kameranın büyüklüğü/ağırlığı nedir?
teknosa'da söylediğinden çok çok daha uygun fiyatlara üçayaklar satılıyordu bir kaç ay önce.

dijital kamera fazla buyuk degil tabi ama dandik tripodlardan almak istemiyorum. ordakileri biliyorum 30-50 arası fiyatları fakat pan ve tilt yaparken sorun oluyor. bu fluid denilenlerden de istediğim fiyatta bulamıyorum tabi.

atlıyosun uçağa istanbula geliyosun hemmen sirkeci'ye gidiyoruz sana bi tripod alıyoruz hem 100 ytl'ye hem de canavar gibi(: istersen bi ara araştırıp güzel bi tripod bakabilirim alr kargolarım falan. msnden şaapalım şunu.

şarkılarının neler olduğu sözlükteki başlığında yazıyor. ondan sonra aradığınızda limewire ve emule'de buluyorsunuz. ben o şekilde indirmiştim bir çoğunu.

evin içinde değilse tüm apartman tarafından yaptırılır. eğer çürümeye sebep olacak olağandışı bir kusurunuz yoksa siz haklısınız.

bence apartman ortak yaptırmalı aynı mantıkla eğer 6. kattaki otomat düğmesi bozulsa, lambası patlasa "banane kardeşim senin katın ben o kata çıkmıyorum ki" mi diyecek apartman sakinleri. bir de şöyle bir durum oluyor mesela banyodan ya da tuvaletten aşağı daireye su sızıyor öyle bir durum olsa arızayı sizin gidermeniz gerekirdi ama burda arıza daire dışında olduğu için apartman bütçesinden yaptırılmalı.

apartmanın ödemesi gerekir bence de. mesela bizim yangın çıkışının kapısı sürekli çarpıp birinci kattakileri rahatsız ediyordu. oraya bir zamazingo bütün apartman tarafından yaptırıldı. 1. kattaki komşunun mantığıyla bakarsak apartmanın çatısı uçsa bile sizin ödemeniz gerekir.

üst katlarda biri bez atmış bizim katta tuvalet tıkandı . boru açılamayacak biçimde tıkanmış. tamirat gideri apartmana yazıldı. bize değil.

kat mülkiyeti kanunu'nun aşağıdaki kısmında müstakil ve müşterek kullanımın sınırları çizilmiş




II - Tarifler: Madde 2 - Bu kanuna göre :

a) Kat mülkiyetine konu olan gayrimenkulün bütününe (Anagayrimenkul); yalnız esas yapı kısmına (Anayapı) anagayrimenkulün ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olup, bu kanun hükümlerine göre bağımsız mülkiyete konu olan bölümlerine (Bağımsız bölüm); bir bağımsız bölümün dışında olup, doğrudan doğruya o bölüme tahsis edilmiş olan yerlere (Eklenti); bağımsız bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkına (Kat mülkiyeti) ve bu hakka sahip olanlara (Kat maliki);

b) Anagayrimenkulün bağımsız bölümleri dışında kalıp, korunma ve ortaklaşa kullanma veya faydalanmaya yarıyan yerlerine (Ortak yerler); kat maliklerinin ortak malik sıfatiyle paydaşı bulundukları bu yerler üzerindeki faydalanma haklarına (Kullanma hakkı);

c) (Değişik: 13/4/1983 - 2814/1 md.) Bir arsa üzerinde ileride kat mülkiyetine konu olmak üzere yapılacak veya yapılmakta olan bir veya birden çok yapının bağımsız bölümleri için o arsanın maliki veya ortak malikleri tarafından bu Kanun hükümlerine göre kurulan irtifak hakkına (kat irtifakı); bu hakka sahip olanlara da (kat irtifak sahibi); d) Arsanın, bu kanunda yazılı esasa göre bağımsız bölümlere tahsis edilen ortak mülkiyet paylarına (Arsa payı); e) Kat mülkiyetinin veya irtifakının kurulmasına ait resmi senede (Sözleşme); Denir.

-------------

IV - Ortak yerler:

Madde 4 - Ortak yerlerin konusu sözleşme ile belirtilebilir. Aşağıda yazılı yerler ve şeyler bu kanun gereğince her halde ortak yer sayılır.

a) Temeller ve ana duvarlar, bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar, tavan ve tabanlar, avlular, genel giriş kapıları,antreler, merdivenler, asansörler, sahanlıklar, koridorlar ve buralardaki genel tuvalet ve lavabolar, kapıcı daire veya odaları, genel çamaşırlık ve çamaşır kurutma yerleri, genel kömürlük ve ortak garajlar, elektrik, su ve havagazı saatlerinin korunmasına mahsus olup bağımsız bölum dışında bulunan yuvalar ve kapalı kısımlar, kalorifer daireleri,kuyu ve sarnıçlar, yapının genel su depoları, sığınaklar,

b) Her kat malikinin kendi bölümü dışındaki kanalizasyon tesisleri ve çöp kanalları ile kalorifer, su,havagazı ve elektrik tesisleri, telefon, radyo ve televizyon için ortak şebeke ve antenler sıcak ve soğuk hava tesisleri,

c) Çatılar, bacalar, genel dam terasları, yağmur olukları, yangın emniyet merdivenleri. Yukarıda sayılanların dışında kalıp da, yine ortaklaşa kullanma, korunma veya, faydalanma için zaruri olan diğer yerler ve şeyler de (Ortak yer) konusuna girer.

----------


burada ise genel giderler ile ilgili esaslar belirtiliyor.



III- Anagayrimenkulün genel giderlerine katılma :

Madde 20 - (Değişik birinci fıkra:13/4/1983 - 2814/9 md.) Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça:

a) Kapıcı, kaloriferci,bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak;

b) Anagayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım,koruma ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında; Katılmakla yükümlüdür.

c) Kat malikleri ortak yer veya tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümünün durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürmek suretiyle bu gider ve avans payını ödemekten kaçınamaz. (Değişik: 13/4/1983 - 2814/9 md.) Gider veya avans payını ödemeyen kat maliki hakkında, diğer kat maliklerinden her biri veya yönetici tarafından, yönetim planına, bu Kanuna ve genel hükümlere göre dava açılabilir, icra takibi yapılabilir. Gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat maliki ödemede geciktiği günler için aylık yüzde on hesabıyla gecikme tazminatı ödemekle yükümlüdür. Birinci fıkradaki giderlere, kat maliklerinden birinin veya onun bağımsız bölümünden herhangi bir suretle faydalanan, kişinin, kusurlu bir hareketi sebep olmuşsa, gidere katılanların yaptıkları ödemeler için o kat malikine veya gidere sebep olanlara rücu hakları vardır.


20/b'ye dikkat ederseniz tüm ortak yerlerin bakım, koruma ve onarımından maliklerin hepsi sorumludur.

yani gayet açık ki bu onarım apartmanın bütçesinden karşılanacak.


benim tavsiyem "üç beş kuruş ya boşver" falan demeyiniz. katiyen bedeli karşılamayınız. insanlar azıcık hak hukuk öğrensinler...

merhaba. benzer durum babamın başına gelmişti. biz 1. kattayız, alttaki dükkan sikayetci oldu. babam tuvaleti banyoyu her yeri kendi parasıyla kazdırdı ve tamir ettirdi (zaten öyle bi şey de gerekiyordu) herneyse şikayet devam etti bizden olmadıgı anlaşılmıştı. bence çok büyük masraf değilse yaptır.komşunla anlaşmaya çalış durumunu anlatarak ya da.

tabiki sen haklisin.
benden once agk tez davranmis ve kanunu aynen yapistirmis.
hatta o daire size ait degilse parasini daire sahibinden almaniz gerekiyor.
bu da ekstra bir hatirlatma olsun o halde.

şark kurnazlarına kanmayın. tabii ki apartman öder. en üst katta çatınız akarsa da aşağıdakiler "bana ne çatıdan" diyemez, zemin katta oturan da "ben asansöre binmiyorum. asansörle ilgili para vermem" diyemez.

nerden geldigini bilemiycem ama filmlerde gordugumuz sekilde samuray için onemli olan 2 sey vardır. biri kılıcı diğeri saci, hatta bazı filmlerde samurayın onurunu elinden almak için sacı kesilir, kılıcı alınır , gotune tepik atılır...

cerkeslerde benzer bir durum vardir. belki alakalidir. savascilar oldukleri zaman vucutlarinin ailelerine teslim edilmesi gerekmektedir. ama savasta bir cok kisi oldugu icin uzak yerlerdeki savaslarda vucutlari tasimasi zor oldugu icin olen kimselerin kafalari kesilip bu uzun baglardan atlara baglanip sag kalanlar tarafindan koylerine geri goturulurmus.

ekstra bilgi: bu olay cerkeslerin davranis bicimi olan xabzenin hareketlerinden ornek alinarak duzenlenen kazanoko jebajinin sacinin bir savastan sonra oldukten sonra bir rus komutan tarafindan kesilmesi sonucu kaldirilmistir. burdaki dusunce bu sacin bir onur ifadesi oldugu ve bu onurun bir dusman tarafindan zedelenmemesi icindir. oysaki kazanoko jebaji o kadar onurlu bir insanmis ki bir millet onun davranislarindan ornek aliyor.

aerodinamik.(?)

o kisinin samuray sinifina mensup oldugunu gosteriyor, ama sadece sacla olmuyor tabi ayni zamanda daisho (katana+wakizashi) tasimasi gerek.

daha once dendigi gibi kilicla beraber sac topuzunun da onursal bir anlami var. sac topuzu dusman tarafindan kesilen samuray artik savasci olamaz, ya seppuku yaparak intihar eder, ya da bu islerden elini ayagini cekip sinto rahibi olur, bir daha kilic tasiyamaz.

hmm. teşekkürler bilgiler için. ne zamandan beri ve ne amaçla yapıldığını öğrenmiş oldum fakat kaynağını bulamadık halen.. yani kim uydurmuş bu olayı.. neden önden kazıtılıyor da arkadan toplanıyor. bi anlamı var mı bunun.

Eski Türklerin inancına göre kişi öldükten sonra günahlarının hesabını tutan kötü melek onu yeraltına, kötü tanrının (Erlik) yanına götürür. Sevaplarını tutan iyi melek de onları takip eder. Burada günahları-sevapları hesaplanır ve günahları fazlaysa yanmak üzere bir kazana atılır. Kazana ne kadar batacağı günahlarının çokluğuna göre belirlenir. Tüm günahlarının cezasını ödeyecek kadar yandıktan sonra iyi melek onu kafasının arkasındaki saçlardan tutup çekerek kazandan çıkarır ve gökyüzüne götürür.

Eski Türkler bu yüzden kafalarını kazıyıp sadece arkada bir tutam saç bırakırlarmış. Aslında bu adeti Çinlilerden aldıkları söylenmektedir. Çinlilerdeki kökeni de bir efsaneye dayanıyor. Samurayların saç uzatması bunlarla alakalı olabilir.

www.smsmese.org

www.tema.org.tr

öncelikli yapılması gereken ağaç ekmek değil bence var olanları korumaktır.
bugün okulda tepeme kül yağarken hep düşündüm türkiye'de bu yıl, her yılki gibi 100 lerce orman yangını çıktı.. bu ormanların hiç biri korunmuyor mu? bekçisi bilmemnesi yok mu.. her yerde bu bekçiler olsa, ormanlar adam gibi çevrilip park alanı yapılsa kim girip te yakabilir? onlara yapılacak masraf söndürme ve tekrar araziyi kazandırmaya yapılacak masrafın 10'da biri bile olmaz.

pet şişeyle müdahale etmeyi düşünecek kadar canı acıyan "yetkisiz" insanların tepesinde, orman yangınlarından hiç de rahatsız olmayan "yetkili"ler bulunduğu sürece hiç bir şey yapılamaz. f 16'larla yangın söndürülmez örneğin.

ermaner'in linkinden alıntı:
"Akdeniz bölgesindeki diğer ülkelere bakıldığında
bizim kadar orman alanına sahip olmamalarına rağmen bizden 2-3 misli fazla
hava söndürme araçlarına sahip oldukları görülmektedir. Türkiye, 21.200.000 ha
orman alanına 11 uçak ve 24 helikopter ile müdahale ederken komşumuz
Yunanistan’da 6.500.000 ha orman alanına 45 uçak ve 14 helikopter
düşmektedir."

arsiv.sabah.com.tr
www.ntvmsnbc.com

aslında türkiye'nin de yangınla etkili mücadele etme yöntemleri yok değil:
hurarsiv.hurriyet.com.tr

cıkacak 2b ysasasının takıbı yapılabılır.

dernek kurucan, devletten destek isteyecen ya da bir dalavere ile koparıcan, sonra bu derneğe vicdanı ve bileği sağlam adamları üye yapacan, iyi seçecen.
sonra orman alanlarının etrafında sivil gezintiler başlatacan 5'erli gruplar halinde yakalamak için iş üstünde.
bir de dedektiflik gibi bir şey başlatacaksın aynı dernek içinde, bunlar konuyu gizliden takip edecek, ihtimalleri araştıracak, kim yakmak ister, kimlere yaktırır diye.
sonra bulduklarını adam akıllı, evire çevire, eşşek sudan gelene kadar, anaları ağlayana kadar, imanları gevreyene kadar budaklı meşe ve kızılcıkla dövecen, acımayacan, ayırmayacan her yerine vuracan.
sonra da götlerine havuç sokulu vaziyette fotoğraflarını çekip bütün ormanların etrafına sincaplar, kaplumbağalar ve ormanın gerçek ahalisi eğlensin diye ve buna bir daha kalkışacak olanın başına ne geleceğin hatırlatsın diye her köşeye yapıştıracan.
başka hiçbir şey gelmiyor aklıma.

bir orman yangını çıktığında o bölgeye yakın olan kişileri bölgeye yönlendirmek, o bölgenin mülki amirinin sorumluluğunda bildiğim kadarıyla (köyler için muhtarlar falan). dediğiniz gibi bi koordinasyonu büyükşehirlerde sağlamak çok zor. megafonlarla yapılan duyurularıda kim ne kadar dinler bilinmez.
dernek kurmak ise güzel ancak çok meşakkatli, kesinlikle tutacak bir olay değil maalesef...

nereye yazsam diye düşünüyordum, kısmet burayaymış. dün gece düşünmüştüm zirve yapalım bu yanan alanlara "ekşi sözlük" ormanı oluşturalım. ailelerimizi alıp gidelim, ağaçlarımızı dikelim, sonra da doğaya duyarlı pikniğimizi yapıp dönelim diyorum.
ağaç dikilmesi için ilkbahar veya sonbahar olması gerekiyormuş. en yakını sonbahar...
yardımcı olacak 1-2 kişi daha bulursam seve seve organizasyonu gerçekleştirebilirim...

2. herkesin kendi annesi. ama ben de guzel yaparim lan, valla.

edit: istisnalar olabiliyormu$ da. olsun kaide boyledir ama yahu.

patates kızartması değil sadece bir çok yiyecek elle yendiğinde daha fazla lezzet verir.

ıspanak..tavuk..balık vs. vs.

en iyi patates kızartması da patatese göre değişir, büyük ve şekli bozuk patatesler genelde daha leziz olur ki onlar da amerikan patatesi diye anılıyor yanılmıyorsam. fazla sert olmamalı, yumuşak da olmamalı, hafif sulu olmalıdır patates. 1/3 ü yağ dolu olan tavadaki yağ önceden bayağı kızdırılmalı, sonra kalem gibi doğranmış patatesler atılmalı. bunlara dikkat ettiğinizde güzel olmaması için bir sebep yok.

benim hayatımda yediğim en iyi patates kızartmalarından biri gökçeada-tepeköy-barba yorgo tavernasında yediğimdir. sırrını bilmeme rağmen sürprizi bozmuyorum. ulaşımı da oldukça zor ama her güzel şeyin bir bedeli yok mu?

tefal fritoz!

eğer ince kabuklu bulursanız (adapazarı patatesi mesela)
kabuklarını soymadan kızartmayı deneyin bir.
ama bunun kesimi biraz daha farklı. öyle köşeli parmak gibi değilde hani annelerin değişik bir kesim yöntemi vardır öyle (anlatamadım :)

ıspanak nasıl elle yeniyor onu çözemedim de
büyük fastfoodlardan hep mcdonalds beğenilir,
obaa süper abi diye gelir kulağıma

superfresh'in patatesleri hayvani.

Bir de gazete köşelerinde yazan "pratik bilgiler" benzeri bi köşede patates nasıl mcdonaldslardaki gibi yapılır benzeri bir şey görmüştüm. Bunun için patatesi önce una ya da süte bulayarak sonra yağa atın deniyordu. Unuttum hangisine buluyorduk ama yazan çıkar gerçeği.

Arbys'i fiyatlarından ötürü pek tercih etmem, ama adamların patates kızartması şahane cidden.Eğer henüz tatmayan varsa tavsiye ederim.

en güzeli annemin yaptığıdır benim için. hiç bir patatese değişmem.

tam emin olmamakla birlikte sanki çankaya-hilton'da var böyle bir yer.

ege üniversitesi çarşı da olacaktı öyle bir yer birde küçükparkta. pazartesi fiyatına bakar söylerim.birde belediyenin yerleri var ki limontepe tarafında falan galiba oralar.

bunun ankara versiyonu kurtuluş'ta metro(ankaray) çıkışında biryerlerde. belediye tarafından işletiliyor olmalı. bu ya beleş ya da çok ucuz diye hatırlıyorum.

Evet. Hilton'un personel girisinin bulundugu yerden giriniz, orada mevcut.

en etkili yöntem pazara gidip satmak olabilir, teyzeler kapışır.

hmm pazarda hiç bişey satmadım şu ana kadar. bi denemek de lazım ama uğraşılmaz be abi..

sanırım bucakooptaydın..
orda aksamları kurulan pazar varsa hala gidip orda satabilirsin...gunlugu 1 ytl..
ya da orda bu tip seyler satan bir abi vardı ona toptan verebilirsin belki...

sonuç : taşınma esnasında kavanozların hepsi yan komşuya hibe edilmişti (4-5 ay olmuştur)

(bkz: seyid)

ayrica opturmedikleri gibi, erkeklerin omzunu operler.

bazı ihtiyarlar tevazu sahibi oldukları icin elini opturmek istemeyebilirler. ihtiyarlıgından degil, buyuk bir insan oldugunuzu dusundugunuz icin elini optugunu dusunurler. bu sekilde nefislerini terbiye ederler.

alevi arkadaslarimin anneleri de el öptürmezler; arkadasim bir insan digerinin elini öpmez, insanlık gururu falan gibi seyler söylemisti ama ciddiye almamistim. alevi mezhebine mensup arkadaslar belki dogru yaniti biliyordur.

Kasayı boş yumurta kartonları ile kapyalıp izole et, içi de hamam gibi olur ne güzel :)

Alışmaya da çalışabilirsin, 2 seneden fazla bir süredir p2 işlemcili 6 yıllık eski bir kasa ile uyuyorum, ilk zamanlar ben de geceleri kapıyordum, sonradan öyle bir alışıyorsun ki elektrik gidip oda sessiz kalınca uyuyamıyorsun.

super silent falan diye tabir edilen kasalar var. 100$ civarında olması lazım. onlardan düşünebilirsiniz.

bence de alisirsin.. en fazla birkac gun rahatsiz eder ama alisirsin sonunda. uyumana yardimci olacak keyfine gore muzikler de yardimci olabilir..

speedfan programını kurarsan , fanın dönüş hızını düşürebilirsin.

fan sesleri kesilse bile harrdisk gürültüsü bakı kalacaktır bunun içinde ya lastik takarsın vidalara yada özel 5 25"lik kutulardan alır harddiskleri kasanın içine bu kutuyla monte edersin. 20 liraydı galiba o kutular.

harddisk olarak USB flash disk kullan. downloadlarini dogrudan usb drive'a yaz. Power'dan hdd ide shutdown'i 1 dakikaya dusur.

6 senedir aynı fan sesiyle uyuyan biri olarak alıştığınızı söyleyebilirim.zalman fanları iyi diyorlar ben almıştım bi kere acayip sessizleşmişti. bi de asus un falan fan sesini ayarlayan programı var anakartla beraber gelen. o da acayip işe yarıyor ama sıcaklık yüksek seyrediyor.

Örnekleyim,
çok eskiden rüyamda kavga ediyordum, adamın birine kafa atıyordum, gözümü açtım kafam duvarın dibindeydi, yani rüyada adama kafa atarken yatakta duvara kafa atmışım.

Sen de kesin dizini bir yerlere vurmuşundur yatakta.

ne derece inanırsınız bilmiyorum ama öz be öz kuzenimin başına bunun gibi bi olay geldi.

rüyasında biri karnına sigara basmış. o acıyla uyanmış ve karnında bir sigara yanığı.

ben bunu sadece matrix felsefesiyle açıklayabildim: "eğer zihninde ölürsen gerçek hayatta da ölürsün. zihin olanları bedenine yansıtır." gibi bi şeydi...

bu maili 7 gün içinde 7 kişiye göndermezsen rüyanda sana parmak atacaklar...

hemen üstteki yorum için (bkz: entry ve nick uyumu)

abi adamın kuzenlerini kategorize etme şekline bakar mısınız ya.

sen yine rüyenda ne olduğunu görüyormuşsun.
ben rüya müya da yokken dizimde mrluklarla uyanıyordum bi aralar.

sanırım ortak nokta diz. gelişigüzel vuruyoruz duvara demek.

o duvara vurmaktandır. ama anlatılır bazen rüyadaki olaya çok inanırsa zihin gerçekten bu etki eder fiziksel olarak diye. ne kadar doğru bilemem.

anlatamadım dizin üst tarafı
uyluk denilen kemikte..
yer yatağımda da yattığım hesaba katılırsa o kısmı çarpmak marifet ister..

o zaman haketmişim o morluğu ben , zoru başar mışım

eğer çok merak ettiysen sigmund freud'un "düşlerin yorumu" adlı kitabını okumanı şiddetle tavsiye ederim(şiddetle tavsiye nası oluyosa artık :) ) bu kitabı okuyunca bu gibi soruların yanıtını ve mekanizmasını çok ii anlarsın. sorunun cevabı ise özetle diğerlerinin dediği gibi bacağını bi yere vurmuş olmandandır...

cidade de deus olabilir.

bugsy malone
www.imdb.com

Yag bezesi, git aldır kurtul ugrastıgına degmiyor aldırdıktan sonra keske daha önce aldırtsaydım dedirtiyor, dedirten beze adeta.

osgood schlatter diyecegim ama 10 cm biraz fazla geldi..

bende aynı şeyden vardı. yaklaşık 10 sene dizimin 20 cm yukarısında 10 cm sağında şeklinde bir lokasyonda durdu. evet çok hissiz bir adamım aman sen de diyerekten dokunmadım. sonra ne oldu ben bunla oynayayım dedim sıktım falan. tabi 10 sene geçmiş artık yerleşmişti oraya. sonra daha da oynadım bir şekilde baş verdirttim. sık sık bitmiyor tadında bir zevk dalgası sardı tabi. sonra bıraktım . 2-3 gün sonra ise volkan gibi şişmiş ve irin dolu bir iltihap olayına dönüştü. sonra acıya dayanamayarak numuneye gittim. sağolsunla 200 ytl tutan bir operasyonla drene edildi (yani üstüne kesik atılarak o kitle pırtlatıldı kurutuldu dikiş bile atmadan eve yollandım tabi böyle yaralarda lokal anestezinin işe yaramadığını da belirteyim duvarları yumrukladım yani). bir kaç ay oldu halimden memnunum.şu anki aklım olsa ilk fark ettiğimde onu aldırır canım da bu kadar acımazdı diye düşünüyorum.

%99 zararsız yağ bezesidir. bende de vardı 5 dakikada aldı doktor. küçük bir operasyonla alınabilir. gitmeniz gereken doktor genel cerrahidir. alınınca orada bir cukur olusacak, kökünü falan da alacak tabi doktor. sonra pansuman yapacak, bir kaç gün içinde iyileşmeye başlayacak yara. sonra tamamen kapanacak.

kedidir, kedi...

şaka bi yana hakketen bezedir o. yanılmıyorsam sonradan büyüme yeteneğine de sahip o şerefsizler, önceden önlemini al derim.

(bkz: siğil)

teşekkür ederim arkadaşlar. en kısa zamanda doktora göstermem gerektiğini farkettim. umarım önemli bir şey çıkmaz, yeşil sahalardan uzak kalmam. saygı sevgi..

sesini dijital olarak şifreleyebilirsin. hatta bunu yapan bir telefon vardı, marka model hatırlamıyorum. karşı tarafın bir "anahtara" ihtiyacı var söylediklerini çözmek için.

ama iyice dikkat çekersin bu sefer de :)

Bu soruları sorduguna göre, zaten süpheleniyorduk seni izliyorduk ne zamandır, yakaladık ekip de yolda.

Yani kısacası elektronik veya dijital ortamda pek mümkün oldugunu zannetmiyorum sahsımca. h

Guvenli email atma yollari elbette var ve bunun yolu da Cryptography den geciyor. Sadece karsi taraftaki kisinin dijital anahtari ile acilabilecek bir mail attiginizda server'dan alacak kisi veya kisiler bu mailin icerigini goremezler. Ele gecirseler de kullanilan sifreleme algoritmasina bagli olarak cozulmesi kolay/cok zor/ hatta imkansiz olabilir.

bu benim de ara sıra düşündüğüm bir şey.

aslında terörist örgütlerin birbirinden bağımsız ufacık hücrelere bölünmeleri de o yüzden. nerde çokluk orda ... iletişim ihtiyacını minimuma düşürmek gerekli. en sağlamı elektronikten uzak yöntemler, mesela yüzyüze görüşmek filan diyeceğim ama bunda da takip edilme veya muhatabınızın ajan olup dinleme cihazıyla görüşmeyi kaydetmesi gibi ihtimaller var. bence belirli şifreler belirleyip bunun dışına çıkmadan iletişim kurmak önemli. ama kriptografiyi kastetmedim, "ayşe tatile çıksın" iyi bir örnek mesela. sonuçta ben sana "bugün hava çok sıcak" dediğimde (ki günün şartlarında gayet normal ve basit ve dikkat çekmeyecek bir cümledir) "hadi baba operasyonu başlatıyoruz"u anlarsan, işlem tamamdır. minimum elektronik.

Şifreli yazışma olabilir, mesela gazete ilanı verirsin, hatta tüketici gazetesi gibi yoğun ilanlı yerlere, sahte bir isimle karşı tarafın anlayacağı bir şekilde kodlanmış mesajlar olabilir, hatta sahibinden.com a da normal bir ilan verir gibi gizli mesajlı ilan verebilirsin,
ya da wireless olan alış veriş merkezlerinde notebook'un ile de mesaj atabilirsin.

pgp kullanabilirsin. ikiniz de pgp kullanmalısınız tabi ki türkiyede pgp kullanma bilinci %0000.1 falan(gerçi dünyada da böyle).. fakat şunu unutmayın ki sizin gönderip bir şekilde karşı tarafın decode edebildiği mesaj artık herkese açıktır. karşıdakinin de akıllı olması ve anahtarı yok etmesi gerekir. prison break i izlersen biraz güzel şeyler vardı mesela 2. sezonda.

Şu olacak:
Kendi halimizde yaşayan insanlar olsak dahi üzerimizde hep baskı hissedeceğiz.
Alternatif denen "şey"leri unutacağız.
Paranoyalarımız götünü başını alıp kuduracak ya da tamamen embesile bağlayacağız. Ya da bağlatılacağız, nasıl, hazır besinler, içtiğimiz sular, şebeke suyu (koku alma duyusu nedense hiç önemsenmiyor artık di mi??), manyetik alanlar (cep telefonu şebekeleri, wireless şebekeleri, tüm evlere ve sokaklar döşeli olan 50-60hz'lik elektrk hatları) içerisinde beynin belli bir performanstan ya da belli bir performans dışında çalışamaması için (işini düşün başka şey düşünme gibi...) içerisine modüle edilmiş rezonanslara dokunan frekanslar...
O hooo, daha yeni düşünmeye başlamışsan işin zor, çaresi olmadığı halde bunların olabilme, hatta yürürlükte olma ihtimalini artık kabullenmek gerek. Niye biliyor musun? Artık bir ormana dağa kaçıp, "ben orada inzivaya çekilmek, bahçemi yetiştirmek istiyorum, tek düşmanım yabani hayvanlar olsun." bile diyemezsin. Uydu teknolojileri aldı başını gitti, daha da gider. Üzerine -hadi bu paranoyanın en öküzü olsun- alaska'da benim adını telaffuz etmeye bile tırstığım iyonosferdeki manyetik alanlara hakim olabildiği/bileceği söylenen anten yığını var. Yeryüzündeki herhangi bir alanda; iklim, insan psikolojisi vs.. gibi konularda etki yapabildiğine dair geyikler var.
Kaçabiliyorsan başka bir gezegene kaç, uzağından, başka galaksilerde bir yerde olsun (bizim sistemde [Güneş Sistemi] zaten hayat varsa da memelilere yarayacak şekilde değil). Yoksa geçmiş olsun hepimize. Kol gibi olum kol gibiii.
Ay çok ayıp...

Özür: O anten yığını meretin yeri Alaska değildi sanırım. Yanlış bilgi vermiş olmam istemem, özrümü olurlarınıza sunarım.

yok arkadaşlar
crypto fln olmaz
şifre her türlü çözülür ki

bana daha akıla gelmemiş dokunulmamış bir alan lazım

eski taslak olarak kaydetmek gibi misal..
hem zahmetsiz hem zekide hem de herkesi kandırabilir

şifrelerle uğraşılmaz

kuantum bilgisayarlar bu ısı cozecek galiba

arkadaşlar yanlış anladınız hepiniz olayın farklı tarafından bakıyorsunuz..
ben daha ziyade bir hinlik sormuştum ısrarla draft klasörü örneğini vermem oydu

şöyle bir kripto yaparsın sonra sms olarak atarsın arkadaşına..

hem harf hem kelime kriptosu olur bu..

mesela elma'yı opsu yaptınız.. yani e=o l=p m=s a=u

ve aranızda daha önceden anlaştınız ki elma katil demek..

işte bu durumda elmayı çözseler bile ne anlama geldiğini çözemezler. bu şekilde bir çok kelimeyi farklı kelimeler olarak kendi aranızda kodladıgınızda o şeyleri sizden başka kimse bilemez.

güvenilir tanıdıklarınızla çok sık gitmediğiniz ama iki tarafın da iyi bildiği yerleri aklınızdan geçirin. mesela eski okulunuzun karşısındaki çay ocağı, büfe gibi. kaçak durumundayken güvenilir arkadaşlarınızla buluşmanız gerekirse buluşma yeri olarak buraları seçin. yer adı kullanmayın, yalnız ikinizin ya da sınırlı sayıda insanın bildiği bir şekilde, mesela mahmut abi'nin yerinde ya da bana eşek şakası yaptğınız yerde falan diye hatırlatın. mümkünse meydanlardan ve mobese kameralarından uzak bir yerde olsun buraları.
buluşma yeri tamam ama bu bilgiyi arkadaşa nasıl ileteceğiz. buluşma yerinden uzak telefon kulubeleri, ikinci el telefonlara takılmış kontörlu kartlar diyorum. yeni kartı siz almayın, arkadaşlarınıza, yakınlarınıza, kapıcıya, çalışıyorsanız iş yerindeki çaycıya falan aldırtın. elinizde bir miktar sizin adınıza olmayan numara ve ikinci el cep telefonu bulunsun. bunları bir seferde aldırtmayın. soran olursa, kaybettim, unuttum, yeni numara lamam lazım sapık dadandı bahanelerini kullanabilirsiniz. numarayı fazla kullanmayın, tehlikeli, dinlenebilecek görüşmeyi yaptıktan sonra hafızayı silin, kartı çıkarıp telefonu, pilini ve kartı farklı çöp kutularına atın.
elektronikten mümkün olduğunca kaçınmak lazım, kaçak durumundayken asla kredi kartıyla alışveriş yapmayın, nakit alışverişleri de abartmayın. kartsız yüksek ödemeler de dikkat çekiyor.
draft işi fena değilmiş ama çözmüşler demek ki. işteyken yanımda cd, memory stick falan olmadığında evde bakmam gereken dosyayı maile ekleyip ama göndermeyip draft kaydederek uyguluyordum aynı sistemi. belki şöyle yapılabilir ama işlerliğinden emin değilim: e-mail atarken klavyede yazmayın, el yazınızla gayet okunaksız biçimde bir kağıda yazın, hatta yazmayın çizin (sakın kroki, adres tarifi çizmeyin), dijital fotoğrafını çekip maile ekleyin. eğer metin taraması yapan bir sistem varsa bundan kurtulabilirsiniz, birileri sizden şüphelenip posta kutunuzu ya da kayıtları kurcalayana kadar zaman kazanmış olursunuz.
son sözüm, sistemden kaçış olabilir ama kurtuluş yok, eninde sonunda yakalarlar.

Unutmayın, şifrelemek, şifreye duyarlı bünyeleri harekete geçirmektir.
Langadank söylediğinizde, size "salak bu, mal bu, çizmiş" falan diyip ciddiye almayabilirler ve yırtabilirsiniz.
Ama şifrelediğinizin ne olduğu anlaşılmasa ya da içinde masum şeyler olsa dahi "şifreli" olmasından ötürü başınıza bela olma ihtimali vardır..
;)

iptal ettikten sonra 1 hafta içerisinde parayı geri yollamaları lazım. satıcıya mesaj atın sistemde bi sorun varsa satışın gerçekleşmediğini yönetime bildirsin o da.

ürünü taksitle mi aldınız .
bazı alışveriş sitelerinde şöyle bir durum olabiliyor.mesela 12 taksitle 360 liralık bir ürün aldınız.sonra satışı iptal ettiniz.her ay önce otomatik olarak 30 lira çekip ,sonra hesaba 30 lira iade ederler.kredi kartı ekstresinde de +30 -30 şeklinde görülür.

aynen hocam taksitle aldık.

filtrelenmiş hali şurada var ses olarak : members.optusnet.com.au

"Don't lose faith that things get easy. help to fight back. tell the truth. okay?"

islerin kolaylasacagina inancini yitirme; mucadele ise yarar. Dogruyu anlat, tamam mi?

bir rivayete göre de şöyle

"Promise me you won't give up hope that the things get easier. On the flight back, you tell the truth, ok"

ikisi de aynı kapıya çıkıyor.

cok tesekkürler gercekten.. güzel konusmus ama..

rica ederim.

valla tahminen söyleyeceğim d&r da çalan şarkılara benzer. onlar da son jazz chill out albümleridir.

bershka'nin kendi sitesinde doneme ait bir playlist bulunabiliyo, ordan da calip oynayabiliyosunuz. bir bakiniz.

bershka.com

görüntüyü kaydeden programlar vasıtasıyla yapabilirsiniz en basit olarak. bsr diye bir program var divx i altyazılı olarak tam ekran açar, programla ekranda ne görünüyorsa istediginiz kısmı kaydedersiniz, daha sonra video cut programıyla gereksiz bölümleri kesersiniz. sonra flv ye çevirirsiniz.

olur.

shell hesabın var mı, yoksa sadece ftp mi var? php var mı ayrıca?

shell varsa putty ile ssh baglanip sisteminizde kurulu os'a gore komutlar (get copy vs.) vererek kendi bandwithinizden harcama yapmadan transfer yapabilirsiniz.

yine sanirim php ve asp kodlariyla yazilan bazi scriptleri site uzerinde calistirarak bu islemi yapabilirsiniz ama ben o dilleri bilmiyorum. basic biliyorum :)

peki bunun daha kolay bir yolu var mıdır? bunu düşünüp kimse yapmamış mı yani. her şey otomatik ne güzel.. ben shell falan anlamıyorum da. resellerım var işte benim nerubweb.com adresinde. ona kopyalamak istiyorum bir sitedeki mp3leri.

fxp destekleyen bir siteyse siteden siteye transfer yapabilirsin. flashfxp kur dene. olmuyorsa hosttan yasaklıdır :)

shell var işte, siteden siteye taşımak için. yoksa bi php dosyası ile yapabilirsin.


$dosya = "dosya.mp3";
$hede = pathinfo($dosya);
$fp = harzem1($dosya,"rb");
$fp2 = harzem1($hede['basename'],"wb");
if($fp)
while (!feof($fp)) {
harzem2($fp2,harzem3($fp, 8192));
}
harzem4($fp);
harzem4($fp2);

ekşiduyuru sunucusu, mod_security yüzünden yazdığım konu beğenmiyor. o yüzden kodu değiştirdim, yukarıdaki kodu aldıktan sonra şu kelimeleri şöyle değiştir:

harzem1 = fo pen
harzem2 = fw rite
harzem3 = fr ead
harzem4 = fc lose
(boşluksuz olacak sağ taraftakiler)

shell'in amacı zaten siteden siteye taşımak değil, windows'taki DOS gibidir linuxta. Yani komut satırıdır. Tabi burada soru soran kardeşin linux bir sunucu üzerinde olduğunu varsayıyorum.

shell kullanılarak yapılacak şey de zaten wget komutunu çalıştırmak. Ama her yerde shell izni verilmez, o yüzden php ile alternatif üretiyoruz. :)

Mikrofonu hoparlörden olabildiğince uzak tutmayı dene, sonucu haber ver.

tamamdır ıslık sorunu çözüldü lakin şimdi de ses kaydediyorum ama çok düşük ses ve kalitede kaydediyor.. bi ayar falan mı gerekiyor acaba? denetim masasında ses ayarlarında mikrofon ses seviyesi yüksek..

o tam olarak bulgar göçmenlerine ait değil kafkasya yöresine ait bir yiyecektir.kafkasyalılar da acıka derler.rahmetli ananem bir abhazyalı olarak müthiş yapardı.onu zaten birisi ev usülü yapacak,hazırı bişeye benzemez.anneme söylesem yapar belki ama o kaliteyi yakalayamaz.tereyağ üzerine sürünce müthiş olur.ağzının tadını biliyorsun nihilanth:)

işte anadolu insanları :=) yaparsanız çok sevinirim arkadaşlar. ama taa bulgaristan'dan getirmeyin zahmet olur yahu. ağzımın tadını bilirim tabi atmosphere :) bazen yazarım şuraya bişeyler : sofrabezi.wordpress.com

ananem rahmetli olduğundan beri yapılan hiçbir acıkayı yiyemiyorum.akrabalar hiçbirşeyini tam ayarlıyamıyorlar.açıkçası bende arıyorum acıka.çemenle kıyaslıyanlar oluyor,buna da çok bozuluyorum

yahu acıka dediğiniz şey benim dildiğim ile aynı ise..

biraz ceviz kırın..
2diş sarımsak ezin,
üstüne biraz biber biraz domates salçası koyun kaşıkla karıştırın


dünyanın en kolay ama en lezzetli şeylerden birisi,

kimisi içine peynir katar kimisi ceviz yerine fındık katar
salça karışımı ve sarımsak da zevke kalmıştır
yapıverin evde
ucuz mis

ha ayrı bişeyse bilemiycem

uydurmayın onun adı ajvar. :) ben de aradan gireyim konuya.

evet kıyma da ekleniyor sodada bekletiliyordu galiba kıyma çok daha leziz oluyor. bir de ekmek de somundu sanırım. öğrenirseniz sevinirim :)

benim gercekligi konusunda deli gibi merak ettigim bir entry var mesela, sozluk yonetimi ve sozluk piyesi ile alakali..

ssg basligina yazilmis #10409670 nolu entry.

beklediğim tarzda şeyler geliyor çok güzel. devam arkadaşlar :) bi tane de benden #4535224

höööööööööööööööööööh o nasil bir otostop anisidir?
saka gibi
senaryo yapilir ondan

la traviata, eksi sinopsis oylamacaya gir, ondan bir senaryo yapmıstım .)

(bkz: harun abi) yeni ama olsun...

bursa'dan izmit-kandıra'ya gidersiniz, kandıradan kefken'e doğru giderken ağva yol ayrımı geliyor o şekilde gidebilirisiniz. ya da bursa-yalova'dan feribotla gebzeye geçip ordan izmit'ten kandıra istikametine dönüp aynı şekilde devam edersiniz.

bursa-yalova arası nerden yola cıktıgınıza gore degisir. gebze-kandıra yol ayrımı 45km falan olması lazım. oradan agva yol ayrımı da 40, ordan agva da 20-30 km falandır muhtemelen.

feribotsuz giderseniz daha fazla benzin harcarsınız tabi.

bir de eski yol var gebze'den izmit'e giderken tavsanlı (tavsancıl değil) köyünün ordan sapıyorsun, oradan dagdaki koylere dogru tırmanıyosun, daha kestirme olur ama yollar nasıldır gecerken bir danısmak lazım köylülere burdan agvaya gidilebiliyomu diye

kanla ilgili bişey olmalı. antijen-antikor reaksiyon zamanıyla ilgili bişey olabilir miki..

test tarihini soruyor olmalı. geçirdiğin ya da aşısını olduğun bir hastalığa karşı bağışıklığının devam edip etmediğini öğrenmek için yeniden aşılanmadan önce yapılan test. eğer bağışıklık devam ediyorsa aşıya gerek yoktur, yoksa yeniden aşı olmak gerekir.

esas olay dengenin bozulması. eskiden kurak olan yerleri sel basması, eskiden deli gibi yagmur yagan yerlerin kurak olması. bu sekilde devam etmesi de yaşam alanlarını değiştirmek zorunda bırakıyor ki esas problem bu.

evet o damla hep ortalıkta ama buz olacağı yerde su o yüzden kutup ayıları duracak yer bulamıyor .

komplo teorisi gibi olacak ama amerika uydularıyla mikrodalga vasıtasıyla buharlaştırıyor sularımızı (evet hakkaten bilim kurgu oldu)

günden güne daha fazla enerji tüketiyoruz, enerji üretirken de ısı açığa çıkıyor.
enerjiyi kömürle, petrolle, doğal gazla ürettiğinizde ısı açığa çıkıyor,
rüzgarın önüne koyduğunda dahi bir yerde enerji kazanırken bi yerde o rüzgarın gittiği yerde yapacaklarına engel olmuş oluyorsun.
nehirlere baraj kurduğunda yine aynı rüzgar örneğindeki gibi.

peki ben de bir soru sorayım mevcut ısı üreten teknolojilerden elde ettiğimiz enerjiyi sabit tutarak güneşten ürettiğimiz enerjiyi arttırsak bu küresel ısınmaya karşı bir çare olur mu? daha doğrusu güneş enerjisi elde ediyor olmak yaklaşık olarak o elde edilen enerji miktarınca yerkürenin soğumasına sebep olur mu?

olur tabiki ama bu OLMAZ değil O LA MAZ, malum petrol şirketleri(devleri ahtapotları izin vermez, niye versin ki)

rüzgar enerjisi de var olan yatırımların arasında en karlısı, bir panel kurmak 100bin dolardı ve 1 senede parasını çıkarıyordu(Fiyat yalandıysa bile oranlar yakın)


ben bambaşka bir soru sorucam şimdi,
ben çeşmeyi açık bıraksam suyu azaltır mıyım kuruturmuyum!

açtığım su akıp kanalizasyona veya denize gidiyor(hem fikiriz)

su gene bu bölgede ki, gene buharlaşıp su olucak akıcak bölgedeki nemi arttıracakmış gibi geliyor, yani çeşme akarken vicdanım sızlıyor ama bazen de bıraksam mı mk, iyilik mi etmiş olurum diyorum..
bilen biri yok mu

rumeli göçmenleri derneğinin hazırlamış olduğu bir kitap var ancak kitabı şu anda bulamadığım için yazar veya iletişim bilgilerini veremeyeceğim. en kısa sürede bulup iletmeye çalışırım.

sonuç : bulunamadı.

sanirim sitelerdeki reklam scriptlerinden kaynaklaniyor bu java scriptle yazilmis ve icine iframe gomulmus olanlar. firefox bilmiyorum da soruna neden olan scripti gostereyim:
doctus.net

nasıl engelleyeceğiz peki. ekşi sözlük açıkken çıkıyor genelde.

(bkz: adblock plus/@assert h)

hala çıkıyor yahu! :|

flashget de değil. bende de çıkıyor. medya.ekolay.net'deki bir sistem sorunu yüzünden asp dosyalarından biri hatalı gönderiliyor. şimdilik o siteyi engellemek çözüm olabilir. Yani bilgisayarınla ilgili bir sorun değil, ekolayın sorunu ve ekolayın milliyet.com.tr dahil her yere reklam vermesinden kaynaklanıyor. doğrudan ekolay reklamı değil, ancak onun sunucuları üzerinden gelen bir reklam sisteminden.

DirectoryIndex index.php

eklersen duzelmesi gerekir..

ya da index.htm/html vs. (oncelikli hangisini cagirmak istiyosan)

edit: benimkine baktim $imdi (ayni server, hatirlarsan)
root'taki .htaccess bo$, sorun yok.

herkes farklı bişi demiş nette de ama bilemedim ben de.. .htaccess e onu mu ekliyoruz? followlu indexes lı bişey değil yani?

abi öyle de arkadaşta da zaten 3 add on domainde sorun yok biri yapmış sadece biz de anlamadık.

abi index.php olarak bi ekle bakalim. dene sonra.
olmadi index.htm yaparsin.

php diye bi dosya yok ki index.htm var.. eklemis arkadas ta olmadı diyo. o kodu ekleyince diğer add on siteler de gitmiş

[Fri Aug 3 08:19:48 2007] [error] [client 59.93.34.129] Directory index forbidden by rule: /home/turkblog/public_html/fb/
[Fri Aug 3 08:19:48 2007] [error] [client 59.93.34.129] mod_rewrite: maximum number of internal redirects reached. Assuming configuration error. Use 'RewriteOptions MaxRedirects' to increase the limit if neccessary.

hata bu bu arada.

public_html'in CHMOD'unu 755 yapsana

755 zaten ama olmuyor. neden diğer add on lar çalışıyor aynı turkblog.info serverındaki ama bu çalışmıyor delircem yahu.

alla alla $a$tim ben de.
abi bende sorun yok hic yahu.

RewriteOptions MaxRedirects=100
deneyin

nicholas cage in vardı böyle bir filmi..adı da "captain corelli s mandoline" galiba..

Ha yok, bir avrupa filmiydi diye hatirliyorum.

film mediterraneo'dur. www.imdb.com

o değilse kesin "mediterraneo"...
corelli nin mandolini de rezil filmdi bu arada..

film mediterraneo, çekildiği yer de kaş'ın karşısındaki meis adası. giderseniz filmde askerlerin önünde sıra olduğu fahişenin evinin önünde sıra olup fotoğraf bile çektirebiliyorsunuz hatta :)

ahuaha. ben de aramaya başladım şimdi.

abi insanlığın selameti için arama, bırak kaybolsun...

ahahaha alpinsamuray :)))

o saatten beri bütün forumlarda bu konu tartışılıyor, bütün haber sitelerinde de çıktı, fakat milletin dikkat etmediği bir konu var, verdiğin linkteki resmi açıklamada "toptan ADSL fiyatlarını indirdi" deniyor, yani bizim kullanığımız paketler farklı gibi geliyor bana.
umarım yanılıyorumdur.

İnternetin toptanı perkandesi nasıl olabilir ki? :S

servis sağlaycılara sattığı hatların fiyatını indirdiler , sanırım pazartesi gunu son kulanıcıya yönelik indirimler acıklanıcak

ayın 15inden sonra uygulamaya koyulcak diye biliyorum ben..

Türk Telekomun kendi sitesindeki resmi açıklamada ayın 15'i diye bir laf var mı arkadaşım?

direkt sayfadan alıntı yapıyorum:
"256 Kbps hız seçeneği yürürlükten kaldırılmış, minimum hız 512 Kbps’ye yükseltildi."
doğru düzgün zaman kipi bile yok. saçmasapan bir şey işte. tiksinç. sinir.
ayrıca bu limitsiz 256 kaç paraydı ya?

yok arkadaşım! fakat telekomda çalışan ve bu işleri bilen bir dostum var

arkadaşlar geçen haftalarda toptan indirime gidilmişti hatırlarsanız. 3-5 ytl bişey. bize yansıması da bi hafta sonra olmuştu gelen açıklamayla..

şimdi yine aynı indirim oldu fakat bu sefer %40 oranında. bunu da 1 hafta içerisinde yapılacak tarife değişikliği açıklamasıyla söylerler sanırım.

smile adsl,superonline vs. de sağlıyor ya adsl onlara yönelik bi indirim oldu işte genel dağıtımda.. telekom tabi kendi tarifesine de yansıtacaktır bunu.

@ofelya: 49 ytl idi
@demlik poşet: "Bir arkadaşım" diyosun yani :))

çoğu kişinin karıştırdığı bir şey var. biz türk telekom değil ttnet abonesiyiz. türk telekom adsl hizmetinin toptancısı. türk telekom bu fiyat değişikliği için bir ay önceden telekominikasyon kuruluna başvurmuştu zaten. bugün onaylandığı için yapıldı bu duyuru. smile superonline ve ttnet e yeni tarifelerimiz budur diyor onlar da kendi fiyatlarını belirliyor. her ay gelen faturalarınıza dikkat edin ttnet yazıyor üzerinde türk telekom değil. her ne kadar bu üçünün fiyatları aynı olsa da bunun sebebi piyasayı domine eden ttnet in tarifelerini açıkladıktan sona superonline ve smile küçük oyuncu oldukları için mecburen aynı fiyata veriyorlar hizmetlerini. ancak isterlerse daha ucuza verebilirler. ama bunu sadece uzun süreli sözleşme imzalayanlara kampanya olarak yapıyorlar. hizmet doğru düzgün oturmadığından dolayı "lan şimdi 2 yıllık sözleşme imzalarım yaz fırtınası gibi iyi bi olay çıkar zarar ederim" dememek için kimse uzun süreli sözleşme yapmaya yanaşmıyor doğal olarak. faturalarınızı hala ptt den ödüyor olabilirsiniz ancak ptt sadece tahsilatçılık yapıp komisyon alıyor aynı elektrik fatualarında olduğu gibi veya bankalar gibi normalde hiçbir alakaları yok. aslında cem yılmaza o kadar para vereceklerine bu ayrıştırmayı yapabilecek bir reklam yapsalar çok daha iyi olur. millet hala bunlar devlet memuru ve devlet bizi kazıklıyor diye düşünüyor. mesela açın olayla ilgili haberin hürriyetteki yorum sayfasını herkes sallamış ağzı olan konuşuyo şeklinde.

bence şimdi asıl önemli olan mahkeme kararı da belli olan adsl bağlantısı için telefon hattı gerekemdiği için telefonunu hiç kullanmayan ama sırf mecbur olduğu için her ay en az 10 ytl para ödeyen insanların bundan nasıl kurtulacağı.ve bu yükseltmeyi yapan türk telekom un bunu kaldırabilecek alt yapı yatırımını yapıp yapmadığı zira hepimiz biliyoruz ki bağlantımız aslında 1 mbit değil şimdi daha da düşecek mi hızımız. tamam ucuzladı ama bağlantımız da yavaşladı demeyiz umarım.

4 mbit diyor? adsl2 ile mi sağlıyolar bunu hani yapamıyoduk?

@ophelia: hocam bu ekmegin fiyatini bilmemek gibi bisey yahu. ck ck ck kinadim valla.

hmm benim oynadıgım cok daha eski bir oyundu. bu da güzelmiş teşekkürler fakat o eski oyunu merak ediyorum. sağa sola değil düz bir şekilde ilerliyorduk hatırladığım kadarıyla.

insaniquarium diye bir oyun var ama ilerlemiyorsun. Pirana geliyordu heralde.

o da değil maalesef.

ooo hani şu küçük yeşil pirana mı?..o şahaneydi ya..yamulmuyosam piranha panic olacak ama piyasada sadece demosu var iki bölüm oynayabiliyosun ancak..bulursan ama beni de haberdar et..:)

ne olacağını gene zaman gösterir de, irtica & terör elele şekline bir durumla karşılaşmayız umarım.

o "bağımsızlar" isteklerini dile getirir, yerine getirilmezse üç beş çapulcu sağı solu patlatır, dediklerini yaptırırlar. iktidarın boynu zaten eğik, boynu tutulmuş resmen.

kısacası operasyon, sert tepkiler vs gibi şeyler beklemeyin hayal kırıklığı yaşarsınız. ömrümde böyle bir üzüntü yaşamadım, allah düşmanımın başına vermesin.

Kısa olmayacak bir süre terör olayları ciddi şekilde azalacak, hatta sıfıra yaklaşacaktır. 20 küsür vekil ile pkk tezlerini meclise taşıyan, bunu yaparken akp'den de direk veya dolaylı alan bulan dtp, pkk dağ kadrosunu, meclis içinde kartlarını zayıflatmamak için tatile gönderecektir.

Bu haliyle hem barışçıl kisveli meclis hareketlerini güçlendirecekler, hem seçim sonrası terörden en çok zarar görecekle olan iktidar akp'ye buraya kadarki hizmetlerinden dolayı teşekkür etmiş olacaklar, hem de terörü tırmandırma şalterini ellerinde tuttuklarını imaen ispatlayarak bir koz kazanacaklardır. Öyle veya böyle gecikilmiş olsa da, baskın etkisi ortadan kalkmış olsa da, silahlı kuvvetlerin olası kuzey ırak operasyonundan örgüt dağ kadrolarını da koruyacaklardır, çünkü terör azalınca ırak'a operasyon kararlılığı azalacaktır.

Terör açısından girilen bu lale devri mecliste akp-dtp gizli anlaşması akp'ye reel zarar vermeye başlayıncaya kadar sürecektir.

akp nin zaten operasyon işine soğuk baktığı biliniyor. şimdiye kadar bu iş bu kadar gündemde olduysa akp nin yükselen milliyetçilik dalgasından çekinmesinden dolayıdır. şimdi seçimden bu kadar kuvvetli çıktıktan sonra daha sağlam duracaklardır bence. operasyon ihtimalini her zamankinden uzak görüyorum ben.

ben de benzer şeyleri düşünüyordum. o yüzden dtp her ne kadar pkk destekçisi olsa da mecliste temsil edilmeleri en azından onları bir süreliğine zorunlu eylemsizliğe itecektir. bu da belki 5 sene boyunca şehirlerde güvenli yaşayacağımız ve mehmetçiğimizi kaybetmeyeceğimiz anlamına gelir elbet ama bir eski generalin dediği gibi, terör örgütü eğer görünürde olay yapmıyorsa el altından örgütlenir gücünü artırır. yani terör tam anlamıyla hiç bir zaman bitmez.

oslamnli imparatorlugunun lale devri gibi bir donem izleyecegiz. seziyorum, 1-2 senede teror olaylari ciddi azalacaktir. dtp destekli bagimsiz adaylar pkk'nin goruslerini meslise tasirken diger yandan akp kendileriyle anlasabilmek icin cesitli yollari deneyebilir. tabi, akp'nin yaninda cevresinde bahce citi gorevi gorup sorgusuzca oy verenler "hop, dtp ile koalisyon kurmussunuz" dediklerinde ufaktan fokurdamalar olacaktir.

su anki hukumein durumu turgut ozal'in basbakanligina benziyor. bir sonraki secimlerde tumba diyorum bunlar icin.

arattırdım googleda ama messenger fix diye bişey çıktı kurdum windows messenger ı geri getirdi :| hala aynı mesajları alıyorum contactlardan.

Benim listemde 1 kişide de var bu virüsten. Bu sıralar yaygın sanırım. Dikkatli olmak lazım.

Abi karşı tarafta var virüs. Senin bir şey yapman gerekmiyor sanırım? Ben de geçici olarak engelledim karşı tarafı: )

bilgsayarını açılışta F8 tuşuyla açarak dos ile başlatıp windows’un içindeki system32 klasorunden sysprinters.dll adlı dosyayi silmek gerekiyormus...
bu da olmazsa nolcak bimiyom abi....bende gecmişti..ya da sole birsey var..vista da calısmıyo bu trojan .. vistaya gecersen bole bir sorun kalmaz:)

edit: abi sen o dosyayi kabul etmediysen sorun yok zaten...

an itibari ile bir tiyatrocu kiz arkadastan (belki ayni kisi olabilir diye ayrinti verdim) dakkada bir look at my summer pic seklinde bir zip uzantili link geliyor.
kendisi nick name in yanina dosya almayin yazmis.
gecici engellemek iyi olur yoksa insan delirebiliyor.

aynı şey benim de başıma geldi, önce msn live'i kaldırıp trojanremover gibi bir programla temizledim bilgisayaı. bir hafta kadar live msn yüklemedim,sonradan yükleyince sorun çıkarmadı. o arada da eski windows messenger'e döndüm,özlemişim kendisini eheh :)

Dün gece benim de başıma geldi, listemdeki birisi otomatik olarak göndermiş, ben de sazan gibi açtım linki, sonra listemdeki diğer tüm kişilere otomatik göndermişim, bela bir şey, ben de tam duruyu yapacaktım msn den böyle bir link gelirse açmayın diye.

hicbir linke tiklamadigim halde mozilla yer imleri ortadan kaybolunca kıllanıp aradim ve buldum trojan ı msn fix ile.

ambulansin ozel hastaneye ait olmasi durumunda sonuc degisir.
yol kenarindaki hasta bmw, mercedes gibi bir aracin soforu falansa once o kurtarilir. buyukcekmecede ismi lazim degil iki ozel hastanenin ambulanslarinin hastayi kapmak icin birbirleriyle yaristigini biliyorum, konusmalarina sahit oldum...

bu bilgi önemli

acil bir durum sonucu 112 aranır oradakiler telefon ve adresi alır. sizi arayacağız der(?)
tamam denir beklenir. ses yoktur. gene aranır ve hızlanmaları söylenince ancak geri ararlar. (bunu beyinsiz suistimalcilere karşı yapıyorlarmış)
problem şu ki sizin başvurunuzuda bu şekilde değerlendirirlerse zaten çok önemli olan 1-2 dk' nızı kaybedebilrsiniz.

yazayım dedim. insanın ne zaman ihtiyacı olur bu tip bir bilgiye belli olmaz.

ambulans çağırırken vermeniz gereken bilgileri verdiyseniz ona göre hareket ederler. hafif yaralı- ağır yaralı- ölü gibi bilgileri değerlendirip eğer orda daha acil bir durum varsa ona müdahale etmeleri normaldir. yani insanlık icabı bu olmalıdır. tabi artık amb. takip-kalite takip sistemleri vs olduğu için sizin çağrınıza cevap vermeyen ambulans şöförünü de herhalde oyabilirler.

triaj denen kavram girer burada i$in icine. yani ambulanstaki en yetkili eleman kimse o karar verir. eger yolda gordugu ki$iyi illa ki almalari gerekiyorsa onu alip ardindan almaya gittigi ki$iye gidebilirler (dolmu$ usulu). ama zaten binde bir ihtimaldir bu, ki yolda gordugunu alip da asil almasi gereken ki$i icin "aman sonra doner onu da aliriz" demezler herhalde.

öncelikli olarak kim çağırdıysa oraya gitmekle yükümlüdür. bir acil durumda ambülans takilerin etrafını süzüp bakın lan bakalım yolda yaralı,ölmek üzere olan biri var mı diyeceğini sanmıyorum çağrılan yere gelene kadar.. 112'yi siz ararsınız, sonra sizi ararlar teyit ederler, sonra kısa süre içinde olay yerine gelirler hastanenin uzaklıgına göre tabi.

çok alakasız ama yeri gelmişken hatırlatayım: bir de 112 telsizlerini dinleyen özel ambulanslar sizin aradığınız ambulanstan önce olay yerine gidip hastayı alabiliyorlar ve o haldeki yakınlarından/hastadan fahiş paralar istiyorlar dikkat ediniz

ben anlamam lakin sole bişiler buldum belki alakalıdır.

www.evdose.com

askerde benim de oyle kucuk bir bahcem vardi, bahcivandan aldigim bilgilerle once capa yaptim (topragi kari$tirdim :) ta$ bitki kokleri falan cikti onlari temizledim. sonra topragi tekrar duzledim. kenarlara menek$e tohumlari, ic kisma cim tohumu tam orta kisimlara da gul fidesi dikmi$tim. cim tohumlarini elinizle serpmeniz yeterli ama menek$eleri biraz dibe gomun. yine tohumlari alacaginiz yerden gubre alin cim tohumlarinin uzerine onlari da serpin. topragin ustu tamamen kaplansin gubre ile. sonra bol bol sulayin. 1 haftaya guzel bi bahceniz olur. yalniz kaliteli tohum alin toprak kumlu ise.

bahçeyi kazın biraz temizleyin sonra köylerden alacağınız gübreli toprağı yahut gübreyi dökün o kısmı dolduracak şekilde. ondan sonra her şey yetiştirebilirsiniz.

carrefour'da bir oyuncakçı var, "elit oyuncak" sanırım adı.. orada pek çok action figure bulunabiliyor. ben hayal meyal orada gördüğümü de hatırlıyorum, bir bakın isterseniz.

karşıyakada baykuş home var. kilise sokağındaki yan sokaklardan birinin girişinde sayılır.

ha bir de alsancakta excalibur. akbank sokağında

evet excaliburda böyle türlü action figure var. corpse bride olmayabilir ama sanki, ama olabilir de? bilemiyorum. ben olsam önce ekskalibura bakardım.

bugün excalibur'a gittim fakat almak istedigim figür 60 ytl, nette ise 15 ytl'ye satılıyor.. .(

msn plus ta bu özellik bulunuyor.

açtım onu ama şifre sormuyor tekrar açınca?

(bkz: boss key)

xp için kullanıcı için şifre oluşturulup, bilgisayarın başından kalkarken windows+L ile login ekranına dönülebilir.

msg plus'ta messenger kilidi menusunde "cift tiklayinca $ifre sor" gibi bir secenek var.

k-ci & jojo all my life. dua gibi zaten, seremoni veya ilk dans icin oneririm. hatta yollarim.

mekana girişte melodrama fena gitmiyor..

Giriş müziği olarak Tom Waits'in Russian Dance'i cuk oyuruyo. başından birazcık kesip fade in efekti verdiniz mi güzel oluyor netekim..

I need you - marc anthony

john carpenter - the end davetliler neye uğradıklarını şaşırırlar herhalde :)

star wars'ın soundtrackleri nasıl olur acaba ?

(bkz: por una cabeza)


evet evet por una cabeza olsun !

(bkz: Nothing Else Matters) çalsınlar. Allah rızası için çalsınlar. Ben yapamadım onlar yapsınlar.

tom waits & nick cave - what a wonderful world
velvet underground - just a perfect day
suddenly - billy ocean

vs. daha çok var da onlar da bize kalsın :p

şöyle bir fikir yürütebiliyorum. soğuk-sıcak farklılığı yüzünden diş minesi üzerinde mikroskobik çatlaklar oluşuyor. bu çatlaklara yerleşen bakteriler, geç fırçalama yüzünden ya da fırçalama yapılsa dahi etkisiz kalmasından dolayı(attım) sürekli ürüyor ve çürük meydana geliyor(komple attım)

genetik faktörlerin de önemli olduğunu çok kez duymuştum.

bazı insanların ağız salgıları (amilaz) diş çürümesine sebep olur. ayrıyetten sürekli ağzından nefes alan insanların dişleri daha kolay çürür. bunun dışında her diş fırçası dişlerin aralarında kalan şeyleri çok iyi temizleyemez, azı dişleri bu yüzden çürüyebilir. diş ipi kullanmanız gerekir.

muhtemelen yanlış fırçalıyordur, düzgün teknikle fırçalamayınca pek bir işe yaramıyormuş, ben de dişçi arkadaşlarımın yalancısıyım. bir de sıf diş fırçalamak yeterli değil, diş ipi de kullanmak gerekiyor..

bu genetik olayı doğru. ama yanlış fırçalıyor da olabilirsiniz. mesela ben yanlış fırçalıyormuşum, öğrendim.

Komplo teorisi: Diş macunu ile fırçalanan diş çürür, çürümek zorundadır, yoksa diş hekimliği ve konu ile ilgili araştırmalar son bulabilir ya da pazarı zayıflar. Eğer gerçekten işe yarar bir diş macunu yapılabilinmiş ise bile bunu satmazlar, çünki sonra yeni ne çıkarıp kakalayacaklar?
Ayrıca, diş macunu ile fırçalanan dişler, diş macunu ile fırçalama sona erdirilir ise normalden çok daha çabuk çürür. Çünki diş macunu ile temizlendiğini bilen bünye, bakterilere karşı bir savunma geliştirme gereği duymamıştır. Tıpkı çalışmayan bünyenin göbek bağlaması, hayvan gibi çalıştırılan bünyelerin çok güçlü hale gelmesi, hatta bu durumun sonraki nesillere aktarılması gibi (evrim). Yani sterilleştikçe, savunma için dış meretler (ben yaptım oldu=dış meretler) kullanıldıkça hassas zavallı sümüksü varlıklar olmaya devam edeceğiz. Bir "çünki" yine pazarlama taktiği: "Kullanmazsan dişlerini çürütürüz, bembeyaz dişler yerine hm hm diyen bir tip olursun, kimse sana vermez ona göre!"
Tabii ki kötümden sallıyorum ve tabii ki yalan yanlış bu söylediklerim.

genetik nedenlerden ötürü de...

sut urunleri ve balik gibi onemli gidalara kus iseniz gayet mumkundur... bir de fircaladiktan sonra biseyler atistiriyorsaniz...

Çevremdeki sigaraya bırakmaya çalışanların tecrübelerinden bahsedersem, 1-2 hafta sonra stres sahibi insan olmuşlardı :) bünyeden bünyeye göre değişir tabi bu durum. İrade ile ilgili sanırsam. İraden kuvvetliyse psikolojik bir sorun olmaz gibime geliyor.

benim de bu konuda birkac önerim olursa..

1. biraktim deme hic bir zaman, onun yerine icmiyorum u ya da simdi icmiycem i tercih et.. böylece hem kendini kandirmamis oluyorsun hem de sigarayi birakmanin sadece birakma kelimesinden kaynaklanan stresini azaltiyorsun..
2. eger gercekten birakmak istiyorsan kelimenin kullanilan anlamiyla, günde 3-4 tane bile icme..
3. tamamen kurtulamasan da azaltman nedeniyle kendini iyi hissetmeye hakkin var, cünkü ne olursa olsun günde 3-4 tane bile icmek 2-3 paket icmekten cok cok daha iyidir..
4. ileri de bir stres dönemi gecireceksin gercekten.. hazirlikli ol..:)
5. nikotin bandi veya sakizi mutlaka yardim eder demiyorum, cünkü kisiden kisiye etkisi degisebiliyor.. ama gene de bir dene..
6. son olarak da, sigara gercekten bir kere birakilmiyor.. canin her sigara cektiginde tekrar tekrar birakman, karsi koyman gerekli yani bir kerelik bir sürec degil..

bu yazdiklarimin hepsi benim kendi görüslerim ve deneyimlerim sayesindeki düsüncelerim.. o yüzden bir garantisi yok.. ama yardimci olabiliyorlarsa sevinirim..

sinir stress yapmaması mümkün değil. vücut kendini yenilemeye ciğerler açılmaya nefes almaya başlıyor. ama günde 25-35 adet icen bi insan evladı 3-4'e indiremez. yani ya kesin ve net bırakırsın kasıp, ''içmem abi bu illeti'' dersin. yada azaltma sonra bırakma diye bir durum söz konusu değil kanımca.

iki kere 1'er ay süreyle bırakmış ve yeniden başlamış biri olarak ;

1-)hem de hayvan gibi yapıyor. kişiye göre değişir ama az ya da çok mutlaka bir etkisi oluyor. ayrıca kafayı toplayamama, yersiz sıkıntı gibi etkiler de var.
2-)hevesinizi kırmış gibi olmayayım ama şunu anladım ki bıçak gibi kesilmedikçe bırakılmıyor. yani bu öyle 3 azaltayım 5 çoğaltayımla olacak iş değil. bırakıyorsanız tamamen bırakmanız zaruri. bantmış sakızmış bence hepsi hikaye, sonuçta sizde bitiyor olay. ben bırakırken hiçbir şey kullanmadım ama o lanet "bir tane içsem bir şey olmaz" hissi yüzünden yeniden başladım. yani yakın zamanda o 3-4 sigarayı da bırakmazsanız sayısı çoğalacaktır. 3-4, 5,6 derken eski halinize döneceksiniz ki bana öyle oldu. sadece ben değil etrafımdakilerde de aynı durum mevcut ama yine kişiden kişiye değişebilir.
3-konuşmak için hiçbir zaman erken değil. aslında bunu sormanız hala sigaranın etkisinden kurtulamadığınız bir belirtisi. yani kafadan tamamen atmadan bırakmış olmuyorsunuz. ben iki seferde de bunu tam anlamıyla yapamadığımdan başarısız oldum. belki biraz daha dayansam şimdiye içmiyor olurdum.

eklemek istediğim, bu meret bakarsın 3 gün 5 gün istenmez de öyle bir an gelir ki kafayı yer insan. kriz anı da budur. en fazla bir iki saat sürer ama vücut kıvranır sigara ver bana diye. o kriz anında iraden güçlüyse bırakırsınız. krize yenik düşersen yakarsınız bir tane daha. o kriz anı geçtikten sonra her şey daha kolay. ilk birkaç hafta gelir bu krizler, sonra git gide etkisi düşer. kolay gelsin.

"nedense bir anda bırakıyorum dedim". neden bıraktığınızı tam olarak belirleyin. sağlık sorunları mı, bir şeye bağımlı olmaktan rahatsızlık duymak mı, anlamsız bir şey olduğunu düşünmek mi vs.. tabi ki neden bunların hepsi veya farklı kombinasyonları olabilir. ama şu kesin ki canınız sigara isteyecek ve bu istek başgösterdiğinde dayanmanızı sağlayacak bir motivasyona ihtiyacınız var. örneğin canınız sigara istediğinde kendi kendinize "kendine zarar vermek zevkli de olsa aptallıktır" falan gibi şeyler söyleyin. sigaraya neden başladığınızı da hatırlayın. bir nedeni olmadığını düşünseniz de vardır. her şeyin nedeni vardır. umarım yardımcı olabilmişimdir. şimdi ben bir sigara daha yakayım :)

ben sürekli spor yapmanızı, terlemenizi, bir kaç gün içinde sigarayı tamamen bırakmanızı, dengeli beslenme ve uyumanızı tavsiye ederim. etkilerini minimuma indirebilirsiniz.

kendi tecrübem:
1.5 yıldır içmiyorum, son 15 aydır ise hiç içmemiş kadar rahatım. yani aklımın ucundan dahi geçmiyor.

bu bir buçuk yıl önceki bırakma eyleminden önce belki 50 kere denedim, olmadı.

kendimce bulduğum formül:
kabullenme formülü. yani bir daha sigara içmeyeceğini kabullenme formülü.
yani mesela çok sevdiğin sevgili seni en yakın arkadaşınla aldattı ve gittiler diyelim. o eski sevgiliye ve eski dosta geri dönme ihtimalin nasıl yoksa, buna da olmadığını kabullenmen gerekiyor.

sigarayı bırakmaya karar veren herkesin eninde sonunda bu kabullenme aşamasına geleceğini düşünüyorum. bu yüzden kabullenme kzor geliyorsa "arada içerim ya nolucak ki" düşünceleri düşüncene mani oluyorsa, az içerek devam et bence çok kasma kendini.

zira biliyorum ki azaltmanın bırakmak ile uzaktan yakından alakası yok, kendini iyi hissetme hakkın var ama yaptığın şey bırakmak değil. çünkü hala aklında, ve sen bağlarını kesene kadar aklından hiç çıkmayacak.

misal sevgilinle kavga ettiniz, böyle soğuk bir dönem geçiriyorsunuz, 1 ay sürdü 2 ay sürdü, görüşmüyorsunuz falan, arada bri iki iletişim. ama aklından çıkmıyor. halbuki en yakın arkadaşınla aldatıp gitseydi, aklından 2-3 ay sonra çıkacaktı. çünkü kabullenmek zorunda kalacaktın.

ama bağını kesmezsen kabullenme aşamasına da gelemezsin. bu yüzden azaltmak çözüm değil. sadece daha iyi.

sinir stres yapacağına kanalize olmazsan çok fazla olmaz bence ama kişiden kişiye değişir. ve fakat geçer yani her halükarda, kabullendikten sonra zaten hayatında hiç sigara içmemiş gibi oluyorsun bri süre sonra, böylece sonsuza kadar o acıyı çekmek zorunda kalmıyorsun.

ama kabullenmeden bırakırsan vay haline, sonsuz işkence, daha önce denedim ordan biliyorum. "ulan bir tane içsem mi?" sorusu beynimde yankılana yankılana 6 ay geçirdim, kabus gibiydi(bu başarısız eski denemelerden biriydi).

halbuki kabullen işte, ne soruyosun kendine?

sigara krizi "bir tane içsem mi?" sorusuna cevap vermeye kasan irade krizidir. soruyu sormazsan girmezsin.


falan filan. bol şans dilerim. : )

ben de yaklaşık 4 aydır içmiyorum. sigarayı bırakınca sormuş olduğun stress hali 3 gün sürdü. en zor olan bir daha sigara içememek düşüncesi. ben bıraktığımdan beri hiç sigara içmedim. her hangi bir zamanda içeceğim 1 adet sigara beni tekrar sigara içmeye başlatacak. bundan adım gibi eminim. şu günlerde sigara krizleri puro ile aşıyorum. evet sigarayı ağzıma koymadım ama puro içiyorum. öyle çok değil ayda 5 tane falan.
sigarayı bırakmanın en önemli aşaması inanmak. sigarayı kestiğin zaman nikotin bağımlısı vücut ne tepki vereceğini şaşırıyor. mesela ilk hafta bacaklarım kıpkırmızı oldu. sonra geçti. eğer bırakırsan geriye dönüp bakma sigara diye. çok bunalırsan puro iç.
saygılar...

şimdi ağırlık buradan olmak üzere çevremdeki tepkiler ve yaklaşımlar doğrultusunda bu sabah itibariyle tamamen kesmiş bulunuyorum.. dün gece gelen bazı cevaplardan dolayı o kendime koyduğum 3-4 tane günlük sigaraya da gerçekten ihtiyacım olmadığını farkettim.. burada en azından yol göstermek babında cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum.. nihayetinde teorisi kolay da pratiğini yapanlardan da dinlemek daha sağlıklı..
tekrar teşekkürler..

Benzer bir yöntemle bir sene kadar önce 1 paketten günde 4-5'e düştüm. Son iki haftadır ise günde 1 tane içiyorum, daha kırmadım bu kuralı. Direk kesme çabalarım sinir stres sahibi etti beni, o yüzden şimdilik günde bir ile idare ediyorum, inşallah "eeh bugün de içmeyevereyim" diyeceğim günler de gelecek. Söylenildiği gibi "bıraktım" kelimesi ile bir daha hiç içememe düşüncesi çok fena hırpalıyor adamı.

Özetle, direk kesme durumunda stres sahibi olabilirsiniz, ama inadınıza devam edin.

bazı okullar bile veriyor diğer olanakların yanında.. gazetede yazmıştı. başka türlü veren ya da verecek olan elbet çıkar.

iş bankası mı ne veriyordu sallıyor da olabilirim, araştıralı uzun zaman oldu.

ayrıca temel bilimleri seçerse tübitak veriyor diye biliyorum.
bunlar başarı bursu (yani gelire göre verilmiyor)

www.atv.com.tr

bu da geçen yılki ilan, odtü'de ilk 100 sayısal için geçerli sanırım.
www.po.metu.edu.tr

alakasız bi soru olabilir belki ama, kardeşiniz kaç puan aldı?

hmm şu tübitak ın verdiği bursa benzer burslar varsa bildiğiniz onları öğrenmek isterim. yoksa koç ve sabancı da veriyor burs.. artı ücretsiz eğitim vs..

kardeşimin puanını bilmiyorum ama bütün sınavda boşu yok ve 8 yanlışı vardı, öss sonrası kontrol ettiğinde...

sozluk.sourtimes.org

hmm, Turkiye ilk 100'une basbakanlik bursu var karsiliksiz, gecen sene bir oda arkadasim aliyordu. Aylik 300 idi sanirim. Yine Tubitak ilk 5000'deki ogrencilere Molekuler Biyoloji ve Genetik, Fizik, Matematik vs. gibi bolumlerdeysen karsiliksiz yine 300 civarinda karsiliksiz verebiliyor. Rakamlar degismis olabilir, coktandir burs muhabbetinde bulunmamisim....

belediye ve kazanacağı okulun rektörlüğü verir garanti olarak.

tübitak tarafından bu sene verilecek olan burs; matematik, fizik, kimya, biyoloji ve moleküler biyoloji ve genetik dallarında tercih yapıp kazanan ve ilk 7500'de bulunan öğrenciler için aylık 400ytl olmakta.

haci omer sabanci vakfi da hatiri sayilir bir burs veriyordu zamaninda. ama karsiliksiz olup olmadigini hatirlamiyorum.

TEV yani türk eğitim vakfı veriyordu sanırım benim zamanımda ama karşılıklı mı ben de bilmiyorum, bir de tercih ettiği okul verir büyük ihtimalle, başarı bursları falan vardı bizim okulda.

odtü tercih ettiği bölümde ilk bilmem kaçta olan/girenlere burs veriyor. zaten tanitim brosurleri gelmistir coktan, yaziyor olmali orada.

bir de baskent'in vakiflarinin verdigi burslar var ama karsiliklidir muhtemelen onda. yine de bakmakta fayda var.

biraz da alakasız ama puana göre değil, seveceği konuya göre bölüm seçsin. yüksek uanlı diye elektroniğe makinaya vb. giren de bölümün azimsanmayacak bir kısmı "geleceğim böyle olsun istemiyorum" diye konuşuyorsa, farkli bir kariyere kaciyorsa, karar icin daha ince eleyip sik dokumak lazim gibi dusunuyorum.

Sabancı burslarında sadece dereceye bakılmıyor, ailenin maddi durumu da kriter oluyor. Biz de başvurduk vaktiyle, benden daha düşük derecesi olan arkadaşa çıktı, çünkü sıfır gelir beyan etti kendisi. Bi de bizim zamanımızda THY ilk 100'e girenlere 10 tane bilet veriyordu, hala var mıdır bilemem.

Ha bi de, konuyla çok alakalı değil ama duydum ki böyle ilk 100e yurtdışında okuma bursu veriliyormuş devlet tarafından, ama döndüğünüzde bi kaç sene devlete çalışmak gerekiyormuş. Böyle de bir şey var, bilginiz olsun.

ayhan sahenk vakfi

www.ayhansahenkvakfi.org.tr

masallah kardesimize,nazarlardan ırak

2 ay icinde sana ulasacagim. bir suru erotik film (aydemir akbas, mete inselel) olan arsivci bir dostum var..

bi ara bulvar veriyordu eski erotik turk filmlerini. arada sirada mahalle bakkallarinin sote yerlerinde rastliyorum. bi bak istersen gazete satan bakkallara.

ideefixe ve hepsiburada satıyor 2-3 liraya ellerinde mi kalmış nedir anasayfada illa reklamını yapıyorlar özellikle ideefixe.

ayrıyetten 80 li yılların seks filmleri kitabı vardır remzi kitabevinde. ona da gözatabilirsin.

www.homebuiltstabilizers.com adresini biraz kurcalarsan, eminim işe yarar bir şeyler bulacaksın...

o siteyi biliyordum kitaplar için kaynağı gösteren site sagol yine de ama yapımı anlatan kitaplar lazım bana.

ironi,ironik,kinaye,tezat...bunlar sinema terimi değil ama aklına bir şeyler getirir belki :)

kontrast sanki

ikiside değil arkadaşlar maalesef. böyle daha farklı bir şeydi. yabancı bir kelime olduğu kesin ama. edebi bir bağlantısı da olabilir.

casting against type

antagonist

metafor diyicem olmaz herhalde. demek istedigin sey gibi sanirim : bir turk filmi vardi, kadinlar ve erkekler rolleri degistirmisti, kadinlar mahallede kavga edip erkeklere sarkiyodu, erkekler eve orgu orup ev temizliyodu falan. filmin adini hatirlasam belki bir seyler cikar da ..

bahsettiğin şey iri yarı güçlü kuvvetli bir adamın zayıf, güçsüz bir rol oynaması mı? yani yeşil yol'daki john coffin mi mesela?

arkadaşlar hayır anlaşılmamış sanırım. şöyle anlatayım;

"reel hayatta kabul görmüş sosyal gerçekleri kasıtlı olarak zıt gösterip anlatma"

diyeyim ben. özellikle reklam filmlerinde,çizgi filmlerinde ironi yaratmak için olur bu. sinemada da sıklıkla kullanılır. mesela sarışın kadınlar zeki olmaz genellemesi kabul görmüştür diyelim, filmde sarışın karakter vardır ve aşırı zekidir. ama bunu yönetmen bilinçli olarak yapıyor ;)

google da aratınız bugun ben ordan bulmustum.

www.osym.gov.tr

yil sectikten sonra taban-tavan puanlarini ogrenebileceginiz pdf lerin linkleri ba$liktan gorulecektir.

bitkilerde damar kılcallığı, su basınç değişimi gibi yöntemlerle su yukarılara çıkıyor. yukarı kurudukça osmotik basınç mıydı neydi alıyor suyu yukarı çıkartıyordu.
(bkz: osmoz)

sınırı yok derken bu konuda bir rekor denemesi falan var mı yani? kaç kilometre yükseğe çıkartabilir onu merak ediyorum maksimum.

pek tabi bili$im. her konu hakkinda az da olsa bilgimiz vardir, bilgiye en hizli nasil ula$acagimizi iyi biliriz. i$imiz geregi gundemi surekli yakindan takip ederiz, sosyal mevzular guncel olaylar genel kultur ya$amimizin bir parcasi olmu$tur.

reklam yazarları, metin yazarları.
envai çeşit bilgiyi sindirmek zorundalar, sürekli okumak zorundalar.

mimarlar fena değildir.. hele ki yaşlıları tecrübelileri

bilişim elbette ilk sayılabilecek sektör fakat avukatlardan da bilişim suçlarıyla uğraşanlar var, onlar o konuda normal bir bilişimciden daha fazla bilmiş oluyorlar gibi. (teknik ayrıntıları saymıyoruz tabi)

tabiki turist rehberleri
hehe

siz avukat olayina takmi$siniz ama $unu unutmayin, bir meslek hakkinda bilgi sahibi olmak o meslek erbablarinin sahip olduklari ozellikleri size kazandirmaz. ben de hergun resmi gazete okuyor, anayasa mahkemesi yargitay kararlarini inceliyorum ama hukuka avukat gibi hakim olmam mumkun dahi degil.

ayricana ben hukukcularla bili$imcileri googleda dovu$turdum, i$te sonuclar:
www.googlefight.com

lawyer 121,000,000 results
information technology 885,000,000 results (winner :)

edit: sonuc olarak burayi okuyacak bir cok avukati tenzih ederek soylemek istiyorum ki; bir avukat ki$isiyle ya$adigim ili$kinin tecrubesine dayanarak, onun ve cevresindeki diger avukatlarin aslinda du$unuldugu gibi her$eyden haberdar, genel kultur sahipleri olmadiklarini, hatta bir cogunun siyasi bir goru$u dahi olmadigini, ekonomi ve politika ile ilgilenmediklerini, bilgisayarlara uzak olduklarini, kitap okuma ve hayvan bakma di$inda hobileri olmadigini gozlemledim. bunu soylemek istiyordum, hatta soyledim.

avukatlarin bircogunun dunyadan haberi bile yok, avukatlari cok bir sey sanmayin. filmlerde gorunen avukatlikla turkiyedeki avukatligi birbirine karistirmamak gerekiyor. turkiye deki avukatlarin buyuk bolumu dosya isleriyle ugrasir.

ben de bilisim sektoru diyorum.

aslında öyle olması gerektiği halde öğretmenleri sayamamamız ne kadar üzücü değil mi :)

bu arada internette tabi ki information technology lafı daha sık geçer gayet normal. bilişim deyince anlaşılan ekşi sözlük ortamı olmamalı sadece. nice bilgisayar mühendisleri, programcılar var pc den başka hiç bir şey bilmiyor, hiç bir şeyi takip etmiyor. pc gurusu olması onu genel kültür konusunda uzman yapmıyor. aksine diğer konularla ilgisiz oluyorlar gündemden falan nefret ediyorlar. dediğim gibi ekşi sözlük ile ilgilenenler ve ilgilenmeyenler şeklinde ikiye ayrılır bu bilişimciler ;)

her alanda bilgilidirler demiyorum ama azmetseler allame-i cihan olurlar diyorum; "çevirmenler"

yıllardır tıptan ziraate, arkeolojiden yargıtay ilamına, otelcilikten dalgıç su motoruna kadar milyon tane alanda çeviri yaptım, illallah dedim be kardeşim..

Bilişim alanındakiler ve endüstri mühendisleri

akademisyenler ve gazeteciler bence. mesleğin yapısı gereği araştırmak, öğrenmek , takip etmek zorunda olan insanlar bunlar. diğer meslekere nazaran görece daha fazla demek istiyorum tabi.

mühendisler sadece kendi alanlarında bilgili olurlar ve gereğinden fazla bilgiyi unuturlar o yüzden sayılmaz.

akademisyenler devamlı kullandıkları için iyi bilgi sahibi olurlar ama onların da büyük kısmı genel kültür olsun gündem olsun sosyal herhangi bir mevzu olsun (2 düzgün cümle kuramayanı da gördüm) sıfır bilgi sahibi olurlar.

genel olarak kişiye bakar ama bence temel bilimler okuyan kişiler. özellikle matematik olsun fizik olsun kendi alanlarından böghk gelecek şekilde sıkıldıklarından her şeyden anlıyorlar.

aynı şekilde okulu bitirip bir 3-5 sene çalışan doktorlar da insanlarla içli dışlı olduğundan devamlı çok yönlü oluyorlar.

bence sharpenter'ın dediği gibi çevirmenler. gerçi çevirmenlerde de bilgi kirliliği olayı oluyor bir yerden sonra, kafa dolup taşıyor, olmaz olsun bu kadar genel kültür dedirtiyor insana...

toplum içinde özel konuşmak ne ya...

universitelerin tarih, arkeoloji, sanat tarihi, latin dili ve edebiyatı bölümlerinde latince dersleri veriliyor zaten.

toplum içinde özel konuşmaktan daha ulvi amaçlarla öğrenmeye niyetlenmiştim bir ara, ancak kurs veren yer bulamadım.. kağıt üzerinde kurs veriyor görünen yerler var ama bir-iki kişiye kurs vermiyorlar.. kur açmak için yeterli sayıya ulaşılsa bile bir süre sonra ilgisizlikten sayı azalıyor, kurs bitiyor.. doğrudan bilen birinden öğrenmek, ya da üniversitelerdeki derslerin yerini / zamanını tespit edip dersin hocasından izin alarak derse dışarıdan katılmak lazım..

evde kendi kendime öğrenirim derseniz internet'ten kaynak bulmak da mümkün.. ingilizce konu anlatımlı bir şeyler olması lazım bende, gönderebilirim isterseniz..

latince öğrenip toplum içinde arkadaşınla özel olarak konuşman imkansız neredeyse. isveççe,fince yahut japonca,çince öğren. onlar epey az biliniyor.

Ankara'da yaşayan bir arkadaşım Dil Tarih Coğrafya fakültesine gidip Latince hocalarıyla konuşmuştu ve yıl boyunca derslere girmek için izin aldı. Yani üniversite kaydı olmadan. Hangi şehirdesin bilmiyorum ama bu tarz bir şeyi deneyebilirsin. Bu arada illa farklı bir dil öğrenmek istiyorsan Rusça ya da Japonca tavsiye ederim. Hem alfabeleri de farklı olduğundan yazılı mesajlarınızı da çözmeleri daha zor olur. Rusça daha sonra para kazandırır Japonca bilirsen de animeleri altyazısız izlersin :P

Tek başına kitaptan falan öğrenmek pek mümkün değil latinceyi. Özel ders veren bir arkadaşım var, fiyatı da gayet uygun. Düşünürseniz mesaj atın, bilgi veririm.

tak başına öğrenmen mümkündür.
gereksinimler; yeterli zaman + azim + internet + iyi bir ikinci dil.
bir de sağlam banknot desteğin varsa, jimi the kewl diye bir kullanıcı var, sana bir mesaj kadar yakın.