sadece ünlü/tanınmış insanlar için böyle bi şey var sanırım çünkü insanlar kendilerini onlar gibi tanıtıp beyanat eriyolar fakat siz yapamazsnız adam sizinle aynı isme sahip olabilir

isterse hiç tweet atmasın hiç bir şey yapamazsın. önce davranıp sen alsaydın.

tüm tanıdıklarına spamlat hesabı, az takipçili spamlanmış aktif olmayan hesabı kapatıyorlar galiba.

20 kişiyi falan takip ediyor. 10 tane de takipçisi var.

dur ben şunu spamlatayim bi. belki kapanır

1 ay kapalı kalan hesaba ait kullanıcı adı boşa çıkar.

panpa istersen bi kiralık katil tutup senle aynı ad soyadı kullanan herkesi ortadan kaldırmayı da deneyebilirsin. nasıl böyle bir hadsizlik yapabilirler, nasıl senle aynı adı kullanabilirler.

bu ne lan. nasıl kapattırırım diyor adama bak. istediğin kadar spamlat. senin fotoğrafını ya da sana ait özel bilgileri kullanmıyorsa, kendini başkası gibi tanıtmıyorsa hiçbir bok yapamazsın.

Bilim etiği diyince aklıma, bilimsel yayın, araştırma yapan insanların uymaları gereken kurallar bütünü geliyor aklıma. Türkiye'de maalesef bilim etiğine gereken önemin verilmediğini düşünüyorum.Çok intihal, yayın tekrarı vs. gibi etik ihlaller yapıldığını düşünüyorum. Konu ile ilgili dedikodu ösym başkanı için bile intihal yaptığı iddiası vardı.
Yaş 27,erkek, y.lisans öğrencisi

Çok geniş konu hacı bu. Ama benim aklıma bilim etiği deyince şak diye gelen düşünce şu: dürüst olmak. Önce kendine, sonra başkalarına dürüst olmak, yalan söylememek, çalıp çırpmamak, iktidar ya da üniversite yönetimi yalakası olmak için gerçekleri saptırmamak, vs vs...

Türkiye'de etik diye bir kavram mı var ki bilim etiği olsun. İlkokuldan başlayarak kopya çekmeyi öğrenen, kısa yoldan köşe dönmekten başka düşüncesi olmayan adam çoktan seçmeli soru cevaplayarak üniversiteye girip bir de master'a başlayınca çalıp çırpmaktan başka ne yapsın. 270 makaleyle doçent olmayıp ağlayan gencin dramını herkes biliyor. Bunun gibi binlerce, doçent, profesör var. Bir kaçını kendi gözlerimle gördüm.

İyi aile terbiyesi almış çok az insan ve yurt dışının iyi üniversitelerinde bilim etiği görüp özümsemiş ve Türkiye'ye dönmüş bir avuç bilim insanından başka Türkiye'de kimse bana bilim yapılıyor, bunların dışında da bilim etiğinden haberi olan insan var dememeli.

(Yaşımı başımı almışım, erkeğim, eğitim düzeyim de yukarıdaki yorumumu yapmaya yetecek kadar yüksek.)

bilim etiği deyince ilk olarak aklıma yapılan deneylerin hayvan ve insan haklarına uygun olması gerekliliği geldi. konuya dair hiçbir bilgim yok bu arada. geçen gün bir dizide lafı geçti, mahkumlar üzerinde ilaç denenmesinden falan bahsedildi. başka bir örnek duymuştum, ikiz kardeşler üzerinde deney yapılıyor ve doğumlarından itibaren çok uzun yıllar boyunca görüştürülmeyip türlü testlere tabi tutuluyorlar falan. amaç çoğunluğun selameti için buluş yapmak adına bazı deneyler yürütmek olsa bile, tek bir bireyin bile hayatına etki edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. aklıma ilk gelenler bunlar. türkiye konusunda bir şey söyleyemeyeceğim, bilgim yok dediğim gibi.

28, kadın, üniversite

Arastirma kurallarina uyarak calisma yurutmek, yanliliktan uzak durmak. Bazi guc merkezlerinin (ornegin ilac sirketleri) istedigi sonuclara ulasacak sekilde arastirma dizaynini manipule etmemek, onlarin hoslarina gitmeyecek sonuclari saklamamak.
Turkiye bilim etigi kavramindan cok ama cok uzak diye dusunuyorum.
Ilk aklima gelen de ilac sirketlerine hizmet eden doktorlar.
26, kadin, yuksek lisans mezunu

eksisozluk.com

"The only responsibility scientists have is to the truth."
Satoshi Kanazawa

geçen gün şöyle bir ikilemde kaldık arkadaşla. ben politik doğrucu olmadığım için direkt olarak hayvan hakları tarafında değilim ama Satoshi Kanazawa'nın görüşünü de laps diye kabul edemedim. Liberteryen felsefede üstünlüğe göre yaptırımın çeşit çeşit şartları var, sonuç olarak benim de cevap bulamadığım bir soru ama intihal gibi ilkel şeylerden çok bilim etiği deyince aklıma hayvan hakları sorunu geliyor.

türkiye'deki sorunları görmezden gelmeye çalışıyorum artık. zaten yukarıdaki düzeye gelecek seviyede gelişmiş bir sosyobiyoloji departmanımız da yoktur muhtemelen, hatta yüksek lisans seviyesinde böyle bir eğitim bile olmayabilir türkiyede.

uzun yazdım kusura bakma, 20, erkek, üniversite öğrencisi.

1. Aklıma dürüstlük ve nesnellik geliyor. Ne bileyim, kaynak gösterme ve referans gösterme, gerçeği olduğu gibi yansıtmama, işin içine bireysel görüş ve inanışları katmak gibi. Bir de alakasını bilemeyeceğim ama hayvan ve insan üzerinde yapılan deneyler de geliyor. (modern araştırmacı diye bir kitap okumuştum, ordan kalan iki üç şey var)

2. Türkiye'de bilim etiği diye bir şey yok bence. Zaten Tubitak'ın çalışmaları da olmayan ilişkinin ihtimalini bile ortadan kaldırma yönünde. Bilimin içine dini, siyaseti ve kişisel görüşleri karıştıran bir ülkede bilim etiğini geçin, bence bilimin bile sözü edilemez. Türkiye'de etiği olan tek şey din, saygılı olmamız gereken, tartışmamamız gereken tek şey din. Onun dışında hiçbir etiğimiz olduğunu düşünmüyorum. Ne tıpta, ne öğretimde, ne günlük hayatında "etik" kavramını umursayan insan gördüğüm çok olmadı.

3. tamamen şahsi fikrim, "çok basit" örneklerle okullarda evrimin düzgünce öğretilmemesi, aramalarda evrim'in filtrelenmesi, belgesellerde "timsahın yaratılışından gelen iç güdüleri" gibi şeyler söylenmesi utanç duyulacak şeyler bence. En ünlü örneklerden biri de Adnan Oktar yani Harun Yahyadır. Bilimsel ispat diye yayınladığı ve anlayamadığım şekilde milyonlarca inananının olduğu kitapları her türlü bilgi hırsızlığını, kaynak göstermemeyi, doğruyu çarpıtmayı, yanlış örnekleri, verilerin sonucunu kendi çıkarlarına göre değiştirip veya yorumlayıp yayınlaması, öznel yorumlarıyla gerçeği gizlemesi ile tam bir örnek. Eminim böyle yüzlerce bilim kitabı daha vardır.

25, kadın, lisans.

59r şişli rumelihisarüstü otobüsü tam önünden geçiyor nispetiye durağında iniceksin ya da metrobüs zincirlikuyu ordan 559c ya da 43r ama ilk secenek daha iyi

mecidiyekoyden 59r gecer.

59r'ye mecidiyeköy'den nereden binebilirim? teşekkürler.

instagram.com

sözlükte drogba başlığına baksan görmemen imkansız.

instagram.com

hidden object oyunlar. alıştımı bırakamaz bigfishgames ten oyunu beğeniyosun malum ortamlardan indiriyosun.

ben genede bikaç küçük zevkli oyun öneriyim tabi;
world of goo
braid(xboxtan pc ye geldi sonradan)
puddle
machinarium
unmechanical
pc için bunlar hep
sherlock holmes un oyunu çıktı bide geçenlerde 6,5gb boyutu.

portal serisi

hocam abe's oddysee dünyanın en başarılı oyunu olabilir ilerlemeli olarak. tam düşündüğün şey bu tarz mı anlamadım ama, bunu oynayın ya.

yusuf atılgan-aylak adam a başla. cemal süreya sevda sözleri de başucu kitabın olsun. piraye'yi hiç okumasan da olur.

kafka biraz garip, kötü demiyorum ama uzun süredir okumadıysan sıkabilir. arkaya atmanı tavsiye ederim. aylak adam +1 ayrıca.

Piraye'yi okumayın da ne okursanız okuyun, boşa göz yorgunluğu.

kafka-dönüşüm, hem uzun da değil su gibi akar geçer.

yabancı

ne okumayacağını söyleyeyim: kafka. o şevki kaybedersin.

ben de senin gibi bi kitabı aylarca bitiremeyenlerdenim, ama simyacı oldukça akıcıydı, hemen bitirdim. onu okuyabilirsin. hem ince de.

dava, yabanci, donusum. bence bu sirayla bu ucu super gider.

en başta kafkanın dönüşümünü okumak zorundasın! sonra ne istersen oku.

kesinlikle sabahattin ali-içimizdeki şeytan
zaten başladın mı bitirirsin tek seferde...ben uzun bir otobüs yolculuğunda okumaya başlamıştım,arada molaya bile çıkmadım =)

tatar çölü

dönüşüm +1.

Pirayeyi salla.

Önceden okumadıysan Sİmyacı ile başla

çavdar tarlasında çocuklar

trainspotting var güzeldi baya,görünmez canavarlar.

yine chuck palahniuk'un diğer kitapları olabilir, ölüm pornosu ve tıkanma gayet güzeldi. ayrıntı'nın yeraltı serisinde her kitap başlı başına fenomendir zaten, ingvar ambjornsen'in beyaz zenciler'ini de tavsiye ederim.

gabriel garcia marquez'in yüz yıllık yalnızlık'ı da çok ama çok güzel ve külttür.

bir de böyle karamizah, şizofreni gibi türleri seviyorsan, kesinlikle don quijote'un sadeleştirilmemiş bir basımını okumanı tavsiye ederim. roza hakmen'in çevirisi çok iyidir mesela. roman türünün ilk örneği olmakla beraber, benim gözünde hala da en iyisidir.

gösteri peygamberi var palahniuk'un bence en iyi kitabı odur yani. otomatik portakal olabilir o hesap. orwell'in hayvan çiftliği var fakat okumadım çok iyi derler sadece.

bir de ben bu ara ahmet hamdi tanpınar'ın saatleri ayarlama enstitüsü'nü okuyorum, inanılmaz beğendim. böyle ironili mironili aman sabahlar olmasın yani. ara ara olaylarla beraber felsefi düşünce, özlü söz sokmuş araya, çogfena.

çavdar tarlasında çocuklar +1

kurgu olmayacak derken?

lise 2. sınıf matematik kitabı gibi mi? (dalga geçmek için değil anlamak için soruyorum)

bilimkurgu olmasın demek istiyor galiba.

kurgu romanlar gibi. konusu hayal ürünü olmayan bir kitap gibi. araştırma kitapları gibi. tarih kitapları gibi. biyografiler gibi. felsefi düşünceler gibi.

kayra'nin doğru anladığını varsayarak bir dönem tarihi serisi öneriyorum:

Yüzüklerin Efendisi.

ha kayra da tam anlayamamış, e o zaman Silmarillion, direkt dünya tarihi.

kurgu: fiction (roman, öykü, masal, novella vb.) kurmaca da denir...

can yayınlarının kırk merak serisi. mesela umberto eco'nun "kitaplardan kurtulabileceğinizi sanmayın" gibi kitapları var o dizide. kurgu dışı kitap için daha çok yayınevi üstünden gitmek gerekiyor. idefix'i açıyorsunuz, dost, bilgi üni., boğaziçi üni. yayınevlerinin neredeyse bütün kitapları (kabul, dostun kurgulu bir dizisi de var) kurgu-dışıdır. alın baştan kitapçı gezer gibi inceletin. ha keza kabalcı'nın da kurgu-dışı kitaplarından çok önemli eserler var. sözgelimi mircea eliade'nin dinler tarihi dizisi veya jean-paul roux'nun türkoloji kitapları. eliade'nin imge'den çıkma şamanizm kitabı var mesela. veya yky'nin cogito dizisi (hem dergileri hem kitapları) ve tarih-araştırma kitapları. ne bileyim, hayali yerler sözlüğü, hayali diller, avrasya'da şamanlar, cogito dergisinin envai sayıları vb.

bu arada silmarillion diyene kanmayın. silmarillion bildiğiniz kurgudur.

nietzsche: bir ahlak karsitliginin etigi
birinci mecliste muhalefet
varoluscu psikoterapi
a'dan z'ye seri katiller

silmarillion kuran kadar kurgudur. ne eksik ne fazla. :)

cemil meriç-mağaradakiler. kesin bir sonuca ulaşmazsın ama kafa açar. zaten okumaktaki amaç, sonuca ulaşmak değil de bilgilenme sürecindeki arada kalışların hazzı değil midir hıncal?

Bülbülü ödümek +1
Pal sokağı çocukları
Erken kaybedenler

Yahu kurgu olmasın diyor, hâlâ roman, öykü adları veriyor insanlar. Bülbülü Öldürmek, Erken Kaybedenler, Pal Sokağı Çocukları... Bunlar roman, öykü hep. Yani kurgu. Millet okuduğunu da anlamıyor herhalde. Ya da Türkçe bilmiyor insanlar.

@microfiction

kim okuduğunu anlamıyo, başlığı açanın konuya attığı mesajı okudun mu? anlamadın mı? bi de gelmiş laf söylemiş adam

(bkz: otostopçunun galaksi rehberi)

anarşist felsefe
klasik anarşizm
das kapital

kaos yayınevi

istediğin vücudu elde edersin.zaten 6 aydan sonraki dönemde elde ettiğin vücudu 6 aydan sonra korumaya yönelsen olur vg yi bırakıp.

Bende diyorum ki 6 ayda istediğin vücudu elde edemezsin. En az 1 yıl gerekli

3 ayda vucudun bir seye benzemeye baslar. 6 ayda ise guzel, hos bir vucudun olur. Sakin ha "En az 2-3 sene calisman lazim" diyenlere kanip da 6 ayini daha heba etme. 6 ayda vucutcular gibi olmazsin elbette, ama kollarin kalinlasir, kaslarin belirginlesir, omuzlarin, gogsun ve kanat bolgen bayagi bayagi genisler. Tum arkadaslarin tek tek "Sende bir degisiklik var, cok irilesmissin" demeye baslar...

6 ay boyunca, iyi bir programla, tek bir hafta bile aksatmadan haftada 4 antrenman yaparsan kendini gayet iyi hissedecek noktaya gelirsin. Yap ve gor. (Tabii, iyi bir beslenme veya protein takviyesi olmak kaydiyla)

vücut yağ oranın 20ye düşebilir mesela.

P90X yaz araştır. uygula. İstediğin vücut senin olsun.

abi p90x'e abanırsın 12 haftada her şey olur yani. MUCİZE PROGRAM BİRBİRBİR. hele beslenmeye dikkat edeceği diyorsun. p90x'e bak bi.

Pısırık demeyelim de depresyondasın drsekten once haytta drgisiklikler yapman lazım

abi, rica ediyorum iki dakika düşün. sosyal bir durum neden elde edilemeyecek bir şey olsun ya. hiç bahsetmediğine ve destek almayı düşündüğüne göre ekonomik durumun müsait, ne istiyorsan onu yapmaya başlasana. seni bu istediklerine başlamaktan alıkoyan şey ne ki?

hayatı yaşamanın bir doğrusu yok tabii ki. fakat istediğin gibi yaşayamamak çok kötü bir şey. hayata bir kere geliyorsun. ne istiyorsan yapmayacaksın da ne yapacaksın abi. elit tiplere, baskı dediğin anlamsız şeye takılma be abi. ne istiyorsan, bir an önce yapmaya başla.

destek falan da alma, ne istiyorsan yapmak konusunda başarılı bir irade göster. ve ne istediğinin farkına var. fazlasına gerek yok. istediğin şeyleri yapamadığında ne kadar mutsuz olduğunu düşün, ve tutmaya başla bir ucundan.

Derdinin caresi guzel arkadaslar olacaktir. Arkadas edinmeye calis.

Taksim'e gidenler elit tipler mi olur sen hangi Taksim'e gidiyon dostum.

www.fotomac.com.tr


yukarıdaki özet yanıltıcı.

fenerbahçe kariyerinin sonlanmasını kendi açısından, aziz yıldırım açısından, ali yıldırım açısından, aykut kocaman açısından ve medya açısından değerlendirdi. herkesin suçu vardı dedi, en başta kendi suçu olmak üzere. kimseyle bozuk ayrılmıyorum, sadece anlaşamadık dedi. kibar konuştu, derdini anlattı, bir kez daha gönlümüzü kazandı.

toplantının tamamını izle derim. netekim bir futbolcunun böyle bir basın toplantısı düzenlemesi cidden çok nadir bir olaydır. çok başarılı bir toplantıdır bana göre. beni benden almıştır.

ben de basın toplantısını baştan sona izlemiştim.

alex fenerbahçe'ye, teknik traktöre ve aziz yıldırım'a her açıdan çok yakışan bir futbolcuydu. ama onların alex'e yaptıkları ne fenerbahçe'ye ne de kişiliklerine yakıştı.. bir fb'li olarak utanç duydum. fb tarihinde bir kara leke bence.

bir teknik traktörün yıldız futbolcusuyla iki ay konuşmaması ne demektir yahu? bu kadar mı güven sorunu olur...

push-up şınav dostum eğer programda öyle yazıyosa şınav çekiceksin zaten
chin-up barfiks oluyo

chin up icin direkt alternatif bir hareket yok. direkt etki etmese de belki "handstand push up" o bolgeyi de etkiliyor olabilir (emin degilim salladim sadece, arastirmak lazim).

@berginyonbaenre yok ya chin-up sormaya çalışıyordum. barfiks işte yani.
@entrapmen dambıl'la orada verilenden daha uzun sürede kolumun ön ve arka kısmını çalıştırsam, yer mi?

chin up'in asli gorevi ve hedefi kol degil, sirttir. onkol ve kanat hedefinden ziyade yardimcisidir (ha yardim ederken calisir pek tabii ki).
komple hareketlerden birisi oldugu icin onemli chin up. bir de cok alternatifi yok.

sırt çalıştırmaya yönelik ikinci bir hareket var mı peki bildiğin? onları uygulamaya çalışayım bu süreçte. gerçi gaza geldim bu kadar ama onun yarısını bile yapacağım. maksat planlı bir şekilde başlayayım.

ya hocam cok pahali degil barfiks demirleri. bence bunlarla ugrasana kadar bir ayarlanabilir demir alip olayi kokten hallet.

www.hepsiburada.com

sırt için dambıl row var yapabileceğin alternatif olarak ama bi barfiksin yerini tutmaz

neteller hesabı açın, zaten başka türlü yatıramıyorsunuz sanırım. neteller'e kimlik fotoğrafınızı göndermek durumunda kalacaksınız bu arada. bir de banka hesabından ya da karttan bir şekilde neteller hesabına da para yatması lazım tabii.

çok iyi bi bilgi temelin olması lazım.
çok iyi yorum yapma gücün olması lazım.

bunlar için üniversitelerin "giriş" seviyesindeki kitaplarını oku.

ygs sosyalden yaparsın yahu. genel kültür.

sadece coğrafya çalışsan 30 rahat yaparsın.Tarih ve felsefe tamamen yorum

tarih kitaplarındaki konuların özetlerini çıkar oku.

test çöz tamamdır.

tarih çalışma, tarih çöz. zaten soru bankasından kontrol ederken, çoğunlukla soruları "doğrusu buymuş" şeklinde düzeltebiliyorsun. coğrafya çalışsan yapsan çok iyi. felsefe geçen yıllar kadar yorum değil, ana hatlarıyla bilsen yorumlarla beraber patlatırsın ama. kolay gelsin.

Konuları iyi bilmen lazım. Birden fazla kaynaktan yararlanman gerekiyor. 3 tane de test kitabı bitirsen her dersten (Tarih, Coğrafya, Felsefe), tamamdır.

tarih ve felsefe tamamen yorum diyen arkadaşların geçen seneki sorulara bakmasını öneriyorum. çalışacan hacı, ben öyle yaptım anca 30 net yaptım. artık öyle yorum morum gelmiyor bilgi sorusunu çakıyorlar direk.

Kadıköy'e geçip metroya binin yenisahra durağında inin taksiye binip çok rahat bir bicimde ulaşabilirsiniz.

Bostancıdan da gidebilirsiniz ama hem yolunuz uzar ve taksi ücretiniz artar hem de E5 trafiğine girmek zorunda kalabilirsiniz.

metrodan daha yakında bir yol biliyorum ama daha dolambaçlı, kadıköye vapurla gelip 8A'ya biniyorsun tüm istanbul anadolu yakası'nın kuzeyini dolaşıp stadın önünde iniyorsun. taksiye falan da binmezsin, mis.

8 A ile çok dolanırız ama, hem akşam o tarfite buhranlar geçirmek istemiyorum. Yenisahra durağında inip taksi yapmak daha mantıklı gibi? e peki dedim yol nası' ? Bostancı' ya kadar deniz otobüsü oradan salona taksi?

8a tercihi sizin, yenisahra-stad mesafesini bilmiyorum ama bostancı'dan çok yazar.

www.teknosa.com

bundan memnun kalmazsan gel kafama fırlat. :)

@bodom
ya ben geçen gün ondan aldım ve hiç de memnun kalmadım, alışamadım ne biliyim. en basitinden bi şarkı bitti diğerine geçti diyelim. geri gelip önceki şarkıyı dinleyememek gibi saçma bişey var. daha doğrusu şöyle ki. bazen şu yuvarlak aracılığıyla yaptığım hareket istediğimi yapıyorken bazen yapmıyor. mesela bir sonraki şarkıya geçsin diye hamle yapıyorum, daha önce de o şekilde yaptığımı hatırlıyorum ama mesela şarkıyı baştan çalmaya başlıyor. saçma sapan işler. benim alet mi bozuk nedir anlamadım. şarkı çalarken ekrande sürekli efektler bişeyler bilmem ne. sinir sahibi oldum, sevmedim.

oblio çok ucuzdur, aralıktan beri kullanıyorum herhalde, bir problem yaşamadım.

Bu aradığın tarzda Sansa Clip+'tan ötesi yoktur. Ve inan bana, çok çok iyi bir cihazdır o fiyat ve boyuta göre. cdn.ubergizmo.com

www.sahibinden.com

bodom un önerdiği model geçen haftasonu indirimle teknosa'da 59 liraydı ben de aldım bir tane

DARTY'de ise hala 59 liradan satılmaya devam ediyor
www.darty.com.tr

Fiyat performans olarak pişman olmazsın, fiyatı bundan da aşağıya düşmez

@tepedeki
senin alette sorun olabilir. ben epeydir kullanıyorum hiçbir sıkıntı çıkartmadı.

oblio al, 50 lira, taş.

office.microsoft.com işinize yarar sanırım.

o küçük yazılar için ctrl + shift + 4 kullanılıyor. daha sonra da sayıya hyperlink verip aşağıdaki dipnota götürebilirsiniz.

dediğiniz gibi işime yaradı, word belgesinde gerekli işlemi yapabildim. fakat aynı şeyi birebir internet ortamına aktarmaya kalktığımda o işlemi cümlenin sonuna değil bilgisayarımdaki dosyaya bağlı olarak yapıyor. yani gerekli işlemi internet üzerindeki sınırlı word kısmından yapabiliyor olmam lazım anladığım kadarıyla. fakat onu da yapamıyorum. html kısmından elle düzeltmem mümkün müdür?

klassno'nun dediği gibi sayıya link vermek için eklenti var onu buldum da, aşağıdaki dipnota nasıl götüreceğiz, sonuçta o yazının bütün halinde tek bir linki var, al bu cümleyi demek için oraya yazılabilecek başka bir link yok, zaten yazının en sonunda bulunacak o dipnot.

önce yazını yazıyorsun dipnotunla vs. daha sonra o küçük karakterlere metin içinde hyperlink vererek dipnotlara götürüyorsun. bu hali ile belgeyi save ettikten sonra sorun çıkmaması lazım.

aşağıdaki dipnota nasıl götüreceğiz, sonuçta o yazının bütün halinde tek bir linki var, al bu cümleyi demek için oraya yazılabilecek başka bir link yok, zaten yazının en sonunda bulunuyor o dipnot.

metin içinde hyperlink vermekle alakalı bir problemim var sanırım? nedir bu işlem nasıl yapılır? URL ya da başlık linklendirmek dışında yapabildiğim bir işlem yok.

gerald benedict - beş dakikada filozof
paul bloom - hazzın bilimi
NTV yayınları - iyimser gelecek
stefan zweig - insanlık tarihinde yıldızın parladığı anlar
richard dawkins - kör saatçi, gökkuşağını anlamak

parça parça okumak istiyorsunuz, popüler bilim kategorisi istiyorsunuz. o zaman rota carl sagan'dan karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı'na gidiyor. belki içindekilere çoktan sahip olabilirsiniz, bilim temelinde çok ciddi şeyler anlatmıyor ama gavurun mindset dediği, tam olarak kafa yapısı değil de, olaylar karşısında düşünme bütününü mutlaka az ya da çok etkileyecek bir kitaptır.

kör saatçi de güzel bir kitaptır, biyoloji ya da evrimle ilgili iseniz daha da güzel bir kitaptır. fakat deneme türünde değildir. ama tavsiye ederim.

yine parça parça okuma güzelliği sağlaması açısından bilimden alakasız, jorge luis borges kum kitabı'nı öneririm. mutlaka hepsini beğenmezsiniz, ama güzel kısımlar vardır içerisinde. inceciktir zaten kafanızı yormayacak bir kitaptır.

tam da umberto eco yu yazacaktım , günlük yaşamdan sanata'yı oku derim.

"I Don’t Believe in God, I Know God"
Tony Crisp

mi acaba?

Değil, Blaise Pascal gibi geliyor aklıma ama o da değil. :) Bir ortaçağ teologuydu galiba. Yine de teşekkürler.

o zaman bu;

"Einstein once said 'I don't believe in God - I know there is a God'."

einstein agnostik olduğu için "tanrının olduğunu biliyorum" demiş olması mümkün görünmüyor.

benim aklımda dawkins'in bir kitabından carl gustav jung kalmış ama ortaçağ teologu değildir kendisi. son bir tahmin olarak aquinolu thomas diyeyim.

oyun kurulumu bozuk çıktı. ne oyunmuş arkadaş yıl olmuş 2012 torrentten oyun bulamıyoruz ya.

mircea eliade dinler tarihine giriş (tek cilt) ve dinsel inançlar ve düşünceler tarihi (üç cilt) hepsi kabalcı'dan çıkmadır. işinizi görecek en baba ve sanırım türkçedeki adam gibi tek kaynak budur.

www.idefix.com

edit: tabii muazzez ilmiye çığ'ın kitaplarını da unutmamak gerek. ibrahim peygamber ve kuran, incil ve tevrat'ın sumer'deki kökeni kitaplarını öneririm.

turan dursun-kutsal kitapların kaynakları
turan dursun-din bu

şiddetle tavsiye.

freud-totem ve tabu
bu da uygun konuya kardeş.

bu yorumu sileiblirsinde ama şunu diyeyim dinsiz adamdan dini anlatmasını beklemek biraz saçma değil mi turan dursun kurandan islamın eksiklerini vermeye çalışıyor ama kesip biçim montajlıyo :D bence o adamın kitaplarını okuma :)

www.altinicizdiklerim.com

turan dursun din konusunda özellikle dinler tarihi konusunda bilgilendikten sonra okunabilecek biri, onunla başlamanı tavsiye etmem. şaka gibi ya önermişler bir de. mircea eliade +1

tanrının öyküsü-robert winston iyi bir kitap olabilir dediğin açıdan. tam olarak dinlerin kökeniyle bağlı değildir ama dinler ve tarihi gelişimleri üzerine yapılan derleme gibidir. zaten bir belgesel hareketi olarak başlayıp sonra kitaplaştırılıyordu herhalde. fena değildi bana sorarsan.

madem öyle kendine bir makine al berber derdinden kurtul.

halen 5 liraya kesen yerler var, otobüste giderken görüyorum bazen camdaki ilanlarından. benim düzenli gittiğim berber de yıkama + kesimi 10 liraya yapıyor. 20 lira aşırı bir fiyat bence.

Kadıköy Boğa'nın orada, bilardo salonun karşısında bir berber salonu var. Temizdir, fiyat olarak da uygundur. Ayrıca evet o saça ne diye makina alıp evde takılmıyorsun ki sen?

evde makinam var zaten, kendi saçımı kendim iyi kesemiyorum, genelde babam yardım ediyor. Kendisi baya kaptı işi aslında. Ama olay aceleye geliyor bazen, bazen de kendisi sıkılıyor.

Hafta içi saç kestirmek istemiyorum pek, gün sonu yorgunluk falan mevzuları. Evde saçımı kesince saçlarım çalı çırpı sağdan soldan fırlıyor aralardan bnun sebebini de çözemedim.

Neyse, normalde evde makinayla kesiyorum ama cuma günü katılmam gereken bir resepsiyon var ve ben saçımın kısa olmasını istiyorum, o yüzden berber soruyorum

altıyol mcdonalds ın yan sokağından yukarı çık, kafanı sağa çevir bir çok berber göreceksin. hepsinde de saç + yıkama 7, sakal 5 dir. en çok rağbet gören efsane turan abinin salonudur. iki katlı. ben de 3 tutam saçımı orada sıfıra vurduruyorum.

ben de boğanın üzerindeki kfc pizza hut arasında kalan sokaktan bahsedecektim ki secim de ondan bahsetmiş sanırım. orada ucuz kesen yerler var problemsiz 8den sonra açık mıdır bilemem.

şu ortadaki parka gidiyorum. (sims oynayanlar anlamıştır ;)

internet üzerinden sohbet durumları yaratmaya çalışırım ben hobilere bağlı olarak. müzik, spor vb ile ilgili bir forum ya da sözlük ile bu ihtiyacı giderebilirsiniz.

connected2.me

feysbukta çok uzun zamandır muhabbet etmediğim bi insana yazıyorum. daha "bu adam şimdi bana neden yazıyo" bile diyemeden harlıyorum geyiği. sonrası geliyo zaten.

içiyorum mesela şu an.

bi de şu şarkı çogzel, mide bulantısı dinnemez. www.youtube.com

çeşitli forumlarda ve sözlüklerde takılıyorum illaki beni saran bir konu çıkıyor. olmadı mı, kaparım bilgisayarı geçerim televizyona, orada da saran bir şey yok mu, açarım tv'den bi radyoyu, açarım biramı ohh.

(bkz: alırız içkimizi çerezimizi)

sor bakalım :)

seneye kaldım ama yine de sorayım aklıma gelenleri nasıl olsa lazım olacak. keşke üniversitenizi yazsaydınız.

mezun musunuz okuyor musunuz bilmiyorum ama bu bölümün yurt dışına çıkma olayı zaten herkesin diline düştü fakat, birden fazla yerden aynı zamanda bu bölüm ile yüksek lisans vb yurt dışına çıkmanın diğer bölümlere nazaran daha kolay olduğunu duydum. yani döneminde ortalama bir derece yapan boğaziçi üniversitesi mezunu yurt dışına yüksek lisans için kovalarsa(erasmus falan varsa mesela) çıkabilir dendi bana. ne derece doğrudur bir tecrübe var mı sizden ya da çevrenizde?

özel üniversitelerin bu bölümle ilgili olarak olanak fazlalığı sebebiyle(laboratuvar şartları, akademisyenler) daha avantajlı olduğunu duymuştum, seneye kaldığıma göre bu listeye bilkent, koç gibi üniversiteler de girebilir bahçeşehir'le beraber. bu ne derece doğru. aynı bölüm, farklı üniversitede arkadaşınız ya da bu durumla ilgili herhangi bir fikriniz, bilginiz var mı?

biyolojiden dönme olduğu ve akademisyen kalitesi gerekçesiyle itü'de mbg okumayın diye bir hikaye duydum. ne derece doğrudur itü'de okuyor ya da mezun iseniz?

bahçeşehir üniversitesinde biyoinformatik okuyanlar temel yazılım dersleri alıyorlar. akademisyenlik düşünüyorum ben o yüzden böyle fark yaratan dersler görmek önemli. biliyorum üniversite biraz da bireyin çabasıyla bir yerlere geldiği bir şey ama yine de bu dersler bize temel oluşturacak kadar iyi mi onu soracaktım.

yine bahçeşehir üniversitesinde lisans eğitiminin bir yılını yale'da geçirmeyle ilgili bir durumdan bahsediliyordu. gerçi bu durumla ilgili yardımı bahçeşehir rehberlikten de alabilirim ama yakalamışken belki bahçeşehir'de okuyorsunuzdur. sormuş olayım.

odtü ve boğaziçi'nde okuyorsanız da genel bir üniversite hakkında görüşünüz varsa ekstra öğrenmek hoş olabilir. şimdilik bunlar, aklıma geldikçe eklerim rahatsızlık vermezse.

Black Books sizi deli açar.

Bonusu: Bored to Death ve Scrubs.

malcolm in the middle

farkli komedi istersen:
him & her
the it crowd
wilfred
2 broke girls

ortaya cesit:
californication
how to make it in america (iptal oldu bu dizi)

shameless

malcolm in the middle ilk iki sezonu izledim ama devamını bulamadığım için izleyememiştim. daha doğrusu indirdiklerimin görüntü kalitesi çok düşüktü.
yazmayı unutmuşum onu. en sevdiklerimdendi:)

new girl
www.imdb.com

shameless amerika versiyonun ilk sezonu izledim ama 2. sezonda sıkılıp bırakmıştım.

it crowd +1
bored to death'i seviyorum ama herkes sevmeyebilir onada +1

scrubs * friends kadar uzun, friends'den de güzeli en güzeli *
black books * kısadır, ama inanılmaz komiktir *
spaced * kısadır, ve yine çok komiktir. geek temalı, tbbt'yi binle çarpar *
the it crowd * yine geek temalı, ama spaced'e göre göndermeler falan çok daha az. yine de inanılmaz komik *
coupling * friends, seinfield, coupling 3 lüsü komedi dizilerinin 3 büyük klasiğidir *

anime izle death note süper kaliteli bir animedir.
Kurgusunu izledikten sonra tüm film ve diziler bana artık yavan gelmekte...

Black books +1
Coupling +1

Pişman olmazsın.

(bkz: community)

modern family, coupling, scrubs, seinfeld, two guys and a girl and a pizza place, curb your enthusiasm, episodes, simpsons, flight of the conchords, bored to death ilk sezonu.

şimdilik aklıma bunlar geldi.

senfield ve curb your enthusiasm'i siddetle oneririm. ha bi de arrested development var..

weeds de olur, ingilizlere de yönelebilirsin, mighty boosh, little britain (skeç komedi), fawlty towers (eskidir ama çok iyidir), dişi bir kişiysen de absolutely fabulous da sevebilirsin bu da eski. animasyon olsa da belki goode family de hoşuna gidebilir. arrested development da tam philly ayarında bu arada. hatta bence çok daha iyisi. bir de gerilim sevmem demişsin, ama ben bones epey seviyorum, adli tıpla filan ilgili ama csi lar gibi değil, daha sakin, farklı konular filan, suça çok fazla değinmiyolar, daha çok bilim milim.

nasıl yazılmamış hayret! komedi değil ama benim tavsiyem person of interest olacak. ilk 6 bölümünden sonra bu dizinin bağımlısı olmazsan ben de adam değilim =)

komedi için shameless iyidir, hakikaten eğlenceli güzel dizi. bir de 90 dakikalık üç bölümden oluşan the lost room var. komedi falan değil ama, mutlaka izle.

ben çok geç farkettim ,sonra baya üzüldüm: community.

sherlock dexter bağımlılık yapar,dikkat.