genelge asi durumunu ibraz diyor. bu da asi kartiyla oluyor. zaten bu genelgenin mantigi yayilimi durdurup, insanlari korumak. www.hurriyet.com.tr haberlerde de belirtilmis.

mantikli olani "cift doz + 14 gün". futbol maclarindaki uygulama bu sekilde mesela. tek doz asi yeterli görülecekse "dostlar alışverişte görsün" mantığından baska birsey degildir. genelgedeki ifadelerin ucu cok açık. cok daha net belirtilmesi gerekiyordu.

genelge aşısızlara kismi kapanma getirdi aslinda. hicbir sosyal aktiviteye katılamayacaklar. bu genelge sanki aşılılar hastalik bulastirmıyor gibi bir düşünce oluşturdu insanlarda.

Veramor otel.
Kıbrıs Şehirleri'ne yürüme 4-5 dakila mesafede. F/P oranı da oldukça uygun. Bahsettiğin rakamlara çok yakın seviyelerde kaldık biz.
Birkaç kere gittik son derece de memnun kaldık.
Özellikle gece dışarıya çıkılacaksa dönüş için çok ideal bir otel.
Fiyat alabilirsin.

öncelikle ek bilgi olsun diye yazıyorum.. GOOGLE HARİTALAR'da oteller sekmesine tıklarsanız baktığınız bölgedeki bütün otellerin yerini ve gecelik ücretlerini görebilirsiniz.. tabi rakamlar ne kadar günceldir bilemiyorum ancak gerektiği zaman oteli telefonla arayıp teyit edebilirsiniz..

s2.eksiup.com

mesela alsancak polis karakolunun hemen karşısında OTEL VESTA LIMAN'ın gecelik ücreti 139lira olarak görünüyor..

@strobist internetten araştırılır tabi de benim derdim herhangi bir otelde kalıp da memnun kalan arkadaşların tavsiyelerini almak.

otel vesta liman +1

leon'u anlatmissin gibime geldi.

alfa romeo giulietta da onereyim firsattan istifade :D benimkisini simdi satsam 15-16bin daha fazlaya gidiyo. (keske dolar alsaydim demiyor degilim)

Adam sattığında zarar ettirmesin diyor. Alfa romeo diosun. Akıl fikir.

neden dizel diye de insan sormak istiyor.?
yılda 15.000 kn yaptığını mı düşünelim?

toyota corolla

@tostos yılda 10000 km'yi geçmez sanırım yaptığım yol.

eğer 10 bin'i geçmeyeceksen neden dizel istiyorsun ki? benzinli alabilirsin bu kafadan aynı arabanın bile bir model üstü, daha az km yapılmışı, daha yeni modeli demektir. ben şansımı astra'dan yana kullanırdım.

sadece alfa romeo guiletta artmadı ki tüm 2. eller arttı. temiz vw golf 1.4 tsi al 80bine zor ama bulunur.

parayı bir tık yükseltip yeni kasa mazda 3 alabilirsin.....
çocuklu aileysen sedan
çocuk yoksa hb düşünebilirsin.......
satana kadar kafan rahat binersin......

Tek ulaşım havaş otobüsleri diye biliyorum. yaklasik 1 saat sürer denizli merkeze.
Merkezde dedeman otel var benim bir iki satışçı arkadaşın kaldığı ama nereye gidiceksin, nasıl vakit geçirmek istiyorsun bunları da detaylandırırsan ona göre bir öneri de bulunabilirim.

denizli'de havaalanı tasimaciligini baytur diye bir firma yapiyor. havaalanindan sehir merkezine 1 saatte gelir. taksiye bulaşma, ucak parasi kadar taksiye verirsin.

otel olarak anemon ve dedeman gibi oteller sehir merkezine uzak.

north point ve şiir otel gibi oteller antalya yolu üzerinde olup nispeten sehir merkezine daha yakın ama yine de taksi şart.

leman otel geçen sene açıldı; ulaşım daha kolay. üniversiteye yakın. altında leman kültür var.

manuela olabilir.

kahyalı ve yüzünde yara olan kadın deyince Manuela ama Manuela Brezilya değil Arjantin dizisiydi. Kadın da cüzzam değil, kaza geçirdiğinden takıyordu o maskeyi.

Marciel adında kötü karakterin olduğu (ancak kahya değil) ve cüzzam olan bir kadının olduğu başka bir dizi daha var ama o da meksika dizisi Entre El Amor y El Odio (Atv'de Aşk ve Nefret adıyla gösterildi).

ben de benzer bir durumda kalmıştım, ara vermeden ylisansa başladım ama lisansı uzattığım için erteleyemeyiz demişlerdi.

bu arada geçen ay biten bir yapılandırma vardı, tekrar bir yapılandırma daha olucak sanırım, borcunu orda yapılandırabilir.

yapılandıracaksa borcunu 7020 sayılı kanun çerçevesinde 30 haziran başvuru için son gün. internetten başvurabilir.

okul uzatmaları kyk'nın pek umrunda olmuyor.

Yani yapılandıralım mı? Alternatif yapılacak bir şey yok mu? Bir de yapılandırın ne oluyor. Hani ödemesi çok mümkün değil şu an. Ertelenecek mi?

Gayrıresmî adı, "Mini Dünya Kupası" olarak geçiyor. Dünya Kupası'ndan bir yıl önce (gerçekleştirileceği yıl değişebiliyor, bir yıl öncesi yeni yeni alınan bir karar), sonraki yılda ev sahibi olacak ülke tarafından gerçekleştirilen bir organizasyon. Bildiğim kadarıyla her kıtanın şampiyonları ile birlikte turnuvaya davet usulü gelen diğer takımlar arasında oynanan bir turnuva işte. Fakat, kıta şampiyonları mevzusundan emin değilim. Tüm milli takımlar aynı ciddiyetle yer almıyor; hatta daveti geri çevirenler de olabiliyor.

Mesela bu yıl, Almanya'nın yedek ağırlıklı bir kadroyla geldiğini gördüm. Keza, eğer yanlış hatırlamıyorsam aynı Almanya 2003'teki daveti geri çevirmiş, daha sonra yerine Türkiye davet edilmişti.

dünya kupası'nı düzenleyecek ülkede gerçekleştirilen, kimsenin iplemediği, prova türü bir organizasyon. herhangi bir ehemmiyeti yok yani, dünya kupası öncesinde eksik-gedik varsa tamamlansın, organizasyon provası yapılsın diye oynanıyor.

ronaldo yu yoruyorlar bosa. o da niye oynuyor hayret ettim

suudi arabistan tarafından ilk defa organize edildi. 3 turnuva kadar onlar ev sahipliği yaptı; sonra fifa organizasyonu eline aldı. 2005'e kadar 2 yılda bir gerçekleşiyormuş. 2005'ten beri 4 yılda bir oynanıyor. kıta şampiyonları, dünya kupası şampiyonu ve ev sahibi katılıyor.

mesela 2013'te ispanya hem son dünya şampiyonu hem de son avrupa şampiyonu olduğu için kupaya euro 2012 finalisti olarak italya davet edilmiş.

bizim için güzel de takımlar angarya gözüyle bakıyorlardır. almanya yedeklerle geldi mesela; ama fifa'dan ve organizasyon komitesinden tepki aldılar.

normal değil çok yüksek

normal değil, doktora aç gidin.

Aç gittim zaten. Hastanede baktırdığımda akşam 21.30 dan sonra birşey yememiştim, sanah 9.30da kan verdim. Yani bir anormallik var hissediyorum ama testlerim normal çıkıyor. Ogtt yaptırcaz heralde bu gidişle. Gerçi 2 sene önce o da 83 çıkmıştı.

o 205'i kendin ölçtüysen eğer ölçtüğün cihazın kalibrasyonu bozuk olabilir mi?

Şimdi 2 sene önceki sonucu boş ver. Hastanede ya da yeni bir cihazla ölçtür. OGTT yaptır. 8 saat açlıkla ölçtür. İlerleyen saatlerde stres hormonları devreye giriyor ve kan şekeri biraz yükselebiliyor. Aynı şekilde ani düşüşten sonra da stres hormonları yükseltebilir. 205'e varmaz ama testin doğruluğu açısından önemli. OGTT yolu gözüküyor.

Bolgendeki dandik bi ozel hastaneye git. 10 dakkada yazarlar.
Ben kendi yasadigim sehirde 20 liraya almistim saglik rapurunu

Verebilir ama doktor da haklı asıl bu işler için tahlil yapılması gerekiyor. İşini usulüne uygun yapan birisiymiş demek ki.

daha geçen dayımla konuştuk. Ege mezunu, 20 yıl önce üniversitesindeki mediko dan almış raporunu. Medikonun doktoru o kadar incelemiş ki takdir ettik adamı, 20 yıl sonra bile. 1 hafta sürenizin kalması hastanenin ya da doktorum suçu değil. Aile hekimiyken bana da böyle emrivaki yapmak isteyen hastalar geliyordu, yok turnuvası var, maça çıkacak vs diye. Ben de rapor vermiyordum. Bu inat falan değil, gerçekten de o raporun gerektirdiği tetkikin elinde olmaması/ yapmaya yetkinin olmaması ile ilgili. Aile hekimi ilkeli bir insanmış ki vermemiş size.

Aile hekiminiz iyi bir doktormuş, o haklı.

Havuzdan sistit kapmıştım küçükken, hala acısını çekerim. Keşke bütün doktorlar iyice kontrol edip de verseler raporu.

Mediko ya git. Ytu de onlardan alabiliyorsun.

Dandik hastane +1. 10 dakikada veriyorlar.

yalnız benim yazıdan anladığım dermatoloji ve dahiliye/aile hekimi şeklinde.

yani aile hekimi veya medikodan alman yetmeyecek; illa cildiyeye görünmen lazım rapor için.

doktor haklı; diğer arkadaşlarının raporlarını kabul etmiş olmaları üniversitenin hatası. kendi yönetmeliklerine aykırı davranmışlar.

Hafif olmasına.

@Lim5 çok sağol hiç düşünememiştim

lim5 +1.

onun dışında çok terleyen birisiysen sapları metal çerçeve alma. zamanla oksitlenir.

burna temas eden kısımları bacak denilen, canı sıkılınca düşen tiplerden olduğunda burna çok baskı yapıyor ve temizlemesi zor oluyor o parçaları.

moda konusu gelip geçici. şu an tam çerçeveler moda galiba; 2 sene sonra yarım çerçeveler moda olur. yüzüne yakışanı seçmen yeterli bence.

25 senelik gözlük kullanıcısı olarak çok da verebileceğim bir öneri yok açıkçası.

atasunu tavsiye ederim.

Kemik gözlük alın. Diğer gözlükleri buruna gelen yeri çok rahatsız edici bence. Camlar da parlamayanlardan olsun.

Öneriler için teşekkürler arkadaşlar ama kemik düşünmüyorum

35 yaşındayım c, d ve e olabilir

43 yaşındaki bir arkadaşım 25 yaşında bir kızla evli

a-b-c- yaş 32

b-c olur belki d

c.

30,
26-40 (c, d, e)

31; b+c ideal benim için de onlar için ideal olur mu bilemedim

26-30

32 yaşındayım. b ve c

Farketmez. Yaş en son plandadır.

b

22-26
ya da
26-30

ben 35'im

36 yasındayım @asilov un dediğinine imzamı atıyorum

b

@gram altın, erkekler genç kadınları becermek ister demişsin. emmanuel macron 39 yaşında karısı 64 yaşında. e hadi bunu da açıkla ?

emmanuel macron kıllı tüylü çomar bir türk erkeği de değil ki. dünyalar yakışıklısı ve tam bir entelektüel.

ben kadınım ve erkek olsam ve yaşım 30 + olsa 18 yaşında çıtır,gözü açılmamış, seksi bende deneyimleyecek, bekaretini sadece ama sadece benim bozacağım, bekaretini sadece bana teslim ettiğine emin olduğum bir kıza nikah kıyardım.

bekareti benden önce bozulmuş, başka erkeklerin altına yatmış bir kadına gelinlik giydirmezdim. çıkardım yatardım ama gelinliği haketmediğini düşünürdüm. b ve b'den yukarıdaki kızların çoğu bakireliklerini yitirmişler. çok kötü bir devirdeyiz.

tek bildiğim c'nin altına inmek intihar olur.

@cutie pie dalga geçmişsin ama ben doğuştan erkek olarak dünyaya gelmeyi çok isterdim. şans = erkeklik bence. erkeklerin hem biyolojik hem de sosyal anlamda biz kadınlar karşısında ezici üstünlükleri var.

o yüzden biz evde kalmış kız kurusu olurken, onlar karizmatik müzmin bekar oluyor.

31 yaşındayım, c şıkkı uygun gibi bana.

b-c. 35.

b) 22 - 26

obilet.com dan bakabilirsin.

gündüz ortalaması 8 saat. gece her ne kadar yollar tenha olur diye düşünülse de yol ve hava durumu, molalarda yolcuların otobuse geri dönüşü gibi faktörlerden etkilenebilir.

7 saatin altına inmez. taş çatlasa 7 buçuk saat olur.

Colony güzel.

doctor who

en iyisini bilmem de 12 monkeys'i seviyorum ben.

ikinci sezonu iyiydi.

doctor who zaten tüm bölümleri seyrettim
12 monkeys filmini seyretmiştim seneler önce, dizisi kalsın
colony'de sawyer oynuyormuş ya, o adada ölmedimi :p

the expanse gayet iyi.

devam eden demişsin ama battlestar galactica'yı da izlememişsen kesinlikle öneririm. bilimkurgu ötesi.

Bir sistem geri yükleme yapın. Explorer'ı sisteme öyle bir gömüyor ki MS, kaldırayım derken OS kafayı gözü dağıtıyor.

sistem geri yüklemeden önce son bir kez daha karıştırayım dedim. yandex dns kullanıyordum bilgisayarda, onu open dns olarak değiştirince düzeldi.

aylardır kullandığım dns'i ufak bir güncelleme değişikliği sonrası algılamaması ilginç.

Yasak

Kantinler emanetçi olarak alıyor genelde. 2-3 lira bir şey veriyorsun sadece.

hala yasak. okulun kantinine yakındaki bir bakkala, kırtasiyeye falan emanet veriyorsun üstüne iki okuyup üfleyip sınava giriyorsun.

sınav giriş belgelerinde sınava alınmayacak nesnelerin isimleri yazıyor. anahtar, akbil, bozuk para vs dahil. müthiş saçma bir uygulama.

kapılarda polisler dedektörlerle kontrol ediyor. bu sistem ilk başladığında giriş belgesindeki karekodu bile okutuyorlardı ama artık yapmıyorlar sanırım. ben ösym'ye metro kartıyla nasıl kopya cekilebildiğine dair bir çalışma, emsal teşkil edecek bir olay veya bilimsel bir açıklama olup olmadığını sordum. 2 yıldır cevap gelmedi.

maçlara girerken o kadar sıkı güvenlik kontrolünden geçmiyorum ben.

eşyaları koyacak dolap zaten yok. şanslıysan kantinler belli bir ücret karşılığında eşyaları teslim alıyorlar.

tamam yasak olduğu aşikar da nasıl çözüyorsunuz sorunu?

@montauq, hocam devenin neresi doğru ki? 5-6 sene önce de millet sanki kredi kartı ya da anahtarla götürmüş gibi soruları.... haklısın. ben şimdi şehirlarası otobüsle gitsem o saatte otobüs yok. arabayla gitsem anahtar başa bela. bir gün önceden çıkayım, kaldığım yere emanet edeyim diyorum bu sefer ulaşımı nasıl halledeceğiz? hayırlısı.

@j r r tolkien hayranı, tamamdır. ben "yasak" diye bırakanlar için şey ettim. sorduğum soru (tam olarak) bu değildi ki?

Ben de çorabıma sokup girmiştim.

Son yapılan ales'te araba anahtarını botun içine sıkıştırarak okula girdim. sonra wc de bottan çıkartıp cebime koydum.

Doktora oyle dersen ne cevap bekliyorsun. Bir de devlete gitmissen iyi ki kovmamis seni.

Ahaha doktora gitmesi bile hata olmuş senin zihniyetindeki birinin. Bi daha gitme hiçbi doktora :(

alternatif tıp goygoyları ile milletin beynini yıkaya yıkaya bu noktaya getirdiler. eserleriyle gurur duysunlar. muhtemelen miyopsun ve bunun çözümü dünyanın her yerinde aynı. canın istemiyorsa takma bu kadar basit.

edit: gözlük takıp takmamanın ilerlemeye etkisi yok.

neyse mekanik düşünmeyecek kadar ve özgür fikirlerini cesaretle söyleyebilecek kadar kalın kafalı olmayan güzide insanlarında yanıtlarını beklediğimi belirtmek istiyorum.

teşekkür ediyorum @yere dusup kirilan sarap kadehi

sen bakma bu "alteynatif tıp bıy bıy bıy" kitlesine. "çok bilmişliklerinin" kibri içinde yüzsün onlar.

her doktorum diyeni de adam yerine koymayacaksın bu ülkede. sen aslında haklısın. ama gözlüğe gerçekten ihtiyacın olabilir. sonuçta sultan süleyman'ın çağında değiliz. daha çok yoruyoruz gözlerimizi teknoloji sağ olsun. fakat insan bedeni, onu maruz tutulan x şeyden uzaklaştırdığım müddetçe kendini toparlamaya meyillidir. uzakdoğuda kanseri bile yeniyorlar enerji çalışmaları ile. bu batının işine gelmiyor. neden? çünkü ilaç satar. (tıpkı seks satar gibi)

yani var öyle apar topar hastayı paketleyip gönderme zihniyetinde ahmak doktorlar. çoğu psikiyatr da bu şekilde saçmalar. adamı hemen antidepresana boğup evine yollar. yani zaten "doğru bir yolda" olan kişiye, zaten egosunun duvarlarını parçalamaya başlayan birine yama yapar. onun "aslında olmayan kimliğini" yeniden bir araya getirir, onu uyuşturur ve tekrar parçalanacağı anlara kadar idare ettirir.

bilmeyen adam için alternatif tıp "üfürükçü hoca" tarzı trişka bir şey gelebilir. adı üstünde işte "bilmeyen." ama çok bilmiş. neyse zaten böyleleri de öyle güzel şeylerden mahrum kalmalılar. herkes karmasının meyvasını yemekle mükelleftir.

@matrix haklısın dostum çağımızda tıp dahi fastfood anlayışında malesef. adam yıllarca tıp okuyor ama odasına girdiğinde sana kaç numara gözlük takacağını söyleyip gönderiyor. hepsi bu. paketleyip gönder zihniyeti malesef her alana yayılmış. doğuda gerçekten enerji ile birçok şey yapılırken batıda ortokods tıp anlayışı ile ancak şifanın kesme biçme ve diğer mekanik yollardan gelineceği sanrısı cidden acınası ötesi.

dedigin gibi insanlar bilmem ne etken maddeli ilaclarin cözüm olmadigini görünce artik dogal çözümlere geri dönmeye başladılar. tıp/ tedavi anlayisi ise - hasta, kendisini ilaç kullandigi surece iyi hissetsin - teması üzerine kurulu. bana kalirsa ilac üretiminin de sürekli işlemesi için müşterilere/ hastalara ihtiyacı var.
tıpkı evlilik programlarinin da bu zamana kadar yayimina sebep olan tv hastası (gerceklerden habersiz olan) izleyici kitlesine ihtiyacı olması gibi.
gözlük evet yerine göre lazım ama gerekmedikçe kullanma zorunlulugu neden olsun. gözü olumsuz etkileyen bir cok madde varken, iyilestiren bir cok madde neden olmasın ki?
i. saracoğlu gecenlerde bir programda sunu demisti : ilaclarda tek bir etken madde vardir. bitkilerde ise bir cok etken madde var.
neyse su an bende yok ama isteyen olursa baska insanlarin yaralari iyilestirici ve kanı durdurma amacli kullandigini bildigim bir bitkinin fotografini isteyene gönderirim.

gözlük tarihimizde yeni bir icat mı? 1300'lü yıllardan beri gözlük var. adam sana en etkili çözümü önermiş. beğenmiyorsan ona söylenme git iki okut üflettir düzelir.

"ironiden de anlamıyooo bıy bıy bıy".

bu da ayrı kafa. sanki herkes sizin gibi sürekli birine laf çakılsın tadında tetikte bekliyor. :D artık ne kadar sık laf sokuluyorsa :) gerçi şaşırtıcı değil. hayatı taşıdığın renk filtresi gibi algılarsın. ve romalı dostlarım sizin filtreleriniz epey bir çamurlanmış. hemen en yakındaki tıp doktorunuza gidip soyunuyorsunuz, domalıyorsunuz ve öksürüyorsunuz...

odak noktası değişmiş merceğin önüne bir mercek daha koyarak ışığın odak noktasına düşmesini sağlıyorsun. bundan daha doğal bir yöntem ne olabilir ki?

1993'ten beri gözlük kullanıcısıyım, şu an 8.5 miyop sahibiyim. bunun için doğal bir yöntem bulursan bizimle de paylaş lütfen. gözlük takmaktan burnumun şekli değişti.

gözlük evet yerine göre lazım ama gerekmedikçe kullanma zorunlulugu neden olsun. gözü olumsuz etkileyen bir cok madde varken, iyilestiren bir cok madde neden olmasın ki?
i. saracoğlu gecenlerde bir programda sunu demisti : ilaclarda tek bir etken madde vardir. bitkilerde ise bir cok etken madde va

@1adam ın yazdığı bu kısım demek istediğimi açıklıyor. ne yazık ki ciddi bir cevap ararken çoğu kişi "aklı sıra" (bana göre kendileri gülünecek durumdalar) şu analizi yapmaktan mahrum. sadece tek taraflı bakış açısının sonucu olarak bilimsellik, mantıklı düşünen insan ayağına yatarak ıskaladıkları şeyler onları komik duruma düşürüyor. eğer ortaya bir önerme koyuyorsan onun zıttını belirtmek zorundasın. Neden olmasın cevabını? Göze zararlı gelen şeyler varsa yararlı gelen şeylerde olabilir gibi basit bir soruyu sormaktan aciz olmanın sebebi herhalde bir robot gibi sadece önüne gelen bilgileri alıp yaratıcılıktan aciz "farklı sorular" sorabilme yetisinin kaybolması olabilir. Bence sizin gözleriniz bozuk beyler bayanlar.

Şu da gözümden kaçmadı. Kimse doktorun dediği ilginç şeylere cevap vermemiş. Halbuki sorumun içinde onlar da vardı. Herkesin gözü bozuktur ne anlama geliyor? Herkes gözlük takmak zorundadır ne anlama geliyor? Şimdi eğer olmayan bilgeliğinizin gururundan gülmek yerine kafanızı kaldırıp bakabilirseniz şu sorularıma da yanıt istiyorum.

Tamam douglas, sen çok üstün bir zihin aşamasındasın, biz o kadar olamadık.

İnsan önce bir düşünür, böyle bir bitki olsa bunu insanlar zaten kullanıyor olmaz mıydı diye. Göz numarası düzelten hiçbir ilacın olmaması (ki ilaçlar doğadan ilham alır) da cabası. Bunları düşünmeden, insanlığın geldiği noktayı göz önünde bulundurmadan ahkam kesmek gerçekten müthiş bir zihinsel festival.

ilaçlarda tabi ki tek bir etken madde olacak yada o ilacın kullanım sebebine göre birkaç etken madde. neden bende sıkıntı olmadığı halde bitkideki 50 tane farklı etken maddeyi alıyım vücuduma? ilaca laf edip bitkilerde aynı şeyi yapıyor diyenlerin saçmalığı burada. 1 şeyi çözmek için 50 farklı hastalığı çözebilecek şeyi alıp neden vücudu gereksiz yormam gereksin.

çoğu insanın evet gözleri bozuktur. gerçekten mükemmel gören az. herkeste az ya da çok bir bozukluk var. gözü çok az bozuk olanlar sıkıntı yaşamadığı için gözlük kullanmıyorlar ama bu tam anlamıyla mükemmel gözlere sahip olduğunu göstermiyor.

gözü sağlıklı tutmak için yapılabilecek çeşitli göz egzersizleri var ancak bunlarla bozuk gözü düzeltemezsin ilerlemesi yavaşlar belki ancak yaş ilerledikçe gözlük kullanmak çoğu insan için mecburiyet oluyor.

yaşlandıkça gerek lensin incelip kalınlaşmasını sağlayan kaslar olsun gerekse lensin kendisi olsun gençlikte olduğu gibi tam olarak ortama uyum sağlayamaz ve bu da çok büyük ölçüde yakını görememe problemiyle gelir. bu durum kişinin gözlerini ne oranda yorduğuna bağlı olarak 50'sinde de olabilir 60'nda da olabilir. bu yüzden orta-ileri yaş grubundaki birçok kişi gözlük kullanır veya gözlük kullanma ihtiyacı hissederler. aralarında kullanma ihtiyacı hissetseler de gözlüğe kendisini yaşlı gösterdiğini düşündüğü için karşı çıkanlar da vardır.

senin durumuna gelirsek; gözün ilerlemesi 21 yaşından sonra durur sözü artık bir kandırmacadan ibaret. ilerlemeye devam ediyor. en iyi ihtimalle ilerleme hızı azalır. her ne kadar şu an gözlük kullanmak istemesen de numaran ilerlediği yazıları okumak için gözlerini kısmak zorunda kalacaksın ve bu da sen de ciddi baş ağrılarına yol açacak. yoldaki çukuru veya tümseği göremediğin için düşeceksin. bu riskli bir durum; yere kafanı çarpıp beyin kanaması bile geçirebilirsin. zaten öyle bir durumda ailen ve yakın çevren öpe öpe o gözlüğü sana taktırtırlar.

doktorun sözlerinin tamamen bu nedenlere baģlı olduğunu düşünüyorum.

muhtemelen astigmatın da var bulanık görmen de hep ondan. astigmat, miyoptan beterdir gözlük takmamak gibi bir alternatifin yok, takmazsan bir süre sonra iyice ilerler ve evinin yolunu bile bulamayabilirsin.

bir de 'işine gelmeyen cevaplara tik atmama' gibi bir tercihin olmasa keşke. sonuçta kimse cevap vermek zorunda değil ama vakit ayırıp şurda iki cümle yazan insanlara "sizi tınlamıyorum" mesajın hiç hoş değil.

asfasfafas'lı yorum atan arkadaş. benim soruyu silmem için hiçbir sebep yokken moderatörün senin yorumu gereksiz olduğu için silmesi için birçok sebep var. cidden öyle sıfatla gelip dediklerinin kaile alınmasını beklemek çok saçma olurdu. istersen dünyanın en saçma fikrini belirt o senin fikrindir kimse karışamaz ama bunu bir iğneleme üslubu ile ifade edince baştan kaybediyorsun niyetini baştan belli ettiğin için.

bana faydalı olduğunu hissettiğim ve iyi niyetle yazılmış cevaplara tik atıyorum. aksi halde farklı amaçlarla yazanların yazmasının bir anlamı yok onları, evet tınlamıyorum.

gözlük bulunmadan önce insanların bu ihtiyacını nasıl giderdiğini de merak ediyorum..

gideremiyorlardı ve etrafa bulanık bulanık bakıyorlardı. ortalama zekada olan birisinin bu çıkarımı kendi kendine yapabilmesi lazım.

görmeyerek hallediyorlardı. ne yapmalarını bekliyorsun? farklı bir çözüm vardı da onu saklayıp gözlük mü yaptılar?

ne cevap beklediğini anlamakta zorlanıyorum artık. ekstra birşey cihaz yada ilaç olmadan bir iyileşme metodu olmasınımı bekliyorsun bilemiyorum.

her zamanin kendine göre hastaliklari tedavi etme metodu var.
bulanik bulanik etrafa bakarak hayat sürme anlayisi düz mantgın geregi ama durumu izah eden bir cevap degil.
neyse biraz daha acalim durumu .
doguda askeriz . bir gün devriye halindeyken yolda araclari durduruyoruz. gelen baska plakali araclar hep bulundugumuz ilden olduca uzaktaki illere ait araclar. sahislara durumu sordugumuzda hastanelerde bel rahatsizliklarina çözüm bulamayanlara yakinlarda bir koydeki yasli bir kadin tavsiye edilmis, ona geldiklerini söylüyorlardı. (bazılarini profesörler yönlendirmiş)
sanirim, modern tıbbin gelecegi nokta yine alternatif tip olacaktır ..

cevap verdik beğenmiyorsun. soru sordun nasıl yapıyorlardı diye biz yapamıyorlardı deyince bozulup ciddiye almıyorsun. o kadar cevap verdik sen cevapla o zaman. eskiden gözü bozuk olanlar o şekilde bulanık bakmayarak devam etmiyorlardı diyelim. alternatif çözümleri vardı herhangi bir bitki fayda sağlıyorlardı. peki neden şimdi o çözüm yok?neden gözlük çözüm olarak öneriliyor? birileri mesela gözlük lobisi çıkar sağlamak için o çözümü yok mu etti? böyle birşey saçma değil mi? adam o bitkiyi yada diğer alternatif çözümü elinde tutup onu da pazarlar aynı şeyi kazanırdı.

düz mantık ya da at gözlüğü meselesi değil bu. sizin önünüzde duran gerçekleri kabullenmek istemeyip illa alternatif , doğa üstü vb şekillerde birşey bulma arzunuz var. eyvallah arayın bunu ama şu an elde gayet iyi bir çözüm var çalışan bir çözüm var. bunu beğenmeyip olmayan bir şeyin peşinde zorlamak saçma.

güzel anlaşmaya başlıyoruz... :) ama olmayan bir şey nedir sence? var olan her şey var olmadan önce olmayan bir şey değil midir? burada kavga etmek istemiyorum. herhangi bir fayda anlayıştan çıkar. istersen onaylama ama istersen anlamak basittir. sonra soru sor biraz daha anlamak için. iletişim böyle olur.

valla yorumları okumadım konu başka yerlere gitmiş olabilir bilemiyorum ama ben de gözlük takmaktan nefret eden bi gözlüklü olarak diyorum ki takmak zorunda değilsin. ben öğrenci olduğum için tahta vs. sebebiyle takıyorum derslerde sonra çıkarıyorum. bi de bilgisayar başında takıyorum gözlerimin daha geç yorulduğunu hissediyorum gözlükle bakınca pc ye. onun dışında takmıyorum. bates yöntemine bak bi internetten. enteresan bir düşünce yapısı var. üşenmezsen bi dene. onun dışında bir şey olmaz merak etme. ben bi de kepçe kulaklıyım takınca iğrenç duruyor gözlük kepçe olmasam belki ders harici de takardım...

anlaşmaya başlamıyoruz. kaç tane soru sordum cevap yok sadece kendine çekme çabası var.

şu an elimizde gözlükten daha iyi bir başarı oranı sunan ve senin kriterlerine uyan alternatif çözüm var mı? harici cihaz, ilaç ,kesme biçme vs gerektirmeyen.. yok. eğer olsaydı zaten çok insan kullanır durumda olurdu. he tabiki ilerde başka birşey çıkmayacak değil. ancak senin en baştaki sıkıntın doktor şu an neden daha başka çözüm sunmuyor. e yokki sunsun adam.

Dr. William H. Bates'in yirminci yüzyılın başında bulduğu çözümü araştırmıştım. Zaten bana ilham veren daha çok o olmuştu. Hala araştırmaya devam ediyorum. Sağduyulu yaklaşımın için teşekkürler :)

var olan nedir yok olan nedir ? şuan dünyada kablosuz elektrik kullanılıyor desem yokluğunu nasıl kanıtlaya bilirsin? Bilmediğin her şey yok mudur? :D binlerce yıl önce başka uygarlıkların bizden ileri teknolojilerde olmadığını da kanıtlayamazsın. Her türlü hipotez ve ya spekülasyon en küçük bir şüphe karşısında karşıt bir tezi hak eder. Sen bunları en başından reddedersen ve bu adam deli falan dersen zaten hiç iletişimin veya tartışmanın içerisinde yer almamışsındır. Benim "gereksiz" yorumdan kastımı anlamışsındır umarım..

ohoo ben bir saat boşa konuştum burada. neyse sen sorularına cevaplar aldın ama bana cevaplar veremedin çünkü cevaplar istediğin gibi olmayacaktı. kusura bakma ama sen sadece kendini tatmin edecek cevapları arıyorsun diğerleri umurunda değil.

sana araştırmanda başarılar ve kolay gelsin umarım sorularına kendini tatmin edecek cevaplar bulursun.

edit:son yazdığına zaten cevap verdiğimi düşünüyorum eğer okuduysan yazdıklarımı.

teşekkür ederim ama yanlış anlamanı istemiyorum. burada mesele dengeyi kurmak. senin baştan savma bir tavırla giriştiğini hissettiğim için onları söyledim. aynı şekilde yaklaşan herkese de. eğer bir soru sorduğunda verilecek cevaba karşı tutumun en başından belliyse konuşmanın bir anlamı yoktur. saatlerce bağırıp çağıran, yerinde sayan siyasi oturumlardan farkımız kalmaz. bir tartışma varsa sonucunun belirsiz, sürpriz olması gerekir. yinede anlayışın için ben teşekkür ederim.

günlük hayatta karşılaştığın doktorlar çözüme değil öteleme üstüne çalışıyor gibiler. örneğin a sorunu için çözüm b, olmazsa c gibi deneme yanılma yöntemi belirlemişler onun dışına çıkmıyorlar veya çıkmaya cesaret edemiyorlar gibi bir durum söz konusu.

her sene yüzlerce doktoru süper lüks otellere toplayıp, tıp kongresi yapıyorlar ama orada bilime dair zırnık geçmiyor. medikal şirketlerinin gölgesinde sözde bilimsel gelişmeler tartışılıyor sanarsın ama x marka neşter yerine y marka neşteri kullanmak daha hayırlı oluyormuş deyip geçiyorlar.

ve çok ciddi olarak günümüz hastalıklarına ''isviçreli ve alman bilim adamları!'' tarafından kalıcı çözümler arandığına da inanmıyorum. trilyonlarca doların döndüğü bir sektörde kimse hastalıklar kökten çözülsün istemez. eminim eski zamanda aşı vs. bulunup tamamen yok olan hastalıklar için bu ilaç şirketleri pişmandır. daha sonra anladılar ki tek aşı ile çözmek yerine şeker hastalarının kullandığı insülin gibi ömürlerinin sonuna kadar bağımlı kalacakları gibi öteleme ilaçları kullansınlar.

ancak gözlük bunlar arasında yine en masum olanı bunu da kabul etmek lazım. 2006 yılında doktor tak dedi. takmadım 0.50 derece arttı, bir tedavi yöntemi değil günlük hayatta sorun çıkarmasının önüne geçmek maksatlı bir araç. tıp anlayışının değişeceğine inanmıyorum bu dünya düzeninde.

@ada meltemi cidden harika bir yorum ile noktalamışsın meseleyi. demek istediğim çok ilginç bir şey değildi. bence sorgulanması gereken benim bahsettiğim şeydeki gizemi aramak yerine dünya düzeninin tamamen sömürü üzerine kurulu olduğundan her türlü tedavinin de aynı maksatlar dahilinde kapitalizm ve ihtiyaç/bağımlılık yapısını sürdürmek üzerine dayalı olduğudur. kimse benim söylediklerimde ki hurafe algısını iğnelemek yerine genel düzendeki çarpıklığa dikkat etmemiş nedense. ilginçtir bu kadar büyük bir çark sisteminde en ciddiye alınması gereken şey bu olmasına rağmen her nasılsa bir çeşit alışkanlık olmuşçasına hala bilim ve hurafe çatışması yaşanıyor. haliyle bunlar konuşmamız gereken yerine bunları tartışarak zaman kaybı yaşıyoruz...
bu arada şunu da sorayım gözlük takarsan göz tembelliği yaşarsın diyenlere ne demeli. öyle bir durum var böyle de bir durum var. :)

ahaha dayanamadım ya yine. bunlar ameriganın oyunu kısmına gelmiş burası.:D:D hep ameriganın oyunu bunlar yahudi aileler yönetiyo hep dünyayı zaten.

daha da ciddi cevap veren ne olsun :D

@ada meltemi +
bu meltem gercekten güzel esiyor.

eeh sen zaten ciddi değildin. ve ben kolay kanan bir insan değilim. o yüzden en başından seni ciddiye almadım :) hayat böyle boşa geçen zamanlardan ötürü koca bir ömrü yaşayamadan geçiyor bazen... neyse ki o anki durumu içsel olarak sezip ileriyi görebilmek diye bir şey var :) her şey dürüstlükle alakalı. önce kendine karşı dürüst olacaksın. sonra başkalarının dürüstlüğünü bir şekilde görebiliyorsun.

aga simdi de yalanci olduk iyi mi? oturduk bir de ciddi ciddi cevaplar verdik buna. arkadas ciddiye almazsan alma ya adam yerine bile koymuyor bizi. yok ileriyi gormus etmis. la kac tane adam gibi cevap vermisim aldigim cevaplara bak. okuyan herkes neyin ne oldugunu anlar zaten ama iste insan cileden cikiyor bir de boyle uste cikmaya calisinca.

cidden akil fikir ya biraz. sen boyle takilmaya devam et aferin sadece kendi hosuna gidecek seyleri kabul et diger seyler yokmus gibi davran.

mobilden yazdim kimse kusura bakmasin imla vs icin.

bu yoldan çıkmaktır. şuan kullandığın üslup bozuk ve senin olası bir halin. ben bu şekilde bir üslup kullanma ihtimali olan biriyle konuşmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. bu kadar basit uzatmaya gerek yok.

yeni kiracı bulana kadar geçen ayların kirasını, daha ucuza kiraya verirsen de eski kiracının sözleşmesi bitene kadar olan süre için aradaki farkı talep edebilirsin.

kontrat bitimine kadar olan kiralarını veya kiracı bulana kadar geçen ayların kiralarını talep edebilirsin.

kiracı eve girerken balkon var mı yok mu farketmemiş mi?

sesobjesi'nin dediklerinin içinde bir tane doğru yok. o yüzden ciddiye alma.


kiracının bahanesi de güldürdü. tamam istiyorsan çık ama ya kalan ayların parasını ver ya da yerine kiracı bulup çık diyeceksiniz. işin raconu budur.

@nrmnm ve @elorelia +1

Balkon olmaması tabi ki haklı bir neden değil, nrm'nin dediği şekilde yasal sonuçlarına katlanır. Yeni kiracı bulmak için gereken çabayı sarf etmeniz kaydıyla zararınızı talep edebiliyorsunuz (tüm kalan kiralar değil ama). Bunu kendisiyle görüşün bence.

@sesobjesi kiracı canı istediği zaman çıkamaz, evsahibi de canı istediği zaman kiracıyı çıkaramaz, aksi durumda diğer tarafın mağduriyetini karşılar. Hepsinin nedeni var. Mesela kiracı istediği zaman çıkabilse o zaman 1 aylık işi vardır, 1 yıl sözleşme yapar, evi otel gibi kullanır sonra da çıkar gider. 1 aylık kiralama yapanlar da var ama bedeller de ona göre. Merak ediyorsanız yasayı okuyun (madde 340 civarı):
www.resmigazete.gov.tr

@ sesobjesi tamamen sallamış okuma bile. sözleşme imzalıyorsan hukuken 1 yıl o kirayı ödeyeceğini garanti ediyorsun demek.

ses objesi fena sallamış +1

kiracı haksız yıllık kira bedelini isteyebilirsiniz.
en azından depozitoyu verme.

Balkon bulunmadığından dolayı çıkması kiraci için haklı neden teşkil etmez.Dolayısıyla çıkmak istese de o senenin sonuna kadar kira bedelini ödeyecek.Veya size aynı koşullarda farkı bir kiracı bulacak.Taviz vermeyin.

evi sahibindene koy kiracı evdeyken bakmaya gelsinler çıkış tarihine göre anlaşırsınız.

adam evi tutmuş ama içine sinmemiş olabilir siz de zorluk çıkarmayın adama yok tüm kiraları ödesin vs diye.

ayrıca ev alırken kirası kredisini öder nasılsa diye hesap yapıp kiracıları darlamayın o ev bir kaç ay boş da kalabilir olur böyle şeyler

Mecbur mu kiracı sizi beslemeye, istediği zaman çıkar. Beğenmemişse hakkı vardır. Hesap mı verecek? Belki banyoda cin gördü, balkonu bahane etti. Hukuki yol falan deniyor. Zırnık alamazsınız kiracıdan. Deneyin görün.

olası bir dava durumunda kiracının avukatı "kira sözleşmesinde şu konu eksik yapılmıştır; bu nedenle bu sözleşme kurallara uygun hazırlanmadıği için geçersizdir" şeklinde birşey öne sürecek durumda değilse, yani sözleşmeyi hiç açık vermeyecek şekilde hazırladıysan dava açtığında kazanırsın diye düşünüyorum. mesela geçmişte adam banka aidatını geri almak için dava açtı; mahkeme sözleşmeyi 12 puntoluk harflerle hazırlanmadığı için geçersiz saydı ve adam aidatını geri aldı. böyle enteresan durumlar olabiliyor.

hatırladığım kadarıyla sözleşmelerin genel koşullarında kiracı ve ailesinin sağlığını tehdit edecek bir durumun olmaması durumunda sözleşmeyi feshetme hakkı yok. balkon olmamasının nasıl bir sağlık sorununa yol açacağını hakime açıklaması lazım.

kiracıyı haklı görenlere de aldırma; yeri geliyor kiracının kirasını geciktirmesi senin bütün işlerini aksatıyor. adam evi görmüş, kiralamış, 3 ay da geçmiş. saçma bir sebeple ayrılmak istiyor; hakkını arayacaksın elbette. "benim işlerim bozuldu, bu kirayı ödemem mümkün değil, evden çıkmam gerekli" deseydi; anlayışlı ol derdim ama balkon konusu saçma.

ortada sözleşme yoksa zaten yapacak birşey yok.

@lazarus, dostum kimsenin beni beslediği filan yok :) çalışıp kazanıp aldım ben o evi, emeğimle, alın terimle. Beğenmeseydi tutmasaydı ya da bütçesine göre bir daire tutsaydı, daha makul semtlerde daha ucuza evler mevcut ki ev emsallerinden ucuza kiraya verildi. Kadının evleri var ama bu semti beğendiği için, deniz manzarası istediği için kiraladı evi. Aç gözlü değilim, ekonomik durumu bozulmuş olabilir ki pek sanmıyorum (kadının oğulları armatör) izah eder, tekrar konuşulur ödemede kolaylık tanınır vb.

Ben bu evden sıkıldım, balkonu yok balkonu yok bilmem ne.. Bunlar komik bahaneler. Elbette ki zararımın bir kısmını tazmin edeceğim. Evin kredi borcu filan yok ama benim iki çocuğum var ve onların okul masraflarının karşılıyorum bu kira ile.

@lazarus, nasil zirnik alamazsin? mahkemelerde surundurulur icra ile yine sozlesmedeki maddeler uygulanir hic de bir sey olmaz.

1 senelik sozlesme yapiyorsan ev sahibi de kirayi ona gore belirler. eger sozlesmeyi senelik yapmayalim ben 1 aya da cikabilirim 12 ay da kalabilirim diyorsa kiraci kira bedelini ev sahibi ona gore hesaplar.

1 yillik sozlesmen varsa ve erken cikmak istiyorsan bunun bir bedeli vardir yasalarla belirlenmis onu kiraci oder isterse direnir ama yine oder.

not: kiraciyim. yasalar herkese isler; ev sahibi bir kere beni kiraya aldiktan sonra mesela 10 sene gecmeden eger evi kendi veya en yakini kullanmayacaksa evden keyfi olarak cikaramaz. cik evimden diyemez. derse ben de cikmazsam bir sey olmaz. ev sahibinin de kiracinin da haklari vardir ozetle.

karşılıklı anlaşılın. kışın değil baharda çıksın. ufak meblalar için mahkemeye icraya gidilmez.

bir şey yapmana gerek yok. herhangi bir eczaneye sorarak veya e-devletten öğrenebilirsin durumu.

alo 170'den de bilgi alabilirsiniz.

şimdi devlet senin çalışmadığını ve sigortan olmadığını tespit edecek.Seni genel sağlık sigortası kapsamına alacak.Bunun ismine aldanma hemen. Bu şu demek oluyor: Hastanelerden sağlık hizmeti alabilmen için her ay yatırman gereken bir para var. GSS yani genel sağlık sigortası primi deniyor buna.Aylık 65-70 lira arası olması lazım. Hiç bankada sıra falan beklemeden vakıfbanktı galiba vakıfbank ve bir kaç bankanın bankamatiğinden yatırılıyor.
e ben çalışmıyom ki, parayı nereden bulacam, bu nasıl dövlet dediğini duyar gibi oluyorum, aramıza hoşgeldin. Ama devlet öyle diyor, " git asgari ücretli sigortalı sikko bir işe gir, açlık sınırının 2500 lira olduğu yerde köpek gibi çalışıp 1400 liraya emeğini sömürttür, okuduysan bana mı okudun lan, çalışmıyorsan da anandan babandan al, yoksa çal, çırp, nereden bulursan bul öde bana ne amk, iş beğenmeyen pezevenq" diyor.

önümüzdeki haftanın sonuna e devlete giriş yap sgk kısmını kurcala. orada durumunu göreceksin. 25 ini yeni bitirdiysen güzel. yoksa önceden birikmiş borcun olur onları da ödemen gerekirdi.hastaneye gidince sağlık hizmetlerinden faydalanabilmen için son 2 ay içinde prim yatırmış olman gerekir.

cevaplar için teşekkür ederim.

@AWD

:))

borcum yok ama 10 bin lira param var kenarda, buna bakıp "zenginsin sen" demezler umarım.

o kenardaki parayı bankada tutuyorsan belirli bir oranını aylık gelir olarak kabul ediyor.

mesela öğrenim kredisini veren devlet, öğrenim kredisi borcunu gider olarak kabul etmiyor gss hesabında. bankaya ailenin kredi borcu varsa, o borcu da gider olarak kabul etmiyor ama banka hesabındaki paranın belirli bir oranını gelir olarak kabul ediyor. sigara zararlıdır diye kamu spotu yayınlıyor ama sigara harcamasını gider olarak kabul ediyor.

sonuçlanmış bile, bu sabah sigortamı başlattım. ödemyi yapınca kontrol ettim, e-devlete de yansıdı, pazartesi hastaneye gidebilirim herhalde.

borcu internetten kredi kartı ile de ödeyebilirsiniz bu arada, e-devlette görünüyor zaten borç miktarı.

ziraat bankasında varmış, oradan yaptım ödemeyi. ben haftalarca beklerim sanıyordum, çok hızlı oldu. hiç ödemesem daha iyiydi tabi :) bürokrasi azalmış, ona sevineyim bari.

***band of brothers****

www.youtube.com

HCT kanalında kısa videolar var güzel kolaj yapıyor.
www.youtube.com

Unsere mutter unsere fater. (3 bölümlük )
Der untergang

World at war belgeseli

ilk izlenmesi gereken world at war.

www.imdb.com

savaşı denizaltından hissetmek istersen; (bkz: das boot)

World at War diyenler aşırı haklı. Amerikalilarin yaptığı hiç bir ikinci dünya savaşı konulu eseri izlememek lazım. Yalan propagandadir.

mei wei (kore yapımı)

angelus'un önerdiği linkteki kıyamet belgeseli de güzeldir. ama fransız yapımı olduğu için eksik anlatılan yerler var.

Generation War izle kesin. Almanların kendini anlattığı dürüst bir yapım.

Braquo güzeldir. Geçenlerde 4. sezonu başlamıştı. Son sezonu olması lazım.

Les revenants'ı ben seviyorum. Sıkıcı, kasvetli bir havası var ama nasıl beceriyorsa içindeki gizemi korumayı başarıyor. 2 sezon bitti. 3.sezon tarihi belli değil. bunun amerikan versiyonunu yapmaya calsip ilk sezon sonu iptal etmek zorunda kaldılar. senaryo kısmında zorlandılar sanırım.

iki dizi de en iyi yabancı dilli film dalında emmy ödüllü.

bilgisyarıma sağ tıkla yönet de sol tarafta device manager var türkçesini bulursun işte ona tıkla orada ses sürücüsünü bul ismine bak google'a ismini yazıp xp driver falan ekleyerek sonuna indir.

emin olamazsan pc marka modelini ve ses sürücüsü modelini yaz bakalım.

@proletarier aygıt yönetisinde bahsettiğim aletle ilgili bir başlık bulamadım.

dediğim alet şu: www.sourcingmap.com

o kadar kişi 400 kişi kapalı alan ölüm. kır düğünü seçin dua edin yağmur yağmasın. temmuz falan yapsanız?

Geçirdiğimiz ağustosu düşünürsek aşırı sıcaktı, yağmur yağmadı ve sıcaklık 30'dan aşağı inmedi hiç. Önümüzdeki yaz farklı olacağını sanmıyorum ben. Kapalı alan ağustosta pek iyi olmaz, aşırı geniş ve cami kadar yüksek tavanlı olsa bak ozaman çekilir.
Kır düğünü olması çok daha iyi. Pazar olması da ailenize avantaj. Böylece pazartesi günü işi gücü olan gider, aileniz sadece çok yakın akrabalarla baş başa kalmış olur ;)

800 kisi kapali salondaki oksijeni cuk diye emer bitirir. bas agrisi kalir dugunden geriye ani olarak.
kir dugunu +1
yagarsa da yagsin, ani olur iste.

kır düğünü +1
birde benim bildiğim düğünlerin pazar olanı makbuldur, cumartesi çalışanlar olduğu için

benden de geline bir kir dügünü cevabi.

Şehir dışından gelecek çok misafir varsa Pazar sıkıntı. İnsanların işi gücü var, en iyi ihtimalle 10 dedin mi kimse kalmaz ortada.

kır düğünü +1

200,300 kişilik salon düğünleri bile insanın içini daraltıyor. 800 kişi civarı katılım bekleniyor diyorsunuz bir de. ayrıca kır düğünleri daha modern geliyor bana. seslerin karışacağını sanmıyorum eğer dip dibe değilse alanlar. yağmuru da umursamayın bence, eğlenceli olur daha çok yağarsa da :)

mekan isimlerini yazarsan belki duyurudaki denizlililer olarak mekanlarla ilgili önerilerde bulunabiliriz belki.

ama ben 800 sayısının yapılabiliyorsa azaltılması taraftarıyım.

@montauq biri twenty'deki salon 20, diğeri liva kır bahçesi. sayıyı azaltmamız pek mümkün değil, iki tarafın da çevresi geniş. özellikle bizim taraf, nişana birinci derece akrabaları çağıracağız örneğin ve teyzeler, dayılar, amcalar, kuzenler 75 kişi yapıyor bile. ama 19:00-21:00 arası yemek, 21:00-24:00 arası eğlence yapılıyormuş yemekli düğünlerde. dolayısıyla hiçbir zaman ne salonda ne de kır düğünü alanında aynı anda 800 kişi olmaz, kimi yemeğe gelir kimi eğlenceye diye düşünüyorum.

@kveldulv öne almamız çok zor, erkek arkadaşım asker öğretmen ve haziran ortasında okulların kapanmasıyla ancak istanbul'da/denizli'ye gelebilecek. hazırlıklar için zamana ihtiyacımız var, temmuz ayı ve ağustos başı babam için de yoğun bir dönem o yüzden ağustos sonu kararı aldık.

@lcha ben de şehir dışından gelecekleri düşünüyorum ama bir taraftan da insanlar gelmek isteyince ayarlıyorlar bir şekilde. şehir dışından akrabalar en çok izmir'de, sevgilimin arkadaşları dert değil çünkü çoğu öğretmen ve okullar tatil olacak. bir tek benim arkadaşlarım var istanbul'dan gelecek, onlar da en yakın arkadaşlarım olur ve pazartesi sabah için izin alabilirler sanıyorum. yine de beni en çok düşündüren bu.

Hangisi ucuzsa o

düğün 27 ağustosta olacak olursa sonrasında 9 gün tatil olma ihtimali var. gelecek konuklar için gidiş geliş daha rahat olabilir.

twenty'nin bir dezavantajı 3 salon birden olması. büyük ihtimalle o gün 3 salonda da düğün olacaktır. kalabalıktan dolayı özellikle yaşlı misafirler için asansörü kullanmak sorun oluyor. ciddi park sorunu var. gelenler arabaları biraz uzağa koyup yürümek zorunda kalıyorlar. topuklu ayakkabı ve abiye kıyafetlerle sokak aralarında yürümek biraz dert. salonda daha geride kalan masalara oturanlar kolonlardan dolayı pisti görmede sıkıntı yaşayabiliyorlar ama ben gittiğimde kameradan perdeye görüntü yansıtıp göremeyenler için kolaylık sağlıyorlardı. bu uygulamanın devam edip etmediğini sorabilirsiniz. şehirdışından gelen konuklar için avantajı şu; öğretmen evi yakın sayılır. yine o çevrede çeşitli oteller var. kalma ve salona ulaşma problemi yaşamazlar. yemek konusunda bütün salonları biraz didiklemek gerekiyor. biraz düğün sahiplerinin dırdır etmesi, birazcık da kesenin ağzını açması lazım iyi bir yemek için. adamına göre muamele yapmaları tüm düğün salonlarının genel özellikleridir.

liva'nın yakınlarında yade ile marla var ama seslerin karışacağını sanmıyorum. sizdeki gürültüden dolayı başka yerdeki sesleri duymazsınız. ağustos ayında yağmur ihtimali düşük. açık havadaki problemlerden birisi sinek ve eğer etli bir yemek olacaksa arı. düğünden 1-2 saat önce ilaçlama yapmalarını isteyin. arı sorunu için de kahve yakıp yakamayacaklarını sorabilirsiniz. park sorunu twenty'e göre daha az.

her iki yer için de gelecek konuklar için en önemli konu servis. pazar günü yapılan bir düğünde düğüne gidilmeye karar verilmişse yemeği kaçıran olmaz. takı törenine kadar o salondan ayrılmazlar. en fazla başka bir düğünde yemeğini yer, takısını takar; sizin pasta merasimine yetişir. sayı fazla olunca serviste aksaklıklar olur. kimisinin içeceği gelmez, kimisinin yemeği soğuk gelir.

defalarca çeşitli düğünlerde yer göstericilik yapmış birisi olarak eğer masaları numaralandıracaksanız; yer gösterecek kişi akraba çocuklarından hatta kuzenlerden birisi olsun. gelen konukları tanıyor olmak yönlendirmeyi kolaylaştırıyor. bir de oturma planı listesini damat evi kız evi diye ayırmayın; hepsi bir listede olsun. ''isminiz bende yok; diğer listeye bakalım'' diyerek gelen konukları bekletmek sinir bozucu oluyor. isim listelerine mutlaka herkesin ismini yazın. bir keresinde listeye kadının ismini yazmışlar; adama ''eşinizi ismi neydi? onun ismi yazılı olabilir'' dememize rağmen ısrarla eşinin ismini söylemedi. birisine de ismini sordum; adam şirketinin ismini söyledi. yer göstericiler mutlaka düğünden önce hangi masanın nerede olduğunu çalışsınlar.

bu geniş kapsamlı açıklamadan sonra oyumu şehir dışından gelecekler için ulaşım sorun olmayacaksa kır düğününden yana kullanıyorum.

@montauq ayrıntılı yorum için çok teşekkür ederim! çok yardımcı olacak. sinek ve arı sorunu benim hiç aklıma gelmeyecek bir meseleydi örneğin, gelse bile çözümü gelmeyebilirdi :) o kadar insan için yer ayarlama meselesi nasıl olur, olabilir mi bilemedim. bu da üstünde düşünmemiz gereken bir konu.

sanırım herkes kır düğününden yana, açıklamalar da mantıklı. benim de aklım oraya doğru kayıyor :) teşekkürler herkese cevaplar için.

siteyi acamadigimdan göremiyorum ama frekans olarak 11054, vertikal, 30000 sembol hızını arıyorsun değil mi?

trt 1 hd çıkmazsa trt haber, trt spor hd, trt world gibi kanallar da çıkmayacaktır. onları da kontrol et.

evet, hiç biri çıkmıyor, çanak ve lnb için ince ayar lazım diyorlar.

olabilir. eğer çanak uydudan sinyali yeteri kadar iyi alamazsa bazı frekansları alamaz. tekrar çanağı ayarlatmak gerekebilir. belki çıkmayan başka kanallar da çıkar ayarladıktan sonra.

benim tv'ye baktım. o frekansta hem sinyal gücü hem de sinyal kalitesi %100.

the white queen (tek sezon, 10 bölüm)

wolf hall (6 bölüm mini dizi)

outlander (2 sezon bitti, 4. sezon onayı verildi sanırım)

camelot (ilk sezon sonunda iptal edildi)

ingiliz değil de birlesik krallıkla ilgili desem daha doğru olur heralde.

The Tudors'a merakımdan arastirmistim yakin zamanda ama hicbirini izleyemedim henuz.

Rome

Z nation
the last ship

The Strain

Dead set var zombili. 5 bölüm. Yağmurlu bir pazar gününde yapacak hiçbir şey bulamayıp izlenebilecek dizilerden.

Les revenants var. Fransız yapımı. Bu daha çok ölülerin canlanması konseptli. 2 sezon bitti. Her sezon arası 2-3 yıl ara veriyor.

les revenants

ikisini de izledim, The Strain en yakını galiba

güç ayarını ekonomiden çıkartmayı dene..bende de kapanma oluyordu meğer enerji tasaruufu yapıyormuş kendince..
senin ki böyle bir şey mi bileemedim.

@jamswety, enerji tasarrufu kapalıymış. onunla ilgili değil gibi.

fury.

tam böyle savaş filmi gibi değil gibi ama savaş filmi gibi de...

children of men

Tam ustune geldi, az once filmden ciktim.
"Hacksaw ridge"
Savas filmi ve cok guzel film.

taegukgi hwinalrimyeo (kore savaşı)

mai wei (2. dünya savaşı)

das boot

Mandariinid

Sıkma boğma kriterlerinizi bilmiyorum o yüzden kendi favorilerimi yazayım:

Go-ji-jeon

The Thin Red Line

The Eagle Has Landed (ortalama bir savaş filminden daha hafif bir film ama kendine özgü bir çekiciliği var)

Bir de film değil şahane bir üç bölümlük film kalitesinde dizi: Unsere Mütter Unsere Vater

Black hawk down
pearl.harbour
Haxksaw hidge

unsere mütter unsere vater
harrison's flowers
welcome to sarajevo
savior

Brotherhood

Platoon

spina bifida'da sinir hasarı olup olmadığı önemli.

skolyozun derecesi önemli.

göz kapağının hafif düşük olmasına muaf vermezler. laparoskopik apandisit ameliyatına da muaf vereceklerini sanmıyorum.

böbrek için fonksiyon bozukluğu yapıp yapmadığına bakmaları lazım.

köprücük kemiğiyle ilgili omuz ve kol hareketlerini etkileyip etkilemediğine bakacaklardır.

içlerinde en garanti olanı renk körlüğü gibi duruyor. onda da bin dereden su getirtme ihtimalleri yüksek.

ama ben olsam önce bir hastanede skolyozun derecesine baktırıp eğer muafiyet kriterlerini karşılıyorsa skolyozdan sevk isterdim.

edit: ada meltemi'nin cevabına istinaden tekrar baktım. tam renk körlüğü (akromatopsi) durumunda yani hiç renk algısı olmaması durumunda muaf. ama kısmi renk körlüğü varsa (diskromatopsi) muaf değil.

asker alma sağlık yönetmeliğini inceleyebilirsin.

kalbi delik adamla sağ baştan saydım uygun adım yürüdüm o yüzden kesin muaf tutarlar diyemiyorum ama uğraşırsa alır gibi. köprücük kemiği bi garip bel yamuk göz kayık, adam adeta notre dame'ın kamburu adeta ephialtes ama hala daha askere alıyorlarsa tsk dükkanı kapatsın gitsin.

renk körü direk gidiyor askere, geri hizmet yapıyor.

Sapık değil de biraz şey, nasıl desem amsalak :/

ya ahahaha
çok mu darmış çevresi çocuğun neymiş
aynı taktikle bir kız arkadaş grubuna yürünür mü ya? sapık demezler de baya kötü şey söylerler. rezilliğin daniskası

demek ki yakisikli degil. yakisikli olsa ay ne karizma cocuk olurdu. tipsiz olduguna gore alaya alinmis.
chichanin dedigi de dogru tabii. amsalak.

Birde şunu düşünemiyor kızların birbirinden mutlaka haberi oluyor.En azından bir tanesine yazar insan hepsine yazmak nedir.

2 altın kuralı çiģnemiş.

1- bir kıza yazıyorsan asla arkadaşlarına da yazma.

2- bir kıza yazıyorsan önce en yakın arkadaşlarıyla kanka ol.

sapık değil de masaya meze olmuştur (sohbetlerine malzeme olmak anlamında). aynı zamanda abaza damgasını yemistir.

bir sonraki hedef bu kızların kapsama alanının dışında birisi olmalı. aynı okuldan bile olmaz.

Hoş bir manzara değil ama üzerine lanetler yağdıracak, vodoo bebekleri yapıp ateşe verecek bir durum da yok bence. Amsalak olabilir, ona bir şey demiyorum ama başıma bir şey gelmeyecekse bu adam sapık olmak zorunda değil.
Ne yani bir kızla olmadı diye o kızın çevresi direkt seçeneklerin dışında mı kalacak adam için? Hadi bir ilişki olur, ayrıldıktan sonra kalkıp kızın yakın arkadaşına yürümezsin tabii ki ama bu öyle bir şey değil ki.
Asıl saçmalık bu kısımmış gibi geldi bana.
Hoş değil, abazalıktan yapılmış bir hareket olduğu da ortada ama sapıklık bu değil.

Sapık degil de ağır abaza, yoklukta kalmış, muhtemelen bu işlerde beceriksiz ve boş insan oldugunu dusunurum.

dalga geçerler ama bir arkadaşım 3 kuzenle,diğeri en yakın iki arkadaşla çıkmıştı. hatun milletinin ne yapacağı hiç belli olmuyor .

ağır abazan. Üniversitede kızlar böyle tipleri hemen yayar abi geçmiş olsun.

friday night lights spor-dram

Blindspot - klasik amerikaya zarar vermek isteyen grup ve 4 kişilik fbi herpsini alt ediyor :) (hikayesi güzel)
Lucifer - şeytan dünyaya iniyor (ama öyle görsel bişi bekleme herkes insan sanki sadece metaforik olarak konuşuluyor)
Westworld - eskilerden bi filmmiş dizi yapmışlar, yapay zekanın en üstün hali robotlar vs
The Strain - eski romen mitolojisi strigoi denen varlıklar vampire benzeyen şeyler dünyayı (amerikayı) tehdit ediyor

malcolm in the middle izliyorum. konusu malcolm ve cok cocuklu ailesi :/ sanirim cocuk dizisine kaciyor biraz ama asiri issizim su an.

the exorcist. başta filme bağlantısı yok sanıyodum ama sonradan öyle bi bağlıyolar ki sarıyo iyice ama daha 8 bölüm oldu. 2 günde bitirip torrent düşsün, altyazı düşsün diye bekliyosun.

arrested development ve black mirror tavsiyesi aldım çevremdekilerden de. yazılanlar da ilginçmiş. westworld hbo yapımı, oyuncu kadrosu da baya iyi.

Outcast izliyorum, exorcist olayları işte, güzel ama sardım baya.

the walking dead (7.sezon) - konusu malum

braquo - fransız polisiyesi. paris polis teşkilatının behzat ç'si olan eddie kaplan ve ekibinin maceraları. ben 3. sezonundayım. 4. sezonu yayınlandı ve bitti sanırım.

frequency - radyo aracılığıyla babasınım 20 sene önceki haliyle sohbet eden bir adet kız. polisiye-bilimkurgu. 2000 yapımlı filmden esinlenme.

timeless - amerikan tarihindeki önemli olayları değistirmeye çalışan bir adam ve onu engellemeye çalışan 3 kisilik bir ekibin zaman yolculuklu maceraları.

vikings - haftaya başlayacak sanırım. konusu biliniyordur heralde.

orphan black, 12 monkeys, game of thrones de beklediklerim.

frequency'nin konusunu sevdim

Aşık oldukları ve hayatlarında evliliğe hazır olduğunu hissettikleri herhangi bir yaş.

Finansal/kariyer/kişisel hayaller vs açısından.

Erkek 33-34+
Kadın 29-30+

Bu yaşları olgunlukla ilişkilendiriyorum, sınır çiziyorum neden bilmem (biliyorum aslında, kişisel deneyim ve gözlemlerden kaynaklanıyor). Özellikle 20li yaşlar bana hala ergenlik döneminin uzantısıymış gibi geliyor (ben de 20lerdeyim).

ikisi de 30. çok erkene gerek yok çocuk yapılacağı zaman evlenseler yeter. çocuğu da 30'dan önce yapmamak lazım.

kısmet! 30'unda evlenir hiç mutlu olamazsın, 19'unda evlenip 59'unda aynı sıcaklığı yaşayabilirsin veya evlenecek biri hiç bulamayabilirsin. bunun bir kuralı yok.

Erkek +34
Kadin +30

ben 25'im ve iki yakın arkadaşım da evli. biri bu yıl, diğeri geçen yıl evlendiler.

aklın varsa evlenme diyorlar.

30-32 aralığında evlenmek gibi planım var.

tabii birisi reddedemeyeceğim bir teklifle gelirse işler değişir.

erkek 32, kadın 27. bir erkeğin iş düzenini tutturma, kendini ekonomik olarak daha sağlama alma ve bir miktar da birikim (araba olabilir, banka hesabı olabilir) gibi konuları kısmen de olsa evlenmeden önce halletmesi gerektiğine inanırım. iş hayatında kendi yağında kavrulmak zorunda olacağı için ana kuzusu formatından da biraz çıkmış olur. daha sorumlu bir birey haline gelir. bu da aşağı yukarı 32 yaş civarı olur.

kadın için de 27 yaş civarında gerek duygusal gerekse mental olgunluklarını tamamladıklarını ve yere daha sağlam basan bireyler olduklarını düşünüyorum.

çocuk doğduğunda belirli bir ekonomik gücün olmalı. hadi biz evlendik, sevişelim, çocuğumuz olsun veya aile büyüklerinin söyleyecekleri gibi her çocuk kendi rızkıyla doğar, gibi birşeye inanmıyorum. o çocuğu yapmayı planladıysan ona sunacağın geleceği de planlaman gerekli.

kadın için 27-28 civarı, erkek içinse erkeğine göre değişir.

kadınlar çocuk yüzünden 30'u geçirmemeli diye düşünüyorum hem biyolojik sebepler hem de tahammül sınırının azalmamış olması gerekiyor evliliğe alışması için bence. erkek için de olgunluk ve evlilik sorumluluğunu alabilme gibi kıstaslar.

22-24 civarı evlenen ilk parti çok yakın arkadaşlarım boşandı. Erkek için 30-33, kadın için 27-30 aralığı bence ideal.

seneye evleniyorum, 27 yaşında olacağım. erkek arkadaşım da öyle.

çok genellemeyi doğru bulmuyorum, her ilişki, her insan farklıdır. önemli olan kişisel olgunluğa erişilmiş olması, bunun yanı sıra ilişkinin de belli bir olgunlukta olması. bu ikisi sağlandıktan sonra maddi bağımsızlık, hadi düğün filan neyse de (ki ideal olanı bunu da çiftin kendisinin gerçekleştirmesi), anne-babaların düzdüğü bir eve taşınıp orada birlikte yaşamak bana direkt çiğ bir durum gibi geliyor.

22-24 yaş aralığında evlenenlerin boşanmasının bir sebebi de maddi olarak ailelerin baskın olması, her şeyinizi yapınca da karışma hakkı bulmaları.

Aşık olduğun ve evlenme olgunluğuna eriştiğin yaştır. Kimi çok evcimen, çok anaç olur erkenden evlenir ve çok da mutlu olabilir ama kimi o olgunluğa erişemez ya da karakter olarak iki kişilik bir hayata çok elverişli değildir o yüzden hangi yaşta evlenirse evlensin çuvallar, o evlilik elinde patlar.

Benim bayağı erken evlenen arkadaşlarım oldu. Bir kısmı boşandı, bir kısmı boşanmadı ama hayatları kabusa döndü, bir kısmı ise çok mutlu. Öte yandan ben 50 yaşına da gelsem evliliğe uyum sağlayabileceğimi düşünmüyorum. Olgun biri değilim ve çok bencilim. Ayrıca günün birinde aşık olabileceğimi hiç sanmıyorum. Dolayısıyla bu işin bir ideali yok bence, kişiden kişiye çok keskin bir şekilde değişebilen bir olgu.

30u geçmeyeceksin. Çünkü toplumun gözünde 30unu geçen bekar insanın pek saygın bir konumu olmuyor.

www.turktuccar.com şurdan hepsine baktım sonuncuda tünay hapisane yazıyor.

aydın ili sultanhisar ilçesi çıktı. oradan tanıdığımız bildiğimiz kimse de yok. çağrı merkezidir diye düşündüm digiturk gibi arka arkaya numaradır ama aydın 'ın ilçesinde çağrı merkezi ne arar. hadi ev numarasıdır desem arka arkaya nedir bu yani.

Sultanhisar açık cezaevinin numarası başı aynen, kartla arıyorsa bitişik telefonlardan böyle çıkıyo olabilir. Savcılığa gitmek anlamsız.

Açık ceza infaz kurumunda bulunan 10 adet dışardan aramaya kapalı ankesörlü telefondan belirlenen saatlerde görüşme yapabilmektedirler. Ayrıca hükümlülere ait mektup, telgraf ve fakslar PTT yolu ile gönderilmektedir.


Bu yüzden arayamıyorsun yani.

o yüzden çıkıyo tünay hapisane diye. manyak mı bunlar ben de adliyede çalışıyorum da acaba kuruma bildirsem en azından tünay ismindeki dingili uyarırlar mı acaba ne salak salak insanlar var ya rastgele çevirdi şimdi de zırt pırt arıyor sanırım.

ankesörlü telefon olduğundan tünay diye birinin adı üstüne kayıtlı değildir. sadece numarayı kaydeden biri tünay hapisane diye kaydetmiş o kadar. tünayları zan altında bırakmayın :)

@pide demi yav sinirden kafam geriden sardı 140 kişi kapasiteli bi yermiş. bu açık cezaevinde kalanlar normalde g.tlerinden korkan tiplerden olurlar çünkü en ufak bi yanlışta tekrar kapalıya dönmek onları çok korkutur. bu anası belirsiz de benim sevgilimi arıyor sürekli. yarın kurumla iletişim kuracağım da eğer ararsa tekrar ismini öğrenmesini söylücem kız arkadaşıma bakalım kimin nesiymiş.

Hiç ama hiç bir şey yapamazsınız. Șu denemeye değer : Aradığı zaman kız arkadaşın telefonu açsın. Bak benim 8 tane cinim var bi daha beni ararsan seni canlı canlı 8 parçaya böldürür o hapishanenin 8 farklı yerine gömdürürüm kimse de kılını bile bulamaz firari bir ölü olursun" desin. Oradaki insanların psikolojileri biraz farklı, denemeye değer.

engelleme için program indirin,
0256 ile başlayan tüm aramaları engelleyin olsun bitsin.
ne uğraşıyonuz bu kadar.

kız arkadaşın numarayı yeni aldıysa numaranın eski sahibine ulaşmaya çalışıyordur arayan. devam ederse ''birader bu numara bizde yeni, heralde numaranın eski sahibine ulaşmaya çalışıyorsun ama yanlış adamı arıyorsun'' dersiniz. devam ederse de hapishane müdürlüğünü ararsınız. minik bir araştırma yaptım. araştırmama göre belirli kişilerin (aile, yakın akrabalar ve onların eşleri) dışındakileri arayamıyorlar ve görüşmeye başlarken isimlerini söylemek zorundalar. aynı şekilde karşıdaki kişi de hem ismini hem de telefon numaasını söylemek zorunda. bu konuşmalar idare tarafından dinlenip kayıt altına alınıyormuş. eğer arandığınızda ismini söylemeden konuya giriyorsa hapishane yetkililerine bu durumu da bildirebilirsiniz.

hatta arayıp ''ben şu adliye çalışanıyım; bu numaralar hapishanenize ait görünüyor ve bu numaradan bir yakınımın telefonu sürekli aranarak rahatsız ediliyor. üstelik görüşmeye başlarken yönetmeliklere göre arayan kişi ismini söylemek zorundayken ismini söylemeden görüşmeye başlıyor. bu konuyla ilgilenmenizi rica edeceğim'' dersin. konuştuğun kişinin ses tonundan konuyu geçiştirecek hissini alırsan ''aksi takdirde savcılığa hem hapishane telefonlarınızdan sürekli rahatsız edildiğime hem de yönetmeliklere aykırı telefon görüşmesi yaptırıldığına dair suç duyurusunda bulunacağım'' gibi yarı sert bir üslupla konuştuğunda sorun çözüme kavuşur diye umuyorum. çünkü işin ucu disiplin cezasına gidiyor oradaki mahkumlar açısından. dış dünyayla tek bağlantıları o telefonlar; o haklarını kaybetmek istemezler. isterlerse sizi rahatsız edeni kendileri bile ortaya çıkartırlar.

ama sen yine de bu telefonda isim söyleme, görüşmeleri dinleme ve kayıt altına alma gibi konuları çalıştığın yerde birisine danışarak iyice öğren.

telefon akıllı telefon olmadığı için sanıyorum program indirip engelleme olmuyor. Bunun yerine atıyorum 5555 e ARAMA ENGELLEME [engellenecek numara ] şeklinde mesaj atılıyor (numarayı tamamen sallıyorum) Yani hangi operatörü kullanıyorsa sms ile arama engelleme nasıl yapılıyor öğrenin. elinizdeki listedeki numaraları o engellenen numaralar olarak ekleyin o numaralar arayınca ulaşamaz. Adam zaten hapiste, başka numaradan da arayamaz, e çözüldü işte..

sol seritte yolun ortasinda duran suclu. Arkadan gelenin yolda gitmekten baska bir yaptigi mi var da suclu olsun.

tabiki arkadan vuran suçlu. ister köy yolu olsun, ister otoban. önde bir araç durursa sebebi ne olursa olsun arkadan çarpan suçludur.saygı duruşu için değil, yol kenarına işemek için durmuş olsa bile arkadan çarpan tüm masrafı öder. önde duran adama ayrı olarak trafik akışını tehlikeye atmaktan ceza kesilir o kadar.

aslında herkesin o zamana dikkat edip yavaş gidip sonra durması daha etiktir ama şöyle bi durumda en azından sağa çekip durabilirdi. arkadan gelenin yapacağı başka bir şey olmadığından önde duran suçlu. gönül isterdi ki herkes yavaş gidip dursun. güzel bi manzara çıkardı hem.

edit: takip mesafesi önde duran bir şey için geçersizdir hareketli 2 aracın arasındaki mesafedir takip mesafesi. adam bildiğin duruyor. neyini takip edip ayarlicak?

acemi, kent sakini adam durup arabadan iniyor ve sol şeritte. sağ şeride çekmiyor. o da suçlu değil mi?

çarpan şuçlu. "Takip mesafesi" diye bir şey var, önümüzdeki araç bir anda dursa bile çarpmayacak kadar mesafe bırakmalıyız onunla,
pratikte kimse uygulamıyor olabilir ama kanun böyle.

öndeki 4'lüleri yakmadıysa o da suçlu. arkadan gelenleri uyaracak şekilde uyarması lazımdı. mesele siren ya da saygı duruşu da değil. o şeritte kaza olmuş da olabilir, o sırada araba arızalanmış olabilir. arkadan gelenleri uyarmaya yönelik bir işaret vermeliydi en azından. 4'lüleri yakıp durduysa sorun yok.

arkadan gelenin de arabayı fark edip yavaşlaması için gerekli zamanı var gibi duruyor.

Saygı duruşundaki temiz bir dayak hakediyor sadece. Arkadan çarpan maalesef hatalı.

mini cooperlı buyuk ıhtımal whatsapptan cerenle yazısıyordu o sırada...

öndekinin durmadıgını görmemek tam bir dangalaklık ördeği.

duran arkadaş suçlu. mesela arıza sebebiyle (saygı duruşuyla ilgili bir hüküm olduğunu sanmıyorum) duran kişi aracın arkasına belli bir mesafede reflektör koyarak ya da dörtlüleri yakarak görsel bir işaret vermek zorunda. takip mesafesi kuralı söylendiği gibi hareketli iki araç için geçerli. akan trafikte aniden durmuş bir aracın hareketsiz olduğunu arkadan bakarak o kadar kolay fark edemezsiniz. 2 saniye içinde fark edip yavaşlamaya karar vererek durabilmek lazım. herkes o kadar dikkatli değil.

arkadan vuran suclu. direk onunde lank diye de durmamis arada baya mesafe var. hic fren de yapmadan geciriyor, telefonla oynuyor olma ihtimali olabilir. ondeki belki trafik akisini bozmaktan ayri bir ceza varsa alir ama masrafi arkadaki odeyecek

öndeki araç suçlu diyenler, varsa ehliyetlerini iade etsin ve trafikten uzak dursun lütfen.

Siren sesinde durmak nedir ya! Böyle saçma sapan birşey dünyada yok. İnsanlar yürürken durabilir, saygı duruşunda bulunabilir; bulunmayanlara da kem gözlerle bakmamak üzere. Akan bir trafikte nedensiz, işaret vermeden duruyorsan genel akışı bozduğundan kesinlikle hatalıdır öndeki.

nrnm +1 öndeki suçlu diyen trafiğe çıkmasın.
araba bozuldu, önüme sinek çıktı, lastik patladı, kakam geldi her türlü duraklama olabilir. sol şerit, sağ şerit, orta şerit, tali yol, ana yol fark etmez arkadan çarpan suçludur.

araba durduğunda kırmızı fren ışıkları yanmıyor. arkadan gelen arabanın durduğunu anlaması zor!

trafikte durmak daha farklı oluyor, önündeki arabanın kırmızı fren ışıkları yanıyor ve 1 km öteden görünüyor. ama araba tamamen park haline alındıysa akan trafikte arabanın durduğunu anlamak çok zor.

faturayı arkadan çarpanın ödemesi bir nevi haksızlık. paylaştırılmalı.

pinkpeony asdfasdfasdf kendini tekzip etmişsin yoksa ruhsal sıkıntılar mı? :/ geçmiş olsun karşim

ahahahha ilk defa gördüm bunu ya. baştan söyleyeyim bence sol şeritte durup saygı duruşu yapmak aşırı saçma.

ANCAK,

arkadaki suçlu, %100.
solda durmuş, siren sesiymiş bunlar arkadakinin KUSURUNU azaltmaz. öndeki suçlu diyenler trafik kurallarını bilmiyordur. reflektör meflektör bunlara hakim götüyle güler :D adam belki kalp krizi geçiriyor, belki ani bir krize vs girdi ya da aracı bozuldu farları aküsü vs si bozuldu imkanı yok herifi, o sırada reflektörü mü düşünecek :D arkadaki efendi gibi yavaşlayacak, gündüz trafiğinde "fark etmedim" de diyemez.

@cekilmis gayfe, bana kalırsa adam da kadın da aynı derecede suçlu. oldu mu?

takip mesafesi denen nane öndeki araç çart diye durursa ona vurmamak için var, burada da öndeki araç cart diye duruyor, onun arkasındaki ilk araç kaçabiliyor sorunsuz ki takip mesafesi çok daha düşük sanırım, vuran araç ise baya arkadan gelip vuruyor, ya yola bakmıyor yada umursamıyor. durum ne olursa olsun hangi şartla olursa olsun vuran arkadan vuran suçludur. dikkat edilirse vuran araç hiç fren bile yapmıyor

Arkadan vuran suçlu.
Takip mesafesi hareketli araçlarda var diyenler de yokuşta ışıkta beklesinler ve öndeki de kaydırıp çarpsın bakalım size "imi bin hirikitsizdim" dersiniz ondan sonra.

akan trafikte, trafiğin güvenliğini tehlikeye düşürecek konumda, dörtlülerini yakmadan sol şeritte duran adam net suçludur. ister saygı duruşu yapılsın, ister deprem olsun.

---

bu aralar izmir'de eski narlıdere otoban gişelerini yıktıktan sonra asfalt çalışması yapıyorlar ve 3 şeritli yol bir anda tek şeride düşüyor. sırf arkadan gömmesinler diye o an durduğumda arkamdaki arabaları uyarmak için 4'lüleri yakıyorum ki zincirleme kaza olmasın.

ikisi de suçlu. öndeki dörtlüleri yakmadan durmuş, akan trafikte arıza olmadan durmaya kalkışamazsın, arkadaki takip mesafesine uymamış. yüzde 40 öndeki yüzde 60 arkadaki.

Arkadan gelen bir harfiyat kamyonu osaydı, gerek kalmazdı suçlu aramaya.

Ondeki sol seritte durup saygi durusu yapmaya calistigi icin asiri mal ama arkadaki %100 suclu.

Duruma göre 1 bira da sarhoş edebilir 10 birayla ışık görmüş tavşan gibi de olunabilir. Rölatif şeyler bunlar.

üç = çakırkeyif

kişiden kişiye göre değişmez, ruh halinden ruh haline göre değişir.
bazen iki tane içip amı götü dağıtırken, bazen 8-9 olabiliyor bende.
üzüntülüysen az içince sarhoş olursun, sevinçliysen biraz daha artar bu.

bunyeye gore degisir ama bunun bi met cevabi yok ki. hatta moduna, aclik tokluk durumuna, vucut direncine her seye gore degisiyor. 9 bira ictigimi de biliyorum kafam sapasaglamdi, 2 birayla cakirkeyif oldugumu da biliyorum mesela.

Kişiden kişiye de değişir ruh haline göre de değişir.

şekerli bir şey yerken 1 bira iç güzel yamulursun.

İçme! Diğer arkadaşlar +1

3

kişiden kişiye göre değişir dememek isterdim ama değişir. alkolün kanına ne hızda karıştığı duruma etken. bu etkinlik de boy, kilo, yaşa göre çeşitlilik gösterir temelde. metabolizmanın hızı da önemli.

ama kabaca bir hesap yaparsak şöyle diyebiliriz. 500 mililitrelik bir %5-7 alkol oranıyla 20-25 gibi bir promile denk gelir. 300 promil ve çevresinde kişi denge kaybı, odaklanamama gibi etkilerle karşılaşır genel olarak. hareketlerinde kordinasyon bozuklukları olur. fakat etkilenme hızı bunlardan farklı. o yüzden bazısı 1 bira da sarhoş olurken bazısına 5 tanesi bir şey yapmaz. içme hızı, boşaltım falan da önemli. bunları niye yazdım ben de bilmiyorum.

yani kısaca çok hızlı içilmeyen 3 tane yeterli olur gibi çakırkeyif için.

yıl oldu 2016, içmek ve sarhoşluk diyince akla hala ilk gelen bira. birayı artık bir salın arkadaşlar, bira hamallıktır.

şarap iç, viski iç, çok leş sarhoş olmaya razıysan votka iç. bunların fiyat/sarhoşluk oranı biradan daha iyi olur. hem de ağzına daha düzgün tatlar ulaşır.

ne kadar hızlı içtiğinle ve içki alışkanlığına da bağlı aslında. ilk alkole başladığımda 3 biradan fazla içemiyordum. şu an 3-4 gibi çayırkeyf oluyorum. 6'da ağzım uyuşmaya başlıyor. 6'dan sonrasını içemiyorum, canım istemiyor. birayı zırt pırt tuvalete gitmek zorunda kaldığım için sevmiyorum (50'lik).

rakıda 3 duble yeterli oluyor. bir kere 7 duble içmek gibi bir hata yaptım; çok efkarlıydım. hayatımda efkarlı olduğum için aldığım tek alkoldur. bünye kaldırmadı, kaporta yamuldu. bir daha içmem o kadar.

3 ama yavas ic. Az icen adama hizli icilen 3 bira agir gelebilir

2-3 bira sonrası hafiften iyi olmaya başlarsın. bundan sonrasında dikkatli olmak gerek. yavaş yavaş içtin miydi istediğin kafada durursun.

yine de baştan itibaren kontrollü içmek çok önemli. duruma göre erken vurabiliyor çünkü. mesela şu anda ilaç kullanıyorum ve bir yıldır falan hiçbir şey de içmedim bu yüzden. geçen gün ufacık bardaktan bir yudum likör tattım mağazada, başım dönmeye başladı.

birayla karnını şişirme
onun yerine iki üç tekila shot at

kırmızı tuborglarda 3 tane diğerlerinde 5

hiçbir bira beni başka alemlere götürmedi. psikolojik olarak tüm dert ve kaygıları iplemeyecek duruma geliyorum ara ara. ama o anki psikolojimle alakalı bir şey bu bence. 5 bira içip iğrenç hissettiğim (içmeden önceki halimden bile) zamanlar da oldu, 2 birada herkese sarılmak veya o an yıldızlara bakarak ölmek istediğim zamanlar da... tabii şahsıma münhasır bir manyaklık da olabilir bu, kendimi örnek göstermek istemiyorum zira ayık halim de hiç normal değil :)

dediğin tarza yakın etkileri vodka yaratıyor bende. daha doğrusu psikolojimi fazlaca rahatlatıyor, o an neyi düşünsem oraya gidiyorum, o oluyorum filan. hayal gücüme kalmış. şizofreni düzeyinde değil tabii :) hisle alakalı bir şey

Bira icerek sarhos olmak istiyorsan amsterdam navigator ic.

Alkola aliskin bunye yoksa 2, aliskinsa 3, cok aliskinsa da 4 tanesi gayet sarhos eder. Ama oyle bir birayi da 30 dakikada icmeyeceksin.
Ne kadar hizli icersen o kadar hizli ve etkili "baska alemler" yasarsin.

Sunu da belirtiyim. Madem ickiye uzaksin ya hic bulasma ya da biraya cok sarma.

Votka veya viski ic. Baska alemler dedigin kavramin en tatlisi viski ile olur. Sek ve buzsuz 2-3 kadeh viski simdilik yeter sana. Yanina da napoliten al, her yudumdan sonra 1 parcadan 1 parca at agizina.

aç karnına 2 tane seri iç çarpar
yemek yediysen en az 4 içmen lazım
bir şişeyi de 40 dk da içme, arayı fazla açarsan etkisi olmaz
bunları içkiyle aran olmadığı için söylüyorum, normalde 6-7 arası sarhoşluğa ilk adımdır.

2-3 bira çakırkeyif. 2 bardak vodka vişne çakırkeyf. 15 dakkada içmezsen bişeye yaramaz. ben vodkaları dikiyorum açık söyliyim. gerçi son zamanlarda zaten kafam sürekli döndüğünden içkiye ihtiyaç duymuyorum.

www.teknosa.com

bu linkteki var bende. hp m1132 model. toneri kolay bulunuyor; doldurmak istersen de doldurursun. fotokopi, tarama ve siyah-beyaz çıktı özellikleri var. ev kullanımı için yeterli. 2 senedir kullaniyorum,bir sıkıntı çıkarmadı simdiye kadar. ilk toner demo toneri. orijinal tonerinin 1000-1200 sayfa arasında dolum yaptığını okumuştum.

exorcist'i izlemedim.

frequency iyi başladı ama elindeki malzeme kısıtlı. o yüzden olay örgüsüne etkisi olmayan bölümler yayınlamak zorunda kalıyorlar. birkaç sene önce nbc'nin awake diye 13 bölümde iptal edilen paralel evren konulu bir dizisi vardı. bazı bölümleri onu andırıyor. 12 monkeys gibi filmden kopup bağımsız bir senaryo yaratmazsa senaryosu kısır döngüye girecek.

Platoon, Neretva Köprüsü (1969)

alexander
patton

full metal jacket
apocalypse now
letters from iwo jima

film demişsiniz ama dizi olarak band of brothers epey iyidir, 10 bölüm olması lazım. savaşı tüm çıplaklığı ile anlatıyor.

the last samurai
ve bende band of brothers izle derim.

taegukgi hwinalrimyeo (kore savaşı)

mai wei (2. dunya savasi)

kardeşler takımını öneren arkadaşlar!!! hepinizi saygıyla anıyorum. İzledim çok beğenmiştim diziyi.
önerilerin bazılarını izledim teşekkürler, izlemediklerimde çıktı ilk fırsatta onları da izleyeceğim. Elleriniz dert görmesin...

Hamburger Hill

unsere mutter unsere vater de güzeldir

Generation kill.dizi ama iyidir.

12:01

Beddua falan etmedim ama bana kazik atanlarin hepsi belasini buldu tesadufen. Cogu is hayatindan.

Sürekli konuşurken ekmek çarpsın şöyle oldu böyle oldu diye konuşan bi çocuğa fırının ekmek arabası çarptı olayı.

Ne zaman aklıma gelse gülerim.

belkide her yerde geyik olsun diye anlatılan bir hikayedir gerçekçiliğini bilmem.

çok oldu. belki de algıda seçicilik ama artık kimseye beddua etmek istemiyorum.

Lisede matematik öğretmenim tüm sınıfı bana düşman etmeye çalıştığı senenin yazında otobüsten düşüp bacağını kırmıştı. Öyle beddua etmedim tabi de içimin soğuduğunu hissetmiştim duyduğumda.
Bir de ölsün değil de ettiğini bulsun dediklerim var, bulurlar inşallah hala beklemedeyim...

Beddua etmem de allah bildiği gibi yapsin der gecerim. Genelde tutar da. Ufak tefek seyler ama. Hic ciddi manada beddua edecek kadar kinlenmemisim herhal.

yakın bir arkadaşım kız arkadaşının dolduruşuna gelip söylemediğim şeyleri "sen bunları nasıl söylersin" diye tartışmıştı benimle. kızı da sevmiyordum; ağzımla dolu dolu "sen o kızı dinleyip kaç yıllık arkadaşını hiçe saydın ya inşallah ayrılırsınız" dedim.

evlendiler :)

sonra boşandılar.

Oldu :( Lisedeyiz, en samimi olduğum arkadaşlarımdan bir tanesi yanık olduğum kızın da dahil olduğu bir grupla piknik tertiplemiş. Kız da özellikle davet edilmiş. Delikanlılık raconuna göre bu itin de beni davet etmesi lazım ki kızla aramı yapabileyim. Bütün arkadaş grubundan gizli gelişen bu olayları duyunca "ulan inşallah öyle bir şey olur ki bok gidersiniz siz o pikniğe" minvalinde bir şey dedim. En sevdiğim hocam o günün sabahı şehir merkezinde 6-7 kurşunla vuruldu ve kimse bir yere gidemedi.

Ben eğer haklıysam beddualarım inanılmaz tutuyor.
Hep patronlarıma beddua ettim ama.
İlk patronuma ettim, 1-2 ay sonra hırsız olduğu anlaşıldı kovuldu.
2. patronuma ettim o da 1 hafta sonra anlaşıldı hırsızlık yaptığı.
3. patronuma ettim bu sefer benden sonra aldığı eleman mallarını çaldı

hiç tutmadı ama umudumu canlı tutmaya devam ediyorum. şaka lan şaka kimseye bi bok olsun istemem ama en çıkmazda olduğum zamanlarda benim üzerimden keyif egosu tüttürenleri de mutsuz görürsem "naber" demek isterim.

oldu. hem de sonradan çok üzüldüm. çok büyük bir beddua etmiştim ve tuttu malesef..

sabim'e şikayet eder. sabim başhekimliği arar. başhekim de psikiyatrist ve psikologun ifadesini alır.

o olayda psikiyatristte bir sıkıntı yok; psikolog için ise belki benzer davranışları daha önceden tekrarladıysa ve şikayet edildiyse uyarı alabilir.

bu işte uzmanlaşmış bakırköy veya erenköy gibi hastanelere gitmesi belki daha uygun olur arkadaşınız için.

shop90 diye bak kanal listesine. orada çıkıyor.

12346/9600 h ile denedim tv8 ve 8.5 cikti.

Digide falan var mi bu ya

yeni frekansı girdikten sonra kanal listesinde shop 90'ın yerine gelmiştir. belki listede ismi degişmemis de olabilir; shop 90'a bakmayı da unutma listeden. hiç olmadı diyelim; otomatik arama yaptır. geliyor o zaman.

@brad pitt digiturk'u turksat'tan izliyorsan var ama eutelsat'tan izliyorsan yok sanırım.

Kafayi yicem,aratiyorum 2 kanal 1 radyo bulundu diyor. Ama sadece tv8 geliyor shop 90 da yok:(

Diseq ayarini yapip turksati seç

tursat1c 1b var onlardan da bişey çıkmadı

teker teker mi frekans aramam gerekiyor?

ben 3 haftadır tv izlemiyorum, çok rahatladım.hdmi ı söktüm ben de, tv yi açınca kabloyu takmaya üşeniyorum ve izlemiyorum :)

tp frekansları dene ama sen

diseqc ayarının silinmedigine emin ol. silindiyse a,b,c,d'den birisidir. teker teker dene. bir tanesinde sinyal gücü ve sinyal kalitesi %90'ları gösterir. doğru olan odur.

eğer diseqc ayarı sağlam ise uydu ayarlarından uydu alıcı verici frekansı veya tp frekansı yazan yere 10968 vertical (dikey) 30000 yaz. o şekilde otomatik arat.

2012 yılında 4 yıllık üniversiteye başladıysan askeriye 7 yıl üzerinden değerlendirip 2019'ta tecil bitecek gibi hesaplıyor. bu durum 2 yıllıklar için 4 sene, 4 yıl üzeri okullar için 9 sene.

mezun olunduğunda tüm bu süreler iptal oluyor. şubeye gitmek gerekiyor. şubeye gittiğinde mezun oldugun aydan itibaren 2 yıl tecil verecekler.

Bin lira üstü vermem. Gider bilgisayar alırım 2-3 bine.

Akıllı telefonu mecburiyetten aldım iş sebebiyle 2.5 sene geçti hala taş gibi maşallah en ufak bir yavaşlama bozulma olmadı iphone 5s telefon bozulur kullanılamaz hale gelirse gider gene iphone alırım.
Android ürünlerde kullanıyorum çoğunun arayüzüne alışamadım. Telefonda i phone u seçerim
Edit:haliyle 2 bin veririm ama 3 bine bulaşmam

Note4 ilk çıktığında, 5 ay çalıştım ve telefonu aldım.

Teknoloji, artık bir aşk. Bir üste çıkma aracı. Senin note4'ün, iphone 7 karşısında bir hiç. Çünkü 3 yıl önceki model. Bu donanım özelliği olarak değil, getirdiği prestij açısından öyle.

Sen telefon konusunda anlamıyorsun, ben ilişkiler konusunda, başka biri arabalar konusunda. Tek ana nokta, getirdiği prestij.

ihtiyaçtan aldıklarını düşünmüyorum. çevremdeki bir sürü kişide iphone'un son versiyonları var. telefonda yaptıkları sosyal medyaya bakmak ve arada döküman açmak. e aynı işi benim 1,5 yıllık 450 liraya aldığım android telefon da yapıyorken kimse ihtiyaçtan almıyor bence. tamamen gösteriş. yok stabilmiş bilmem ne hepsi hikaye. ha aylık 10.000 ve üzeri kazanırsın o zaman git bir telefona 3500 tl göm ama bir maaşı kadar parayı ya da onu geçtim kredi çekerek, taksitle, kontratla telefon alanı hiçbir zaman anlayamacağım.

Ben şahsen ne alacağımı bilmiyorum. Eski telefonum s2 idi şimdi note 3. Bu da yakında nalları dikecek, ne alayım bilmem. Özellikleri toplayabilsek keşke bilgisayar gibi.

Bende bu kadar eleştiriyorken senin bu tavrını anlamıyorum. Senin elindeki telefonda zamanında 2500-3000 di anasının karnından 1400 çıkmadı. O zaman kimin parası varda alıyordu seninde paran olsa sende note 7 alırsın kim istemez mk.

Senin bütçen el veriyor kendini 1000 değil 1500 ile şımartıyorsun başkası başka tutarlar ile. Milleti aldıkları telefonlara göre kategorize etmekten vazgeçin artık abi. Her yeni ayfon çıktığında aynı muhabbet dönüyor.

@gozu kapalı esişen ortodox

abi hayırlı olsun yeni ayfonun :)

her anlamda hayat kolaylaştırıyor ve bence değiyor

Isteyen istedigini alir. Isteyen statu nesnesi olarak gorur.

Hoslanmadigin sebeplerle telefona sahip olan insanlarla gorusmezsin olur biter.

adam senin cebindeki parayla mı alıyo?
Hayır
adam aldığı telefonla seni rahatsız etcek bişi mi yapıyo
Hayır
adamın ekmeğini, aşını sen mi veriyosun, anası mısın, babası mısın?
değilsin.
o zaman niye çeneni ve beyninini yoruyosun(uz)?
Asıl soru bu

Telefona 2-3 bin lira gömmem. Eline geçen para aylık 10 binden azken gömen de bilinçsiz tüketici ve statü manyağıdır. Çocukluğundan bir kompleksi filan olması muhtemel. 3 bin liraya yapılabilecek o kadar çok şey var ki.

tiphone7 ya da türevlerini alanlara bakış açım..

Ey Rahmeti sonsuz;
Fakiri donsuz
Seveni onsuz
Görgüsüzü tiPhone 'suz
Bırakma, aminn...

@anonymice Abi ayfon se var bende 1638 TL'ye aldım yani senden 200 lira fazla marjinalim.

Bundan önce en az senin kadar hayatı sade yaşamayı tercih etmiştim ve note 4 almıştım. Beğenmedim android dünyasını ve sattım. Ondan önce de yine sefa pezevenkliğim tutmuştu malum iphone 4s kullanıyordum 2-3 senedir.

Sanırım o kadar para verip alıcam. 2007de Nokia n70 aldım kullanıyorum hala. Arkadaşım eşim dostum yok buna rağmen gereksiz zamanlarda whatsapp soran oluyor. Sadece whatsapp için 2-3bin vermek saçma kabul ediyorum ama bozulmadığı, unutmadığım, çalınmadığı sürece, tamiri çok fazla tutmadığı sürece, sadece yenisi çıktığı için değişirmeyeceğimden o kadar para vermek mantıklı geliyor. En az 5 sene kullanmak için o kadar para vermek normal gözüküyor. Iphone düşünüyorum. Kanada'dan alma şansım doğdu. Oradan getirticem. Iphone 7 yerine 6s veya plus alıcam sanırım.
Note7ye niyetlendik ama o da tabiri caizse elimde patladı :) iphone 6s ile aynı fiyattaydılar.
Benim gibisenelerce telefonu kullanacaksa normal karşılarım.

tamamen gösteriş yapmak ile alakalı bir durum. bir önceki telefonum nexus 4'tü geçenlerde batarya olayından gına gelince vibe p1 aldım. allaha şükür iyi para kazanıyorum istesem alırım en alasını öyle kontratla falan değil şak diye. ama gereği yok. benim kullandığım uygulamalar çalışsın, pili uzun gitsin yeter bana. işte insanlar ne zamana malı kazandırdığı pozitif faydaya göre değelendirecekler. o zaman belki bir yerlere gelmiş olacağız.

1400 lirayi bir telefona verenleri hic anlamiyorum. 500e gm var, lenovo var. Whatsappsa whatsapp facebooksa facebook hepsi bunlarda da calisiyor.

Saf gibi gidip 1400 veriyorlar, cok ilginc !

@brkylmz

kinayeyi anladım evet vefakat gm ve lenovo'nun S-pen denilen kalemi -stylusu- var mı?

1400 de vermem. Duruma objektif bakamıyorsunuz. İlk olarak sizin aldığınız ve söyledikleriniz arasında ciddi bir fark yok. İkinci olarak bu durumda sadece bir s pen kullanmak için 1000 TL fark vermiş oluyorsunuz, değil mi? :)

Isimi telefonla goruyorum genelde o yuzden acimam telefona verdigim paraya. Iphone 6s plus kullaniyorum verdigim paraya hic acimadim bu zamana kadar. Android olarak htc ve samsung kullandim hemen geri sattim telefonlari. Paran yoksa gidip dandik telefon kullanirsin isini gucunu telefonla halletmezsin.

Bana para kazandirdigi surece her zaman en iyisini alirim telefonun.

aylık gelirim 6 bin üzeriyse ve geçim sıkıntısı yaşamıyorsam ben de veririm 2-3 bin lira telefona. ama gidip de taksitle almam mesela o kadar para verdiğim telefonu. trink keş çalışır. he o kadar gelirim var mı? yok. şuan o telefona o kadar para verir miyim? hayır. olay benim için bitti :d

2bin verenler neyse de, yenisi çıktıkça koşturanlara hem çok gülüyorum hem de acıyorum. Telefonla sosyal statü sağlamak ancak ergenlere özgü bi durum.
2bin veren bi insan kafadan 2 yıl o telefonla her ihtiyacını görür. Zaten telefon teknolojisi artık durma noktasında. Mesela iPhone 6 ile 7 arasında temel düzeyde bi kullanıcı için pek bi fark yok. Androidden de örnek vermem gerekirse note4 ile note7 arasında nitelik bakımından öyle abartı bir fark yok. Hep işlemcide, kamerada iyileştirme yapıp biraz da dizaynı değiştirip fanboy avlıyorlar. E bizim gibi toplumlarda da insanlar birikimiyle, ahlakıyla değil de son model iPhone telefonuyla kendini belli bir statüde görüyor.

çok saçma bir eleştiri. hele 1400 liralık telefon kullanıp da bir tık üstünü eleştirmek komediymiş.

gayet normal, herkesin öncelikleri farklı.

5 yıl önce galaxy s2 almıştım 1650 liraydı. o zamanki kurla 900 950 dolar bir şeydi. Amerika'da 600 700 doları civarıydı herhalde.

Şöyle bir durum var yeni çıkan en üst düzey telefonlar yine bu fiyatlardan çıkıyor.
E şimdi 5 yıl önce dolar 1.6 idi şimdi 2.9 3
Kaç kişinin maaşı 5 yılda 2 katına çıktı? Özelde çalışanlardan bazıları belki, kamuda çalışanlar pek sanmıyorum.

Haliyle şu an yeni telefonlar bize pahalı ama aslında o kadar da pahalı değiller biz fakirleşiyoruz.

Geçen yıl 3 gün çalıştığım parayla a101 den microsoft lumia almıştım 350 liraya. Ona bile içim acımıştı. Sen düşün. Teknoloji meraklısıyım diyip telefonlara binlerce lira bayılıp 2-3 app kullanan ise ağır morondur.

Bilişim sektöründe çalışıyorum. Telefon, bilgisayar ve araba benim bir nevi ekmek teknem. En iyilerinin olması lazım ki çalışırken "hay aq telefonu yine takıldı" diye imtina etmeyeyim, motivasyonum düşmesin. Çalıştığım şirketlerden olabilen en iyi modellerini istiyorum, alamazsam da kendim cepten para verip kendime en sevdiğim aleti alıyorum. Genel olarak bakış açım bu, bir şey alıyorsam en iyisini almaya çalışırım ki kendimi işime ve hayatıma verebileyim. (Mesela şu an windows laptop kullanıyorum, zırt pırt güncellemeden dolayı bekletiyor beni, beklerken yapacağım işi unutuyorum, vs. vs. En kısa zamanda tekrar Mac'e geçicem)

veririm, hatta veriyorum. zevk meselesi bu. ona bakarsan 50 bin liralık araba da gidiyor, 500 bin liralık araba da. üstelik her yer radar, belki aynı hızla gidiyosun. sadece ihtiyaç diye düşünme.
ben telefonla konusmanın yanı sıra oyun oynuyorum, müzik dinliyorum, navigasyon olarak kullanıyorum, not almak için kullanıyorum, günlük programımı, bütçemi takip ediyorum. internette geziniyorum. maillerimi okuyorum, cevap veriyorum. fotoğraf çekiyorum ve daha birsürü şey...
alma gücü olan alır, her şeyi herkesi yargılamayı bırakın yaw.

telefon elimiz ayağımız oldu her işi ondan görüyoruz. Bu bakımdan iyi bir telefon şart. Lakin orta seviye denen 1000-1500tllik telefonlar da artık gayet iyi. Ben 1500'e aldım gayet memnunum.

Bence esas olay harcama/maaş dengesi. Elin adamı asgari ücret 1000 küsür dolarken 700 dolarlık telefona pahalı diyor. Bizim öyle bir şansımız yok ama bari 1 maaşımızı geçmesin. Benim görüşüm bu. Çünkü iki üç yıl sonra bir maaş daha vereceğiz çok büyük ihtimalle. Ha laptop, masaüstü pc vb. 5-7 yıl kullanacağım (evet ben o kadar kullanıyorum) alete 2-3 maaş gömerim hiç acımam. Onları yere düşürüp kırma tehlikemiz de pek yok mesela. Telefon risk.

teknoseyir.com

ben note 3 aldım 2,5 yıl önce, aldığımda iphone 5 yeni çıkmıştı galiba. 2200 lira ödedim. ilk akıllı telefonumdu.

sosyal medyanın dışında ekranı büyük olduğu için hem dizi izleyebilmek hem de birşeyler okuyabilmek için tercih ettim. laptopum 2007 model, 4 gb ram, win xp. artık video dahi oynatmıyor. laptopu da değiştirmem lazımdı ama laptop mu telefon mu ikileminde telefon almak daha ağır bastı.

telefonu alabilmek için aylarca para biriktirdim ben. telefonumdan memnunum. birkaç sene daha kullanırım eğer parçalanmazsa.

o dönem samsung j7 olsaydı piyasada; o telefonu da alabilirdim. 5 ay önce 1100 liraydı. hoparlörünün arkada olması dışında gayet güzel telefon.

soru biraz şunun gibi aslında. tost mu yersin yoksa iskender mi? halbuki ikisinde de karnın doyacak. bu da ona benziyor. paran varsa iskender yersin. parası olan adam istediği telefonu alır; yadırgamam. hayatım boyunca sigara içmedim; sigaraya yatıracağım parayı telefona yatırdım gözüyle bakıyorum.

Şimdi şöyle bişey var. Mesela benim çok şükür 10 bin tl üstü maaşım var. Bu ay ve gelecek ay 2 bin tl Enpara hesabıma atacağım. 4 bin ile kasım gibi Paris'ten bi 7 plus almayı düşünüyorum. Paranın kalan kısmını bir vakfa bağışlayacağım. Neden 1000 tl lik telefon almıyorum dersen onunla uğraşamam. Öğrenci iken aldığım dandik bir telefon vardı bahsettiğiniz gibi. Şarj gitmesin diye interneti açamazdım ekranı kısardım. Paso güncelleme gelir telefon kasılırdır. En sonunda hafıza sorunları başladı. Birgün swarm ı yüklemeyemedim. O ara iPhone 6 yeni çıkmış gittim aldım. Kardeşler böyle bir rahatlık Yok. 4g açık WiFi açık Bluetooth açık parlaklık açık. Yahu alet o kadar akıllı ki gece şarja takıp yatınca güncellemeleri yapıyor hissetmiyorsun. Kamera mükemmel hata takılma kasma Yok. Sınırsız özgürlük.

Kısaca benim derdim statü filan değil. Eğer kullanmadıysan al bi iPhone 7 1 hafta kullan. Eğer dediklerimi hissetmezsen ben buradayım

Veririm ama 4-5 sene kullanirim

İspanyolca ? O.o

italyanca

ileride hangi ülkelerle, hangi şirkette çalışacaksın? hangi pazara yönelme durumun var?

çoğu kişi ispanyolca demiş ama ispanyolca bilen biri olarak iş hayatında ispanyolcanın pek yararı olmadığını söyleyebilirim. türkiyede ilk 100 aktif yabancı şirketten sadece 2 si hispanik ve ispanyolca bilmek sadece onlarda işe yarıyor. tekstil sektöründe desem çoğu iş ingilizce devam ediyor. şu an ispanya krizde. oraya taşınmak istesem ya iş bulamam ya da şu an ki pozisonumdan daha aşağıda bir iş bulurum.

ispanyolca biliyorum, ispanyol bir şirkette çalışıyorum eğer şu an ki aklım olsa fransızca yada almanca öğrenirdim. türkiyeyle ispanyadan daha fazla iş yapıyorlar, daha fazla şirketleri burada bulunuyor. yurtdışında iş bulması daha kolay oluyor. eğer fransızca ve almanca olmaz derseniz rusça, çince yada japonca derim. bir kuzenim çince diğeri rusça biliyor. ikiside sadece dil bilgisi sayesinde çok iyi pozisyonlarda işe başladı. eğer keyif için öğrenmek istiyorsanız kesinlikle ispanyolca çok güzel ve eğlenceli bir dil ama iş için pek bir anlamı yok.

italyanca

İspanyolca.

Neden? Öğrenmek için çok motivasyon var.
Gramer ingilizce'den bir tık zor ve vocabulary çok benzer. Müzik, dizi film bolluğu, konuşan kişi sayısı, kültür çeşitliliği ve benim için kızlar. Evet kızlar.

Her ekşici piç gibi heralde biz de iskandinav hayranıyız.
Ülke konusunda kuzey avrupa ve iskandinav ülkelerinden birine temelli gitmeyi düşünüyorum ancak hangisi emin değilim.
Bunun için de Hollanda, Belçika, Danimarka, Norveç ve Finlandiya'yı gidip görmeyi düşünüyorum bu yaz.

Bunlarda İngilizce ve Almanca konuşmada işe yarar bir süre ancak gitmeden herhangi birinin dilini daha öğreneyim diyorum. Bülbül gibi konuşmama gerek yok yazıp okusam yeter şimdilik.

Ha öğrenip başka ülkeye gitsem de elbet bir faydasını görürüm.

İspanyolca

ispanyolca +1

turizm veya inşaat gibi sektörlerde çalışacaksın rusça olabilir.

avrupa dili olmasalar da çince, japonca ve hatta arapça konusunda you are my lether +1.

zevkine öğreneceğim, gelecek planlarımda latin amerika seyahati var diyorsan ispanyolca.

prosedürlerini bilmiyorum ama belki bir futbol takımının kapısı sana açılır ve kulüpte çevirmen olarak çalışırsın. bizim takımlar arjantinli veya brezilyalı cok oyuncu alıyorlar. ispanyolca ve portekizce işe yarayabilir. (duyuruda bu işe emek vermiş tercüman arkadaş varsa beni affetsin)

rusça

ingilizce almanca biliyorsan, dutsch ve dancayı nispeten kolay öğrenirsin.

tekstil sektöründeysen italyanca

2017 kesin ama hangi aya gelir bilemiyoruz sanırım. şubat demişler ama sanmıyorum.

edit: 4. sezonda şubatta başlamış. şubat ihtimali baya bi arttı.

resmi açıklama yok ama ekim veya kasımın başı gibi başlaması lazım. hep sonbaharda dönüyor diye reklam yaptılar.

bu arada 4. sezon daha bitmedi.

samsung'u bilemedim. vsco yuklesene? fisheye efekti var.