beef jerky, cikolota, fistik cesitleri, cerez, hosmerim, meyve vb.

bir aralar gayet gurme birisi viski ile lahmacun yenilebilir diye açıklama yapmıştı, onu hatırlıyorum :)

portakallı çikolata
www.cikolataport.com
sphotos-g.ak.fbcdn.net
www.bornovaelit.com.tr

portakal kabuğu şekerlemesi: www.hamaratabla.com

niye ille portakal yahu derseniz: elma dilimleri ve peynir çeşitleri de olur.

Bugün açık hepsi.

bazıları sadece yarım gün servis verir. yani şube açıktır ama ararsanız gelmezler, kargonuzu getirmezler. gidip teslim etmeniz ya da almanız gerekir.

bütün şirketler senin.

psikolog doktor değil ya, ondandır. doktorla konuşmuş olmayacaksınız yani. hekim değil en azından.

nasıl yani?

psikolog: psikoloji bölümünü bitirmiş kişi.
psikoloji bölümü: 4 yıllık lisans programı

bende mi sıkıntı var bilmiyorum ama sorduğumla söylediğiniz arasındaki bağlantıyı kuramadım eheh. ben diyorum ki, istisnasız tüm branşlarda ve hastanelerde seanslar hep 15 dakika olarak görünüyor. randevu almaya çalıştığım kişi psikolog.

niye böyle? oturup 40 dakika boyunca kimseyle konuşamıyor muyuz? bu doktorlar nerelerde oluyor, bunu soruyorum.

benim doktorum sgk anlaşmalı bir yerde çalışıyor ve randevu alırken 45 dakika istiyorum diyorum, ücretini ona göre ödüyorum.

ancak iki sene önce gittiğimde 45 dakika için 75 lira ödüyordum. sanırsam 60-70 liraya olmaz.

yakın tarihlerde gidenler varsa bilgi verirler.

psikiyatrist değil di mi? 45 dk olur psikolog seansları, bana da tuhaf geldi şimdi

e iyi de burası türkiye be co :/

parayı basman gerekebilir, öğrenci halinle zor olsa da çözüm bu sanırım

psikoloji bölümünü bitirmiş insan sizinle psikoterapi yapıp da para alamaz.

öncelikle yüksek lisans yapıp, kilinik çalışmasını da tamamlaması gerekir. bu da en azından 6-7 senelik bir çalışma gerektirir.

psikiyatristler ise 6 senelik tıp öğreniminden sonra tus'a giriyorlar ve psikiyatri ihtisası yapıyorlar.

yok aslında prodeq güzelce anlatmış. psikolog doktor değildir. 4 yıllık fakülte mezunudur. konuşursun dinler, çözüm yolları bulmanı sağlar. doktor dediğimiz kişi tıp fakültesi mezunu olur. 6 yıllık tıp eğitimine ek olarak psikiyatri alanında uzmanlık yapar. ilaç yazan psikiyatristtir.
özel hastanelerde senden çok para alamayacakları için seansları kısa tutuyorlar, hepsi bu.

psikolog seansları 45 dk olur.

şimdi anladım, teşekkür ederim. peki ben 60 dakika dinlenmek, detaylıca konuşmak, "bakın bakın bi şey diycem!" demek istiyorsam ve çok param yoksa ne yapmalıyım? sürekli iletişim halinde olabileceğim, durumumu yakından takip edebilecek birisiyle şeyapmak istiyorum.

böyle deyince beklentim çok yüksek zannedilmesin. sadece baştan savmasın, ilgilensin istiyorum yani.

psikolog seansları 45 dakikaysa, o zaman şimdiye kadar psikolog bulamadım ben. nerde oluyo bu arkadaşlar, hastanede olmuyo mu? muayenehaneleri falan mı var?

seanslar 45 dakika değil 50 dakikadır. standart budur. bu yüzden psikolog ve psikiyatristlerin seansları pahalıdır. yani herhangi başka bir doktor 10-15 dakikada bir hasta bakabilir ancak psikiyatrist en az 50 dakika görüşmek zorunda.

devlet hastanelerinde, sgk sisteminde hasta sayısı çok olduğu için burdaki doktoralar hastalara 50 dakikalık seans filan yapamazlar. imkansız bir şey bu.

sgk sistemi içinde o kalabalıkta ancak 10-15 dakika herhangi diğer doktorlar gibi kısaca şikayetinizi anlatırsınız doktor ilacınızı yazar, sonra kontrole gidersiniz takip eder.

eğer terapi yaptırmak istiyorsanız özel muayenehane, klinik ya da sgk anlaşmalı kiliniklere gideceksiniz. özeller çok pahalıdır ancak sgk anlaşmalı olanlar orta hallidir fiyatları.

özet bu.

psikologlar 4 yıllık fakülte mezunu değildir. 4 yıl üzerine uzmanlıklarını yaparlar ve psikanaliz yapanlar klinik psikolog olurlar.
insanlar bu farkı bir öğrenemedi.

son sorun için de öğrenci indirimi yapılıyor çoğu kurumda pescador. belediyeye ait yerlerde de duyduğum kadarıyla bayağı uygun oluyor. yalnız uzman olmasına dikkat et, tr'de yasa yok henüz.

tehlikeli bir durum mu hissetti acaba, korumaya çalışıyor olabilir mi?

sadece tek yavru için mi? diğerleri napıyor?

kaç gündür balkonda, kutu da yaptım içinde yatıyordu, arada dolaşıyordu. bazen kapıyı açınca geliyordu, seviyordum. bu sabah yavru ağzında deli gibi dolanıyordu.

balkonda kedi, köpek, karga filan saldırmış olmasın?

tek bi yavruyu almıştı, içeri getirdi, sonra diğerlerini almaya gitmedi, mutfakta kıyı köşe bişiler arıyordu. kuytu bi yer arar gibiydi

başka kedi tehlikesi var zaten de, yani sokak kedisi çok burlarda, bi hırlaşıp kayboluyorlardı, yaklaşamıyorlardı

bunu içeri alıp yavruyu kutuya koydum
ilk mesaja resimleri de ekledim. resimdeki gibi bi hayatı vardı rahattı. yavrularun daha gözleri kapalı hala

ikide bir çekip gidiyor bi yerlere. bunun niyeti yavruları eve koyup kendi çekip gidecek sanki.

yavruları sana bırakıp gitmez.
dışarıda tehlike hissetti ve güvenli olmadığını düşündü ve artık seni tanıyıp güvendiği için de içeri getirmek istedi.
ben de kedi olsam ben de şansımı denerdim böyle, sıcacık güvenilir ev.

erkek kediler anneyle çiftleşmek isterler, ama anne yavruları olduğu ve onlarla ilgilendiği için buna yanaşmaz.
erkek kediler de yavruları öldürmek ister ki, anne yeniden alemlere akabilsin.

balkona hiç bi kediyi yaklaştırmadı şimdiye kadar. ben de gördüğümde kovaladım.
eski örtü vs olan varsa istanbulda, kullanmadığı atacağı filan, alayım kendisinden, üzerine örtim kutunun. üşümüş müdür diyeceğim ama sokak kedisi bu ya. alışkındır. kutu da sıcak olur. altında gazete, yumurta kolisi, iki kat da bez var

Linkteki yazıya göre yiyecek kaynağına yakın olmak, tehlikede hissetmek veya ilk yuvaya sığamamak/yuvanın kirlenmesi: www.kedibakimi.org

portakal + nurofen. zımba gibi olursun.

(bkz: umca)

Bir bardak sicak suya 1 tatli kasigi zencefil ve aldigi kdr bal koyup Hızlı bir sekilde icin. 2-3 saat uyuyun. Sonra bir dus. Yaptığı etkiye inanamiyacaksiniz.

Nurofen semptomatik tdvi yptigi icin tkrar eski hlinize dnrsiniz etksi gecince. Zencefilde ise saglik acisindan iyilesme gosterirsiniz.

Kekik yağı, birkaç damla.

iran kedisidir herhalde. 7/24 yatıyorlar amk.

kediler insan gibidir. genelde şu cins uysaldır diye bir dsurum yok. ama siyamı uysal diye duyarım. fakat uyumakile uysallık ilgili değil. çok büyük oranda sizin davranışlarınız. bir o kdar da yapısı..

siyam cok konusur :))

bu arada kediler kopekler gibi cinsine gore cok bariz karakter ozelliklerine sahip olmuyor. sansina biraz. kediyle yasamak ev arkadasiyla yasamak gibi, biraz senden biraz ondan...

iran kedileri cins olarak çok yavaş oluyor. biraz da aptallar sanırım :P

eheheheh. tekirler, sarmanlar çok afacan.

Tekir diyecektim bende. Hem uyumlu olurlar. Sağlık açısından da en dayanıklı olurlar.

British Short Hair.

sarı ve erkek en vahsı olandır, cinsi ne olursa olsun.

bana sorarsan, sokakta yaşayan her kedi candır beya

Öyle bişey yok. Bahtınıza ne çıkarsa. Kediler spesifik hayvanlar, bütün tekirler ya da siyamlar ya da iranlar aynıdır tarzı bir şey söylemek ya da genellemek doğru değil.

kedilerle ilgili her genellememde istisna örneklerle karsilastigimdan bir sey diyemem. yavruyken edinilen aliskanliklarla her kedinin uslu olmasi mümkün ama.

Saat daha 00:40
Nette takılıyorum, gün içinde twitter da neler yazılmış ona bakıyorum.

Aslında yattım, uyuyacaktim. Fakat sinirlerimi zıplatan bir mesaj alınca kendimi duyuruya attım. Öyle işte. Sen napiyorsun duzsac?

haftaya vizeler başlıyor :/

bu akşam gösterilen aramızda kalsın dizisini netten reklamsız seyrediyorum.

haftalık qeyfim :)

çizim

sabah drama dersi var, çocukları nasıl oyalasam diye araştırma yapıyorum :/

ultra 2014 de çalan sevdiğim djlerin videolarını indiriyorum.

@biliyorum ki ben sabah 7'de evden çıkmış olmam gerektiğini bildiğim halde şu an şimdiye kadar çektiğim bütüün videolarımı youtube'a atıp kendimce yedekliyorum.

Yani tek başıma kendimi ben napiyorum diye irdelemeyeyim, topluca duyuruyu mu irdeleyeyim dedin (:

mesajlaşıyorum.

@biliyorum ki ben kısmen öyle oldu denebilir.Ayrıca videoların yüklenmesini beklerken cidden zaman geçmek bilmiyor :(

önümde ders kitapları çalışmamı beklerken, ben de nette dolanıp müzik dinliyorum.

gelecek hafta salı ve çarşamba mülakat var, yine gerdim kendimi. uyku da gelmez şimdi.

Şuan Nymphomaniac filmini bitirdim ve üzerine düşünüyorum :)

saat daha erken ya, okuldan eve on buçuk gibi geldim öyle zaman öldürüyorum

seviştim, şimdi de sevişme sonrası biraz oyun oynayıp yatarım herhalde.

saat 04:10 uyuyamıyorum

host gizlilik saglamiyor, girebiliyorsun sadece. hirsiz'a selam, vpn'e devam.

cehaletimiz bağışlarsanız tib bizi niye takip ediyor?

şöyle bir şey dolaşıyor saatlerdir de doğruluğuna dair kesin bir bilgiye ulaşamadım henüz, o yüzden sordum:

twitter.com

abd'de bilgisayar muhendisligi yuksek lisansi yapan bi arkadasim da facebooktan ayni seyleri yazmis, tr'de olmadigim icin kontrol edemiyorum ama dikkat edin, olabilir yazmis.

cmd'de ping www.twitter.com ip adresi 199.16.156.230
www.iplocation.net'den kontrol ettim, san francisco görünüyor

ha gösteri yapacaksanız o başka tabii :)

zenmate'ten şaşmayın. yüklemesi, kullanması çok kolay ki.

buna ek olarak,
twitter'a login olanların ip adresleri sadece twitterda mevcuttur.
tt'nin bunlara erişmesi mümkün değildir

pic.twitter.com

redhack'te böyle bir açıklama yapmış

haydaaaa..... twitter ssl kullaniyor, neyinizi nasil gorecek allasen?

zaten ping'leyin, orijinal twitter ip'si cikiyor.

evet var. sürtünmeyi azaltıyor. özellikle de özel mayolar. dümdüz "kezban" mayosu alırsan bi anlamı olmaz ama.

www.youtube.com

Allah aşkına yüzme havuzuna ipli, boncuklu bikini giyinmeyin. çok kezbanca oluyor evet.

bir de şöyle bir olay var. havuzlarda genellikle ilaçlı su vardır, bu ilaçlar normal mayoları 1-2 ay içinde yıpratıyor. oranız buranızdaki bölgeler incelir, vücudunuz görünmeye başlar kısa sürede. hem rezil olursunuz hem de yeni mayo almak gerekir. boşuna paranız gider.

iyi bir marka yüzücü mayosu alırsanız bunlar havuz suyuna dayanıklı mayolar oluyor, rahat rahat 1-2 sene kullanırsınız.

teknik faydası budur.

Teknik faydası illa ki vardır da, bizim havuza bikiniyle gelen kızlar da var. Öyle 1,5 saat falan yüzmeyeceksen çok da dert etme.

yakın mısın bilmiyorum ama ikitelli de var. yıllık 2000 lira civarı.

Akatlar'da Sporium var.

evinize ya da iş yerinize yakın bir spor merkezi seçin.

gidip gelmesi kolay olsun, yolu bahane edip de sonra sporu bırakmayın.

kediler ortalama kaç saatte bir çiş yapar bilmiyorum.

benimkiler günder 1-2 kere tuvalete gidiyorlar.

su içti mi? paniğe gerek yok.

normal ya kedinin çişini mi izliyon oturdun. yapar o çişini.
ayrıca kedi aldın haber vermiyon ayboluyo.

@mea maxima culpa suyun da içti yemeğini de yedi.

Kumun içine yavaşça koy, şöyle bi koklasın. Yapar o, çişi gelince içgüdüsel olarak kuma gitmesi lazım.

yapacağı zaman bulur ama siz her ihtimale karşı tutup kumun üstüne koyun bi. kumu bilsin yerini öğrensin. Sadece üstüne koyun o orada takılsın 2 dakka.

Eve yeni geldigi icin cekiniyor da olabilir. yavru kediler cislerini cok uzun sure tutamazlar zaten ama eve yeni gelen yavrular bazen ortamdan urkup cisini yaomayabiliyor bazisi da tak tersine cumhuriyet sucugu birakiyor. En kolayi yarim saatte bir kumun uzerine birakip yapmasini saglamak.

keman şart.
başlangıç kemanları 200-250 tl
aylarca yay çekeceksin.. nereden ders alırsın bilemem.

internette 100-150 liraya da gördüm aslında. onlar olmaz mı? yani başlangıçta nasıl bir keman lazım? yastığıydı reçinesiydi yayıydı, bunlar konusunda yol gösterecek biri olmadan bodoslama dalmak istemiyorum.

belediyenin muhakkak kursu vardır ama teyzelerle öğrenmek istemiyom ben ya, yanlış anlamayın lütfen, "hmmmfs karı kaldırayım" diyerek gitmiyorum ama "EĞLENİRİK GI" diyen orta yaşlı ablalarla da sanat yapamam ben, fazla elitim, kusura bakmayın :(

moral bozmak gibi olmasın da keman enstrümanların en zorlarından. düzgün ses çıkartmak için aylarca çalışmanız gerekebilir. bakın sadece düzgün ses çıkmasını söylüyorum, parça çalmaya sonra geçebiliyorsunuz.

diğer enstrümanlarda öyle değil. piyanonun tuşuna basınca, flütü üfleyince güzel güzel ses çıkıyor.

Merhaba ya hep düzgün ses için aylarca çalışmak gerek diyorlar da tam olarak değil, egzersizlerin, metodların yanında şarkı da çalıyorsun yoksa çok sıkıcı olur, ben 7 ay önce başladım çok mükemmel miyim hayır değilim ama belli başlı şeyleri çalabiliyorum. Sadece şunu söyleyeyim çok çalışman gerek ve her gün eline almazsan geriye düşüyorsun. Emek verebileceksen al derim, istanbul'da olmadığım için hoca öneremeyeceğim ama sözlükten jeanluc keman konusunda çok bilgili birisi ona danışabilirsin.

kemanın çok zor olduğunun bilincindeyim ve ilk etapta şarkı çalıp çalmamak hiç önemli değil aslında... bırakırsam ilk haftadan bırakırım, yoksa her şekilde devam ederim diye tahmin ediyorum. düzgün ses çıkarmak için uğraşacak mıyım? onu yaparken kafam boşalacak mı, eğlenecek miyim? öyleyse 6 ay bile uğraşırım, hiç sorun değil.

tek çekincem maddi durum. hakkıyla öğrenmek, dolayısıyla gerekiyorsa bir sene bile olsa ders almak isterim ama kimden, ne kadara alabilirim o konuda en ufak bir fikrim yok. madem bilen/eden yok, müzik market ya da ona benzer yerlere sorayım, bissürü var buralarda, onlar bir şey der belki.

Keman almaniz sart. Hocaniz yardimci olacaktir.
Her gun en az 1-2 saat calismalisiniz.
Ders verenler ayni anda en fazla 2 kisiye verir. Ki bu bile aslinda anlamsiz. Birebir ders almalisiniz.
Muhtemelen omercanin kitabi ile calisirsiniz. Ne kadar emek verirseniz o kadar iyi sonuc elde edersiniz.
Birde baslarda komsular; arkadaslar sikayet edebilir, sakin aldirip ta moralinizi bozmayin.
Hersey sizin elinizde, ama cok emek isteyen bir enstruman oldugunu aklinizdan cikarmayin, sadece duzgun tutus icin bile caba sarf edeceksiniz.
Ilk parcanizi caldiginizda da sizden mutlusu olmaz.

bu derslerden öğreneceğin en önemli şey ne biliyor musun?

nefesin ciğerlerinde kaldığı sürece asla batmazsın. derin bir nefes al, boyundan derin bir havuza atla ve dimdik sakin bir şekilde bekle, dur. evet, yüzmeyi öğrendin.

belediyelerin de havuzu var. 50 tl sanırım. ders de veriyorlar.

o fiyata öküz alınır rusa gidilir tarzı esprileri bir kenara bırakırsak, yüzücü olmaya niyetin yoksa atla suya rahat ol içgüdüsel olarak su üzerinde duracaksın zaten

duramıyorum hacı, boğuluyorum. su bana "sen git sen gelme" diyor.

üniversitelerin havuz kurslarına bak bence,orada daha uygun oluyor.üniversiteler dışardan gelen insanları da alıyor.200 ü geçmez aylıkları.

panik yapma, nefesini verme su içinde. batmana imkan yok.

dead man duruşu da yapabilirsin ilk başta. kollarını ve bacaklarını açarak su yüzünde bırak kendini. dediğim gibi nefesin cigerlerinde olduğu sürece suya istesen de batamazsın.

ben 1 ay gittim yine öğrenemedim, öğrenmek için boyunu geçen yer olması lazım bunu anladım ama :d

Kaç yaşındasın? Birde hangi şehir? Duruma göre ben 250 tl ye veririm ders.

amma maytap geçmiş arkadaşlar. çok şirinler maşallah.

sen güzel güzel dersini al.

ders alma, atla havuza diyenler yüzme bilmiyorlar genelde. yüzme bildiklerini, yüzdüklerini sanıyorlar ancak suyla boğuşuyorlar.

fiyatı için bir şey diyemeyeceğim. uygun galiba. biraz daha araştır.

fiyat konusunda bir şey diyemeyeceğim. iyice araştır.

ancak "su üstünde durma" ile "yüzme" ayrı şeyler. su üstünde durma bu işin ilk basamağı.
"yüzme biliyom yeeaa" diyen adamların binbir hareket ve çaba sonucu 1 metre yüzemediklerini biliyorum.

ve eğer yüzme bilmiyorsan yanında yüzme bilen biri olmadan ASLA BOYUNU GEÇEN SUYA ATLAMA. bir kaşık suda boğulursun allah korusun.

yüzme öğrenirsin kursla. ama o paraya değer mi veya fiyat uygun mu onu bilemiyorum. kendi kendine de öğrenebilirsin bence ama olmuyor diyorsan kurs ile kesin öğrenirsin.

kadiyi yeni kum kabınıniçine itelesen anlar bence orada kum olduğunu.

benimki de kapalı kaba girmiyordu iteklediği kapağı çıkarttım önce iyice alıştı 2 ay filan öyle kullandı, kapağı taktığım an ağlıyordu korkup.

sonra bi gün taktım kabını benimsediğinde iyice direkt girdi.

bi de küçükse bekle, kapağı iteklerken filan küçükken daha çok korkuyorlar ama aradan 2 ay geçince direkt girdi benimki.

Kapalı tuvalet kullanacaklar için ise izlenebilecek adımlar:

Öncelikle kapağı çıkartıp tuvaleti birkaç gün böyle kullanmalarını sağlayın.
Daha sonra kapağı takıp kapıyı çıkartın, böylece rahat rahat girebilsinler ve kokuyu alıp o bölgenin tuvalet olduğunu algılasınlar.
Artık kapıyı takabilirsiniz, fakat kapıyı açmaya ve kapamaya güçlerinin yettiğinden emin olun.

blog.kedilerleyasam.com

blog benim blogum bu arada :P yöntem denenmiştir :D

alın kediyi kapıdan içeri sokun. kumları görsün koklasın, sonra girer yapar.

ikinci seçenek ilk günler kapağı çıkartmak sonra takmak.

zorla sokarsanız iyice korkar, yapmayın.
kum kabının yanına oturun biraz, sakince içine elinizi falan sokun (kuma değil tabi, boşluğa)
o zaman korkulacak birşey olmadığını anlar sizden cesaret alır.

ya abartmasak arkadaşlar, kapıdan içeri sokun derken kediyi tutup kapının kapağını kaldırıp şöyle bir burnunu içeri sokup kumunu göstermeyi filan kastetmiştim.

ne kadar çok yanlış anlaşılma oluyor burda. her bir ayrıntıyı tek tek yazmak gerekiyor yanlış anlaşılmamak için :/

ya ayrıca zorla soksanız ne olacak ki? sonuçta tuvalet orası görüp anlayacak hemen geri çıkacak. işkence yapmıyorsunuz kediye, tuvalete sokuyorsunuz.

(bkz: kabak ograten)
ya da fırında kıymalı patates.

Karnabahar, brokoli ve havuclari haslayin. Firin tepsisine dizin, besamel sosekleyip firinlayin. Son 10 dakika kala uzerine kasar rendeleyip ekleyin. En sevdigim yemeklerden biridir. Besamel sosa muskat da rendelerseniz cok daha guzel oluyor.

kayranın kedisi +1

hem kabak hem de kıymalı patates her daim favorim.

en sevdiğim; fırında mantar, domates ve patlıcan közlemesi.
mantarları iyice yıkayıp ters çevirip üzerine tuz serpip tepsiye diziyoruz.
domatesleri ortadan kesip kesik tarafları yukarı gelecek şekilde üzerine az tereyağı ve tuz ekleyip tepsiye koyuyoruz.
patlıcanlara çatalla üç beş delik açıp fırına koyuyoruz. (en önce patlıcanı koysan iyi olur çünkü geç pişiyor)

daha doyurucu bir şey; fırında kremalı patates

bu da benden:

patates, havuç, tatlı patates, balkabağı, kabak, karnıbahar vb gibi beğninize göre sebzeleri küçük küçük doğrayıp sonra bir miktar haşlıyoruz ya da mikrodalgada bir miktar pişiriyoruz (bunları direk fırına da koyabiliriz ama direk koyunca pişmesi çok uzun sürüyor.

daha sonra bunlara mantar ve biber gibi çabuk pişen sebzeleri haşlamadan ekliyoruz.

küçük bir kasade zeytinyağı, salça, tuz, biber, kimyon vb baharatları karıştırıyoruz, karışıma biraz da su ekleyip sulandırıyoruz.

tepsi üzerine döktüğümüz sebzelerin üzerine sosu döküp karıştırıyoruz, fırına veriyoruz.

çetin yetkin'in kitabında vardır, köyden şehire göçen bir ailenin ilkokul çğında ki çocuğu kendini asıyor, not olarak "beni köyüme kömün" diye not bırakıyor, çok düşündürmüştü beni köyüme kömün.

başınız sağolsun.

büyük olasılıkla arkadaşınızın kimseye anlatmadığı psikolojik sorunları vardı. böyle durumlarda insanların kafasına intihar etmesi gerektiği fikri saplanıyor ve o fikri akıllarından çıkartamıyorlar. tek başlarına bunun üstesinden gelemiyorlar.

belki profesyonel yardım alsaydı bunların üstesinden gelebilirdi. kim bilir?

bahsettiğin arkadaşının büyük ihtimalle çeşitli psikolojik problemleri vardı ki ileri derecede şeyler bence. şeytanlar musallat oldu dediğine göre olmayan şeyleri görmeye kadar ilerlemiş. buna dayanamayıp da intihar etmiş olabilir.

nedeni insandan insana da değişir. kimisi hayatı anlamsız bulur intihar eder, kimisi borcunu ödeyemez intihar eder, kimisi sırf meraktan intihar eder. kimileri için bir kurtuluş yolu iken kimiler için de korkunç bir şey bu intihar.

kendi içine sığamadığından.

basiniz sagolsun. dediklerimi samimiyetimden yaziyorum. art niyetim falan yoktur.

bence intihar isin kolayina kacmaktir. derdiniz ne kadar büyük olursa olsun, mücadele etmekten kacmak, kolay yolu secmektir. intihar icin yeterli bir neden yoktur kanatimce.

içinde olup bitmiştir. benim de bi dönem olmuştu. öyle bi nokta ki o, daha fazla yaşamak zarar gibi geliyor.

başınız sağolsun..
psikolojik sorunlar bir insanı intihar ettirmeye yeter de artar bile.

bir anlık bu işler, belki iki saniye daha düşünse yapmazdı. herkesin dibe çöküşü farklı oluyor.

ölümden korkmanın sebebi bilinmezliktir. bazı insanlarda merak korkuyu bastırır.

önelikle başınız sağolsun, genel olarak bir çok kişi burada yanılıyor zaten ailevi problemi olmayan güzel okulda okuyan veya iyi ilişkisi olan iyi işi olan v.s insanları intihar etmesini anlamsız karşılamak.

fakat bir çok kişi aslında size göstermediği yüzüyle hayatını yaşıyor hepimiz nerdeyse aslında içimizde olan kişiden farklı bir hayat sürmeye çalışıyor tabi bunun bir sürü toplumsal sebebi var onu anlatmak benim haddime düşmez.

kısacası ailevi problemi olmayan insan yada sizin gördüğünüz kadarıyla rahat olan insanın aslında ne problemi var bilemezsiniz ki intihar seçeneği gerçekten son seçenek oluyor insan hayatında ve o ana gelebilmiş insan emin oldun psikolojik olarak bitik durumda oluyor. (zihinsel olarak v.s)

arkadaşınıza gelirsek arkasında bıraktığı mektup muhtemelen metaforik olarak bir şeyler anlatmıştır diye düşünüyorum o gözle bakıp okursanız anlam çıkartabilirsiniz yok öyle bir durum yoksa buradan gördüğüm kadarıyla şizofrenik durumları oluşmaya başlamış ki bu da insanı inanılmaz derecede hayattan soğutup son verme isteği yaşatıyor. o yüzden önerim neden diye sormayın.

kafka'yı almanca, şekspir'i ingilizce, hugo'yu fransızca oku madem.

gider bu böyle.

Bence dili anlamanın yanında kültürünü de tanımak gerekir. Demeye çalıştığım biraz da bu. Orada yazanın altında ki anlamı ve karşıladığı değeri bilmeden sadece o dilde okumanın bir anlamı yok.

Sheakespeare dilini de çok iyi kullanıyor ve adam şair. Orada durum farklı biraz daha.

hayalim diyebilirim. bir 5 6 yıl olmadı 10 yıl icerisinde gerceklestırecegımı umuyorum.

kulturu tanimadan cok sey fark etmez bence de. sinema icin de gecerli.

kafkayi almanca okudugunuzda olaylar bambaska dönüyor. kelime secimlerinden nüanslarina kadar her sey farkli geliyor. türkce olarak da 3 farkli cevirmenden okudum. bordo siyah orta üzeri, can yayinlari daha iyiydi. bariz farklar var. kayip giden cok olay cok anlam var. kültürü tani tanima, adamin hayatini bil bilme, kelimelerin anlamini bilmeniz bile tercümenin veremediklerini veriyor. goethenin siirlerinde cok kayip var mesela. bunlar sadece kültürel kayiptan daha cok, dil kaybi. özellikle siirlerin tercüme edilemedigi düsüncesindeyim. bunun bir alman olup okumakla bir almanca bilen biri olarak okumaktan daha cok, kelimelerin verdiklerini adamin demek istediklerini anlamanizla alakali olduguna inaniyorum.

ha edebi zevktir. bu mantikla giderseniz okumaktan cok dil ögrenmeniz gerekir. öyle beginner olarak da tadi cikmaz zaten.

Ayni dusuncedeyim.anadili ana kulturu olan insanla ne kadar yuksek hakimiyet olsa bile bir yerde takilma oluyor.bugun gecerliligini yitirmis,kullanilmayan bir oge,gormesen duymasan bile buyuklerinden aldigin duyumla haberdar olabiliyorsun ve okudugunda anliyorsun bunu.turkceyi bugunku haline tam hakim olan adama bir romanda,ornek veriyorum "celik comak" diye birseyle karsilassa bununla ilgili ne dusunecek.bu ulkede yasayan herhangi birisi bunu babasindan dedesinden bir sekilde duymustur,bir sonraki nesil buyuk ihtimal duymayacak bile.romanda yasli adamin cocuklugunda celik comak oynarken kor oldugu anlatiliyorsa bunu dili sonradan ogrenene anlatmak zor olsa gerek.okudugumuzu bir sekilde anlariz ama ayni hissiyati almamiz mumkun degil gibi geliyor.

Cocuklukta evdeki kitaplari siradan okurduk.sanki her birini bizim dilimizde yazilmis oldugunu dusunerek.benim cevirinin ne olabilecegine dair ilk fikrimde ingilizceyi ogrenmeye basladigim zamanlardi.bir siir antolojisi okuyordum.hala ezberimdedir can yucel 66.sone cevirisi.orjinal son ikiligi soyle gelir.

Tired with all these,from these would i be gone
Save that,to die,i leave my love alone.

Shakespeare abi boyle dokturmus,cok ingilizce bilmeye gerek yok.orta 1 okur anlar hisseder.can abi bunu soyle yapmis.

Vzgectim bu dunyadan,dunyamdan gectim ama
Seni yanliz komak var,o koyuyor adama.

Kisisel dusuncem kaliteli bir ceviri daha iyidir yonunde.yeni donem cevirilerinde ciddi sikintilar gordugum icinde klasikleri eski basimlardan okumayi tercih ediyorum.

(bkz: traduttore traditore)

hangi metin olursa olsun, bir metnin çevirisinde her zaman kayıplar olur. bu bazen anlamsal, bazen fonetik ahenkle ilgili, bazen de kültüreldir. tabii ki bir insanın her dili bilip o dilden metinler okuması bugün için olanaksız, ama bir metni özgün dilinden okumak her zaman farklıdır.

rusça bilsem hiç durmam okurum. ingilizcem yettiğince kitapları da anadilinde okumayı tercih ediyorum. keşke her dili bilsem de gerçekten yazarı okusam. çünkü okuduklarımız yazardan çok çevirmenler oluyor. iyi bir çevirmen değilse eser rezil oluyor. iyi bir çevirmense de yazarla birebir olmuyor. anadil hafife alınmayacak kadar önemli.

Dönemimde giderek yozlaşmakta ve yoldan çıkmakta olan bir bölümü okuduğumu düşünüyorum. Yanlış zaman, yanlış insan bir nevi. :p Bilkent mezunu olmamın şu ana kadar faydasını görmedim. İki senelik hala devam eden Hacettepe serüvenim, lisanstan çok daha faydalı oldu bana hatta...

bu saydıkların bir öğrencinin yapması gereken şeyler. rusya değil burası. bastır parayı al diplomayı mı olacak?

sonra üniversite mezunları işsiz geziyor diyorsunuz. gezerler tabi.

Lan ben bu duyuruyu ne zaman açtım diye düşünmeme neden oldun :) Düşüncelerimiz birebir aynı.

Quizi sunumu projesi ve odevleri ayrica devam zorunlulugu sayesinde guzel notlar alip ortalamanizi yukseltiyrosunuz.

Bazi Devlet okullari (odtu-bogazici) daha kaliteli egitim veriykr cunku ek puan yok sinavfa ne alirsan o. Lakin ankarada'ki en iyi özel okul dememek ayip olur.

hayattaki amacımız okulu ekmek, yan gelip yatmaksa haklısın.

onlarca apartman üniversitesi var, bölüm başkanı yardımcı doçent :P bastır parayı al diplomayı. hatta istersen okula götür yatağını ser yat.

okumadıysan. albert camus- yabancı. baya kısadır aslında roman gibi değil, 2-3 saatte okursun.

turgenyev babalar ve oğulları.

kahramanı bazarov nihilist

ecinniler - dostoyevski

pişmez ki.

2 saat haşlamak zorunda kalırsın.

Öncesinde yumuşayıncaya kadar falan haşlayın, üzerindeki köpüğü falan alın. Sonra pişirin. İlk haşlama ne kadar sürer bilemiyorum gerçi.

yarın öğle yemeğine pişmiş olur :))

zor bişer. tam olmaz yani. ha düdüklü de yaparsan olur ıslamadan.

Cook uzun surer pisirmesi. Kart kurt olur.

Ille kuru fasulye yapacaksan kos markete / bakkala haslanmis kuru fasulye konservesi al, mis gibi olsun. Bir dahakine de onceden ıslarsın.

düdüklü tencerede pişir. başka türlü pişmez.

olman. leblebi gibi yersin sonra

ya duyurudaki arkadaşları okumaya bayılıyorum.

hayata çok ilginç bakış açılarınız var.

lütfen aynen söylediğin gibi yap, sonra da buraya sonucu yaz, çekinme.

yüzbinlerce yıllık insan pratiği önemli değil. tekrar dene tekrar yanıl :)

olur olur. üniversitede ev arkadaşım yapardı. gayet lezzetli olduğu da olmuştu. ama pişmesi söylendiği gibi uzun sürer.. zamanın bolsa eğer; kavur soğanını salçanı, at fasulyeyi, koy suyunu.. arada kontrol edersin, kıvama gelince de kaparsın.

cevaplar için teşekkürler, kurufasulyeden yeşil mercimeğe döndüm. pişti, birazdan yiyecem :D

bir şey olmaz. seçim sonrası şölen olur kim kazanırsa. herkes haddini bilir, çekilir köşesine. akp ya da chp için de geçerli bu durum.

programınızı kavaklıdere , gop ve tunalı taraflarında yaparsanız olası olaylardan etkilenmezsiniz..

akp kaybederse olay çıkarır. net. dikkatli olun.

kızılay'dan sadece geçilecek çok büyük bir olay olmadığı sürece sıkıntı olmaz, daha önce olur muydu ankara'da ?

bugüne kadar akp ne zaman olay çıkarmış allah aşkına bir tane örnek verin. ota boka sokaklara dökülüp şehrin anasını ağlatan bu chpliler değil mi? yarın akşam gökçek elinize verdiğinde de aynı şeyleri yapacaksınız.

AKP kaybederse olay filan çıkaramaz ne b.k yiyeceğiz diye evlerine kapanır.

Asıl AKP kazanırsa nasıl oluyor yeaa diye diğer taraflar çıkartabilir

chp kaybederse olay çıkarır. net. dikkatli olun.

CHP li vandallar olay çıkarabilir. Seçim sonuçlarını kabullenenemeycekler kolay kolay...

daha önce çıkmadı, geçmenize engel bir durum hiç çıkmaz sanmıyorum berkin öldüğünde bile geçebildi insanlar, sakarya taraflarına oturulur gayet

Şurda okuduklarımdan sizin kavgaya ve kavga çıkarmaya meraklı olduğunuzu görüyorum


bilmem kaç tane seçim gördüm, ufak tefek şeyler dışında da hiç kavga çıkmadı

siz çıkartacaksınız kavga maşallah

Ben hiç görmemiştim buralarda, yok zannediyordum, bir gün annemi ziyaret ettiğimde masada duruyordu bir kase. Meğer Antalya'da yetişiyormuş da arkadaşı getirmiş.
Kıssadan hisse, satılan yer bulamazsanız Antalyalı birilerini bulun.

Bana bir arkadaşım Mersin'den getirmişti. Ne de güzeldir o.

amc'ye mail at, walking dead setinden yollasınlar sana.

çukurova üniversitesinde hasat zamanı satışı vardı sanırım

peyman, nın falan yok mudur?

büyük migroslarda ya da macrocenterlarda kuruyemiş bölümlerinde sormakta fayda var.

bir de tadım'ın eflatun renkli karışık kuruyemişinin içinde var.

www.hepsiburada.com

dorleo nun karışığında var, hastasıyız.

yerlileri kahvaltıda çiğer yiyorlar diye biliyorum. olsa da yesek :)

Kesinlikle ver ...

Verme tabi ki. Boş at ama sarıgül e verme. Zaten kazanma şansı yok da...

gecen secim oy kullanmadim pisman oldum. bu sefer kullanicam.

ver baba ver.

MHP seçmeni olduğum halde Sarıgüle oy vereceğim.

İstanbul içinde bir ilçenin Ak parti gençlik kolları başkan yardımcılığını yapmış bir arkadaşım bile tövbe etti kandırılmışız dedi.(İnanmayana üyelik kartından tutun başbakan ile çekilmiş resmine kadar atıyor)

Aynı şekilde sıkı bir TKP üyesi olan arkadaşım bile atıyor.

İhtiyacı olan çok az bir oy en azından değişim için fırsat vermiş olursun.

Birde şunu düşün ,
Sarıgül gelirse Ak partiyi konuşturmamak için çok sıkı çalışacak.Ak parti gelirse aynı tas aynı hamam.

sarıgül'e de verme topbaş'a da. aynı ......

haramzadelerden kurtuluş için tabii Sarıgül.

Partisinden yolsuzluk suçlamasıyla ihraç edilmiş birisinin geri alınıp tekrar aday gösterilmesi, tek güçlü muhalefet adayı olması ve buna mecbur kalmak çok aciz bir durum aslında.

Ben bayıla bayıla oyumu vermeyeceğim ama başka atacak kimse göremiyorum. Kim kalıyor MHP mi? Sesi çıkmıyor. HDP'ye mi vereyim? Olamayacağından adım gibi eminim. (Olmasın demiyorum bakın. Ama en güçlü aday herkesin de malumu olduğu gibi Sarı)

İstanbul son 20 yıldır bunların kafa yapısıyla yönetiliyor. Bu seferde başa başka biri gelsin onu görelim değil mi?

Yapılacak başka bir şey bilen varsa lütfen söylesin.

Doğru yoldasın tavish. Sarıgül'e ver, endişelenme.

denize düşen yılana sarılırmış, insanların mantığı bu. yılan kim oluyor tahmin ediniz.

sarıgül'ün cemaat tarafından gizlenilen bir sürü yolsuzluk dosyası var. koltuğa geçer geçmez keyfiyle vakit harcamadan başlar o da.

akp'ye inat çok çalışıcakmış. buna cidden inanan varsa çok komikmiş. kadir topbaş da çok çalışıyor güya ama yiyor...

iki adam da birbirinin aynısı. düzgün bir insan olsaydı da gönül rahatlığıyla oy kullansaydık.

surayi utlaka okuyun

eksisozluk.com

Vermezsen bi dahakine o biber gazi kapsülü sana gelebilir

@sayns

Farkındayım ama başka yapabilecek bir şey göremiyorum. AKP-Cemaat bozuşmasaydı Sarıgül ü bu kadar parlatmayacaklardı zaten. Ama bi de buradakilerin yorumunu alayım dedim.

Tam anlamıyla ölümü gösterip sıtmaya razı etme durumu.

sormayın böyle şeyleri ya.

saygı duyuyorum, %1 bile alamayacağını bilen adayın katılmasına, ona oy verilmesine filan ama bu sefer iş değişik. yapıştılar yakamıza, bıraksınlar :/

Bakın gençler. Siyaset dediğiniz şey zaten pis bir şey. Normal insanın zaten büyük oranda işi olmaz bu oyunlarda. Ama ne yazık ki şu anda genel sistem böyle. Bi düzen var. Ve biz bunu kısa vadede değiştirebilecek filan değiliz.

Öyleyse ne yapmak gerekiyor? Evet, gücü elinde bulunduran herkes bir gün yolsuzluk da yapabilir, adam da kayırabilir ama bunun içinde hangisi aynı zamanda vicdanlı, kültürlü, senin yaşadığın ülkeyi Bağdat'a değil de gerçekten bir Avrupa kentine çevirmeye çalışacak, kim street fighter oynar gibi savaşa asker sürmek için kıçını yırtmayacak, kim gerçekten en azından başka insanlara karşı adil olacak, hayvana/doğaya saygılı olacak, senin yaşam kaliteni yükseltebilecek, vizyon sahibi ona bakmak lazım.

Başörtüsü edebiyatı yaparak, tüm sistemi değiştirebilmesine rağmen 12 senelik iktidarında hala başörtüsü mağduriyetini giderememiş (!) tayyip mi? Bebek katillerinin savunuculuğunu yapan, teröriste gerilla diyen ikiyüzlü mahlukatlar mı? Bunun kararını vereceksin. Milletçe hafızamız çok zayıf. Öldürülen insanları, bütün bu pişkinlikleri bu kadar kolay unutmayın. Kötünün iyisi işte derken benzer kötülüklerin yanında aradaki çok büyük farkları da görün.

ister ülkücü ol ister anarşist komünist ol.sarıgül'ü günahım kadar sevmem.istanbul'un başına geçmesi fikri bile hoşuma gitmiyor.en çok başa geçsin dediğim kişi sırrı ama o da apo'ya sayın deyip gezi'de tek gaz yiyen bendim'e getirip chp mv'lerini yok sayıyor ve açık açık kendi partisine gezi'deki tutumundan ötürü eleştiri getirmesine rağmen sesi soluğu kestirildi.özetle sırrı da birilerinin maşası haline geldi gözümde.bu yüzden üç tane kötü seçenek var elinde.içlerinden sadece biri bu hükümetin elini zayıflatabilir.kararını sen ver.

Kimse AKP'den kötü olamaz. Sarıgül boktan dahi diyorsan yine de ver. Bir sonrakinde vermezsin zaten küt diye düşer yerinden.

pbs.twimg.com :large

adam istanbulun surlarını mimar sinanın yaptıgını zannediyor. bu adam istanbul belediye başkanı olsun istiyorsan ver.

tatavacıları dinleme! Bas Geç!

abi şu adama vermeyip kime vereceksin? MUSTAFAŞK <3

imgur.com

şaka bir yana... durum buyken, sarıgül'den daha iyi bir alternatifimiz yok. sağlıklı işleyen bir sistem olsaydı, iktidarların ülkenin anasını bellemeyip stabil bir şekilde devam edebildiği "gelişmiş ülke"lerden biri olsaydık, kendine en yakın bulduğun partiye %3 oy alamayacağını bilsen bile oy vermen mantıklı karşılanırdı.

fakat şu durumda, insanımızın önceliği kendisini temsil eden partiye oy vermek değil de, önceliği kendisine vermeyen iktidarı tayyip başganın da çok sevdiği şekilde, sandıkla göndermek olmuş durumda.

dolayısıyla, bu yol uğrunda diğer adayları pek sorgulamadan en güçlü ikinci dayıta yüklenmek durumunda gibiyiz sanki. senin gibi düşünenler, "hmmm ben mhp'liyim aslında" veya "hmmm dsp'ye verelim madem" derse eğer, bu adamlar başımızda kalacak. chp'ye verirseniz, gitme ihtimalleri var.

evet çok boktan bir durum ama ne yapalım kardeş durumumuz yok.

bak millet korkusundan tir tir titriyor, surları mimar sinan'ın yaptırdığını zannediyormuş da belediye başkanlığı mı yapacakmış... bak sen. sanırsın devlet erkanı bilgili, kültürlü insanlar hep. ne yapalım aq adamı kadir topbaş'la genel kültür sınavına mı sokalım önce? siz ona güvenip mi oy verdiniz?

Ver tabii ki...

ver ya. ben de sarıgül'ü sevmiyorum ama olay bambaşka artık. kesin ver.

çok tehlikeli yerlere gidiyoruz. kesinlikle ver, ben de kendisini gram sevmiyorum ama oyunun kuralları değişti artık. ölüm kalım savaşı.

sarıgül en mantıklı aday hacu.. neden? chp nin güçlü adayı belli bir kitlesi var ve bu kitle akp kitlesi gibi koyun değil büyük caydırıcı güçtür bu o yüzden hesap veremeyeceği kadar kötü şeylerden kaçınıyor her zaman ayrıca gerçekten belediyecilikten iyi anlıyor adam.
gönül sırrı'dan yana ama işteee... huzurlu bir ülke ortamı olsaydı(akp olmasaydı)direk ona verirdim zaten bdp yanlış yaptı o adamı beyoğlu'ndan sokacaktı ilk olarak. yemin ediyorum ev kiralardım öylesine oturmazdım oy verirdim adama
ek 1: gezideki duruşu ve çevreci hassasiyetinden ötürü sırrı

seçmenine "teneke" diyen bir adama verme tabi ki

buyuk ihtimalle sallamayacagi icin gerilme icinden ne geliyosa yaz.
ps: hic sevmem morugu.

rentts +10000000

bu insan kendi hocalarının arkasından dalga geçip gülen birisi. hiç kasmana gerek yok.

yaz bişiler.

her zaman çalışır. bayram vs istisnasız.

çalışmıyorlarsa bize de haber ver.

yoksa başbakan mı yasaklatmış?

hotspot shield

tunnelbear diyorlar.

vpn satın al giremediğin site kalmasin.

chrome kullanıyorsan zenmate eklentisini indir. açıp kapaması 5 sn falan sürüyor, yavaş da değil genelde.

zenmate denedim olmuyor

youtube için henüz deneyemedim ama twitter konusunda bomba gibi çalışıyordu. kurduktan sonra, çalıştırıyor musun eklentiyi. yeşile dönecek simge?

tunnelbear var, vpn. para vermeden belirli bir limit dahilinde kullanılıyor.

mavi yav yeşil olmuyor.

mozilla indir. sonra eklentilerden anonymox u kur. tek tıkla ip adresini değiştiriyor ingiltereden girmiş gibi oluyorsun.

ülkeyi ingiltere'ye çevirip bir daha dene istersen. isviçre'deyken bende girmiyordu.

alternatif yolların ne zararı olabilir ki? her yol bağdat'a çıkıyor ne de olsa.. :p

tor browser

Chrome Zenmate indirdikten sonra mail adresini yazıp got it dedin mi?

Dememiş olabilirsin zira indirdim ve twitter'ım da iyi, youtube falan yardırıyorum.

zenmate kullanıyorum kafam rahat.

mail adresinle kaydolman ve ülkeyi ingiltere yapman lazım önce.

tor +1

twitter için belki mobile.twitter'lı adres masaüstünde çalışıyordur hala.

az önce zenmate kurdum.

mail adresini yazıp tıklayınca yukardaki işaret yeşile dönüyor ve twitter youtube a giriliyor.

tunnelbear da iyiymiş ancak benim bilgisayarda arıza verdi neden bilmem, belki çok eski olduğundandır.

şekeri geçtim, asit yani, spor yapan bir kişinin kullanmaması gerekir.

yapay tatlandırıcılı içecekler normal şeker tüketmişsiniz gibi oynatıyor hormonlarınızı. yani enerji almıyorsunuz ama insülin vs oynuyor gayet.
bunun yanı sıra ve bence daha da önemlisi light ürünlere yöneldiğinizde yanlış beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmediğiniz, geçici çözümler ürettiğiniz için şeker düşkünlüğünüz vs. de devam etmiş oluyor. baskılıyorsunuz belki "zayıflamalıyım" gibi bir kafada olduğunuzdan ama düzeltmiyorsunuz.
yarın kilo verme mevzuundan vazgeçtiğinizde, korumaya geçtiğinizde ya da başka başka durumlardan söz konusu kafadan uzaklaştığınızda yine o bol şekerli içecekleri arıyor olacaksınız.

sağlıksız oldukları boyutunu bir kenara itsek bile tüketilmemeli yani bu içecekler. alışkanlık şeklinde olmamalı en azından. yoksa 2-3 ayda bir 1-2 bardak içiyorsanız zaten lightını değil normalini de içseniz olur. hiçbir şeyi bozmaz.

diyet kolaların içinde şeker yoksa bile bolca tuz varmış. tuz da vücut için zararlı biliyorsunuz.

diğer kimyasalların ne olduğu zaten belirsiz. tatlandırıcı diyorlar. hani gizli karışım hikayesi.

kadıköy benzin olabilir, gerçi biraz gürültülü ve alkollüdür ama siz bilirsiniz...

taksim için ise majestik sinemasının üstünde majestik cafe var. sakin yerdir. yere oturmalı minderli bölümü de vardır. fal mal baktırmak isteyen olursa fal da bakıyorlar :)

kadıköyde franz kafka olabilir. alkollü ama elit denilebilecek bir yer zaten baya büyük, alkolsuz seçeneği geniş.


taksimde çaykana var galatasarayın altında. çay-kahve-nargile işte. toplantılara uygun oluyor genelde.

leylek kafe. biz kitap kulübü toplantılarımızı orada yapıyoruz.

@mea maxima culpa foursquare.com burası mı? Çok güzel görünüyor.

evet, genelde bizim gibi gruplar, öğrenciler geliyor. hafif bir müzik çalıyorlar. fiyatlar orta halli, yiyecek içecekler güzel, sahipleri-çalışanları güleryüzlü anlayışlı.

evet.

evet ama çok düşük bi ihtimal de olsa sandık listesinde adınız yoksa, seçmen bilgi kağıdı olmadan oy kullanamazsınız.

@nereye bu gidis ysk.gov.tr'den kontrol ettim oy kullanacağım salonu falan görebiliyorum, bir sorun olmaz herhalde?

kimlikte tc kimlik numarası varsa verebiliyomuşuzç

sorun olacağını zannetmiyorum. ama listenin aslını sandık başında görene kadar %0,000001 de olsa bu risk var. ben de sadece bilgi olsun diye söyledim. ysk'da da görünüyorsa mesele olmaz galiba.

listede ismi olmayana seçmen bilgi kağıdı gönderemezler zaten.

seçmen bilgi kağıdı oy vereceğiniz sandığı daha kolay bulabilmeniz için. yoksa bütün sandıkları tek tek dolaşıp isminizi aramanız gerekir. (internetin olmadığı durumlarda)

bu kağıt sadece bilgi için. önemli olan listede isminizin olması. oyunuzu kullanabilirsiniz.

hayata 30 yaşında başlayan insanlar göt mü yani?

14 yaşında intihar etmediysen 30dan sonra zor, madem kaldırıp çöpe atacaktın niye o kadar didindin uğraştın?

30'undan sonra sıfırdan başlayınca insan neler neler kazanabilir, bir düşünsenize! İntihar edince hiçbir şey kazanamıyor insan. Sadece kurtlar, solucanlar yiyor bedenimizi. madem hayat istediğimiz gibi gitmiyor ve madem ikinci seçenek intihar etmek... e o zaman hayatı bilgisayar oyunu gibi yaşamak da bir seçenek. yani daha kötü ne olabilir ki, öbür yanda intihar ihtimali kaçmıyor. ama bir kere intihar ettikten sonra dönüş yok.

götümle gülerim. Amk o zaman ben öleyim.
26 yaşındayım halen üniversite okuyorum ve bu seneye de zor bitecek gibi..
En iyi ihtimal 28 yaşında askerliğimi yapıcam.
E ne kaldı ben zaten 30'unda hayata başlayacağım. Senin 30'undan öncesi varsa ne güzel.

o 30'u 70 yapsan yine de sıfırdan başlamak derim.

sen 28'inde okulunu bitirmiş olacaksın ama, ben lanet olası aile şirketi yüzünden okulu hiç bi tarafıma takmayıp yarıda bıraktım. ama sonra her şey tepetaklak oldu, şimdi bu yaşımda tüm düzenim bozulup, hayatım altüst oldu. af'tan yararlanıp okulu bitirmeye kalksam en az 3 senem daha gidecek (2. sınıfta kaydım silinmişti) kpss'siydi bokuydu püsürüydü derken yaş oldu 40. ulan ben bu kadar zora gelemem, o kitaplarda okuduğunuz oblomov benim. çok zor geliyor lan bu yaştan sonra.

fail again, fail better demişler.

iyi halt işlemişler.

Iki kere sifirin bayagi altinda basladim.her an yeniden sifirlanablirim.umurumda mi ? Hic sanmiyorum. Sifirlayinca uzuldum mu.bir kac gunlugune evet ama sevisemeyecek kadar degil.yapan bendim kaybeden de bendim.salakliktan kaybetmedim,kimseye kefil olmadim.cok eglenceli cok keyifliydi yaptigim isler.bu ara cok keyifli projeler var elimde her an batabilirim:))

30 yas mevzusuna gelince,her seye baslamak icin cok erken bir yas bu.guzel bir egitim hayat tecrubesi kazanayim dersen zaten gelecegin yer burasi.kimseyede bakma.kimseyle karsilastirma kendini.cok basarili gordugun arkadasin calistigi yerde getir gotur isi yapio.basinda sikuk bi mudur var.evde karisindan firca yiyince gelip arkadasina saydiriyor.cok asama kaydetmis sayilmaz.

Eindeki imkanlarina bak.bir yola cik.olur hayirlisiyla.bide olmazsa olmazimizi ekleyelim sevis gecer.intihar demek.40 olmadan bolca sevis.

30 dan önce yaşadıklarım bokmuş derim ben. Deli misin, şimdi başlıyor bütün olay. Gelişmedesin. Tadını çıkar bir daha gelme hakkın yok zaten aceleye gerek yok. Ne gelirse bahtına, arada güzel geçer arada sönük zaten bir defa geçecek bütün günlerin. Tekrar yok, geri dönmek yok. Hepsi vaktinde güzel. Ölüm de gelecek zaten. Filmi yarıda keser gibi ne la o öyle. Azcık merak et bakalım yarın ne dertler gelecek oley. Başı belli sonu belli, belli olmayan orta taraf heyecanlı baya.

reserved

biz film izlemeye kitap okumaya seks yapmaya spor yapmaya vakit bulamyıorz. intihar ediyor bazı ipneler.

Geçenlerde ortalıkta dolaşan bir video vardı; gergedan suyun içinde, dışarıda aslanlar, suyun içinde de timsahlar bekliyor. Kaçmaya kalkarsa aslan tarafından daha hızlıca öldürülecek, o yüzden suda birkaç saniye de olsa fazladan yaşamak içün uğraşıyor ve sonunda timsah tarafından yeniyor.

Bilmiyorum, ben ders aldım bundan, yani sonu belli olsa da mümkün olduğunca uzun yaşamak için mücadele etmek gerektiğini anladım.

Sonra, yeni okuduğum depresyonla ilgili bir kitapta da diyordu ki; özellikle zor zamanda intihar eden bir kişi sonsuza kadar o acıyla dolu ortamda bir nevi asılı kalıyor. Yani yaşayıp da daha güzel günler görmek imkanı varken, intihar ederek bunu imkansız hale getiriyor diyordu. Sonuç olarak kesinlikle bir şekilde yaşayıp hikayenin sonunu görmek lazım dostum.

Doğal yollardan nasıl öleceğini merak etmek güzeldir mesela,ve sırf bunu görmek için sonuna kadar gitmek istiyorum şahsen.

Ayrıca bilmiyorum ne kadar gerekli üniversite. Aile şirketi demişsin, iş çevreniz varsa belki birilerinin yanında takılarak bildiğiniz veya öğrenip yapabileceğiniz işler vardır? Olamaz mı? (olabilir)

31'im. kulağa öyle gelmese de en güzel yaşım. aklım başım yerimde, kararlarım daha olgun, ben daha olgunum. sıfır diyorum.

artık ortalama hayat süresi 75-80 oldu.

böyle olunca 30 yaş daha gençlik yaşı. hiç bir şey değil.

kafayı mı yediniz intihardan bahsediyorsunuz?

30'um. Buralar güzel, boyu geçmiyor. Beklerim. Buralarda hayata yeni başlayanlar çok, huzurlular, rahatlar.

48 yaşında karıyı boşayıp, 20 senelik avukatın, amerikaya makine mühendisliği okumaya gidip, oraya yerleştiğini gördüm.

30 değil kaç yaşında olursan ol, son 1 senen için bile olsa yeniden başlanır

sıfırdan başlamak. fail again stayla değil de belki olur diye. benim hala umudum var stayla.

ya arkadaşlar ben iyiyim, depresyonda falan değilim sadece biraz fazla tembelim, her şeye yeniden başlamak çok zor geliyor. ulan diyorum uğraşacağıma basıp gideyim bari de kurtulayım, bu yani. aile şirketimiz battı, bu zamana kadar bi elim yağda bir elim balda yaşadım, senelerdir, üniversiteyi de bu yüzden pek hatta hiç sallamadım, nasıl olsa şirket vardı. ben ölene kadar böyle devam ederim artık sanmıştım ama, işte hayat. bunlar söylenmez ama bir şeyi alırken fiyatını sormazdım falan. şimdi ise kurulu düzenim bozuldu, birden hayatım altüst oldu, her şeye yeniden, sıfırdan başlamak durumundayım. ve bu yaştan sonra, kendimi bu kadar şirkete dayayıp rehavet içinde gelecek kaygısı olmaksızın huzur içinde hayatımın düzenini tam oturtmuşken her şey tepetaklak oldu. çok zor geliyor yeniden başlamak ve zamanımı alacak. ha ayrıca bugün iş görüşmem var, büyük ihtimalle de olumlu sonuçlanacak, her şeyi bırakmış falan değilim, af çıkmasını bekleyene kadar çalışmayı planlıyorum. ama açıkçası oldukça zorlanıyorum, bazen şeytan diyor 'ulan bırak ses şeyi çek git' bu yani, hanginiz işten, güçten, hayattan sıkılıp bunalıp da 'sikerler' deyip havlu atmıyorsunuz arada, her şeyi bırakıp ülkeden hatta dünyadan, dünya sınırları içinden defolup gitmeyi düşünmüyorsunuz? bence hepiniz bunu yapıyorsunuz, işte ben de böyle bir ruh hali içindeydim dün gece.

Hayata başlamak ne yahu? Yaşıyorsun ve her gün olduğun kişi bir adım öteye gidiyor. Hayata başlamakmış.
Bekle bekle, otuzundan sonraya ertele, işin gücün olduğu zaman ertele, üniversite öğreniminden sonraya, askerlikten sonraya ertele.Hayır.Zaten hayat bu ve yaşıyorsun.
Neyin ertelemesi. Bu tam bir basiretsizlik örneği. Hayata başlayacağım şu yaştan sonra diyen biri şunu demek istiyordur "ben bir haltı beceremiyorum ancak becerince kendimi önemseyeceğim" kendini şu an önemse. FBI'a ajan olunca ya da ünlü aktör/aktrist olunca değil.

hayat insanı böyle sallıyor işte. en güvendiğin, en bildiğin şeylerde şüphe ediyorsun. bütün hayatını gözden geçiriyorsun.

en yakın zamanda kafanız düzelir inşallah.

şunu unutmayın ki en önemlisi sizin ve ailenizin sağlığı. gerisi zamanla düzelir.

teşekkür ederim mea maxima culpa ve diğer tüm arkadaşlar, kalemdefter; güzel bi noktaya değinmişsin, herkese tek tek teşekkürler.

keşke 30umda sıfırdan başlayabilseydim. otuzumdayım ve -40.000 TL ile başlıyorum :)

de jure sen en azından evli falansındır, bende o da yok, yani hayata dair en ufak bir başarım yok. gerçi evliliği bir başarı olarak görmüyorum ama yaşıtlarıma bakıyorum benim yaşımdakiler, en azından kariyer sahibi, hiç olmadı iş sahibi, o da olmadı, mutlu bir evlilik hatta çocuk sahibi, o da olmadı güzel bir ilişki sahibi, abi bende hiçbiri mevcut değil. en azından bu yaşlarda bunlardan bir tanesine sahip olsam kendimi daha iyi ve güçlü hissedeceğim, sıfır, elde var sıfır. tam bir başarısızlık örneğiyim, üniversitelerde beni ders olarak okutsalar yeridir, nasıl başarısız ve azımsiz, tembel, iradesiz olunur konulu dersin bir numaralıörneğiyim. bana ve hayatıma bakıp akıllarına başlarına alsınlar. 17 yaşındaki bebelere dönmesinler benim gibi 30 yaşında.

nefes aldıgım için bile şükrederdim yerinde olsam. rahat bir nefes.

arkadaşlar şimdi haber geldi, iş görüşmesine gidiyorum, bana şans dileyin arkadaşlar.

hippie arkadaş ben 40'ı geçtim ama herhangi bir başarım yok senin tarif ettiğin ve kabul edeceğin şekilde. napak kanka ölek mi? böyle şeyleri düşünmek insanı depresyona sokuyor. bir sonu yok.

iş görüşmesi iyi geçer inşallah. bol şans :)

Sinir oluyorum ben. Abim de ayni seyi yapiyordu zamaninda yazik evde aglayip duruyordu yavrucuk. Olabildigince yalniz birakilmamali bence. Bebek gibi dusunun. Hatta hicbir durumda yalniz birakilmamali. Bak cok kotu senaryolar geldi aklima.

kedi dediğin bütün gün uyuyor ki zaten. evde birisi olsa da dönüp bakmıyor. no proplem yani.

Hiçbir hayvan bence uzun süreli ve düzenli olarak evde yalnız bırakılmamalı.
Gün içerisine çalışan insanların hayvan sahiplenmesine de karşıyım ayrıca. Boş vakti olan kişiler hayvan sahiplenmeliler. Bu o kadar basit bir sorumluluk değil.

çalışan insan çocuk sahibi de olmamalı o zaman. evet.

8 haftalık köpeği sahiplenmeyi götü yiyen adam ne yapıp edip gün içinde yanında olacak birini bulacak. olmadı kreşe bırakacak. cücük kadar köpek evde yalnız kalmaz. benim 5 yaşındaki itim bile bizim yoğun olduğumuz dönemlerde evde sıkıntıdan patlıyor tek başına. eve geldiğimizde küsüyor falan.

kedi için o kadar sıkıntı değil. bir iki oyuncak fare, ma, su olduktan sonra akşama kadar idare eder.

kedi kendine yeter fakat köpek öyle değil, hele yavruyken eğitim amaçlı olmadığı sürece yalnız bırakmaya sıcak bakmıyorum.

büyüdüğünde bile 3-4 saat yalnız kalırsa sıkıntıya girer köpek, yavruluğunda çok daha aşırı etkilenir.

genel olarak evde çalışan birisi olarak kedilerin saat 11:00 gibi uykuya daldıklarını ve saat 18-19:00 gibi kalktıklarını söyleyebilirim. ağır uykudalar. o saatlerde eve girip çıkıyorum, kafalarını kaldırıp bakmıyorlar bile.

ancak diğer saatlerde uyanıklar. geceleri de uyuyorlar ama hafif bir uyku bu.

böyle sorular sorulunca bilen bilmeyen fikrini söylüyor, fikirler iyi ama tecrübeler daha önemli.

ben de güzel bir çiftliğimiz olsun, kedilerimiz köpeklerimiz bahçelerde koştursunlar, eve girip çıksınlar isterdim ama ne yazık ki betondan şehirlerde yaşıyoruz, kedilerimizi sokağa bırakırsa kısa sürede hastalanır, sakatlanır, ölürler.

ideal şartların olmadığı bir dünyada sokakta ortalama 2-3 yıllık kötü bir hayatları olacağına evde temiz, huzurlu ve sevgi dolu bir hayatları olsun diyorum.

iki kedisi bir köpeği olan ve bir süredir işsin okulsuz olan biri olarak kedilerimin gün içinde ağır uykuda olmadığını(11-14 arası uyuyorlar, gerisinde uyku değil uyuklama halindeler), benimle beraber oda oda gezdiklerini ve hatta onlarla oynamam için sürekli kafama çıktıklarını belirtmek ister ve kedilerinizi gün içinde oyuncaksız bırakıp da gitmemenizi tavsiye ederim.

ya elbette evin içinde hareket fazla olduğu zaman onlar da olaya dahil olmak istiyorlar. ancak genel olarak bu saatlerde uyuyorlar. ev kalabalık olursa kedilerimden birisi battaniye, yatak örtüsü ne bulursa altına giriyor ki rahatsız edilmeden uyuyabilsin.

arkadaşlar ideal şartlar diye bir şey yok. sonuçta bunlar evcil hayvan. onlar size uyacak. siz onlara uyacağım derken işi gücü bırakıp evde kedi köpek peşinde koşarsanız hayatınız çok değişik olur.

işi gücü bırakın evde köpeğinizle oturun gibi anlaşılmasın söylediklerim, günde 14 saat çalışıyorsanız köpek beslemeyin diyorum.

benim kedim sabahları ekmek almaya gittiğimde depresyona girip, eve geldiğimde bağırarak üzerime koşuyor, geçmişte beslediğim köpeğimin evde 5 saat civarı bir süreyi yalnız geçirdiğinde stresten dişleyebildiği her şeyi parçalamışlığı var, kaldı ki muhabbet kuşu bile dayanamaz düzenli olarak yalnız bırakılmaya.

tabii ki evcil hayvanlar bizlere ayak uydurmak durumunda ama bu değil ki bütün gün evde yalnız kalmaları doğru bir şey.

mesela bana göre insanların günde 4 saatten fazla çalıştırılmaları tam anlamıyla kölelik, karşılığında dayak yemek yerine 3 kuruş para alıyorsun, bu daha da aşağılayıcı bence, ama işte 'anlayamazsınız' :)

ya kedi milleti bir garip. sabah tuvalete girip kapıyı kapatınca kafayı yiyorlar içeri girmek için. kapının altından patilerini uzatmalar filan binbir türlü oyun yapıyorlar.

ne yapalım tuvalete mi gitmeyelim? kapıyı açık bırakınca da 2 kedi birde klozette otururken üzerime çıkıyor.

Arkadaşlar inanır mısınız espiri yapmak için duyuruda sordum derseniz arkadaşlarınız bol bol güleceklerdir.

1980lerden bir espri;
-büyük savaş çıkmış !!!
-aaa
-oo
-yaa
yerine küçük savaş girmiş.
*güldün mü? hayır

ofiste oturuyorsun ya o sırada şunu söyle sessizlik olduğu zaman,
'amaaan napıcan işte hayat böyle' de.
gülmezler ama tebessüm ederler.

sanki hiç eve gitmemiş gibiyiz ya heueheheh

ben aynı günaydın tonlamasında iyi geceler, iyi seneler, iyi bayramlar, tatlı rüyalar diyorum. 3. işyerim hepsinde tuttu.

haftada 1-2 yaparsan daha iyi olur

mrb, 1 aylık bir kedi yavrusu büyük olasılıkla annesinden ayrı düşmüş, çocuklar da hırpalayıp yaralamışlarsa onun yaşaması zordu. ne iyi etmiş kurtarmışsınız.

henüz mama yiyemiyorsa biberonla kedi yavruları için hazırlanmış sütü içirebilirsiniz. veterinerinize sorun.

1 aylık olması iyi, 2 aylık olana kadar anne sütü emsin diyorlar. şimdi yarı yarıya kendini kurtarmış demektir ama bu 1 ay içinde de yeterli beslenmesi gereki ki sağlıklı ve güçlü olsun.

mama yemeye çok kısa sürede alışabilir endişeniz olmasın.

(bkz: tl;dr) hangi şehir

veterinerlerde süttozu satılıyor yavru kediler için, onu suyla karıştırıp, gene veteriner veya petshoptan aldığınız biberonla besleyebilirsiniz.(biberonu delmeniz lazım)
süt tozu 30 lira
biberin 15-20 tl arası

Öncelikle evde bakmaya karar verdiğiniz için tebrikler, kedi adına çok mutlu oldum...
Cigerdelene katılıyorum lütfen veteriner hekim seçimini iyi yapın. Parazit tedavilerini yaptırın hemen, özellikle iç parazit çok çok çok önemli.

Kuru mamayı şimdilik boşverin. Bu arada sakın normal süt vermeyin sulandırmadan. Hatta hiç vermeyin veterinerden süt tozu alın onlar anlatır.
Suyunu eksik etmeyin susuz kalmasın ve taze olsun suyu, ılık da değil soğuk olsun temiz olsun.

Kum olarak kristal kum en iyisidir temiz olsun kumu mümkünse hep.

O küçüklükte bir hayvan ancak şırıngadan süt içebilir. Ufaklığı eline alıp azar azar ağzına şırıngadan süt vereceksin. Başka türlü beslenemez en az 1 ay daha.

Tuvaletinide yapamaz. Malum bölgelerini ıslak bir mendille sık sık çok bastırmadan sil. Neden? Normalde tuvalet ihtiyacı için o bölgeleri annesi yalar ve çişini kakasını yapmasını sağlar. Annesi olmadığı için ıslak mendille bunu sende yapabilirsin. Islak mendilden kastettiğim sabunlu veya alkollü mendil değil ha aman!! Bez veya mendili islat. Eğer bunu yapmazsan el kadar hayvan ölür:/

Şimdi o çok miyavlar, bunun sebebi annesini çağırmasıdır. En fazla 3 gün sonra o miyavlama biter merak etme.

kristal kum kullanmayın ilk başta. daha çok bebek olduğu için yemeye çalışabilir, ve yemesi çok tehlikeli(ymiş, veteriner hekim değilim sonuçta)

normal süt vermeyin, kedilerde laktoz sindirimi yoktur, hayvanı ishalden kaybedebilirsiniz. Veterinerden bebek kedi sütü(tozu) alabilirsiniz, ayrıca marketlerde satılan laktozsuz sütten de verebilirsiniz. (Yağsız değil, laktozsuz. pınarın var her çeşit markette)

yukarıda birisi bahsetmiş, en önemli ayrıntı tuvaletini yaptırtmanız. Kesinlikle ihmal etmeyin, hayvancağızı besleyeyim derken çatlatıp öldürmeyin.

ayrıca da kedi besleme konusunda verdiğiniz kararı tebrik ederim, pişman olmazsınız.

bi de, yok mudur ki kuzucuğun fotoğrafları? bi çekip yükleseniz de ekran karşısından "oooyy canıım canııım" yapsak? :)

evet kristal kum kullanmayın, zaten normalde de kullanmayın, bizim kedilerimizin veterineri hiç tavsiye etmiyor, kullanılan bazı maddeler kedi çişi ile reaksiyona girip bir tür kokusuz, renksiz gaz çıkışına sebep olabiliyormuş ve tüm canlılar için zararlıymış uzun vadede. normal kum iyidir. diğer konularda arkadaşlar doğru söylemişler, sütü hiç vermeyin, zor durumda kalırsanız da 1'e 3 sulandırarak verin.

Merhaba arkadaşlar, teşekkür ediyorum hepinize.
Bugün itibariyle yavru tam anlamıyla sağlığına kavuştu sayılır, iştahı açıldı. Dediğiniz gibi veterinerden aldığım süt tozuyla yapıyorum. Veteriner de topaklanan ince kumlardan önerdi, özellikle Nocturne'ye çok çok teşekkür ediyorum tuvalet konusundaki tavsiyelerinden dolayı. Sıcak/ılık suyu pamukla veya peçeteyle bastırmadan ovalıyorum, zaten yalandıktan sonra tuvalete çıkıyor hemen.
Geldiğinde 2 adım atamıyordu, şimdi hafif koşulara başladı gibi. Ayağındaki topallama çok azaldı, veterinerin dediğine göre iyileşmesi zaman alırmış ve ciddi bir zedelenme yokmuş çok şükür.
Miyavlaması ağlaması devam ediyor, sürekli boynuma çıkıp yatıyor, geceleri yüzüme yatıyor, annesini arıyormuş herhalde.
Tekrardan çok teşekkür ediyorum hepinize, iyi ki varsınız!

Ayyyy! Çok tatlı :)

İkinize de bol bol sağlık ve mutluluk diliyorum. :)

frankfurt yakininda Heildelberg, münih yakininda Neuschwanstein Kale´sini mutlaka görmelisin bence.

Detaylı yazamayacağım ama şöyle bir bilgi vermek isterim. Münih'i birkaç saat gezme şansımız varken tamamen rastlantı eseri karşımıza "Neues Rathaus" çıkmıştı. Yeni belediye binası imiş. Çok etkileyiciydi. Ama gece görmenizi tavsiye ederim. Berlin için ise; Türklerin yaşadığı Kreuzberg neden olmasın? Onun haricinde "TV Kulesi"ne illa gidilmeli deniyor. Zaten şehirde pek çok yerden görülebiliyor. "Berliner Dom"un dışı da içi de oldukça etkileyici. "Müzeler Adası" diye bir yer var. Çeşitli müzeler bulunuyor. Vakit varsa girilebilir. Biz girmedik, o yüzden bilemiyorum. "Brandenburg Kapısı", "Checkpoint Charlie", "Berlin Duvarı", "Schloss Charlottenburg", "Schloss Bellevue" illa görülmesi gereken yerler arasında.

ren nehrinde gezi yapan tekneler var. bir gün kadar sürüyor gezi, nehir boyunca doğal güzellikleri şatoları, tarihi binaları görüyorsun. tavsiye ederim. zamanınız varsa eğer.

Berlin'e gidiyorsaniz, oraya trenle yârim saat uzaklıktaki potsdam'i görmeden gelmeyin derim.

Hamburg'a iyi zamana ayırın ve mümkünse haftasonu olsun, St. Pauli'yi görün. Hamburg'a yakın Schwerin şatosu var, güzeldir. Güneyde Tübingen kartpostal gibi bir öğrenci şehri, sokaklarında yürümesi falan pek keyifli. Yine güneyde Hohenzollern şatosunu tavsiye ederim. Prusya hanedanlığının kalesi, oldukça güzel.

edit: Hamburg'un güneyinde bir restoran var, zeitlos & schwerelos olması gerek adı. Böyle dev hangar gibi, yemekler yukarıdan raylarla falan geliyor, çok enteresan bir deneyim. Fiyatları normal ama yer bulmak çok zor, önceden rezervasyon yaptırabilirseniz kesin deneyin derim.

Bir de güneye inerseniz ve Frankfurt - Köln tarafına trenle çıkarsanız çok hoş Ren nehri manzarası eşliğinde geçiyor yolculuk, onu da tavsiye ederim.

hangi tarihler? hangi mevsim? nürnberg'de ona göre tavsiyelerim olacak.

olursa 7-16 mayıs arası.

o zaman güzel. özellikle görülecek çok fazla şey yok nürnberg'de. hitler'in naziler için kurduğu dev bir tesis var, "dokuzentrum". epey zaman alır: www.museen.nuernberg.de

ve nazilerin yargılandığı "nürnberg mahkemeleri": tourismus.nuernberg.de

nürnberg'den 2 tren istasyonu uzaklıkta (sadece 5 dakika sürüyor) faber castell'in devasa fabrikası var, faber castell schloss. ben burayı da çok geç keşfettim 1 yıl boyunca her gün önünden geçmiş olmama rağmen. kale olduğunu bilmiyordum, sadece fabrika sanıyordum o yüzden önemsemedim. ama hani faber castell'in defterlerinde falan olan bir kale resmi var ya, işte o kale oluyormuş kendisi. hiç gidemedim ama içeride turlar düzenleniyormuş. hauptbahnhof'tan S4 ile 2. durakta inilip gidiliyor. bahsi geçen kale resmi şurada tabletin üzerindeki resim: www.faber-castell.de
bu da sitesi: www.faber-castell.de

altstadt'ın hemen yukarısında kale var. içinde çok fazla şey olmamakla birlikte, güzel bir görünümü var. özellikle ara sokaklardan çıkarsan oraya, tam otaçağda hissedersin kendini. hatta akşam vakitlerinde olursa eğer, oralarda bir bar var, finyas taverne. eğer ortaçağa ilgin varsa mutlaka gitmen gereken bir yer. çalışalarından müşterilerine kadar herkes hala demir zırhlar vs filmlerden çıkmış gibi kostümlerle geziyorlar ortalıkta. www.facebook.com

şehir merkezine çok yakın ama bir o kadar da doğayla iç içe bir yer, zeltnerschloss. ben çok geç keşfettim ve sadece akşamları gidebildiğim için hiçbir şey göremedim. baharda çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapıyormuş. www.kuf-kultur.de

ve tabii ki biergarten'lara gidilmeli. gençler arasında en popüler olanı wöhrder wiese'de. hemen şehir merkezinde, nehir kenarındaki devasa kırlık alana kurulmuş, güzel biraları ve nürnberger sosileri var.

buna alternatif olarak da bir kulturgarten var. o tarihte bahçe kısmı açılmış olur mu bilmiyorum ama. yeme içmenin yanında, özellikle haftasonu geceleri, içerisindeki 4-5 salondan oluşan club tarzı yerlerle yine gençler arasında çok popülerdir. www.k4-kulturgarten.de (club kısımları K4 olarak geçer)

şimdilik bu kadar. ama özellikle frankfurttan sonra gidecekseniz sönük kalacaktır gözünüzde nürnberg.

edit: en önemlilerden birini unutmuşum: www.historische-felsengaenge.de

edit 2: nürnberger lebkuchen da meşhurdur. genelde christmas zamanı yaygın olduğu için yılın diğer zamanlarında bulmak biraz zor olur ama altstadt'a girişte königstraße'nin başında hemen solda ufak bir arada satılıyor. kazıklamak için en sofistike olanını söyleyler ilk başta, 5 tanesi 8 euroya falan. ama siz en ucuzunu istediğinizi söyleyin, 2,5 euroya 6 tane falan var, gayet güzel.

edit 3: hauptmarkt'ta frauen kirche var. saat 12'de tepesindeki figürler kralın etrafında döner. o da meşhur bir "şey"idir nürnberg'in, hemen hemen her avrupa şehrinde olduğu gibi. bir de o kilisenin hemen karşısında schönerbrunnen var. onun etrafındaki demirlerde 2 tane halka var. birisi turistik olan ki o zaten herkes dokunduğu için sararmış, diğeri de genelde sadece yerlilerin bildiği. onun yerini söylemeyim kendiniz arayıp bulun :) bir de hikayeleri var o iki halkanın da, önemli kılan da o zaten.

bence yaratılmış bir şey. düşünsenize ben insan öldürmekte bir sıkıntı yok doğal desem kendi hayatım da riske girer. bir tür yazısız toplumsal antlaşma gibi bir şey.

Ölmekten ölesiye korkan zayıf insanların bir yaratısı olabilir mi o anlaşma?

kaos yaratacak her şey, bir şekilde kötü gösterilerek ahlak, norm vs gibi değerlerle yasaklanmaya çalışılmıştır.

ölümden sonrasının meçhul ya da gaybi olması.
iyi bi misal mi emin olamadım ama:
dibi gözükmeyen bi uçurum düşün, nerede veya ne kadar yüksekte olduğunu da bilmiyorsun.

- vardığı yerde güzel şeyler olabilir.
- sonsuza kadar düşersin.
- dibine düşer ve yokolursun.
- başka bi boyuta gidiyodur belki de müthişbi hayat seni bekliyo.
...

ama sen atladıktan sonra arkandan gelenlerin tek gördüğü karanlık ve dibi gözükmeyen bişyin içinde yittiğindir.

insan bilmediğinden/belirsizlikten korkar. korktuğunu da istemez.
sevmedikleri için ister, onları da aşağı itmek ister. intiharda illa ki bi kendine dair olanı sevmeme-nefret var mesela. yad a ötenazi isteyen de tahminen bitsin bu çile de nolursa olsun havasındadır. falan filan.

avcı toplayıcı zamanlarda kabile ici bir kavga sırasında birinin kardesi oldurulmustur adamda kardesini oldureni oldurmustur, kabilenin dagılmaması ve herkesin g.t korkusuyla yasamaması icin etik olarak kabul edilemez hale gelmistir. sonuc olarak seni oldurse iyi mi olura geliyor bu durum.

İnsanlık tarih boyunca sonucu kanlı olan her şeyden sonra bir konuda atılım yaşamıştır. Atıyorum; havacılık tarihi ve yaşanan uçak kazaları ile uçaklar geliştirilmiş vs.

Kaostan sonra bir atılım da gerçekleşmez miydi? Yoksa öyle bir kaos yaşandı da o atılım gerçekleştiği için mi öldürmek kötü oldu? Ya da o kaos yaşandı ancak tarihin tekerrür etmesi gerekiyor?

o dediğin (atılım) yamulmuyorsam tarihsel materyalist bakışa ait bi çıkarım sadece. gerçi sorularını sormana sebep olan avcı toplayıcı dönem... açıklaması da öyle. o bakış içerisinde düşünürsen soruların cevabı evet. ama o sadece bi bakış açısı ya da bi yorum o kadar.

tarihin tekerrürü de yine aynı bakış açısına ait bi ilke.
tarih o kadar basit ele alıncak bişey değil.
tarih geçmiş ile aynı şey de değil. tecrübenin ta kendisi bi nevi.

İnsanın ilk yaşamına gidersek eğer en başta, ihtiyacın olmadığı şeyi öldümezsin. İlk öldürdüğün şey naptı temel beslenme ihtiyacını karşıladı. E daha sonrasında insan öldürmenin kaynaksız ilk halini hayal ediyorum da (rastlantı değil bilerek isteyerek öldürme) az önce konuşan veya sana karşı gelen vs.. birini öldürmüş oluyosun. Dünya halinden yok ediyosun amaçlı veya amaçsız. Çok tatmin edici ve ilahlaştırıcı buluyorum ben. Bu açıdan da korkutucu çünkü bir kere öldürenin bir daha öldürme istediğini hep içinde barındıracağına inanıyorum (uzun zamandır inanıyomuşum gibi olsa da şu an düşündüm ve inandım mantıklı geldi evet.)
Ötenazi bence bambaşka bir boyut ve bi yere kadar karşı değilim.
Bir de yaşamak temel hak insan olmaktan gelen, norm boyutu da böyle temellendirilebilir.

insanların kimi becerilerini devletlere devretmesinden gelir. tamam şu anda idam cezası dünyada büyük ölçüde kalktı ama bu çok yeni bir gelişme. kısacası: öldürmek devletlere hastır anlayışı cinayeti ciddi bir suç yaptı.

şahsi fikrimi istiyorsan kimi insanları öldürmek yaşatmaktan daha derin bir humanizma örneğidir.

new york times'da ilk insanların bile vicdan sahibi olduğu ile ilgili bir makale vardı. iskeletlerin diş çürüklerinden yola çıkarak, bütün topluluğu yavaşlatacağı gerçeğine rağmen bu hasta, "verimsiz" insanlar bile en güzel yiyeceklerle (hurma, tatli, vb.) beslenir ve yaşatılmaya çalışırlardı.

sonuç olarak insan tarihinin takip edilebilir en eski çağına bile gittiğimizde bir yaşatma isteği var, öldürmek değil.

şu da var:
iyiliği kötülüğünden ziyade günümüzdeki insan öldürme fikrinin temeli hümanizm ve modernizmin sonucudur.
hümanizm insanın "kendi"sini merkeze koyar. en önemli sensin. her şey senin çevrende şekillenir. ama sorun şu ki bu herkes için böyledir. başkası, bir başkası. peki bu kadar çok merkezin olduğu bir yer nasıl bir dünya olacak?

ayrıca modernizmin şöyle bi uzantısı daha var. meselayi freud' dan da ele alsak aynı noktaya varırız. s. freudun yaptığıda aslında modern alternatif bilhassa hümanist-seküler bir din oluşturmak. dine alternatif bir açıklama kaynağı kurgulamak. bunu bilinçaltına atfediyor.
bilinçaltı da ne?
asla tecrübe edemediğin ama sana orada olduğu ve seni yönlendridiği söylenen bişey kabaca. bunlar üzerinden yapılanları meşrulaştırma, ya da hümanizmi.

sürekli bir geçmiş-gelecek bağlantısı var. yani determinizm. ama "şimdi"yi hiçe sayıyor ve noluyor?

hümanizm kısmıyla bütünleyelim, vardığımız sonuç:
"cehennem başkalarıdır."

- evet, öyleyse benim cehennemim olan başkalarını neden öldürmeyeyim?

olay burada başlıyor ya da bbitiyor. aslında sürüyor.

hobbes'un fikirlerinden faydalanalım. insanlar kaos içindeydi. bencilce davranışlar birbirlerini öldürmeler ayyukaydı. sonra devlet kuruldu, özgürlüklerini kısıtladı insanlaırn. fakat canlarını ve mutluluklarını artırdı.

düşünsene, gece dışarı cıkıp gezebiliyorsun diyelim güvenli bir şehirde. fakat, büyük şehirlerde, metropollerde yapamıyorsun bunu. sen hangisinde yaşamak isterdin bu şehirlerden, insanlar da benzer seçim yapıp insan öldürmekten uzaklaştılar. bu işte etik oldu sonra ahlak oldu sonra kural oldu vs.

(bkz: dinler)

(bkz: dinler tarihi)

(bkz: on emir)

(bkz: insan hakları)

öldürmek kötü değil. sonucu kötü.

(bkz: kanun)

kendimi dexter gibi hissettim bir an :/

Tamamen içgüdüsel bir şey öldürmeme olayı. En ilkel canlıdan itibaren bu böyle. Sana fayda sağlamayacak işe öldürmeyi düşünmüyorsun. Fayda derken senin bir insanı soymak için onu öldürmen de fayda bu noktada. Çünkü ondan çıkan para ile kendi cebini ve karnını dolduruyorsun. Hayvanlarda da sistem bu şekilde işliyor. Yemeyecekleri ya da kendilerine tehdit oluşturmayan hayvanı öldürmüyorlar. Çünkü fayda sağlamıyor o ölüm. Bir kediyi öldürmek kınanıyorken, her gün sığır kesmek de bu yüzden normal karşılanıyor.

Faydadan sonra 2. nokta (aslında bu da fayda ile bağlantılı) işe canlıların zorunda kalmadıkça kendi türlerini öldürmemeleri. bu da ya ileride fayda sağlar ya da birlikte daha güçlüyüz düşüncesi ile geliyor muhtemelen. Tabii insanlardaki hemşehricilik gibi de olabilir.

İlkel beyin bu şekilde çalışıyor. Bizimki gibi düşünebilme yapısına sahip canlılarda buna ek olarak "ahlak" kavramı giriyor. Doğrular ve yanlışlar... Kuvvetle muhtemel savaşlara, çatışmalara engel olmak için iki tarafında hakkını koruma (tabii güçlünün hakkını biraz daha fazla koruma) amaçlı olarak bu kurallar çıkıyor. Ki bu da maalesef ki senin duymak istemediğin "sen ölmek istemiyorsan" olayını da içeriyor.

Ben öldürme olayını belirli durumlar dışında yanlış buluyorum. Mesela benim cebimde param yok diye gidip birini öldürüp parasını almam yanlış. Doğada bu konuda öldürme ya da dövüp alma olayı son derece normal. Güçlü olan istediğini yapıyor. İşte zaten kanunlar da güçsüzün de hakkı korjnsun diye çıkıyor biraz. Biz de kendimizi hayvanlardan ayırıp bu kurallara bağlı kalacak şekilde yetiştirdiğimiz için yanlış buluyorum biraz da. fakat biri, bir başkasını kendini müdafa etme sebebi dışında öldürürse, onun ölümünü çok da yanlış bulmuyorum. Çünkü başka insan hayatlarına da tehdit oluşturuyor. Her şey bir yana hayatta kalma içgüdüsü tehditleri ortadan kaldırmak istiyor.

Peki diyeceksin idam cezası? Abdullah Öcalan gibi eli kanlı teröristin idam edilmesini isterim. Çünkü cezalandırma ve de ölümü ile caydırıcılık rolü dışında varlığı tehdit oluşturuyor. Fakat örneğin benim öldürülme suçumdan yargılanan birinin idamı konusunda pek de sıcak değilim. Çünkü yargı sistemi çok kötü. Suçlanan kişinin idam sonrası, aslında suçlu olmadığının ortaya çıkması sik rastlanan bir şey. Tabii bizim ülkemizde bu, idam olmadığından, yıllarca haksız yere hapis yatmak veya yatıp çıkmak oluyor.

Sözlükte mutlaka başlık açılıyor

Youtube dan da bakabilirsin

zor değil

Halil hocanın kitapları öyle tarihin arka odası gibi geyik değildir haberiniz olsun

@mea haberim var. maksat tarih bilgimi derinleştirmek, unuttuklarımı hatırlamak.

1. kitabın sayfa sayısı daha az ve çeviri, 2. kitap daha güncel, hangisini alsam karar veremedim.

edit: 1. kitabın önsözünde şunlar yazıyor: ''... Genel okuyucu ve tarih öğrencileri için bu biçimde kalması yararlı olacaktır.'' sanırım bana hitap edeni bu.

Devlet-i Aliyye bildiğin ansiklopedi. dili rahat bi kitap arıyorsan uzak dur derim. ilk dediğini okumadım.

bir tarihçi olarak önce klasik çağ'ı okuyun derim. devlet i aliyye de gayet iyi bir kitap pek karar veremedim.ikisini de alın gitsin. klasik çağ salt bilgidir, tıpkı tarih kitabı gibi. devlet i aliyye araştırmalar bütünüdür.

sadecce adından yola çıkarak söylüyorum "klasik çağ" biraz daha mukayeseli bi bakış açısı içeriyo izlenimi uyandırıyo. diğeri ise daha içe dönük gibi.

şövalye koysana ya ben yeni kedimin adını koyacaktım sarı sarı diye çağırıyo herkes sarı kaldı saçmasapan

Nasıl bir kedi, yaramaz mı, oyuncu mu? Tembel mi. tipi nasıl, ne renk? Söyle de ona göre isim düşünelim.

i.imgur.com

yaramaz, oyuncu, sıcakkanlı :) her türlü pozitif özellik var :P

adam

Güzelliğe bak yaa yerim onu ben :) ad olarak "dürbün" olabilir, gözler iri iri, "kırlent" olabilir yastık gibi yumuşacık maşallah.

benim aklıma "is, kül" geldi.. iktisatçı değil ama..

en fazla bu kadar yaratıcı oldum :) ayrıca çok güzelmiş..

tanzi

olivera tanziden

gerçi iktisatçı değil temel olarak ama, bu kedide tam marks havası var; uzun kırçıl yer yer dalgalı tüyler... marks işte yahu :)

Kısa ya da kısaltılabilecek bir isim koyun. Yıllar boyu binlerce defa o ismi kullanacak sesleneceksiniz

kulağa hoş gelmeli, akılda kalmalı ve kedinin de aklında kalacağı bir şey olmalı

John maynard Keynes çok uygunsuz mesela, Keynes gel oğlum çok manasız geldi

"fırtına" nasıl? fırt diye kısaltsam? :)

the invisible cat :P

tic!

fırtına hoş ama fırt diye kısaltınca kötü duruyor.

malthus

ahh malthus nasıl aklıma gelmedi :) gerçi kısaltması mal olur ama malthus deriz hep :P

Iktisatci olacaksa monetarist olsun, friedman olsun. tr.wikipedia.org en dogrusunu her zaman bu herifler soyler.
Ya da milton tabi. Herifi hep soyadiyla aninca adi gelmiy.

"eski 5 lira" olsun. kedine benziyor bir kısmı :)

sites.google.com

iktisatçı olmasa ben sıçmık koymak isterdim anlamı kötü olsa da çok samimi, ya da daha normal olarak şiva koyardım ama iktisat ile ilgili isim olmaz ki.

arıza olsun ismi
www.resimbul.com

edit: fotosunu sonradan gördüm. füme de olabilir.

Hamit!

Direkt Hamit tipi var bu kedide. İlla iktisatçı olacaksa Prof. Hamit olsun. :)

Tekir olsun. Çok yenilikçi bence.

danke koy ya da keysersoze

dolar olsun bence

coin

(bkz: #2926787)

üçledin mi kedileri.
isim için ubenanın söylediği çok tatlı bence, kıslatması da :)

Yiyecek içecek ismi koy hacı.

Pepsi fanta oreo cupcake spagetti falan.

isim öerisi veremem de iki heceyi geçmesin yoksa öğrenmesi çok zor olur.

ilk aklıma gelen -yani fotosunu falan görmeden- ponçik oldu :D
fotosunu görende ise duman. ama bence ponçik tabi.

hacı arkadaşım gitti aynı tutarla 2 ay falan iş bulamadı. sonra parası bitti falan durumlar karışık. kalacak yer ve iş ayarlamadan öyle taksim'e gidermiş gibi amerika'ya gidilmez.

ev mev hazır değilse yetmez. kiralar çok ucuk orda. 7-8 tl 3000 dolar desek 2 hafta anca dayanırsın...

abı sokaklarda yaşarız bı sure yaz gelıo havalar ısındı :D

los angeles'ta sadece bir odanın kirası bile 700-800 dolardan başlıyor.
çalışmak için arabaya ihtiyacın olacak, yoksa zor.
zaten iş bulmak da kolay değil, işsizlik yüksek.
cevap olarak, gidersin ama beş parasız olarak dönersin kısa süre sonra, hatta dönmek isteyip dönüş parası bulamayan insanlar gördüm.
hiç kolay değil inan bana.

iyi de alıyorlar mı ? gidebiliyor musun? bildiğim kadarıyla cebinde paranın olması yeteri değil?

Gezip geleceksen ok. Yaşayamazsın. İş bulman zaten imkan dahilinde değil. Kaçak işçi diyorsun da nerede duş alacaksın nerede tuvalete gireceksin? Hasta olsan ne yapacaksın peki? Yediğinden zehirlensen acilde serum bile bağlatamazsın. Ne turistsin ne işçi. Sigortan yoksa hastane masrafları zaten astronomik. 8bin tl gidip 1-2 hafta gezilir geri gelinir. Öyle yapsan zaten hevesini alacaksın bence.

Sen los Angeles i boş ver, İstanbul da kaçak yaşayan Suriyeli, Afrikalı işçilerin nasıl rezil koşullarda 5-10 kişilik rezil ortamlarda yaşadıklarını görmüyor musun? Hayat filmlerdeki gibi değil, bavulu alıp Amerika ya gidip milyarder olabilirsin ama çok çok küçük bir ihtimal, çalışma izni ve işleri olan göçmenler bile çok sürünüyor, aile arkadaş ve para olmadan niteliksiz bir insanının gidip orada başarılı olması çok zor, göçmenler için çok sıkı tedbirler var

gürcistana git. hiç olmadı minibüsle artvine dönersin.

Facebook tan bir arkadaş, kadın içinden atıldı. Senelerdir Call Center karda filan çalışmış tecrübeli Amerikalı bir kadın, 40 yaşında, aylarca iş aradı bulamadı, kirasını ödeyemeyince kadını evinde attılar sonunda

2 tane yetişkin çocuğu var, eşyalarını bir depoya koyup kızının evine sığındı, kadın bir türlü iş bulamayınca ne arabasına benzin alabiliyor, ne bozuk arabasının tamir ettirebiliyor

şu an tekrar iş arıyor, ancak hala çok umutsuz, bir ev adresi olmayan ve arabası çalışmayan bir insan nasıl iş bulacak, bulamıyorum diye ağlıyor durmadan

bu kadın Amerikan vatandaşı, 2 çocuğu ve arkadaşları var, yıllardır bir işi vardı, şimdi işsiz kalınca kaç aydır rezil oldu

bu hikayeyi iyi düşün. Senin paran yok, arkadaşın, işin ve araban yok, Amerika ile ilgili bilgin deneyimin filmlerle sınırlı

senin Amerika da başarılı olman piyangodan ikramiye çıkması gibi bir şey olur ve ancak süründükten sonra

orda ev ve iş bularak gitmen şart. en azından kaçak işçi çalıştıran yerlere bi bak, çok fazla hispanik var illa ki bulursun. ama birileriyle konuş yani. parasını verdiğim work and travel şirketi danışmanı bile bana nerede çalışacağımı söylerken lütufta bulunur gibi yapmıştı. insanlar göt.

kullanabilirsin.

o kağıtlar sadece oy vereceğin yeri kolayca bulabilmen için sana yardım olsun diye gönderiliyor. başka bir özelliği yok.

önce şampuanı dök sonra pamuğu bastır..

hey allah ım ya.. etrafını pamukla silerek başla.. açık yara büyükse direkt tıbbi şeyler haricindekileri dökme sakın.. etraftan bir şey kapmasın ama hava alacak şekilde de sar.. kolonya olunca zaten pamuğa döküp etrafını sil sakın üstüne bocalama..

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin pamuk yok, kolonya da yok. yara ufak ama cok igrenc otesi insanlarla yasadigim icin her yeri fazlasiyla pis ve mikroplu goruyorum.

deodorant cok mu salakca?

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim efenim dus jeli sampuan deodorant disinda bir sey yok diyorum baticon madecassol falan yazmissiniz :)

saat erken çık bir markete git al bir şeyler.. marketlerde bile var illa eczane lazım değil.. madem o kadar pis ev..

kolay bir şeyse, su sabun yıkayıp güzelce kurula ardından kolonya bul dök üzerine. açık kalması en yararlısı ancak dediğiniz gibi mikrop yuvasıysa marketten eczaneden yara bandı, sargı bezi bulabilirsin.

göreceli biraz daha büyükse acile git, güzel pansuman yapsınlar göndersinler.

sabun denilen bir şeyler olacaktı bir de.

Doktor bir arkadasim en iyisinin sivi sabun oldugunu soylemisti

tekir.

bengal + scottish diyorum anneden hareketle. ama o kulaklar nasıl öyle olmuş acaba.baya karman çorman bişey olabilir.

starbucks dediğin tamamen abartılan bir yer. bu kadar kasacak bişey yok, gittiğinde ne istediğine karar verebilirsin. önceden ayarlamaya da gerek yok bence. ben kahvesinden çok yeşil çayını seviyorum kek olarak da karamelli muffin var benim sevdiğim. ikisi de diğer ürünlere göre daha uygun fiyatlıydı yanlış hatırlamıyorsam, uzun süredir gitmedim.

Balkabakli kek var chai tea latte ile iyi gidiyordu. Meyveli parfeler var. Frappucinolar guzel. Pahali degiller normal cafe fiyatlari iste.

frapuccino iç. hava da sıcak. ben çikolatalı seviyorum. java chip denen bi şey de var bu çakıl çikolatalar gibi, içine ondan koyuyorlar, onu da seviyorum.

orta boy, çikolatalı, java chipli frapuccino. yanına da ağır bi kek olarak bella vista mıydı ne öyle bi şey vardı onu söyleyebilirsin, üstünde vişne var. daha hafif olarak da brownie'leri çok başarılı.

Dostum kahveler 7-12 aralığında, kekler de 5-8 ona göre yap hesabını limonlu cheseecake artı latte iyidir

cikolatali cheesecake yiyin efenim guzeldir.

kuru kekleri kotu bence. kuru kek kotu cunku bence.

icecek tamamen zevke gore degisir. ben 2 3 tane espresso iciyorum 1 tane sacma sapan sey icecegime.