1. Aklıma dürüstlük ve nesnellik geliyor. Ne bileyim, kaynak gösterme ve referans gösterme, gerçeği olduğu gibi yansıtmama, işin içine bireysel görüş ve inanışları katmak gibi. Bir de alakasını bilemeyeceğim ama hayvan ve insan üzerinde yapılan deneyler de geliyor. (modern araştırmacı diye bir kitap okumuştum, ordan kalan iki üç şey var)
2. Türkiye'de bilim etiği diye bir şey yok bence. Zaten Tubitak'ın çalışmaları da olmayan ilişkinin ihtimalini bile ortadan kaldırma yönünde. Bilimin içine dini, siyaseti ve kişisel görüşleri karıştıran bir ülkede bilim etiğini geçin, bence bilimin bile sözü edilemez. Türkiye'de etiği olan tek şey din, saygılı olmamız gereken, tartışmamamız gereken tek şey din. Onun dışında hiçbir etiğimiz olduğunu düşünmüyorum. Ne tıpta, ne öğretimde, ne günlük hayatında "etik" kavramını umursayan insan gördüğüm çok olmadı.
3. tamamen şahsi fikrim, "çok basit" örneklerle okullarda evrimin düzgünce öğretilmemesi, aramalarda evrim'in filtrelenmesi, belgesellerde "timsahın yaratılışından gelen iç güdüleri" gibi şeyler söylenmesi utanç duyulacak şeyler bence. En ünlü örneklerden biri de Adnan Oktar yani Harun Yahyadır. Bilimsel ispat diye yayınladığı ve anlayamadığım şekilde milyonlarca inananının olduğu kitapları her türlü bilgi hırsızlığını, kaynak göstermemeyi, doğruyu çarpıtmayı, yanlış örnekleri, verilerin sonucunu kendi çıkarlarına göre değiştirip veya yorumlayıp yayınlaması, öznel yorumlarıyla gerçeği gizlemesi ile tam bir örnek. Eminim böyle yüzlerce bilim kitabı daha vardır.
25, kadın, lisans.
0