Kağıt masrafından belki kaçıyorsun ama filtreyi her seferinde temizleyeceksin, çöpe gitmeyen kahve için sudan geçireceksin, zamanla o kahve giderlerde birikecek falan, tesisatı açmak için çalışacaksın falan... Bence hem metal filtre, hem de bez filtre amelelik. 30-40 liraya bir plastik drip al, sürahi olarak da hazır frenck pressinin altını kullanırsın

www.tchibo.com.tr

www.ikea.com.tr

ben sunlari almistim bu kombinasyonu kagit filtre ile kullaniyorum super oluyor. fakat metal filtre istiyorsaniz, altin kaplama bulabilirseniz super olur, yillar once altin kahve filtrem vardi, mukemmeldi, kesinlikle tavsiye ederim. 10 yil falan kullandim, sonra yanlislikla atildi. bir de iyi bir slow pour kettle cok ise yarar, veya sabirla yavas dokeceksiniz, ip gibi .....

@malheiros, haklısın fakat frenchpress'te de aynı sorun var :D lavaboda büyük bir süzgeç duruyor hep, onun içine döküyorum. Sonra ondan çöpe.

@mavicorap, çok teşekkürler baya pratik çözüm gibi :D belki de böyle yaparım haha.

ben bu tarz besin desteklerinde mutlaka uluslararasi markalari ve amazon un amerika sitesinde yuzlerce gercek yorumu olanlari seciyorum, obur turlu bilinmesi cok zor, gavur arastirip yaziyor, bir de hangi kurumlardan onayli gorebiliyorsun. ona gore secin.

@benaaymi ekranda hicbir hareket yok, kumandanin acma kapama tusuna basildiginda calistigini ekran altindaki IR ledin yanip sonmesiyle anliyoruz, fakat ekranda hicbir kosulda bir hareket yok, ne arcelik yazisi ne menu ne grilik hicbir hareket yok, full siyah ekran. dolayisi ile hdmi veya guc kablosu ile ilgili oldugunu dusunumuyorum, belki inverter olabilir, fakat garantisi bitti bu tvnin, yani o mudur bu mudur diye ugrasasim gelmiyor, zaten sadece servisin merhaba demesi 50 tl, cozulmeyecek birsey ise bosa para ve zaman harcamak istemiyorum.

gerçekten kumanda bozuk olabilir. herhangi bir tanımlayamadığı IR sinyal alınca da yanıp söner. muhtemelen üzerinde bir de mekanik power butonu vardır.

hiç açılmıyor ses-görüntü gelmiyorsa bunun birçok sebebi olabilir.

Et yer. Birkaç kilogram et alıp pişirip verebilirsin.

Mama yer en basitinden.

Et, tavuk, yoğurt, yumurta bile yer.
Kokusuna bile dayanamadığımız mamalar yerine evinizde kalan etli yemekleri( etli dolma lahmacun vs :) verin.
Yemekhanelerde her gün tonlarca yemek çöpe gidiyor, yakınlardaysa isteyin.
Atıksız yaşayabilmek çok güzel. Bu kadar israfla nereye gidecek bu dünya bilemiyorum. Köyde mesela sebze kabuklarını bile ineklere verirsin, atık olmaz. Şehir hayatında bu zor biraz ama en azından etli yemeklerinizi çöpe atmayın.
Ben bayat ekmekleri bile mesela didip kuşlara veririm.
Baharatlı yemekleri sindiremez diye düşünmeyin, biz de bir porsiyonda en fazla bir çay kaşığı kadar baharat yemiş oluyoruz.
Tabi en güzeli etli biraz haşlayıp suyuna da ekmek didip etle beraber vermek, bereketli de olur.
Yoğurda, süte veya sadece et suyuna da ekmek katılıp verilebilir.

ben de ev yemegi veriyorum, zaten kopekler kediler gibi degil daha omnivor, kuruk ekmek yiyen kopek olur fakat kedi pek olmaz mesela, genelde sokak kopeklerinin bunyesi de zaten cok nazli olmuyor, ben de evde kalan yemegi kis aylarinda ozellikle biraz isitip veya sicak su ekleyip, icine kalan ekmegi falan da atip veriyorum, bir de bu isler icin evde musait plastik kap biriktiriyorum, bizim burada bir park var orada takiliyorlar, orada herkes veridigi icin onlar da bilip geliyor, siz de sizin mahalledeki takilma lokasyonlarinda besleyebilirsiniz, ozellikle hamile veya yeni dogum yapmis kopeklere oncelik veriyorum.

f/p oranı yüksek olarak ben tavuk ciğeri veriyordum

www.migros.com.tr

ne verirseniz yerler, özellikle de açlarsa. yemek artıklarınız atmayın toplayın köpeklere verin. tavsiye edilmez ama makarna pilav bile verseniz yerler. bunun en uygun ve mantıklısı büyük mama alıp düzenli beslemek.

ucuza kasaptan akciğer vs alabilirsiniz ayrıca. bildiğim kadarıyla çok ucuza büyük miktarda alabiliyorsunuz. onu haşlayıp yad a pişirip verebilirsiniz. hem ucuza çıkmış olursunuz hem de köpekler ve kediler için baya besleyici oluyor.

Tavuk ciğeri haşlayıp suyuna kırık pirinç dök. Birer kilo olsa bunlar eder toplam 10 tl. En ucuz mama zaten o fiyat ve mamayı yeme garantileri yok.

tavuk ciğeri ile makarnayı birlikte haşlayıp veriyordum.

Reis aklında olsun migros değil ama sok a101 gibi marketlerde son kullanma tarihi gelmiş ürün alabilirsin. Kızın tekine yaklaşıp selamun aleykum bacım tarihi geçmiş et ürünü alabilir miyim dersen verir. Vermezse başkasına gidersin. It beslerken ben alıyordum. Yanına da en ucuzundan makarna. Suyu ile karistirdim mi mis. Yok ben isteyemem tarihi geçmiş ürün utanırım dersen en ucuz makarna en ucuz yoğurt bulamaç eyle.

her seyi yer.
ha kopeklere sarimsak salca sogan vermeyin derler, dogrudur. bol soslu seyler haric verebilirsiniz.
artan yemekleri su ve bayat ekmekle yogurup verebilirsiniz.

herhangibir bebek şurubu veriyorum ben haftada bi

malt paste, yuttugu tuylar icin iyi geliyor.
www.evcilal.com

Zurich marka macun öneririm.

Alkole başlamadan önce zeytinyağı tüketebilirsiniz. Ben kızarmış ekmeği kekikli zeytinyağına batırıp yiyiyorum.

Peki, alkole cevap veren mide için normalde ne yapılır?

yoğun alkol tüketmeden önce bir miktar yağ yutma olayı var. midede yağ üste çıkacağı için kusmayı engelliyor, bir bariyer görevi görüyormuş. hiç denemedim.

içmeden önce zeytinyağı zaten arkadaşlarda söylemiş. İlla yağ yutmana gerek yok ekmekle yada zeytinyağlı mezelerden biraz takılabilirsin içmeye başlamadan önce. Rakı içiyorsan 2 dublede 1 çay söyle, alkolün erken çarpmasını engelliyor bir şekilde, daha uzun daha temiz içebiliyorsun. Bol suda tüket içerken. Benim yaptıklarım bunlar. Birde geçen eczacı bir arkadaş ''f'' ile başlayan bir mide ilacı söyledi içmeye başlamadan yarım saat önce yut mükemmel bir koruması var dedi. Geçen aklıma geldi denedim dediğim kadar var hiç rahatsız olmadan ve sabah çok rahat kalkacağım şekilde etki etti ama adını hatırlayamıyorum şuanda.

simya yapmaya gerek yok: az iç, içebildiğini zannettiğin kadar içme

e zaten mezelerin bir gorevi de bu, yavas yavas demlenmek icmeye baslamadan getirilen kizarmis ekmek tereyagi veya zeytinyagini atlamamak, cok acili baharatli mezelerden kacinmak cok buyuk fark yaratir.

Bir keresinde çok içeceğimiz bir vakit domuz yağı (lardo) alıp yemiştim, salam gibi tüketiliyor. O gece hayatımda içmediğim alkolü içtim, tüm arkadaşlarım yamulmuşken ben hiç içmemiş gibi takılıyordum, dağılmaya yakın beni birden bir anda bir çarptı, zaten sonrasını hatırlamıyorum. Sabah uyandığımda kusmuk içinde uyandım, yatak duvar her yer. Çok kötüydü. Bir daha da yağ yemedim. O kadar da içmedim zaten. Ayarında tüketmek lazım :). Yavaş yavaş içip arada yürüyerek falan kendini kontrol edeceksin. Bir noktadan sonra kafan iyi olmuşken içtikçe içesin geliyor. Benim için o nokta mesela durmam gerektiğinin sinyali.

iradeni kullan bence. uzman degilim ama cok kilolu degilsin.

Kilo veremiyorsan neden veremiyorsun onun temeline inmen lazım, yani boğazına mı sahip çıkamıyorsun yoksa metabolik bir sıkıntın mı var, bunu öğrenmen lazım, zira boğazına sahip olamıyorsan ameliyat olsan da yine kilo alırsın, tiroid gibi bir sıkıntın varsa yine kilo alacaksın ya da tüp mide olmak kolayına geliyordur, yine kilo alırsın. Kısaca tüp mide ameliyatı olup da kilosunu koruyan hasta oranı çok az, çünkü ana nedenleri çözemiyorlar.

İkincisi, 100 kiloyla ameliyat olmak gerçekten çok anlamsız, eğer (varsa) asıl sıkıntılarını çözersen ortalama 1 seneden çok rahat sağlıklı bir kiloya inersin.

Üçüncüsü, evet baya riskli bir ameliyat.

ben oldum 2 yıl önce. laylaylom girdim çıktım hiçbir sıkıntım olmadı. halen de hiçbir problemim yok fakaaat ben diyet yapıp kilo vermeyi başaran biriyim. sorunum bunu koruyamamak oldu çünkü verdiğin kiloyu mutlaka fazlasıyla geri alıyorsun; vücut buna çok yatkın oluyor. 2 defa 25er kilo verdim. sibel can gibi al ver al ver ekonomiye can ver şeklinde. sonunda 95 kilo olunca gittim özelde ameliyat oldum. doktorun ilk sorduğu şey diyeti deneyip denemediğim çünkü diyetle zayıflayamıyorsam ya başka bir rahatsızlığım vardır ya da diyeti beceremiyorumdur. bu gibi durumlarda ameliyat kabul edilmiyor.

ameliyat olunca kendiliğinden zayıflamıyorsun yani yine diyet yapıyorsun ama diyet daha kolay oluyor çünkü karnın hemen doyuyor. fakat önemli olan bi 6 ay geçtikten, miden iyileşip azıcık büyüdükten sonra o gırtlağa tekrar hakim olabilmek.

riskli bir ameliyat. ben oldum. pişmanım şuanda çünkü üç yıl sonra absürd bir komplikasyon çıktı. fakat ilk iki yıl iyiki olmuşum diye düşünüyordum, olduğunu bildiğim insanlar da çok çok mutluydular.

birincisi kilo gerçekten hayatında büyük bir problem mi yoksa başka şeyler yüzünden mi kiloya takılıyorsun bunu anlamalısın. kendi adıma ikinci kategoriye girdiğimi geç farkettim.

ikincisi, olmaya karar verirsen mutlaka çok çok iyi bir doktor araştırması yapmalısın. ortalık şaklaban kaynadığı gibi, yetenekli bilgili unvanlı ama paragöz cerrahlarla da dolu.

üçüncüsü, her şeyin iyi gitme ihtimaline göre değil en kötü gitme ihtimaline göre hazırlık yap. ben ameliyat sonrası kanama geçirmişim (o kısımları hatırlamıyorum) sevdiklerim ailem vesaire bayağı travma geçirdiydi, ölecek gibiymişim betim benzim atmış filan.

kendi adıma zaman makinem olsa kendimle konuşur kararımdan caydırırdım. çünkü temel problemi çözemediğim gibi, yemek gibi çok keyif aldığım bir kaçış yolundan da oldum.

Canli tanidigim 4 kişi oldu bu ameliyati ikisi normale döndü birisi mide tepki verdi aylardir hastanede komple midedi alinacak birisi maalesef öldü risk büyük derim.

Hepsi senin dediklerini diyordu diyet olmuyo falan diyordu

100 kilo bir sey degil, disini siksan 85e dusersin aradaki fark acaip fark yaratir sende. sonra zaten ufak ugmfak verirsin. ameliyat falan ne gerek var.

eger ankadaradaysaniz parayi buna harcayacaginiza guven hastanesinde bir diyetisyen var psikologla beraber calisan ona gitmenizi oneririm. herkesin bahsettigi yemekle olan dengesiz iliskiyi duzenleme, beslenme konusunda bilgilenme acisindan cok fark yaratiyor, daha once nasil ve kimin rehberliginde diyet yaptiniz bilmiyorum ama iyi bir diyetisyen ve koordine oldugu bir terapist cok farkli bir deneyim, kesinlikle deneyin derim. ozellikle altta yatan fizyolojik bir sebep varsa bunu bulmakta da guven hasanesi cok iyi, ozellikle endokrin bolumu cok basarili. bu olasiligi denemeden boyle buyuk bir risk almazdim ben. bu arada kendi kendinize yaptiginiz diyetleri ben yaptim diye kabul etmeyin, onlar bir anlam ifade etmiyor cogu insan icin.

100 kilo aslında fazla değil benim boyum 172, tartıda 94 kilo gördüm :) bazen sırf yemek yemek için yedim. Tatlı tuzlu ne varsa eşimde pis boğazlık var o kilo almıyor ama ben alıyordum.

Sonra farkettim ki aynada kendime bakmıyorum fotoğraflarda iğrenç çıkıyorum. Karar verdim tüm beslenme düzeninin değiştirmeye şuan 78 kiloyum hala spor yapıyorum ve mutluyum. Tüp mide ameliyatı olsan bile beslenme alışkanlıklarını ve düşünceni değiştirmeden yine kilo alırsın.

Ameliyat olma, ben 5 ayda 16 kilo verdim kendine inanıyorsan yaparsın. Bu süreçte online pt ve diyetisyen desteği aldım. Baktım ben onlardan daha bilgiliyim kendi programımı oluşturdum. Öğlen evden getirdiğim yemeği yiyorum. Görenler ne kadar fit olmuşsun dedikçe daha gaza geldim. 6 kilo daha verecem. Vücuduna eziyet etme sonuçta Ameliyat.

K100 çok değil. Bir çok kişi de o kiloda o bmi için ameliyat yapmayacaktır.

Diyet diye bakmayın. Sözlükte intermittent fasting i okuyun. Deneyin.
Ameliyat ciddi riskleri olan ve sonrasında da zaten yine diyet yapmaya mecbur kalacağınız bir çözüm.

ilginç bu arada, bana da baya mesaj geldi. Duyuru şüşkoları dayanışma ve yardımlaşma zirvesi olsa olurmuş yani.

hayatı boyunca kilo sorunuyla uğraşmış 4 yıllık tüp mideli olarak ben hiç pişman olmadım. merdiven altı bir yerde de olmadım bu ameliyatı; kredi falan çektim tam teşekküllü bir hastanede, güvenilir bir doktora oldum. tek pişmanlığım, beslenme düzenini hala oturtamamış olmak. bunun sonucu da bu yıl geri kilo almaya başlamak oldu maalesef...

aslında çok uzun değil 3 ay sıkı diyetle istediğin seviyeye gelirsin.

başta 20-25 gün sabretsen kiloların nasıl gittiğini görsen sonrasında başkası istese de bozmazsın o diyeti.

diyet işini düzgün bir doktora gidip çok sıkı şekilde tutmak lazım. verdiği listede 10 badem yazıyorsa tam 10 tane yiyecek şekilde ne az ne fazla.

liste dışında hiç bir şey yememek vsvs

yeme bozukluklarının ardında büyük olasılıkla psikolojik sebepler yatıyor. öncelikle bir psikolojik yardım almak ve diyeti bu şekilde sürdürmek faydalı olabilir. iradeyi zorlamak ve sürekli başarısız olmak. aynı şeyleri deneyerek farklı sonuçlar ümid etmek bir süre sonra sizin için yorucu olacaktır.

Aynı marka mama kullanıyoruz bizim kedi yetişkin. Tüylerini atması için çim malt vb bir şey veriyor musunuz? Normalde onların beslenmesinde tahıl olmaması lazım zaten yeşillik verebilirsiniz lif için benim kedi marul brokoli gibi şeyleri çok seviyor arada iyice yıkayıp veriyorum. Belki de küçük olduğu için kemiriyordur oyun gibi. Birde kediler tuhaf hayvanlar ne zaman ne yapacağı belli olmuyor bizimki bir şey kemirmez ama paket lastiği hastası gördümü hemen yer. Eve sokmuyoruz ya da çok iyi saklıyoruz

yesil kabak haslanip verilebilir, domates yiyebiliyorlar, zeytin bazilari yiyor, kedi otu denilen cimlendirilmis tahil verebilirsiniz.

Bizimkiler 2 yaşına gelecekler. İki tane var. Bazen eve gelen kargonun kutusunu girişte bırakıyorum. Sırayla girip oturuyorlar. Atarken bakıyorum her fişlenmiş. Bazen kitap kenarları, boşta buldukları kağıtlar, peçete poşet. Mobilya dişlemediler ama bir sürü şey dişliyorlar. Belki o kadar endişelenecek bir durum yoktur. Mobilya limon sürseniz bir süre. Limon koklayınca mala bağlıyorlar.

Kutunun her yeri dişlenmiş* olacaktı.

Var debit kartı: transferwise.com

bir cozum olarak da su var, mevcut turk kartlarindan birini hem turk lirasi hem doviz olarak ayarlayabilirsin, is bankasinda var bu uygulama, genelde aidatli kartlarda oluyor ama diger bankalara da bakabilirsin, bence buradan bir bankanin karti olursa daha sonra bir sorun cikarda mudahale etmesi daha faydali olur, hem de kredi skoruna bile ufak fayda saglar duzenleme odemen oldugu icin...

kredi kartım sadece usd oduyor, diger euro ve gbp odemelerini ceviriyor maalesef.

Yerini değiştirin.

Altını kontrol edin, suyun fazlasının sızabiliyor olması gerekiyor.

Umudunu kesme** bil ki kış mevsiminde yaprak dökmek normaldir. Yerinde olsam kışın ayda 1 sularım, yazın haftada 1

çok sulamayın, bu bitki özellikle kışın çok su istemez.

Dracaena Fragrans


bir hafta normal su bir hafta besinli su vermeniz tavsiye ediliyor. suyu çok koymayın, direkt güneşe dayanabilir fakat yine direkt ışık üstüne gelmeden aydınlık ortam ister, karanlıkta kalmasın.

Kapalı daha doğrusu panjurlu balkonumuz var sizce oraya koysam olur mu?

verdiginiz suyu dinlendirip veriyorsunuz degil mi, yaprak ucun sararma sudaki klordan veya cok su vermeye bagli curumeden oluyor olabilir. su vermeden once parmaginizi topraga batirin toprak nemliyse su vermeyin biraz daha bekleyin, 1 parmak ustu kurumus ise su verin. bir de isik almasi onemli zaten kis ayindayiz, bunlarin geldigi seralar sicak nemli gunesli yerler oluyor, mumkun oldugunca yetistigi ortami taklit etmek lazim, bir de hava akimi yani biraz acik hava iyi geliyor ev bitkilerine... kapali balkon da olu olu duran bitkiyi pencere onune alinca canlaniyor mesela.

1.Kalın olmayan, sevdiğin türde bi kitap seç.
2.Her gün muhtemelen akşam 10:30-11:30 arası boşsun. Veya başka bir saat varsa sen seç.
3.Saat kur. Kitap okuma saatin gelince telefonunu uzak bi yere bırak, çalarsa duyarsın nasılsa. Birisi seni aramadığı sürece telefona bakma.
4.Bunu her gün yap.

aynen ben de senin gibiyim. nerede eski ben, nerede şimdiki ben :)

çözüm olarak şöyle öneri verebilirim: her gün en az on sayfa (veya ne kadar istiyorsan) okumaya zorla kendini. böylece hiç okumadığın gün kalmaz ve kitabı bitirmiş olursun.

Çözüm 1: daha önce okuduğunuz keyif verici bir seri varsa onunla giriş yapmak. zira bu yeni düzen ve etraftaki uyaranların fazlalığı vakit ayırsak bile uzun vadede bizi odaklanmakta güçlük çeken ve dikkat&ilgi süreleri daha kısa insanlar haline getirdi. ısınma için beyine ufak bir yükle başlamak adına bu iyi bir yöntem. Seri olmak zorunda değil tek bir kitap da olabilir.

Çözüm 2: öykü ya da deneme okuyarak başlamak. böylece tatmini yükseltmek, çünkü böyle olunca tamamlama hissi daha çabuk geliyor. aynı zamanda sürdürülebilir oluyor yoğun da olsanız.

belli sure boyunca telefonu kurcalamaniza engel olan app'leri tavsiye ederim. 15 dakikayla baslayip yavas yavas artirabilirsiniz. benim dikkat araligim (bkz: attention span) 3 dakikaya dusmustu, odaklanma app'i sayesinde 50 dakikaya kadar cikarttim.

cocukken surekli kitap okuyan biri olarak su an yilda 3 kitap bitirirsem sukrediyorum. cok uzucu. en buyuk nedeni telefon bence de.

Okumayı sevdiğin türde kitaplarla ilgilenmen lazım. okurken eziyete katlanıyormuş gibi hissediyorsan telefonunu elinden bırakamayacaksın. araştırma kitapları veya uzun soluklu romanlar yerine, merak uyandırıcı, görece kısa 4-5 adet klasikle başlamak işe yarayabilir.

Aynı durumdayım. Eskiden gayet iyi okurken 1 senedir hiç içimden gelmiyor. Geçen denedim odaklanamadım. ama benim asıl merak ettiğim, instagram nasıl bu kadar vaktinizi alabiliyor? Hani son postlara baksan en fazla 10 dakika falan sürüyor. Şimdi instagram hareketlerime baktım, salı 1 saat 39 dakika, çarşamba 1 saat 13 dakika geçirmişim. Siz ne yapıyorsunuz içeride la? Bilmediğimiz ortamlar falan mı var :DD

aynı sorundan mustaribim ne yazık ki. ben bir de maç hastasıyım, şimdi avrupa maçları bizim saçma saatimiz yüzünden gece 1'de ancak bitiyor, öyle "akşam oturup okuyayım" da diyemiyorum, çok lazımmış gibi aklım hep avrupa'nın farklı bir köşesindeki maçta oluyor, kendimi veremiyorum.

ben kendi adıma üstesinden gelmeyi başaramadım. yalnızca hiçbir şekilde dış etken tarafından rahatsız edilemeyeceğim, gerçekten "bomboş" kalabileceğim zamanlarda kitap okuyabiliyorum. uzun süreli tatil, sabahın körü veya beni ilgilendiren hiçbir maçın olmadığı sayılı günler... anca o zaman. o yüzden ben bazen normalden biraz daha erken kalkmaya çalışıyorum veya okuyacak vakit bulduğumda normalde okuyacağımdan daha fazla okumaya çalışıyorum.

bu şekilde mevcut tempomdan hiç memnun olmasam bile ayda 300-400 sayfayı bulabiliyorum; çünkü ay boyunca kitabı elime 3-4 kez alıyorum ama alınca da bayağı okumuş oluyorum. onun dışında okul, iş-güç, hayatta kalma savaşı ve onun getirdiği stres vs. derken düzenli olarak kitap okumak zaten çoğu kişi için çok zor. çelik gibi irade lazım.

bende bi' de anlama takıntısı var, her bir cümleyi kaplumbağa hızında okuyup tam anlamıyla sindiremezsem rahat edemiyorum. tamamen odaklanmadan asla başlamam. öyle olunca daha da zorlaşıyor, yani diğer insanlar gibi toplu taşımada yahut kafası atınca pat diye kitap okuyabilen biri değilim ne yazık ki, çok özeniyorum. o yüzden ayda 1-2 kez kitaba davranıyorum ama elime alınca da bırakmıyorum, kendi adıma böyle çözdüm. yılın 8-9 ayı ayda birer kitap, nispeten rahat edebildiğim ve boşa çıktığım üç ayda da aylık ortalama 3-4 kitap... senede 20-25 oluyor. çok mu? asla. ama olsun, hiç yoktan iyi :/

tuvalete kitap birakin, her gittiginiz de bir iki sayfa okuya okuya sadece orada bir kitap bitirirsiniz.
bir kitap klubune katilin, sadece kitap okuma aliskanligi kazandirmiyor, ayni kitaptan farkli insanlarin ne kadar farkli noktalara dikkati ettigini farkediyorsunuz. bir de belli bir sure oldugu icin ister istemez kitaplar bitiyor, cok etkili bir yontem, fakat disiplinsiz bir grup olmasin, onlar sinir bozucu oluyor.

kolay okunan bir kitap ile baslayin, misal ben bu aralar kukla'yi okuyorum, zaten hicbir zorlugu olmayan uzun tanimlamalara girmeyen, dizi gibi kitap.

bir de gaza geldiginiz zamani iyi degerlendirin, bos oldugunuz bir gun guzel bir kitapciya girin, uzun uzun kitaplari inceleyin, iclerinden ilginc olan, hemen okuyasiniz gelen bir tanesini hemen o an alin, yakindaki bir kafeye bara gidip cayinizi biranizi alip okumaya baslayin, uzun zamandir gecirdiginiz en iyi zaman oldugunu farkedeceksiniz. hatta ustune parkta yuruyus, o sirada kitapta okuduklarinizi dusunmek sindirmek, sonra dayanamayip bir banka oturup biraz daah okumak, sonra usuyup yine bir kafeye bara oturmak vs derken, sanki bir kitap la randevuya cikmis gibi oluyorsunuz, acayip guzel bir his.

cozum mudur bilmiyorum, ama bence ne yapsaniz okumayacaksiniz. tecrubem o ki: okuyan kucuk yastan baslayarak okuyor, okumayan da okumuyor.

benim onerim: telefonda faydali seylere bakmaya calisin, daha iyi instragram hesaplari takip edin. bilgiye baska sekilde ulasin.

Bahis koy, kesin okumak istiyorsan.

1. Bana 100 lira ver.
2. Eğer 30 gün boyunca her gün yarım saat kitap okumazsan, okumadığın gün, senin 100 lirayı tuvalete atıp sifon çekeyim. Sana videosunu göndereyim.

Ne dersin?

Not: Bu yöntem, okuma ihtimalini 3 kat artıracak.

Bu şekilde spor ve kilo vermek isteyen 2 kişiyi takip ediyorum.
Eğer başka yardım isteyen varsa, bana yazan ilk 3 kişiye daha yardımcı olacağım.

ben anksiyete nedeniyle birkaç sene kitap okuyamamıştım, psikoloğumun tavsiyesi üzerine çok sevdiğim, akıcı kitapları tekrar okumaya başlayarak okuma alışkanlığımı geri kazandım.

ebabil +1

Sesl kitap dinliyorum ben. Bende de aynı sıkıntılar vardı.

sesli kitap dene derim işe yarıyor.

cok sevdiginiz ve daha onceden elinizden birakamadiginiz bir yazarin bir kitabini ya da eskiden bu sekilde okudugunuz bir kitabi alip okuyun. kendinizi cok kaptirarak bir kitap/yazar ile basladiginizda tekrar, en azindan bende, kesinlikle ise yariyor. o havaya girince tekrar okuyabilmeye odaklaniyorsunuz.

goodreader
en iyisidir.

ipad üzerinde apple'ın kendi uygulaması olan books'u kullanıyorum. notlar almak, işaret koymak mümkün.

ibooks +1 kullanimi rahat, kendi uygulamasi oldugu icin ucretsiz ve reklam falan birsey de yok.

ayse kulin bu acidan cok basarili, pek cok romani ingilizce de var.

gecen biz ev icin kalorifer arkasi isi yansitici, bir tarafi termal diger yani izolasyon olan sungerimsi birsey almistik, bence o iyi bir fikir, kedi evinin kapisini bir duvara yakin yapip, diger duvara da bunu koyarsaniz bence yeterli olur, artan kisim olursa da tabana koyarsiniz, bizim aldigimiz nalburdan metreye 40cm gibi bisiydi, 15 liraydi. belki daha ucuza satan yerler vardir. yer ankara kizilay.

strafor bir lternatif olabilir

Strofor, kopuk, sunger, vs malzemeyi kedi birkac saat icinde paramparca eder. Tecrubeyle sabittir. Bu tur malzeme iki kat ahsap arasina uygulanmali. En guzeli hali. Duvardan duvara hali satan bir yerden artiklardan da isteyebilirsiniz, bir metre kestirebilirsiniz de. Icini haliyla kaplarsaniz cok rahat eder. Kapisini kucuk tutup uzerine yagmur engelleyici bir cikinti yaparsaniz tadindan yiyemez.

christmas zamanı ise İsa nın doğumunu canlandırıyo olabilirler.

Aynen ya öyleymiş. Tarifini de buldum: youtu.be
Siz de evde yapabilirsiniz:)

(bkz: nativity)

Ozellikle tatmam gereken veya gormek istedigim restoran yoksa marketten peynir, firindan ekmek alip kaldigim yerde yiyorum. Yaninda da cay yapiyorum. Hesapli oluyor.
Eger disarda yiyeceksem fastfood zincirlerine gidiyorum. Bunlarin yaninda bir iki gece onceden gozume kestirdigim yerlerde yemek yiyorum.
Yurtdisinda Turk lokantasina gitmiyorum. Ayrica helal yazan yerlerin havasiz ve pis oludugunu dusunuyorum.

Evet gidiyorum.
Gittigim yere gurme turuna gitmiyorum zaten. Bir de Avrupa'nin damak tadi bana uymuyor mesela. Ne yiyecem ben Avrupa'da abi? Ben sahsen turk mutfagindan memnunum, (baska memnum olduğum bir seyi yok zaten ulkenin) macera aramiyorum.
Almanya seyahatlerim de full dönerci takildim mesela. Donere bayildigimdan degil de almanyada ne yiyecem, bana gore pek bisey yok. Almanya murfsgi diye bir şey de yok zaten.
Farkli ülkelerin mutfagina uyum saglayamiykrum ben, birkac kez deneyeyim dedim yok olmuyor. O yuzden bildigimden sasmiyirum. Gittigim ulkenin yoresel yemeklerink yemesem de olur, bir eksiklik hissetmem. Lezzetli olsugunu bildigim bir sey olur, o zaman tamam. Ama fazla macera istemiyirum. Yemege cok para vermek de istemem.

Nerde ne yenir listesi yapiyorum. Bu liste disinda hosuma giden bisey yoksa mc donalds da ucuzsa oraya gidiyorum.

Bir de tr de tika basa ziyafet cekebilecegin parayi yurtdisinda sacma sapan bir yemege verip bu ne lan diyip yarisini cope atmak insanin hosuna gitmiyor.

Türk restauranti demeyelim de bildiğim seyleri yiyebilecegim yerlere gitmeyi tercih ediyorum. Yeni tatlar pesinde koşmak her zaman güzel sonuçlanmıyor. Bir seferinde berlin'de tayland mutfağına gitmiştim, yiyemedim hiç birşey. Hemen yakınlarda dönerci olmasaydı aç kalmıştım gurbet ellerde:)))

emcekare olmadı ya katılıyorum. damak tadı bana yakın olan şeyleri yemek istiyorum, geçen ay kiev e gittik, özbek restorantı musafir olmasa 1 hafta aç kalacaktık. ingiltere de subway mc donalds takıldığımız çok oldu. her zaman yeni tada açık olamıyor insan.

Ya beni ABD’de Türk lokantasına götürdüler, eve döner söylediler falan, çok canım sıkılmıştı.

Almanya’da büfe sosisi, domuzlu lazanya, bir çeşit Alman mantısı, peynirli çok güzel bi çeşit makarna falan yedik; dönercilerin açığından dolandık. Lazanyacıyı Facebook’taki mide lobisi grubundan bulup gittik mesela.

Burada yiyeceğim şeyi (ya da mesela döner için, daha kötüsünü) gidip oralarda yemek yerine yeni şeyler denemeyi seviyorum ama mesela uzak doğuya gitsem çekirge böcek yiyemem, adamların mutfağına güvenmediğimden Burger King arayabilirim.

Düşündüm de hiçbir seyahatimde gitmemişim. Sadece bir gece Nice’de her yer kapalıyken Mcdonald’s’tan su almıştık mecburen sksjxj

Almanyada yediğim döneri burada yemedim ben. O yüzden türk dönercisine uğrarım. Avrupa’da burger kinge gitmek bana göre mallık. Lokal alternatifler denenmeli. İtalya’da pizza varken, ya da yunanistan da gyros dururken mc donaldsa ancak tuvalet için girilir

Az deneyimimde bir kere arkadaşın ısrarı neticesinde gittik gitmeyelim diye ısrar etmeme rağmen sonuç kazıklandık.

gitmem genelde, yerel lezzetleri denerim

1.5 senedir yurt dışında yaşıyorum toplam 5 kere Türk restoranına gitmemişimdir, o da erkek arkadaşım türk yemeklerini merak ediyor diye.

Ama almanyaya gittiğimde alman usulü döner denemiştim meraktan.

Ben pek anlamıyorum üç beş günlüğüne yurt dışına gidip kebapçıda dönercide takılıp yerel lezzetleri tatmayan insanları açıkçası.

en pisbogaz benmisim yahu, tabii ki berlinde doner yedik, cunku berlin in turistik ikonlarindan biri, fakat onun disinda birakin turk mutfagini akdeniz veya ortadogu vs mutfaklarina bile yakinlasmiyorum yurtdisinda, burada yiyemedigim degisik ne varsa deniyorum, g. afrika da hint lokantasina, k. amerika da etiyopya lokantasina gitmisligim var, bir de uzak dogu mutfagi burada cok yanlis temsil ediliyor, bilen birileri ile mutlaka deneyimlenmeli, hongkong da gittigimiz sapina kadar otantik cin lokantasi benim ufkumu acti resmen arada bana uygun olmayan tatlar elbet oluyor ama sizi sevmediginizi de genelde baska birileri sevip yiyor. cunku mesela benim yemedigim seyler var, kan urunlerini yemem, tavuk yemem, cok guvenilir olmayan balik deniz urunu yemem aci hic hic yiyemem vs, buna ragmen yine de sinilarimi zorluyorum, herkese de tasiye ederim, fakat gitmeden arastirin, lokal birinden alabiliyorsaniz yardim alin.

1-2 ay tatile gidiyorsam hayir ama yasadigim yerlerde gidiyor(d)um evet.

İşim gereği dünyanın en garip yerleri de dahil bir çok yere gidiyorum.

Çok kısa süre kalacağım zamanlarda çoğu zaman yerel yemekleri yemeye çekiniyorum zira bünyenin alışık olmadığı çok garip yiyecekler çoğu. Baharatlar, yağlar, soslar...

Fast food çok sevmediğim için o dediğiniz mekanlara gitmiyorum ama mümkün olduğunca bilindik şeyler yemeye çalışıyorum. Misal ızgara et vs. Gibi.

Ama uzun süre kalacaksam sokaktaki köpek eti satıcıları da dahil her şeyi deniyorum. Hatta ne olduğunu bile sormuyorum. Çoğu zaten İngilizce de bilmiyor. Parmağımla işaret ederek sipariş veriyorum. Artık nerede ne yemişimdir bilmiyorum. Köpek götü çorbası filan yemişliğim olabilir.


Bir kere Almanya’da 1 haftalığına bir eğitime gitmiştik. 100 küsür ülkenin mutfağının yer aldığı bir açık hava festivaline denk geldik. Hepsi yerel mutfağından örnekler getirmiş. Benim arkadaşım gidip sarma ve mantı yemişti. Çok garip gelmişti. Ulan 3 gün önce istanbuldaydın ve 3 gün sonra yine İstanbul’da olacaksın orada 100 küsür farklı ülke mutfağı var ve sarma yiyorsun.

Ben botswana, Jamaika, Küba, Angola gibi gidemeyeceğim ne kadar yer varsa hepsinin mutfağını denemiştim. Bazılarının tadını hiç sevmedim sadece tadıp bıraktım.

Sayisiz kez yurtdisinda bulunduk Turk restoranina 3 defa gittik biri brukseldeydi birisi granada da birisi rouen de sebebi cok actik kafamiza gore yemek burası cikti karsimiza.

Normalde burger king mc donalds yeriz yurtdisina gittigimizde damak tadimiza genelde uygun olmayan seyler denk gelir ve mecbur yeriz
Bunun disinda tadini begenecegimizi düşündüğümüz yerel lezzetlerden de tadariz

Mesela gulaş corbasi iceriz ispanyol omleti yeriz ama paela asla yemem görüntüsü ve kokusu beni tiksindiriyor(daha ziyade ortamin genel yemek kokusu)

kahvaltı için bazen tuzlu bir şeyler bulmak zor oluyor, öyle bir durumda simitçi varsa tercih ederim. et yemeyi çok sevmiyorum, mutfağı et ağırlıklı olan yerlerde türk restorantına girip çorba, meze tarzı şeyler yerim. o ülkeye has yemek/tatlı muhakkak denerim ama bir hafta boyunca da farklı şeyler yemek istemem.

Kimse de yazmamış iyi mi, o Türk restaurantı, dönercisi, kebapçısı diye gittiğiniz yerlerin en az 70i PKK sempatizanı ilticacıların mekanıdır, bu adamlar yurt dışında ofislerde, fabrikalarda mı çalışıyorlar sanıyorsunuz tutunabildikleri tek sektör bu, bu mekanların haracını da örgütün Avrupa yapılanması kesiyor. Avrupa'da güvenmediğiniz, bilmediğiniz yerden döner, kebap yenmez. Kamu spotu falan yapmak lazım bunu. Artı inanılmaz bir işçi sömürüsü vardır, çalışana yasal ücreti ödemezler. Gerçi çalışandan bulmaktan yana sıkıntı çekmezler 6,7 şer çocuk fixtir akraba evliliği dayı oğlu, amca oğlu çalıştırırlar, part time gösterirler, adam 50-60 saat çalışıyor haftada 16-20 saat gösteriyorlar üstüne devlet yardımı alırlar, belediye evlerinde beleşe yaşarlar.

Mcdonalds, Burger olayı da fazla büyütülüyor, adamın zamanı yok, iki saat restoran menüsüydü, hazırlanışıydı, bahşişiydi uğraşmak istemiyor açlığını gidermek için mönüsünü bildiği, standard fast fooda girebilir, yiyebilir yani. Herkes gurme değil ki. Dikkat edilmezse, Avrupa'da bazı turistik mekanlarda fena yolarlar adamı, esnaf her yerde çakal. Ya da öğrenci, düşük bütçelidir belki, bilmediği, sevmeyebileceği yemeğe 3x vermek yerine bildiği yemeğe x fiyat ödemek vermek daha mantıklı gelebilir.

Yalniz almanyadaki doner doner degil. Kendim de gittigimde yiyorum ama almanya'daki donerlere doner diyen doner yememkstir. Karin doyurmalik endüstriyel doner satılıyor almanya'daki donercilerde.

hayır, asla gitmiyorum.

Sanirim bir kez gittim, o da 12 gün bisiklet surdugum bir turda, neredeyse hic vegan yiyecek bulamadigim bir rotanin sonunda oldu, Kophenhag´in bilinen bir Türk restaurantina gidip zeytinyagli tabagi yaptirdim, pisman degilim.

Farkli bir konsepti olan, cok saglam bir Türk restauranti olsa giderdim sanirim. Maalesef genelde vasat alti oluyor Türk restaurantlari, Avrupa´daki izlenimlerime gore.

"Avrupa´da ne yiyecegim ki?" sorusu, "Avrupa´da nereyi gorecegim ki?" ile esit degerde benim gozumde. Bu tip turistten hic hoslanmiyorum. Kisitli bir diyetim olmasina ragmen, asla gidip Türk restaurantina oturmam, lokal bir yemegin veganize edilmis halini denerim.

Son birkac senedir, iyice arastirip, gezecegim yerdeki yerlere onceden rezervasyon yaptirip gidiyorum. Gastronomisi bana hitap eden sehirlere ozellikle gidiyorum. Bu nedenle de, McDonalds vb. yerlere hic ugramiyorum.

hem kedi atuyune allerijisi olan hem de kedisi olan bir insan olarak eger kullanmiyorsaniz, dysonin hayvan sahiplerine yonelik supurgelerini tavsiye ederim, hatat bizde iki modeli birden var, cok fark yaratiyor, birisi kucuk olan gundelik temizlik icin, digeri normal supurge buyuk temizlik icin, filtresini en az ayda bir temizlemek onemli, bence alti ay beklemeyin, fakat sadece soguk su disinda da birsey kullanmayin. yani kullanim kilavuzunun disina cikmayin, turkiye'deki dyson kullanicilari kilavuzda yapmayin denilen seyleri yapiyorlar, makinenin etkinligi azaliyor, o yuzden kimseyi dinlemeyin kendiniz okuyun.
dyson in hava temizleme cihazi yerine fakirin bir hava temizleme cihazini kullaniyoruz, bence supurge hava temizlemeden daha onemli, en azindan biz o yonde karar verdik, cunku filtre sayisi daha fazla idi.

urun.n11.com

bir de kiyafetlerde orada burada kalmamasi kurutma makinesi alabiliyorsaniz alin, cok buyuk fark yaratiyor. en son olarak en ucuz ve low tech cozum olarak, iyi bir tuy toplayici pek cok sorundan insani kurtarabiliyor.
uzun tuylu kedilerle yillardir yasayan bir insan nacizane tavsiyelerimdir.

Merhaba benim kedimde mantar enfeksiyonu geçirmişti ancak dökülme bu şekilde olmamıştı. Daha kızarık, kepeklenme olmayan bir dökülme mevcuttu. Bu daha çok egzama, dermatit gibi mama alerjisi olabilir ama siz veteriner hekimin dediklerini dikkate alın. Naçizane tavsiyem dökülen bölgeyi baticon ile arada tampon hareketlerle silin tüy çıkışını hızlandırır.

bizim kedide ayni dokulme duygusal bir sbeple olmustu, esim bir ayligina gitti, onu cok ozledigi icin hersey ayni olmasina ragmen tuyu bir yerden dokuldu, geri gelince iyilesti. belki sadece psikolojik travmaya bile bagli olabilir.

naçizane fikrimce mantar ama veterinere götürürseniz kazıntı ve kültür testiyle türünü kesin olarak tespit edip daha isabetli bir tedavi uygulayabilir.

mantarsa hem diğer kediye hem size bulaşma ihtimali var, o yüzden ellemeyin ve bir an önce halletmeye bakın. eğer hemen götüremeyecekseniz batikonla temizleyip oceral veya muadili bir sprey sıkıp travocort sürebilirsiniz idareten.

edit: allah razı olsun bu arada

Snowpiercer

İzlenmediyse The Man From Earth ya da God on Trial

İkisi de tek mekan ancak çok sürekleyici filmlerdir

wedding ringer.
az önce izledim, çok eğlenceli film.

(bkz: eagle huntress)

jack karoac "yolda" izle.

kriterler ne ki?
3 diyorum ben ama

@sirahmet kriter derken? Üninin paralı dil okulunda dil kursu alınacak. Ielts 6 seviyeden başlayarak.

delawarede vergi yok diye biliyorum. Türk usülü düşündüm :d

Sehir olarak en iyisi Austin Texas. Universitelerin iyiligi/akademik bilinirligi ile dil okullarinin iyiligi arasinda herhangi bir baglanti oldugunu dusunmuyorum kesinlikle.

hot potato +1 austin aralarinda en yasanabilir olani, dil okulu bizdeki hazirlik bolumleri babinda birsey, kimsenin bu anlamda siralma ypatigini zannetmiyorum, varsa isterseniz ona bakin ama bence yasadiginiz sehir daha onemli, irkciliga daha cok maruz kalacaginiz yerde dilden sogursunuz. sosyallesebileceginiz bir sehir size daha cok fayda saglar.

Ben de merak ediyorum.

Batman'dan alıyorduk ama aktarlarda da satılıyor.
Bir ara şampuanı bırakıp tamamen bıttım sabununa döndüm, 1-2 ay sonra ciddi kuruluk ve kaşınma oldu. Bıraktım.
Sedef var bende ama olumlu bir etkisini görmedim

1- Hatay'dan almistim yanlis hatırlamıyorsam
2- hicbir halta yaramadi, samouandan sasmayacan.
3- egzamam olmadigi icin bilmiyorum.

Bu çeşit sabun işini kim çıkardıysa millet iyi ekmek yedi ha, hocam o şifası şu şifası dediklerinin hepsi yalan dolan. Benim hanım da yapıyo sabun. Temizliyo mu ona bak.

sedef icin bilemeycegim ama sac icin olumsuz etkisi olmadi diyeyim, yani normal sampuanlarin icindeki kimyasallari vucut emiyor, buna dair kuskum yok, bununla ilgili yayin okumustum. fakat o kimyasallar sayesinde saclar yumusacik oluyor, sampuan bozulmuyor, bol bol kopuruyor. yani ne icin neyi feda ettiginizin bilesiniz diye soyluyorum.

benim ise yarayan rutinim su sekildeydi, sabunla sac yikama, gayet de uzun saclarim bu arada, kurek kemigine geliyor, durulama sirasinda bir sprey ile beyaz sirke su karisimi uygulama, bu uygulama sirasinda saclarimi tariyorum ayrica, en son sadece suyla durulama, saclari kurutmaya baslamadan once bir cesit yagi cok cok az kullanarak, saclari tekrar tarama sonucu super saclar sifir kimyasal, fakat gordugunuz uzere uzun ve yorucu bir surec, simdi o yuzden usendigimden yapmiyorum am bu rutin yuzde yuz calisiyor, sadef falan icin de kesin denerdim, bu arada evde bol bol beyaz sirke stoklayin, borular tikanmasin diye arada dus zeminini gideri sirke ile yikamak gerekiyor.

Gumrukten gecmez, bosuna yollamasib

Eğer özel bir gereklilik yüzünden bu mamayı istemiyorsanız baby goat markasının mamalarını tavsiye ederim. Besin değerleri oldukça yüksek en azından İngilteredeki mamalara göre.

malesef özel bir gereklilik. Ağır bir ameliyata hazırlanılıyor. Hızlı kilo alabilmesi için bu mamadan yemesi lazım. (Türkiye'de benzer bir muadil var. pepti junior. Ama onu yemiyor. kusuyor.)

bence siz duyuruyu yukariya sabitletin, belki bu aralar almanyadan gelcek biri vardir, bavuluna atar getirir, gumruk belirsizligiyle delirmemis olursunuz. en azindan bu isleri daha iyi bilen birileri cevap yazabilir veya. cok gecmis olsun.

glocalzone.com şu belki çözüm olabilir fakat gıda için kurallarına bakmak lazım.

satıldığı ülkeden buraya gelecek ya da sık gidip gelen biri valizine atıp getiremez mi?

Amerika Kanada ya da Hong Kong da varsa buralardan getirebilirim.

Cevaplar verilmiş, basit olarak reçete ettireceksiniz, muhtemelen DHL Express taşır bunu, gümrüğe geldiğinde DHL ile iletişime geçtiğinizde sizinle ilgilenilecektir diye tahmin ediyorum.

400gram yaziyor paket uzerinde. ingiltere'ye de gonderiyorlar, oradan da alip getirebilirler. ben gelecek olsam getirirdim. lakin, su devirde insanlar o kadar bencil ki, yuzyuze tanidiklarima bile sunu getirir misin diyemiyorum. belki bin tane meb ogrencisi ingiltere'de doktora-master yapiyor. facebook gruplarindan bunlara ulasabilirsiniz, belki bir tanesi insan cikar getirir.

www.facebook.com

www.facebook.com

www.facebook.com

bir kaci bunlar..

ulusta müzeler var biri sürü. ankara kalesi var. günübirlik beypazarına gidilebilir.

ben beypazarini sevmistim ama bu havada kesin cok soguk olur.

ilginizi çekiyorsa tiyatro, opera vs takip edebilirsiniz.

atatürk orman çiftliği ve mta tabiat müzesi ziyaret edilebilir

Koç Müzesi, Etnografya Müzesi ve meraklıysan PTT pul müzesi de ilginç gelebilir.

valla su anda her taraf festival, illaki ilginizi ceken bir tane vardir, cankaya belediyesinin, arkadas kitabevinin meshur aylik kultur sanat rehberleri var, en azindan bir dosttan falan onlardan alin. ankara kultur sanatin en ucuz, en ulasilabilir, en cesitli oldugu sehirlerden biri, eger kisitli sure ankaradaysaniz, buradayken tadini cikarin. internetteki bir suru websitesinden de cesitli etkinlikleri ogrenebilirsiniz. lavarla mesela guzeldir.

decathlon

tchiboda da vardi.

Mahalle pazarı

Penti

evet maalesef oyle olacak :(

@sweet
peki boyle bir grup besbenzemez hediye icin nasil bir fiyat cikaracaklar, mesela biberon, yikanalbilir bebek bezi vs gibi seyler var, bunlarin fiyatlandirmasina itiraz edebiliyor muyuz?

mavi balina diye bir oyun olduğuna da inandıklarını ve çocuklarını sıkı sıkı tembihlediklerini düşünüyorum.

ortalama iq larının 50 olduğunu düşünüyorum

Dunyanin duz olduguna inananlar ile kuresel isinmaya inanmayanlar arasinda bir yere koyuyorum.

böyle tipleri bir de chPkk falan diyen tipleri bir düğmeyle yok etmek isterdim.
bir de grip aşısı sadece iki çeşit virüse karşı etkiliymiş, bir işe yaramıyormuşçular var.
çiftlikbankçılar.
şimdiler de kriptoparacılar.

crown +1
dis urunlerindeki flor beynimizi kontrol etmek icin gizli orgutlerin komplosu diyenler, dunyayi kertenkeleler yonetiyor diyenler falan da var tabi, onlari da dislamamak lazim.

crown +1

Kendi çocuklarını geçtim, onlar yüzünden başka çocukların sağlığını tehlikeye atıyorlar.

big pharma'nın kucağına atlamadıklarını düşünüyorum. herkes kalkana oturmak zorunda değil.

İşlerine geldiği zaman modern tıptan yardım alan, diğer zamanlarda inanmayan insanlar. Bir kısmı kara cahil, bir kısmı ise okumuş cahildir. Ama daha bir ortak noktaları ukala olmaları. Mesela iddiasını destekleyen doğru/yanlış bir çalışma bulur paylaşırlar, iddiasını desteklemeyen bin tane çalışmayı görmezden gelirler. Zaten bilimsellik, kanıt piramidi, meta analiz gibi kavramlar onlar için önemsizdir. Bu kadar kanıta rağmen dünyanın düz olduğunu iddia eden insanlarla aynı kafaya sahiptir bir çoğu.
Hem kendi çocuklarının, hem diğer çocukların hayatını riske ederler. Sonra da yine bilmiş bir edayla "neden korkuyorsun çocuğun aşılıymış ya" derler, vahşi suş, aşının koruma oranı falan gibi konular ilgi alanlarına girmemektedir.
Mesela çocuk zatürre olduğunda doktora götürüp ilaç kullanırlar ama yine aynı doktorun "çocuğunuz ileride menenjit, kızamık vs olabilir, ölebilir ya da felç kalabilir, çocuk felci olup hayatı boyunca yürüyemeyebilir" sözüne inanmazlar, ilaç firmalarının oyunu derler.
Aşı ve antibiyotik öncesi yakın geçmişte ortalama yaşam süresinin 40 yıl olduğuyla ilgilenmez, sadece doğal beslenerek sağlıklı ve uzun yaşayacaklarını sanarlar.

Burası inançlılar için:

Ayrıca ileride -muhtemelen- yaşanacak olan kızamık, menenjit, verem gibi salgınların ve ölecek, felç kalacak bebeklerin müsebbibi olarak ahirette sıkıntılı ve muhtemelen üzerlerinde tonlarca kul hakkıyla başbaşa kalacaklar.

Peygamber efendimizin "İlim müminin yitik malıdır. Çin'de bile olsa alınız." Emri de yine bir kısmı çok inançlı bu insanlar için bir anlam ifade etmemektedir.

Dünyadaki en tehlikeli insan türü olmaya doğru gidiyor bu güruh ve bizim bir şekilde bunları durdurmamız lazım.

Hala big pharma falan diyor burada bile birileri çıldıracağım. Uçaklar da üstümüze kimyasal sıkıyor değil mi giderken arkalarında bıraktıkları beyaz çizgi sayesinde anlıyoruz bunu... Bütün şirketleri, bütün ülkeleri, bütün operasyon ekibini satın almış çünkü adamlar.

Neyse konumuza geri dönelim bu tipleri küçümsedikçe, iplemedikçe, t.şk geçince bunlar daha da kuduruyor, savundukları saçmalığa daha da sıkı sarılıyor gördüğüm kadarıyla. Bunu yapmadığın zaman da seni ilaç şirketi ajanı, kapitalizm fedaisi, gözüne perde inmiş beyin yoksunu olarak yaftalıyor.

İş yine devlette bitiyor sanırım. Tuttuğunu aşılayacak, aşısı olmayanı okula vs. kaydını yaptırmayacak. Hastaneye gelince tckn sorar gibi sistemde aşılarının olup olmadığı görülecek, aşısız olan tedavisinin aciliyetine göre aşılanacak öncesinde veya sonrasında. Hayır düz dünyacılar gibi kendi çalıp kendi oynasa tamam da benim sevdiklerimin, gelecekteki çocuğumun sağlığıyla oynuyorlar. Bozdukları oyunlar sayesinde toplu kıyımdan geçeceğiz kıyametten, göktaşından, nükleerden önce.

Çocuklarına otizm tanısı konmuş iki ayrı aile biliyorum, ikisi de çocuklarının 1 yaşına kadar normal olduğunu ve 1 yaş aşılarından sonra çocukların değiştiğini söylüyorlar. İki aile birbirini tanımıyor ve bu soruyu ben özellikle sormadım, kendi gözlemleri olduklarını bana söylediler. Hatta bir tanesinin ikinci çocuğu oldu ve hiçbir aşısını yaptırmadı. İnsanların geçerli sebepleri olabiliyor.

Otizm öyle bir hastalık değil. İki çocukla bilimsel kanıt denen şey olmamasını geçtim, otizm spektrumu dışarıdan ot içtim, antibiyotik içtim, aşı oldum, normalken otistik oldum şeklinde olmaz. Çoğu çocuğa zaten ilerleyen yıllarda teşhis konur semptomlar anlaşılmadığı ve şüphelenilmediği için.

Burdaki sıkıntı şu,
Kimse tıp, kimya, biyoloji bilmek zorunda değil. Lakin bilmiyorsan bilene uyacaksın. Uymuyorum diyorsan da o bilimi öğren o zaman.
Dünyanın çeşitli yerlerinde "çocuğuma anne sütünden başka bişey vermem, çiğ sebzeden başka bişey vermem, pişirmek doğamıza aykırı vs vs" saçmalıklar yüzünden çocuğunu malnütrisyona uğratan bir çok oksijen israfı aile mevcut.

Ben doğru dürüst açıklayan birilerini okumak istiyorum. Mesela şeyi merak ediyorum, bir kişi grip aşısı yaptırmayınca kendi sağlığı riske giriyor. Ben grip aşısı olsam, ama sen olmasan... Sana grip bulaşsa da bana bulaşmayacak. Böyle mi oluyor bu konuda da?

Eğer böyle oluyorsa aşı karşıtları neden eleştiriliyor?

Bir de neden aşıya karşı olduklarını merak ediyorum. Ne bileyim, biz olduk. Kötü mü oldu ki?

@lisw
Aşıya karşı olmaları cahillik ve ukalalıktan. Az bilmekten bir de. Hiç bilmeyen tehlikeli değildir, az bilen ve bunun farkında olmayan ise çok tehlikelidir.

İkinci sorunuza geleyim kabaca:
1-Hemen hemen hiç bir aşı yüzde yüz koruma sağlamaz, bu sebeple toplum sağlığı için herkesi aşılamak gerekir.
2-Vahşi suş denen bir kavram vardır, aşısız çocuklar ve aşılı çocuklar da kısmen bu mikroplara karşı dayanıksızdır.

3-ayrıca "aşı tutmamış" çocuklar vardır yani yeterli antikor cevabı vermeyen. Bunlar için aşısız ve hasta bir çocukla yanyana gelmek ölümle sonuçlanabilir.
4-İmmün yetersiz, yani bağışıklığı çalışmayan çocuklar vardır. Yine aynı şekilde kanser tedavisinden dolayı bağışıklığı çalışmayan çocuklar vardır. Bunlara aşı yapılamaz. Bunlar da yine aşısız bir çocuktan kapacağı virüs/bakteri yüzünden kolayca ölebilir.

@mor bembombom
Evet kesinlikle ilgisi yok. Çünkü bilimsel metodoloji uygulanmış çalışmalar var. Ayrıca otizm doğuştan gelen bir durumdur. Sonradan oluşan değil.

Neyse bu hepten saçmalık zaten de, bilimsel metodoloji umursanmadığı için yine gündelik hayattan örnek vereyim.
Ben tıp fakültesinde öğrenciyken hepatit b kızamık, menenjit, verem olan çocuk hiç görmedim.

Lakin maalesef hepatit b den dolayı karaciğer yetmezliğine girmiş, menenjit, verem bir çok yetişkin gördüm maalesef.

Edit: pardon bir tane menenjit vakası gördüm çocuk servisinde. Maalesef kör olmuştu.

Ama bu tipler çoğaldıkça menenjit olan kızamık olan verem olan çocuklar, komple sınıflar okullar göreceğiz maalesef. Salgın.

Soner yalçınin son kitabını okumanızı tavsiye ediyorum. Kesinlike asi vurulmalı diyenlere özellikle...
Edit sağlık ile portakalı aynı seviyede değerlendiren arkadaşlar birşey diyemem onlar çıkan ilaçların hepsini kullansınlar. Bu büyük bir düzen inanılmaz paralar var. Benim şahsi kanaatim tamamlayıcı tıp olmalı. Bir tedavi kabul edilirken diğeri toptan reddedilmemeli.

@opitseri
Okudum.
Ben de bu tarz bir kitap yazarak mesela "portakal kanser yapıyor, çiftçi lobisinin oyunu bunlar." Şeklinde kanıtlayabilirim. Sallamak serbest olduğu sürece.

Soner Yalçın bir ara belli soyisimlere sahip neredeyse herkesi sabetayist yapıyordu.

"Efendi" ünvanına sahip insanlar sabetayist oluyordu falan.

İyi gazetecilerin bile saçmalayabileceğini unutmamak lazım.

turkiye'de onumuzdeki 10 sene icinde cok daha yaygin hale gelecek. her turlu trend gecikmeli geldigi icin henuz yeterince bilinmiyor.

İşin çok acı bir tarafı ise bize birşey olmayacak lakin çocuklarımız, torunlarımız etkilenecek bundan.

Anlamadığım, bizim çocuklar aşı olmuşsa salgından nasıl etkileniyorlar? Aşı yaptırmayan aptalın çocuğunu haydi anladım da. Bizi niye etkileyecek?

@i ve been mistreated

tren'e celme takan yukarida anlatimis iste uzun uzun.

veganlar hakkında ne düşünüyorsam aynısını.

insanların bu sektörden para kazanmaları bu aşıların faydasız olduğu anlamına gelmiyor, bunu anlayamıyor bazı büyük resimciler. hadi grip aşısı, romatizma aşısı destekleyici şeyler ve olmasa da olurlar; çocuk felci, menenjit gibi hastalıkları direkt engellediği bilimsel mecralar tarafından seneler önce(hatta bu işin piyasası oluşmadan önce) kanıtlanmış aşıları yaptırmayarak hangi riskleri aldıklarının farkında değiller. yani değer mi bebeğinin kalıcı sakatlığına ya da ölümüne değecek sebepleri göze almaya o tekere çomak sokmak; bu kadar mı idealistsiniz? çoğu kişi o aşıya para vermiyor bile, e sana giren çıkan ne?

otizm konusunu yukarıda net bir şekilde anlatmışlar zaten. ki böyle bir şey olsa yemişim parasını pulunu, bu kadar önemli bir konuda tüm dünya nasıl ağız birliği yapıp insanlığı kandırıyor olsun? bu aşıların otizme sebep olduğunu kanıtlayan biri çıkması bu kadar zor değil ki, dünyadaki tüm laboratuvarlar mı kontrol altında.

yahu adam ateşi düşsün diye yapılacak novalgin'e bile karşı çıkıyor bu gözler bunu gördü. ben bunun hangi resmi görebileceğine inanayım?

kısacası, en iyi niyetli tabirle bu tiplerin yel değirmeni kovaladıklarını düşünüyorum.

aşı ile otizmin ilgisi var arkadaşlar. buyrun;

i.hizliresim.com

allah affetsin ben güldüm.

comar hepsi.

off şu soner yalçın'ın kitabını geçen haftalarda 60+ bi yakınım da tavsiye edip "aşı çok gereksizmişşş" diyordu. tamamen büyük resmi görmece olayı.

En son aldığım slazenger ayakkabının tabanları 2-3 ayda eridi .Bende aynı fiyata almıştım

ozellikle rahatlik ve ergonomi kaygin varsa denemeden ayakkabi almaya nasil hevesleniyorsun anlamadim. ayakkabi cok kisisel bir sey.

onun haricinde zaten o kadar yogun kullanimda ayakkabinin 1 sene gitmesi normal, daha uzun bir beklentin olmasin.

Decathlon un ayakkabıları ilk başta rahat gibi gelse de zamanla iç kısmı eziliyo ve batma yapıyo. Skechers tavsiye ederim.

ben decathlondan ayakkabi aliyorum, fakat ozel tabanlikla kullaniyorum, bence cok iyi bir kombinasyon, iki ayakkabi, iki tabanlik ile uzun yuruyudugun gunlerde ayakkabilari dinlendirerek kullanabilirsin.

Linkteki ayakkabı hiç sağlam görünmedi bana. Decathlon + tabanlık diyorum ama tabanlıkla deneyin ayakkabıyı sonra küçük gelebilir.

ayakkabı bilmem ama topuğuna silikon destek koy. ayak ve diz sağlığına büyük faydası var.

ayrıca en rahat yürüyüş ayakkabıları adidastan aldıklarım çıktı.

adidas ultra boost
adidas pure boost go

kitap değil de nickinden anladığım kadarıyla bir dizi önerecektim, dickensian
www.imdb.com

Çocukluğum
Ekmeğimi Kazanırken
Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Claude Geux
Yeraltından Notlar
Ezilenler
İnsancıklar

Yky'nin Kazım Taşkent serisine bakabilirsiniz. O seriden bir öneri, Tristram Shandy Beyefendi'nin Hayatı ve Görüşleri.

www.gutenberg.org

Kutsal krem (bkz: vicks)

@masseter Vicks bunu gorse diz coker onunde tovbe eder, oyle acayip bir seydi :) Yag dedigim krem formunda degil de sivi boyle yogun yesil renk.

Toros nane yağı ya da okaliptüs yağı

abi hacı şeyi o ya... bizim enişte de kullanıyordu. çaya maya da döküyolar bir damla. şu camilerin önünde hacı yağı satan amcalar satıyormuş ben sormuştum o zaman (vefat etti kendisi) hatta öksürük olunca göğsüne sürer, sırtı ağrıyınca sırtına sürer falan...

(bkz: çin yağı)

www.google.com

(bkz: cold-mix) Belki bu da olabilir. Televizyonlarda cold-mix damla diye reklamlarında görmüştüm.

çin yağı ya da nane yağı. ikisini de kullanıyorum.

uzerinde cince yaziyorsa china oel degildir diye dusunuyorum.

green liquid tiger balm diye yazarsaniz google'a orda cikanlardan biri sanirim. guney dogu asya ve cin'de cok sik kullanilir. hatta minik roll-on seklinde olanlari var. buruna rahat rahat sur diye. nerden bulabilirsiniz? bilemiyorum hic satin almadim. hep birileri getirdi donerken oralardan.

Kalimba diye bir şey gördüm çok hoş. Zannımca kısa sürede de öğrenilir.

Gitar

Ukulele?

armonika

mızıka

çok kolay taşınabilir. Öğrenmesi de zor değildir bence, üflüyon işte :D
www.youtube.com

Var

@anten

şuralarda gerekmediği yazıyor emin misiniz? kesin bilgi lazım diye yazmıştım

(git: 1226468)
(git: 1390871)

Aynı havayolu aktarma için yok

Kesin bilgi: 6-7kez uçtum. Transit vizeye ihtiyaç yok.

yok, ben ayrica nemelazim diye internetten bununla ilgili bir dokuman bulup indirmis ve ciktisini alip yanimda goturmustum, herhalde siz de kurcalasaniz bulursunuz, konsolosluk sitesini kurcalayin ama valla hic gerek olmadi bu belgeyi bile gosteremye... fakat aktarma sirasinda uluslararasi kismi terkedemezsiniz, yani yanlislikla bile terkedemezsiniz, bu kisma dikkat edin, zira almanyaya giris yapmamaniz lazim. dolayisi ile ankara munih frankfurt newyork aktarmali ucamazsiniz, ama ankara munih newyork ucarsiniz. yani almanyanin kendi icinde aktarma yapmak veya havaalaninda uluslararasi alani terketmediginiz surece sorun olmaz.

almanya için transit lazım. hollanda ve fransa için lazım degil. almanya'nın sitesinde uyarıda var zaten.

edit: almanya'da da amerikan vizesi varsa tabi transit gerekmez. ilk önce avrupa aktarması olarak düşündüm ama abd vizesi olunca transit sorulmuyor.

Sahibinden olan ilanlar filtrelenebiliyor ilan sitelerinde.
Ya da tanidik vasitasiyla ya da camlara bakican iste aradigin semtte.

diyelim ki sokak sokak gezerken bir ev ilani gordun, o ev ile ilgili bilgi almak icin, apartman gorevlisi varsa ona danisabilirsin, yoksa komsulara sorabilirsin, hangi komsuya soracagina da civardak esnafa sorarak karar verebilirsin, ozellikle hep evde olan, konusmaya misafire ac olan emekli ve yasli insanlar idealdir. eger civarda guvenlik gorevlisi varsa onlar da genelde sikilmis oluyor, onlara da sorabilrisin. mahalle kebapcisi, simitcisi gibi insanlar senin icin cok onemli bilgi kaynagidir. yapilabilir birsey, bir olmadi iki olmadi sonunda mutlaka birseylr cikar ortaya.
tabii internette sahibinden aramak da disari cikamadigin zamanlar icin iyi baslangic.

Ogrenciysen ogrenci gruplardan evini devredenlerin ilaniyla olabilir.

Sahibinden.com icin soyle bi uyarida buluniyim benim de kac kere basima geldi. Sahibinden diye filtreleyip arattim. Cikan ilanlardan begendigimi aradigimda yine emlakci cikti. Adam sey diyo ev benim ev sahibiyim ama bi taraftan emlakcilik yapiyorum komisyon isterim. Delirtiyolar adami. Gercekten sahibi olanlar da var emlakci harici ama sayilari az.

"plastik" diye özetlediğimiz şeyin yüzlerce farklı kimyasal formülü vardır muhtemelen, ben bpa free olanlarına bakıyorum, bildiğim tek şey bu.

benim kullandgimin kapaginin ic kismi da celik, marka klean kanteen

Bpasiz olan stanley pesindeyim cok pahali. Indirim bekliyorum

bpasız kaliteli stanley thermos gibi markalar var. amazon.com'da çok daha ucuza satılıyor oradan alın.

ilişkiden ne beklediğine bağlı. ilişkinin hayatının odak noktası ve "her şeyi" olduğunu düşünen insanlarda bu sorun oluyor genelde. çünkü hiçbir ilişki hiçbir insanın tüm eksiğini kapatamaz. mesela eksiklik ilişkinde olabilir ama ilişkine objektif bakamadığın için, "benim ilişkim mükemmeldir" hezeyanına kapıldığın için eksiği başka tarafa atıyor olabilirsin. bu da eksiğin asıl nerede olduğunu görmene engel olur. eğer bakışın bu yöndeyse, hayatındaki tüm eksikleri ilişkin üzerinden değerlendiriyorsan bunu değiştirmen fayda sağlayabilir.

ama ilişkiye bakış açın normalse, ilişkinin kendi içinde eksikleri olabileceğini kabulleniyorsan ve hala bir şeyler eksik geliyorsa bu muhtemelen seninle ilgilidir. ilişki uzunsa sıkıcılaşıyor bir süre sonra, hayatta tutmak için ekstra çaba göstermek gerekiyor. bizzat bu mükemmel olmaya çalıştırmaktan bıkmış olabilirsin mesela.

iliskiden. idealinde huzur ve heyecan bir arada oluyor. butun kutulara tik atmak ile mukemmel iliski cok farkli seyler.

mukemmel iliski de artik sorgulamaya ihtiyac duymuyorsunuz, hem her gordugunuzde hayran hayran baktiginiz ve kalbinizi hizli attiran, hem de kaybetme korkusu yasamadiginiz, sonuna kadar guvendiginiz bir insanla her daim gorusme, koklasma sansiniz oluyor.

biraz mola vermek faydali olabilir, yalniz kalmak ve kendinize konsantre olmak size yeni bir perspektif kazandirabilir.

Nakit 500 elde var mı?
De ki 500 E verirseniz yarın bitirelim.
Karşıdakinin durumuna göre değişir

1. Faizlerin düşmesiyle birlikte ev satışları patlamış durumda. Zaten normal şartlarda bile olsa olsa 3 - 5 bin TL ikram yapılır kalkıpta 90 bin TL indirim yapılacağını hiç sanmıyorum. 2.Ev fiyatları lokasyona, caddeye, merkeze yakınlığa vb. gibi bir çok şeye göre değişir ana etken lokasyondur. Mesela İstanbul'un merkezi ve elit semtlerinde fiyatlar ortalama 1 milyon TL ve üzeri. 3. Kimsenin hakkını yememekten bahsetmişsiniz ve aynı cümlede emlakçıyı aradan çıkardığınızı yazmışsınız (.!?) Bu durumda ekmeğini bu yolla kazanan kişinin hakkı ne olacak? 4. Tapu masrafı alıcıya aittir.

@eymed zaten emlakciyla hicbir munasebet olmadi, ben gittim komsularla tanistim, komsudan ev sahibinin numarasini aldim, ev sahibinden ankarada anahtar olan akrabasinin numarasini aldim, kendim piyasa ve fiyat arastirmasi yaptim, emlakcinin hicbir hizmetini kullanmadim acikcasi, dolayisi ile herhangi bir hak yeme durumu yok.

@kisa evet istesem nakit 500 cikaririm, fakat dedigim gibi bu ev yillardir bos ve hali hazirda en az 20 bin masrafi var ki aslinda daha ihtiyac da cikar. misal mustakil bir ev ama yalitimi yok, uzun zamandir cati bakimi yapilmamis vs. gibi.

@eymed bu arada sehir disi denilecek bir semtte cok ragbet olmayan bir lokasyonda, yillar icinde cok buyuk fiyat artislari dususleri olmayan yerlerden biri, yani burasi bir yatirim araci degil benim icin, kendim oturmak icin aliyorum. bu ev istanbul'da da degil, 'elit' bir semtte de degil. ulusalci semti diyebilirsiniz, sonradan gorme insan yok gibi, agirlikli olarak yuksek egitimli, sozcu cumhuriyet okuyan, super zengin olmayan ama iyi durumda olan komsular var.

ev satışlarının patladığı filan yok, istanbul için konuşuyorum. favori listemde 50000 tl inmiş ama hala bekleyen ilan var.
ben sizin yerinizde olsam ev sahibi ile aranızdaki diyaloğa istinaden fiyatı çok öldürmem. ama nakit 500bin teklifimi yaparım her türlü. yaklaşık yüzde 10 şu zaman için olabilecek bir indirim.

590 a ilan verilen evin bence ev sahibi tarafından fiyatı 550 dir üstü emlakçının pazarlık payı ve kendi avantajıdır.

550 isteyen ev sahibine 500 teklif edilir.

Bir De şu an herkes sayamadığımız eve de yüksek istiyor

Örneğin İstanbul’da bir arsa var ilanlarda metrekaresi 1200 lira ama satış yok geçen sene satış varken de 900 1000 e en çok satılmış

mavicorap, bahsettiğin gibi bir yerde ise pazarlık şansın biraz daha yüksek ancak dediğim gibi kimsenin 90 bin TL indirim yapacağını sanmıyorum. Satıcı zaten parasını her halukarda nakit ve peşin olarak alacak yani nakit 500 bin TL ödemenin bir şeyi değiştireceğini sanmıyorum.

thesomberlain, görünenle olan bir olsa idi bilime gerek kalmazdı. İstatistik ölçümü senin verdiğin örnekteki gibi yapılmıyor. Hatta senin söylediğin şey istetistikte yapılan hatalar olarak okutuluyor. Dayanaksız. (git: www.yeniasir.com.tr)

Sırf bu yüzden iPhone SE kullanıyorum ve aynı durumdan ben de şikayetçiyim. Umudum iPhone SE 2 ama onun da iPhone 8 kasasında geleceği söyleniyor.

işin komik yanı telefonlar bir ara küçük olmasıyla iyi oluyordu. çok küçük telefonlar çıkarılırdı akıllı telefonlar öncesi. millet de övünürdü işte bu kadar küçük diye.

soruya ise cevabım yok.

sony nin compact serisi guzeldi ama onlar bile buyudu. en son z5 compact kullanmistim, sonra cok hayvani olmayan biraz boyu buyuk xz1 gectim, bu bile buyuk geldi. tekrar sony nin compact cikarmasini bekliyorum, o zamana kadar da elimdeki telefon eskir denk gelir diye umut ediyorum.

Samsung s10e tam istediğin telefon.

xiaomi mi a3 görece ufak tavsiye ederim.

iphone 7 boyutu da güzel.

@Bruce, samsung s10 serisine baktim ama bu sefer de ekrandaki bildirim isigini kaldirmak gibi bi sacmalik yapmislar. o isik gelmeden samsung almayi dusunmuyorum :)

Iphone xs’in boyutu o kadar anormal büyük değil. Ben 5s’ten sonra kullanmaya başladım alışmam çok zor olmadı. Tek elle kullanabiliyorum.

s10e var ama bildirim ışığı yok demişsin
s8 ve s9 bakabilirsin
xiaomi mi a3, tek renk (beyaz) bildirim ışığı var
samsung a40, bildirim ışığı olmasa da s10e ile aynı boyutta fiyatı da 1600 civarı, bu yüzden tercih edilebilir belki

bende sony x compact var çok memnunum umarım bir süre daha kullanırım, telefonda bildirim ışığı olması cidden çok işlevsel

S10e sizin için en makul alet. Bildirim ışığını dert etmeyin ön kamerasinin ekrana gömülü olduğundan ekranın kamera etrafına denk gelen bildirim ışığı gibi yanıp sönen ışık ile o sorunu halledebilirsiniz:
youtu.be
Videonun 3.dakika 50.saniyesinde bahsediyor.

Ikincisi p30, p30lite, xiaomi mia3, p20 pro da nispeten ufak cihazlar.

bundan on beş sene evvel oturduğum ev bahçe katıydı. o zaman öyle bir sorun yaşamıştım. raid'in zehirli böcek yemlerinden almıştım. bir haftada kesilmişti mevzu.

boyle plastik bocek yemleri oluyor, hic spreyle ugrasma, plastik kutu icinde olanlar daha mantikli, cunku bir tanesi ona bulasirsa geri yuvayagittiginde butun sulaleye buasltirip kurutuyor.
cok yillar once boyle bir dert bizim evde hasil olmustu, karsi komsu zaman gazetesi okuyan gencler tasininca olay cozuldu, yani demem o ki apartmanda birisi kaynak oluyor olabilir.

Kaynaklarını bitirmediğiniz sürece ilaçlar vb. hep geçici çözüm olacaktır. Bu hamam böcekleri böceği öyle bir illet ki avm'lerdeki koca koca zincir restoranlar bunlarla başa çıkamıyor gece mutfaklarının içini görseniz bir daha yemek yemezsiniz. Tavsiyem öncelikle yuvalarını bulmaya çalışın bu hayvanlar geceleri karanlıkta faal oluyorlar. açıkta gıda maddesi bulundurmayın, küflü veya rutubetli mobilya vs. varsa imha edin, evde kedi besleyin.

Zinon diye bir ilaç var kendiniz hazırlıyorsunuz. Oldukça etkili ama evde duramiyorsunuz o derece rahatsız edici. Mutfağı falan ilaclayacaksaniz bosaltmaniz lazım. Bir de ona rağmen yine çıkıyorlar bazen. Oldukça sinir bozucu. Ama ben o köşelere falan koyulan küçük plastik ilaçlardan aldım daha etkili oldu.

hamam böcekleri genelde kurak alanlarda çoğalırlar. eğer tuvalet ya da çamaşır makinesinin olduğu bir yerde gider varsa her gün orada 4-5 maşrapa su dökün. detan'ın yeşili de etkili,

Sıcak yerlere bakın, bizim evde de vardı o sorun. baktık bulaşık makinesinin arkasında bolca duruyorlar. şu plastik içindeki zehirli yemlerden alıp koyduk o bölgeye, çözüldü sorun.

ne renk?

It

Hardcore gireceğim, Adem/Adam :D

Öncelikle ailenizin yeni ferdiyle uzun ve güzel yıllar dilerim. İsmini siz koyun orasına karışmam ancak hayvanların sert sessiz harflere daha fazla tepki verdiğini söylemek isterim. Kısa ve içinde sert sessiz harf bulunan bir isim bulun derim :)

bolt.

(insan ismi koymayin derim)

typhoon.

kismet

Anatolia olur sanki.
Yakup koymayin lütfen:)

Tekrar eden heceler köpeğe seslenmek için iyi.
Benim önerim bonbon

Cinsiyeti ne?

Leydi (lady) olabilir mesela.

mutlaka 2-3 gözlükçü gezin, fiyat fark edecektir.

Daha geçenlerde gözlükçüdeydik. Çerçevelerde olduğu gibi Camların da kendi arasında türleri ve yine cam inceltmenin de dereceleri var. Bunlar fiyata etki ediyor. Çoğu zaman çerçeve camdan pahalı olur ama burada daha farklı özellikteki bir cam kullanılıyor olmalı ki cam daha pahalı görünüyor.
Üstteki yanıt gibi bir kaç gözlükçü gezin.
Fiyatı hemen öğrenip çıkmayın. Biraz ısrarlı tezilat isteklerinizle fiyatı düşürebilirler.
Biz Ultraviyole gibi zararlı ışığı geçirmeyen garantili gözlük camıyla beraber inceltme vs. çerçeve derken 1000 küsür tl tutan gözlüğü 650tl ye aldık. Üstüne çay da ikram ettiler. Diğer iki gözlüğümüzü onardılar.
Hatta bir yıl dolmadan gel camları yenileyelim dediler.

fiyat gunun sartlarinda normal bence, gecen sene cam+cerceve ye asagi yukari ayni parayi verdim.

camin ve gozlugun markasi ve modeli onemli, bu isin audisi de var, sercesi de, tek bir kalite yok ki. fakat sizin ucuzluk onemliyse evet daha ucuza cam da cerceve de bulursunuz.

Progresif cam fiyatı 150-200 tl artırır.
Camların markaları var. Yerli ve ithal (zeiss ve yoha gibi). Haliyle ithal olanları yerlinin 3 katı fiyata sahip.
Mavi ışık filtresi fiyatı artırır. Bence tamamen zırva bir özellik.
Çizilmeyi önleyici özellik artırır. En az 100 tl etkiyor.
Kolormatik çok farkettirmiyor.
İnceltmeye gelince aldığınız çerçeveye göre dahi bu oranın artırılması gerekebiliyor, bu yüzden 5 ve 3 numara camların inceltmesi 200 tlden aşağı olmaz kanımca. Kalın gözüksün ve çerçeveden biraz taşsın derseniz fiyatı buradan düşürebilirsiniz.

Özetle bu özelliklerden feragat etmeniz gerekiyor. Ayrıca atasun opmar gibi yerler yerellere göre daha uygun olabiliyor. Cam ve çerçeve markası sahtekarlığı ihtimali daha düşük.

Progressive artı inceltilmiş camlar bir de astigmat varsa,acayip fiyatlar edebiliyor.Bir de progresif camı iyi bir markadan alınmalı.Zeiss,Hoya,Seiko gibi ithal markalarda fiyatlar fena.2 ay önce kendime 7000 küsür fiyat teklifi aldım sadece camlara ,üstte bahsettiğim markalardan...Farklı gözlükçüleri gezip fiyat alın ve mutlaka pzarlık yapın.Kar payı çok yüksek bi sektör.

sonunda munchausen by proxy cikiyor. zaten bu aralar amerika'da cok moda oldugu icin tahmin etmesi zor degil.

zannedersem bunlari sticker olarak basacaksiniz, basacaginiz stickerin ktusunda bir kisim var, sizi template e yonlendiriyor, boylece tam uygun hale getiriyorsunuz, uzun zmandir yapmadigimdan tam basamak basamk hatirlamiyorum ama bastiracaginiz yerde bile bunu yapabilirler. bosuna yorullmayin.

we.tl buna bakabilir misin?

@mavicorap direk kagıt olarak yapıştıracaktım ama sticker daha mantıklı
@ ddiggler Harika olmuş elinize sağlık gerçekten

sabun sürüyorlarmış. çantaya da bir tane yedek atıyorlarmış.

şu an deodorant var diye herkes deodorant mı kullanıyor anlamadım ki. hayati öneme sahip bişeymiş zanneder, soruyu duyan da. çevreye ve sağlığına verdiğin zarar da cabası.

ben deodorant kullanmıyorum mesela. deodorant pis pis gezmek asıl. niye bir şey süreyim üstüme? çok terleyeceğini bildiğin bir durum varsa ve dışarıda olmak zorundaysan da hava kilitli torba ve yedek giysi koy çantana.

yediğin içtiğin düzgün şeylerse zaten ter kokusu falan çok olmuyor. tabi giysilerini özellikle iç çamaşırlarını her gün değiştirmen lazım. bir de laylonlu değil harbiden tamamen pamuklu giymen gerek. o elastanlar falan leş gibi kokar.

Hayatımda o aptal deodarantlardan bi kere bile kullanmadım.
Deodarant kullanana da biraz pis gözüyle bakıyorum. :)
O kimyasal içeriği vücuduma süreceğime kokarım daha iyi

Hocam kokmanın sebebi biraz da doğal yaşamdan uzaklaşıp yediğimizin içmemizin bozulmasıysa eğer, eskiden böyle bir dert yokmuş.

Kokmanın sebebi yıkanamamaksa, eskiden herkes kokuyordur ama altalta üstüste olmalarını gerektiren metro metrobüs yolculukları olmadığı müddetçe kimse bundan rahatsız olmuyordur.

arkadaşlar deodoranta bok atalım derken pisliği övmüşsünüz, kimse siz vücudunuza deodorant değsin istemiyorsunuz diye metroda metrobüste leş gibi kokan koltuk altınızı koklamak zorunda değil. kokmuyor, rahatsız etmiyor demeyin kendinizi kandırıyorsunuz. yapış yapış istanbul sıcağında kokuyor ve rahatsız ediyor.

deodorantsızlığa sinirlenip yazmayı atlamışım. eskiden bildiğim insanlar koltuk altlarını gün içerisinde iki üç kere yıkıyordu, benim anneannem hala öyle yapar misal.

Karbonat

Deodorant kullanana pis denilmesi cok garibime gitti. Kimyasallar zaten hayatimizin parçası minimum zarar gorelim diye ilk deodoranttan vazgecmem. Hergun dus aliyorum hergun temiz giysiler, temiz ic camasiri giyiyorum hopp 10mlik yolda bile terliyorum yedigime ictigime de dikkat ediyorum 3.5 litre de su iciyorum ama ter kokusu beni rahatsiz ediyor. Kimsenin midesini de bulandirmama gerek yok. Kisa mesafede bile terleyen bi insan olarak markete giderken de yanima yedek tshirt alamam.

Ayrica @evde liyakat kalmamis+1

oha. benim de kokmamak için çaba saf etmeyen insanların bunu göğsünü gererek söylemesi çok garibime gitti... elinde gece cep telefonlarıyla uyuyan insanlar bunlar hem de...

kokmamak için çaba sarf etmeyen nesilin artık vakti dolsun diye beklerken, toplu taşıma kullanan genç yaşlardakilerin kendisi hariç kimseyi önemsememesine ne denir bilemedim.

kokuyorlarmis :)
cogunluk icin bu gecerli. fakat parfumun cikisi zaten kokulari bastirmak amacli, deodoranttan once parfum var yani, bir cesit opera muzikal iliskisi yani...

ozellikle eski romanlardan, anilardan gundelik hayata dair pek cok ayrinti ogrenebilirsiniz. fakat kesinlikle su andaki gibi bir anlayis yok, zaten evlere elektrik su gelmesi bile on yillar oncesinin mucizesi. tasima dokme suyla her sey halloluyor vs vs.

temizlik anlayisi gunumuzde bile cok bolgesel olarak spesifik, misal amerikaya gore biz kirliyiz,bize gore de onlar kirli, cunku her kultur kendi onem verdigi ayrintilar uzerinden temizligi tanimliyor. ornek taharet vs her gun dus almak.

en guzeli farkli kulturlere maruz kalarak bunlarin en guzel ozelliklerini bunyede eritip kendi yolunu yordamini bulmak.

deodorantlara gelince icerisinde zararli kimyasal bulunmayanlar da var, acikcasi sehirde ve toplumun parcasi olarak yasayan insanlarin topluma karsi sorumlulugu vardir, elbet koka koka yasamak isteyebilirsiniz, fakat o zaman bir zahmet dag basina koye, kasabaya gidin, orada dogal dogal yasayin, fakat ozellikle toplu tasima kullanan bir insan gunde uc kere dos alip ustunu degistirmiyorsa, nasil o egsoza maruz kalmayi kabulleniyorsa, deodoranti da kabullenecek. toplum sozlesmesinin parcasi bu.

bu arada inat edip kokan insanlara not, siz kendi kokunuzu almiyorsunuz, yakininizdakiler de sizin adiniza utanip soylemeyebiliyor. oyle herkes arkanizdan konusuyor.

Kokuyorlarmis.

deodorant kullanmamaktan kasit roll-on kullaniyor olmaksa beni de katin :D
Yaz kis farketmeden, her gün dus alinir, roll - on sürülür.

Basbakan olsam bunu anayasaya koyar, yasayi ihlal edenleri hapse atardim, o derece "degistirilmemesi teklif dahi edilemez" kurallar arasinda.

Macrocenter larda ham kakao oluyordu. Bi bak istersen.

sorun kakao tozu değil, kakaonun yağı alındıktan sonra toz halde satılmasında ki aroma yağında

Nestle nin kakaosu var oldukça memnunum kokusu olsun protein değeri olsun lezzeti olsun fiyatı olsun uygun her şeyi.

tam aradiginiz cevap degil ama safligindan emin olmak istiyorsaniz cacao nibs diye aratin, kahve cekirdegi gibi ama kakao cekirdekleri kirik kirik geliyor, sonra isterseniz onu cekip toz olarak kullanabilirsiniz, hem daha uzun sure taze kalir.

aslinda tam sizin aradiginiz olmayabilir ama benim en memnun kladigim urun, sabit bir sekli olmamasindan oturu su sekilde birseydi. boylece farkli donemlerde farkli bolgelere destek olabiliyorsunuz.

www.tchibo.com.tr

uzun yolculuklara sik sik cikan bir insan olarak bu yastigi milyon farkli sekilde kullaniyorum, aynisini belki mikro topcuklarla kendiniz diktirebilirsiniz. acayip faydali bir urun.

Kız arkadaşımla yaşadığım evden ayrılmak.

Verdiğim tüm zor gelen kararlar.

Hiçbiri yanıltmadı.

Not: kolayların hepsi zamanla yerlerine zorları bıraktı. Pişman olduğum çok şey yok.

seçtiğim meslek ve üniversite
izmir'de yaşamak
5 senelik ilişkiden sonra çok sevmeme rağmen anacı olduğu için sevgilimden ayrılmak

evet ilk 3 budur. geriye dönüp baktığımda genelde çok doğru çok isabetli kararlar vermişim diyorum..

düşündüm de öyle bir şey yok :(

İstemediğim bir hayatı ve sorunlu bir ilişkiyi sonlandırıp geleceğimin prangasını kırarak istediğim yaşamı seçmek. Bunun üzerine tanımıyorum.

normalde cok dusunen, herseyi cesitli kombinasyonlarla planlayan bir insan olarak artik tukenmeye basladigim noktada sevdiklerimin sozunu dinleyerek doktorayi cok oyalanmadan bitirmek en dogru karardi, artik daha iyi bir yere gidecegi yoktu.

ikinci kedim en buyuk yanlis kararlarimdan biri herhalde, boyle ufak ama mihenk tasi gibi bir etki yaratti hayatimda, down sendromu gibi bir sendrom sahibi, diger sahip oldugum kedilere nazaran hayat hep daha zor oldu, yasli kedim hic kabullenemedi, bazi planlari degisik kucuk kedimiz sebebi ile iptal etmek veya ertelemek zorunda kaldik. dunyanin en cekici hatasi kendisi, gercekten cocgumuz gibi oldugu icin bunca mantiga karsin hala yanimdaki koltukta uyaybiliyor kofte :) ask boyle bitsey.

3 yıl önce ailemle yaşadığım evden ayrılıp istanbul'a gelmek ve tek başıma eve çıkmak verdiğim en doğru 2 karardı. Yalnız yaşamak sultanlıktır.

İyi ki 2. üniversitemi okudum.

evliliği çok kısa tutup erkenden boşanmak.

Okuduğum lise. Başka bir yerde okusaydım moronun teki olarak hayatıma devam edecektim.

Üniversitede ingilizce bi bölüm okumak.

Her şeyi arkamda bırakıp tek bi valizle bambaşka bi ülkeye taşınmak.

Şu anki sevgilimi hayatıma dahil etmek.

istediğin bölümü tek tercih yazıp girmek.

beni yoran ve çok da kazanmayan işi bırakıp dükkanı kapatmak.

çocuk sahibi olmak.

liseyi ailemden ayrı ve büyük şehirde okumak. tamamen kendi kendime verdiğim ilk en doğru karardı. özgüven ve vizyon kazandırdı, sosyal ve kültürel açıdan çok geliştirdi, kendi başıma ayakta durabilme becerisi kattı vs daha pek çok şey sayabilirim. bugün nerelere geldiysem hepsi o kararla başladı.

ikinci en iyi kararım interrail yapmaktı. öyle farklı insanlarla tanıştım ki döndükten sonra fikirlerim, hayata bakış açım çok değişti. aslında pek bir önemsiz şeylere çok önem verdiğimi fark ettim.

üçüncü olarak ise, önümüzdeki bütün engellere ve yasaklara rağmen sırf çok seviyoruz diye erkek arkadaşımla ayrılmama kararımız. çevremizdeki çoğu kişi buna değmez dedi ama vallahi de çok değdi.

boşanmak

ben raad edemiyorum, mumkunse hic almiyorum yanima, sadece ihtiyacim olacak kadar nakit para alip giderim plaja.

en etkin koruma havlunun altı:D

şaka bir yana ben çok uzaklaşmadan devamlı gözüm orda olacak sekilde takılıyorum denizde.

su geçirmez kılıfına koyup koluma takıyorum ama ayakabı vs için dönüp kontrol etmekten yine de kendimi alamıyorum

valla plaj çantasında bırakıyorum öyle. çantaya çok az para alıyorum, kimliği vs ayrı yere koyuyorum, ama iş telefonu allaha emanet duruyor çantada.

Beach club tarzı parayla girilen yere gidicne havlu altına bırakıyorum. Halk plajına gidersem arabada bırakıyorum ya da bir kişi mutlaka emanetlere göz kulak oluyor.

bebek bezi içine koyup çöp süsü verilen videolar görmüştüm ben, mantıklı gibi.

ama normalde napıyorsunuz diye soruyosan çantaya koyup gidiyoruz denize. allaha emanet yani.

su gecirmez kilif super bir olay, bu yaz, cok kullandim menunum fakat iyi bir model olsun, bazilari kacirdi, diger secenek ikiniz de telefonu almayin hanginizin telefonu daha degersizse onu alin fakat en guzeli hic almamak, zaten plajdan ihtiyaciniz olacak birsesy olursa kiredi karti ile halledersinz o da su gecrimez.

Otelin plajindaysam yanıma almam.

Plaja sadece sizin bildiğiniz bi işaret bırakarak gömün.

Hiç dert etmedim çantaya koyup gidiyorum. Zaten kartları vs almıyorum biraz nakit alıyorum o da giderse sağlık olsun derim ama daha hiç gitmedi

Ben kredi kartimi ve anahtari cebime koyuyorum baska degerli bisey almiyoruz yanimiza. Tabi cepli bisey alman gerekiyo.

Kuma gömüp üstüne havlu sererim

hayır, hiç de duymadım. belki sizin vücudunuz çok hassastır.

ben de hiç duymadım böyle bir şeyi daha önce.

Olmuyor, duymadım da

olabiliyor, bende de bazen oluyor, sebebi progesteronun adet oncesi donemde asiri yukselmesi, bir hitimal hamile de olabilirsiniz, ama hemen telas etmeyin. baska bir sebebi de olabilir, benim bildigim sadece bu var.

bende de bazen oluyor.

Çok eskilerden bi sevgilimde ara sıra olurdu

Benim esimde oluyodu, dogumdan sonra sut verirken kan pihtilari cikiyordu ilk sutu cekerken sonra bir daha agrisi olmadi. Doktor normal demisti pihti icin bu arada.

hiiiç takmayın. tarzına dikkat etmesini, sıkıcı olduğunu söyleyebilirsiniz. biri canınızı sıkmaya çalıştığında ona istediğini vermeyin.

öncelikle iyi sabretmişsin. ben söylemez dalardım ikinci seferde. hoş dans kursuna gidilerek ilk hata yapılmış. böyle ortamlar türkiye gibi yerlerde kadınlara oynanan ortamlar ne yazık ki ve sanatla pek ilgili değiller. "yok efendim neden öyle olsun dans işte" gibi saçmalıklara da kulak vermezsiniz umarım. öncelikle buraya kadar olan kısım size iyi bir deneyim olmuş. öte yandan yumruk gibi davranışlarda kız arkadaşınızla da aranız tatsızlaşabilir. toplumdan soyut, mağara adamı bilmem ne gibi şeylere maruz kalabilirsiniz. özellikle buraya kadar geldiyseniz yani işte kurs aldınız gittiniz (buralar bana göre zaten faul orası ayrı, kendim olmayı kardeşim olmayı bırakın hiç tanımadan gelip sorsanız "kaşınmayın" derdim. kaşınmışsınız hata biraz da sizde) o halde yapılacak şeyleriniz ne yazık ki kısıtlı.

öncelikle kesinlikle fiziki şiddete başvurmayın. bu sizi haklıyken haksız duruma düşürür. pekala kız arkadaşınızı da. saygınlığınızı takının ve dans kursunuzu arayıp hocaya durumu izah edin. bir daha o çift ile benzer saatler yada günlerde orada olmayacağınızı, konuyla ilgili ayarlamaları yapmalarını rica edin. kem küm ederlerse de bu şartlarda gereken hassasiyeti sağlamalarını isteyin.

velev ki denk geldiniz ve bu dallama arkadaş da size laf yaptı, o zaman kız arkadaşınızı alın ve terkedin. kız arkadaşınıza da şunu diyin: "lütfen. başka kursa gidelim. benim ruh sağlığımdan yada olmadığım bir kişi yansıtmamdan daha önemli değil". böyle sakin kalırsanız kız arkadaşınızı da kazanmış olursunuz.

gelelim dallama arkadaşa. onu da buraya ifşa edersiniz. istanbul'daysa ben kendisiyle bir dans ederim. duyurudan başka arkadaşlarda da dans eder. siz hiç merak etmeyin. biz etmesek bile birgün bizler gibi biri kesin eder. tasalanmayın. takmayın. siktir edin. böyle lavuk çok ama levye de çok. özetle şiddet içeren şeyler yapmayın artık. geçmiş onun safhası. faydalı adım rica edin hocanızdan. tane tane yazdım artık gerisi sizde. hıncınızı almaya falan da uğraşmayın gidin yüzün. bu ülkede kızına tecavüz edilen adam, tecavüzcüyü öldürdü diye bilmem kaç yıl hapis cezasına çarptırıldı. yani sizin en büyük destekçiniz yine sizsiniz. hassas bir konu diye uzattım. umarım faydalı olur. sorun değilse kursun adını mesaj atın bende gelirim dans etmeye.

bey değilim de, bence yumruk atmak yerine adama o anda söylediklerinden hiç hoşlanmadığını direkt olarak belirtsen anlayacaktır. "sinirlendiğimi belli ettim" diyorsun ama bu tarz adamlar zaten sen sinirlen ve olay çıkar diye böyle şeyler söylüyor. oltaya gelme, sinirlendiğini belli etme.

bir daha olursa tüm sakinliğinle şöyle bir şeyler diyebilirsin: "beyefendi müşterinizle böyle kaba saba konuşarak nereye varmaya çalışıyorsunuz bilmiyorum ama nişanlım da ben de benimle konuşma tarzınızdan hiç hoşlanmıyoruz. bu şekilde konuşmaya devam edecekseniz kalan ders paralarımızı iade edin lütfen, kurstan ayrılmak istiyoruz. aksi halde ilgili mecralarda kurumunuz hakkında olumsuz yorumlarda bulunmaktan inanın hiç çekinmeyiz."

bir de mümkünse herkesin ortasında demeye çalış bunu. hoca falan da dahil herkes duysun. böylece adam orada herkesin içinde sana ters bir cevap veremez. müşterisine kaba davranan bir işletme sahibi sözkonusu olursa herkes müşteriden yana olur ve adam ile işletme hakkında kötü bir reklam olur. kötü reklam hele ki şu devirde adama verebileceğin en büyük ceza.

kursu bırakın.

Yazmayacaktim da şeyi belirtmek istedim sadece @istanbul kanatlarınımin altinda’nin yazdığı şekilde konuşmayin, size çok gülerler. CSO sahnesinde değiliz maalesef, “birader fazla uzattın” diyeceksiniz, sonra da kalkip gideceksiniz, bu zaten yeterli bir mesajdir. Hocanizi arayin şimdi, o dallamayla bizim denk gelmemizi engellemezseniz ya biz bir daha gelmeyiz ya da kursunuzun tadı kaçar diyin. Konunun kavga etmek değil, “kız mevzuu” olmasi herkes için farkli bir hssasiyet yaratacaktir zaten. Ortamin en tıfıl kişisi de olsanız konunun yaratacağı ağırlık farkli olacaktır. Gerilmeye gerek yok, sakin.

@mika Öyle bir niyetim yok, ona istediğini vermeyeceğim.

Şöyle de hoş bir detay var, henüz paranın yarısını verdim. İlk dersten şeyyy ödemeyi nasıl yapacaktık derken yılan gibi gelmişti yanıma. Şimdi bir sonraki ödeme için geldiğinde üzerimde bu kadar var diyerek 20 lira verip billur mu geçsem :)

Öncelikle başkası adına konuşmayın. Kötü niyetle söylemiyorum da, nişanlım da ben de hoşlanmıyor demeyin yani. O anda biri bir şey der daha da gerilir ortam.

Bu durumlarda 2 yöntem var bence. Biri karşıdakine direkt olarak posta koymak. Ama sakin kalarak. Sakinlik kazanır. Yani ne oldu birader mevzu mu çıkaralım demek ilk yumruğu atmaktan iyidir bence. İlk yumruğu yediğinde ayakta kalacağına inanıyorsan yap bunu. Çünkü gelebilir. Bu kaba ve hoş olmayan yöntem.

Asıl güzel olan, aynı şekilde onu sinir etmek. İtibarsızlaştırmak. Üstüne gitmek. Açık yakalayıp sonsuza denk bastırmak. Her şeyi oraya devşirmek. Bunu pis pis sıratarak yapmak. Ortama hakim olmak yani. Dediği hiçbir şeyde sinirlenmemek de şart. Bir kere sarsılınca, kendine gelemez. Gerginleştiğinde de, aa ah, ne oldu ya. Aaa kocaman insan yakışıyor mu hiç sana, hocasın bir de diye daha da üstüne gitmek.

+1 Kursu bırakın. Küçük düşürme hoş bir şey değil ben de bilirim o yavşakları.

siz orada müşterisiniz. müşteriye böyle bir saygısızlık yapan kendi çalışanına kim bilir ne yapar. müşteriye saygısızlık yapan adamlara hiç katlanamıyorum. bir daha oraya gitmiyorum.

Ben nişanlınızın yerinde olsam kursu bıraktırırdım, ben dans edicem yani asla öyle ayarsızlar için keyfimi kaçıramam nişanlıma saygısızlığa da izin vermem. Ha bırakmayacağız diyorsanız da o adamı alt etmenin yolu asla fiziksel şiddet değil.aynı ortamda olmayacaksınız olsanız da muhatap olmayacaksınız, nerenin sahibi olursa olsun o size muhtaç, o yüzden tavrınız net olmalı ve onu görmezden gelmelisiniz.

bak diyenlerin sayısı artmış.

kursu bırakırsan kız arkadaşının gözünde bahanelere sığınan yada iki kendini bilmez yüzünden çekilen tip imajı olabilir. tam zekayla çözmelik nezih insan sorunu bu yaşadığınız. neyse siz bilirsiniz.

kursu bırak ve google da foursquare de yorum yap.

Bu konuyu nişanlınızla konuşun öncelikle. Biz de evlenmeden önce nişanlımla dans kursuna gitmiştik. Orada tamamen farklı bir sebepten dans hocası beni sinir etmeye çalışmıştı (ben hatun kişiyim, hoca erkek ve nişanlıma bir hareket gösterecek bana dönüp "kıskanmıyorsun değil mi?" demişti yavşak, ben gülüp geçmiştim). Neyse muhtemelen size kaba saba olduğunuz üzerinden bir geyik çevirmeye çalışıyordur. Buna en iyi cevabı aslında nişanlınız vermeli. Ben olsam "hayırdır kardeş?" derim. Üstelik bunu bir hanımın demesi çok daha etkili olur. Nişanlınızla konuşun lütfen.

Simdiye kadar kursun parasinin yarisini ödediyseniz, parasini ödediginiz kisma kadar gidin. Sonrasinda da yönetimle falan konusup birakirsiniz. Cikmadan önce sikayet edebildiginiz kadar cok yere sikayet edin. Kurs sahibi, foursquare, internet vs.

açık açık tartışma çıkarma bence. ama kibarlığı da boşver. gerekirse sert bir şekilde alttan alttan laf sok. arandaki mesafeyi belli et, biraz tersler gibi konuş. çok özel değilse dediklerini de yaz istersen buradan da daha rahat fikir veren çıkar.

kursu değiştir.

ite bulaşma çalıyı dolaş.

Yumruksuz rahatlayamayacağınızı söylemişsiniz, fiziksel şiddet uygularsanız haksız olursunuz hem hukuki hem sosyal açıdan.

Bence adam tutun veya bi arkadaşınız dövsün.

chitosan +1 ben parami bir yerde birakmam, size de tavsiye etmem, fakat essek yasina gelmis adamdan sizin bir sozunuzle hal ve tavir degisikligi de beklemeyin, parasini verdiginiz kadar kursa gidin, sonra birakin, birakirken de acik acik burasi dingonun ahiri mi ben senin sut kardesinin miyim abuk subuk konsuyorsun diyin yani, musteriyle asiri sirnasan insanlar azalarak bitse keske, profesyonellik agliyor su anda. siddet middet falan bos isler, ne rahatlarsiniz ne de akil kari. bu ilkel gudulerden en kisa surede kurtulun.

Türkiye de dans kursu bok püsür yerler bir baltaya sap olamamış gerizekalı boş beleş adam yerleri. Gidip sorun yaşayan o kadar çok insan var ki.

Boyle yapmaya devam etme de, devam ederse döv.

Daha devam ederse konuşurken birden bire "seni dumduz eder, ustundne geçerim" diyin. Kendine gelecektir. Bu tarz bir yaklasim olmadikca serefsizlik yapmaktan cekinmeyecektir. Siz de cekinmeyin.

ben nişanliniz olsam sizden once o herife laflarimi bir guzel sokardim, kalan parayi da odemezdim cikip giderdim. internette de yasadiklarimizi yazardim.

birisi yazmis kursu birakirsaniz nisanlinizin gozunde aciz olacaksiniz vs. ne alaka?? paea verip ustune bir de laf mi yiyeceksiniz.

naska kurs mu yok. gerekirse o cok sevdiginiz hocada baska bir mekanda ozel ders alin.

odtü havuzu iyiydi eskiden

dışarıdan giriş var mı, bilemiyorum ama j.w.marriot

cache.marriott.com

gençlerbirliği’nin avenue pool vardı merkezde, ufak, ılık ama nezih idi. (cümle garip oldu, pardon.)

sports international, üye olmadan giriş nasıl bilemiyorum.

club mirador var, kucuk ve uzak oldugu icin cok kalabalik olmaz diye tahmin ediyorum, ama guzel bir dekorasyonu var ortamin, tam kafa dinlemelik.

Tıkandığı için damliyorsa, tıkanıklığı da rahat açarsa sorun hemen düzelebilir. Ancak pimas boruda büyük bir çatlak ve kaçak varsa tamiri için büyük iş gerekebilir. Biraz kısmet işi ne yazık ki.
Ama diğer daireye şu damlama işi tıkanıklık ile beraber olduysa ve tıkanıklığı susta ile falan açabilirlerse sorunsuz atlatabilirsinkz

damliyorsa basinc vardir, basinc da borudan sizinti ihtimalini artiriyor, yani usta klozeti sokmek yerine daha derine inebilir, o zaman is bir gunde bitse bile hemen ertesi gun kullanamayabilirsiniz, bir de ek malzeme icin disari cikip tekrar gelmesi gerekebilir, fakat guvendiginiz bir usta var ise isi ypatirmadan once komsuyu ve sizin evi ziyaret ettirin, hem fiyat hem de zaman bilgisi paylasir.