inanamıyorum, buldum :) oyun adı ignition arkadaşlar
www.bestoldgames.net

herkese tavsiye olunur.

oyunumuzun adı "ignition" idi."Zaman-ı mazi"de cok oynardım bunu.

vay be 2 dakika geç kalmışım :)

hehe :) ben de çok oynardım. bugün eski oyunlarımı arayıp bulma günüm.

kings of the rock
hard truck

king of the road

hard truck cok daha guzel king of the roads'a kiyasla bu arada (bana gore).

sonuç : oyunu oynadım aylarca, metalman le falan da oynamıştık, paso yeni sürümünü çıkartıyor firma hiç bi zaman da tam olarak olmuş diyemiyorsun. öyle işte sonra silmiştim.

sarar
kiğılı
damat
ramsey
pierre cardin

gibi ünlü markalar var, sarar ve ramsey daha ucuz genelde fiyatlarda bildiğim kadarıyla.

%100 yün kumaş ve dikişi iyi bir elbise minimum 120s dokuma sınırı koyabilirsin. 140-150s lere çıkarsan fiyat artar tabi.

o kıyafetin içinde pek bulunmuyorsan iddiasız bişi alman daha iyi olur. siyah ya da lacivert düz kumaş ideal mesela. sadece önemli günlerde giymek için bir tane olsun diyorsan yanii.

uygun fiyatlı kaliteli bişiler için outlet mağazalara bakmak lazım ama burada beden problemi olabilir. yani 6 drop giyiyorsan istediğini bulursun da 8 dropsa outlette bulmak zor.

marka çok önemli değil kumaş ve dikim iyi olduktan sonra. ama benim favorim damattır. çok özgün kesimleri olur ama birazcık daha pahalı olur ortalamaya göre. D's diye bir marka yaqpmışlar vakko nun W si gibi biraz daha uygun fiyatlı onlara da bakabilirsin. kiğılı da son zamanlarda maliyeti biraz daha düşürüp sürüm yapmaya çalışıyor. hoş takımlar bulabilirsin. sarar a bakacaksan saçma sapan 60-40 lık kumaşlara hiç bakma sırf sarar diye dünyanın en karaktersiz kumaşına para verme. ama microwool kumaşları iyi sararın geçen sene bir tane aldım çok da sık giydim hala dipdiri. sararın interviewlerine de bak pek güzel spor kesimler var. şöyle uzun yaka çift düğme çift yırtmaç dar kesim bir elbise mesela hemen fark ettirir kendini.
crispino diye bir marka var 140s %100 yün çok güzel kumaşlar kıllanıyor iki tane var gardropta çok memnunum. daniel hecter da çadır günleri yapıyor 1/4 fiyat palavra olsa da uygun fiyatları var. ramsey de ankarada kimlik mağazalarında indirimde ama gıcığım rte ye yakınlığından dolayı. aydınlının markaları (becon-pierre cardin- u.s. polo ass n) da yaz indiriminde.beconu tercih et derim. zara ya bir bak hafif spor kesim hoş takımları var. hele ki pantolonları likralı olan takımları çok rahat.
igs de iyidir ama birazcık pahalıdır. ama teeeeeeee lisede aldığım igs blazerı ara sıra giyiyorum hala ve herkesin çok hoşuna gidiyor.ha bak networkin outletlerinde de iyi indirim var. ama networkte 8 drop bulmak çok zordur.

ama dediğim gibi kumaşına bak dikişine bak iyiyse kesimi de hoşuna giderse markaya bakma. mesela uki diye bir markadan elbise aldım geçen hafta. kumaşı da dikişi de gayet kaliteli (bugün telvin de gördü 10 nomerö dedi). neyse marka benim tanımadığım bir marka fiyat da çok uygun olunca (190 lira) adama dediim nedir abi uki nin olayı diye o da abi şölye büyük firma böyle büyük firma günde 4000 elbise üreten fabrikamız var vs vs madem dedim günde 4000 elbise üretiyorsun hani niye ben hiç duymadım sizi meğer adamlar next zara river island a falan üretim yapıyolarmış.

neyse işte böyle orta ve ortanın üstü piyasa.
pis iş hazır elbise almak bedeni olanın kesimi kumaşı iyi olmaz kesimi güzel olanın bedeni olmaz (lanet drop 8) herşeyi iyi olanın 600 milyon etiketi olur. aslında en iyisi paraya kıyıp diktirmek ama terzinin dikmeye istediği paraya (200 den başlayıp 600 liraya kadar çıkıyor kumaş hariç tabi) elbise alınıyor...

olivium'a git derim. eğer çok modayı takip eden biri değilsen (ki değilsin biliyorum:p) (ki takım elbisenin modası mı olur o da ayrı konu) git 300lük takım elbiseyi 100e al. hem de damat falan bile o fiyatta. aldım ordan biliyorum. ucuzcu adamız biz işimiz olmaz öle piyer miyer...

nihilanth saydıgın fırmalar arasında kığılı en ucuz olanı..ancak son donemlerde kiğılğ fiyatlarını dusurmek ıcın kalıteyı baya dusurdu..

gregory arkadasım sana su sekılde tavsıyede bulunabılırım.aynı sorunu bende yasadım.1 gunluk gıyınmek ıcın takım elbıse aldım..baya arastırdım gıydım denedım vs..marka urunler su anda gercekten cok uygun..bı takım elbıseye max 300 ytl vermelısın bence..cunku bu durumda olan cok fazla firma var..

ted lapidus a bi bak derim ben..kalite li ve kalıplar cok guzel..
bide D S Damat var..onunda fıyatlar uygun..

daniel hechter 'ın bir çadırı var,4'te bir fiyatına satılıyor takımlar.ankara'daysanız adresini verebilirim.

ben network-altinyildiz'i da bos gecmeyin derim ben. kampanya donemlerinde 200-250 ytl aralıgında guzel seyler bulunabiliyor

Erol var İstiklal Caddesinde. Network vs. almayacaksanız oraya gidin. Kumaşları Altınyıldız falandır.

vaktin varsa izmit outlet center'a git. bütün iyi markalar var ve ucuz ötesi fiyatlara. git gel yol paranda 16 ytl tutar otobüsle. sürede 1 saat 10 dk gidiş.

izmir de isen balcova ve bayrakli tarafinda iki tane sarar outlet i var. oralarda epey uygun fiyatlari. en azindan daha az kaziklaniyorsun.

nadiren giyiyorsun. bu durumda siyah ya da lacivert dışında bir renk alma. abuk yeni bir moda-model denemesi tercih etme. seneye artık "zamanı geçmiş" olabilir. hatta çizgili falan da olmasın. düz renk ideal. markaları agk açıklamış zaten.. kolay gelsin.

hiçbir moda akımından etkilenmesin dersen lacivert bir blazer ve gri bir pantolon da bakabilirsin.

takım işi yapmış birisi olarak söyleyebilirim ki fiyattan ziyade kaliteye bakınız çünkü bu tip kıyafetler özeldir.vücut özelliklerinize göre seçeceğiniz kıyafetin markasında da seçici olmalısınız.şu anda firmalar arasındaki inanılmaz çekişme sebebiyle kiğılı,beymen,hatemoğlu gibi markaları 149 ytl ye bulmanız mümkün ancak bu markaların ideal fiyatlı ürünlerinde çin kumaşı(ki pek tavsiye etmem) kullanıldığı kulaktan kulağa yayılıyor..benim size tavsiyem eğer fit bir vücudunuz varsa damat dan italyan kesim siyah iki düğmeli bir takım almanız yönünde..hem çok amaçlı hemde modern bir görünüm açısından iyi bir seçim olacaktır.

şurda bişey var :urun.gittigidiyor.com

olmadı tiyatroculara sorun, onlarda vardır yahut alınacak yeri biliyorlardır.

canan kostum dunyasi - kiziltoprak'ta: 0 216 345 90 74

bir de feneryolu sabit pazari gecer gecmez , trenyolu alt gecidine gelmeden sagdan ilk sokakta bir kostumcu var, orada da vardi ama ismini hatirlayamadim simdi.

bitionda çıkmıştı bi foto onunla ilgili. szölükçülerden birisi yapıyor ama kimdi hatırlayamadım

Beyoğlu köstebekte görmüştüm.

kendim buldum. tahtakale'de bir sürü var.

hatırladım. çok zevkli bişeydi adı combatlı bişeydi sanki.. hatta kendimiz yapabiliyorduk özel olarak bölümü, map editör gibi bişeyi vardı. arıyorum bakalım. bulsam ben de oynardım şimdi. aynı ataride 1942,contra da vardı bende.bir de combat diye bir oyun vardı sanki şimdi hatırladığım o da arcade bişeydi ama..böyle ilerliyorduk adam uçuyordu falan..

edit : www.atariage.com

şuna benzer bişeydi ama bu daha eski sanırım.

1990 lı bişey de hatırlıyorum o oyundan ama.. bizim oynadığımız atari konsolunun adını bulursak oyunu da buluruz bence. atari 2600 falan değil, daha sonraki 90 lı yılların atari konsollarının ismi neydi acaba..

ben 90 tank diye biliyorum kendilerini. daha oncede sorulmuştu bu oyun #3609

konsolu buldum. sega genesis :) bendeki atari buydu işte tıpkısının aynısı. şimdi sıra oyunu bulmakta. tank 90 diye hatırlıyorum ismini ama arıyorum yok.

img.alibaba.com

ehhehe acayip gaza geldim be bi bulsak şu oyunu deli gibi oynucam.ayrıca nihilanth national cografikler ben de hala bi ara ugra.:)

netten sanırım bulamayız. ama emule'de sega genesis'in complete romset'i var arasında kesin vardır yalnız 3gb :) uğrıycam x factor hep unutuyorum. rrr'de de yağmurluğum var onu da almam lazım :)

Evet, bu oyunu iki ismiyle de oynadım.

Biri "90 Tank," diğeriyse "Battle City." İkisi de aynı oyun.

bu soruyu ben de sormuştum zamanında, ama bulamadım. #3609.
oyunun adı tank 1990mış.
emu-russia.km.ru

bu oyun 8 bitlik atarilerde vardı. 1000000 oyunlu kasetlerdeydi. bende terminatör vardı. oynardım.
şuraya bakanlar hatırlayacaktır bu güzelim oyunu.

emu-russia.km.ru
www.romman.net

haydi dostlar, bir el atın da eskiye dönelim, bulalım şu oyunu, oynayalım.

şu da var:
en.wikipedia.org(video_game)

tetrisle beraber dünyanın en zevkli oyunu be bu:) evde bu aterinin kasedini buldum ben, üstünde bikaç santim toz tabakası vardı gerçi, bunun için atariyi bile bulmaya hazırım.bi de kendi map'ini yapabiliyodun bu oyunda. stage 50 ehe

ilginçtir ki tamamen aynı mantıklı olanını başka bir şey ararken buldum ben. ve ismi de farklı. oyun çok benziyor ama.deneyin efem.

www.freedownloadscenter.com

v1.2 icin kraker var. bilmiyorum cali$iyor mu ama..
tinyurl.com

evet 1.2 yi indiriyorum ben de şimdi. 1.3 için krek yok pek sanırım. çalışır umarım. 10 sene önceki sürümü bilen varsa hala aranıyor. denizde yüzebildiğimiz buna benzer oyunlar varsa bildiğiniz onları da söyleyebilirsiniz.

edit: 1.2 yi krekledim fakat açmaya çalışırken sorunla karşılaştı diyor.. off. radeon x550 ekran kartı yetmesi lazım ama var bi yamukluk.. çözen olursa çok müteşekkir olacağım.

ayarlarda yok mu bir $ey ?
ne bileyim detay, cozunurluk(bundan emin degilim pek) vs..

ayarlarda var çözünürlük,refresh rate vs. bilgisayarımdaki gibi ayarlardım ama hala sorun yapıyor. önce siyah ekran geliyo sonra hata veriyo. ekran kartının en son sürücüsünü atinin sitesinden indirdim, directx de en son sürümde, windows da servicepack 2 de, supportuna baktım yazılımın ama sorumun cevabı yok. sanırım crackle ilgili bi problem. çözemezsem bayılcam 20$ satın alcam artık.

cozunurlugu du$urup denesen.
800x600 felan. test icin.

şimdi 1.3 e geçtim. aynı crackle aynı hatayı veriyor. enteresandır ki çözünürlüğü değiştirince hata vermedi ama yine açılmadı yazılım. kurcalıyorum bakalım.

edit : cracklenmeden düzgün çalıştığına göre çözünürlük problemi değil kesinlikle bana göre. başlığı update ettim.

şimdi aradığım v.1.3 ü crackleyecek bir babayiğittir arkadaşlar. nette hiç bir crack i yok. belki v.1.2 cracki ile oynama yapıp düzeltebilirsiniz de, o da çalışmıyo zaten.

ingilizce cod kisaltmasiyla bilinen bir olay var. collect on delivery olmasi lazim aciliminin. kargo sirketi mali teslim ederken sizden parayi aliyor diye biliyorum ben bu yontemde.

Kargo şirketlerinin bu konuda sorumluluk alacağını sanmıyorum. Kargo şirketi arayan kişinin sahiden mal sahibi olduğunu bilemez sonuçta.

çok yardımcı olmayacak tabii ama bu hizmete ecnebiler escrow diyorlar.

hmm güzel bişey dediğiniz ama zannedersem yok. emanetçiler varsa rehin şeklinde yapabilirsiniz ancak. şöyle bir şey de var, gittigidiyor.com dan satılırsa mal, para havuz hesaba yatırılıyor. önce kargo gönderiliyor, alıcı onayladıktan sonra para hesabına geçiliyor. tabi %10 komisyon alıyor site.

collect on delivery hizmetini fedex amerika'da veriyor. turkiye'de verip vermedigini onlari arayip sorabilirsiniz. onlar yapimiyorsa belki diger buyuk kargo sirketlerinden yapan vardir.

cevaplar için çok teşekkür ederim.. anladığım kadarıyla yine ecnebilerin gerisinde kalmışız en ufak bir kargo işinde bile..

ups yapıyor ancak hizmet adını veya özel protokol yapılması gerekip gerekmediğini bilmiyorum.
belki de bütün kargo şirketleri kurumsal firmalara böyle hizmet sunmaktadır.

yurtiçi kargo da ödemeli teslimat gönderebiliyorsunuz. teslimat yaparken karşı tarafdan parayı alıp size veriyorlar ama detaylarını bilmiyorum

teşekkürler bir sorayım öyleyse yurtiçine. bakalım ne diyecekler.

su muhallebisi

dondurma

bana gore cevap, ozel bir tatli ismi degildir.

cevap, "herhangi" bir tatlidan bir iki parca almaktir.

sevmedigin bir tatlinin tam porsiyonundansa, 1-2 catal/kasik profiterol almak daha guzel degil midir?

belki de degildir.

şeker alayım çekmeceme koyayım, her gün bir tane yiyeyim diyorum ama dayanamıyorum. leblebi gibi yiyorum bütün şekeri. keza küçük çikolatalar da aynı.

peynir tatlısı

bi parca danette

hamur ve şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlıları deneyin.

diyetisyenim her gun bir porsiyon sutlu tatli, dondurma ya da cokonat yediriyor:)

şu diyet çikolatalar yok mu, onlardan ye abi. ben yedim gayet çikolata gibi hem.

nutrasweet'in tatlıları gibi özel diyet tatlıları var ama kanserojen midir değil midir bilemem orasını.

ülkerindi sanırım mavi yeşil zımbırtılarında çikolata kaplı bisküvi var. pakette 126 kalori mi ne alıyordun, içinde yanılmıyorsam 4 adet olması lazım. çok canın çekerse onlardan ye ( ülker değilse kesin eti'dir )

bide şeker katkısız reçeller var. reçel - marmelat karışımı demek daha doğru olur. bir parça peksimet üstüne sür, tatlı niyetine ye. kalorisi yine az onun.

lif olsun da ne olursa olsun. Kompleks karbonhidratlarca zengin olursa basit şekerin etkisini de azaltır. Yani, şu manita işi diyet kahvaltılık gevreklerin içine ekstra şekerli malzeme koyup, misal fıstık ezmesi. Hem tadı yüksek olur hem de yedikten sonra zor acıkır tekrar tatlıya dalmazsın. yüksek insülin ve akabinde yükselen kortisol ile boğuşmaz, daha az kilo alırsın.

izmir için konuşuyorum,

- ehliyet kursu ve tüm masraflar toplam 270 ytl en ucuz,taksit yapıyorlar.
- sabıka kaydı, 12 adet vesikalık fotoğraf, zart zurt gibi belgeleri kendin alıp oraya başvuruyosun.
- kurs 5 hafta sürüyor, sonra ehliyet sınavına giriyorsun, derslere katılmak mecburiyetinde değilsin. sınava girip geçtikten sonraki hafta direksiyon eğitimi başlıyor. ona da katılmak zorunda değilsin. bir kaç hafta sonra da direksiyon sınavı var, onu da geçtikten sonra geriye trafiğe 200-400 ytl arası?(bu kısmı tam bilmiyorum) yatırıp ehliyet alman kalıyor.

- ehliyet kursları kayıtları sürekli devam ettiğine göre tahminen 3-4 ayda bir yapılıyordur sınavlar.

- motosiklet ehliyeti de 70 ytl idi yanılmıyorsam, peşin ödersen güzellik yaparlar tabi her iki ücret içinde.

- sınava girip dönebilirsin tabi, sağlık raporu için çağırırlar seni bir de, onu da kendim yaparım dersen sorun olmaz. (kan grubu testi dahil olabilir,olmayabilir de, bi hastaneden onaylı kan grubunu alıp verirsen o sorun da çözülür)

b sınıfı[otomobil fln gurubu iste] 2 ay akdar kurs 20 gun kadar direksiyon dersi ve direksiyon sınavı 3 ay iste. derse devam etmeye gerek yok ki simdiden baslayın bi sey olmaz.

ucretler kurs merkezine gore degisiyor cok fazla da, sınav harcları makul seviyede. kurs için 300-400 aralıgı iyi bi fiyat, 215 mı ne de ehliyeti cıkarırken trafik e bayılıyorsunuz iste. saglık raporu var bi de, sınav harclarını genelde kurs merkezleri oduyor.

ikiisni birlikte alınca guzellik oluyor, hem kurs merkezinde hem de trafik sube de.

sınavdan sonra ehliyetinizi 1 yıl içinde sorunsuz bi sekilde alabiliyorsunuz

yılda 4 kez yapılıyor sanırım.

(bkz: türkiye de ehliyet almak)
bazı cevaplar burada.

diğer soruların için en sağlıklı bilgiyi sürücü kursu verir.

tuh be gec kalmısım cvp vermede.

yeri gelmişken öncelikle teşekkür cevaplar için ve devam ediyorum.ucu açık bikaç mevzuya daha değinmek ister bu gönül.

1)olur da direksiyon sınavı tarihi geldiğinde anavatan sınırlarında olamayacak durumda isem bi sonraki periyottaki pratiğe girebilir miyim?hatta şöyle diyeyim, nasılsa direksiyon sınavını yapan kurs (diye biliyorum ama?).ben kursa gitsem desem.abi böyle böyle benim dönmem gerek şu sınavı biraz erkene alsak he?hadi lan şabalak derler mi?

2)bu sağlık raporu sınava girmek için ön şart mı?diyelim raporu şimdi alamadım (bkz. bikaç başlık ötede; göz tembelliği) teori sınavına giremez miyim?

sınavın ertelenmesi gibi bi ihtimal yok, merkezi olarka yapılıyor; tr nın her yerinde hatta kktc de bile olabilir kdjslf[kktc kısmı latife tabiki], ve fakat bi sonraki direksiyon sınavına gireibliyorsunuz sanırım kacırmanız halinde.

rapor zor bi islem degil ki, formaliteden veren yerler zibilyon tane; aynı gun 20 dk surmuyor.

1- direksiyon sınavları sınav komitesi gözetiminde ve belirli gün ve saatte yapıldığı için zannediyorum ki ileri bir tarihe atalım deme şansın yok. yurtdışında olacağınız kesinse kursunuzla konuşun sınavınızı bir sonraki döneme aktarsın en kesin çözüm bu olur.

2- sağlık raporunu ben kursa yazıldıktan sonra almıştım. raporu vermedikleri takdirde kursta nasıl bir işlem yapıldığını bilmiyorum, zira raporu almam 30 saniye falan sürmüştü. ama sağlık raporu olmadığı için ehliyet dosyan tamamlanmaz ve sürücü kursun eksik dosyayı emniyete göndermez diye tahmin ediyorum.

ayrıca yine de bunları buraya değil, kesin ve net bilgisi olan bir ehliyet kursuna sormanda büyük fayda var.

rapor kursa kayıt olabilmek için gerekli bu arada, sadece sınav degil.

(git: 3983)

(git: 3983)

Pek bir şey bulamadık biz burada..
diyor ama?

- direksiyon sınavı girmediğiniz/geçemediğiniz takdirde, yanlış hatırlamıyorsam her 2 haftada bir tekrar yapılıyor(iki ve ya bir haftada bir yapılıyor).lakin tekrar sınav ücreti 40 ytl ödenmesi gerekiyor.

- sağlık raporunu özel hastanelerin bir çoğu verir.
taş çatlasın yarım saatlik iş...

muhtemelen zamanında internet kullanıcıları göremediğinden yahut o seçenek işaret edilmediğinden göremediniz, o linkte konuyla alakalı her bir şey konuşulmuştu zamanında.

özel isimler ingilizce ye cevrilmez. ege universitesine de ege university denir. odtu nun metu olarak aniliyor olmasi sanirim ayni zamanda uluslararasi bir üniversite olmasi sebebiyledir.

bazıları ısrarla yanlış kullanıyor da ondan sordum. university of aegean ise yunanistanda bir üni adı imiş bu arada.)

mesela bilgi üniversiteside knowladge university olmuyor. gibi. aslında ilginç olurdu.

"okan university"
hiç polemiğe girmez...

Şayet üniversitenin adında özel isim varsa ve bir de ingilizce'de karşılığı varsa kelimenin, okulun adını çevirirken, ingilizcede var olan çevirisini kullanabiliyorlar. Misal,Karadeniz yerine Black Sea kullanılabilirken; Sütçü İmam, Imam the milkman olmuyor :s

mesela bizim bölümün yayın şeylerinde şöyle kullanılıyodu:
ankara university, faculty of science, astronomy and space sciences

sanırım güzel örnek olmadı hehe. ege'nin ege university, dokuz eylul university, bilkent university, hacettepe university...

Bence olmaz. Zaten sanırım ODTÜ dışında bunu yapan da yok. Bazıları "ama ODTÜ uluslararası üniversite" diyor ama bu mantıklı olsa, ki Bilkent'i geçtim zaten özgün bir ismi var, o zaman Boğaziçi de Bosphorus University derdi kendine. Ya da ne bileyim Koç da Ram University derdi kendine İngilizce.

"iyi bir rush, her zaman galibiyet getirir"
william şekspir

çok hızlı gelişmelisin, pratik yap evde önce bol bol, single da hızını artırmaya çalış. üniteleri çok iyi tanıdığından emin ol, ezberlemelisin neye karşı ne yapabileceğini. daha sonra rakibini tanı, sen ne kadar iyi oynarsan oyna onun oyun tarzına göre ne yapacağını bilmen gerekir. çok iyi oynayan oyuncuların oyunlarını izle, rakibinin oyununu izle, nasıl gelişiyor, neler yapıyor vs. age of empires için "ben şunu yapıp herkesi yeniyorum" taktiği yoktur.

(#10704733)

rush icin bir an once castle age'e atlayip rakibinin town center'inin yakinlarina kale atmak faydali olabilir. onun di$inda ba$larda tarla ile bogurtlen ile ot ile cop ile vakit kaybetmeyiniz. food icin koyunlari mill'in ya da town center'in etrafinda toplayin, 2 i$ciyle bizona girin, domuza girin, geyige dalin. $ahane et gelir. balikcilik yapin ne bileyim. yani tarim i$ine elinizde ciddi wood birikmeye ba$ladiktan sonra girin, once hayvancilik. kar marji daha yuksektir.

neyin neye iyi geldiğini öğrenmek şart. bi skirmish'in okçuları halletmesi gibi ya da mounted ünitelerinin spearmen ve türevlerinde çatır çatır düşürülmesi gibi. bunun yanında istisnaları da bilmelisin. cataphract'ın tüm piyadeleri ezip geçmesi gibi. biraz tarih bilgin varsa yardımcı olur mesela hunların tarkanları binalara süfer hasarlar verir. rush için iyi bi ırktır. 5-6 tane basarsın çok değil bi yandan evleri yakar yıkarlar. teknoloji ağacını iyi bilmelisin. çok oyun oynamalı, arkadaşların dediği gibi replayler seyretmelisin. iyi bi makro ve mikron olmalı. hızlı oyun için tüm tuşları bilmelisin. mouse'a pek dokunmadan çatır çatır kurmalısın. ne yapacağına oyun öncesi karar vermeli ona yoğunlaşmalısın. bir de en iyi şekilde çağ atlamayı bulmalısın kendin için. ben çok kişilik maçlarımda 23 işçiyle filan atlıyordum 9. dakikada.
bir de pro gamer olmak istiyorsan strateji oyunlarında bi matematik problemi gibi düşünmelisin, taktik geliştirmelisin. gereksiz masrafları ve zaman kayıplarını ortadan kaldırmalısın. rush önemli, ama her zaman rush diye de bir şey yok. iyi bir ekonomin olmalı büyük maden bölgelerine town center apmalısın ki rush gelirse oralara direk içeri kaçsın işçilerin. expand deniyo buna. böyle işte, çok fazla oynamalı; tecrübe kazanmalısın.

arşivimden çıkartıp tekrar izledim o bölümü. şimdi o bahsettiğin parça büyük ihtimal naked city - hellraiser'ın bir bölümü.filmin sonunda da çalar hatta. netten aradım dinledim sample'ını tutuyor. filmde çalan tüm parçalar da şöyle :

# Cara Salva"
from Atalanta
Music by G.F. Händel
Sung by Benjamina Gigli
Published by EMI DA 1918


# "Tu Qui Santuzza"
from Cavalleria Rusticana
Music by Pietro Mascagni
Published by Historical Decca 425985-3


# "Quintet for Clarinet, 2 Violins, Viola, Violoncello"
in A Major
2 movements largetto performed by Hagen Quartett
Music by Wolfgang Amadeus Mozart
Clarinet: Eduard Brunner
Published by Deutsche Grammophon 419600-3


# "Bonehead"
Composed by John Zorn
Performed by Naked City (Grand Guignol)
Published by Union Jasroc


# "Hellraiser"
Composed by John Zorn
Performed by Naked City (Grand Guignol)
Published by Union Jasroc


# "Water"
Performed by Frank Jonko Band

süpper!albümü indirdim şimdi oymuş.ellerin dert görmesin.

arkadaşlar bende çok aradım ama bulamadım acaba indirebileceğim bi adres bi link varmı yardımcı olursanız çok sevirim

amerikadan gelenler için 100$ avrupadan gelenler için 100€. ramazan ve kurban bayramları ayrıca yılbasının bir ay önceleri ve bir ay sonraları 4 katına çıkıyor geçici olarak. çok bilindik şeyleri atıyorum ipod 30 gb ın üzerine de 60$ yazdırırsanız yemiyorlar çünkü fiyatlarını biliyorlar. mp3 player getirtiyorsanız radyolu olursa trt bandrolu içinde para alınıyor.

fiyatlara posta ücreti dahil değil.
mesela 90 euroluk bir şey aldınız , 20 euro da posta diyelim.etti 110 euro.
100 euro'yu geçtiği için gümrük vergisi ödemiyorsunuz çünkü vergiye esas ,malın posta ücreti hariç değeri.
malın değeri 90 euro olduğu için , vergi vermiyorsunuz.

laptop falan getirenler nasıl getiriyor? benim yahut kendime aldım denilerek ne kadar şey getirilebilir ben de merak ettim şimdi.

hımm bi karışıklık olmuş galiba getirmek ile getirtmek farklı şeyler. getirtmek söz konusu ise ilk mesajım aynen geçerli. getirmek söz konusu ise limit falan yok çünkü kontrol yok. atıyorum kek gibi gümrüğe gidip abi kontrol edermisiniz demediğiniz veya o günün tek şanslı kişisi olmadığınız takdirde herşeyi getirebilirsiniz. bir tek istisna var bu konuda o da cep telefonu. bir sene içerisinde yurtdışına ne kadar çıkarsanız çıkın (kendinize veya başkasına hiç farketmez) getirebileceğiniz cep telefonu sayısı 1 veya 2 (ikisinden biri tam hatırlamıyorum) ha makinayı geçirirsiniz tabiki onlar da sormazlar bile cep telefonu getirdiniz mi yurtdışından diye ama siz daha kapıdan çıkar çıkmaz telekomunikasyon kurulunun 1 hafta içinde görüşmeye kapatmaması için gümrüğe kendi ayaklarınızla gidip cep telefonu getirdim kaydedin diyeceğiniz için cep telefonunda sınır var evet.

sonuç olarak ben kendime aldım diyerek gümrük memurları aldıklarınızı satmak amacıyla getirdiğinize kanaat getirmediği sürece her hangi bir limitiniz yoktur. ha öyle bir düşünceye kapılırsa da gümrük vergisini ödersiniz zaten. yani bir insan evladı kendime aldım diyerek 10 tane laptop getirmez değil mi amerikadan. getirirse de gümrükle uğraşmak yerine 1 tanesini gümrük memuruna verir uzar aradan. aç gözlülüğün doğurduğu doğal bir sonuçtur bu da tabi.

evet gelen birisi ile getirtecek isen iş değişir, laptop ve bilumum alet getirtebilirsin fakat risk daima var tabii.
kendimden örnek vereyim y.dışında havaalanına girişlerimde bi kez hariç her seferinde karton sigara vardı bi kez bile kontrol yapmadılar, sonunda dedim bu sefer 2 karton alıcam diye o zaman kontrol yapacakları tuttu.kartonun vergilendirilmiş fiyatı olan 50 euroyu ödettiler paşalar gibi.detektörleri falan var herhalde kalp atışlarından enseliyorlar direk :) aynı durum türkiye için de geçerli tabii kontrol konusunda, ne zaman ne olacağını kestirmek zor.gümrük memurları belli olmaz.fakat gelen kişi tek bir bavul ile gelirse yüzde 90 sakatlık çıkmaz, genellikle çok bavulu ya da büyük dikkat çeken eşyası olanlar şüphe çekiyor.
cep mevzuunda da sabiha gökçen'de dediklerine göre yıllık limit 1 telefon şu an.h.alanında faturanı gösterip damga aldıktan sonra pasaportla beraber turkcell bayiilerine başvurman gerek, yaklaşık 2-3 haftada açılıyor.biraz fazla daldan dala atlar gibi oldu ama aklımdakilerin hepsini yazayım dedim.
ha bir de söylemeyi unuttum olur da avrupa'dan geliyor ise almak istediğin şey ne yap et bi şekilde bi tanıdık tır şoförü bul. :) gümrük mümrük demeden taşıyor adamlar kilo sorunu desen zaten yok.

ek bir bilgi daha vereyim o zaman.

Ülkeye giriş yapan yolcular için kişi başına alışveriş limiti Sigara’da 600 adet (3 Karton), Alkollü içeceklerde 2 x 100cl. Şişe veya 4 x 75cl. şişe, Çikolata da 2 kg, Kahve 1.5 kg, Tütün ürünlerinde 500 gr 'dır.

Ülkeden çıkış yapan yolcular için alışveriş limitleri; Yolcu Başına sigara için 9 Karton, alkollü içeceklerde 6x1LT veya 12x70CL, Çikolata ve şekerleme için 6kg, kahve için 7,5kg ve çay için 3kg'dir. Ancak bu limit gidiş yapılan ülke ile teyid edilmelidir.

diyor burada. bunlar kesin limitlerdir çünkü boarding pass iniz olmadan duty free lerden alışveriş yapamazsınız. ayrıca boarding pass te yaş bilgisi de olduğundan alkol, sigara ve tütün ürünlerini 18 yaşından küçükler alamıyor. kasadaki ablamız yapar bize bi güzellik diyemiyorsunuz çünkü o boarding pass kasadan kredi kartı gibi geçirilip okutuluyor. kasa sayesinde limitin üzerinde alışveriş yapamıyorsunuz kesinlikle malesef. bir de çıkarken alabilecekleriniz için mevcut olan limit türkiyenin limitleri sen aldın 9 karton sigarayı ama gideceğin ülke sokuyor mu bakalım. belirtilmiş zaten "Ancak bu limit gidiş yapılan ülke ile teyid edilmelidir." şeklinde.

vampyria nın sigaraya ödediği gümrük vergisi ise türkiye ye girerken değildir. bazı ülkeler free shoptan dahi alınmış olsa limit falan aramadan bazı ürünlere ülkeye girerken vergi alıyorlar. türkiye için ise böyle bir problem yok. zaten bildiğim kadarıyla girişte duty free si olan tek ülkeyiz.

bir bilgi daha Avrupa Birliği Ülkeleri, ABD, Kanada, İsviçre, Norveç veya İzlanda ya giden veya oradan gelen uçuşlarda duty freelerden aldığınız sıvı herhangi bir ürün (parfüm,içki vs.) 100 ml. üzerinde ise el bagajına kesinlikle alınmıyor güvenlik nedeniyle. 100 ml altındakiler ise yine duty free lerin den satın alabileceğiniz özel poşetlerin içinde taşınıyor. yani alamanyaya gidiyom tütün kolonyası götüreceğdiydim bizim emmoğluna derseniz kabine giremez arkadaşım bu koy bavuluna ver check in e deniyor.

Bende yaklaşık 4-5 aydır var, komple sırt ve kol ağrısı (sağ). Zaman zaman koltuk altına doğru da sarkıyor, iki ay önce doktora gittim göğüs bölgesi incelendi, "bişi yok kas ağrısıdır" dendi ama bilmiyorum. Ciğerlere bakmadılar. Zaman zaman kanser olduğum konusunda paranoyalara falan da kapılıyorum. Ağrı bilgisayar kullanımı esnasında artıyor, gece uyuyunca ve sabah geçiyor.

Özetle doktora git sen. Yaşlanmak fena şey.

kasların gerilmiştir bir kaç güne geçer. bende de oluyor ara sira, kas gevsetici icince geciyor.
edit: bak simdi icim rahat etmedi. ölürsün mölürsün, suçlu ben olurum. sen en iyisi bir doktora görün. onlar hemencecik anlar zaten.

insanlar genelde buna soğuk algınlığı diyorlar. tabii ki doktora gitmek lazım :)

buyuk ihtimal kas agrısıdır..
bi ihtimal kaburga kırıgıdır..
kötü olan bi ihtimal, ates ve hafif halsizlik varsa mikrobiktir, akciger zarı su topluyodur ya da iltihap olusuyordur..

aynısı bir hafta önce başıma geldi. feci tırstım. çünkü 2 gün boyunca doğru düzgün nefes alamıyordum. gerinirken çok dikkat etmek lazım. benimki geçti sonradan yata yata.sende 2 günde geçmez ise doktora görün derim.

bir kabın içinde karbonatlı su hazırlayıp onunla güzelce silin dolabı, lastiklerini vs. kuruyana kadar da kullanmayın, kurumadan dolabın kapagını tam kapatmayın.

Amerikalilar bir kutu karbonatin tepesini tamamen acip oylece koyarla buzdolabina. Orada durur o hep, butun kokulari almaya yarar. Yanilmiyorsam karbonat ucuz bir sey, deneyebilirsin. Bunun avantaji kokan bir yemek koydugunda onun da kokusunu almasidir.

teşekkürler bu bilgiler için. son kullanma tarihi geçmiş bi paket karbonat buldum, açtım koydum bakalım işe yarayacak mı.. diğer yöntemleri de deneyeceğim.

bir bardak sütü açık olarak dolaba koymak da yararlı olabilir.

evet süt koymak kesinlikle işe yarıyor. ama sütü kaldırdıktan bir süre sonra koku yeniden ortaya çıkabiliyor, kokunun yoğunluğuna göre tabi bu. tamamen kurtulmak da mümkün.

sütün faydalı olacağını sanmıyorum esasında ama bildiğim şöyle bir tarif var..



malzemeler
1 portakal
bolca karanfil
ip

hazırlanışı,
portakalın üstündeki deliklere fıttırı fıttırı karanfiller taneleri saplanır,
yuvarlar dikenli bişey elde edilir sonuında
ip üssten ggeçirilip dibinden çıkaralır
havada top gibi duracak şekilde dolaba asılır
portakallı karanfil kokusu dolabı sarar her şey güzel kokar

biraz daha kalıcı çözüm gerek arkadaşlar bana. her seferinde karbonatı ve sütü değiştirmek zorunda kalmamalıyım. karanfili de deneyelim bakalım.

1. bunun için bir zımbırtı satılıyordu bi zamanlar.

2. eğer buzsuz (görece yeni) dolaplardan kullanıyorsanız dolaba kapağı açık hiçbir kap kaçak (özellikle sıvılar) koymamak gerekiyor. espri şu: alet buzsuz. air conditionlardakine benzer bir mantıkla çalışıyor. havayı kendi içinde belli soğutma kanallarından geçiriyor vs. vs. bu kanallar makinanın elle ulaşılıp temizlenemeyeceği yerlerde ve buharlaşan sıvılar kanallarda tekrar yoğunlaşıp oraya yapışıyor. belli bir süre sonra koku oluşuyor.

bir yerlerde mangal kömürü (odun kömürü de deniyor) koyarsanız koku filan kalmaz diye okumuştum ama emin değilim.

kuyruğunu kovalıyor olabilir mi?

umarım öyle değildir ama, muhtemelen can çekişiyordu gördüğün kedi, araba filan geçti herhalde üzerinden, ben de aynısındna görmüştüm ve bu sonuca varmıştım açıkcası. umarım ben yanılıyorumdur.

aynısını bizim rahmetlik muhabbet kuşunun başına gelmişti ne yazık ki. bir ev kazası sonunda kendi etrafında öyle bir kaç daire çizdi sonra da hakkın rahmetine kavuştu. bir çeşit beyin travması belki.. kimi kurtuluyordur, kimi kurtulamıyordur.

bizim terzinin kedilerinden birisi de surekli yapar ayni seyi. bir de cocuk cigligina benzer sesler cikartir. cidden tirsmistim ben de, hala da tirsarim

gelen cevaplardan anlaşıldığı kadarıyla kedi 3 vakte kadar ortadan kaybolacak sanırım.. pek hayra alamet değil o zaman çember çizen kedi.

güncelleme : yeni öğrendiğim bir şeye göre (kedi otu) bunu yiyen kediler uyuşturucu tribine giriyormuş. o da olabilir bak. tabi sokaklarda var mı bolcana bilemem bu ottan.

agri?
hm deniz, havuz veya dus sonrasi mi oldu acaba, su kacmis olabilir mi?

bununla birlikte en son ne zaman ucaga bindiniz veya dalis yaptiniz? gibi sorular aklima geliyor.

yakın zamanda bir akrabamın başına geldi bu pıt pıt olayları. ardından bir final pıt ile doktora koştu. %60 duyma kaybı olduğunu öğrendi ama bi oksijen tedavisi mi ne gördüyo şu an. düzelebilirmiş. yani final pıt gelmeden koş derim ben doktora.

benimde geçen aylarda sol kulagımda olmuştu çeşitli sesler gelmişti, sağlık ocağına gittim hemen ortakulak iltihabıymış, ilaç ve damla yazdı, aldım kullandım geçti 1 haftada.

tarif ettiğin şey su toplamış orta kulak iltihabıyla uyumlu(seröz otitis media)ama bilgisayar başından tahmin yürütmek saçma.bu arada kulak burun boğaz uzmanlarının o ağzınıza burnunuza soktukları endoskopi işlemleri için ekstra ücret talep etmeleri yasa dışı.muayenenin bir parçası olarak kabul edilir ama özel hastahanelerde pek takan yok.jinekolog ultrasondan para alıyor,dermatolog dermatoskopiden para alıyor.en güzeli vezneye dayım ttb de çalışıyor habarınız olsun şeklinde yanaşmak.

tek inci birakmaya cali$iyorsun rakibine.
denedim ben de yapamadim. diziye donuyorum.

evet işte.. incileri patlatarak, son kalanı karşımızdaki cinimsi, korsanımsı amcamıza bırakmaya çalışıyoruz..

niye gösterdin yahu.. delircem :)

ilk ba$ta erifin surata tiklayarak ona ba$latmak mumkun.
ancak bir $ey degi$medi benim icin $u an.

compu yaptı arkadaslar. sora denedim bi kac kez oluyor.

çözüm : siz başlayın. en alt rowda 2 tane bırakın, o diğer rowda 1 tane bırakıyor, dokunulmamış rowu tamamen yok edin, o bir rowda 2 tane bırakacak. tekli kalmış rowu yiyin. 2 tane 2 kalmış oluyor. burdan sonra o 1 tane yiyor, sizde 1 tane yiyosunuz ve yeniyosunuz.

ahahah ben yendim bu adamı be, çok kolay hem de.
ahan son hamle için bekliyor kendisi

img523.imageshack.us
bu da bitince ekrana çıkan görüntü, adam birşey yapmıyor arkasını dönüp gidiyor, gözleri yuvasından fırlıyor filan
img362.imageshack.us

şimdi yaptım diyen arkadaşlar;

ben de yaptım. iki pencerede oyunu açıp adamı kendine yendirdim. ama kendimi kandıracak değilim.

Matematiksel açıklamasını olmayan hiçbir çözüme rağbet etmiyorum ben. zamanında 21 diamonds diye bir oyun vardı. bunun basiti. çözene kadar şöyle temiz bi bir saatimi almıştı. bunun da sonu aynı olacak ya, az daha süresi var.

bu kolay yaw. asil sunu yapin: bir kareli kagida 10'a 10luk kare cizin. Kurallar:
1. Karenin icinde kalacak sekilde amac 100luk karedeki tum kucuk kareleri numaralandirmak.
2. Herhangi bir yerden baslayin
3. Ancak 8 yone gidebilirsiniz. Kuzey Guney Dogu Bati gibi ana yonlerde 2 kare atlamak zorundasiniz. KuzeyBati GuneyBati KuzeyDogu GuneyDogu ara yonlerinde 1 kare atlamak zorundasiniz.
4. Gitmek istediginiz yonde kare doluysa uzerine yazamazsiniz.
5. Gitmek istediginiz yon eger buyuk karenin disinda kaliyorsa gidemezsiniz.

Kolay gelsin.

Resimde ornek bir yarim oyun var (eger yazarken hata yapmadiysam -- ki yapmisim 22den 23e gecerken.)
img516.imageshack.us

ben bıraktım çözmeyi.. çükü düşsün o pis herifin.. halen bira ısmarlama şeysi devam ediyor lakin.. nihilant senin çözümünü denedim bir türlü olmadı, eleman hamle atlıyor anlamsızca.. ancak olursa biralar senin tabii..

compumaster'a selam ederim.

img329.imageshack.us

edit: itiraf edeyim, üniversite yıllarımda dersten sıkıldığımda yapa yapa çözdüğüm bir şeydi. yeni çözmüş değilim. sadece hatırlamam gerekti. 2-3 kere çözünce ezberliyor insan.

kibritsuyu'nu compumaster'ın sorusun çözümünden dolayı selamlarım:) ancak benim bildiğim oyunda sol üst köşeden başlanıyordu, o şekilde ben 98 falan yapmıştım hatta. gerçi compumaster istediğiniz yerden başlayabilirsiniz demiş, o yüzden bana sadece tekrar tebrik etmek düşer.

sol ust koseden baslanmasi diye bir sart yok. bende herhangi bir yoldan baslanan ve nerdeyse kesin sonuc veren bir method var. bu arada kibrit suyuna massallah demek istiyorum.

asıl başlık konusu oyuna dönecek olursak:

oyun 18 inci ile başlıyor. siz tek sayıda inci alırsanız, rakip de tek sayıda inci alıyor. siz çift sayıda inci alırsanız, rakip de çift sayıda inci alıyor. yani (tek+tek=çift) ve (çift+çift=çift) şeklinde düşünürsek, bir noktaya kadar oyunda hiç tek sayıda inci kalmıyor. inci sayısı hep çift. çözemedim ama yardımcı olabilir diye yazıyorum.

barda staj yaparken bunu leblebilerle yapıyordum, müşteriler kafayı yiyordu hehehe yalnız benim diziliş 3-5-7 idi

sen başlatıp 3-2-1 veya 5-4-1 yaparsan son leblebi müşteriye kalıyordu. ama bu küpeli deve hile yapıyor, çift alması gerekirken tek alıyor ipne ( afedersiniz ) yenme şansın çok düşük

Bergman'ın Wild Strawberries'ine ve Allen'ın Deconstructing Harry'sine benziyor ama değildir.

yağ bezesi falan olabilir. vücut bazen yapıyor, operasyonla alınabiliyor sanırım ama estetik bi olay. yine de cildiye'ye gidiniz.

aynısından bende de var, ufak bir farkla yeri az daha yukarda dirseğin az yukarısında,
bendeki yağ bezesi, acaba lenf bezi mi şişmişde böyle olmuş diye örnek alıp baktılar ordan biliyorum .

fişlenmiş olabilirsin. kim bilir.

%95 yağ bezesidir de şüphede kalmamak için baktırmak lazım. bende de 2 kolumda da tam tarif ettiğin hizada vardı aldırdım. doktorun dediğine göre büyümüyorsa veya yer değiştirmiyorsa zararlı değil. tabii bu yağ bezesi için geçerli.

ne kadar mantiklidir bilmiyorum ama o yag bezesi gibi yerin ustune madeni para koyup iple baglayip bi gun durunca ertesi gun inmis oluyor gibi birseyler demislerdi bana.
bir denemekle bisi kaybedilmez sanirim.

kocakari ilaci gibi oldu.

eğer küçük ise cildiyede 5-10 dakikalık operasyonla (bi alet var buz gibi, onu sürüp kurutuyolar) halloluyor. daha büyük bişeyse kesip dikerek yapıyorlar bu arada.

ganglion kisti diye birşey var. ekşide açıklama yapmıştım. bi bakabilirsiniz fikir için.

bence orda kavusmanın zorlugundan bahsediyor, gercekte bulusamasak da ruyalarda bulusalım diye temennı.

ikinci kısma gelirsek, psikanaliz baya genıs bi dal. kolay gelsin.

rüyayla amel edilmez derler

rüyalar çeşit çeşittir;

rahmani rüyalar: Allah tarafından kullarına müjde olarak gösterilen rüyalardır.bunlara rüya-i sadika denir, gerçektir.

şeytani rüyalar : gerçek olmayan ve kafa karıştıran, korkutan rüyalar kabuslardır.

bilinçaltı rüyalar : Kişi gündüzleri kendi kafasında kurduğu olayları yaşadığı olayları gece rüyasında görebilir buda kişinin kendisi tarafından bilmeden oluşturduğu rüyalardır.

istihare : Bir konu hakkında hayırlı mi ? şer mi ? olduğunu anlamak için belirli ibadetler sonunda uykuya yatıldığında görülen rüyalardır.

islam inancına göre bu şekilde.

sürekli kabus görüyorsanız uyku ve hayat düzenini gözden geçirmeniz önerilir.

gün aşırı kabus görmek bir şeyin sizi bilinç altından rahatsız ettiğini gösterir.beyin normalde bir rahatsızlık göstermese bile altta alttan rahatsız olup kurabiliyor.tavsiyem konu her ne ise halledip bilinç altının rahatsız olmamasını sağlamak.genelde böyle sıkıntılı rüyalar sevilen kişiye kavuşamamak , işle , para, okul veya aile ile ilgili sıkıntılardan olur.
herkesin rüyası kendinedir o rüyalardan çıkacak tek mana bilinç atında o şeyi düşündüğünüzdür.ama eğer bu rüyalar psikolojik durmunuzu gerçekten etkiliyorsa iyice araştırın bir durumunuzu derim.
işin dini kısmına gelince gerçekten Allah bir mesaj vermek için rüya gösterirse bunu Allah mı gösterdi diye burda sormadan emin olursunuz merak etmeyin.

Mana cikarma kismina yorum getireyim: ruyalarin, sizin kafanizi kurcalayan fikirlerin ne oldugunu belirtmek disinda belirtici bir ozelligi yoktur. Yani sana insanlar hakkinda fikir vermez, olacak olaylari anlatmaz.

Ruyanda gordugun seyi anlami acik degildir cogu zaman. Bu konularda tek guvenilir yorumu psikologlar (ve benzeri meslekler) getirebilir. Ama hic bir zaman "karga gorursen biri seni kiskaniyor", "ruyada su gormek ferahliga isaret eder" gibi bir manasi yoktur.

yanli$ hatirlamiyorsam mumkun.
eski versiyonlari kaldirma/kaldirmama secenegi olmasi gerek.

upgrade oluyor ben oyle yaptım.

bir de 2003 için .docx , .xlsx gibi 2007 uzantılarını acabilsin diye bi eklenti var diye biliyorum ben.

opernoffice de var alternatif olarak aklınızda bulunsun o da.

yeni çıkan 2 adet iso haricinde ki birinin adı blue edition, custom kurarsanız sorun olmaz. son çıkan 2 isoya dikkat yalnız, blue edition da deniyor admin install da. gidip ne varsa kuruyor serial istemiyor bi de eski ofis varsa upgrade ediyor. ben mi nerden biliyorum? bir arkadaş söyledi.

tek tek kuruluyor fakat toplu halde bilmiyorum. bende office 2007 yüklüydü mesela excel 2003,word 2003 falan kurabiliyorum.

sarma.
sozlukteki karma gibi bi$ey canim. katildigin, duzenledigin zirvelere gore oynuyor.

gittigin zirveler vs gore hesaplanan bi sayı, yuksek olması iyi.

bende 0 yazıyor 1 zirveye katılmıs gorunmeme ragmen.

genelleme için yeterli sayı fln olsa gerek.

şimdi ters bir hareketten dolayı, farkında olmadan damar damar üstüne gelmiş olabilir. bu nedenle ağrı yapar, egzersiz, ovuşturma vs. yapmayı deneyin. benim de bazen durup dururken sırtım,göğsüm,ayağım falan ağrır 1-2 gün içinde geçiyor ama genelde.

(bkz: damar damar ustune gelmek)
(bkz: siyatik)

eğer sürekli olan bişise, yani ara ara sızı gibi falan, doktora gitmek en iyisi. bi arkadaşımda benzer bi olay vardı eklem iltihabı çıktı evlerden uzak.

1 kere olup gectiyse ve $u an ya$adigin problem "ya bi daha olursa" ise onemli bir $ey oldugunu sanmiyorum. tek bacagin agrimasi ise muhtemel travma gostergesi olabilir. zira insan kolunu bacagini ekseriyetle saga sola carpiyor da farkinda olmuyor.

misal benim sag dizim surekli agrimasina ragmen (muhtemel lateral miniskus yirtigi) gitmiyorum klinige. (yani agri 1 kereden fazla olduysa git diyorum)

youtube.infamousx.com

şöyle bişey var o iddada bulunan ama benim ayrıntılı inceleme fırsatım olmadı. bir dene istersen.

bi tane denedim işe yaramıyor sanırım o.

Bunlar hassas konular.. Bi tanıdığım 2 haftadır kayıptı ve sonrasında tesadüfen, kaybolduğu gün köprüden atlayıp intihar ettiği öğrenildi ve hiç bulunamadı başka bir arkadaşım gibi. Şayet o kişiyi görmediysek, nerde olduğunu bilmiyorsak, yani yakınlarına durumla ilgili bi haber veremeyeceksek, üzerine konuşmak pek anlamlı ve doğru gelmiyor zira bazı acıları sadece tahmin edebiliriz ama neye benzerler bilemeyiz yaşamadan. Tıpkı kayıp olaylarında olduğu gibi.. Belirsizlik sanırım en zor olanı hepsinin içinde.

kayıpların genellikle intihar yahut ölümle sonlandıgını gormek acı.

sokaklara asılan kayıp ilanları, yakınları tarafından isteğe göre basılan "küçük umutlar" besleyen ilanlardır.kolluk kuvvetlerine ise "kayıp şahıs" başvurularından, her gün onlarca gelmektedir.

bu konuda pek yorum yapmak istememle birlikte gercekten bu aralar benı cok dusunduren bi kavramdır..

şayet size basımdan gecen bi olayı anlatayım.
Türkiyenin iyi denilebilecek bi okulunda eğitim aldım.
öss ye girdigim ilk yıl Turizm ve Otel işletmeciliğini kazandım.
Okudugum süre boyunca tekstil ve magazacılık sektorunde cok ciddi firmalarda gorev aldım ve 4 yıl Mağaza Müdür Yardımcılığı yaptım.
Çok iyi bir ailede gercekten modern ve gorgu kurallarına uygun yetiştim.
2006 yılında yılında okuldan mezun oldum.Türkiyenin en ünlü jean markasında 9 ay Mağaza Müdür Yardımcılıgı yaptım.Okuldayken Stajımı Türkiyenin en iyi otellerinden birinde (Hilton) Banquet servis elemanı olarak yaptım.Kaldıkı o otellerde stajerler degıl servıs elemanı showroom a bile zor adım atarlar.
Orta seviyede ingilizce bilmekteyim.
Aegee (avrupa öğrencileri genel forumu) de aktif uyeyım.Yk da belirli bi donem gorev aldım ve bırcok organizasyon duzenledım.
Yaklasık 1,5 ay once tamamen kişisel nedenlerden dolayı işimden istifa ettim.

Şimdi diyeceksiniz bunun bu kaybolma olayıyla ne ilgisi var diye.
hemen anlatayım : Hıc bır iş tecrubesıne gerek bıle duyulmayan firmalardan birine Şatış danısmanlıgı pozisyonu için basvurdum.Gorusmeye gıttım.Bana soyledıklerı şey sen bize fazlasın.Bu fırmanın ısmını soylesem yok ya onlar bunu demez dersınız.o derece buyuk bir Türk firması.
Şartlarımın fazla fazla uydugu bi şirkete Mağaza müdür yardımcılıgı için basvurdum.Gorusmede soyledıklerı şey hersey cok guzel tam istedigimiz gibi birisiniz biz 1-2 gun ıcersınde size doneriz oldu..
1. olayda benım yerıme alınan kişinin hic bir iş tecrubesı yoktu.170 ytl ye satılan bir hırkanın neden 170 ytl oldugunu soran bır arkadasıma sadece kalite dedi.neden 170 ytl oldugunu soyleyım.hırka %35 kaşmir %35 pamuk %30 rayon olmasından dolayıydı.arkadasım bunun ıcın olabılırmı aceba dedı o calısana oda olsun ama yınede kalite dedi.rayon un ne oldugunu sordu arkadasım aldıgı cevap komediydi.naylon :) aslında rayon sentetik ipek dir..ve tuylenmemesı ıcın kullanılır..

2. olayda benım yerıme alınan mudur yardımcısı alakasız bı magazada 15 gun calısmıs bı kısıydı.ne kullanılan programı bılıyodu nede yonetıcılık vasıflarına sahıptı.dar paca (skinny) jeanin altına adidas tenis ayakkabısı gıyınebılen bi kişiydi..


şimdi gelelim olaya..bu kaybolmak icin bir sebep degılde nedır?
bu ulkede hıc kımse hak ettıgı yerde degıldır.
bu ulkede refah yoktur.
bu ulkede özel sektor gercekten özel degıl kamu kurulusu gercekten kamu degıldir.
bence bu yasadıgım olaylar kaybolmak ıcın gereklı bırer nedendır.kaldıkı burda anlatmadıgım okadar cok olay varkı..
adam tv ye cıkıyo bas bas bagırıyo ya eve ekmek goturemıyorum dıyo.emınımkı tv karsısında bınlerce kısı adam olsaydında calıssaydın dıyodur.
bu ulkede kımler para kazanıyo kımler aç yatıyo kımler hakkını alıyo herkez aslında cok ıyı bılıyo..

uzun bı yazı oldu kusura bakmayın.yazan arkadas kaldırmamı isterse kaldırabılırım..
zaman ayırdıgınız ıcın tesekkur ederım..


**bence benden daha kotu durumda olanlar cok fazla.ve onlar bı sekılde farkedılmedıklerı bu toplumda kayboluyolar..zaten kayıp olduklarını bıldıklerı halde..

öncelikle belirtmek isterim ki, uslubum biraz kötü gibi görünmüş; ama kesinlikle kötü bi amacım yoktu, bilmenizi isterim.

ne kadar hassas bi konu olduğu da su götürmez bi gerçek, ondan da eminim

ama o ilanları bi anda her yerde görmeye başlar oldum, ve gerçekten sebebini sormak zorunda hissettim kendimi.

yarın, öbür gün o konumda olmayacağımızın bi garantisi yok çünkü

isott arkadaşımız başlığa çok güzel cevap vermiş, tebrik ediyorum, hatta bu kadar nitelikli, dört dörtlük arkadaşımız "neden işe alınmaz" "o da alınmazsa kim alınacak" kabilinden düşüncelere o denli gark oldum ki kaybolasım geldi. hokus pokus...

bu duyuruyu okuyunca biraz şaşırdım açıkçası, çünkü aynı soruyu ben de arkadışma sormuştum geçenlerde, o da "evet ya benim de dikkatimi çekti, organ mafyasının parmağı olabilir" gibilerinden bi cevap vermiş idi, bana pek paranoyakça gelmedi cevabı..

emniyetin sitesine girecek olursanız zaten onlarca kayıp ilanı görebilirsiniz. bir gün içinde onlarca insan kayboluyor.

Pang!

aha buyur, nostalji yaparsın:
www.dabontv.com

bi de robin hood vardı yahu, bilgisayar oyunu, ama onda sadece ok vardı işte sarı balonları vurmamaya çalışıyordun, kırmızıları vuruyodun falan...

güzel oldu bu be.

tabi ki yatırmak zorundadırlar fakat durumu takip etmelisin. mesela ben mavidonanimdan ram alip hemen iptal etmistim. odeme o gun gelmedi, 1 hafta oldu gelmedi, aradim gelcek dediler yine gelmedi. böyle 1-2 defa daha aradim bu hafta kesin diyorlar bekliyorum bakalim.. ipe ipe yatiracaklar yani.

benim durumum şu şekilde,yurt dışında ki bir bilet satış sitesinden bilet aldım ama bir hafta geçti ve vazgeçtim,zaten biletin durumuna da baktım daha postaya verilmemiş,mail attım kendilerine,daha bir cevap gelmedi.
umarım sorun çıkarmazlar da çok fazla,uğraşmak zorunda kalmam.

hepsiburada.com taksit taksit yatirmisti benim parami. hey allahim ya...

ilkeli siteler ürünü kargoya vermeden parayı çekmiyorlar sadece ürün bedelini kart limitinden bloke ediyorlar ürünü kargoya verince de bloke ettikleri parayı çekiyorlar.
bankadan muhatabının ne yaptığını öğrenip ona göre hareket edebilirsin.

vidocQ olabilir.

una pura formalita olsa gerek.
www.imdb.com

vidocq degil una pura formalita imis. robin e tesekkür ederim gayreti icin. seyretmeyen de bir seyretsin derim.

hmm ona da ulasmistim fakat vidocq daha uygun gelmisti :=)

google'dan aratsana... ingilizcesini aratadabilirsin turkce bir sey cikmiyorsa.

olmadı google. büyük-küçük harf duyarsız. zaten ciddi bir yazıda nasıl denk getireceğim google'lamayı bilmiyorum.

küçük yazılanı doğrudur.

tamamdır. (ya da ben öyle farzediyorum)

3 kabul edilmiş tez örneğine baktım. Başlıklarda Elma ve Armut Şeklinde Geçiyor 3'ünde de.

Google oluyor tabi de nasil arayacagini biraz dusunmen gerekiyor. Neyse, bunun icin buradayiz.

Baslikta gecen "ve" kucuk harf yaziliyor.
Ornekleri TDK sayfasinda gorebilirsin:
tdk.org.tr

2. si kesinlikle dogrudur efenim.

tamamdır. teşekkürler. saat 2:14. algılayamıyorum.

verdiğin linkteki örnek şu;

"Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü" küçük harfle yazılmış.

teşekkürler.

madem konu açıldı benim de bazen güzel gorünmüyor diye tereddüt yaşadığım olay:

1. Lord of the rings
2. Lord of the Rings
3. Lord of The Rings
4. Lord Of The Rings

sizce hangisi açık sarı? bence 4 ama "of" kullanırken "o" yu büyük yapınca hoş görünmüyor göze.

ve, veya, ya da gibi Turkce kelimeler, Ingilizcedeyse and, of, but, on, in, an, a gibi minik kelimeler her zaman kucuk yazilir.

ben de sorayım. ingilizce küçük yazılacak kelimeler arasında the var mı?

paranormal, eğer başlıktaki tüm harfler büyük değilse ya da eğer başlık "the" ile başlamıyorsa kesinlikle küçük yazılır tıpkı bağlaçların (and, or, but ...) ya da prepositionların (of, to, in ....) başlıklarda kullanımında olduu gibi.

klasikler royalty free music oldugu vakit (oyle mi degil mi diye arastirabilirsin) belese kullanabiliyorsun. izin falan yok. mesela ben bir kisa filmimde bach'in bi parcasini kullanmistim sorun yaratmadi.

diger olaylarda da tabi ki kullanacaginiz muzigin sahibine mail yahut faks atip (bunu ticari sekillerde kullanmayacaginiza dair bir metin yazip imzalamaniz gerek) diyorsunuz su kisa filmimde yarisma amacli kullanacagim, hayirsever biriyse izin veriyor. belgeyi imzalayip gondermesi lazim ama tabi ikna etmelisin.. bu sekilde izin alan tanidiklarim mevcut.

en iyisi royalty free music kullanmak yahut birisine benzer bir eser yaptirmak..

Klasik müzik besteleri 100 yılı geçtiği için bestecisine telif ödemen gerekmiyor ancak icracılara telif ödemek zorundasın. Notaları kullanıp, birilerine çaldırırsan eseri bu mesele ortadan kalkıyor. Amma velakin bir de şöyle bir durum var; özellikle kısa, öğrenci filmlerinde, ticari amaç yoksa besteciler,icracılar ya da festival komiteleri buna pek takmıyorlar, sorun değil.. Bir daha amma velakin profosyonel platformlarda takılan özellikle uluslararası festivaller filmlerde kullanılan müziklerin telif kağıtlarını da isteyebiliyor. Nihilanth'ın da belirttiği gibi filmi, durumu anlatan bir başvuruyla kimisi kolayca, sorun çıkarmadan izin verebiliyor kar amacı güdülmüyorsa özellikle. ( Çok emin değildim bazı mevzulardan, film müzikleri yapan bir arkadaşıma danışıp yazdım bilgileri)
Edit: Zeke de yazmış benimkine benzer şeyleri, düzeltmeye üşendim.. Mükerrer olcak biraz ama :s

1923 öncesi yapılan tüm eserler public domain'de. Buna ek olarak eser sahibinin ölümünün üzerinden 70 sene geçtikten sonra eserler yine public domaine dahil oluyor. pyro'nun söylediği gibi bu anlamda notalar ve kompozisyon üzerinde bir hak yok. Ama londra filarmoninin 10 sene önce çalıp kaydettiği Mozart eseri için Londra Filarmoninin çalma telifi var.

hmm. ben pek hayra yoramadim lakin yine de hayir olsun demek lazimdir.

ben de ruyamda bok gormustum, sonra maasim yatti. yani neymis: para pusta yakisir.

Rüyada pislik görmek, pislikle oynamak, haram yoldan elinize mal veya para geçecegine; at veya diger hayvan pislikleri görmek, kisa bir yolculuga çikacaginiza; pisligin bir yerinize bulastigini görmek, manasiz ve faydasiz islerle zaman harcadiginiza delalet eder.

kaynak: www.yehhu.com

(yehhu ne yaa)

fotoğraftaki b.k mu
fotoğrafını koymasan b.k ne ya düşüncekmiydik ki yoksa ....

anneme sordum bende,o da para demektir dedi ?

rüya tabirleri kitabına baktım şöyle yazıyor :

"sanılanın aksine psilik rüyaları iyidir. rüyasında insan pisliği gören kimse çok kısa süre içinde toplu para alır. üstüne başına pislik bulaştığını gören zengin olur ve bir daha para sıkıntısı çekmez. hayvan pisliği de paradır."

hadi hayırlısı :))

neoyazin@tek amacım sizin için konuyu biraz daha sevimli hale getirmektir..
amiga500@abi elime para geçerse önce seni bira içmeye götürücem(paranın durumuna göre çaydan rakıya uzanan bir skala olabilir)

e sonuçta gübre tabi. iyi birşeyler çıkabilir.

1. gelir.
2. düşmez.
3. düşmez.
4. bilmiyorum, tahminen değişmez.

1.) gelmez, fenerbahçeye arada gaza gelip "giydiriyorum" karmam yerinden oynuyor resmen, ertesi gün hevesimi alıp siliyorum olan karmaya oluyor. yalnız entryi çöpten de silince karmamın arttığını da farkettim bu da ilginç bir nokta.

4.)1de de söylediğim gibi çöpe yolladığın entry sanki silmemişsin gibi etki ediyor karmana, ha canlandır ha çöpte tut. çöpte olmasının avantajı daha fazla kötülenemeyeceği için daha da fazla karma düşüşüne yol açmaması.

Verilen not geri alınmaz, o yüzden bir entryi silip silmemenin karmaya puan anlamında bir etkisi olmuyor bildiğim kadarıyla. Yalnızca toplam entry sayısı değiştiği için oynamalar yapabilir, ama entry sayısı belli bir miktarın üzerindeyse o da çok küçük bir etki yapar.

ben de bir toparlama yapayım bütün sorulara cevap olacaktır. bir entry'i tamamen sildiğinizde (çöp kutusundan da uçurduğunuzda) onunla ilgili verilen bütün oylar da geçersiz kalıyor. dolayısıyla bu entry'lerin karma üzerinde olumlu ya da olumsuz bir etkisi kalmıyor.

valla ben ssgnin yalancisiyim: bir sordugumda eskiden silince karman duzeliyordu, simdi silsende karmana etkisi devam ediyor demisti.

silinen entry, verilen oyları ve beraberinde karmaya etkiyi de götürüyor. zamanında haftanın en kötülerine girip karmamı da miken üç entrymi sildim, çöpte durdukları sürece hiçbir değişiklik olmadı ama çöpü de boşaltınca karmam epey yükseldi. yani entry çöpten de tamamen silinince oyları ve karmaya etkiyi de götürüyor. düşen karma yükseliyor, yükselen karma düşüyor. bu yüzden entry silmenin ardından karma düzeldikten sonra canlandırmak mümkün değil. gitti o entry. moderatör hala canlandırabilir fakat o zaman ne olacağını bilemiyorum.

1. kesinlikle gelmez. sildiğin mesajlarını çöğten silsen bile aslında silinmiyor. database'de oylarıyla birlikte saklanıyor. karman da silinmiş-silinmemiş tüm entrylerinle oluşuyor.
2. evet düşer. silsen bile dediğim gibi oyları kalır.
3. karman düşmez.
4. entrylerini canlandırman karmanı değiştirmez.

hmm çok çeşitli cevaplar gelmiş :)

bakalım çöpten entry sildim yarın karma ne olacak.. ona göre anlaşılacak durum.

bi sure sonra baya kasıyor. centrino core işlemci 512 mb ram olan bi hp notebook a kurmuştum. başlarda iyi gibi sonra indexleme arttıkça mailler gidip geldikçe sıçış başlıyo.

kanımca çok da gerekli olmayan ve özellikle pc açılırken ve kapanırken çok kasan bir program. gadget ekledikçe de kasılıyor gerçekten.

bu uyanık arkadaş bir kısım dosyalrın içeriğini de cacheliyor. sonuçla 1gb 2 gb gibi indexler ortaya çıkıyor. onun yerine avafindı öneririm.
gadget widget hede hödö için ise yahoo widget engine

ben de google desktop kullandım ve memnun degildim ava find'ı tavsiye ederim.

efendim çok teşekkürler...sanırım avafind a bakıncam

hmmz.. süper aksiynmuş.. ben olsam av olaylarını kameraya çekerim, discovery channel tadı yakalarım.

yardımcı olamicam ama kartonpiyer e katılıyorum kesinlikle. boyle bir fırsat geçse elime , surekli kediyi takip ederim kamera ile.

kedinin avını eve getirme sebebi sahibine yeteneğini kanıtlama isteğidir. "bak ulan ben bu evde işe yarıyorum, koruyorum burayı" diye düşünüyorlar. bursada otururken zemin kattaydık, kedinin biri balkona girip pencereme geliyordu. neyse beslemeye başladım. bir ay sonra gece balkonumda bir patırtı bir kütürtü.

kedi balkondaki fareyi yakalamış ve ben öğlen kapıyı açıp o fareyi görene kadar başında beklemiş. ben kapıyı açtım fareyi gördüm, kedi isteğine ulaştı aldı avını balkondan dışarı götürdü.

hayvanın içgüdülerini bastırmayın, bırakın getirsin hatta ödüllendirin. çevrede kuş uçurtmaz.

kimlanbu dediklerini ben de düşünmüştüm ama emin olamıyordum... yapabileceği en iyi şeyi yapıyor ve bize gösteriyor gerçekten de. yazdığın cevabı okur okumaz hemen gidip kocaman öptüm onu, sonra tüylerini taradım.

bence eğitmeye devam et bi şekilde av kedisi olsun çığır açar bak..

köpek mi ki bu da(kaç bağlaç oldu be)
gelip sahibine yaranmaya çalışsın,
bence aha sensiz de yaşayabiliyorum gayet de sana ihtiyacım yok diye küstahlık yapıyordur

kesinlikle "ben işe yarıyorum, bak ne yakaladım." demek istiyordur. gerçekten anlaşıldığını anladığında kendiliğinden keser. bizimki üçüncü fareyi pencrede parçladığında, kahramanlığının artık tartışılamaz olduğuna karar vermişti mesela. o yüzden eve her ne getirirse getirsin. çok büyük bir başarıymış gibi davranılmalı kafası sevgiyle okşanmalıdır.

hazırlıklı olman gereken hayvanlar arasında; kuş, kertenkele, fare, karafatma ve hatta yılan bulunmakta. sonuçta seni korumakta ve evinin sınırlarını sahiplenmekte olan bu canlıyı karnından mıncıklayarak teprik etmelisin bence. ama av sonrası öpüşmemekte fayda var yine de. eheh pisim lan ben.

her getirdiği şey için onu ödüllendiriyoruz bakalım sonu nereye varacak. ödüllere alışıp iyice canavar olmasın?

kesildi getirdiği avlar.. merak eden olursa diye..

hayır zaten hızlı gidildiğinde zamandan tasarruf ediyorsun yakıtı daha fazla yaktığın için. gaza daha fazla basıyosun, tekerleri döndürmek için daha fazla güç harcıyosun bu da yakıta maloluyor ;) 90 km'yi geçmediğinde ise daha yavaş gidiyorsun, geç kalıyorsun ama yakıt normal tüketiliyor.

(alternatif maliyet denir buna hatta iktisatta da vardır. normal hızla gidersen yakıtı normal yakarsın ama alternatif maliyet olarak gideceğin yere geç varırsın gibi..)

bu arada belli hızın altına düştüğünde devir düşüklüğünden dolayı araba yine çok yakar. mesela şehir içinde dur kalk ve 50 yi geçmeyen hızla seyreden araç 90 la giden arabaya göre daha fazla yakıt tüketir.

bir el kitapciginda 90 km nin üzerine cikilan/altına düşülen her 10 km başına 100 km mesafede bir litre fazladan yaktigi yaziyordu. tecrube ile de denenmis boyumuzun ölçüsü alınmıştır.

Bunun mantikla cozulecek bir yani yok. Tek yapabilecegin, motorun hizlandikca nede kadar daha cok yakit tukettigine dair somut bilgi edinmek. Ondan sonra verdigin ornegi sayilara vurup neyin dogru oldugunu bulabilirsin.

çok şehir dışı giden biri somutlasa daha faydalı olur. ben burda mantık yaptım, yani uzun yolda az yaksın araba diye 90 km yi aşmamak makul gelmedi bana 500 km gibi mesafede %30 daha uzun süre yakıt tükenmeye devam ediyor

denemeyle bir diğer örnek de 90-100 km (2500-3000 devir) arasında yaklaşık 1/4 depo benzinle gittiğim yolu 130-180 km hızla(uzun zamandır o hıza çıkmadığım için hatırlamamakla beraber 4500-5500 devir arası olsa gerek) ile benzin göstergesinin düşüşünü görerek 1/2 depo benzinle gitmiştim.
araçların yakıt tüketimleride 90 km/sa hızda hesaplanır, ona göre yazılır, hızdaki her artış daha fazla yakıt tüketimine neden olur.

or:A arabası saate 90/km ile 100 km de yaklasık 8litre yaksın . B arabası ıse saate 130 ile 100/km de 12litre yakacak.(90 km hızdan sonra her kılometre ıcın %1 artıs beklenır, arabadan arabaya degısmesı olagandır.) A arabası 500km de 40 litre benzın yakarken ,B arabası 500 km de 60litre benzın yakacak. yanı 20 litre daha fazla .
sızın dedıgınız gıbı zamanla alakalı bırsey yok , olay sadece gıdilen km ıle alakalı.
5 km yi kosarak mı daha cok yorulursunuz ,yoksa yuruyerek mi? zamanı bos verın!!

yakıt tüketim performanslarının birimi zaten her şeyi ele vermektedir. yol bilgisayarı olan araçlarda anlık yaktı tüketimi görülebilir. mesela 90 km/saat sabit hızda 5lt/100km. bu yüz km'yi kaç saatte aldığınızın önemi yoktur. aynı yakıt tüketim performansı 120 sabit hızla gidince 7lt/100km olur. yine bu 100 km'yi kaç dakikada aldığınızın önemi yoktur. yani sonuçta x ile y nin arasında 100 km mesafe varsa sen bunu 90 km/saat sabit hızla gidip 5 lt benzin harcarsın ama 120 km/saat ile gidince 7 lt benzin harcarsın. haa ne olur birinde arabayı daha az kullandığından amortismandan kar edersin. (aslında etmeyebilirsin de, hızlı gidince bir çok parça daha hızlı eskiyor olabilir, bu konuyu bilen varsa aydınlatırsa bizi iyi olur)

hızla ya da süreyle alakalı değil, motor devri ile alakalıdır. eskiden 100ü geçince çift karbüratör çalışır iki katı yakar filan derlerdi. duyduğunuz budur büyük ihtimalle. çift karbüratör denilen olay apayrı. aslında söylenmek istenen çift boğaz karbüratörler için. çift boğaz karbüratörlerde birinci kelebek tam açıldıktan sonra diğer kelebek açılır. bunun da hızla ilgisi yoktur. düşük viteste arabayı zorladığınızda da ikinci boğazı açarsınız. aracınız dört boğaz karbüratörlüyse ikisi tam açılmadan diğer ikisi açılmayacaktır. enjeksiyonlularda böyle bir şey yok tabi ki...

dizel aracla denenmis soyle birsey de mevcut; ank-ist arasi 90'i gecmeden(uyumamak icin zorlanarak)1/4 depo, 140 ile giderken 2/5 depo (depo=50lt) ile gidilebildi. sonraki tecrubelerimde 90'i gecmemek icin dusuk devir kasildiginda aracin daha cok yakildigi goruldu.

bu arada yakit mekanik gostergesi yalancidir. yariya kadar cok yavas ilerler yariyi gectikten sonra da hemencecik duser.

cevap çok basittir. depodaki benzinin motora girdiği tek nokta vardır ki bu da gaz pedalı ile kontrol edilir. bütün benzin tüketimi hikayesi budur. gaza çok basarsanız çok harcarsınız, gaza az basarsanız az harcarsınız. derler ki "inik lastik havası yakıt tüketimine neden olur". niye? çünkü inik lastikle ulaşmak istediğiniz hıza ulaşbilmek için gaza daha fazla basmanız gerekir. arabanın daha az yakıtla daha çok iş yapmasınız sağlayan vites sistemi, beşinci vitesten sonra işe yaramadığı için, arabayı hızlandırmak için daha fazla gaza basmak gerektiği için "100 km üstü çok yakar" denir.

okadar çok parametresi varki yakıt tüketiminin akıllara zarar. durum tamamen motorun içindeki pistonların dakikadaki hareketi ile yani devir ile alakalı.

Misal arabamız 8 ileri vites olsa motor 1000 devirde 8. viteste 1 litre yakıt yakabilir belkide. Ama vites aralıkları dar olacağından manuel kullanımı keyifsiz olacaktır bence. Birde vites dişlileri hayvani boyutlara ulaşacağından kullanışsız bir vites kutusu olacak. Başka bir değişken ise sürtünme meselesi. araba ne kadar bakımlı rulmanlar ne kadar akıcı çalışıyor ise büyük etkileri olacaktır.

İşin özü yakıt tüketiminde zaman kavramını hesaba katmak yanıltıcı sonuç verir kanatindeyim. Verimlilik hesaplanırken hesaba katmak daha mantıklı gibi. Misal ben 1 saatte ankaraya gidip 50.000$lık iş bağlayıp 1 saatte geri dönmek isterim böylece öğleden sonra işe güce bakarım. ama gidiş dönüş 10 saat harcarsam ahanda öldü 1 gün yolda.

Birde gaz pedalı ile ayağınız arasında bir yumurta varmış gibi kullanırsanız. yani onu kırmadan. süper ekonomik oluyor hakkaten.

kullandığım araçta anlık yakıt tüketimini gösteren bir ekran var, 5. viteste 3000 devir civarında 7-8 litre/100km gösteriyor hızım 100km/s oluyor. 4 veya 5. viteste 6000-7000 devir çevirirken ise 40lt/100km değerine kadar ulaşıyorum 220-230+km/s hıza ulaşıyor.

ilk durumda 8 litre yakıtla 1 saatte 100km yol alıyorum.
ikinci durumda 40lt yakıtla yuvarlak hesap yarım saatte 100km yol alıyorum.

bunları geçiyorum izmir-bursa arası 350km, eğer basmazsam 3.5-4 saate bursaya giriyorum ve yarım depodan biraz az yakıyor depo 65 lt.

eğer basarsam çeyrek depo benzinim kalıyor. ama 45dk veya bir saat erken varıyorum.arada yarım depo fark var.

ayrıca radara 110km/s hızın üstünde yakalandığına 180ytl civarı ceza yiyorsun ki o da bütün hesaplarını gereksiz kılıyor :)

doğum tarihiyle de alakası olması lazım..
çünkü doğum tarihine göre sayının doğru orantıda arttığını farkettim..
86lıların ki 6 ile başlarken
84lülerinki 4le başlıyor
81lilerin ki 3lerde

ya da ben hepsini kafamdan kurdum

dogum tarihiyle ilk rakamların hiç bir ilgisi yok.ilk 3'ü aileye veya kayıtlı olunan şehre göre zannedersem. son 2 sinden önceki 3 rakamında yine aile ile ilgisi olması lazım.

evet ilk rakamın alakası yok. ben 84'lüyüm ve 2 ile başliyor. ayrıca 11. hanedeki rakam diğer 10 rakamın toplamının şeysi. eğğm, yani ilk 10 rakamın toplamı 39 ise son rakam da 9 oluyor.

aile kütük, sıra no vs ile ilişkili 3 yada 4 gruptan oluşuyor. bizim bankaca tc kimlik nosundan soy ağacı çıkartan bir uygulama bilem var.

yaptigin i$lemleri kaydedip -istersen- bir kisayol atayarak birden cok fotografa/resime uygulayabilirsin photoshop'ta.
actions bolumunde once record tu$una basacaksin. sonra istedigin i$lemleri yapip (save de yapabilirsin) stop butonuna basacaksin. istersen en ba$ta F1-F2.. gibi bir tu$ veya combo ekleyebiliyorsun. her basi$inda veya play tu$una tiklayi$inda kayitli i$lemler tekrarlaniyor.

(bkz: irfanView) işlemin adı: "batch conversion"
resize, rename, conversion, gamma, contrast, color depth, vs hatta overlay text !
ne yazık ki bendeki versiyonda "auto contrast" yok, yenisinde belki vardır.

bence picasa bu dediklerin gayet ideal gözüküyor.
kullanışlı, kolay ufak boyutlu

power batch de var.kullanımı basit, direk klasördeki tüm dosyalara uyguluyor batch,resize i$lemlerini.

www.sineport.com u deneyin..kolay tasarımı, yeterli büyüklükte film afişleri ve filmlerden kareleri ile ben beğeniyorum bu siteyi.

www.movieweb.com

anayasa'da belirlenmiş bir toplantı yeter sayısı var, 184. ancak yine anayasada belirtildiği üzere cumhurbaşkanının ilk turda seçilmesi için en az 367 milletvikilinin oyu gerekmektedir. dolayısıyla, bir taraf meclis'in zaten sonuca ulaşmayacak bir olay için toplanmasının gereksiz olduğunu, sonuç olmayacaksa toplanmanın da manasız olacağını, dolayısıyla cumhurbaşkanı seçerken en az 367 milletvekilinin salonda olması gerektiğini söylüyor. diğer taraf ise toplantı yeter sayısının zaten 184 olduğunu, dolayısıyla meclis'in karar alamayacak olsa bile bu sayıyla toplanabileceğini söylüyor. ilk turda 367 toplanamazsa olay anayasa mahkemesine götürülecek ve anayasa mahkemesi bu konudaki nihai kararı verecek. 367 mebus toplanırsa zaten böyle bir seçenek de olmayacak.

184 toplanti yeter sayisini aciklayan maddede anayasada aksine hukum yoksa gecerlidir ibaresi yer almaktadir. yamulmuyorsam 184 toplanti yeter sayisiyla toplanirsa 149 oy yeterli oluyor diye bir aciklama var. fakat gelin gorun ki (sanirim) 102. madde 367 rakamından bahsetmektedir. bu da aksine bir hukum olarak degerlendirilmektedir

benim bildiğim de şu yönde;
toplantı yeter sayısı 184, ilk turda seçilme sayısı 367 bildiğin gibi, ilk turda 367 ye ulaşılmazsa yeter sayısının(184) yapacağı 2.turda 149 oy olması yeterli oluyor.fakatşöyle birşey var seçilme sayısı 367 oldugu için eger toplanamazsa bu kadar kiş ehhe muhalefetin konuyu anayasa mahkemesine götürmesi söz konusu, böylece anayasa mahkemesine götürebilirler konuyu. ve eger anayasa mahkemesi 367 yi kabul ederse ki(burda prosedür nasıl işliyor bilmiyorum) tekrar meclis seçimi oluyor yani iş uzun eheh tabi ki bu çok meşakatli bir iş oldugu için zor ihtimal, mesela daha önceki cumhurbaşkanları da ilk oturumda (367) seçilememişti.bunun 2.ve 3. oturumlarıda var.
kişisel fikrim zaten 354 adet akp milletvekili var.150 kadar da chp geri kalan partilerin (mesela anap 20 milletvekili ile temsil ediliyor) oturuma katılıp oy vereceğini düşünüyorum.
ayrıca söylediklerim doğruysa anayasa hukuk undan beni geçirmeyen hocamın taa..

benim anlamadığım olay da şu: ilk turda meclis 350küsürle toplansa, arınç "367 sağlanamadığından ikinci tura kalmıştır" dese, ikinci veya üçüncü turda da iş bitse olmuyor mu? nedir bu "ilk tur 367" takıntısı, direk atlasınlar diğer turlara???

367 olursa seçilecek abdullah gül, olmazsa anayasa mahkemesine gidilir. mahkemenin kararı cumhurbaskanı için 367 kisinin gerek olduğu yahut olmadığı yönündedir. eğer 367 ye gerek yoktur derse mahkeme abdullah gul seçilir. eğer gerek var derse yine toplanmaya çalışırlar yahut erken seçime gidip daha fazla millet vekili ile gelmeye çalışırlar.

gene karıştırdınız be :)

(bkz: #10801198)

körfez savaşında karabatağın teki petrole batıp çıkarken çalan bi müzik vardı. bi düşünün derim, uyabilir.

"the feelings begins" miş adı. google da "körfez savaşı müziği" diye aratınca çıkıyor.entresan..

good bye lenin, schindler's list veya requirem for a dream'in muzikleri uyabilir bence. Sonuncusu biraz daha gaz etkisi yaratabilir ama...

kopya olcak ama Platoon'da Samuel Barber'ın Adagio'su vardır. Kor adama.

inanmayacaksın ama dark tranquillity - the mind's eye.

jane birkin - she left home

Cashkopat'ın yazdığını yazacaktım. Katılıyorum +1 : )

' A Bittersweet Life' Soundtrack'inden Romance - Yuhki Kuramoto ( Şehir dışındayım, gönderemiyorum.)

ferfecir de güzeldir

natacha atlasın çok güzel bi şarkısı var bin jip'te çalan (adını bilemedim) o da olur.

farid farjad - robabeh jan. eve gidince gonderebilirim aksam.

mad world..

her tarafta etler dolaşan şu garip film miydi bu?

hmm bilmiyorum. bu arada emule'de indirmeye başladı bakalım ama..

bir ismi de 'Sweden Heaven and Hell' imi$.
belki boyle arama yapinca cikabilir emule'de. (torrent yok gibi)

her tarafta etler dolaşan film silencio imiş

gerçekten "farklı" bir film..
burdan da tavsiyedir

ellerin dert gormesin.cok makbule gecti. baska yolu varsa soyleyin ogrenelim arkadaslar.

ben hiç formül kullanmadan yapmanın yolunu buldum. lazımsa anlatabilirim.

a1 hücresine 1
a3 hücresine 1,5

a1:a4 (a4 dahil seçilir) aşağıda doğru çelilerek 1000 e kadar gidilir.

ctrl+h ye basılır. aranana ",5" (tırnaklar yok)yazılır. tümünü değiştir denir. sayılar tamam.


b2 hücresine BANSWER yazılır.
b4 hücresine EANSWER yazılır.
b1:b4 (b4 dahil)seçilir. ilgili yere kadar sağ alttan tutulup çekilir.

bu kadar..

aynı şeyle uğraşıyoruz galiba :) ben de sinema soruları hazırlıyorum.
yalnız 1000 sütünlük bir dosyaya ne gerek var onu anlamadım. 100'lük paketler üzerinden çalışsan daha pratik olmaz mı?

ben de sinemayı kim aldı diyodum ben alacaktım :) böyle yapayım dedim ya. hem bir şeyi öğrenmiş olduk fena mı..

ben de sinemanın alınmamasına şaşmıştım. neyse yetiştiremezsem yardım edersin artık :P

diyetisyen yerine su metodu deneyebilirsiniz. faydalı olabilir.

www.hafif.org

eğer ekstradan bir sağlık sorununuz yoksa (hormon bozukluğu, şeker hastalığı vb...) beslenmenize dikkat ederek fazla kilolarınızı verebilirsiniz. mide rahatsızlığım nedeniyle zorunlu olarak dikkat ediyorum şubat başından beri yaklaşık 6 kilo verdim hiçbir diyete bağlı kalmadan. ve az çok çoğu istediğimden yiyerek.
hı ama ben kendi başıma dikkat edemem derseniz, kent hastanesinin diyetisyeninden memnun olanları duydum.

az ye ulan ayı ahhaha

sıs len ahuahua

<a href="#Y">Y</a>
yazılar
yazılar
yazılar
yazılar
yazılar
yazılar
yazılar
<a name="Y">Y -Başlık</a>

Ekşi Duyuru'ya Code Snippet tagi gelsin.

Buyrunuz resmini çektim: img115.imageshack.us

Abi Dreamviewer'da kolayca yapılabiliyordu bu. İstersen sadece o kısmı dv'la yap eğer varsa. Linklenecek yer seçilip çapa atılıyor ve diğeriyle bağlanıyordu sanırım. Bir de geçen gün Stumbleupon'dan şurayı buldum, baya işe yarar bir şeye benziyor, umarım işe yarar;

(bkz: #10765742)

Düzenleme: Fredi'nin yazdıklarını görmemiştim.

tamamdır. dreamveawer'da bulamayınca kod kasayım demistim ben de. named anchor ile oluyormuş. evet code tagı olmalı bence de.

bu arada bu kodda ortalıyo anchorlu kısmı, sayfanın tam üstüne gelmesi için ne yapılabilir acaba..

Abi şöyle bi şey buldum belki yardımı olur;

uploaded.to

en nihayetinde "top"lı falan bir şey olacak sanırım: )

Not: Not defteriyle kaydedip upload ettim: )

Sanırım sitenin sub-etha'ya dahil edilmesine izin verildikten sonra ssg'den yahut teo'dan gerekli kod alınıyor ve siteye gömülüyormuş.

Ben de öyle tahmin ediyordum fakat merak ettiğim geliştirme aşamasına etkisi olup olmadığı. Yani, iş bittikten sonra adaptasyon sürecinde her şeye ekleme çıkartma yapmak zorunda kalmak sıkıntı yaratır.

sub etha ya site yapanlara sor direk olarak, cok daha yapıcı seyer ogrenırsın ya da dire teo ya msg at, cevap veriyorlar hemen. site yapmamıs birisinden isine yarayacak birsey ogrenmen ne kadar olası ki ?

zor olmaz onu hallederler.

sozluk senin belirledigin bir url 'e, sitene ozel bir string ve kullanici adi ile httprequest yapiyor, senin dondurdugun cevaba gore kullaniciyi gonderiyor ya da hata veriyor.

ornegin o an sozluk'un request yaptigi url 404 veriyorsa, "x bizi sevmedi, sonra belki" hata mesajini -sozluk- gosteriyor.

ya da her $ey normal ve olmasi gerektigi gibiyse kullaniciyi sana gonderiyor, sen de iceri aliyorsun.

proje bittikten sonra -son a$amada- teo ile irtibat kurman daha hayirli olur. yalniz teo 'nun verdigi herhangi bir kod yok, onu bilmen lazim. yalnizca yapman gerekenleri anlatacaktir.

Son oylanandan emin degilim ama bu hafta dikkat ceken entryleri listesi, bu hafta dikkat ceken entrysi yoksa gozukmez. normal yani.

db cok yukluyse, timeout'tan dolayi da eksik bilgi cikabilir. boyle bir durumda tazelemek ya da yati$masini beklemek durumu cozebilir.

diğer cevaplar da faydalı olmakla birlikte sorumun gerçek cevabı timeout idi. zira 2. kez baktığımda düzelmiş olabiliyor bazen.

video dosyasini .flv'ye dönüştürmelisin.
bunun için tonla araç mevcut webde.

www.mediacollege.com

peki bu alta "play" "stop" "volume" bulunan bir panel ekliyor mu? ayrıca flv'yi de swf'ye dönüştürüyor mu? bu tür işlemleri yapan popüler olarak hangi program kullanılıyor acaba. çünkü gördüğüm paneller aynı nerdeyse.

hmm o flv playerlara baktım genelde paralı gibi duruyor. ama macromedia'nın sitesinde bunun için plugin var sanki.

o plugini koda ekleyince belkide cıkar altta play-stop vs. tuşları.

/////embed src="PSPlayer1.1.swf" quality="high" bgcolor="#ffffff" name="PSPlayer1.1" allowscriptaccess="sameDomain" type="application/x-shockwave-flash" pluginspage="www.macromedia.com" align="middle" height="310" width="320" //////

pluginspage diyo ya o sanki..

.flv açılımı sanırım Flash Video. Ücretsiz player olaraksa tabii ki: www.videolan.org

Flash'ta ise o butonları eklemek çok zor değil aslında.

selam, burada o buttonları nasıl ekleyebileceign anlatılıyor:
www.spoono.com

ahh. doğru ya. teşekkürler.

valla adet döneminde kullanılan ağrı kesicilerin yumurtalık kanseri riskini artırdığını söyledi geçenlerde bir arkadaş. bana pek mantıklı gelmedi ama mümkün olduğu kadar az ilaç/iğne kullanmakta fayda var bu durumda. kimilerinin acile taşınacak kadar ciddi ağrılar çektiğini biliyorum ama çok kötü durumda olmadıkça kullanılmamalı bence. adetin daha az sancılı geçmesi için ayakları üşütmemek lazım derdi annanecim, termofor nimetine sarılmak lazım..

cok kuvvetli bir agri kesici olsa gerek direkt olarak agriyi kestigine gore. o vakit bagimlilik yapma riski var en basindan. bunun disinda baska sorunlara da yol acabilir. bu tarz saglik problemleriyle ilgili kesinlikle uzman doktorla gorusmek gerekir.

Entrapmen'in dediği gibi bağımlılık yapabilir ve sanırım ağrı eşiğini v.s. yi değiştirebilir. Sanırım antibiyotikler gerekli gereksiz alındığında daha sonrası için etkisiz oluyordu vücut bağışıklık kazandığından ilaca. Yine de söylendiği gibi doktora danışmak lazım.

Diane35 gibi hafif dozlu doğum kontrol hapları işe yarar büyük ihtimalle. Zaten bu tarz haplar doğum kontrolü yanında adet düzensizliğini giderme, tüylenmeyi azaltma, adet sancısını azaltma gibi düzenleyici amaçlarla da veriliyor...

ilaç feldenmiş 1mg imiş bu arada.

felden denen ilacın tablet halinde olanı var. felden flash olabilir adı hatta. benim diyen ağrıyı şıp diye kesiyor. onu deneyebilir belki.

igne haptan daha etkili ve zararsiz deniyor genelde ama..

daha hafif olabileceği için söylemiştim, ki bi de şöyle bir şey var, reglken içilen ilaç her zaman daha zararlıdır, regl olmadan bir iki gün önce ilacı alırsa ağrı hafifler. bi de bilmiyorum doktora gitmiş mi ama, miyom olabilir yumurtalıklarında o kadar çok ağrı çekiyorsa.erken müdahale olmazsa ameliyata kadar varabiliyor bunun sonucları. o yüzden bi jinekologa görünmesini de öneririm.

bir de yine regl olmadan bir hafta önce yapılan hafif egzersizler, kardiyo egzersizleri yani; yürüyüş, bisiklet vs. ağrıyı minimuma indiriyor. devamlı ince giyinen biriyse regl olmadan evvel kalın corap giymesini ve converse gibi altı ince ayakkabılar giymemesini öneririm. hmm bir de yine bu kutsal premenstruasyon döneminde mümkün olduğu kadar sıcak ve sıvı şeyler tüketilmesi, hatta mide kaldırıyorsa -çok iğrenç bir tadı var çünkü- ılık maydonoz suyu içebilir, söktürücü etkisi maksimum bunun. maydonozu kaynatıp suyunu ılıyınca biraz limon katıp içiyorsun iki fincan günde.

ben de çok çok ağrılı geçiriyorum, bunlar yardımcı oluyor bana, eskisi kadar hayattan soyutlanmıyorum en azından. egzersiz özellikle çok faydalı, hem ayda bir hafta düzenli spor yapmış da olunuyor. fakat dediğim gibi miyom işini ciddiye almak lazım, tedavisi de kolay değil zira, kortizon tedavisi uygulanıyor, kilo aldırıyor vs. o yüzden ne kadar erken olursa o kadar iyi. umarım yoktur tabi ama benim çevremde çılgınca ağrı çeken insanların nerdeyse hepsinde bu tip bir sorun çıktı.

cinsel ilişkinin hormonel vasıtayla azımsanamayacak olumlu etkileri olur.

ek olarak, etrafımda adetini iki büklüm geçiren tonla bayanın da desteklediği gibi inatla medikasyondan uzak durmanızı salık veririm.

bu kanlı işin kan dolaşımının sağlığıyla bağlantısı da yadsınamaz. yaşam tarzınıza göre belli bir şiddette sportif faaliyetin düzenleyici etkisi çok faydalı olacaktır ifade edildiği gibi. bunun ağrı eşiğinizi yükseltmeye de yardımı olabilir.

cinsel iliski degilde dogum sonrasi agri yok oluyormus zannedersem.

irsi olan adet agrilarinin pek bi cozumu yok sanirim. allah sabir versin doguma kadar..

igneyi veren doktora sorulmasi gereken "patolojik bir sorun mu var yoksa fizyolojik bir agri mi" sorusu var bence daha once. eger hastaliga bagli bir agriyla pekala, olabilir ancak fizyolojik ise igne progesteronu yukselterek implantasyonu zedeler. kronik etkisi infertilitedir.

ağrıyı "puf" etmeye yeltenmiyoruz zaten, çekilebilir hale gelmesini istiyoruz derseniz diye demiştim.
bu bağlamda düzenli cinsel ilişkinin faydası var. kadın olmadığım için dışardan gördüğüm kadarı ve bana söylenilenlerden yola çıkarak tavsiye ettim. sanırım doğum sonrasıyla, düzenli ilişkiye tabi olan vücudun hormonel konfigürasyonları, hiç olmayan veya düzensize göre birbirine daha yakındır.

biliyorum placebo etkisi de olabilir : )