dişi yontup küçültüyorlar, sonra kalıbını alıp ona göre bir kaplama yapıyorlar. kolay bi işlem bence. özelde de çok bi para tutmuyor yani, sen bilirsin

bende 2 tane var. öyle çok ağrılı sızılı değil ama vakit alıyor.
koltuğa ilk oturduğunda dişini kesecekler az bir şey dişin kalacak ve ölçü kalıp alacaklar. kalıp yapılana kadar dişin öyle kalıyor, pek keyifsiz olan kısım burası. dişine dikkat etmen lazım. bende dişlerin hazırlanması 2 gün sürdü, 2 gün öyle gezdim. sıcak içmek ayrı dert, soğuk içmek ayrı : )
yemek yerken de dikkat edeceksin : )
sonra kalıptan gelen dişi önce tekrar prova ediyorlar, diş bazen yüksek ya da alçak olabilir, ona göre törpülüyorlar vs. ve ardından cilalanmaya geri gönderiliyor (bende ciladan gelmesini bekleme 3-4 saat sürdü). sonra gelen dişi yapıştırıyorlar oluyor bitiyor.
ilk 24 saat biraz tuhaf geçti, alışamadım diyim. sonra kendi dişim gibi varlığını bile hissetmiyorum.

özelde yaptırdıydım. devlet hastanesinde de olur bence ama daha uzun bir bekleme süreci yaşayabilirsin belki, bilemedim.

yukarda yazan arkadaşlarınki gibi değil de aynı gün dişin olsun istiyorsan paraya kıyıp özele ve düzgün bir yere gideceksin. aynı gün içinde dişin kesilecek( çepeçevre küçültmek) ve ardından dijital ölçü alınıp dişin takılacak. cad/cam'i araştır.

devlet hastanesinde yaptıracağın her kaplama adeta bir çöp. sebeplerini açıklamak uzun çünkü çok sebebi var. ama bedava.

dolgu mesela değişken, hekimin inisiyatifine kalmış. düzgün iş de yapabilir. ama protez hekime bağlı değil. ne kadar iyi niyetli olsa da protezi laboratuvar yapar, o da ihale ile en ucuz kim yapcaksa ona verilir. o da çöp yapar gönderir. kısa dönemde iyi gibi gelir ama uzun dönem daha kötü olur.

ağrı,sızı da şöyle. anestezi yapılır, kesimi hissetmezsin. anestezi geçene kadar dişin takılır. ya da ucuza ya da bedavaya yönelirsin, diş açıkta kalır ve sızlar.

düzgün bir yerde geçici protez de aynı gün yapılıp takılır, ucuza gidersen bir gün sonra takılır, akşam sızlayabilir.

falan.

Açılın, 17 kaplamalı vatandaş geldi. :)

Önce dişler kesiliyor. Bu aşamada elbette bir rahatsızlık, huzursuzluk oluyor ama kayda değer bir ağrı yok. Benim gibi çok fazla dişiniz kesilecekse ağzı uzun süre açık tutmak ciddi rahatsızlık verebiliyor. Bir iki diş ise sorun olmaz.

Kesim sonrası anestezi etkisi geçince -disler açıkta olduğu için- fena bir hassasiyet oluyir. Soğuk sıcak ya da hava teması bile ağrı yapıyor anlık sızlamalar şeklinde. Önlem alıp onu da aşıyorsunuz bir iki sızlamadan sonra. İlk gece kesilen diş sayısına göre diş etlerinde kanama olabilir, o biraz uyku kaçırmıştı bende.

Sonraki randevuda prova yapılıyor, değişiklik gerekmiyorsa dişler yapıştırılıyor. Yapıştırma esnasında da yine biraz sızlama oluyor yapıştırıcı soğuk geldiği için. Sonraki bir iki günde ise yabancılık hissi geçiyor ve kaplamanız olduğunu unutuyorsunuz.

Bence kaplamayı devlette yaptırmak risk olur, vakit harcanıp özenle yapılması gereken ciddi bir işlem, çekimden önceki son şans. O yüzden alanında uzman bir hekime yaptırmanızı tavsiye ederim.

Kısacası ağrı sızı değil de, bu süreçteki konforsuzluk biraz yoruyor insanı. Bir iki hafta sabrederseniz sorunsuzca atlatırsınız. Şimdiden geçmiş olsun.

basit bir islem bence her disci rahatlikla halledebilir. kaplamayi iyi kalite al, 10-15 sene dayansin. yoksa tak cikar ugrasirsin.

bizi sarsacak bir şey çıkar bence
ceza olabilir biz öderiz zaten
ambargo olabilir boka battık gidiyoruz bakalım.
ekonomi bok olucak deyolar enflasyon hiper enf. olacak diyolar :(

hükümet düşmüyor öyle hele erdoğan hiç düşmüyor heyecanlanma hemen :)

Siyasal islamcilarin görev süresinin sona erdiğini düşünüyorum ben. Temel catirdiyor, "büyük şeyler" yakın gibi...

ambargo olacagini dusunmuyorum, iran'a uygulanan yaptirimlari delmeleri sebebiyle baska bankalar da ceza yedi su ana kadar. ceza yerler en fazla.

Bir şey çıktı zaten, yıllar önce çıktı. şimdi birinin ağzından tekrar duyuyoruz. Türk medyasındaki bu kaypaklık, toplumdaki cahillik ve çıkar uğruna destekçiler oldukça, bu olayların çok yankısı olacağını sanmıyorum.

aynen yaptırımı olur biz öderiz, derler dış mihraklar, onlara bilenir iyice ortadoğu bataklığında çürürüz.

cehaletin bilincine nasıl varır bir cahil? şükür anlayışıyla nasıl fakirlik insanın canına tak eder?

en kötüsü de günü kurtarıp para kazanıyor diye ses çıkarmayan "nurcuvazi" . ben müslüman değilim, onların da olduğuna inanmıyorum ama umarım müslümanlık inancı doğrultusunda bir son bekler onları. bu kadar kul hakkı yanlarına kalmaz.

bedelli çıkar.

kaynak: kaba etim

akpnin oy oranı daha da artar,

amerigaya kafa tutuyoz, görüyon mu ameriganın ambargosunu nası delmişiz, helal olsun reise, tüm dünya bize karşı

kafa bu

gemiyi terk edenler artacak bence. bu ara konferanstı, kongreydi, resmi geziydi... herkes birbirinden şüphe edecek.

büyük yedilerse, ki öyle, büyük çıkacak.

yalan diyeni, ticari belge diyeni, montaj diyeni... komedi gibiler. bu tayfa allahtan korkmaz ama abd'den çok korkar. satışlar hızlanacak bence.

Daha buyuk ne cikmasini bekliyorsun? Hukumetin ic siyasette zayiflamasindan cok daha buyuk olaylar bunlar. Ustelik cogu 4 senedir bildigimiz seyler.

Sadece hukumet sarsilir mi bunu merak ediyorsan, hukumet Zarrab konusunda kontrpiyede kaldi olay bu. Hem 4 sene onceki olaylardan sonra, hem birkac gun onceki durusma baslamadan onceye kadar Zarrab'in arkasinda durmayi, onu kahraman yapmayi secmislerdi. Ama adam ne var ne yok her seyi itiraf ediyor su an. Ustelik, son ana kadar itiraf edip etmeyecegini bile bilmeyecek kadar durumu kontrol altina almaktan uzaklar. Itiraflar ic siyaseten tapeler gercek anlamina geliyor ama gercek olmadigini dusunen akli basinda biri yoktu zaten.

Bu sekilde bosta kalip celiskilere dusmeleri secmende soru isareti yaratir mi ona sen karar ver.

hayır. herkes iktidarın para yediğini biliyor, kimsenin umrunda değil.

hiç beklentiniz olmasın, bi bok çıkmaz.

ağır kusurdan geçmiyor.

geçiyor.

Geçiyor mu geçmiyor mu?

Valla bizim araba 3 kere geçti. Ama bizimki simsiyah değil belki ondandır

2-3 gün geçmedi, sonra tekrar gecirmeye başladılar. Yani su an geçebilirsiniz muayeneden. Tuvturk bununla ilgili bir tweet atmıştı hatta.

Meditasyon yapıyorum 1 senedir. Katkısı inanılmaz. Buradan birinin tavsiyesiyle başlamıştım.

Spor

Seks

Spor

yoga, ev temizliği, sevgili sarılması.

@sagin çok haklısın. sağol.

2 yıldır kullandığım antidepresanları 4 ay önce bıraktım. kafa yapıcı hiçbir şey kullanmıyorum, ha ayda bir sigara içiyodum artık o da yok. normal sigara da içmiyorum onu da bıraktım, allah'ım straight edge işlerine girmişim galiba. spor yapıyorum bir de. güzel oluyor ilaçsız ilaçsız.

yemek yap, ev temizle, sokak kedilerine ve evindeki hayvanlara ilgi göster, kitap oku, müzik dinle, binge watching yap, aha tüm hayatım bu güzelliklerden ibaret artık. bir de amele blog'um var.

Yürüyüş
Ve ot yazan arkadaşlar biraz özendirici gibi yazmışlar:( üzüldüm böyle şeyleri önermemeli bence

Spor-müzik-yemek yapmak

Gitar çalıyorum hunharca distortionlu :)

Gitar çalmaya çalışıyorum. Karate antrenmanına gidersem de müsabaka yapıyoruz. Doğru teknik uygulayabildiğim zaman çok mutlu oluyorum. Son bir yıldır hiç hasta olmadım. Grip bile. Maşallah diyelim. İlaç kullanmıyorum genelde. Sadece B12 eksikliğim olduğu için ayda bir kez iğne oluyorum. Mutlu olmak için de gezmek falan.

Müzik eşliğinde yürüyüş veya kitap okumak çok iyi geliyor bana.

Köpeğimle vakit geçiriyorum.

Kağıt kalemle haşır neşir oluyorum. Bir şeyler yazıyorum. Penfriend tarzı arkadaşlarım var, onlara yazıyorum. Kişisel bakım yapıyorum uzun uzun, sıcak bir banyo yapıyorum. Bol bol müzik dinliyorum hatta müziği hiç kapamıyorum desem yeridir. Kulağımda müzikle saatlerce yürüyorum. Ufak bir akordeonum var, onu çalıyorum. Yeni şarkılar öğreniyorum. Kitap okumayı çok seviyorum. Ancak çabuk bitecek türden kitaplar tercih ediyorum genelde, yoksa bunalıyorum. 150-200 sayfa civarı. Onları çıtır çıtır bitirmek çok hoşuma gidiyor. Bunların yanısıra diy projelerle haşır neşir oluyorum. Evdeki eskimiş kutuları, mumlukları, çerçeveleri vs. boyuyorum. Misal geçen gün eski bir kumbaramı zımparalayıp kullanmadığım ojelerle boyadım ortaya şahane bir şey çıktı. Ayrıca resim çizmeyi çok severim. Türlü türlü boyaları kullanarak resimler çizerim. Kuru boya, keçeli kalem, sulu boya... Bunları aynı kağıt üzerinde farklı türlerde kullanınca değişik şeyler ortaya çıkar, mutlu olurum.

Haftada bir spor (Daha cok gidemiyorum, programim cok dolu.)
Müzik
Güzel kitaplar okumaya gayret ediyorum.

Melissa, papatya, relax cay karisimlari belki yardimci olur sana da. Ben aksam yatmadan bir saat önce iciyorum, iyi geliyor.

Ot yazan arkadaşlara bir teessüf de benden. Umarım yanlışlıkla yazmışlardır..
Ayda en az 2-3 kez masaja gidiyorum ve yüzüyorum.

Karbonhidrat :/

Birçok farklı yazarın siyaset bilimine giriş kitabını okudum, siz yazsanız onu da okurum ve okuyacak insanlar çıkar mutlaka.

Ancak bence insanımızın problemi bir sayfalık tek yüzlü bir broşürü bile okumaması. Düşündüğünüz çalışma okumaya ve öğrenmeye hevesli insanlar için güzel bir kaynak olabilir ama. Bence denenmeli.

kitapçık diyince işin rengi değişti. ekşi'ye yazsan daha çok kişiye erişmiş olursun. ben okurum.

okumam, no offence.
10 sene once falan sorsan muhtemelen okurum derdim. artik hic ilgimi cekmiyor (yas 35+)

@md11, ben de ondan tek, en fazla iki sayfada tüm mevzunun en temellerini koyma derdindeyim. vaktinde anayasa yazıları diye seriye başladıydım, o sorudan bu soruya atlarken benim bile okumayacağım bir şey çıkmıştı ortaya. zaten yarım kaldı gitti.

demeye çalıştığım, broşürden de kısa bir şeylerle en temel kavramları açıklamaya çalışacağım elden geldiğince.

@bruce, ekşi'ye de, blog'a da yazayım diye düşündüm. zaten ikisinde de paylaşacağım na bunu. ama parça parça bir o başlığa bir bu başlığa girince derli toplu olmuyor. derdim tümünün bir yerde olması. bir de zaten bir başlığa 10 sayfa yazmayacam. misal siyaset nedir sorusuna "farklı çıkarlara sahip kişi ve grupların, savaşı ve zorbalığı ilk değil son çare olarak görerek diğerlerini kendi doğrularına ikna etmek veya kendi doğrularını kabule zorbalıktan farklı araçlar ve yöntemlerle zorlamak" tanımını yapacam, buradan güç kavramına geçip hemen, ikinci sayfada güce bakacam. bunun gibi bir şey. yoksa uzun uzun yazıp anlatınca bizim millet bakmaz. garanti.

@ezeriko @coyote, gayet iyi anlıyorum. ben de haber okumaktan bıktım misal ama işim bu diye mecbur devam. ne bileyim...

hepsini ayrı ayrı yaz, sonra tek bi başlığa yaz peş peşe. ya da tek parçanın altına hepsinin toplu olduğu blog linkini ver. çok kişi okumaz ama kitapçık halinde kitapçıdan sağdan soldan alacak kişiden daha çok kişiye ulaşırsın. en azından ekşi sözlük yaşamaya devam ettikçe orada duracak, bir nevi kütüphane.

bi de zaten bu tarz referans yazılar çok okunsun diye yazılmaz, sen kendine bilgine inanıyorsan yaz; ihtiyacı olan faydalanır elbet bigün.

@bruce, onu yapacağım zaten. derdimi şöyle anlatayım:

muratkarabag.info

aha bu yazıyı yazdım ünlü ve şengör aynı gün saçmalayınca. ekşi'de ilgili başlıklara da kopipeysledim (bak link vermedim sadece, kopipeysledim "amme hizmeti" olaraktan). işte demokrasidir, ünsal ünlü'dür, celal şengör'dür filan. ertesi gün ünlü'nün yayınında "sen ne bilirsin, bok kafalı" gibi bir reaksiyon aldım, dellendim. lan adam cahilce kullanıyor terimleri, sebep-sonuç ilişkisi yanlış, daha sorunu doğru bir şekilde tespit edemiyor ama artistleniyor. dedim ben bu ve bunun gibilere bir şeyler yazayım, okunabilir bir uzaklıkta da olsun, alsın baksınlar eğer her boku bilmekten vazgeçip öğrenmeye karar verirlerse.

hasılı ondan na bunu yazarsam entri olarak ekşi'de ilgili başlıklara da koyacağım (altına tümünün olduğu kitapçığın link'ini vererek tabi), başlık açıp oraya da koyacağım, blog'a da koyacağım...

yani "para verin, alın öğrenin" de demiyorum, "illa benim blog'a bakıp öğrenin" de demiyorum. bakalım...

abi sorun diploma değil, bizzat deneyimlemek de lazım.

Teorisi ıvırı zıvırı var da her ülkenin dinamikleri farklı, hele bizimkinin...

@passion rules the game, benim derdim işin teorik kısmı daha ziyade. "demokrasi yok, ondan insan haklarına saygı yok" denilmesinden, bu zırvayı duymaktan sıkıldım. daha "sadece akp'liler oy verebilecek, sistemi böyle değiştireceğiz" dendiğinde bunun GAYET DE demokratik olabileceğini, esas kaygının kaynağında cumhuriyet fikriyle ortaya çıkan değişimler ve bundan doğan beklentiler olduğunun anlaşılmamasından, bunun öğretilmemesinden, bunun bilinmemesinden, bunun aranmamasından sıkıldım. "seçimler 15 yılda bir yapılır, seçilenin yasaları da, uygulamaları da kanunla denetlenemez" diyerek bir demokrasi sahibi olunabilir. bu kadar basit bir şeyin anlaşılmamasından sıkıldım...

valla ben akademik olarak benzer bir konuda yazdım, kimsenin çıkıp da okuduğunu sanmıyorum :)

D’hondt 26263 kez tartışılıyor mesela ama biri de çıkıp sıralama sistemi olsa şu sonuç çıkardı demiyor

bak, direkt muhataptan bile reaksiyon almışsın; demek ki okunuyor. bu geribildirimler önemlidir yazanlar için, niteliğinden bağımsız. belki de ileride bilinen, saygı duyulan bir siyaset bilimcisi olacaksın; speküle etmeden, çarpıtmadan, hakikatten uzaklaşmadan yazmaya devam...

@passion rules the game, biraz da ondan o kadar kısa ve o kadar net cümlelerle anlatmaya çalışayım diyorum ki mevzuyu, ayşe hanım teyze de anlasın, tuğralı doblolu da anlasın, perma saçlı chp'li teyze de anlasın istiyorum. basit ve olduğunca kısa. o kadar kısa ki örgü ören teyze 10 dakika ara verdiğinde üç-beş kavramı okuyup geçebilir olsun. tümünün okunma süresi en fazla bir saat olsun. zor bir şey ama deneyeyim diyorum gene de yav.

en fazla okunmaz. sanki blog'daki her yazım okunuyor da bu okunmasa dertleneceğim :D

öyle bir becerin varsa anlat tabi :) ama matematik bilmeyen adama mesela d'hondt'u açıklamaya çalışsan ne olur bilemedim sdfsd

abi okunur mu ilgi görür mü onu bilemiyorum. bahsettiğin amaca erişme dışında sana bir getirisi olmucaksa uğraşma derim ben.

senin amaçladığın yere ulaşmaz ya da etkiyi uyandırmaz.

çünkü sorun kimsenin bilmemesi değil. sen de söylemişsin, sorun herkesin her sikimi bildiğini iddia etmesi ve bunda zerre kadar tereddüt etmemesi. hafif tereddüt olsa birinde, yine açar okur merak eder peşine düşer. öyle bişey de yok ortada. hakeza yazmayı düşündüğünden bahsettiğin "mucize hap" şeklinde oluşmuş literatür; bu herkesin herşeyi bilmesi durumunu besleyen ve körükleyen de bir şey.

mesela ilk anda alakasız gelebilir ama "doktorlara şiddet" olayının da bu mezkur herkesin her sikimi maşallah bilmesi durumundan ötürü olduğunu düşünüyürum. çünkü zaten gugıla birkaç belirti yazıp çıkanları okuyunca - ben de biliyom lan gibi bir hava oluşturuyo. evhamlı biri değilsen de kanser olduğunu bulmazsın zaten. e sonra gidiyo millet doktora çatıyo o bilgiç havasıyla ya da bunu dolaylı olarak gösteriyo. ya da hatta gugıl da değil sadece, tv'de çıkıp konuşan tıp hekimleri de niyetleri bu olmasa da benzer bir etkiyi körüklüyolar.

sonuç: ben olsam genel sağlık bilgisi veren internet sitelerinin yasaklanması ya da sadece sağlık alanındaki ve alakalı meslek gruplarının erişimine izin verilmesi için kampanya başlatırdım ^^

okurdum ama yüksek lisansım central european, boru değil deyince okumamaya karar verdim.

taraflı olmayacaksa zevkle okurdum. bana da gönderin yazınca hehe:)

"Arsız da değilim, namussuz da değilim, şerefsiz de değilim, haysiyetsiz de değilim ki korkum olsun. Yeter iftiralarınız. Uğraşmayın artık boşuna. Şerefsizler sizi."

"Fikriniz olmazsa, kendiniz kendi başınıza insan olamazsanız kaderinizi bağlarsınız bir sakallı, yuvarlak gözlüklü toparlak dedeye. Yapmayın. İnsan olun biraz salaklar sürüsü sizi."

blogdaki yazıları okudum. öncelikle teorik yaklaşımın doğru olsa da tarzın itici. bir akademisyenin veya öğretmenin ağırbaşlılığını göremedim. tabii sözlükte dönen siyasi tartışmaların dilini yakalamışsın. ama ara ara içinde kaliteli tezler dönse bile aklıbaşında kimsenin keşmekeş sözlük ortamında siyaset teorisi öğrenme amacı güdeceğini düşünmüyorum. belki belirli birkaç kişiye ulaşabilirsin ama senin de şu yazı üslubuyla pek de ciddiye alınacağını zannetmiyorum.

@pinkpeony, bıktım bu "sen kimsin lan, sen nerden biliyon lan, sen adam mısın lan" diyenlerden. bundan bezdim diye koydum onu. yoksa başka herhangi bir yerde "bakın ben artizim" diye yazmışlığım yok.

@sporty, esasında çok haklısın. benim blogu açarken amacım öncelikle ingilizce yazmaktı. esas konu başlıkları da politik felsefe ve sümer-akad-babil ile yahudilik ve islam olacaktı. şimdiyse türkçe var neredeyse sadece, felsefe hiç yok, din hiç yok. artık o kadar delirdim ki işte...

ha bu kitapçığı yazabilsem oradaki dilden tamamen uzak olacak ama "kimmiş ki la bu" diye bakan adam sonrasında ciddiye almaz. bu çok doğru. tüm blog'u elden geçirip bunu düzelteceğim, bu uyarı için çok teşekkürler. gerçekten.

@mehmed resad, yazmaya başladım ufaktan. biterse bir vakit, ekşi'de de paylaşacağım zaten. unutmazsam gönderirim ama, sözüm olsun :)

Klima filteniz karbonlu değil galiba, havalandırmayı ön cama verdiğinizde klimayı da açıyor musunuz?

@anarche, açmıyorum

bir çorabın içine kedi kumu koy koltuk altına at..nem mem kalmıyacaktır.

Araca bindiğinizde havalandırmayı ön cama verin, a/c (klima) açın, iç sirkülasyonu açın. Bir de böyle deneyin.

Bir sonra ki bakımda klima filtenizi karbonlu olandan alın.

AC açıkken buğu olmuyor ama kapadığın anda acayip buğulu oluyor, doğru mu anladım? aynı sorun bende vardı. ancak dışarıdan koku gelmiyordu hiçbir şekilde. bunun ayarlarda olduğunu sanmıyorum. belki ufak bir sıkıntı vardır elektrik aksanda?

OLAYI TEKRAR ANLATIYORUM:) sanıyorum iyi anlatamadım.

www.modifiyeruhu.com

linkte sol taraftaki çevirme koluna bakın. sadece yüz, yüz ve ayak, sadece ayak, ayak ve ön cam, ve sadece ön cam seçenekleri var.

şimdi bu kolu en sağa çevirince yani ön cama verince havayı, çok güzel bir şekilde buğu çözülmeye başlıyor fakat aynı zamanda aracın iç sirkülasyon modu da devre dışı kalıyor ve nihayetinde aracın dış ortamındaki hava da içeriye geçiriliyor ve tüm is kokularını solumak zorunda kalıyorum. yani camın buğusunu çözeceğim derken bu sefer de içerisi is kokuyor. bu durumda ya is kokacaksınız ya da buğuları çözmeyeceksiniz. derdim bu.

bu arada polen filtresi karbonlu imiş faturadan baktım. üstelik 2 ay önce değişti.

Kaloriferi buğu çözme moduna getirdiğinizde araç içi dolaşım sisteminin kapanması normaldir. Çünkü araç içi dolaşım açık olduğunda, yani araç dışarıdan taze hava alamadığında camlar buğulanmaya devam eder. Bu bir arıza ya da hata degil, buğulanmanın engellenmesi için alınmış bir önlemdir. Yani her şey normal.

Ama hem buğu çözmek hem de araç içi dolaşımı açmak istiyorsanız, yani hem buğu çözülsün hem de dışarıdan koku gelmesin diyorsanız araç içi dolaşım açık konumdayken klimayi (a/c) açık konuma getireceksiniz. Klima havadaki nemi aldığı için hem buğu çözülecek hem de dışarıdan hava girmeyecektir.

Son bahsettiğim yöntemde araç yine müdahale ederse iç dolaşımı kapatmak için, o zaman da havayı ayaklara, yüze vs. Verirsiniz yine aynı işlevi görür. Nemi alması biraz geç olur sadece.

değil. alakası bile yok.

Ne alayim hocam. Su de gidp alayim yarin.

oto kokularında bunlar efsane hocam;
www.hepsiburada.com

çoğu petrolde oluyor, kasanın yanında. deneyip alırsın. memnun kalacağına eminim.

Bunun başka bir kokusunu aldım arabaya. Yanlış mı taktım bilmiyorum kapağı biraz gevşekce kapatıp aynaya taktım. O gevşeklikte koku vermedi. Biraz daha gevşetince de arabanın sarsıntısından komple çıkıp ortalığa döküldü.

Kavun kötü kokuyor bence. Ben AirWick disk yapıştırdım. Lavantalı. Temiz çamaşır olanı da güzel.

m.ofix.com

Bu tarz kokular çok ağır, yağlı oluyor genelde. Haliyle araç içindeki hava kalitesini oldukça düşürüyor. Bu da birçok insanda baş ağrısına sebep oluyor.

Ben bu yüzden hafif ama etkisi uzun süren bir koku arayışına girdim ve glade mini jel kullanmaya başladım. Oldukça memnunum, iki aya yakın etkisi sürüyor. Mavi olanını tavsiye ederim.

Bahsettiğiniz üründen kullandığım dönemde şoför koltuğunun başlığına asmıştım, koltuğun arkasına sarkacak şekilde. Çok göz önünde durmuyordu.

Kavun aldım ben de. gebzede 5TL idi, denemek için aldım.

Bir sonraki geçişte heralde 5 tane yedek alırım:) çok memnunum

tek öneri bargello firmasında kimyager olarak çalışmış biri olarak, ürettikleri hiç bir şey almayın.

Adana'dan Iskenderun'a direkt arac var mi bilmiyorum ama Hatay Havaalanindan Havas var.

adana iskenderun arası 1- 1buçuk saat arası şahsi araçla. minibüs - otobüs ile 2 saat civarıdır diye tahmin ediyorum. adana yüreğir otogarı'ndan iskenderun'a minibüs var. adana havalimanı-yüreğir otogarı arası taksiyle 8-9 dk.

pegasusa bakınız izmir-hatay için.
hataydan havaş yaparsınız.

Aktarma için 2 saatten fazla beklemeniz gerekmiyorsa antakya'dan gitmeniz daha kolay. Cunku adana havaalanından iskenderuna ulaşım tam bir eziyet. Yüreğir otogardan kalkan araçların dolmasını bekliyorsunuz, sonrasında da yavaş yavaş her köşe başında durarak İskenderun'a gidiyorsunuz. Haliyle aktarmayla kaybetmekten korktuğunuz zaman fazlasıyla çıkıyor.

İzmir-antakya aktarmalı uçuş, ardından Havaş ile İskenderun en kolayı.

Adanadan gideceğim derseniz de adana havaalanının önünden meydan yazan dolmuşlara binip merkezde iniyorsunuz. Oradan yavuzlar dolmuşu ile Yüreğir otogara, oradan da minibüs ile iskenderuna geçiyorsunuz. Yakın zamanda bu yolculuğu yaptım, Antakya'ya bilet almadığım için pişman oldum, bilginize.

hataya direkt uçuş istanbul ve ankara dışındaki illerden biraz zor oluyor. en çok pegasusta vardı diye hatırlıyorum ben de. bir ara da sunexpress de vardı. ikisini de incelersen bulursun. mesela izmir'den belirli günlere sefer koymuş olabilirler aratırken aklında olsun. esnek günler senin için uygunsa sanırım daha kolay direkt uçuş bulursun. haftanın 1 veya 2 günü direkt uçuş vardır onun dışındakiler istanbul/ankara aktarmalıdır.

1- kart zaten adınızın yazılı olduğu bir kart değil, sadece siz sözleşmeyi imzalayınca isimsiz kartlardan birisini hesabınıza tanımlıyorlar.

2- kartı teslim almaya gittiğimde lisanstan kalan hesabımın, atta geçen sene başvurup almadığım kredi hesabımın bile aktif olduğunu gördüm. Bu seneki başvurum için ise 3 Kasım tarihinde hesap açılmış. Yani kart teslim tarihinden önce hesaplar açılmış. Bu durumda kartı teslim almazsanız bile hesabınıza para yatar diye tahmin ediyorum. Sadece şubeden çekmeniz gerekir. Ancak tamamen tahmin bunlar, yarın kyk'yı arayıp sorun yine de.

(bkz: android pişmanlıktır)

rehberdeki kişileri her biri tek görünecek şekilde düzenleyin. örneğin rehberde şu an google kişileriniz, whatsapp kişileriniz, facebook kişileriniz falan hepsi beraber görünüyordur muhtemelen. sadece telefon hafızasına kayıtlı rehberi gösterecek şekilde ayarlamanız gerekiyor.

vestel pismanliktir.

Rehber gmail'a bağlı olunca bu sorunu yaşıyordum ben de. Sanırım gmail'dan kişi bilgilerine ulaşana kadar numara yabancı gibi görünüyor, sonradan isim gösteriyordu bende. Telefon hafızasını kullanmaya başlayınca düzeldi.

Gmail kişilerini telefona aktarın ve kaynak olarak telefon hafızasını seçin, sorun çözülecektir.

Yok herhangi bir şubeden alabiliyorsunuz

Geçen sene kyk kredisi çıkmıştı bana ve almamıştım. Bu sene çıkan krediyi ise onayladım ve bankaya gidip kartımı aldım. Bankada kyk ile ilgili bir işlem yapılmadı, sadece kartı hesaba tanımladılar ve bitti.

Sonra internet bankacılığına girdiğimde geçen sene taahhüt vermediğim ve hiçbir onay işlemi yapmadığım kredi için ziraat bankasının hesap açmış olduğunu gördüm.

Bu sene için açılan hesap da ben bankaya gitmeden 15 gün kadar önce açılmıştı.

Yani hesapları bize danışmadan açıyorlar, sadece kartı teslim almak ve kredi kartı, harçlık avans gibi hizmetlerin sözleşmelerini imzalatmak için bankaya çağırıyorlar sanıyorum. Sizin için de hesap çoktan açılmıştır, sadece kartı aktif değildir diye tahmin ediyorum. Yani kartı daha sonra ya da başka bir şubeden almanız sorun yaratmaz diye düşünüyorum.

Tamamen gördüklerimden yaptığım çıkarımları yazdım, yanlış olabilir. Kyk ile görüşüp netleştirirdim yerinizde olsam.

kimlik yoksa ehliyet olur pasaport olur çekersiniz paranızı.

subeden gidip cekelım olayı adamı tabi ki kıllandıracaktır.

Cep şubesinden eft ya da havale yaparsanız hem parayı olası risklere karşı korumuş olursunuz hem de sayma derdinden kurtulursunuz. Ayrıca satıcının sahte para kaygısı da ortadan kalkmış olur. Karşı taraf kabul ederse bu yöntem en sağlıklısı olur bence.
(Transfer masrafının çok fazla olmadığını düşünerek yazdım, fazla çıkacaksa eğer dikkate almayın.)

Parayı aktaracağınız günden önce transfer limitinizi arttırırsanız o gün sorun yaşamazsınız. Şimdiden hayırlı olsun.

@md11 vergiden kacinmak icin daireyi rayic bedelinden gosterdik, gercek satin alma degerini saticiya transfer edersem problem dogabilir. birde gunluk havale limiti 100bin maalesef yeterli degil. cevabin icin tesekkurler

@ask adami ehliyetle deneyecegim. umarim problem olmaz tesekkurler

Ehliyetle cekebiliyorsunuz. Gecen hafta giseden ehliyetimle cektim.

Hakkaten bu devirde şu işi çözemediler

Subeye bir gun onceden cekecegin parayı bildir yoksa vermezler nakit

var görüyorum ve bu adamlar yazın uzun kollu şeyler giyiyorlar. normal değiller.

gün içerisinde sıcak yerlerde bulunacaksam öyle yapıyorum ben. ya da en kötü tişört üstüne ince bir sweatshirt, sıcak bir yere girdiğimde çıkarıyorum. yıllardır kışları öyle geçiririm.

Gün içinde girilecek mekana bağlı. Kazak giymeyi çok sevsem de günümü iç mekanda geçireceksem daha ince giyiyorum içimi. Tüm gün kazakla terlemek çok can sıkıcı çünkü.

şu içi tüylü acaip ısıtan montlar tam da bu iş için bence. eskiden vardı bende. sadece bir gömlek giyer üstüne de bu montu giyip dışarı çıkardım. ya da tişört.

ama montu çıkarınca etraftaki insanlar bi "bu ne hımnyskim" diyebiliyor içinden. uzun kollu incecik sweatshirt ler var. onlardan giy en azından. millet deli demesin.

bugun öğlen bunu düşündüm ben de...

genel olarak bu kış amacım: kışın üşümemek değil terlememek. zira yola kışlıklarla çıkıp toplu taşımaya girince araç içinde afakanlar basıyor.

t-shirt + mont/kaban, çantada ince hırka-sweatshirt ile defans yapacam.

O arkadas benim.ayip olmasin diye kaban,palto vs var ama hepsi alinica bir sefer giyilmis seyler,kisinda bagajda ne olur ne olmaz diye duruyor.tshirt-polar,tshirt-yun hirka kombosuyla takiliyorum.kapali yerlerde genelde tshirtleyim yada hirka,polarin onu acik geziyorum.

Benim bu. Çok da eskimo montu gibi değil ama nedense ben pek üşümüyorum. Şu an dışarısı 4 derece mesela.

Yaaa yalnız değilmişim bi' rahatlama geldi! Uzun kollu, kalın, boğazlı kıyafetler boğuyor beni giyemiyorum. Çok üşürsem ince bir hırka üstüne mont giyerim.

ben demem.
kısa kollu tişört + yelek
kısa kollu tişört üstüne güzlük baharlık bir hırka
ince bir gömlek üzerine yine hırka ya da yelek
giyerim nerdeyse hep kışları
kaban falan ağır geliyo dediğini hiç yapmadım ama yadırgancak bir tarafı yok.

ilk defa öyle bi kombinasyon giyceksen tuhaf geliyodur sadece belki, hani kendi alışıldığımın dışında bir şey giyince herkes bana bakıp içinden yorum yapıyomuş gibi gelir bana. öyle bişey.

Görsem yalnız değilmişim diye sevinirim. :)

Kışları evde şort tişört ile geziyorum, ayaklarım üşümesin gerisi önemli değil.

Uckagitci olmayan ustaya rastlamak çok zor. Maalesef is ahlakı diye bir şey yok. Hem işi boktan yapıyorlar, hem de kazık atıyorlar. Motor bilmemnesi değişecek diye araç sahibine 1000 tl lik parça aldırıp bir adet tel sıkarak aracı tamir edip parçayı da satan orospu çocuğunun birisini duydum yine bir ustadan.
Benim anlamadığım işi düzgün yap paranı da al kimse bir şey demez yaptıkları ustalık da 2. Sınıf ustalık. Çok gıcık oluyorum.

tanıdık olmadıktan sonra olmaz. en çok orospu evladı bu meslek grubunda bulunuyor bence. taksiciler melek kalır o kadar diyim.

Gidip tepesinde dikilmezsen öperler. Öpüle öpüle öğreneceksin yapcak bişe yok. sen verecen direktifi o yapacak. Ora bura bozulmuş demeyecek, sen anlayacan zamanla nere bozulduysa, zaten öyle abi burası bozulmuş diye arızayı çat diye bulan usta milyoner oluyor bu sektörde. Öküz kaynıyor ortalık malesef.

Böyle ufak tefek tamir ya da periyodik bakımlar için şaşmaz sanayideki selman oto'ya (eren usta) giderim yıllardır.

Küçük bir aile şirketi gibi. Uzun zamandır beraber çalışan insanlar. Özellikle mekanik ustaları çok iyidir. Öpme konusuna gelince, defalarca gittim ama öyle bir girişim sezmedim. Elbette 90 liraya bulabileceğiniz parçaya 100 lira yazıyorlar, sonuçta kâr amaçlı bir yer.

Beni birçok gereksiz masraftan kurtarmışlıkları da vardır. Şu parçayı değiştirelim içim rahat etsin dememe rağmen "paranı çöpe atma, bu parça sağlam ben bunu değiştirmem" diyen insanlar.

Ayrıca boş gezenin boş ustası çok doğru söylemiş. Tepesinde dikilmek, yapılan işlemi kontrol etmek lazım.

Son olarak,bu söylediklerimden dolayı müşterisi çok, kalabalık bir dükkan. Gidecekseniz bence hafta içi sabah gidin.

Şaşmaz oto sanayide salih usta vardı oraya giderim. insaflı adamdır. işini de gayet iyi yaptığını düşünüyorum.

Altyazıyı videoya gömüp eklemeyi denediniz mi?

Eğer denemediyseniz bence bu şekilde çözebilirsiniz sorunu. Altyazı gömme programları var bir sürü, googleda arayın kolaylıkla halledersiniz.

Merhaba ben olsam 3 vesayet ile giderdim . Baska yol var mi bilmem

İlk olarak havaalanindan carsiya giderdim
Sonra carsidan optimum avm nin biraz ilerisinde d 400 köprülü kavşağı var oraya gelirdim, ordan da iskenderun araclari geciyor onlara binerdim, yalnız bu anlattigim 5-6 sene önceki uygumamizdi, simdi iskenderun otobüslerinin nerden kalktığını teyit ettirmek lazim ona gore yol çizilmesi lazim

Antakya havalimanını kullanarak :) arkadaş yukarda anlatmış doğrudur. Ya da gelmeden adana otogarındaki firmaları ara iskenderun arabalarının geliş saatlerini sor. Uçağın inişine göre ayarla. Has turizm, jet, sen, kamil koç, metro(şahsen mesafeliyim) vb.

2017 Ekim için güncel bilgi;

Havaalanının kapısından "meydan" yazan dolmuşa biniyorsunuz. (2.5₺)

Son durakta inip hemen indiğiniz yerden "yavuzlar" yazan dolmuşa biniyorsunuz. (2.5₺)

Yüreğir otogarın kapısında indiriyor bu dolmuş. Yüreğir otogardan da Dörtyol ya da İskenderun minibüslerine biniyorsunuz. (15₺, dönmez ve tursan firmaları çalışıyor. Minibüs saatleri için firmaları arayabilirsiniz.)

Havaalanından otogara ulaşım yarım saat kadar sürüyor. Otogardan Dörtyol ise 1 saat 45 dakika civarı sürüyor.

Dönüş için ise aynı dolmuşlar kullanılabilir.

cr 2032 veya cr 2025 tir. migroslarda var, saatçilerde var, elektrikçilerde de var artık.

Üzerindeki koda göre alabilirsiniz. Cr2032 olur genelde, düğme pil ya da hafıza pili diye bilinir. Kırtasiyelerde ve elektrikcilerde bulunur. İnternetten toplu almak daha mantıklı ama.

Kırtasiyeden alın üzerindeki koda göre verıyorlar

Benim tartınınki CR2032, supermarketlerde bile olur. Kırtasiyeler, teknoloji mağazaları elektronikçilerde.

plakanın okunmasına engel teşkil etmiyorsa neden sorun olsun ki?

vida deligi istenmiyormus diye duydum geçen var mi merak ettim. veya geri çevrilen ?

Bir arkadaşım bir hafta önce -vida rakamların içinde ya da arasında olmamasına rağmen, yanlış anlaşılmaya sebep olmayacak şekilde bulunduğu halde- muayeneden geçemedi. Şu an araştırmaya fırsatım yok ama tuvturk'un sitesinde tum kusurların yazılı olduğu bir belge var. Ona bakıp net bilgi edinmeniz en doğrusu olur.

Çünkü bildiğim kadarıyla sıfırın ortasında, altı, üç rakamlarının yaninda ya da rakam üzerinde vida varsa kusur sayılıyor. Ama arkadaşımın da yaşadığı üzere uygulamada sıkıntılar olabiliyor demek ki. Buradan bilen çıkmazsa siteden araştırın derim.

bizde oldu. 1 ay sure veriyorlar. plakayi normal sekilde yerine taktirip o delikleri de beyaz bir seyle doldurunca gecti.

Cumartesi delikli plakayla muayeneye gireceğim. Sonucu editlerim.
Ama öncesinde plakayı tampondan söküp plakalık taktım,
Delikleri beyaz silikonla dolduracağım gitmeden önce, yeterince beyaz olmazlarsa ojeyle boyayacağım.
Bir de istanbul dudulludan randevu almıştım, bir iki yerde vida deliğiyle ilgili dudullu tüvtürk'e ait şikayet okudum. Bunun üzerine muayene yerini değiştirdim.

ekleme: vidaları söktüm, plakalık taktım, vida deliklerini de sakızla doldurdum. muayeneden sorunsuz geçtim.

tabiki farklı olacaktır. ama bu o kadar da abartılacak bir şey olmayacak. 9 kg için 8kg a göre daha fazla su harcayabilir.

alırken bence evinizi düşünün. çokça çamaşır yıkayan bir aile misiniz? çok mu çamaşırınız olur. 2 kglık çamaşır çıktıktan sonra atacaksanız tabiki de 9 almak saçma olur. mesela doldurana kadar bekleyip öyle çalıştırıyoruz diyorsanız 9 iyidir.

örneğin arçelik 2 çamaşır makinesinin kıyaslaması

9kg

Performans
Performans
Yıllık Elektrik Tüketimi (kWh)152 kWh
Yıllık Su Tüketimi (L)11000 L
Ses Seviyesi-Yıkama/Sıkma (dB)52/73

Performans
Yıllık Elektrik Tüketimi (kWh)117 kWh
Yıllık Su Tüketimi (L)10200 L
Ses Seviyesi-Yıkama/Sıkma (dB)58/68

ikisi de 1200 devir olarak baktım.

Büyük kapasiteli olmasına rağmen az çamaşır yıkamak için ekonomik yıkama programı olan makineler var. Bunlardan almak en mantıklısı olur sanırım. Hem çok çamaşır olduğunda zorlanmazsınız hem az çamaşır yıkarken makinenin büyüklüğü dezavantaj oluşturmaz.

TIFF ve JPEG standartlarında audio tutmak diye bir şey var, exif ses tutabiliyor ama bunu yazmayı hallettin, karşıdakinin okuyabileceği program, codec, uğraşılacak iş değil. hele bu devirde.

gifv (mp4, webm) yapıp gfycat'e imgur'a upload etmek en temizi derim ben.

Samsung galaxy s4'te sesli fotoğraf diye bir özellik vardı. Fotoğrafın çekildiği anda bir iki saniyelik ses kaydedip, fotoğrafı açtığınızda o sesi çalıyordu. O sistemin detaylarına bakarak işinize yarayacak bilgiler edinebilirsiniz sanırım.

Cinsiyet nedir?
Kadinsan ona gore bi yontem soyleyecegim, yok erkeksen boyna asilan ya da kemere takilip pantolonun Icine sokulan cuzdanlari tavsiye ederim.

Boyundan olandan ziyade kemere takilani hatta.

Merhaba, yıllar önce ben de benzer soruya cevap arayıp bulamamıştım ve üzerimde nakit ile gitmiştim. Birkaç fiziksel önlem ile hiç sorun yaşamadan döndüm. Kıyafetlerin içine küçük cepler diktirmek çok yardımcı oluyor. Kullanacağınız kadar parayı cebinizde taşıyıp kalanını o gizli ceplerde tutabilirsiniz. Gasp vb. durumlarla karşılaşırsanız bu çözüm işlevsiz kalabilir ama o da düşük bir ihtimal sanırım. İki kez interrail yaptım, ikisinde de öyle bir risk görmedim.

turkiyede var mi bilmiyorum, lakin travelex'in seyahat cardlari var. orada travelex'in bankamatiklerinden ucretsiz para cekebilirsiniz. yalniz kurlara dikkat edin, sikinti yasamayin.

ben de 2013 yılında interrail yaptığımda 1 aylık paramı yanımda nakit olarak götürmüştüm. yanımda 2 şort 1 pantolon vadı, annem hepsinin iç kısmına cep dikti paramı koyayım diye. ama ben ilk başlarda paramı o ceplere koysam da sonraları hiç onları kullanmadım, cüzdanımda taşıdım paramı.

normalde paramızın çalınma riski neyse interrail'da da o risk aynı bence. parayı yanından ayırmayacaksın, mutlaka bir cüzdanın olacak ve ona dikkat edeceksin, sorun olmuyor.

banka komisyonunu bilmiyorum.

bu arada biz de eylül'de gitmiştik, bence çok iyi tarihte gidiyorsunuz. sezon sonu olduğu için hosteller çok ucuz oluyor ve yer bulamama sıkıntısı olmuyor. önceden rezervasyon yaptırmamıza hiç gerek kalmamıştı. bir de kuzeye çıktığımızda baya yağmurlu ama sıcak havalara denk gelmişik, çok keyifle gezmiştik o yüzden. umarım çok iyi geçer. iyi yolculuklar.

Öncelikle %99 ihtimalle hiç bir sorun yaşamazsın.

Azami dikkat etmen gereken yer tren yolculuğu. Parayı bırak milletin sırt çantasını bile yürütüyorlar. Parayı 4 é 5 é bölerek iç cebine ve farki ceplere yerleştir cantani da kendine kilitle.

Gezerken ise o gün kullanabileceğin miktarı kolay bir cebe koy kalanı yine parçalar halinde iç ceplerinde saklı dursun.

Gasp à önlem olarak kendine Fake cüzdan oluştur. Eski bir cuzdana 1 dolarlık banknot, kullanım süresi geçmiş kredi kartı, kartvizit ivir zivir dolduruyorsun. Gasp anında hiç tereddüt etmeden Fake cüzdanı adamın önüne atıp koşmaya başlıyorsun. O cuzdana bakarken sen kurtuluyorsun. Bunu çok tavsiye ederim.

Christiana güvensiz bir yer değil adamlar kendi halinde oturmuş otunu içiyor, hediyelik eşya satıyorlar.

Yürürken sırt çantanın fermuarinin açılması riskiyle karsilasabilirsin. Her ne kadar Danimarka'da bir şey olmaz deme. Kopenhag da2 tane sarı saçlı 15 yaşında kız benim cantami açıp kamerami çalmaya çalıştılar. Tabi ben hemen farkettim. Hirsizlara dikkat.

İyi gezmeler

Para çekmeyi anlatmayı unutmuşum. Buradaki banka hesabına ait bankomat kartin ile orada nakit para euro cekebilirsin. Sadece banka hesabından her cekiste 5.75tl kesiliyor. Kur ise uçuk değil mantıklı seviyelerde oluyor bankanın belirlediği kurdan oluyor. Ne kadar lazım olursa bir defada çekmek mantıklı.

Betsy +1

Yolda paraya dikkat ediyorsun ister istemez, zaten tr cocuguyuz, alisigiz dikkatli olmaya da trende sirt cantani bile goturebilirler aman diyim.
Trende calisiyorum, budapesteye her 3-4 gidiste 1 cantasi calindigi icin aglayan gezgine telefonumu veriyorum kullanmasi icin.

Japonlar sey yapiyo, sifreli bisiklet kilidi alip, bavullarini/cantalarini yukaridaki demirlere
Sabitliyorlar. Aklinizda bulunsun. Uyuyacaginiz yollarda kullanilabilir.

yanınıza eser miktarda para alın ben 200 almıştım diye hatırlıyorum, tüm ödemeleri kredi kartıyla yapmaya çalışın. geniş aralıklarla bankamatiklerden çekebilirsiniz. ne kadar fazla para olursa o kadar rahat davranamaycaksınız.

boyna takılan asker cüzdanlarından almıştım ben. sorun yaşamamıştım ama hiç.

Hemen bir Cepteteb ve Yapı Kredi hesabı açın. Her iki bankanında ücretsiz para çekebileceğiniz anlaşmalı bankaları var Avrupa'da. Onlara göre bir plan yapın. Teb'e euro olarak bile yatırabilirsiniz. Yapı Krediyi bilmiyorum. İnternet bankacılığı da kullanarak paranızı yönetebilir, ihtiyaç oldukça çekebilirsiniz.

500 euro nedir yahu. koy cebine git.

Ne kadar yavru? ve Ne tür yem? sorularının cevaplarını bilmek lazım? Çok yavruysa tane yem yiyemez. Aldığın şahısla konuş bu konuyu.
Benim aklıma gelen, aşırı ilgiden hayvanı manyak ettiğiniz, hayvanın feleğinin şaştığı.
Uzak durun biraz.
Kendi başına beslenemeyecek kadar yavruysa, lapa haline getirilmiş toz yemi,iğnesiz şırıngayla vermek lazım ki o seni aşar. Hayvanı geri götür bence.

Bırak acıkınca yer

Yem, nemli ortamda saklandığında kuflenebiliyor. Yeni aldığınız kapalı paket yem olsa bile bu ihtimal mevcut, birkaç kez başıma geldi. Küflü olunca da farklı bir kokusu oluyor ve kuşlar yemiyor o yemi.

Şimdiki durum bununla ilgili olmayabilir ancak yine de aklınızda olsun bu ihtimal. Böyle durumlarda kuşun açlıktan bitkin hale düşmesini beklemeden hemen farklı yerden temin edilmiş farklı marka yem denemelisiniz. Veya hazırda ballı kraker bulundurun ki böyle beslenme sorunlarında çözüm elinizin altında olsun.

liste yapacağın zaman tek tek her şarkının, albümün torrentini indireceksin. bazıları 320 kbps olmayacak, bazıları aac, wav olacak. zaman ve sabrın varsa biz ne diyelim?

Aslında zaman benim için değerli ancak son zamanlarda bazı rahatlıkları biraz da popüler kültür ile beraber içten zorla bir dürtü ile tercih ettiğimi düşünüyorum nedense.

Ben de uzun zaman premium kullandım, sonra yolculuk sürelerim azalınca gereksiz gördüm. Ama asıl sinir eden şey yeni üyelere çılgın fiyatlar verilirken benden her geçen gün daha fazla para istenmesiydi. İnsanlar 3 aylık 5 lira falan öderken yıllardır kullanan ben aylık 15 civarı ödemeye başlamıştım.

MP3 olayı zahmetli geliyor bana ama spotify'i reklam ile kullanmaya alıştım. Radyo dinlediğimi farz edip geçiyorum.

Androidiniz varsa spoyify crack apklar var. Reklamsız skipli istrdiğin şarkıyı açma vs.

Haftalık keşif, şarkı radyosu bnece de inanılmaz tırt. 3 haftada 1 tane dinlenebilir şey geliyor

Malesef iphone kullanıcısıyım (şirket telefonu, kendi tercihim değil)
Android olsaydı hiç uğraşmazdım zaten spotify ile. Itunes falan bana amele işi geliyor.

Yakıt hariç aylık 100 de sen ona. Yıla vurduğunda sigortayı arada yıkatmayı falan da ekliyorum buna.

Aa muayene var. Senelik 200 lira da o. Kış gelince lastik alacaksın minimum 1000 lira da o.

Şansım yaver giderse masrafların bunlar olur.

Yılda bir yağ bakımı: 400lira civarı.
Sigorta: tahmini 500lira, kasko yine tahmini 1000 lira.
4 yılda bir yazlık bir kışlık lastik takımı: minimum 1000 lira. (Petlas, lassa vs tercih ederseniz)
İki yılda bir muayene: 250 lira.
Vergi: model yılına göre değişir, 300 civarıdır sanırım.
Arıza: senelik 300 civarı ayırmak lazım. Akü biter, far patlar, amortisör takozu eskir falan. Ekstrem bir arıza çıkmadıkça ufak tefek şeyler 300-500 arası hallolur.

Yakıtı da aracın karma yakıt tüketim değerini öğrenerek hesaplayabilirsiniz. Ayda 250-300 lira yakarsınız sanırım. Tüm masrafları da aylığa vurduğumuzda yakıt dahil 450 falan olur heralde.

arabanın kapı önünde yatması günde 10 lira falan ediyor. sigortası kaskosu zaten ilk aracınsa çok yüksek çıkacak. muaynesi mtvsi periyodik bakımı derken ipin ucu kaçıyor.

Polis o kağıt ile ilgilenmiyor, aracınızın muayeneden geçip geçmediğine bakıyor. Ayrıca o kağıdı yanınızda taşımanız ve göstermeniz de gerekmiyor, ruhsatınızdaki muayene hologramı yeterli.

Yani herhangi bir sıkıntı olmaz. Ayrıca cam filmine ceza uygulaması uzun zamandır yapılmıyor. Ayna film ya da çok çok koyu görüşü engelleyen bir film değilse sorun yaşamazsınız. Sorun yaşatacak bir film olsaydı muayeneden geçemezdiniz zaten.

md11 +1

o kağıtla hiçbir işiniz yok. isterseniz kusurları yaptırabilirsiniz diye bilgi amaçlı veriliyor hafif kusurlar.

ben vizden geçtiğimde 9 hafif kusur vardı. aynı gün çevirmeye takıldım. problem olmadı.

en güzel tedbir bence evde değerli hiç bir şey bırakmamak. benim evime hırsız girmişti. evde hiç bir şey bulamadı değerli. iki karton sigara ve 5 tl lik ingiliz anahtarını hacılamışlardı.

onun dışında bakkala giderken bile anahtarla en azından iki defa çevirip kilitlemek. belki onu da açarlar bilemiyorum ama caydırıcı olacaktır.

yatarken de aynı şekilde kitlemekte fayda var. normal anahtarla tabi.

bence o demir de baya korur. yeterli geleceğini düşünüyorum. zaten en ufak sese uyanırım yazmışsınız.

O demiri arkadan tel geçirerek açabildiklerini duymuştum ama detayını hatırlamıyorum. O yüzden gece yatmadan önce en az iki tur kilitlerim ben. Alışkanlık haline getirmek sizin için de iyi olur bence. Ekstra bir güvenlik önemli her zaman iyidir.

Ayrıca hırsızlar sanılanın aksine genelde gündüz girerlermiş evlere. Bu yüzden gündüz evde olsanız bile o demiri kapatmanız faydalı olur. Ve bakkala giderken bile kilitlemek çok önemli. Kaşla göz arasında kapıyı kart ya da levye ile açıp girebiliyorlar. Bir tanıdığım gündüz 3 sularında sayısal oynamaya gitmişti, döndüğünde ev soyulmuştu. Kısacası gündüz dışarı çıkarken daha da dikkatli olun bence.

Aracınızda krank devir sensörü var mı bilmiyorum, muhtemelen yoktur. Varsa bu seçenek aklınızda olsun.

Bunun dışında anladığım kadarıyla yakıt sisteminde bir arıza var gibi. Yani uzun süre lpgde çalıştıktan sonraki çalışması sorun yaratıyorsa LPG enjektörleri işeme yapıyor olabilir diyeceğim, bu sefer araçta enjektör olduğundan şüpheleniyorum.

Yerinizde olsam önce aküyü ölçtürürdüm. Değerler normalse bir süre LPG sistemini kapatıp kullanmayı denerdim. Sorun çözülüyorsa sorun LPG sisteminden deyip LPG kitine odaklanırdım. Yok cözülmediyse de önce yakıt sistemine (pompa, varsa enjektörler) sonra ateşleme sistemine bakardım.

Eski motorlara çok yabancıyım, olur ya belki fikir verir diye yazdım. Sorunu çözdüğünüzde buraya yazarsanız sevinirim, merak ettim neden kaynaklandığını.

benzine boğuluyor olabilir mi?

bu soğukken çalışma ama ısınınca düşük devirde stop etme, durunca bir daha çalışmama genelde krank sensöründen oluyor.


krank sensörü manyetik bir algılayıcı. motor bloğunda olduğu için zamanla ısıdan etkilenmeye başlıyor ve ateşleme için gerekli sinyali düzgün üretemiyor.

ancak krank sensöründe sorun varsa araç sıcakken vurdurma ile de çalışmaz. 10-20 dakika bekleyip soğuyunca çalışabilir.

bildiğim kadarıyla lpg sistemleri araç benzinle çalıştıktan sonra devreye giriyor. lpg sistemi ikinci startta benzin valfini açmıyor olabilir. yani motora yakıt gitmiyor diye düşünüyorum. lpg sistemi ile ilgili bi sorun olabilir.

İhtiyacınız varsa güzel fiyat, alınır. Ama durumlar kritik demişsiniz, öyle bedavaya buldum aldım denecek kadar çılgın bir fiyat sözkonusu değil, o yüzden ihtiyacınız yoksa erteleyebilirsiniz. Çok şey kaçırmazsınız.

İhtiyac yoksa sırf uygun fiyatlı diye alma bence.

Sayfanıza baktım, bence güzel şeyler üretebilirsiniz. Estetik duruyor çuval bezinden yapılan şeyler. Yalnız instagram yoluyla satış yapmayı hedefliyorsanız mutlaka reklam verin. Çok maliyetli olmuyor reklamlar.

@md11 Nasıl reklam verebilirim? Ya şu küçücük yorumunuz bile ne iyi geldi bilseniz :)

Ben de cok seviyorum cuvalbezi :) cok raw, dogal ve sik bir durusu var. Umarim basarili olursunuz.

Ben de takipci satin almanizi ve bir sure takipci kasıp herkesi takip etmenizi onerecektim. Takip ettiginiz kisiler profilinize bakacaklardir boylece islerinizi gorecekler. Ama bunun icin onceden 3-5k feyk takipci alin ki gercek mustakbel takipcilerinize guven versin. Kimse az takipcili satis hesaplarini ciddiye alip siparis vermiyor. Bir de daha cok ve belki bir tık daha profesyonel fotograflar ekleyin :) iyi sanslar!

Çok çok teşekkür ederim. Ah böyle bir iki sipariş alsam onları çekip koyacağım yavaştan. Yorumunuz iyi geldi sizin de varolun

Pinterestten alıntı foto koysam etik dışı mı olur sizce?

Yok yahu :) evde dururken böyle bişey yapmaya karar verdim. Hemen faturalandırma işine girmem gerekir mi?

malzeme kalitesi olarak çok kalitesiz bir araç.
genelde yüksek kilometreler yapmış araçlar için önyargılı değilimdir ama hor kullanılmış bir arabaya benziyor. senede 17k km yapmış. lpgli bir araç için motor durumu göz önüne alındığında (kuru yakıt) pek sağlıklı durmuyor. yine de hasar kaydı durumunu filan sorup ekspertize sokup alınılabilir. ama kesinlikle motor performansı %75- %85 arası çıkacak.

astra, fiesta gibi alternatife de bakın derim.

O butceye Astra/Fiesta bulamaz yalniz.

Bence fiyata gore uygun. Temiz de duruyor.

bu araba bitmiş okeye dönüyor. alanın elinde kalır. ha diyorsan bi beş bin daha harcarım motorunu falan yaptırırım o zaman alınır.

o fiyat aralığında daha az km'li, otomatik palio ya da sirion'lar var, onlara bakabilirsiniz.

direksiyon simidi kaplama. yani yeterince yıpranmış bir araç ki adam direksiyonu kaplatmak zorunda kalmış, tekerleri kışlık lastik. yani resim ya eski ya adam kışlıkları çıkarmamış.

bana sorarsan peugeot, hele ki otomatiğini tavsiye etmiyorum.
tavsiye edebileceklerim honda jazz ilk sırada, polo, corsa, fiesta şeklinde olurdu.

İki satır zahmet edip araç hakkında detaylı bilgi vermeyen 3 parça boya, muayyer, yürürü güzel dosta gidecek araç, alana hayırlı olsun, hasar kaydı şişirilmiş, evviliyatı temiz yazan ilanları okumadan kapat. Gerçek ve dürüst satıcı ilanı düzgünce yazar.

Araç alırken kaçıncı sahibinden olduğunu öğrenin hasar kaydını tanıdık sigortacıdan öğrenin. Otomatik araç ise şanzıman ustasına ayrıca gösterin.

@stravo 2007 model bu aracı alacağına 98-02 model hb astra alabilir. 2-3 bin lira daha koysa piyasadaki temiz astra g'lerden birini alabilir. yani ben olsam bu aracı alacağıma 15 senelik astra alırdım. en azından ustası çok. parçaları ucuz sayılır. yolda bırakmaz. satmak isterse değer kaybetmez. 2014'de 22k tl'ye alınan astra şu an 27k liraya satılıyor.

Buradan bakmakla bir arabanın iyi ya da kötü olduğunu değerlendirmek zor malesef. Modeline göre de kilometresi normal bence. 10 yaşındaki arabanın 60bin kilometrede olmasını beklemek gülünç.

Güvenlik açısından sorunlu bir model. Bu yüzden uzak dururum ben. Araçtan beklentilerinizi ve bütçenizi yazarsanız belki daha iyi öneriler sunulabilir.

Ve son olarak, burası önemli: benzin-lpg'li araç alacaksanız mutlaka silindir kompresyon testi yaptırın bir ustaya. Hele ki yüksek kilometreli araçlarda çok önemli olan bu konu göz ardı ediliyor. Buna baktırmazsanız motor ömrü bitmiş bir araç alabilirsiniz.

Yahu marka modeli miyiz? Zevkine güzel geleni giy işte.. Altı nike üstü under armour aaayyy diyecek adam çıkarsa sen göster ben döverim.

gereksiz pahalı bana göre. bence fiyatları gayet makul dersen al giy tabii kaliteli.

ben nike ayakkabı üzerine under armour eşofman giyen birini görsem baya dalga geçerim.
hele ki puma ayakkabı ile hiç yakışmıyorlar bence.
adidas'tan hiç bahsetmedim bile farkındaysanız.

vay be hiç aklıma gelmeyecek dertler.

niye sorun olsun ki çok mu şekilli under armour? nike da fena değil gibi ne bileyim

ek: baktım şimdi fiyatlarına, öyle çok pahalı bişey de değilmiş.

Ne alakasi var arkadas. Etiler'deyim. Under armour ayakkap, reebok esofman, basic markasiz tshirtle dolasiyorum. Hic sikintisini gormedim arkamdan guluyorlarsa bilemem ama yuzume gulmediler. Ha gulenler oluyor ama ondan degil :p

Ek olarak under armour ayakkap ve thirtlerini de kullaniyorum. Dunyanin en rahat kiyafetleri bildigin. Siddetle tavsiye ediyorum.

f/p olarak çok kötü, çok para varsa alınabilir. üst üste komik falan olmaz.

benim favori esofmanlar genelde adidas. altına da nike, under armour, skechers ayakkabı giyiyorum aktiviteye göre.

baştan aşağı nike, adidas giymek daha komik bence. beden hocası gibi.

yok be abi allah başka dert vermezsin al giy ne istersen. koskoca sporcular ayakkabı sponsorları ile eşofman sponsorları farklı olduğu için nike tişört- under armour ayakkabı giyiyor komik olmuyor da sen giyince mi komik olacak. ürünleri beğeniyorum bu arada. ama köpek gibi pahalı.

Bence mağaza çalışanı gibi alt-üst-ayakkabi komple aynı marka olunca komik görünüyor. Ayrıca under armour logosu çok dikkat çekici ve bilinen bir logo değil, dolayısıyla uyar diyorum.

Gayet güzel bir marka. Uyar niye uymasın ben besyo okuyorum düşün bizde bile allah ne verdiyse giyiyolar giyilir tabi.

Fena degil under, giyebilirsin daha guzel durur.

kısaca insan olmak zor desek. ülke şartlarında ikisinin de zorluğu var.

Sizin tanımladığınız kolay kadınlık yollarını tercih etmeyen kadınlar için zor. siz öyle düşünüyorsunuz demek istemiyorum ama bugüne kadar bu sözü duyduğum erkekler, 'cinsiyeti ön plana çıkararak herşeyi hallederdim, kadın olsaydım' diyen kişilerdi. Zaten bunu yapanlar için kolay birşey. 'tek yapmaları gereken güzellik merkezine gitmek o da zevkli bir eylemdir böylece istedikleri gibi birini bulup hayatlarını kurtarabilir çabalamadan yaşayabilirler'. Herkes bu eksende yaşamıyor hayatı. Bahsettiğiniz kolay hayatı tercih etmeyenler de sizin gibi tehlikelerle, sorumluluklarla yüzleşiyor ve buna rağmen her zaman istedikleri hayatı yaşayamıyor ve yaranamıyorlar. BUnlara ilave olarak, ev işleri, alışveriş, çocukların bakımı, eşin ailesine karşı sorumluluklar gibi erkeklerin pek üstlenmediği ekstra sorumlulukları da vardır. Bana da erkek olmak kolay görünüyor mesela, çünkü amelelik veya güç gerektiren işler haricinde ofis işlerinde, hafif üretim sektöründe çalışan erkekleri düşündüğümde ben de onlar kadar çalışırken, evdeki diğer sorumluluklarımı da idare etmek zorundayım.

kadına şiddet dışında hiçbir zorluğu yok bence. böyle bir başlık açmayı ben de düşündüm valla:) kadınlara her alanda öncelik var. bazen keşke kadın olsaymışım diyorum. tam düşündüklerimi yazmışsın:)

zor yanı;
sırf cinsiyetin yüzünden herkes ahkam kesebiliyor senin ve hayatın hakkında
duyuru açıp hayatının ne kadar kolay olduğunu afişe ediyor mesela,
ne olursa olsun, senin üzerinden bir şey olması gerekiyor sanki

dediklerine yüzde yüz katılıyorum. kadın olmak erkek olmaktan çok daha kolay.

@angelus şiddete meyilli insanlar tarafından öldürülen erkeklerin sayısı şiddete meyilli insanlar tarafından öldürülen kadınlardan çok daha fazladır.

bu ülkede hayvan olmak bile zorken bence başlığı açtığın ülke yanlış.

bence de avrupalı falan bir kadın olmak, hatta avrupa'nın karıncası olmak bile daha kolaydır.

özelden 'keyfe alışmışsın yemek yapmak zor geliyor'diye mesaj atmışsın, keşke buradan yazacak kadar açık olabilseydin. Hadi diyelim ben seninkiyle hemen hemen eşdeğer olabilecek x birim işimin yanında tek işim olan yemek yapmaya zorlanıyorum, sen o x birim işi yapmaya bile zorlanıp burada yakınıyorsun. Umarım bu konuda beni eleştiren kişi, bir kadın olmaksızın kendi işlerini kendi yapan ve kalan zamanında da güzellik merkezine giden biridir.

ben de başlığı açan arkadaşa katılıyorum.

Türkiye'de kadın olmanın avantajları çok. Mesela pozitif ayrımcılık meselesi var. Bir eş bulup evlendikleri zaman her şey çok rahat. Erkek zaten çalışıyor, maddi açıdan problemleri yok. E manevi olarak da öyle. Erkek sever, sürpriz yapar, sürekli kadını mutlu etmeye çalışır, tabii bunları yaparken de yaranamaz. Basit tanımıyla böyle.

Bunun dışında yeni gelen nesil ise daha rahat düşkünü. Tamamen zenginlik ve gösterişle kafayı bozmuş. Zengin, yakışıklı, kültürlü, iyi vücutlu erkek arayışları. Kısacası Türkiye'de kadın olmak demek; bedava yaşam demek.

öncelikle katılmadığın cevaplara tick atmamak ne uyuz bir hareket..

ikinci olarak kadınlara nerde pozitif ayrımcılık var yahu. ben erkek halimle iş dünyasında ya da normal hayatta kadınların yaşadıkları negatif çifte standartları görüyorum ve onlara üzülüyorum. ayrıca kadına biçilen rol de onlar için negatif. erkek egemen dünyada kadınlara anne ol evde kal diye empoze ediliyor, buna karşı çıkan kadınlar da kendi meslektaşlarından sırf kadın diye daha az maaş alarak çalışıyor. kadın olarak doğmayı asla istemezdim açıkçası, cidden üzülüyorum günümüz dünyasında kadınların hala saçma sapan şeyler çekmelerine.

sizin oralarda nasıl bilmiyorum ama bizim buralarda da kadınlar eşek gibi çalışıyor. kaldı ki iş hayatında- gündelik hayatta uğradığımız tacizlerden hiç bahsetmeyelim.

@çürükturp güzel açıklamış.

@qazed, bahsettiğiniz gibi bir hayatı sizin de yaşamanız mümkün. Şahsınız adına konuşmuyorum ama kendinize, fiziksel özelliklerinize güveniyorsanız siz de birilerine yamanıp hayatı "Easy mod"da yaşayabilirsiniz. Tek yapmanız gereken spor salonuna gitmek, vücut çalışmak, tipinizi düzeltecek hamlelerde bulunmak.

Ataerkil toplumlar sadece kadını eziyormuş gibi gözükür ama aslında erkeği de ezer. Siz mesela evinizde kalıp çocuklarınızla evinizin sorumluluğunu almak isteyebilirsiniz. Eşinizin çalışması sizin de başka hobiler-ev-çocuk ekseninde bir hayat sürmeniz istekleriniz dahilinde olabilir ama bunu yapmanıza engel olan şey toplum baskısıdır. Toplum baskısını da kadınlar erkeklerden daha çok hisseder. En basitinden yaz geldiğinde, kavurucu sıcaklar olduğunda giydiğimiz şort, elbise, body vs. bile burnumuzdan geliyor. Evden çıkmadan önce 10 defa düşünüyoruz. "Ya tacize uğrarsam, ya biri bacağıma kezzap atarsa, ya biri şiddet uygularsa!" diye.

Boşandıktan sonra eski eşi tarafından öldürülen kaç tane adam tanıyorsunuz? Ya da bir kadın tarafından tecavüze uğrayan adam haberi (uyuşturucu vs. ile mümkündür belki yine de) hiç okudunuz mu?

Ben lisede dinci bir dersaneye gitmiştim. (O yaştayken insanın seçme şansı çok olmuyor malesef.) Oradaki yobaz hocalarım tarafından her Allah'ın günü "Sen şimdi üniversite okusan noolur ki? Nasıl olsa üniversite bitince evde oturup çocuk bakacaksın, kazanınca kontenjanları dolduruyorsunuz. Keşke sizin yerinize daha çok ERKEĞİN okuma şansı olsa." diyordu. Ben deneme sonuçlarına göre en iyi sınıfa yerleştirilmiştim bütün bir sene boyunca ve umut vaat eden öğrencilerden biriydim. Bana bunu diyen kim bilir diğer kızların cesaretini kırmak için neler demiştir. Sınav sonunda da çok iyi bir üniversitede tam burslu okuma şansına eriştim. Akılsız falan değildim, bana böyle şeyler söylemesine hakkı yoktu.
Hafızamı yoklasam 30 tane olay bulurum böyle! Sizin var mı mesela erkek olduğunuz için hevesinizin default olarak kırılmaya çalışıldığı, kendinizi bombok hissettiğiniz bir an!

Nispeten korunaklı bir hayatım oldu. Minibüse, otobüse bindiysem; eğer saat geç ise annem ya da babam indiğim yerden alıp eve kadar eşlik ettiler. Özel sektörde çalıştığım zamanlarda şirketin servisi vardı. Okula gidip gelirken yol çok zor geliyor diye yurtta kaldım. Toplu taşımayı başka insanlara kıyasla daha az kullandığım pekçok dönemim olmuştur. Ona rağmen defalarca tacize uğradım; sokakta, okuldan eve giderken, evden dershaneye giderken.
12 yaşındayken (ON İKİ, bir daha yazayım mı ON İKİ!!!) yanımdan geçen adam beni elle taciz edip sırıtarak gitti. 12 yaşında taciz edilen kaç erkek arkadaşınız var?

"Zengin koca bulmakmış" da 'güzellik merkezine gitmekten gayrı zorluk bilmemekmiş' falan geçin bunları. Kendini dünyanın merkezine koyan, asalak bir hayat süren kadınlardan biz de hoşlanmıyoruz ama çok rica ediyorum üretmeyen, üretmemeyi marifet sayan, sosyal yaşam içerisinde kendine yer edinememiş insanları düşünerek kadınlar hakkında atıp tutmayın, genelleme yapmayın!!

şu duyuruda troll olduğuna 100% emin olduğum bir sen varsın bunu biliyor muydun :)

kadınım. bence de kadın olmak çok kolay. çalıştığım şirkette sekreter dışındaki tek kadın benim. sırf kadınım diye bana daha fazla maaş veriyorlar. "kadın başına eve metrobüsle dönmesin" diye altıma şirket arabası da verdiler. benden başka bi tek genel müdürün arabası var. gerçi kadın başıma metrobüsle dönsem ne olacak onu da anlayabilmiş değilim, sırf kadınım diye metrobüste beni taciz edecek değiller ya!

bazen işe gitmiyorum "regl oldum çok karnım ağrıyor" diyorum. oysa o kadar da ağrımıyor yani. zaten bu karın ağrıması hikayesi kadınların ilgi çekmek için uydurduğu bir şey bu arada bilgin olsun.

en güzeli de, sürekli gittiğim güzellik merkezi geçtiğimiz ay benden para almayacağını söyledi, çok güzel olduğum içinmiş. fotoğraflarımı çektiler, reklamlarında kullanacaklarmış. istanbul'da yaşıyorsan billboard'larda görürsün artık beni.

bazı erkeklere de çok üzülüyorum. hele ki bu sıcaklarda inşaatlarda falan çalışıyorlar ya, ne kadar zordur kıyamam. keşke herkes kadın olsa.

not. fikrine katılan herkese tik atmışsın, ben de tik isterim.

Turkiye'de cok zor mesela kadin olmak. Bayagi bayagi zor. Ben erkek oldugum icin halime sukrediyorum, kadin olmak istemezdim.
Benim de simdi sayamadigim bir suru dezavantaji var kadin olmanin. Ozellikle Turkiye'de.
Saydirma bana simdi nedenlerini tek tek.

Şu saçma önermeyi çürütmek için, ortalama bir caddede 500 metre yürüyen bir kadının kaygılarını, korkularını, stresini, duyduğu lafları, karşılaştığı bakışları düşünmek yeter. Gerisine gerek yok.

Gece 3-4e kadar dilediğimce yürüyüp koşabiliyorum. Sigaram bittiğinde saat kaç olursa olsun büfeye gidip alabiliyorum. Evime yemek sipariş ederken kuryenin numaramı almasından tutun evimi öğrenip peşime takılmasına kadar bir sürü ihtimali düşünmek zorunda değilim. Yemek yediğim bir cafede garson kredi kartı çıktısından adımı öğrenip tüm sosyal medya hesaplarıma dadanmıyor. Çünkü ben erkeğim.

Türkiye'de kadın olmak başlı başına bir psikolojik savaş.

"Kadın olsam herkesle sevişirdim bir de zengin koca bulurdum" sığlığında bir pencereden bakılarak yapılan tespit de bu kadar olur. Biraz empati yaparsanız daha gerçekçi veriler elde edebilirsiniz.

Ev hanımı olmak isteyen kadınlara yamyammış gibi bakan erkekler olarak bu yakınmalarınıza pek gülmedim. Komik sayılır halbüse...

Bence haklı. Tüm dünya kadın olarak doğsa keşke.

her kadın bir erkeğe "kapak" atarak onun parasıyla onun boyundurluğunda yaşamak istemiyor. köle miyiz biz, bize bakılması için yaşayalım? ayrıca güzellikse, güzellik bir yaştan sonra bitiyor. o zaman ne olacak? her kadın da alımlı, çekici doğmuyor.

ben de kadın olmak daha kolay diyorum. bu tip ayarında bir tiple kadın olacak olsaydım boku yemiştim bi kere. ama eli yüzü düzgün ve ortalama zekada bir kadın olmak bütün erkek profillerinden daha avantajlı bir durum bence. en azından benim gibi sorumluluklardan kaçan, üşengeç bir erkek için öyle gözüküyor.

alt sınıfta kadınlar eziliyor ama orta ve üstü sınıfta kadın olmak avantaj.

insanın arada bir aklına düşen bir düşünce bu evet, karşı argümanlarla gelenlere de saygım var, bu kolay olmasına sebep gösterilen argümanlar arasında katılmadıklarım da var ama şöyle bir katkıda bulunmak istedim konuya:

mesela şöyle bir yönü var;

bakıyoruz twitch.tv'ye, oyuncuların yayın yaptığı bir site.

buraya kadın bir yayıncı olarak başlıyorsun, başka herhangi bir özelliğinin olması gerekmiyor ve hop anında 50 tane taban izleyici sayın oluyor ve yüzlerce kişi gelip bir yayınına bakıyor nasıl bir yayınmış diye. buradan sonrası tabii sana kalmış, 50'den aşağıya da düşer, yukarı da çıkar. belli olmaz. iyi bir yayıncıysan cinsiyet avantajıyla sanki google'a reklam vermişsin gibi yayınına trafik akıyor. yine bakıyorsun, benzer kıstaslardaki erkek yayıncıların 10 katı daha fazla, kimi zaman uçuk miktarlarda (artık hangi amaçla ve beklentiyle ise) bağışlar alıyorlar rastgele insanlardan. şimdi ben burada yayın yapan kadın kişilerinin cinsiyetini öne çıkardıklarını da öne sürmüyorum -çıkaranlar var elbette- ama sonuçta basit bir iş yapıyor, oyun oynuyor ve yayın yapıyor. sırf bunun için direkt ucuz etiketini yapıştıramayız kadına, eğer bariz bir şekilde cinsiyetini öne çıkarma yöntemiyle izleyici çekmeye çalışmıyorsa.

öte yandan diğer bir sürü erkek yayıncı, oynadığı oyunları daha iyi düzeyde oynayan, öğretici yayın yapan ya da belki daha kaliteli içerik ve muhabbet içeren yayın yapıyor olma ihtimali taşıyan bir sürü yeni yayıncı biri denk gelir de izlerse 3-5 kişinin seyrettiği bir yayın anca olur şanslıysa ilk başladığında. iyiyse, içerik üretiyorsa vs uzun bir emek harcaması gerekecek belirli bir kitle oluşturabilmesi için.

işini iyi yapan bir yerlere gelir elbet, buna lafım yok. işini yapmayan kadın da olsa belirli bir seviyenin üstüne çıkamaz muhtemelen -bundan bile emin değilim-. ama dediğim gibi sırf kadın diye erkeğin 1000 katı ziyaretçi trafiği alıyor ve daha yüksek bir şansa sahip oluyor.

bu bahsettiğim de başlığa tamamen katıldığım anlamına gelmiyor zaten, sadece ufacık bir yönüydü.

gereksiz uzun yazdım. özet geçmeyeceğim okumayan okumasın xd

Bunu ciddi anlamda iddia edenlerin yakınlarında bir kadın bulunmamış büyük ihtimalle.ne gibi şeylere maruz kaldığını bilmiyorlar.

Ayrıca kadınları kene gibi görmeniz de ayrı güzel. Beyniniz o kadar dar ki, kadınları böyle görmenizi ve ileride böyle biri ile evlenmenizi gayet normal karşılıyorum.

Başka argümanlar ile gelseniz üzerine düşünürdüm ama onu bile becerememişsiniz.

tek vasfı güzellik merkezine gidip güzelleşerek erkeklerin üzerinden yaşamını sürdürmek olan asalakları hayatına soktuysan bu senin sorunun. istediğin, özendiğin ve elde edemediğin için hayıflandığın hayat buysa düzgün bir şekilde spor salonuna gidip bakımını yaparak biraz da kafanı kullanarak sen de gayet yapıştığın bir kadının üzerinden hayatını sürdürebilirsin.

kendi dar vizyonunla kadın cinsini aşağılamışsın. aslında insan yerine koyup cevap vermemek lazım ama yine de ağzının payını vermek istiyorum.

türkiye'de ve özellikle ortadoğu'da kadın olmanın ne demek olduğu hakkında zerre kadar kafa yormadığın ve empatiden ne denli uzak olduğun öylesine aşikar ki. istediğin gibi gezememek, istediğin saatte istediğin yerde olamamak, istediğin gibi giyinememek, istediğin gibi gülememek, istediğin gibi konuşamamak ve özetle istediğin şekilde yaşayamamak ne demek asla bilmemişsin. asla tacize/tecavüze uğramamışsın, bunun korkusunu bir kere olsun üzerinde hissetmemişsin. korkudan bir şeylerden vazgeçmek ne demek hiç deneyimlememişsin.

gönül isterdi ki bunları biz de bilmeyelim. bunlarla bitti mi? tabii ki hayır. senin seviyene inerek konuşayım biraz da. hayatında hiç regl olmamış ve her ay bir dünya kanla muhatap olmak durumunda kalmamışsın. regl sancısının nasıl bir şey olabileceğini de asla bilemeyeceksin haliyle. cinsel ilişkiye girerken hiç canın yanmamış. ne hamilelik sürecinin sıkıntılarını ne de doğum gibi akıl almaz bir olayı tecrübe eedeceksin. kıllarından dolayı hiçbir zaman yadırganmayacaksın ve bunun bir sorun olabileceği aklına bile gelmeyecek. menopoza asla girmeyeceksin ve çocuk yapabilme yetin hep var olacak.

ben sana böyle 100 sayfa yazı yazsam da sende bir tık olmaz, biliyorum. ama sen de şunu bil ki kadın hakları konusunda özellikle böyle kritik bir süreçten geçerken böylesine iğrenç bir konuyu gündeme getirdiğin için olan biten tüm kötülüklerden sen de en az failleri kadar sorumlusun.

Şu videonun her şeyi açıkladığını düşünüyorum m.youtube.com

kadın olmanın zorluklarını hala regl olmakla, doğum yapmakla açıklayanlara ifrit oluyorum. bu dünyanın yükünü erkekler çekiyor. kadınlar narin, kadınlar güzel, kadınlar mıçmıç...

(bkz: microblading)
sizinki aldırarak böyle olmaz.
ya kaş farıyla doldurup, jelle şekil vereceksiniz ya da microblading.

ben hiç anlamam ama bence göz ve kaş yapın çok uyumlu öyle bir kaş hiç yakışmaz diyorum.

bence kaşların güzel. doğallığı bozmaya gerek yok

@interwiew ve muti, microbladingi ilk defa duydum bi araştırayım siz yaptırdınız mı?

@proletarier yakışmaz mı gerçekten bir de bundan korkuyorum tabi. Doğallık takıntım var çünkü garip durursa çok üzülürüm.

yaptırmadım ama bildiğim bir teknik.
pat diye yapmıyorlar zaten önce bi çiziliyor bakıyorsunuz yakışıyor mu
en yakışanı yapılıyor.

bence de kaşlar bu haliyle çok iyi, bozarsanız pişman olmayın.

kaşların çogzel. elleme pls.
bak bu kız kalıcı bi işlem yaptırmış, geri de çevrilemiyomuş, kaşların haline bak :/
www.youtube.com

Bence de gerek yok hiç.

Microblading ile o attığın fotoğraftaki kaşı senin kaşlara copy/paste yaparlar. aynı öyle yaptırabilirsin yani, yapay da durmuyor gerçek kaşın gibi oluyor. iyi araştırıp yaptır. bir de yaptırmak istediğinden emin ol, kötü durmuyor kaşların. yüz ifaden değişecektir kaşlarınla beraber.

yani ben detayını bilmem erkek olarak ama ilk bakışta şu anki hali çok daha iyi geldi bana.

Kaşlarımla ilgili hayatımda ilk defa iltifat duyuyorum çok şaşkınım. Nesi güzel çocuk kaşı gibi :(

resimde cok doğal bir güzellik var. bence hic bozmayin.

kaslarin gayet duzgun. sekli de, yogunlugu da iyi. o gonderdigin fotograftaki kaslar cok tuhaf ve yapay duruyor. neden moda oldugunu da anlayabilmis degilim. hic elleme bence.

keşke benim de kaşlarım seninki gibi olsa.

çok kaşım var, aşırı, öyle böyle değil. kalın ve gür kaşlıyım. 3 günde bir almam gerekiyor, şekil versin diye güvenip gittiğim kadın en son çarkına sıçtı şimdi kalın, gür ve şekilsizler. ben çok imrendim sana.

@111111 en yakın arkadaşım gibisin onun da çok kaşı var ben ona imreniyorum o bana :d

ben pek anlamam bu işlerden ama bence kaşlarınız gayet iyi. hiç girişmeyin bu işe derim. ayrıca kesin kötü olur yaptıkları. diyelim ki kötü de olmadı. bu kaş modası (eğer modaysa) bittiğinde geri dönüşü olmayan işlemler çok bunaltır bence.

Kaşların dogalligi güzel ama çok hafif şekil verilebilir bence. Fazla oval duruyor. boyle belirgin kaş istiyorum dediğin şeyi kaş kalemiyle ya da diger kalici yollarla falan yapabilirsin ama bu kez çok dogal durmaz. Hem dogallik takintim var hem de belirgin kaş istiyorum dersen pek olmayabilir yani.

Türk kadınlarının kaşları genelde ince olur zaten. O kalın kaş tamamen Ortadoğu etkisi. Genetik bir şey yani bu. Bunu son soruna cevap olarak yazdım. Ne yaparsan yap yapay duracak. İşin tekniğini bilmem. Erkeğim. Göz çevren gayet doğal. Uğraşma böyle şeylerle. :)

yukarıdaki arkadaşlarla aynı fikirdeyim, kaşlarınız çok güzel. hiç bir şey yapmanıza gerek yok.

Gönderdiğin örnek fotoğrafta kaş kalemi ile boyamışlar hocam, o kadar seyrek kaş böyle yoğun görünmez. eğer makyajla boyayla uğraşamam diyorsan; kolay olsun diye kalıcı işe de girme pişman olanı çok..
Aldırmamışsın derdin de öyle çok büyük değil, bırak dağınık kalsın.

Cevap veren herkese çok teşekkür ederim. Microblading bana göre değil onu gözüm yemedi. Moda olduğu için böyle kaşları beğeniyorum sanırım cevaplarla aydınlandım vazgeçtim bu sevdadan. Sanırım kuaför araştırıp biraz düzelttireceğim bu kadar değişiklik bana yeter :d

kaşlar süper. elletme veya elleme.

Bence kaşını hiç bozma, böyle iyi. Kaş insanı aşırı değiştiriyor ya.
Benim kaşlarımı bir kere bu kalın kaş modasına uyarak, ısrar edip boyadılar da, aynaya bakınca "bu kim la" tepkisi verdim resmen, hemen sildirdim. Güya bir de iyi bir yerdi, sertifikalı, ödüllü makyözler falan...

Böyle doğal iyidir..

kaşlara dokunma +9999

o örnekte imrenerek gösterdiğin kaşlar da seksen tane dolgunlaştırıcı vesaireleştirici kullanıp çevresine belirginleşsin diye pudrası fondöteni allığı pulluğu sürülüp yapılıyor.

doğalı bozma lütfen.

erkegim, kaslariniz cogzel <3

Ben de kaslarini begendim.

Cok istersen kas rengine uygun kas fari al. Ve dene doldurmayi, 1 dk bile surmuyor yani surmesi. Ugrasilmayacak sey degil.
Ama bu halini begendim ben. 25 yasina kadar aldirmadiysan dokunma zaten derim.

kaşlarını havaya mı kaldırdın fotoyu çekerken yoksa doğal duruşu böyle mi? övülecek bi yeri yok kaşlarının arkadaşlar abartmış biraz. değişiklik yapmak için hem kısa hem oval ondan demişlerdir. makyajını da beğenmedim. sevgiler.

kaşlarınıza olur olmaz işlemler yaptırmayın. gayet de güzel orijinal hali.

@hasmet kaşlarım yukarda kaldırmadım normali bu. Evet şekil vermeye imkan vermediği için yapcak çok bi şey yok zaten. Makyajımı ben bu şekilde seviyorum teşekkür ederim ama yorum için :)

bence yakışıp yakışmadığını test etmek için, mikroblading'e hiç girmeden, bir yerde denemelisin. ama nasıl yaparsın onu düşünüyorum. kalem, kaş farı vs iyi kullanan birinin yapması gerekli. microblading dedikleri şey kıl tekniği - yani gerçekmiş gibi kaşı doldurma.

bence kendi kaşların çok güzel. ancak diğeri kötü durur da diyemiyorum. bunu kendin deneyip görmelisin :) iyi bir kuaförde deneyebilirsin, ya da microblading yapan yerlerde deneme imkanı var mıdır bilmiyorum ama aslında en iyi onlar yapar diye düşünüyorum.

erkek kişi gözüyle, kaşlar çok güzel, yaptırma +1

çok güzel falan demişler özellikle açıp bi daha baktım norma kaşların var ekstra güzel değil. kalınlığını bozmadan, sadece toparlayarak azcık da kalem kaşı ile boyayarak güzel bir kaş sahibi olabilirsin.

kadın gozuyle; kaşlarınız çok güzel ve yeterli dolgunlukta. özellikle gece makyajlarında daha belirgin olsun isterseniz kas kalemi veya kas farı ile boyayın.
hic dokundurmayin ben de. kuaföre şekil vermek için kesiyorlar, sonra cali gibi uzuyor. pişman olursunuz, yapmayın.

Kaşın da gözün de gayet güzel. Hiç dokunma..

Bahsettiğin kaşlar çok feci, cetvelle çizilmiş gibi duruyor. Herkesin kaşı aynı şu son zamanlarda. İnsanların kendilerine has ifadeleri kalmadı.

Arkadaşlar kaşların çok güzel falan demiş ama bana normal kaş gibi geldi. Hatta biraz rötuşa ihtiyacı var kaşlarının. Şu anki haliyle kaşlarını (bilhassa kaşlarının burnuna yakın kısmı) bayağı havada duruyor. Sanki bir şeye şaşırmışsın da kaşlarını yukarı kaldırmışsın gibi. Ha dersen ki "bu benim doğal ifadem ^^" o zaman elleme, ancak ben olsam üst kısımlara biraz şekil veririm.

Şöyle yapabilirsin, koyu renk bir göz kalemiyle istediğin şekli kaşlarına çiz, geri kalanları al.

Kaşların süper/ çok güzel/ elleme/ dokunma vb. +1

Doğallık takıntım var demişsiniz, istediğiniz tarzdaki kaşlar çok yapay görünüyor. Çok güçlü ve yoğun kaşları olan nadir insanlara yakıştırıyorum sadece. Bence risk almayın, böyle gerçekten yakışıyor size.

maşallah bir tane kızı kaşı gözü gördü diye 38 kişi cevap yazmış. ne desem bilemedim.

cevap: kuaförler yapar istediğin şeyi.

kaşınızın bu doğal hali güzel. kaş çevresindeki çok göze batan kılları cımbızla temizleyip kullanabilirsiniz. benim kaşlarım da sizinkine benzer ve ben ömrümde sanırım iki kez kuaförde aldırdım, denemiş oldum ama devamını getirmedim. gerek yok. sizinki de çok doğal ve güzel görünüyor, bence bunu bozmayın.

Buharistan'dan alıyordum ben, herhangi bir sorun yaşamadım. İlk likitiniz olacaksa nikotin oranı düşük olanlardan tercih edin bence yoksa alışmanız zorlaşır. Cookie's star adlı likiti de tavsiye ederim.

Opelin servis vukuatları kötü. Benim tavsiyem honda civic. Hb özellikle.

ford focus kovala. astra falan tıraş aletler. temsil-i misal: www.sahibinden.com

Fluence alırım yerinde olsam mis gibi araba valla

fluence +1

ayni kriterlerle yola ciktik. honda civic fabrika cikis lpg'li aldik. memnunuz.

fluence'e cok niyetlendik ama iyi ki de almamisiz.

kesinlikle civic. fabrika çıkış lpgli olursa yakıt konusunda tahmin edemeyeceğin kadar rahat edersin. otomatik şanzumanı da sorunsuzdur. fluance falan diyenler olmuş, aman haa :)

4 yıl ve 60 bin km dir kullanıyorum. periyodik bakım haricinde kuruş masraf etmedim

Civic +1.Olmadı Focus.

Diğer ihtimalleri düşünmezdim bile.

Ruhsat, aracınıza trafik sigortası yaptırdıktan sonra evinize gönderiliyor posta ile. Normal uygulama bu ama ruhsatı erken almak istiyorsanız bağlı olduğunuz trafik tescil şube müdürlüğüne gidip randevu alarak çıkarttırabilirsiniz.

Her ilçede trafik tescil yok sanıyorum, ilcenizin emniyet müdürlüğünü arayıp sormanız en iyisi olur bu konuda.

Eşit: randevu demişim, sıra alarak olacaktı. :)

Randevuya gerek yok, direkt ilce emniyet mudurlugunden alabiliyorsun.

eksisozluk.com

Firdevs Gümüşoğlu'nun da konuyla ilgili çok güzel bir kitabı vardı, ilginizi çekerse bir bakın. "Ders kitaplarında toplumsal cinsiyet"

Gider borusunun uzunluğu yeterliyse eğim vermeye çalışın, yani şu makinaya doğru gelmesin lavabodan. Eğim vermek imkansizsa da suyun geriye kaçışını engelleyen valfler var, büyük borularda kullanılıyor kanalizasyon suyu geri dönmesin diye, öyle bir çözüm üretebilirsiniz. Boru uzun süredir değişmediyse boruyu yenilemek de faydali olur. Makinanın filtresi varsa temizletin, atık su sistemini de temizletin. Bunlar hep pompa verimini düşüren unsurlar.

Aklıma gelen çözüm önerileri bunlar, umarım işinize yarar.

Görselini eklediğiniz sifonlar da makina çıkışlarında kullanılmaz genelde. Yani ondan almanız gerekmiyor, alırsanız da pompanın işini daha da zorlaştırırsınız.

Tecil süreniz bitmeden 1 ay kadar önce yeni tecil işlemini başlatmanız en sağlıklısı olurdu ama çok da sorun yapmıyorlar. Ayrıca yüksek lisans sebebiyle tehir işlemini askerlik şubesinden yapamıyorsunuz. Okul, sizin adınıza bağlı bulunduğunuz askerlik şubesi ile yazışarak yapıyor. Yani en kısa sürede enstitünüz öğrenci işleri ile görüşüp sevk tehir formu doldurup gönderin.

siz karışmıyorsnuz, okul ilgileniyor. normal öğrenim sürenizi geçirmediyseniz.

böyle bir olay gerçekse eğer kesinlikle şaşırmam. ekşi yönetimi bu krizi korkunç bir şekilde yönetti, sözlükte yaşanan bir çok tartışmadan hiç ders almamışlar, hep mağdur olanlar yazarlar oldu. sadece bir şey ekleyeceğim: ekran görüntülerindeki font değişiklikleri, mail adreslerinin yerlerindeki değişiklikler, "from, sent, to" alanlarına yazılanların orantısız olması vs gözüme çarptı. dediğim gibi, her şey olabilir. fakat ortam zaten karışıkken temkinli yaklaşmakta fayda var.

Açıklama gelmiş, ne derece doğrudur bilinmez.

"ekşi sözlük ve koru hastanesi’nin iş birliği yönündeki iddialar ve yazışmalar baştan aşağı, tamamen yalandır.

ekşi teknoloji teklif mektubu olarak sunulan belge sahtedir, böyle bir teklif verilmemiştir.

hazırlanmış sahte belgede geçen social iq arayüzü diye bir çalışmamız hiçbir zaman olmadı. kaldı ki, 4 yıldan fazla süredir hiçbir sosyal medya hizmeti vermiyoruz. bu çerçevede sosyal zeka (social iq) şirketi de aktif olmadığı gibi, resmen de tasfiye halindedir ve tasfiye süreci sonuçlanmak üzeredir.

ayrıca, geçtiğimiz günlerde koru hastanesi’ni temsilen sm360 isimli firma kurumsal hesap istediği halde, durumun hassasiyeti nedeniyle bu taleplerini reddettik.

koru hastanesi’nden veya bu şirketle doğrudan veya dolaylı bağlantılı hiçbir şirket veya şahıstan hiçbir şekilde hiçbir ödeme alınmamıştır. bu şirketle veya yöneticileriyle hiçbir bağlantımız ve/veya ticari olan/olmayan ilişkimiz bulunmamaktadır.

bu ithamların sahte belgelerle taban bulmaya çalışan kasıtlı bir karalama kampanyası olduğu açıktır.

bu tür yalan iddiaları ortaya atan, bu amaçla sahte belge oluşturan veya bu gibi çirkin ve yalan ithamları besleyenlere karşı her türlü yasal girişimde bulunulacaktır."

beni ucurabilen sozlukten ne bekliyoruz ki amk? bitmis bitmis

bu kadar olaya rağmen hala oturup ekşisözlükt yazı yazmayı, yazılanları okumayı bırakmayı akıl edemiyorsunuz ama.

mini-hükümet ekşi sözlük. aynı mantık burda da çalışıyor.

duyuru var benim için sadece, sözlükle çok işim yok artık.

şöyle;
sen zaten kendi içinde yani kafanda bunun bir başarı olduğuna inansaydın, muhtemelen başkalarında buna istinaden bir hediye beklentisinde olmazdın diye düşünüyorum.

normal değilsin yani. zaten önceki soruların da pek normal değildi. başkalarının seni yüceltmesine takılma bence. sen öncelikle bunun bir başarı olduğunun farkına var. özel okulda tam burslu 3.40 la mezun olmak bence oldukça başarılı bir sonuç. tebrik ederim, başarılarının da devamını dilerim. saksı çiçeği falan göndermicem ama.

yav boşver niye takıyosun o kadar kafana. inş alırlar hediyeni.

sevmediğin için hediye bekleyemezsin gibi bir durum yok ama alınmazsa da hayal kırıklığına uğrama.

İki yüzünü bilemem de mezun oldun diye hediye beklemek çok garip geldi bana. Sonuçta senin karlı çıktığın bir iş bu, üstüne bir de neden hediye bekler ki insan? Kimsenin de hediye verme yükümlülüğünde olduğunu düşünmüyorum.

Değilsin. Ben şunu fark ettim. Çalışkan insanların başarısı daha az ödüllendiriliyor. Çünkü onlar hep çalışkan olarak görüldükleri için başarılar da sıradanlaşıyor. Üniversiteyi kazandığımda bir komşumuza "işte ben de üniversiteyi kazandım" demiştim muhabbet arasında, kadın "biz zaten biliyoruz seni" demişti. Hiç öyle tebrik falan etmemişti. Açık açık "sen öyle bir tipsin, normal yani" demeye getirdi. Sen de çevren tarafından öyle biliniyor olabilirsin.

ailen alır herhalde bi şeyler. onun dışında tebrik eder geçer millet. madalya mı yollasınlar yani :d

Okulu sev ya da sevme, sonuçta mezun olmuşsun. Yaptığın şeyi değersizleştirme bana kalırsa. Mezuniyetini de tebrik edeyim şimdiden.

mezuniyette hediye mi alınıyor? ikiyüzlülük denmez buna bana kalırsa.

ya şöyle ki ben ilk başta iki yıllık kazandım başka bir özel üniversitede yine tam burslu okudum sonrasında dgs girerek burayı kazandım fakat beni en çok yaralayan şey mimar sinan üniversitesi 278le alırken ben 277 puanla bu üniversiteye yerleştim. annem falan çok sevinmiş deli gibi zıplamıştı evde ama ben inanılmaz mutsuzdum. okula girip milletin boş beleş muhabbetlerini gördükçe de yıllarca kendime "bunu mu başardın" "yapa yapa bunu mu yaptın" diyip durdum. tek iyi yanı bu gerzeklerle okurken benim not ortalamamın yüksek olmasından mütevellit kolayca erasmusa gidip orada 1 sene okumam oldu, onun dışında da okulun bana kattığı bir şey görmüyorum. (meslek lisesi çıkışlıyım alanımdan zaten o yüzden katmadı)

yoksa yalandan beni övün diye anlatmadım, ya da anormal değilim :d sadece bu kadar sene geçmiş olmasına rağmen mimar sinan içimden çıkmadı. bir puanla takdir kaçıran ortaokul öğrencisi gibiyim.

Dissendium +1 .abim sinifi gectiginde ailece tatile gitmistik,bayram havasi esmisti evde.banada hayirdir 90 gelmis sorun mu var diye yaklasiyorlardi.

Alışkanlıkların da etkisi var bence bu durumda. Kendinizi iki yüzlü müyüm diye yargılamadan önce şunları da bir düşünün derim;

Bazı şeyler kalıplaşmış artık toplumumuzda. Mezuniyet hediyesi de bunlardan birisi. Evet, hediye gerektiren bir durum olarak görmüyor olabilirsiniz ancak bu hediye beklemeyi anlamsız kılmaz. Bayramlarda çocuklarda oluşan harçlık beklentisi gibi, doğumgünü kutlaması gibi görüyorum ben bunu. Kişi için çok anlam ifade etmese de alışılagelmiş bir durum olduğundan dolayı küçük bir beklenti oluşturabiliyor. Gerçekleşmediğinde şaşkınlık yaratabiliyor.

Yani bence gayet normal. Ölmeyin derim. :)

değilsin.

Daş kızların klasik problemleri. Allah bi yerden alıp bi yerden veriyor herhalde. Salla ya sen ne yaparsan haklısın bu ülkede.

Yukarıdaki cevapları okumadım, yazıldı mı bilmiyorum ama sen küçüklüğünden bu yana iyi bir şey yaptığında ödüllendirilmeye koşullanmışsın. Büyük ihtimalle sen çocukken uslu durduğunda, ödevlerini yaptığında vs. ailen seni ödüllendiriyordu. Bu bilinç altına işlemiş. Yaşın ilerlese de hala aynı beklenti içine giriyorsun.

Aş bunları. Sen okulu onlar için bitirmedin ki. Kendin için bitirdin. Çok istiyorsan gidip kendi kendine hediye alıp kendini mutlu edebilirsin. İnsanlardan yana böyle beklentiler içine girerek hayat geçmez, zira %90 hayal kırıklığına uğrarsın.

Ben mezun olsam eşi dostu toplar yemeğe götürürüm neden sana hediye aliniyor anlamadım.

Biraz düşündüm de sana hediye alınması senin eşi dostu yemeğe götürmene engel değil. E hediyeleşme de toplumumuzun her ölçeğinde görmek isteyeceğimiz türden bir centilmenliktir en nihayetinde. Vesselam sana hediye alınmasına onay veriyorum :)

soruna cevabım; okulu sevmemen senin iç mevzun.
Okuyor olman, dgs falan gibi sınavları kovalaman, elde ettiğinle yetinmemiş olman ise senin ve seni sevenlerin ortak gururu. Keyfini çıkarmak da hakkın.

Soyadı aynı değilse sıkıntı çıkartıyorlar açıkçası, deneyimlerim doğrultusunda konuşmak gerekirse. Tatliş bir çalışana denk gelme ihtimalini çıkartarak konuşuyorum.

kimlik bilgilerinizle yalvar yakar alabilir. kargo görevlisi insafsızsa veya işini iyi yapmaya özen gösteren biriyse alması imkansıza yakın.

ptt değil ise alabilir kesin konuşmayayım
ptt kesinlikle vermiyor/vermedi

Kargo şirketi sana telefon açar teyit alır arkadaşına o şekilde verebilirler kargoyu, ben böyle birkaç defa aldım sıkıntı çıkarmadılar.

Arkadaşımın ve kendi kimliğim ile gidip defalarca aldım. Hiç sorun olmadı su ana dek.

çalışan ben olsam hayatta vermem. normali de vermemesidir.

Değişir bu sorunun cevabı, kendimizinkini alırken üst kat komşununkini de almışlığımız var ama her şube bunu yapacak diye bir şey yok.

PTT kimlik fotokopisi ve dilekçe ile teslim edebiliyor başka bir kişiye. Diğer şirketlerde biraz daha personelin insiyatifinde. Ama kimlik ya da ehliyet bırakırsanız arkadaşınıza rahatça alabilir.

1. Terziye verip genişletebilirsin.
2. Tam kapandığı yerdeki deriyi kesip atabilirsin.
3. Korse gibi bir giysi ile o bölgenin hacmini azaltabilirsin.

formülü veriyorum = her gün limonlu su + tarçınlı yoğurt + chia tohumu + karbonhidrata yasak + bol su + en az 20 dakika egzersiz.

Sabahları ılık limonlu su gerçekten ödem atma konusunda faydalı oluyor. Genel olarak üstteki tavsiyelerde katılıyorum.

Olay şu adam elinde sırt pompasıyla geliyor. Duvarın tabanla birleşen yerinin 20-40 cm yukarısına falan sıkıyor.O şekilde bütün evi dolaşıp gidiyor. Eğer duvara dayalıysa çek-yatları ileri çekseniz güzel olur adam gelmeden. İlaç kokusuz oluyor ama çok etkili. O kısma değen karınca, böcek vs. 3-4 ay sonra bile pat diye yere düşüyor.

Bizde tam tabana, köşeye sıktılar ilacı. Yerdeki kitapları ve duvara dayalı eşyaları odaların ortasına doğru 3-5 cm kadar çekebilirseniz bile yeterli olur. İlaç sıkılan yerleri silerseniz etkisi kalmaz ilacın. Kedi için zararlı olabilir ama koklarsa ya da yalarsa. Kullanılan ilacın türünü öğrenip kedilere zararı var mı araştırabilirsiniz.

salaklıktır. öyle tipler genelde aklı fikri okul olan ama sosyallikten bihaber,okuldan eğitimden gerçek anlamda uzak kişiler oluyor.

benim arkadaş vardı böyle biri değildi ama olum en az bb düşürürdüm lan deyip dc'yi gidip ff yapmıştı. bağlı dersti bide :D

Ben yaptım, yine olsa yine yaparım ahaha. İlkinde ortalama için dd olan derse girip cc yaptım ki iyi ki yapmışım, sonradan ortalama çok işime yaradı. Tabii sonradan ortalama dibe vurdukça zorunluluktan girdiğim de oldu.

akademik kariyer hedefliyordur, çift anadal yapacaktır, burs almaya çalışıyordur vs. anormal bakmamak lazım bence. görüldüğü üzere gayet mantıklı gerekçeleri olabiliyor.

ben varım. c ile geçtiğim 2 dersi yaz okulunda tekrar alıp A ile geçtim. transkripte c ve b'li not olması ayar ediyor.

Birçok değişkeni olan bir konu bu, o yüzden doğrudan karakter analizi yapmak yanlış bence.

Mesela risk alamadığım dersi şartlı geçtiğimde dönüp bakmazdım bile ama hocasına güvenebildiğim, kendimi oldukça yeterli gördüğüm ya da çalışarak AA, BA yapabileceğime inandığım derslerde girerdim büte. Not delisi, asosyal bir inek olmadım asla ama 8 kişinin alınacağı, 1000 kişinin başvurduğu bir master programında 0,01 puan ortalamanın bile farkı oluyor. Mezun olduktan sonra bu gerçekle yüzleştim malesef. Girmedigim bütler için pişmanım. :)

hayır

yok artık

böyle bir şey yapmayı düşünmedim bile hiç. hayır

Anneannem yapardı böyle bir şey. Aşırı titizlik.

Yoğurt, paket beyaz peynir gibi ürünlerin kapaklarında genelde toz pislik birikiyor, dikkatli bakınca göze çarpıyor. Onlardan alınca yıkıyorum kabaca. Konserveleri açmadan da yıkarım kapaklarını. Ama süt kutusunu yıkamak aklıma gelmedi hiç. :)

Babannem yapardi da ben yapmam kim ugrasicak hiaminaaah

konserve, sut, yogurt, peynir evet. yogurt hep bulasikli oluyor, buzdolabini da pisletiyor.

İnsanın aklına şöyle şeyler düşürmeyin.

Dünyada, uçak kazalarında cesetler bulunamıyorsa bölgeden alınan toprak temsili olarak defnedilir. Ülkemizde bunun uygulaması nasıldır bilemiyorum ancak bahsi geçen kazada bu kadar büyük hasar aldığını sanmıyorum cenazelerin.

Ölen birisi de mezara kefenle beraber konulur Türkiye'de. Yöresel ya da farklı inançların farlı gelenekleri vardır belki bilemiyorum ama genelde kefen ile defnedilir.

Kefenle koyulur. Normalde kefenin etrafı bazı noktalardan bezlerle bağlıdır. Mezara gömülünce o bezler çözülür. Sonra üstünü kapatacak şekilde tahtalar konur. Çatı gibi çapraz şekilde. Toprağa çabuk karışsın diye bir amaç yok. Tam tersine mezarın hayvanlar tarafından açılmaması için daha korunaklı olması gerekir.

dna testi yapilir, parcalar ailelere teslim edilir.

Tiksiniyorum...

Sık sık karşılaşıyorum ramazan ayında bu tarz öfke nöbetleriyle, kin kusmalarla, kontrolsüz davranışlarla. Gerekçe olarak ise kendilerine sükuneti, hoşgörüyü emreden dinin ibadetini sunmaları daha da iğrenmeme sebep oluyor. Ve katılır mısınız bilmem, dalga dalga yayılıyor şu davranışlar topluma. Bu adamın çocuğu da oruç tutarken öfke nöbetleri geçirmeye sartliyor kendisini, o otobüsteki bir genç de özeniyor bu adama, böyle böyle çoğaldıklarını düşünüyorum.

Her yerde aynı tavırlar. Instagramdaki bir reklamın yorumlarını okudum boş vaktimde. Yorumların %90'ı "oruçluyuz amk", "o.cocuklari ramazanda koymayın bari" gibi yorumlar. Ağızları foseptik çukuru gibi ama sorsanız oruclular.

Bir ateist olarak bu kadar tutarsızlık benim bile zoruma gidiyor. Bu gereksiz herifin bedeninde görev yapan her bir hücre için ayrı ayrı acıyorum. Tam anlamıyla, gerçekten oksijen israfı.

düşünmüyorum, zaten sizin gibiler yüzünden bu haldeler. yani oruç tutması ya da tutmaması işiyle ilgili herhangi bir neden-sonuç ilişkisine bağlanmamalı. kimse oruç tutuyor diye kayırmasa toplumda zaten oruçluyum kılıfına da kimse sığınamaz. senin aksi fikrinde olanlar oruç tutuyor diye kayırdığı için abimizde çıkıp bunu yapmış. Sıradan şeyler bunlar, videoyu izlemedim ama her anne olana da sırf anne diye saygı filan duymam, kadın da abes birşey söylemiş adamı dellendirmiş olabilir. onu da bilmiyorum.

Yani nasıl tuttuğuyla ilgilenmeden oruç tutması buna engel yahut hareketine gerek bir durum değil. oruç tutuyorsa bana mı tutuyor, gitsin kime tutuyorsa o düşünsün.

söz sende, tanrım ?
sen ne düşünüyorsun ?


edit: duyuru kullanımından bi' haber gardaşımın zoruna gitmiş. acı ama gerçek, bu iyiliği de benden başkası yapmazdı sana. Şu hayatta bütün bildiklerin yanıldığına yetmez de işte devran sizin devranınız.

offf ekşide yeterince eleştirildi zaten, orada yazılanlar gibi düşünülüyor ne düşünülecek?

oruçla alakası olduğunu düşünmüyorum, türkiye'de yaşayan insanların çok büyük kısmının psikolojik tedavi görmesi lazım.

@Sonsuz88 olayın oruçla ne ilgisi var ? Zerre ilgisi yok. Kişiler arası bir gerilim sadece.
Yine şehit cenazeleri için, ölü denmez. Böyle klasik duyuru hataları yapmaman için fıkıh kitaplarına bakıp sorularına daha net cevaplar alabilirsin.

Oruçla ilgisi olmamasına rağmen müslümanları kötülemek için birilerini eline yine fırsat verildiğini düşünüyorum

oruca bağlamıyorum ben de oruçluyum ee. kimseye saldırdığım yok en fazla akşama doğru modum yok. ülke manyak dolu kabul edin. her zaman sorunlu insanlar var bu da ramazanda oldu diye bunu oruca indirgeyecek halim yok. sanki ülke her zaman süt liman, norveç ayarında sorunsuz, kavganın psikopatın çıkmadığı bir ülke.

Bu ülke, uzun vadeli plan yapılabilecek güven ortamını kaybedeli çok oldu. Konut edindirme yardımları, maaşlardan birikim adı altında yapılan kesintiler, hepsi zarar ile sonuçlandı ve vaat edilenler gerçek olmadı asla. Haliyle ben güvenemiyorum. Yerinizde olsam ciddi bir birikim planı yapar ve kendim uygulardım bunu hayatıma.

ne yapılabilir ki yerine. herkesin aklında key ödemeleri var hala..

hayir değil.

sistemi güzel göstermek için allayıp pulluyorlar simdi ama o zaman geldiğinde ele geçecek para cok cok az olacak.

daha önceki konut edindirme yardimi (key) işlemleri de böyle baslamisti ama insanlarin ellerine gecen parayla birakin ev almayi ve ciddi bir kismini karsilamayi, eve alacak malzeme için dahi para geçmedi.

ayrica, kidem tazminati gibi bir konuda bile emekçinin yaninda olmayan ve cesitli formüllerle, o parayi bütçeye eklemeye calisanlar, saniyor musunuz ki emeklilik sistemindeki parayi size vermek için gonullu olacaklar.

konut edindirme yardimi
işsizlik sigorta sistemi ve ödemeleri
bireysel emeklilik sistemi
kidem tazminati

bunlarin tamami, bütçeye gelir olarak dusunulen konular.

emekçinin parasini veya gelirini veya isini iyileştirmeye, maalesef, donuk değil!

Denenmişi var, bir düğün için benzer bir senaryodaki her şeyi göze alıp düştüm yollara. Bin pişmanım... Değecek bir arkadaş ise gidin diyemiyorum çünkü değecek bir arkadaş bunca zahmete sokmaz arkadaşını.

Ya gitme ya da çat çat söyle bunu. Başka türlüsü olmaz. Kendine eziyet çektireceksin. Bencilce davranmış. Eğer senin çekeceğin sıkıntıyı direkt anlatırsan belki senden istediği şeyin farkına varır.

arkadaşlığınıza bağlı, benim arkadaşım olsa giderdim. Ama sen bunu soruyorsan eğer bence sen gitmemelisin.

Ben arabalar neden iptal oldu onu anlamadım, ya da 2. araba iptal olduysa ilk plana göre siz de ilk arabayla gidin, kızın babası filan erkek arkadaşının arabasıyla mı gidecekmiş ? ilginç.

ben bu şekilde gelemem, isterseniz biz kendi aramızda araba ayarlayıp onun bedelini 3'e bölelim öyle gidelim diye bi' teklifte bulunabilirsin.

gitmeyin,
bir daha sorarsa da "şaka mı yapıyorsun?" filan deyin.

bonus olarak da şu karikatürü gönderin - galeri8.uludagsozluk.com
mezuniyeti hayırlı olsun arkadaşınızın.

Söyledim. Hatta en başından da araba işi olmazsa nasıl geliceksin dediğinde öyle gelemeyeceğimi çok zor olduğunu söylemiştim. Şimdi tekrar aynı şeyi ısrarla teklif etmesi, diğer arkadaşın bunu kabul etmesi ve sürekli "niye böyle yapıyosun" diye beni savunma yapmak zorunda bırakmaları çok sinirimi bozdu.

Herkes gidiyor ben gitmiyor oldum.

okan üniversitesinin izmit otogardan kalkan shuttleları var ona binebiliyor musun önce onu öğren. eğer olmuyorsa toplu taşımayla gitmezdim ben.

O shuttlelar sınavlar bittiği için artık yokmuş. O seçenek Yok yani maalesef.

İlk arabayla gidemiyoruz çünkü işte yer Yok. Babası annesi anneannesi filan o arabada. Kızın kendisi ve erkek kardeşi de var. Normalde baba ve anneanne yoktu ben ve x vardık.

O şekilde giyinerek gitmek zorunda değilsin. Bir tane çanta al yanına. Uygun olan bir yerde üstünü değiştirirsin. Bir tane elbise ne kadar yer kaplayabilir ki... Bir tek sen açıkta kalıyorsan saçma bence. Yanına başka bir arkadaşını da alabilirsin. Ben gitmezdim herhalde çünkü çok tembel bir insanım.

gitme.

Gİtmem ben olsam. Arkadaşlık mezuniyetten ibaret değil hem de haklı bir sürü gerekçeniz var. Karşı taraf düşünmeliydi.

Ben kendiminkine dahi gitmedim ama facebookta gördüğüm kadarıyla senin şıkır şıkır giyinmene gerek yok zaten. Okulda yapılan kep töreni değil mi bu?şimdiye kadar gördüğüm fotoğraflarda arkadaşları hep gündelik şeyler giymiş gitmiş. Şirketlerde Casual friday dedikleri tarzda giyin atla otobüse git üşenme.

@maleficent Onu zaten yapıcaz işin tuhafı :)

arkadaşının çok yakın olduğuna emin misin? benzin parası istemesi bile ayıp yani, onun için gidiyosun sonuçta ulaşımını halletmesini lazım en rahat olacağın şekilde. gitme.

gitme.

Lütfen gitme, rica ediyorum gitme yani. Çok sevdiğim, kıymet verdiğim samimi arkadaşımı bile isteye bu şekilde süründüremem şahsen. Hem çok zorlanırsın, sırtında kalabalık otobüslerde çanta taşı bilmem ne, orada yorulup tekrar otobüsle dön falan çok zor olur.

Bir de benzin parası istemesi ne tuhaf ne ayıp.

Gitme.

mezuniyet töreninin bu kadar önemsendiğini bilmiyodum. yani arkadaşın gelmesini gerektirecek bir şey olduğunu düşünmemiştim hiç. bence aile gelse yeterli.

ben olsam gitmem ta izmit'ten oraya. istanbul'da yaşayan biri için bile uzak zaten.

edit: benzin parasına hiç girmedim bile. o çok ayıp bi şey. bence açık açık bunu ayıp bulduğunu fakat yine de başta kabul ettiğini ama sonrasında düşündükçe gelme konusunda hevesinin kırıldığını söyle. bilmesi gerekiyor. ben çok utanırdım arkadaşımdan 20-30 tl para istemeye.

Gitme. Böyle ezik insanlarla da arkadaşlık yapma.

20 TL benzin parası nedir

İnsanı zora sokan arkadaşlarınız için fedakarlık yapmayın, değmiyor.

Ben yurtdışında olduğum için bir arkadaşımın düğününe gidemedim mesela, ama Türkiye'ye geldiğimde buluştuğumuz vakit hediyesini verdim. İnsanların halden anlaması gerekiyor.

Bir de kutlama yemeği olacakmış, ne gerek var allasen.
Ben olsaydım soğumuştum böyle arkadaştan.

Ben öyle sıkış tıkış toplu taşımayla gidecek olsam kendi mezuniyetime bile gitmezdim.

@lim5, asdkjsk aynen ben kendi mezuniyetime bile gitmedim :D

gitme valla bu neymiş.

Mezuniyet onun için çok önemli bi şeymiş. Yanında olmamızı istiyormuş... vs vs. Söyledikleri bunlar. Trip atıyor bildiğiniz -_-

Ama çoğunuzun da dediği gibi otobüsle git taksitle geç vs kesinlikle içime sinmeyen, doğru bulmadığım, hatta ayıp bulduğum bi şey. Bu yüzden kesin kararım, bu şekilde gitmeyeceğim.

İşin bir diğer sinirimi bozan kısmı ise arkadaşımın asla kendini sorgulamayıp, "ya senin de haklı olduğun yanlar var" filan demeyip, ısrarla durumun gayet zor ve saçma olduğunu anlamayıp beni "gelmedi" şeklinde düşünmesi. Bu konuda da yapabileceğim bir şey Yok sanırım...