Benim bildiğim ortalamaya bakıp geçiyorlar.

Bazı bölümler overall score 7, speaking min. 6 gibi koşullar koyuyor. Aksi belirtilmemişse, sıkıntı olacağını sanmıyorum.

girdiğin ielts akademik ise bir sorun olmaz güzel notlar almışsın. ama minimum şu olmalı diye koşul sunabilir bazı bölümler.

reading kısmını büyük yazıp, ortalamayı küçük yazabilsen ne güzel olur
çünkü zaten çoğu okuma ile geçecek, o daha gerçekçi değerlendirme açısından

ne tür vize ile gideceksin ona göre yanıtlar verilebilir.. her vizenin çalışma izni olmuyor malum

au pair olarak git

@strobist öğrenciyim. Gerekli vize türleri hakkında bilgim yok tam olarak. Bunları soruyorum aslında.

aupair vizesinin çalışma izni olmuyor..
öğrenci vizesiyle gidebilirsin onun da çeşitleri var tabi..
sadece uzun dönem kalacaksan çalışma izin veriyorlar..
ancak onun da çalışma izni haftada 20saat ile sınırlı (hiç yoktan iyidir)
çalışma iznin yoksa kolay kolay iş bulamazsın..

www.academix.com.tr

edüt: ingiltere vizesini alacağının da bi garantisi yok tabi..
olaki vizeye başvurursan iş bulcam çalışcam gibi şeyler söyleme :)

ben bi dil kursuna kaydolup, tanıdığım aile yanında kalmıştım. kurs saatini az seçip, kalan zamanda da devlete söylemeden bi yerlerde çalışılabilir belki.

Bence telefonunuzdan haritayı açıp bir yönden bir yöne gezebildiğiniz kadar çok sokak gezin, her yerinde ayrı bir güzellik çıkabiliyor. Vapur tarzı deniz araçlarıyla çevredeki küçük adalara gidilebiliyor, murano ve burano çok meşhur. Gondola binecekseniz geçen sene fix fiyat 80 avroydu hepsi, bütçenize göre siz bilirsiniz o kısmı. Oturup bir mekanda 3-4 saat geçirmenizi tavsiye etmem özellikle de 2-3 günden fazla kalmayacaksanız. Güzel butik kafeler var hoşunuza giden birkaç tanesine oturup soluklanır sonra gezmeye devam edersiniz bana kalırsa.
İtalya'nın her yerinde olduğu gibi hırsızlara dikkat edin. Yolda çarpışmış gibi yaparlar bir bakmışsınız telefonunuz yok.
Tadını çıkarın, bol bol fotoğraf çekin. İyi eğlenceler.

3 günden fazla kalacaksan ve 29 yaşını bitirmediysen, rolling venice youth card (www.veneziaunica.it) al. Vaporetto dahil sınırsız toplu taşıma kullanabiliyorsun o kartla. Normalde vaporetto çok pahalı. Vaporettoya binip bir baştan bir başa kanal turu yap. Murano ve burano'ya git. Rolling venice kartıyla bazı müzelerde indirim de oluyor.

3 günden fazla vakit ayirma. Bizans’in atlarını mutlaka bul.

venedik bu aralar sular altında gezilecek her taraf. sular aşırı yükselmişti geçen hafta. kötü bir zamanlama.

Bizim gibi iner inmez araba kiralamaya niyetlenmeyin. Sağlam rezil olunuyor.

Çizme götür.

Yüzme ogren. Su basıyor. Bir de kaybolma ihtimaline karsi tedbirli ol. Treni falan kacirma.
Son olarak yuksek umutlarla gitme.

(ben oradayken de su basti)

Ben hiç sevmemiştim afedersin. Google haritalardan bakılır, hem de daha rahat dolaşılır. Zaten turistik hale gelmiş, yerliler de rahatsız. Büyük bi yer olsa idare edilebilir de, daracık daracık yerleri görücem diye..
floransa ve roma. ama özellikle roma. kaçırılmamalı. Mümkünse adres değiştirin derim, o kadar. Roma <3

Neynep +1

siyah ağda nedir?

Siyah daha acisiz. Suruyorsun kendiliginden kuruyor. Cekiyorsun bitiyor. Deride oyle aman aman yapisma vs olmuyor. Bala benzeyen ise vicik vicik. Surdukten sonra uzerine kagit/bez kapatip cekiyorsun. Deriyi tahris ediyor. Iz birakiyor vs. Siyah daha pahali bal ucuz. Bali herkes yapiyor siyahi yapan sayili. Oyum siyaha.

@nax +1 siyah acıtmıyor. diğeri ne türlü olursa olsun hem acıtıyor hem kıl kökünü besliyor (muş buna tam emin değilim) hem de siyah olan yapış yapış değil. çekince komple ayrılıyor

yazılar çok karışık, bi halt anlaşılmıyor, çok göz yorucu. ben grafik işinden pek anlamam belki öyle olması gerekiyordur.

yoruma katılıyorum, göz yorucu, bir öncelik sıralaması yok bir gruplama yok, bir şeyler renkli fon üzerine dağılmış gibi. İnfografik demek için bilgi içermesinin yanında, bilgi verebilmesi lazım bence. İletebilmesi lazım.

nereden başlayıp, nereye doğru okumak lazım anlayamadım. karışık okuyayım dedim ve önceden okuduklarıma tekrar bakmak zorunda kaldım, bu zaman alıcı.

bu bir video şeklinde olsa tamam ama bu düzen bence de yanlış.

bu arada fontler ve grafiklerle konulara göndermeleri güzel gerçekten.

dingo'nun ahiri gibi olmus. cok kalabalik. kimi ararsan var.

Çok karışık +1
Takip edilemiyor, nereden başlanacağını bulmak için göz gezdiriliyor o zaman da cazibesi kalmıyor. Dikey bir sıralama yapsanız ve kontrast renkler yerine belli bir renk teması oluştursanız daha iyi olur.

gözüm kanadı :(

Bence gayet güzel. Ama ‘is’ falan gibi sözcükleri kaldırırsan daha da güzel olur.

aşırı karışık olmuş.

harita ve pusula lazım. gözle görebildiğin ve haritada belli olan iki nokta (örneğin bir zirve veya köy) seçip pusulanın verdiği açıyı harita üzerinden işaretleyip iki tane çizgi çizersin. çizgilerin kesiştiği nokta senin bulunduğun noktadır.

google maps ekranında sağ üstte "terrain" seçeneğini seçersen belki anlayabilirsin

Sanki Bi chavezding anlamış derdimi :) teşekkürler

aslında tüketici kanunları watsons'ın dediği şekilde, diğerleri müşteri memnuniyeti için alıyordur.

"standart, tüketici kanunlarının geçerli olduğu şekilde" öyle bir kanun yok

İnternet alışverişinde 14 gün iade hakkı var, yüzyüze alışverişte yok.(şu an dışarıdayım bilgisayar başında olan biri arayıp bulabilir)

Açılmış beğenilmemiş ürünle ilgili olay tamamen markaya bağlı herhalde emin değilim ama açılmış kozmetik, iç giyim vs zaten geri alınmaz hijyen olaylarından dolayı. Geri alan şirketler bile bunu özellikle belirtiyor.

belkide iade almayan, diğerlerine rakip görünen aslında onların bir subesidir Watsons.

-- ""standart, tüketici kanunlarının geçerli olduğu şekilde" öyle bir kanun yok" - evet, bilmeden konuştum. yani, "daha önceden böyle bir şeye rastlamadım, bildiğim haklarla yürüyordu (14 gün vs) anlamında demek istedim.

-- @unionall, hatırlatma için teşekkürler. ben de gidip bunu mağazada hatırlatayım. Çünkü neden gitmediğimi bilip müdürlerine söylesinler. Kendi kendime gitmezsem, nerden bilecek.

-- "
ben iade alan kozmetikçiden alışveriş yapmazdım" - ben de böyle düşündüm, yani doğru yapıyor ve iade alanlar çöpe gitmiyor, dolaşıma giriyor tabii ki. Kanun hakkı sandığım şey de diğerlerinin inisiyatifiymiş.

konuyla direkt ilgili olmasa da;

(bkz: hırsızlıkla suçlanıp çıplak aranan kız)

olayı zaten ticari ve insani ahlakları konusunda bilgi veriyor kendilerinin.

giysilerin arasına düzgün istiflersen kırılmaz.

Tuzla buz olur valizi de mahveder. Kopukle falan korumak lazim.

Havlulara sarıp totalde 3 şişe şarap viski bacardi götürdüm. Bagaja verdim yani. Min 70 liktiler. Kırılmadı bişe olmadı.

3 şişe yerleştirmiştim sırt çantama bişey olmadıydı. kıyafetleri "S" şekline getirip şişeleri o boşluğa yerleştirin sıkı olsun, şişelerin birbirine çarpma ihtimalini ortadan kaldırın, bagaja verirken de kırılır etiketi taktırın.

havluya sarıp poşete koyuyorum ben. poşetleri de bavulun ortasına yerleştiriyorum. bir sorun olmadı henüz.

Kutu birayi patlatmayi basariyor bazen adamlar. Ciddi onlem almadan valize koymayin. Mutlaka hard case valiz kullanmaya calisin.

youtu.be

onlem alin.

Sert plastik valizle 10 küsür şişe şarap getirmiştik. Giysilerle güzelce istiflemek gerekiyor. Valizin içinde hareket imkanı tanımayacak şekilde ayarlarsanız bir şey olmaz.

çok defa getirdim, hatta son birkaç seferinde doğru düzgün sarmadım bile ama bir şey olmadı. tabi hiçbir zaman garantisi yok, çok değerli eşya varsa yapmamak lazım, deli gibi atıyorlar sonuçta.

düzgünce baloncuklu poşete sarıp kalınca, ardından valizin ortasına koymuştuk. hiçbir şey olmadı gayet de geldi. (yolda tsa açıp kontrol etmişti hem)

"deli gibi atıyorlar" :) evet. Kırılmayan örnekler cesaret verdi, %70 ihtimalle sağlam çıkar gibi bi izlenime kapıldım, deneyeceğim. Teşekkürlerle.

soruyu anlamadım açıkçası. anladığım kadarıyla;
arada çamaşır makinasını uzun program 90 derece su sıcaklığı ile boş çalıştırmak gerekiyormuş. sadece kireç sökücü ekliyorsun bir çay bardağı kadar. kendi kendini temizlemesi için. o zaman koku moku kalmaz.

makinede kalan koku çıkmıştır işte. lastiklerde filan kalıyo. normal. ne için ne yapmak gerekir, soruda açık değil.

önceden makinaya sinmiş deterjanın kokusudur muhtemelen. hiç karşılaşmadım gerçi böyle bir durumla ama sorun olduğunu sanmam. devam et.

yani deterjansız sadece su ile yaptığım yıkamada kıyafetlere deterjan kokusu siniyor rahatsız edici şekilde. sanırım cliquot'un dediği gibi boş çalıştırmak lazım biraz.

@cliquot +1

bu konularda anllatıyor mu bilmiyorum ama ales çalışırken yutub'da bi adama rastladım, sınav bitti, yine açtım izledim yani o kadar güzel anlatıyo :) orkun dikmen adamın adı. diğerleri o kadar rezalet ki parlıyo herif. ama kafalı bi de, belli. TÜM MATEMATİK İLGİLİLERİNE TAVSİYE OLUNUR. LAYKINIZI EKSİK ETMEYİN :) (yüksek sesle söylemek istedim:)

21 temmuza kadar bunları öğrenmek ve hatta pekiştirmek için için özel ders almanızı öneririm. çünkü son iki konu gerçekten zorlayacaktır. bunun dışında kitap olarak antrenmanlarla matematik, aktif matematik ve karekök sıfır önerilebilir.

Vizeniz 0 puan dahi olsa finalden 43 puan aldığınızda dersten geçebiliyorsunuz eğer GNO 2.00 üzerinde kalırsa. Bu durumda konulardan eşit sayıda soru çıkarsa son 2 konu 5 soru eder. Onlara hiç bulaşmayıp kalan 6 konuyu daha güzel çalışıp 15 sorudan yanlışsız 9 doğru veya 15 soruda en fazla 5 yanlış ile geçecek kadar puan elde edebilirsiniz.

Not: 3 ders sınavlarında geçmişte çıkmış sorulardan sorulma oranı da normalden daha yüksektir.

@crostata bu hesaplama için sana özellikle teşekkürler dostum :)

khan academy.

emin değilim ama anlıyorlar diye düşünüyorum. benimkiler özellikle gelip dudaklarıma sürtünüyorlar, öptükçe daha da sürtünüyorlar.

bence anlıyor. kendi kedimi öperken ağzımı kafasına bastırıyorum öylece bekliyor, normalde doğası gereği başka bir canlının kafasına ağzıyla bastırmasına izin vereceğini sanmıyorum.

ben bazen tüm vücudunu kucağımda sıkıp morç diye öpüyorum kafasından, hem sabrediyor gibi (hareketli ve sıkılgan genel olarak) hem gözlerini kısa kısa bakıyor, " biliyorum, seviyorsun" der gibi sanki. ama çok saçma. bence aksiyonu değil de hissi anlıyor - ama mesela aksiyon çok saçma - kafayla ağızla ona yaklaşıyoruz, ve kaçmıyor

the lion whisperer izleyin youtube'da aslanlarda öpülmeyi anlıyor ve bekliyorlar

Bence anlıyorlar. Hatta ben onu öptükten sonra benimkinin küçük hafif bir ısırışı vardır ben de onun öpüş şeklinin bu olduğunu düşünüyorum.

Bence kesfedilmesi anlik olmustir insanlik icin. Biyolojik bir sey sonucta opulmenin yarattigi tepki.

lan ona para verme izmir de yaşıyorsan sevabına yaparım para da almam. altı üstü 5 vida söküp filtreleri yıkayıp soğutma yapan yerdeki tozları temizleyip kapağı kapatacaklar.

+ içeri antibakteriyel bir sprey sıkılıyor a şart değil.
50 TL ye yapmaları lazım ya da klimanın kapağını kaldırın, filtreleri sökün yıkayın kurusun, yerine takın

istanbul'da yaşıyorum. he iyi o zaman, ben de yaparım ya:D sevindim. bi de gaz basma olayları, ya da periyodik bakım filan gerekiyor mu (yine fakir ölçekte düşünürsek)

Her sene o kadar kapasiteli temziliğe gerek yok.

Kapağı kaldırın içerideki filtreleri sökün, iki tanedir yüksek ihtimal. Herhangi bir vida olmaz, elle sökeceksiniz basit bir mantığı var.

Musluğun altında yıkayın, ama yıkarken ters yönü kullanın. Yani kapağı söktüğünüzde filtreye baktığınız yön tozları tutan taraftır, siz erkasından suyu akıtın ki tozxlar daha rahat dökülsün.

herhangi bir ısıtıcı ile kurutmayın, hemen kurur zaten iki sallayın fazla suyu dökün bırakın kurusun.

2 senede bir de ilaçlı temizlik yaparsınız, gerçi ben camsil kutusuna çamaşır suyunu koyup sıkıyorum :)

Ben kullanıldığı zamanlarda 2 ayda bir yada ayda bir filtrelerini yıkıyorum. Servis çağırıp temizlik yaptırmadık hiç.

klimadan pis koku gelmeden yaptırmana gerek yok. yoğun klima kullanılan bir bölgede oturuyorum. ben 100tlye yaptırdım ancak klima motorun el ile ulaşılaçak bölgede değilse vinç lazım o zaman fiyat artar.

çok teşekkür ederim.
@John Bloor, o şekilde yapayım.

@mikahakkinen, vinç mi (0.0)

klima motorları ulaşılamayan yerde olunca vinç tutup klimacıyı motora yakın yere çıkarıp işlem yaptırıyorlar.

yetkili serviste çalışıyorum.

klimanın dis ünitesine bakım yapılmıyor.
ic üniteyi sokup getieiyorlar. parçalara ayırıp özel bir maddeyle yıkıyorlar.kurutuyorlar gazını vakumlayip sistem temizliği de yapıyorlar. sonra gaz basılıyor yeniden.
geri getirip takıyorlar.

aylık filte temizliği yapılmış, evde uygun şartlarda kullanılmış klimalar icin 3-4 yıldan önce gereksiz.
klimanın büyüklüğüne göre 125-150 arası ücreti var.

var hemen yanında

4-5 bisikletlik park yeri var.

evet. ama düzgün koyun lütfen.

e ama o zaman diğerleri de gider (kalmasını istediğim listeler filan :/ )

bulutfon.

Ama böyle santral filan değil yav. Yeni bi hat masrafı, olayları olmasın da bunu kullanayım. Diğer numaramı vermeyeyim bunu vereyim tesisatciya mesela. Öyle bişey (40 lira aylık filan olmasın ,o ne :(

Kim neden masraf ederek ücretsiz böyle bir servis versin?

masraf ve ücret dengesi farklı şekillerde karşılanabiliyor. internet bazlı diyorum. Skype'daki 3 euro filandı

Kolay o iş, sahibinden ilan ver. salla bir şey. Sonra orada ücretsiz telefon seçeneği var 850 li al bir tane

telefonsuz olmaz
daha dogrusu numarasız olmaz
skype numarayı dogrulamayı istiyor

tamam numarayı doğrularım benim numaramla, ama adama başka numara vereyim, o da bena çıksın. ve sadece tek bi hat kullanacağım için, sadece ayda bir iki arama cevaplayacağım için ek bi hat, anlaşma vs işlerine girmeyeyim. öyle para verdik boş boş..

Deneyim en güzel hediye. Bi aktivite hediye güzel olurdu.

son zamanlarda hoparlörlü karaoke mikrofonlar var, 50 lira bir şey, hem biraz şarkı söyler hem eğlenir sonra da bırakır kenara

Takı toka yapma setleri var

2

2, biri yedek herhangi bir duruma karşı.

1

Sadece 1. da maas hesabim olan banka oldugu icin yillik odeme olan kart.

1

0. Sonuncusunu banka iptal etti. Uzun bir süre kredi kartı alabileceğimi sanmıyorum. Çok lazım olursa arkadaşımdan rica ediyorum.

5

0. sadece bankamatik kartı kullanıyorum.

0

3

teb, cepteteb ve enpara kredi kartı. enparayı almış olmak için aldım evde duruyor öyle. cepteteb'de spotify ve netflix ödemelerim var sadece. asıl teb kartımı kullanıyorum.

2 kredi kartım var. Teb ve iş bankası. Biri ev alışverişi, faturalar için. Diğeri kişisel alışverişim için.

1

İstemeden bir tane geldi bankadan. Onu da iptal ettireceğiz.

2 ama birini kullaniyorum genelde.

2 - yalnızca biri aktif çalışıyor.

3 kredi kartı 4 banka kartı. Hepsinin bir sebebi var

0.

2

2

Tek bankadan 3 kart var. Limitleri ortak.

3 tane var ama sadece 1 tanesi aktif kullanımda.

2 ama düşük limitli olani kullaniyorum. Digeri taksitli falan büyük bi harcama yaparsam diye her ihtimale karsi duruyor öyle.

1

Yok.

2 tane, biri çalıştığım bankadan genelde onu kullanıyorum. Biri de enpara, Spotify orda taksitlendirmek istediğim harcamaları da ordan yapıyorum

sentetik iplik değildir muhtemelen. pga(polyglicolicasid) yani emilebilir iplik olmalı eğer doktor tekrar çağırmadıysa. normalde en fazla 1 hafta içinde düşer o iplik. cımbızla çekilebilecek gibiyse ve yara tamamen iyileştiyse alınmasında bi sakınca olmaz. sonra da batticonla temizleyin. ardından madecassol sürün. geçmiş olsun.

teşekkür ederim (:

Fıstığına göre değişir ama ortalama %55 bence

bence %25 civarıdır

recipes.howstuffworks.com

A whole single pistachio, shell and all, weighs about 0.02 ounces (0.57 grams), and the kernel or nutmeat — that is, the portion of the pistachio that you eat — makes up about 53 percent of that weight.

%47 kabuk %53 et

ayrıca, %70-90 oranında doğal olarak kabuğunda çatlak oluyormuş. yani tamamen kapalı olma (çatlaksız) ihtimali de %10-30 arasında.

yarı yarıya.

canının sağlığı...

Hahaha, bu duyuru bana guzel his verdi, ben de paylasmak istedim, benim istedigim bir sey yok sizden

Var. Kendine iyi bak.

ne diyelim, hayırlı olsun :)

kuş gibi hafifledin mi :) sevindim siizn adınıza

sevinciniz daim olsun mutluluklar diliyorum. Bolca temiz hava çek içine mutlu mutlu yeşilliği izle bizim için...

Hak edeceğini düşündüğün birini sebepsiz mutlu et sen de :)

sbryldrm +1

sbryldrm +1 hatta bunu aylık aktivite haline getirip bu şeyi hatırlama ve düzenli şükretme fırsatına çevirebilirsiniz.

spotify hesabını last.fm ile senkronize edebilirsin. last.fm'in önerileri daha iyi.

memnunum. zamanla daha iyi önerilerde bulunuyor. yeni kullanmaya başladıysan saçmalıyor bazen.

Bana da hep güzel şeyler öneriyor. Last.fm ile de bağlantılı. İlgisi var mı bilmiyorum. Ama şöyle, bir gün mesela türkü dinleyeyim tutup da önerilere türkü getirmiyor. Yoğun olarak dinlediğin şeylere bakıyor. Geçen hafta önerilerde hep kıytırık müzik grupları varken, bu hafta hep elektronik müzik oldu öyle diyim.

Müzik keşfi için haftalık keşif listesi daha iyi. Kendinizinki hoşunuza gitmiyorsa başkalarının keşif listelerini takip edin. Benim keşif listem de bozuk saçmasapan isimli yerli iğrenç rock grupları( yüzyüzeyken konuşuruz, son feci bisiklet vs) çıkıyor ne hikmetse ama keşif listesi sağlam 5-6 hesap takip ediyorum. Her hafta arşivime yeni parçalar bulabiliyorum.
Sözlükçülerin spotify listelerine bakmasaydım keşke hiç o hünden sonra kendi listem düzelmedi bir türlü.

başkalarının keşif listesini takip nası oluyor wertyu? yerli iğrenç rock grupları tabirinden ötürü keşif listenizi takip etmek isterim, bu görüş, iyi bir şeylerin işareti bence, zira.
Ve evet, bi de baktığınız listelerden de bişi kapıyor olabilir. Ve çevreyi temiz tutmak lazım her boyutta.
mungojerry, last.fm kaldı mıydı yaa, bilmiyordum:) sağolunuz.

Vücudu yoruyor mu derken, ne demek istediginizi pek anlamamis olmakla beraber, sarabin alkol orani daha yüksek (cogu zaman iki kati ya da daha fazlasi). Cok alkol alirsaniz, uykunuz geliyor ama fazla alkol huzursuz, kesintili uykuya neden oluyor.

Melatonin hormonuyla alakali bir durum da var, bu nedenle kirmizi sarap, beyaza oranla daha fazla uyku getiriyor. Melatoninin daha fazla salgilanmasini her alkollu icecek etkiliyor. Oyleyse onemli olan ne kadar ictiginiz?

Bir de biranin serbetciotu yuzunden ekstra rahatlatici, uyku getirici ozelligi var.

Kan sekeri cabuk yukseliyordur, uyku gelir, o da ayri bir etken. Beyaz sarap, daha az kalorili, alkol orani da kirmiziya gore az. Bu nedenle cok yorucu olmaz muhtemelen.

Bende bira daha çok uyku yapıyor, şarap tam sevişme moduna sokuyor diye özetleyebilirim.

şarap o kadar yormaz bira hele kırmızısı 5 tane az bile yapmış sana.

bünyeye göre değişir sanırım ama akşamdan kalmalık açısından değerlendirirsek şarabın ki bazen daha pis oluyor. eğer biraz fazla içmişseniz ertesi gün şarabın tortusu midede kalıyor ve her sıvı tükettiğinizde tortuyla karışarak tekrar halsiz, yorgun, kötü hissetmenize sebep oluyor.

son zamanlarda şaraba sardım. gündüzleri kendimi çok yorgun ve halsiz hissediyorum. çok fazla da içmiyorum, uyumadan bir kadeh. acaba şaraptan mı ki?

bira daha fazla uyku getiriyor kesinlikle. 5 kırmızı! n'antın abi sen? bir şişeyi tek seferde içsem, o kadar yoracağını sanmıyorum.

netflix'te alkolle ilgili bi belgesel var, benzer sorular sorulmuş. Tavsiye.

gülbağ olabilir, mecidiyeköy olabilir

Halide Edip. Gürsel(kağıthaneye baglı olabilir)

şişli'ye yakın, fulya adında, anlamsız bir semt olduğunu öğrendim geçenlerde. Yokuşta ve çok saçma bir yer, ama gayet kalabalık, yaşanıyor, yaşanacak yer olarak görülmüş. Bu kadar saçma bi yerin bu kadar kalabalık olması, fiyatların uygun olduğunu düşündürdü, bi bakın isterseniz.

Gülbağ, kuştepe, gürsel

Cok tesekkurler arkadaslar ben arastirmalara baslayim. Suradan basla arastirmalarina derseniz de onerilere acigim..

feriköy ucuz. evler de yeni genelde, ama bazı bölgelerinde eşek osurtan yokuşlar var

bölge şu
www.google.com

Özel sağlık sigortalarında mevcut hastalıkla ilgili tedavileri kapsam dışı bırakıyorlar. Fizik tedavi aldığınız rahatsızlığınızı kayıtlardan görünce dahil etmezler diye biliyorum.

göremezler, kayıtlı bişey yok ki.

Önce parayı alıyorsun sonra kargo yapıyorsun, kargo sırasında oluşacak hasarlar vs alıcıya aittir diye belirtip eyvallah çekiyorsun.

Ayıplı bir ürün değilse, sattığın ürün ilanda belirttiğin ürünün aynısı ise geri almıyorsun oluyor bitiyor.

Her gün ikinci el birşeyler alıp satan insan.

benden ayıplı değil, yani ben paşa paşa kullandığım şeyi satacağım, ama kargo şirketi ya da alıcı yamuk yaparsa şaşırmam, (ülke genel insan davranışı izlenimim dolayısıyla) parayı da riske edemiyorum.
geri almıyorsun'u (olduğu kadar) kanun destekli yapabiliyor muyuz?

adam manyak çıkarsa diye bi ihtimal düşünmek zorunda olmasam keşke :/

Maalesef.

Gerçekten mi ya? :( 4 yıl bitirenlere ikinci üniversitede bi kolaylik oluyordu da, bu bölüm için yok herhalde :/ bulamadım

Asus zenbook

6 7 lere çıkabilirsen dell xps.

alabiliyorsan dell xps 13

biliyorum, performans için fiyatta çıkmak gerekiyor, tabii ki öyle :/ ama biraz alçaktan uçan fiyatlarda desek?

takilmazsan thinkpad x ya da t serisinden ikinci el bir cihaz alabilirsin. butcen biraz olsaydi, sana bendeki thinkpad p50'yi onerirdim. kullanilmamis, kutusunda satista suan (£1000).

Ubi +1
İlanım vardı sitede. Bir bak istersen.

homofobik olmak, nefret etmek kendi içinde tabii ki hak. onun üzerinden harekete geçip, nefret ettiğin kesime yönelik yapacağın hareketler hak değil.
kendi köşesinde isteyen istediğinden nefret edebilir.

gay diye kime pozitif ayrimcilik yapiliyor turkiye'de? sen nerede yasiyorsun?

doğanın doğal rotasında izlemesi taraftarı olanlar homofobik olamaz mantıken. homofobik değilim demişsiniz ama söyledikleriniz tam olarak bir homofobiğin söyleyeceği şeyler.

ayrıca link bozuk çıkıyor da google'a nefret suçu diye aratıp neymiş ne değilmiş bakabilirsiniz.

homofobik olabilirsin, herkes herkesi sevecek diye bir zorunluluk yok. ama kimseyi aşağılama, dışlama, tercihleri doğrultusunda ayrım yapma gibi bir hakkın yok. nefret de bir hak.

Doğanın doğal seyrinde işleyişine engel olduklarını düşünmüyorum çünkü toplumlardaki yüzdeleri çok az. Herkes bir gayret için bi tane fazladan çocuk yapsa olay çözülür. Ki zaten buna da gerek yok, çünkü dünya insanla dolup taşmış durumda.

Onun dışında benim çevremde gördüğüm, gayler kendilerini dışlanmış hissetmesin diye bir yönüyle sentetik, samimiyetsiz bir hoşgörü gösteriliyor kendilerine. Bundan gaylerin de rahatsız olduğuna eminim. Toplum olarak bu durumu içselleştiremediğimiz için "Zavallıcık, zaten gay. İyi davranalım" gibi saçmasapan triplere giriliyor.

Gaylerden nefret edebilirsiniz elbette ama umarım bu nefreti eyleme dökmezsiniz.

Kendi köşesinde +1

Mesela ben de cahillerden, primat beyinlilerden, birey olamayan otomatik davranan sığırdan zekasız insanlardan nefret ediyorum (bu da evrimsel bir gereklilik, kendi canımı korumak için verdiğim tepki)

Ama hiçbisi yapmadım bu konuda. No ekşın. Valla çok zor, ama böyle.. Yapamıyorsun işte. Çeşitlilik doğa gereği ise, birlikte yaşamakta mutabık olmuşuz insanlığın bu evresinde, ve onun gereği bu.

"E peki ya ben doğanın doğal rotasında izlemesi taraftarıysam ve homofobiksem" diye bir sey olamaz. Escinsellik de doğanın rotasında.

Senin iyi davranma pozitif ayrımcılık dediğin şey, insanlara cinsel yöneliminden ötürü hakaret etmemek öldürmemek falandır herhalde, onun dışında bir şey olmaz çünkü. Yani bir insana gay diye otobüste falan yer vermiyoruz ya da ne bileyim bir iş mülakatında eşcinselle heteroseksüel arasında tercih yaparken gay olanı seçmiyoruz. Yani olabilecek en asgari düzeyde pozitif ayrımcılık uygulanıyordur herhalde. Onun dışında bir insanı cinsel yöneliminden dolayı pozitif ayrımcılık uygulanması da zaten saçma olur. İnsanlar bu tür nedenlerden ötürü dayak yemesin öldürülmesin, ne bileyim işe alınma liyakatına sahipken eşcinsel olduğu için tercih edilmeme durumu olmasın yeter, bu da zaten pozitif ayrımcılık değil en tabi insan haklarına giriyor. Bunların dışında seversin sevmezsin, o sana kalmış bir şey.

Doğanın doğal rotasının heteroseksüel temelli olduğu kanısına kim varıyor ben onu merak ediyorum. Doğada hayvanlarda da var homoseksüel yönelim. Ne diyeceğiz o hayvan için, doğal değil mi diyeceğiz. Halbuki doğal kelimesinin anlamıyla ters bir düşünce bu. Doğal demek, doğada bulanan doğada var olan demek. E var işte doğada da bu.

Ayrıca baldur2’ye katılmamak elde değil. Hatta genişletebiliriz. Bırakın Türkiye’yi, dünyada nerede yapılıyor “ayrımcılığın pozitifi” bu durumda? Nerede görüyorsanız bunu o baktığınız yer toplumun kendisini oluşturmuyor belli ki.

Yine ekleyeyim nefret bir suçtur, şuan Türkiye’de kanunun kendisinde ve uygulamasında sıkıntılar olsa da, bu suçun bir tanımlaması ve karşılığı var. Tanımlanın yeniden düzenlenmesi için de uğraşılıyor sürekli olarak. Belirli durumları bu kapsama dahil etmek temel amaç.

Bir kişinin kötülüğünü ve mutsuzluğunu istemek uzaktan belki zararsız gibi dursa da pek öyle değil. Temel olarak bu isteği eyleme dökmek gibi bir hakkınız zaten yok. Fakat bunu istiyor olmak, bu eylemlerin var olabilmesine olanak sağlıyor aslında. Biraz gerçek üstü bir cümle oldu belki bu ama işin felsefesi bunu söylüyor.

aslında etki tepkiyi doğuruyor. adamlara o kadar kötü davranılıyor ki toplumun diğer kısmı tarafından pozitif ayrımcılık yapma gereği hissediliyor. aslında adamları kendi hallerine bıraksalar, karışmasa kimse, laylaylom herkes yaşar gider..

Ayni toplumda yaşayan insanlar olarak asgari hak ve özgürlükleri korumamız bir zorunluluk evet. Onun ötesinde bir sorumluluğun yok. Kişinin vicdanıyla alakalı bir mesele.

Gaylara pozitif ayrimcilik uygulandigi, bir iddia ve ispata muhtac.

Kadinlar, cocuklar, engelliler, azinliklar, escinseller toplumun en cok ezilenleri. Escinseller icin bir de eril ve dini kaynakli "nefret" baskiyi katliyor.

Nefret saglikli bir duygu degil. Kisisel ya da toplumsal alanda size bir zarari dokunmayan; zaten homojen bir grup da olmayan milyonlarca insandan nefret?..

Belki su an cok sevdiginiz bir arkadasiniz gay ya da herhangi bir yakınınız.

Birincisi kamu barışını bozucu homofobikliğin propagandasını yapmak, ikincisi bahsettiginiz kavramlari bilmiyorsunuz.

1-Pozitif Ayrimcilik: Dezavantajlılar için yapılan geçici ozel düzenlemeler. Ismi çok sorunlu onu kabul ediyorum. Eşitlik sağlanamadığı sürece, düzenlemeler olacak, olmalı. Ama kalkıp da homoseksüellerin Türkiye'de pozitif ayrımcılıkla avantaj kazandığını söylemek komik. Türkiye her cinsel yönelimlere olumsuz bakış listesinde ilk onda.


2-Dogal Rota(?): Böyle bir kavram doga bilimlerinde yok. Sosyalbilimciler ne dogal ne degil tartismasina girmeyeli en az bir yüzyil oldu. Başka bir dayanak bulabilirsiniz homofobikliğinize ama bu dayanak bilim değil.

3-Kisisel Tercih, Hak ve Özgürlükler: Ödevler de vardı, onlara n'oldu? Anayasanın eşitlik ilkesine karşı çıkıyorsunuz(bkz: özgül ayrım yasağı). Kişisel tercihiniz özgür iradenizle bir terör örgütü üyesi olmaksa bu tercihiniz suçtur. Tercihiniz kırmızı pantolon yerine siyah pantalon almaksa, suç değildir. Kısacası her tercih, suç öğesi bulundurmuyorsa tercih olarak kalıyor.

Homoseksüel olmak suç unsuru teşkil etmiyor, dolayısıyla haklı nedeniniz yok, hukuki olarak.


Homofobiksiniz ama lütfen buna bilimle ya da hukukla aciklamaya kalkmayin. Yok hak ve ozgurluklermis yok dogal rotaymis...

Kısacası, nefret etmek hak, nefret söyleminde bulunmak suc. Nefret soylemi kac senedir kagıt uzerinde var; yargılananı, ceza alanı yok gibi.

Türkçemizde "gey" diye bir kelime var, lütfen kullanalım ve kullandırtalım.

Demek istediğin şey doğanın rotası değil, genlerin rotası. Eş cinsellik doğada da (vahşi doğada) mevcut. Tabii bir şeyin doğada olması o şeyi ideal yapmıyor, doğada bir sürü şey oluyor. Peki neye göre ideal? Canlıların temel yapı taşı ne? Hücreler. Hücreyi ayırt edici hâle getiren şey ne? Genler. Genlerin tek amacı ne? Kendini yeni canlılara aktarmak. Demek ki eş cinsellik genler için ideal değil, onun dışında bir sıkıntısı yok. Ha diyorsan ben genciyim, genler ne derse o, zaten istesen de istemesen de genlerin kölesisin. En azından böyle durumlarda onlara zıt gidebilirsin.

Siz sanırım Türkiye'de eşcinsellerin yüksekten atılarak, üstlerine duvar uçurularak öldürülmediği için eşcinsellere pozitif ayrımcılık yapıldığını düşünüyorsunuz herhalde.

Ben daha bu zamana kadar pozitif ayrımcılığa uğrayan bir LGBTİ+ birey görmedim. Her yıl onlarca trans öldürülüyor, nefret suçlarına maruz kalıyor, darp ediliyor.

Çoğu işveren gey olduğu bilinen birisini işe almaz, işe alınsa bile kadınsa erkekler tarafından taciz edilir erkekse ta*ak geçilir.
Sanırım farklı ülkelerde yaşıyoruz. Türkiye Kadıköy, Moda, Çankaya, Beşiktaş değil. Plazalardaki aşırı özenti tiki hayatınızdan ve bu ilçelerden dışarı çıkarsanız Türkiye gerçekleri ile yüzleşirsiniz.

Kimseye iyi davranmak zorunda değilsin. Karşındaki insanın hakkını gasp etmiyorsan, hakaret etmiyor, saldırmıyorsan, yollarına gül dökmek zorunda değilsin. Kimseyi aşağılayamaz, alıkoyamaz, tersleyemezsin ama; gay veya değil. İnsanların cinsel eğilimleri yahut hayatlarının seninle alakası olmadığı için seni ilgilendirmez. Ha eşcinsel komşuların apartmanı ayağa kaldırır gibi seks yapıyorlarsa kafanı yastığın altına sok demek değil bu. Yeni evli çiftin seks gürültülerini de dinlemek zorunda olmadığın gibi.

Nefret edebilirsin tabii ki. Nefret bir tercih değildir ama nefretini kendin yaşamak, ona buna yansıtmamak zorundasın. Eşcinsellik de bir tercih değildir. Nefret de eşcinsellik de "karşılaştığın" bir şeydir, seçip aldığın, üstünde görüp beğenip devam ettiğin yahut beğenmeyip bıraktığın bir şey değildir. Senin hemcinsin olan bir eşcinselin, eşcinsel olduğu için senin üzerine atlamaya hakkı da yoktur; senin de eşcinsellerden nefret ettiğin için eşcinsellere sözlü veya fiziksel saldırıda bulunmaya hakkın yoktur.

İlk okula başlamadan öğrenmiş olman gerekirdi bunu; "başkasının özgürlüğünün başladığı yerde senin özgürlüğün biter". Şöyle açıklayayım; senin, arkadaşınla sarmaş dolaş "önümüze gelene bir tekme" diye diye, tekme sallayarak yürüme hakkın vardır ama; önüne çıkan insana tekme atma hakkın da yoktur.

Bir dahaki sefere "simit" oyunu üzerinden de açıklayabilirim.

Nefret kişisel hak değil o bir duygu ve hedef alma, başkasına müdahale etme niyetli bi duygu.
Nefret duygu piramitlerinde negatif tarafta yer alır ve piramidin en alt noktalarındadır.
Nefret kelimesinin gelişigüzel kullanılması, günlük dilde çokça yer alması bireysel ve toplum sağlığı yönlerinden çok sakıncalı. Homofobiklik toplumun bir kesiminin doğal rotayı bozduğunu iddia etmekse nefret etmeyi hak olarak görmek toplumun tümünün doğal rotasını bozmak demek.

Duyguların tutumlarımıza etkisi (mesela nefretin bireyi ve toplumu götüreceği yer) ve aynı zamanda geylere iyi davranma seçiminin nedeni bebek ve daha büyük çocuklarla yapılan şu çalışmada var:
www.youtube.com
Şu da konuyla çok alakalı başka bi çalışma:
www.matematiksel.org
ve şunlar, ayrımcılıkla ilgili:
www.termodinamik.info
www.youtube.com

Bizim "Doğanın doğal rotası" ve "doğada bu var" konusunda söylemlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Çünkü artık evrimden hepimiz haberdarız ve doğada olan her olguyu seçmediğimizi ve seçmemiz gerekmediğini biliyoruz.
Doğada leş seviciliği var. Bi canlı türü ölen eşine sperm (yada adı her ne ise) bırakıyor. Yani ölüye tecavüz ediyor. Biz bu davranışı uygun bulmuyoruz çünkü bıraktığımız spermin hayat bulmayacağının "farkında"yız ve adını koyuyoruz bu nekrofili'dir tedavi edilmesi gerekir diyoruz.

Doğanın doğal rotası dediğimiz olguya evrimi bilerek bakmak lazım. Bilim bize doğal rotayı çok güzel açıklıyor. Mesela;
www.sciencealert.com

bubi tuzakları kurun.

şaka bir yana bekçi tutmak en iyi seçenek bence. özel güvenlikli sitelerin falan da olayı bu değil mi zaten her girene çıkana bakıyor.

Apartmanın giriş kapısı bi şekilde açılıyor, o belli değil.

Anahtarsiz elektronik kilit de var, ama onun kopyalanması da kolay değil mi zaten?

Kamera sistemleri hırsızlık yapılmasına engel değil, önemli olan önce engellemek.

1. Bina kapısının otomatik hidroliği kontrol edilsin, gerekirse değiştirilsin.

2. Görüntülü zil sistemi yoksa bir an önce bu sisteme geçilsin, bina halkı ev ahalisi dışında zile basanlara kapıyı açmamaları konusunda sık sık uyarılsın.

3. Daire giriş kapılarının kilitleri evdeyken bile mutlaka kilitsensin, yani kapıyı sadece çekip çıkmak ya da içerdeyken itip bırakmak yeterli değil. Hem üstten hem alttan mutlaka kilitlensin.

HDD içinde eskiden mahrem görüntüleriniz ya da önemli belge/bilgileriniz olduysa mutlaka hdd'yi sökün.

Ya da hdd'yi fiziksel olarak gerçekten silen bir program ile temizleyin, ki baya uzun iş. Yanlış hatırlamıyorsam 30 küsür defa low format atarak yapıyor bu işi programlar.

Bahsettiğimiz önemli şeyler yoksa ver gitsin ne olacak?

chrome'daki hesapların izleri ve semi-mahrem fotoğraflar var. fotoğraflar şantajlık değil. öyle verebilirim de, hiçbişey yapmadan vermeyi yediremiyorum kendime, normal kullanımda o kadar şeye dikkat etmeye çalışırken, seçerek yükleme yaparken, şifre, kullanıcı bilgileri şudu budur..


o yüzden, ccleaner ile bi temizliyorum. bi de bi wipe programı bulmaya çalışıyorum, çoooook uzun sürmeyen.

www.killdisk.com

yok böyle tek dükkandan her şeyi almak istiyorum da, koçtaş ya da ikea'ya kaldık herhalde yine :( ?

Decathlon>>Çantalar>> Quecha mıydı onun 12-15 tl arasında bir şantası var o gayet uygun su para telefon atmalık içine

arkaya demir taktırılır.
sonra 1.bp.blogspot.com
şundaki gibi alınır o demirin üzerine. direkt öyle 2'li satılıyor.
çok daha minik ve şık olanları var. yine aynı şekilde takılan 2'li.

bisiklet heybesi diye aratın google'da. günlük kullanacaksanız çok detaylı arama yapmanıza gerek yok.
decathlon +1

BENim bisikletimin arkasinda sepet var. sepete cantami koyuyorum. Kirmizi isiklarda filan calinmasin diye de (istanbul cocugu oldugumdan paranoyaklik var) bisiklet kilidimle sepete bagliyorum.

Marketten/pazardan bisey aldigimdaysa sepete sigiyor genelde. Bi poset doldurduysam iki ucu kanca lastiklerle sabitliyorum, saga sola dokulmesin vs diye.

-sadece telefon anaktar değil işte. Daha büyük, yük taşımalık bişi lazım.

- @ güneyli, ya bu linkteki çok gizelmiş, adidas originals havasında, çok bayıldım. ama böyle güzel şeyler hep şehir bisikletine uyan şeylerde oluyor.
Şundan emin olamıyorum, herhangi bir tel alsam benim dağ bisikletimin arkasına da uyumlu mu olacak? ve üzerine koyacağım çanta? Tekerlek yanları mesafesi vs belki o ince, şehir bisikletlerine göredir?

- @kuehles , istanbul çocukluğu, yes. kanca lastik ve sepet iyi fikir, pazar işleri, amorf şekiller için. arka sepet ve çanta uygun olabilir, sırtımda ağrılık olmasın istiyorum, ama laptopumu da çantasız koyamam, heybeye de olmaz sanki.

:/

tam umzanı değilim ama olur zannediyorum. bizim 4 arkadaş arkasına demir taktırdık. o çantalardan almayanlar pişman oldu.
teli sirkecideki bisikletçilerde yada herhangi bir yerde taktırabilirsin.
bisiklete dengeli bir ağırlık verdiği için güzel bile oluyor hatta. savrulmayı azaltıyor.

hayır işe yaramıyor. memleketim türkiye'nin en büyük ilçelerinden birisi. bu ilçedeki tüm hastanelerde toplam 1 adet dermatolog var. ne kadar şikayet olduysa ne kadar kavga gürültü olduysa 10 yıldır yerini koruyor. görevden almayı, yer değiştirmeyi bırak yedeğinin görevlendirilmesi bile yapılmadı.

ülkede bütün mesleklerin içi boş, kendisini geliştirmelerin sayısı oldukça az.

örnekse ben fiziksel bir sakatlığımla ilgili aynı MRI görüntüsünü 4 farklı uzmana gösterdim, hepsi farklı bir teşhis koydu. üstelik bir tanesi aynı hastanede daha önce teşhis koyan doktoru için x bey yanlış yorumlamış doğrusu şu diye kendi doktorunu kotuledi. hepsi adı duyulmus özel hastaneler.

sonuç olarak devlet doktoru daha yetersiz diye bir şey yok.

Şikayetten ziyade biraz anlayışlı olmak gerek bence. 5 dakikada hasta bakmak zorundalar. Sistem dandik.

devlet hastanelerinin özeti bu işte.

yani 1 değil 2 değil, baktıkları hasta da 100 değil 200 değil.

yapıcak bişey yok.

İlk devlet hastanesi deneyimim değil, ortalama ve altı kalite olmasına alışığız maalesef, bizim ülke standardimiz bu. Ama bu örnek kötü yani, bayaa orada olmamalı. Orası, o koltuk boş olsa daha sağlıklı olur öyle diyim.

İşe yaramaz şikayet diyorsunuz. Ok.

tamam o zaman şöyle düşün, sen şikayetçi olduysan eğer durumdan, bir çok kişi olacaktır.

insanlar artık bimer'den çat çat yazıp gönderiyor ama sonra yine sen uğraşacaksın.

bana şöyle şöyle davrandı diye, hastanede bu konuyla ilgili bir tim kurulacak(timdeki doktorlarda aynı hastaneden, adamı kollayacaklar, sen ağzına ne geldiyse söyleyeceksin, tamam biz hallederiz ederiz diyecekler, gazını alacaklar, canın sıkılacak döneceksin)

hastane değil ama birinci basamak şikayetlerinin inceleme ve soruşturmasını ben yapıyorum. söyledi etti falan gibi karşı tarafın "yoo" diyebileceği şeylerde bir şey çıkmıyor

parmak izi kadar bir deri alanı (işaret parmağı ilk boğumu)

Önce kanı durdur. tütün basabilirsin, birazcık dursun sonra tütünü al.
evde kantoron yağı, bepanthen gibi deri yenileme ve mikrop almasını önleyici bişeyler varsa sür. yoksa ilk etapta zeytinyağı da sürebilirsin. havayla temasını keser, iyileşmesine de yardımcı olur. sonra kantoron yağı veya eczaneden uygun bi merhemle tedavisine devam edersin.

oksijenli su ve baticonla temizlemen lazım.

doku kaybı olduğu için kanar, kan durmuyorsa hastaneye gitmek gerekir.

görmeden bişey söylemek zor, vakti zamanında elimi kesmiştim, aynı şekilde doku kaybı oluşmuştu, ufak mufak demedi çok kanadı, hastanede özel bir ilaç ile durdurabildiler ancak. iğne ampülü gibi bir ampül kırıp, üstüne dökmüşlerdi.

Maddi durumunuz elverişliyse arkadaş alın :)

pipet, sigara filtresi veya saç tokası deneyin.

Kulaklığı bir yere asın. Deli gibi oynuyorlar.

twitter.com

Catnip koyun evde sağa sola kafa olsun hayvan.

Bir de şunlardan edinin yoksa arada tırmansın, ihtiyaç bu kediler için.

shop.waggiebox.com

Belki bir de küçük çadır olabilir içinde güvenle uyuyabileceği. Karanlık, sıcak ve yumuşak yerlere bayılırlar.

küçük şeyleri (ip, saç tokası, kulaklık ) yutmaya meyilliler, dikkat edin.

en iyisi yanına bir arkadaş almak. oyuncak alsan çok sevse bile birkaç gün sonra unutur.
masrafında aşırı bir fark olmaz, temel şeyler evinde olduğu için. kesinlikle sen de rahat edersin, o da.

kulaklık asmıştım ben de. o var zaten. arkadaşa hazır değiliz ya. ben duygusal olarak değilim, onu bilmiyorum ama dediğim gibi pek dışa dönük bi karakter değil. yalnız kalmış, yalnız büyüdü hep.
zaten ya uyuyo, ya benden ilgi istiyor.

kendini oyalamak isteyince illa buluyor bişey de.. şey gibi bi oyuncak düşündüm, mesela robot. ortada hareket olunca aktive oluyor filan :) keşke öyle bişi olsa, robot kardeş.

(ben de bu arada yanına arkadaş fikrine alışmaya çalışayım)

Teşekkürler ederim

teşekkür ederim yardım niyetiniz için <3 Ben de bununla ilgili bişey soracaktım. Bunun kullanımıyla ilgili.

Uniq istanbul içinde cafe vergnano var.
Daha bugün konusuk.

zanzibar

kesinlikle jadore değil demeye gelmiştim. ayrıca servisi o kadar rezalet olan bi yerin çikolatası iyi olsa bile ne yazar.. sıkıntılı tavırlı bi apaçi ergen arası bişey sipariş alıyor, çok saçma. sanki orası onunmuş da rahatsız ediliyormuş gibi bir tavırlar. salak ergen :D

godiva'nın çikolatası iyi, sıcak çikosunu denemek aklımdaydı. Bi de bomonti'de çikocu var, orası güzel, oranınki de güzeldir. glorie's.

Godiva'nınki güzeldi, tozdan değil çikolatayı eritip yapıyorlar. Ben içeli 3 sene oldu o zaman 15 liraydı ufacık fincan şimdi 25 olmuştur herhâlde.

jadore tırt. da bizim sedona concept (yeniköy) 'e geçen bi malzeme gelmişti ilk ben tatmak istedim gayet ilginç bir tadı vardı eritilmiş çikolatadan yapıyorlardı.

jadore resmen bimdeki çikibelladan yapıyor lan :(

Picsart gibi programlardan duzenleyebilirsin

fotorafları kare içine oturtup, düzenleyip öyle paylaşın

1080x1080

Kare format 1080x1080 hikayede ölçü değişiyor

Ekran görüntüsü alarak (gerekli durumlarda ekran yatık şekilde alarak) yanlarda veya altta üstte boşluklar bırakarak gerekli ölçülere oturtulabiliyor çoğunlukla.

haşhaşlı çörek. üzerine de biraz pudra şekeri...

ekmeğin üzerine sürüp yenilebiliyor.

ben kaşık kaşık yedim ya maalesef. sevdim bayaa. istersen pekmezle de karıştırılır

haşhaş tatlısı(haşhaş karması da derler) çok severim.

Ben de aynısını yaşadım.
Anlattığımda insanlar konuş paranı geri versinler demişti. Amerikan kültür'dü. Böyle isimli bir yerse ilk dersten sonra cayabiliyorsun, 2 dersten sonra dondurma vs. gibi durumlar oluyormuş. Gidip kavga edebilme yeteneğinize kalmış.

Ben yapamamıştım.

3 kişi gelmiş, 2si biz. Diğerinin bişeyden haberi Yok gibi, zaten o levılda değil bariz.
Adam sadece konuştu, anılarını anlattı dakikada 5 kelime hızıyla-_- Ona da dedik ki hiçbisi öğrenmedim ben, nedir böyle. 2 - 3 cümle yazdı. 4 saatimi orada geçirdim ve 3 cumle ve tükenmiş bir sinir..

Native speaker olan da 85 yaşında. Gerçekten.

Bu resmen organize tuzak.
Adam da anlaşarak girmiş bence. Hani şikayet etsek ne diycez, native speaker dedik, ders işlenecek dedik filan derler.


Bu akıllılar kazanacak değil mi hep :(

Nasil bir kurs bilmiyorum ama cogu asiri paragoz oluyo. Denildigi gibi gidip kavga etmeniz, carlamaniz lazim sanirim. Hocanin yetersizliginden bahsedin, ordan vurun bence. Ayrica odeme yaparken bise imzaladiniz mi? Orda ilk dersten sonra cayma hakki olmasi lazim inceleyin.
Bi de bu söylediğim cok etik olmayacak ama kurslarda calisanlarin cogu sigortasiz oluyo, yabancilar da oyle calisiyo sigorta vs yapmaya kalksalar altından kalkamazlar. Yani demem o ki tartisirken ortam eger cok cirkeflesirse burdan da vurabilirsiniz sikayet edicem her yere vs diye. Sakın yilmayin, surekli arayin, darlayin ve müdür kimse onla muhattap olun direkt.

Teşekkür ederim cevap için livaist.

Hocanın yetersizliği o kadar bariz ki, bunun bir tuzak olduğunu düşünüyorum, yani bir para kazanma yöntemi olmalı. Bu şekilde, dışarıya verilen yüzeysel bilgiyle öğrenci avlayıp, "bu ne ya"diyenlerin vazgeçişlerinden para kazanmak.

Yani en iyi kurs olsun diye gitmedik, ama "en kötü ne olabilir" demiştik, bu kadar kötüyü tahmin etmedik. Hani en azından native ile konuşursun dimi, adam konuşamıyor çünkü yaşlı. Anlamıyor, dikkati dağılıyor vs.

Söylediğiniz bu çirkin komplo ve düzende etik bile olabilir. :/
Gerçekten akıl alır şey değil.

4 saat eziyet için para vermiş olmak bir yana, bunların bunu yapmasının karşısında durulamaması delirtiyor.

biz evde "Topaklanan, ince taneli, bentonit kedi kumu" kullanıyoruz. temizlemesi de kolay. kristal olanlardan uzak dur derim..

ben de kafa koparan arkadaşla aynı şeyi kullanıyorum.

Kesinlikle topaklanan ince taneli bentonit. Ben pisipisi kullaniyorum.

www.zooplus.com.tr

Biz bu linktekini kullanıyoruz, gayet memnunuz.

Ben proline kristal kullanıyorum, neden uzak durun yazdınız? Gerçi benimki normalde sokak kedisi yani anormal bir durum olmadıkça kumu kullanmıyor o yüzden eksi tarafını görmemiş olabilirim.

kristal'e zararlı diyorlar, benim veterinerim vermişti, 7 yıldır kristal kullanıyorum, bir sıkıntı yaşamadık.
litter pearls bu markayı öneriyorlar fiyatı da yüksek zaten.

ama isterseniz diğer arkadaşların dediği gibi bentonit kum da alabilirsiniz, ama bence bunu kedinin sahibinden onay alıp yapın. kendi karar versin kristal mi bentonit mi.

Temizmama.com'un once taneli bentonit kumu. Topaklanmasi mükemmel. Böylece koku da yapmıyor

Bende de bundan var aynı şekilde çok fena kayıyor. Kar yağdığında 2 kere ölüm tehlikesi geçirdim. Geçen sene aldım öyle boş boş duruyor. Giymemek daha iyi dediğiniz gibi.

www.nike.com

Hakem heyeti ile falan para iadesi alabilir miyiz acaba.

Aynı ayakkabı bende de var, neredeyse 6 ay oldu alalı. Ben de aynı sorundan muzdaribim, gore-tex olduğu için yağmurlu havalarda giydiğim çok oluyor ekstra dikkat ediyorum pürüzsüz zeminlerde . Ama şikayet etmek pek fayda sağlamaz bence, bu modeller patika benzeri yollar için diye biliyorum. 2-3 defa doğa yürüyüşü yaptım oradaki performansı gayet iyiydi.

Ya gerçekten tehlikeli. Ben açık havada, sert koşullarda giyme güveniyle aldığım ayakkabıyla niye ciddi kazalar atlatıyorum ya? Tesadüfen bir şey olmadı yani. Olunca can derdinden bu konuya eğilecek kafa kalmaz, ve bu yeni kurbanlarına doğru devam eder.

Ürün açıklamasındaki şartlarda kullanamadığım ayakkabı için niye hakem heyetiyle uğraşalım ki. Nike'ın sorumluluğu bu bence. Vaadini yerine getirmeyen bir ürün. Hem de en az iki-3 kişi aynı şeyden muzdarip. :/ saçma.

bi de nereye yazacağız, kime diyeceğiz? benzer durumda nereye yazdınız? Twitter'da mavi badge yok nike turkiye'de.

Bunlar trail koşular için tasarlanıyor, tabanından da belli olduğu üzere, şehir kullanımına uygun değil.

Keşke alırken araştırsaymışsınız.

ya :/ araştırdım, ama öyle özel bir vurgu gözüme çarpmadı açıkçası. Bu kadar uzman bir marka "şehir kullanımına uygun değil" yazsaydı daha uygun olmaz mıydı?

Yani kişi ben olduğum, zarar ettiğim için demiyorum ama ürün tanıtım sorunu değil mi biraz bu memnuniyetsizlik?

@neynep, verdiğiniz linkte direkt trail yazmamış zaten, ama internette araştırınca hemen trail diye çıkıyor. Belki buradan yola çıkabilirsiniz, sitede yeterli açıklama olmadığı için yanılmama sebep oldu diye.

Şimdi adamlar "şehir kullanımına uygun değil" de yazamaz çünkü kuru havada şehirde de kullanılır yani isteyen kullanır, sorun ıslak kaygan zeminde:D

:) haklısınız sayın peggy, ama sağlık açısından tehlikeli olacak bir duruma sebebiyet vereceği için adamlar bunu düşünmeliydi bence ya, ama burası amariga değil maalesef. Kanun filan, ne bileyim.

Bence siz birleşip yine bir şikayet başvurusu yapın bulabildiğiniz yerlere. Dediğiniz gibi aynı mağduriyeti yaşayan çok var, outdoor botlarda çok yaşanıyor mesela bu sorun.

Bir de bundan sonrası için, ayakkabının yabancı internet sitelerindeki yorumlarına, ve youtube'daki deneme videolarına bakmak çok yararlı oluyor, aklınızda bulunsun:)

Evet, bundan sonra "en güvendiğin markaya bile güvenme" düsturu ile hareket edeceğim. Yabancı sitelere bakmalı, evet. Teşekkürler for koruyucu fikir:)
Ama yani ortalama markada bu detay yazmaz da, nike'ın yarattığı ve sattığı imaj bu değil. buna gıcık oldum.

Ayrıca, konu ile ilgili bilgi paylaşımı:
İnternet sitesine yazdım, şu cevap geldi,
"
Toprak ve çamurlu zeminlerde kaymaya önlemek ve daha iyi tutmak için gofret dilimi gibi tasarlanmıştır. Islak zeminde kayma olasılığı bulunmaktadır. Bilginiz olsun."


İkna edici değil bence. Devam edeceğim.

cevap:

Ürünü sitemizden temin etmiş olsaydınız 30 günlük kullanım/deneme süreniz olduğu için geri iadesini yapabilirdiniz, ancak ürün bizden alınmadığı için bu konuyu satın almış olduğunuz şirket ile görüşüp belki iadesini veya değişimini isteyebilirsiniz. Ancak bizden temin etmediğiniz için size buaradan maalesef yardımcı olamıyoruz.

Mantıklı. İkna oldum.

Eski telefonlarda mesaj merkezi numarası giriyorduk hatırlar mısın?

Mesajlar karşı tarafa iletilene kadar bir yerde bekliyor, belli bir süre geçtikten sonra hala iletilememişse de düşüyor.

resmen zaman yolculuğu yaptım,geldim şu cümlenizle. teşekkür ederim:) evet ya, hatırlıyorum.
o zaman şimdiye kadar gelmemişse, şimdiden sonra da gelmez diye anlıyorum (makul süre sonrası)

Teşekkrüler

hocam git starbucks'tan falan rica et çekerler. tchibo'da çeker aslında, çekirdek alınca dükkanda çektiriyoruz biz sonuç olarak.

oradan aldığına dair elinde bir fiş fatura varsa çekmek zorunda. eğer yoksa bile kibarca söylediysen çeker -di... demekki gidip bunu çekin lan falan dedin :)))

tchibo terbiyesizlik yapmış.
Sonuçta satın aldığınız anda yada sonrasında ne farkeder sanki?

Şikayet etmelisiniz bu durumu bana kalırsa.

Çekirdekleri bütün tchibolarda çektirirsiniz aslında. Olayı anlatırsanız yardımcı olurlar, ya siz anlatamadınız, yada anlamak istemedi o kişi.

yani tabii bir yerde onlar da haklı. art niyetli insanlar bunu çok güzel kullanabilir. sizin yapabileceğiniz tek şey rica minnet biraz daha zorlamanız veya kahve öğütücüsü olan birine rica etmeniz. ya da kendiniz almanız.

oradan satin aldiginizi soylediniz mi? bence bu bilgiyle cekmeme olasiliklari oldukca düşük. ha yine mi cekmiyor başka şubeye gidilebilir. ikinci secenek satin aldiginiz yerde sesinizi bi ton yukselterek durumu teshir etmek. tavirlari degisecektir:)

tchibo'nun uygulamasi bu sekilde. ben de denk gelmistim bir seferinde. hatta daha soormadan onlar soylemisti sonradan getirirseniz cekmiyoruz diye.

herkesin kafasina gore gelip cekirden cektirmesine engel olmak icin olabilir bu sistem. bir de siz burden aldim deseniz de emin olamazlar. thico paketinin icine starbucks koyup gidebilirsiniz. o zaman da onun tadi kendi cekirdeklerine karismis olur ve almanlar biraz daha hassas saniyorum bu tip konularda.

tavsiyem sinbo'dan 40tl'ye ogutucu almaniz.

Çekmiyorlar..

Git Starbuckstan bi paket çekirdek kahve al. Çektir, sonra içine bu çekirdekleri koy. Ay bi kısmı çekilmemişti çeker misiniz de, onu da çeksinler.

2 şubede denedim, bir de arkadaşıma sordurdum (acaba ben mi yapamıyorum diye) (olumsuz cevaptan habersizdi o da, nötr gitti sordu yani)
Fİş/ fatura olaylarına hiç girmeden, tchibo paketindeki (açık çekirdekleri koydukları bej paket var ya) kahveyi çektirecektim, aldığım gün değil, 2 hafta oldu alalı işte.

* Bi tanesi dedi ki, "ben bunun tchibo kahvesi olduğunu nereden bileyim, belki içine başka koydunuz?"

açık çekirdek kahve alıp, onu değiştirip, gidip çektireceğim olasılığına karşı bir prosedür yazılmış olabilir mi acaba?

* o kişinin anlamak istememesi değil benim uğraştığım şey, markanın böyle şeyleri adamın insiyatifine bırakmaması -_-

* öğütücü almak istemiyorum, boşuna bir alışveriş olur.

* "art niyetli insanlar kullanabilir" / "herkesin kafasina gore gelip cekirden cektirmesine engel olmak icin" - evet, ama yani :) bilmiyorum, ben zahmet edip ikinci kere gitmişim mağazaya, ve beni bu şekilde geri çeviriyor.

Bu resmen müşteri kaybetme stratejisi.

alman markası olduğu için keskin prosedürlere pay veriyorum ama ülke uyumunu da gözeteceklerini sanıyordum, sevdiğim bir markaydı ayrıca :(

Tabi ki saçmalık. Öğütülmüş kahve çok çabuk bayatlar, dolayısıyla alır almaz koca paketin tamamını öğütmek doğru değil. Günde bir fincan içsen bir paket kahveyi bitirmen 1 ay sürer. Öğütme süreci birkaç saniyeden ibaret, çuval çuval kahve öğütmüyoruz.

Starbucks'tan kahve alıp daha sonra Tchibo paketine koyup bir de öğütmeye kaç kişi götürecek? Starbucks daha yaygın, bence bunun tersinin olması daha muhtemel. Starbucks'ta böyle bir durum olmuyorsa Tchibo'da hiç olmamalı.

Aksiyon: Web sitesi üzerinden şikayet etmeni öneririm, en azından uygulamalarının saçmalığını anlamış olurlar.

Çözüm: Starbucks bu konuda çok sorunsuzdur tavsiye ederim. Düzenli kahve tüketiyorsan öğütücü almanı öneririm, çok işe yarıyor.

50 liraya sözen el değirmeni al, rahat et.
yaklaşık bir aydır kullanıyorum ve kahvenin tadı güzelleşti resmen. çekildikten sonra gerçekten kısa sürede bayatlıyormuş kahve. önceden bunu söyleyenleri pek sallamıyordum ama doğruymuş.

memnun değilim. sürekli özel hastanelere gidiyorum o yüzden. aşırı kalabalık. suriyeliler her yerde. doktorlardan yana bi şikayetim yok. bu konulardan dolayı.

yaşlılar memnun, randevusunu alma, aynı doktora görünebilme rutin ilaçlarını yazdırma yönünden hiç sıkıntı yok, ama bir şeyin çıktı ameliyat olacaksan o zaman durup yavaşça özele yöneliyorsun varsa birikimini kullanıyorsun yoksa kredi çekiyorsun.

internetten ya da telefonla randevu alıyosun. sonra hastaneye gidip o randevuyu alabilmek için tekrar sıra alıyosun.

hiç memnun değilim.

anlatılmaz yaşanır, her hangi bir zamanda ülkedeki herhangi bir hastenye git kendin gör.

Hekim sayısı az, hasta sayısı fazla. Sistem optimum muayene süresine göre randevu vermiyor. Psikiyatri hekimini 10 dk arayka hasta görmeye zorluyor. Hekim hastalığın kendisini değil en yüksek olasılıkla ne olabileceğini bulmaya mecbur kalıyor. Muayene süresi biraz uzasa sıra bekleyen diğer hastaların sabırsız tepkisi ile karşılaşıyor. Doğru tanıyı alamayan hasta tekrar tekrar sisteme dahil oluyor hem kendi tedavi süreci aksıyor hem sistemde kısır döngü oluşuyor. Hastalar da sıkıntılı, verilen tedaviyi düzgün uygulayan kişi sayısı o kadar az ki, bunlar da başka bir şekilde tekrar hastaneye geliyorlar. Özel hastanelerde yoğunluk yok ama oradaki sağlık personelllerinin de bir standardı yok, hekim dahil.

çok memnunum (!) sabah akşam hüloğluyorum.

Hiç memnun değilim, o nedenle özele gidiyorum artık.

Geçen yaz ya insanlarlar övüyor, belki düzelmiştir diye evimin yakınındaki kadın doğum hastanesinin ek kliniğine gittim. Gitmez olaydım. Herkesin surat zaten bir karış. Hasta koltuğuna yatacağım bir baktım ıslak leke var, hemşireye rica ettim değiştirebilir misiniz diye "Yeni değiştirdik zaten" diye çemkirdi ve ben girdikten sonra değiştirilen bir örtü olmamıştı. Doktor sorması gereken şeyleri sormadı. Smear sonuçları da 40 gün sonra çıkıyormuş (deveyle falan yolluyorlar herhalde laboratuvara). Sonuçları göstermeye gittiğimde de hemşire ayakkabılarınızı çıkarmanıza gerek yok dedi, doktorun önüne yatınca bu defa doktor niye ayakkabılarını çıkarmıyorsun, çıkar da gel dedi (ki ayakkabı hiçbir engel teşkil etmiyor). Bu saçma tavırların üzerine de hayatta devlet hastanesine gitmem.

Bu olaydan 6 ay sonra özele gittim, doktor her şeyi detaylıca anlattı, hangi testi neden yaptığını, neler olabileceğini vs belirtti. Sonuç randevusunda şehir dışında olacağımı söylediğimde telefonla ararız istediğiniz saatte dedi ve telefonla bilgi verdi. Devlet hastanesindeki gibi insanı geren bir ortam ve ilgisizlik+hijyensizlik yoktu.

en yakın zaman deneyimlerim:
ilaç yazdırmak ile yazdırmamak arasında sizin kârınıza olacak bir fark yok. kalkıp gidip randevu, yol, zaman, program vs, yine para veriyorsunuz, yan binadan alacağınız ilaca.

bir kere, "oha bu kadar iyi doktoru ilk defa görüyorum" dediğim biri vardı, onun dışındakiler ortalama.
iki tane de "bunun burada oturması insan sağlığı ve hayatı için tehlike" dediğim. Hele sonuncu, ruh hastalıkları hastanesinde, sanırım hastaydı.
Ben olumsuz etkisini yaşamadım ama konu hakkında bilgisi olmayana kalıcı hasar verebilecek biri orada oturuyorsa, sağlık sistemine toptan "berbat" demek isterim.

ayrıca saçmasapan kurallar, yaş sınırı ile ilaç vermiyor filan.

ek: online olarak randevu almak ve o zamanda randevuya girmek, memnun olduğum kısmı. ama bu zaten, zamanın gereği.

Ankara'nın göbeğinde, Ankara'nın en büyük ilk 3 devlet hastanesinde zatüre olduğumu bilemedikleri için neredeyse ölüyordum. Bu yüzden artık hep özele gidiyorum.

değişken genel olarak.

üniversite hastaneleri daha karmaşık ve sistemsiz. çapa'ya gidince ömrümden ömür gidiyor her seferinde ki burada aylarca kemoterapi aldım, ailecek bu iğrenç prosedürler nedeniyle psikolojimiz bozuldu. resmen bok bile hastadan daha kıymetli oralarda. mesela geçen ay bi muayene olacaktım, ücretli olsun çabuk olsun dedim. lan ücreti yatıracağım yerdeki veznede adam yok. belli bi zamanda bankaya kasalarındaki parayı yatırmaları gerekiyormuş. başka binaya geçtim. orada da aynı. son anda başka binanın veznesinden gideceğim polikliniğin parasını yatırabildim. neyse ki kendi ihtiyacımı giderecek durumdaydım o zaman ama daha kötü günlerimi anlatsam roman olur. doktorların da suçu yok. bana 2 kez aynı soruyu sorsa biri bi asabileşiyorum, insanlar napsın günde kaç kaçıkla uğraşıyorlar ki bazı insanların para veriyoruz sen bizim malımızsın tavrıyla doktorla iletişim kurduklarını inkar edemeyiz.

şuan küçük bir yerde memleketimde tatildeyim. annemi hastaneye götürdüm. randevum yoktu, hiç beklemedim. doktor harikulade bir şekilde dinledi. sonra elimizdeki tetkiklere baktı, sonra kendi ufak tefek şeyler istedi ve yine son olarak her şeyi detaylıca anlattı. maaile hayran kaldık doktora. böyle güzel şeyler de yaşayabiliyoruz ama nadir.

Sağlık sektörünün bizzat içinde bir insan olarak kimse bu sektördeki çok büyük bir çoğunluğun eline düşmesin diyorum.

Hastahanede calisan (devlet, özel, vakif) ve etrafindakileri fazlasiyla hastaneye götüren biri olarak;

-Özel/devlet/vakif hastanesi ayrimi degil, DOKTOR ayrimi yapin.

-Durum ciddi ise en az 2 doktorun görüşünü alin.

Bunlarin disinda polikinlik hizmetlerinde internetten/telefondan randevu alma sistemi güzel. Aile olarak kullaniyoruz.

Muayene de tabiki sizinle ilgilenilen süre ve doktor sayisi az. Ve bu düzelmeyecek.

İlaç tedarigi konusunda asil sorun bence talep degil. O ilaclarin o hasta için gerek olmamasi ve/veya yanlis ilac kullanimi.

Masraflar konusunda ise saglik sistemi su an yari özel gibi bi sey zaten. Ödeyecegimiz para gittikce artacak.

acemi ye katılıyorum. kan sırası beklemek baya depresif. ultrasona bi kaç ay sonrasına gün alınabiliyor.

maalesef berbat. yirmi yaş dişi için 2019 haziran'a anca gün bulabildik. yakın zamanda bir çok kez devlet hastanelerine gitmek zorunda kaldım. çok kalabalık. her yer pislik içinde. doktorlar(belki de iş yoğunluğundan) oldukça ilgisiz. allah düşürmesin.

Kuş kadar asgari ücret, kuş kadar emekli maaşı verilip sağlık hizmetinden katkı payı alınması.

-Katkı payları neden sürekli artıyor?
-Bazen sisteme girmeden ilacı direkt eczaneden almak daha ekonomik oluyor.
-Emekliye ve asgari ücretliye neden katkı payı var? Maaşlar geçinmesine yetecek kadar bile değil. 1400 maaş alıp 200 tl sini katkı payı ödeyen biliyorum. Eczaneye ödediği de var artı olarak. Muayeneye gitmek için yolu var, tahlil sonucu beklerken yemeği var...

Doktor başına düşen hasta sayısı çok çok fazla. Devlet hastanelerinde daha çok doktor olmalı.

Kalifiye sağlık persıoneli yetiştirilmeli.
Geçenlerde burada bi duyuruda tıp fakultesinde okuyup stajinda bir tek hasta muayene edemeyen bi arkadaş hasta muayene edip deneyim kazanma arayışındaydı, nasıl yapabilirim diye sormuştu.
Mantar gibi tıp fakültesi açıp içini boş bırakmamak lazım.

Tetkiklerde gün verme olayı olmamalı bir de. Bi alet kaç para? Onun kaç katı tutarlar nerelere harcanıyor. Yapılmayacak bişi değil bu. Neden yapılmıyor?

Bütün olarak;
Bir memlekette halkın mutluluk kaynağı olarak ezici çoğunlukta "sağlık" demesinin işaret ettiği konu; sağlık hizmetlerinin yolunda gittiği değil, o yönde yaygın endişe olduğunun göstergesi olsa gerek.
(Tabii insan sağlığına etki eden diğer etkenler beslenme, karnını doyuruyor olabilme vb. ile birlikte)
dergipark.gov.tr

Teknolojinin sağlık hizmetlerine girmesi konusunda fena değiliz. Daha ileri aşamaları beklemedeyiz.

"Devletin okulu varken dershaneye ne gerek var" sorusundan sonra şimdi "devletin hastanesi varken özel hastaneye ne gerek var" sorusunu sormalıyız.
Sağlık hizmetlerinde bana göre en büyük sıkıntılardan biri devletin hastanesi özel hastane ayrımı.
Devlet özel hastane ihtimamında hastane hizmete sunacak kadar aciz değildir mutlaka.

En önemlisini en arkaya sakladım.
İlaç konusunda da tedavi konusunda da skandal niteliğinde durumlar yaşanıyor. İnsanlar aralarında yardım toplayıp hasta tedavi etmeye çalışıyorlar.
Yalnış tedaviler yapılıyor, yanlış ve fazla ilaçlar veriliyor.

Sonuç:
Sağlık hizmetlerinden bütün olarak bakınca memnun değilim.
İyi ki insan gibi insan, doktor gibi doktor, herşeye rağmen özveriyle çalışan sağlık personellerimiz var. Azalmaya başladılar ama henüz varlar.

Hiç memnun değilim. İnsan çok, hekim az. Her hekim devlette çalışacak diye bir kural yok ama resmen devlette çalışmak için boyun eğmek gerekiyor her şeye. Muayene süresinin kısalığı, insanların tahammülsüzlüğü(Hekim kapısında beklemezse ölecek insan çok çok fazla.), hastanelerin yapılırken hiç bir şekilde gelişme göstermemesi gibi(En basitinden bina çok büyük yapılıyor ama nüfus çoğalınca veya gelişen teknoloji hastaneye girmek isteyince yer yok deniliyor. Ama cami yapılırken çok büyük yapılıyor.) bir çok madde sıralayabilirim. Aslında bazen aklıma geliyor hastanelerde işlerin düzenli yürümesi için her gelene bir insan(çoban) verilmesi. Çünkü bizim milletimiz ondan anlıyor ancak. İlla ki biri ona direktif verecek, ona neyi yapıp yapmaması gerektiğini söyleyecek.(Şuraya git, buraya gitme... İçeriyi görmeden kapıyı açma, hekimin kapısının önünde bekleme diyecek.)

Ben dişim için bir sıkıntı olduğunda özel arabamla 220 kilometre yol gidip diş hekimi arkadaşıma gözüküyorum. Hatta belki herkes okumuştur bir yerlerde. "Önceden MHRS yokken hastanelerde sıra bekliyorduk, şimdi aynı sırayı evlerimizde bekliyoruz." diye.

Şehir İstanbul. Şikayetçi olduğum söylenemez. Randevu alma sistemi güzel, daha önce gittiğin bir hastaneyse barkod falan da uğraşmana gerek yok direkt doktorun odaya gidip ekrana bakabiliyorsun. Endoskopi yaptırdım uyuttular falan gayet güzeldi. Sonucuma bakan doktoru beğenmedim, başka doktora gittim dedim şu ilaçları istiyorum o da evet bunlar doğru dedi yazdı.

Geçen mesela burnumda üç dört senedir duran ufak bir kist için gittim, bir de üşenmedim GATA'ya gittim iyi doktor olsun diye, hıyar herif antibiyotik bir sıvı verdi, yani geçirmeyeceğini ben biliyorum o bilmiyor, kullandım geçmedi tabii. Bugün başka doktora gittim o da azot sıktı, geçer umarım. Yani dandik doktorlar var ama iyisi de var.

Ben bir de hep son randevuları alıyorum hastane bomboş oluyor. Neyse Amerika'dan iyi sonuç olarak buna şükür.

boynu tutulan doktora gitmese veya insanlar kendi sağlıkları konusunda azıcık fikir sahibi olup saçma sapan şehir efsaneleriyle kendilerini tedavi etmeye çalışırken daha da kötüleştirmeseler sağlık hizmetleri o kadar da kötü olmaz sanki. ben ise hep küçük şehirlerde gittiğim için hastanelere hep memnun kaldım ama büyük şehirlerde öyle olmadığını duyuyorsak doğrudur.

Teknolojinin kullanımında daha ileri aşamaları beklemedeyiz demiştim. Vaktim olmadığı için içerik yazamamıştım. cevabı okuyup tiklemişsin o nedenle yeni cevap olarak yazıyorum.

Öğrencilik yıllarından başlayarak meslek hayatı boyunca çalışanların mesleğiyle ilgili yapılan çalışmalara gelişmelere, yayınlara ücretsiz şekilde ulaşabiliyor olması hizmetin kalitesinde, başarısında çok büyük fark yaratır.

Bilgiyi ulaşılabilir kılmak lazım. Türkçe olarak. Çünkü şimdi bilgi çağındayız. Bilgi çığ gibi büyüyor. 1.5 senede iki katına çıkıyor ortalama olarak.
Devlet bilgiyi üretene telifini ödeyip, bilgiyi halkın kullanımına sunabilirse bizim önümüzde kimse duramaz.

Uluslararası düzeyde seminerler, kongreler, çalıştaylar vs olduğunda bas parayı bağla hastanelere. Alanıyla ilgili olan biteni öğrenmek için zaman ve para harcayıp gitmesin insanlar. Bağlanamıyorsan illa gidilmesi gerekiyorsa da sen gömder. Gitsin sonra gelip burada anlatsın.

Yayınların çevirisini yaptır. Gençler işsiz, istihtam olur, ve bedelini fazlasıyla geri alırsın.

Ben eminin ki "ben devlet olarak bilim üretmek, teknoloji geliştirmek istiyorum" dense bu gençler fazladan çalışırlar, ellerindeki işi bırakıp koşarlar. -özellikle 80 kuşağı başı çekecektir-

Kimse duramaz önümüzde kimse.

Hintlinin evinde fırın yok, (en üst kast) ders araç gereci ekmek gibi nimetten sayılıyor. Adamlar ilacın içeriğini çözümlüyorlar hükmet kararıyla.Sonucu görüyoruz. Amerikalı gidip Hindistan'da tedavi olmaya başladı.

Her şey mümkün, çok güzel işler yapabiliriz. Başımızı oraya çevirelim yeter ki.

Vallahi ben gram memnun değilim, yaşadıklarımı saysam şuradan yol olur. Ulan bir kere şu nasıl bir mantık; 2 ameliyat oldum biri devlet biri özelde (başkent'te) devlete daha fazla para verdim? O zaman niye sigortam var benim, neye prim yatırıyorum?

Acil durumda hastaneler sizi kabul etmemek için takla atıyor, acil durumda bir hastaneden bir hastaneye sevk gerekti diyelim, hastanelerden cevap gelmiyor, 112 tepkisiz kalıyor. Daha da sayarım. 2-3 kere bu durumla karşılaştım, araya 1500 adam sokarak hallettik tüm işleri. Böyle sistem mi olur ya?

"doktor az" denilmiş. ben de sayı vereyim. küçük bir İLÇEDE devlet hastanesinde göz doktoru olan babam günde 100-120 hasta bakıyor. sağlık sisteminin aksayan yanı bu.

ve gerçekten doktor için önemli değil. mesaisi devam ettiği sürece kalır, elinden geldiğince tedavi eder. işi bu. 10 hasta gelmiş, 500 hasta gelmiş, bir o kadar hasta yakınıyla uğraşmış falan o kadar da çok fark etmez. kafasını yastığa koyar unutur. ama hasta olarak sen bir sürü şey bekliyorken doktorun sana ayıracak 4-5 dakikası var.

ikinci bir konu da doktora güvenememek. bir kere gerçekten çok tecrübesiz ve bilgisiz doktorlar var. görmesem inanmazdım ama lisede en tembel arkadaşlarımdan biri Bulgaristan'da tıp okudu, şimdi doktor. kendisi bile şaşırıyor doktor olduğuna. dediğine göre hiçbir şey öğrenmemişler şimdi stajda falan görüyormuş yeni yeni. bir akrabam ve arkadaşları sırf puanları düşük diye yeni açılan bir özel üniversitenin tıp bölümünü yazdılar, kuş kadar puanla tıp okuyorlar. "ay hem de arkadaşlarımdan ayrılmamış oldum, ne güzel ^^" diyor.

güvensizliğimin ikinci sebebi de, seni doğru dürüst dinlemeden ilaç yazıp gönderiyor artık çoğu doktor. özellikle antibiyotiklerin ve antidepresanların bu kadar kolay yazılabiliyor olmasını aklım almıyor. oysa yan etkileri böyle güçlü olan ilaçlar ancak son çare olarak kullanılmalı. gerçi bu konuda hastada da suç var. çünkü hasta ilaç yazan doktoru seviyor. çoğu insan doktora uyduruktan bir şikayetle gidip muayene olduktan sonra "bir şeyin yok" lafını duymaktan hoşlanmıyor. istiyor ki illa bir rahatsızlığı olsun. illa tedavi edilsin. oysa doktorluk şöyle bir şey; sen kolunu kaldırdığında kalbinin köşesi acıyor diye doktora gidersen aslında doktor sana bakıp "kolunu kaldırma o zaman" demek ister. ama diyemez çünkü sonra olay çıkar "dohtor bağa bahmiyir" diye. yav önemli bir şeyin olsa doktor sana niye bakmasın?

son olarak; sağlığın özelleştirilmesi benim etik değerlerime çok ters. işin içine para girince doktor da hasta da çekilmez oluyor. daha fazla para almak için gereksiz tedavi uygulayan doktorlar ve "parasını verdik o kadar, elbette ki yapacak" modundaki hastalar yüzünden özele gidemeyen kesim asla düzgün sağlık hizmeti alamıyor.

tabi para demişken doktorlara belli sayılarda ilaç hedefleri koyup onları sattırmaya çalışan, karşılığında doktorlara "küçük süprizler" yapan ilaç firmalarını ve bu teklifleri kabul eden doktorları da unutmamak gerek.

hof ben bu sağlık sistemini cidden sevmiyorum ya.

gerçi bu kadar konuştum ama hakkını yemeyeyim, geçen sabah Haydarpaşa numune'deydim rutin kan ve idrar tahlil için. 20 dakikada bütün işlerimi halledip çıktım. şahaneydi.

bugün gözüme çarpan (!) bir haber konuyu özetliyor aslında. sosyal güvenlik kurumumuzun üzerinde çok büyük bir baskı var.

"İstanbul Küçükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 5 aylık süreçte gelen, yaşları 18’in altında 39’u Suriyeli 115 çocuğun hamile olduğu saptandı." haber detayı: www.hurriyet.com.tr

zaten yetersiz olan doktorlarımızın bakması gereken hastalara 3-4 milyon suriyeli daha eklenmiş durumda. üstelik bu hastalar ücretsiz bakıldığı için içlerinde (ab'den para alınıyor olması bir şeyi değiştirmez) canları sıkılınca dahi hastaneye gidenlerin olduğunu düşünüyorum ben. 65 yaş üstü vatandaşlarımıza ücretsiz ulaşım hakkı verildikten sonra ihtiyacı olanın da olmayanın da ulaşım araçlarını kullandıklarını biliyoruz. birkaç yıl içinde bu duruma müdahale edilmezse sağlık sistemi çok daha kötü olacaktır

Ek olarak:
Bir arkadaşın eşi alzheimer. Yatalak ve tek bakıcısı arkadaşım.
Eşinin raporlu ilaçlarını yazdırmak için hastaneye gitmesi gerekiyor. Başka bi yolu bulunmalı bunun diyordu.

Ben 2 hafta önce mecidiyeköyde bulunan starbucks şubesinde çalışan birini şikayet ettim. maili cumartesi attım pazartesi bölge müdürü mail attı.sonra 4-5 kere daha gittim,şikayet ettiğim durum düzelmişti.

ben şikayette bulunmadım ama twitter adresinde şikayetlerle ilgileniyorlar.

twitter.com

Twitter'da şikayetlerle ilgilenmediler. Böyle durumlarda, "şikayeti dinlemeye zahmet etmiyorsanız, şikayet sebebinizle yola devam edin, allah da belanızı versin, en güzel ceza bu size" mantığındayım, ama kalite konusunda hassas olduğu imajını verdiği için deneyeyim dedim. Mail atayım bari, twitter'ı umursamayan şirkete.

Değer. Ben termosum bozulduğu için müşteri hizmetlerini aradım. Bölge müdürü geri aradı, istediğim modelle değiştirebileceğimi söyledi. Termosum faturası yoktu ve alınalı 1 yıla yakın olmuştu. Mağazaya kendi haber vermiş, bir şey olursa beni tekrar arayın mağazaya gidince diye cep telefonunu da vermişti. Ben memnun kaldım.

2 gün içinde cevap verdiler. bir dahaki gittiğimde konuyu çözmüşlerdi.

peçetelerin orada bölge müdürünün kartı oluyor, doğrudan yaz.

ingilizce biliyorsun değil mi ?

italyanca diyorum. zaten afrikanın yarısı fransızca konuşuyor.

ingilizce biliyorum

İtalyanca. Hobi amaçlı ise ikisi de zor dil fakat fransızca daha zor. İtalyanca çok tatlı bir dil, zor olsa da. Dünyada geçerliliği için bilemiyorum, fransızca daha belki.

ikisinden birini öğrendikten sonra ötekini 3 ayda konuşur seviyeye gelirsin, bir senede de proficient olursun çok rahat.

Dünyada Fransızca konuşan insan sayısı ve Fransızca görsel, yazılı, sesli içerik daha fazla.

Öte yandan Fransızca konuşabiliyor olmak ve bunu kanıtlamak en basitinden Kanada'da iş ve oturum almak için artı bir özellik.

@ferhan, Sanat olarak italya ile Fransa'yı kıyaslarsak italya kazanır. Ayrıca evet italyanca demek ispanyolca demek.

rusca

ben karar veremediğim için ikili gidiyorum. ama mantıklı olan 1- hangisini en çok seviyorsan, 2- ikisini de öğreneceksen önce italyanca (digeri kolay oluyor bir hayli)

Fransizca telafuzu zor. 10 harflik bir kelimeyi 3 harf ile okuyorsun mesela. O yuzden cabuk sogursun. Ben italyanca ya da ispanyolca diyorum.

ben fransizca diyorum. sonrasini düsünecek olursaniz fransizcadan sonra italyanca çok kolay gelir ama italyancadan sonra fransizca zor gelir.

@japon askeri :
fransizcanin telafuzu kolaydir. yaklasik on kadar okuyus kurali vardir, o kurallari ögrenince istediginiz kelimeyi rahatça telafuz edersiniz. bu kolaylik ingilizcede yok, örnegin. ama fransizcanin yazim kurallari daha fazladir, çok dikkat gerektirir. kisacasi, önünüzdeki yaziyi sorunsuzca dogru olarak okursunuz ama söyleneni dogru olarak yazmak zordur.

Fransızcayı öğrenmek daha kolay Türkçe konuşan birisi için. 5 bin tane kelime almışız adamlardan zaten, öğrenirken bunu da biliyorum, aaa bu da bumuymuş falan diyosun sürekli. İtalyancayı da sonradan öğrenirsin zaten.

Ha evet Fransızcayı yazması daha zor olur, bildiğim onlarca kelime var şu an yazamayacağım.

@pinocchio, tersten gitmek fransızcada çok daha zor ama, duyarak öğrendiğin kelimeyi yazmak çok şans oluyor.

teknik alkol dediğin etanol ise, laboratuvarlar için kimyasal malzeme satan yerlere bakabilirsin. Ankara'da isen, birkaç yer tavsiye edebilirim.

Kimyasalcılardan almak için izin gerekiyordu sanırım. Parfüm veya kolonya imalatçılarından alabilme ihtimaliniz var.

laboratuvarcılarda saf alkol oluyor sanırım, deneylerde kullanılanlar onlar. boşuna pahalıç Etil alkol evet. Yani kimyasalcı dışı nerden olabilir diye soruyorum. İstanbul :/

İzin gerektiriyor dediğim çok yüklü alım için geçerli.

karaköy/istanbul ' da var bir sürü laboratuar ve kimyasalcı dükkanları.
Tramvay olan sokak değil, onun alt paralel sokağı.

Mail adresi verirseniz, gönderebilirim.

halen alamadım :(

Tek tavsiye edebileceğim yer: Boğaziçi Üniversitesi Genel Ingilizce kursları!
www.ingilizcekursu.boun.edu.tr

Boğaziçini pek beğenmedim. British side iyidir fiyatları ortalamaya göre fazla ama

Su duyurulari yukarida tutsalar da herkes gorse.

ITI
British Side
International House

Turkiye'nin en iyi dil kurslari.

Franchise'lara bakacaksan Amerikan Kultur Besiktas.

Universiteler kendi hocalarini calistiriyor. Zaten orada dil ogrenilseydi bu kadar insan dil kursuna gitmezdi.

Engvid.com

Duyurularda arama yapıp ondan sonra sordum, çünkü o iyi denilenlerle ilgili yeni bi deneyim gelmiş olabilir diye :)

English time varmış, ucuz bayaa.
Ama iyi değil sanırım.