8k tl üstü tüm ödemeleri bankalar otomatik olarak gelir idaresine bildiriyor, gelir idareside bunları terör yardımı kapsamında araştırıyor dönem dönem. sormamaları için hiç bir sebep yok. sorarlarsa nasıl açıklayacağınızı düşünün, en kötü o paraya vergi borcu çıkartırlar. 300k € hali hazırda 1.8milyon tl, az bir para değil

sorun olur muhtemelen. türkiye'ye gelsin hesap açsın sonra swift yaparak getirsin parasını.

bence bulaşma.

Almancilar hep yapiyo akrabalarina bisey olmuyor. ama o riski alacaksan adam gibi komisyon al.

Siz o topa girmeyin, gelsin kendi adına hesap açsın sonra swift yapsın kendi hesabına. açıklama gerekirse kendi parası zaten.

parayı yollarsa 1 ay sonra vermeyi teklif et, 30 bin lira kadar faiz gelir :))

Peki benim bu işten çıkarım ne olacak diye bir sor arkadaşına. 1 ay faizini alayım dersen ses etmemesi lazım aldığın riski düşünerek.

Simdi subeye gitmeden de hesap aciliyor bazi bankalarda uygulama uzerinden, bi onu arastirin isterseniz risk almak istemiyorsaniz.

7-8 yılda 300 bin Euroyu nasıl biriktirmiş? helal olsun arkadaşına! Parayı yollat sonra çök üstüne :)

Halkbankasinin ve isbankasinin almanyada hemen hemen her sehirde subesi var kendi basina neden halletmiyor hem de o kadar para. Bence girme o işe.

parayı al ve kaç

izmir'e giderim.

Paranın bir kısmıyla gelişmekte olan high tech inovatif şirketlerin hisselerini satın alırım. Apple ve Google gibi devler doyuma ulaştı bu saatten sonra çok fazla artmazlar nasıl olsa.

Bir de İzlanda'dan, Faroe adalarından falan izbe yerlerden arazi alırım kelepir bulursam.

İş yerinden 1 yıllık ücretsiz izin alır tezimi bitirmeye odaklanır, bitince de hanımla birlikte yerleşebileceğim ülkelere bakar giderim.

Sepet yaparım.

Şu dönem en temizi mevduatta kalmak. Onun dışında güzel temettü veren şirketlerin kağıdı alınabilir. Ama orta ve uzun vadede piyasaların nasıl olacağını kestirmek zor. İçinde bulunduğumuz dönemde verilen faiz oranlarına bakarsak en karlı ve mantıklı olanı vadelide kalmak.

bitcoin, ethereum, litecoin' e basarım %50 sini. %10 gibi yüksek riskli düşük fiyatlı coin alırım. Kalanı ile tatile çıkar ardından master için kullanırım. Belki ufak bir araç da alabilirim.

yarısı faiz, %20 dolar %20 euro
%10unu da ben harcarım

Eksisozlukte bir yazarla bolusurum demiyorum tabi :) paranin bir kismini gezmeye, bir kismini teminat/yatirim(gayrimenkul, dolar, fon vs) bir kismini da gelecegi planlama is/ egitim seklinde dagitirim. En buyuk kismi yatirima ayiririm.

1 milyon para değil ya. Valla değil. Eskiden olsa para ama şu an değil. Dolara vurunca bir bok değil yani. Çok bir şey yapılamaz mevduatta kalmak dışında. Dolar deseydin işler değişirdi.


1 milyona 150 mt2 üzeri adam gibi daire bile yok merkezi ya da elit bir konumda. İzmir ya da İstanbul'da

şu reel faiz işini bir anlayamadınız.

Eski parayla trilyon mu yoksa yeni parayla trilyon mu? Eğer eski parayla trilyonsa dediğiniz miktar günümüz şartlarında bence büyütülecek bir para değil. Hemen yenip bitirilebilecek bir para.

o para nereden geldi?

yarisini sadece bitcoine yatiririm. cunku yok olmasini goze aldigim bir rakam.

geriye kalan yarisi ile, ufak bir is fikrim var, onu kurarim.

tapusuz eve alıcı çıktı sanırım.
ya ben lan neyse+1

Esyalar yigsak bir yere ne kadar yer kaplar ortalama?

Eşyaları ne verdilerse sat gitsin hocam, taşırken hasar görecek, bekledikçe çürüyecekler nasılsa. Bu arada bir de letgoyu dene.

şarabın ağırı hafifi olmaz. hafif dediğiniz nedir? dömisek? tatlı?
ağır dediğiniz şey buruk tadı ise beyaz şarapta üzümlerin kabukları kullanılmadığı için tanin oranı çok düşük/yok seviyesinde olur. o yüzden o buruk tat olmaz zaten.

Misket üzümü varsa onu tercih edin o yoksa chardonnay. Beyazlar zaten hafiftir. İcerken bes duyunuzu da harekete gecirmeyi unutmayin.

Buzbağ - Emir/Narince

Hafif şarap çok yanlış bir benzetme değil. Genç, alkol seviyesi düşük ve sert notaları olmayan şarap hafiftir işte. Chardonnay asla bu sınıfa girmez. Ah, bilmeden etmeden...

Genç bir Emir işinizi görür ya da Riesling. Riesling yemekle eşleştirme açısından da kafa yormayacak bir seçim olur hatta.

ben şahsen ilk başta güven ve sadakat beklerim.

Bati'da 18, ulkemizde yas 29'u gecince boyle bir genelleme yapilamayacagini anlayacaksin. Dunyada 4.5 milyar kadin var.

Kadınların istediklerine de beklediklerine de erkek karar verir, eğer güç sahibi ise. İstisnai durumlar vardır elbet.

zengin koca, yakışıklı sevgili.

En önemlisi sadakat. Çok geniş çaplı bir soru.

Para, seni seviyorum yalani

sadakat, guven, koruyabilme gucu ve simdiki seni sevdigi halini ilerideki senelerde zit sekilde degistirmemeni beklerler

Güven.

saygı, sevgi, iş bölümü, yeni tatlara açık olması, gezme zevkinin ortak bir noktada buluşması, eksikleri örtmesi, hataları yüzüne vurmaması, birlikte gülebileceğin, geçimini namuslu yollardan sağlaması, yatak odası...

Erkek olmasini, erkek gibi davranmasini, maskulen ozellikler tasimasini, homoseksuel gibi bir sey olmamasini.

Vicdan, mizah, biraz da beyni doldurmus olacak. Biraz da höt höt ayi olursa sevinirim :D

But, baldır, mini popo. Ayrıca kıvrak zeka, asçılık ve bir takım erdemler.

Daha iyi cevab: Kişiliğinin Psikolojik yapılanmasına göre her kadının beklentisinda öne çıkan şey farklı olacaktır.

güç. yerine göre fiziksel, yerine göre maddi ya da statü anlamında.

Güven, sadakat, saygili olmasi vb.

böyle net bir formül yok boşuna arama. burada yazılan her öneri, her tespit o kişinin kendi dünyasından ve tecrübesinden bir örnek.

güven denmiş mesela, adam pısırık ve ezik ise istediği kadar güven versin işe yaramayacaktır. başka bir kadın ise baskındır daha sessiz üstünde hakimiyet kuracağı bir adam ilgisini çeker vs. vs.

istikrarlı, sağlam ve vizyonu geniş olmalı.

kadından kadına değişir. ben şahsen beni hop diye omzuna atıp sağa sola koşturabilmesini isterim, süper eğlenceli bir şey.

Hepinizden çok kazanıyorum. Hem mühendislik/orta düzey yöneticilik yaptığım ssklı normal işim var. Ek olarak da 3 adet yabancı şirkete müşteri hizmetleri danışmanlığı yapıyorum. Maaşımın yüzde 20 fazlası da buradan geliyor.

Bu tarz yabancı menşeli bir iş bulman lazım.

Yazilimciyim. Normal senior maasi aliyorum.
Simdi bi is bagladik, gunde bin tl tokatliycam.

turkiye'de benim tanidigim dovizle calisan arkadaslarin hepsi cok uluslu sirketlerde calisiyor ve hepsinin bir ayagi yurtdisinda, devamli gider gelirler.

Bir arkadaşım İnsaat sanayiinde. Karayollarinda yamaclardan yola tas dusmesin diye tel ağ ile örtüleme işi yapıyor. Onlarca elemanin yanısıra Hepinizden cok kazaniyorum diyen muhendis arkadas gibi 8 adet orta duzey yonetici calistiriyor.
Nasil para kazanirim sorusunun cevabina gelince: turkiye'de uretilmeyen ürünü bulacaksın. O ürünü burada üretecek ve ihraç edeceksin. Varsa oyle fikri olan o urunu turkiyede uretebilmek icin gerekirse o ürüne ait yurtdisindaki fabrikayi da ithal edebilir arkadasım. Dm beklerim.

Yukardaki gibi 500tl ayrıca geri ödemeli.

Dövizle kazanmak istiyorsan yabancı şirkette çalışman şart.

Son üç ay ortalaması 33bin olmuş

burada şöyle kazanıyorum, böyle eviriyorum şöyle de çeviririm diyenler '350 liralık doğalgaz faturası' başlğında ağlıyor, çok derin düşünme o yüzden

yabanci para cinsinden para kazanmak icin ya ihracat yapacak ya ihracata aracilik edecek ya da yabanci para cinsindan para veren yerlerde calisacaksiniz.

bu arada burada kazanclarini yazanlari da cok fazla dikkate almayin lutfen.

zira "parayla imanin kimde oldugu belli olmaz".

bilişim sektöründe serbest çalışan olup yurtdışı müşteri bulunarak dövizle kazanılabilir. ben maaşlı çalışanım, tl veriyorlar.

iyi para kazanan arkadaşlar yazılımcılar hariç. şuraya gelip yorum yazacak zamanı dahi olmayan adamlardır. buralara düşmezler.

Kuzey Avrupa ülkeleri.

tahiti tarafları. adamlar her yere uzak. kafaları rahat

Küba

Okyanusya kıtası genel olarak. Avustralya, yeni Zelanda civarı.

Genel olarak etrafı denizlerle çevrili, mümkün olduğunca Avrupa'ya uzak, ada devletler

yozgat. düşman işgaline bile uğramadığı için adamların zkinde olmayabilir bu savaşlar falan. ekmek yiye yiye yaşarlar muhtemelen.

İsviçre

Çorum.

Tam da bu dediginiz senaryolar icin olusturulmus olan Kapadokya yeraltı şehirleri. Nevsehir-Derinkuyu.

Ozellikle alaskanin yuksek rakimlari. Kimse gidip fethetmez bile.

Sibirya'nın ortasında Allah'ın unuttuğu lokasyonlar var sanki. Hani oraya bomba atsam bombaya yazık. Ha nükleer deneme yapıyorlar derseniz, savaş çıkınca denemeye gerek kalmadan direkt icraatte kullanırlar o bombaları.

Antarktika. Şartlar çetin biraz ama.

konum olarak bir şey söyleyemem ama özellik açısından kendine yetebilen, stratejik önemi olmayan yerler. aklıma şu an öyle bir yer gelmiyor. lüzumsuz görülen pek çok yer ya stratejik açıdan önemlidir ya da kendine yetme kapasitesi yoktur. örneğin avustralya yahut amerika açıklarında antin kuntin bir sürü ada var ancak bunlar olası bir savaşta kimse tarafından umursanmasa bile tam olarak bu sebepten dolayı açlıktan kırılır. bugün lojistik bağlantılar inanılmaz gelişmiş durumda. düşününce insan şaşıp kalıyor. çok alıştığımız için farkına varmıyoruz ama gittiğiniz markette her zaman süt olması bile aslında muazzam bir olay. bunun için sarf edilen efor, gereken düzen, sürdürülebilirlik çabası vs. bambaşka hikayeler.

o yüzden dünya savaşında bir yerin yaşanılabilir ve güvenli olması için hem önemsiz olması hem de kendine yetebilmesi gerekiyor. oraya kaçtın diyelim... su bulabileceksin, ekip biçebileceksin ya da hayvanın olacak. öyle bir yer de benim aklıma gelmiyor açıkçası.

canım sibiryam mesela bence olası bir dünya savaşının en tehlikeli yerlerinden biri çünkü yeraltı kaynakları açısından inanılmaz zengin. oraya sahip olan, küresel ısınma nedeniyle insanların kuzeye doğru çıkmak zorunda kalacağı da düşünülürse, büyük şeyler kazanabilir. çin mesela... 50-60 sene sonra nüfusunun belki de 400-500 milyonluk kısmı göçmek zorunda kalacak kendi toprakları çöle döneceği için. 300-400 kilometre yukarısı sibirya... ayrıca sibirya nükleer tesisler açısından da önemli bir yer olabilir. ikinci dünya savaşı'nda ruslar nasıl kazandı? bütün üretimi ural-sibirya tarafına çektiler. düşmanın gelemeyeceği kadar uzakta "tank bas knk" dediler, paladin bastılar vs. öylelikle yürüdüler. sibirya önemli. nükleer savaşta sibirya'da canlı kalmaz muhtemelen.

ortadogu?

fiji
yeni zelanda
amerikan samoasi gibi yerler. ulasimi cok zor ve uzak

kanada'nin kuzeyi.

Izlanda.
Polis 2013te adam öldürdü. Bu İzlanda tarihinde ilkti.

İsviçre +1

Dağların arasındaki bankamatik.

Corvo adası. Yerine ve yerleşimine bak anlarsın.

kodiak

olası bir dünya savaşında yaygın iki tehlike var. bunlardan biri nükleer silahların aşırı kullanımı, ikincisi de dolaylı felaketler.

birincisi, nükleer meselesi. bildiğiniz gibi nükleer silahların etkileri yayılıyor. yani Çernobil patlaması bizim kıyıları da etkiledi, filan. dolayısıyla savaşa girmeyen ülkelerin yakınlarında böyle patlamalar olursa etkilenmemeleri imkansız. dolayısıyla isviçre tipi ülkeler pek güvenli değil. kuzey ve güney yarımküredeki hava birbirine çok az temas ediyor. savaş da esas olarak kuzey yarımküre üzerinde döneceği için, güneye kaçmak daha mantıklı.

ikincisi, açlık, kıtlık, sefalet, salgın hastalık, sağlık hizmetlerine ulaşamama, vb. bu gibi şeyler aslında savaşlardan çoğu zaman daha öldürücü. yani güvenli dediğimiz yerin kendi sağlık sistemini idame ettirebilen, dünyanın geri kalanına bağlı olmadan da aşısını ilacını üretebilen bir yer olması önemli.

bunların dışında savaşmanın maliyetli olması, bir önemi olmaması, kendi petrol kaynakları olması gibi sebeplerle ben Avusturalya-Yeni Zellanda ikilisi diyorum.

p.s. kuzey avrupa ülkeleri iki olası taraf arasında sıkışma ihtimali çok yüksek ülkeler (abd-rusya, abd-avrupa, avrupa-rusya vb.) dolayısıyla güvenli olacaklarını söylemek zor. ikinci dünya savaşında finlerin falan başlarına gelmeyen kalmadı.
Sibirya ve kuzey kutbu petrol dolu, bir savaş durumunda öyle kıymetli ki artık oralar.

ssk anlaşması genelde olmuyor maalesef.

emel kalinkilic’a gidecegim ben de.

abi arayıp sorsana. fiyat öğrenmeden seansa mı gidilir. ayıp değil böyle şeyler direkt sorup öğrenin.

Zor zamanlari asmami saglayan Cok memnun kaldigim terapistimin iletisim bilgilerini isteyenler dm.

kendisini tavsiye etmiyorum, tamamen proje bir insan. dert anlatayım diyorsan git, terapi görüp tedavi olacam diyosan bir başkasını bulmalısın.

ayrıca 3. dünya ülkesi olduğumuzdan sgk terapi karşılamıyor.

Takipteyim ne kadar alıyor acaba

terapi türkiyede sgk kapsamında asla olamadı malesef.
Seans ğcretini arayıp sroun bence de bundan daha doğal bir şey olamaz.

Arkadaşlar arayıp sormak benim de aklıma geldi eksik olmayın ama rakam çok yüksekse hiç aramakla uğraşmayayım başka seçeneklere yöneleyim diye sormuştum.

Psikoterapi alacağınız kişilerin en azından Klinik psikoloji Yüksek Lisans eğitimini tamamlamış olduğundan ve bunu prestijli bir programdan aldığından (yılda 150 öğrenci kabul eden vakıflar olmasın) emin olun lütfen. Daha da iyisi doktoralı bir klinik psikolog elbette. Bir de instagramda, televizyonda çokça gördüğünüz isimler genelde psikolojiden çok pazarlama konusunda uzmanlaşmış kişiler oluyor. Psikoterapi sgk kapsamında değil, gerçek bir eğitim almış klinik psikologların seans ücretleri gemelde 250-300 civarında. Size önerimi özelden yapacağım ancak psikoterapi almayı düşünen ve ücretlendirmeyi merak edenler için yazdım bunu.

@cedex bahsettiğiniz kişi düz psikolog, lisans sonrasında endüstri alanında çalışmış. Bu ona psikoterapi yapma yetkinliği vermez. Hele ki özgeçmişinde "mesleki yönelimini sağlık psikolojisi ve enerji psikolojisi alanına çevirmiş" yazan bir kişiden koşarak uzaklaşmalısınız. Birincisi enerji psikolojisi diye bir psikoloji alt alanı/yaklaşımı yok! Bunu diyen kişi şarlatandır. İkincisi mesleki yönelim kafamıza göre değiştirilebilen bir şey değil, yalnızca eğitimle olabilir. Yani gider sağlık psikolojisi yüksek lisansı yaparsan olabilir.

tamam eğitim önemli de nereye kadar sonuçta insan yapısı programlar
terapistle uyum daha önemli zaten lafla peynir gemisi yürümez olay aksiyon almakta

herkes abartarak yazıyor ama çalışma alanları, tecrübesine bakmak lazım

Yurtdışı kaynakli aciklanan raporlara gore turkiye onumuzdeki donemde buyuk capli daralmalara girecek. Zaten 2019un zor bir yil olacagi konusunda gorus birligi var. Borclanmak yerine elinizdeki sermayenizi sepet yapiniz.

Bu faiz oranından zaten çekimez ama hepbiaraisicinde +1

bu ekonomik ortamda borçlanmak, üstelik yüksek meblağlarda borçlanmak mantıklı değil.

Bu devirde krediyle ev almak riskli. Şöyle ki, ekonomide meydana gelebilecek daralma sonucu işsiz kalıp, kredi geri ödemesinde sıkıntı yaşayabilirsin.
Ayrıca daralma devam ettikçe konut fiyatları düşmeye devam edebilir.
Ancak mevcut birikimine, yanlış yatırımlarla değer kaybettirmen de mümkün.
Kredi faizleri düşsün diye beklemek çok mantıklı değil. Kredi faizleri düşerse konut fiyatları artacaktır.
Konutu şu an alırsan kredi faizleri düştüğü taktirde yeni faiz oranlarına göre kredi borcunu yapılandırabilirsin.

Yavaşlatabilsen bile sağlıklı değil.

Çare spor. DM ile yardımcı olabilirim

Bir endikrinoloji doktoruna gitmek gerekir oncelikle bir hastaligim yok demissiniz ama. Ve zayiflik nasil bir zayiflik vucud kitle indeksi ne durumda? Hepsi normal duzeyce ama kendimi ince ve zayif hissediyorsam, gorsel olarak rahatsiz ediyorsa sporu tavsiye ederim kas oranini arttirmaya yonelik sporlar tabi

Senelerce kilo almaya çalışmış ve sonunda başarmış birisi olarak yazıyorum; öncelikle fazla yemeye odaklanma. Problemini çok yiyerek aşacaksın ama asıl önemli olan düzgün öğün disiplinini sağlamak. Tabiri caizse mideni, bedenini eğitime sokacaksın. Uzun süre yemeyip sonrasında birden yemeye yüklendiğinde oluyordur kusma hissi. Ya da bu sebepten değilse de zorlama kendini. Midene izin ver bedeninin sesini dinle. Onu terbiye etmek istiyorsan, onunla iyi geçinmelisin. Şimdi ne dedik?duzenli öğün dedik. Başlangıç olarak öğünlerde yeme miktarını az tut.(yani kendini zorlamadan, her zamanki yediğin miktarlar) kahvaltı ogle aksam cok onemli. Muhtemelen bazi ogunleri gecistiriyorsundur yapma. Bedenin yemek yemediginde gucten dusuyor farkediyorsun. En basta bunun icin duzenli yemelisin. Kilo alayim goruntum degissin gibi mevzulari ikinci plana at. Araba icin benzin ne ise senin icin de yemek o. Öğün gecistirirsen mutsuz olursun, sinirli olursun vs. Uc öğünü düzenli yemeyi oturttuysan simdi ara öğünlere geçebilirsin. Miden artik senin yeme duzenine alistigi icin ara ogunlerde gelecek ekstra yemekleri garipsemiyecektir. Ara öğünü bir porsiyon meyve ile ya da bir iki avuc kuruyemislerle sagla. Eger duzenli öğün ve ara öğünü oturttuysan simdi yavas yavas öğünlerdeki porsiyonları buyutmeye baslayabilirsin. Aceleci olma. Azar azar buyut. Bir tabak makarna mi yedin mesela simdi bir bucuk tabak yemeye calis. Kahvaltiyi buyuk yediysen oglen de buyuk yemek zorunda degilsin hatta o gun aksam da normal yiyebilirsin. Bu boyle boyle artar. Hem midene yuklenmedigin icin seni rahatsiz da etmez. Sonra bir bakmissin ki doymak bilmiyorsun. Hadi bakalim bol sanslar.

@duseyazar, @siestaa halihazırda düzenli olarak iki branşta spor yapıyorum (haftanın 6 günü)
Vücut kitle endeksim tam ideal seviyede fakat kas hacmi için gerekli kiloyu alamıyorum. Kilomu zar zor yukarı çıkartıyorum bir anda aşağı düşüyor. Bu seviyeye getirebilmek için bile hayvan gibi yemek yedim. Kilo alıyorum bunda bir problem yok, ama böğürene kadar yediğimde ancak az miktarda oluyor.

@siesta görsel olarak rahatsız değilim fakat yetersiz görüyorum.

@hepbiara aslında düzenli yiyorum ve spor yaptığım için hiç öğün atlamam. Ha zaman aralıkları değişir ama gün sonunda 150 gr protein 350 gr karbonhidrat ve 70 gram yağ alımını tamamlarım. Ara öğünlerde meyve falan çok yiyemiyorum çünkü bu daha çok tok tutuyor beni. Belirli bir yeme düzeyim var. Sadece bunun üzerine çıkamıyorum. Örneğin 350 gram karbonhidratı 500 grama yükaeltmeye çaloşıyorum ama olmuyor

Özetle millet bulk dönemine girdim diyor ya rahatlıkla. Heh işte o bende olmuyor. Yükselmiyor naletolası.
Bu arada kuruyemiş ve kuru meyve tüketmiyorum ama meyve yiyorum

bir avuç yer fıstığı 300 kalori falan nasıl kilo alamıyorsunuz :(

aile ile çalışmak zordur. sınırlarını iyi belirleyip iş hayatında kuzeninle profesyonel bir ilişki kurabilirsen yenisi.

geç geç geç..

kalman için bir sebep görünmüyor. bas istifayı geçç.

sizi hangisini düşünmek heyecanlandırıyorsa oan geçin

şirkette kuzeninizle başbaşa olmayacağınızı varsayıyorum. profesyonel ilişki devam ettirebileceğinize inanıyorsanız bence geçin, kulağa çok avantajlı geliyor çünkü.

arka iyidir seni kollar gözetir. maaş da iyiymiş. hemen geç hatta beni de aldır. :)

yav arada dağlar kadar fark var. ne bekliyorsun düşünme hemen geç.

Hedeflerini yuksek tut Kuzeninden birseyler kapmaya bak

Tabii ki ikinci iş.
Kuzenle de X bey/hanım şeklinde iletişim kuracaksın, iş yerinde iş arkadaşı dışarıda kuzen.

ben olsam geçmezdim çünkü geçmek için mantıklı herhangi bir sebep göremiyorum.

Kuzenine itaat et mutlu ol. Yükselecek bir iş gibi görünüyor. Hayırlı uğurlu olsun şimdiden:)

Yaşıt olsaniz neyse de kardesi gozuyle bakiyodur size bi problem olacagini zannetmem beklemeden kabul et

sarajevo: çarşıda muhakkak cevapi denilen köfte ve yanında soğan + kaymak
mostar: mostar yolu üzerinde kuzu çevirmeciler var orada durup mıuhakkak et yenilmeli
üsküp: merkezde teteks diye bir hamburgercisi var hardallı mayonezi süper, ayrıda vardar nehrinin kenarında bir balıkçı var özellikle fried zucchini si şahane
ohrid: burada da aslin adında büyük bir restoran vardı çok uygun fiyata ve çok iyi pişmiş 1 kg et yemiştik.

belgrad: manufaktura'da balkan yemekleri, botako'da pizza

üsküp: çarşıda Tavče Gravče denilen yerel Makedon yemeği, fırında güveçte kuru fasülye gibi bir şey.

sarajevo: ćevapčići, excalibur35 +1

Budva, Kotor, Belgrad ozel bir sey yok. Cevapici var o da ozel bir sey degil zaten. Hamur isi var bol bol.

Burek, cevapcici, pljeskavica

belgrad: manufaktura gitmeyin. çok daha güzel yerler varken manufaktura gitmek yazık etmektir. popüler olsun derseniz tri sesira veya dva jelena, biraz daha az popüler ama lezzetli ?(dükkanın adı soru işareti evet), yine popüler ama direk köfteci olan walters cevapi,

Belgrad - Lovac (çeşit çeşit et, av etleri dahil)
Saraybosna - Kibe (kuzu çevirme)
Budva - Lim (deniz ürünleri)
Üsküp - Yerel değil ama ana meydanın orada bir Çin lokantası vardı, çok iyiydi.
Mostar - Sadrvan popüler ama kalabalık, tenha vakitte giderseniz olabilir. (et şu bu her şey var)

uskup'te tursu ile rakija icebilirsiniz.

Budva'da Gulaş. Porto restaurant var orda yiyebilirsiniz.

Seçim ekonomisindeyiz. Seçimden sonra tekrar döviz patlarsa şaşırmam.

Çevreme bakınca öyle bir şey olacakmış gibi hissetmiyorum.

Dolar düştü ama her şeye zam geliyor. Sebze ete yaklaştı fiyat olarak. Ben bir yerde patlayacağını düşünüyorum

Bir çok çiftlik ve yerel üretici konkordato ilan ettiği , battığı için et fiyatları kısa bir süreliğine önce ucuzlayacak ama sonra hızla artacak. Çünkü üretici elindeki hayvanları kesime gönderince kesecek çok fazla hayvan kalmayacak ve rezervler azaldıkça et fiyatları artışa geçecek. Yani bu sürekli bir durum değil. Hem sebze hem ette artış olacak desek daha doğru. Geçen markette biber alacak oldum 12 tl görünce yerine tavuk alırım deyip vaz geçtim. Etrafımda şunu diyen çok kişi var: haydi köye yerleşelim. Topluluk kuralım. Ekip biçip yeriz. Daha temiz olur en azından.

ekonomi zaten patladı bir şey oldu mu? yoo. insanlar mümkün olsa tüketimi sıfırın altına indireceklerdi o kadar durdu tüketim. işsizlik de aynı şekilde arttı buna paralel olarak. patlar patlar denirse gerçekten patlar(her türlü patlar da bu beklentiler patlamanın etkisini güçlendirir) sonra işte hükumet bazı adımlar atar, dışarıdan birileri gelir elimizden tutar falan derken sürünmesek de emekleyecek hale geliriz tekrar.

edit: geçen sene kilosu 12 liradan patlıcan alacaksınız, 5 liradan patates alacaksınız deseler yok daha neler derdim ama bak nasıl da gayet alıştık. fakirlik genlerimize işlemiş daha kötüsüne de alışırız.

Sadece ulkemizle ilgili bir durum soz konusu degil dunya genel olarak bir krize dogru gidiyor. Ama kazanan hep kapitalizm oldu bir sekilde sekil degistirerek yoluna devam etti o yuzden cok kasmayın yasayacak ve gorecegiz.

Kriz konusunu yanlis anliyorsunuz. Krizde zenginler daha zengin olur. 2 milyon kisi 50 liraya kahve alir, 50 milyon kisi ac kalir. Bakiniz Afrika

çok büyük şirketlerin konkordatoları gelecek yakında.

konkordato öyle pis bir şey ki, zincir gibi çalışır, örneğin bir büyük satıcı konkordato istesin, aynı gün (büyük oranda tek şirkete satan) tedarikçileri de mecbur konkordato ister. tüketimden, avm kalabalıklığından değil, iflastan, konkordatodan kriz belli olacak, bu sene çok canlar yanacak. yılda 50k tl'yi geçmeyen şüpheli alacağımız son 4 ayda konkordatolar nedeniyle 1m tl'yi geçti.

konkordato ilanlarının yayınlandığı devlet sitesinde 1-2 aydan önceki ilanları otomatik sistem siliyor ve yayındaki konkordato sayısını normalde olandan çok daha az gösteriyor. bakan çıkıp 500 tane konkordato var, 400 bin şirketten, bir şey değil, dese de, o sayının sadece 2 aylık olduğunu söylemiyor. her gün ilk iş iş ortaklarımızın konkordato ilan edip etmediğine bakıyoruz. gerçi ettiği zaman zaten çok geç kalınmış oluyor. satışçılarla, tanıdıklarla, avukatlarla sürekli ilan başvurusu var mı yok mu baktırıyoruz. vadeli satışlarımızın çoğunu peşine çevirdik bu yüzden.

Merhaba,

Benim öngörüm 2-3 yıldır devam eden daralmanın şiddettini arttırarak 2019 sonuna kadar devam edeceği yönünde. Bu fikre önceki yaşadığımız 2001, 2008 krizlerini inceleyerek ulaştım.

Kendi adıma konuşacak olursam şu sıra biz bu hengame içinde borçsuz ve biraz nakit parayla şanslı gurup içindeyiz. 2020 yılı içinde rahatlamanın başlayacağını ön görerek şu sıra hesaplı yatırım imkanları kovalıyoruz.

Şirketimde idareli para kullanıyoruz, karakter olarak zaten gereksiz yatırım yapmam ve lüzumsuz para harcamam, alırken kazanmaya gayret gösteririm.

Özetle uzun süredir manyakça bir alışveriş tüketim çılgınlığına sürüklendik ve şu sıralar da bunun hesabının ödenmesi gerekiyor. bu hesabı en çok ödeyecek kesim ise ihtiyacı olmadığı halde "attitude problemi"ne girip birikim yapması gerekirken lüzumsuz harcama yapan alt gelir (ve orta alt gelir) gurubu. Asgari ücretle çalışırken 5000TL'lik telefon taksidine girebilen cesur kişilerden bahsediyorum.

Özetle 1,5 sene kadar kendi imkanlarınızla ayakta durabilecek imkanınız (paranız, aşınız vs.) varsa çok fazla moralinizi bozmayın.

Sikayet olmazsa, marka avukatlari gecerken denk gelip urunleri gormezse birsey olmaz. Bence sen tabela ve cama markalari yazma, musteriye de ihrac fazlasi ayarliyorum baglantilarim sayesinde dersin fazla kafa karistirmadan. Hayirli isler.

Başın ağrır çamur kardeşim. Arkadaşım cola turkanın patladığı zamanlarda tele turka diye bi telefon tamir dükkanı açtı 6-7 bin nüfuslu bi ilçede. Adamlar hiç konuşmadan etmeden dağ gibi dava açtılar. Bırakın dükkanın adını değitirmeyi, kapatmak zorunda kaldı.

ürünleri al etiketlerini sök, ya da ortadan ikiye kes,ihraç fazlası diye sat.

LC Waikiki'de çalışıyorum ve bize verilen eğitimlerden gördüğüm kadarıyla bu tarz şeylerin peşine düşüyorlar. Hatta benzer tasarımda bir poşet yaptırıp kullandıkları için bile dava açmış, kazanmışlar. Başını yakar, pişman olursun.

aldığın malları rahatlıkla satabilirsin yalnız mağaza ismi, poşet ismi vsde markaların adını kullanma diğer türlü senin aldığın malları satmana kimse karışamaz. Basitçe şöyle düşün Türkiye'de Apple var fakat İphone'u köşe başındaki dükkan bile satıyro veya Mercedes'in merkezi var fakat galerilerde rahatlıkla getirdikleri araçları satıyorlar. Sen taklit yapmıyorsun aldığın ürünü tüketiciye satıyorsun buna kimse bir şey diyemez.

LCW bilmiyorum fakat DeFacto kendi perakende merkezleri dışında da isteyenlere mal veriyor diye biliyorum. En doğrusu firma ile görüşmeniz. Çeşitli fiyat, vitrin vb. talepleri olabilir.

agraf
gamboç

mamafih
iştigal

Tevekkeli
Gobel

sefine
yeknesak

Müştemilat
Tekaüt

Abuzer
Memati

evetle
bıldır

Tülerik
Hemhal

(bkz: kığ)

ezcümle. ben de yeni öğrendim.

Lığ
Pesek

-keltek
-kerçine.

['bodiri' de fazladan olsun :)]

Aygember
Dızgırıç

ekseriyet
anekdot

lafz
belik

Mintan
Bocit

Polat Alemdar, Memati ve Ahsen TV muhabiri gönderilerek yapılan gizli operasyonlarla faiz lobisi baronları çökertildi. O günden bugüne faiz lobisi bir şey yapamıyor. Haliyle Reis’in bir şey söylemesine de gerek kalmıyor.

Çünkü nispeten de olsa doları durdurun sebeplerden biri de bu oldu.

Dolarla bas edemedi ve dolarin yukselisi cok tepki cekti. Olumu gorup sitmaya razi oldu bi yerde.

Faiz lobisi bi sure rafa kalkti yani.

Simdi sirada imf ile yapilan anlasmayi halka anlatmak kaldi ki tahminim secimden sonra baska bi isim altinda aciklanacak. (Bu kisisel tahminimdir)

Faizler dusukken ileri geri konuşup doları 7 liraya çıkarttılar.
Dij güçler dolar getirip bozdu.
Dolar düştü.
Sonra faizleri yükselttiler, dij güçler ellerindeki tl yi yüksek faizden bankaya koydu.
Bildiğin operasyon çektiler.

Faizleri emlak sektörüne destek olmak için düşük tutmaya çalışıyorlardi. Baktilar ki olmayacak yukarda bahsettiğim operasyonu çektiler.

@herhaltibiliyoring'e ek olarak simdi de tlnin degerini yukseltip ellerindeki tlyi dolara cevirecekler. Dolarin son zamanlarda dusmesinin sebebi de bu.

Sonra katladiklari dolarlari artik kendi ülkelerine cekince bizde dolar yukselecek. Yillardan beri olan senaryo bu. Ulan yoksa dis gucler dis gucler diyor hakli olmasin bu adam?

Bir ara gundemde olan imar affi bu tarz konulari kapsıyordu, araştirmanizi o yönde yapınız.

@hepbiarayisicinde imar affı bizi kapsamıyor. çünkü 3.kişilere ait bir alanın içinde bizim ev. o 3.cü kişilerde ortalıkta yok 30 yıldır.

Size ait olmayan bir arsa üzerinde yapılmış kaçak yapıyı nasıl satarız diye mi soruyorsunuz? Ev üçüncü kişilerin arsasının üstünde değil, siz üçüncü kişilersiniz gibi bu anlattıklarınız doğrultusunda.

Bir de imar barışı kapsamında değil demişsiniz. Bundan dolayı bahsettiğiniz yapının Boğaziçi Öngörünüm bölgesinde olduğunu sanıyorum.

Bu doğrultuda cevap vereyim. Satamazsınız. O yapıyı sizin yapan şey ne ki?

Tabii detaylarını öğrenmek için Boğaziçi İmar Müdürlüğüne başvurabilirsiniz. Ama sizin olmayan bir arsanın bilgilerini size vermezler. Belediyeler veriyor ama Boğaziçi İmar Müdürlüğü sahibi dışında kişilerin, kaçak yapıların dosyalarını görmesine izin vermiyor. Bina hakkında yıkım kararı var mı yok mu onu bile söylemezler. Sadece adına bir dosya açıp açılmadığını söylerler.

@windowsguvenlikduvarı biz bu binada 60 yıldır yaşıyoruz. vergisi veriliyor, faturası ödeniyor bizi niye verilmiyor hiçbir bilgi?

Mutlaka bir avukata danışın.

Size ait olmayan bir yere bina yapıp bunu nasıl satarız diye sormanız garip geliyor gercekten. Şimdiki sahipleri ilgilenmemiştir belki ama mirasçıları ilgilenebir.Haklaridir da. Siz böyle bir durumda hak iddia etmeyi düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız vergisini verdik ama mı diyeceksiniz?

Ben anlattıklarınız doğrultusunda çıkarım yaptım. Boğaziçi Öngörünüm Bölgesi'nde mi ev? Öyleyse, size ait olmayan bir arsa üzerinde anlattığınıza göre. Yani kaçak bir yapı mı? Kaçaksa işgalci konumundasınız. İşgalcilere neden bilgi versinler. Yok Sarıyer öngörünüm veya geri görünüm bölgesi ise o derece problemli olmaz. Ama arsa bizim değil diyorsunuz. Tapunuz da yok. Arsa payı yok yani herhangi birinin üzerine. Vergisinin veriliyor olması, 60 yıldır yaşıyor olmanız resmi olarak bir şey ifade etmiyor böyle bölgeler için. Diğer bölgeler içinse imar barışı var.

Yani kısıtlı bilgiyle bu kadar cevap verebiliyorum.

sokagin bi kosesinde durup "burayi satiyorum" demek gibi bir sey bu :)

evet o kosede 60 yil dursam bana da kimse gelip bir sey demez ama orda durmam orayi benim de yapmaz.

@windowsguvenlikduvari ev Boğaziçi Öngörünüm Bölgesi'nde, 60 yıl önce yapılmış. başkasının arazisi üzerinde, ama o başkası öleli baya olmuş, mirasçısıda o arazinin belli bir bölümünü cevahir grubuna satmış. diğer arazisi boşta şu an. imar affı bizim mahallemiz içinde çıktı ancak 3.kişilere ait olduğu için o afdanda yararlanamıyoruz. e devlet üzerinden baktığımızda evin arazisi/parseli 75 evi kapsıyor. daha önce görüştüğümüz bir avukat buralar için tek başına tapu almanın yasak olduğunu arazinin toplam değerinin 25 milyon dolar olduğunu söylemişti. o yüzden ne bir şirket el atıyor ne de bir kişi gelip alıcam diyor. belediye gelip siyasi kaygılardan dolayı yıkmıyor. şimdi bizde evi ihtiyacımız olduğu için satmak istiyoruz. tapusuz bir şekilde.. artık araba ,suriyeli kimi bulursak..

Ben hatırlıyorum ya buna benzer bir duyuru. Başka bir isimle sorulmuştu sanki. Bu 75 evi kapsıyor kısmı hatırlattı.

O zaman da satamazsınız demiştik diye hatırlıyorum. Avukat da öyle demiş.

Araplar da akıllandı, Suriyeliler de. Artık kanmıyorlar. Danışmanlar olmadan iş yapmıyorlar. Hatta yerel firmalara güvenmeyenleri de var. Uluslararası danışmanlık şirketlerine gidiyorlar o yüzden.

Satamazsınız kısaca.

60 yıl vergi veriyorsanız onu oturup da kira vermemenize sayın.

vergi veriyok diye bir de satabileydiniz. bir de havadan 2 trilyon yaa :) ne güzel.

o ev ayrıca bizim? ben satarım. sizin olduğuna dair bir belge var mı?

ev bizim, 60 yıldır size oturun demiş dedem.

bunu diyemeyecek var mı?

ben de boğaz köprüsünü satıyorum. yolunu bulamadım.

www.youtube.com

Bu duyuru daha önce de açılmıştı hatırlıyorum , satmayı bırak borçlu çıkmamaya bakın kayıtsız küreksiz şeyi sizden kim satın alır kardeşim . Sokakta birine desen dolandırıcı diye polis çağırırlar.

hukukta olağan zaman aşımı diye bir kural var , tapusu olmayan bir yeri iyi niyetli davasız ve aralıksız 20 yıl zilyetliğinizde bulundurursanız hak elde edip tapuya tescilini yapabilirsiniz normal şartlarda , bir araştırın derim

bu soruyu ben de hatırlıyorum. bi keriz çıkacak da köyden gelen dedenin hukuksuzca bina diktiği daireyi 1 trilyona yakın parayla satın alacak, sahipleri gelip çık arsamdan diyene kadar.

Hayal kurarsın, anılarını canlandırırsın. İyi gelir.

wi fi varken indirdiğim podcastleri internet yokken dinliyorum

pocket ya da instapaper a sonra okurum deyip kaydettiğim köşe yazılarını, makaleleri okuyorum

Hücresel'e devam. İnternet olmadığı an yok.

kindle tabletimden kitap okuyorum, veya telefonda soul knight diye dandik bi oyun var onu oynuyom

ben aldım pişman oldum. modifiye edilenden almayın. orijinal olarak öyle satlanlar var.

İlandaki malzemeleri kullanmadim ben. Epson yazicim vardi. Kartusuna tüpten dolum yapiyordum. Oyle siringa sprey yoktu benimkinde. Cok ekonomik ben memnundum tavsiye ederim. Orjinali dolumlu kartuştu.

yazarlığım var kullanıyorum, işimi görüyor iletişimi iyi olan bir sürü insanla bir çok sorunumu çözdüm şimdiye kadar.

En basit haliyle aciklamak gerekirse; Birşey hakkında insanların düşüncelerini öğrenmek istedigim icin.. öğrendiklerim uzerinden bir cok cikarim yapabiliyorum.

Bu nedenle artik hic girmiyorum. Zaten bir hesabimi ucurmuslardi ondan ayri bir kizginim. Kari kiz, futbol, yozlasmis bos bos siyaset muhabbeti yapsaydim atilmazdim.

Anlamlandıramadığım bir biçimde 2012 den beri her günüm orada.

alternatifi yok. var mı önerebileceğin bir platform.

Çaylak olduğun için zoruna gitmiş sanırım. Ekşi sözlük seçkin bir platformdu ondan giriyordum, artık daha az kullanıyorum çünkü senin gibi sözlüğün ruhunu benimseyememiş format nedir bilmeyenler yazar yapıldı. Kanzuk da para tatlı geldiği için düşen kaliteye ses etmiyor. Herkes yazar olmasın kardeşim. Eskiden çaylaklar mesaj falan atamıyordu. Sözlüğü özel kılan da buydu, seçilmişsin insan eliyle(artık bu yok) laf soktuğun kişi gidip sana cevap bile yazamıyordu millet çıldırıyordu:) çünkü yazar olmak için kalite gerekiyordu. Şimdi bu yok herkes yazar oldu, kimse okumuyor sözlüğü. Herkes yazıyor. Git uzun bir entry gir kaliteli de olsa 10 kişi okumaz. Çünkü çöplüğe döndü artık.

eskiden yazardım sözlükte 10 seneyi de tamamladım. netflix rezaletinde uçuruldum.

uçurulmasaydım da kendim bırakırmışım zaten, felaket kötü bir duruma geldi ve girmiyorum.

benim sözlüğe girip bakmam için çok önemli bişey olması ve birisinin link atıp bunu gördün mü diye dürtmesi lazım.

gündemi takip edip ara sıra yazıp içimi döküyorum. hiç yazan eden olmuyor

İyi yapmışlar. Çaylaklar tam dayaklık. Bloodborne başlığına şunu yazmışım:
eksisozluk.com

Adamlar buna bile mesaj atıp ''Ulan gerizekalı, bu zaten Dark Souls'un siz konsolcular oynayabilsin diye kolaylıştırılmış versiyonu. Yazdıklarının hepsi Dark soul'ta var zaten mal'' diyor. Ulan alt tarafı oyun başlığı ya, artık nasıl sorunlu bir yaratıksa bi şeyler kanıtlama peşinde. Sonra ben cevap olarak ''Doğru konuş senin ağzını yüzünü.... '' diyince hoppp:

27.1.2019 03:26:00 @ekşisözlük +çaylak
@eazy, mesaj yoluyla hakaret

oluyor.

Son 6-7 yıldır senin gibilerin fink attığı bir platform haline geldiği için girmiyorum zaten.. Eskisi gibi alternatifsiz bir yer de değil çoktandır.

marjinal dusuncelerimi savunabilmek,
kufur etmek
trolluk yapmak
milleti provoke etmek
arada bir de bilgi vermek icin giriyorum.

Badilerim neler yazmış, neleri favorilemişler görmek için. Diğer yazarlar, sol tarafta dönen hararetli tartışmalar senelerdir mikimde değil.

BIr ara pkk sempatizanina laf soyleyeni ucuruyorlardi. O ara biraktim ben de.

Badiler neler yazmis görmek icin.
Bir de nadiren bilgi nitelikli birseyler yazip paymasasim oluyor. Bu tip uzun yazilari da girebilecegim, en cok okunabilitesi olan mecra eksisözlük.

Bugün pazar. Sakin bir yer zor gibi sanki hele ki avm önü.

timbonun üstünde bad bear mıdı adı? ayılı birşeydi, orası tenha oluyor, kahveleri ve pastaları da oldukça leziz.

bugün için zor, çünkü haftaiçi sadece çevre semtlerden gelen var ancak haftasonu modifiye şahinine binen karı kız kesmeye panoraya geliyor.
tavsiyem one tower’a geçin, zemin katta starbucks dışındaki yerler uygun bu iş için.

Insanlar daha ne bos seylere inaniyor bunlar ne ki

söylediklerin din, şamanizm çatılarının alt öğeleri.

insanlar zamanında inanma ihtiyacı hissetmişler ve bu zamana kadar öyle gelmiş kısa özeti bu. 12.000 yıl önce daha kendileri bile evden yoksunken gidip dini ritüelleri gerçekleştirebileceği tapınak inşa etme olayını başka bişey açıklamaz.

şöyle düşün bir gece sırtını toprağa vermiş yatıyorsun, gökyüzüne bi bakıyorsun ki yıldızlar galaksiler insanı düşüncelere daldıracak sonsuz şeyler, sen olsan bunların bi yaratıcısı olduğunu düşünmez miydin?

bence herşey burada başlıyor. homo sapiensin korkuları ve anlamlandırmaya çalıştığı çok fazla şey vardı ve bunu tanrıya yordu, şimdi ise bilim tüm bu şeylerin aslını ortaya çıkardıkça aslında öyle olmadığı anlaşılıyor ve dinler yavaş yavaş terkediliyor.

Değil

Sokaktan rastgele bir adam çevirelim, ilkokul seviyesi matematik işlemini yapabilecek ya da bir paragraf yazacabilecek yeterlilige sahip insan sayısı %10 bile değildir. Evet insanların geneli aptal ve aptalca şeyler inanıyorlar.

Bir cesit mucadele bicimi. Anlamlandiramadigi seyleri aklini kaybetmemek icin kendince yorumlamasi. Ozunde korku var. Ruya bu kategoride degil yalniz. Ruya dogaustu bilinmeyen bir sey degil, bilincalti ve beyinle ilgili olduguna dair makaleler cokca mevcut.

-güneş nasıl dönüyor?
-olum melekler çekiyor işte
-haaa mantıklı.

Dox +1

her insan rüya görüyor. sadece uyurken dış algıda tetikleyici birşey varsa uyandığımızda hatırlayabiliyoruz. yoksa rüya gördüm ama ne gördüm hatırlamıyorum boyutunda oluyor. cinler de elbette ki var. ancak soyut varlıklardır. somut olduklarında çok zayıf oldukları için somut bir formda olmazlar genelde. cinlerle iletişim kurabilen bir falcıya gidersen seni hiç tanımamasına rağmen bütün geçmişini sana anlatabilir. onların zaman kavramı daha farklı. ancak asla geleceği göremezler. he tabi bence gitmemen en sağlıklısı sırf varmı yok mu öğreneyim diyerek. hiç tanımadığın bir insanın senin geçmişini anlatması bir süre rahatsız hissettirebilir seni. ki nitekim doğru da değil iletişim kurmak onlarla. şimdi sorabilirsin sen iletişim kuruyor musun ? tabi ki kurmuyorum ve kurmadım. iyi bir yaşam için buna gerek yok çünkü. peri ve cadı konusunda da onlar mitolojik inançlar ve yoklar tabi ki. insan şahit olduğu şeye inanır. ancak günümüzde insanlar bağnaz bir yaşam tarzına sahip olduğu için sorgulamadan ve araştırmadan kulakdan dolma yorumlar yapıyor malesef.

sapiense veya memelilere özel bi durum yok, kuşlarda belki de onların ataları olan dinozorlarda bile vardı. kodumuza kazınmış.

nationalgeographic.com.tr

Karadag'da iki ay yasadim hic sorun yasamadim. Hatta tanistigim sirplar gayet iyi insanlardi. Kişi kendinden bilir işi diyorum.

Ben kadın olarak tek başıma gittim 4 günlüğüne, bayağı da bir gezindim. Hiç sıkıntı yaşamadım.

@hepbiarayisicinde ayrıldı hocam onlar, 12 yıl olmuş

Türkiye de ırkçı/manyak dolu mesela. Bizden daha güvensiz olamaz. Ezeli ve ebedi düşmanımız diye nitelendirilen Yunanlar, Erasmus yaparken en yakın arkadaşlarımız olmuştu mesela.

Eylülde 10 günlüğüne gittim, daha misafirperver bir halk görmedim hayatımda.

Çomar her yerde var. Sıtplar şeker gibi adamlar

Amerika’da da polis zencileri öldürüyor. Aynı mantıkla orası da tekin bir yer değil.

Sırplar gayet sıcakkanlı insanlar. Merhaba diyenine, komşi diyenine çok rastladım. Siz eşeklik etmezseniz bir zarar geleceğini sanmıyorum.

Tamamen efsane onlar. Tirsacak hicbir sey yok sirbistanda. Tr'de tirsmadan disarida dolasan insanin sirbistanda tirsmasi cok anlamsiz olur. Ekstrem ornekler uzerinden gitmek mantikli degil.
Amerka'da da polis zenci falan oldurmuyor aslinda. Abartiliyor bazi seyler boyle.

Sirbistan'a gidip abudik kubidik islere bulasip polisle sikinti yasayip (polisin sakasi yok) kotu muamele gorup sirplar serefsiz diye gelip anlatan bos tipler yaniltioyr insanlari biraz da.
Bir ulkeye gidiyorsan oranin kurallarina uyacaksin, ondan sonra edeceksin sikayet edeceksen.

tanidigim butun sirplarla cok cok iyi anlastim, kultur olarak bize cok benziyorlar. irkci sorunlu tip ariyorsan cok uzaga gitmeye gerek yok, ruh hastasi her yerde var zaten.

Ayrilali 12 yil oldu ama hala ayni cografyanin insanlari. Sinir cizgileri cekildi o kadar. Sosyolojik olarak fark yok.

İse girip oturma izni aldim, isten ayrildim oturma iznim devam etti. Bu baglamda Oturma izni hakkini kazandiginiz icin okulunuzdan ayrilsaniz da farketmez oturumunuz devam eder.

360 derece kamera ile go pro bile çıkarttı yeni bi teknoloji değil

Peki kamera nereye bağlı? Neticede adama dönük bir objektif var ve adamı takip ederek çekiyor. Ama adamın üstüne, kaskına, bisiklete vs. bağlantı gözükmüyor. Nerede bu kamera?

Kamera, 2 adet 180 derecelik iki görüntüyü birbirine yazılım bazlı olarak monte ederken bağlantı aparatını, 180 derecelik pixel görüntü diğer pixel görüntünün üstüne azıcık getiriyorlar. Böylece Bağlantı aparatı kayboluyor.

Arkadaşım, bisikletlinin kaskında uzun bir çubuk var kamera oraya bağlı. Bisikleti süren kişi çekiyor videoyu.

@srcn11 +1. Ayrica yeni kamera modelleri o gorunen çubuğu da yok edebiliyor.

Kadın ise telkari bir takı da pek otantik olur. Bir de rakı.

şanliurfa gazelleri, yemen turkuleri ya da semah cdleri olabilir.
Kadin ise turkuaz taşlı bir kolye ucu, bileklik vs. olabilir.
Erkek ise yine turkuaz taşlı güzel imamesi olan bir tesbih.
Bakanliga bagli geleneksel el sanatlari magazalari var. İnternet sitesinden de bakabilirsiniz. ges.gov.tr olmasi lazim adres.

tavşan olsun

ilki cok kötü. bir kac dakika diger fotolara bakmadan tahmin etmeye calistim. sahin başıymış...

ikinci diyorum bu sebepten.

İkincisi diyorum ama ara ara buna benzer duyurular goruyorum acaba gizliden sitenin reklami mi yapiliyor?

Birincisi, bu taklit parfüm işini yapanların elinde oldukça pahalı analiz cihazları var. Orijinal parfümü bu makineye koyup formülünü çıkarabiliyorlar.

İkincisi, orijinal parfümlerdeki her hammaddeyi birebir bulmuyorlar, bütçe dahilinde ucuz ama en yakın kokanlarını buluyorlar. Bu işi yapan kişiler belli bir yatırım ile yurtdışından hammadde getirtiyor. Eğer bu hammaddeleri kimlerin sattığını biliyorsanız siz de satın alabilirsiniz, herkes alabilir. Önemli olan formülde ne yazdığı, bu taklit parfümleri yapan markalar ellerinde formül olmazsa özgün parfüm üretecek kapasitede değiller.

Üçüncüsü, hem hammadde kalite farkından hem de orijinal parfümün marka değeri, pazarlama masrafı olduğundan fiyatları yüksek oluyor. Taklit parfümde ise hem ucuz hammadde ile yapıldığı, hem de orijinal parfümün marka değeri üzerinden satıldığı için herhangi bir ek masraf yapılmıyor.

Dördüncüsü, bu taklit parfümleri halk çok fazla ayırt edemediği için genellikle birebir oldukları düşünülüyor. Bu işin içinde olan deneyimli biri için ise orijinal ve taklit arasında ciddi farklar oluyor. Zaten amaç birebir kopyalamak değil, halkın fark edemeyeceği şekilde benzerini yapmak.

Acik ya da benzer kokulari yapan markalar ile firma etiketi olan kokular tabiki ayni olmaz. Eger kokulara ozel bir merakiniz yoksa acik kullanmaya devam edin. Ama koku merakiniz varsa niş markalara goz atin. Açık şişelerde olanlar parfüm degildir. Parfüm bas döndürür, kendisine aşık eder.

neredeyse 10 seneye yakındır çayı şekersiz içiyorum.
zordu. ilk başlarda çok zordu hatta. çay bile içemiyordum tadını sevmiyorum diye. ama sonra şekersiz içe içe alıştım. şimdi şekerli çayın tadını alsam midem bulanır.
işin sırrı ısrar ve birden kesmekte. azaltmak işe yaramıyor.

Bitki cayiyla basla. Bitki caylari daha kolay iciliyor sekersiz. Oradan normal caya gec.

Birden kes +1

10 sene önceki benim durumum bu. Kahveyi, bilumum bitki çayını şekersiz içen ben çayı bir türlü şekersiz içmeyi başaramamıştım. Bir süre aspartam kullandım ama bir türlü tatlı isteğimi yok edemedim. Ben de tatlı eşliğinde şekersiz çay içebiliyordum. Sonra karar verdim ve pat diye bıraktım. 2 sene hiç şekerli çay içmesem de aslında şekerli çayın tadını özlediğimi düşündüm. Artık o da kalmadı. Kolay değil ama başarıyor insan.

Şekersiz çaya alışmak gerçekten çok kolay değil, sigara kadar zordur belki de ama alışınca çok güzel oluyor. Hatta şekerli çaydan çay tadı gelmiyormuş demeye başlıyorsun. Bir hafta boyunca zorlayarak şekersiz içersen 8. Gün rahatça şekersiz içersin bence.

Earl Grey, Tirebolu 42 gibi çaylar şekersiz güzel gider. Ne kadar şeker kullanıyorsan attığın şekeri az karıştırarak işe başla sonra daha da az. Yavaş yavaş alışırsın. Ayrıca tarçın çubuğu şekerden daha güzel tat verir.

yavaş yavaş azaltmak en güzeli, 2 şeker 1 buçuk şeker 1 şeker yarım şeker sonra hiç. ben bu şekilde bıraktım 11 yıl evvel.

ben ilk başladığımda çok acı geliyodu ama yine de zorladım kendimi. 1-2 haftada alışmıştım. 10 seneye yakın olmuş =)

ben de ufak ufak azaltıp bırakan tayfadanım. en temiz yöntem bu.

Ben de yavaş yavaş azaltmıştım. Önce ilk bardak şekerli ikincisi şekersiz içtim. Ama zaten az şeker tüketen biriydim pek zor olmadı. Çayınız çok demli olmasın, belki limon katabilirsiniz ilk başlarda. Şekeri de azar azar miktarı düşürün. Bence rahatça bırakabilirsiniz onzaman.

birden kes 1 hafta sonra alışırsın.

ben şekersiz içerim çayı kahveyi ama bazen enerji ihtiyacım olur çaya kahveye şeker atarım hatta bol miktarda atarım.

insan alışıyor1 haftada o kadar zor bişey değil.

Direk kesmeli. Arkadaslar guzel oneriler vermisler. Cay kültürü edinmeye odaklanmanızı tavsiye ederim. Çay doğada nasıl, ne şartlar yetişiyor? Herbiri birbirinden farkli caylari alip ictigimizde neden ayni tadi almayiz bunun uzerine gitmek gerekir. Dogalligi kesfetmek gerekir. Doganin sundugu bir bitkinin tadina saf haliyle varmak varken neden tadini baskalastiran birsey ekleriz ki? Demleme cesitlerini arastirin. Cam bardak porselen bardak icime nasil etkilerde bulunuyor bunlari anlamaya calisin. Siz bunlara odaklanirken bir bakmissiniz cayi sekersiz iciyorsunuz.

universite doneminde bir karton bardaga 7seker atan biri olarak ben alistiysam herkes alisir.

onceleri azaltarak birakmaya calistim. cok anlamsiz geldi. bir kuplu hali de tatsiz sekersiz hali de tatsiz, madem oyle hic atmayayim dedim. baktim hic keyif almiyorum, aman icmeyivereyim dedim, baktim caysiz da olmuyor. aylar suren surecten sonar alistim. sabredince oluyor.

azaltarak birakmaya karar verirsen kup sekeri kolayca ikiye bolmenin yolu sekere nefes uflemek. o zaman pit diye kiriliyor seker.

10 yıl kadar önce birden bıraktım, başlarda zor oldu ama alışınca şekerli iğrenç geliyor.

ben 10 - 20 şeker atıyordum eskiden. sonra günün birinde şekerden aşırı tiksindim. sağlıklı olmak istedim. şeker çok tiksinç beni güçsüzleştiren zaralı iğrenç bişey gibi geldi. sonra birden şekersiz içmeye başladım. halen şeker sevmiyorum. iradeyle alakalı sanırım

direk küt diye bırakacaksınız. ilk bir kaç gün zor ve acı gelir ama enkaz altında kalmışssın da başka birşey yokmuş gibi direneceksin. kısa süre sonra 1 şekerli çayı içemezsin.

ben de tatlıyı çok seven biriyim ama çay konusunda zorlanmadım pek. artık atmayayım dedim bitti.

siz de birden kesin. başlarda yanında gün kurusu kayısı, kuru üzüm falan tüketebilirsiniz. sonra onlara da ihtiyaç duymazsınız.

okul zamanı finallere çalışırken çok 3'ü 1 arada tüketirdim. ilave şeker atmazdım hiç. bir gün 6. ya da 7. yi içerken şekerinden midem bulandı. bitiremedim. bundan sonra çaya kahveye hiç şeker aramadım.

sigaraya ara verdiğim zamanlar da her zaman çok abartıya kaçtığım, mide bulandırdığı zamanlar oluyor. istemsizce kesiyor vücut. doyuyor sanırım.

derdi nedir ne demek?

merhaba canım/tatlım gibi bir şey demiş ki bu ingilizcede türkçedeki gibi aşırı samimiyet gerektirmez. çomarlığa gerek var mı? istemiyorsan engelle geç.

Yurt dışında da var Böyle şeyler herkes birbiri ile darlingli konuşmuyor muhtemelen abimiz bayağı bir rahat tip

(Bkz: booty call)

kıstasınız sadece hello darlingse bi sonuca ulaşamayız

-meraba mülayim abi
-meraba canım. (bu herifi de hiç sevmem)

"bi maniniz yoksa size gelecektik" demek istiyor olabilir :)

gülücüğe odaklan

Şansını deniyor

kitap arasında kalmış silgi tozu +1

i love you, yani, i ben, you seviyorum, love sen manasında.

"ev boş gelsene" demek istemiş.

üfff genelde orta yaş üstü kullanıyor bunu. hiç sevmem. "canım"(yerine göre "yavrum") gibi bir şey. eğer romantik anlamda mı kullanmış diye soruyorsan hiç sanmıyorum ama konuşmanın devamı da önemli.

Canı sıkılmış yalniz

akraba ile iş yapılmaz. ya işten çık kendin bak ya da bakıcı tut.

Durum bu anlattığınız çerçeveden ibaretse Allah sabır versin size.

Rahatlığa bak ya..

ekleme. ayrıca bakacak tabii ki ya size destek olmayacak da ne yapacak afedersin çok daha mühim bir işi mi var? Ne var yani oğlunun bir gram kalkınması için gelmiş evinde torununu bakıyorsa, para alması bile ayrı bir komik. (Normalde çalışıyor da çocuğa bakmak için işini bırakıp geldiyse, o durum ayrı tabii. Ama ev hanımı kendi evinde de oturacaktı ise kusura bakmayın da höst yani.)

bakıcı maaşları 1500-2500 arası.

para dışında bir sıkıntınız yoksa bence problem etmeye gerek yok.

sorunuzun cevabı aslında anneye ne kadar verdiğinize göre değişir.

bence haksız olan sensin gibi duruyor.
en azından kafanda kurman gereken şey bir bakıcıya ne kadar vereceksem, kayınvalideye de en az o kadar vermem/harcamam gerektiği üzerinden olmalıdır. eve bakıcı gelse yine onun yediği içtiğini de karşılayacaksınız normalde.

Bunun ötesinde eşiniz ailesine daha fazla destek vermek de isteyebilir. sizi zorlamıyorsa veya sizin ailenize mesafe koyup sadece kendi ailesine destek oluyorsa sorun bu olabilir belki.

Artık çok geç aileyle sorunsuz olarak bu işten sıyrılmak için, mecbur bazı konularda daha toleranslı olacaksın. kreş/anaokul yaşına geldiğinde çocuğu verirsin okula, sen de rahat edersin.

para mevzusu dısında annem bana karşı hep çok iyidir.
böyle anlatınca aklınızda farklı biri belirdi belki ama kendisi eve gelen yardımcı abladan daha çok iş yapar, oğlundan çok benim sevdiğim yemekleri yapmaya çalışır.çocuguma da çok güzel bakıyor.

bakıcıya veremem güvenemem.işten çıksam 2-3 sene körelirim bir daha iş bulamam diye korkuyorum.
maaşımın hemen hemen yarısını harcıyorum öyle diyeyim.
benim zoruma giden tek şey tüm bu yaptıklarıma rağmen 50 liralık şeyi dile getirmesi.

aslında en çok eşime öfkeliyim galiba beni anlamadıgı için.

Haksizsin ama hakliyken haksiz duruma gelmissin. 1.bakacak durumunuz yokken cocuk sahibi olmussunuz. Iki yil para biriktirseydiniz, ucretli bakici tutardiniz.
2. Yukarida denildigi gibi akraba ile hatta en yakin akraba ile ticaret yapmissiniz. 3.Esini bu kadar bile tanimadan evlilige kalkismissin.
4.Aileye onem veren biri isen de 100 - 200 liranin lafi olmaz. Isterse 500 lira istesin aile onemli degil mi?

Haklisin ve bakici tut. Esin de igrenc bir insan bence kendini ezdirme.

çocuğunuzu hiç tanımadığınız birine emanet etmektense bir süre daha idare edin derim ben. sonra zaten anaokulu veya alternatiflerine bakarsınız.

ancak burada sanki kronik bir sorun var. kaynana ve görümce sanki sizi kullanıyor gibi görünüyor. sizin bağımsız bir aile olduğunuzu değil de onların da geçiminin sorumlusu olduğunuzu düşünüyorlar gibi geldi bana. bu durum sıkıntılı. her ne kadar zor olsa da yavaş yavaş sizin sadece eşinizin ve çocuğunuzdan sorumlu olduğunuzu, onların da kendi hayatlarından sorumlu olduklarını hissettirmeye başlamanız, herkes için hayırlı olacaktır diye düşünüyorum. ama bunu asıl yapacak olan eşiniz. eşinizin uygun bir dille annesine bu yaptığının ayıp olduğunu söylemesi lazım. sizin hayattaki en büyük destekçinizin eşiniz olması lazım. umarım bu sorunu eşinizle birlikte atlatırsınız.

Kelimesi kelimesine @alex_pearson +1.

Benim anlamadığım evde niye simit yiyorlar. Yemek yapsın öğlen onlar yesin, akşama da siz yeyin. Akşam evine gidiyor mu bilmiyorum ama siz kimseyi incitmemek istiyorsanız eve sebze falan birşeyler koyun, anne siz öğlen yemeye yemek yapın akşam da biz yeriz diyerek bu işten faydayla çıkın.

Anaokuluna verin çok daha güzel bakıldığini göreceksiniz

eşime bi kaç kez söyledim.
biz artık bir aileyiz onların geçiminden sorumlu değiliz evet yardım etmeliyiz ama bu bizim görevimizmiş gibi olmamalı diyorum.
kayınvalidem sürekli bizim evimizin erkeği sensin baban yok senden başka kimsemiz yok diye aklına sokmuş aynı cümleleri söylüyor.

bu arada niye simir yiyorlar diyen olmuş.
kahvaltı yaparken simit alıyorlar işte ya ekmek ya simit neyse.
yemek yapıyor zaten akşama gittiğimde yemeğimiz oluyor.evde eksik bişey de yok.sonuçta çocugumda o evde yaşıyor.

Bence sorun kayınvaliden olması. Annen ve kızkardeşin olsalar böyle düşünmezdin. Çevremde aynı sistemi annesi ve kardeşiyle yaşayanlar var hiç şikayet ettiklerini duymadım.

Aksine "annem evi çekip çeviriyor, yemek yapıyor çocuğuma bakıyor, tabii ki ona para vericem. bakımından da sorumluyum" diye koruyorlar.

Biraz sakin davranmanız lazım. bu tarz şeyler üst üste gelince gözünüzde daha da büyüyor. Eşiniz de biraz ters davranınca kötü hissetmişsiniz. Gayet doğal hisleriniz. En azından tanıyorsunuz çocuğa bakanları. Ne manyak çocuk bakıcıları var dünyada. iyi bakıyorlarsa parayı umursamayın derim.

lcha +1 kocanızın annesi diye bu 50-100 liralar batıyor size. benim annem salakmış kardeşlerimin çocuklarına bedava baktı :) dışardan bakıcı bulsan o da da bir avuç para verecektin ve nasıl baktığı meçhul olacaktı. sonuçta evde bir yardımcın var gibi düşün. çocuk bakıyor, yemek yapıyor, temizliğe de girişiyorsa daha ne olsun. 50-100ün lafı edilmez.

anneye verilen para + baldıza verilen para + simit parası
sizin maaşınıza denkse evde oturun, çocuğunuza kendiniz bakın, bunları da bir daha eve sokmayın.

Tipik gelin kaynana sorunları. Eğer gelinseniz gelin haklı görülür kaynanaysanız kaynana. Erkek olarak bence eşiniz biraz ters yapmış size. 50 100 ün lafı olmaz da açıklayabilir bir şeyler.

aile büyüklerinizi bunun gibi nedenlerle evinizin bir parçası yapıyorsanız o halde onların yaşam kültürlerini de kabul edeceksiniz; size anlamsız veya haksız gelen hareketlerine de hayhay diyeceksiniz.
unutmayın ki onlara kendinizi muhtaç eden yine kendinizsiniz.

diğer insanlara ve onlara niyetlerini okumaya hiç gerek yok bence, konu gayet basit...
türk toplumunun ezberi olan hareketi siz de tekrarlamışsınız; çocuğu yap ve anneye teslim et.

bu kurguda birisi mutlaka zarar görüyor.
sizin evliliğinizde bu siz olmuşsunuz ama bu daha başlangıç bile olabilir.

türk toplumunun alışkanlıklarına taban tabana zıt kişisel tavsiyem...

eviniz sizin özel alanınız; özel ve zorunlu haller dışında onu kimseye bırakmayın.
eşinize araba için yardım etmeyin, çocuğunuzu sağlıklı bir yaşa kadar siz veya eşiniz büyütsün.
sonrasında anneye değil bakıcıya veya bu işi profesyonel olarak yapan insanlara teslim edin.

herkese tavsiyem...
para, kariyer bir çocuğun ve ailenin sağlığı yanında çöptür.
çocuklarınızı aile büyüklerine bırakarak onlara ne kadar büyük kötülük yaptığınızın farkında dahi değilsiniz ve belki hiç de olamayacaksınız. belki çocuklarınız dahi olamayacak ama hayatları boyunca içlerinde saçma sapan kavramsal karmaşalar yaşayacaklar.
çünkü onların hayatlarını birden çok anneleri ve(ya) babaları olacak şekilde kurguluyorsunuz ve hayata henüz ilk adımlarında çelmeyi takmış oluyorsunuz.
hayatlarınızın ufacık pencerelerini açın ve bir çocuğu dünyaya getirmenin anlamını tekrar düşünün.

HAYATA GETİRDİĞİNİZ ÇOCUĞA SAHİP ÇIKIN.

parayı eşin versin

kendi torununa bakip da para isteyen ilk kez duyuyorum. zor durum hakikaten. kirada olsaydiniz, duzenli gelemeyecekleri bir yere tasinin diyecektim ama bu soz konusu degil sanirsam. senin yerinde olsam kiz kardes ise girene kadar destek olurdum, ama zaten kirada oturmayip 1200tl geliri olan birisine para vermezdim. kirada oturmuyorsa o paranin gayet yeterli olmasi lazim. onemli olan burda verdiginiz para degil, davranis. ben de esimin ailesine gerektiginde para veriyorum. cok buyuk meblaglar da verdim hic gocunmadim cunku ihtiyaclari vardi, zaten istemeye de cekinirlerdi. ama sizin durumunuz farkli. baya yuzsuzce bir hareket torun bakip para istemek ustune simit parasi istemek. cocugunuz yeterince buyukse artik krese gitme zamani deyin ve krese yollayin. boylece onlarin da evinize gelme durumu kalmaz.

çocuğun babaannesi olup toruna parayla bakmak ne enteresan işmiş.

esinizin kardesine para vermek zorunda degilsiniz. zor durumda kalirsa insan gerekirse maasini bile verir ama şu durumda sanki sizi suistimal ediyorlar gibi görünüyor. esinizin bu kadar salmamasi lazim.

tamam, bakici olsa ayni para, belki daha fazla verilebilirdi, ama bu, suistimale yol açmamali.

haksızsın.

eve 50 tl bırak her gün. ne kadar lazımsa o kadar harcarlar. belli aralıklarla para eksildikçe; parayı 50tl ye tamamlayın.

toplamda aylık masrafı 250tl yi geçmez.

çocuğunuza nasıl bakıldığına dair kaygınız olmuyor bütün gün. bakıcı çocuğu dövüyor mu, yemeği yediriyor mu? evinizden eşya çalıyor mu? bu tür düşünceleriniz yok. paha biçilmez olan bu.

artı eminim çocuğa sizden daha iyi bakıyordur babannesi.

yaranamazsın üstat.Allah yardımcın olsun.

durumunuz iyiyse profesyonel bakıcı tutun, evinizden ayakları kesilsin. hayat geçmez böyle. bir evlilikte taraflardan birinin annesi babası kardeşi vs. fazla görünmeye başlıyorsa oradan her zaman bir bokluk çıkar.

ilk olarak "o zaman çocuk yapmasaydın", "işi bırak çocuğuna bak", "kendi annen olsa böyle demezdin" gibi gerçeklikle bağdaşmayan ütopik yorumları kaale bile almayın.

ikinci olarak ise torununa bakarken para isteyen birisi gerçekten çok ayıp ediyordur. bunun karşılığında para istenmez. siz belirli aralıklarla evine alışveriş yaparsınız. işin raconu budur. annem abimin iki çocuğuna ve benim kızıma senelerce baktı. kayınvalidem aynı şekilde, "anne, benim annem 1 ay bakamayacak kıza. sen gelir misin 1 aylığına bize" diye ne zaman arasam daha telefon kapanmadan uçağa biner. kayınvaliden sana karşı çok iyi olabilir ama hayata karşı değişik bir bakış açısı varmış.

neyse gelelim konuyla alakalı yorumuma (laflar abak sanki karar merci gibi :))
bu konu tamamen eşin ile alakalı aslında. kayınvalidene "anne saçmalama ekmeğin simidin parasını da isteme artık" demesi lazım. tabi bunu uygun bir dille söylemek gerekiyor. bu sizin tek başınıza çözebileceğiniz bi durum değil. ancak eşinize de çok yüklenmeyin. annelerin çocuklarına nasıl psikolojik baskı kurduklarını tahmin bile edemezsiniz :) eğer bir çözüm bulamazsanız da çok fazla kafaya takmayın. dip totalde bir bakıcının kayın validenden daha iyi bakamayacağını göz önünde bulundurun.

o kadar benzer bir durum ki.
benzerlikler:
-bebeğe annem bakıyor (ben babayım).
-kız kardeşim 3-4 yıldır işsiz, babamdan kalan maaşı var ve şu an depresyonda olduğu için annemle beraber yaşamak yerine saşma sapan yerlerde ev tutup yaşamaya çalışıyor.
-evler kira değil.
-annem de sık sık bana "başımızda erkek yok, evin erkeği sensin" der.

farklar:
-ben bakıcı tutacaktım, annemle beraber bakarlar diye düşünüyordum. ilan verdikten sonra anneme söyledim. çok zoruna gitti. ben bakarım niye bakıcı tutuyosun dedi. ilanı kaldırdım annem bakıyor artık.
-para teklif ettim istemedi, ona çaktırmadan faturalarını falan ödüyorum arada o kadar.
-annem genelde kendi evinde bakıyor, evlerimizin arası yürüyerek 10 dakika. çok soğuk olunca akşamdan bize geliyor, çocuk dışarı çıkmasın soğukta diye.

benim sizin durumunuza yorumum şu: kısmen haklısınız, ancak aile ilişikilerinizi bilmeden yorum yapmak biraz zor. çünkü eşinizin ailesi sizinle çok içli dışlı olduğu için artık para mevzusunun mesele olmayacağını düşünüyordur belki.(gerçi öyle olsa niye torununa bakmak için para istesin tabi o da ayrı mesele). bu durumda bir erkek ve bir koca olarak size tavsiyem, eğer bundan başka bir problem yoksa aranızda, bunu çok fazla dile getirip eşinizi bunaltmayın. çünkü size her ne kadar kolay görünse de, eşi ve annesi arasında kalmak bir erkek için inanılmaz derecede stresli ve zor bir durumdur. bu durumdan rahatsız olduğunuzu bilsin elbette ancak büyütüp sürekli laf sokmayın.

Torununa parayla bakan birini ilk defa görüyorum +1

Beni babanem büyüttü, asla böyle bir talebi olmadı, olması garip zaten.
İşyerinde çocuğuna annesi,kayınvalidesi bakan arkadaşlarım da var, hiç o şekilde bir muhabbet olmamış.

Eşin gereksiz sert yapmış, sıkma canını. Belki eve haftalık olarak ihtiyaçların karşılanması için para bırakabilirsin veya alışverişe birlikte gidebilirsiniz.

Öncelikle allah yardımcınız olsun. torununa bakmak için para istemeleri biraz garip olmuş. zaten o istemese de siz gerekli yardımları yapardınız diye düşünüyorum. ama ekmeğin, simidin parasını falan istemek gerçekten garip.

Bence biraz dişinizi sıkın çocuğunuz 2-2.5 yaşına gelince kreşler var onlara verin, böylece huzurunuz ve aile düzeniniz bozulmaz.

bu sırada eşinize anlatırken zoruna gidenin para 50-100 tl olmadığını zaten sizin evinizde olduğunu, çocuğuna baktığı için para verdiğini anlatın bence.

merhaba, sizi çok iyi anlıyorum ve çoğu noktada hak veriyorum. Öncelikle bu aile ilişkileri ile ilgili benzer bir noktada olduğumu belirteyim. Babanın eksik olduğu bu tip aile yapılarında yük erkek çocuğa bindiriliyor. Sizin durumunuzda önemli olan ilk etapta anne ve kız kardeşi ayrıştırıyor olmak. Annenin sorumluluğu pek tabii sizde. Ancak evi varsa, emekli ve sizden aldığı maaş varsa bir hayli yeterli zaten. Ekstra bir durum söz konusu olursa da zaten ailecek yardımınızı esirgemezsiniz. Ancak kız kardeş için artık bu durum geçerli değil. Eşinizi de bu yönde telkin edebilirsiniz. Onu bu rahata alıştırırsak iş hayatına başlayamaz, başlarsa zorluk yaşar gibi vs. Bu arada kayınvalidenizin de size karşı aşırı iyi hallerini fazla ciddiye almamanızı tavsiye ederim. En kısa zamanda çözülmesi dileğiyle :)

Torununa bakmak için para almaları neden garip geliyor anlamıyorum?

Ortada bir emek var. Emeği karşılıksız bırakmaya çok alışık olduğumuz için mi garip geliyor?

Benim annem de kabul etmez bunu. Ama ben de, çok büyük emek harcayan tarafı, benim annem olmasa bile, bir şekilde karşılıksız bırakamam. Bu bazılarında direkt olarak parayla olur. Bazılarında büyük bir hediyeyle olur, bazılarında başka bir şeyle olur. Ama emeği karşılıksız bırakamam.

o kadını boşa ve aileden uzaklaş. seni bir güzel sömürüyorlar. para ile çocuk bakan nine mi olur yahu? çok seviyormuş, sevse ne olacak. parana hizmet etmeye çalışıyor işte.

eşini de tek celsede sildim kusura bakma. bunlar ileride sana çok sorun yaratır.

Böyle yaşanmaz diyenlere katılıyorum. İşten ayrılın ve çocuğa siz bakın. Şu strese değmez gerçekten. Zaten kira da ödemiyormuşsunuz çok ciddi bir sıkıntı yaşamazsınız diye düşünüyorum. En azından kafanız rahat olur. Ben olsam o kayınvalideyi bir daha eve bile sokmazdım sabırlı insanmışsınız.

Kayınvalidenizin çocuğa parayla bakması en başta enteresan olan. Beni anneannem büyüttü. Annemle babamın işyeri uzak olduğu için hafta içi anneannemle kalır, haftasonları eve giderdim. Annemle babam benim mutfak masraflarım için anneanneme para bırakırlardı ama parası bitince anneannemin bir kere de bunu dile getirip de para istemediğini, bir şekilde yetirmeye çalıştığını babam hala daha söyler.

Ama bu kadar çok şey ödemeye gönüllü olduktan sonra sadece simit parasına takılmanız eşinizin buna tepki göstermesinden daha abes derim...

duyuruda ne zaman "toruna bakma karşılığı para" konusu olsa bunu ilk defa duyuyorum öyle şey mi olur, cevapları geliyor
bakalım kaç duyuru daha ilk defa duyuyorum denecek.

burası ki yaşı 20 olup aileyle kalana ezik gözüyle bakar, hemen ev tut, çık çık çık çabuk birey ol hayatını yaşa...
ama 25 oldun evlendin, çocuk oldu..anane/babane değil mi eşşek gibi bakacak. para da almayacak.
sizi nalıncı keserleri sizi!

yine maaş 1200 lira desen, ooooov o parayla geçinilir mi ? emek sömürüsü hep bu ülke...diye cırlayan duyurucular, tüm gün mesaili çalışan kadına para verilince..ama o babanne parasız bakması lazım.. kardeşim bakmıyorlar artık. zira düzenli maaş olmasa bile illa bakan (hele erkek annesiyse) maddi beklentiye giriyor çünkü 1200 liraya geçinilmiyor. bitti. o ne ki hiç torun baktırmadığı halde annenin tüm faturaları ödeyen bi dolu erkek çocuk var. eşinle evlenirken zaten tek erkek çocuktu, biliyordun. hiç demedin mi "ben ömür boyu annenin faturası öderim/ödemem" diye. demedin. niye çünkü evlenirken sadece pembe pembe hayaller kuruyorsunuz.
sevgili heee,
sinirden deliye filan dönmeyeceksin.
evlilik, bu ülkede böyle bir şey.
kadın düzenli para isteyebilir, evet tuhaf geliyor ama bakıcı + ev temizleyen yemek yapan birine ayda zaten 2 bin lira rahat verirsin. üstelik bir de güvenemezsin.
kaynanana da düzenli para + fatura olarak daha fazlasını vermiyorsundur hatta daha az veriyorsundur o yüzden + simit parasını da ver.
kusura bakma ama çocuk yaparken bunları hesaba katacaktın. dahası yarın okula da gitse o çocuğu okuldan karşılayacak önüne 1 kap yemek koyacak birisi yine gerekecek..sabah 8 de okula yolladın çocuğu yarım günse 1 olmadan tüm günse 4 olmadan geliyorlar. kim verecek bu çocuğun yemeğini? yine kaynanan. sen kaçta evde oluyorsun? 6, 7... ?
kayınvalide bakmasaydı, ne yapacaktınız?

hiç delirme, boşuna stres yapıp herkesi de germe.
ha çok mu çözümsüz..istifa et otur çocuğuna bak.
arabayı da eşin düşünsün.

işten çık çocuğuna kendin bak olayı dahada çıkmaza sürükler gibi geliyor.
çünkü annesi çocuk bakmasa da yardım ediyoruz.
sinirlendiğim şey yüzsüzlük yapmalarıydı aslında.

torununa bakıyor diye para mı alıyor, benim annem de torunlarına bakıyor ama kimseden beş kuruş istediği yok, zevkle şevkle bakıyor ayrıca,

eger kariyerinize devam etmeyi dusunuyorsaniz, sakin isten cikip cocuk bakmayin. gerekirse maasinizin tamamini verin annesine ama isten bir kere cikarsaniz turkiye'nin su anki sartlarinda uc sene sonra is bulmaniz ya da dogru duzgun bir is bulmaniz cok cok zor. kres ve bakiciya verilen para aslinda kariyerinize yaptiginiz bir yatirim.

bakmayacaksan niye dogurdun kisimlarini sallayamiyorum, kimse cocuk yapmasin o zaman.

eger krese verirsen de bu insanlar sizden para isteyecek bence kesinlikle. yine de, kres bir cocugun gelisimi icin babaannenin bakimindan daha iyidir hele de 3 yasindan sonra.

aile iliskileri hele hele de kocanin kafa yapisi sorunlu epey. cok ciddi ve stratejik ilerlemen lazim, bir anda kotu geline donusursun ve belli ki kocan bir aile oldugunuzun ve onceligin aileniz oldugunun farkinda degil.
ayrica, kim ne derse desin 50 liranin lafini etmelerine bozulduysan bozulmussundur, insanlarin duygularini hakli haksiz diye hice saymak sacma, kocaniz da aklini basina alip haklisin hayatim biraz garip olmus ama ne yapalim cocugumuza bakiyor demek yerine sacma sapan cevap vermeseymis.

Ne yaparsaniz yapin kesinlikle isinizden cikmayin. Hem is bulmak zor hem de bir kadinin ruhsal ve fiziksel guvenligi acisindan ekonomik olarak bagimsiz olmasi cok onemli.

bence kadının çocuğunuza bakmak gibi bir zorunluluğu yok, ilk önce bunu düşünün.
ikincisi sizinde karşı tarafında hataları mevcut.

sizin hatanız şu; madem para canlısı biri ve bakıcıdan daha iyi bir alternatif, tatminkar bir para ödeyin zaten bir daha sesi çıkmayacaktır. sizde olayı ucuza kapatmaya çalışıyorsunuz gibi geldi bana.

kaynananızın hatası ise isteklerini parça parça sunmak. sizde meblağ yükseldikçe çıkarcılık ettiğini düşündünüz haliyle. bence kaynananızın size masrafı bakıcı parasını geçmediği sürece bir şey demeyin.

Kendini bir kere hayatta bebeğe yardım edecek kimsesi olmayan bir insanın yerine koy. Hatta deneme yap, 24 saat boyunca kimseye vermeden çocuğa bir kendin bak. Çocuğa bakmak için kariyerinden vazgeçtiğini, veya çocuğunu sapık mı manyak mı pis mi kültürsüz mü olduğunu bilmediğin insanlara bırakmak zorunda olduğunu hayal et.
Haksızsın. Hem de çok haksızsın. Kayınvalide istemeden 50-100 nakit bırakmalıydın evde.
Kadının maaşı kendine. Onun maaşı var diye 50 100 lirayı sakınmaya hakkın yok.

Toruna veya ailedeki hastaya, yaşlıya bakmak mecburiyetinde değil annelerimiz. Tamamen bize öğretilmiş sosyal roller bunlar. Ha kendi de istiyordur misler gibi bakar, ama bu orda örtülü bir emek olduğu ve bu emeğin bir karşılığı olduğu gerçeğini değiştirmez. O karşılığı ister maddi ister manevi, isterseniz her ikisi şeklinde ortaya koymalısınız. Hakkaniyetli olan budur.

eşinizin size reaksiyonu ile kızkardeşin tavırları tamamen faul. Bu iki konuda haklısınız.

Bence olay tamamen çok fazla dip dibe olmanızdan kaynaklanıyor şu an. Çok zor bu tarz geçiş dönemlerinde cümbür cemaat yaşamak.

bunlara yoga hocanıza ya da fizik tedavi uzmanına neden sormadınız acaba? buradaki gişe memuru adam şu hareketleri yap, şunları ye dese gerçekten yapacak mısınız bunları?

yapacaksan bildiğim kadarıyla yazayım, birkaç yıldır yapıyorum bu sporu.

Gişe memuru arkadaş bu sporu yapıyorsa kas geliştirmeyi biliyor, üzerine tefekkür etmiştir diye düşünüyorum. Yoga hocası ve fizik tedavi uzmanı ise bana "şunlardan uzak duracaksın" dedi, problemi anlattı, maalesef diğer meseleye dair ayrıntılı form tarif etmedi. Odaklandıkları yer farklı olduğu için ben de alternatif çözümler arıyorum.

Reformer pilates. Mümkünse bire bir eğitim şeklinde. Ben fıtık ve skolyozu böyle düzelttim.

Yoga sizin bu sorununuza care olamaz. Yoga zihindedir. Oncelikle o sozde yoga hocasindan uzak durunuz. Yoga ile fizik tedavi uzmaninin gorusmesi ne alaka? Sizi yolmaya calisiyor. Fitness, pilates, yuzme size iyi gelecektir. Gittiginiz spor merkezindeki besyo'dan mezun hocalara durumu izah edip yardim isteyiniz. O yogaci sarlatandan uzak durun demis miydim?

fizik tedavici mi barfiks cekme dedi , yogacı mı ?
Barfiks bana baya iyi geliyor ama sende farklı bir durum mu var? Ve benim fizik tedavi uzmanım barfiks çekmen gerek dediydi.
Özellikle sırt üstü yüzmelisin.

birebir hocayla reformer plates. bir cok hoca degistirmis biri olarak bu iste hoca cok cok onemli. biri bana hareketi gosterip geliyorum diyip yanimdan giderken digeri ayak parmagiminin acisina kadar ilgilenmisti de ancak o zaman fayda saylayabilmistim.

izometrik egzersizlerle kaslarını güçlendirebilirsin. anladığım kadarıyla eklemlerini fazla yormaman gerek izometrik işini görür.

Çok teşekkür ederim cevaplar için. Yogayı pek çok kişi tavsiye edince ona başlama durumum oldu, Pilates de deneyebilirim zaman içinde.

Barfiks çekmememi ikisi de söyledi, sanırım omuzdaki sorundan ötürü. Dediğim gibi, şınav, plank ve barfikse ikame hareketler arıyorum kol güçlendirmek adına.

İzometrik egzersizler tam olarak neleri kapsamakta bu durumda?

Tayttan ne anlaniyorsa çoraptan da o anlanir.
Goz tacizidir evet.
Ben etkileyici bir bacak gordugum zaman goz ucuyla bi bakıyorum caktirmadan. Yeni nesil silahlar gibi lazerle hedefe kirleniyorsa sikinti.

"...çoraptan bile ne görecek?"

çorap ile hayal ettiği şeyi görüyor. sen orada sinemalarda üzerine yeşil kumaş giydirilen bir oyuncusun.

tabudeviren +1

O an neyi hayal ediyorsa onu görüyor.. Evet kötü hissetmekte haklısın bu tacizdir.

Evet bakislar da taciz sayilir. Senin gostermek istemeyecegin her yerine bakmasi senin hakkini taciz etmesidir.

Bacak değil konu. Sırtına da bakabilir gözlerine de. Rahatsız edecek boyutta olması yeterli..

Anlık bakış atmak olsa bir şey yok da rahatsız edecek şekilde uzun uzun sürekli bakmak taciz olarak değerlendirilebilir.

gayet de taciz sayılır tabii. böyle durumlarda hiç carlamadan bu insanlarla yüzleşmeyi, gözgöze gelmeyi, utanıp kafasını çevirmezse de "neye baktınız buyrun yardımcı olayım" demeyi tercih ediyorum. Henüz son aşamaya gelebilenlerin sayısı 1-2'den fazla değil ki onlar da o lafı duyunca "alla allaaaaaa" diyerek yürüyüp giden hacı dedelerden başkası değil.

Anlık olanlara bir şey denilmez ama rahatsız edecek seviyede olmuş. Öküzlük

Kesinlikle taciz göz de olsa bende bir erkek olarak görünüşte güzel şık bir giyimli bir kıza bakarim fakat kesinlikle rahatsız etmem etmemeliyimde hiç hoş değil

baktığını yakaladığın an, "ne bakıyorsun, önüne bak" demen gerekir. Cevap verirse olayı büyütmelisiniz, herkes o adama bakmalı ve rezil olmalı. Zaten çevrede insan evladı varsa, size destek çıkılır. Bu tarz adamlara fırsat vermeyin. Sessiz kalınan, tepki verilmeyen her durum onları daha sonra başka bir şey yapmaya cesaretlendiriyor.

Çaktırmadan kameraya çekeceksin sonra sosyal medyaya bırakacaksın linç edecekler. Artık eşinin mi çocuğunun mu neyin yüzüne bakabiliyorsa baksın.

taciz tabii ki, onu öyle bir ortamda rezil edeceksin ki bak bakalım bir daha sanatı sapık dürtülerine alet edebiliyor mu hayvan herif.

nah işareti yapacaksın bakınca onu görecek :)

@ebabil curnatasi +1

iyice paranoyaklaştınız.

taciz falan değil.

İnsan garip bir canlı. Mesela buna taciz değil der. Ama yanında sevgilisine baktı diye şöyle şeyler yapar:

www.posta.com.tr

www.haberturk.com

www.samsunhaber.com

www.yenialanya.com

Bakın bunlar google'a, "sevgilisine baktı diye bıçakladı" yazarak bulduğum haberler.

www.google.com

Kırmızı ışıkta öne geçti diye, yan baktı diye, selektör yaptı diye birbirine saldıran insanlar ( www.cnnturk.com ) konu kadına yapılan taciz olunca paranoyaklaştınız diyor. Bu da bir çeşit tacizdir. O yüzden verdim bu örneği.

Bu tacizdir. Taciz eden, tacize uğrayan tarafından uyarılmalıdır. Uyarıyı 3'üncü bir kişi yapmamalıdır. 3'üncü kişiler tacize uğrayana destek olmanın ötesine geçmemelidir. Başka bir travmaya sebebiyet verilmemelidir. Rahatsızlık dile getirilmelidir. Bu gibi durumlarda, yanlış anlama ihtimali düşünerek hareket edilmelidir.

sen rahatsız olmuşsun, ayrıca öyle bir bakmış ki biri de seni uyarmış, taciz işte. aslında kadının seni değil, adamı uyarması gerekiyordu ya neyse.. baktığı yerden el hareketi çekerdim ben olsam.

ben ocean marka k2 vitamini katkili d3 kullaniyorum. (doktor tavsiyesi ile)
emilim yagda daha rahat oldugu icin hepsinde yag vardir. devit'in icerisinde ayrica butilhidroksitoluen varmis onunla ilgili de soyle bir bilgi buldum. www.food-info.net

ocean markali da bu yok.
paraben hic duymadim. bildiklerim bu kadar.

tanınır, bilinir, işinin ehli bir aktar yok mu olduğunuz yerde? işe yarayacak karışımları yapabilirler bence.

Ben de doktor tavsiyesiyle ocean d3k2 kullandım. Çok küçğk dozlarda kullanmama rağmen oldukça başarılıydı. Ocean kaliteli bi zeyrinyağı kullanıyor, ben gönğl rahatlığıyla kullanmıştım.

@hepbiarayisicinde istanbul’da yasayinca insan kimseye guvenemiyor

@65 derece hangi dozda ve ne siklikla kullandiniz?

devid içindeki zararlı maddeler hakkında kaynak verebilirmisiniz ?
bu konuyu epey araştırmıştım ama böyle bir bilgi denk gelmemişti.
biz ailecek devid ampul kullanıp bazen kan testi ile durumu kontrol ediyoruz.

dekinon

Merhaba,

Evet devit BHA veya BHT içeriyor, bu maddenin Amerika ve Japonya gibi ülkelerde kanserojen ilan edilmiş olmasından dolayı kullanımı yasak.

D vitamini seviyenize göre Ocean marka D3 veya D3K2 kullanabilirsiniz. D3 düz D vitaminidir, D3k2 ise D vitamini + k2 vitaminidir. D vitamini seviyesi yükseldikçe vücutta kalsiyum emilimi artar, bu da böbrek taşı gibi istenmeyen etkilere sebep olabilir. K2 vitamini bu noktada kalsiyumun bu tip istenmeyen etkilerini önlemek için var.

D vitamini seviyesinin kanda sabit tutulması öneriliyor son zamanlarda (bkz: D vitamini konseyi), bunun için tek seferde 300.000 iu almak yerine düzenli olarak her gün 10.000 iu almak daha çok öneriliyor. Mesela Ahmet Aydın kg başına günlük 100-150 iu almayı önerir, buna göre 70 kilolu biri 70*100 = 7000 ile 70*150 = 10500 iu arası d vitamini almalıdır. Her gün 10.000 iu alacaksanız eğer d vitamini seviyeniz 60-70'lere gelene kadar k2 kullanmanıza gerek yok der Canan Karatay, bu seviyenin üstü için D vitamini alınacaksa K2'nin de kullanılması tavsiye ediliyor ama.

Ocean markasının ürününde 1 damla = 1000 iu yazar, kutusunda da günlük önerilen doz 1 damla yazar, yani 1000 iu. Daha yüksek doz önerilebilmesi için ilili markanın sağlık bakanlığı onaylı olması gerekiyor, bu onayların da çıkması çok uzun sürüyormuş. Ocean şu anda gıda bakanlığı onaylı olduğu için onun yönetmeliğince en fazla 1000 iu tavsiye ediyormuş. Sizdeki d vitamini miktarına ve kilonuza göre günlük ne kadar almanız gerektiğini hesaplayıp ona göre takviye alabilir, ayda bir ölçtürerek takip edebilirsiniz.

d vitaminini alırken yağlı gıdalarla almaya özen gösterin, yağlı bişeyler yemediyseniz yanında 1-2 yemek kaşığı zeytnyağı alın.Bu sayede emilimini arttırmış oluyorsunuz.

Not: Bu markayı eczanelerde bulabileceğiniz gibi internette de bulabilirsiniz, hatta internette muhtemelen daha ucuza bulursunuz. Bir diğer temiz içerikli marka da VeNatura markası, yine internet ve eczanelerde bulabilirsiniz.

kışın arabayı önceden ısıtmayı sağlıyormu ?

Bebekli bir aile ise cok kullanisli. Benim kuzen cok memnun. Uzaktan kumandayla klimayi da acabiliyor. Evden cikmama 10 dk kala aciyorum sonra arabaya sicacik oturuyoruz diyor.

evet ben de ısıtma soğutma için istiyorum.

Amerikada bu özellik bazı markalarda opsiyon olarak var. Bir arkadaşım honda crv aracı için orijinal modülü alıp taktırmıştı, bildiğim kadarıyla sorunsuz kullanıyor.
<Aracınızı Marka Modeli> Remote Starter diye bir araştırmanızı öneririm. Belki sizin araçta da vardır, varsa orijinal parçayı bulursunuz.

Onun yerine elektrikli isitici taktirmak daha mantikli. Ford c max'lerde yeri de hazir

ben olsam arabanın orijinalinde yoksa sonradan taktırmazdım bu tür donanımları.

uzaktan çalıştırma derken klima kastediliyor herhalde, yoksa arabayı çalıştırıp park yerine gir çık yaptıran da var.

benimkinde klima çalıştırma var (motor çalışmıyor). klima için saat de kurabiliyorsun. yaz için iyi bir şey. kışın hiç denemedim. ama çok pratik gelmiyor. daha büyük başka bir anahtar taşıman lazım, onun şarj edilmesi lazım. ya da biraz paraya kıyıp telefon uygulaması satın almak lazım. telefonla olunca süper olur mesela.

valla webasto diye bişey var, genelde soğuk iklim yerlerde kullanılır -30 - 40 gören yerlerde.

ve tabi otobüs ve tırlarda.

eğer ayarlıyayım her gün aynı saatte çalışsın veya uzaktan kumanda ile çalıştırayım, motor ısınsın aşınma azalsın, arabanın içi de sıcak olsun diyorsan webasto güzeldir.

otomatik çalıştırmaya falan ne gerek var.

www.youtube.com

tutaste aldim, memnun kaldim.

Tutaste ; Eser mükemmel esnaflığının yanı sıra çok güzel ürünleri ile tanınır. Tutaste'den 3 yılda 150 şişe almış birisi olarak söylüyorum.

İmatasyon parfum hediye fikri bana cok yavan geldi. Hediye alacaginiz kisiyi onemsemediginiz cok belli olur bence. Oda kokusu alsaniz daha faydali olur.

Alacağım kişinin kullandığı orijinal parfüm tenini tahriş ediyor, onu sadece kıyafete sıkıyor. Açıklarda 1-2 markada böyle bir sorun yaşamadı. Eğer iyi çıkarsa ben de alacağım kendime, kullandığım parfüm 400 lira olmuş. Cevaplar için teşekkürler.

Tanesi 50gramsa 4 adet. Biraz artar ama olsun.

Tabu al, Youtube'dan Can Gox aç zaten hep cover..

Tabu al, evde olmak daha iyi. Konserde yorulursunuz.

Yuva yikan can gox'u kınıyoruz.
Gox diye soyad mi olur zaten.

tabuya o kadar para verme, ikinci el tertemiz tabu bulursun zilyon tane.

letgo ya da facebook marketplace e bak.

tabu demeye geldim.

Müzik ruhun gıdasıdır.

Can Gox kafa sikiyor, tabu al geleceğine yatırım yap.

Ayrıca ikinci el +1

Banka kurmak için 300 milyon ödenmiş sermaye koymak sartini yerine getirmisler ve BDDK’dan izin alip sozlesme imzalamışlar. Sundukları sartlar iyiyse yatırılır. Bu tarz bankalarin kullanilmama sebebi guvenilmezligi degil de daha cok atmsi yok subesi ulasilabilir degil diyedir.

burgan bank ile iş bankasının güvenilirlik açısından hiçbir farkı yok.

teşekkürler cevaplar için

@hepbiarayisicinde

atm yönünden sıkıntı yok aslında, teb ve halkbank atmlerini kullanabiliyor burgan bank müşterileri. ancak bankanın web sitesi dizaynı ve mobil appi iyi durmuyor. ya backend'e de önem vermiyorlarsa diye düşündürttü. bir de müşteri sayısı en az bankalardan herhalde.

cok uzun yillardir kullaniyorum. hic sorun yasamadim.

Burgan bank ve iş bankası arasinda güvenilirlik acısından büyük fark vardir. Hatta yapi kredi, garanti, is bank, akbank,finans arasinda da bu guvenilirlik farkini görebilirsin. Kimisinde dolandiricilik işlemi gerçekleştiğinde tüm kanallardan çekebileceğin nakit miktarı farklıdır. Bankacılık uygulamaları arasında kimisi hıza kimisi güvenliğe önem verir. Yanlış yonlendirmemek yanlış bilgi vermemek gerekir.

Ocak 1990 doğumlu biri bu ay itibari ile 29 yaşını dolduracak/bitirecektir.

Doğum günü ay sonları gibiyse belki acele edip firma kuruluşunu 29 yaşını doldurmadan halledebilir.

Ha yok 17 ocaktan önce doğmuş ise şu an itibari ile şansı yok.

Ayrica sigortani da devlet yatiriyor.

"mükellefiyet başlangıç tarihi itibarıyla yirmi dokuz yaşını doldurmamış" diyor. bu durumda siz ocak ayında 29 oldunuz ama doldurmadınız. tam gün verirseniz daha net olur.

Şahıs şirketini hemen kurabilirsiniz be de onunla uğraşıyorum bu aralar, ayrıca 1 yıl da Bağkur unuzu ödüyor devlet. Şahıs şirketi kurmak için sadece kimlik ve kira kontratınızla vergi dairesine girmeniz yeterliymiş ben de yarın gideceğim.

Size lazım değilse ticaret odasına kaydolmak zorunda değilsiniz, işinizle alakalı bir oda varsa ona kayıt olabilirsiniz.

bu odaların amacı ne peki, neden kayıt olmalı/olmamalıyım?

Odaların üyesi için hiçbir avantajı ve faydası yok, saçma sapan bir düzen bu oda sistemi. Fakat bir odaya üye olmak zorunda bırakılıyorsunuz, mesleğinizle alakalı bir mecburiyet yoksa en az aidat alan odaya üye olun.

Odanın bana bir faydası varsa gidip üye olayım rızamla aidat ödeyeyim, ama bir yararı yoksa neden zorla üye oluyorum?

Ticaret odası bir de aidat haricinde ciromdan munzam aidat kazanıyor, yani çok kazanıyorsam aidatım da yükseliyor :)

Sahis sirketi iseniz esnaf sanatkara uye olunuz. Sifir faizle ya da cok cok dusuk faizlerle kredi imkani taniyorlar. Bu da iyi bir avantaj.

Referans veremiyecegim ama kayropraktik tedavisini deneyin derim.

hocam özel kliniğe gitmek en mantıklısı. hastanede, fizim tedavi merkezinde alete bağlıyorlar sadece. manuel terapi bu konularda en sağlıklı çözüm bence. istersen önerebileceğim hocalar var.

Başkent Üniversitesi çayyolu poliklininden geçen sene memnun kaldım

algoloji tedavisini deneyebilirsiniz fizikten memnun kalmadiysanız referans da verebilirim isterseniz

Prey drive değil sanırım?

Bazi insanlardaki maymun iştahlılık da bununla benzer bir içgüdü olabilir mi? Takipteyim..

Yok, prey drive değil.

Aç gözlülük?