yahu 1 muskattan 5 kek çıkar.
rendeliyorsun. hindistan cevizi ile zencefil arası değişik bir aroma veriyor.

yok yev işin şakasıydı, muskat ın kek dışındaki kullanımlarını kastetmiştim.

ben patates püresine bir miktar rendeliyorum, çok güzel oluyor.

Biz çeşit çeşit sebze yemeğine, ezogelin ve tarhana türevi uydurduğumuz çorbalara ve sabah kahvaltıda yemelik salçalı baharatlı karışımımıza bol bol koyuyoruz ve pek seviyoruz.
İyidir muskat, önerilir

balkabağı çorbasıyla gider.

1 yıl yüzdüm hiç kilo veremedim.haftada 3 gün günde 2 saat.hiçbir şey koşmanın yerini tutmuyor.yüzme bel ağrısı bacak ağrısı tık nefes falan açıyor ama.

yüzerek kilo vermiş ve vermekte olan birisi olarak (doktor denetiminde programlı bir şekilde başladım) haftada 5 gün ve her gün en az 1 saat olmak üzere yüzmeniz gerektiğini söylüyorum.

öyle gün teyzelerinin yaptığı gibi havuza gelip 1-2 tur yüzüp havuzun içinde 25 dakika sohbet- dedikodu yaparak kilo verilmiyor. niye bunu yazdım? çünkü insanlar genelde bu zihniyetle yüzüyor.

bende de yüzme işe yarıyor enteresandır. gerçi yürüme de işe yarıyor bende de, yüzme daha iyi yarıyor gibi.

@aşksız prens: kas yapmış olabilirsin, kas da yağdan daha ağır çektiğinden daha fazla geliyor olabilirsin tartıda. ha, yüzme kası 1 senede dışarıdan fark edilecek duruma gelmeyebilir çünkü yüzmede kaslar şişerek gelişmiyor, uzayarak gelişiyor-muş ben de doktordan duydum, gene de ne kadar doğru bilemiyorum- yani daha ince yapılı fakat gene kaslı olabiliyorsun. ya da belki beslenmenle ilgili bir şeydir, ama ben tatilde 5 gün günde 2 saat yüzüp hayvan gibi de açık büfeye abandım, döndüğümde iki kilo vermiştim -ki su da değil, yağ kaybetmişim, dönünce spora başlamadan tekrar yağ-kitle indeksi vs. ölçümleri yaptırmıştım çünkü- belki de genetik yapınla alakalı bir şeydir, bilemedim.


@jonturk: bence en çok yoran stil kelebek -benim de en sevdiğim ve en iyi yaptığım- ama yüzme stilleri arasında kalori kaybı açısından ne tür bir fark vardır bilemiyorum gene de. ama suyun içinde -yani daha yoğun bir ortamda- annane-babanneler gibi sadece "su cimnastiği" yapsan bile, işe yarar bence ya :D

patilerini kuma sürtünce anlıyolarmış tuvaletin orası olduğunu. bi de tamamen kendi haline bırakın eve ve size alışana kadar. bi de kakasını yapınca poposuna bakın temiz mi değil mi diye. temizlemeyi öğrenmemiş olabilir belki, evde bok lekeleri görünce şaşırmayın:)

veteriner'e götürün yarın. kontrol ettrin. pire vs. bir de aşıları için bir takvim oluştursun.

bence de süt vermeyin.
kumu ve mamayı farklı yerlere koyun ikisinin yakın olması benim kedimin hoşuna gitmemişti. kumu mümkün olduğunca ayak altı olmayan bir yere koyun.
kumu plastik bir kaba koyarsanız daha iyi olur çünkü karton nemlenir ve koku yapar. kum kabından ıslak kumu ve kakaları her gün bir kürek yardımıyla temizleyebilirsiniz. 3 haftada bir tüm kumu döküp yeni kum koymanız iyi olacaktır.
bundan sonra evinizde kalacaksa veterinere bir götürün derim.

sütü kaldırın. su koyun. kuru mama yiyebiliyorsa kalsın hiç yemezse yiyemiyor demektir. yedirmeyi öğretin elinizle yahut mamayı sütle ıslatıp yumuşatın.

fakat o mamasını ve suyunu, kumunun yanına koymayın. yuvasını da öyle. sen ocağını tuvaletin yanına koyar mıydın? yemeğini tuvalette pişirir miydin öyle düşün. yattığı ve beslendiği yer ile tuvalet alanı birbirinden uzak olsun mümkünse. yarın veterinere götürün rutin kontrollerini yapsın.

Veterinere goturun baksin bir. Yavru kediler icin sut oluyor, onlardan alin. Bu arada o mavili kumlarin kediler icin sagliksiz oldugu soyleniyor, onun yerine klasik kumlardna alin, hem temizlemesi daha kolay. Kumun yerini de kediye gosterin. Kucuk kediler icin yas mama daha iyi bence. Bende de 2 aylik bir tane var su an kuru mama da veriypruz ama daha sik olarak yas mama yiyor. Ishali gecene kadar da sut vermeyin. Gecince de sutu ilik verin, biraz suylakaristirin.

Süt vermeyin, gün olur da bir gün vermek zorunda kalırsanız süt&su karışımı verin. Veterine gidin ilk iş, iç&dış parazit yapsın hemen, diğer aşılar sırasıyla gelir. Bir de kuru mama yiyemiyor olabilir, ama yer gibi duruyor büyümüş çok azcık, kuru mamada güçlük çekerse yaş mama verin.

Ama her şey için bir veterine gidin, nolur nolmaz.

ilk adres veteriner: iç dış parazit + karma (cebinize min 80TL koyarak gidin) bu kedicik çok da ufak değil, kendini kurtarmış. Eğer evde bakmak, sahiplenmek gibi niyetiniz yoksa kısa süre sonra sokağa geri bırakın, orada besleyin. Evde fazla kalmasın ( bir kaç günden fazla...) alışır içeriye. Şu an süt verecekseniz de suyla karıştırın, ishali daha da artar. Dışarıda yaşayacaksa erkenden o ortama alışması ve rahatı görmemesi gerekir.
Tabi bunlar hep : Bence

kediye çok güzel ortam hazırlamışsınız ama kumunu biraz öteye koyarsanız daha iyi olur.

uluslarası inşaat firmalarına girebilirsin.benim çalıştığım şirketin avukatları her sözleşme ya da dava olaylarında dünyayı gezdiler diyebilirim.

George Clooney'nin bir filmi vardı. Bünyesinde çalıştığı holdingin farklı ülkelerdeki lokasyonlarında işten çıkarma yapan bir insan kaynakları departmanı yöneticisini oynuyordu yanılmıyorsam. O kadar çok geziyordu ki, bilmem kaç mil puanına ulaşabildiği için bir uçak seyahatinde şampanya falan patlatıyorlardı. Buradan yola çıkarak, çok uluslu bir şirkette, nokta atışı kısa zamanlı görevler için üst düzey yönetici olman lazım diye sallayayım.

o senin istedigini herkes istiyor. deliler gibi hem de.

ben yurt dışı satış mühendisiyim. şu ana kadar 97 farklı ülkeye gittim. ama hiç öyle "bir hafta new yowk, bir hafta londra gezmek" gibi olmuyor o iş. şöyle oluyor: gideceğin ülke ve şehri sen belirlemiyorsun. iş için gittiğin için de turistik gezi yapar gibi gezme fırsatı bulamıyorsun. işini yapıp dönüyorsun çünkü başka bir iş seni bekliyor. ayrıca öyle 1 hafta geçirmek yok, tatile mi gidiyorsun? iş bu arkadaşım, iş. bir süre kariyer için gezmek hoşuna gitse de, sonradan bu işten kaçmanın yollarını arıyorsun.

kısaca kafanda kurduğun gibi bir dünya yok.

SAP veya benzeri yazılımların danışmanlıklarını yapan firmalarda danışman olarak çalışarak biraz mümkün, fakat hukuku bırakmanız gerekebilir:)) Gittiğiniz yeri gezme tanıma fırsatı bulursunuz fakat londra beklerken bükreş, tahran filan da çıkabilir, ki türkiye merkezli firmadaysanız londra, new york olmaz..

dışişlerine girer ve yükselirseniz olur. adamlar bir hafta ankarada bir hafta cenevrede bir hafta londrada. tabi işin sıkıntısı şu tüm hayat böyle 35ten sonra gez babam gez. ağzın yamulur sövmekten demedi deme.

dışişlerine girer ve yükselirseniz olur. adamlar bir hafta ankarada bir hafta cenevrede bir hafta londrada. tabi işin sıkıntısı şu tüm hayat böyle 35ten sonra gez babam gez. ağzın yamulur sövmekten demedi deme.

okul bittikten sonra 1-2 sene bir cruise gemisinde çalışabilirsin. hem ingilizce öğrenirsin hem gezersin.

ya of işte skindirik bir hukuk firmasında dirsek çürüteceksin ve orada olduğuna da şükredeceksin her gün hatta çok mutlu olacaksın o işte çalıştığın için hava atacaksın neyin hayali bu...

Ol bence çok zahmetsiz ve acısız bir işlem. İstanbul'daysan sadece Haseki ve Şişli Etfal'de yapıyorlar Avrupa yakasında.

Çok zayıf ihtimal. Bir şey olamayacaktır ama o ihtimali göze almaya değer mi? Hayır. Geri döüşü yok çünkü. Hem aşı beş yıl koruyormuş. Rahat rahat kedi mıncırırsın beş yıl artık :)

Her zaman aynı hikaye :( madem korkuyorsunuz, huylanıyorsunuz, niye sokakta kedilerle elleşiyorsunuz anlamıyorum, sonra böyle yazınca da biz kötü oluyoruz

Bence kendinizi korumak icin asinizi olun, hem sonrasi icin de rahat olur sizin için.

bence aşıya hiç gerek yok. 4-5 aylık yavrudan bir şey olmaz. kedinin kuduz olması ihtimali çok düşük. şu işinize yarayabilir:
www.mihav.com

tetanoz zaten kedi tırmalayınca yapılmaz, paslı demirlerden geçer tetanoz, onun için yapılan bir aşı o. yaptıracaksanız kuduz aşısı yaptırmanız lazım.

olacasan hemen ol. geç kalırsan 2 doz kuduz aşısı birden yapıyorlar o da zayıf bünyelerde yüksek ateş halsizlik vs yapıyor. çünkü vücuduna enjekte edilen yüksek sayıda yazıflatılmış mikrobu öldürebilmek için aşırı antikor üretiyorsun. ama bana kalırsa hiç olma kuduz öyle her yerde olan bir şey değil. tetenoz aşın zaten vardır heralde.

tetanozu da kuduzu da yaptirmaniz lazim. kuduzun riski alinmaz.
tetanoz icin de mutlaka pasli bir seyle yaralanmak gerekmiyor. clostridium tetani yani tetanoza sebep olan bakteri, her turlu acik yaradan, cizikten vs girebiliyor. derler ki bir gul dikeni bile tetanoza sebep olabilir...

çok samimiyseniz alın. (konu ve içerikten dolayı)
çok samimi değilseniz; ince memed 1-2-3-4 ya da papillon(henri charriere) derim ben.

ama benim tavsiyem; papillon. edebi anlamda bi' dorian gray'in portresi değil. (hatta edebi bir şey beklemeyin desem daha doğru olur) fakat ben özgürlüğün bu kadar müthiş işlendiği, yaşandığı bir roman daha okumadım. (gerçekte yaşanan olayları kendi ağzıyla anlatır henri charriere -yazar bir arkadaşının yardımıyla-)

içeriği biraz garip kaçabilir arkadaşlık seviyen iyi değilse. bence riske girme ve dante ilahi komedya al MUTLAKA oğlak yayınlarından.

Edebiyat ve edebiyat tarihine ve edebi kaliteye yaklaşımlar gözümü yaşartıyor

herkesten kültür akıyor

bence biraz edebiyat tarihi öğrenin decameron için leş kitap diyene kadar, o leş kitap olmasa idi bugün okuduğunuz kitapların yazarları yetişmezdi

daha ağır şeyler yazardım da bir bayram günü değmez

Söylendiği gibi erotik içerikten dolayı samimi değilseniz almayın, yoksa alın. Almayacaksanız İlahi Komedya ağır kaçabilir, bence Gargantua alın, klasikler arasında bambaşka bir yeri var.

Teşekkür ederim cevaplar icin. arkadasimla epey samimiyiz, cinsel icerigi edepsizce kullanacak biri degil, her gece bir hikaye seklinde tatli olur hem sanki.
ilahi komedyayi okudu diyebbiliyorum. bir kaç günüm daha var. tum seçeneklere bakacağım.
iyi bayramlar herkese

Yok içeriğin uygunsuz kullanmasından değil de hani olur ya, "böyle bir şey hediye etti bana bir şey mi ima ediyor" diye düşünebilir yurdum insanı, o yüzden. Yoksa on numara kitaptır.

Herhalde ancak bir tek bu ortamda dünyaca önemli edebiyat klasiklerine leş denir,edebi kalitesine bakmadan içeriği şöyle böyle hediye edersen yanlış anlaşılır denir

durulursa bir yaşından sonra durulur. o zaman da geçmezse bu huyları alışmanız lazım, yapacak bir şey yok. o da öyle bir kedi demek ki.

Kedinin durulması için kendi gibi manyak bir kediyle arkadaş olması lazım yoksa zor. Enerjisini atamadıkça size sardıracak zira. Bu tekir cinsidir kesin. Tekir şerefsizleri de uslanmazlar hiç hiperaktif hayvanlar yapacak bişey yok.

En fazla yapabileceğiniz bol bol sıçrayacağı oyunlar yaratmak, nefessiz kalana kadar koşturmak bu çocuğu. Tabi muhtemelen siz yorulduğunu düşünmeye başladıktan yarım saat sonra yine oranızla buranızla oynayacak ama pes etmek yok. ;)

My cat from hell diye bi program vardı animal planette, torrentte mevcut, adam böyle hipver ve tacizci, ısırgan kedilere nasıl davranılması gerektiğini baya güzel anlatıyor. Diğer kediciler daha ayrıntılı yazacaktır aslında ama yine de izlemeni öneririm.

bir bakayım belgesele, evet tekir cinsi bir kedi de böylesini hiç görmemiştim daha önce :)

Belgesele göz atabilirsin evet ama o adam da genelde enerji tüketimi üzerinden gidiyor. Hamster çarkı gibi kedi çarkı yaptırdığı bir kedi bile biliyorum :D
Diğer kedi de siyamdı senin sanırım vallahi yazık oldu hayvana. Çok zıt ikisinin karakteri.

Tekir kediler genelde hiper oluyor sarmansa daha beter :D Enerji tüketimi üzerinde çalışınız bence :)

Ya gündüz uyuyor gece başlıyor, galiba problem orada :)

tekirler öyle olur, normaldir.
çok da zeki olurlar yalnız.
iletişim kurun, bir süre sonra adı dahil her dediğinizi anlar.
benim tekir top atınca geri getirip önünüze bırakıyor mesela.

yani hiperaktiftir, ama sahibine çok bağlıdır.
bol bol oyuncak, bol bol oyun yöntemiyle yorun.
tabii şimdi kendi hareketliliği dışında bir de çocukluğunun getirdiği hareketlilik var.
bir süre sonra nispeten azalır.
ama diğer kedilere göre hep daha hareketli olurlar.

Bebek kediler hiperaktif olur, normaldir o. 1 sene sonra durulur o.

abartmayalım bence, sonuçta bu biblo değil bir canlı, bir hayvan

saçma bir öneri olacak belki ama eğer yavrularını kesinlikle sahiplendirebileceğinden eminsen ve tabi ki kedin dişiyse çiftleştirmeni tavsiye ederim yaşı gelince. benim şu an 1.5 yaşında olan dişi bir tekirim var, sokakta yavruyken ağaçtan indirip almıştık eve, o da öyle aşırı hiperaktifti. akşamları işten geldiğimizde falan öldürüyordu bizi oyun oynamaktı hoplayıp zıplamaktı taciz edip ısırmaktı deyu. kısırlaştırmadan önce bir kez yavrulasın deyip çiftleştirdik, hayvanın huyu tamamen değişti doğumdan sonra. sorumluluktan mıdır nedir. bir tanesi hariç bütün yavruları verdik -o da arkadaş olsun diye-. şu an gayet sakin, cool, hatta ununu elemiş eleğini asmış tadında takılıyor evde. önceden kucağımdan inmezken şimdi canı isteyince gelip sevdirip gidiyor. dişiyse böyle birşey önerebilirim.

benim kedim de sürekli bizden kaçardı 2 yıl sonra alıştı. o da belki bir iki yıla normale döner. :)

bişicik olmaz

kekin icinde daha once patlayici saklayip goturen bir terorist yoksa alirlar.

yurtiçi,yurt dışı sorun olmaz hepsinde alırlar.

almanya'dan istanbula gelirken nusschneke soktum,afiyetle de yedim.

istanbuldan amerikaya giderken uçağa yemek sokan gördüm ama:
turistler için uzuun pasaport kontrolu kuyruğunun sırasında köpekle gezen kadın polis bir ailenin yanında durdu. köpek yemekleri farketmiş olmalı sanırım baya zıplıyodu onların yanında. polis yanlarında ne kadar çanta var tamamını yere boşalttı hepsine tek tek baktı. herkes de onlara. baya sıkıntılı bir durum. uçakta da amerikaya geliş sebebi formumsunu gibi bir şey verirler, onu da doldurmamışlar ingilizce bilmiyorlar bir de öyle azar yediler. o formda da yazar hatta yiyecek bir şey getirdiniz mi diye. neyse böyle bir durum yani. bavula koy temiz. el bagajında böyle şeyler olabiliyor.

Ya o,kalabalığın hengamenin içinde kimse senin el bağajını kontrol etmez

mantarlımı o :)

Sevgilime zencefilli elmalı kek götürüyorum ayıptır söylemesi :)

bunu mutlaka birisi yazacak. önce ben yazayım:

"seviş geçer"

herkes böyle değil. sevgiliniz demek ki beraber iyi vakit geçirebildiğiniz bir insan değil.

ne güzel konuya uygun resim bulmuş trol arkadaş. trol dediğin böyle eğlenceli, düşünceli olacak :)

ideal bir durumda sevgili aynı zamanda iyi bir arkadaş da olmalı. beraberken konuşacak ortak bir konu bulamıyorsanız ya da rahat rahat saçmalayamıyorsanız o ilişkide bir şeyler eksiktir. fazla uzun ömürlü olmaz ne yazık ki.

Benim de kafama bu düşünce girince ayrılmıştım mesela. Pişman değilim pek

bence sende sıkıntı var. ben erkek arkadaşımla herkesten çok eğleniyorum. herkesten çok eğlenmek bir kriter değil ama en azından sıkılmamak gerekiyor dediğin gibi. sevişmek dışında:

- film izliyoruz.
- çıkıp kahve içip konuşuyoruz.
- evde kahve içip konuşuyoruz.
- beraber iki diziye başladık ortak zevk denebilecek onları izliyoruz.
- yemek yapıyoruz.
- alışveriş yapıyoruz.

kısacası yaşıyoruz işte.

o sevgili olmamış. yeni bulun.

ayrıl net

Hayır herkes öyle değil. Beraber saçmalayamadığın, yanında en rahat tavırlarını sergileyemediğin, eğlenemediğin insanla uzun süre bişeyi yürütmek zor olsa gerek. Sizinki pek normal değil yani. Sevgili yalnızca sevişilen kişiye denmiyor. Paylaşabildiğiniz daha bi ton başka şey olmalı.

cebine şimdiden günde 200tl koy, eline de iphone 5s ver. türkiyede özgüven zengin çocukluktan geçiyor. sosyal eyyorlamam bu kadar.

www.idefix.com

www.idefix.com

kitap bilmem de iki çocuk babasıyım.

çocuğu dinleyin, çocuk size seslendiğinde bi dakka falan deyip durmayın. çocuğun fikirlerine önem verdiğinizi hissettirin. çocuğun isteklerini reddedeceğiniz zaman ona mantıklı gelecek şekilde açıklayın. en önemli hususlar bunlar.

kitap yok önereceğim ama "çocuk gelişimi" diye ararsanız sayısız makaleye ulaşabilirsiniz. İngilizceniz varsa daha da çok.

Birde henüz küçük demişsiniz ancak 3 yaşına kadar ciddi anlamda şekilleniyorlar.

Cem Yilmaz anlatmisti ya zamaninda otellerde diger yabanci cocuklar alir yemeklerini, biz de babasi alir annesi yedirir halasi da agzini siler diye. Buna cok dikkat etmek gerekiyor bence ki yas kac olursa olsun duzelmiyor bu.

Evet 3 yas bahsettigim ornek icin gecerli degil ama ornegin 10 yasinda bogazi agridi doktora gittiniz, doktora "surasi agriyor" demek yerine onun anlatmasini saglayabilirsiniz.

Makale, kitap falan oneremedim kusura bakmayin. Aklima gelen iki ornek sadece.

star wars'la hatun düşürüldüğünü de ilk defa duyuyorum lan. başakşehir'e git hacı. başakşehir bim'de hepsi duruyo daha dokunan yok.

güngörene gel, bizde şekil yapma yok bro.

Zaten her dükkanda 3-5 tane varmış, öyle korkunç bir,izdiham olduğunu sanmıyorum

Duyuruyu görünce bim'e gittim az önce. Daha ellerine bile gelmediğini söylediler...

Kardeş, içeriden bilgi aldım, yazayım..

- Metrekaresine, ölçeğine ya da semtine göre değişmeksizin bütün BIM mağazalarına 8 tane figür gelmiş.. 4 karakterden çifter çifter yani.. Sözlükte bu kadar hır gür çıkınca içten içe "hadi lan, alalım biz de" diyenler de oldu benim gibi ama bazı denyolar bütün seti (evet, 8'ini birden) aldığı için özellikle ara sokaktaki BIM'lerde bile kalmamış..

- hepsiburada'da da iki ilan gördüm ben, aynı bu figürler, tanesini 50'den satıyor piç kuruları.. Yani sorunun cevabı evet, bu yüzden de birkaç saatte tükenmiş olabilir..

- "Ellerine gelmemiş" diye bir şey yoktur bence, bütün mağazalara geliyordur.. Ama aynı sayıda gönderildiği için ve ilk maddede yazdığım öküzler yüzünden geldiği gibi bitmiş, bittiğini de o sorulan eleman görmemiş olabilir..

Bazı yazarlar fazla fazla alıp "ihtiyacı olanlara gönderebilirim" diyor.. Başlık altındaki entryleri dikkatlice bi' tara derim ben..

yalnız millet de amma para varmış. 17 lira tanesi :)

trollüyo olabilirsin ama ciddi cevap vereceğim.

kedi yıkanmaz. hayır yıkama.

Kedileri öldürürsünüz, kedi yıkanmaz, hele soğuk havada, hele minikse

Hayır trollemiyorum. Biliyorum yıkanmaz ama çok pisler ve hasta gibiler belki ona dermanları yoktur ne bileyim hiç bu kadar küçük-hasta-pis kedim olmadı.

o zaman dermanları olana kadar pis olacakalr sonra temizlenecekler. benim küçük kedim de ilk geldiğinde öyleydi, üç dört güne yalanmaya başladı, iki hafta falan oldu geleli, şimdi yalım yalım parlıyor tüyleri.

silme de. su rahatsız eder. ayrıca o kadar küçük kedi yalanması gerektiğini unutabilir bile bence (yorumluyorum şu an hiç yıkamadığım için bilemeyeceğim bunu aslında)

toz şampuanları var bunun, pudra gbi, kediye sürüyosun kupkuru, tertemz oluyor, ondan al, sakın suda yıkama.

Ama böyle pis pis nasıl yaşayacaklar evimde. Sileyim bari?

toz alerji yaapbilir. ayrıca o da çok rahatsız ediyor.

evinde pis pis gezmelerini istemiyorsan az kullandığın bir odada tut kedileri toparlanana kadar? o odadaki eşyaları da çarşafla ört mesela. bizim derdimiz bu değildi ama kızı ilk geldiğinde kütüphane odasında tutmuştuk(tabi istediği zaman koynumuzda uyuyor kerata, amaç kısıtlamak değil, evdeki dananın kokusuna alışması bizde), ev kirlenmedi hiç. yani kirlendi de büyük olanın kudurukluğundan, küçük olandan değil. kediler yalanmaya başlayınca da aşarsın odanın kapısını, çarşafları atarsın makineye, odayı silersin, tamam!

böyleyken: 25.media.tumblr.com
böyle oldu: 25.media.tumblr.com
31.media.tumblr.com

bir iki haftada böyle toparladı, kulaklarının içine varana kadar temizlendi. az sabret bence...

O zaman ben doktora gösterene kadar bekleyeyim.

depresyon

elbet biri diyecek ben diyeyim mevsim değişiminden.
havalardan..

B vitamini eksikliği

kansızlık da olabilir.

Soğukta var hani insanın kalkası gelmiyor..

mevsim değişikliği olabilir evet, bahar aylarına geçişte de oluyo. Nasıl atlatıcaz peki bunu?

ayrıca doktora gidip tam kan'da yaptırmak lazım, düşününce.

çamaşırı attığınız yerde, kazanda yani bir yere takılıyor olabilir.
bir de fermuarlı, düğmeli şeylerle trikoları birlikte atma derdim annem. takılıp tiftik yapıyor diye.

doğru deterjan, doğru makine ayarları.

makineniz yeni mi yoksa eski mi? hangi programı kullanıyorsunuz? kaç derecede yıkıyorsunuz? bunlar önemli.

ne olsun'un dediği gibi makinenin programlarını iyi öğrenin, her şeyi pamuklu programında köklemeyin. yünlü programını, elde yıkama programını deneyin. daha yumuşak hareketlerle yıkar.

yüksek devirde sıkmayın, 1000'e 1200'e çıkmaya gerek yok. boxer'dı çoraptı onlara acımayın ama böyle "güzel" şeylerde ben 800'ü geçmiyorum.

leadzeppelin+1

iyi detarjanla 40° bence en güzeli.

@leadzeppelin, 2 farklı makineda da aynı şey oluyor. Fermuarsız şeylerle de aynı şey oluyor.


@ne olsun ne olsun, bunları nerden öğrenmem gerekiyor? :)

@mea maxima culpa, yeni makinede de aynı durum var maalesef.

@celeron 300a, devir olarak 600de kullanıyorum zaten en düşük o var makinede. Genelde de 30-40 derece ile yıkıyorum. Yünlü programını deneyebilirim dediğin gibi.

kremalı soslar güzel oluyor tavsiye ederim ama nasıl yapıldığını bilmiyorum

makarna niye kuruyor anlamadım?

makarna piştikten sonra çok az yağ dökün karıştırın madem öyle bir sorununuz varsa.

1- makarnayı süzerken bir su bardağı ayır; ertesi gün bu suyu katarak makarnayı ısıt.
2- tv de seyretmiştim midyeli makarna yapmışlardı. ben istiridye mantarlı sos yaptım fena değildi.

ton balığı ve fasulye pilakisi konservesi alıp makarnayla karıştırın.

meksika fasulyesi konservesi, mısır konservesi, biraz doğranmış kornişon, yoğurt, mayonez ve pul biber karıştırın. makarnaya sos olsun.

Haşladığınız suya bir tavuk bulyon atın. Bir kenarda süzülürken sosunu da biber salçası, normal salça, kekik, nane, karabiber, pulbiber ile kavururken süt katın bir miktar. Bunlar tat için yapılan öneriler. Kurumaması için de ayçiçek veya kanola yağı kullanın margarin kullanmayın derim.

bence bu soruyu gibsonrules a sor.

Kremali mantarli sos yapabilirsiniz.Once mantarları soganli veya sogansiz soteleyip üzerine kremayi ilave edip pismesine yakın baharatları ekleyin(feslegen,nane,kekik vs) ;makarnayla karistirin.

1. ertesi gün ısıtırken içine biraz su katarak ısıtırsan kuruluğu gider.
2. www.marthastewart.com
www.theguardian.com

elma dilim patatesleri kekik ve naneyle harmanlayıp fırına atacaksın

edit: aa zeytinyağını unutmuşum :D hanımlar eklemiş :)

pattisleri iyice ovarak yıka. kabuğunu bile soyma inceyse. elma dilimi doğra. dövülmüş sarımsak, kekik ve zeytinyağını karıştır. bütün patatesleri bu karışıma bula. fırın tepsisine pişirme kağıdı ser. üstüne de patatesleri üst üste gelmeyecek şekilde yay. fırında kızart.

bir miktar yağ artı su ve baharatı karıştırıp bir sos hazırlayın. fırın tepsisi üzerine koyduğunuz patateslerin üzerine döküp karıştırın.

feastin acili elma dilim patatesleri var. baya guzel bence. benim evde kendim yaptiklarim hic o kadar guzel olmadi.
yanina da yogurt sarimsak veya sarimsak tozu mayonez tercihen nane kekikle sos yap bandır ye süper.

kitap.

kitap+1

İç çamasiri tuhafiye malzemeleri

Ekmek + Süt.

güzel pet eşyaları, hayvan değil tabi ki

pek az kitap okunan bir ülkede kitap satmak geçinmeye bile yetmez. ama içinde insanların kitapları rahatça okuyabilecekleri cafe olan bir yer iş yapar. ben paranın gıdada olduğunu düşünenlerdenim. tek şeyin satıldığı bir yer. sadece makarna (çeşitli soslarıyla), tost (çeşitleri) gibi. maliyeti az seveni çok olan yemekler.

Kuruyemiş, çiklet, çikilata, şeker, püskevit

cookie

çorba.

Tekel bayii açarım. Arz belli talep belli.

çeşit çeşit çay ve yanına atıştırmalık poğaça, kurabiye tarzı bi şeyler.

kitap, kahve ve minik kurabiyeler.

Waffle.

makarna

kahvaltı. ama şarküteri değil, bildiğin kahvaltıcı dükkanı olacak, beşiktaş'takiler gibi ama onlar gibi de değil aynı zamanda... sermayen varsa konuşalım(bende yok da), çılgın fikirlerim var bu konuda :)

sadece kahve

doner.

Plak,her türlü plak.

plak +1

cupcake.

hamburger

Ya geçende de gördüm duyurunuzu, o günden beri arıyorum siteyi ama bulamadım. Böyle bir site var, ppt kargo ile gönderiyor, 2 hafta içinde onu iade edip başkasını isteyebiliyorsunuz. bilen hatırlayan velki adını diye bu defa cevap vereyim dedim.

onun dışında ben arkadaşlardan yapıyorum o işi ya da satın alıyorum.

Çok pahalıysa sahaflardan temin etmeye çalışıyorum. Bulamazsam Vikitap.com ve arkadaş çevresinden takas etmeye çalışıyorum.

Genellikle internetten araştırıp en ucuz neredeyse oradan alıyorum.

hergün kitap okuyorum.sadece kitap masrafım oluyor,o yüzden sıkıntı olmuyor.istanbul'da yaşamıyorum o yüzden kütüphane öneremem.

ben daha denemedim ama şöyle iki tane takas ortamı var.
twitter.com
twitter.com

ben satın alıyorum genelde. korsan da almam.

Bu ayki kitap masrafım yüzünden kredi kartı borcumu ödeyemedim, o derece. Bu yüzden ipodumu satıyorum görüldüğü gibi eksiduyu.ru

Yanlış tabii böylesi de.

ortalamaya vurursak ayda 2 kitaba denk geliyor bendeki sıklık. çok kategorisine girmez sanırım ama gene de yazayım dedim.
internet sitelerindeki kampanyaları yakalamaya çalışıyorum. genelde internetten satın alıyorum yani.
bir de annem çok okur. onun kitaplığa saldırıyorum "kitaba çok para gitti bu ara" diye hissedersem.
ama aslen kendim almayı severim.
2 ruj eksik alırım, o bluzu almayıveririm ama kitabımı almaya bakarım...

İlk önce sahaflara bakarım, bulamazsam d&r - idefix - kitapyurdu na bakıyorum, kart kullanma durumum yoksa ilknokta dan kapıda ödeme seçeneğiyle alıyorum o da kargo parasını arttırdığı için sepeti iyice doldurmadan siparişi vermiyorum..
Çok beğendiğim kitabı mutlaka kütüphanemde bulundururum bu sebeple takas pek tercih etmiyorum, birinde ödünç alıp beğendiğim kitabı bile daha sonra alır kitaplığa koyarım..
twitter.com şöyle bir şey var ama inceleme fırsatım olmadı, bir bakın belki işinize yarar..

bana kitap parası koymuyor çünkü iki bluz almasam iki kitap alsam yine aynı paraya geliyor. bir de kitapları o kadar hızlı okumamaya sindirerek okumaya çalışıyorum. bitti geç bitti geç 2 günde 1 kitap bitirmek bana biraz kitaba haksızlık gibi geliyor. ondan her haftanı ya da 2 haftanı bir kitaba ayırırsan bu ayda 2-3-4 kitap eder. 20 lira - 30 lira bir kitap alsan 120 tl eder maksimum. arada istisnalar olabilir. yani böyle bakıldığında çok da fazla bir bütçe gerektirmiyor. daha bir kitabı okumadan 10 kitabı aynı anda almadığın sürece sorun yok.

üniversitedeyken kütüphaneden alıyordum, artık öyle bir şey yapmıyorum bence kitap paraları el yakmıyor. internette bazen indirimli satıyor idefix veya pandora. onları takip edebilirsin. bi tane de kredi kartın olsun 10 tllik kitabı utanmadan 6 ve üstü taksitle alırsın. bazen öyle yapıyorum.

genelde ayda ortalama 2-3 kitap bitiriyorum. çok büyük bir rakam olmadığı için bütçemi pek sarsmıyor, ya da durumum olmadığında almak istediğim kitabı gelecek aya erteliyorum mecbur. gerçi aylık minumum 80 tl desen, yıllığa vurunca 960tl yapıyor az gibi gözükse de.

ben hep internetten alıyorum, yaşadığım yer küçük bir yer korsan bulma imkanı yok. büyükşehirde yaşayanlar bu konuda daha şanslı, ister korsan, ister kütüphane isterse de ikinci elden daha uygun fiyatlara ulaşılabiliniyor. ben de genelde D&R, kitapyurdu, idefix, hepsiburada'dan kargo bedava vs indirimlerini takip etmeye çalışıyorum. Eğer kafayı taktığım 30 tl üzeri bir kitap varsa düzenli aralıklarla takip edip indirime girmesini bekliyorum.

giyim, yeme içme, yol parası gibi şeylerden kısıp biriktirerek alıyorum.
genelde kitabın zorluğuna göre (meslek hayatında yardımcı olabilecek türde şeyler okumaya gayret gösterdiğim için) ayda bir veya iki ayda bir kitap bitirebiliyorum. bazen de iki kitabı eş zamanlı okuyorum (mesleki kitap+roman)
aldığım kitaplar bende kalsın istiyorum bu yüzden takas olayına hiç girmedim. ileride duvarı boydan boya kaplayan bir kitaplığım olsun istiyorum.

ben de kendi çapımda kitap okumyaya çalışırım. bunun içinde biraz bütçemi aşıyor haliyle . genelde bu sorundan kurtulmak için nadirkitap.com'dan aratırım kitapları . zira orada kitaplar durumuna göre (eski-yeni) fiyatlandırılıyor. genelde çok pahalı olan bir kitabı biraz kusur yüzünden cüzi fiyatlara bırakıyorlar . oraya da bakmanızı tavsiye ederim

her gün işe gider gelirken okurum. bazen evdeyken okduğum da olur. haftada ortalama 10 saatimi kitap okumaya ayırırım. biri biter diğerine başlarım.

kindle var. kitapları amazon'dan temin ediyorum. bazen denemek için korsan indiririm, beğenirsem satın alır oradan devam ederim.

ayrıca her gün kitap okuğunu söyleyen kişinin "hergün" yazması da komik olmuş.

Ayda ortalama 6-7 edebiyat türünde kitap okuyorum, okul kütüphanesinden alma imkanım var ancak sararmış sayfalar, solmuş yazılar gözlerimi çok yoruyor, baş ağrısı yapıyor, ayrıca eski kitaplar tozlu okuyor, alerjin olduğu için rahatsız ediyor

o yüzden mecbur yeni kitap alıyorum. Ayda kitap dergi için ortalama 150-200 lira harcıyorum, indirimli ve,çeşidi çok olduğu için internetten alıyorum

Sözlük kullanıcıları için, dışarıya kapalı duyurularda da aynı durum geçerli mi?

Google onu indexlemiyor. ama disariya kapali duyurulari heran disariya acik getirebildiginiz icin riske atmayin derim (siz cevap yazarsiniz adam cevirir falan).

Yani diyorsunuz ki bir küçük kapalı komünite daha kapitalizmin kurallarına ayak uydurmak için asıl amacından saptı.

Tamam anlıyorum, reklamlar olmazsa Ekşi Duyuru olmaz. Ama şu da var reklamlar olunca da olmuyor işte hacı.

kapitalizm diyenler var hala :)
yanlış hatırlıyorsam compumaster düzeltsin. bi ara reklam istemiyorsanız paralı üyelik yapalım gibi birşey demişti.
ya da kapitalizm diyenler stüm masrafları üstlensin. hiç reklam almaya gerek kalmaz. o daha iyi fikir.

pornografik içerik linki paylaşmakla kapitalizmin ne alakası var anlasam ben de şak şak şak diye alkışlayacağım.

siz porno peşinde koşarken adam cebinden para mı harcasın sizin için?

porno linki arayanlar da başka yere gitsin bir zahmet.

paralı üyelik olayını destekliyorum. hiç değilse onlarca fake nik alıp bir tarafından hayali hikayeler uydurmaz insanlar. biz de oturup boşuna yazıp çizmemiş oluruz.

zaten torrent arayan adam da buraya gelmesin.
buraya gelene kadar bin türlü kaynak var.
geri kalanları da pm'den halledin işte.

@compumaster

aynı dertten muzdarip olmuştum ve bunun için yazılımsal ufak bir değişiklik banlanmanın önüne geçiyor.

kendi sitem için beli bir filtre yapmıştım ve o kelimeler title ve descriptionda geçiyorsa reklam göstermiyordum. geçmiyosa gösteriyodum. bu şekilde bi daha hesap banlanmamıştı.

sana da öneririm.

ustam youtube'dan herhangi bir şarkı linki paylaşmakta sıkıntı yok değil mi?

youtube'daki parca yasal yollarla yuklenmisse sorun yok. Dizi sitelerinin youtube'a dizileri yuklemesi gibi yasal olmayan bir durum varsa, sorun var o zaman haliyle.

parça konusu çok karışık o zaman. youtube'da bolca parça, albüm var B( diziyle zati işim yok da bu şarkı olayı kötü oldu. şimdi bu albümler falan yasa içi olmayan yollarla yüklenmiş ama youtube silmemiş bunları. yine de sakıncalı mı?

Bu duyuruya gelen cevaplarda da 1-2 örneğinin olduğu gibi okuduğunu anlamaktan aciz arkadaşları dışarıya alsak bu ve benzeri her türlü sorunu çözeriz.

Ssg buraya koltuk çıkmıyor mu la ?

ssg'nin burayla bir ilgisi yok ki.

ama ssg biraz koltuk çıkmalı faydalı bir yer burası. belki de sözlükten daha faydalı.

bence paralık üyelik yapın compu. cüzzi bir miktar(5 lira,10 lira) yaparsanız inan hem trollerden temizlenir burası hemde kalite çok yükselir hem de reklam zımbırtısıyla uğraşmazsınız. ben oyumu paralı üyelikten yana kullanıyorum başkanım

yuh paralı üyelik tartışılmış. öyle bir durumda pek üye olan olmaz sanırım. dimyat pirinç bulgur diyeyim siz anlayın.

abi ayda 1 lira/yılda 10 lira tarzı bir şey yapın. indexlenmeyecek şekilde yapın siteyi de. ("nerede o yardımcı ruh" falan diyecek sözlük yazarları, bizden habersiz neler konuşuyorsunuz kim bilir. ibineler. o yüzden hiç demeyin valla bunu) fakelerden temizlenir bir nebze, site daha kullanışlı olur, küçük bir kitle oluştururuz.

oturup zaman harcayıp duyuruyu ve cevaplarını okuyorsunuz. sonra emek verip cevap yazıyorsunuz. ancak fake çıkıyor. bu hoş değil. :(

canımı sıkıyor bunlar benim. duyurudan soğuyorum. ne anlamı kalıyor yardımlaşmanın o zaman fakeler olunca?

bunu gördüğüm iyi oldu. birkaç gün önce xhamster'a alterneatif vs. sorusuna iki-üç iste ismi yazmıştım, silinmişti; doğal olarak sebebini merak etmiştim.

direkt link vermeden paylaşım nasıl oluyor, "ünlü kel adamın yer aldığı" site falan mı?

sözlüğe bakıyorum, sözlükte sitenin isminden bahsediliyor.

saçmalığa bak ya, hangi siteden bahsedip bahsetmeyeceğimizi şeyten google'a göre belirlememiz isteniyor.

buradan isim vermeye çok meraklı olduğum anlaşılmasın, gerekirse özel mesaj ataım isteyene de bana çok saçma geldi...

google in gotu ka$iniyo, yandex de aynisi var mi bilmiyorum ama yavastan yandex e gecme zamani geliyo galiba

ibneler once esir aldi simdi de kural koyuyo

çok aksiyon arayanlara hitap eden bir dizi değil, görmüşsündür. o dönemleri anlatması güzel, kurgusu keyif veriyor. aynen bu şekilde devam ediyor işte. don'u daha çok tanımamızı sağlayan olaylar oldu bikaç.

genel hikaye tabii var. şimdi genel hatları ile izleme niyetini yok etmeden anlatayım;

draper'in çıkışınız, zirvesini, çöküşünü, yeniden dirilişini, kendi geçmişi ile yüzleşmesi gibi bir sıra ile ilerliyor.

ayrıca amerikan tarihi sırası ile ilerlediğinden amerikalılar için ayrı bir keyif veriyor olmalı. yani dönem dizisi diyebiliriz.

donald draper'ın geçmişinde daha da derinlere indik :)

donald draper karakterini çözerken, süregelen zamanda da bir çok olay oldu. ayrıca abd yakın tarihi içinde adeta güzel bir kaynak haline geldi. bence kaldığınız yerden devam edin.

değişiklik epey oldu ama bu tamamen karakterlerin mizacı, davranışları, hayata bakış açılarına yönelikti. orada anlatılan bildiğimiz türden bir amerikan rüyası olmadığı için dramatik dönüşümler yok.
senaryo, kurgu, karakter inşası ve binlerce ayrıntısı derken bi on sezon daha izlenir.

eve 2 tane bayan erasmus öğrencisi almak.

Aynı günde 2 otobüs şoförü dövmek bir taksiciden dayak yemek veakşam üst kat komşuyla pıçaklı mıçaklı birbirine girişmek. Niye öyle bi gün geçirdim hiçbir fikrim yok daha da kötüsü ertesi gün hatırlamıyordum bile.

üstüme koşan lağım faresine tekme atmıştım. 3- 4 metre uçtu vikleye vikleye. kedi gibi bir şeydi.

not: fare fobim var.

Kız arkadaşımla yürürken 6 serserinin laf atması sonucu kendime güvenip 6sınıda dönmem ve benim suçlu bulunmam sonucu bir gece içerde kalmam

edit: o değil gelen cevaplara göre gördüm ki @straight gigolo abimizin başımızda olma şartıyla the expendables 3 kadrosunda oynayabiliriz. bu ne amk hepimiz action heroyuz resmen. birimiz el bombası atar,birimiz komşuyla bıçaklı kavgaya girer,diğerimiz ali boğazına dalar bir diğerimizde 6 kişiyi döver hahaha

Başıma salıncak çarpması ve benim hala yaşıyor olmam.

arabayla yağmurda döne döne kaymak, anayolun sol şeridinde trafiğe ters şekilde kalakalmak.

yol boş olmasaydı muhtemelen bunları yazıyor olamazdım.

uçağın düşmesi ve ölmemem

trafik kazası, yaralanma (dudak parçalanması, 2 diş dökülmesi), operasyon falan filan.

couchsurfing üzerinden ağırladığım brezilyalı, amazon ormanlarında kabile arasında yaşamış bir çift, gösterdikleri vahşi doğa fotoğrafları, anlattığı hikayeler, artı yanında getirdiği ve düzenli giydiği insan derisinden yapılmış deri ceketi.

elimde bavulumla, kalacak yerimin olmaması rağmen(burdaki dili de bilmiyodum o zamanlar)avrupada bir ülkeye yerleşmiş olmam.

bi gece çatışma arasında kalmıştım, bikaç el sıkmışlardı, düşününce çok da uç değilmiş.
aklıma başka hiçbir şey gelmedi, ne kadar risksiz, güvenli, izole bir hayatım varmış. üzüldüm resmen.

Spacecake kafası. Otele yolu bulamayacağımı, sokakta bir yerde kendimden geçip sızacağımı, soyulacağımı düşündüm. Bişey olmadı, vardım otele.

geçen kış karda buzda hiç düşmedim :D

birini gözünden vurmak.

selaleye giden dik ve dar patikada ayagimin kayip yuvarlanmaya baslamam ve yuvarlanirken ilerde patikanin yon degistirdigi gormem durmaya calismam ama duramamam. olecegimi anlamam, ama son anda arkadasimin beni gorup ustume atlayarak ucurumdan dusmemi engellemesi ve bir kac bin metre parasutsuz freefall yapmaktan kurtarmasi.

o olaydan bir kac sene sonra da yasimin artik tutmasi sebebiyle efes'e serbest parasut yapmaya gitmem hahah :)

bu cevapları okuduktan sonra duyuru fight club açmamız kaçınılmaz oldu. özel mesajdan numaralarınızı yazın beyler. haftaya cumartesi rahat kıyafetler giyip zirve yapıyoruz :P

candy crush saga level 273

Düşündüm de anlatmaya değer bir olay bulamadım. Ne mazbut hayat yaşıyormuşum amk..

*kışın şantiye de pick up ile aracın buzda kaymasından dolayı yemekhaneye arkadan girip önden çıkmak.

*karşı şeritte kaza yapmış olan transitten fırlayan(sol şeritin ortasında duruyordu,polisler falan da taşı kaldırmamışlardı) kaldırım taşına çarpıp takla atmak.

*elimi şarjlı matkap ile delmem,merdivenlerden yuvarlanmam,v.s kafa gözün yarıldığı birçok olay.

ne renkli hayatlarınız varmış amk.

+askerlik yaptığım gemiden firar etmek. kendimi Shawshank Redemption Andy gibi hissetiğimi hatırlıyorum. sonrasında komutanın bana benimde ona girişmemle hapis falan filan.

+armutlu'da hiç tanımadığımız birinin evinin balkonunda iki erkek gizlice uyumak. tabi camları tıklattık bir kaç tanesi dolu çıktı. boş olduğuna inandığımız bir tanesine girdik.

+komutanın yemeğine sümük atmak, çayına işemek.

+kuş gribi dönemi sahte sağlık raporu ile yurt dışına insan kaçırmak.

Samimi söylüyorum; yaşamıyorum. Bu ne lan ??

amına koyum bu ne lan böyle dışarı çıkıyorum çılgınlık yaşamaya gidiyom ben.önce bi kahvaltı yapayım ama aç karna çılgınlık olmaz.
edit: ben de askerde ktm'den kaçmıştım lan o olur mu?

koluma gaz bombası yemiştim, felç etmişti resmen. 30 sn solda olsaydım ya boynuma ya kafama gelecekti. it oğlu itler.

Yıllar evvel ünv. öğrenci iken bineceğim trende, tren kalkmadan önce ses bombası patlaması, polisin trende arama yapması ve bir ses bombası daha bulması. Hemen herkesin trene binmekten vazgeçmesi. Cimri babamın, bişey yok kızım polis buldu bombayı, biletin yanmasın diyip beni trene bindirip yolculaması. Bütün gece tırsa tırsa uyumadan Ankara'ya ulaşmam.

Annemin, bu olay üzerine babamla on gün konuşmaması. Evet.

ilkokul üçte iken avluda akşam yemeği sırasında, sarkan çamaşır ipini oyun olsun diye boğazıma dolayıp da çıkartamamıştım..
mosmor olmuştum, annem kızacak diye de haber vermemiştim ama sonra ablam teyzeme söylemişti, teyzem ince parmağını boğazım ile ipin arasına sokup sonra oraya bıçak sokarak kesip beni kurtarmıştı..

sonrasında gelecek olan dayağı bildiğimden hayatımın en hızlı koşuşuyla üst kata çıkmaya çalıştım ama yine de terlik isabet etti.. sağolsun annem :)

hacılar bu konu nasıl tekrar hortladı? hortlayabildi yani? teknik olarak soruyorum.

edit: ha yanda gözüküyormuş. ben ilk cevaptan sonra tekrar yukarı çıkmıyor sanıyordum.

6. En az bilinen yeri bizim köy var, bir dağ başında dharamsala'ya katırlarla 6 saat sürüyor gitmesi. tahmin ve takdir edersin ki köyün, cevizliğinin ve gül bahçelerinin keşfedilmemiş çok güzellikleri var. civarda dalai lama'nın bağ evi olduğu için güvenlik açısından çok fazla ayrıntı veremiyorum.

toplu cevap veriyorum hindistan pislikten geçilmiyor. aşılarını ola öyle git.

1- uçak kapısı açıldığında kesif bir koku vardır sizi karşılayan ve küçük buyuk tüm sehirler kokuyor evet. sebebi birazda nem, özellikle bu aylarda ( Eylül Ocak arası ) nem çok yüksek.
2- sadece bir nehir gördüm kozhidoki'de, otel nehrin yanindaydi ve dibini hiç görmedik, tekne turunda bile, öyle çamur.
3- bangalore, kalikut, haydarabad için konuşabilirim, trafik sıkışık evet, kural yok, tuktuk dedikleri araçlar ( taksi) yüzünden birazda.
4-mimari? :)
5-bangalore nispeten temiz ve yabancıların çok olduğu, zengin (?) bir şehir, bangalore olabilir mecbursanız.
6- kozhidoki - calicut , köy gibi bir şehir, hep bişey festivali var.
7- gitmeyi düşünüyorsanız bilgi verebilirim, uzun zaman iş için bulundum, en son bizim 3 liramız 100 rupi civarı idi ve Türkiye'de 100 lira gibi duşunun. gece 10'dan sonra ( hard rock 11'e kadar) heryer kapalı, festival günleri alkol satılmıyor, normalde de zaten alkol bildigin alkol değil :) sokakta barakalarda yerli yapım birşeyler satıyorlar genelde biz ölmedik :)
insanlar kaba, kadınsaniz çok zor olacak bastan belirteyim.

Yabancı biriyle evlenmek. En kesin çözüm.

hava yolları olmadı cenaze işleri.

:)

eskiden kürtler ve aleviler kolayca iltica edebiliyorlardı ama ab uyum yasalarından sonraki son durumu bilemiyorum.

ankara antlaşması

Ben genel de bir de muhendisin belgesini goruyorum bu tur isletmelerde neden bilmiyorum ama

bir muhasebeci bul. zaten böyle bir işyeri açacaksan muhasebecinin olması lazım.

onlar bu işi biliyorlar. sana anlatırlar.

ona buna yedirmek icin rüsvetlik bir tomar para lazim öncelikle.

farklarini tam bilmiyorum ama hem dikdortgen baslikli hem de yuvarlak uclu (hava ufleyen) lazeri denedim. dikdortgen olan hicbir ise yaramamisti. yuvarlak ucludan cok memnun kaldim, 4 yil once tuy derdinden kurtuldum.

benim memnun kaldigim cynosure apogee elite (alexandrite) lazermis, simdi googleladim.

aletlerin markası önemli.

alexandrite ve diode lazer var mı diye sorun.

ikisi de alexandrite imiş ama işte biri dikdörtgen başlık diğeri uçlu.

diode daha iyi.

Bilen, araştıran, takip eden olarak söylüyorum.
1-Hiç bozmayın, bağını sormayın, bahaneyle bırakın o bisküvidir gofrettir şeyleri.

2-Bir dakika bir dakika, sakin. Şeker gereksiz diyen biri yoktur sanırım :) O öyle değil, elbette çeşit çeşit pentoz, heksoz, trioz almalıyız vücuda. Zararlı olan şeker yerine kullanılan şeyler. Fruktoz şurubu, glikoz şurubu, x şurubu...ayrıca ürün bileşiminde glikoz, fruktoz diye de yazsa o yapay olarak elde edildiği anlamına geliyor. Doğalını yerseniz hiçbir sıkıntı yok. Mesela elma tamamen fruktozla doludur. Şekeri doğal yollarla ve dozunda tükettiğiniz sürece elbette zararı yoktur ve asla gereksiz diyemeyiz. Başka bir örnek, markette elinize bir gıda alın, içinde tuhaf tuhaf kimyasallar olduğunu göreceksiniz. Şu an sadece fruktoz şurubunu örnek veriyorum, pankreas kanserine doğrudan sebep olduğu kanıtlandı ve makale yayımlandı bu konuda. Yani riskli değil, kesin kanser oluyorsunuz tükettikçe.

Ayrıca isteseniz de sıfıra yakın şeker alamazsınız.

anladığım kadarıyla rafine şeker tüketmiyorsun fakat meyvalardan da şeker alıyorsundur. şeker en hızlı enerjiye dönüşüyor diye biliyorum; fazlası yağ gibi depolanıyor. iyi yapıyorsun; keşke bende yapabilsem:) çikolata aşkımı bir türlü bırakamıyorum

1. nefsini terbiye etmişsin
2. normal bir bünyenin günlük ihtiyacı yarım küp şekerden fazlası değil.

bu konuda daha bilgili olanlar açıklarlar ancak benim bildiğim vücudun şekere ihtiyacı yok.

şeker ta 17-18. yüzyılda avrupa'ya gelmesi ile kullanılmaya başlanılan bir ürün.

ayrıca o marketleri dolduran çikileta-püskevitler orjinal şekerden bile yapılmıyor. mısır şurubu denilen normal şekere oranlar çok zararlı ve GDOlu ürünlerden yapılan bir şey. daha bunların üstüne bir şey yazmaya gerek var mı bilemiyorum.

ben eskiden çok az yerdim, şimdi hepten bıraktım şekerli, asitli, katkı maddeli yiyecekleri. artık bir markete girdiğim zaman tedirgin oluyorum. çünkü her taraf zararlı maddelerle dolu. ve ne yazık ki çocuklar hep bunları yiyor.

şekeri bir bıraksam başka bişi istemem

(bkz: insülin direnci/@compadrito)

bu yazidaki videoyu seyredebilirseniz, (ingilizce ve sabir olmasi lazim seyredebilmeniz icin), cok sey ogrenirsiniz bu konuda.

"sekerin gereksiz hatta zararli oldugu kanisi" ifadesini yaziyosaniz sorunuza, bu konuda oldukca cok bilgiye ihtiyaciniz oldugu ortada. evet cok zararli. misir surubunun cok daha zararli oldugu ortaya cikinca, abd'de bu tur zararli gidalari satan sirketlerden bazilari, sugar cane juice adi altinda bi soytariliga giristiler.

bazi gidalarin ustune etiketler var, icinde asla misir surubu yok, valla billa seklinde... e ne var ulan diye bakiyosun, sugar cane juice. ulan o zararsiz mi dallama?

@ mea maximacim hay o sekersiz agzini opeyim senin!

sadece misir surubu olsa, bi de hidrojene nebati yağ diye bir sey var ki onlarin icinde, misir surubu ile birlikte damarlari sikip atiyolar.

(bkz: metabolik sendrom)

dusunsenize lan, bu hastalik yeni tarif edildi. eskiden yoktu boyle bi hastalik. AIDS bile vardi ama bu hastalik yoktu. Tarif edilmemisti. Durumun ne kadar vahim oldugunu, ne kadar salgin haline geldigini ve ne kadar acil tedbir gerektirdigini ordan annayin. Tedbiri kim alacak? Biz alacaz. Maallede bi bina yaniyosa, gidip icine mi girersin, yoksa, uzak mi durursun? Durum bu kadar ortada, kendimizi biz koruyacaz. Doktor gelip sizin markette gofrete, puskevite uzanan ellerinize şap şap diye vuramaz. Kendinizi koruyun kardesim. Vucudunuzu koruyun bu illetten.

Icinizden bir kisiyi bile vazgecirebilirsem misir suruplu, sekerli ve tatlandirici iceceklerden ve yiyeceklerden, bir kisiyi bile aydinnatabilirsem bana yeter. Denize atilan deniz yildizi misali...

Yahu şekere ihtiyaç yok denir mi hiç? Şeker dediğiniz şey çaya attığınız toz şeker değil. Bir karbonhidrat grubu. Tek şeker çeşidi beyaz toz şeker değil. İsteseniz de istemeseniz de şeker tüketiyorsunuz, zaten normali de bu. Bütün vücut hücreleri şeker tüketir, hatta beyin hücreleri sadece glikoz tüketebilir. Yani şeker tüketmemek mümkün değil ve şeker vücut için kesinlikle gerekli bir şey. Halen daha gereksiz demeyin.

biyoloji ya da tıp uzmanları bunu açıklasın.

şeker vücuda gerekli olabilir. ama hangi şeker?

şerbet içinde yüzen tulumba tatlısı mı gerekli? yoksa ne idiğü belirsiz katkı maddesi, kötü trans yağlar ve GDO lu mısırlardan yapılmış mısır şurubu ile yapılmış çikolata ve şekerlemeler mi gerekli?

bu mısır şurubu öylesine işlemiş ki gıdaların içine geçen gün aldığım tuzlu krakerlerde de mısır şurubu olduğunu okudum ve tiksindim. :/ tuzlu krakerin içinde ne işi var bunun???

@grgn

evet hocam, seker gereksiz.

yediginiz zeytinyagli yaprak sarma, iskender kebap, lahmacun, portakal, kestane, menemen, ayvalik tostu, ictiginiz ayran yani agzinizdan giren hersey karacigerde glukoz'a donusuyor.

ihtiyaci olan butun dokular, basta beyin hucreleri o glukozu yakiyorlar. kaslariniz da o glukozu yakiyor. yani sifir sekerle beslenseniz bile, yediginiz diger seylerin tamami zaten karaciger tarafindan glukoza donusturuluyor.

dolayisiyla ilave seker, glukoz almaniza hic gerek yok.

karacigerde sentezlenen glukozu kaslariniz, beyin hucreleriniz yakti mi? yakti.
ama hepsini yakamadi, biraz artti. cunku biraz fazla beslenmissiniz.

fazlasi ne oluyor? karacigerde glikojen halinde depolaniyor. glukoz molekulunu tek bir uzum tanesi gibi dusunun. glikojen molekulu ise uzum salkimi.

karacigerin glikojen depolama kapasitesi SINIRLI. karacigerdeki glikojen depolari dolunca ne oluyor?

cunku hala fazla glukoz var, ornekteki bunyemiz hayvan gibi yemeye devam ediyor cunku.

glikojen depolari da dolunca, bu defa, yag sentezi basliyor. yag olarak depolanmaya basliyor fazla glukoz. gobek, ask tutamaclari, got oluyo o glukoz fazlasi. sismanliga ilk adim o gobek, o ask tutamaclari. onun ardindan belinize araba ic lastigi gecirmissiniz gibi bir sismanlik geliyor. onun pesinden de metabolik sendrom.

ozet: beyin hucreleri glukoz yakiyo, ben seker yiyeyim, glukoz tuketeyim demek, bilgisizlikten oluyor.

bilgi su: agzinizdan ne girerse, idrar, diski ve glukoz oluyor sonunda. idrar ve diski atiliyor. glukoz harcanabildigi kadar harcaniyor, fazlasi depolaniyor.

ama dogrudan seker, glukoz, fruktoz almak cok zararli. o da yukarida bahsettigim videoda cok guzel anlatiliyor. anlatan da, soytari degil, Kaliforniya Universitesi San Francisco tip fakultesinde pediatrik endokrinoloji profesoru.

Cocuklarda salgin hale gelen obeziteye isyan ediyor. Ama devlere karsi gucu ancak bu kadar.

Dusunun ki, o videoyu YouTube'a 2008'de koymus. 5 senede sadece 3 milyon kisi seyretmis o videoyu. Bunlarin bir kismi da, yeniden seyredenlerdir.

Dunyanin nufusu 7 milyar. Bunun kacinin internet erisimi, kacinin YouTube'a erisimi var bilmiyorum.

Feysbukta gevezelik ve sebeklik yapacaklarina su videoyu seyredip aydinlansalar ne guzel olur, etraflarina da anlatirlardi.

Ama cehalet ve sebeklik kol geziyor, gida devleri de butun insanlari zehirlemeye devam ediyor.

Ortalik yangin yeri hocam, uzak durun yangindan.

Size soyluyorum, metabolik sendrom diye bi hastalik yoktu eskiden.

Ozet: Evet seker gereksiz ve hatta zararli.

Isterseniz bi deney yapalim. Sifir miktarda rafine seker ve ambalajli gida tuketin ama hayvanlar gibi meyve tuketin, taze meyve suyu icin. Bakin bakalim insulin direnciniz ne hale geliyor?

Yani meyvedeki fruktoz bile olcusuz alindiginda zararli. O video da bunu anlatiyor.

marketlerde satılan gıdaların hemen hepsi çok sağlıksız.

%100 meyve suyu diyor, tamam ama bunlar da konsantrelerden yapılıyor ve konsantre meyve suları taze sıkma meyve sularına oranla daha fazla şeker içeriyormuş.

bunları içerken çok dikkatli olmak lazım.

şimdilerde "taze sıkma" mevye suları çıkmaya başladı. ararsanız bulabilirsiniz. dimes ve elite markalarının böyle ürünleri var.

ancak bunları da çok az tüketmek gerekli. minimum diyelim.

@mea maximacim bari sen soyleme boyle seyler!

(bkz: taze sıkılmış portakal suyu/@compadrito)

Ne söylemeyeyim?

meyve suyu minimum diyorum, yani çok lazımsa

tüketmeyin, oh ne güzel meyvenin suyu diye bardak bardak

bunu yapanlar var

(bkz: bariatrik cerrahi)

sadece baritarik cerrahi ile ugrasan merkezler aciliyor artik.

ahan da bu Brooklyn'deki:

www.brooklynbariatric.com


Tokyo'da cocuklara bariatrik cerrahi uygulaniyor. Bu ne demek biliyo musunuz? Cocuk patolojik derecede sisman ve hayatini kurtarmak icin midesine kelepce takiyolar, yok bilmem (bkz: roux en y) yapiyolar.

Tokyo lan Tokyo! Japonya, sushi memleketi, ortalama yasam beklentisinin en uzun oldugu ulke!!!

Orada bile bu salgin basladi.

Biz bu kafayla, bu cehaletle ve bu tempoyla gidersek, Turkiye'de de bariatrik cerrahi alaninda uzmanlasmis merkezler acilacak.

Ne ozellikleri var? Yataklari 500 kilo tasiyabiliyo, sedyeleri ozel, ameliyat masalari ozel, kapilari genis, asansorleri genis. Cunku morbid obezleri, evin duvarini yikarak vincle cikariyolar evden ve kamyonet kasasina yerlestiriyolar, yataklarini. Onlari tasiyacak ambulans yok, kabul edecek hastane de yok.

Ben morbid obez ameliyatina girmedim ama obez ameliyatina girdim, herkes icin buyuk eziyet. En cok da hasta icin tabii.

Goreceksiniz, 90'lilar ve 2000'lilerden yani 90'dan sonra doganlar arasindan morbid obez olan, metabolik sendroma yakalanan, pankreas kanserine, meme kanserine, diyabete yakalanan ne kadar cok kisi olacak. Goreceksiniz, diyabet nasil patlayacak ve insanlar endokrinoloji polikliniklerinin onunde nasil kuyruga girecekler.

Bu bir salgin ve cok saldirgan bir sekilde mucadele edilmesi gerekiyor. Ben de kedileri cok severim. Ben de kediciyim.

Ama hicbiseyden haberi olmayan, 3 yasinda 5 yasindaki bebelere de yazik degil mi? Kedi yavrusuna acidiginiz kadar acimiyo musunuz onnara? Guya universite mezunu ama zir cahil anne babalarin elinde, fast food ve sekerli, misir suruplu icecek tuketerek buyuyolar. Iste bu nesilde diyabet, morbid obezite, metabolik sendrom ve pankreas kanseri patlamasi yasanacak, onumuzdeki 20-30 sene icinde.

Bunun tedbirinin acilen alinmasi lazim.

Bilgisayar, televizyon, akilli telefon, video oyunu, uzaktan kumanda, otomobil hepimizi cok hareketsiz hale getirdi.

1+1 2 degil de 5 ediyosa, ona sinerji diyoruz. hareketsizligin ve bu tur zehirli icecek ve yiyeceklerin sinerjik etkisi var.

bariatrik cerrahi icin masaya ameliyat masasina yatacak insanlar cogalacak.

diyabet, metabolik sendrom, pankreas kanseri, meme kanseri, felcler patlayacak.

bunnar nostradamus kehanetleri degil. gostere gostere geliyor. siz sahildesiniz, ben tepedeyim. tsunami dalgasini ben sizden daha once goruyorum.

tek farkimiz bu.

sinirlenme, değmez kendine ettiğin zarara vs desek de ikna edemeyiz ki, karakterin olmuş. kendin karar verip çaba göstermelisin, arkanı dönüp gidebilmeli, vurdumduymaz olmayı denemelisin.

ilaç kullanmak istemiyorsan psikoloğa gidebilirsin. o değil de umarım ilacını kafana göre almayı kesmemişsindir. onları çat diye bırakınca da ani krizler gelebiliyor.

psikoloğa başvur hocam. izmirde yaşıyorsan çok iyi bir tane tanıyorum.

@sttc, ben böyle biri değildim. sakinlik nedir bilirdim, sakin kalır ve kolayca sakinleştirirdim çevremdekileri. gülerdim, mutlu olur, ederdim. haklısın sanırım, karar vermeliyim.

@blues bluzz, hayır, doktor kontrolünde kestim ilaçları. 4 yıl oluyor. psikologa gitmeyi ben de düşündüm ama hiçbir şey konuşamıyorum. bunları yazmış olmam bile bir mucize.

@anorthosis famagusta, ankaradayım. çok zorlanıyorum bu şekilde. gidemem sanırım psikoloğa.

@divit, ne bağırması, zenginliği fakirliği arkadaşım? ne saçmalıyorsun sen?

Rahatsızlığınız var, teşhis konulmuş, ilaç almam diyorsunuz, psikoloğa gitmem, doktora gitmem, e nasıl iyileşeceksiniz?

yeni bir doktor bulun

tutman gerekiyor kendini başka çaresi yok. sinirlendiğinde herkes çok sinirlenir, sinirlendiğin anda söylediğin şeylerden yarım saat sonra çok pişman olacağını düşünerek kendini kontrol edebilirsin belki. ben böyle yapmaya çalışıyorum ve işe yaramadı değil.

doktora degil, psikologa gideceksiniz.

daniel goleman'in duygusal zeka isimli kitabini okumaniz lazim ayrica. oradan ogrendikleriniz isinize yarar.

ilişki niye vardır? tartışmalara girip sinirlenmek için mi? ya da başka bir şeye sinirlenince stresini beraber atmak için mi?

değer mi amk çocuk sadece yakışıklı diye bunlara katlanmak?

ilişki yaşadığın kişiyi değiştir.

@neil manke, şimdiye dek böyle geldim zaten. olan bana oluyor. konuşamıyorum, öfkemi yansıtamıyorum. yani kızmak istesem, bağırmak istesem de yapamıyorum. birkaç söz ediyorum, onlar da kötü sonuçlara mal oluyor zaten. gecenin kaçı olursa olsun atıyorum kenimi sokağa. biraz öyle sakinleşebiliyorum.
yine bu kontrolü almam lazım, ama nasıl?

@compadrito, bakacağım. teşekkür ederim.

@eyyor, her şeyim, canım kalbim vs. onları ne yapıcaz peki? değer mi öfkeye, zarar görmeyi? değer demeye korkuyorum bazen, kendim için, içimden geçiyor ama değer demek. neden yakışıklılık diye sığ bir yorum yaptın ki?
ama bilemiyorum işte.
nereye kadar değecek diyorum sonra da? bu yaşta bir insan için değer mi? şu an bu kadar derin düşünmek istemiyorum. sevip sevildiğimi biliyorum. bu yeter diyeceğim şimdi. bazen dilim varmıyor. neyse çok kurcalamayayım.

sadece bundan yola çıkarak teşhis konulmaz veya hareket edilmez elbette; ama saydıkların, şikyaet ettiğin şeyler panik atağın ve pasif agresifliğin belirtilerine kısmen uyuyor. bunları, çıkış noktalarını vs. incelersen kendin hakkında bir farkındalığa sahip olur ve kendini daha iyi tanırsın.

adını hatırlayamadığım bir filmde bu konuda biri sana benzer bir sorunu olan danışanına şöyle bir şey anlatıyordu.
"insanlar iki çeşittir.
birincisi marketten alışveriş yaparken olabilecek en küçücük bir aksilik olduğunda kasiyere bağırıp çağırır; sinirini boşaltır, rahatlar...
ikincisi ise kasiyerdir, müşteri bağırır ama umursamaz; işini kaybetmemek için susar. sonra bir gün gelir, silahını çeker ve marketteki tüm müşterileri vurur.
sen kasiyersin."

bu repliğin geçtiği filmi bulabilrsen izle derim.
hatta ayrı bi duyuru aç belki bilen çıkar.
ilaç olmasa da en azından bir psikoloğa ihtiyacın var. olmadı dövüş sporlarına merak salabilirsin.

filmlerin adını buldum:
- analyze this
- analyze that (ilkinin devamı sayılır)

cevabını kendin vermişsin işte; bu yaşta bu eziyeti çekmeye değer mi? dünyaya iki defa geleceğini zannediyorsan yanılıyorsun.

@dafaiss, mutlaka izleyeceğim. teşekkürler.
yorumunda da haklısın..

çok alakasız olabilir ama ben de bu ara aşırı gerginim, stres sorunlarım var. çarpıntı ve panik atak başladı. arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine yok rezeneydi yok papatyaydı gibi yatıştırıcı bitki çayları içiyorum. psikoloğa zaten kesin git. ama bitki çaylarını da denemeni öneririm gereksiz bir sakinlik ve yatışma hali veriyor.

var mı? ilk kez duydum :)

Eskiden gece 3 ya da 4'e kadar, saat başlarında AKM'nin önünden kalkıyordu ama Gezi Parkı olayları ve Taksim'i yayalaştırma geyiğinden sonra durdu. Yeni dönem başlamış olması lazım ama nereden bilmiyorum.

Pahalı ama kime göre bana göre tabii.

Çok özel bir yemek olmayacaksa orada yemezdim.

fiyatlar pahalı. ona göre hazırlıklı olun.

sufleleri güzel. bak canım çekti şimdi :)

Fiyat örneği verebilirsiniz diye özellikle ürün belirtmiştim. Aynen, neye göre kime göre. Hiç bilgi alamadım ya la.

hayatta fiyat aklımda tutamam. kusura bakmayın.

pahalı ama lüks değil.

telefon açıp fiyat almayı deneyin.

latife tekin sabit fikir söyleşisine konuk olmuştu. söyleşiler ist. modern de yapılıyor. tam anımsamıyorum, kahve mi, bi kadeh şarap mıydı neydi 18 tl olduğunu görünce baya bir çemkirmişti:
yani yoksullar gelmesin diyorlar, demişti.

olay 2 Ocak 2012 de cereyan ediyor.

üşendim yeniden izlemeye ama istersen bi bak:
www.sabitfikir.com

sözlükte head & shoulders clinical strength övülmüş bayağı bu konuda. şuan doğal ne yapılır bilemem ancak ben de aldım kısa süredir kullanıyorum bu şampuanı.
eski adı ve yeni adı ile iki farklı başlık var. şampuan aynı...
eksisozluk.com
eksisozluk.com

M-furo losyon ben de kullanıyorum, iyi geliyor.

bende çocukluğumdan beri var. 35-40 senedir. denemediğim şampuan kalmadı. şampuanların bir faydası yok. artık normal şampuan kullanıyorum. sonra losyon sürüyorum.

Ben uzun süre dermovate kullanmıştım. onlar sanki bu m-furo'dan daha kuvvetli.

ama gitmediğim cildiyeci kalmadı diyorsanız size de söylenecek bir şey yok :(

cok samimi degilseniz(davetlilerden çok kişiyle haşır neşir olmayacaksanız), işe giydiğiniz kanvas ya da kumaş bir pantolon, düz renkli bir gomlek, varsa da bir kravat iş görür herhalde.

öğrencilikten yeni çıkmış bi insan olarak, yakında iş görüşmelerine gideceğinizi de düşünerek, kendinize orta halli bir takım elbise alın bence.

ayrıca kiğılı da 3-4 ekime özel %50 indirim var, kaçırmayın derim.

viaport gibi outlet avmlere uğra. orada epey indirimli oluyor, hem de kalite markalar.

İstanbul'da laduree var en ünlü sanırım ama ben en çok divan'ın dışı kakao kaplı çikolatalı olanını seviyorum. Laduree'nin çiçekli meyveli olanları başarılı. tarif için özelinden link yollayayım.

donut: krispy kreme.

makaron konusunda baylan (kadıköy rıhtımda) benim en çok beğendiğim oldu.

donut: cevahir avm'nin içinde krispy creme

ontheroad + 1500

laduree'nin hem paris'te hem de istanbul'daki şubeleri baylan'ın yanında 0 kalır.

baylan ve laduree dışında da başka bi yerden makaron alma. carte d'or un hazır makaronları var, tadı güzel oluyor ama biraz zahmetli ve görsel olarak gerçek makaronlara çok benzemiyor :D

işte geldim.

makaron için bilgi vereyim.

bebek'te baylan var. iyidir makaronları.

pelit pastanelerinde de makaron oluyor. klasik makaron gibi değillerse de güzeller, ben beğeniyorum.

laduree bebek'tekini kapattılar, istinye park'ta var diye biliyorum bir de şubeleri.

divan'ın makaron'larını çok beğenmiyorum.

makro marketlerde ve migros'larda divan'ın bir kuruluşu olan pastaneler var, onların makaronları da idare eder, güzel.

pera müzesi kafesinde de divan'da yapılan makaronlar satılıyor. onlar da güzel oluyor.

al karşına, konuş. seviyorsan tabii. bu gidişin sonu hayır değil, ne siz yenilmekten bir şey anlıyorsunuz ne de ben sizi yemekten. yola gelin, win-win siçuyeyşın olsun de.

not: nohutla alakam gazeteyi külah yapıp içine doldurmaktan ibaret.

Salçayı nohutlar yumuşadıktan sonra koyun. Bir de, gece içinde beklettiğiniz suya karbonat koyun biraz. Faydası olur.

bebişim sorun sende değil, nohutta, 2,5 saat pişmeyen nohut mu olur, nohuta bak sen!

suyu soğuktan koy pişirirken, tuzunu en son at, ocaktan almadan önce, belki 2 saate iner, ehe,

Not: Markası ne bu nohutun, biz de almayalım yahu

ahahah efsanevi bir post gibi duruyor. caps mi almalı acaba...

nohut geceden ıslatılır evet ama onu yanlış anladınız herhalde. suda bekletilir. ertesi akşamda pişirilir. ahah.. umarım boşa gülmüşümdür.

yahu ilk kez yapmıyorum arkadaşlar. nohutun, fasulyenin suya konup bekletildiğini biliyorum. yarın pişireceğimi yazdım zaten en başında ve " şimdi suya koydum " dedim. düdüklü tencere ile başlayan cümlelerin tümü ( en sondaki suya koyma aşaması hariç ) yarın ile ilgili. neresine caps alma ihtiyacı hissettiniz :)
bimden alıyorum nohutu. ( öğrenciyim )

bir gece önceden ıslattığım nohutu elektrikli ocakta 4 saat pişirmişliğim var.

suda bekletme süresini uzatmak bir çözüm olabilir. ayrıca ıslatılan suya biraz tuz eklemek de yumuşamasını sağlıyor diyorlar, ben denemedim.

boşa gülmüşüm, dağılıyorum...

Nohut yapmakk zorunda mısın?Fasülye kolay pişer...

Valla 2 saatten uzun süre pişmeyen fasulye de var. Türüne göre çok değişiyor.
Haşladıktan sonra yumuşamış, hani tatsız tuzsuz yesen yenir kıvama gelmiş olması gerekiyor, haşlama kısmını mı kısa tutuyorsunuz acaba? Ya da ateş mi çok kısık?

bu kadar eziyet çekmeyin. bunların hazır haşlanmış konserve kutularda satılanı var.

3-4 saat gaz parasına yazık. alın bir kutu haşlanmış nohut, mis gibi.

herkes vedat milor olmuş maşallah.

1- Bunalıma girmiyor, öyle bir koşturuyor ki yaramazlık saatinde geri kalan saatlerin tümünde uyuyor zaten, nasıl uyandırıp gezdireceksin..

2- Biz ailemle ayrı ayrı tatile çıkıyoruz, bir kısım tatildeyken diğeri evde kediyle ilgileniyor.. Arkadaşlarına emanet eden tanıdıklarım da var..

3- Kuma sıçıyorlar, kumdan kakayı alıp çöpe atıyorsun, değişim zamanı gelince kumu değiştiriyorsun koku olmuyor..

@infernalcadre;
4- Kediler söz dinlemez belli bir süre sonra sen onu dinlemeye başlıyorsun..

bende benzer şeyleri merak ediyorum ek soru sorsam kızmazsın umarım.

4- mesela köpeklere otur diyorsun oturuyor komut filan dinliyor. ama sanki kediler böle pek komut dinlemiyor gibi bu doğru mu ?

kedilerin köpekler gibi gezip enerjilerini atmaları gerekmiyor. evde hoplayıp zıplamak onlara yetiyor. bunalıma girmiyorlar. çok iyiler maşallah.

aslına bakarsan kediler de köpekler gibi sokakta gezdirilebiliyor.

kediye mamasını, suyunu ve kumunu bırakırsın evde kendi kendine kalır. köpekler yalnız kalamıyor, yanında götürmen lazım.

içgüdüsel olarak kuma yapıyorlar tuvaletlerini. özel kumlar ve kapalı tuvaletler var, kokusu gelmiyor.

Kediler genelde komut dinlemiyor ama alıştırabiliyorsun bazı şeyleri yapmaya ya da yapmamaya. Bunalıma girmiyor evde, yavru alırsanız zaten dışarıyı bilmiyor bile. Tabii isterseniz Şener Üşümezsoy gibi dışarıda omzunuzda bile gezdirebilirsiniz alıştırırsanız :)
Kumu temiz tutunca kokmuyor ama tüy olayı fena gerçekten kedisine bağlı olarak.

kediler insanlar tarafından evcilleştirilen bir tür değil. insanların yerleşik olduğu yerlere kendileri gelip mesken tutmuşlar. bu süreçte insanları da rahatsız etmemişler. adamlar zaten evlerdeki sefa ortamını bizzat deneyip beğenerek adapte olmuşlar yani. biz zorla dört duvara hapsetmiyoruz.

1- Bu kedinin cinsine bağlıdır biraz. Her gün biraz ilgi gösterip, biraz da oynadığınız sürece hiçbir sorun olmaz. Çünkü kedilrer yabancı ortamlarda kendilerini güvende hissetmezler.

2- Tatile giderken:
a) Birine anahtar verilir. O kişi her gün eve 10 dk uğrayarak suyuyla mamasıyla ilgilenir.
b) Hayvan oteline bırakılır.
c) Tanıdık birine bırakılır.
Yukarıdaki şıklardan kedi için en sağlıklısı "a" şıkkıdır.

3- Kıl tüy bırakmaz olurlar mı? Tabi ki bırakırlar. Yine kedinin cinsine, yaşına ve mevsime bağlı olarak bu sorunun seviyesi değişiklik gösterir. Bununla herkes kendi yöntemleriyle başa çıkar çünkü herkesin kıl tüyden rahatsız olma eşiği farklıdır. Kimisi çorbasındaki tüyden bile rahatsız olmazken ötekisi her gün çarşaf değiştirir. Ama ortak payda hayvan sevgisidir. Zaten kedileri yeterince seviyorsanız bu tarz konuları sorun etmez, illa ki ortak yaşam için uygun bir çözüm bulursunuz.


4- Kediler kuma işer sıçar. İsteseniz de başka yere yapmazlar. Çok titizlerdir bu konuda. Koku sorunu da tıpkı tüy sorunu gibi tamamen göreceli bir şeydir. Kimisinin "çok az kokuyor" dediği, öbürü için dayanılmaz olabilir. İşin püf noktaları ise şunlardır: Kedi kumu her gün düzenli olarak temizlenmeli ve sık sık da tamamen değiştirilmelidir. Kum kabı havadar bir yerde muhafaza edilmeli, mümkünse üstü kapalı olan tipleri tercih edilmelidir. Kedi kakası neredeyse hiç koku yapmaz. Çok hızlı kurur ve taşlaşır. Kumdan temizlemesi çok kolaydır. Öyle vıcık vıcık etrafa bulaşmaz. Tam tersine asıl sorun kedinin çişidir. Kokuyu çiş yapar ve kum değiştirilmedikçe geçmez. Hatta kediler de bu konuda hassastır. Eğer kumlarını yeterli sıklıkta temizlemez-değiştirmezseniz sizi protesto etmek için gelip halının ortasına sıçarlar. Böyle de süper hayvanlardır.

evi uygun olanlar camı falan açık bırakıp dışarı çıkıp dönmeye alıştırıyor kediyi. özellikle kızgınlık dönemlerinde baya işe yarıyor. tabi öyle bir durumda aşılarının yapılmış olması önemli çünkü dışarıdan hastalık kapabilir. ayrıca dişiyse kısırlaştırılmış olması da lazım hamile kalmasını istemyorsan. tabi hayvanın dışarı gidişine izin verirken başına gelebilecekleri de göze almak gerek.

kediler köpek gibi olmasalar da birkaç komutu gayet rahatlıkla öğreniyorlar. gel, hayır, vs vs. özellikle yapmasını istemediğin birşey için hayır kelimesiyle bir nesneyi bağdaştırman gerekir. sevdiğin elinle aynı anda şaplak atmaya dürtmeye kalkarsan kafa ambale olur hayvanın. ben terliğe alıştırdım mesela. tezgahın üstüne falan çıktığında elime terliği alıp 10 metreden hayır dediğim anda götüm götüm iniyor tezgahtan.

tüy olayı tamamen senin temizliğinle alakalı. yine kendimden örnek vereyim. normalde titiz bir insanım ve evde 1,5 yaşında dişi tekirim var. kısırlaştırmadan önce bir kez doğursun diye çiftleştirdik, 5 tavrusu oldu. doğuma kadar evde tüy sorunu yok gibiydi evde. hem tarakla haftada bir tarıyorum, sonra ağda yapar gibi bantla topluyorum üzerinde kalanları. halıları falan da fırçalıyorum haftada bir falan. ama 5 yavru 3 aylık olana kadar bende kaldı, evde heryer tüy oldu tabi. çok kedi olunca titizlik katsayın düşüyor. khiron'un dediği gibi biyerden sonra takmıyorsun. çalışıyorsan falan kıyafetlerinin dolaptaki düzenini -evde giydiğin tüylenebilirler ve dışarda giydiğin tüylenmesini istemediklerin- de ayarlarsın. tüyleri toplamak için bi aparat var ya mikrofon gibi yapışkan rulolu, ondan da alırsın. sorun olmaz. ama kediyi gerçekten seviyorsan gece hayvan gugur gugur ağzının içine kadar girip uyurken, tüyler ne olacak diye pek düşünmüyorsun, herşey halloluyor bir şekilde.

bence petshopdan falan alacaksan kesinlikle alma hele bahçen yoksa hiç alma.kıl tüy muhabbetine şimdiden aklın takılıyorsa hemen bıkarsın çok döküyorlar. fakat kötü durumda bir kediye sahip olacaksan başka tabi kedi kumu kullanırsın,bizim kediler çıkmak istiyor dışarı ama çıkamıyorlar çıksalar vızır vızır araba :'(

Ya ben biraz önce benimkiyle dışarı çıktım gezdik biraz hatta videoya aldım ama youtube a yükleyemedim nedense vimeoya atayım da şimdi altına açıklamasını yazarım bakarsın nasıl yapcan nasıl etcen. Kedinin karakteriyle alakalı tekirse falan yaramaz olur çoğu dışarı çıkmak ister.

tatillerde benle geliyor kafasına göre takılıyor.

bırakıyor ama stick rollerla alıyorsun tüyleri. işediği zaman da sıçtığı zaman da kokmaz topaklanan kum alıp sabah akşam bir kere temizleyip serin kuytu ve kuru bi yerde tutarsan o kabı.
thats all.

ellerinde liste var sırayla çağırıyorlar

yemez diyorum. hele ki parmak izin yoksa daha önce hiç yemez...

eğer yemezse, chrome veya firefox'a autofill vb. bir extension yükleyerek, çok kolay alabilirsin. yapman gereken sadece hızlıca ilerlemek. alanlar da öyle alıyor.

geçen pasaport almaya gittim, koca ekran vardı, randevu alanların isimleri vardı.

randevusuz gidebilme durumu var mı? pasaport için öyle bişi var, mekan da boştu, deneyebilirsin.

kadın sabah akşam bunları takip ediyor, yemeklerini hazırlatıyor. beraber spor yapıyor, durmadan motivasyon yapıyor.

böyle olunca kolay kilo veriyorlar.

Yavruyken bir anne ihtiyacı hissettiğinden sizin dibinizden ayrılmaması normal. Birkaç ay sonra yavaş yavaş azaltacaktır bunu. Eğer siz evde yokken de oyalanacak bir şeyi olsun, sıkılmasın istiyorsanız bence en iyisi henüz küçükken ona bir kardeş bulmanız.
Isırması için de oyuncak alabilirsiniz, ama büyüdükçe ısırma isteği azalıyor.

üşüyodur. termofor yapabilirsin. duygusal şeyler değil. kapalı kuytu dar yerlerde de kendilerini daha iyi hissediyolar.

kediebesi anlayamadım, termofor ve duygusaldan kastınız nedir?

yani kedinin tepkisi yalnız kalmamak için, senden ayrılamadığı için filan duygusalbir tepki olmayabilir diyorum.

eğer kediyi yanınızda tutacaksanız neye alışırsa hayat boyu öyle yaşamak isteyeceğini bilin. kediler obsesif kompulsif varlıklardır. nerde uyuyorsa hep orda uyumak isteyeceklerdir.

sizinle beraber uyumaya alışırsa hep öyle olsun ister ve yeri göğü birbirine katar. ona göre alıştırın. ben kedilerimi ayrı yatmaya alıştırdım, o yüzden bazen beraber uyumak istesem bile onlar uyumak için dışarı çıkmak istiyor mesela.

tırnak meselesine gelince. tırnaklarını kesebilirsiniz. nasıl ki insan tırnaklarının beyaz bölgelerini kesiyoruz, kedilerin tırnaklarının de beyaz bölgelerini kesin dikkatli olun. pembe bölgelere denk gelirse kanar.
yavru henüz çok küçük olduğu için tırnaklarını geri çekmeyi bilmiyor. zamanla öğrenecek ve sizinle oynarken tırnaklarını geri çekecek. bunun için biraz sabretmeniz gerekli.

bizim kediyi de yavruyken ilk eve getirdiğimizde bizim yanımızda yatmak istiyordu geceleri, yanımıza almazsak viyak viyak ağlıyordu. ama bu aşamada kararlı olmak lazım, biz almadık ve bir-iki güne ağlamayı kesti, kendi yatağında uyudu hep ondan sonra.
tırnak konusunda ise, eğer keserseniz, bu sefer de körelen tırnakları törpülemek için mobilyaları tırmalayabilir. tırnakladığında azarlayın, burnuna parmağınızın ucuyla hafifçe pıt yapın kızdığınızı anlasın belki işe yarar.
bi de şimdi bi sürü oyuncaklar falan çıkmış tüylü püsküllü 5-10 liraya falan, onlardan alıp sandalyeye falan asıp sarkıtın, belki ilgisini çeker oyalanır.

Anladığım kadarıyla miyavlamasına devamlı kulak asmamam gerekiyor.
Yatak mevzusunda sıkıntı şu ki stüdyo dairede yaşıyorum ve her şey aynı yerde. Dün yatağa kendi çıkıp inemiyordu, bugün onu öğrendi.
işim zor gibi görünüyor ama bu andan itibaren sallamama politikasını devreye sokacağım sanırım.

yavrunun şu an senin yanında uyumak istemesi çok normal. annesi olsa onu emip yanında uyuyacaktı. 2-3 aya o bebeklik dönemi geçecek emin ol. sürekli dibinde olmayacak. kedimin yavruları olduğunda bebeler de aynı şeyi yaptılar bi dönem. özellikle yürümeyi-koşmayı-tırmanmayı öğrendikleri zaman kutularından çıkıp anneleriyle beraber ağzımın içinde uyuyorlardı. bebeklik dönemini atlatınca ayak ucunda falan yatmaya başlar zaten çok takma.

psikologlar bu işin profesyoneli, onlar bu iş için eğitiliyorlar.

onlar ne sorulacağını, sizi nasıl konuşturacaklarını bilirler. sıkmayın kendinizi.

paran varsa eğer "düzgün" bir psikiyatr öneririm. ve acele etme. bu tür şeyler "anaa harbi geçti lan" şeklinde oluyor. aşamalarını izleyemiyorsun genelde. bi loading paneli yok.

Bunlara tek tek baslayin:

neurofeedback denemek fena olmayacak. bu arada L-carnitine 500 mg ve DHA (dokosohekzoenoik asit- bit tür omega 3- EPA ile beraber oluyor )

www.engelliler.biz

www.aktuelpsikoloji.com

www.kocaelineurofeedback.com

@compadrito üzgünüm ama dediginiz yöntemden memnun kalan'ı görmedim daha. bilimsel bir yöntem olabilir ama herkes para tuzagı oldugunu düşünüyor

sinek görmüş olabilir.

ya da enerji fazlasını boşaltmak istiyor olabilir.
benimkiler de bazen durup dururken konuşa konuşa koştururlar falan.
o zamanlarda sevdirmezler.

kedi kısırlaştırıldı mı? eğer kısırlaştırılmadıysa muhtelemelen malum aya girmiştir.

biz aldığımızda kısırlaştırıldığını söylediler, sonrasında hiç düşmedik konunun üstüne

6 aydan sonra kısırlaştırılan kediler üremeyi temelli unutmazlar. 6. ayda zaten cinsel olgunluğa ulaşırlar. o yüzden eski dürtüleri de geliyor olabilir.

sonuç olarak telaşlanmayı gerektirecek bir durum yok.
kendi kendine düzelir.
bırakın koşuştursun biraz. :)

bugün yaptığı ilginç hareketler için "kedidir ne yapsa yeridir" diyorum :)

size alışmasını bekleyin. yanınıza yavaş yavaş gelecektir. biraz oynamaya çalışın bakalım. kağıttan top yapın atın, ya da bir sopanın ucuna bişi bağlayın filan.

(bkz: kedilerin hikmetinden sual olunmaz)

1 bir şey olmaz

2 geri kalan zamanda ilgilenirsen sıkıntı olmaz

3 1000 civarıdır normal bir kedinin. ben benimkine 8 ayda 5000 civarı harcadım. hasta olursa yapacak bir şey yok. benim duyurulara bir göz at. bu stresi kaldırabilir misin?

1. kediler 3-4 güne kadar evde yalnız kalabilirler. bu sorun olmaz.

2. kediler zaten siz evde olsanız da 24 saat sizinle ilgilenmezler. kendi havalarında olurlar. bu da çok önemli değil.

3. doğru düzgün bir veteriner mamasıyla bile besleseniz normal şartlarda ayda 50 civarı olur diye tahmin ediyorum.
gerçi o bile çok.
yani şöyle söyleyeyim, benim 8 kedim var.
ayda 200 lira civarında kedilerimin masrafı.
ama elbette yeni geldiğinde kum kabı vs için bir kerelik masrafınız olacak.

lazım olan şeyler:

-kum kabı.
-mama ve su kabı.
-kum.
-mama.
-kum küreği.
-birkaç oyuncak.
-kedi yatağı.
-kedi uzun tüylü gibiyse tercihen fırça ve eğer isterseniz tırnak makası.

bunun dışında bir de aşıları vs var.
ilk geldiğinde karma aşısı yapılacak, iç-dış parazit ilacı falan verilecek.
onun dışında parazit hapını 3 ayda bir vermeniz lazım.
4-5 liradır onun fiyatı.

gerisi size kalmış.
yani para harcamak istedikten sonra bir sürü şey var alınacak.

bir de 1 yaş civarında kısırlaştırmanız lazım.
o da 100 ila 200 lira civarı.

---

kediyi o kadar yalnız bırakacaksanız bence iki kedi birden alın.
hem sizin işiniz kolaylaşır, hem de o sıkılmaz.
sizin de içinir rahat eder.
evde iki kedi olmasıyla bir kedi olması arasında fazla fark yoktur.
zaten günün yarısından fazlasını uyuyarak geçiriyorlar.

edit:

mutevazi doğru söylüyor, ama benim dediğim gibi 8 kedim var.
son ayda bir tanesi hastalandı, onun için 600 civarı bir şey harcadım.
o da 11 yaşında.
bunun dışında yıllardır normal masrafın dışına çıkmayı gerektirecek bir sağlık sorunu olmadı çok şükür.
yani illa hastalanacak diye bir şey yok.
ama mutevazi'nin dediği gibi hasta olduğunda da stres yaratabilir.

bunun dışında mesela cins kedi bakmak bu açıdan çok zordur.
daha hassas oluyorlar ve genetik özelliklerinden dolayı farklı zorlukları olabiliyor.
iran kedilerinin sürekli taranması gerekir, gözü akar, bağırsak sorunu yaşamaya yatkındır vs. gibi.

tosun gibi bir sokak kedisi alırsan fazla sorun yaşamazsın büyük bir şanssızlık olmazsa.


edit: market maması yazmışım nedense. "doğru düzgün bir veteriner maması" olacaktı doğrusu.
yani veterinerlerde satılan marka mamalar.
tercihen proplan.

1. sorun olmaz. yemeğini ve suyunu koyar ve de bir köşeye temiz kumunu koyarsanız kendi kendine oturur, bir miktar depresif olur ama geçer o da. 2 kedi olursa birbirlerine arkadaş olurlar, daha iyi.

2. kediler öğlen saatinden akşam 18:00-19:00 a kadar bildiğin ağır uykudalar zaten. en uyanık oldukları zaman akşam saatleridir.

içine kapanık sürekli uyuyan korkak bir kedi olur.kedi aileyle birlikte yaşar.lütfen kedi sahiplenmeyin.kedi sahiplenmek için uygun bir yaşam tarzınız yok.

hayır kedi sahiplenmeye son derece uygun bir hayatınız var. kedi değil, köpek aile hayvanıdır.

@aşksız prens soruya cevap vermemiz, kendi aramızda konuşmamamız lazım ama lütfen yanlış bilgi vermeyelim. herkesin kedisi tatile gidince evde yalnız kalıyor ve gündüzleri öğleden akşama kadar uyuyor. benim kedilerimde hiç bir davranış bozukluğu yok. gayet sağlıklılar.

kedinin karakterinin evde yalnız kalması ile ne alakası var anlamadım.

köpek ilgi ve disiplin ister. dışarıda yürüyüş ister. evde yalnız kalmaları iyi değildir. kediler ise tam tersi.

Masraflar ağır gelmezse iki kedi daha iyi sizin için. Yalnız kaldıklarında sıkılmazlar. Bir de, haysev'in facebook sayfasında bazen ilanlar görüyorum. Masraflarına destek olanlar var sahiplendirdikleri kedilerin. Belki denk gelirsiniz. Her durumda çok fazla değildir 1- 2 kedinin masrafı.

Ben de sabaha karşı gördüm bir kısmına baktım, emin olmamakla birlikte yanıt vereyim, kızın hastalığı yok varsa da küçük bir şey mühim değil, öteki doktor adını unuttum deniz celiloğlu nun oynadığı karakter durumu yanlış anladı.. O aslında ferideyi sormuş kamran ondan sonra çıkan kadının durumunu anlattı vs.

1. feride hasta değil, mutekebbir +1
2. o dönem veba salgını var. kumaşlar yurtdışından geldi, fareler hastalığı yaydığı için o sahne önemli.

kitap da öyle şeyler yoktu hatırladığım kadarıyla. tv dizisi olunca sakız gibi uzatmaz için bişiler eklerler.

belki de nostalji yapmak için kitabı tekrardan alıp okumak iyi olur :) çok güzel bir kitaptır. zamanında bir kaç kez okumuştum.

1-1,5 yaşına kadar büyüme çağı kedilerin, erkekler de çok yer. daha sonra iştahları azalıyor.

ancak günde bir kere doldurmanız yeterli mama kabını. veterinere danışın.

bağırsak paraziti olabilir mi acaba? düzenli parazit ilacı veriyor musunuz?

@quasiromantic parazit asilari yapildi.

hakaret varsa dava ac. baska turlu silinmez.

özel mesaj ifşası normalde uçurulma sebebi olarak değerlendirilebilir. eğer yazar uçarsa entry silinir ama ben zannetmiyorum ki öyle bir şey olsun.

nick altında hakarete maruz kalanlar bu entryleri sildirebiliyordu yanlış hatırlamıyorsam. ispiyonla bakalım.

nickaltındakileri bünyen kaldıramıyorsa girdiğin entrylere yazdığın mesajlara dikkat edeceksin.

kompisko'ya katılmakla beraber gg olarak ispiyonladım hayrına.

Bir yazar hakkında yazılanlar onun şikayeti üzerine silinebiliyor


İletişim bölümünden sözlüğe mesaj at, eğer gerçekten yasal olarak sakıncalı hakaret vs varsa siliniyor

onun dışında birisi ile özel mesajlaşmalarınızı aleni olarak yazamazsınız, bu kanunlara aykırı, haberleşmenin gizliliği ilkesine göre. Bu konuda dikkatli olun. Özel mesaj özelde kalır, ifşa edilemez, eğer hukuka aykırı ise şikayette bulunabilirsiniz

tecavüze uğrayan liseli kızlar hakkında böyle bir entry yazan bir insansınız. tinypic.com bu arada cahilliğiniz bariz ama yine de belirteyim, 15-18 yaş arası kızlarla cinsel ilişki kurulması halinde küçüğün rızası varsa tecavüz anlamına gelen 'çocukların cinsel istismarı suçu' değil, 'reşit olanla cinsel ilişki suçu' oluşur. bu konudaki bahsedilen rıza da kızın ay ben istemedim demesine değil, vücudundaki saldırı zorlama izlerine ya da tehtid vs. olmasına göre belirlenir. 15 yaşından küçük bir kızla cinsel ilişkide bu tür zorlama şiddet tehtid bir nitelikli unsurken, 15 yaşından büyüklerde suçun unsurudur, yani suçun oluşması için gereklidir.

Tesekkur ederim tavsiyeleriniz icin. Alice kardes dusuncemi yargilayin diye degil, tavsiye istemek icin actin duyuruyu. Alakasi oldugunu dusunmuyorum, ki troll olsan bile bu hakaretten rahatsiz olmayacagim anlamina gelmez.

mesajları yayınlamıyorum çünkü mesaj yayınlamanın formata aykırı olduğunu biliyorum.

özel hayatının ölümüne sebep olacaksa insanlara durduk yere özel mesaj yoluyla sataşmayacaksın, bu kadar onurlu bir insansan hele, karşındaki seninle iğneleyici üslubuna rağmen içtenlikle konuşuyorsa, bunu göz ardı edip iğneleyici laflara devam etmeyeceksin.

hakaret var, bana hakaret ediliyor diye feryat etmenin luzumu yok, sapık olduğunu söyledim ki bunun da arkasındayım. kezbanlığı hakaret olarak görmüyorum.

ben ilgilenen insanlar için nickaltına tekrardan, nickaltıma yazdığına cevaben bir yazı yazdım. bir çok insan bana onlara da aynı trollüğü yaptığını özel mesajla ilettiler, 19 yaşında ufacık bir kızmışsın, bana kalkmış hakaretler edip ergen diyorsun. benim geyikle yazdığım entryden sana ne, penis boyumdan sana ne... sen bir insana hahaha penis boyun şöyle böyle, bence senin amacın bu, ayrıca penis boyu için şu kadar yeterlidir vs vs diye mesaj atarsan, o insanın seni erkek sanması çok normal, haliyle sana ona göre cevap atması da normal, atılan o cevaba, ya ben bayanım desen, ben zaten haa o zaman kusura bakma geyiğim için derim, sense allah acil şifalar versin falan diyerek hakaretvari konuşuyorsun. ondan sonra kalkıp yok ben aslında erkeğim, sevgilim görürse bana çok kızar, rica ederim sil diyorsun. ama bunu rica ederken bile hakaret ediyorsun. ben de diyorum ki, eğer sevgilin hesabını sana veriyorsa bu hatasının karşılığını görsün ve bundan sonra vermesin, bu nickaltı da sana ders olsun. ama sonra sevgilimin ağzından yazdım ben esasında bayanım diye tekrardan bir garip çarpıtmalar... amaç ne buradaki, bundan sonraki mesaj atıp trolleyeceğin insanların nickaltını görmemesi. çünkü bana yaptığının aynısını bir çok üyeye yapıyormuşsun.

allah akıl fikir versin genç kardeşim. madem sevgilin var, madem sen bir bayansın, ben gibi sapık ve takıntılı (!) adamlara penis boyu üstünden mesajlar atma. atıyorsan da onlarla erkek gibi konuşma, kibar ol, bak o zaman bu sorunların hiçbiri yaşanmaz.

mercan yokuşu doğru adres. sağlı sollu birçok dükkan var

Mercan yokuşu tam olarak nerde peki ? :)

tam olarak ne baktiginiza bagli bu.

mercanda daha cok yapay materyalli cantalar olur, kalitelisi de dandigide, pahalisi da ucuzu da olur , deri icinde beyazit-centilmen han a bakin.

Sırt çantası bakıyorum aslında. O halde mercan da bulabilirim sanırsam.

çantacılar hanı olması lazım oranın isminin

sirt cantasi bulursunuz mercanda, ek olarak markali bonus olarak ta jansport ya da eastpak bakiyor iseniz de istiklalde halep pasajinda bir yer var, cok cok iyi fiyatlara alabilirsiniz.

@serabetan çok teşekkür ederim :) Çok yardımcı oldun

@mea maxima culpa çantacılar hanı derken? Nerdeki bu han ?

leblebi, salatalık, havuç, küçük kase yoğurt, ayran, kefir

meyve salatası gereksiz kalori

patlamış mısır, leblebi

kuru kayısı,kuru üzüm,keçi boynuzu,dut kurusu,jelibon ama hepsi gayet iyi kalorileri var akşam saat 9 dan sonra tüketirsen kilo yapar.

edit: süt

havuç, fındık, meyve, salatalık.

salatalık yaaaaa. brokoli de yiyorum ben ama onu pek sevmiyorlar sanırım. salatalık kalp<3<3<3

grisini

Tuzsuz badem, ceviz, kuru erik, kuru kayısı, leblebi, tuzsuz antep fistığı, kabak çekirdeği, fındık

valla çok hoş olur, ya da pastanın üzerine pembeli çiçek böcek bişiler koyabilirler pastanede.

(bkz: kız anası kız babası kalksın başlık parası)

#uykuyadiren xxx yazdırabilirsiniz.

"haram geceler" olabilir belki. fonda da pilli bebek haram geceler çalabilir B)

1) sen kız babasısın, şirin baba değil.
www.59saniye.com

2) sen babasın büyük düşün!

bir de kızlar babalarına çok düşkün olduğu için "yeni bir aşk mı doğuyor ne" gibi bir şey de olabilir. hatta doğuma kalan sürede eklenebilir bu cümleye bence.

@nick ne olsun 'sen kız babasısın şirin baba değil' tuttu,,ama ödül veremiyoruz,keşke uğrayıp bir pastamızı yeseydin

lütfen

pinkylips gibi ediyorsan etme.

kimi lan?

mümkün

Olur, bence problem yok

olur, müsaitim.

et tabi, oturur 2 muhabbet edersiniz.

bu hafta sonu olmasa da daha sonra olabilir.

da bizi mi davet ediyorsun, kimi davet ediyorsun?

muhabbetine güveniyo musun? sonra oturup karşılıklı boş boş kalmayalım

fatih terim ve başkanından başka bir muhabbet olsun :)