ayaklarını duvara daya biraz. bir de kokulu yağ veya krem bişi ile ayağının iç ve dış kenarını ovala. ayakkabını normal alsan bile ortopedik taban alabilirsin.

bir de antistax jel var, bununla da ovalayabilirsin. bitkisel bişi.

ayakkabıdan ziyade tabanlık diye bişey var. ayakkabının içine yerleştiriyosun, o ayak tabanın iç kısmındaki çukura destek vererek baya bi işe yarıyo.

tuzlu suyu ben de duydum.

ben soğuk su önericem. bütün gün ayakların şiş vaziyette, kan hücumu altındayken, soğuk su kan damarlarını büzüştürerek hayırlara vesile olabilir. ben çoook yorgunken bi 10-15 dakka soğuk suya sokar, sonra yatakta altına bikaç yastık koyarak uzanırım. bak o da çok işe yarar. dinlendirir

peki bu tabanlık nerde bulunur?

www.google.com.tr

medikal ve ortopedik ürün satan her yerde vardır sanırım

dinlenme zamanında (akşam, gece, sabah neyse işte)
yarım saat buzlu soğuk suda beklet ayağını. sonra sırt üstü uzan ve ayağını yüksek bir yere koy. kan dolaşımını azaltır, ayaktaki yükü hafifletir.

şimdilik hamlıktan belki ama doktora gitmekte fayda var varis olabilir. ama varis çorabı giyebilirsen giy varisin olmasa bile oluşmasını yavaşlatır ağrılarını azaltır.

Tabanlikta olabilir ama, asil bu basketbol ayakkabasi gibi alti kalin ayakkabilar giyersen farki gorursun, bende ayakta kasiyerlik yapiordum Amerika'da, duz bi ayakkabim vardi bayagi agriodu ayaklarim, sonra orda calisan Amerikalilar bi gozlemledim hepsi bole kalin basket ayakkabisi giyiyor aldim bende sonra bayagi rahatlamistim..

buna benzer bir soruya gecen gün buna benzer bir cevap yazmistim;

tabi ayakkabi icin tabanlik falan diger arkadaslarin yazdiklari dogru ama, benim önerim spor yap. ayaklarini is saatlerinin disinda da yor yani. o zaman daha rahat edersin.

70-80 yaşına kadar yaşarsın diye düşünüyorum kanka. ama sigarayı bırak.

zehirlenmen düşük bi ihtimal. ama yine de uyanık ol. ağrı hissedersen doktora koş.

37 yil 29 gun 7 saatin var daha, rahat ol.. pazarlik soz konusu degil, kismet hep bu isler.. bak *surada* ne yazildiysa o..

ben de 1 saat önce bir salata yaptım 80g ton balığı ve bin tane şey daha ekleyip. üzerine de yoğurt döküp afiyetle yedim. yedikten sonra aynı şeyi düşündüm. umarım bir şey olmaz ikimize de :)

1 saat icinde ölmüs olman lazim.

sözlük sifreni versene. sana dua ederim.

makarna+ton balığı+yoğurt üçlüsünü sıklıkla mideye indiriyor ve yediriyorum millete şimdilik bir sorun yok ölende çıkmadı sanada birşey olmaz herhal..

ben direk ölüm sonrası duygusal link altı entrysi giriyorum kanka öteye gitmeden bi okursun.

geçenlerde profesör açıklamıştı bu balık-süt ilişkisini. asla zehirlemez, eskiden bayat ürünler oluyormuş denetim azmış vesaire, yok hiçbir tetikleme aralarında filan demişti. ben onun yalancısıyım abiler. yokmuş öyle bir şey..

ikiside tazeyse bişe olmaz,şaka maka ekşide ne kadar boş beleş bilgiler var ha.

balık bayat değilse bi bok olmaz

bir tür şehir efsanesi.

kırmızı hap.

üzgünüm ama gerçek hayata hoş geldiniz. her çalışanın sıkıntısı o sıradanlık.
yine de yaratabildiğin tüm boş zamanlarında zevk aldığın şeyleri yap!
kaçış yok yani zevk almanın yollarini bul!

O zaman müzik yap arkadaş. Hayat bu yani.

Ya da çok sağlam bi yere gireceksin, kafana göre takılacaksın. Şu an staj yaptığım yerde işe saat 11'den geç olmamak kaydıyla istediğin an gelebiliyorsun, istediin zaman çıkabiliyorsun, işler bitmiş olsun yeter. Firma da bayaa taşaklı yani ona rağmen düşün.

Niye tersliyosunuz yeaa :( insan azıcık şefkatle yaklaşır.

aga birebir aynı dertten muzdaribim. arada iş çıkışı bira içmek biraz faydalı geliyor. biraz ayıltıyor insanı. onun dışında bi bok yapamıyorum.

o kadar da kötü değil bence. 3 yıldır sabah 9 akşam 6 bir işte çalışıyorum. ilk sene bende ot gibi yaşamaya başlamıştım. ama zamanla bu tempoya ayak uyduruyorsun. Tabi her gece bir etkinlik olamaz. bitersin. cuma mübarek gündür benim için. hem ben akşam işten çıkıp eve gidip tekrar hazırlanıp dışarı çıktığım çok hafta içi bilirim. şunu da unutmamak lazım ki paran olmazsa vakit ayırmana gerek kalacak aktivitelerde bulunamazsın zaten. Kısıtlı zaman+para>bol zaman+ kısıtlı para. budur denklem hocam! önemli olan neyle tatmin olduğun. ben para dolayısıyla kariyerle tatmin olanlardanım. sen hayalinin peşinden giderek bu hayatı daha çekilir kılacağına inanıyorsan öyle yap.

benzer durumdayım, devrim gerek :))

bağların yoksa araya yurtdışı falan sokmayı deneyebilirsin, staj falan deyip kaçmakta fayda var bence. arada bir nefes almış olursun belki.

Şu 8 5'i ne kadar abartıyorlar yahu. Ben ilk defa geçen yaz çalışmıştım 3.5 aylığına. Sabah 10 da başlayıp gece 1 bazen 2 de biten ve çalışırken değil oturamadığın arkana yaslanamadığın bir işti. O günlerde ileride yapacağım daimi işleri düşündüm de abi 8-5 nedir ya. Ofiste çalışyosan gün boyu oturuyosun zaten.
Bir ben mi böyle iyimserim bilmiyorum tabi.

@redd

anlatmak istediğimi bir kalıba uydurmak amacıyla öyle dedim. temsili olarak... yoksa sekizi çıkar onu koy, beşi çıkar gece on ikiyi koy.

öğrencilik güzel sorası boktan, alıştır buna kendini.. işte kazandığın parayla da bayramlarda filan tatile gidersin, o kadar, bu arada biz 8-6 çalışıyoz :)

aynı durumdayım seninle. zaten biliyordum iş hayatının böyle bişey olduğunu ama stajda bir aylığına da olsa yaşamak apayrıydı, hayattan soğudum yeminle. ya buna katlanacaksın, ya proje bazlı/freelance falan bişeyler bulacaksın ya da roket adamın dediği gibi bir yer olacak ama türkiyede öyle bi yer bulma ihtimalin bence çok düşük. sana böyle seçenekleri yazdım ama ben ne bok yiyeceğim hiç bilmiyorum:)

eskiden günde 10-11 saat calisirdim eve gelirdim dus alirdim sonra disari cikardim gezer tozar icer yerdim az biraz uyurdum sonra sabah cap canli ise giderdim. tabi o zamanlar spor da yapiyordum, spor yapiyorum dedigim haftada bir iki kez hali sahada top oynardim.

neyse zaman gecti su bu derken hem baska ise basladim hem de günde 8 saat calismaya basladim ama hayvan gibi yorgun geliyorum eve. doktor bir arkadasa sordum bu ne lan dedim, dedi ki abi hep ayni kaslarini kullaniyorsun, vücudun dinc degil, 8 saat sadece otursan bile oturmaktan yorulursun dedi, az biraz spor yap yavas yavas düzelirsin dedi, ben de kendimi kastim hayvan gibi yorgun olmama ragmen eve geldigimde biraz agirlik calistim 5-10 dakika en fazla. ama farkli kaslarimi kullaniyordum (belkide sadece psikolojiktir bu).

aradan yine zaman gecti geldik simdiye; günde 8 saat calisiyorum bazen 8 saat ayakta geciyor bazen 1-2 saati otururarak geciyor ama en az 6 saat kosturuyorum mutfagin icinde (asciyim).

eve geliyorum aksam 6 da ve daha önümde kocaman gün var diyorum.

özet; spor yap.

kendi hayatını başka biri gibi yaşamak isterken zaman tükenip gidecek ve işin ironik tarafı, geriye dönüp baktığında, yaşadığın hayatın zaten sana ait olmadığını görmek olacak. hep kendinden eksik, hep tam olarak kendin gibi olamadığın bir hayat yaşayıp sonuçta aslında herkes gibi yaşadığını gördüğünde amınakoyayımbenböyleişin deyip balığa çıkacaksın. rastgele.

Yurtdışında staj yap diyen arkadaşa, ben de yurtdışında staj yapıyorum ama rahatlama diye bir olay yok. Evet saat 10'da işe gidebiliyorum ama akşam 9.30'da işten çıktığım da çok oldu :)

Rahatlamak istiyorsan erasmus yap derim :)

bu daha başlangıçç

özelde az zamanın ama çok paran, kamuda az paran ama çok zamanın olur. bende bu konuyu zamanında çok düşünmüş olup, hele ki özel sektörde çalışan bazı arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla akşam kasayı kapatıp işten çıkmamız 10'u buluyor. özel hayat diye bir şey kalmadı. işten eve evden işe bir pazarımız kaldı onda da evde dinlenerek geçiriyoruz derlerdi ve bende iyice hezeyana kapılırdım. maslow'unda dediği gibi insanı güdülemek için bazı nedenler olması lazım ki bu sabah 9 akşam 6 hayatı çekilir kılınsın. bu ofis ortamıysa ofisteki güzel bayanlar olur, ne bileyim her ay sonu hesabına yatan yeşil yeşil tllerin çokluğu ve çekiciliği olur bunun gibi şeyler. işini sevmek önemlidir bu noktada. günün yarısından fazlasını işinde geçiriyorsun, veya geçireceksin. en iyi ihtimalle özel sektörde mesai bitimi 6 olan bir iş bulsan bile saat 6'dan sonra kendine 4-5 saat kalıyor. eğer yaptığın işini sevmezsen ve ayakların her gün geri geri gidiyorsa sokakta şarapçı ol daha hayırlı olur senin için çünkü mutlu olursun.

bir gün 2001 yılından sonra ilk defa amerikadan kuzenim geldi ve onunla muhabbet ettikten sonra bir parça rahatladım. sordum bir günü amerikalılar nasıl geçiriyor diye? burada hafta içi hiç aktivite olmaz. harfta içi herkes işinde gücündedir. adamın altında ferrariyle işine gider ama sadece işine gitmek için arabayı kullanır. bizim türkiye'de apaçi kültüründekiler gibi kıytırık bir doblo veya hafif süslenmiş tipo ile aynı caddede 10 defa tur atmaz ki adamın altında ferrari olmasına rağmen dedi. herkes hafta sonu eğlenir onda da amerikalıların pazar eğlencesi şöyledir. sabah kiliseye gidiş ondan sonrada ya beyzbol, ya amerikan futbolu izleyim çimlerde barbekü yapmaktır dedi. benim için burada sihirli kelime ''hafta içi full business, hafta sonu eğlence'' kısmı oldu.

işte seni bilmem ama benim için bu güdülenme olayı şunlar olmalıdır ki bünyemi artık gerçek hayata alıştırıp matrixten çıkayım.

1-paranın cazibeliği olur. ilk iş hayatımda aldığım ilk maaşın hazzı ap ayrıydı. hakikaten harcamaya kıyamayıp o parayı ay sonu elimde gördüğümde bütün ayın o yorgunluğu, sniri, stresi uçup gitmişti. işte bu noktada da 650 tl maaş insanda pek güdüleme yapamayabilir. ha alırsan 3.5oo tl roket etkisi yapar ama onun da maliyetleri olur. bütün yaz çalışırsın yazın 15 günlük tatilinde her sene ya 1 hafta alanyaya giderim, ya da bazı tanıdıklarımın yaptığı üzere her yaz ispanya, ingiltere, fransa, hırvatistan, rusya gibi çeşitli ülkelere giderek yılın stresini tatille ve o parayla atmaya çalışırım.
2-ölümü görüp sıtmaya razı olarak güdülenme. ölümü görüp sıtmaya razı olmayı istememk sıtmadan pansumanla kurtulmak pek olası değil. bu yüzden bizzat abimin çalıştığı tv ve dizi sektöründe gece 2-3'te gelip 4 saat uyuyup tekrar 7'de sete giderk bir çalışma temposuna şahit olup cumartesi yarım günlü 8.30-18.30'lu işe razı olmak.
3-insanın hayatını devam ettirmesi için gereken 1. hiyerarşik ihtiyaçlardan olan barınma, yemek içmek, ve cinsellikle aşk ihtiyaçlarını doyurmak. barınma ve yemek içme kolay ve geriye kalan sosyalleşme ile cilveleşme işini de şöyle halletmek. evlenip bir yuva kurarak akşam işten çıktığında barlarda cafelerde aşk peşinde koşacağına evde eşinle yemekten sonra oynaşır, cilveleşir ve cinsellik ihtiyacını da doyurduğunda yaşam daha zevkli hale gelebilir.
4- son olarakta pollyanna güdülenmesi. öyle enerjik ve atom karınca misali insanlar tanıyorum ki adamın akşam mesaiden kaçta çıktığına hiç takmıyor. full sosyal hayatına ve sosyalleşmeye devam ediyor. hafta içi işten çıkıp her akşam ayrı bir aktiviteye katılıp danslara gitmek, eğlencelere cafelere barlara gidip gecelere kadar takılmak. akşamda 12-1de eve gelip uyuyup sabah 7de kalkıp tekrar işe giden ama genede mutlu olan insanlara nominal çapa atmak.

son olarak benim bünyeme de iş ve çalışmak ters olduğu için büyük konuşmam ama aylık 2.5oo tl maaşa karşılık kendime daha az sosyal hayat ayırarak bir yaşam mı yoksa memur kafası yaşayarak sabah 8- akşam 5 de çıkıp kendime daha çok sosyal zaman ayırıp daha az parayla ama daha mutlu bir yaşam mı tercih ederim? sanırım ben büyük denizde küçük balık olmaktansa küçük denizde büyük balık olmayı yeğlerim. az param ama daha çok sosyal hayatım olsun...

e hastanede anjiyo oldu?

e sonra iste ne olacak yani sonra ne olacak halen hastanede anjiyo oldu diyonuz yav.

nerde diye sormuşsun onu cevapladım. sorgusu tamamlandıktan sonra hapsi boylayacak, şeklinde bir öngörü var.

O karar çıkmasa idi Aziz yıldırım elini kolonu sallaya sallaya yurtdışına çıkabilirdi. Dün akşam konu hakkında bir avukat arkadaşım bu yorumu yaptı. Bürokrasi işte ...

yakalama ve gözaltı kararları kişinin özgürlüğünün kısmen ve fiilen engellenmesi amacı ile yapılır. ortada bir durum olmasa bile kişiye aynı suçtan olmamak suretiyle defalarca gözaltı kararı çıkarılabilir. bu süreç maksimum 4 gündür ve 4 gün sonunda hakim karşısına çıkan kişinin gözaltı süresi maksimum 7 güne kadar çıkarılabilir.

ama biliyorsunuz türkiyede gözaltı süresi 7 gün olsa da tutukluk süresi 10 yıla kadar çıkabiliyor.

lanet olsun cmk'sına tmk'sına 301. maddesine deyip uzaklaşıyorum buradan.

gözaltı süresi olan 4 günü doldurmuş aziz yıldırım yani salıverilmesi gerekir. ama tekrar sorguya alabilmek için (hastaneden çıkınca) yakalanma emri çıkartılmış.

kırtık kırtık almaya çalış. misal yemeğe gidin cüzdanımı unutmuşum de ona ısmarlat.

aynı iş yerinde çalışıyor sanız toplu birşeyleri bahane edip biraz fazla tahsil edersin ya da sigara vs içiyorsan kendine göre hesapla borcunu ödeyene kadar onun sigarasından al.

sarjim bitmis su bu ayagi yap, telefonunu iste, 100 lira gelene kadar bu telefonu bi daha göremezsin de.

100TL yi geri alayım derken hapse falan girme, işten atılma.. kimseye şiddet uygulama, zorbalık etme.. bununla birlikte hakkını da yedirme.. cüzdanından bizzat alman heralde kanunlara da karşı değildir; çalınan bir şeyini başkasında görünce(cidden senindiyse ve çalındıysa) bile el koyabiliyorsan bunu da öyle düşünebilirsin galiba.. iş yerinde problem çıkaracak, kendi itibarını zedeleyecek bir şey yapma..

cüzdandan bizzat alma ve telefona el koymak gaspa giriyor cevval yiğitlerim.benzerini biri bana yapsa şikayetçi olur gaspla yargılanmasını sağlar, uzlaşmak içinde 25000 liradan fazla para talep ederim (:

İşyerinde herkesin bu durumu öğrenmesini sağlayınız. Mahalle baskısı oluşunca ödeyecektir.

müdürünüze ilet konuyu, madem herkesten tırtıklıyor... maaşından kessin, senin maaşına yatırsın.

hukuki bir karar olmadıkça müdür maaştan kesip kafasına göre senin hesabına yatıramaz. cüzdandan alma, dayılanıp bu da faizi demek, telefonuna el koymak falan hep senin aleyhine suç teşkil eden işler.
ben olsam kalabalık bir ortamda "ya geçen sene benden 100 lira borç almıştın hani, sıkışığım diyerek, aslında bayadır bekledim ama ben de çok sıkışığım bu ara, ne zaman vereceksin borcunu" derdim. bunu özellikle de iş ortamında, çay molasında, yemek arasında, toplantı öncesi geyik ortamında utanıp sıkılmadan defalarca yapardım.

teşekkürler herkese, sanırım en mantıklısı benim durumum için bitter çikolatanın tavsiyesi ama herkes tanıyor zaten adamı ve hiç utanacak birisi de degil.müdüre de ilettim konuyu bana çok borcu var zaten en iyisi, su iç üstüne dedi.

onun canını sıkacak kadar ısrarlı bir şekilde iste.

proxy ayarlarını browser üzerinden yapabilirsin.

ben modemden yapmaliyim ama sanirsam, ya da modemden nasil yapilir onu söylesen sana zaahme, ne yazayim oraya.

bi ihtimal explorer da internet options/connections/lan settings/advanced. bundan sonrasi artik nasi bir proxy kullanacaksan ona gore.

proxy numarası olarak mı ne yazacağını soruyorsun?

proxy listler var net üzerinde, onlara bakman lazım.burdan kimse pek proxy veremez, çünkü proxyler dns'ler gibi uzun ömürlü değil kısa ömürlüdür.

ff için fln eklentisi olması lazım bunun.

Sert zeminde çekmeyin ve yarım mekik çekin. Tam mekik sadece beli zorlar.

cevap vermeden önce yanlış okuma böyle olur diyorum
"melih gökçekten sonra belde oluşan şey"
n'oluyorz dedim :D

ya yeterince ısınmıyorsunuz
ya da çok fazla abanıyorsunuz
yetince ısın sonra yarım mekik

pilates topuyla da rahat oluyo bi deneyin.

ter.

terin tam olarak etkisini anlayamadım.

ilgisi yok.
mekik çektikten sonra belde oluşan şey = ter.
spor yapınca olur öyle.

tikimi niye geri aldınız? yalan mı :)

arkadaslar sunu bilin diye yaziyorum;

damar damar üstüne binmez, sinir sinir üstüne binmez. yok yani böyle bir olay.

@smyrna saf duygularımla oynadın

kişisel olarak viskinin herhangi birşeyle karıştırılmasını doğru bulmuyorum. ama zevkine göre harman viskileri soda ile karıştırabilirsin, ayrı ayrı nasıl olur bilemem. malt viski tercih ediyorsan bildiğin zevksizlik olur karıştırmak veya yanında birşey içmek, aman dikkat ;)

kisisel tercihim sek icmektir ama mesela kendini cok fazla zorlamak istemiyorsan ertesi gün icin, gecenin sonunda 1 soda icip yatabilirsin.

jim beam için. karıştırmak değil ayrı bardaklarda.

hocam viskinin en güzeli sek içilendir. tabi tercih meselesi ama sodayla hiç denemedim.

buz dolu bir su kadehi ile her türlü viskiyi tüketirseniz en güzel içime ulaşmanız muhtemel.

- önce konsoloslukla konuşun derdinizi anlatın. yardımcı olabilirler gibi geldi bana.
- yok olmazsa babanızın başvurup-başvuramayacağını kesin öğrenin. (bunu da konsolosluktan öğrenebilirsiniz, ya da babanız telefon edebilir e-pasaport randevusu almak için verilen numaraya) O başvurabiliyorsa Türkiye'den halledin.
- son seçenek olarak siz gitmek zorunda kalırsanız Ankara'ya gidin. sabahtan gidip akşam almak mümkün. Diğer illerde pasaportun basılıp gelmesi 1 haftayı buluyor. (pasaportların hepsi ankara'da basılıyormuş çünkü)

dostum konsolosluk görevlileri vatandaşlarına yardım etmek için ellerinden geleni yapıyorlar bildiğim kadarıyla. abim resmen kankayız demişti amerikadakiler için.

şimdi konsolosluk meselesi hallolmazsa türkiye ye gelip yapman aşırı kolay aşırı hızlı.

eğer istanbulda yaşıyorsan herhangi bir şehir dışı ilçenin emniyet müdürlüğüne evrakların hazır bir şekilde gidersen ve derdini anlatırsan direkt sıraya alıp işlemini yapıyorlar.

ilçe olarak tuzla, başakşehir gibi uçları dene ki bakırköy mecidiyeköy gibi ayak altı olmasın, bi de sıra bekleme yani :)
ben randevumu aldım ama daha erken gittim, derdimi anlattım, evraklarımı onaylattım, 5 gün sonra elimdeydi pasaport. daha 1 hafta olmadı :) yeni bordo renkli pasaport veriyorlar.

yani kısacası türkiye ye gelip her türlü halledersin rahatça. asıl mesele gelmeden halledebilmek, konsolosluğa gidip durumdan bahset, yardımcı olacaklardır. iyi şanslar, selamlar. :)

avusturyadayim.


1) konsolosluk görevlileri bu konuda gercekten yardimci oluyorlar, dayimin oglunun sünneti var acil pasaport lazim diyen adami bile geri cevirmediler yanimda.

2) ehliyet cikarmak pasaport almak falan gibi sonunda sizin imzaninizin gerektirdigi islemlerde vekalet ise yaramiyor diye biliyorum

3) diyelim ki 1. madde ise yaramadi, bence en mantiklisi türkiye'ye gidip pasaportu yenileyip geri gelmek.

ama söyle de bi sey var,

bendee su an eski pasaporttan var, gecen buranin calisma bakanligi calisma iznimi suanki yani lacivert pasaportumun son gününe kadar uzatti ve sunu dedi, yeni pasaportun olsaydi o pasaportun bitis tarihine kadar uzatirdik.

bence bi ihtimal su anki pasaportunla basvurursan sana da subat 2012 ye kadar calisma izni verirler, subat 2012 ye kadar yenisinin cikartirsin ve tekrardan basvurursun, daha az evrak isterler bu sefer ve hemencecik yeni oturma iznini alirsin

www.sanalfasil.com


hatta orhan baba falan da açabilirsin, dertten içiyorsan :)

edit: aklıma geldikçe ekleyeyim en iyisi

themeyhane.com
gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar - zeki müren
benzemez kimse sana - müzeyyen senakr
kimseye etmem şikayet - müzeyyen senar

yeni rakı fasıl müzikleri

www.meleklermekani.com

(bkz: kahır mektubu)

www.themeyhane.com

www.youtube.com (akşaaam olduuu hüzünlendiim ben yinee... panpa ya istanbul bağcılar taraflarındaysan otlanmak için gelebilirim:p)
www.youtube.com
www.youtube.com

oha gurbetmiş:o

dertten icmiyorum ama gurbette icilenn her kadehin sonu memleket hasreti olacaginddan dert diyebiliriz yani :)

sezen aksu- yine mi çicek

bira.fm şiddetle tavsiye ederim

yusuf bilmemne-ağır roman soundtrack ağla sevdamdı sanırım
maresias- gaip arabesk
sezen aksu-istanbul hatırası

ben telefon ve cüzdanı elimde taşıyorum.gözlüğü yakaya asıyorum,solüsyon doldurduğum lens kutusunu ve anahtarları bir cebe,telefon kulaklığını da diğer cebe atıyorum.
sizin taşımanız gereken çok daha fazla şey varsa bilemeyeceğim,zor iş... :)

klasik cüzdanı bırak ince kartlık cüzdanlar var, cok nakıt taşıma,
mp3'leri telefona kaydet ordan dinle,
sacma sapan anahtar ve anahtarlıklardan kurtul, gerekliler kalsın sadece,
dar olmayan gömlek ve pantolonlar dene mümkünse gömlekte cep olsun, sigara çakmak gömlekte durabilir. Telefonu cebine koy kulaklıklar omzunda boynunda durabilir takar çıkartırsın pratik. Bu sayede müzik dinlerken telefonla da konusursun.
Ama hepsi bir kenara nasıl rahat ediyorsan öyle yaşa. Çantayı bıraktın diye seni avrupa birliğine almıcaklar nasılsa.

sigara paketinin icine cakmagi koyuyorum paketide ön cebime koyuyorum, arka cebime 3-5 ne kadar lazimsa para ve ehliyet. elde de telefon.

Çanta taşıyorum çok rahatım. Başlarım şekle şemale. :)

Ceplerimde sadece bozuk para cebi kullanılır durumda.

Çantada iki telefon ve kabloları, para, kartlar, anahtar (dükkan + ev + araba), flash disk, incik boncuk var. Rahatım. :)))

öyle ceplere onbin şey doldurmaktansa kullanın bence. evet çantasız çıkmak büyük rahatlık ama gömlek cebinde sigara vs kadar itici bişey yok. arka on cepler dolmuş cuzdandan poponun tek lopu daha çıkık filan gereksiz. bu çanta olayında aslında anahtar nokta çantanın modeli. şahane güzel postacı çantaları da varken adamı birden 45+ göstericek çanta da var. kişisel göz zevkimin ve keyfimin kahyasının erkek kısmına yakıstırdıgı dik değil de yatay olan postacı çantaları. dik olanlardan da arada çıkıyor güzel ama onlar da daha feminen sanki onbin cepli fermuarlı olanları da 45+. kitabınızı gazetenizi de taşırsını eliniz cebiniz rahat eder.

edit. bir de oyle muşamba fln değil de kalın keten mi neyse işte kumaş veya deri moddeller bence

böyle el çantaları nasıl misal? image5.sahibinden.com
spor tarz gerçi ama klasik/deri modelleri de bulunabilir belki.

ya abi kusura bakmayın da elindeki iki tane şeyi sadeleştirip taşıyamayan adama da laf ederler yani. cüzdan var, içinden kredi kartını ve bi miktar banknotu alıp kotun ufak cebine koyuyorum, cep telefonu var her işi gören, anahtar var. bu kadar.

bir ara ben de küçük çanta taşıyordum ama hakkaten korkunç duruyor yani, hele bir de ince ipi varsa, mehhh.

elde taşınan o son model çantalar da inanılmaz apaçi.

millet herkesi kendi gibi sanıyor da kolay geliyor. ben de çapraz çanta taşırım ce yapabileceğim bir şey yok.

ince kartlık cüzdan denmiş. peki nüfus cüzdanını da götüme mi sokayım, ikiye mi katlayayım? başka bi siki kabul etmeyen yerlere lazım olan bir nüfus cüzdanım var çarşaf gibi t.c. nüfus cüzdanı. hadi diğer meslek kimliği, kredi/banka kartları falan kartlığa sığıyor diyelim.
telefon taşımalıyım.
anahtarı sadeleştirecekmişiz. evinde yatan adam değilim, ofisim var. üç tane evin (apartman, alt kilit, üst kilit) iki tane ofisin anahtarı var. en az beş anahtar taşıman zorundayım.
muhtelif nednelerden dolayı (kuşu besle, çiçek sula vs) annemlerin evinin anahtarını da taşımalıyım. oraya gittiğimde dallamaların kapısını kilitlediği garajı açabilmek için de iki anahtar var, altı da oradan ekle.
arabanın anahtarı var onu da taşımalıyım.
allerjik rinitim var, nasonex taşımalıyım.
aynı nedenden dolayı bir paket selpak taşımalıyım.
güneş gözlüğü taşımalıyım.
mp3 çalar ve kulakığını da taşımalıyım.
en az bir tane kalem taşımak zorundayım işim gereği.
içmiyorum ama içiyor olsaydım bir paket sigara ve çakmak da taşımalıydım.
üzerimde de cepsiz tişörtle iki önde iki arkada cebi olan normal pantolon var.

şekline kodumun beğenmeyen adamının allerjisi yok, ofisi yok, zaten anasıyla kaldığı için gardiyan gibi iki ayrı anahtarlık taşıma derdi yok, arabası yok. parası ve telefonundan başka bi siki yok, gelmiş çanta taşıyorum diye bana ibne diyor.

Zaten anasıyla kaldığı için diye milleti aşağılayan adam annesinin çiçeklerini suluyor her gün ahahahah

no offense. herkes bildiği gibi giyinsin banane arkadaş.

biraz paraya kıyıp kaliteli, fiyakalı bir çanta alın. (kaliteli olsun ki burhan altıntop gibi olmayın) gerisini unutun.

not: dişiyim.

kimseyi aşağıladığım falan yok, yazdığım şeyde bir aşağılama ifadesi de yok. herkesi kendi gibi sanıp "anahtarı azaltın" demenin o kadar da kolay olmadığından bahsediyorum. gözünüzle okuyun.

şekline kodumun adamı dedim evet, çünkü o da bana ibne diyor o çantayı taşımak zorunda olduğum için, niye taşımak zorunda olduğumu bilmeden hem de. sırf soktumun gözüne hoş gözükmediği için, kendi taşımak zorunda olacak kadar eşyası olmadığı için. herkesi kendi gibi sandığı için.

yirtilmadigi surece kurutup harcadim ben hep.

ek: yirtilirsa da yanlis bilmiyorsam merkez bankasinda degistirebiliyorsun.

abi cikinca narin davran kurutup kullanicaksin ;)

kuruyunca bişi olmaz. nazik davran ıslakken kolay yırtılıyor. kurutma makinası kullan ya da kendi halinde kurusun. bişi olmaz. ne paralar harcadım ben öyle.

babamın tüm maaşı yıkanmıştı. kurutup kurutup harcamıştık bi güzel. yırtılırsa da ziraat bankasından değiştirebiliyorsunuz heralde.

www.tcmb.gov.tr

Ben çok harcadım öyle Yumoşla yumuşatılmış paracıkları. Mis gibi, tertemiz.

ben de cok yikanmis para kullandim ama üzerindeki alin teri de yikandigindan dolayi o paranin bereketi kaciyor. bence bir dilenciye ver.

metüst'ün gibi duruyor böyle okuyunca. nerden bulunur bilmem.

bu yiğit özgür'ün olması lazım. metüstten ziyade bana öyle geldi.

bana da metüst, pazar sevişgenleri gibi geldi.

met-üst aklıma gelmemişti. kuvvetle muhtemel diye bi taradım ama ı-ıh. çıkmadı. soru geçerliliğini koruyor tabii.

yigit özgürün karikatürü bu, daha dün okudum ama icerdeki dergiye bakmaya üseniyorum su an.

bi de bana bilocan yapsana vardı karıda blowjob o diyodu o geldi aklıma o değil ama farkındayım :))

ehe buldum: imageshack.us

ayran iç - yoğurt ye. bitkisel çay iç idrar yoluyla atmana yardımcı olur.

alka seltzer yatmadan once yarım sabah kalkınca yarım.

(bkz: alca seltzer)

Uyanır uyanmaz, bir bira daha çak!

hepinize tik attim ama halen iciyorum, var mi su andan sonra beni kurtaracak tavsiye.

yatmadan once en az bir litre,bir buçuk da olur, su iç yarın bebek gibisin.

yatmadan delice su iç hatta uykunun ortasına bır saat kur yanınada su koy, bir daha iç
bir de aspirin gibi birşey içersen güzel olur, bunyen hassas değilse

aksamdan kalma olmanın nedeni dehidrasyon ztn genel olarak..

muz alkolun vucuttan eksilttigi potasyumu dengeler derler.

www.youtube.com

o zaman mit'e rica ediceksin abi burdan kim nerden bulsun adalet bakanlığı'ndan tasdikli delili? ama bir ses kaydı vardı net bi şekilde diyordu kelle diye. artık nerden bulunursa sana inandırıcı gelir orasını bilemeyeceğim.

hurarsiv.hurriyet.com.tr

geçenlerde mhp genel başkan yardımcılarından biri de sayın öcalan dedi, arada uyandırdılar galiba da konuşmanın bitiminde özür diledi.

"sayın öcalan düşüncelerinin değil, almış olduğu kellelerin hesabını veriyor." demiş. gerçekten de baktım bende bir kanıt bulamadım. ses kayıtları var, ve ses pek de onunkine benzemiyor.

ama yine de buradaki kelle olayı "öcalan'a göre kelle" olduğu için pek yadırganicak bir durumu yok. erdoğan "kelle" demez sonuçta o kadar milletin önünde.

yani kısaca, sanırım olay yalan..

beyler deli manyak bir erdogan savunucusuyum ama kendisi bu lafi dedi.

linki zaten verdim bi daha vereyim, videonun aciklama kisminda söyledigi dakikayi veriyor zaten.

www.youtube.com

ben de abdullah öcalan ı eline verseler allah rızası için oracıkta boğacak bir adamım gücüm yeterse ama abdullah öcalan sayın öcalan dır. hayvan değil hala insandır. acilen öldürülmesinin gerekliliği bunları değiştirmez.

@dougsampson kardeşim anlatmaya çalıştığım bi soruşturma açıldıysa bunun iddianamesinde kanıt olarak sunulmuş olabilir ve bu belgeyi muhalifler bi şekilde ele geçirdiyse yayınlamış olabilirler o yüzden sordum yoksa hackleyelim adalet bakanlığı arşivini wikileaks olalım demiyorum.

15. saniyede bişey demiyor?

@nuribilgeceylan, adamın kendisi bile kabul etti sesi, hangi montajdan bahsediyorsun ki? ses direk onun her gün dinliyoruz, kabak gibi ortada.

yani kısaca, sanırım sağırsınız... olay gerçektir arkadaşlar.

@only alcoholica

düşüncemi söyledim

yani kısaca, sağır değil ama sığırsınız

hakikaten ne SIĞır adamlarsınız ya. bir insana sayın demek için illa sevgi ya da saygı mı duymak gerekiyor? adam başbakan, hergün onlarca demeç veriyo, konuşma yapıyo ve herkesten sayın diye bahsetmek zorunda. dolayısıyla ağız alışkanlığı ile sayın demiş olabilir, gayet doğal bence. muhalefet liderlerine de sayın bahçeli veya sayın kılıçdaroğlu diyo. çok seviyo ve sayıyo değil mi onları da? ybsg

Kaç yaşındasınız, bilmiyorum ama olay hem o günlerde, hem de 2002 sonrası 1. agızdan defalarca doğrulandı. Yani yaşı tutup gündemi takip edenler kendileri de gördüler.

Ayrıca 90 ve 90 öncesi basında henüz yayınlanmamış ne videolar var. Yayınlananlar arasında "sarhoş kafayla anayasa yapıyorlar, egemenlik kayıtsız şartsız Allah'ındır, piç nesil..." vs... gibi inciler var. Bunları da "değiştim, değişerek geliştim, milli görüş gömleğini çıkardım" gibi cümlelerle savunmuştu.

Kısacası heyecanlı gençlere bir nasihatim olsun; siyaset arenasındaki kişi babanız bile olsa güvenmeyin. Herkesin geçmişi karanlık...

Tamam eyvallah kibar bi insan olduğu için sayın diyor diyelim, desin ben de kendisine sayın başbakan diyorum mesela da, madem bu kadar kibar "kelle" ne yahu? Can de ne bileyim, hayat de bişey de yani. Beni de sayın lafı değil de kelle lafı inanılmaz irite ediyor mesela. Yazık yani. Tamam TSK'nın aldığı da can, bunu da hep böyle söyledim, hiçbirine de kelle demedim şu zamana kadar. Demem de, sonuçta hepsinin ailesi anası babası var, can en nihayetinde. Ama ortada çok net bi PKK taraftarlarına yaranma çabası varken "Kibarlığından" demeyelim. Komik oluyor cidden.

evet sayın öcalan diyor, demeseydi yalanlama gelirdi akepeden.

ayrıca yanlış söylemiş;
"serok öcalan" deseydi daha düzgün olurdu.

Şu kayda bile yalan diyen var ya daha ne diyeyim. Karşınızda Kraldan çok kralcılarrrr...

adalet bakanlıgı her beyanı noter gibi onaylıyor mu nedir ? nası bi akfadasın arkadasım?

@bryan fury nasıl bi kafası olduğunu merak etmeden bir şey biliyorsan söyle aydınlanalım arkadaşım, bilmediğimizi öğrenelim. Orada anlatmaya çalıştığım adalet bakanlığının sözü farz kabul edilebilir mi değil, örnekler içinde onu da vererek böyle saygın kurumları referans gösterebileceğimiz bir kanıt olup olmadığı. Ha hala noter moter diyeceksen gece gece, hiç yazma gözünü seveyim.

barcelona diye bir sarki var yada mas que nada olabilir.

agalar o 4 dili birbirinden ayiriyorum, her bir dile dil degdirmisligim var ama sarkiyi hatirlamama yetmiyor.

slow bir parcaydi.

yunanca olamaz mı mesela theos an einai. Orda da var buna benzer kelimeler

Dulce Pontes - Fado Mae

ben alttaki yazıyı hiç okumadan bodoslama resme baktım. sonra üç adam fotoğraf çektiriyor eee dedim ve alttaki yazıyı okudum. beş saniye daha fotoğrafa baktıktan sonra ooohaaa dedim. yani tamamen gözün açık renkleri daha keskin şekilde algılayıp çomak hücrelerinden gelen uyarıları suprese ederek beyne iletmesinden dolayı bence.

ırkçı bi yaklaşım gibi olucak ama değil. adam siyah olduğu için. adamın rengi arkaplanı bütünleyecek şekilde. o yüzden de dikkat etmeyince göremiyoruz.

hahahaha oha lan. ben alttaki yazıyı okuduktan sonra baktığımda bile zenciyi göremedim. yani o yazı haklı aga. ilk bakışta o zenciyi görmek yalan atmak gibi bişi.

görüyorum ve arttiriyorum. ben resme baktim, 3 adam gördüm. sonra altyaziya baktim, sonra gene resme baktim, hala 3 adam gördüm. sonra duyuruya döndüm, 4. nerde diye mi soyuyor diye. duyuruyu okuduktan sonra gene baktim, gene 3 adam gördüm. sonra ilk cevapta "acik renkleri" okuduktan sonra tekrar resme baktim ve 4. gördüm.

edit: astigmatim var ve yüksek derecede hipermetropum ama gözlükle baktim, sayiliyor mu?

ben ilk bakışta gördüm siyahi elemanı. valla lan.

ben yazıyı okuduktan sonra baktım gene göremedim amk.siyah adam fln deyince dikkatlice baktım gördüm.

bence yazıyı okuduktan sonra gözleri aşağıdan yukarıya doğru hareketiyle alakalı.yukarda olsa o yazı farkedilmez kanımca.

resme baktım, adamı göremedim. sonra yazıya baktım. ingilizcem olmadığı için sadece görünmez bir adam olduğunu anladım. aradım ilk başta görememiş olacağım şeyi. buldum. gizemli bi tarafı yok. adam siyah işte. fark edilmiyo.

uzun çabalarım sonucu bende gördüm :)

ben yaklaşık 1-2dk sonunda elemanı gördüğümde altıma sıçtım. true story.

ben bu linki daha öncesinde görmüs ve biliyor olmama ragmen nerdeydi lan bu adam diye aradim.

ben de ilk seferde göremedim. yazıyı okuyunca da göremedim. neden bahsediyorlar yaw? diyerek cevapları okyuyunca zorla gördüm. uww.

Adam siyah arka planla aynı renk.Adamı görememek normal.Hep ışık oyunları bunlar

ohaa lan ben de açınca göremedim, yazıyı okuyunca "görmemiz gereken biri daha mı var, yoksa bu üç beyazdan biri hakkında kral çıplak tarzı bir espri mi var acaba (hani gayet normal bir fotoğraf koyup, buradaki tavşanı görebiliyorsan ipnesin falan denir ya, herkes görür ama görmüyormuş gibi espri yapar falan)" diye düşündüm, yok. soldaki boşlukta adam aradım, yok. duyuru'ya bakıp da "sonra tekrar bakınca ohaa dedim" şeklindeki cevapları görünce tekrar bakıp da gördüm anca.

veriliyor gayet, ekstra tuşlara basman lazım. hidemyass.com dan gir.

@xenophobe, hay sen tuttuğun brandi belle olsun hocam. artık ben de falso verebiliyorum

edit 2: xenophobe arkadaştan başka kimse yardımcı olmadı, sanmayın öyle millet yardım etmiştir diye yazın bir kaç bişey kapayacam az sonra başlığı. alternatifli bir kadrom olsun

pıliis brazır pliis

İnternet sitelerine güven kalmadı artık hepsi birer birer yanımızdan ayrılıyorlar.Ne varsa eski cdlerde arsivlerde var.Sen en iyisi torrente el at...

@amaltheia, arşive başladım zaten torrent'te x-art'ı kuruttum. başka da kayda değer birşey bulamadım. önerebileceğiniz hd kaliteli yapımlar varsa onları da paylaşabilirsiniz. ben kaynak bulamıyorum.

beyler sadece 2 yardım geldi, bu kadar kıskanç olmayın.

tarayıcının vekil sunucu ayarlarını şöyle yap hacı;

adres: tosbaga.org

port: 8080

bu arada başlığa koptum,bravo. :)

özelden cufcufladım.

açacağın başlığa güleyim bu arada. arada açıp bakıcam :D

panpa,

fileporn vardı baya saglam arsivdi.

cheggit 'i arastir falso combolari var.

@madyb, düşünüyorum panpa ileride değerlenicek, sonra torunlar desin dede boş durmamış çalışmış.

bizim bir arkadas söyledi, o hep sey yapiyormus, facebooka gir arama bölümüne herhangi bir futbol yildizinin adini yaz, arat sonra sol tarafta herkesin gönderilerine tikla, her gün bir kac video yükleyen tip cikiyor.

(bkz: germanwings)

ekobilet.com

deneme yaptım, thy 336 Euro görünüyor.

@halanne,

verdiginiz sitede gercekten uygun fiyata bilet buldum, hemen aradim kendilerini, tam ückagitci ciktilar, o fiyatlara kdv dahil degilmis, servis ücreti eklenecekmis falan. bildigin dolandiricilar yani.

en gec o bayramdan önceki son bakanlar kurulu toplantisinda. ama bazen 2 hafta öncesi diyebiliriz.

süper bi soru bence de nesemizi bulalim ama soruyu anlamadim.

moderasyona mı katılmak istiyorsunuz?

Siteye giriş sayısı 468
Toplam duyuru sayısı 11
Toplam cevap sayısı 62
'Cevap bu' olarak işaretlenmiş cevap sayısı 36
'Cevap bu'/Toplam cevap oranı %58.0
Silinmiş duyuru sayısı 50
Kendi kendine: 50
Moderasyon: 0
Silinmiş cevap sayısı 5
Kendi kendine: 5
Moderasyon: 0

compumaster'la konuştum haberler iyi. dönecek size.

biz de kreatinin nerde onsuz olmuyor diyorduk vallaha.

yok ama olsa iyi olabilir-olur
@elxa ya tabi

olma hacı boşver. bsg gibi fıstık gibi cevap vermişim, sen tik atıyorsun ama modlar siliyor. onlar gibi olmaya niye özeniyorsun ki?

bisiklet, müzik aleti vs özel olarak alınıyor.
dur link bulayım.

www.turkishairlines.com

hayret öyle bir bilgi yok :S

iki tekerinide sök kadronun üstüne koyup büyükçe bir valize sığdır belki kabul ederler.

valla yardimci olur mu bilemem ama, her seferinde cocuk arabamizi ve cocuk pusetini (hani o arabanin arka koltuguna monte edilen) yanimiza aliyoruz, bagaja arti yük olarak saymiyorlar bedavadan tasiyorlar. cocuk arabamiz hayvani büyüklükte belirteyim.

valla ben daha önce taşıdım, ama biletim ekonomi değildi, kilo sınırını aşmadım, aşamadım. ama onu kilodan saydıklarına göre ve ek ödeme istemediklerine göre sanırım bagaj hakkınızdan sayılıyor.

yurtiçi taşıdım, sorun olmadı. yurtdışına çıkarken de sorun çıkmaz diye düşünüyorum.

Bence götür getir kargo parasından orada kiralamak çok daha mantıklı olur

@saksel; bu turu bisikletle yapacağım için kiralama işi olmaz.

git ingiltereye hayallerini erteleme..

ileride tiyatroyla ilgili birşey yapmayı planlamıyorsan gitme.
ama insan her zaman böyle şeylere fırsat bulamaz.4-5 ay hayatına ara vermişsin gibi düşünüp gidebilirsinde.sonuçta kasım dediğin nedir ki?
ben olsam giderdim.

ben olsam ben de giderdim amaç mutlu olmak 30 yaşına kadar hakim savcı olabilirsin

bence git ingiltere'ye, insan hayatında 6 ay o kadar da uzun bir süre değil ama orada güzel anılar edineceksin.

ya boşver hukuğu git ingiltereye. hayallerinin peşinden koş biraz. 3-4 ay uzun bir süre değil.
avea ya ayıp olmasın ayrıca.

saçma bir noktaya geldiği için moderasyon silmiş. sansüre hoş geldiniz.

hasibe ne sorduydu ki?

hasibeye ek olarak anti hasibe olan ve sosyal mesaj veren 25 yaşında aldatılan kişinin başlığı da silinmiş

sonuç: iki tarafta haklı

ekşisözlüğün bokunu çıkardılar saçma sapan başlıklar, içi boş yazılarla bari duyuruyu kurtaralım hissiyle silinmiştir ve bence de isabet olmuştur. zaten bu tip başlıklar sorular vb. için uygun platformlar var =)
not: ben de altına bir sürü şey yazmıştım o başlığın ama silinmesi mantıklı düşününce...

diğer duyurunun silinmesi haklıdır yalnız hasibe'nin duyurusunun silinmemesi gerekiyordu, gerekirse alakasız ve çözüme yönelik olmayan cevaplar temizlenmeliydi.

edit: kısmen datmin oldum. moderasyonun işi de kolay değil.

@cro, hangi cevap alakalı, hangi cevap alakasız çözemediğim bir noktaya gelmişti. insanların ikili diyaloglarını görüyordum sürekli cevaplarda. cevap niteliği taşıyan cevaplar çoktan verilmiş. söylenmesi gerekenler söylenmişti. silmeden önce bir kopyasını hasibe'yle paylaştım. oradan isterseniz tek tek üzerinden de geçebiliriz ve o duyuru'nun ne şekile yönleneceğini tahmin edebiliriz.

silmemdeki bir başka sebepse hasibe'nin duyuru mantığını kavrayamamış olması ve cevap verenlerin %90'ına @x, @y şeklinde cevaplar vermesi oldu. işin çığırından çıktığı noktada, bunlara tahammül edilmemesi taraftarıyım.

ah eklemeyi unutmuşum: moderasyona ve hasibe'ye gelen hakaretler de bir başka neden tabii ki.

ek: ben bir alttaki cevaptaki sorulara mesajla yanıt verdim. isteyen olursa iletebilirim ona da.

qdambil arkadaşım türkçen oldukça kıt. tahammül değil tolerans falan diyecektin sanırım:) ayrıca kendi yanıtına da @ ile başlamışsın o da enteresan. hem "verilmesi gereken cevaplar verilmişti zaten" de ne demek? kime göre? neye göre? bütün moderasyon seninle aynı fikirdeyse burası da bok gibi bir yer olmuştur der ve noktayı kendi adıma koyarım müsadenle.

@hasibe

Hakkinda: hasibe

Siteye giriş sayısı 3
Toplam duyuru sayısı 3
Toplam cevap sayısı 11


bambaskaymissin.

Hasibe gereksiz biriydi.Yani bu şahsın erkek olduğu kanaatine ve milletle salakça kafa bulduğu kanısına vardım bir kaç yorum bende ekledikten sonra silindiği iyi oldu

yukarıda yazılanların hepsini okudum ve hasibe sen haksızın i!1!

olay nedir ki ya? çok merak ettim. ne olur bana da söyleyin

sheridans dur allahını seversen zaten ortalık karışık

@hjarteblod : şuku

mide: talcid
kafa: türk kahvesi.

ayran soda karışımı ve eczaneden bulunabilecek nac60 hayat kurtarıcı.

şekersiz acı kahve nescafe değil türk kahvesi ayrıca bilgisayar ekranına çok fazla bakma

alka seltzer

bu gün öğleden sonra hastaneden randevun var ve sen hala buradasın. şimdi gidip öğleden sonrası için izin al. öğle yemeğeni ye ve evine gidip yat.

@sarap dumanı hehe yanlış oldu galiba :) öğleden sonrası için tek planım saatin 6 olmasını beklemek!
@yimirta vay be! alka seltzer neymiş yahu ve ben yıllarca ertesi gün etkilerinden düşünce gücümle uzaklaşmaya çalışmışım :/ gittim aldım eczaneden içiyom şimdi ilk intiba: tadını sevmedim
ilave: e bi etki olmadı hala
ilave2: hımm, biraz daha iyi gibiyim ama..

@jimicik

sarap dumani diyorki; bi bahane bul isten eve kac yat uyu :DDD

@keseci hehhe! şüphelenmiş ama beni arkadaşı sandığı yönünde karar vermiştim :)
ayrıca alka seltzer mucize yaratmadıysa da işe yarıyor.

kafa hala güzel, ikna oldum :) daha doğrudan yazmalıydım. izin alıp, eve gidip yatmak güzel bir çözümdür. kafaların betonarme olduğu günlerde ofiste gölgelerde gezmek zor zanaat. bundan sonrası için tavsiye vereyim madem. red bull içiyorum benzer durumlarda. uykuyu açıp ayakta tutuyor bir süre.zaman geçtikçe zaten açılmaya başlıyorsun. ayrıca bir diğer yöntem de sıçmaktır. evet evet sıçmak. gidip sıçtıktan sonra gözle görülür bir rahatlama ve aydınlanma hissedeceksin. şaka yapmıyorum.

c vitamini ve duş

hahah! @sarap dumanı şaka yapmıyorum dedin ama ben gülmekten altıma sıçarak bi aydınlandım açıldım o arada :)aslında bi de onu sormak istiyorum şimdi bünyeye ne versek alkolü daha iyi çeker? sebzeli fettuccine yemiş bulundum ama biliyim de bidahaki sefere uygularım

yahu grev başlığına bakıp diğer sol frame entrylerine neden bakmıyorsunuz?
ssg bir kaç gerzek ergeni savunmadı diye bozuk atıyorlar.

smyrna +1 ergen forumuna döndü sözlük.

liseli ergen tripleri, nicklerinden tanidigim koca koca adamlar da var bu isin icinde ve asil bunlar beni güldürüyor.

Hayır, nedeni IP'nin anonim olmaması değil.

İnsanların hoşuna gitmeyen şey, daha birkaç hafta önce "sansür olmaz, ifade özgürlüğü oley" diye medyada program program dolaşan insanların, şimdi işlerine gelmeyince "ne yaparsanız yapın kurallar böyle" diyip götünü devirip uyuması.

Bunun da üzerine, IP bilgileri savcılığa verilirken yazarlara haber verilmemesi, bunun nedeni olarak da CMK 157'nin gösterilmesi. Ancak (bkz: #24154452)'da görüldüğü üzere, yasak olan şudur:
"burada yasaklanan, soruşturma sırasında gerçekleştirilen işlemlerin
ve bunlara ilişkin belgelerin gerçekleştirildikleri olgusunun değil; `
bunların içeriklerinin açıklanmasıdır."

Yasanın detayını kendim okumadım, ama zamanında "sözlük beni uyardıydı" diyen yazarlar da var ve sözlüğün yazara bu konuda bilgi iletmesinin yasak olduğunu düşünmüyorum onun için.

Ama tabi başlıkların sadece ve sadece ilk entry'lerini okuyup "ergen tribi be yahu yaa" deyip de geçebilirsiniz.

Sipariş verilen lokantaya göre değişir herhalde ama genelde aliminyum kasede geliyor yemekler. NAdiren de olsa plastik köpük kasede de geldiği oluyor.

muhtemelen köpük tabakta gelir.sende porselen ya da cam tabağa/kaseye döker mutlu mutlu yersin.

allahini seviyorsan corba siparis verme disaridan. parana yazik, altin kasede bile gelse hic bi zevk alamazsin.

cin restoranindan gelen acili eksili corbanin plastik kasenin icinde olduguna sahit olmuslugum var. ama tadindan bir sey eksilmemisti, plastik tadi yoktu yani.

eski çalıştığım yere yakın bir kebapçıdan ben de söylerdim ara sıra çorba, orası mesela aluminyum kabın içinde getiriyordu, gayet de güzel oluyordu açıkçası. afiyet olsun.

evet.

elbette. neden açık olmasın ki? en gelişmiş araştırma hastaneleridir.

ben her gittiğimde bana öğrenciler bakıyor o yüzden şüpheye düştüm:D

araştırma hastanelerinde ayaklı tedaviye genelde intörner bakar. ama tabi yaptıkları tedaviyi uygulamaları asistanlara bildirmekle yükümlüler.

elbette.

kesinlikle. (eksik kalmayayım)

$üphesiz.

muhakkak.

bittabi.

Kuşkusuz.

hayir, kapali oluyorlar.

en gelişmiş falan değildir. yani benim gittiklerim öyle değildi... kalp kapakçığı değişmiş birinin üniversitenin diş hastanesinde dişini çektirip enfeksiyon kapıp, aynı üniversitenin araştırma hastanesinde öldüğünü biliyorum

@uykusuz her gece hastanın bir takım önlemsizlikler nedeniyle, ihmal vs nedeniyle ölmesi doktorların hatası vs olabilir ama neden devlet hastaneleri ki bunlar araştırma hastanesi de olabilir, üniversite hastanelerine yollar? en gelişmiş alet edavat onlarda var çünkü. bizde böyle, diğerlerini bilemem.

kurumsal bir sirket olan eksi sözlük mü :DDDDD

yok daha bir aciklama yapmadi ama burdan konustugum iki arkadas dns ayarlari falan diyorlar cogu yerde.

www.eksisozluk.com

hayır maalesef hala bir açıklama yapılmadı.

katılmıyorum. parasız adam hayvancağıza bakamaz.

Edit3:Herşey bitti de bi bu mu kaldı lan!? Düşündüklerin mevcut kurulu düzene taban tabana zıt. Senin bile piyasada bir ederin var. "Cinsel organlarını kiralayanlara fahişe, diğerlerini kiralamaya 'kariyer' denir." gibi beylik bir söz vardı tam hatırlayamadım şimdi.

Edit2: Para ile satılmasından zerre rahatsız olmazken, siz gibi(sempatik hayvanseverler) ağzından birde kısırlaştırmak kelimesini duyunca acayip erekte oluyorum. Sokup sokuşturasım geliyor biyerlere.

Edit : Boxer köpeğimle 6 yıl beraberdik. İç parazitten vefat etti kendisi.

Mamalar, tasmalar, parazit ilaçları, şampuanları, oyuncakları derken insana bir miktar yük oluşturuyor.

Sadece bunlarla da kalmaz, veterinere kontrole götürmen gerekir sürekli.

Hiç unutmam, bir keresinde arkadaşım sokakta gezdirirken sokak köpeğiyle kavga etti.

Gecenin 4ünde veteriner bulduk, üzerimiz kan içinde iki köpek. Diğer sokak köpeğinde hasar daha çoktu, çok uğraştım, paralarda verdim.

Paralıyım demiyorum ama 300-500 lirayı buluşturup veremeyecek adam hiç bulaşmasın, eziyet etmesin hayvancığa.

Yeşilçam filmlerinden fazla etkilenmişe benziyorsunuz. Sezerciğin elinden alınan katır misali...

buradan satmıyorlar diye biliyorum, aynı şehirde olanlara veriyorlar falan. satmıyorlardır değil mi :/

(git: 143377)

katılıyorum.

hayvan satmak gittigidiyor gibi sitelerde de yasak.

parası olan, kurtardığı can için harcayabilir o parayı.

heves edip parayla alınan ve sonra sokağa atılan canların peşinde ben ve benim gibi yüzlerce insan sefil oluyor.

daha geçenlerde buraya tecavüze uğrayan ve korkudan gözleri dışarı çıkan "sibirya kurdu" duyurusu yaptım. bunun bir anlamı yok mu sizce?

onu alan da parayla almıştı zaten.
sonra hayvanın rahminin kesici aletle delinmesine ve kör olmasına neden oldu evinden atarak.

sanırım silinmiş.

hayır duruyor halen..

kesinlikle katılıyorum. hayvan satışının arkasında dönen dolapları bilmeyen insanlar, aman parası olmayan bakamaz gibi cahilliklere düşebilirler, normal. hayvan edinme bir dünya sözleşme ve prosedürlerine bağlandıktan sonra, para mevzu bahis değil.

burada önemli olan, bu ilanlara kimsenin cevap vermemesi, var olan çarkı döndürmemesidir. hayvan, satılık mal değildir.

belli ki amaç, direk olarak ticaret. birazcık araştıran insan, bu oyuna düşmez.

buyrun:

www.benisahiplen.com

katılmıyorum, ne alaka

katilmiyorum.

evet, duruyormuş.
benim yapacak yorumum yok.
zaten satana diyeceğimi özel mesaj yoluyla dedim.
türkiye gibi bir ülkede artık bu sosyal bir sorun haline gelmişken hâlâ hayvan satmak vicdansızlıktır.
biz pet shop'lar için uğraşıyoruz, ama böyle elden satanlarla nasıl başa çıkılacak bilmiyorum.

yazık günah.

bu da nerden çıktı.koyunda mı satmayalım şimdi?

haklısın ancak maalesef para verildiği zaman daha çok sahipleniliyor, diye düşünüyorum.

@fader, verdiğin numara bende açılmıyor, ekşi sözlük yazarı değilim diye olabilr mi?

@african rain, barınaklarda ve sokaklarda "pet shop"lardan alınmış binlerce hayvan var. inanın para verince insanlar daha çok sahiplenmiyor, aksine para ile alınıp bir kenara atılabilecek bir oyuncak, bir eşya gözüyle bakıyorlar.

adam o yavru doğana kadar, annesine yada babasına en iyi mamalarla bakmış, veterinerlerde tüm aşılarını tamamlamış, ilgi alakayı eksik etmemiş ve şimdi de yavruları olmuş bakamayacağı için, belkide annesine bundan sonraki bakımında da destek olacağı için satıyor. O yüzden katılmıyorum.

@Dharmalı, sorumluluğunu almışsa bakacak tabii ki. yavrulara bakamayacaksa hayvanı kısırlaştıracak. ya da olmadı parasız, gerçekten iyi bakılacağını bildiği birine yuvalandıracak.

en iyi yemekleri yiyen, en iyi bezler bağlanan çocuklarının çocukları olduğunda da masrafı çıkarmak için satıyor mu acaba?

benim de köpeğim cins ve kısır olmadığı halde çiftleştirmedim. çünkü zaten onun yavrularından ayrılamazdım. kendimde onun yavrularını para karşılığında satacak gücü(!) bulamıyorum.

lütfen karşınızdakilerin canlı olduğunu unutmayın.
iyi baktı diye yavrusunu satacaksa bir karşılık olarak, hayvan beslemesin.
bu karşılıksız yapılan bir şeydir çünkü.

arkadaşlar kedi ve köpekleri ve hatta kuşları evde beslemeyin o halde. satılması elbette kötü ancak kendinize arkadaş olsun diye hayvanları eve kapatmak, belli saatlerde dışarıya tuvalete çıkartmak?

@african rain, verecek cevabım var ama konuyu saptırmak istemiyorum. Konu duyuruda hayvan satışına izin verilmemesi. buna ilişkin görüş yazabilirseniz sevinirim.

kedi ve köpeklerin doğasının sokaklar olmadığını unutmayalım.
onları sokaklardan kurtarmaya çalışıyoruz, çünkü kışın yağmurda çamurda, yazın da sıcakta asfaltta yatmak iyi bi rşey değil inanın ki.
üstelik istanbul gibi trafiği olan bir ülkede, her gün otobanlar kedi köpek mezarlığına dönüyor.
üstelik bu insanlar için de tehlikeli ve kazaya sebebiyet verebilecek olan bir şey.
4 yıldır bu evdeyim ve ara sokakta oturmama rağmen 3 kedi ve iki köpek araba altında kaldı bugüne kadar gözümün önünde.
sonra o köpekleri ameliyat ettirip pansiyonda baktırıp milyarlar harcamak zorunda kaldım şahsen.
bunu istanbul geneline vurun.
dediğiniz kırsal bölge için doğru, istanbul için değil maalesef.

canlılar para karşılığı alınıp satılamaz aslında doğal olan tabiiki bu ama öyle bir kafa düzenine tüm dünya olarak ulaşmamız ütopik olur. keza bu bir çok sistemi de altüst eder. koyun, inek vs. de var. hayvanat bahçeleri var. kurban bayramı var. tüm çarkı altüst etmek potansiyelimizin üstünde olduğu için onu işimize geldiği gibi eğip bükmeye devam edicez. herşeyi değiştiremeyiz diye hiçbişi yapmamak da mantıklı değil. aynı hayvanı barınaktan da parasız alabiliyorken para verip alıyorsan ben farklı niyetler ararım. özentilik, hava atma merakı, cahillik (demek ki hiç araştırmamışsın, hiç gazete fln okumuyorsun ve barınaklardaki durumdan bihabersin, bilsen böyle yapmazsın)ayrıca sokak köpekleriye, kedilerle, kolilerle kaçırılan hayvanlarla, osman emminin ahırındaki ineklerin refah seviyesi bir mi alhaşkına!

bu ülkede hayvan satışı yasak mı ? Değil !

O zaman neyin peşindesiniz, hayır anlamıyorum ya, ne zaman canınız sıkılsa, kafanız bozulsa kendinizi tatmin etmek için, yok hayvanlardı, yok eşcinsellerdi hemen birşey buluveriyorsunuz. İsteyen satar isteyen verir, bu ülkenin kanunları buna izin veriyor mu ben ona bakarım.

Arkadaşlar sonuna kadar arkanızdayım her konuda, vejetaryen vampir doğru bir noktaya değinmiş. Ancak ben şu caymayı anlayamıyorum:

Kedi, köpek gözümüzün önünde sokakta heder oluyor "bunları kurtaralım" demek, "bunlar da canlı, satılmasın" demek güzel de o etinden sütünden derisinden yararlandığınız hayvanlar da canlı değil mi yahu? Hiç mezbaha gördünüz mü? Tamam görmeyin, kurban bayramı var? Lütfen şu iki yüzlülüğü yapmayın artık. Hayvanlardan üstün falan değiliz. Öyle düşünen varsa bu insanın bir faşistten farkı yoktur. Adı da türcüdür. Hayvanların tür ayırımı yapılmadan hepsinin hakkı gözetilmelidir. Siz aldığınız her ette o mezbahalarda, yollarda heder olan binbir çeşit hastalıkla boğuşan hayvanlara yapılan işkenceye fon sağlıyorsunuz. At yarışları da keza. Emin olun o iğrenç ortamlarda kesilmeyi beklemek de asfaltta yatmaktan kötüdür. Kendi imkanlarınızla youtube'da çeşitli kesimhanelerin veya süt sağım merkezlerinin videolarına ulaşabilir, yahut bu hayvanlardan yararlanılırken izlenilen geleneksel prosedüre göz atabilirsiniz. Bunun derlenmişi de var belgesel halinde, açın izleyin.

(bkz: earthlings)

Ya da bana "Hayvanlar üzerinden para kazanılması etik değil" demeyin.


www.hurriyet.com.tr

bi hayvanı çiftleştirmemek ile satmak arasında ne fark var? en doğal hakkını almış olmuyo musun? sen mi karar veriyosun hayvanın sevişip sevişemeyeceğine

yani çiftleşmesine izin veriyorsun hakkı diye, ama yavrusunu umarsızca satabiliyorsun. hem de parasını kendin yiyerek :)
bu da güzel bir yaklaşım.
kendimizi kandırmayalım.

ayrıca bir de şu var. hayvan satışını yasaklatmak için elimizden geleni yapıyoruz zaten. özellikle bazı çiftlikler dışında, pet shop gibi koca hayvanların satılamayıp kafeslerde tutulduğu, sonra sokaklara salındığı veya barınağa bırakıldığı zamanları geride bırakmak istiyoruz artık.
ya da birbirlerinden hastalık kaptıkları, ışık altında, susuz sahip bekledikleri zamanları.geçen sene etilerdeki bir alışveriş merkezinde bulunan köpeklerden biri psikolojisi bozularak kendi dışkısını yemeye başlamıştı. bu hallere sokuyorlar hayvanları. güzel olan bu mu?

bu ülkede tecavüz ettiği kadınla evlenen de ceza almıyor. bu durumda ceza almıyorum diye hemen birilerine tecavüz edip evleniyor musun?
hayvan satışı yasak değil diye üretip üretip satmak da bunun kadar vicdan meselesidir işte.
köpekler kedilerden farklı olarak yavrularından ayrılmadan bir ömür boyu annelik ve babalık duygusu yaşayabilen hayvanlardır bu arada, bunu da unutmayalım. yani anneyi yavrusundan ayırıyorsun. bu çok mu güzel?

bu arada et yeme olayına bir şey diyemiyorum, çünkü mesela et yemeyen bir arkadaşıma doktor et yemeyi zorunlu kıldı ve çocuk kusa kusa et yemek zorunda kaldı. hani böyle durumlar da oluyor, ona bir şey diyemem, fakat korkunç durumdaki kesimhaneler var ve maalesef gönderilen dilekçeler bilmemneler hiçbir işe yaramıyor. hayvanları doğrayıp duruyorlar.
istediğiniz kadar ilgilenin maalesef yasa çıkmıyor ve çıkanlar da uygulanmıyor.

hayvanı satmak nasıl mantıksızlıksa, hayvanımın yavrusunu satmıyım ortada kalmasın diye çiftleştirmemek de o kadar mantıksızdır, en doğal ihtiyacını öyle engelleme hakkını nası görüyosun kendinde? kendi süs eşyan peluş oyuncağın değil o hayvan, ve o seni tercih etmedi, sen geldin onu sahiplendin, onun hayatına ilk müdaheleyi sen koydun zaten bu saatten sonra satılıp satılmaması dert edeceğine, doğal hayatlarını nasıl daha iyi hale getiririz, nasıl daha sağlıklı barınaklar, üreme ve yaşama alanları sağlayabiliriz diye düşünmelisin..

elxa,
konuyla alakasız olduğuma nasıl karar verdin bilmiyorum ama, sokakta gördüğün hayvanlar bizim eserimiz diye onları kısırlaştırmalıyız mantığına anlam veremedim eğer yazdığımdan da, hayvanlar dilediğince sevişsin anlamı cıkardıysan da ön yargılarından kurtulmanı ve hayatın boyunca sevişmemeni tavsiye ediyorum.(buradaki sevişme ifadesi alakalı kişiye hakaret etmeye yönelik değildir, bizim gibi hayvanların da bu hakkı olduğuna vurgu yapmak içindir, alınan olmuş, kusura bakmasın)

bence satılmasında bir problem yok satılabilir.
almayacak adam parayla almasın gitsin barınaklardan alsın canım ne yani satış yasaklansınmış. niye gidip kurban bayramında hayvan alıp kesiyosunuz?

ayrıca işine gelenlere tık koyuyorsun gelmeyenlere koymuyorsun. herkes bir fikri savunuyor burda.

extreme ways +1
gidip kısırlaştırın hayvanları onların canı yok değil mi ?

gelir getiren gözüyle baktığımı nereden biliyorsunuz öncelikle?ben cok sevdiğim kedimin bir yavrusu oldu ve cevremde iyi bakacağını düşündüğüm biri olmadığından ücretle vermek istiyorum.çünkü bir kediye bakmanın masrafı bile aylık 150-200tl (iyi bakıldıpı taktirde) dolayısıyla belli bi tutar veremeyecek insanların kedime bakmasını istemiyorum.bunda ne sakınca var?vereceğim kişiden gelir bordrosu isteyemeyeceğime göre bu bir yöntem.
hayatında hayvan besledin mi bilemiyorum ama kısırlaştığında karşılaşabileceği sorunları biliyormusun?
para verip sokağa atılıyor diyenlere gelince bunun yüzde oranını biliyormusun?

Duyuru sahibinin fikrine katılmıyorum. Duyuruda hayvan satışı ile ilgili uygulama bu şekilde devam etsin.

Hayvanlar hukuken eşyadır. Ticarete konu olabilir. Mülkiyet konusu yapılabilir.

hayvanlar insanların kullanımına verildiği için bir sakınca yok bence.

binek hayvan ticareti yapılıyorsa evcil hayvan da yapılabilir.

@blatta hiberna
parayı cebe atıp, hayvandan bihaber kalmak hayvanseverlik değildir?nereden biliyorsun böyle olduğunu?belki ben görüşüyorum sürekli belki ben de gerekli kontrolleri yapıyorum vereceğim kişi için?
rumuzumu yargılıyorsun,satışı yargılıyorsun,hayvanseverliğimi yargılıyorsun,hayvan vereceğin yerin kedi bakmış olup olmamasından,bakıp bakamayacağını yargılıyorsun,lütfen kedimin sevişmesine karışma.

(git: 143377) internet kullanicilarina kapaliymis actim.

sona kadar destekliyorum ey türkiye cumhuriyeti vatandaşları artık kabul edin ve bilinçlenin zaman akıyor artık eskisi gibi değil hayvandan çok insan var artık nesilleri git gide tükeniyor geçende bir alış veriş merkezinde hayvan dükkanına girdim (giriş amacım orada bulunup prim yaptırmak değil !! tam tersi anne bana şunu allll anneeeneğaaaee diye direten çocukların veya diğer müşterilerin duyabileceği bir şekilde yazık bunları küçücük kafeslere mahkum ediyorlar hareket bile edemiyorlar gibi cümleler kurup vicdanlarına seslenmek)özür dilerim uzattım papağanların kafesinin altında bir de utanmadan ne yazmışlar akılları sıra müşteriyi bilgilendirmeyi de ihmal etmiyorlar -ana vatanı güney afrika ! yahu elini vicdanına koy göz yaşlarımı zor tuttum konudan saptım biliyorum anlatmak istediğim bu ve bunun gibi oluşumlara hiç bir şekilde izin vermeyelim arkadaşlar gittikçe çoğalan hayvan ticareti beni üzüntüden kahrediyor hiç olmassa bu platformda barındırmayalım bir şeyler yapalım ! bu arada yunuslar için açtığım show tv kınama duyurusu sistem geri alınma kurbanı oldu adminlerden ricam bellekteyse o zavvalı hayvanlar için tekrardan yayınlanması sevgiler ..

Öncelikle hayvan bir eşyadır, insanların kullanımına verilmiştir vs gibi yorumları ağzım açık okuyor ve onlara cevap dahi vermek istemiyorum. bu görüş hayvanlara tecavüz edenlerin düşüncelerini de meşru kılıyor, eşya gibi gördüğün ve senin üstün olduğunu düşündüğün her şeye istediğini yapabilirsin sonucunu çıkartıyor. siz insansanız ben değilim, söylemek istediğim tek şey bu.

ikincisi yasalar her zaman doğru olanı öngörmezler. yasalar değişim içerisindedir ve o toplumun gelişmişliği ile doğru orantılı olarak, hükumetine göre de değişiklik gösterir. aynı yasalar, internet yasaklarına da izin veriyor, zamanında töre cinayetlerini de hafifletici neden olarak sayıyordu. yine bir arkadaşın dediği gibi, kadını tecavüzcüsüyle evlendirmeye izin verip tecavüzcünün ceza almasına da izin vermeyebiliyor (ki bu durumda baskı sonucu kadın genellikle evlendirtiliyor, hatta bu nedenle evlenmek için tecavüz edenler bile var). kısaca, yasayla aklileştiremezsiniz, vicdanınıza ve insanlığınıza danışmanız gerekir çoğu zaman. bunu bir hukukçu olarak rahatlıkla her yerde dile getirebilirim. ayrıca bunun oylamasının yapılıp yapılmaması da demokrasiye hizmet etmez, insanın çıkarlarına hizmet eder, hayvanlarıınkini hiçe sayarak.

soranlara: sokaktan sahiplendiğim 4 ayaklı bir oğlum var, kısır ama cinsel hayatı da var, o dürtüsü devam ediyor, yalnızca çocukları olmayacak. etrafta zor koşullarda hayata tutunmaya çalışan binlerce akranı varken ve öncelikle yaşayanların kurtulması gerekirken yenilerin hayata gelmesine gerek yok. onlara ayrı ve rahat bir yaşam alanı sağlamadan üretimine katkıda bulunmak büyük haksızlık. kaldı ki bu konu dışı bir tartışma. konu HAYVAN SATIŞININ EKŞİ DUYURUDA YASAKLANMASI.

son olarak, ben konuyu oylama olarak değil, tepki olarak açtım ve duyuruyu bu sorun çözülene kadar boykot ettiğimi belirttim. gerekirse oylamaya dönüştürülebilir, bu moderatörlerin bileceği iş. aksi düşüncelere -ilk paragrafta bahsettiğim insanlık yoksunu olanlar hariç- saygılı olsam da, kendi tepki duyurumda, çağrıma destek verenlere tik atıp, diğerlerine tik atmama hakkımın olduğunu düşünüyorum.

Ben de emeği geçen herkese ve duyarlılığından ötürü duyuru yönetimine çok teşekkür ederim.

zafer direnen emekçilerindir?

moderasyon olarak teşekkürlerinize ricayla karşılık veriyoruz.

bir de bir noktayı düzelteyim, barınaklara bağış şartını ilk sunan değerli galadnikov'du. minnetlerimiz galadnikov'a :)

@vejeteryan vampir

"Öncelikle hayvan bir eşyadır, insanların kullanımına verilmiştir vs gibi yorumları ağzım açık okuyor ve onlara cevap dahi vermek istemiyorum. bu görüş hayvanlara tecavüz edenlerin düşüncelerini de meşru kılıyor, eşya gibi gördüğün ve senin üstün olduğunu düşündüğün her şeye istediğini yapabilirsin sonucunu çıkartıyor. siz insansanız ben değilim, söylemek istediğim tek şey bu."

şu paragrafı yazan insanın ruh sağlığı bozulmuştur. hayvan bir eşya diyen kim ben göremedim yazılarda. fakat insanın kullanımına verilmiştir sözünü kullandım ben. mesela bıçak da insanın kullanımında, onu tutup da anüsüne sokanları normal olarak mı addedeceğiz ? senin "çıkarttığın" şeyler hiç normal şeyler değil. ya aşırı naif ve kırılgan bir romantik yapın var ya da tam tersine psikopattın da biraz düzeldin. ben insansam sen de insan olabilirsin. insanın düşüncesi farklı diye ne kendini ne başkasını insan olmamakla itham etmemeli taraflar bence.

Ayakkabı + 15 tl

müşteri, ayakkabı + 15 tl kazandı.
ayakkabıcı, 35 tl (ayakkabı parası) + 15 tl (para üstü)* kaybetti
komşu dükkan, ne karda ne zararda.

*burada ayakkabıcıyı mantıklı bir esnaf olarak kabul ediyoruz. zira böyle bir durumda ayakkabıcı, bozulan 50 tl'den sahte olmayan ayakkabı parasını komşu dükkana geri verir. ha bu salak vermediyse ayrı.

sonuç: bir ön kabul şartıyla ayakkabıcının zararı 50 tl'dir.

başlangıcta dükkanın elinde sadece 35tl değerinde ayakkabı vardır

müşteri ürünü aldıktan sonra elinde komşudan aldığı 35tl vardır(50'nin 15ini müşteriye verdi)

para sahte olduğunu anlaşıldığında komşuya 50 lira verdi elde 35 vardı 35-50=-15

kar=son durum-ilk durum dersek
kar =-15-35(ayakkabı değeri)
kar=-50

fikrimi değiştirdim 50 tl

komşudan aldığı sahte olmayan 35 lira satıcıda ama...

Ayakkabıcı 50 TL bozdurmuş 35 TL kendinde 15 TL de müşteriye vermiş.
50 TL sahte diyor komşu, dükkan sahibi kendisine 50 TL geri veriyor. Zararını hesap edelim:

Komşuya verdiği 50 TL
kendinde kalan bozdurmuş olduğu 35 TL (eksi)
Müşterideki Ayakkabı 35 TL
Müşteriye Para üstü 15 TL
65 TL zarar

ayakkabı + 30 lira.

not: sahte para numarasını yutan bi esnaf için 15 tl de prestijden kaybetmiştir benim hesabıma göre.

tekrar açıklayım
-------------müşteri-----------satıcı--------------komşu---
başlangıç---sahte 50tl------ayakkabı+gerçek50tl----gerçek50tl

durum1------ayakkabı+15tl---gerçek50+gerçek35TL----sahte50Tl

durum2------ayakkabı+15tl-- sahte50+gerçek35-------gerçek50TL


satıcı başlangıçta 50 lira ve 35liralık ayakkabısı vardı (85tl)
son durumda gerçek 35tl ve sahte50 lirası var(35TL)

bu durumda zararı 50tldir.

bi de şöyle bütünleme yönüyle bakarsak konuya. komşu dükkan olaydan zarar etmediyse ki etmedi. müşterinin karı = satıcının zararı şeklinde bir denklem ortaya çıkar.
o da ayakkabı + 15 tl ye denk gelir.

maliyet muhasebesi gibi,

1-ayakkabı gitti= 35 tl
2-gerçek 50 liradan para üstü gitti = 15 tl
3-komşu geldi parasını istedi, 50 lira zararda komşu, karşılamak için 2. işlemde para üstü vermişti 15 lira, oranın 35 i gerçekti yani komşusuna, komşusunun 35 lirasını ve kasasından 15 lira çıkartıp verdi = 15 lira

35+15+15= 65 lira zarardadır adamımız

cüdüt düdüt: değiştiriyorum ayakkabı 150 liradad olabilir ayakkabı + 15 + 15

ayakkabı +30 olucak dikkatle hesaplayın ayakkabı +15 diyen arkadaşlar 15, 2 defa cepten çıkıyor

iste dükkanlara güvenlik kamerasi konulsa, direk polise adamlarin esgali verilirdi, sizin de bu kadar basiniz agrimazdi. artik gecmis olsun neyse.

zararin neresinden dönersen kardir ama toplam zarar ayakkabi+65 lira.

@saiko ikinci işlemde verdiği 15 kendi cebinden çıkmadı ki,
komşudan aldığı paraydı o zaten

Ama şimdi ikilemde kaldım. Komşuya parasını verdi gönderdi dedik. Yani aslında komşuyu hiç karıştırmayalım. Adamın zararı 35 TL ayakkabı + 15 TL para üstü = 50 TL

olay gayet basit, diyelim ki iki tane müsteri geldi.

1. müsteri dükkandan ayakkabi aldi, cikarken de adami kandirip para vermeden kasadan 15 lira aldi.

simdi burda saticinin zarari ayakkabi+15 lira.

2. müsteri geldi adama sahte 50 lira verdi, gitti. saticida 50 lirayi komsuya itelemeye calisti ama komsu bunu farkedip parasini geri istedi.

burda da saticinin zarari 50 lira oldu.

iki denklemi toplarsak

ayakkabi+65 lira.

€xpolerer haklı. yanıldığımı itiraf edeyim (az önce ayakkabı + 65 lira demiştim, sildim o cevabımı), zarar 50 liradır.

burada işi o ipne komşu karıştırıyor. arkadaş komşuya giren çıkan ne ki? sahteyi mahteyi bırak. satıcı, komşudan gerçek 50 lira alıyor, sonra da gerçek 50 lira veriyor. satıcı ile komşu arasında hiçbir sıkıntı, artı eksi yok.

35 liralık ayakkabıyı verdi, bir de 15 lira paranın üstünü verdi, satıcıya 50 lira girdi. hepsi bu.

ha illa ayakkabının alış fiyatı zart zurt derseniz, 50 lira değil de ayakkabı + 15 lira diyebiliriz.

@keseci sen de öldürdün adamı. dükkanı kapatacak adam...

panpalar niye step by step gidiyoruz ki. mevcut durumda;

toplam kar = toplam zarar değil midir?

E komşu 50 lirasını zaten geri alacak ne kar ne zararı var işte. Müşteri zaten hayvanın önde gideni pezevengin biri sadece kârı var. o da;

ayakkabı + 15 tl = 35 + 15 = 50 tl o halde; 1 nolu denklemde görüldüğü üzere toplam kar = toplam zarar = 50 tl

Olmadı mı ?

çok kafamı karıştırdınız. bi daha düşüncem :)

@mea: "komşusuna cebinden verdiği 50 lira" demişsin. peki komşudan aldığı 50 lira (bozdururken aldığı) nereye gitti? o da hala cebinde duruyor o zaman?

komşuya verdiği 50 lirayı cebinden vermiyor ki. komşudan almıştı, onu geri verdi.

beyler sorry. bi daha düsündüm

simdi kasada diyelim 1000 lira var dükkanda bi ayakkabi var.

adam geldi 50 lira verdi ayakkabiyi aldi, komsuda para bozuldu 15 lira verildi.

kasada simdi 1035 lira oldu ayakkabi gitti. komsu geldi 50 lirasini geri istedi komsuya geri verdin 50 lirayi kasada kaldi 985 lira.

baslangicta ayakkabimiz ve de 1000 liramiz vardi

simdi 985 liramiz var ama ayakkabimiz yok. zararimiz ne oldu 15+35(yani ayakkabi parasi)

zarar 50 lira. tesekkür ederim saygilar.

@sivrisinek o başka bir tartışma konusu.
ayakkabıyı sonuç olarak belli bir kârla 35 tl ye satacaktı satıcı. şimdi ayakkabı yok oldu ortadan. o halde zararı 35 lira.
ama ayakkabıyı 20 ye almıştı diyen de olabilir toptancıdan :)

ayakkabı maliyeti + para üstü olarak verdiği 15 lira

ilk seferinde bunu yazmıştım, sonra yeminle kafamı karıştırdınız. yoksa ben yanlış hesaplayacak adam değilim.

not: iktisat mezunu olduğumu kimseye söylemeyin.

35 tl+15 tl = 50 tl

arz ederim

düşünmeden atıyorum: 85 tl = 50 tl sahte para + 35 tl ayakkabı.
olmazsa biraz düşüneyim :)
edit: biraz düşündüm, müşteriye giden 15ide eklemeli; 85+15= 100 tl.

Müşteriye gerçek 15 tl ve 35 tl değerinde ayakkabı verdi. => -50 tl
Komşu dükkan sahibine gerçek 50 tl verdi. => -50 tl
Toplam = 100 tl zarar.

Bir başka açıdan: Müşterinin sahte 50 tl'sini gerçek 15 tl ve ayakkabı ile gerçeğe çevirmiş oldu.Ayrıca komşu dükkana gerçek 50 tl verdi.Toplam 100 tl.

ticaretçi kafasıyla düşünürsen zarar 50tlden fazladır.
çünkü satıştan önce kasasında 0TL ve 35TL'lik bir ayakkabı vardı.
bu satış sonrasında kasasında olması gereken para 35tl iken -50TL(35ayakkabı+15paraüstü) olmuştur. yani arasındaki fark 85TL eder.

ama sen iyimser düşünürsen giden sadece 35tl ayakkabı + 15tl paraüstüdür, yani 50TL zarar var.

Kasaya para üstünü verdikten sonra 35 TL girdi.
Sonra para sahte olduğu için komşusuna vermek üzere kasadan 50 TL çıktı.

Adamın zararı buradan: (Ayakkabı + 15 TL)

Cevap ilk şık ;)

Öncelikle teşekkürler. Böyle soruları seviyorum :)

1. Ayakkabıcı ayakkabıyı toptancıdan almak için x lira verdi.
2. Ayakkabının fiyatı 35 TL. Kâr=35-x TL
3. Müşteri geldi, 0 TL verdi, 35 TL'lik ayakkabı+15 TL kazandı.
4. Ayakkabıcı komşuya 50 TL verdi. Ayakkabıcıdan x+50 TL çıkmış oldu. Adam dükkanı kapayıp ayakkabıcılığı bıraksa zararı bu kadar olur.
5. Adam ayakkabıcılığa devam ederse o kaybettiği ayakkabıyı da satabilecekti ve geliri 35-x TL olacaktı. Yani Bu durumda zararı 35-x+50 TL olur.

x=20 TL olsun. İlk durumda zarar 70 TL, ikinci durumda 65 TL olur.

ayakkabı maliyeti=35 lira olması lazım değil mi?
satıcı, ürüne uygun gördüğü fiyatı vermiş.
ayakkabıyı yolda bile bulmuş olsa, kafasında "ben bundan 35 lira kazanacağım" fikri var. demek istediğim ayakkabıdan zararı 35 liraya sabit düşünülmelidir.

satıcının kasasında 100 tl olduğunu varsayarsak; ayakkabıyı 35 tl ye sattı kasada 135 tl oldu. komşu geldi paranın sahte olduğunu söyledi ve bunun üzerine komşunun 50 tlsini geri verdi. kasada 85 tl kaldı. zarar burada -15 tl. bir de ayakkabıdan oldu.
buradan hareketle zarar= ayakkabı +15 tl olur.
35 tl+ 15 tl olmaz.
zarar hesabında yoksun kalınan kar hesaplanmaz.

sevgili arkadaşlar. konumuz "ayakkabının maliyeti nedir, ayakkabacı ayakkabıyı kaça aldı" değildir. yani asıl çözülmek istenen sorun o değildir. ayakkabının alış fiyatına, yok fırsat maliyetine bilmemneyine takılmayın yahu. maliyet muhasebesi problemi değil bu. ayakkabı = 35 lira. satıcının alış fiyatını, kârını bilmemneyini gözardı edin. pi'yi 3 alın. bu yüzden asıl mevzuya odaklanamıyorsunuz.

"35 liralık ayakkabı + gerçek 15 lira verdi, bir de komşuya gerçek 50 lira verdi, toplam 100 lira zarar" diyen arkadaşlar. komşudan aldığı gerçek 50 lirayı (para bozdururken aldığı) ne yaptınız? tamam komşuya gerçek 50 lira verdi ama en başta bozuk halde gerçek 50 lira almıştı.

ayakkabının maliyeti belki 5 lira ama üzerine 35 lira etiket koymuş olabilir :))

biz ayakkabı maliyetini saydık ama bazı muhasebe işlemlerinde etiket fiyatından hesaplanır zarar.

aslında 35 lira ayakkabı maliyeti desek doğrudur, çünkü normal bir müşteriye 35 liraya satıyor bu ayakkabıyı.

ayakkabının geliş fiyatı + 15 tl 50 değil.

Cevap veriyorum:
Bu soru aslında çok basit konuları bile ne kadar karıştırıp içinden çıkılmaz hale getirdiğimize güzel bir örnektir.

Yoktan var, vardan yok edilemiyeceğini kabul ettiğimiz sürece sorunun 3 oyuncusunun (sahtekar alıcı,satıcı ve komşu) başlangıç ve sondaki durumlarını karşılaştırmak cevabı verecektir.

Başlangıçta herşey 0,olaydan sonra sahtekar ın 1 ayyakabı ve 15 tl si, komşunun 0 tl si var.Olaya başka girien çıkan olmadığına göre başlangıç koşullarını sağlamak için satıcının 1 ayyakkabı ve 15 tl zararı olmalıdır.
cevabı nakit olarak vermek gerekirse ayakkabının satıcıya mailyetini bilmediğimiz için cevap şöyle yazılabilir 50>zarar>15

1-2 böyle sorum daha var isterseniz..

sor sor heyecanlı oluyor :)

@ saksel

sen şimdi cevabını bildiğin bi soruyu niye sordun burada:D

Cevabı ayakkabı + 15 TL olanlara tik at o zaman.

niye sordu? çünkü tartıştık demiş. demek ki kendisi de ayakkabı + 15 lira fikrini desteklemiş. farklı cevap veren karşı tarafa iddiasını ispatlayabilmek için de burada sormuş.

bu arada diğerlerini de ayrı başlık açarak sor, şahaneymiş, hoşuma gitti (üç arkadaş 25 liralık radyo alıyor 10'ar lira veriyor, para üstünün iki lirasını bahşiş bırakıyor hikayesini sorma ama o kabak tadı virdi)

anlamadığım bi olay var:

ayakkabı gitti bi ayakkabı zarardayız, artı ayakkabı ile birlikte 15 lira para üstü gitti zarardayız bi de üstüne komşuya kalan gerçek 35 tlsi artı kasadan 15 lira verdik

yani ayakkabı + 15 + 15 olur cevap, 50>zarar>x gibi bir şey çıkmaz, sorunun cevabı sözel veri mutlaka içermeli ayakkabı 135 lira da yada x35 lira da cevabın içinde kesinlikle ayakkabı bulunmalı çözdüğünüzü sanıp aldanıyosunuz, bu da maliyet muhasebesidir 3 arkadaş gitmiş 25 lira vs problemi de öyle çözülür başka türlü cevap yanlış çıkar

ben de kalın kafalıyım; satıcının elinde şu an ne var?
50tl sahte para, zarar.
35tl giden ayakkabı, zarar.
15tl giden para üstü, zarar.
topla 100tl yapar.
komşunun kârı-zararı yok, sahteci müşteri, 35tl değerindeki ayakkabıyı, 15tl parayı almakla satıcıdan 50tl çıkmasına sebep oldu, verdiği sahte 50tl satıcıya ayrıca zarar. topla 100yl yapar.

@g7mor: aynı şeyi iki kere sayıyorsun.
50tl sahte para, zarar.
35tl giden ayakkabı, zarar.
15tl giden para üstü, zarar.

50 tl sahte para, zaten 35 lira giden ayakkabı ve 15 lira para üstünün karşılığı olarak elinde duruyor. tek zararı o işte.
50 lira sahte para = 35 lira ayakkabı + 15 lira para üstü.

"verdiği 50 tl sahte satıcıya ayrıca zarar" demişsin. değil. AYRICA zarar değil. verdiği bütün zarar o kadar. sahte para vermesiyle hiçbir şey vermemiş olması arasında zerre kadar fark yok.

tatil icin gidiyorsaniz ehliyetler geciyor sorun olmuyor. firmadan firmaya degisir o dediginiz baska sehir olayi.

(git: 25923)
(git: 171464)
(git: 12930)
(git: 158577)
(git: 169823)
(git: 232584)

1.evet
2.evet ama mesafeye göre ekstra ücret geçiriyorlar

1) geçiyor
2) ciddi bir miktar "tek yön ücreti" alıyorlar.

roket adam, ciddi bi miktar dediğin ne kadar? hesap kitap yapıyoruz da şu an...

Sixt'in sitesine girin, oradan hesaplayın. Nereden binecek, nerede bırakacaksınız, hepsini giriyorsunuz, size net sonuç çıkartıyor. Mesafeye bağlı bildiğim kadarıyla, Nürnberg-Viyana arasına 180 euro demişti mesela sırf bu tek yön ücretine.

yüzde 1,5 garanti alıyor, bir de çektiğin atm'nin ait olduğu banka komisyon alıyor. atıyorum 5 eurodan az olmamak üzere %3 gibi

toplu çekerseniz çok uygun oluyor. geçen kuzenim için bakmıştım. moneygram vs'den ucuza geliyor. akbank: Yurt Dışı Nakit Çekim Ücreti - 7 TL

paranizi düsük kurdan ceviriyorlar bi zararinizda böyle oluyor.

once 2 elinizi basiniza koyup "eyvah!" cekin. onlar hızlı cogalıp iyi saklanirlar. geçen yaz 2 ay misafir ettim onları. ben de sizin gibi bırak takılsınlar demistim sonrasında "heeyt! yeter ulan!" dedirttiler.

(bkz: kanatli karincalar)

kraliceyi bulup imha!!! degil ama disariya birakirsan sorun cozulur. zira zor olan kraliceye ulasmak zaten :)

hemen ilaçlayıp yok edin, sayıları gittikçe artacak. aynı şey başımıza geldi, o kadar çok çıkıyordu ki sabah uyanınca ilk tuvaletten gelen hafif vızıltıyı duyuyorduk. hiç vakit kaybetmeden ilaçlayın.

siz onları öldürmezseniz onlar sizi öldürür, der bir atasözü.

bir an önce kurtulmaya bakın derim ben, çok çabuk çoğalıyorlar, her tarafa yayılıyorlar aman diyim. ben evde böcek tozu bulmuştum ondan döktüm çıktıkları yere, o şekilde kurtulmuştum.

güzerahlarına tuz..sıra sıra, karınca sıradağı.

tuzu aşamıyorlar, denenmişliği var.

@cedilla, bunlar helanın her yerinde müdür. tüm satha tuz yaymam gerekecek.

beyler saçma gelebilir ama pişmanlık duyuyorum lan öldürürken, bişey söyleyin ki şu vicdan azabı gitsin. yoksa koyun koyuna yaşamaya mecburuz elemanlarla.

yaşayan bir organizmayı öldürmek korkunç tabii ki ama kurtulmak lazım..atabildiğiniz kadarını dışarı atıp gerekli önlemleri alın (ilaç, tuz , vs neyse artık).

Ben aldım. Ve inanılmaz güzel bir alet. Daha önce telefon kullanmamışım.

alma olm, samsung galaxy ace neyine yetmiyor ya ye ya da fakirlere var o parayı..

mükemmel alet imkan varsa kaçırılır mı ya

o parayla güneyde en kral yerde 2 hafta tatil yaparsin. iphone adami serinletmez ama deniz candir.

kullanmadım etmedim ama şahsi görüşüm 2binlik ve telefon gibi kolay çalınabilecek, kaybolabilecek aleti yanımda taşımam lan. Ha çok işime yarayacaksa taşırım, yoksa zaten vermem o kadar parayı.

olm deli deli olma! git al şu aleti imkan varsa..

I phone olmadan nasıl yaşıyor muşuz? :)

bende 3gs var hayatımda aldığım en güzel "şey". bak o kadar net konuşuyorum. 4'e imkanın varsa yarın sabah hemen al.

kasim'a iPhone 5 cikiyor onu bekle.

O paranın yarısına git bir ensturman al diğer yarısıylada ders al.iphone neymiş önceden iphone mu vardı.

iphone dörde verdiğin paraya tempra alırsın. tempraya cant taktır modifye yaptır da iphone dört alma.

alma, parayı yazın tatilde bir güzel ez.

hacı abi, ne kadar kazandığından bağımsız olarak bi telefona 2 bin lira verilmez. asgari ücretin 700 lira olduğu şu ülkede, ben o telefona o kadar para vermekten hicap duyarım kendi adıma.

türkiye de yaşamıyorsun ki

davulun sesi

@benlik bu kadar

türkiyede yasamiyorum ama yilda en az 3 kez geliyorum, orda dogdum büyüdüm. arkadaslarimin ailemin dostlarimin yollarin sokaklarin daha iyiye gittigini görüyorum.

ya havaalanlari bile daha iyi oldu.

simdi neyse konu sapmasin, ben akp yi savunmayayim.

3 boyutlu düşünme yetisinden uzak olduğunuz için böyle. kabul edelim başbakan karizmatik hele hele türk insanında var olan bağırıp çağıranı birşey zannetme hastalığından dolayı iyi iş yapıyor ama işte bunun ardından ancak 3 boyutlu düşünme yetisinden yoksun insanlar ve/veya bize de düşer diyenler gidiyor.

olayları bir bütün olarak değerlendirme yetisinden yoksunsanız, bir olayın hele hele politikanın hiçbir zaman münferit olaylar zinciri olmadığının ayrıdında değilseniz, bir hükümet icraatının (a veya b hükümeti farketmez) sonuçlarının nereye uzandığının 10-20 sene sonrasında ne gibi zararlar vereceğinin kestirmesini yapmaıyorsanız, günübirlik düşünüp ertesi günü bile umursamıyorsanız normaldir yani..

ha bir de tabii Türkiye sanki 8 sene öncesinde deveyle seyahat edilen biryermiş sanki yatırım hiç yapılmıyormuş gibi normal çerçevesinde ve ülkede kim iktidar olursa olsun gelişecek şeyleri Akp iktidarına bağlamak da düpedüz mallıktır.

kendimden ornek vereyim; ben chp li olmama ve oyumu chp ye verecek olmama ragmen, icten ice akp kazansin istiyorum. cunku turkiye su durumdayken baska bir parti gelip de basa gecerse bunlarin yaptiklari tum hatalar onun ustune kalacak. ozellikle de ekonomik durumlar suan feci sisirme ve alti bos, dunyayla iliskiler de ayni durumda. kesin bir cokme yasanicak bari kim ak kim kara net gorunsun...

bence bu istemdışı arzunun tek nedeni olabilir. o'da çocukluğunda yada gençliğinde dinle ilgili yaşadığın travma.

sokak jargonunda buna inşaata kaçan top sendromu diyoruz.

senin kadar olmasada bende aynı durumdayım, dini bilip uygulamayan gününü karı kızla geçiren biriyim özet olarak. 1. si chp daha sıcak geliyo bana, atatürkün partisi bi kere ama chp muhalefet yapmaktan ileri gidemiyo, kılıçdaroğlu geldiğindede çok şeyin değişeceğini sanmıyorum( önyargının kralı ) ve sadece eleştri eleştri eleştri yani kılıçdaroğlu bi gün çıksa dese ki akp şu zamanda şu kadar yol yaptı, şunu bunu geliştirdi, öpüp başıma koyarım. ama yok arkadaş hep mi eleştirirsin, o eleştirdikçe akp ye yakınlaşıyorum bende. adamlar çalışıyo hem, daha 20 yaşındayım ama küçüklüğümdekiyle şimdiki türkiye arasında ciddi anlamda gelişme var. keşke chp sadece eleştirmek yerine, vay akp şöyle böyle demek yerine, bazı şeyleri kabullense. sürekli yolsuzluk şu bu diyo ama kimse gidip bi başvuruda bulunmamış savcılığa yada danıştaya. başvursun, bi yolsuzluk varsa elindeki belge doğruysa zaten cezaları var bunların.

ben de senin gibi sayılırım. bazı politikalarını tasvip etmesem de, tayyip'den iyi bir başbakan adayı görmüyorum. karizmasına kanıyorsun falan demeyin, siz ekşi sözlük yazarı elitler ne kadar nefret etseniz de akp'nin icraatlarını bir başka partinin yapacağını hiç ama hiç düşünmüyorum. onların tek bildiği muhalefet yapmak ve yapılan iyi işlere karşı çıkmak.

@trajikomix

dokunmazlik diye birsey varken ve chp nin tum baskisina ragmen kaldirilmiyorken, savcilik ve tum hukuksal sureclerin onunde akp nin adamlari varken yapilan suc duyurulari neye yariyor? ortbas edilmeyen ne kaldi.

kraldan çok kralcılık.

@catpat dokunulmazlık dediğin 300 küsür kişilik meclisteki akp'liler, onun haricidemi dokunulmaz? madem savcılar kovuşturmaya yer bulmuyo yada davaya gerek görmüyo, aihm var. kılıçdaroğlu herhangi bir belge hakkında danıştay(idari davalar), sayıştay(parasal işler), savcılık( geri kalan hepsi) için gitsin müracaat etsin, sonra sonuç çıkmasın o zaman haklı olur işte. ama elinde mavi şeffaf dosya çıkıp belgelerim var demeyle bitmez o iş, madem muhalefetsin madem hükümeti denetliceksin, düzgünce yap bu işi sonuna kadar arkanda duralım bizde.

akp'ye oy veriyorum ama korkuyorum, güç yozlaştırır mutlak güç her zaman yozlaştırır.

zaten bu yüzden yurt dışında yaşayanların oy kullanmasını istemiyorum. dışarıdan her şeyi güllük gülistanlık görüyorlar, altı üstü 2 ay gelip ülkede kalıyorlar onun da yarısını antalya'da tatil yaparak geçiriyorlar ve sayelerinde her geçen gün, her geçen yıl üzerimde daha fazla baskı hissediyorum.

@catpat +1

bir de akp reklamlarında ne var? mesela: yerli uçağımız göklerde diyolar güya türk malı uçak kullanılıyormuş!! ya türkiye kendi yerli otomobilini de yapmamışken uçağı nasıl yapabilir? güya 2023 hedeflerinde varmış!!!ayrıca uçağa ben mi biniyorum madi durumu iyi olanlar biniyor. yani bi arabam var o da 10bin liralık. benzinli. aylardır benzine gelen zamdan kullanamıyorum acil durumlar(hastaneye gitme gibi) dışında. ayrıca kemal kılıçdaroğlu yapacağı icraatlardan bahsediyor. dürüst güvenilir bir siyasetçi. eski dönem statükocuları bile eleştiren birisi.

bunun yanında akp hayal olanlardan bahsediyor. kanal projesi benim fakirliğimi giderecek mi? her ilde okul yaptık istediğimiz okula gidiyoruz diye afişleri var boy boy.ya her ildeki okullar bana ne fayda sağlıyor? okul yapıyosun da işsizlere neden iş vermiyorsun? üniversite kapasitelerini düşüreceksin ve nüfus planlaması getireceksin ama başbakan üç çocuk diyo. napcam ben üç cocuğu okutamadıktan sonra işe sokamadıktan sonra.böyle düşünmek lazımdır.

bütün kanunlarla oynamıştır akp hükümeti. emeklilere nema ödemeleri geri verilecek dediler. babamın aldığı inanın sadece 1200 gibi bir para. halbuki nemalar biliniyor ki her ay maaştan kesilen bir para. 1200 lira nedir ki bütün çalıştığı yıllar göz önüne alınacak olursa. emeklilere bişi geri ödemesi yapıcaz dediler. vere vere 80lira verdiler ki çok az olduğu ve her emeklinin ses çıkarması gerektiği de bilinir ama halkımız güdülmeye alışık ya! enflasyon göz önüne alınacak olursa %5 zammı zar zor veriyor. nedir ki? yeni çıkan torba yasayla sendikaların grev hakkı ellerimizden alındı. anlaşmaya varamayacaksak sendika hakkımız değilse ne yapalım? bu hükümet geldi geleli sözleşmeli kadrolar çıktı piyasaya. ve bu nasıl gösterildi? halinize şükredin iyi ki sözleşmeli kadro var. buna nasıl şükredebilirim ki? eskiden ya özeldeydin ya kadrolu memurdun.

tekel işçilerini işten çıkardılar. 4b 4cli kadroların hiç bir güvencesi yok. maaş farkları iş yerindeki sosyal haklarında bile çok farkediyor. ben nöbet parası almazken kadrolular alıyor. neden? ayrıca biliyoruz ki recep tayyibin antalya mitinginde camdan yazılar akıyor o da oradan okuyordu. teknik bir aksaklıktan dolayı yazılar kesildi, tayyip ise bişi okuyamaz oldu. bir saat öle kem küm... ama kemal amca öle mi? çok akıcı konuşuyor ve türkiyeyle ilgili bir sürü veriye, bilgiye hakim. ayrıca adam hesap uzmanı. hesap uzmanı olmak demek kolay bişi değil yani. iktisat mezunu için zor bişi. ekonomi mezunları için bile çok zor bişey. öyle her yiğidin harcı değil.

tayyip ise hayatını futbolla kazanan biriydi. üstelik hatırlarsanız ülkeyi bölmekle suçlanarak 4 ay hapis yattı. ve üstelik hakime de sarhoş dedi. koskoca bir başbakanın geçmişinde böyle lekeler hem de büyük lekeler olmaması gerekir. geldiği yer futbol olabilir bişi demiyorum ama oradan kazandığı paralarla mı yat kat gemicikler aldı? şimdi de abd'den ev almışlar. yani bu paraları nasıl kazanıyor? oğlunu burslu nasıl abd'de okutabiliyor? deniz feneri bile kapandı gitti. bu yolsuzluklar için dokunulmazlıkları kaldırmıyorlar. bu hükümet geldi geleli mahalle baskısı diye bişi oluştu. ülke açıklar ve kapalılar diye ikiye bölündü, neredeyse. bu hükümetle birlikte pkk ile daha bir savaş içindeyiz. medya özgürlüğü yok. koskoca ordu yok edilmeye çalışılıyor ve yerine polis devleti getiriyorlar. böyle mi olmalı güzel ülkem? böyle dinle ve başbakanın dini inançlarıyla mı yönetilmeli?

eskiden çadır kampları yapardık sahillerde ama yerine oteller görüyorum artık. gümüldür orman kampı bile satılacakmış. 2b orman yasasının da içine ediyorlar! düşünün artık! zengin yine zengin ama fakir iyice fakirleşti. yani bir insan nasıl gözlerinin içine baka baka yalan söyler? zamanında suikaste kurban giden aydınlardan biri ne doğru söylemiş!

edit: çok uzun olmuş paragraflara böldüm ve aradaki yazım hatalarını giderdim :)

başlıktaki ana soruna pozitif (+) cevap vermekten kıvanç duyuyor, selam ediyorum.

tabi ki genelleme yaparak söylüyorum, yoksa memleketin zaten yarısının olan bitenden haberi yok. ama en azından kendi yaşadığı yer için kafasında bir imaj oluşuyor ve oy veriyor. 25 yıl yurt dışında yaşayıp, yılın 2 ayı gelen adamın cebinde altı üstü bir kimlik var diye benim hayatımı etkilemeye ne hakkı var? yurt dışından ülke nasıl görünüyor ondan daha çok fikrim var mı yok mu bilmiyorum ama burada yaşayan biri olarak öncelikle kendi rahatımı düşünmemde (başkalarının hakkını gasp etmeden), sonrasında ise ülkenin yurt dışındaki görüntüsü için çabalamamda bir anormallik görmüyorum.

2 mv 2 mv'dir. bu düşünceyle hiçbir bağımsız kişi aday olmasın madem (bdp destekliler dışında). ya da nasıl olsa benim 1 oyum hiçbir şeyi değiştirmeyecek deyip pazar günü evden çıkmayalım.

bıdıdı gayet güzel özetlemiş durumu. +1

cevap: yurtdışında yaşadığın için.
muhtemelen henüz ailenden ve çevrenden kimse akp yüzünden mağdur da olmamıştır.
çevrendeki insanlar başka partiye oy verme ihtimallerine karşı "boş oy pusulanızı seçimin ertesi günü bize getirmezseniz yıllardır yaşadığınız yerden birden bire tayininiz çıkıverir" diye tehdit edilmemiştir mesela.
ya da içki sattığı için her gün saçma bahanelerle ceza yazılmamıştır işyerinize.
iş görüşmesine gittiğinizde "biz sadece ak partilileri alıyoruz" denmemiştir.
birileri sırf yandaş olduğu için soruları alırken kardeşiniz girdiği sınavda başarılı olmak için kıçını yırtmamıştır.
birincilikte geçtiğiniz yazılı sınavdan sonraki mülakatla yüz kişi(bir kısmı yazılı sınava bile girmemiş) önünüze geçmemiştir.
akp'ye boyun eğmediğiniz sürece her türlü işiniz ters gider bu ülkede ve gelip de havalimaının temizliğini gören insan "hükümet çalışıyor" muhabbeti yapar.

sandığından çok daha büyük bir baskı var insanların üstünde, yurtdışında doğup büyüyüp burda ahkam kesmekle olacak işler değil bunlar.

olayları akp yandaşı haber kaynaklarından takip ettiğin için.

yılda üç defa buraya gelerek elde ettiğin veriler doğru kara vermene yetmiyor diyebilirim kısaca.

öncelikle çok yanlış bi yerde sorunu sorduğunu söyliyebilirim :)
ben de kılıçdaroğlunu boş biri olarak görüyorum üstüne erdoğanı da boş görüyorum. İkisi de tipik siyasetçi ikisi de büyük sorunlara karşı çözüm odaklı değil.. biri diyarbakıra stad yaptıracam vaadiyle geliyor diğeri samsunluya raylı sistem minibüsçüleri işsiz bırakacak, bu oyuna gelmeyin diyebiliyor..
Neyse,
Siyasi düşüncesinden dolayı kimse mal olmaz, gerizekalı olmaz.. biz de özellikle de okumuş-aydın diye tabir edilen kesim tarafından karşı düşüncede olanlara bu sıfatların yakıştırılması da ayrı bir konu zaten.. çok seviyoruz bu tip etiketleri, hatta biraz daha kızarsak orospu çocuğu bile diyebiliyoruz karşımızdakine, sırf bizim gibi düşünmüyor diye..
Takrar neyse,
Sizin durumunuz hakkındaki 1. düşüncem:
Yurtdışında yaşayanların özellikle türk olmayan kesmin erdoğan hakkındaki fikirleri şimdiye kadar beni hep şaşırtı. Misal amerikalı bir dj den “I really love Turkey and especially Erdogan.” (attığı mailden kopyaladım) sözünü duydum. Sanırım yurtdışında eskisine nazaran daha bi güçlü duruşumuz var ve bu sizin düşüncenizi etkilemiş olabilir. Haliyle erdoğana karşı sempati besliyor olabilirsiniz.
2. düşünce:
olayın bir de seçmen boyutuna değinmek gerekir bence. Yakın çevrenizin chp ye oy vereceğini söylemişsiniz. Eğer yakın çevrenizdekiler de yukarda yazanlar gibi sizi düşüncenizden dolayı “3 boyutlu düşünme yetisinden uzak” biri olarak nitelendiriyorlarsa veya bu düşüncenizi travma sonucu beyanat olarak görüyorlarsa sizin onlar gibi düşünmemeye şartlanmış olmanız bana olası geliyor.

özet: mal değisin.

sorun olmaz bi sey demezler.

koyabilirsin.

bagajda neler taşıdım bir bilsen.. koy gitsin.

ben biber yemem. yeşil biberden nefret ederim kırmızısında kusarım o derece. hattı öyle bir yemeği biberle yapsınlar, ardından biberleri çıkarsınlar yine de anlıyorum biber olduğunu. bazen o kadar yoğun bir tat alıyorum ki çok fena yapıyor. kesin bilinç altında bir şeydir. ananas ve brokoli de yemezdim eskiden ama şimdi en sevdiğim şeylere dönüştüler. gerçi onlar biber kadar kötü yapmıyordu ama neyse.
işin kötüsü herkes acı değil tarzında şeyler söylüyor. benim derdim acı olup olmaması değil( ki acıyı çok da severim pul biber olsun acı sos olsun kimsenin dökemeyeceği kadar da döküyorum) o aldığım tat mahvediyor.

kimisi peynir, süt ürünleri yiyemez. o da ileri derecede bir şey.

senin baya çok nefret ettiğin şey varmış. psikolojik olabilir diyor seni türk doktorlarına emanet ediyorum.

ben de çok yemek seçiyorum maalesef. çözümü ise şöyle buldum: pırasa, patlıcan, ıspanak gibi sebzeleri böreğin içine başka sevdiğim malzemelerle birlikte koyuyorum ve tatları çok az geliyor. bu şekilde onları da yemiş oluyorum. veya karnıbahar hayatta yemem ama fırında bol malzemeli peynirli yoğurtlu sosla tüketebiliyorum. sen de bu şekilde yöntemlerle deneyebilirsin.

kabak ve şimdi akılıma gelmeyen birkaç şeyden nefret ediyorum. çok net şekilde reddediyorum önüme bu konunca, nerde nasıl olduğu çok farketmiyor.