domates+baharat iyidir genelde.
2- coca cola 330ml kutu

1- kokorec sacına bakarım. yağı cazırdıyorsa sade ve az acılı yerim. eğer az yağlıysa kurumuş olma ihtimaline karşı 2-3 dilim domates dilimi koydurturum.

2-yanında az acılı şalgam veya ayran veya turşu suyu.

3-denizli'de en son 7 liraydı sanırım.

ilk defa gittiğim bir yerse önce çeyrek alır denerim. beğenirsem ikinci çeyreği isterim.

1) sade. domatesten normalde nefret ederim zaten, kokoreçin içinde olunca fakir hissettiriyor. param kokoreçe yetmiyormuş da domates eklettirmişim gibi. sevmiyom. eğreti duruyor bence.

2) ayran çok güzel gider. kokoreçin kendisi zaten ağır ve acı olduğu için, günde 3 litre meşrubat tüketmeme rağmen kokoreçin yanına kola falan içemiyorum. güzel olmuyor. keyiften ziyade eziyet, mücadele oluyor yemek. ayran veya acısız şalgam nefis gider.

3) öyle yemek kültürüm, "x dediğin y'de yenir" türü serseriliklerim yoktur. gördüğüm yerde gömerim. favori bi mekanım da yok açıkçası.

bol Kekik ve bol domates
içmem
kadıköy 8 lira

Sade
Ayran
15 falan @aoc

1)tabiki sade
2)şalgam veya ayran, o anki duruma göre
3)izmir çamdibi(bornova) kokoreç'in beşiğidir zaten. asım ustada 13, kartal kokoreç'te 10. ben kartal kokoreç'inkini daha çok beğeniyorum.

1)sade
2)icmiyorum
7-10 lira

sebzeli baharatlı
açık ayran
bostancı üçel

1- sebzeli
2- hava aydınlıksa acılı şalgam, karanlıksa filtresiz bira.
3- ankara, profesör kokoreç, 11 liretto.

sabah sabah canım çekti lan!

sade
ayran
pikolet

sade
bira
yenidoğan kokreççisi (izmir)
(birayla beraber 16 lira, normaide 9 lira)

Sade, ayran, Balıkesir'de artık bulunmayan seyyarlardan.

1) Sade, bol baharatlı.
2) Ayran
3) Altındağ Tiyatrosu önündeki Kokoreçci Nihat Kaptan, 10-12 liraydı sanırım.

1) Sade (Bol kimyon&kekik, makul ölçüde pul biber)
2) Ayran
3) Ankara: Eski Rembetiko'nun tam karşısında arabasıyla duran dayı. Yıllardır orada, çok güzel kokoreç yapıyor. Alternatif olarak: Gençlik Caddesi'ndeki Pikolet.

ankete katılım için teşekkürler...

youtube linki, offliberty'den çek.

ama mesela tam album indirmek istiyorum. tek tek sarkilari bulup youtube + offliberty yapmak yerine daha pratik bir sey yok mudur?

bandcamp a uğra.

"albumismi.rar" şeklinde aratırsanız hala birçok yerde link bulabiliyorsunuz.

albümü youtube'dan tek parça bulabilirsin tüm diğer şeyler olmuyorsa.

ne yapin edin, biraz olsun muzigi seviyorsaniz youtube uzerinden album indirmeyin. ses kalitesi felaket. soulseek kullanmanizi onerebilirim. onun disinda torrenting bir diger guzel opsiyon turkiye'deyseniz.

Kitap okumak ve spor için, birde çoğumla ilgilenmek için daima belli vakitler ayırırım. Bu vakitler bellidir, misafire dahi gelme derim o saatlerde. Diğerleri angarya oluyor, onları da vaktim oldukça yaparım.

Film izleme, kitabı derste oku, derslere sınavlardan önce çalış ama dışarı çıkmayı aksatma keyfini çıkar ogrenciligin.

@Kovacic

otuz yaşında insanım, doktora yapıyorum, tavsiyeler geçersiz.

Hayır kesinlikle. Bunu ben de cok merak ediyorum, insanlar nasil yapiyor. Ben bunun tamamen motivasyonla alakali oldugunu dusunuyorum. Benim bir arkadasim var, hem sevgilisine vakit ayirabiliyor, hem arkadaslarina, hem derslerinde cok basarili, hem de spor yapiyor. :( Kiskaniyorum iradesini ve iste neyden kaynaklaniyorsa bu.

@devilred
Ders falan diyince ne bileyim ahahah. Doktorayi askerlik uzatma harici görmedim çevremde de ondan cahilligime ver asdfgsfaf

Hepsine vakit ayirsan bu sefer de uykundan kisarsin ya da bos bos tavana bakmalik vakit kalmaz ki bu da bence bir ihtiyac. Bence oyle bi dunya yok :(

Eğer "hiçbir şeye yetişemiyorum" ya da "24 saat bana yetmiyor" diyorsanız hayatta bir yerlerde yanlış yapıyorsunuz demektir. Daha basit yaşayın. Hayatınızı sadeleştirin. Herkese ya da her şeye zaman ayıramazsınız şu hayattaki en önemli şey zamandır ve onu sadece hayatınızdaki önemli insanlara ve işlere harcamalısınız. Benim size önerim bir ajanda kullanmanız her gün sadece tek bir işe odaklanın. Eğer ajandanızda yapılacaklar listeniz 4-5-6 olduysa günün sonunda hiçbir şeyi tam olarak yapamadığınızı, kendinizi veremediğini farkedeceksiniz en azından ben de böyle oldu. Artık tek bir iş seçiyorum kendime ona odaklanıyorum o işler bittikten sonra diğer işlere geçiyorum ama hiçbir zaman ikisini aynı anda yapmaya çalışmıyorum ya da haftada 3 arkadaş/akrabayla buluşmaya çalışmıyorum tamam belki o an buluşmam ya da o işi yapmam gerekiyor olabilir ama bu sorumluluğu kendime yükleyip sıkboğaz etmiyorum kendimi. Yetişebildiğim kadarını yapıyorum ve böylece hayatım daha verimli geçiyor.

kitabı işe gidip gelirken yolda okuyorum. filmi dışarı çıkmadan önce ya da eve gelince gece izliyorum. gündemden uzaktayım biraz. o da midemi bulandırdığı ve sinir krizine soktuğu için. dersler zamanında da hayatım boyunca hep son gece (gün değil, gece) çalıştım. uzun dönemli program ve planlara uyamıyorum. günlere bölme konusuna girebilirsin. bir gün film/dizi izle, diğer gün dışarı çık gibi.

her şeyin başı spor

yetişebiliyoruz, elit time-management ile oluyor. gündemi takip etme, film izleme. iki işi bir arada yürütsen kâr değildir, multi-tasking kills your brain. hayırlı geceler dilerim moderatörler konu kilit pls.

@ruben
Aslanım boş yapma

her gün film izlemek gibi bi gayen mi var? ya da dışarı çıkmak?
hepsini aynı gün yapmak zorunda değilsin, bi gün şu bi gün bu.
ayrıca film izlemek tüm gün sürmüyor, ders çalışıp ara verip film izlemek zor mu?
abartıyorsun.

@eksimeksi

çok erken gelmiş kardeşim bence okumadan yazmışsın.

@ruben
Didnt read too long

bu kadar şeyi yapmak isteyecek motivasyonunuz varsa şanslısınız.

Hicbir halta yetisemiyorum dogrusu.

gayet kolay bir biçimde yetişebiliyorum.
önceliklerim derslerim oluyor. kolay dersten zor derse göre sıralıyorum. kolay kısımları önce bir çırpıda hallediyorum.zorlara bu sayede daha fazla zaman kalıyor.
gündemi takip etme işini de gün içindeki molalarıma serpiştiriyorum.molaları abartıp 1 saate çıkarmıyorum.
kız arkadaşıma,arkadaşlarıma vakit ayırıyorum,günde min 50 sayfa kitap okuyorum.haftada takip ettiğim 2 dizi var,bunları izliyorum.
efficient use of day.

Yetisiyorum her seye
Sabahlari hastanedeyim, orda bos zamanlarimda gundem takibi yapiyorum. Oglan gunduz uykularini uyurken gunluk islerimi hallediyorum. Aksam uyuduktan sonra dizimi filmimi izleyip yatmadan kitap okuyorum

Ha bi de haftada 3-4 gun spora gidiyorum

İki üç ay öncesine kadar rahat rahat yetiştiryordum ama yeni projeler üstlenince artık sadece minimum şartları sağlayıp bırakıyorum, kıtı kıtına yetişiyorum. Zaten sabah 06:15'te evden çıkıp işten 23:30 gibi döndüm. Şimdi de yeniden çıktım. Her zaman böyle değil de, standart bir günde o saatte çıkıp, 19:30-20:00 gibi dönüyorum. Akşamları eve işle geliyorum, keza haftasonları da. Günde 3.5-4 saatim yolda geçtiği için de kitabı yolda dinliyorum, tuttuğu için okuyamıyorum ama sesli kitaplar sağ olsun. Sporu haftada 3 kere, boşsam 4 kere, akşamları yapabiliyorum. Film, diziyi haftasonu geceleri yapıyorum. Üç haftaya kadar ne yapacağım, kiminle buluşabileceğim, sevgili görüşmeleri, vb. saati saatine belli gibi. Bu haftasonu İzmir'den bir arkadaşım geleceğini söyledi, onu bir yere sıkıştıracağım. Büyük olasılık Cumartesi sabahı uykusundan yiyecek. Program o kadar sıkı ve net ki, sürprizlere ve spontanlığa yer yok. Haziran'a kadar böyle olacak. Şimdilik pazar hariç 5.5-6 saat uyuyorum, Haziran'dan sonra normal 7-8 saatlik uykuma dönebileceğim gibi.

yetişemiyorum. ama bu durumun farkında olarak çabalıyorum.

boş zamanlarını farkedip, yakalayıp, yapamadığın zamandan bağımsız işleri oralara itelemen gerekiyor. mesela ben işten eve dönerken serviste geçen zamanda bişeyleri aradan çıkarıyorum bazen. dizileri sadece yemek yerken izlemeye başladık, vs. vs.

aslında iş olmasa herşeye yetişebilecek insanlar ama o zaman da para olmuyor işte...

metro istasyonlarında falan çalınınca memnun oluyorum, vapurda çalınsa yine memnun olurdum. ki izmir'de fahrettin altay istasyonunda gitarda klasik besteler çalan da var blok flütle notlarının yarısı yanlış ahmet kaya çalan da. para vermedim hiç öğrenci adamım ama memnunum hatta kulaklıkla müzik dinliyorsam kulaklığımı çıkarıp yürürken 4-5 saniye dinliyorum önlerinden geçerken

sadece vapurda değil, metrolarda, istiklal caddesi gibi yoğun alanlarda da müzik yapılıyor. eğer vapurda rahatsız oluyorsan ortalara değil de cam kenarlarına oturabilirsin. çünkü genelde orta sıranın ya en sonunda ya en başında çalıyorlar.

başıma bir şey gelmeyecekse ben rahatsız oluyorum.

2 defa efsane baş ağrısıyla bindim, artık ağrıdan bayılmak üzereyim hani insanın kafasını vurası geliyor ya o durumdaydım. bir de bu arkadaşlar çıktılar, ee insan bir şey de diyemiyor tabi hem sevenleri de var. kalktım diğer tarafa geçtim. lan 5 dk sonra oraya geldiler. neyse oturdum gitmelerini bekledim.

hani bu metro gibi değil sonuçta herkes sabit. metroda sonuçta önünden geçip gidiyorsun beğenirsen durursun da burada sonuçta zorla dinletme var.

bir de hala çözemediğim bir durum var.

ya insanların duygularını sömürüyorlar yada herkes duysun ve dinlesin ulan diyerek

yiğidim aslanım, yaşa mustafa kemal paşa gibi marş ve şarkılar çalıyorlar. ve sanki bir kesimi gaza getirip daha fazla para topluyorlar. ama dediğim gibi kimsenin günahını almak istemem.

deli gibi rahatsız ediyor. vapurda uyuyorum genelde ayrıa kimsenin bana zorla müzik dinletmeye hakkı yok...

Saygısızca ve kesinlikle rahatsız edici. Sokakta falan hadi neyse, mahkum olduğun bir yer yok, geçip gidiyorsun ama vapur öyle değil ki. Müziği son ses açıp arabayla dolaşan insanımsılardan pek farkları yok bence. Sorsan özgürlük derler bir de, doğru, rahatsız etme özgürlüğü.

Ben de rahatsız oluyorum. Hatta ibb şikâyet hattına mail attım ama cevap gelmedi. Çoğunu başarısız buluyorum ama konu o değil aslında. Dinlemeyi tercih etmeyen insanlar olabilir ve o seviyede sesten kaçma imkanı yok vapur sınırlarında. Bu şartlarda vapur içinde müzik yapılmasının insanlara saygısızlık olduğunu düşünüyorum.

Sevmiyorum, çünkü çaldıkları müzikler genelde 3 ay gitar kursuna gidilip çalınabilecek şeyler. Bir başarı görmüyorum.

genelde seviyorum, hatta normalde yolsakulaklıkla müzik dinlerim ama böyle bir grup denk gelince çıkartır kulaklıkları canlı müziği dinlemeye geçerim. hatta çok iyi çalıyolarsa para bile verebilirim.

c1b2k3 baştan sona özetlemiş moderatörlerden ricam konu kilit.

vapurda müzik yapılması doğru mu?
bence doğru

@justmentalamele müzisyenlerin nerede ve ne zaman calacaklari kura ile belirleniyor.

vapurda yapılması ile sokakta/metroda yapılması arasında fark var.

vapurda yapılması doğru değil.
insanlara gidip başka yerde otursunlar diyemezsiniz.

Toplu taşıma araçlarının içinde huzurumu kaçıracak her şeye karşıyım. Kızılay'da mesela (Yer verip direk rencide etmeyeyim arkadaşı) bir eleman var 4 senedir leş gibi sesiyle gitar çalıp çığırıyor. Hatta 6 yaşındaki dilenci bebeler bile fırça kayıyor sus diye dsfaasdfs.

Ama otbüzde, metroda, olsaydı da vapurda Coldplay gelsin iki dakka susun amk derim. Toplu taşıma lan, günümün en iğrenç zamanı. Bir de sen mi içine edeceksin?

Uzun vadede pek fazla bir şeyin heyecanlandırdığını söyleyemem ama: sahneye çıkmak çok değişik bir haz veriyor. sergilemek yani bir şeyleri. teşhir gibi değil de performans olarak düşünürseniz sevinirim :D

bir de basketbol oynamak.

bu ikisi tutku gibi bir şey bende, yaşama direncimi arttırıyor.

birileriyle yaratıcı bi şeyler yapmak.

yurtdışıyla ilgili plan yapmak, vize almak vs.
vizemi akdım, bir aya gideceğim, heyecanım duruyor. onun dışında pek yok.

tip alanindaki gelismeler.

Altın ve doların hareketlerini izlemek. Manyakca heyecan vermeye başladı..

para, başarılı olma hissiyatı. ota boka hissetmiyorum ama bunu.

moderatör arkadaşlar bi baksınlar lütfen konu kilit.

Adana dürüm

yeni bir şeyler yapmak. yeni bir işe başlamak. bilmediğim bir yere gitmek ama öyle turla falan değil, kendi başıma. bir şeye sahip olmak, hayatıma sokmak.

Öğrendiğim her şey çok heyecanlandırıyor, hele bir yerlerde uygulayıp sonuç görürsem şampanya patlatasım geliyor. İnsanlık için damla kadar değeri yok, benim için aydaki yerçekimsiz kocaman adımlar. Çocuk gibi heyecanlanıyorum.

yemek.

@rayde yazınca düşündüm, beni yemekten daha çok motive eden çok az şey var.

büyük bir organizasyonda koşmak. mesela maraton, yarı maraton vs.

borsada zincir işlem yapmak ve hepsinin gerçekleştiğini izlemek.

Şehir hayatından uzaklaşıp daha az insanli, daha cok doga&hayvan iceren bir yaşam kurma fikri.

soru doğru kırmızı uç sana doğru bakarken sol tarafı doğu işte.

soru tam anlamıyla doğru.

Hatalı bir soru.

Soru soranı denetleyen insan yoksa, soran kendi ön yargılarını böyle sorularda gösteriyor; mesela bence eline hiç pusula alıp oynamamış, ortaokul fen teknoloji kitabını açıp bakmış muhtemelen.

elinizdeki pusula diyor zaten? elini arkada tutmazsın mantık olarak.

gayet doğru bir soru.

bu yarışmada "simidin yanına ne iyi gider" gibi gerzek bir soruyu gördükten sonra kaale almamaya başladım, haklısın bence. her şeyin açıkça belirtilmesi lazım.

elinizi arkada tutamayabilirsiniz ama yanınızda tutuyorsanız?

normal bir soru ben doğru cevabı hemen bildim

Soruda sıkıntı yok. Kırmızı uç sana doğru, Okun yönü kuzey. Şimdi tersten düşünelim.

Ok beni değil de sunucuyu gösterseydi, sol taraf ne olacaktı? batı. beni gösteriyorsa? doğu. soru doğru, cevabı da doğru.

soruyu doğru anlamış, doğru çözmüş olabilirsiniz, ama anlatım bozukluğunu, gramer hatalarını da doğru anlıyoruz günlük hayatta. hatta çoğu zaman bu hataları farketmiyoruz bile. ama ortada yanlış olmadığını ekarte ettirmiyor.

bu soruyu ilk gördüğümde de çok kötü bir soru demiştim. hala da öyle. 2 kelime daha detay verseydi çok net olabilirdi.

sorunun ilk anlaşılan haliyle doğru olduğunu biz de pek tabii biliyoruz, gerizekalıya anlatır gibi anlatmaya gerek yok da, demek istediğimiz şu: atıyorum pusulayı sol kolumu dümdüz yana açıp sol elimde tutuyorum. ben kuzey oldum sol tarafım güney oldu. yani pusulayı önümüzde tuttuğumuzu varsaymış, bunu anlayabiliyoruz ama böyle bir platformda başka bir cevaba mahal bırakmamak için bunun belirtilmesi gerekirdi.

soru doğru.
pusula sana dönükse diyor.

hani karşındaki adamın sağı senin solundur gibi.

pusula isterse kıçıma dönük olsun kuzeyi gösçteren tarafa yüzümü çevirir sağ sol yaparım neyin nerede olduğunu anlarım

132 saniyemi geri istiyorum.

soru yanlış demiyorum ama tam açıklama yapılmadığı kanaatindeyim.

@kül+1.

ama soru esnetilmedigi sürece ayni cevaba ulasilir. adamin hatasi. ama net olmasi gereken bir yarismada acikli.

o degil de ortaokulun sonunda gerizekali bir ders vardi, trafik diye, sinavinda adam "hangisi daha toplu tasima aracidir" diye soru sormus, daha cok yolcu tasidigindan treni secmistim, ülkemizde otobüs daha yaygin hölölö diyerek otobüsü dogru kabul etmis, ülke bile vermemissiniz itirazlarina ise "ben ne kastettigimi biliyorum, sinifin kalani böyle yapmis" diyerek kabul etmemisti. taban puandim o sinav. gerizekali adamlara soru hazirlatmayacaksin özetle. ne okulda, ne yarismada.

abi bildiğin sapıttı artık zaten bu yarışma. soruları hangi kafada yazıyorlar bilmiyorum.

fındık şurubunu nereden aldınız?

tchibo'dakiler daha iyi gibi.

ben yapıyorum. mis gibi de oluyor. fındık şurubu olarak şu: www.nuanspasta.com migroslarda oluyor.

su bardağı ölçüsü vereyim. yarımın biraz altında vodka. 2-3 tatlı kaşığı kadar şurup. 2-3 adet buz. 1 buz ölçüsü kadar da su.

1:3:1 onun doğru ölçüsü. Yalnız 1 su, 1 votka, 1/3 Şurup (FO ya da OX tercihen). Sıra şaşmış sizin ölçüde. Eğer seviyorsanız votkayı 1,5-2 civarına çekebilirsiniz, fakat tatlı olduğu için bayıltabilir üçüncüden sonra. Deneyerek yapmak en güzeli.

fındık şurubunu kadıköy'den bilko pasta malzemelerinden aldım. şifadan lahmacuncuya doğru yürürken 2 kere sağ yapınca varılıyor sokağa. fo ve repo var 15.5 ve 8.5'a ben repo'dan aldım bu arada.

ben şurubu çok koymuşum anladığım kadarıyla. denicem bunları teşekkür ediyorum.

hep fo önermişler de fiyat %100 oynuyor, var mı repo'yla yapan çok fark var diyen?

benzetseydim orayı andrea abi işletiyo zaten yazacaktım da hiç benzetemedim.

savaş cebeci.

herkese bol şans.

Her siteyi birisi güvenilir olarak önerebilir. Kendin okuyup, araştırıp, kendi kararını vermelisin.

9,3 ya da 10,3 seklinde

9-3 yada 10-2

9-3 yada 11-3 oluyor genelde
yol uzuna 12 dende tutabiliyorum

7-5, 1-11

sol elim 10-11 arasında tutuyorum, sağ elimi de uzun yolda bacağıma veya vitesin üzerine koyarım, eğer şehir içinde sürüyorsam 5'de durur, döneceksem veya acil bir şey olursa 3'e doğru alırım elimi.

12-3 tutuyorum ben. hızımı artırdığımda 10-2 tutarım ama.

ben sürekli değiştiriyorum ama iki elim de 9 veya 3'ün altına düşmüyor.

Değişiyor ama 10-2.

9u çeyrek geçe.

Uzun yolda sol elim altıda durur, kısa mesafelerde 12 de. İki elimi çok nadir kullanırım. Sağ elim direksiyonda, teypte ya da hatunun bacağında olur.

uzun yol kisa yol farketmez hep 9-10 arasinda oluyor benim. hatali mi yapiyorum ki :s

Hızım 100 ün uzerindeyse 9-3, onun dışında bir el viteste diğeri 11 de olacak şekilde kullanıyorum. Duran trafikte ise dizimi 6'ya dayıyorum. :/

5-6 ve 7'nin olduğu kısımlarda tek elle gezinip duruyorum.

@jedilance bosuna kolun yorulur hızın dusukse tek el yap. Sokak aralarında sag elın vıteste olsun

9-3
rahatsam da sadece 6

9, rahatsam 7 (tek el, sol)
9 ve 3 (cift el)

9-3
10-2

9-3. Ama sağ elimi pek kullanmam.

7-8, 10-11

Sol elim 10 buçukta duruyor. Sag elim viteste. Park ederken falan sadece sol elimin iciyle ceviriyorum cok pratik geliyor.Geçen gün iki elimle de neden tutmuyorum ki dedim bir denedim hiç olmadı.

sol el 10 sağ el 11

şaka lan arabam yok.

doğrusu 10-2'ymiş galiba, ben sürmüyorum araba ama sürersem 10-2.

9-3 ya da 9-2

rahatsam sadece 10 ya da 7-5. onun haricinde 10-4 ama hiçbir zaman sabit durmuyor elim. direksiyon üzerinde sürekli geziniyor. sıkmadan tutuyorum.

yalnız 12 çok tehlikeli, hareket kabiliyetini ciddi anlamda düşürüyor. 20 sene önce filan havası vardı o tutuşun :)

@giggs zaten hep tek el kullaniyorum ondan dedim yanlis mi acaba diye.
12'den tutmak daha mi mantikli hem saha hem sola ani kirmalarda daha cok cevirme alani sagliyor

@jedılance bence rahat oluyor

genelde 10:10, yorgunsam 09:15, son zamanlarda ise sol el 09 sağ el vites (otomatik vites olmasına rağmen)

önünüzde böyle bir fırsat varsa ve yapacak daha iyi bir işiniz yoksa (ki yok görünüyor) deneyin. tutarsa alır yürürsünüz, tutmazsa canınız sağ olsun.

Bence insan hayatında 1.5 sene çok çok küçük bir zaman. İnsanın işe giderken ayağının geri geri gitmemesi, işini mutluluk içinde yapması da çok büyük bir lütuf. Risk düşük, mekanın verileri belli. Alınmaya değer bir risk olduğunu düşündüm. Hatta 'risk' demeye bile dilim varmadı.

Başarı için belli noktalarda elimizi taşın altına koymamız gerek. Bu da o anlardan biri bence. Başarılar.

beni de alsanıza.

liman 2'yi mi alıyorsunuz yav doğru söyle.

hayatınız boyunca yapmak istediğiniz işin şansı ayağınıza geliyor, bu kadar iş bilen insanla vsyle beraber ben sorun ne onu anlamadım. tam kilit yaşlarınız, yıl kaybı boşa geçen süre koyar falan diye çok takılmışsınız herhalde de bu kadarcık risk almadan istediğiniz bir işi yapmaya başlayamazsınız zaten. hepinizde de bir bakınma hali varmış. yardırın. açılınca da adres verin, yaz zamanı gidecek mekanımız olsun. bol şans.

geçen gün sinekler yüzünden uyku düzenim bozuldu. 7ye kadar ayakta duruyorum kaç gündür, düzeltene kadar prison break devam.

öncelikle doğum günün kutlu olsun. bu da benden gelsin:

www.youtube.com

ben de eve yeni geldim. gece geç uyumayı, internette boş boş takılmayı, müzik dinlemeyi özledim. takılıyorum öyle.

win10 güncellemesi yapmaya başladım birinin uyanık kalıp next'lere basması lazım.

geceyi seviyorum. dışardaydım yeni geldim lol oynuyorum şimdi.

doğumgünün kutlu olsun, nice acayip cevaplı yıllara.

bir haftadır falan ilacımı kullanmıyorum. en erken pazartesi alabileceğim. korkunç hissediyorum. yani durumumun tamamen hormon kaynaklı olduğunun farkındayım. aslında kötü hissetmem için hiçbir sebep yok. ama uyuyamıyorum işte. gerginim. uykuya geçemiyorum. pazartesiye kadar sabredeceğim. pazartesi düzelir. keşke bir an önce 9 olsa da bim'e gitsem, kendime çakma ingiliz kahvaltısı hazırlasam.

www.youtube.com niye yatasın bu şarkıyı dinledikten sonra ?

Son sarki guzeldi sarhosluktan selda bagcani hic anlamadim ama baris manconun yarisini anladim. Ingilizce dinliyordum beynimim o bolgesi calismiyor sanirim simdi ama sarki cok guzel

bu şarkıyla içtiğimde senin için de bir şişe içeceğim.
doğum günü hediyen olsun benden sana :D

içinde editlerim burayı..

dertten.

mouse'nin tekeri?

touchpad kullanıyorum laptopta ama?

muhtemelen scroll gesture yapıyorsun farketmeden. tersini yap.

sorun siteler parayı ödüyor mu ise ödüyor. kazanmak kolay mı dersen o bambaşka soru. bir sürü yan faktör var kazanan oyuncu olmak için.

insanlar bu işi meslek edinmişler. Uganda ligi'ni bile takip ediyorlar. canlı bahis sitelerinin bazıları paraya yatma girişiminde bulunabiliyor ama çok mümkün olmuyor. ve adamlar salı günü şampiyonlar ligi maçlarına yaptıkları bahislerle 1 gecede Mercedes a 180 alabiliyor. sanırım işin özü cesaretli olmak.

bu insanlar sıfırdan bahisle bu kadar parayı kazananlar değil. mesela mehmet ali erbil her kumarheneye gidişinde 100bin lira limit koyuyormuş kendine. 100bin lirayla oturup 1 milyon kazanabilir ama bu her zaman olmaz

periscope'u bilmiyorum ama google ve facebook'taki adamların hepsi sahte.

www.serkanturkel.net

bi arkadaşın dediğine göre kuponu iptal ediyorlarmış. adam bayici/tanıdığı, bastırıyor 10-20 tane kupon olasılıklara göre. hepsini iptal ediyor sonra. hangisi tutarsa fotoğraf çekip paylaşıyor.

tadı kötü, ağzın pis kokar, birini bile öpemezsin.

ben bunlardan bıraktım. =)

Solunum kabiliyetini düşürür. Nefesin çıkmaz. Halı sahada tıkanırsın, yatakta nefes nefese kalırsın.

Her gün yorgun uyanırsın. Tabii hiç bırakmadığın için sigarasız bir hayatı unuttun ve ne kadar zinde olabileceğini şu an tahayyül bile edemiyorsun.

Ağız ve diş sağlığı. kötü ağız ve nefes kokusu, kenef taşına dönmüş dişler.

uzun vadede getireceği kalp ve damar hastalıkları. İlla ki kanser olmana gerek yok, yaşam kaliteni düşüreceği çok aşikar.

Sigaraya verdiğin para. O parayla öküz alınır.

Bir şeylere bağımlı olmak. Zaafiyet. İradesizlik. Kendi kendine söz geçirememek.

para ve zaafiyet +1

www.quitsmokingsupport.com

4.000 kimyasal + 400 toksin + 43 bilinen kanser yapıcı

zararı boşver.

her hangi bir faydasının olmaması bile yeter.

Artik modasi gecti ozentilige dondu iyice

sigaranın modası mı geçti ? modası olmadı ki hiç bunun. ha 20 li yaşlardaysan arkadaş grubundan dolayı sigara yeni keşfedilmiş gibi gelebilir ama, 2015 yılında hiç bir reklamına izin verilmeyen fakat sokaktaki her 5 kişiden 3 ünün elinde olan bir üründen bahsediyoruz. modası falan yok bunun. barbour un modası geçti.

yiyip içtiğin şeyden keyif almaya başlarsın. bir mekana otururken sigara içilen alanda boş masa arama zorunluluğun ortadan kalkar.

çünkü eviniz, arabanız, kendiniz bok gibi kokuyorsunuz.

kış geliyor, bir cafe veya restauranta gittiğinde herkes sıcacık yerde otururken senin sigara uğruna götün donacak. arap iti gibi titreye titreye kapı önlerinde sigara içmek zorunda kalacaksın. çünkü ben de aynı durumdayım :)

Modasi gecti. Turkiye'de sigara kahve ya da sigara kas gostermek moda ama Amerika'da Avrupa'da sigara kullanimi dusuyor.

Bir de sigara kucukken yasak oldugu icin cazip geliyor. Bana yasaklamadilar. Ben de hic cazip bulmadim.

uyku.

uyku kalitesini katlıyor sigara içmemek. daha az uyusan bile rahat uyanıyorsun, daha dinç oluyorsun gün içerisinde. sırf bunun için bile bırakılır.

sigara içenler gerçekten çok iğrenç kokuyor. nefesi, kıyafetleri, evi. gerçekten rahatsız edici.

gunde yaklasik 50-55 sigara icen biriydim ve biraktim(kut diye). bunu ben yapabildiysem sen neden yapamayasin?

Alt sınıf vatandaş gibi görünme diye bırakabilirsin

cunku sigara icmeyen biriyle sohbet ettiginde les gibi kokuyorsun ama o sana bunu belli edemiyor

joker
anti kahraman derken kahramanların düşmanı olarak algıladım
@denne zuko dedin gözlerim doldu
doktor ahtapot da +1 diyorum

film, dizi, roman ayırt etmiyorsak;

mefistofeles (faust)
peçorin (zamanımızın bir kahramanı)
moriarty (sherlock)

Walter White

(bkz: pastor maldonado)

burak yılmaz

mad jack the pirate.

theodore bagwell.

(bkz: darth vader)

Tony soprano

punisher

Meursault

tony soprano +1

rincewind

Kosinski kahramanları.

Spiderman 2'deki Doctor Octopus. Filmdeki hali ama çizgi romandaki hali değil.

Kötülüğün damarlarında aktığını bile bile ona engel olmaya çalışıp beceremeyen, kapıp koyvermeyen ama yeterince irade sahibi olmadığı için kötü olan antikahramanları severim.

doctor who'dan the master. (john simm)
ve prince zuko

Mr. Burns

Yılanoğlu (Deli Deli Küpeli). Yaman Okay çok iyi oyuncuydu, erken kaybettik vesselam.

anti kahraman sayılabilir sanırım: hans landa. çok sevimli gavat hahaha. au revoir, shoshanna!

Elif Aybüke Koçak olayından bahsediliyor sanırım?

tik kapıldı info amaçlı duyuru kalsın herkese hayırlı kazançlar.

(bkz: david reimer)

@tepedeki psychedelic adam, hikayeyi bilmiyordum teşekkür ederim.

Bu çocuk farklı kimlikle yetiştirilmeye çalışılmış hatta yazılana bakılırsa ikiziyle cinsel ilişki gibi sapkın davranışlara bile zorlanmış. Sonuçta her iki çocuğun hayatı mahvolmuş.

Benim aradığım daha farklı. Oyuncakları, kıyafetleri... her yönden cinsel kimliğe özgü olmayan seçimlerle yetiştirilen çocuklar vardı.

Soruya cevabim yok ama cinsel kimligi goz onune alinmamaktan kastinizi merak ettim?
Yani ornegin erkek cocuga erkek degilmis, bir cinsiyeti yokmus gibi mi davranmak?

@stavro, mesela kız çocuğa bebek almayacak, erkek çocuğa araba almayacak vs.
en küçük örneği bu.

Yok bu örnekler değil arkadaşlar, bu çocuklar nötr yetiştiriliyordu. 3. cins veya farklı kimlikle yetiştirilmiyordu.

Yanlış hatırlamıyorsam 10 yıl filan oluyordur, avrupada bir yerdeydi. Güneşli bir bölge değildi sanırım, fotoğrafların hepsi gri, bulutlu havada çekilmişti. Blog yazısı olabilir.

Edit: Yaw, ne kültürler varmış. Samoalıların 3. cinsi çok enteresan.

evrim ağacı'nda çok güzel bir yazı vardı bu konuda da aramaya inanmadım :(

Mobildeyim duzenleyemiyorum. Yani adamlarin benim bursumun yuzde 50 olmasi icin 25 + 35 gibi hesap yapmalari lazim ama o zaman da yuzde 60 burs almis olacagimi saniyolar. Saka gibi.

bence kesinlikle sen haksızsın. adetim olmadığı halde bu saatte bunca hesap yaptırdın bana ayrıca hacı farazi sayı alıyorsun 30k. 30k nedir abi? al adam gibi 100k yap insan gibi hesabını.

ama şeyi öğren, karar neymiş neye karar vermişler. tam metni alabiliyorsan al. bir %25 daha mı yapalım demişler yoksa önce ki kararı iptal ediyoruz, artık memories'in bursu net %50'dir mi demişler. ona göre tekrar neler yapılabilir konuşalım.

teoride adamlar laf salatası ile kâra geçmiş.
%50 ye tamamlamak lafı altında %25 in %25 i indirim yaparak bir yüzde 25 daha yaptık zihniyeti ile kabaca %6.25 lik dilimi kurtarmışlar.

mali işler birimine giderek durumu lise müfredatına göre izah etmekten başka şansın yok. anlamıyorlarsa da o okuldan hayır gelmez:)
lakin heyetin konusmasının net olduğuna eminsen.
sonra biz yapcağımızı yaptık zaten daha ne istiyorsun diye kıvırmasınlar.

kalan borcunun üzerine yüzde 25'tir belki o. kalan 75'in 25'i şeklinde...

karar ya da mevzuatla ilgili tam metni bul. dediğin gibiyse metni ekle dilekçe ver.

Simdi kesinlikle emin olma sebebim su. Ben daha yuzde 25 bursu kazanmadan dilekcemi verip yuzde 50 burs kazanmistim net bi sekilde. Yatay gecis yapiyorum bu arada merkezi yerlestirme ile. Zaten 50 burs maliyede gozukuyodu. Ondan sonra ben 0a basbursam da 25e basvursam da farketmeyecegini soylediler. Ben de ayip olmasin diye 25 e basvurdum basvurmaz olaydim. Kafalari karisti.

Yani evet dedigim gibi net bi sekilde yuzde 50 burs hakkim var.Ben dilekcede de zaten 25 kazandi 25 daha indirim istiyorum desem anlarim. Oyle bi sey belirtmedim 0 burs girsem de 50yi vereceklerdi zaten. Beni aradilar soylediler yuzde 50 burs kazandiniz diye. 25i kazaninca aradim teyit ettirmek icin boyke bi cakallik olmasin diye. Yalniz 25 + 50 = 75 bura degil net olarak 50 burs verilecek 25 kazandiginiz icin dilekcedeki 50 eklenmeuecek dediler. Ben de dedim tamam zaten ben kesinlikle 50 bursta sorun var mi keainlikle cepte demi diye aramistim dedim onay verdiler. Defalarca aradim kontrol ettim, tum ideme planini ona gire ayarlamistim kafamda. Adamlarin bana verdigi burs yuzde 50 degil yani sonucta.

her turlu hakli olduguma eminim. Hatta oradaki kadin ilk bursu ayarlarken direk 50mi girecegim simdi dilekcesi var arkadasin dedi digerine. Digeri de 50 girersen diger bursuyla cakisir 25in ustune 25 ekle dedi ve ortaya bu cikti. Kendileri de emin degil naptiklarindan yani. Agresiflesmek istemiyorum. Sadece beni tekrar vs dilekceyle ugrastirmamalari icin bilale anlatir gibi anlatmak istiyorum yarin.

Edit: Yukarida adamlarin bana verdigi burs yuzde 50 degil yani sonucta derken su an toplamda 40 45 arasi vermis olduklari icin dedim.

1.9k ödemek istemiyorsan bi pasta al eline git, %75'in %25'inin %50 etmediğini ve %50 bursun olduğunu göster. gerizekalıya başka türlü nasıl anlatılır bu problem bilmiyorum çünkü.

Üniversitenin mali işleriyle değil, o hangi üniversite ise ilgili birimin bir üst kademesine yazılı dilekçe ile başvurup ekte de aldığın bursun %50 olduğunu kanıtlayan belgeyi sunmalısın.

lakin;

%25 burslu öğrencimize ek olarak %25 burs verilmesine karar verilmiştir denildiyse %25 + %25 = %50 olmaz ödemenin %25 düşülmüş halinden %25 düşürülür.

eğer daha önce %25 burslu okuyan öğrencimizin bursunun %50 ye çıkarılmasına denildiyse yasal olarak haklısın. dolayısıyla bu evrak ve yazanlar önemlidir.

mali işlere laf anlatamıyorsanız okulun genel sekreterine gidin. durumu 6 yaşındaki çocuğa anlatır gibi basitçe anlatın. ondan yardım isteyin. olayı çözerse o çözer. boşuna yorulmayın

Evet bugun sorunu cozdum 2k indirim yapildi. 25 + 34 seklinde verdiler.

Senin anlattigin su videodaki kiz:

m.vidivodo.com

kezban işte yaa.. kezbanın tanımı mı olurmuş.. kezban yani

Bence kimse degil ya.

Ben boyle anlami kisiden kisiye degisen, herkesin farkli yorumladigi kelimeleri sevmiyorum. Sonucta o kisinin o ozelligini betimlemek icin baska sifatlar var zaten.

kezban öyle bir kelime ki, doldurması gereken bir boşluk olunca kendiliğinden dökülüyor ağızdan. Tanımını yapmak zor.

hmm, kezban genis bir tanim :P
sanirim kezban bana gore su demek;
"nurten ben erkegimi kapimda kole yaparim!" diyen, sosyal medyada "suskunluğum asaletimdendir" ya da "lafa bakarim laf mi diye, söyleyene bakarim adam mi diye" gibi seyler paylasan insanlar.
erkegine de kamil mi deniyordu?

guldu verecek diyen erkekler = konustu mikecek diyen kadinlar, ikisi de kezban mesela.
butun olayi saga sola caka satmak olan insanlar kezban sanirim (bkz. yeni gelin evleri)...
bilemedim :/

Playlist'inde demet akalın, hande yener, serdar ortaç ve türevleri varsa ben direk kezban diyorum. Ortalamanın üzerinde güzelliği bile olsa çok fazla konuşmuyorum.

eski kız arkadaşlarımdan biri beni kız kuzenlerimden vs. kıskanırdı. çıkarttığım 500 tl limitli öğrenci kredi kartı ev adresine gidince (nereye gidebilirdi ki?) "ayda annene 500 tl gönderemeyiz" diye trip yemiştim. bilgisayarım bir süre onda kalmıştı, geri aldığımda internette, hatta sözlükte "ANNESİYLE EVLİ ERKEK" (evet büyük harfle aratmış) diye arattığını farkettim.

ben bundan başkasına kezban demiyorum. drama queen diyorum, bonerella diyorum yine kezban demiyorum. tam author tanımına uymuyor farkındayım da yaşadığım bu.

Cinsiyetci olmasin diye soyluyorum. Tum erkekler de mukemmel degil.

Abi bu Turk kizlari da elletmiyor bile Avrupalilara baksan...

Abi hatun bakire degilmis bir kere verir mi

Abi hatun bakire degil ben bunu bir guzel s..m tam or..pu cikti

Evlenecegin kiz bakire olacak abi...ben istemem oyle...

Yukaridaki de kezban erkege ornek

@acemi
author'u nereden bulup da sorayım? :) onun bulduğunu bilmiyordum bu arada, ki entry'lerini de okurdum denk geldikçe. "pırlantayla kaplı dildo" icat etmişti, onu hiç unutmam.

eksisozluk.com

Türk insanına has bir sürü kötü özelliği bünyesinde toplayana ve bu özelliklerle dikkat çekici hale gelene kezban diyorlar.

@mistreated
büyük bir dikkatle okuyorum polly jean'in entry'sini. :) 7. paragrafı bitirdim, şimdilik gayet yerinde eleştiriler.

edit: okudum. tespitlere hayran kaldım desem abartmış olmam. entry'de yazanların tamamına katılıyorum.

HALKIN KENDİ KENDİNİ YÖNETMESİDİR

"erkeğim beni taşıyabilmeli", "(altından kukum karşılığında) ev isterim, araba isterim, isterim de isterim", "suskunluğum asaletimden" gibi cümleleri kurabilen, kendini dünyanın en kıymetlisi gören, eğitim düzeyi düşük, maddi durumu yetersiz kadınlar canlanıyor benim gözümde ya da bu tabandan gelen, iki türkçe kelime arasına muhakkak bir ingilizce kelime sıkıştıran, sözde şehirli plaza kadınları.

2 bira içmeyen kızlara kezban denir

@author dedik geldi valla adam.

Emeğinize sağlık. :)

Hakikaten şurada authoru görünce maziye gittim, yüzümü bir gülümseme kapladı. Duyuruda arada güzel şeyler de oluyor.

niye okuyalim ki, hasta bir kalemin fikirlerini?

"kezban" icindeki zehri ne yapacagini bilmeyen erkek egemen kafanin kendini ele vermesi demek, baska sey degil. zeval sahipligi isaretidir. kadin yahut erkek icin, kadin dusmanligini ifsa eder.

@e haliyle
"Okuyun" ifadesini @polly jean'in entry'si için kullandım, @author'un cevabı için "kendi yaratımı olan 'kezban' sıfatının tanımını aşağıda kendi cümlelerinden okuyabilirsiniz. :D" yazdım; yanlışlık olmasın o konuda. Söz konusu entry'i tavsiye ederken, söz konusu cevabı ise "kavramın tanımını kavramın yaratıcısının ağzından okuyun" minvalinde haber veriyorum. Aradaki fark bu.

"Kezban" diye uydurulan işbu sıfat, uydurulduğu zamanda, erkek egemenliğini farkında dahi olmadan güçlendirir/onaylar pozisyondaki kadınlara haklı bir eleştiri işlevi görürken, artık -benim de duyuruda "kimi zaman mizojinizme vardırılıyor" diye yazdığım üzere- kadın düşmanlığını ifade ediyor evet.

Duyuruyu açma sebebim de zaten bu. Tam olarak neyi eleştirdiğinizi anlayamadım o yüzden.

35 yaş ustu hala evlenmemiş türleri vardır, aman diyeyim fazla yaklaşmayın uzak durun; ısırmayı gectim yer vala bir lokmada.

Haha author :)

Değilse de sabah sabah nostalji oldu.

Kendimi 15 yaşımda hissettim

Kezban da, arapçadır, yalan demektir. Anlamıyla paralel yalandır bencileyin.

Kısaca içi boş, Meriç ilgisine dayalı, her an tarumar olmaya hazır özgüven.

Danisikli dovus gibi ama..

Author "1550 kisiyle sevismis scat yapmis agzima bosal diyen bakire namuslu"dir derdi. Insanlar degisiyor.

Cem şancı kim olum?
Herkes tanıyor bi ben mi cahilim

www.eksiduyuru.com

@stevie
Teessüf ederim. @acemi tanıyordur belki kendisini de o haber vermiştir diye düşündüm ben. Benim ne işim olur @author ile, tanımam ve sevmem. Sözlükteki trollüğünü gerçek dünyaya taşıyıp sözlükte yazdığı konular hakkında kitap yazmış olduğu için sevenlerini de soğutmuş bir kişi kendisi. Şimdi 40 küsür yaşında olmalı adam, gelmiş "kezban"ın tanımını yapıyor... Eğleniyorum ben de işte. :)

@basond
Ben de birisi o isimle nick aldı, geldi cevap yazdı herhalde diye düşünüp emin olmak için duyurularda o nick ile arama yaptım "Cem Şancı" diye, 2010'lardan duyurular filan çıktı. Adın anıldıkları arasında ise senin duyuruyu da gördüm, belki oraya yazdığı cevabı copy-paste etmiştir dedim ama baktım cevap yok. Ben de komik buldum bu durumu.

Kezban tanımlamak ofsaytı tanımlamak gibidir,

biliriz ama tanımlayamayız ya da bir ofsayt pozisyonunu teşhiş etmek gibidir, kimine göre buz gibi ofsayttır kimine göre de alakası yoktur.

bazı davranışları karşısında bir kıza, ahanda Kezban der birisi, kimisi de yok yaa onun kezbanlıkla ne alakası var ota boka ofsayt aman pardon Kezban diyosunuz der.

vay anasını kezbanın gücü author'u yenmiş. adam cinsiyet değiştirmiş.

kız görünce kaçın diyor

okumadım yazdıklarını. son cümleye baktım. kendisini de bilmesek George clooney filan sanacağız :)

whimsical+1

türk kültüründe davranışından hoşlanılmayan dişi birey demek. böyle popüler kültüre düşmesiyle kapsamı muğlak avam lafları kimseye demiyoruz, diyeni de ciddiye almıyoruz. birinden hoşlanmadıysak neden hoşlanmadığımızı söylüyoruz.

Sevindirik oluyorum, "hehe" diyorum., utaniyorum. Hepsi 3 saniyede oluyor ve bitiyor.

Edit: hehe :)

Aychovcki+1 hehe
Benim de anlik koltuklarim kabariyor biraz.

nickine bakıp "iyi iyi sevdim bu adamı" diyorum, 15 saniye sonra kim olduğunu unutuyorum.

ayco +1 :)
sevindirik oluyorum (ﾉ◕ヮ◕)ﾉ*:･ﾟ✧

(bkz: hayata dair küçük mutluluklar)

aychovs+1

elitist +1

chaotic good +1

tolga asp +1

15 saniyeyi bile bulmuyor bazen hatta.

Oluşmuyor, o kadar önemseyemiyorum burayı.

hepinize -1 verdim, bilgilerinize arz ederim. hakedilmeyen +1, +1 değildir.

Oluyorum, oluşuyor. Kimse +1'lemediği zaman da oturup ağlamıyorum tabi, ama +1'lenmek güzel. :)

fikrimin beğenilmesi, desteklenmesi hoşuma gitmez olur mu hiç. memnuniyet hissi oluşuyor evet.

Sevindirik oluyorum :)

don't give a fuck. öyle de coolum.

Ben asla +1'lenmem.

Berberler odasi karar almis artik pazarlari kapali berberler. Avm iclerindekiler acik oluyor sanirim ama onlar da pahalidir

kadıköy berber sokağındaki berberlerden açık olan olurdu genelde, boğadan bahariye'ye çıkmadan kfc'nin yanından döndüğün sokakta ilerliyorsun. ama son karar vsden sonra bilmiyorum durumu.

efe cast

potacast, şişenin dibi, simple pickup.

teknoseyir

radiolab, hello internet, 99% invisible bi de bazen bad voltage.

gerisihikaye

Nutrition Diva.

Dünya nereye gidiyor. 2 kişi(aleks ve hakan) herhafta bir konu seçip karşılıklı geyik yapıyorlar. Baya eğleniyorum metroda giderken işe.

Acıbadem'i düşünebilirsiniz. Sizin için 10 dk. minibüs ile, kuzeniniz içinse 1 saat civarında olur sanırım.

Koşuyolu'nu sevebilirsiniz.

Gecmiste 1 yil Acibadem 2 yil da Kosuyolu sakini idim. Acibadem ve Kosuyolu diyecektim. (Kosuyolu daha yasanasi sahsi gorusum) Benden once davrananlar olmus :) Anadolu yakasi ve modern deyince Moda ile aklima gelen iki semt bunlar.

Acıbadem iyi, güzel de, trafiği çok kötü.
Değerlendirecekseniz bunu da hesaba katın bence.

kızıltoprak bence.

feneryolu, yazdığını okumadım 2200e bulunur.

Şunu ne zaman görsem istemsizce gülüyorum. Çok sevgi dolu bi kedi.
youtu.be

www.youtube.com

www.youtube.com

instagram.com

www.youtube.com

İngilizce biliyorsanız,
www.youtube.com

www.youtube.com

floydian, neyin kafasını yaşıyorsun sen? breaking bad ve two and half men? FailFish.

git ötede trolle milleti rica ediyorum, bildiğin dram BB?

www.imdb.com

Crime, Drama, Thriller.

cevap : IT Crowd izleyebilirsin.

Izlemediysen, Friends.

it's always sunny in philadelphia
curb your enthusiasm
extras

it's always sunny in philadelphia +1

Black Books

Friends ve charlie sheenli 2 and a half men ashton kutcher geldi ve su guzel ortami bozdu

parks & recreation. ilk sezona dayanırsan, müthiş.

come fly with me.6 bölüm sadece

silicon valley

It's Always Sunny in Philadelphia +1
It Crowd

it crowd, black books, spaced, how not to leave your life => gülmekten karnına ağrılar girmez belki ama eğlenceli dizilerdir.

coupling, friends, arrested development => sağlam güldürür.

Kesinlikle Coupling'in ilk 2 sezonu.

shameless

rick and morty

ayrıca silicon valley +1

coupling (bbc versiyonu), the office (amerikan versiyonu), how not to live your life, it crowd, black books, flight of the concords

community ve arrested development

Listem kabardı sayenizde çok teşekkür ederim ;)

6

8

adam yıllardır böyle. bana antipatik gelmiyor hiç.

neresi antipatik onu anlamadım

-5

Sempatik gayet yürekli anlatıyor.

her maç hakem, rakip vs hakkında konuşuyor habire. hakemler önümüzü kesti, italyanlar kaşıdı, alman oyuncunun yaptığı şöyle, lamonica böyle, fin hamamına soktuk falan.

Antipatik değil. Avrupaî biraz sadece. Ben seviyorum.

El cevap: 2/10

8.5

bana gayet antipatik geliyor. avrupai filan da gelmiyor.

avrupai olduğuna ben de katılmıyorum hayatta. ya türk kültürüne dair ne denyoluk varsa (kendi hariç tüm parametreleri sonuç adına suçlamak, çiğlik vs) 40 dakika içinde muazzam yaşatıyor bana göre.

Bana her zaman sempatik gelmistir. Milli takim maclarindan bagimsiz olarak iyi bir spiker oldugunu dusunuyorum. Futbol spikerligi de iyidir. Coskulu ve samimi anlatir.

Heyecanı ve içtenliği yeter 7/10

yine kötünün iyisi, futbol spikerleri daha berbat.
anladık milli maç da biraz daha gazlanmadan anlat sanki final maçı mk

İçtenlikle konuştuğuna şüphem yok ama bazen çok abartılı geliyor. Misal bilmem kaç sene sonra İtalyayı yendik cümlesini 50 kere kullanması.

Yeter bee anladık diyesim geldi, sonuçta biz de Avrupanın sayılı takımlarındanız, çok öyle aşırı sansasyonel bir olay değil.

Genelde iyidir iyi bi 7 veririm.

Bu kadromuzla önde gelen avrupa takımlarından biri değiliz artık, 6 puan antipatik, artık yoruyor bu gereksiz heyecanı.

1

Spikerlik çok zor iş. Ülkede en iyi yapanlardan biri de Murat Kosova. O antipatiklik olarak düşündüğün şeyi de onun yoğurt yiyişi olarak tanımlarım ben.

Kimi bir tarafı olumlama üstünden, kimi de diğer tarafı kötüleme üstünden anlatır maçı. Futbolda da ligde anlatan spikerler her iki tarafa da eşit durmak zorunda olduğu için oynanan futbolu olumlamaya çalışıyor ama sahada kör dövüşü olduğundan spiker ne yaparsa yapsın bi halta benzemiyor.

Murat Kosova bir lig maçını yorumlasa hayal kırıklığına uğratır sanıyorum. Kendisi abartmayı ve büyük tepkiler vermeyi tarz edinmiş bi spiker.

Direksiyon hocan öğretmiş olmalıydı. Eşim yakın zamanda girdi, yarım debriyajla kalkıyordu rampada. Paralel parkı da yolcu tarafı kaldırıma yaķı olacak şekilde yapıyordu.

şimdi bulamadım da, yokuşta kalkışı daha önce sormuştum ben. el freni ile kaldırmayı kabul etmiyorlarmış, kavrama noktasını bulup öyle kalkmak gerekiyormuş. paralel parkı bilmiyorum.


edit: buldum! (git: 852754)