Kabalcı'ya bakabilirsiniz.

the end film var, arnavutköyde
www.theendfilm.com

Tabi Arnavutköy de teknik olarak Beşiktaş'ta ama pratik olarak Beşiktaş merkezde bi yer sormuştum :)))

sinanpaşanın zeminindeki arkabahçe yayınevinde de az çok var

Ehliyetin varsa araç kirala derim. Mesafe yakın zaten.

pisa'ya lucca üzerinden gidin aktarmalı tren var toplamda 1 saat sürüyor.

siena'ya da floransa üzerinden gidilir trenle o da 2 saat40 dakika.

direk hat yok trenitaia üzerinden şimdi kontrol edip yazdım.

günlük araba kiralamada astarı yüzünden pahalıya çıkar, 3-4 gün ve üstü olduğunda uzun mesafelerde mantıklı oluyor.

pisa 6 euro siena 12 euro tek gidiş

soyle bir rota yapılabilir

montecatini-floransa-siena 2 saat 40 dk, (kuşluk vakti ilk trenle)
öğleden sonra siena-empoli-pisa 1 saat 40 dakika. (10 euro)
pisa-lucca motecatini 1 saat.

zorlansa hızlı hareket edilse yapılabilir 1 gün içinde.

bu arada trenitalia sayfasında arama yaparken le frecce kısmında değil de tutti i treni kısmında arama yapın. le frecce hızlı ve pahalı trenler regional trenleri içermez.

bir de italo var ordan da fiyat ve saat karşılaştırılabilir.

çok teşekkür ederim herkese!

cast away
one week
the way back
grizzly man
the edge
the emerald forest

sightseers

(bkz: die wand)

www.turkcealtyazi.org

motorcycle diaries

www.youtube.com

once upon a time var, çizgifilm. turkce dublajlı olarak da turkiye'de yayınlanmıştı.

bir varmış bir yokmuş çizgi filmi www.youtube.com

yaşı küçükse şöyle bir çizgifilm-belgesel arası öğretici bir şey var www.youtube.com

doğru ya bunu unutmuşum. ama yinede tek seferde halledebileceğim bir şey varsa önerileri bekliyorum:)

Fantastic voyage var film?

www.imdb.com

neden neden ailesi vardı fox kids'te. çok güzeldi sadece vücut değil doğa olayları falan da açıklanırdı çok eğlenceliydi tavsiye ederim.

the why why family orijinal ismi de.

Bence b seçeneği. Adamlar için son başvuru tarihi neyse o tarih önemlidir.

B

ben son teslim tarihinden önce verdiydim postaya hacı ağbiy, gadanı alıyım bişey yap

mazeretini dinlemezik, gabul etmezik...

b

ister elden teslim olsun ister posta ile gelsin. son tarih ve saatten sonra bize gelenleri kabul etmeyiz anlamında. yani B

b

kesinlikle b

B

Ben A anlayarak postaya teslim etmiştim ve haliyle ellerine de geç ulaşmış. Benim gibi başka düşünen varsa itiraz ederim diye düşünmüştüm ama anlaşılan yüzsüzlük yapmanın gereği yok; mallık bendeymiş.

b

b

valla vücuda fazladan östrojen verildiğinde, vücut daha fazla testestoron üretmeye başlıyor diye biliyorum kıt bilgimle, şu an sallıyor da olabilirim bilmiyorum. yani hatun cillop gibi olsun derken bi harun abi yaratabilirsiniz.

Ciddi ciddi yazayım;

O işler o kadar basit değil. Dışarıdan östrojen girişi, testosteronu da tetikleyebilir. Tam tersine kıllanma yaşanabilir. Östrojenin şişmanlatma ihtimali de var. Daha bir dolu yan etki gözlenebilir. Hormonlarla oynamak kumardır.

o kaslı abinin öyle bir dönüşüm geçirme ihtimali yoktur diye düşünüyorum. yuh artık. o nasıl bir dönüşüm o kalın bacaklar kollar falan incelebiliyor mu öyle?

öyle bol bol östrojen kadın vücüdu için yararlı bir şey değil, kanser riskini arttırıyor.

1.adam bildiğin hoş hatun olmuş. benden de güzel yani kıskandım. :)

cumhuriyet çok patırtılı gelmişti bana çalgısı çengisi, yakup ise ortam olarak çok keyifliydi, tabi üst katından bahsetmiyorum. zorla inatla yazın dışarda masa ayarlattık 2 kişi ve çok güzel vakit geçti gecenin ilerliyen saatlerinde müdavimleriyle muhabbet döndü vs. keyifli bir geceydi ama mezereri açıkçası öyle aman aman değildi benim için. taksimde meze konusunda tatmin eden tanasia diye bir yer vardı ama kapandı sanırım.
eleos var manzarası güzel diyorlar mezeleri de iyi olsa gerek. öyle patırtılı değilmiş ortamı. bizzat gitmedim bilmiyorum.

kesin adı sanı bilinmeyen ama mezesiyle ortamıyla hakkını veren bir yerler vardır ama heralde.
bakırköy'de "bizim dünyamız" olması lazım ismi, öyle bir yer duydum bildiğin meyhane ama sevgili ile gitmeye de müsait bir yermiş. daha deneme şansım olmadı bir araştır isterse.

Fıççın'ın belirli kısımları güzel olabiliyor. Bir 35'lik içip 2 fasıl dinleyip ucuza kalkabilirsiniz.

cavit ya da yakup derim ben. çiçek'i boşver. illa klasik olsun demezsen; en sevdiğim yerlerden biri latife hanım.

venedik; dere tepe düz yürüyeceksin, eğer bir kaç gün kalıcaksan vaporetto'lara günlük vs bilet al yoksa ateş pahası. ulaşım için değil de büyük kanalın keyfini çıkarmak için binilebilir. 1 veya 2 numaralı olsa gerek dışardan değil de venediği ortadan boydan boya bölen canale grande üzerinden seyrediyor. bu şekilde canale grande boyunca dizilmiş şahane binaları seyretme şansın olur. rialto koprusu basilica di san marco mutlaka görülmeli kuyruk bile olsa basilicaya girmek için ısrarlı olun muhteşem altın mozaikleri var. dışında istanbuldan getirildiği söylenen at bronz heykellerin repliakaları vardır üst kat müzesinde de asılları görülebilir. italyanın bence en güzel basilicalarından biri.
onun dışında ara sokaklarda dolanıcaksınız, pazarlık yapın her alışverişinizde türist kazıklamak için hazırda bekliyorlar. yeme içme olara çok beklentiniz olmasın türistik bir coğu.
campo santa margherita universite gençliğinin akşam takıldığı bolge lokaller filan var onun dışında terk edilmiş hayalet bir kasabaya dönüşüyor ama yine de keyfli.
cam yapımı ile ilgileniyorsan murano adasına gidilebilir fabrikalarda mini showlar yapıyorlar. murano'da gördüğün cam işçilikleri venedikte daha ucuza oluyor, yerinde daha ucuzdur mantığı işlemiyor. daha sürüyle şey var, dolaştıkça keşfediceksin.

padova bence olmasa da olur ama yolunun üstünde, ortaçağ italyan şehri, üniversitesiyle ünlü aklımda kalan mutlaka gör dediğim bir şey yok (göz alışkanlığından farklı gelmemişti pek bana)

vicenza, çok güzel şehir, palladio'nun şehri. yapılarını gör dolaş kesinlikle. adamın klasik mimarideki yeri apayrı.
vicenza'da güzel bir restoran var kartını bulursam ismini eklerim. yemeğin üstüne naneli dondurması kesinlikle yenmeli efsane!
hava eğer güzel olursa vicenza aynı zamanda manzarasıyla meşhur. monet'in esinlendiği peyzajlar bütün vicenza cevresinde. arabayla yapılıcaksa bu tur kendin gidebilirsin veya turlar vs oluyor bir göz atın.

bologna aynı şekilde çok bişey ifade etmiyor bana, öğrenci şehri 2 adımda bitiyor :) burda çok fazla türk'e denk gelirsiniz ucuz ama klasik italyan yemekleri yapan bir yer var onun da adını eklerim. kulesine çıkabilirsini, jaz konusunda önemli bir yere sahiptir hollywood misali yerlerde zamanında gelip sokak konserleri veren müzisyenlerin yıldız içinde isminin yazıldığı bir soak var.
bir de bolonyanın 7 gizemi diye bir olay var, ona bir bakın internetten unuttum ne olduklarını. bir tanesi neptün heykeliyle alakalı, biri sokaklrdan birinde gizli bir pencere var açıldığında venedik'miş gibi görünüyor vs vs gibi eğlencelik şeyler.

floransa, dere tepe geziceksiniz. her yer görülmesi lazım. vait varsa ve ilgini cekiyorsa ufizzi dolaşılmalı ama önceden rezervasyon şu bu bir bak fena kalabalık oluyor.
yine duomo'su fazlasıyla ünlü, davut heykeli şu bu var. bildiğin her yer rönesans.

siena; daha görmedim ama italyanın en güzel ortaçağ kentlerinden biri.

pisa; gidip duomo'yu vaftizhane'yi ve eğik çan kulesini dönüp geliceksiniz başka bir numarası yok.

eğer programa dahil edebiliyorsan biraz rotanın dışında kalıyor ama verona'yı da tavsiye ederim.

edit:

vicenza'daki restoran "antica casa della malvasia" adresi de contra delle morette 5, meydanın hemen arkasında kalıyor. (nispeten kalburüstü bir yer, çok menun kaldık.

bologna'da "osteria dell'orsa" via mentana 1 (ogrenci işi ucuz güzel italyan yemeği)

Bologna'daki Osteria dell'Orsa cidden çok güzel. Bolonez Tagliatelle 6 euro, litrelik açık şarap 7 euro idi en son. Yine Toto adında bir pizzacı var, pizzaları şahane ve çok ucuz. Eğer arabayla seyahat edeceksen Bologna-Floransa yolu üzerinde, Bologna'dan çıktıktan bi 10-15 dk sonra (otobana girmezsen tabii) Ristorante Kris diye bir yer var. Hayatımda yediğim en güzel pizzayı ben orda yedim. Dört peynirlisi ayrı güzel, margheritası ayrı güzel.

Ayrıca Neptün heykelinin orda galiba bir kulenin altına gizlenmiş dörtgen bir yer mevcut. Çarpraz köşelere geçip yüzünüzü duvara döndüğünüzde birbirinizin sesini duyabiliyorsunuz fısıltıyla bile konuşsanız.

Dondurma seviyorsan çoğu şehirde Grom diye bir mağaza var. Gelatoları ve Sorbetleri çok güzel. Siena'da bir cmt akşamı geçirdim, gençler sabaha kadar eğleniyor. Il Campo meydanı gecenin bir yarısında bile çok güzeldi. Siena ise bugüne kadar gördüğüm en güzel kentlerden biriydi. San Gimignano'ya da gittim ama Siena çok daha güzeldi.

Floransa'daki Duomo kadar güzel bir yapı görmedim ben bu arada. Saatlerce etrafını gezip didik didik incelemek isterdim ama zamanım olmadı.

bugünlerde resimlerimizi upload ederiz sanırım.

sanırım bu günlerde fotograflarımızı yükleyeceğiz.

sanıyorum önümüzdeki günlerde fotoğraflarımızı yükleriz.

"Tahminimce bugünlerde fotoğraflarınızı yükleyeceğiz" diye anladım ben.

Genel olarak telefondan büyük ekranlı olmaları ve bundan sebep ekran üzerinde daha rahat hareket edilebilme ile öne çıkıyor. Bende artı bir özellik görmedim..

donanım işletim sistemini kaldırmadığından sanırım. küçük 10" netbook lar da windows starter ile geliyorlar mesela.

tabi başka sebepleri de olabilir, benim gözüme çarpan bu.

olay su ki tablet telefonun buyuk boyutlu alternatifi. g*t kadar iphone ekranina bakip gozlerin sasi olacagina daha buyuk ekranda biraz daha serbesti sagliyor sana.

bir de pc/laptopa alternatif olarak sana mobilite kazandiriyor.

disaridayken pc ve laptopu her yere tasiyamayacagin icin atiyorum iphone da gazete okumak yerine tablette okumak daha iyi.

olayi budur.

edit: g*t demisim ama got kadar deyince 17 inch laptop da akla gelebiliyor :))

tabletler donanım olarak çok daha gelişip pc'lerin yerini alacak diye tahmin ediyorum.
şu ankilerle anca candy crush oynanıyor.

Netbook'un taşşağını yesin tabletler, bi olayı yok dediğin gibi telefonun büyük olanı, ama millete kakalıyorlar marketingle

tamam çözdüm ikincisi di mi?

soru işareti olmaz sonunda abi. bence ikisi de doğru, ama ingilizcem çok iyi değil.

onu yanlışlıkla koymuşum hacı, düzelteyim.

ikincisi.

i can't understand, why did they go there? bu anlamıyorum, neden oraya gittiler?

i can't understand why they went there. bu neden oraya gittiklerini anlamıyorum.

can/can not kalıpları understand için pek gitmez, onun yerine don't kullansanız daha doğru ve uygun olur. can/can not yanlış olduğu manası da çıkmasın ama kullanım olarak pek gitmez.

@lejant'a katılıyorum, can/can't değiştirmek istemedim öyle istiyorsun diye ama söylemek istediğin şeyi tam olarak Don't ile yapabilirsin.

ne zaman kullanılacaksa, 10-15 dk öncesinden dışarıda çözmesini beklemek yeterlidir. buzdolabına alıp hiç bekletmedim ama iyi olacağını sanmıyorum.

kullanman gerektiğinde max 30 dk önce dışarı çıkarsan yeter de artar bile.
öyle çok gevşemesine lüzum yok, hafif sert bile olsa iki avucunun arasında hemen koyverir milföy.
gün evelinden sakın indirme.

www.raptortechnique.com

www.cavalrypilot.com

Nokia lumia telefon al. internete gerek duymadan çevrimdışı çalışıyor nokiaların haritası.

android telefonla olacak şey değil mi bu yahu? :(

şu uygulamaya bir bak, işe yarar bir şeye benziyor. lakin kendin de işaretleme yapabilmen için satın alman lazım. pro versiyonu 1.99euro
play.google.com

google maps ile save for offline tarzi bir ayar vardi. ben yurtdisinda gep onunla gezdim.

ticareti soruyorsan adamlar teknikleri çok iyi biliyor, ticareti çözmüşler, yeni nesillere de aktarıyorlar, 20 yaşındaki yahudi gelip iş açıp başarılı oluyor. türkler ticareti bilmiyor diyor, haklı da.

eğer benim dediği sahip olduğu toprağı yoksa insanın, her an başka bir yere gidebilir şekilde yaşıyorsa taşınmazlar onun için bir anlam ifade etmez. bilgiye yatırım yapar.
kök salmaz, ticaret de bu duruma en uygun para kazanma yolu.

birbilrlerini tutma olabilir. ayrıca onların icindede cok farkli siyasal gorusler ve sosyal siniflar var. oyuzden bir genelleme yapmak dogru olmayabilir.

kadim bir halk olduğu için.

Ulan hic sevmem Yahudileri ama soyle yok bebek katiliymiş yok adam oldururlermis cart curt.

sacmalik. yahuduilere ozel birsey değil onlar, insan irkinin ortak pisliği.

Nefret ettiğim su gerceklik yuzunden
"NETWORK IS EVERYTHING"

Kesinlikle genetik kodlarında da bir şeyler vardır. Üstün ırk neredeyse. En iyi bilim adamlarının hep onlardan çıkması tesadüf olamaz.

ticaret ve ağ cevapları verilmiş genelde ama eğitim kültürü gibi çok önemli bir cevabın atlandığını düşünüyorum.

nobel ödülleri şimdiye kadar yaklaşık 850 kişiye verilmiş, bu 850 kişinin yaklaşık %20'si yahudi bilim insanlarına verilmiş, ki yahudiler dünya nüfusunun %0,2'sine sahipler.

nobel ödülleri'nde tıp alanındaki ödüllerin %30'u, fizik alanındaki ödüllerin %25'i, kimya alanındaki ödüllerin %20'si yahudi bilim insanlarına gitmiş.

ben açıkçası kendilerinin başarılarını, iyi ticaret yapmalarından ziyade, bu belirtmiş olduğum gerekçelere bağlıyorum. dünya nüfusunun %0,2'sini oluşturmasına rağmen nobel ödülleri'nin %20'sini almış bir toplumun başarılı olmasının temel sebebini ticaret olarak görmek yanlış olur.

ben açıkçası yurtdışında bir türkün diğer türke pek yardım ettiğini görmedim hatta lafı var "hemşeri hemşeriyi gurbette *****miş" ama yahudiler nerde olursa olsun birbirlerini kollar yardım ederler.

1) habire bir yerlere sürülmüs ve hep bu potansiyel altında yaşadıkları için gayrimenkule yatırım yapmamışlar çok tarihte. çünkü bir ülkeden kovulsalar evi sırtlayıp götürecek halleri yok. onlar da altına ticarete yoğunlaşmışlar.

2) birbirlerini tutma mezusunu da aşmışlar. gittikleri yerlerde kimseye kendi vatandaşlarından daha fazla güvenmemişler ve hep azınlık olmuşlar. falan filan derken hep birbirlerinin arkalarını kollamaya yardım etmeye neyim yatkın olmuşlar.

3) genetik olduğunu zannetmiyorum, bana kalırsa toplumsal hafıza ile alakalı başarıları. her yahudi de başarılı diye bir şey yok. israil'de, rusya'da, amerika'da gayet senin gibi normal bir yaşantı süren, hayatta hiç bir başarısı olmamış yığınla yahudi de var, daha kötü şartlarda yaşayan cahil bilgisiz vs yahudiler de var.

4) ama gariptir ki nüfus/başarı oranına baktığımızda gayet yüksek bir ratio yakalamış durumdalar. garip olan da bu. ama normal de bir durum aslında.

5) ortaçağ'ı yaşayan avrupa'da yaşadıkları sürece hıristiyanlığın boğucu atmosferini hiç olmazsa kendi içlerinde yaşamamışlar. sonuçta bilimi engelleyen kilise yahudilerin günlük yaşamına karışsa da iç dünyalarında çok da etkili olmamış. unutmayalım yahudilerin o zamanlar bağlı oldukları, katolik kilisesi gibi bir oluşum yok. dini gelenekler kişiler ile sürüyor, cemaat oluşturan yahudiler küçük gruplar halinde dini aşantılarını geleneklerini sürdürüyorlar.

6) dediğim gibi zamanında avrupayı inim inim inleten kilisenin düşünsel baskısından pek de etkilenmiyorlar. okuyorlar vs. neden? çünkü paraları var artık, refah seviyesi yüksek olan insan okur. işte birinci madde ile bağlanıyor. önce ticarette tecrübelenip refah seviyeleri yükseliyor. ticarette geliştikçe kendi adamlarını daha çok tutuyorlar ve daha çok gelişiyorlar eksponansiyel olarak. zenginleştikçe eğitime daha fazla zaman buluyorlar.

7) işte kabaca günümüzün zengin ya da akademik anlamda yahudi populasyonu böyle bir sürecın meyvesi oluyor.

8) dediğim gibi her yahudi zengin ya da ticarete kafası çalışan ya da potansiyel nobel adayı değil. adamlar sadece tarihsel bir süreci kendi lehlerine çevirebilmişler. hepsi bu.

edit: tarihi biraz yalın okumak gerekiyor. yani "yahudiler seçilmiş ırktır o yüzden hep bunlar " demek bilimsel olarak gereksiz. herşeyin mantıklı bir açıklaması vardır.

mesela neden fenikeliler denizcilikte üstün bir ırk olmuştur? diye sorsak "dünyayı ele geçirip kendi emelleri için yontmak vs seçilmiş ırk vs" demeye gerek yok. adamlar lübnan sahil şeridinde sıkışıp kalmışlar. doğularında sümer ya da babil imparatorlukları ile çevriliyken kendilerini denizin soğuk sularına atmakan başka çareleri olmamış ve zamanın en büyük denizci uygarlığını kurmuşlar adamlar. onun gibi.

planlılar.sektirmez hiçbirşeyi.titizler bir de cemaat,topluluk bilinci oturmuş.

canilik mi ?
avrupada yıllarca gayrımenkul almaları yasaktı. o yüzden altın biriktirdiler.
birbirlerini de kolluyorlar, para dışarı çıkmıyor. sonuç ortada

ne kadar doğrudur bilmem ama akraba evliliği/dısarıdan evlenmemek diye duymuştum hocamdan. kötü genlerin birbirini çekmesi gibi süper genler de çekiyomuş.
benden bu kadar

genetikten ziyade disiplin sahibi insanlar,
işlerinde de insani ilişkilerinde de gayet saygılılar her şeye her konuda.
musevi iki patronum oldu. ikisi de on numara insandı, çok dindarlardı.
bizim dini bayramlarda müslüman işverenler yok arifede yarım gün bayramın ilk günü gelmeyen 2. gün gelecek gibi çalışanı sikerten cinslikler yaparken bu adamlar işleriniz bitti ise arife günü de gelmeyebilirsiniz diyerek çalışanı yumuşak bir şekilde motive ederler. bir çok bilim adamı musevidir. dünyadaki en önemli markalar, alanında öncü bütün şirketler musevi ve bütün ülkelerde musevi lobisi bu kadar etkili iken işkembeden sallamak süper zeka bir durumdur. adamlara bu kadar kinle söylemlerde bulunanları anlayamıyorum. kıskançlıktan başka bir şey değil bence bu.
adamları översen hemen cümle hazır -ulan ne yahudi sevdalısı adamlar varmış.
o zaman kullanma la musevi ürünlerini bakalım ne yapacaksın?
bebek eşyalarından tutun, petrol şirketlerine, ilaç şirketlerinden tutun gıda sektörüne kadar her şeyde musevi sermayesi 1 numara. bunu unutmadan konuşmak lazım derim.
zamanında israil başbakanı Ehud Olmert, Bush un bir açıklaması için yanlış olmuş düzeltecek dedi. bush 2 saat sonra tv açıklama yaparak düzeltti. adamların ceddi bırak 3 kıtayı 2 kıtayı bile yanyana görmemiştir patates efendi.

bu arada sigortayı eksik yatıran yahudi işveren göremezsin.
adamlar işçisinin hakkını yemiyor, böyle olunca da işçisi verimli çalışıyor.
bi de para dışarı çıkmıyor, yani bir şey alınacaksa illa yahudiden alınıyor.
14 milyon yahudi yarısı abd de yarısı israilde, anca ufak bir kısmı diğer ülkelerde ama bu disiplin ve iş ahlakı ile zirvedeler.

ivit.

evet

Bende açılmıyor.

bende acilmadi

bende de açıldı. firefox.

bende giremiyorum demek biyerde sorun var cevap veren arkadaşlara teşekkür ederim.

ciks. acilmiyor.

Site uçmuş.

acılıyor

bu gibi durumlar için;

www.downforeveryoneorjustme.com/‎

AÇILIYOR.

açılmadı.

macosx, safari. hayır.

win8-firefox-açılmadı

Hayat Var
Bir Zamanlar Anadolu'da
Sen Aydınlatırsın Geceyi

(bkz: tabutta rövaşata)
(bkz: ağır roman)
(bkz: yazgı)
(bkz: 9)
(bkz: masumiyet)

(bkz: yazı tura)

(bkz: eşkiya) populer olmadı demek doğru olur mu bilemedim.
(bkz: kaç para kaç)
(bkz: takva)

ilk akala gelenler.

ekleme

(bkz: ali'nin sekiz günü)
(bkz: ev)
(bkz: 40)

(bkz: bay e)

(bkz: piano piano bacaksız)

populeritesinden haberim yok

ayrica sonbahar var, 2008 de cekilmis.

kimse de dememiş ki herşey çok güzel olacak diye.

hacivat karagöz neden öldürüldü
kendi çapında popüler ama bir recep ivedik gibi değil tabii

arkadaşlara katılmakla beraber ek olarak;
çoğunluk
bornova bornova
köprüdekiler

(bkz: mustafa hakkinda her sey)
(bkz: istanbul kanatlarimin altinda)

masumiyet
kader
beni unutma
umut

bizim büyük çaresizliğimiz
yusuf üçlemesi- en çok bal, sonra yumurta sonra süt
beş şehir ( onur ünlü'nün filmlerini sayarım aslında ama, seversiniz ya da sevmezsiniz, ortasına fena değil diyenine rastlamadım hiç)
prensesin uykusu (diğerlerinden farklı, biraz fantastik biraz çocuk, önyargı oluşturmasın)
av mevsimi

sen aydınlatırsın geceyi ve tabutta rövaşata benim de listemde var.

yozgat blues ve ferahfeza'dan da ümitliyim fakat henüz izlemedim.

atlı karınca

kaç para kaç
uzak
neredesin firuze

(bkz: Ben o Değilim)
(bkz: Rıza)
(bkz: pandoranın kutusu)
(bkz: vücut)

Yeraltı

Atlı Karınca; kiminle konuşsam izlememiş, yayınlandığı dönemden beri sürekli herkese önerip duruyorum, her şeyiyle dört dörtlük..

Sen Aydınlatırsın Geceyi; ismi duyulsa da izleyenlerin sayısı az, sıkı takip gerektiriyor, şubat programını önceden yakalarsam tüm tanıdıklarımı götürmeyi düşünüyorum, eksiksiz, çok başarılı..

Karanlıktakiler; yayınlandığı dönemi net hatırlayamıyorum, popüler oldu mu olmadı mı bilgim yok, ama benim çevremde kimsenin adını anmadığı, habersiz olduğu film.. Oyunculuk, senaryo hepsi müthiş..

Bir de Uzak İhtimal var; o da çok çok iyi filmdir..

ada zombilerin düğünü
güneşin oğlu

kayıp-çalıntı halinde cüzdan bedeli ve harç tekrardan yatırılıyor. sizin o eski defterdeki 9 yıl yeni cüzdana geçmiyecektir.

evraklar da aynı evraklar, büyük ihtimal kayıp pasaportu alırken parmak izi vermiş olduğunuzdan tekrar parmak izi istemiyecekler.

Zor soru. Carnivale diyeyim. Düşündüm de bütün dizilerde var bir uyuşturucu hikayesi.

buraya breaking bad yazıp şaka yapanlar gelecektir.

ben leyla ile mecnun'da pek bir ibareye rastlayamadım mesela.

orphan black, house of cards aklıma gelen iki tanesi.

@tescillimarka
house of cards'da keltos (peter russo) uyusturucu kullaniyordu diye hatirliyorum.

utopia

the wire

Battlestar Galactica'da hatirlamiyorum uyusturucu.

morfin ve kemoterapi ilaclari var sadece, yanlis hatirlamiyorsam medikal amaclar ile kullaniliyorlardi.

modern family

tbbt

Walking dead

sihirli annem

milattan önce uyuşturucu var mıydı la? spartacus diyorum ben de.

hafızam beni yanıltmıyorsa friends'de uyuşturucuyla ilgili bir durum yoktu hatta karakterlerden birine sigarayı bile bıraktırmışlardı.

the lost room'da da olmaması lazım diye hatırlıyorum.

stargate atlantis'te yoktu diye hatırlıyordum. son sezonlara doğru saçma sapan bi kaçırma olayı olmuştu (dünyada). orada kaçıran adam güçlü birisiydi; ama uyuşturucu tüccarı filan mıdır bilmiyorum.

green dragon
www.imdb.com

(bkz: gündüz vassaf)
www.radikal.com.tr

sevgilimle benim de emin olduğumuz tek şey çocuk çok büyük yük. hele günümüzde parasını çalışarak kazanan bir insansan.

ilk zamanları çok sevimli tatlı, sonra süper yaramaz bir şey oluyorlar, ilkokula gidince duruluyorlar evde biraz, o zamanları da az yorucu değil tabii, sonra bir ergenlik ki sorma gitsin hele lise yılları falan kazandığın paranın yarısı ona bile gidebilir tabii kazandığın paraya göre de değişir.

gereksiz yani bütün gelirle hayatı yaşamak bana çok daha cazip geliyor.

hayir, bu kararinizda yalniz da degilsiniz:

www.huffingtonpost.com

sizin gibi güzel insanlar çocuk sahibi olmuyor.

elalemin götünün kılı, götündeki kıl sayısı kadar çocuk yapıyor.

adam boşuna 2023'ü hedef göstermiyor. o tarihte siz hala ikiyken, adamın göt kılları orman oluyor.

hayattaki amaç sevdiğin insanla mutlu olmak olmalıdır bence. çocuk şart dğeil, neden şart olsun. bibribirinze, hayatlarınıza, yapmak istediklerinize daha rahat vakit harcarsınız işte. zaten sevgiline olan anlayışlı yaklaşımına bakılırsa siz beraber mutlu olursunuz gibi geldi bana.

sistem enkazı, kendi kendine çok ağır çıkarımlar yapmışsın. yalnız kalmak sadece yaşlılara mahsus bir şey değildir. ayrıca yaşlansam ve çocuğum olsa onun bana bakmasını istemem. ne kadar gelişigüzel tespitler yapmışsın.

bana göre değil, başkasına göre öyle. sizin ne düşündüğünüz önemli.

millet sorabilir kaç yıllık evliler çocukları yok bla bla.
siz çocuk istiyorsanız da başta şimdi kısır olduğunu öğrenince vazgeçiyorsanız ileride belki bu durum kafanızı kurcalayabilir, sizi üzebilir.
dramatikleştirirseniz ortak bir varlığınız olmaz, sizden dünyaya kalacak bir miras olmaz, aşkınızın meyvesi olmaz vs.

bana kalırsa çocuk zorunlu değil tabi.

Kesinlikle zaruret değildir. Geçti artık "dünyaya bir iz bırakayım, soyum sopum devam etsin" dönemleri. Bence kesinlikle doğru düşünüyorsunuz.

ikinizin düşünüp karar vereceği bir şey sonuçta. bir de çocuk sahibi olmak için başka yöntemler de var. illa hormon tedavileriyle olmasına gerek yok. bu yöntemleri de konuşabilirsiniz.

edit: ikiniz de istemiyorsunuz demişsiniz. hormon tedavisi neden oluyor o zaman? başka durumlar da mı var?

ermanen, bizim için tek yol tüp bebek veya evlat edinmek. tüp bebeğin olmama ihtimali de çok yüksek. evlat edinmeye pek sıcak bakmıyoruz çocuğun karşılaşabileceği sorunlar yüzünden. böyle yani durum.

Çocuk sahibi olmak isteyenlere saygı duyuyorum elbette ama ben de gereksiz görüyorum. Ben de 26 yaşındayım. 9 aylık bir yeğenim var onun dışında çocuklara son derece ilgisizim, bir çocuğu dünyaya getirip iyi bir insan olmasını amaçlayıp büyütmeye, ona güzel şartlar sağlamaya çalışacağım peki sonra? Sonrasının cevabını bulamadıkça da çocuk yapmanın anlamsız olduğuna inanmaya devam edeceğim. İstemek de istememek de kendi içinde bencillik barındıran şeyler ama sanırım anne olmadan daha mutlu bir insan olabilirim.

yapma volkan, beni annem 30 yaşında doğurmuş hiçbir şekilde anneanne falan olmadı, şaka mısın?

Katılmadığım nokta şu; elbette ki ikiniz bir ömür boyu mutlu olabilirsiniz, bunun için bir arada olmanız yeterli. ama freebird'un paylastigi yazida da olduğu gibi çocuk istemenin sebepleri hoşuma gitmeyen. Çok çok bencilce geliyor eksiklik hissetmemek, yalniz kalmamak için bir nevi insanin kendini tatmin etmesi için su dünyaya bir çocuk getirmek.. Tepkim buna ve hak verirsiniz saniyorum bu şekilde aciklayinca.

Onun dişinda elbette bir zaruret değildir..

zaruret değildir. ama çocuklar da yatırım aracı vs. değildir.

bence değil. yalnız olmayalım diye çocuk yapıyor herkes. hatta yüzlerce kez duymuşuzdur, "keşke bir çocuk daha olsaydı büyüdü bunlar." diye.

benim şahsi fikrim, kız çocukları çok tatlı laaaağn ! böyle gelcek minicik elini babasının göğsüne koyup yatcak "bapa bapa!" diye bağıra bağıra koşcak bana falan. parçalarım olum ben onu. affetmem. erkek çocuklarının amına koyim. kendimden biliyorum çok boktan oluyorlar.

şükür ki hiçbir zaman çocuğu yatırım aracı olarak görmedim. hayattaki boşluğu tamamlayıcı olarak gördüm sadece. bencilce çocuk sahibi olmak istemem. yalnızlıktan kastım ele ayağa düşme korkusu değil sadece maneviyat eksikliği. sadece bu.

freebird'un paylastigi yazi hayati iyi anlayan bir perspektiften yazilmis.

cocuk sahibi olmamak/olamamak da senin kisisel bir sorunun. bunu yasayacaksin, sonra asmanin bir yontemini bulup geride birakacaksin. cocuk sahibi olmak senin icin neyi ifade ediyor?

cocuk sahibi olmak cok mantiklidir, insan(hayvan) olmanin getirdigi ilk iki durtuden biridir iste. hayatta kal ve cogal..

bu adama da yeterince asiksan ve seviyorsan, onun icin irrasyonel olmayi goze aliyorsan baska kimselerin fikrine ihtiyacin yok.

insan her zaman yapmadiklarindan pisman olur, fakat bence dogrusu secimine guvenmek, arkaya donup bakmamaktir. bunu su yuzden soyluyorum; gecmis icin yapabilecegin bir sey yok bu bir tarafa, secimlerinin de biri otekinden daha "iyi" degil. gorece bir durum yani. kendine guvendigin surece verdigin kararlar sende pismanlik uyandirmayacak.

''Çocuk sahibi olmak zaruret midir?''

Yani öyle bi soru ki. Bana göre hayatın başka bir işlevi yok. Bak bi etrafına... Yegane süregelen şey doğum-ölüm döngüsü. Arada kaç kere üzüldüğün, kaç kişiyle çıktığın, okulun bilmemneyin ne kadar önemsiz... Ben sevdiğin insanı bu yüzden bırak vs demiyorum, bırakmayacaksın da büyük ihtimalle ama ilerde düşüncelerin değişecek.

Ben 27 yaşındayım çoğu arkadaşım bebek severken ben gözlerim dolu dolu izliyorum. Bu içgüdüsel bir şey. Seks gibi, açlık gibi. Engellenemez bir şey. Muhtemelen erkekler böyle hissetmiyordur. Ben sana samimiyetimle yazıyorum bunları. İlerde o, bu eksikliğinden dolayı hep bir eziklik yaşayacak. Yürütmesi zaten zor olan evlilik iyice çıkmaza girecek. Sadece onun sorunu değil senin de sorunun olmuş olacak. Ve hep içini rahatlatacak şeyler duymak isteyeceksin. Hep teselli arayacaksın. Tıpkı bu soruyu sorduğun gibi.

çocuk sahibi olmak gençken bir zaruret değildir ama sonradan olmaya başlayabilir. fakat bu kişiye göre de değişir. çocuk sahibi olan insanlarda gördüğüm şey artık yaşam amaçlarının çocukları olması. her şeyi onlar için yapıyorlar sanki onlar için yaşıyorlar. çocukları,bebekleri söz konusuysa bitmek bilmeyen bir enerjiyle hareket ediyorlar. siz eğer bunun yerini ömrünüz boyu dolduracak yaşam amacını ve enerjisini başka türlü de bulabileceğinize inanıyorsanız elbette zaruret değildir.
ama şunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. yaş aldıkça özellikle kadın olarak daha duygusal düşünecek ve hareket edeceksiniz. o zaman da şansımız varken keşke deneseydik diyebilirsiniz.

yalnız olmaktan korkmamalısın çünkü çocuk senin yalnız olmayacağının garantisi değil. çocuğun sen yaşlandığında yanında olacağının garantisi yok. senin yaşlanacağının bile garantisi yok. şu an yanındaki insanla mutluysan, şu an onunla mutlu ol.

hayatınızı yaşayın boşverin çocuğu falan ya. çocuk kadar gereksiz bir şey mi var şu dünyada? boşa yük, dert, sıkıntı, masraf başka bir şey değil.

comptrol'un paylaştığı yazının yorum yapanları beni hayrete düşürdü.kimisi dünyanın nüfusu çok fazla olduğu için kimisi ekosisteme daha fazla zarar vermemek için çocuk yapmıycaz/yapmıyoruz yazmışlar.
bunlar hangi dünyada yaşıyor??? etraflarında hiç mi kötü insan yok da insan bu kadar da iyi niyetli olabiliyor???(saf demedim) gerçi yanlış söylemiyorlar ama bu dünyada yaşıyor olduklarına üzüldüm:((

o yorumları ben de okudum. değişik bakış açıları var. bence herkes gidip okusun.

bence gereklilik değil. hele ki o çocuğa çok iyi bir hayat sağlayamayacaksan.

Ne guzel dusunuyorsunuz, sirf cocuk sahibi olacaksiniz diye esinizin hormonlarla falan ugrasmasini istemiyorsunuz cogunluk gibi... tebrik ederim sizi oncelikle...

Bence de zaruret degil, kedi alin hatta iki kedi alin kopek alin. Onlar da evlat emin olun. Ya da iki kisi gul gibi yasayip gidersiniz ne olacak...

yaklaşık 7 yıllık evliyim.

çocuk sahibi olmak zorunda değiliz. hiçbir şey için büyük konuşmamalı ama eşim de ben de çocuk sahibi olmayı düşünmüyoruz. hele ki bomboş evde ne yapacaksın falan diyenler olmuş, eşinle vakit geçirmekten bu kadar sıkılıyorsan hiç evlenmemek daha iyidir kanımca.

döngü, içgüdüsel vb. yaklaşımlarda da gözden kaçan önemli bir ayrıntı var. bireysel tercih. her içgüdüne bu kadar kayıtsız şartsız teslim oluyor musun?

ayrıca doğum-ölüm döngüsü var da, aradaki hayatı nereye koyalım? işte bu kısmı senin ve eşinin tercihidir.

çocuk sahibi olmak isteyen insanlar da, istemeyen insanlar da vardır. önemli tek nokta bu istektir. bu isteğin de kişilere göre değişken bedelleri vardır. bunları tartıp karar vermelisiniz.

uzun oldu da, neticede şunu diyorum çocuk taraftarı olanlar size çocuk olsun diyecekler; çocuk istemeyenler de olmasın diyecekler.

bunları boşverin, çocuk siz istiyor musunuz buna karar verin.

Testosteron ile ilgili bir problem varsa yine de tedavi olmalı. Olay sadece kısırlık değil. Düşük testosteron erkek sağlığını bir çok açıdan etkiler.

verecegin karari duygusal eksende degil mantik ekseninde ver.

gelip burada sana `"tabiki zaruret degil caaaaanim" diyenler evlenir evlenmez cocuk yaparlar. toplumun yuzdesine baktigin zaman egitimli/egitimsiz fark etmez bunu rahatlikla gorebilirsin. o kadar basit geliyor ki insanlara bazi seyler, huzurevini bile gayet guzel bir yermis gibi gosteriyorlar insana.

ustune basarak soyluyorum, yalniz kalmamak ve ilerde sana ses seda olacak, sorunlarina hemhal olacak, ducal oldugun dertlerde sana omuz verecek insan istiyorsan evlat sahibi olacaksin. evlenen insanlara bak. neden evleniyorlar sence? ustelik senin kanini canini tasimadigin bir insanla bir omur gecirmeyi vaad ederek evleniyorsun da cocuk sahibi olmak neden zaruret olmasin ki?

cevremde en az 3 tane ornek var 60 yasina kadar cocuk sahibi olmamis insan. hepsi hayatinda bunun eksikligini hissediyor. oyle piyasada delikanli gibi gezip "yalnizim lan ben, yalnizlik kralliktir" demekle olmuyor. hormonlar degisip metabolizma yavaslamaya basladiginda insan maneviyata daha fazla onem veriyor. hayattan giderken arkanda bir seyler biraktigini gormek istiyor. herkes dunyada sanatsal ya da bilimsel urunler birakarak gidemiyor malesef. kimisi icin en buyuk dayanak "evlat"dir. bunlari bilerek hareket ediniz.

kalbinizden geçen doğrudur. ben asla çocuk istemiyorum. sevmiyorum, tahammül de edemiyorum. sevene eyvallah. benim kararım ve yapmayacağım. erkek arkadaşım da ok bu konuda.

Sevgilimle bir yıllık birlikteliğimiz varken kazara hamile kaldım ve evlendik. Zaten düşünüyorduk evlenmeyi ama o kadar apar topar oldu ki.

Şu an iki çocuğumuz var biri 2006 diğeri 2008 doğumlu. Evliliğin o cicim aylarını yaşayamadık pek, hamilelik, aşermeler, doktor muayenehanelerinde geçti o aylar. Ama yine de pişman değiliz.

Yalnız evet çok büyük emek ve özveri istiyor. Çok yorulduğum, bırakıp kaçmak istediğim anlar oldu. Ama şu an güzel herşey.
Kesinlikle ve kesinlikle yalnız kalmayalım, aman yaşlanınca bize baksın mantığıyla yapmadık çocuklarımızı. Zaruret de değil. Evliliğin amacı çocuk değildir ve olmamalıdır da. Önemli olan sizin ne istediğiniz. Toplumun evli çiftlere biçtiği " evli, mutlu, çocuklu" klişesini gerçekleştirmek zorunda değilsiniz.

Gerçek sevgi ve paylaşımı yakalamak zordur ve mutlu bir evlilik de illaki çocuk sahibi olmaktan geçmez. Karşınızdaki insan sizin için doğruysa önemli olan budur. Gerisi teferruat.

insanoğlu hırslıdır ve duygusaldır.Henüz duygularını bastırıp mantığını konuşturacak kadar gelişmedi.Hayat kısa olsaydı çocuksuz hayat düşünülebilir ama hayat uzun.

herhangi bir engeli olmayan insanların, içinde yaşadığımız şu dünyaya bir çocuk getirmeleri bile çoğu zaman mantıksız-bencilce geliyor bana. çocuğa yapılmış bir haksızlık gibi geliyor. (beklenmeyen planlanmayan gebeliklerde kürtaj olunsun vs demek değil bu dediğim)

keşke evlat edinmeyi bir kez daha gözden geçirseniz.

sunu da dusun: cocuga, cocuk yapmali miyim sence? diye soruyorsun. burdakilerin yas ortalamasi 18-25 agirliginda. bence git bi huzur evine ya da dedelerina, amcalarina sor.

arnold, zaten 17 yasindan beri hormon tedavisi goruyor. testislerindeki yetersizlik yeteri kadar hormon urettiremiyor. 3 ayda bir testosteron ignesi vuruluyor. fakat disaridan testosteron almak sperm uretimini direkt sifirliyor. cocuk sahibi olmak icin baska bir tedavi sekli var. ama onun ise yaramama ihtimali de cok buyuk. biyopsi olmasi lazim.

volkan, farkindasin degil mi o cocuklar buyuyecek? cocuk kedi gibi sevilecek varliklar degil. cocuga o gozle bakacagima hic cocuk yapmam daha iyi. bence sirf sevmek icin cocuk yapan varsa hic yapmasin daha iyi.

ya sonucta oyuncak bebek degil ki bu. hayattaki manevi boslugu doldursun diye yaparim cocuk yapacaksam. sonucta nereden baksan en az 20 yil agir sorumluluk biniyor uzerine. herkesin yapabilecegi bir sey degil ki. kendi annemin uzerimdeki basarisizligini gorunce kendi yapacagim cocugun hayatini sorguluyorum ister istemez. mutsuz bir cocuk yapmak istemez kimse.

çocuk sesinden nefret eden arkadaşlarımın bile çocukları olduğunda "hayatta yaptığım en güzel şey" diyorlar. benim yok o yüzden bilemiyorum. Ama senden yaşça ileri olan insanların kesinlikle fikrini almalısın.

size ters gelebilir. benim fikirlerim...

şimdi bence bi insanın "sadece çocuğunun olmadığı" bi durum yoktur. yani bi insanın çocuğu olmuyorsa başka şeyleri de eksiktir. ruhsal biyolojik evrimsel hormonsal davranışsal. ben eşimi seçerken buna dikkat ederdim kız olsam. erkek olsam da mesela düzenli adet görmeyen bi kadın bile bana üçüncü bir cinsiyet gibi, "kadın değil" gibi gelir... burdan çocuğu olmak, üremek falan bunları övüyorum anlaşılmasın. yapmayanlara saygım var. ama yapamayan bence görünürde ve görünmezde sağlıklı değildir. ha sağlıklı olmayan insanları küçümsüyor muyum? hayır ama eş seçiminde ben buna dikkat ederim. kaza sonucu bir kolunu bacağını kaybetmek dediğim eksikliği oluşturmaz ya da evlendiğim kişi felç geçirirse de bu dediğim olmaz. ama evleneceğim insanın sağlıklı olmasını isterim. yani güzellik makyaj ev araba benim için önemli değil. sağlam genler, sağlam vücut demektir, sağlam bir beyin ise sağlam bir ruh demektir. ssağlıklı her insan çocuk ister o da ayrı bi mevzu... ama "sadece çocuk yapabildiği" için çocuk yapmak, bu işi (çocuk yetiştirmeyi) ciddiye almamak, bu işi planlamamak bana da hayvansal bir davranış kalıbı olarak geliyor. "ula bu iş nasıl planlanır?" diyen hayvan arkadaşım, mesela kadın kişisi, doğum kontrol hapı kullanıyorsa, ilacı bıraktıktan bir iki ay sonra hamile kalsın, o aylarda da yumurtlama döneminde seks yapılmasın ya da geri çekmeyle korunulsun. not: ben prezervatife de çok eşliliğe de karşıyım.

çocuk konusuna dönersek, ben ölümlü bir insanın bu hayatta bir çocuğu, bir ailesi olmadan, yani o ölüp gittikten sonra devam edecek bir yaşam bırakmadığı sürece gerçekten mutlu olabileceğine inanmıyorum. not: alkole uyuşturucuya karşıyım, bunlar sahte mutluluk kaynakları. bunları kullanan biri zaten "gerçekten mutluluk" dediğim şeyi anlayamaz. yani anlık neşelenme gibi değil. doğru olanı yapma duygusu. sürekli bir kendini rahat ve huzurlu hissetme hali. işte kendi yüksek değer yargılarınızı sevgi dolu bir aile içerisinde bir sonraki kuşaklara aktarmak, mutlu ölmenin tek yoludur. çocuklarım bana yaşlanınca bakarlar diye düşünen ya da biraz büyüsünde işlerimde yardımcı olur şeklinde düşünen insanlar gerçek çocuk sevgisini ne yazık ki hiç tatmamış insanlardır.

kendisi başarılı mutlu olan biri için geriye tek bir amaç kalır hayatta, çocuklarının başarılı olduğunu görmek. bu hem çok zor hem de çok kolay bir şeydir. yani çocuğun beynini organlarını siz oluşturmuyorsunuz, bunlar işin mucize kısmı. çoğu şey zaten kendiliğinden oluyor. işin zor olan kısmı, anne baba olarak iradenize hakim olmak. erkek, çocuğu yapacakları zaman 1-2 ay öncesinden sigarayı bırakıp iyi beslenip spor yapacak. kadın da hamiliği boyunca çok dikkat edecek. öyle hemen midem bulanıyor diye bulantı hapını 3er 4er yutmayacak. ay ben doğum sancısı çekemem deyip kendini bayılttıranlar, bel bölgesinden aşağısını uyuşturtanlar da bence yanlış yapıyor. her şey olması gerektiği gibi olacak. kimse sıkıntı çekmeden kucağına verilmiş bir bebeği hayatı pahasına savunmaz. sıkıntısız bi şekilde sahip olunan bebek korkarım ki büyüme döneminde fazla ciddiye alınamıyor. eğitimi önemsenmiyor. kendi halinelie terkediliyor. siz mesela hiç 9 ay boyunca bir şeye uğraştınız mı? diyelimki üniversitede 3. sınıfı final dahil 85 ortalama ile bitirdiniz. sonra size deseler ki, olamdı bir daha yine 3. sınıfı okuyacaksın... ne yaparsınız? ortalığı dağıtmaz mısın dava açmaz mısın? işte bebek ölümleri bundan 10bin kat daha acı bir durumdur, hastalıklar, sakatlar... damak dudak yarıkları.. ameliyatlar enfeksiyonlar, hiperaktif çocuklar, zihinsel engelliler vs vs.. işte sağlıklı bir çocuk mucizedir... ay çok uzadı yazının sonunu bağlayamayacam...

yapabiliyorken yapmazsanız, 55 yaşınıza geldiğinizde pişman olacağınıza yemin ederim.

alamıyorum.sahip olduğum aksesuarlarımın yüzde doksan sekizi ile elbiselerim ıvır zıvır artık yoklar.

buluşmadan önce ara "yarım saat geç kalabilirim haberin olsun, ha bi de gelirken şarj aletimi unutma" diye evden çıkmalarından önce hatırlat.

"yaa benim denizalti sende kalmis yarin getirebilirmisin" diye hatirlat kibarca

Son dakka hatirlatildigi halde yine unuttum modundalarsa evlerine gittiginde olum su bizim kabloyu ver ihtiyac oluyor mealinde konuyu ac. Gecistirse de nerde oldugunu bilmiyorum diye la bak iki dakka ihtiyacim var ki soruyorum de. Sonrasini usteleme..
Verdigim kitaplari(seneler sonra ki birini ben okumadan vermistim) kisnin evindeyken kutuphanede denk gelip gorup (goz gezdirdim ozellikle buldum evet toplasan zaten 10 kitap vardi :/) ya ben de bu kitaplari ariyordum uzun zamandir nerde diye, evdeyken ailenin yanindadir ailenin yanindayken evdedir herhalde diye dusunuyordum meger sendeymis. Okumussundur simdiye kadar aliyorum bunlari x kitabini okumadim ben hala diyerek kurtarmisligim var. Ahaha

Meyve suyu, muz.

ameliyattan sonra, hapşırmaması için antihistaminik verirler. arkadaşınızın çiçeğe alerjisi yoksa, bir şey olmaz.

sushi gotur

parfüm alsanız?

şaka şaka, meyve sepeti idealdir

www.bonnyfood.com

1.si koku alamıyor olacak, keza burnundan nefes alamayacak zaten, nefes alamayacağı için hapşurtmaz diye düşünüyorum ama belli olmaz riske atma. çiçeği hastaneye göndereceksen zaten artık birçok hastane canlı çiçek kabul etmiyor odaya, boşuna kapı önünde oturur öyle çiçeğin. sert yiyecekleri de ameliyat sonrası ısıramıyor olacak o nedenle bence onu da alma. eğer ki büyük bir ameliyatsa örneğin birkaç gün evden çıkamayacaksa onu oyalayacak film gibi bir şey daha güzel olur. onun dışında pipetli termos gibi bardaklar oluyor öyle bir şey gönderebilirsen ameliyatlıyken çok kullanışlı olur kendisi için

Burun ameliyatı olmuş hastanın odasında bekletilmez muhtemelen o çiçekler. Ama hatun kişisiyse o çiçekler onu epeyce mutlu edecektir. Çiçek muadili bir hediye de yok bence.

asıl hediyen farklı olsun.
çiçek götürmek istiyorsan da tek bir tane götür demet değil.

Hos bir el aynasi al, malum amelyat sonrasi alisana kadar bol bol burnuna bakmak isteyecek.

şimdi hatunu bilmiyorsun belki kıllı seviyor belki kılsız bugün anlarsın...

kıllı kalsın

sevişesi varsa sevişmesine sevişir heralde de oral konusuna soğuk bakabilir.

(ne çok sevişime dedim ben öyle)

edit. kılına dokunmaya hadi üşendin de gitmeden duş almaya üşenme.

@trumanshow, kurcalama hiç orayı :)

@trumanshow sevgilim degil ne dusundugu ne istedigini pek onemsemiyorum. Yani oyle de diyebilirsin.

hacı 1 gelir ama sevmiyorsa kıllar kötüyse kokuyorsa vs... ne bileyim bir dip trot gelmeyebilir 2 -3 hatta performansına bağlı 4-5 gelmeyebilir,

kokma durumu filan yok lan o kadar da degil sadece koldaki gibi yuzdeki gibi kil yani bence buyutulecek bi tarafi yok :/

ya başkan bir gün yine yalaşıyoruz oralımı yapmış hatun sıra bana geldi indim aşağıya belgrad ormanları yarısını sağa diğer yarıyı sola yatırdım araladım , ben mesela kadında hiç sevmem marc dorcel filmleri gibi beklemiyorum ama temiz olmalı hacı...

(bkz: çok çirkin ve aptalsın keşke ölsen)

kalkınca yine orman gibi kalıyorsa düzlüklere kaçabilir.
kalkınca otlak gibi duruyorsa geviş bile getirir.

insanlar insanlara oral mı yapıyormuş?

abi o değil de traşa üşenen adam nasıl sevişecek ben onu anlamadım. yatıyor musunuz dümdüz?

olay sorunsuz atlatilmistir.

zor.

annemin böyle sorulara çok güzel bir cevabı vardır;

"sen sorasın diye"

:)

herkes depresyonda

İnsanlar dış görünüşe her yıl daha önem veriyor da ondan :) 2013 "selfie" yılıydı, bakalım 2014 nasıl olacak?

@nwnd
mutlumusun ?? boyle bır cvb verdıgın ıcın

bence mutlu

sevişsinler geçer akşama..

mutlu değilim.

mutluluğun da süreli bir şey olduğuna inanmıyorum artık pek. mutlu anlar var sadece.

:)

e bugün pazartesi!?

gecen kilolu kadinlarin zayif hallerini gordum vallaha cok mukemmeller vardi. Mesela barbara da 50 kilo alabilir sonra verebilir. Olmektense zayif hallerini bi gorsunler. Cirkin kadinlarinda alicisi var merak etmeyin ortalik cirkin erkek dolu.

insert>page number

bu kısımdan eklenmedi mi?

prntscr.com

www.hepsiburada.com

çok geniş detayı bir konu bu;
mesela şu olabilir şu anda güncel yeni modelleri takip etmiyorum tam anlamıyla karşılaştırmadım detaylı.
www.hepsiburada.com

ama bence başlıca onemli noktalar sunlar

sarj edilebilir pil (kalem pil vs kesinlikle olmasın)
optik zoom 5x ve ustu
kapalı mekan çekimleri de yapılıcaksa lensin en azından 1:2.8 aperture değeri olması (çoğu zaman bu detayı yazmıyorlar compact aletlerde. resimde direk lensin üztünde yazar ordan bakın)

bütçe tam yazmamışsınız ama küçük ve zum anahtar kelimelerini kullanmışsınız. panasonic lumix'ten başka bir şey öneremem.

şu üsttekinde 5x zum var. benim 5 sene önce aldığım lumix'te 10x vardı. 200 liraya mı ne almıştım. şimdi ikinci eller filan var, benim bile alasım geliyor.

sanırım en çok zumu lumix'te bulabilirsiniz. fiyatları pahalıdır ama ikinci el düşünürsünüz belki..

Elimde bir tane Sony Cyber-Shot DSC-W570 var ilgilenirsen [email protected] adresine mail atabilirsin.

biraz context vermen lazım. ilk olarak akla gelen, "ortak kullanım öncelikli" demek.

to commute- yerine koymak/değiştirmek.(ceza, borç vs için kullanılıyor çokça)
commuted;
mesela şu cümlede cezası değiştirilmiş mahkümlardan dördü ilk seçeneği tercih ettiler diyor.
4 of the prisoners whose sentences were commuted preferred the first option.

context'e gore anlam farklılaşabilir.

duyuruna kendin bir cevap yazıp son cevaplananlarda görülmesini sağlıyabilirsin. yapılıyor ama legal yol bu değil.

cevapsız kalan duyurular zaten bir süre sonra siliniyor. (1 ay 3 ay net bilmiyorum ama sitenin bir yerinde yazıyordu)

sorduğun sorunun üstünde minimum 3 gün (daha uzun süre de olabilir, teyit etmek lazım) geçti ise silip tekrar sorabilirsin.(bu legal bildiğim kadarıyla)

"Aynı içerikli bir sorunun/duyurunun herhangi bir sebeple yinelenmesi gerekiyorsa önceki duyurunun üzerinden en az 3 gün geçmiş olmalıdır. Daha kısa sürede tekrarlanan soru/duyurular silinir, sık tekrarlanması durumunda ise kullanıcı hesabı kapatılır." demişler.

hayır düzelmeyecek.

birşey düzelirken başka şey bozulacak.

ben artık başa gelenlerin genel toplum çıkarlarını bireysel ve yandaşlarının çıkarlarından üstün tutacaklarına inanmıyorum.

edit. lakin düzelmeyecek diye de insanların kalıcı olarak çekip gitmesini doğru bulmuyorum.

biz halk olarak eğitime meraklı değilsek, çalışkan değilsek, kavgayı gürültüyü dedikoduyu üretmekten ve düşünmekten daha çok seviyorsak eğer; birileri gelir bizim yerimize düşünür ve biz de anca dedikodusunu yaparız. durum böyle olduğu sürece hangi parti gelirse gelsin o özenerek baktığımız 1. dünya ülkelerinin seviyesine çıkamayacağız.

AKPnin muhalefette iken söyledikleriyle su anki muhalefetin söylemi neredeyse tamamen aynı.

Aslında bu ülke hep kötüydü, iyi olmasını beklemek ahmaklık, ama gerçekleri görerekte yaşamak intihar sebebi..

İktidarin toplum muhendisligi/propagandasini kirabilecek ve halka olan biteni anlatacak bir olusum ortaya cikmazsa hayir, daha da kotuye gidecek. Simdi suriyelilerle hasir nesir olmamiz gibi, yakinda da el-kaide ile samimilesecegiz. 2014 el kaidenin eylemleri daha sik basinimizda yer alacak filan. Akp de iktidarini guclendirecek.

Derviş Derviş'e sırayla biner.. Herkes binecek...şimdi AKP biniyor yarın CHP sonra baska biri ...

her şey düzelmeyecek. ancak iktidarda aynı kişilerin gereğinden uzun süre kalması ülkenin zararına olur. bu sırf ülkede değil, herhangi bir şirkette de aynıdır, herhangi bir yönetim kademesinde de. yönetici sıfatı almış bir kişi hiçbir zaman aynı pozisyonda çok uzun süre kalmamalıdır diye düşünüyorum.

bunun dezavantajları ise şu, kişi sistemi çok iyi çözdüğü için geliştirmekten çok faydalanmaya sapar. arkasından sistemi daha iyiye götürecek kişilerin çıkmasını engeller. dolayısıyla da sistemin kötüye gitmemesi için yönetim değiştirilmek istenmemeye başlar.

evet her şey düzelecek.

çünkü, chp veya akp karşıtı herhangi bir parti şimdi gelmeyecek iktidara.

gerçekten, düzgün yönetilmeye, yolsuzlukların olmadığı, yolsuzluk yapanların korunmadığı, bir şekilde kendini kurtarmayı değil gerçekten ülkenin kurtulması ve ileri gitmesi için çalışanların talep edildiği bir toplum olduğunda gidecek akp ve/veya benzeri partiler. o zamana kadar, adı akp olmasa da böyle partiler gelecek.

ne zaman ki yukarıda bahsettigim türde insan sayısı, şimdiki düzeni savunanlardan fazla olacak, işte o zaman her şey düzelecek.

o zaman kadar da mümkün olan en iyiyi seçmeye devam edeceğiz.

sandığa gidin ve iktidardan memnuniyetinizi veya memnuniyetsizliğini beyan edin.

243.

71. az aşağıda da söyledim devamlı iletişimde olmadıklarımı eklemiyorum veya iletişimim kopmuşsa siliyorum.

847 imiş.

lise, farklı dersaneler, üniversite 3. sene, arkadaşların çevresi, farklı şehirlerden tanışılanlar(köyden vs) olmuş valla bu kadar.

207. çoğunu hiç tanımıyorum, nerden ekleştiğimiz konusunda bile fikrim yok. akrabaları aileden kişileri falan eklemiyorum.

tam tamına 580

127

167

14
benim resmimle acilmis sahte bir hesabin benden cok arkadasi var.

176 tane de bende varmış.

1027 arkadasim varmis. Cok sosyal bi insanim eyvallah da bu da fazlaymis hakkaten.

bir ileti paylastim + 2

altıyüzonyedi.

çoğunu tanıyorum. hatta neredeyse hepsini. ne kadar samimi olduğumu sorarsan, bir çoğu hayatımda olmasa da olur. ilkokul, orta okul, lise, yurtiçi üni, yurtdışı üniversite, farklı topluluklardan tanıdıklarım falan var. eğer ki samimiyetim yeterli değilse onları ayrı bir arkadaş listesi yapıyor ve paylaştıklarımı görmelerini engelliyorum. iyice vadesi dolmuş olanları siliyorum.

zaman zaman temizlik yapıyorum arkadaşlarım arasında. anasayfamda hiçbirinin paylaşımı görünmediği için listemde olmaları rahatsızlık vermiyor. farklı kültürlere sahip arkadaşların profillerini zaman zaman ziyaret edip başka insanların paylaşımlarını görüp yeni şeyler keşfetmeye çalışıyorum.

600 lerden 443 e indim.

To be continued...

500 küsür galiba..

2

en son 4 haneli rakamları bulmuştu. annemin arkadaşları yer bildirimimi görüp aaa biz de oradayız, ne kadar büyümüşsün tarzı şeyler yazmaya başlayınca kapattım. istekleri kabul etmeyince yada silince ayıp oluyordu. şu an çok huzurluyum.

528'den 384'e indirdim az önce.

500

Yukarıdako sayılar gerçek mi?!?

163 arkadaşım var.

112

her zaman ulaşabilecegim insanalar. acil servis :)

203 arkadaşım varmış ne ara o kadar oldu lan. bi ara 120'lerdeydim. ayrıca sen de anormallik falan yok. anormal olan 500+ arkadaşı olanlar. çevresi cidden geniş olanları bir kenara bırakıyorum, o sayının gerçek olma ihtimali binde bir de olsa var. özellikle ergenler (kardeşimden biliyorum) ve ergen kalanlar önüne geleni ekliyor. sırf ortamda benim face'de (face ne amına koduğum?) 1000 arkadaşım var demek için sidik yarıştırıyor bebeler.

771 imiş. tanımadığım kimse de yok içlerinde. hadi toplasan 3-5 kişi belki vardır da farkında değilimdir. ergenlikle alakası yok arkadaş ilkokul, lise için dersane, lise, lisede sınıfta kaldığım için hop yeni bir dönem, üni.ye hazırlanırkenki dersane, üniversite, kulüpler, erasmusta tanışılanlar, aile vs sizinkinin anormal olmadığı gibi 700 falan da anormal değil.

500+, sırf 100'e yakını lisede aynı dönemde okuduğum insanlar. aynı şekilde üniversiteden insanlar, denk gelip tanışılıp iletişim bilgisi olarak eklenenler (networking-event şu bu olaylar için), aile/akraba, farklı sosyal ortamlarda tanışılıp yine networking veya tanışılan ortam ile ilgili iletişim devamı için eklenenler. 10-15 tane de sosyal medyadan ekli insan vardır. (görüşülmüş, denk geldiğinde görüşülebilir, dursun orda zararı yok)

bir nevi telefon defteri olarak kullanıyorum, ayda yılda bir denk geldiğim bir şeyi paylaşırım. tuvaletten çıktım, yok oraya yemeğe gittim, bak evde arkadaşarla cok eğleniyoruz hadi beğensene fotografı melainde kullanmıyorum.
bir de listeler çok işe yarıyor.

840. 40 tanesi olsa da olur olmasa da olur diyelim. kalanı da şahsen hepsini tanırım, yolda görsem selam veririm.
hayvan gibi de facebook kullanırım ve insanları listelere ayırdığında paylaşabileceklerinin hangisine erişebileceğini ayarlamak kolay oluyor.

450 oha. bunu sormasan farketmeyecektim. niye o kadar fazla onu da bilmiyorum. neyse ne ya banane...

evet

Bir arkadasimin dedesi vardi. Olmekten de ahiretten de korkmuyordu, eger merak ettiysen.

var

ateist deist miydi bilmiyorum ama pek dinle alakalı değildi çocuklugumdan hatırladgım kadarıyla

dedem ateist oğulları da öyle kuzenlerin bir kısmı ve ben.

benim dedem ateizmi trye getiren ilk adammış.

büyük allahsızdı kendisi.

dedem değil ama akranları içinde tanıdıklarım var.

keşke dedem budist olsaydı...

Evet.

Dedem konusmazdi boyle konulari ama hali tavri belli ederdi kendini. Senelerce pazarlari buyukannemi ve bizi kiliseye goturur kendisi cogunlukla sikilir bahcede dolanir insanlarla konusurdu. Din kavrami onun icin bir onem tasimiyordu, daha cok etik degerler uzerine kuruluydu hayati. Ondan kalan kutuphanedeki kitaplarin "sol" agirlikli oldugunu ele alirsak net olarak ateist diyemesem de agnostik olma ihtimali cok yuksekti diyebilirim.

o fritözler çok pis leş şeylere dönüşüyorlar. bence fritöz almak yerine kızartmadan vazgeç:)

kızartmadan vazgeçmem gerçekten söz konusu değil, aç kalırım :)

www.hepsiburada.com

Bu diyorum. Daha ucuzlarında kızartma haznesi ayrılıp yıkanamıyor ve o hazneler yıkanmadığında, bir süre sonra iğrenç ve sağlık tehdit edici bir hal alıyor. Bunu almasanız bile, iç haznesinin çıkarılabilir olup olmadığına çok dikkat edin.

Edit: urun.gittigidiyor.com mesela bu ucuz da. Bunu düşünebilirsiniz.

mehtap gerçekten güzel görünüyor güç olarak falan da en yükseği o sanırım gördüğüm kadarıyla o fiyat aralığında. diğeri pahalı kaçıyor ne yazık ki, çok teşekkürler.

o hazneler çıksa da yağ kenara sıçrıyor, kapağına sıçrıyor, makine temizlemiyor, elde yıkaması da iğrenç! benimkini geçen aylarda çöpe attım dayanamayıp, bence hiç başlama..

sinbo

biraz pahalı, ama actifry öneririm. kızartma mevhumu da gayet güzel.

actifry hiç öğrenci evine girer mi yahu. fiyatına değinmek bile istemiyorum.

genelde varoş kesim(pazarcı, minibüsçü vs..)kullanıyor. hani aynı güruhun kendisinden 10-15 yaş büyük insanlara dayı demesi kadar itici.

genelde çirkin ve sorunlu, feminist kadınlar tarafından tepki gösteriliyor. ben kullanmıyorum bu sözcüğü ancak durum budur.

şöyle ki, kadın sözcüğünü kullanmamak için beş takla atılıyor yerine bayan deniyor. mesela form doldururken cinsiyetiniz: erkek / bayan yazıyor. bayan diye bir cinsiyet yok kadın var. ama işte akılları sürekli kız / kadın ikileminde olduğu için ikisini de demeyelim bayan diyelim diye düşünüyorlar. halbuki bekaret durumu kimseyi ilgilendirmez, o cinsiyetin adı kadın bu kadar.
bir de hitap şekli olarak bakar mısınız hanımefendi? yerine bayan bakar mısınız? veya hatta daha kötüsü bakar mısın bayan?? kullanıldığında kulağa çok çirkin geliyor bence.

Bayan kelimesi bir hitap biçimidir, kadın-erkek ayrımında olduğu gibi, kadın kelimesi yerine kullanılması yanlıştır, karakteristiğin verdiği örnek güzel, kulağa hoş gelse de yanlış kişilere hanımefendi beyefendi kullanımlarında bulunmak da aynı şekilde sıkıcı olabilir, yani yerine göre kullandığınız bey/beyefendi ayrımı bile aranıza mesafe koyabilir.

bay(ım) - bayan
beyefendi - hanımefendi
erkek - kadın
erkek - dişi
vs diye gider bu.

yanlış kullanımları oluyor kelimelerin. onun dışında ama bu kadar nefret haline gelip "bayan değil kadın!!" moduna geçilmesinin sebebi bence bir deli kuyuya taş atmış millet de peşine düşmüş olayı ile açıklanabilir.

gereksiz agresif tepkileri var toplumun bence.

www.bayandegilkadin.com

takılacak şey bulamamış insanın takılgacı.

kadını tercih ederim ama bayan, avrat, hanım, hatun... hepsi ben oluyorum. ben takılacak bişi görmüyorum.

bence "bayan" = "baymayan"ın zıttı şeklinde espriler çıktıktan sonra bu kelime sevilmemeye başlandı...

haksız mıyım sevgili bayanlar baymayanlar?

Öncelikle ben bayana kıl olanlarda erkek kelimesinin kullanılmasına da kılım, aynı zamanda bayan kelimesini de belirli şartlarda kullananlara kılım.

Bunun da nedeni şu: erkek kelimesinin karşıt anlamlısı kadın değil!

Erkek kelimesi tüm canlıların eril olanını ifade eder, ve karşılığı dişidir. Dişi tüm canlıların dişil olanıdır.

Kadın tüm canlılar değil, insanların dişisi için kullanılır, dişi insana kadın denir. Bu nedenle, insan canlısının erkeği adam'dır; erkek insana adam denir. Erkek ve dişi kelimeleri insan cinsi için adam-kadın olur. Yani erkek - dişi, kadın - adam.

Aynı şekilde bayan - bay, hanım - bey ve kız - oğlan'dır. Kız kadının küçüğü, oğlan erkeğin küçüğüdür.

Bunu her şeyden önce bir Türkçe sorunu olarak gördüğümden kılım.

Bir dişi insan, kendisine kadın diyorsa karşısındakine adam demeli. Karşısındakine erkek diyorsa, kendine dişi demeli.

Ayrıca, bayanı özellikle ve özellikle bekaret durumundan kaçınmak için "Kız mıdır, kadın mıdır, bilemem"i doğrudan diyemediği için kullanıyorsa, bunu söyleyen bir insanın kafasının nerelerde olduğunu sorgularım ve sevmem. Kibar olmak istenirse "Hanımefendi" var mis gibi, en kötü "hanfendi" denir. Ki ben de tanımadığım bir adama kibar olmak istersem "Beyefendi" diyorum. Bunun dışında hatun, matun, avrat, hacı dayı vb denince takılmıyorum. İstenen istediğini diyebilir.

Bence boş işler bunlar. "Bayan" kelimesinin "bay" kelimesinden türetildiği için karşıyız dendiğini duymuştum. Tamam biz tartışır konuşuruz ama tutupta bunu karısını hakettiği zaman dövmesi gerektiğine 'inanan' adama anlatamazlar. Önemli olanda ona anlatmak. Düzeltilmesi gereken o kadar çok şey var ki, bence bu konu onların arasında hiçbir şey.

He bu arada zaten o adam karısını döverken ya da öldürürken bayan demiyor kadın diyor, kadın sen adamı delirtiyorsun diyor...

(bkz: bayan değil kadın/263)

çünkü ısrarla "kadın" kelimesi yerine kullanılır. tuvalete gidersin erkek tuvaletine bay yazmasalar bile kadın tuvaletine bayan yazarlar. alışveriş sitesine girersin; bay ayakkabıları yoktur ama bayan vardır.
toplum algısında kadın, bekaretini kaybetmiş (büyük trajedi yani) dişi olduğu için erkeklerimiz bir 'itham'da bulunmaktan çekinir. sen kız olursun, yaşın kaç olursa olsun.
ne kadar sinir bozucu değil mi?

yani; yok baymakla ilgisi var gibi görünüyo, yok kıroca ondan alınıyolar, yok sırf kapris diyince götünüzden sallamış oluyosunuz baylar.

Gss sigorta işlemleri.
gidilecek yerdeki pahali urunleri tespit edip buradan goturme.

gss borcu 410 lira çıktı, son ödeme tarihide bugünmüş. mnskim

cep telefonu numarasını kapatma veya numaranın kalması isteniyorsa tüm abonelikleri vs kapatıp baz tarifeye geçmek.

aile fertlerine her ihtimale karşı nüfus ve pasaport fotokopisi bırakmak.

aileye ev-araba yedek anahtarlarını bırakmak.

diş ve göz doktoruna görünmek. (mümkünse check-up da buna eklenebilir)

valla ben en çok bize özgü olan beyaz peynir ve buruşuk siyah zeytin özlemi çekmiştim. bide demleme çay.

kullanılmayan banka hesaplarını kapatma

ehe ehe.

-gidilecek ülkede sağlık sigortası işlemlerine bakmak. gerekirse yapmak. öğrenci ve züğürtseniz burdan oraya taşımak çalışıyorum derseniz orda çalışma sürenizi burda da saydırmak için koşullara belgelere ve formalitelere göz atmak. (ssk)

-gerekli durumlar için aile fertlerine sizin adınıza işlem yapma hakkı veren bir belge almak. (ismi dilimin ucunda ama)

-öğrenciyseniz kesinlik ve kesinlikle askerlik durumunu erteletmek.

-unutulan noktalardan biri olarak arada döneceğiniz göz ününe alınırsa yanınıza tl olarak da nakit almak. sonra havalimanında euro kabul eder misin abi bak 3e dayandı diye taksiciyle pazarlıklara girmezsiniz.

-e devlet şifresi almak. buna da ayda bir login olmak. sonra sistemden şutluyorlarmış. ayıp. siz olmadan da tanıdık yoksa alma şansınız yokmuş. bir sürü işlem için (gayet gereksiz işlemler sırf formalite) gerekiyormuş.

-kalınacak adresi çok net bulmak. yol vs tariflerini. gerekirse paket (iletişim vs açısından) offline haritalar (mapswithme gibi) ve uyumlu şarj aletleri (lanet olsun un-universal pluglara) edinmek nasıl edinileceğini belirlemek.

-acil durum senaryosu için hastane vs numaralarını şimdiden bir yere not etmek. kalakalırsınız valla.

-çıkışta çıkış harcı vs gibi dandik bir uygulama var. uygun bozukluğu çantanın ön gözüne ayırmak lazım.

-var olan her belgenin taratılmış bir kopyasını bilgisayara atmak lazım.

-bilimum ilaçlar edinilmeli. kimisi reçeteli ve öğrenciyse tüm o ilaçlar fitil fitil cepten çıkıyor duruma bağlı olarak.

-yaş ve gidiş nedeni net olmadığından not düşmedim ama gideceğiniz ülkedeye iakmetgahınızı (konsolosluk aracılığıyla aldırmanız) gerekiyor oy kullanmak isterseniz mart seçimlerinde. hatta geç kalmış bile olabilirsiniz seçmen listelerindeki güncellemeler için.

-bir de öğrenci iseniz ve erasmus vs değil siz başvurup gittiyseniz burda öğrenci sayılmıyorsunuz bunu da konsolosluk kültür ateşeliğinden yök denklik vs gibi belgelerle saydırabiliyorsunuz. (askerlik tecili kısmı için de önemli bir detay aslında.)

aklıma geldikçe eklerim.

edit:yolculuk nereye?

eğer ev filan kiralıyacak olursam gideceğim ülkeye..portatif taharet musluğu alıp giderdim..

saglik sigortasi yaptirmayi unutmayin, yolculugu da icine alan 2-3 aylik sigorta yaptirabilirsiniz, sonra gittiginiz ukede yeni sigorta yaptirirsiniz.

internet uzerinden hesaplarinizi kontrol ediyorsaniz, cep telefonu numaranizin acik kalabilmesi icin arada birilerinin kontor yukleme isini yapmasinda fayda var, tabi faturali ise cep numaraniz kontorluye cevirin derim.

nwnd ve wili çokiy noktalara barnak basmışlar.

dişle ilgili hiçbir sorununuz kalmasın.
göz aynen
çekap şugar olur

aracın birikmiş vergisini sıfırlıyosanız, satmıyonuz demektir. bundan sonraki vergileri kim ödiycek? internet şubesinden siz mi ödiyceniz?

noolur noolmaz hesabınnan,

çok güvendiğiniz birine, noterden umûmi vekâletnâme

diplomanızın ve transkriptinizin tercümesi (if applicable)

cep telefonu faturalıysa, ya iptal ya faturasıza çevirme
askerlikle ilgili ne gerekiyosa, (if applicable)

vekalet önemli

Türk bangasında hesabınız varsa, internet şubesi için 'Şifrematik'
eğer şifrematik kullanılmıyosa, internet şubesini nası kullanacaanıza dair bilgi

antibiyotik, çok kuvvetli bi ağrı kesici. voltaren ampul olabilir mesela.

var olan her belgenin pdf'i flash diske veya Cloud benzeri bir ortama (çok akıllıca bu! kesin lazım oluyo)

bu belgelere, nüfus kağıdı, paşaport, diploma, transkript, askerlik vs. vs. herşey dahil. tarayın atın, tarayın atın flash diske veye cloud'a.

ilk iki soruna yanıtım yok.

avrupadan araç alıp getirebilirsin tabi avrupada çalışma iznin varsa orda ikamet etmişsen. lakin bu vergi ocemiyecegin anlamına gelmez. sadece vergide indirim olucaktır.
onun dışında getiremezsin bireysel.

çünkü araba ve benzin üretmiyoruz.

tax rate düşük

bi arkadaşım facebook'a şunu yazmış, bilmem odoğru mu,

fabrika çıkış fiyatı:92.000tl
almanya*türkye* gemi ile nakliye(sigorta dahil):1.000tl
borusan holding karı:3.000tl
istanbul dan bayinin olduğu şehire nakliye(sigorta dahil):1.000tl
bayii karı:3.000tl

bayi satış fiyatı:100.000tl
ötv(%145):145.000tl
kdv(%1Cool:44.100tl
trafik sigortası:400tl
trafik dosya bedeli:400tl
motorlu taşıtlar vergisi(6 aylık):3.200tl

aracın müşteriye anahtar teslim maliyeti: 293.000tl

en romantikleri midir bilmem ama benim aklıma gelenler; (anglo sakson dünya romantiklik konusunda da iyice yerleşmiş beyine)

kendine has romantikliğiyle le grand bleu

bir de kimssi pyoryugi/castaway on the moon var dünya sinemasından beni etkilemiş.

selpak sponsor oldu sanırım :s

A bout de souffle

sevmek zamani kadar romantik bir film biliyor musunuz mesela?

hassasanne.com

blog.milliyet.com.tr

ogrenenanne.blogspot.com

nesliyanliseyler.blogspot.com

tenceremiz.blogspot.com

ailemde bana ve ailenin diğer çocuklarına yapıldığı şekliyle şöyle;
(agra hadig veya atam hadig deriz diş taneciği anlamına gelir ermenicede)

bugday haşlanıp yemişlerle vs tatlandırılıyor eğer internet üzerinden kafanıza yatan bir tarif bulamazsanız anneme danışabilirim.

seramoni olarak ise çocuk yere veya masaya oturtulur onune de 5-6 obje konulur. bu objeler değişkenlik gösterebiliyor ama genel hatlarıyla şöyle,

kitap veya kalem> araştırmacı-akademisten-öğrenmeye yönelik
bıçak> doktor vs
para> para :)
çekiç-tornavida makas vs> el zanaati, zanaatkar
tarak> süs püs
tef vs ufa müzik aleti> müzisyen vs

yani çocuğun büyüdğünde nasıl biri olabileceğini temsil ede objler koyabilirsiniz.

ne diyorduk çocuk yere veya masaya oturtulup önüne bu objerler diziliyor, dizilmişke otrutulması bir anda hepsini bir görmesi daha iyi olabilir. cocuğun basının ustune bir bez tutuluyor çok büyük olmasına gerek yok çocuk korkabilir. o seçimini yaparken başındaki beze de işte hadig(bu buğday ile hazırlanan yiyecek) dökülüyor. (tabi hepsi değil, gelenlerle ikram edilip lüp lüp yeniyor o sonra) çocuğun ilk tuttuğu dokunduğu seçtiği olarak kabul ediyorlar.
sonrası çaylar borekler 5 çayı muhabbeti :)))

hayırlı olsun.

bizde de hedik derler. asurelik bugdayi alip haslarsiniz. den diye de sorup alabilirsinuz. yumusak olacak fakat susuz olacak ve yenecek kivamda oluncaya kadar pisireceksiniz. yaninda kuru uzum, ceviz, findik gibi kuruyemislerle servis edeceksiniz. ama oncesinde cocugu yere oturtup cevresine kitap, makas, tarak gibi meslek simgesi olabilecek esyalari dizeceksiniz. sonra basinin uzerine bir tulbent gerip omru uzun olsun, hayati bereketli olsun, isleri kolay olsun vs gibu seyler soyleyip pisirdiginiz bugdayin bir kismini o tulbente dokeceksiniz.
sonra o sirada zaten cocuk esyalardan birine yoneliyor.
sonra da buyukler cayla beraber bugdaydan ve cerezlerden yiolar. mevsim dolayisiyla aklima geldi nar da ikram edilebilir.

oralı olmadım.

ben adam ölecek, kız da mezara biriktirdiği bunları atacak sandım.

reklam iyi fakat ağlamadım.

ağlamadım.

sonunda kız ölseydi ağlardım, bana çok koyuyo böyle şeyler.

ama bu reklam çok şirin olmuş. ne güzel işte yani. ağlanacak bi şey yok ki.

gardaş bu sakız 1 lira değil mi?

1 liralık mal için ağlanır mı?kaç günlük dünya sakız için ağlanır mı amk?

ağlatmadı.

duygulanmadım dahi.

yalnız kız iyi büyümüş, çok iyi büyümüş, çok da güzel büyümüş: youtu.be

bu reklama ağlamak için regl olmam lazım. Erkeğim.

kız, babasının yaptığı origamileri saklayıp biriktirdiği için duygulandım. babasının şaşkınlıkla karışık sevinci de gözlerimi doldurdu.

ben ağlarken, arkadaşım gördü beni. kibarlığından bişey demedi... onun tuttuğu takım yeniliyodu maçta, belki üzüntüsünden farketmemiştir.

bunnara ağlıyom,
tavla bilmiyom, iskambil bilmiyom
fitbol bilmiyom, ilgilenmiyom


burdaki diğer cevaplara da bakınca, belki de erkek değilimdir dedim...

tüylerim diken diken oldu, ama ağlamadım. hoş olmuş.

mashable.com

buna değil ama sağ tarafta çıkan şuna ağladım mesela,

www.youtube.com

ağlamadım, yüzüme bir tebessüm kondurdu :)

tebessüm oldu+1
kızım olursa ben ne yaparım deyu dusundurmedi değil.
sonuçta sakız. kabız yapabilir, dişleri beyazlatabilir falan.

kötü bi son beklediğim için ağladım sonradan reklam olduğu geldi aklıma geçti hemen tabi

çok küçük gözlerim doldu. babayla aynı anda aynı ifade oluştu ben de

reklamı çok beğendim, duygulandım.
ufaktan bir göz dolması da olmadı değil.

şindi gidip babaaaaacıııımmm diye bağırarak yatağına zıplayıp sarılacağım.
benim babam süper bi baba.

kız babasıyım. duygulandım. ağlamadım ama gözlerim doldu.

resimlerle, hep yaptığımız aktivitelerle

bi 'karıııı' diye seslenmem yeterdi lan. valla bak.

frontal lobuna elektriksel uyarılar yollardım

elımde bıra sıselerını gostererek tabı kı

beni nasıl tanıdıysa en baştan, tüm hatalarımla ve olumsuz taraflarımla tanıtırdım yeniden.

beni hafızasını yitirmeden önce de o hatalarımla kabul ettiyse, bunu tekrar öğrendiğinde de kabul edecektir. etmezse de canı sağ olsun, çünkü ben ona kendimi anlatacağım. yanlış bir bilgi vermiş olmayacağım.

haaa, onun beni hatırlaması için neleri kullanırdım bunu düşünecek olursak, sanırım sevgilime yazdığım şiirler beni ona hatırlatamıyorsa, bu dünyada başka hiçbir şey beni ona hatırlatamazdı.

fifty first dates dışında bu konuya the vow ve hepimizin bildiği eternal sunshine of the spotless mind filminde değinmişler.

hatırlatmaktan çok kendimi yeniden tanıtırdım. beni tanıdıkça hatırlayabilir veya hafızası hiç yerine gelmez ama içinde yine bana karşı benzer duygular filizlenebilir.

cismini bilmem, ama bir benim dünyam olsun bir de onunki ve bu iki dünyanın kesiştiği alan olsun. zamanla o alan genişlesin serpilsin. birbirmizin hayatlarında olmamız içimizdeki iyi yanları daha da ortaya çıkarsın.
tüm bedeniyle sevişsin, kaygılarımızdan arınmış uyuyalım.

ama dediğin gibi hayal bunlar :)

hayalimdeki kadın, boyuma uygun, uzun düz saçlı, rengi önemli değil ama çakma sarışın veya bakır rengi saçları olmayan, kilolu olmayan, ortak zevklere sahip, hayvan(kedi)sever, kültürlü ama çok değil, beni ben olduğum içim seven birisi olsun.

kısa küt siyah saçlı, ufak yüzlü, buğday tenli, hafif belirgin elmacık kemikli, alt dudağı üst dudağından kalın, kırmızı ruj sürmüş, yeşil gözlü, 170 cm civarı, siyah hafif dizaltı etek, kırmızı bluz, siyah kaban giymiş bir kadındır hayalimdeki. imge olarak yerleşti beynime, şekilciğiliğin dibindeyim.

bi de orijinal kızıl saçlı olup yeşil gözlü, beyaz tenli, çilli ve güzel memeli bir kadın profili var aklımda. bu daha izlandik tabi, gidince bakıcam.

cismen çok standardım yok, şişman olmasın, kıvırcık saçlı olmasın, çok esmer olmasın, somurtgan veya alık tipli olmasın yeter. ne kadar güzel olursa o kadar iyi tabi. ama diğer etkenler olduğu sürece güzelliğin bir önemi yok.

1.70 küsür boy, beyaz ama nasıl desem, böyle parlak bir ten. benim insanların tenlerini tuzlu-şekerli şeklinde ayırma gibi sapıkça bir huyum var. (hayır yalayarak yapmıyorum) "şekerli" olması lazım onun. gözlerinin de, ne deniyo ona bilmiyom, şehla da değil şaşı da değil bence, bi değişik bakması lazım.

öyle bir insan olduğunu biliyorum, eski sevgilim öyleydi. onun yüzünden ömür boyu elimi skicem diye tahmin ediyorum. benim için ondan daha güzel birisi olmadı, olacak gibi de görünmüyor. aşık olmadığım halde söylüyorum bunu. pfss.

1.80-85 boylarında, kumral veya esmer, renkli gözlü olmayan, ne zayıf ne şişman, kirli sakallı , bıyığı, keçi-top sakalı olmayan, kısa saçlı, eli yüzü düzgün bir erkek.
dış görünüş açısından aman aman bir hayalim yok açıkçası.benden kısa/benim boylarımda ve zayıf olmasın yeter :D

zarf vs kapatmak için kağıt yaladın mı?
yemek yerken vs boş bulunup ağzına bıçak aldın mı?

yok hayır. ülseratif kolit hastalığımda var. nette baktım şimdi dil ülseri falan deniyor. kısa zaman önce 20'Lik diş için doktorlara gitmiştim böyle bir rahatsızlık olsa onlar anlamaz mı? bu hangi branşa giriyor?

net olarak emin olamasam da dahiliyeye gitmen gerekir diye tahmin ediyorum.

baktım şimdi emin olmak için iç hastalıklar-dahiliyeye gitmen lazım.

böyle şeyler vitaminsizlikten oluyor diye duymuştum

diş hekimine gitmen lazım. muhtemelen coğrafik dil diyeceklerdir.

ben de seni/sizi seviyorum.

teşekkürler <3
sen de (:

sims, evet

naptık ki acaba da söylettik bunu :)

sen de güzelsin bu arada:)

millet bi birbirini yiyor bir sevişiyor, hey maşallah. akıllara zarar, daha evel de dediğim gibi devreler fena yanmış. hem bugün pazar gezin tozun :) ahah

nwnd, duyuruya her girişimde ne tatlı bunlar ya diyorum :)

ben bile mi? ben, yaşar usta, ben bile mi? hani sana feminist diyorum hiç sevmiyorum falan? bana da güzel dersen evine doktor göndericem.

der meister, olur öyle ya, ergenken ben de senin gibiydim :)

ben de dahil mi?

auuuuuu! kız olsam yine de ayar verir miydin?

Bilmukabele.

ayar falan vermedim ya :)

sen de çok güzel insansın, söylemek istedim.

allah razı olsun

hayır anlatamadım ki sana, sen hariç değil. bir keresinde bana 'hödük' demiştin o yüzden bir gıcık kapmıştım sana ama geçti gitti :)

bende seni seviyorum! evlencen mi benle sen ondan haber ver

Sende iyi kalplisin.

gibson, düşünmem lazım :)

ehehehehh, önemli olan kafamızın güzelliği

o değil de, sakallı erkek mi, sakalsız mı?:/

sakalsız halin daha iyi

zorunlu isten ayrılma ihbar suresini soruyor.

1- bence zorunlu işten ayrılma, ihbar süresini sormuyor. zorunlu süre zaten değişken bir şey değil, kanunla belirlenmiş durumda. ayrılırken süreyi konuşabilirsiniz o ayrı, aranızda hallediyorsunuz.

2- benim anladığım: şirketin yapacağı görev ataması için ayrılmadan evvel ihtiyacınız olan bildirim süresini soruyorlar. sanki atama bekliyorsunuz ve bunun için düzeninizin (şehir dışı, ülke dışı, departman değişikliği vb.) değişmesi gerekecek ve bunu size haber verecekler diye anlıyorum.

bildiğim kadarıyla yasal süreden ayrı şirketin kişiyle yaptığı kontrata göre ihbar süresi değişebiliyor.
yasal ihbar süresi iki tarafıda korumak için sabitlenmiş min süre.
ki kontrat içeriğinde belki zorunlu sebeplerden ayrılıyorsa şu kadar ihbar süresi, iş değişikliği için ayrılıyorsa şu kadar ihbar süresi diye detaylandırılmış olabilir. amerikalılar bu konularda fazlasıyla detaycı.

onun için de burdaki "palecement" şirket işi bir pozisyon değişikliğinden çok. iş değiştirme durumu kastediyor.

iş değiştirme durumunda çalıştığın şirketin zorunlu kıldığı ihbar süresini soruyor. diye ilk cevabımı detaylandırmış oluyim.