Aslında normalde bakıldığında @mikro patlama'ya katılırdım ama birkaç sene önce danışmanlık yaptığımdan beri şüphe ile yaklaşıyorum.
Bir bilişim firması gibi bir yerdi, çalışanların da büyük çoğunluğu üniversite mezunu. Şefleri de üniversite mezunu ama o alanda mezun olmamış. İlk gittiğimizde tüm şefler 'Okullu değil, aşağılık kompleksini bizden çıkarıyor' diye şikayet ediyorlardı. Bizi de zaten yönetici o çelişki çözülsün, çalıştaylarda sonuçlar ortaya çıksın diye tutmuştu. Gittik, geldik, araştırdık, gözlemledik, çalışmaları yaptık ve sonuç şu oldu: Çalışanlar okullu değil diye yöneticiye ciddiye almıyor, kullanmaya çalışıyor. Daha doğrusu hiçbiri işi yapmak istemiyor, eskinin devlet daireleri gibi herkes birbirine paslıyor. Hatta işi verince bazıları 'Ben yapmayacağım, yapmam' diyerek çekiliyor. İş gecikince adam birini çağırıp 'Sen yap' deyince de 'Bana baskı yaptı, egosu öyle böyle oldu' diye mırın kırın ede ede, işi tırnağının ucuyla yapıyorlardı. Elemanlardan bir kısmı (3-4 kişi) hakikaten kendilerine verilen işi yapıyor, çalışıyorlar. Onları da seviyor yönetici, diğer çalışanlar da 'Bunları kayırıyor' diye kızıyorlardı.
Firmaya 'İşçiler haklı ne biçim yönetici bu' diye girdik, ikinci ayın sonunda 'Bu yönetici yine iyi niyetliymiş, ekmeğiyle oynamayım diye kaç aydır milleti tutmuş. Ben olsam hepsini atmıştım bu tayfanın' diye sinir küpü olarak çıktık. Bunun da ötesinde çalışanları niye atmadığını araştırdık. Yöneticinin melekliğinin üstüne, şunu öğrendik. Bu adamın üstündeki üst yönetim sektör ortalamasının altına yakın bir yerlerde maaş veriyor ve gerçekten çalışan eleman da o maaşa çalışmak istemiyor. Zaten çalışacak eleman bulamadıkları için de, var olan elemanları çıkaramıyorlar. Adamlar da bunu sonuna kadar kullanıyorlar.
Bunu çözmek için baz + prime dayalı maaş sistemi önermiştik. Üst yönetimden geçti. Sonrasında takip kısmında ben yoktum ama sormuştum 'O şirket ne oldu' diye. Prim hatasız yapılan iş miktarı üzerinden olunca ve yapılacak işlere de puanlama sistemi getirince herkes para için çalışır olmuş. Zora gelemeyen bir kısım elenerek işten ayrılmış, yeni gelenler de prim alma umudu ile çalışıyorlarmış. Primle maaşlar da sektör ortalaması civarında olunca işler tıkır tıkır ilerlemeye başlamış.
Özetle, sizdeki durum nasıl, bilemem. Şirketin incelenmesi apayrı bir konu. Sorun çalışanlarda da olabilir, sizde de. Sizin hiç aklınıza gelmeyen bir şey onları rahatsız ediyordur belki. Belki onlar da yukarıdaki şirketteki gibi zevzeklikler. Bir yandan çalışılabilir, dost bir işyeri ortamı yaratmak sizin göreviniz, diğer yandan bunu kullanmamaları da onların etiği ve ülkemizde etiğin durumu da malum.
Bir de şu var; mavi yaka ile meşgulseniz, birlikte çalıştığınız kesim kibarlığı zayıflık görüyor olabilir. Lan'lı lun'lu konuşmaya daha çok saygı gösteren bir kesim de olabilir. Bir kişinin kibar davranmasını kibir, üstünlük taslama olarak görebilirler.
Sorunlarını doğrudan sizin yüzünüze söyleyemeyebilirler. Sorunların konuşulması için hiyerarşisiz bir ortamın sağlanması gerek önce. İkinci olarak da iyi niyetin görülmesi, hissedilmesi ve sonuca ulaşacağına umut olması gerek. Sizinle ilgili şeyleri söyleyecekken 'Başımıza bir iş gelir mi' korkularının olmaması gerek. Bunu da aralarından biri ile bir Cuma öğleden sonrası toplantılarla yaptırabilirsiniz. Başlarında siz olmayın ama mümkünse en az kimden çekineceklerse öyle biri olsun ve konuşmayı iyi yönlendirebilsin. Yani sizin hakkınızda 'Ego sorunu var' gibi şeyler değil de, bunları açsınlar, örneklesinler ve sizin sonradan bunlardan haberiniz olsun. Buna göre nasıl bir tavır alınması ile ilgili düşünceleriniz, planlarınız olabilir. Belki bilmediklerinizi fark edersiniz.
0