duymadim

alman usulü var.

acıma yetime...

everybody lies.

everybody dies.

.mı olanın allahı olmaz

istisnalar kaideyi bozmaz.

istisna olduğumuzu düşünmüyorum bunca sevip te sevilmeyenin. alman usulü ise ortak giren/çıkan demek. illaki sevene girmiştir gibime geliyo yine de tüm tikler bu saatte sevipte uyuyamayanlara gelsin. sevmeyen kadının olmadığı hikaye yazılmamıştır gibime geliyor.

sevene girmiyor aslında (bence), acısa etse de sevebildiği için gönlü zenginleşiyor.

herkese tik atarım gönlüm bol da "ozymandias10" şafak sezer misin?

bugün yediğin hurmalar yarın götünü tırmalar.

variz. ne lazim?

buralardayız. hayırdır?

Burdayız yayın bile yapıyoruz. Gel. www.sourberry.org

benim gibi cuma gecesi evde yalnız insanlar var mı diye merak ettim cevap verdiniz yalnız değilmişim sağolun.

birazdan vurur kafayı yatarım büyük ihtimal.

yat uyu gece 2 den sonra iyi bir şey olmazmış.

bir şey ararken hard disc'lerden birinin nazlandığını fark ettim ona kafayı taktım şimdi :/
nerde ne olduğunu takip edememekten çok sıkıldım artık.

bir de yazarken parmakların dolanıp abudik gubidik şeyler yazmasından sıkıldım.

cuma gecesi evde yalnız olsam keşke. okuldayım -saat 3.23 an itibariyle- açım, 97 tane okunacak klasik sınav var, arada laboratuvara girip deney yaptım, bir de yarına sunum hazırlayıp hocaya göndermem gerekiyor. bugün günlerden cuma olduğunu cevabını okuyunca fark ettim desem? :D

o günler zor ama güzel hatırlanacak günler. baba gibi konuştuğumun farkındayım özür dilerim derdini çekmeyen bilmez eminim ama bunca kasıyorsun ya ardından kaldığın yalnızlık bahsettiğim.

23 yaşındayım 21 yıldır şiir yazıyorum iyi ki varsın posta gazetesi.

hay allah belanı kaldırsın yaa gece gece nasıl güldüm.. ya bu benim hayatımda, akademisyen olarak kalırsam bitmeyecek şeyler bunlar :D eğer kalmazsam ki kalamayacağım, o zaman geriye bakar, şiiri bırak, albüm bile yaparım! şiir albümü.. :D

varım diyor.

şaka maka sabah olmuş. :(

hayır.

ciddi olamazsın. şaka de nolur lan!!!!!!!!!

beyler :/

üzgünüm ama getiremezsin bir ihtimal recovery programlarıyla kurtarabilirsin o da çok sağlıklı olmaz atıyorum 40 dk lık dizinin yarısı olmaz kimisi başlarken donar cak cuk ses gelir paso arada

capsverlan.com

E ustunde hic bir oynama yapma ve hemen get data back ile tarat.
Format atilmis hard diskten herseyi geri getirdim bu program sayeeinde

@nwnd, guitarissimo'nun dediği gibi olmaz dimi? daha yeni tonla film/dizi indirdiydim. of lan nerden baksan 700 film, 50'den fazla dizi var. tüm sezonları hem!

hacı ne indirirsen indir asla e sürücüsüne indirmiyorsun. oraya yazdığın her şey eski verilerini tahrip eder. recovery programlarından ücretsiz crackli ne varsa kur ama e'den uzak dur. tarayıcın ya da torrent programın kaydı oraya yapıyorsa tarayıcı ayarını değiş torrenti açma.

Hayir bende olmadi butun muzik arsivi fotograflar filimler vardi catir catir hepsi geldi. Harddisc hasta oldugundan bir iki dosyada sikinti oldu ama % 99'unu aldim ben.
Ama e uzerinde hicbirsey yapmman lazim yeni dosya vs kaydetme. Getdataback ile puf nokta da dosyalari bulduktan sonra e ye kaydedemezsin hazirda baska kaydedebilecegin bir harddisc olsun

get data back indirdim. umarım başarabilirim. nasıl kullanmam gerektiğini de bilmiyorum ama hadi bakalım.

e: @nwnd, hacı nasıl kullanılıyo bu program? yol gösterir misin sana zahmet. yanlış birşey yapmayalım.

hızlı format mı attın yoksa normal format mı?

hızlı biçimlendir dediysen yukarıda sayılan programlar sen sonradan e sürücüsünün üzerine birşey yazmadığın sürece verilerinin hepsini geri getirirler.

yok uzun biçimlendirdiysen de verilerin gelir ama az buçuk eksik olabilir. format o kadar geri dönülmez bir şey değildir korkma.

@curcor, hızlı biçimlendir dedim.

şu programı nasıl kullanmam gerektiğini anlatacak biri yok mu? yanlış birşey yapmak istemiyorum. bi el atın allahsızlar!!!

Yanlis ne yapabilirsin ki. Surucuyu sececeksin recover diyeceksin. Ya da e de silenen ne varsa gosterir onlari recover de.

evet yaptım ama programın full sürüm olması gerekiyormuş. kopyalama yapmama izin vermiyor. en azından kurtarabiliyorum onu gördüm. şimdi full sürüm bulmalıyım.

3-4 yıldan daha eski ama bana bunu cagrıstırdı

www.youtube.com

merhaba. sanki bu

www.youtube.com

alkislarlayasiyorum.com

nwnd yi görmemişim.

allah tuttugunu altin etsin :D

nasil bi kulak varmis arkadas :)

benim dinledigim galiba buydu www.youtube.com ama bunda kus sesleri yok alala :)

edit: libertine sana da rep :)

"de" of
"los" the

anlamına geliyor olması lazım.

de birçok anlama geliyor ama of, from, by filan...

los ise el artikelinin çoğulu oluyor. (the'nın eril ve çoğulu yani, dişil olsaydı las olacaktı)

Taksim-haciosman metro. Haciosman metro duragindan sariyer otobusu ile ulasirsin.
Taksim-sariyer otobusu de olmali numarasini bilmiyorum ama metroyla daha hizli rahat olur.

metroyla hacı osmana gel ordan otobüse bin çok kolay.
nwnd'den sonra edit: 25t var ama beşiktaşı dolanır gerek yok.

Allah askina gel yorma beni vur kafani duvara

Anasi babasi olmayan, olen, olumun esiginde olan, hasta olan izdirap ceken insanlarin canii yok mu sence, onlar nasil yasiyor?

ağlamayı kes ve büyü. (sihir manasına geleni değil büyümek eyleminin mastarsız olanı.)

yurtdışına gitmeden bi psikiyatrist'e falan git.

düşünüyorum ki geride bıraktıkları için her zaman üzülen, eden bir toplumuz. 2013 bitti diye ağlayan adam tanıdım ben. önemli olan 'bitmesi, gitmesi, uzaklaşması'. sen gidiyorum diye biraz duygusallığa bürünmüşsün bence. yoksa normal değil bu durum. mutlu mutlu git, mutlu mutlu gel. sevin.

gidip de dönmemek dönüp de bulmamak psikolojisine girmişsin. döndükten sonra bu düşündüklerine kahkahalarla güleceksin. bana da uzun yola çıkmadan önce oluyor. ne var ki bi bilet alır atlar gelirsin bişey olsa.

Afs lise öğrencisi için değil mi? Ona göre cevap verin arkadaşlar. Yetişkin değil karşınızdaki.

cevap: o korkuyu yenmek zorundasın. Git. Düşünme bile.

afs lise öğrencileri için evet. senin için çok iyi bir tecrübe olacaktır bundan emin ol. lise zamanı giden hiçbir arkadaşım pişman olmadı diye biliyorum. kaldı ki yurtdışı üniversite başvuruları için eklenebilecek artı bir puan.

bence bu endişeni yenmen için de çok güzel bir fırsat, gideceğin ülkede de bir aile yanına yerleşiceksin. yeni bir kültür ve bir sürü farklı bakış açısı tanıma imkanın olucak. teknoloji ilerledi skype var o var bu var, iletişimini zaten kesmezsin.
eğer ben uzaktayken birine bişey olur mu diye düşünmeye devam edersen o evden çıkamaz, hayatla yüzleşemezsin.
evet zor bırakıp gitmek adapte olmak yeni ortama girmek üstelik lise ortamı. ama bu tecrübe sana çok şey kazandıracaktır emin ol. bence bu fırsatı kaçırma hele burs ile gitme şansın varsa.

sana ne söylenirse mantıklı gelir?

Git, manyak misin?

Annenlere tembihle, cekirdek ailen disinda birisi olurse sana kesssinlikle soylemesinler. Zaten orada bulundugun vakit ailenle sik sik iletisim kurmamalisin/kurmayacaksin.

Hangi ulkeler kafanda?

İlk bir ay sıkıntı olur ondan sonra alışırsın.Sana tavsiyem gitme imkanın var iken git derim.Eğer ailene bir şey gelirse diye korkun varsa hemen gelebileceğin bir ülkeye git derim.

saçmalama. hemen git. ne kadar erken o kadar iyi. dünyaya bir kere geleceksin.
bunu ertelemenin bünyende ne gibi sonuçlar doğuracağını az çok tahmin edebiliyorum, sen de edebilirsin. fırsatlarını her zaman iyi değerlendir. bir daha asla gelmeyebilirler.
bana güven ve git. zaten bir şey olursa gelirsin.
hem bu tarz hisler yalnızca sende olmuyor. gitmeden önce çok fazla düşünce ve kaygı üşüşüyor. gidince geçiyor.

çok uzun zaman kalacaksan yurtdışında, hava alanında uçağa binene kadar dizlerin titriyor. eğer benim gibi kalp hastası ve stres+evham kombosunda dünya markası olan bir baban varsa mesela, ailecek dramatik sahne yapmayı falan seven tiplerseniz, bi de ekstra pimpiriklilerse sen konusunda: ayrıldığınız andan itibaren vik vik konuşuyorsunuz uçağa binene kadar. sonra biniyorsun uçağa, elinde telefon, "dur baba sırt çantamı yerleştircem bi'" diyorsun, kapatıyorsun.
koltukta bir 20 saniye geçiriyorsun. tek başına.
son kez arıyorsun babanı, baban sana "şimdi in istersen, boşver, yanarsa yansın paramız" diyor. senin cevabın da "hayır baba. tamam, iyiyim. artık gitmeye hazırım, bunu istiyorum." oluyor.

o uçağa binince anlayacaksın.

döndüğünde de herkes sağsalim, üstünüze afiyet yerinde.
git evladım. git.

genc kardesim, ulke tercihini tr'ye yakin bir yere yap o zaman. avrupa ideal. pegasus, easy jet, wizz vs. 50 euroya max 4 saatte turkiyedesin. haftasonu bile gidersin turkiyeye canin cok sikildiginda.

goc ederken biz de bu muhasebeleri yapmistik.
sevdigini kaybetmek her turlu zor. uzakta ya da yakinda nasil fark eder?
hem uzak ne kadar uzak, yakin ne kadar yakindir?

afs den sonrasını okumadım. zannettim ki zorunlu bir şekilde aşık olduğun memleketini ve insanlarını bırakmak zorunda kalıp hayatının sonuna kadar başka bir ülkede yaşayacaksın.

hayat senin hayatın. önce bunun farkında ol. sevdiğim dediğin insanların çoğu muhtemelen 5 sene sonra da yanında olmayacak.

öte yandan burada kalıp ne yapacaksın? sadece sevdiklerinle zaman geçirmek seni mutlu etmeye yetecek mı? aynı şeyleri yaşamış biri olarak cevap vereyim, anlık mutluluklardan öteye gitmiyor. yurtdışına çıkarsan da hayalini gerçekleştirmiş olacaksın. ufkunu ne kadar açacağını burada anlatmıyorum. inan ban ''türkiye'de kalır kendimi geliştiririm, kitap falan okurum'' gibi bir şey değil, yurtdışı gerçekten farklı bir deneyim. ''yurtdışı avrupa amerika höeaaa'' olduğu için değil, yaşadığın yerden tamamen farklı bir yer olduğu için. tek başına hayatta kalabiliyor musun bunu öğrenmek için. kulağa zor geliyor, mutsuz olacakmışsın gibi geliyor, ama karakterin çok gelişecek.

bir de bahsettiğin şey afs, geçici bir program alt tarafı. lisedeyken afs ile giden çok arkadaşım oldu. hiçbirinin mutsuz veya asosyal olarak döndüğünü hatırlamıyorum.

dropbox'u komple kaldırırsan internetten ulaşırsın

Selective Sync diye bir dalga vardı, ordan o klasörün tikini kaldır?

dropbox'u komple kaldırmaya gerek yok. bilsayar üstündeki dropbox ayarlarından dropbox preferences kısmına girin ordaki advanced bçlümünde selective sync diye bir buton var. ordan bilgisayardaki dropbox klasorunde nelerin senkronize olup olmayacağını secebilirsiniz.

yani bu 50 gblık dosyanın senkronizasyonunu kaldırıp aynı dropbox'da bulunan baska dosyaları senkronize etmeye devam edilebilir.

muhit olarak nasıldır bilmiyorum ama gözüme ilk çarpan yakının metro durağı olamamsı ve şehrin dışına doğru kalıyor. okula ise çok uzak değil gibi.
şu sayfada www.atac.roma.it "calcolo percorso" kısmında ev ile okul arasındaki mesafedeki toplu tasıma araçlarını görebilrisin. ne kadar sürer aktarmalı mıdır yoksa tek hat mı vs diye.

esn roma'nın internet sitesinde ilan bölümü var aslında. oradan aldım bu adreside ancak yinede bilen birine danışmak için sormuştum. 2 hafta sonra roma da olucam ancak hala yer bulamadım...

üniversiteler ve halkın yaşadığı yerler zaten metronun gitmediği yerler olduğu için kendini Roma'nın İstanbul trafiğine hazırla derim. Üniversiteye yakınsa problem yok demektir

western union

money gram'ın komüsyonu western union'a göre daha düşük sanırım.

money gram da western de cok alıyor aslına bakarsan.
annen eger euro hesabı acarsa, (ya da dolar neyse), dırekt oradan yollanabılır.
deutsche bank-ısbankası transferıne toplamda 5.5 euro gıdıyor ornegın. (yollayaccagın paraya gore de degısıyor)

200 euroya western unıon 15 euro falan alıyor, ustune yolladıgın yerde para kesıyor.

moneygram'dan uzak durun, arada 5-10 tl oynuyor. ucuz etin yahnisi.

paypal.

en iyi yöntem giden biriyle göndermek :)

iphonu varsa foursquare kullanıyordur muhtemelen. bir foursquare yapılacaklar listesi hazırlayıp onunla paylaşabilirsin.

oncelikle güzel bir genel istanbul haritası olmalı. bu şart. o haritanın üstünde kişinin nerde kaldığı işaretlenmeli. daha sonra da merkesi birkaç nokta işaretlenmiş olmalı.

raylı harita sisteminin haritası bulunmalı ve kadıgı yere en yakın durak(varsa) işaretlenmeli.

gezi planın başına gezi süresince ihtiyacı olacak türkçe cümleler not edilmeli(nedense kişinin yabancı olduğunu var saydım)

ulaşım için kullanıcğı istanbul kart veya ne kullanıcaksa temin edilmeli veya nsaıl temin edileceği anlatılmalı.

belli başlı yerlerin detaylı haritaları olmalı güyük haritaya referans vererek.

daha sonra görülmesi gereken yerlerin listesini çıkarıp bunu bçlgeye göre ve ayrılması gereken zamana göre düzenle. ona göre 10 güne bunları yay.

detaylara gelinicek olursak. gidilecek yer hakkında ön bilgi, ne göreceği varsa tarihi ufak bir geçmiş. nasıl ulaşacağı, mutlaka görmesi gerekenler belirtilmeli. orda asagı yukarı ne kadar saat gecireceği ve sonrasında nerden hangi vesaiti alıp diğer göreceği yere nasıl gideceği veya eve nasıl döneceği belirtilmeli. (edit) gittiği yerden nerde yiyip içebileceği gibi seçenekler de belirtmek faydalı olucaktır, aynı zamanda hediyelik eşya vs gibi neler alabileceği nereden uyguna alabileceği gibi bilgiler. bir de kişinin özel ilgi alanına yönelik de detay verilebilir. (edit)

acil numarall yer almalı.

bence günlük pdf yapın. hepsi bir olmaktansa. 1 adet genel bilgiler pdfi olsun her an referans olarak kullanıcağı. her an işine yarıyacak bilgilerin bulunduğu.
her gün için de ayrı pdf olsun. pdf'ler içinde başka bir pdf'e link verebiliyor olmanız lazım. bu şekilde bir klasor icinde gerektiginde basit bir link ile gerekli bilgiye ulaşılabilecek bir sistem kuarbilirsiniz.

tabi interneti olsa aynı şekilde bir blog da işinizi gorur.

ben bu iş için evernote kullanıyorum ama ofline olarak notlara ulaşılmıyor ücretsiz versiyonda onun için bağlantım olduğunda gerekli notları açıyorum, sonra bağlantım olmasa da daha evel açık olduklarından görebiliyorum bilgileri.
bir de google maps offline harita hizmeti de veriyor. google maps üzerinden de işaretleme yapılabilir.

Ben bu tarz durumlarda elektroniği hala biraz garipsiyorum. Her zaman basılı bir harita ve rehberi tercih etmişimdir. Bir turizm ofisine gidip güzel bir İstanbul haritası ve rehberi edinebilirsiniz ücretsiz olarak. Atatürk ve Sabiha Gökçen Havalimanları yanı sıra, Sultanahmet, Karaköy, Sirkeci ve Taksim'de bu bürolardan var(mış).

Ayrıca illa elektronik olacaksa, Trip Advisor City Guides isimli bir Iphone uygulaması var, bu uygulamada İstanbul'un offline şehir rehberi de bulunuyor.

bence günlük olarak ayrı ayrı bilgisayarda hazırla ama renkli çıktı alıp kitap gibi ciltlettir.

hepinize teşekkürler. özellikle de nwnd!ye!

Var

wellbutrin kullanıyom. ağzıma sışıyo 3 saatten fazla uyuyamıyom.
ama tabi bunun için antidepresana başlanmaz.
bi doktora gidip anlatsana derdini? uyku düzenleyiciler falan var.
ben kullandıydım işe yaramamıştı ama belki sende yarar.

@mutevazi teşekkür ederim fakat benimkisi biraz rahatlıktan sanırım... yoksa öyle doktorluk bir durumum yok gibi.
yapmak istediğim asıl şey o wikipedi'deki grafiklerdeki gibi ileri seviye bir uyku düzenine geçebilmek.

benim asıl yapmak istediğim şey o wikipedi'de bulunan grafiklerdeki gibi ileri seviye bir uyku düzenine geçebilmek.
anladığım kadarıyla ilk 15-20 gün arası gerçekten bünye kafayı yesede 20. güne kadar dayanıldığında bünye buna alışıyormuş. yani günde belli aralıklarla sabit bir şekilde rem uykumu tamamlarsam zamandan ciddi anlamda kazanabilirim.

başlamayı düşünüyorum bugün itibariyle. :(

ben her şeyi denedim ama çaresini bulamadım.benim uyku düzenim uykumun düzensiz oluşu.doktora da gittim yarasa insan deniliyor işte şu şu hapı kullan gündüz mutlaka uyanık kal falan dedi.ama yok yıllardır vücut gece oturmaya programlanmış bi süre bi kaç hafta ya da ay düzene de girse illa ki bozuluyor.

@bi sigara bi bacardi dediklerinle hemfikirim fakat benim asıl merak ettiğim wikipedi'de bulunan o uyku düzen tablosu, 20 gün dayanıldığı takdirde %90 bünye alışıyor ve dinç şekilde devam edebiliyormuşsun yapılması gereken sadece dayanmak ve düzene uymak sanırım.

tabloya bakar mısın?

Youtube da bu sistemi uygulamis kisilerin video gunlukleri var, tecrubelerini anlatiyorlar. Bir ara ben de dusundum asagi yukari problemimiz ayni ama ben 4-5 gun 3-4 saat ile dayanip (ki uyumadikca uyku gelmiyor bir zaman sonra, bastirdigi ani atlattin mi devam ediyorsun) sonrasinda olu gibi uyuyorum. Extrem durumlarda15-16 saati filan gordum. Ama bir sekilde dengeledim sanirim 5-6 saat gunluk uykuyla duzenli gidiyor olu gibi uyuma durumu olmuyor.

evet şimdi gördüm nrem uykusunu geçip direkt rem uykusunu alıyorsun yalnız bunu yapmak gerçekten sağlam bi irade ve düzen gerektiriyor.bir fazı bile atlamaman lazım kolay uyanabilen ve uykuya yenik düşmeyen biriysen dene.yalnız yaşamıyorsan daha kolay olabilir.ya da çok sterilize ortamlar seçme uyumak için ilk başlarda.gürültülü,ışıklı,koltukta falan uyu.

seninle aynı durumda sayılırım. ben de bir ara araştırmıştım bu polifazik uyku olayını. alışmak zor deniyor evet ancak ondan da öte biraz da çevresel etmenlere bağlı bu olay. yani bir kere uyku bölündüğünde toparlamak zorlaşır sanki. öğlen vakti uykunun bölünmesi de istanbul gibi büyük kentlerde çok basit bir şey olsa gerek. bir de karanlığın dinlendirici etkisini düşünmek gerekiyor sanki. tüm bunları düşününce wikipedia'da örneği verilmiş olan everyman uyku düzeni en cazibi gibi geldi bana. 4.5 saatlik gece uykusu ve gündüzleri de 20'şer dakikalık iki uyku. tabii bildiğin üzere bu zamanlar ortalama insan döngüsüne göre tespit edilmiş. senin bir de kendi döngünü hesaplaman gerekecek, deneme yanılmayla. 5 saatlik gece uykusu ve öğlen de bir ara uyku şeklinde düzenim vardı, hiç fena değildi. sonra o disiplini pek sağlayamadım.

bir de aklıma şimdi geldi, disiplin demişken, en önemlisi de bu disiplini sağlayabilmek zaten. çoğu bu tekniği kullanmaya çalışan kişiler de belli bir süre sonra kayışın kopmasından şikayetçi biraz. gerek daha önce dediğim gibi çevresel etmenler, gerekse bir uykuyu kaçırmamanın önemli oluşu zorlayabilir insanı. yani çok basit bir şey ama kahve içmeyi bırakman gerekebilir belki? ya da belli bir süre kahve içmeyip, 20. gününde canım çekti deyip kahve içtiğinde tüm uyku düzenin bozulabilir ve tam düzen oturmuşken, bozulmasından ötürü aşırı bir yorgunluk hissedebilirsin.

bu arada etrafta blog tutan kişiler de var deneyimlerini gün gün paylaşmak adına. onlara da bir baksan iyi olur.

5 saat gece uykusu yeter adama.

bende de aynı durum var. geceleri oturmayı çok seviyorum. hatta bizim ailede babam hariç herkeste var. 12 de asla yatamam, yatağa yatsam da uykum gelmiyor. ama benimde o gün önemli bir işim yoksa 12 saate kadar uyurum. ama çok sağlıksız birşey bence. hatta dün akşam 4 saat boyunca uyumayı denedim gece 12'de başlayarak yok olmadı sabahlamak zorunda kaldım, şu an uykusuzum.

edit: şu verdiğin linkteki olayı araştırıcam. yukarıda yazılanlara göre pek kolay birşey gibi durmuyor tabi.

sigarayı bırakınca 6,5-8 saat arası uyur oldum.öncesi 12 saat uyku yetmiyordu. 10 saat çalışıyorum üstünede spor salonuna gidiyorum hafta içi. sonuç sigarayı bırak, spor yap.

Ulkesine gore degisir, turkiyede "," ile yazilir.

virgül ile kullanılır.

Turkiye'de "," kullaniliyor kusurati belirtmek icin, "." ise rakamlari ayirmak icin kullaniliyor. Abd'de tam tersi gecerli.

ornegin:
$ 650,000.50 = alti yuz elli bin dolar elli sent

Beni rahatsız etmiyor. Benimde en sona birini koymam onu iplemediğim anlamına gelmiyor.

Ilgi eksikliginden kaynakli herkes icin en onemli ben olmaliyim kafasi herhalde.

Mail adreslerini alfabetik sirayla ekleyin, kesin cozum. Bu gibi seylerle muhatap olmak zorunda kalmazsiniz.

bir listeden söz ettiğimize göre elbet biri en sona kalacak, milletin hiç derdi yok galiba:)

zamanında uzman yardımcısını cc de müdürün önüne koydum diye, müdür dellenmişti. iş yapmak yerine böyle şeylere takılan bir mal olmasından ötürü kovulmuştu zaten 1 sene sonra.

hiç sikimde olmaz. aklıma bile gelmez. ben de cc kısmında herkesi sona başa ekleyebilirim, bu onları iplemediğim anlamına gelmez.

bundan mana çıkaran adamın ne büyük kompleksi varmış yaw

O insanlar az biraz manyakmış.

Ne saçma işmiş, e-mail dediğin aynı anda herkesin postasına düşen bir şey, yani sekreteri başa koydun diye önce ona gidip sondaki müdürün eline saatler sonra geçse yine anlarım. Böyle cc listesini açıp benim adım nerde diye bakmaya üşenir bile insan.

Benşm umrumda olmaz ama cc sıralaması Türkiye iş yaşantısında statü göstergesi gibi kullanılıyor. Bir önceki işyerimde fabrika müdürünü cc nin başına koymadım diye şefim sikim sikim konuşmuştu.

Yok artik daha neler

cevaplarda anlatılanlar ilginç gerçekten. bana öyle bir tepki gelse o kişiyi ebedi en sona yazardım herhalde. hadi kovsunlar amk.

ABD'de benim çalıştığım bütün çokuluslu firmalarda, o email en çok kimi ilgilendiriyosa, önce onun ismi yazılır CC'ye. En az kimi ilgilendiriyosa da, en son onun ismi yazılır. Yani CC hiyerarşisi = ilgilendirme derecesi.

Genellikle de, en yüksek adamları en az ilgilendirir ve onlar en sona yazılırlar. Hatta çok mecbur kalmadıkça, yüksek adamlara hiç CC'lememek daha bile faydalı olur. Şahsen, çok mecbur kalmadıkça, âmirime bile CC'lemem. Günde 100 email alıyo çünkü. Bu tür şeylere takılmak, bunlara bozulmak, CC bölümünde hiyerarşik sıralama beklemek gibi şeyler, azgelişmişlik, görmemişlik, dünyadan bihaberlik ve alaturkalık belirtisidir.

Bunun tersini düşünelim: Ben gönderiğim emailde, ilgilendirme derecesi değil de, şirket hiyerarşisini gözeten bir sıralama kullanırsam, belki yüzüme karşı bişey diyen olmaz ama, akıllarından, ''yukarıya yaranmaya çalışıyo, zavallı!'' düşüncesi geçer ve ciddi kredi kaybederim.

çok sıkı çalışmayla yeteneğin varsa 10-15 ay diyorum.
ikisinden biriyle 15-20 ay.
ikisi de yoksa daha uzun.

bir çok yabancı dile göre çok daha kolay yapısı olan, içinde çoğu cümlede soru eki bile barındırmayan, telaffuz itibariyle türklere çok yakın olan, (vurgu yerlerini dğeiştir, r'lere baskı yap tamam) bu güzide dili 6 ayda öğrenmeyeni dövüyorlarmış...

italyancayı düzensiz ve abuk vurgularıyla 6 ayda öğrenebilirsen seni bizzat ben döverim. 6 ayda hiçbir dilde ustalaşılmaz. çılgıncasına, sürekli italyanlarla ve italyancayla muhatap olarak 10-15 ay içerisinde çok büyük aşama kaydedebilirsin. ama oturup rosetta stone'dan açlışarak 10 ayda italyanca hatim edilmez. yine önemli kısmını öğrenirsin, sorunsuz cayır cayır italyanca konuşursun belki ama "hatim etmek" çok başka bir olay.

vurgu olmasa 10 ayda allah olabilirdin bi ihtimal ama o vurgu... kuralı da yok, oturup ezberlicen. o çok kötü.

italyanca kursuna gidersen 18 ayda c seviyesine gelirsin ama italyaya gidince yine apisip kalirsin bazen.
18 ay italyan kultur+6 ay italyada yasam diyorum ben de.

Kisisel tecrubem;
1 kur konusma dersi de dahil 11 ay boyunca tum kurlari bitirmistim arada hizlandirilmis kurlar ve ayni anda iki farkli kura gitmek vs.(fransizca temelin olmasi cok yardimci oldu) Bu 11 ayin sonunda ev kiralamadan burokratik islere okul sinavina hepsini bir sekilde yapabilir durumdaydim.(ben ingilizceme guvenip yola cikmistim ama onlar ingilizce konusmayinca mecburen italyanca konusuluyor)
2-3 ay icinde yogun italyan temasiyla iyice acilmisti.

Su an diyaloga girdigim insanlar italyan zannediyorlar beni ama hatmettim mi, bence hala var kenarda kosede kalmis ufak tefek seyler.

6 ayda anca dili öğrenirsin. hatim etmek de senelerini alabilir. 5 senelik italyanca lise eğitimi almama ve italya'ya son 3 sene içinde yaklaşık 10 kez gitmeme rağmen her ilk gidişimde hala dilimin açılması 1-2 gün sürüyor. italyanların konuştuğu italyanca gerçekten zor. çok fazla eş-benzer anlamlı kelime, çok fazla deyim var ve günlük hayatta hepsi kullanılıyor. o yüzden eğitim sürecinde bolca kelime ezberlemen gerekebilir. grameri ispanyolca ve fransızcayla karşılaştırdığımda basit kalıyor. ayrıca hatim etmen için kesinlikle italyanların olduğu bir ortamda her gün italyanca konuşmalısın orası kesin. yaz da yaklaşıyor bence hazirana kadar çalışıp sonra 3 aylık bir kurs ayarlayabilirsin kendine italya'da.

aslında italyanca olan filmleri anlasam yeterli olur

italyanca filmleri anlamak başta sıkıntılı olabilir özellikle güney'de geçen filmlerde aksanlar ve dialekt işin içine giriyor.
ancak italyancaya hakim olduktan sonra çözmeye başlıyor insan aksanı. dialekt ise apayrı bir dünya italyanlar bile anlamıyorlar eğer bilmiyorlarsa ancak educated guess dedikleri şey ile çıkarım yapılıyor, veya bir şekilde kulak dolgunluğunda öğrenilmiş olunuyor.
olmayacak iş değil ama öğrenme sürecinde kulağını italyancaya çok iyi alıştırmalısın, evet fransızca gibi yazılımı ve okunuşu arasında uçurumlar yok belki ama hız ve kelime yutma konusunda çok başarılılar. yanlarında kala kala türkçem bile motora bağladı benim.

eğer öğrenmek istiyorsan biran evel başla, italyanca müzik dinle bu süreçte ben anlamasam bile başta bildiğim hikayelerin italyancalarını dinliyordum mp3 olarak. temel 4 zamanı hallettin mi ufak ufak kelime öğrenmeye yüklenerek anlamaya başlarsın. seyrettikçe de kelime öğrendikçe de tabi bir taraftan çalışarak da gelişir.

Torrentz.eu + utorrent

Dip not:internetten film indirmek yasal degildir.

doğru.

eğer yekten kaynaktan indireceksen, yani video üzerinden idman kullanabilirsiniz. tabiki sadece halka sunulmuş, bir nevi lisanssız ya da free license mı ne diyorlarsa o görüntülerden bahsediyoruz. Yoksa, öteki suçtur.

utorrent malından uzak durun. tixati kullanın, kullandırtın.

@ eksi sozlukte eksiyen adam
yıllardır utorrent kullanıyorum bi yamuğunu görmedim. tixati'yi şimdi senden duydum. aradaki fark ne neden tixati kullanalım. daha iyi ise neden kullanmayalım demi ama...

eksisozluk.com
eksisozluk.com

bu hız dalgalanmaları dikkatimi çekmedi değil hani, deniyelim bakalım, körü körüne gitmeyelim. öneri için tşk.

Apocalypto
www.imdb.com

posterinde bile var

ayrıca:
en.wikipedia.org

Im juli

en.wikipedia.org(1998_film)

kandahar

ameliyat olacak başka çaresi yok. parmağın nerdeyse ortasına kadar yarıp, kenardan tırnağı şerit şeklinde kesiyorlar ve tırnağın kökünü kurutuyorlar.

Çözüm, abinizin ayak tırnaklarının köşelerini uçurMAması. Cetvel gibi düz kesmesi.

Becerikli ellerde duzenli pedikur ile bu sorun cozulebilir.

moralinizi bozmak gibi olmasın da benim en yakın arkadaşımda var bu sorun. liseye başladığımız sene ilk kez başladı, kaç kere ameliyat oldu, gitmediği doktor kalmadı ama iyileştiremediler kızın ayağını nasıl bi illetse. şimdi üniversiteyi yarıladık. artık hesap edin.

öf bildiğin gamlı baykuşum yemin ederim. siz bana bakmayın. şifa bulur inşallah ne diyelim. işinin uzmanı doktorlar vardır mutlaka yine de siz araştırmayı kesmeyin.

ben bizzat 5 sene çektim bunu ameliyat olmadan önce. ameliyatı istanbulda olmadığım için doktor tavsiye edemiyorum ama moralinizi bozmayın, ameliyattan sonra %90 bitip gidiyor. 5 sene boyunca kendi kendime pansumandır, dışarda manikürdür hatta ayakta ameliyat yani kökünü yaktırmadan yanı kestirip yarayı yaktırma falan her şeyi denedim.

Pedikür falan hiç uğraşmayın. İkisinden de ameliyat olsun kurtulsun ben 2 sene arayla 2sinden de ameliyat oldum yemin ederim yeniden doğmuş gibi hissediyorum hastaneye gitmediğim her gün için allah batan tırnak kere belamı versin. Özelden yazarsanız hastane önereyim, özel hastane olduğu için reklam yapmak yasak başımıza bi şey gelmesin.

Çok spesifik bir program istemişsiniz. Yoktur öyle bir program. Arada ibreye bakıverin canım, bir şey olmaz.

play.google.com

bunu bi dene derim. olmazsa google playde aratırsın belli başlı arama kelimeleriyle.

gps navigasyon uygulamaları biraz hata payıyla hız söyleyebiliyor ama cepten çalışmayabilir.

ipod touch'da tomtom kullanıyorum. hız limiti aşınca sesli uyarı verebiliyor. belki telefonlarda titreşimli de oluyordur. hata payından bahsedilmiş yalnız. ben profesyonel gps cihazıyla kullandığım için bunu yaşamamış olabilirim. telefonlar gps cihazı kadar iyi sonuç vermeyebilir.

he, bence, tüm bunları boşver. arada ibreyi kontrol etmeye alış.

navigasyon sistemleri o kadar hassas çalışamaz diye tahmin etmekteyim, ayrıca bunu kişisel algılamayın ama, onu yapamıyorsan bir zahmet alma ehliyet.

sadece hız değil takip etmen gereken başka göstergeler de var panelde. bence yol hakimiyetini kaybetmeden paneli kontrol etmeyi öğren bunu alışkanlık haline getir. zor değil saniyelik göz ucuyla kontrol ediceksin. zaten araba kullanırken gözün hiç bir zaman yola sabitlenmiş olmamalı, aynalar panel yol fır dönmelisin.

kaldı ki hızını göstergeye bakmadan da aşağı yukarı hissedebilmelisin.

Arkadaşlar zaten 15 senedir ehliyetim var. Bu ülke için tekrar almam gerekiyor. O kadar zorki en ufak hatada mesela 1sn geç reaksiyon kaybediyorsunuz. Bir öncekini kaybettim bu ikinci deneme. Yine kaybedersem kan alacaklar. O yüzden işaretlere konsantre olmam gerekiyor. Kendim araba kullanırken bir sıkıntım yok.

Badiparmagi nin verdiği link tam istediğim şey, Süper oldu. Kendisine ve cevap atan herkese teşekkür ederim

battlestar kesin,
2. olarak da fringe

liste içi öneri person of interest, liste dışı öneri 24.

sopranos ya da bb

+ oz yok listede :/

breaking bad kesin olsun listede. ikinciye karar vermeye çalış.

2.sini bilmem de ilki kesinlikle six feet under olmalı bence.

six feet under

Prison break neden listede yok :(

battlestar galactica.

black mirror kesin. az bölümü var zaten.

3 yap araya black mirror'ı da sıkıştır. haftada 1 bölüm atarsın işte. onun dışında breaking bad ve six feet under.

Black Mirror araya serpiştir ve mutlaka izle.

listeden diğer seçtiklerim:
- six feet under
- breaking bad

Ne mutlu sana doya doya izle :(

Shameless kesinlikle başlamalısın.

benzer dizileri seviyoruz. suits ve black mirror diyorum. suits zaten house md'nin hukuk versiyonu gibi bir şey. harika. black mirror için zaten söyleyecek tek kelime yok. izlememek büyük kayıp.

mutlaka izlenmesi gerekenler:
breaking bad
the sopranos

ayrıca bence bunları da izleyin:
curb your enthusiasm (komedi olduğundan kafanıza estikçe izleyin)
black mirror (az bölüm var zaten, film gibi birbirinden bağımsız bölümler)

yukaridakilere katiliyorum. ek olarak, house of cards da sevebilirsin. belki homeland.

o listeye oz eklenmeli. daha yeni finali izledim sıcağı sıcağına tavsiye ediyorum.

black mirror izle zaten.

breaking bad çok popüler.

six feet under kaliteli.

* diğerleri hakkında fikrim yok.

six feet under
black mirror

Lan allahlı! Black mirror u izle seversin.

shameless ve br.bad derim. sfu'yu da kesin izle ama.

battlestar, fringe, house md

six feet under
bsg
fringe
fireflyı da ızlersın sonra

ama şeyi anlamadım izledıklerınde doctor who yok o zaman torchwoodu ızlemesen de olur gibi geldi. doctor whonun spin offu cunku
bu vesileyle istersen sfudan sonra doktora basla :)

breaking bad. tartisilmaz

breaking bad
the mentalist

düşünmeye gerek bile yok

battlestar galactica

breaking bad- shameless.

battlestar galactica.

battlestarla six feet under güzel ikili olur. six feet biraz agır ilerler sıkılınca battlestar izlersin o da fena sarar.

Californication 10 günde 3. sezonu bitirmek üzereyim. Ayrıca Galactica ise ilk beş listemin zirvesini zorlar. suitsi tavsiye etmem 3. sezona gelince ben bu diziyi niye izliyorum dedim çünkü dizide geçen hiçbir davayı anlayamazsınız.

mad men son derece sıkıcı. bra bad malum zaten izlenmeli six feet under ise sıkıcı gibi görünse de size çok şey katar. shameless bir raddeden sonra sıkar abartı gelir her şey, person of intrest çok klişe, mentalist birkaç sezon izledim çok da sarmadı bir lie to me olamaz, galiba dediğim dediğim gibi bu listenin içindeki en iyi üç dizi galactica, six feet ve breaking baddir. ben ise ekstradan californication önerdim nip/tuck tadında ama ikisinin de yeri başka ama benzer tatlar alıyorum çok keyifli.

www.isup.me

bu tip sorunlar için; www.downforeveryoneorjustme.com

downforme.org

burada up gözüküyor, downforeveyoneorjust me de down gözüküyor?

"yüzünü gökyüzüne yöneltti" diye çevirirdim ben.

bakmak olarak da tercüme edilebilir ama point edilen sadece bakış değil başka bir uzuv da olabilir (lazer, şu bu başka şeyler vs). onun için "parmağıma yönelt" daha mantıklı geliyor.

denir.olur. point to my finger olmaz. ben duymadim. duymadiysam olmaz.

olur o. zaten çeviriler kendi diline yakın yapılır. uymadı mı uyduracaksın.

point to my finger tam bir psikanaliz cümlesi bence. uygulama esnasında söylenmiş olabilir.

ı ıh, her ikiside olmaz. point yöneltmek anlamında değil yahu!

tabi ki Fikret Kızılok ..

mfö, üç hürel

yurtseven kardeşler.

hardal

yavuz çetin (nispeten bunlara göre daha yeni ama nerdeyse üstünden 15 sene geçti)

şehir? bütçe?

bu zihniyetle ise giren herkes batar. istinasi yok bu isin. "lan oyle deme cok tanidigim var boyle is kuran" diyebilecek birisi yoktur.

vergi mukellefi olmak istiyorsan once sektoru iyi taniman lazim. mal nerede ucuza alinir, nereye satilir, alternatifler nelerdir, piyasanin durumu nedir, hitap ettigin musteri portfoyunun tercihleri nelerdir... gibi gibi zilyon tane parametre var. bunlara vakif olmadan bir ise para yatirmak piyangodan baska bir sey degil. iddaa oyna daha mantikli.

izmir 50 ila 100 bın arası dıyelım

bildiğin iş neyse onu yap. hangi sektörü iyi biliyorsan o sektöre gir.
birazdan biri gelecek ve çiğköfteci diyecek. onu dikkate alma.

Hummingbird Bakery açardım.

yeri guzel ise çiğköfteci neden olmasın.

düz kalıp konusan,bilgisiz yorum yapanı dikkate alma.

marangoz aölyesi, bir yandan da eski mobilya toplamaya başlardım.

okulun karşısına kırtasiye dükkanı açarım, bence kuaför, yemek sektörü bir de bu asla kaybettirmez.

açık net söylüyorum, geniş, verimli ucuza ege tarlalar alırdım, tercihen muğla, sakız ağacı, zeytin ağacı dikerdim.. istediği kadar para getirmesin ne yapayım, istiyorum bunu..

oyun salonu açardım. ps4 ya da eğlence salonu gibi bişey içinde komiklikler şakalar olucak.

ya da işlek bir caddede dönerci.

sanayi - levent civarında ofislere yemek.. her türlü parayı kırarım ama para yok. sorun burda.

Süt ve süt ürünleri satardım. Tire Süt kooperatifi bayilikler veriyormuş, değerlendirilebilir.

oranın tasarımınıda ben yaptım
tire süt un suan kı mevcut dukkan tasarımlarını

3 tane 15 kafalı nakış makinesi alır paranın a*ına kordum.
eleman var, desencim var. talep inanılmaz.

bigl0rd a katılıyorum bu arada. onları sağladım da oradan güveniyorum g*tume.

ev içi dekorasyon, parke özellikle.

hacı internet üzerinden organik gıda satardım.
üretmezdim al sat yapardım veya da bi kaç yer ile anlaşır onlardan tedarik ederek satardım.
millete organik dedinmiydi uyuşuyorlar.
( oysa millet bi baksa ne kadar ilaç atılıyor ve sertifika açısından bir sakıncası yok bu ilaçların )
manisa da sana yakın zaten.
bi internet sitesi kuracan bitti.

Güzel bir nargile cafe aç biraz reklam yap müşteriye iyi davran. sonra paraları say.

Tel Erozyon makinesi alıp metal kesim işine girerdim. AutoCAD bilen bir tel erozyon operatörü yeterli olur. İyi para var. Bizim işyerinde 2 makine var iş yetişmiyor.

organik urunlerin web uzerinden ticareti olabilecek bir is.
ayrica, teknik malzemelerin ihracati da guzel bir is.

Kılıfçı dükkanı açardım.. Telefon - Tablet falan ..

@himmet dayi kendım teknık öğretmenım zaten autocad dersı falan da verıyorum da makıne yı arastırmak lazım..fıyatı nedır falan

@ondkz dusunduk onu Çin e gıdıp gelen bır arkadas var o alıp gelıyor 50 kurus a gelıyor tanesı yerıne göre 20 tl ye de sattıgı oluyor 10 tl yede

şöyle bir şey, bunun gibi film dizilerde hayvanlara muamele.

www.facebook.com

canlı anahtarlık nedir acaba?

(bkz: canlı hayvandan anahtarlık yapmak)

"ensest" terimini kullanmayın yalnız, kedi köpeklerde "ensest" olmaz. onlar birbirlerini anne, kardeş, baba, çocuk, amca, teyze diye kodlamıyorlar.

petshoplardan bahsedin. küçücük kafeslerde yaşamak zorunda bırakılmalarından. hijyenden...

aynen ticaret olmasa da kediler anne yavru filan cinsel ilişkiye girebiliyor.

petshop bence de en büyük yeri almalı. ve aynı zamanda fiziksel zarar vermeseler de hala petshoptan alışveriş yapmaya ısrar eden "elit" insanlar. barınaklara girmeye korkan "hayvanseverler"... bu konuda yazılacak çok şey var. asıl o ticareti ayakta tutan bu talep sahipleri..

anahtarlığa aklım şaştı şu anda!!

kastettiğim şey aynı anadan gelen hayvanların çiftleştirilmesi, hatta anne köpek ile yavrusunun çiftleştirilmesi ve bunun sebep olduğu gentik facialar da, bunu ensestten başka ne ile ifade edebilirim? inbreeding desem, tam karşılamıyor sanki...

kedilerde anayla çiftleşme sorun teşkil etmiyor, köpeklerde öyle değil. kastettiğim şey de bu. hayvan çiftliklerinde sürekli aile içi çiftleşme yapılması...

petshoplar zaten en büyük yeri alacaklar ama insanlar bu olayın petshoptan öte, meşru olduğu sürece ne boyuta gelebildiğini görsünler diye çarpıcı örnekler vermek istiyorum.

"inbreeding" soy içi üretim. siz de bundan bahsediyorsunuz sanırım. karşılıyor bence. tureng.com

inbreeding değil ki söylediğim...
yani bir golden retriever ile golden retreverın çiftleştirilmesini değil,
aynı anne babadan gelen iki golden retrieverın çiftleştirilmesinden bahsediyorum.

tam olarak insanda "ensest" dediğimiz şey.

doğrudur, ben kediler için konuştum.

buralarda belki işinize yarayan bir şeyler çıkar, bu konuyu tartışmışlar.
googledan aratın bir de bu keywordleri kullanarak.

forum.petarkadas.com

inbreeding oluyor işte hepsi. aile içi olduğu sürece inbreeding. genetik yakınlık olması tek şart. en.wikipedia.org

Hayvanat bahceleri ve akvaryumlar

www.banliveexport.com

canli buyukbas ve kucukbas hayvan ticaretinde telef olan hayvanlar, gumrukte beklerken susuzluktan olen, daha da fenasi ustteki link. pakistan sheep massacre diye aratirsan daha gorsel kaynaklara ulasabilirsin ya da livestock export

Şu orospu çocuğunu da kullanabilirsiniz bence:

t.co

slow loris'lerin dişlerini tırnakmakasıyla çekiyorlarmış ısıramasın diye. soyları da tükeniyor tabi.

kendine checklistler ve zamanlama programı hazırla. konuları mümkün olduğunca parçalara ayır. bunları hazırlamak da biraz zaman alacak ama bu şekilde biraz oyun gibi çalışmaya motive şekilde devam edebilir ve tik attıkça bitirmeye ne kadar kaldığını objektif şekilde görebilirsin.

Sevdigin, hosuna giden baska konularla baglanti kurmaya calis bu sekilde akilda kaliciligi da articaktir.

tamamını liste haline getir, bitirdiğin konunun üzerini yeşil fosforlu kalemle çiz. azaldıkça daha çok hoşuna gidiyor insanın.

artık video kaynaklar bulmak zor değil, ingilizcen varsa internet derya deniz.

YouTube
kitap, not, makalelerin en can alıcı noktalarını özet hâline getirmek
o özetleri arada bir tekrar etmek
o anahtar kelimelerle, gugılda gezinmek

ve tabii ki,

(bkz: google'da ileri arama teknikleri)

Bence evet. hayvanat bahceleri, akvaryumlar, evi icinde apartman dairesinde yasamak zorunda kalan hayvanlar.. bana dogru gelmiyor.

etik değil doğru.
hayvan psikolojisi açısından ise bu hayvanların çoğu kafeste doğuyor, dolayısıyla hiç dışarıyı bilmiyorlar. bilmedikleri için belki kafeste olmak onlara normal geliyordur ama genetik faktörler de var onları uçmaya yönelten. o yüzden emin olamadım.

insan olsa demez ama iş hayvanlara gelince der evet

1- belirsiz olmakla birlikte takıldıktan sonra şiddetli ağrı-sızı hissetmediğimi hatırlıyorum. 1-2 hafta içinde diyebilirim.

2- hayır.

bir arkadasimin cikmisti. iki hafta filan aski kullandi ama araba filan kullaniyordu cikartip. (mecburiyettendi o biraz gerci.)

cok agri cekmiyordu.

Arkadasin kolu 2-3 hafta askida kaldi, sonra yine cikti yine askida kaldi. Cikmalar bir sure sinra kayet kolay olmaya basladi kendisi de yerine takabiliyordu. Olay yalama olunca amelyat oldu diye hatirliyorum. Simdi bir sikintisi yok.

benim de yalama olan bi arkadaşım olmuştu.

omuz çıkarsa yalama olur diye biliyorum. cehennem silahında mel gibson hep omzu çıkıyordu

ben de yalama omuz çıkıcılarındandım. 5 6 sene önce yine çıktı, 5 hafta omuzum sargılı gezdim. şükür ki o günden beridir tekrarlamıyo. sana önerim tedavi sonrası fizik tedavi uygulamalrını harfiyen yerine getirmen

görüntülü konferans kouşmaları için premium üyelik istiyor ama görüntüsüz istediğiniz gibi konferans konuşması yapabilirisiniz.

google+ hangout bu is icin daha islevsel diye biliyorum. arastirmakta fayda var.

sanırım google hangouts ile mümkün oluyordu dediğiniz. ücretsiz alternatifler mutlaka var.

www.join.me bu siteden yapın konferans görüşmesini.

bu işin en iyisi skype ama 2'den fazla kişiyle kameralı konferans için premium üyelik isteniyor, kamera açmazsan sıkıntı yok. en iyi ücretsiz alternatifi google hangouts. teamviewer kadar kaliteli aktarmasa da ekran paylaşma gibi güzel seçenekleri de var.

annem bana "birana esrar atarlar dikkat et" o günden itibaren dinlemeyi bıraktım tavsiyeleri :)

içine atlet giy..

"yatağa küs girmeyin"

bizim sülaleye has sanıyordum ama o kadar çok kişiden duydum ki. büyük ev ablukada'nın attığı maillerde bile var :)

Pek tavsiye sayilmaz da, annem hemen anliyor olayi bilmese bile.

Mesela salonda tv izlerken, erkek arkadasmla mesajlasiyorum bi mesaj atiyo, bi anda hani icten ice moralim bozuluyo ama yuzden pek belli etmemeye calissam da karsi koltuktaki annem direk:

"Kimle konusuyorsun bilmiyorum ama o kisiyle konusma. Cunku senin kalbini kiran birisi. Seni hak etmiyor." diyor. Direk dumurlara ugruyorum. Kadin her seyi anliyor ve yanilma payi yok diyebilirim.

aklıma getirdin bak, tavsiye değil kesinlikle de sevgili babam şöyle bir şey söylemişti, ben daha beşinci sınıfa falan gidiyordum, kütüphanede ders çalışmak için izin istemiştim, sanki ben orada ders çalışmaya değil de oynaşmaya gidiyorum gibi, demişti ki erkekler senin / sizin salaklığınıza gülerler sadece, nereden geldiyse aklıma, pek cevap gibi olmadı sanırım

koluna altin bilezigi tak, ondan sonra ne istiyorsan yap. anneanne/anne klasigidir.

annem:
-ipleri erkeklerin eline verme.
-yeni birini bulmadan eldekine tekmeyi basma.
-erkeklere acıma.

altın bilezik olayı bizim ailede de fiks: okulunu bitir, koluna bir altın bileziğini geçir. ya da ne bileyim, muhakkak yüzme-tenis-basketbol gibi bir spora ve bir müzik aleti çalmaya -keman olur, piyano olur- ve resim gibi bir şeye yöneltirili çocuk ve "aman bunları da öğren, lisansını al -vsvs- işte kolunda altın bilezik, kendi işini yapamazsan hobini yaparsın iş olarak. sonraa, sakın kimseden borç almayın, kazandığınıza göre harcayın, ayağınızı yorganınıza göre uzatın, kocanız da dahil kimseye minnet duymayın, borçlu olmayın, kredi kartını kullanmayın, kullanacaksanbız da dikkatli kullanın, telefonla beraber uyumayın -radyasyon yayıyor diye-, ışıkları boşuna açık bırakmayın, çamaşırları gece yıkayın, daha az elektrik harcıyor. çok tatlı yemeyin, çok tuzlu yemeyin, kola içmeyin vs. vs. ayh çok komikler ya. ha erkek kardeşime de genelde: çok çalış, çalışırsan olur. kendine güven. sakın bir kızı hamile bırakma, korunmadan cinsel ilişkiye girme. -bunu bize deme gereği duymazlar kuzenler ve ben olarak, biz bu tip şeyleri bilip de dikkat ederiz zaten, ama kimse demedi yani "kızım erkeklere karşı dikkatli ol" falan diye, bir kere babam demişti, "melek de olsa erkek erkektir. ben kendi cinsimi iyi bilirim." diye. ha bir keresinde de annem, arkadaşlarımın evindeyken "kızım dikkat et kolana falan.. " diye lafa başlamıştı da -bu arada arkadaşlarımı da 11 yaşından beri tanıyorum, öyle insanlar değiller yani ki annem de tanır zaten, nereden geldiyse aklına :D - ben gülmekten kırıldığım için lafını bitirememişti, sonra da arkadaşlarım arka planda "yaa malı getirin çok güzel mal var!" "aa boxerım nerde benim aşkım?" "su hazır hadi küvete girelim!" vs. vs. diye efekt yaptıkları için "yaaa ama ben öylesine aklıma geldi de-aman neyse ben kapatıyorum çok kötüsünüz! hıh!" diye trip telefonu kapamıştı ahahhaha çok dalga geçmiştik o zaman annemle ya. hayır yani yaptığımız da nokia telefondan yılan oynamak, ki annem de ailesinden ayrı okumuş, o da bir geyik :)

ha bir de annemin, fast food yemeyin, o bilgisayarın başında fazla durmayın, dışarı çıkın gezin, gereğinden fazla çalışıp da kendinizi paralamayın, başkasının işini/sorumluluğunu siz yapmayın, hiçbir şeye fazla üzülmeyin, hayat gelip geçici, leri var ki, yerim ben onu. ya ne zamandır ailemi göremiyorum, annemin dırdırlarını, babamın hımhımlarını, kardeşim rööaögggghh'larını bile özledim :,(

edit: ha bir de, terliksiz dolaşma, içine atlet giy, terli terli su içme'ler var, onları unuttum :D bir de burun deliklerine arama -bir şeyi ararken bulamadığım zamanlar için- odanı toplaları var ki şu anda odamı görse bayılır herhalde ahahhahhaha XD

"evlenip çocuk yaptıktan sonra evde oturacaksan sırf duvara diploma asmak için okuma" derdi annem.
"bak ben şimdi çok başımı duvarlara vuruyorum zamanında yeterince okumadım diye, oku fırsatlarını değerlendir!" derdi babam.

bir de ne olursa olsun bilelim, senle ilgili bir şey başkasından kulağımıza gelmesin diye tembihlemişlerdir sürekli. bilelim ki ona göre nasıl davranıcağımız bilelim derlerdi.

annem uc sene kadar once sey demisti: "kizim, sakin kimsenin degisecegini dusunme. ben bununla evlenirim, sonra duzelir, duzeltirim, bu huyunu degistiririm deme. oyle olmuyor cunku. insanlari sekillendiremezsin."

miles davis kind of blue albümü aşağı yukarı bu tempolarda belki çok az daha hızlı
bir de şu geldi aklıma

www.youtube.com

youtu.be

youtu.be

youtu.be

teşekkürler... tam da istediğim tarzdalar.

Torrentte bir "film noir soundtrack" toplaması olacaktı.

site www.lensmarket.com da, ben de sizin yaşadığınızın aksini yaşamış olduğum için marka öneremeyeceğim.

aynen lens market bu konuda iyi, telefonla ulaşırsanız deneme lensi de yolluyorlar.
ben senelerce softlens kullanımp acuvue oasys'e geçtim. sanki bu daha kuru gibi geliyor. ama ikisiyle de bok gibiydi diyeceğim bir tecrübem olmadı.

www.acuvue.com.tr

1,5-2 yıl kullandım. Artık bıraktım gerçi ama kullanırken çok memnumdum. Yalnız ben yatmadan önce çıkarıyordum. Kuruluk falan hiç yapmıyordu.

chopin raindrop prelude
www.youtube.com

beethoven pathetique sonata
www.youtube.com

gnossienne 1
www.youtube.com

chopin ballade no. 1

www.youtube.com

www.youtube.com

janacek- idyll for string, adagio

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Marin marais e bir bakin bakalim.

Bach - Air
www.youtube.com

www.youtube.com

81 kilo erkek seviyorlar.

Başlığı düzeltemiyorum Zayıf olacak

niye hoşlanmasınlar?

ne araba, ne para, ne de kilo.

bi gızın bi erkekten niçin hoşlanacağını ve ''ne''den hoşlanacağını belirleyen çok başka faktörler var. bazen gendileri bile bilmiyo niye hoşlandıklarını.

Yoo. Oyle bi sey yok. Bence normal. Tam iyi.

Zayif adami begenmeyip sonra bir baskasi icin sismanim diye beni begenmiyor diye aglama sizlanma hakkini kendinde buluyorsa birak zaten begenmesin.

belki kız maxim gorky seviyordur. şansın %47

hoslanir tabii ama yaninda komik dururum diye istemez. yani toplum bu kizlara oyle bir baski yapiyor ki, kiz da ister istemez millet bana gulmesin diye hayatini yasayamiyor. sonuc olarak hoslandigi halde istemiyorum ayagina yatiyorsa komplekslerini kiracak kadar hoslandigi an birlikte olma sansi dogar.

özellikle zayıf erkeklerden hoşlananlar da var,
hoşlandığı erkek çok zayıf olduğu halde bunu görmeyenler de var (tıpkı hoşlandığı adamın göbeğini sevimli bulanlar olduğu gibi)

he, zayıf olduğu için bir erkeği görmezden geliyorsa, kendisi de kilolu olduğu için onu reddeden erkeklerin peşinden ağlamasın zaten.

bi de 1.85'e 74 kilo çok da zayıf sayılmaz. ama bunu biraz kasla desteklerseniz, aynı kiloda da kalsanız çırpı gibi görünmemiş olursunuz.

eger kı erkek 2 bıra ıcıyorsa hoslanırlar.benden soylemesı.

allah allah.. genelde şişman kızlar niye sevilmez diye başlıklar açılır, ilk defa böyle bir şey görüyorum. ha, senin sorunla şişman kız sorusu arasında hiçbir fark yok, gönül bu, çok da dış görünüşe bakmıyor. ha tabi kadınla erkek arasında şöyle bir eşitsizlik var ki: şişman, zayıf, kısa boylu, çok uzun boylu, ayak bileği kalın, göğsü küçük, göğsü çok büyük, belli bir yaşın üzerinde -25 mesela- , zeki, çalışkan, kendi işi olan, karakteri oturmuş olan, erkekten daha fazla maaş alan, daha kültürlü olan, daha konuşmasını bilen...vs vs. bu gider böyle, kadınların bir erkek tarafından seçilme şansı çok az, hadi biz buna %1 falan diyelim. çünkü çoğu erkek, şişme bebek gibi kadın istiyor, bu ilkel dürtülerden midir yoksa medya tarafından dayatılan güzellik anlayışına kanan ilkel beyinlerinden midir, bilmiyorum. yani yukarıda saydığım özelliklere sahip bir erkeğin, muhakkak ki beğeneni çıkar, ama aynı özelliklere sahip kadınlar istenmezler. fiziki olarak: ince bel, aşırı büyük olmayan ama gene de büyük göğüs, hoş bir kalça, ne bileyim artık o anki ruh haline göre esmer, sarışın, kızıl saçlı-mavi gözlü-beyaz tenli vs. vs. , renkli büyük gözlü -tabi asian sever beylerimizi de unutmayalım ya da hispanik takılanları falan- minik burunlu, güzel dudaklı, zihinsel ve karakteristik olarak: mümkün mertebe salak -çünkü aynı anda tek kızla yetinmek, aptallıktır, biliyorsun. zaten doğamız gereği bir erkeğin mümkün mertebe kadını döllemesi gerekir, maksat insan ırkı yok olmasın (!), kendisinden az kültürlü -çünkü bir kızın ağzı açık erkeğini dinlemesi, erkeğin egosunu tavan yapar -başka şeylerini de tabi..- ve gene tabi buradan üremeye geçiyoruz- işte gene dırdır etmeyecek kadar salak ve kabullenici -yani karakteri oturmamış, erkeğinin her dediğini sorgusuz yapan- , erkekten daha az maaş alan, hatta hiç almayan vs. vs. kadın ister erkekler. şimdi sen bu örnek içerisinde değilsindir, buraya cevap yazanlar da belki değildir -belki de öyledirler, kimse adına konuşmayayım- ama senin spesifik olarak bahsettiğin bu kızla ilgili her türlü şansın varken, o kızın öyle bir şansı yok. ha tabi bu sana şöyle gelmesin:"aaah işte bu kız da bana tapar abi yaa!" çok güzel sktiri de çekebilir. önemli olan senin karşındaki kızı fiziksel olarak algılaman değil, öncelikle insan olarak algılaman. ne dediğimi anlamışsındır: ona kilolu, balık etli vs. olarak bakma, önce insan olarak bak, sonra sevgili olarak bak. sevgili olmanız için de sevgi gerekiyor, balık ya da kilo değil.

o yüzden, şu soruları sormayın artık: boy önemli mi, kilo önemli mi? hiçbiri önemli değil. bir insanı sevdikten sonra zaten onun fiziksel kusurları sana batmıyor, ki hepimiz de kusurluyuz zaten. belki victoria's secret melekleri ya da atıyorum, true blood'da oynayan abiler kusurlu değillermiş gibi geliyorlar, ama emin ol onların da var ve aslında bunlar da kusur değil, özellik. senin zayıf olman, onun da kilolu olması gibi bir özelliktir. zaten bu tip özellikler de en fazla öldüğümüzde falan cesetlerimizi tanımlamak için kullanılır, daha fazlası için değil.

sen git kıza ilgini belli et, kısacası (bkz: abi seviyorsan git konuş bence)..

not: kırıcı konuştuysam kusura bakma, sana yönelik konuşmadım, genel geçer konuşuyorum. insanların fiziki özelliklerine takılmayı yozlaşmışlık olarak görüyorum çünkü. ben de güzel bir insan değilim, ama insanları güzel ya da çirkin olarak değerlendirmiyorum, insan olarak değerlendiriyorum. ama güzel de olsam gene aynı şekilde değerlendirirdim, çünkü güzellik insana değer katmıyor, ki zaten tamamen göreceli bir şey bu.

kiloluyum. kendim gibi erkek istemem. kilolu olanda illa öyle bi algı yok yani. ne çok kilolu ne çok zayıf işte normal dediğimiz kilolar ideal. bir howard wolowitz değilsen şansın var her zaman. hem bunlar en son düşünülür sen muhabbete sevgiye yoğunlaş :)

Ne yapacaksın balık etli kızı. Zayıf bulsana :)

aşağı yukarı o tip bir çantayı hep el bagajı olarak kullanıyorum sıkıntı çıkaran olmadı

ederler. çok kez kabul ettirmişliğim var.

Boyutu kadar kilosu da onemli kabul etmeleri icin.

@nwnd 8 kilo civarı.

sıkıntı olmaz.

Ryanair gibi diktator bir havayolu degilse kabul ederler cok yuksek ihtimal.

ediyorlar, madrid e luftansayla giderken problem çıkardılar tam girerken yana bırakın dediler fiş verdiler he dedim aldım fişi yırttım gene soktum hehe... her türlü sokarsın azim önemli

havayolu firmasina bagli. ryanair, pegasus gibi ucuza ucurdugunu iddia eden firmalar her yerden musteriyi duduklemeye calistiklarindan giciklik yapabilirler. thy, lufthansa, british airlines gibi birinci sinif firmalar sorun cikarmaz

pegasus aslında, bi ryanair değil tabi ama.

ben iki seferdir türk hava yollarında, koca bavul laptop çantası ve el bagajım olmasına rağmen sadece koca bavulu verip geçiyorum. diğerlerini göstermiyorum bile.

@noluyo yaa o yuzden ucuza ucurdugunu iddia eden dedim.

sanırım

chiedere: ask (a question etc.)
domandare: demand, yani sadece "sormak" değil aynı zamanda "istemek, talepte bulunmak vb." anlamlara da geliyor.

kullanım farkları olması lazım.

@lesmiserables sanma, dogru yazmissin

chiedere daha genel sadece sormak anlamında kullanılmıyor içinde eylem barındıran sorularda chiedere kullanmalısın, mesela, yardım isteyeceğin bir cümleyi chiedere ile kurmalısın.
domande soru demek domandare ordan geliyor ve direkt olarak soru sormak anlamında.

lesmiserables doğru demiş

chiedere> soramk
domandare> talep etmek

domanda türkçeye çevrilirken soru olarak çevirmek algılamayı kolaylaştırabilir belki ama domanda tam olarak talep / (bilgi) talebi anlamına gelir.

"lettera di domanda .." kalıbı vardır mesela burda kastedilen talep formdur. değil ki soru mektubu.

bi ornek de ben vereyim, daha kolay anlasilir belki.

mesela sigara isteyecegiz,

posso chiedere una sigaretta? diyoruz. yani may i ask for a cigarette gibi. burada domandare bir sigara talep edebilir miyim gibi oluyor ki, kulaga da pek hos gelmiyor.

yani genel sorular icin chiedere, talepler icin domandare.

Duruma göre ikisi de aynı anlamda kullanılabilir.

chiedere: istemek

"La Signora Rossi mi ha chiesto di firmare questi documenti."

"Bayan Rossi bu belgeleri imzalamamı istedi."

*****

domandare: sormak, talep etmek

"La Signora Rossi sempre mi domanda quanti anni ho."
"Bayan Rossi bana sürekli yaşımı soruyor."

"Domandate perdono a Dio."
"Tanrı'dan af dileyin."

Bu cümleyi "Chiedete perdono a Dio." şeklinde de kurabilirsin.

besleme saçı

rezalet.

bence güzel. önü uzun arkası kısa tavuk götü dediğimiz model. yüz hatlarına da bağlı ama rahat kullanılıyor. kısa saç her zaman daha rahat bence. fotodaki arkadaşın yüz ifadesi ve saç renginden dolayı arkadaşına kötü görünmüş olabilir :)

Model güzel de yüz tipine bağlı. Bir de sanıldığı kadar kolay olmayabilir, saç tipine göre uğraştırma isteyebilir.

Yüzüm küçücük, boynum da uzun değil. (kısa da sayılmaz ama) Uzun saçın her türlüsünü denedim ama bana yakışmıyor arkadaş. Ancak topuz yaparsam, boynumu açıkta bırakırsam yakışıyor. Kestiricem.

tabi iyi bi kuaföre git ki güzel kessin. bi kere su dalgası gibi hafif doğal dalgalı bi model istiyorum diye mahalledeki kuaföre gitmiştim, düğün saçıyla çıktım kuaförden. fön için gerekmese de kesim ve model için iyi bi yere gitmek gerekiyor.

@linwie çok haklısın. Geçen ben de bir fön çektirdim, özellikle salaş ve sade bir şey yap dediğim halde, "eltisinin düğününe giden, elli yaşında teyze modeli" ile çıktım berberden :)

bence bunu yapacağına daha kısa kestir; yüzün küçücük ve boynun uzun değilse, madem uzun saçın yakışmadığına karar vermişsin de.

1416andcounting.files.wordpress.com

blog.platinmarket.com

bence bu şekil daha iyi, şu şekil de www.kizlarindunyasi.com iyi. eyyorlamam bu kadar.

yakışması çoooook zor

yakışacağını düşünüyorsan iyi bir kesimle hakkaten kolay kullanılan bir saç. (test edildi onaylandı)
resimdekinin evde kesilmiş gibi durmasının sebebi makas izleri ve dağınık bir şekil verilmiş olması.

(yüz şeklin müsaitse) iş kuaförde bitiyor herzamanki gibi.

ders çalışacağım

taksime çıkıp film izleyeceğim, laptop bakacağım, elbise bakacağım. güzel bişey bulursam fotosunu çekip listeye atacağım. maaşı alınca peyderpey satın alacağım.

biraz dinlenmek gerek yaw.. dinlenecem valla.. az biraz ev işi sonra elime alacağım kitabımı...ohh..

Ders calismak zaten fix onun yaninda kosuya cikmayi planliyorum.

İstatistik projesini tamamlamaya çalışacağım.

dizi izleyeceğim..

bi kardeşimi yüzme dersine diğer kardeşimi keman dersine bırakacağım. sonrada 3ümüz beraber hamburger qeyfi yapacağız

sabah uyanabilirsem, lise arkadaşımla ev bakmaya gidicem.
sonra eve getirdiğim işleri yaparım.
bi de belki çamaşır yaparım.

@GibsonRules nekadar sosyal bır aile sınız :)

@facebook ne izliyosun

dizi izliyorum ama pek sarmadı,

www.sonarhaber.com

bildigin calisacagim. gece yarisina kadar da devam edecegim sanirim. hafta sonu mesaisinin gozu kor olsun :(

Biriniz de çalışacağım dememiş.

Pazar günü çalışankar da var bu gerçeği görün!!!11

henüz karar verebilmiş değilim. dün gece taksimde olmamdan mütevellit aksama kadar evde yatasım var.

hiçbir şey. ve en kötüsü de bu hiçbir şey yapmama olayına fazlasıyla alışmış olmam.

dün akşam kadıköyden geldim. o yüzden şimdi evdeyim ama öğleden sonra retrobüs varmış ümraniye meydanda, belki oraya gider takılırım biraz.

ben "nerden başlasam nasıl anlatsam" diye yapmam gerekenleri sıraya sokmaya çabalarken gün bitecektir tahminimce.

@jackies The Office izliyorum

Smoke
www.imdb.com

edit: ikinci öneriyi ben de onaylıyorum bu arada. ben kimsem hıaammmına.

Cok farkli bir tur ama in the mouth of madness diyebilirim.

Bir yazarin yarattigi dunyanin gercek oldugunu dusun.

Yok abi gerilim olmasin dram olsun diyorsan quills derim. De sade'i anlatir. Adamin elinden yazma imkanlari alindikca basvurdugu yontemleri gorunce aklin durur.

www.imdb.com Belki aradığınız olmayabilir ama bir yazı tipinin hikayesi anlatılıyor filmde.

www.imdb.com

ilk aklıma secret window geldi

(bkz: midnight in paris)
(bkz: stranger than fiction)
(bkz: the hours)

Adaptation
Ruby sparks

Günlerin köpüğü, renk yoktur pek ama

(bkz: factotum) hatta doğrudan bu filmi tanımlamışsınız. www.imdb.com

edebiyat, yazarlık, delilik, mutsuzlukla ilgili (bkz: reprise) da güzel bir filmdir.

daktilo ve yazar denilince de akla (bkz: barton fink) geliyor tabii.

yuksekten korkuyom ben tırmanamazdım

tırmanırdım.

tırmanırdım. öyle veya böyle şekilde öleceğiz. bari böyle şeyler yaparken ölürüm daha iyi; ki öleceğiz diye bir kaide yok orada.

bi sebebim olursa tırmanırdım da, yoksa uğraşmam. ne işim var dağın başında.

Evet tırmanırdım, seve seve.

töbemismilla, cık.
iyiyiz biz böyle. çay içiyoz.

çıkarız diyenler muhtemelen yarısına gelmeden nefessiz kalıp ölürdü bence.

yeterli kondisyonum, güvende hissetmemi sağlayacak, kullanmayı adam gibi bildiğim ekipmanlar olsa çıkarım ben. güzel olur.

şahaneymiş!
üçbuçuk ata ata tırmanırdım %99 ihtimal.

merdivenli ilk kısımda bir şey yok, kondüsyon olmasa da kondüsyon gerektirebilecek yerlerde üstelik once in a lifetime modunda bir yer ise 10 kaplan gücüne ulaşabiliyor insan.
ama sonrasındaki o tahta yol fazlasıyla ürkütücü bir o kadar da çekici.

çıplak el serbest kaya tırmanışı sandım tereddütle açtım. onda ne var ki?

gerçi sondaki manzara tilt shiftle abartılı güzel gösterilmiş, çıkıldığına da değmeyebilir.

cok dudak ucuklatici ama free solo diye bir sey var ki bunu yapan ihsan olamaz

www.youtube.com izlerken yeminle ellerim terledi

www.youtube.com

ucunda kate upton ve memeleri varsa düşünürdüm.

"free solo" tarzı tırmanışlar tecrübeli insanın manyaklığı. o ayrı konu tabii.

free solo: ellerin terlediğinde öldüğün şey :))))

yükseklik korkum var ama gerekirse gözlerim kapalı tırmanırdım. manzara mükemmel..

Kesin tırmanırdım, sonrada sincap gibi atlardım buradan, en sonda snowboard yapardım..

www.coastalscents.com (tam bu değil bunun daha evelki versiyonu)
www.coastalscents.com

teşekkürler Türkiye'ye gönderim yapıyorlar mı?

dünyanın her yerine yolluyoruz demişler,
www.coastalscents.com

ne tip bir fondöten acaba?
bir kaç öneride bulunayım;
ELF Powder Brush (flat top) = 15 TL
MAC 187 dual fibre: 100 TL
Beauty Blender: 40 TL (benzerleri 1TLye bile bulunabiliyor)

nwnd +1 coastalscents de iyidir.

(bkz: ecotools) kullanıyorum memnunum.

Cloud atlas'tan dolayi 2046 - wong kar wai filmi onerebilirim ya da the fountain olabilir istedigin filmlere tur olarak benzeyebilcek

never let me go çok değişik bir film. bu filmlerin hepsini seyrettim ve maalesef bunların kalitesinde çok az film var piyasada.

seeking a friend for the end of the world'u deneyebilirsin. çok değişik ve multi-tarz bir film. komedi giderken drama bağlıyor ve yeri geldiğinde müzikale dönüşüyor.

little miss sunshine'ı izlemediysen bunu kesin izle. tutulman olası bu filme.

the fountain sanırım 3 farklı katmanda geçen, çok sağlam bir konusu olan ve oyunculukları çok başarılı bir film.

the truman show, bu 3 filmde hissedeceğin etkiyi gösterir. çok iyidir.

requiem for a dream ve eternal sunshine of the spotless mind da çok çok çok iyi filmlerdir.

the tree of life

Izlemişsindir: inception

@dieselsingle inception gibi bomba gibi patlayan yankı uyandıran filmleri izlemeyi sevmiyorum. konusundan vs haberim var ama izlemedim.

şunlar da olabilir:

donnie darko
enter the void
the cell
altered states
in the mouth of madness
99 francs
the imaginarium of doctor parnassus
sucker punch
the lovely bones

brazil
invention of lying
stranger than fiction
ruby sparks
synecdoche, new york
adaptation
big fish
strings (2004)
laberinto del fauno
what dreams may come

Son zamanlarda birkaç kere bunu önerdim Mr.Nobody üzerinden. Uygun olduğunu düşünüyorum keyfinize

abre los ojos
www.imdb.com

www.tastekid.com bu siteden bakabilirsin.

life of pi dememiş kimse hayret. bence gayet iyi bi seçim bunlarla beraber

@hjareblot bu konuda yazılanlardan bi life of pi'yi izledim acıkcası cok begenmedim ya tarz uyuşmadı sanırım.

fountain'i de birkaç kere izledim ama hepsinde yarısında çıktım araştırmalarımda hep o filme çıkıyodu çünkü sonuç :)

en büyük başarısı bilgiyi kullanabilmek, başarısızlığı da bilgiyi kullanamamak.

başarı: Düşünceleri kelimelere dökebilmeyi öğrenmesi. Konuşmak yani. Her şeyin başı iletişimden geçiyor.

Başarısızlık: Kitle olarak gücünün farkına varamamak.

en buyuk basari ekmegin kesfi. en buyuk hata bayatlamayan ekmegin kesfedilememesi.

anlam'ı yanlış yerde aramak. ya da aramamak. anlam karmaşası yaşamak. ve bu sebeple aslında yaşamadan ölmek. en büyük başarısızlığı bu.

başarısını bilmiyorum.

en büyük hatası hayatına çok kutsal ve üstün bir amaç biçmeye çalışmasıdır.

en büyük başarısı ise memur olabilmektir, devlete sırtını dayıycan oh mis.