The house of the rising sun. Animals

Smoke on the water. Deep Purple

Toto calin

don't stop believin' - the journey

crocodile rock - elton john

people are strange - the doors

hey jude - the beatles

i want to break free - queen

starlight - muse

boulevard of broken dreams - green day

what i've done - linkin park

country klasikleri. pek söyleyen yok. bence niş bir pazar. johnny cash'tir bazı elvis eserleridir, warren zevon'dur, lynrd skynrd'dır bir playlist yapılabilir.

resul odabaş

Metecan mete

www.gimmesomeoven.com
Şuradaki brine aşamasını deneyebilirsiniz. Tavuğu çok tuzlu (aşırı çok tuzlu) ılık suda 15 dakika bekletin (önceden hazırlıyorsanız en fazla 6 saat bekleyebilir suda) sonra çıkarıp musluktan soğuk suyla yıkayın ve kağıt havluyla kurutun. Sonra istediğiniz gibi pişirin.

yogurt, salca ve baharatli bir marinede bekletebilirsiniz birkac saat.
ayni sekilde soya sosunda da bekletebilirsiniz.

soya sosunda bekletebilirsiniz. hatta biraz da nişasta ekleyerek kadifemsi bir dokuya sahip olmasını sağlayabilirsiniz.

ben zeytinyağı, yoğurt, salça, karabiber karışımında bekletiyorum dolapta 2 saat.

saman gibi olmuyor, ama tam bir kanat but ızgara performansı beklememek lazım, sonuçta malzeme ortada. sağlıklı bişeyi, sırf yumuşak olsun diye sağlıksız bişey haline de getirmemek lazım.

sütlü veya yoğurtlu ve zeytinyağlı (+istediğiniz baharatlar) ile sos yapın güzelce bir kapta karıştırın. buzdolabında en az 2.5-3 saat bekletin. tavukları çok büyük kesmeyin cücük kadar da olmasın.

pişirirken tava iyice ısınsın ondan sonra içine atın tavukları ve bir tarafı böyle kahverengi olana kadar(kızarana kadar) çevirmeyin sonra çevirin. varsa eğer döküm tava ile yapın güzel ısınıyor çünkü. tavanın azını kapak ile kapatmayın.

birde ben tuz eklemiyorum. suyunu salmasın diye. en son yerken ekliyorum. en son pişme aşamasından sonra biraz krema ve kaşar ile 5 dk daha kısık ateşte çevirdim güzel oldu.

püf nokta özeti: dolapta soslu olarak bekletmek ve kızgın tavaya atıp pişirmek.

Kaynar suda 5 dk haslayip tavada kizartirsan ici sulu ve yumusaak disi citir olur

tuz, çekme karabiber, kekik/fesleğen, zeytinyağı varsa worchestershire sos ile marine edip döküm tavada pişirin.

döküm tava önemli sulu olması açısından

brine++

www.tablespoon.com

kefir, kekik, fesleğen, karabiber, nane ve az tarçınlı sosta bir süre bekletip döküm tavada pişirerek yapıyorum. mis gibi oluyor.

pidegen

PideY

pidey döner-y çakması gibi olur. köfteci yusuf'un alt şubesinin.

H'ayran Pide

Pideo
Pidello
Pidellos
Pidequella

Pideci ismini esprili şakalı yapmak için kasmaya gerek yok samimiyetsiz bir hva yaratıyor müşteride. Ürünün veya sizin özelliğinize göre bir isim seçilmeli. Karadeniz pidesi mi ege pidesi mi yapıyorsunuz? Özelliğiniz ne? Eğer hiçbir olayı olmayan dümdüz malzemeli ekmek yapıp satacaksanız kasmayın soyadınızı koyun gitsin.

Kesinlikle urun ismi yapin. Karadeniz pide , gorele pide fln gibi

kardesler pide salonu

Pidye

Deva Pide

Açbırakmaz pide

tat pide ya da pidetat

Just Pide

Bidene

PideHub

Pidestan
Slogan da hazir; bu pideye destan yazilir haha.

Piderya

3.14 pide ( π)

Pidde gibi isimler itici oluyor. Pideciden komikli isim beklenem ben. Pideci, ali pide, ahmet pide vs iyi

Epidermis

Muhteşem Süleyman gibi Muhteşem Pide

π pide (ilk baştaki zımbırtı pi sayısının sembolü ama nedense bana çogacayip geldi yazı fontundan kaynaklı sanırım.)

hızlı okuyunca pipide oluyor evet hem zeki hem esprili.

benimkini seçerseniz sınırsız pide isterim, 2 ekmekten tost yapıp yiyip yarım saat sonra acıkan insanım ona göre.

light versiyonunu da buldum bak, fi pide. böylece hızlı okuyunca pipide olmuyor hahah ya hahaahah yaaa

pidestan

Klasik pideci adlarından vazgeçmeyin. Diğer xpide falan AVM pidecisi adı gibi. İnsanın aklına iğrenç pideler getiriyor.

-kardeşler pide
-çavuşoğlu pide
-aydın pidecisi

vb isim koyun

pidenem (tabelada kocaman pidenem yazıyor. yanında da aşkitonuzun pide açarken yöresel kıyafetlerle çekilmiş bir fotoğrafı, hani çiğ köftecilerdeki gibi)

dergipark.org.tr

www.mckinsey.com

huaaa çin süper güç müthiş olacak huaa demiyorlar tabi o benim tabirim ama göstergeler şimdiden başbaşa olduğunu ve ilerlerdiğini söylüyor. bir çok risk ve tehlikede var ama benim sormak istediğim dünya üzerinde ki sosyal ve toplumsal etkisi

Duygusuz + 1

Hür teşebbüs olmadan başarılı olunabilseydi, sscb çökmezdi.
En iyi ihtimalle üretirler üretirler orta gelir tuzağında takılır kalırlar. Katma değer yaratan, inovasyon ürünleri illa ki amerika dan çıkar.

kendi halkına yaptıkları ortada, dünyaya neler yapar artık orası hayal gücümüze kalmış. gelenin gideni aratacağına eminim.

Bombok olur.

Cinin resmen ele gecirip bastan yarattigi bi asya sehrindeyim. Durum bombok gorunuyor. Anglosakson kaynakli somurgecilik anlayisinda gidilen yerdeki lokal insanlarla guzel iletisim kurma, tabiri caizse dost olma anlayisi varken asyali kaynaklida buradaki otnekte cin ozelinde durum tam tersi diyebiliriz. Gittikleri yerin dili, kulturu vs hic umurlarinda degil. Ingilizceye bile ihtiyaclari yok gibiler ya da umurlarinda degil. Kesinlikle lokal isletmeleri tercih etmiyorlar, alisveris kendi aralarinda hallediyorlar. Ozetle istilaci ve kaba pezevenkler:)

Bir de kimse cine gitmez amerika dururken denmis; adamlarin derdi zaten ulkeye insan cekmek degil tam tersi insan gondermek bu yuzden civar asya ulkelerinde uydu kentler hatta ulkeler insa ediyorlar. Malezyanin basbakani cinli. Hong kong ayri bi mesele ama onumuzde.

Cin tecavuzcu Coskundur, Amerika ise Nuri Alco. Sonucta ikisinin de vardiklari varacaklari yer ayni.Sadece birinde susleyip pusleme olayi daha gelismis.

Cin, super guc olursa olacaklardan korkalim tamam ama Amerika super guc iken yaptiklarina ne demeliyiz.

çin, kendi sınırları içerisinde kurmuş olduğu kölelik düzeniyle, dünyanın herhangi bir noktasındaki icadı, kısa süre içerisinde kopyalayıp, yüzde biri fiyatına işçilik maliyetiyle seri kopyalamaya dönüştüren bir mekanizma.

yani ucuz işçilik ve kopyalama yetenekleri dışında bir maharetleri yok.

böyle bir mekanizma, eğer dünyanın süper gücü haline gelebiliyorsa, vay o dünyanın haline.

diğer taraftan, çin'in süper güç haline gelmesi demokrasi, insan hakları, evrensel hukuk normları vs açısından tam bir felakettir.

diktatörlük hayali ve beklentisi olan kimi rejimler, çin diktatörlüğünün bu yükselişinden kuşkusuz ki çok büyük güç alacaktır.

barfiks sayısı, barfiks demirinde ne kadar uzun zaman geçirirsen o kadar artar. Son tekrarda yukarıda her zamankinden daha fazla kalmaya çalış.

her set max yapın sayıyı boşverin. barfiks çekmek yaptıkça gelişen bir şey. ekstra başka sırt hareketleriyle de destekleyebilirsin.

Su an ismini hatirlayamadigim, herhangi bi hareketin tekrar sayisini artimak icin cok etkili bi metod; 1 seferde maksimum 7 tane yapabiliyorsan 5 ya da 6 da birak yediniciyi yapma. Bunu gun icinde farkli zamanlarda en az 5 kez tekrarla. Orn: sabah 9 da 5, 12 de 5, 15 de 5, 19 da 5, 22 de 5 gibi. Headstand pushup icin uygulamis baya iyk sonuclar almistim. Tavsiye ederim.

Dinlenme süresi de önemli.maks barfiks sayının yarısı her sette tekrar sayın olsun. Setler arası dinlenme başta 45 sn olsun.haftada bir 15 sn düşür dinlenme süresini. 0 olunca tekrar sayisini arttirarak devam.
Not;denendi

Saymayın +1
Bugün max 8 yaptıysanız yarın min 9 yapın.

yeterli protein almıyorsan, antreman öncesi glikojen depoların dolu değil ise bir noktadan sonra o sayı artmaz. hatta atrofi nedeniyle düşer.

bir süre ağırlıkla çekmeye çalış sonra ağırlıksız uç barda. aynı ağırlıkla çalışmayla güç de kas da gelişmez bence.

Akü yenile

Akü +1

akü bitmiş. hemen akünü değiştir.

akü + 1

dün burda akü bitince anlar mıyım diye soran bir arkadaş vardı, sen miydin o yoksa? :))

eğer bu satırları okuyorsa o arkadaş ile tecrübelerini paylaşabilirsin.

akü

Kimse yazmamış hayret, akü yerinde mi

- baba akü yooğ.

aracı eğer uzun süre kullanmadıysan aküyü değiştirmeden önce şarj ettir.
eğer akşam bıraktığında araba çalışıyodu ve sabah bi anda olduysa bu söylediklerin muhtemelen parkları açık unuttun veya elektronik aksamda bi kaçak var ve aküyü boşaltıyo.

Bunun neden oldugunu bilmiyorsan direk sat arabayi toplu tasima tavsiye ederim sana

Marka model yazmamissiniz o nedenle emin degilim ama benim toyotanin anahtariyla denize girmistim. Uzaktan kumandayla acamayinca anahtarla acmistim. Aracta toyota alarm sistemi takiliydi bu sistem de buu tip durumlari hirsizlik olarak algilayarak motoru kilitliyormus. Alarmi devreden cikarinca calismisti.

sonuç şöyle; arabayı vurdurarak çalıştırdım, aküyü değiştirdim, sorun çözüldü. herkese teşekkür ederim.

Fotograf yukleyemedim surekli hata verdigi icin
Nike seklinde 2- 3 cm lik iltihapli bi yara

öncelikle resim görünmüyor. enfeksiyon özellikle de vucudunun alışmadığı türden uzak ülkelerde gerçekleşeni şakaya gelmez.

mutlaka bir hastane ya da medikal merkeze gidin. çünkü o bölgede yaygın enfeksiyonlar ve tedavileri hakkında tecrübeleri vardır. en basitindne eczane ya da benzeri bir yere danışın.

eger hastaneye gitme olanaginiz yoksa, temel pansuman urunlerini uygun bir saticidan alip - artik gittiginiz ulkeye gore bu eczne mi olur, market mi olur, siz bulursunuz - kendiniz halledebilirsiniz belki.

iodine tarzi yarayi temizlemelik bir sivi veya benzerleri.
yarayi temilemek icin kullanilacak tek kullanimlik spanc benzeri birsey.
oksijenli su da kullanabilirsiniz. bunu iodoneden once kullanirsaniz daha iyi olur.
en son olarak da bircesit antibiyotikli pomad, ingilizce adi wound dressing, bunu onemi yarayi kurutmadan temiz tutmasi, en son bunun ustune yarabandi. ya hergun ya da sabah aksam bunu degistirmeniz lazim. yani bir kerelik almayin.

butun bu islemlere baslamadan yara bolgesini iyice sabunlu suyla yikayarak temizleyin.

her dus alidiginizda veya yarali bolge kirlendiginde islandiginda tekrar degistirin.

size ne bulastiysa bunu geri getirmez ama sadece basit bir mikrop kapma durumu ise en azindan daha ilerlemesini durdurur.

bi kedisever olarak pansuman konusunda deneyimliyim ama tabi bizim yaralar bildik kaynakli oluyor. o civarlarda hangi bulasici hastaliklar varmis ona da bir bakmak lazim.

genel cerrah. ilacı var. tedavi gecikirse fistüle dönüşebilir ve cerrahi müdahale gerekir.

geçmiş olsun. normalde yazılacak şey değil ama konuyla ilgili olduğu için paylaşayım: bir dönem ben tuvalete çıktığımda şıp şıp kan damlardı, öyle bir süreç yaşadım. ismini unuttum ama doktor bir krem vermişti. fissür, basur vs. ne ararsan vardı - tuvaletten sonra affedersin gtümde krater varmış gibi hissederdim. sonuç olarak mucizevi bir şekilde kremle tamamen geçti; genelde berbat bir yaşam-beslenme düzenine sahip olmama rağmen 6-7 yıldır çok şükür demir gibi tesisat, allah vermeye kabız oldum diyelim o zaman bile sorun çıkarmıyor.

genel cerraha görün, ilaç versin, bi' de beslenmeyle ilgiliyse (örneğin çok yağlı ya da baharatlı yemek gibi) onu düzelttiğinde zımba gibi olursun.

Genel cerrahiye gittim 1 hafta önce düzeldi bişey yok dedi. 2 gün sonrasında tuvalete gittim, yok böyle bir acı. Krem vs kullanıyordum devam ettim kreme sanki bir işe yaramıyor krem acıyı bile hafifletmiyor

Başka doktora gidin; anestezi kremi, yara merhemi ve gerekirse ameliyat sonrası yaraya sürülen, suda çözünen eski bir ilaç var onu veriyor. Sıcak suya oturma gibi ek tedavi, ağrı kesici hap ve yanında vitamin de verilir. Ayrıca iyileşme sürecinde kabız veya ishal olmayacaksınız. hala geçmiyorsa cerrahi müdahale ile tedavi ederler.

ameliyat oldum. 1 saatlik bi operasyon. 1 gün hastanede yattım. 2. günden sonra evdeydim. şuan gayet iyiyim.

@gliderpilot hangi hastane? Hangi doktor? Bir de maliyeti ne kadar oldu hocam?

kozyatağı acıbadem hastanesi 4-5 bin bi maaliyeti vardı ama özel sigortam olduğu için ücret ödemedim. doktor ismi hatırlamıyorum malesef.

pahalı bir ameliyat değil. 5 dk sürüyor. acı çekmeyin boşuna

Kantaron yagi tavsiye ederim.

@justathought kullandım onu da hiç bi faydası olmadı ya da ben yanlış kullandım:(

Duyurunun üstünde 9 ay geçti, yurt dışındaydım gitmediğim doktor içmediğim ilaç sürmediğim krem kalmadı. Geçen hafta Nihat Bengisu’ya gittim ufak bi müdahaleyle 1 yıldır yaşadığım ağrıdan kurtuldum. Umarım tekrarlamaz asla eğer hala çeken arladaşlar varsa gidin ameliyat olun kurtulun.

Özelden ve burdan destek olan herkese teşekkürler.

öncelik meselesi.

ben de öyleyim ama sene başında adamın teki köpeğime tekme sallayınca karakolluk oldum. önce polislerle tartıştım, sonra adamı getirdiler. 3 saat direttim şikayetçi olacağım diye. başka olay olsa sallamam. küfür bilmemne vs.

biri kafasını memelerinize sokup çk güzel diyor ve el ele olduğunuz kişi bunu farketmiyor. serin hikaye ama yine de bişey diyemeyeceğim. tacize uğradıysanız ses çıkarın, adamın farkedip farketmemesine gerek var mı?

kapı önünde küfürlü konuşan adama siz de pekala müdahale edebilmişsiniz. neden yanınzıdaki erkeğin müdahale etmesini bekliyorsunuz, öncelik sırası neden erkekte? kaldı ki evet laf ettiğiniz kişi piskopat olabilir. yan baktın diye adam bıçaklanan ülkede yaşıyoruz, ne bekliyorsunuz ki?

korna basılmasından ben de hoşlanmıyorum. korna trafikte gördüğünüz tüm abukluklar için basın diye konulmamış oraya. ve evet kornaya bassalar kavga çıkabilir değil mi, sizin seçme şansınız var basıyorsunuz, arkadaşınızın da seçme şansı var ve basmıyor.

anlattığınız kişiler pısırık değil, gayet normal insanlar.

bir kadın olarak sokakta küfreden adama ben müdahale etmediğimde pısırık olmuyorum da erkek neden pısırık oluyor. kurşun geçirmez değil bu okumuş etmiş adamlar, elin magandasının kaza kurşununa gitme riskini niye alsın?

Sizin bakış açınızla erkeğinki farklı. Siz sözlü kavgaya girerek olaylara müdahele edebileceğinizi düşünüyorsunuz ve beklentiniz temelde kendinizi "muhtemelen" fiziksel bir kavganın içinde bulmayacağınız yönünde. Fakat iki erkeğin sözlü kavgasının fiziksel şiddete dönüşmesi çok kolay oluyor. Kendini böyle bir şeyin içinde bulmak istemeyen adam da her türlü tartışmadan uzak duruyor.
He diyip geçmek varken ben şahsen kendimi ne olduğu belli olmayan bir adamın önüne atıp bu ufak çaplı savaşı kazanmayı bekleyemem. Cebinden bıçağı çıkarıp bana saplamayacağının garantisini verebiliyor musunuz ? Yaralandıktan sonra kahraman mı ilan edeceksiniz adamı? Ha bunu bilerek siz kendinizi öne atıyorsanız atın tabi kimse karışamaz. Ama başkasını da bunu yapmadı diye suçlayamazsınız.

siz sadece sevdiğinizden örnek vermişsiniz. genelleme konusunda epey hatalısınız bence.

yeni nesil okumuşlukla yok, ben 86 lıyım, üni mezunuyum, 6 yıldır beyaz yakalıyım. bir kere bile pasifliğim olmadı, kavgacı değilim. ama dediğiniz örneklerden birine veya benzerlerinde bile pasif kalmadım. arkadaşlarım da benim gibi, dediğiniz örnekten bir tane gördüm.

böyle bir genelleme yok. sevgilinizle ilgili olan sıkıntıyı onunla çözmelisiniz. karakter olarak pasif olabilir, kötü bir şey yok bunda. adam fazla incedir, başka erkeklerin yaptığı öküzlükleri yapmıyordur mesela. güzel özelliklerine odaklanın.

alpha erkek olmasın zaten herkes. kadınalr mutluluğu bulamaz yoksa.

+synesthesia

Siz bir kadın olarak tepki gösterdiğinizde karşı taraf farklı reaksiyon gösteriyor. Erkek tepki gösterdiğinde ise ne olacağı belli değil.

@elo gerçekten o olay oldu ve duymadı. Ben bazen taciz olayların şok olup kitleniyorum. Noldu diye sorduğunda söyledim. Duymamasına şaşırdım ben de.
Ben zaten pek çok şeyi hayatımda kendim çözüyorum. Küfür eden adam olayında bana susmamı söyledi, ama aşağıdaki adam devam edince ben de konuştum.
Savaşı kazanmaktan öte kendi kişisel alanımı korumaktan bahsediyorum. Yoksa kavga yanlısı değilim. Özellikle son yıllarda kamusal alanda nasıl davranacağını bilmeyen pek çok insan türedi. Benim hakkımı gasp etmeyi kendi özgürlükleri sanıyorlar. Bu insanlara susarak bir çözüm bulamayız.

totomuz değerli bizim.

çünkü kadınların ağız dalaşıyla sonlanacak bir durum, erkek-erkeğe bir durumda çığrından çıkabiliyor ve maalesef artık olaylar öyle ağız burun daldılarla sınırlı kalmayabiliyor. psikopat dolu. yüksek ses yapıyorsunuz diye yazlık komşusunu uyarıp öldürülen tiyatrocuyu hatırlayın.trafikte silah çeken, kadın şoförlerin kaputunu yumruklayan magandalar duydu bu kulaklar.

şu cümleyi kaç kere duydun: "dua et kadınsın, erkek olsan ne yapacağımı bilirdim"

işte erkek olunca olacaklardan korkuyoruz belki de. Topluma yerleşmiş bir şey bu. Kadın olunca ağız dalaşıyla geçiyor genelde (çok psikopat olup metrobüste tekme atanı, döveni falan var tabii) ama erkek erkeğe olunca en ufak bir şey daha da büyüyebiliyor. Hele iki erkeğin yanında kadınlar varsa normalde yapmayacağı şeyleri yapan erkekler de olabiliyor. (ego muhabbetleri, kadının yanında kendini ezdirmemek vs.)

normal şartlarda çıkıp hakkımızı aramalıyız, ama Türkiye hakkını aradığı için pompalıyla vurulan bıçaklanan insanlarla dolu.

adana ve sakarya yörelerimize bekleriz o zaman.
şaka bir yana "hep mutlu olmak istedim" +1
yabancı bir arkadaşı misafir ediyordum istanbul'da, ki kendisi normalde öyle şeylere hemen zıplayan bir tip gündelik hayatında, gürültücü bir karakter zaten. ne zaman yanlış yapan birine bir şey söylesem, kornaya bassam veya durumdaki tersliği ifade etsem beni susturmaya çalıştı.
fakat çok dikkatli olmak gerek, nereden ne çıkacağı belli olmuyor, b.k da çıkabilir.
ben de bazen "ulan acaba gücümün yettiğine mi bağırıyorum yaa?" diye düşünüp rahatsız olabiliyorum.
sevgilinize hak vermemek elde değil, ufacık çocuklar bile uyuşturucu madde kullanıp bıçakla geziyor artık sokakta, olay insanlık dersi veya eğitim vermeyi geçip, can sağlığını (sizin ve onun) korumaya dönmüş de olabilir.

Cahilin cureti cok olurmus.

Tamam da bu sefer bu adamlar bizi sürekli rahatsız ederek dolaşıyorlar. Onlara kimse höt demediğinden alanlarını genişletiyorlar.

Yazdığımı sildim yanlışlıkla, tekrar yazmaya çalışayım.

Öncelikle ortada taciz varsa, kesinlikle ses çıkarmalısınız. Bunu yanınızdaki kişiden beklememelisiniz ama. O kişi bunu yapmak zorunda değil. Bu kısım net, soru işareti yok.

Ben çok merkezi bir yerden geçerken, 5 kişi tarafından sebepsiz yere darp edildim. 2 yerimden bıçaklandım. Biri sol bacağım, biri tam olarak belimin sağ kısmı. Kalçamın bittiği yerin üstü. Tehlikeli bir yer yani. Bana saldıran kişilerin geldiklerini görmedim bile. Ortada hiçbir sebep yokken, gündüz vakti. Madde etkisindeymiş bu kişiler bunu yaparken. Öleceğimi sanmıştım. O durumdayken nasıl yerden kalkıp kaçtığımı gerçekten bilmiyorum. Düşününce mantıksız gibi. Kimse de yardım etmemişti.

Bunu neden anlattım, şu yüzden. Siz çok bol keseden atıyorsunuz gibi geliyor. Benim yaşadığım basit bir şey. İnsanlar neler neler yaşıyor. Anlık gerçekleşiyor hepsi. Trafikte falan korna çalmak durduk yere kavga çıkarmak falan asla yapacağım şeyler değil o yüzden. Aklın tarafını seçmek en doğrusu her zaman. Kimseyle sidik yarıştıracak halim yok. Tabii kendimi ve sevdiklerimi korumaya çalışırım. Bunun için de ne gerekiyorsa yapar insan, yine aklını kullanarak. Fiziksel duruma gelmesini mümkün mertebe önlemeye çalışarak. O ana gelince çünkü, artık kontrol sahibi kimse yok. Her şey şansa kalıyor. Ama yok nasıl gidip ona posta koymaz, nasıl küfür edene falan karışmaz garip.

Ben herhangi birine haddini bildirecek durumda değilim. Siz neden kendinize böyle bir misyon edindiniz? Bu kısmı anlamadım. Rahatsız oluyorsanız söyleyin tabii. Ama yok o laf etsin de ben izleyeyim garip bir düşünce. Yanınızdaki insanların gerekli olaylara müdahale etmek gibi bir görevleri yok.

Meydanı boş bulup bol keseden atmaya gerek yok.

bahsettiğiniz erkeklere hak veriyorum çünkü fiziksel yapıdan bağımsız olarak karşıdakinin silah çekmesi, bıçak çıkarması gibi durumlar çok mümkün ya da arabadan beş kişi inebilirler.

konu aslınsa sosyal iletişim becerisi ve kavgayı çıkmadan engeleyebilmek. yapılması gereken doğru argüman ve anlayacağı dilden yaklaşım ile onu utandırmak veya en azından kendini suçlu-kötü hissetmesini sağlayabilmek. burada doğru dil çok önemli fazla efendi olmak da işe yaramaz, fazla agresif olmak da.ama bunu hissetmeyecek derece arsız adama iki araba dayak da atsan fark etmiyor.

kornaya basmak nedir, en nefret ettiğim insan tipi amk. sizinki modern çomarlık..

vakti zamanında bende de vardı senin gibi bir tip, 6 ay sonra ayrıldık. ayrıl çocuğun da başını belaya sokma (otobüste karşısında oturan eleman buna bakmış ben niye çocuğa haddini bildirmemişim diye olay çıkartmıştı).

Kornaya sürekli basılsın demedim
Hiç basılmamasından bahsediyorum. Gerekli yerde de basmamak.
Biri bana baktı diye de olay çıksın demiyorum. Ex ile karıştırma.
Kişisel alanıma sözlü ya da fiziksel olarak girilmesinden bahsetiyorum. Buna tepki vermemek garip geliyor.

Memeler mevzuu fark etmemesi ayri ama onun disinda ben pisiriklik goremedim. Tam tersine hayallerimin erkegini gordum :P Kornaya mumkun oldugunca basmamasi, kufredenin seviyesine inmemesi falan; boyle adamla guvende hissederim ben kendimi. Saka degil. Karsilik verse "Allah'in manyaginin seviyesine indi, alacagiz basimiza belayi" diye dusunurum. Fistik gibi adammis bence. Kavga eden, laf dalasina giren adamin yaninda gorunmekten utanirim. Ya da su an yasadigim yerde senede iki kere korna sesi duyuyorum ve bu benim icin buyuk mutluluk.

Bir arkadasimin kuzeni 10 sene kadar once koprude birileriyle trafik yuzunden sozlu dalasa girdi ve adami tabancayla vurdular. Oldu gitti. Ha, sana dogrudan satasir da, o zaman tepkini koyarsin ama kisinin ilkokuldan veya ailesinden edinemedigi temel egitimi zorla ona ogretme misyonu yok kimsenin.

Pisiriklik benim gozumde daha ote bir sey. Hukuk yolu ile hakkini aramaya usenmek gibi seyleri pisiriklik olarak goruyorum ben.

Sen dominant olmakla övünen bir kişi değil miydin? Adam seni taciz ettiğinde çaksaydın kafayı. Neden erkek arkadaşının tepki göstermesini bekledin ki?

Laf attığında gerçekten duymamış olabilir. Direkt bunu duymadığını kabul edip sevgiline pısırık demen onu sevmediğini gösteriyor.

Durumun okumakla biraz ilgisi var. Bilgi ve zeka arttıkça düşünülmeden yapılan davranışların sayısı azalır. Ama bunu yeni nesil diye genellemek bayağı saçma olmuş. Biraz ilkel düşünüyorsunuz gördüğüm kadarıyla.

Adam o kadar fütursuzca yapınca şok oldum.
Bazen insana öyle bir an geliyor çünkü çok beklenemdik bir hareket.
Dominant olmakla övünmüyorum. Sadece erkeklerin ne düşündüğünü merak etmiştim. Evde tamirat olsa da yemek olsa ben yapıyorum ve daha çok kazanıyorum. Tam olarak bu dominantlık mı emin değilim.

Adamlar benim kişisel alanıma girdiklerinde müdale edilmesini beklemek ilkellik değil.
Adamlara öğretmeyiz diyip hiç tepki göstermeyelim mi?

Hakkını arayan erkekler var da hepsi ya hapiste ya mezarda. Sevgilimin göğüslerine bakmayacakları ya da sokakta küfürlü konuşmayacakları ortamlarda yaşamaya çalışıyorum, trafikte de camları kapatır klimamı radyomu açar takılırım. Gereksiz gerginliklere mahal vermem, sevgilimin de vermesini istemem. Trafikte abukluk oldu korna çaldın ne olacak, ne geçecek eline? İnsanları adam etmekle mi uğraşacaksın? Vs vs.

Bu tarz kornaya basmalı vs hareketleri ben de modern çomarlık olarak yorumluyorum açıkçası.

Bursa'da cok iyi bir usta var, tavsiye ederim. Biraz tuzludur iyi bir saza 500- 600 tl ister ama deger. Ilgilenirseniz iletisim bilgilerini ozelden yazabilirim.

kendi neyini yapabilirsin. tümata var cağaloğlu'nda. rahmi oruç, marmara üniversitesi'nde öğretim üyesi sanırım. onların etkinlikleri oluyor. kendi neyini açman, işlemen. ben yapamadım maalesef ama o kendi ellerinle yaptığın ney, adeta senden bir parça oluyor diye yapanlardan dinledim bizzat.

boks cok iyi bir kardiyo calsima sunar her seyden once

senin de bu yastan sonra ogrenecegin sey cok olmaz, sonucta musabik olmayi dusunmuyorsun. yumruk atmayi ogrenirsin. yemeyi ne derece ogrenirsin bilmiyorum. gerci zaten o isin cok sakat bir kismi. kafanda koruma bile olsa, elde eldiven bile olsa, kafaya aldigin her darbede beyin bir sallaniyor, cok akil kari gelmiyor bana.

bilekler vs. guclenir, ilk baslarda bir kac yanlis yumrukla bilegini burkma raddesine getirebilirsin yalniz, o yuzden agir torbayla yaninda seni calistiran biri olmadan oylesine bile vurma bence. gerci bileginin sarili olmasi sakatlanmayi bir nebze zorlastirir ama olsun.

bir de, bileklerini guclendirmek istiyorsan yumruk ustunde sinav cek. ilk baslarda zorlanirsin, normal sinava benzemez, ama sonrasinda alisinca cok da zor gelmez. hatta yavas inip kalkarsan omuz ve dirsegi de guclendirirsin.

boks yumruk atmanın tekniğine verilen ad. yani güçlü yumruk atmak için kas torbası olmanıza gerek yok, teknik bilmeniz gerek.

ilk birkaç ay yumruk atmayı öğrenene kadar baş parmak ve bilek ağrıları yaşanacaktır, kaçınılmazdır. bunu bilerek başlayın gitar hayatımı etkilemesin demişsiniz.

bilek ağrıları hoş olmaz, teşekkürler yorumlar için.

Eldiven giymeden önce sarılan kumaş+boks eldiveni giyerseniz, bunu da her antreman esnasında prensip olarak alırsanız bilek konusundaki risk azalacaktır. İyi bir eğitmen sayesinde yumruk atmayı öğrenirsiniz, elinizi daha iyi kullanırsınız, sakatlık riski daha da düşer. Eğitmeninizi de bilek hassasiyetiniz konusunda bilgilendirebilirsiniz belki.

Ben de aynı durumdaydım, üzerine çok bir şeyler koyabildin mi derseniz o konuda da şüpheliyim, ama güven verdiği ve spor alışkanlığı sağladığı bir gerçek.

Ama 8 saati 500 tl çok geldi bana.

bende sürekli trafikteyim ama hiç bu zamana kadar sık başıma gelmedi bu. yani delircek duruma gelmek saçma geldi açıkçası. bence bu şekilde rahatsız edilmenin trafikte gidişinizle alakası olabilir.

neyse yansıtıcı işe yaramaz bence çok geniş ve iyi olmadığı sürece. arkaya far fikri mantıklı ama siz onu yaktığınızda arkadaki adam göremeyip kaza yapsa sonucu ne olur bilemedim hukuksal olarak.

gidişimle ilgili olduğunu da sanmıyorum. ayrıca hususi olarak bana yapılmıyor. sürekli uzunlar açık gidenler var. ha bir kaç kere rastladığım şey, adamın kısa farının teki arızalı olabiliyor. zorla uzunları söndürtünce fark ediliyor.

ayrıca neresi saçma geliyor? yediğim ışık nedeniyle ne sağı, ne solu ne de arkayı kontrol edebilecek bir durum kalmıyor.

edit : aslında arkaya led kayan yazı mı yazdırsam? "lütfen uzunlarınızı kapatınız" gibi. istediğimde basar yakarım. ve evet, derdimi sikeyim. bu konu canımı sıkıyor.

(bkz: arka sis lambası)
bazı arabalada sadece sol tarafta oluyor. aracın stop grubu ve elektrik tesisatı uygunsa sağ tarafa da kendin taktırabilirsin.
iki tarafta da varsa zaten sıkıntı yok. en güçlüsünden bir ampulle değiştir sis lambanı.

ayrıca arka camına cam filmi çektirebilirsin.
otomatik kararan dikiz aynaları var, mevcut aynanı onlarla değiştirebilirsin.

kararan dikiz aynalarından al.

Gece sürüşlerinde bakar kör olmayı öğrenmelisiniz. Aynı durum benim de başıma geliyor ama rahatsız olmuyorum. Odağınızı ışık kaynağına yöneltmeyin.

Hemen hemen tüm araçlarda dikiz aynasının altındaki aparatı yukarı iterek ışığın yansımasını azaltabilirsiniz gece sürüşlerinde. Yeni araçlarda zaten otomatik karartıcı oluyor. Onun dışında arkadan rahatsız edecek kadar fazla ışık gelmemesi lazım, yine rahatsız oluyorum diyorsanız arka cama perde takabilirsiniz.
Karşıdan gelenlerin uzun farı rahatsız eder ona pek çare yok ama arkadan gelene bu kadar takıldığını ben de ilk defa görüyorum.

gözlerinizi de kontrol ettirin. ışığa aşırı hassasiyet olabilir.

bana sorabilirsiniz her zaman.

Bana da sorabilirsin.

en çok bana soracaksın! en çok banaaa!

duyurunun jobsları demişsin, 4000 tl demişsin, 4100-4200 e çık, macbook pro retina al geç.

apple düşünmüyorum( uzun uzadıya yazmayayım tepki alabilirim:)

Yazsana merak ettim. Photoshop icin rahat baya.

özetle apple'a gıcığım. iphone kullanıyorum(eşimin eski telefonu) her gün küfür ediyorum. bir de çok yaygın olmadığı için risk almak, işletim sistemi farkları nedeniyle problem yaşamak istemiyorum. photoshop için ideal olduğunu daha önce de duydum bu yönde tavsiye aldım ama fikrim değişmedi.

temizlik kıstası kaportaysa ve istanbuldaysan zor tabi. bi de rayici vardır arabaların, senin verdiğin fiyat temizine yetmiyor olabilir mi?

skoda rapid 1.2 TSI daha iyi bir motora sahip.

ek:şimdi baktımda 1.2 TSI 50bin TL .. 1.2 MPI 40bin civarı,3 silindirli alınmaz.

ek1: skoda fabia alınabilir ama. 1.2 TSI.

@ytse jam tabii o da var. temiz bir arac icin ayirdigim para sifir icin gozden cikardigimdan az. ama temiz ikinci ellerle sifirlari arasinda fark oldukca az.

@1917 skodayi elden cikarirken zorlanmaz miyim?

Seat Ibiza'yı da değerlendir.

2015 diyorsun o zaman i20.şasi epey uzadı iç hacimde tatmin edici araç yakışıklı.ama şöyle bir durum da var dizel mi benzin mi?50 bin ve Jump ise dizel sanırım.internette 52 bin TL ye style plus Donanım ve cam tavan ile veriyorlardı.hem cam içeriyi ferah yapıyor.yaris i20 yanında epey ufak kalıyor.jump almayın çok boş araç.

Neden 208 düşünmüyorsun?

tabi ki yaris. aynı ikilemde kalıp (baktıklarım 0 değildi) yaris aldım, çok memnunum. skoda, pejo falan denmiş sakın öyle bi'şey yapma, japondan şaşma.

Sayla mantı övülmüştü bana.

Sayla forever!

bakıyorum bakıyorum martı okuyorum. allah allah ulan ne değişik troller var diyorum içimden :D

sini mantı. rexx'in karşısındaki değil bir karşı-altındaki sokaktan girin. 100 metreye kalmadan sağda göreceksiniz. sakine teyzenin mantıları en iyisidir, kendisi de şeker gibidir.

sini+1 mükemmeldi.

sini veya bahariye caddesindeki pita mantı.

e tamam işte. ygs'den sonra da güzelce hazırlan dilden madem.

sistem şu an nasıl pek bilmiyorum ama illaki yapman gerekn bölümler var sanırım. birazdan cevaplar gelir zaten. bol şans.

2 konuya hakim olmak varken neden tek konuya mahkum kalasın ki. bence hem iktisatı yap hem de çevirilerle uğraş..bence bırakma...

okulu falan bırakma. devam et. dili kazandıktan sonra halen istiyorsan, ki istersin gibi duruyor, devam edersin istediğin bölüme. ama madem 1. sınıfsın, o dersleri gittiğin her yerde alacaksın büyük ihtimalle. şimdi al ki, gittiğin yerde saydırırsın falan. böylece 1 yılın boşa gitmemiş olur.

Hayır bence bırakma. Büyük hata yaparsın.

İşletme mezunu olursan yine tercüman olarak çalışabilirsin ama ingiliz edebiyatı mezunu olarak işletme&iktisat mezunu kişilerin girebileceği bölüm ve departmanlara girme şansın olmaz. Ben senin yerinde olsam, işletme bölümünde devam eder, dilimi olabildiğince geliştirir, yazın uluslararası finans kuruluşlarında mümkünse yurtdışı firmalarada staj yapar, okulu bitirince de yatırım bankacılığına girmeye çalışırım. İşletme mezunu adam çok. Yabancı dil mezunu adam da çok. Ama hem ingilizce bilen hem de finanstan anlayan insan sayısı çok az Türkiye'de.

Ama tabi ki senin seçimin. :)

İlla ingilizce diploman olsun istersen açıktan ingilizce öğretmenliği de okunabiliyor. Fikir olsun diye söylüyorum. Şu an okulu bırakma, en azından sene kaybetmezsin eğer YGS'de batarsan. İyi gelirse (Bogazici, Bilkent vb.) o zaman DEU'yu bırakmayı dusunursun, dikkat et birakirsin demiyorum. Onun dışında bırakma.

üni 1. sınıfta benzer bir ikilem yaşayıp, okuduğum bölümde devam etmiştim. hani derler ya "öküz gibi pişmanım"

zamanında işletme okurken tekrar hazırlanıp tıbba geçmiş birisi olarak söyleyebilirim ki, okulu bırakmadan da kazanabilirsin. eğer içine sinen bir puan alırsan o zaman rahatlıkla geçersin.

ingilizce de edebiyat da en sevdiğim şeydi. amerikan kültürü ve edebiyatı okudum. mezun olmadan otelde guest relation ve etütte öğretmenlik yaptım. mezun olunca girdiğim ilk iş vergi denetim firmasının bordro bölümüydü. şu an bi tekstil firmasının insan kaynaklarındayım, yine oldukça bordroyla ilgili.

hala hayatta en çok sevdiğim şey edebiyat, ama bu konuda yapabildiğim en iyi şey daha fazla kitap okumama yetecek zaman bulabildiğim bir işte çalışmak oldu. pişman mısın dersen, aslında değilim, ancak senin yerinde olsam okulumu bırakmazdım gibi geliyor en azından edebiyat için.

tercümanlık ise bambaşka bir konu, iş alanı daha geniş, normal insan parası kazanman mümkün falan. bence okulunu bırakmadan sınava tekrar gir, tercümanlık kazanırsan ordan yürü, yoksa da maks bir dönem kaybetmiş olursun.

ps. edebiyat okurken "olm mezun olunca nolcak" diyerek aöf halkla ilişkiler okumuştum. şimdi de nasıl bi şeymiş bu diyerek istanbul üniversitesine felsefeye kayıt oldum, böyle böyle bir sürü şeye vakit harcayabilirsin.

Okulu bırakma. Ben asla okumayacağım bu bölümde diyorsan hazırlan gir ygs'ye, puanına göre tekrar düşünürsün.

Yalnız söyleyeyim dille ilgili bir bölüm kazandığında da o hayalindeki olması gereken gibi bir üniversite hayatı olmayacak; Boğaziçi ve İstanbul Üniversiteleri için mesela ya hocaların dangoz olacak, hiçbir sikten anlamayan dinozorlar, kendi egolarına mahkum olmuş hıyarlar bezdirecek seni ya da "puanı başka yeri tutmadığı için dil okuyan"lar arasında kalacaksın yine. Dil ikinci uğraş olmak için çok ideal ama iktisat vs. değil. Yanlış anlama "iş bulursun daha kolay, para kazanırsın" falan değil benim dediğim. Bir sik fark etmeyecek hislerinde, onu söylüyorum. Edebiyat hayranı bir mühendislik mezunu olarak çok memnunum halimden örneğin, iyi ki okulu bırakıp edebiyat falan okumamışım diyorum. Sen de dili hobin edin, ben bile mühendis halimle çeviri işi alıyorum sen de iktisat mezunu çevirmen olursun yani, sıkıntı yok. Yeter ki geliştir kendini. Yeteneğin varsa bitir iktisadı en kısa sürede, hiç değilse alternatif bir seçimin olur.

bizim eve de girmişti bundan bi tane. ortalığı talan edip bulamadık, hatta hayal gördüğümü dahi düşündü evdekiler. bizim kurtuluş yöntemimiz aşırı temiz oldu yalnız. aynı gün çamaşır makinesine attığımız örtülerin tekinin içindeymiş hayvan, makinede ölmüş doğal olarak. yine de bu yöntemi tavsiye etmiyorum.

bulunmak istemeyince bulunmuyor o namussuzlar. diyeceğim bu.

odanın kapı girişine boydan boya o yapışkanlı kartondan koyun, bi de karton ayakkabi kutusu gibi olsun üzeri jelatinli olsun, yapistirici koktugu için üzerine ne koyarsaniz koyun gelmezler

eve kedi salın.

unun içine alçı karıştırıp muhtelif yerlere bırakın.
ne kadar una ne kadar alçı konulacak bilmiyorum. çalışma prensibi; alçı kokusuz ve ıslanınca katılaşıyor. farecik unu yiyecek, alçı sindirim sırasında taşlaşacak.
ya ben ratatoille'den sonra farelere, roboroach sonrası hamamböceklerine iyice kıyamaz oldum. valla üzülüyorum, o fare de sizin sağlığınıza epeyce zarar verebilir, mecbur def edilecek.

kedi de yakalamıyor. çok uğraştı en sonunda kaçtı gitti. kartonları uygularken elinize eldiven giyin. peynire dokunmayın. ancak karınları acıkınca ortaya çıkıyorlar ki 10 günü bulur bu. ortada yiyecek su bırakmayın. acıksın karnı. bir liralık kapanlarla yakaladım ben. ayrıca bu piçler peynirden çok un, çikolata, bisküvi, vs şeyleri seviyorlar. tavuk derisi de öneren olmuş ocakta çevirip kokutun ortalığı

Peynir yerine sucukla deneyin şansınızı.

bozulmuş salamı çok seviyorlar. deli atıyor salamı yiyeceğim diye.

Zehirli yem alacaksin eczaneden.

fare-peynir geyiği, çizgi filmlerden çıkmış olsa gerek. o dediğiniz minik farenin ennn sevdiği yiyecek, yer fıstığı. çükületaya ve toz şekere de bayılıyo namıssız. paketin dibini deler ve sömürür. 'Lan noolacak? Alt tarafı bi gram çükületa yiyo, başımızın gözümüzün sadakası olsun!' düşüncesi güzel de, koloni haline geldiklerinde, işin tadı kaçıyo.
fare heywanı sonnn derece zekidir. beni geçer mesela. yapışkan kartona yapışması için, önce warfarinle gafayı buldurmanız lâzım. ayık gafaynan, etrafından dolanır, yapışmaz.
1 liralık kapanlarla da, sadece 1 tanesini yakalayabilirsiniz. Eğer 1'den fazla fare varsa, kapana kurban gideni görüp öğreniyolar kanmamayı.

Kapan +1. Güzelce kur, aman eline dikkat et, kurduktan sonra bir kez dene, sopayla uzaktan hafiften dürt bakalım doğru kurabildinmi. Ayrıca kapanı kurmadan önce eline eldiven tak, peynir veya sucuk koyacaksan onu da eldivenle yerleştir. Fareler kokunu alıp tuzağı algılayabiliyormuş.

ne yaparsan yap eldivenle yap. bu çok önemli çünkü kokun sinerse gelmez(ler).

Bunu dene istersen.. www.bulabilirim.com

Tam ölçmüyorum ama elimde sürekli suyla geziyorum. Gün içinde dışarıdaysam en kötü ihtimalle 3 kere su alıyorum. Sabah kalkınca da yarım litreye yakın su içiyorum. 3 civarı sanırım.

1,5 litrelik iki üç şişe. yarım saat aralıklarla bikaç yudum iyi geliyomuş tavsiye ederim.

ölcmuyorum.
mevsime gore cok degisiyor. kısın toplam neredeyse 2-3 bardakken yazın 2-3 litre

1 litrelik pet şişeyle su içtiğim için ölçmesi kolay oluyor. Spor ve spor sonrasındaki süreçte 3 litreyi buluyor.

2 bardak

ölçüyorum, en az 2 litre.

yazık ki az içiyorum. kışın en fazla 2 bardaktır. yazın daha fazla olabiliyor. ama sulu gıda tüketiyorum gün içinde. lıkır lıkır su içen insanlara da özenmiyor değilim.

hafta içi en az 3 litre, haftasonu 2 civarı

(bkz: idrated)

Yarim litre, bazen daha az.

ben gunde en az 4, genelde 6ya yakin. bazen abartip 6+ bile ictigim oluyor ama nadiren. hatta bu durumda bir sakatlik oldugunu dusunerekten bu konuda bir duyuru actim birkac saat once..

Bir yanda Japonların özene bezene yaptığı VTEC HONDA, diğer yanda Fransızların hantal arabası Scenic.

Sormadan al geç: HONDA

güzel kardeşim biri fransız biri japon hiç karşılarştırma bile.

tabi ki honda. yaşına göre kilometresi düşük. zaten yaş-fiyat-km olayından hangisinin daha değerli olduğunu piyasa göstermiş...

honda sırf yağlı sistem otomatiği ile sorunsuzluk abidesi olarak bu ortamı skertir.

honda alır hoca. temizse kaçırma.

cevaplar için teşekkürler. her yerde hondayı övüyorlar ama bildiğin 10 yıllık alet. biraz tedirgin ediyor haliyle.

babam hala 1998 model 1.4 honda civic kullanıyor. bugüne kadar yolda kalmadık. otomatik camlar, otomatik aynalar ve dönemine göre klima filan.. hondanın ölüsü yeter. yaşına takılma sakın.

ben düne kadar 94 model civic hb/otomatik kullanıyordum. bir kere yolda kaldım o da benzin bittiğinden. şimdi 2006 pejo 307 kullanıyorum. daha bismillah 500 tl sıkışmış ateşlemeye.

eşim bu programı yapmıştı ve 1,5 kg luk ağırlık kullanıyordu. dediğine göre jillian maksimum 5 pound luk ağırlık öneriyormuş. o da yaklaşık 2 kg falan oluyor sanırım. kolay gelsin

Ben 1 ile başlayıp 1,5'luğa geçmiştim.

karar ver. gidecekmisin, gitmeyecekmisin?

Bence gitme, ama gittiğin ülke de şartlar iyiyse durma git..

@dafuq, hocam karar versem neden burada soru şeklinde bir duyuru açayım, mal mıyım ben? Karar veremiyorum demek ki değil mi? Hay allahım, hakikaten gitmeli lan bu ülkeden.

tankut nereye gittin?

İzmir kopuk yaşıyor bu ülkeden zaten başka alemdesin :) gerek yok bence..

@aradaki biz git desek gidecekmisin?
ergen gibi yazmışsın. kızıp gitmek ergen işi.
gidip ne bok yiyeceksin, oraya alışacakmısın, biz ne bilelim amk
imam hatipli arttı diye ülke değiştireceksen durma değiş hemen

gidilmez abi yurtdisinda turkum diyince direk siktiri cekiyomus kizlar

bence bal gibi gidilir. ben 3 4 ay kaldım fakat temellı kalanlardan duyduğum hep şu oldu " burada sureklı kalacagını bılıyorsan özlersin dönmek istersin, döneceğini biliyorsan sıkıntı yok"

ben katılmadım tabı pek buna. gıdebılıyorsan gıt derım

- Yemek secenekleri hamburger ve lahmacun iken lahmacunu seciyorsan;
- Belirli araliklarla "annemin yemeklerini ozledim been :((" diye agliyorsan;
- 1-2 bir sey almak icin girdigin bakkalda bile muhabbet etmeyi seviyosan;
- "iyy ne oyle kuru kuru tuvalet kagidiyla kic mi temizlenir" diyorsan;
- Ailenle cok icli disli isen (mesela su an ailen ile yasiyorsan)
- Sevmedigin yobaz dindarlarla arandaki tek fark dine daha az bagli olman veya dinsiz olman ise;
- Gelenek, orf, adet gibi (asiri gereksiz) seylere onem veriyorsan;

gitme.

- Acik gorusluysen;
- Rahat, uyum saglayabilen bir insansan;

git.

Bir gun ben de mezun olursam topuklarimi g.tume vura vura kacicam.

çocuğunu düşün (ileride doğacak çocuğunu). Başka ülkede doğup büyümek de zor, bu ülkede doğup büyümek de zor. Hangisinin çocuğunun geleceği olmasını istiyorsan ona göre karar ver.

Eğer yok çocuk yapmayacam ben diyorsan kaç git durma manyak mısın?

imkanımız vardı hala var ve gitmiyoruz.

yurtdışı olmasa da buna benzer bir karar almış biri olarak diyebilirim ki, gidip görmek bir süre yaşamak şansınız varsa ki proje var diyorsunuz; gidin bakın nasılmış oralar. gözlem yapın, kendinizi tartın, yapabilecek misiniz görün. hadi ben giiyorum deyip hiç bilmediğin, görmeddiğin yere temelli taşınmak pek akıl karı değil.

Bitlis hakkında çok bir fikrim olmamakla birlikte Tunceli diyorum.
Bir kere halkı daha rahat, üniversitesi fena değil, komünist belediyesi olan tek yer, bir de Bitlis'e göre sınırdan daha uzakta.

bitlis merkezden bahsediyorsanız eğer oraya şehir demek biraz zor. köyden hallice bir yer. daha önce görmemiş olmama rağmen tunceli diyorum.

pazarda keçi peyniri satan köylü teyzenin söylediğine göre birkaç ay sağlam duruyor o suyun içinde ama marketten aldığını farz ediyorum, seninki için geçerli olmayabilir.
protein tozu ondan yapılmiyor. onun içinde proteinden çok tuz vardır. protein tozu yapılan su peynir mayalandığında altında biriken sudur. evde peynir yaparsan bu suyu protein kaynağı olarak tüketebilirsin.

sert tuşlu org bulamazsınız, tuşları kağıt gibi hepsinin.
bütçeniz biraz yüksek olsa 2. el bi akustik piyano diyecektim ama bu paraya 2. el bi dijital piyano en iyisi olur. yalnız dijitallerin de tuşları çok sert sayılmaz, sesi de çok dijital. idarelik kullanılır.

peki tavsiye edeceğiniz org var mı?
biraz bakındım bunlar çıktı;

a) www.mydukkan.com
b) www.mydukkan.com

tekrar teşekküler

valla ben akustik'te çalıştığımdan org'lar hakkında pek bir bilgim yok, ama bir orga 600-700 lira verilmez.
evimde yamaha org'um var, ama oktav yetmediğinden doğru düzgün bir şey çalamıyorum mesela, duvar piyanosunda çalışmam gerekiyor. yani, org'la ancak bir noktaya kadar ilerleyebilir, bütçe düşük olduğundan dijital piyano diyorum... en azından oktavdan kurtarır.

saydığınız özellikler için bütçeniz yeterli olmayabilir ya da 2. el düşünebilirsiniz. enstruman seçimi için de kızınızın öğretmenininden yardım isteyin size 1 saatini ayırsın, yerinde inceleyin, deneyin. internetten çalgı almanızı tavsiye etmem

Garanti sadece faturayı öderken sizden 1 tl işletim ücreti alıyor.

hesabınız kapatılıp açıldıysa açma kapatma bedeli yansıtılmıştır faturaya.

ttnet abonesiysen ayrıntıya gerek yok tabi ki kazıklanıyorsun

jiletten makinaya geçerken en az 1 ay alışma süresi var kızartır da acıtır da, aynı şey uzun süre traş makinası kullandıktan sonra jilete geçerken de var, sonrası rahat

cildin hassas ise yada sakalların sertse yolunmuş tavuk gibi görünebilirsin. ben defalarca denedim her seferinde ertesi gün dev gibi bir sivilce/çıbanla uyandım.

cilt hassas ama sakal az ve ince.
yani öyle sert bi sakalım yok.

ıslak/ kuru makineleri tavsiye ederim. philips in kremli ve duşta da kullanılabilen bir modelini uzun yıllardır kullanan, traş olmaktan nefret eden, hassas cilde sahip biri olarak hiç sorun yaşamadım. ama sadece duş alırken traş olmak gibi bir alışkanlık geliştirdim.

Kirli sakalı bilmem ancak Panasonic'ten iyisi yok.

şarjla çalışmayan, sadece saç kesme makinesi adı altında satılan; sinek kaydı yapmayan ama kirli sakalda yüksek performans veren bir makine istersen, felix saç kesme makinesini öneririm.

fiyatı da geçen hafta metro'da gördüm 19.90. hem de evde bildiğin mahalle berberi havası estirecek gerek "zzzzzztttt" sesiyle olsun, gerek etrafından dolaşan kablosuyla olsun.

ayrıca kutusunun içinden bir adet yarısı kalın yarısı ince o muhteşem tarak, bir adet yağ, 4 adet farklı başlık (saç için olduğu için ilk 3 ü sakalda şişe yarıyor; sonuncusu ancak taliban tarzı sakalde işe yarayabilir sanırsam), bir adet makas ve temizleme fırçası içeriyor.

kısaca önerilere göre bir tıraş makinesi al derim. ama kirli sakalda felixim üzerine rakip tanımam. arada bir de kafanı elinle ittirirsin sağa sola aşağı falan, tam berber havası.

saygılar.

braun almayın da, ne alırsanız alın.

@siradan bahsettiğin makina korkuttu beni. tam benim makinaya benziyor anlattığın kadarıyla, bende de bahsettiğin aksesuarlar var. ne kadar süredir kullanıyorsun? benimki 1 senede cörtledi böyle. sanırım ucuz etin yahnisini yemeyeceğim bu sefer. zaten bulunduğum şehirde metro market de yok.

@44 bu en alttaki linktekini alayım mı ben şimdi?

para varsa moser al bak keyfine

moser tam bir berber makinası galiba. bunu da düşünebilirim teşekkürler.

@ jamiro

3 seneden fazla süredir kullanıyorum. doğru başlıkla muhteşem sonuçlar almaya devam ediyorum. dediğim gibi o zzzzttt sesini hiç bir şeye değişmem.

ama kendisinin üstünde saç tıraşı için diye açıkça yazıyor. öte yandan bir arkadaşın olursa ense tıraşını da yaptırırsın misler gibi berber zulmünden uzakta.

@siradan bir adam bu makinanın varsa linkini verir misin?

www.alisveris.com

teknosada varmış gidip yarın alacağım bunu sanırım.

www.teknosa.com

fiyatına göre fazla kaliteli görünüyor, umarım pişman olmam.

dediğim gibi sinek kaydı tıraş olamazsın. yani başlıkları çıkartıp bastırınca bile gene biraz kalıyor. saç kesme makinesi olduğu için sanırsam.

ama kirli sakalda rakipsiz derim ben.

3 senedir de kullanıyorum. arkadaştan görmüştüm aslına bakarsan ben de. o 4-5 senedir kullanıyormuş. yağ sürdüm bu süre zarfında bir kere demişti.

kısaca fiyat/performans oranı iyidir.
umarım sorunsuz çıkar da küfür yemem.

moser +1

Ben de çok merak ediyorum bu sorunun cevabını? Var mı şişli civarı

Taksim Tünelde profosyonel prova ve kayıt studyosu SG Productions' da davul derslerim devam etmektedir. Bir ders süresi 1.5 saat sürmekte ve haftada 1 dersten ayda toplam dört ders işlenmektedir. Dersler notayla ve birebir davul üstünde işlenmektedir. Derslerin içeriği hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için web sitemden faydalanabilir veya arayabilirsiniz;

www.barisburan.com

Tel : 0535 658 93 84
Mail & ( Msn, Facebook ) : [email protected]

yer değil ama kişi önerebilirim
[email protected]

taner öztonbul

[email protected],

tek geçerim.

(bkz: yakup lalik) benim hocam(dı) kendisi :] atilla atalay'ın öğrencisiydi kendisi de xD

tünelde masterwork cymbels mağazası var orda sanırım ders veriyo şimdi

tr-tr.facebook.com

Kaseye kırınca, sarısı dağılıyorsa bozulmuş/bayat denir ama gerçekliğini bilmiyorum. Tabi kokusu da belli eder.

kırdıktan sonra eğer sarısı yuvarlak halde duruyorsa tazedir, eğer dağılıyorsa bayattır

taze yumurtanın sarısı kubbe biçiminde ve beyazı kıvamlı biçimde onun etrafında toplanmış vaziyettedir. yumurta yaşlandıkça sarısı yassılaşır ve beyazı sıvılaşır en sonunda sarısının hücre duvarı bozulur ve akı sarısı birbirine karışır ondan sonra çürüme başlar.

kaynatarak tükettiğim için kırmadan anlamanın bir yolu olsaydı

haşlanmışken kabuğu kolay soyuluyorsa bayat, zor soyuluyorsa taze olduğu rivayet edilir.

kaynattin, soguttun ve kirdin. yarisi veya 1/3'i bosalmissa yeme. uzerinden hafifce bi bosluk olmussa ve kotu kokmuyosa ye. bize bosuna burun vermemisler di mi?

sallayınca culk culk ediyorsa bozulmuş olabilir :)

kaynatmadan anlamanın yolu: bir bardak suyun içine atın eğer batıyorsa tazedir, yüzüyorsa bozulmuştur..

guro1907'nin dediginde tuzlu su olmali diye biliyorum:
www.tae.gov.tr

fiyat aralığını söylersen ona göre daha uygun tavsiyeler gelebilir. bir de peşinen söylemiş olayım çin mallarından uzak dur. anladığım kadarıyla motosiklet deneyiminiz yok. sıfır yerine 2. eli öneririm.

sağol @ justathought

5.000 tl ye kadar alınabibilir; ama 3.000-4.000 arası çok daha uygun.

o fiyatlara ancak çinli bulabilirsin. ilk deneyim ise zaten düşük hacimli bir motor alırsın 125 150 250 gibi. 1 sene kullanıp yükseltmeye gidersin gibi gibi.

düşük fiyata ikinci el çinli bile alabilirsin. kanuni tiger var junlin var.

ama belki araştırırsan yüksek kilometre yapmış eski model yamaha da bulabilirsin.

sahibinden.com da bak bakalım.

nası bişey istediğini az çok biliyorum. hem hacimli hem gösterişli olsun hem de chopper gibi görünsün... ben de ilk motorumu alırken böyle düşünüyordum. ama gel dön bu yanlıştan. yolların halini, dağlık bölgelerin, yükseltilerin çok olduüunu düşününce türkiye'de kullanılabilecek en uygun motorlar cross/enduro lar.
senin bütçene en uygun motorlar xl 200, nx 400 falcon vs. 2. el seçenekleri. hatta biraz zorlayıp sezon dışı olmak şartıyla f600, kle 500 bile bulabilirsin(bunların hiçbiri cruiser değil)illa 0 olsun diyorsan o fiyatlara ancak çin motorlar alırsın ve inan bana kısa bir süre sonra pişman olursun. ayrıca 0 motorun bakımı dikkat, tecrübe ve bütçe ister.
(3000-4000 civarlarında cbf 150 'ler var bi de. onu da tavsiye ederim. hiç kullanmadım ama eğer bi motoru kuryeler kullanıyorsa o motor sağlamdır)
son bir tevsiye motosiklet almak için kötü bi zaman. sezon açılmış durumda ve fiyatlar min. 1000 lira artmıştır. kışa doğru almak daha mantıklı.

Koyde yasayip full time sinirli nasil olunuyor yahu ben biraz para biriktireyim koye yazilayim diyordum ama yikildim su an lan

o dediğin mümkün, benimki zorunlu bir durum.

hayatta engel teşkil eden şeyleri ortadan kaldırmadıkça, problemleri adlandırmadıkça, hiçbir öğreti kimseye yardımcı olamaz. beslenme, uyku, bedene özen gösterme gibi şeyler zaten vücudumuzun asgari ihtiyaçları, sadece bunlarla tatmin olsaydık, insanlığımızdan çıkabilirdik herhalde. mental tarafınızı doyurmak için sosyal hayatınıza da bir göz atın. bunlar genel geçer şeyler tabi.

yoga ve meditasyon ikisi bir bütün halinde ilerledikçe daha sağlıklı. çeşitli dvd ler mevcut. başlangıç için linkteki cd yi önerebilirim mesela.

urun.gittigidiyor.com

daha iyi kaynaklar genelde yabancı dilde.
deneyim kısmına gelince benim uyku ve sürekli yorgunluk ile ilgili sorunlarım vardı. tabi ki onların da başka kaynakları. yaklaşık 2 yıldır düzenli olarak yoga ve meditasyon yapıyorum ve şu anda, ki bunun bedenini ve enerjiyi doğru kullanmakla ilgili olduğunu düşünüyorum- daha sakin ve dingin bir insan olduğum söylenebilir. umarım sen de istediğini bulursun.

boby darin'in hayati acisindan kevin spacey'in "beyond the sea" yi cok begenmistim.

ian curtis* 'i anlatan 'control' var. onu izle. www.imdb.com

imagine var. john lennon'in belgeseli.www.imdb.com

heima var. sigur ros seversen. sevmezsen de izledikten sonra seversin.www.imdb.com

yerli ya da yabancı farketmez demiştim düzeltiyorum:) yerli olursa daha iyi olur. garip var örneğin neşet ertaş belgeseli, bunun gibiler işime daha çok yarayacak.
bu arada ilköğretim öğrencilerine izletmek için kullanıcam, dolayısıyla control, heima gibi eserleri her ne kadar bayılarak izlesem de bunları çocuklara izletemem.

sozlukten jeanluc a bir sorun derim. orda oturmuyor olsa da kendisi en saglikli yonlendirir sanki.

istanbul devlet opera ve balesi keman sanatcilarindandir.

[email protected]
yakın arkadaşım, tavsiye ederim.

sozlukten yedek ruh un eşi saksafoncu, cok iyi diye biliyorum. lakin zamani var midir acaba. siz mailinizi biraksaniz buraya.

[email protected]

[email protected]

kendisine ulaşabilirsiniz.

[email protected]
piyasadaki 2-3 saksafoncudan biridir. tavsiye ederim.

otogara(esenler) gelmenize gerek yok, anadolu yakasında otobüslerin durduğu yerler vardı oraya ulaşmaya çalışın. (hiç bi bilgi de vermedim ama ben karşının taksisiyim idare et)

maksat çabuk olsun, her türlü aktarma yaparım ben dersen bir şekilde pendik deniz otobüslerine ulaş (bunun için yanılmıyosam bir otobüs ve bir minibüs yapmalı, biraz da yürümelisin: toplam en fazla 30dk). ordan yalovaya 45dkda varabilir, hemen indiğin yerden kalkan otobüslerle de yine 45-50dkda bursada olabilirsin.

harem'e git direk ne esenleri

veyahut yerini ayırt her firmanın farklı oluyor kalkış noktaları pendikten falan servis denk getirebilirsin

hareme mi gitmek daha kolay olur hiç bilmeyen biri için yoksa pendiğe mi?
bir de havaşla kadıköye gitmek oradan otobüs firmasının servisine gitmek gibi bir seçenek var, saçma mı olur?

havaş otobüsleri kalkar 2 saatte bir izmit terminaline. ordanda bursaya geçersin ben öle yapmıştım:)

aga e-10 a bin pendik köprüsünde in ordan bin minibüse pendiğe geç.
sahilde deniz otobusune bin iner inmez yalovadan bursa otobusleri var.
sana zaman olayını hesaplayım
sabihadan E-10 orobusuyle pendik köprüsü 25 dk.
pendik köprüsünden pendik sahil minibüsle 10 dk.
deniz otobusuyle yalova 40-45 dk
yalovadan bursa 1,00 saat
25+10+45+1,00=2,20 dakikada bursadasın.
otobus minibüs ve idoyu beklediğin saatler hariç tabiki.

izmit yap, direk izmit otogara götürüyor.
ordan da efe tur-bursa..

jay and silent bob strike back
clerks 1-2 2 cok ii deil ama gene sahane
cheech and chong up in smoke
dogma

teşekkür ederim

Birincisi, güzel seçim... 8 sene oldu ben MG15CDR'mi alalı, gık demedi çalışıyor hala.

İkincisi, bu model artık yok... Onun yerine MG15FX çıktı.

Üçüncüsü de, Marshall amplilerinin Türkiye distribütörü Zuhal Müzik'tir; dolayısıyla oradan daha iyi bir fiyat veren yer olabileceğini zannetmiyorum. Kesinlikle bu marka-modeli istiyorum diyorsan ve Zuhal'e gitmek istemiyorsan Oğuz Müzik'e uğra (Ahmet Oğuz), rica et...

Son olarak, markaya bağımlı kalmak zorunda değilim dersen; Tünel'in bence en iyi mağazası Senkop Müzik'tir. Nejat Abi çok iyi bir insandır, elinden geldiğince yardımcı olacaktır.

kalitesiz bir amfi. üzerinde 100 lira daha koyun, ya da aynı fiyata ikinci el başka bir amfi bakmanızı öneririm.

zuhalde mümin'i bul. kıldır biraz ama iyidir:)

sözlükteki başlığa döktüren bir yazar vardı. ona ulaş bence.

-giderken kesinlikle patikayı kullanın. dönüşte tırmanmak zor olabilir araç kiralayabilirsiniz, eğer kalabalıkça bir grupsanız ucuza gelir.
- sultan'ı tavsiye ederim konaklama için. yemekleri müthiş, ortamı sakin. geceliği 40 tl diye biliyorum. çadır da kurabilirsiniz 7,5 - 15 civarı bişeydi gecesi. eğer şişme yatağınız varsa çadır yeterince konforlu olur.
- kabağın denizi bence "vahşi" keyifle yüzme şansı tanımıyor. azgın sular resmen:) bu yaz sırf tatminsizlikten hiç sevmememe rağmen olimposa uğradım kabaktan sonra. 1 günlüğüne ve sadece yüzmek için. değdi:)
- şelaleye bir yolculuk yapın derim. zorlu bir yol ama değer. dönüşü de likya yolundan yaparsanız kesinlikle memnun kalırsınız.
- mağara denen bir yer var deniz yoluyla (yüzerek) gidiliyor. yapılması gerekenlerden.
- sahil yolu biraz zorlu bir yol, özellikle de sultan'dan indiğinizi düşünürsek. yoldaki inşaatları görmezden gelin, üzülmeyin.
- gecelerinizden en az birini sahilde geçirin, içkilerinizi alıp yıldız yağmurunda demlenin. yol karanlık feneriniz olsun.
- kabak sakinleri genelde rahat, sevecen insanlardır. gece etrafta canlı müzik sesleri duyabilirsiniz. kulağınızın götürdüğü yere gidin, ve eğlenin:) kimse sen kimsin neden geldin demez.
- bir an önce gidin ve tadını çıkarın, hala bakir sayılır.

www.sultancamp.com

ucakla van'a git, ordan vapurla, otobusle, minibusle gidebilirsin tatvan'a. vangolu'nun karsi kiyisinda.

uçakla gitmek en mantıklısı.ama bursa van arası direkt sefer yok.bursa'dan istanbula(3 saat); sonra da van'dan tatvana(1.5 saat)+ uçak(pegasusun sabiha gökçenden seferi var ve sadece metro otobus firmasısın sabiha gökçene servisi var) 2 saat= 6.5 saat(tabi bekleme vb dahil değil).fiyat(tahmini,geçenlerde bi yakınım gitmişti):18 tl +79 tl +10 tl=107 tl

karayolu yaklaşık 22-24 saat.fiyat=70 tl bursada biner tatvanda inersin.aktarmaya gerek yok.

tren yolu(pek tavsiye etmem)1.5 veya 2 gün fiyatı bilmiyorum.

son olarak ben tatvanlıyım ve bursa da oturuyorum.başka sorun olursa seve seve yanıtlarım.

bursa' dan direkt diyarbakır' a var sanırım uçak (bkz: sunexpress)
ordan bitlis' e geçebilirsin.

teşekkür ederim cevaplar için :)

@hemencikacagim çok ayrıntılı oldu gerçekten sağol. ben tatvan'a görev gereği gidiyorum. En az 5-6 ay oradayım. Çok güzel olduğunu araştırmalarımdan ve çevremde tatvanı bilen insanlardan öğrendim ama yine de tedirgin oluyorum. Nasıl bir yerdir tatvan, nerede kalınır, nerede ne yapılır? açıkçası aklımda çok soru var. bazıları oraya gidince cevaplanacak zaten ama yine de Tatvanlı biri olarak bu konularda da biraz bilgi verir misin acaba?

bütçeyle ilgili tabi ama otobüsü kesinlikle tavsiye etmem, bir kere yaptım. tövbeliyim, öyle söyleyeyim. (24 saat otobüs yolculuğu mu olur lan)
tavsiyem uçakla van'a oradan saat başı kalkan arabalarla tatvan'a geçmen olur. istanbul van uçuşları genelde sabah oluyor. öğlen van'da, otobüsüne bindikten 2,5 saat sonra da tatvan'da olursun. vaktin olursa eğer van'da kahvaltı yap mutlaka.

kalmak için öğretmenevi, otel vs. gibi seçeneklerin var ev dışında. hepsi merkezdedir. geçmiş olsun.

dediğiniz gibi uçak en mantıklısı görünüyor.. 24 saat koltuğa çakılmış gitmektense biraz havada, biraz karada hatta bursa'dan istanbul'a feribotla geçeceğimi düşününce biraz da denizde değişik değişik giderim artık..

epey zormuş gitmesi ama umarım yaşaması bu kadar zor değildir :)

yaran yazıp aratın=)

(bkz: yaran edit notları)

en eğlendiğim başlık. ama fazla girilmiyor nedense en son beşinci sayfadaydı.

(bkz: çılgın okur mektupları)

metro turizm

hahaha metro turizm ben de bugün onla eğleniyodum. gelecek bir sonraki dinden beklentiler ve dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar başlıklarını tavsiye ederim

(bkz: kaspersky'nin virüs bulunca çıkardığı ses)

100 defa okudum hala açar entryleri okur gülerim :)

(bkz: bu işte güzel para var)

gerçi nick fury silmiş kendi entrylerini, epey bir eksilmis başlık...

(bkz: dolmus diyaloglari/@thug love)

(bkz: sözlükçülerin en eften püften başarıları)

kaşınma kısmı daha sonra tekrarlamıyorsa sorun yok bir miktar kabarma da normal tamamı bir süre sonra o hale gelebilir çok abartı değilse derinin o kısmının altında sertleşen boya yüzünden haliyele o kısım biraz daha yüksek oluyor

ama kaşınma tekrarlanırsa o zaman bir uzman yardımı almanızda fayda olabilir

kabarma, alerji konusuyla ilgili bi'şey söylemek zor. bi uzmana danışmak en iyisi. eğer alerjiden bağımsız bir kabarma oluşmuşsa iğne çok derine girmiş ve dokulara zarar vermiş olabilir. dövmecinizi ne kadar tanıyorsunuz? dövmenin ele gelmeyeni, deriyle bütünleşmişi makbuldür.

ben zamaninda emule'den karaoke mp3 diye aratip cekmistim mp3 ler.. (midi degil, gercek altyapi)

agirlikli olarak beatles, elvis gibi sanatcilarin vardi ama en cok. bir de bazi aryalarin, ama bu isinize yaramaz sanirim.

emule ve limewire'da dedigim gibi aratin google'dan ziyade.

youtube de fanlar yapmış bi dolu

www.soundturk.com
not: alper'le iletişim kurun