Çok sağlıksız beslenmişsiniz. Hatta beslenmemişsiniz. :(

Aç kalmak kilo verme konusunda işe yarıyor ama sağlığa çok zararlı. Hele bu şekilde uzun süre aç kalmak. Bir süre sonra bu aç kalmalarınızın acısı çıkabilir. Hele spor yaparken bu şekilde aç kalmak kesinlikle yanlış.

Sabah kahvaltısı, akşam 4-5 gibi akşam yemeği ve ara öğünler tüketin.

Vur diyince öldürmüşsün.gün boyu ayakta çalışıp üstüne diyet üstüne 6 çalışma akıl karı değil.birinemi kızdın,biri kilo aldın şekerim mi dedi,yaza şu bikiniye giricem gibi hırs mı yaptın bilmiyorum.vücudun dinlenmesine müsade etmezsen,yeterli miktarda beslenmezsen sadece çöküşe sebep olursun.

Enerjine saygı duydum ama yapmayın böyle şeyler.

dostum kusura bakma ama bu kasten adam öldürmeye teşebbüs.

karbonhidrat ve şeker tüketmemen senin sık acıkmanı önler.

mesela her gün 2 haşlanmış yumurta, madem o kadar dikkat ediyorsun, haşlanmış tavuk eti veya ızgara tavuk eti, 1 çanak yoğurt, 2 kayısı, 2 çiğ badem, 2 çiğ ceviz atsaydın çok farklı olurdu

kalori hesabı değil protein, yağ , karbonhidrat hesabı her zaman daha iyidir ben kendi tecrübelerimden bunu öğrendim.

beslenme uzmanı veya doktor değilim ancak açık olarak gördüğüm börekten enerji beklememen gerekirdi. kaliteli(!) börek değil alacaksan kaliteli karbonhidrat almanı öneririm. 16 saat aç kalmanın sebebini ise hiç anlayamadım.

16 saat açlıkla if diyetine benzer bir program oturtmaya çalışmışsınız anladığım kadarıyla ancak bunun için öğünlerde düzgün beslenmeniz gerekiyor.

Şeker ve tahıl temelli beslenmeyi minümuma indirerek, sağlıklı yağ ve proteinlere ağırlk vermelisiniz.

Konuyla ilgili Rengin Börekçi, Mehmet Ergenoğlu vb doktorları İnstagram'dan takip etmenizi öneririm.

İki sıkıntı var bana göre,

1- 16 saat aç kalmak mantıklı değil, intermittan fastingin olayı o değil.
2- sadece 1 günlük bir şikayetten bahsediyorsun, bu enerjisizlik birkaç gün boyunca devam ederse endişelenmen gerekir. yani yarınki ve sonraki günlerde durumuna bakarak karar ver.

beslenememişsin enerjin bitmiş.
bu duruma geldiğinde bir şeker almayı denedin mi? sanki hipoglisemi gibi geldi. ama bayılmamışsın olmayabilir de.

kan değerlerine bir baktır. muhtemelen açlık ve spor iyi gelmedi. spor yapmadan önce enerji verici bir şeyler yemeye çalış.

mazallah yıkılır kalırsın bir yerde dikkat et kendine.

Arkadaşlar 16 saat aç kalmanın, 8 saat içinde iki öğün yemenin nesini anlamıyorsunuz? IF işte. 9 aydır mütemadiyen uyguluyorum spor ile birlikte, gayet de mantıklı bir düzen ama düzgün yaparsan mantıklı.

Karmaşıklık, IF'se amacın, düzgün bir şekilde saatli uygulayarak yap.
Yediğin iki öğün düzgün olmalı. Porsiyonlarını falan azaltma, belli alman gereken bir kalori var sonuçta.

Çalışma hayatın hem fiziksel, hem de haftada 6 antrenman yapıyorsun, hem de IF yapıyorsun ama öğünlerin çok da yeterli değil belli ki. Yaşadığın durum bu.

İki öğün düzgün ye (ki enerji ihtiyacını karşıla), haftada 4 antrenman yap (ki arada kalan günler dinlenme günü olsun)

Bu şekilde hala aynı şeyleri yaşıyorsan zaten IF senin metabolizmaya uymuyor demektir.

3-4 haftadır kahvaltı etmeden, günde en az 16 saat aç kalarak ve diğer porsiyonları azaltarak sağlıklı yaşam amacına uygun yaşıyorum.

böyle devam et acile kaldırırlar yakında seni..

bende de var bir tane, evdeki rafta sergiliyorum kendimce. ebay'de 25-50 dolar fiyat araliginda satista var. belki satmayi deneyebilirsiniz.

ben penitum 3üm olsun isterdim, benim gibi böyle eski bilgisayarlara meraklı bir arkadaşına verirsin fazlalık yapıyorsa, satsan tr de pek kimse almaz tahminime göre.

Anahtarlık yapabilirsin delik açıp, şık oluyor.

tegv.org

Günümüz için net olarak çöptür. Oturup yazı bile yazamazsın kolay kolay, kanser eder adamı.

Yani konumunu bilmiyorum da bence mantıklı hele ki 2 sene boyunca bir yere kira verilmeden kalınabiliyorsa. 3-5 seneye o taksit kuş gibi bir şeye döner zaten

Kira verilmeden kalmak? Kura bu ay çekilecek. Çıkarsa taksidi ödemeye başlıyorum+peşinat tabi. 2 yıl boyunca inşaat devam edecek.

kiptaşta oturuyorum bir kaç yönüyle değerlendirmek lazım.

birincisi kiptaşın bir çok sitesi var ama bazı etapların yeri sebebiyle toplu taşıma ile ulaşım imkansız derece zor, haliyle kiracı bulmakta ya da satmakta zorlanırsınız çünkü biz 3 tane kiptaş gezdik ve ulaşımın en kolay olanını aldık.

genel olarak malzeme ve yapı kalitesi güzel, mütehait işi gibi sallama değil. tabi süper de değil.

dairelerde ses yalıtımı diye bişey yok, yukarıdaki biraz yüksek sesle konuşsa net olarak duyuluyor.

mesela apartman içerisinde internet odası, temizlik odas, yangın çıkışı gibi ufak detaylar düşünülmüş.

kapıcısı var, ısı yalıtımı muazzam kışın kalorifer yakmasan 22 dereceleri rahat görüyor.. full yaktık 200 lira doğalgaz geldi.

site içi, kapıdan elini kolunu sallayan giremez çıkamaz, kiptaş site yönetimi ve güvenlik konusunda çok çok başarılı.

çoluk çocuk bol ve yazın alt katlarda oturuyorsan, kliman yoksa çok gürültü oluyor çocuk sesi bakımından.

ama güvenliği, site içi olması, bina kalitesi, aidatı total olarak baktığında karlı.

çok büyük paralar eder mi ileride bilmem ama değerini fazlası ile korur.

tabi site içinde açık otopark da araç sahipleri için oldukça cazip olsa gerek.

örnek vereyim aynı site içinde aynı daire 300 bin liraya da satılabilir, 500bin liraya da

site içindeki konumu, kaçıncı kat olduğu, evin odalarının baktığı manzara , kurra işi bu işi şansa bırakıyor.

bizim kapı karşı komşu suriyeli, emniyete ve belediyeye yakın olması sebebiyle, emniyet personeli, zabıtalar ve diğer memurlar çok fazla sitede.

zaten onlar olmasa türkçe konuşan insan görmekte zorlanırsın.

yani site içinde son derece modern insanlar da görebilirsin, son derece suriyeli de.

başka detay da vereyim her apartmana 1 kapıcı düşmüyor, 1 kapıcı 4 apartman ile uğraşıyor(örnek olarak dedim tam bilmiyorum)

mesela sitenin elektrikçisi var, ufak sorunlarda yardım alabiliyorsun ama ertesi gün elinde paspas ya da süpürge ile temizlik yaparken de görüyorsun. ya da tüm kapıcılar toplanmış sitede alakasız bi yerde çiçek miçek, mıntıka yaptıklarını da görüyorsun, bu şekilde bir çözüm üretmeleri de aidat parasını oldukça düşürüyor haliyle.

internet bağlatacaksın mesela güvenliğe haber veriyosun, internet bağlama işlemi sırasında internet odasını açıp telekomcuların başında bekliyor.

yani benim tek rahatsız olduğum şey cam kapı açınca oluşan çocuk gürültüsü. o da kilima yok diye.

artılarını ve eksilerini değerlendirdiğimde sırf şu ekonomikliği bile muazzam bişey benim için. paran olur boğazda da oturursun ama olmadı mı burası çok şahane ekonomi konusunda.

çıkmazsa da emin ol 6 ay sonra 1 sene sonra devretmek isteyen bir sürü insan olacak.

malum nasıl olsa öderim yea diyen insanlarımız bol.

3+1 e gir bu fiyata katiyen ev sahibi olamazsın.

kiptaşın 2+1 evi 1+1 evler kadar zaten. duvarlar dahil ölçü bu.

@hem sisko hem deli
teşekkürler çok bilgilendirici olmuş.benim için ev çok iyi konumda. hem işe hem aile yazlığına yakın. tabi 2 sene sonra en iyi ihtimalle teslim edecekler o biraz üzüyor.

3 tane %7.5 bira dik kafaya.

o içtiğin şey melisa çayı olmadığı için :) ayrıca içtiğin kuşburnu ve bilimum sallama,poşetli çaylar da söylenen şey değil. aromalı su ,çay benzeri ürün.

melissa, papatya çayının etkisi 5 blemedin hadi metobalizman çok yavaş olsun 10 dakika

ondan sonra sittin sene uyuyamazsın. normalde uyuyacaksan bile uyutmaz.

Sallama almadım ki x571 gittim aktardan aldım yaprak şeklinde ,
E napıcaz biz burudur ? ne içmez uyumak için alkol dışında hemsıskohemdelı ?

Büyük bir kupaya tepeleme 1 tatlı kaşığı dolusu rezene çayı. Bana iyi geliyor tavsiye ederim.
Papatya da uyutur diyolar.

nefes egzersizi, uyku öncesi yoga türü gevşeme egzersizleri deneyebilirsiniz.

Bir de rezene ile papatya yı deneyeyim,
Önerin için çok teşekkür ederim phoebe ama bahsettiğin şeylere inanmıyorum.

Bununla sineklik cskmistim

çakamazsın, matkapla deliyorum ince bir malzeme değil.

@kisa ben de sineklik çakmayı düşünüyorum


@hem şişko hem deli üstteki arkadaş yaptım diyo?

Plastik doğrama pencerelerin profil içinde kutu sac profil var, matkapla ancak deliniyor.

Sac kullanmayıp malzemeden çaldılarsa plastiğe zımba girer, ya da ince sac kullandılarsa plastik ile sac arasında boşluk kaldıysa yine girer.

Ha dur sinekli demişsin son mesajda, yani sinekliği çakacağın yer doğrama içindeki cumba, sac profille alakası olan bir yer değil.

Olur o zaman büyük ihtimal ile.

Yazık yav nasıl kıyıyorsunuz malzemeye, delik deşik ediyorsunuz.

Yapışkanlısı var, cırtcırtlısı var. Zımba giriyor da olsa ben olsam kıyamam malzemeyi delmeye bi osuruk sineklik için.

Adam tuvalet kağıtlığı asmak için fayansı üç yerinden 8 milim uçla delmiş. Adam mı asıyon hayvanoğlu hayvan, altı üstü tuvalet kağıdı asıcan. Bir tane del, hadi dönmesin diye iki tane del, onu da ince del, derze denk getir. Niye fayansın anasını belliyorsun. Al söktüm senin boktan kağıtlığını, ayı gibi delik kaldı fayansın ortası.

Beriki kaportayı delip plaka altlığı vidalar. Lan orda delik komuşlar sana, ordan vidalasana, yok illa kaportayı zikecek.

Mecbur değilseniz delmeyin yani, yazık.

Bu arada yukarıda yazılanlar doğru. Yani delmek için matkap şart ancak benim plastik dogramalar hem dandikdi hem de arka tarafta kullanılmayan yerdeki (köy evi) camlara yaptım. Tahtaya çakar gibi rahat olmadı ama iş görür halde oldu.
Uzun uzun yazamadım demin, sık kullanılan bir. Pencere ise çok kuvvetli şekilde cakulmadigindan sorun yaşatabilir
Dediğim. Gibi benimki gidince 1 kez açılıp sonra aylar sonra kapanan pencerelerdi

@kibritsuyu, cırtcırtlı olanlar bugünkü yağmurda yerinden çıktı ve evin içi sırılsıklam oldu. zımbalamaya çalışmamın nedeni tamamen cırtcırtlı olanlardan çektiğim çileden bıkmış olmam. yapışkanı en fazla 3 gün dayanıyor ve yapışkanın kendini saldığı köşelerdeki 1 cmlik boşluklardan eve sinek akını yaşanıyor bıktım artık.

O şekilde bir zorunluluk yok. Ancak maske takma zorunluluğu olan şehirlerden geçerseniz kıl bir polis belki zorluk çıkarabilir. Her ihtimale karşı yanınızda hazır bulunsun.

aynaya maske asanları görüyorum sık sık.

sen de as aynaya dursun. var mı var.

şehirlerarası otobüs şöförleri bile sadece otogara girerken çenesine takıyor, yine ağzına takmıyor.

Ankarada an itibariyle zorunlu. (İş yerine gelirken ceza yiyen arkadaş olmuş)

Ben de merak ettim çok. Başa tutturulan gönderiye yazsanıza.

heskod.saglik.gov.tr

evet zorunlu

mesaj atarak veya hayat eve sığar uygulamasını indirip, süreli veya süresiz hes kodu oluşturabilirsin.

Evet.

-ıspanak, yumurtalı ya da pirinçli
-mantar yemeği
-bezelye, tavuklu ya da havuç/patatesli

ıspanağı dondurulmuş alırsan eğer, yıkama derdin olmaz, bir de fiyatları gereksiz yüksek gidiyor son zamanlar, dondurulmuş daha ekonomik. en azından bizim buradaki sebze marrketlerde.

normal ıspanağı en az 4 5 su yıkaman lazım kafadan yarım saatten fazla sürer. dondurulmuşta öyle bir problem yok.

taze fasülye (zeytinyağlı) tam zamanı.

Ayran aşı çorbası, tam da yaz yemeği soğuk soğuk. Ben de geçen gün ilk defa yaptım, hem bu kadar basit hem bu kadar lezzetli hem de bu kadar sağlıklı bir yemeği niye şimdiye kadar denemedim diye hayıflanıyorum o zamandan beri. Onun dışında çılbır, kısır falan geldi aklıma. Bir de az malzemeli zeytinyağlılar da aslında çabuk oluyor, kabak mesela.

-Şehriye çorbası
-Kabak yemeği
-Kıyma alıp köfte yaparak dondurmak, sabahtan çıkarıp akşam kızartmak. Bir gün 2 saat falan uğraşırsın ama en az 10 akşam rahat edersin miktara göre.

hazir kavurma alip yumurtayla veya tavuk sote gibi falan yapabilirsin.

sebze hasla, karnabahar, patates,

patates tava. zeytinyağıyla. karabiber, pulbiber, çok az köri ve tuz. patatesleri ufaltın zaten birbirine yapışıp kitleler oluşturacaklar sonra. turuncu olunca hazırdır. çok az sucuk çok yakışır. yumurta da kırılabilir üstüne.

ben son dönemde sebze soteye takmış durumdayım. manavda güzel sebze ne varsa alıp karıştıra karıştıra sote yapıp yiyorum sürekli. içine krema koyabilirsin bunun, peynir koyabilirsin, soya sosu konabilir... fazlaca yapıp sonra soğukken yiyebilirsin.

sabahları da burrito yapıyorum fiks. tavada pratik bir biçimde çırpılmış yumurta, aynı tavada evde şarküteri ne varsa salam sosis vs, bunları lavaşın içine koyup domates salatalık peynir ekliyorum, sarıp yiyorum. tavsiye ederim.

iki transseksüel birbirlerine omegle'da rastlıyor ve biri diğerinin kadın olmadığını fark edip çok çirkinsin diyor esprisine. sonra da kadın sesi yapıyor biri.

belki biri gerçekten erkektir ve taklit yapyıordur.

bu olay sanırım şöyle yeni bir furya.

bildiğimiz normal erkekler, kadın kılığına girip milleti kekliyor.

böyle çok var.

9gag.com

ikisi de erkek ve zannedersem arkadaşlar, birbirlerini tanıyorlar.

www.youtube.com

www.youtube.com

İkisi de erkek ve biri ötekine “neden bu kadar çirkinsin bilader” diyor. Sonra gülüşmeler. Önce erkek sesi sonra kadın sesiyle konuşmalar filan.

halamın koltukları aklıma geldi sene 1900bilmemkaç

Rengi mavi diyor ama yeşil gibi geldi bana. Bu renk olacaksa güzel beğendim.

Fena değil ama bu fiyatlara çok daha güzel şeyler bulabilirsin. Gerçi zevk meselesi.

Retro mobilyalari, ozellikle koltuklari severim. Bu da gayet iyi, rahatsa direkt alin.

Ben koltuğu denemeden alamazdim, hele bu paraya.

boyle mobilyalari cok begeniyorum eger salonun kalani da yine boyle retro dosenecekse gayet şık olur bence. geeci fiyati pahali geldi bana. bir de rahatlik testi yapmak lazim canlisinda, genelde bu mobilyalar şık oldugu kadar rahat olmuyor.

Bununla uyumlu eşya bulmak ya da buna bir şeyler uydurmak zor olur. Çok zorlama bir ürün gibi. Model olarak hoş değil. Kumaşı hiç kaliteli durmuyor. :(

@GoodMorningTeacher, yanına da şundan 2 tane koysam diyorum, uymaz mı? aynı renk babanne evi gibi olmasın istiyorum.
www.atolyebaska.com

şöyle de sade yün bir kilim mesela.
www.atolyebaska.com

rengini, tipini falan çok beğendim. tam bir almodovar mobilyası resmen. evin kalanını da minimal döşeyeceksen çok yakışır. fiyat konusunda çekincelerim var ama tabii.

şimdi tasarım olarak fikrimi belirteyim, bana hiç hitap etmiyor, kötü bana göre ama bunun hiçbir önemi yok sen beğendiysen. ayrıca gayet güzel de görünebilir doğru dekorasyonla vs. asıl sorun ürünle ilgili hiçbir bilgi yok? ömür boyu garanti falan aşırı boş laflar o koltuğu günde 5-6 saat direkt güneş ışığına koy kumaşın rengi solsun ondan sonra git ara bakalım hakkını ne diyecekler. 10 yıl sünger garantisi de aşırı saçma bir ifade. süngerin cinsi daha önemli ama o bilgi yok sayfalarında. şu koltuğun işçiliği ise o kadar basit ki hiç girmeyeyim o konuya ama ona rağmen en soldaki oturum minderinin kumaşı diğerleriyle eşit seviyede gerdirilmemiş fark etmişsindir. bence bir mail atıp sor "hele hele kardeş bu koltuğa niye 5800 veriyoruz ""bağuauz"" etkisi dışında?" diye.

soracağın şeyler süngerin cinsi. nereden hangi standartta sünger alıyorsunuz? ve kumaş martindale puanı. bu ikisi o fiyatı edip etmediğini belirler.

@palve, hiç anlamıyorum bunlardan, teşekkür ederim. standardı ne olsun mesela süngerin? martindale kim? evi beraber döşeyelim mi seninle alksjda

fiyatlara dair de hiçbir bilgim yok, 3'lü kanepe için çok sanırım bu fiyat dediklerinizden öyle anladım. biraz tarz bişey olsun istiyorum çünkü.

Yeşil-turuncu takımlar pek tercih edilmiyor. Daha koyu bir yeşil kumaşla deneyebilirsiniz. Ama dediğim gibi kumaş kalitesiz duruyor.

www.google.com

Oturma oturmasını ağırlıkla nasıl kullanacaksınız? Çalışma odası tarzı mı, televizyon izleyip oturmalık mı, yoksa kafa dinlemelik keyiflik alan mı? Birde oturma odaları genelde salona göre küçük olur, oturma odasında daha açık renk mobilya kullanabilirsiniz ferah olsun diye.

www.kelebek.com
www.tepehome.com.tr

bu fiyat etmez değil edebilir ama en büyük 2 maliyet kalemi kumaş ve süngerdir. sünger ham maddesi ithal zaten o yüzden döviz yükselince o da yükselir çok doğal ve daha çok yükse kalite sünger fiyatlarını etkiler, kumaş da çok iyi bir kumaştır o zaman o fiyat eder ama öyle değilse kazıklanmış olursun. sen bi sor bakalım martindale test değerini, yanmazlık standartları, leke tutmazlık testi, yırtılma testi falan istediğin gibi sor ama sor yani :D fakirlik ruhuma işlemiş sırf tipine bakarak bir şey alamıyorum.

süngerin standardı şu olsun diyemem farklı sünger cinsleri var maliyetleri yakın olsa da farklı oturum rahatlığı sunar. benim favorim hyper soft süngerler mesela çok kullanılır piyasada ama onun da kendi içinde kalite farkı var. geçen bi döşemeciyle tanıştım adam 40 dansite hyper soft olduğunu bile bilmiyor o kadar kullanmamış. 35 basıp geçiyorlar çoğu modele. 35 hyper soft 5 senede perti çeker gidip garanti peşinde koş da bulasın sonra.

bence sen beni boşver mis gibi koltuk al geç :D normod diye bi marka var bi bak modellerine iyi ürünler üretiyor kalite olarak üst kalite diyemem ama en azından söylediği veriler doğru onu biliyorum ve fiyatları daha uygun.

@GoodMorningTeacher, tv karşısında oturup pineklemelik bir alan olucak, salon olsun misafir ağırlayayım, çalışma odası olsun beynimi ferahlatsın gibi dertlerim yok aslında. evdeyken günümün çoğunu kendi odamda geçireceğim için rahatlık kısmına çok takılmamakla birlikte elbette rahatsız ya da sırf dekor olsun istemiyorum. dediğim gibi kumaş kalitesinden de bakarak çok anlamıyorum, hatta gidip dokunsam da elime verdiği histen başka bişey anlamam gibi geliyor.
öneriler için teşekkür ederim.

@palve, şu dediklerinden sonra boş veremem kusura bakma, saldın zehri kanıma. dansite dansite diye dolaşıcam modoko'da deli dürtmüş gibi. sağ ol akljsdas

o fiyata tek bi koltuk cok fazla sanki bilemedim

palve normod dedi baktım bunu beğendim, ne dersiniz ahali?
www.normod.com

artık ikea kanepeleri falan bile dört bin küsurlara satıldığı için çok pahalı değil ama bu fiyata bence de çok daha güzeli ya da benzer kanepenin daha ucuzu bulunabilir.
bazen de insan "bunu istiyorum" diyor, o yüzden bir şey diyemiyorum.

bu tarz için fena değil ama koltuğu deneyip almak önemli.
mesela tv karşısında yayılmak için kol kısımları biraz alçak ya da dar kalabilir.
bu koltuklarda yayılmak pek konforlu olmaz genelde.

bir de, bence tek kişilik koltuklar aynı modelin başka rengi olmamalı.
hem başka renk hem başka model olmalı.
ürünün sayfasında "kombin ürünleri" diye bir bölüm var.
ahşap kollu falan bir şeyler var mesela orada, onlar daha iyi olur.
takım gibi olmasın yani.
ama "bence" tabii.

güle güle oturun.

edit:
ikinci örnek de biraz bekleme odası koltuğu gibi.
ya da hani ev sıcaklığı katılmak istenmiş, modern şirketlerdeki birinin odasına koyulabilir gibi.
bunlar "rahat" kanepeler değil bence.
hep böyle dik dik oturur insan bunlarda.

@blatta hiberna, yani böyle diyince sanki hiç koltukta oturmamışım gibi olucak ama rahat koltuk nasıl oluyor? yani bakınca neyi görüp "hmm bu rahattır" diycez?
rahat koltuk diyince benim aklıma oturma kısmı 2 metre pofuduk şeyler geliyor ikea'dakiler gibi ama onlar da çok "şık" değil sanki? hem rahat hem şık nasıl oluyor da oluyor?

rengi iyide modeli beğenmedim. rahat mı denemek lazım. alt veya üst tarafı yastıklı olan modelleri sevmiyorum ben. eve gelince yayılmak istiyorum bunlar o zaman pek rahat olmuyor. bide kol kısmı kısa geldi bana. yastık koyup uzanayım desen pek elverişli olmaz gibi.

yani işte o tarz meselesi biraz, haklısınız.
siz özellikle tv karşısında pineklemelik dediğiniz için belirtmek istedim.

kolları alçak ve dar mesela, yani yan uzanıp kolunuzu kenara koyamayabilirsiniz.
ya da işte üzerinde şöyle bir uyuklamak için kolları rahat olmayabilir.
o yüzden denemek lazım.
bir de bu tip koltuklar sert süngerliyse dediğim gibi böyle sıkışık ve dik oluyorlar.
o da ev için uygun konforu sağlamıyor bence.
yine retro, biraz daha geniş, biraz daha heybetli olanları bulunabilir sanki.

bir de dediğim gibi, oturarak almak önemli aslında.
bunların sert ve rahatsız görünmesi yüzünden değil, çok pufidik görünen bir kanepe beğenirsiniz, onun da içine gömülürsünüz yine rahat olmaz.
yani her durumda denemeden almak risk.

adobe media encoder kullan ama kalitesi ne olur bilmiyorum, variable bit rate ve h264 olarak kodlarsan boyutu düşer muhtemelen imovie e göre ama kalite ne olur fikrim yok.

mpeg streamclip, handbrake falan bedava dönüştürme yazılımları. Mac'e de var.

H264 codec'iyle Bitrate 4000 kbps olacak şekilde falan bir dene. 540p için çok yüksek bir şeye ihtiyacın yok. Fakat süre uzun, 5dklık videoyu 60mb'a sıkıştırabileceğini sanmıyorum aslında.

En temizi o videoyu telefona atıp, whatsappta başını, sonra sonunu parça halinde göndermek. Web'den 64mb'a kadar izin veriyor, fakat telefonda 600mb'lık dosyayı da göstersen kendi çevirip gönderiyor.

eline sağlık, güzel olmuş ama kulaklarım kanadı, mix öğrenmen lazım. bazı frekansları traşlaman ya da ona göre equalize etmen lazım, akustik gitar bastan daha bas.

hahah ben de diyorum bi acaiplik var ama :)

o işlere giremedim daha tam, şimdi daha mididen nasıl back track yapılır da tıkandım. tıkanınca da üstüne bişeyler çalasım geldi.

aynı akoru çalan kaç tane çalgı var? üç mü? akorların çevrimleri falan da var mesela onlara bak.

işin kayıt tekniğinden önce bence biraz müzik teorisine zaman ayır. iyi beste -> iyi düzenleme -> iyi kayıt -> iyi miks -> iyi şarkı şeklinde ilerliyor olay.

iyi kayıt ve iyi miks kısmına odaklanıyorum şu an teşekkürler.
ableton la başladım, kayıt teknikleri biraz karışık tabi, daha miks olayında hiç fikrim yok, dümdüz kayıt alıp mp3ü basıyorum :)

yurtdışındaysan hiç değmez,

yaşadığın ülkenin parası her zaman tl karşısında değer kazanacak. ayrıca bakalım emeklilik sistemi devam edecek mi? ülke emekli maaşlarını ödeyebilecek mi?

bence yatırma ama aylık olarak o parayı kenara at ufak bir birikim olsun. şu gün emekli olsan tamam yatır öde derdim ama hiç gerek yok.

günlerini kabataslak sen de sayabilirsin, hatta temiz iş olsun istiyorsan 300 500 ödersin özel sgk uzmanları hesaplar. böyle uzmanlar var. yani atıyorum adam 30 sene sgk da müdür olarak çalışmış emekli olunca özel sgk danışma bürosu açmış, meşhur isimler vardı ama unuttum şimdi.

Geçen sene Ağustos ayına kadar ssk'dan borçlanıp daha kısa sürede ve daha fazla emekli maaşı alınıyordu.
Artık bagkur'dan emekli olunuyor yurtdışı borçlanma ile.
Bu da daha fazla prim günü ödemek ve daha dusuk emekli maaşı demek.

iade şansınız olmaz, hem zaten hijyen sözkonusu olduğu için de olmaz.

o kısımlara burun yastığı deniyor, elbet bir sürü çeşidi, türü vardır.

hatta gümüşünden altınına kadar. endişe etmeyin.

Emooptik iyidir aslinda.
Kuzenin baska bir seye alerjisi olmadigina emin misiniz?
Optige gidin, belki baska bir malzemeyle degistirirler. Yani sorun bakalim.

Asla Gidilmez . Önce
Hediyesini gönderir sonra da uygun bir zamanda ziyaret edersiniz.
Hatır samimiyet gibi şeyler tedbire engel olmamalı.

cahillik

gitmem

Gitmeyin.

Tabii ki hayır.

3 kişi x şehire 2 gün tatile gideceğiz olsaydı bu soru gidilir derdim. düğün olunca işler değişiyor. o kadar kişi arasında risk artıyor. zaten düğün havasında geçmeyecek.

bekara karı boşamak kolay ama düğün yapana da anlam veremiyorum. vaka sayıları artış eğiliminde. sabit kalması bile kötü. günlük 900 vakadan ayda 25-30 bin yeni vaka oluyor. hiç az değil.

hele arkadaşınız bozulduysa hiç düşünmeden gitmeyin. ben olsam "haklısınız canınız sağ olsun" derdim. bu ortamda düğün yapmazdım gerçi o ayrı.

Gidilmemesine bozuluyorsa bence de ortada cahillik var.
Bu zamanda düğün yapmaktan başlıyor zaten. Hadi ona kültürel baskı diyelim, yapmak zorunda kalmıştır.
Ama gidilmez.
Tik atmazsanız da önemli değil.

arkadaşların cevaplarından sonra yazmaya korktum ama biz de gideceğiz ne yazık ki, o tarihteki salgının durumunu da göz önünde bulundurduktan sonra.

sizin plan biraz abartı olmuş yalnız, biz arabayla düğün günü gidip gecesinde döneceğiz. 15 yıllık arkadaşımız, napalım, o da istemiyordu ama baskılara dayanamamış.

Ankara Kütahya yakın. Gözü karartıp araba ile gidin. Kimseye yük olmayın otelde kalın. Gidilebilir bu şartlarda.

Ben düğünümu erteledim sahsen pazar gunuydu. Bizim başımız kel sanki. Hala dugun yapiyorlar. Iptal etselermis ben olsam gitmem.

Ben de düğün iptal edenlerdenim, kesinlikle gitmeyi düşünmüyorum, bu dönemde düğün yapanın da cahil ve sorumsuz olduğunu düşünüyorum.

Gitmesen de binlerce insan gidecek ve sen vicdanınla başbaşa kalacaksın bir ömür.

Ya kuzenim Ekim'de yapacak ben ona bile yapma ikinci dalga başlar diye dedim ama bir kere kafaya koymuş yapacak salon vs tutuldu. Ha diyelim ki ikinci dalga oldu ben takarım eldiveni mi takarım maskemi bir köşede otururum. Yapmasaydı bana mı sordu.

Bu durumda düğün yapan bencillik ediyorsa ben de kendimi ve sınava birliktegireceğim diğer insanların vicdani sorumluluğunu da alıp gitmeme hakkımı kullanıyorum.

Bozulan darılan gücenen kendi bilir. Böyle bir konuda alınganlık yapma cüretini gösteren gözümde net bencildir.

ya arkadaş madem öyle yaparsın kıytırık bi çiçek gönderirsin, bi kart yazarsın gelemediğimiz için üzgünüz diye, karşı taraf da bakar altın maltın yok, yalar avcuunu oturur.

bak bu 2. dalga varya belki 100e katlayacak, belki amerikayı geçeceğiz.

geçen adanada bi asker düğününde 58 kişiye korona bulaşmış. asker düğünü dediğin şeyde bi halay çeker, iki hoplar zıplar dağılır gidersin. buradan düşün sen olayı.

yeni normale alışmak lazım ama o böyle düğüne gidelim edelim diyerek olmaz.

düğünü geç, cenazem olsa kimseyi çağırmam, gerek yok insanları riske atmaya.

Yakınlık var yakınlık var o ilişkinize göre değişir.Benim kendi fikrim ben giderdim eğer dostum yakın arkadaşımsa çünkü siz bir arkadaş grubusunuz anladığım kadarıyla bu önemli.İkinci bir nokta ben aşırı riskli bir ortam olduğunu düşünmüyorum abartılıyor herkesle orada samimi ve yakın temasta olmak zorunda değilsiniz varlığınızı belli etmeniz yeterli.

Millet niye bu kadar abartmış düğün mevzusunu anlamadım? Hala dışarı çıkmayan, işe gitmeyen, alışveriş yapmayan birbiriyle görüşmeyen ne kadar insan kaldı ki? İstanbul da toplu taşıma ile işe gitmek mi riskli yoksa arkadaşınızla öpüşmeden tebrikleşeceğiiniz uzakta ayrı bir masada oturacağınız düğün mü? Markette herkesten uzakta durmaya çalışırken ensenizin dibine girip bunun fiyatı ne diyen mi tehlikeli dğğün mü? Amerika da Avrupa da her yer floyd protestoları ile kaynıyor. Dip dibe insanlar. Buna rağmen virüse etkisi yüzde 1 bile değil. Bağışıklık sisteminize problem yoksa veya döndüğünüzde yaşlı bir birey ile temasınız olmayacaksa bence gidilir.

Gidecekseniz de otobüsle gitmeyin. Acemi şoförüz demişsiniz de şehir içinde acemice kullanabilen şehirler arası daha rahat gidebilir zaten. Çok uzun bi yol da değil.

Gidin bence cünkü sonrası ciddi piişmanlık

arabaya atlayın direkt dugun mekanına gidin biraz durun donun

Akraba düğünü dahil katılmayı düşünmüyorum

www.izeltas.com.tr

6 x 100 veya 6x150 olur gibi geldi.

Kafa büyüklüğü 0-4 arasında değişiyor. PH2 büyük ihtimalle uyar, 100-150-200 yazan tornavidanın uzunluğu.

Açık hırdavatçı bulursan işin daha kolay olur, direkt cuk diye oturanı alırsın. Bugüne kadar hiç numarasına bakarak almadım, hep ince, orta, kalın diye göz kararı aldım, sayende öğrendim ben de.

Ek bilgi! M6 vidanin dişi ile ilgili bir bilgidir, kafa yapısı için pz ph givi bir şeyler olması lazım. Görüntüden ezbere söyleme imkanım yok ama yukarıdaki bilgiler faydalı olur.

ben açıkçası m6'yı o linkteki uç olarak yorumlamıştım. eğer m6 o değilse de o tarz bir uç ne ile açılır? pz0 açmadı.

Phillips pan head gibi geldi.
Bu şekilde bir arayın isterseniz. Net olarak bilmediğim için yardımcı olamıyorum.

bu phillips başlı vida. ph tornavidayla açılır.

pz dediğin pozidriv başlı vidalar için. phillips ile birbirine çok benzerler ama aralarda çentikleri olur böyle.

edit: www.finehomebuilding.com

benim dün başıma başka bişey geldi.

abi bildiğin patates, çürük değil, cücüklenmiş değil, bildiğimiz ince kabuklu yeni aldığım patates.

soydum, güzelce doğradım, gittim daha önceden kullandığım 5 litrelik yağ şişesinden temiz yağ koydum kızarttım.

sonra gittim aynı yağda tavuk kızarttım.

tavukların tadı gayet normalken, patatesler acıydı, şey gibi hani amoklavin antibiyotik içersin tadı acı olur ya, aynen öyle.

bi türlü mana veremedim.

her şeyi coronaya bağlamaya meyilliyim zaten. sürekli başım ağrıyor son zamanlarda aha dedim tat kaybı falan diyolardı öyle bişey bu heralde evyah dedim korona olduk.

ben de geçen ay cola içerken (pepsi) ağzıma tadı çok değişik, deterjanımsı sentetik bir tat geldi. içemedim. bir kaç gün orda durdu bende mi sıkıntı var dedim. her içtiğimde aynı garip tat geldi.

Başta şekerliler olmak üzere paketli ürünlerin içerisindeki kimyasal maddelerin tadını çok net hissediyorum artık.
Ama reklamların etkisi ya da hipnozu altında kalmış olmalıyız ki el değmeden, otomatik makinalarda ve hijyenik ortamlarda üretildiği için güvenle yemekteyiz. (İçerisine giren katkı maddelerini görmezden gelin, idare edin.)
Oysa yeme içme değişirse, insan da değişir.

kan tadı alıyor olabilirsiniz. ağzınızda/dişlerinizde/diş etlerinizde kanama vb. olabilir mi acaba?

yer bezi veya cam bezi.

İzopropil alkol ile ovalayabilirsiniz.

o da çok pahalı yav aynı fiyat tshirtle :d

kosla vanish oxi

rengi solar mı

kosla oxi'nin jelini aldım, bir boka derman olmadı. yağ ve pas çıkarmadı daha doğrusu, kalem izi için kullanmadım. ne alırsın bilmem, cevaptaki kosla jel olmayanı sanırım, onun için bişey diyemem ama jel olanı alma.

ariel leke sokucu kullan. alirken dikkat et renkli ve beyaz icin farkli urunler var.

bi iki defa yere sert bıraksan kırılıp dökülmeye başiayacak, toz toprak olacak. evde çalışamazsın anca kirlenmesi problem olmayan bi yerde olur.

eskiden konserve kutusna beton dökerlerdi o geldi aklıma.

Dökülmemesi için yapılabilecek bir şey yok mu? Streç filmle kalın bir şekilde sarabilirim. Bir odayı spor salonu yapıcam. Sadece dambıl yeter bana 3 ay için.

demirsiz betonun özkütlesi 2000~2500 kg/m3 buna göre yaklaşık olarak hacim hesabını yapabilirsin.

streç film betona kağıt gibi gelir bence. ne kadar sararsan sar, ayrıca küçük kırıntılar yerine ortadan çat diye de kırılabilir. bu tip ev yapımı ağırlıklar için sandbag training daha temiz ve kolay olur diye tahmin ediyorum.

"bir de beton nasıl yapılır? çimento ve kum dışında neye ihtiyacım var?"

normalde 5-6 birim kuma 1 birim çimento katılıyor ama "yağlı beton" dedikleri daha koyu kıvamlı, koyu renkli ve sağlam bir beton için 3 birim kuma 1 birim çimento kullanmak daha iyi. bunları kuru kuru karıştırdıktan sonra suyunu ekleyeceksin. karıştırdıktan sonra sıvı gibi değil gibi çok tatlı bir kıvamı olmalı. çakıl da koyabilirsin ama dışı pürüzlü olur, pek güzel gözükmez.

ortaya koyduğu şey de pvc boru gibi bir şey. pimaş boru da kullanabilirsin. atık su borusu diye geçer. nalbura sorabilirsin. demir testeresiyle kolayca kesilebiliyor.

edit: söylemeyi unuttum. betonu kalıplara döktükten sonra üzerlerini streç filmle kapatıp hemen kurumasına engel olmak lazım. 24 saat sonra da sulamak lazım ki iyice kürleşsin.

Tek handikapı yere düşürünce ya da sert bırakınca kırılacak olması +1

Kalıbı, yani yoğurt kovası vs içine harç doldurmadan önce bi peçete vs ile yağla, böylece hem daha pürüzsüz bir yüzey olur hem de kalıptan kolay ayrılır kuruyunca.

Beton için su çimento ve kumdan başka ihtiyacın yok, ince kum kullan, su karıştırmadan önce kuru olarak kum ve çimentoyu karıştır iyice, sonra su ekle. Nasılsa kalıba dökeceksin, çok katı yapma, biraz cıvık olsun ki kolay çalış, hem pürüzsüz olur.

Ortaya pvc boru koyabilirsin barın ölçüsüne uygun olarak, PPRC PVC boru denilen temiz su tesisat borularından.

50 kg çimento 40 lira olmaz ya hu, en son 20 lira filandı. Sen 25 kg çimento satamn yer bulup 25 kg al, taşıması da kolay olur hem fazla artarsa saklamak zorunda kalmazsın.

25 kg çimento ve bir torba kum yeterli ik başta.

Bak yazarken aklıma geldi, hem estetik olsun hem de kum kum dökülmesin diye lasitk şambeli kullanabilirsin. Uygun genişlikte keser ve esneterek geçirirsin betona, delik yerleri açıkta kalır silindir kısımlar kapanır.

o kestiği yoğurt kaplarını çıkarmazsan (boyayabilirsin) kırılması daha zor olur.

videoyu dikkatli incelersen kum'un oldukça ince olduğunu göreceksin bu da pürüzsüz bir yüzey olmasını sağlar.

bu arada ağırlıklar da eşit olmayabilir, biri 200 gram fazla olur biri 100 gram eksik olur falan dikkat etmen lazım

Çimentoyu tartıp koyucam. Ancak su olduğu için farklı olabilir. O 200 gr fark bundan mı olur? Tatami falan alıp onun üstüne koyabilirim. Kırılma sorunu halledilir belki ama farklı olması uğraştırır sanırım.

Bugün deneyim diyorum ufak bir tane. Kumu nasıl bir şey almalıyım? Ağırlığı hesaplarken suyun da ağırlığını katıcam ama kuruyunca ağırlığı değişir mi? ağır olsun diye civata falan koysam nasıl olur?

@Chezidek dediğin gibi 3 birim kuma 1 birim çimento koyucam. su oranı ne kadar olmalı?

suyu yavaş yavaş ekleyip kıvamına bakman lazım adamım. çok tatlı bir kıvamı olmalı.

www.youtube.com

Kumu ince al, zaten torba şekilde iki tip satıyolar nalburlar. Biri şap biri sıva için, sen ince olanı alacaksın.

3 kum 1 çimento bu iş iç mantıklı değil, bu beton elimde bile ufalanabilir.

En azından 2 kum 1 çimento koy, ki ben olsam bire bir denerim önce.

bunları aynen ilana yazmaktan başka çaren yok. ticaret karşılıklı güven meselesidir. sen istersen kriminal inceleme yaptır yine de inanmayan inanmaz.. saçma ama doğrudur, inanırım yani ben böyle bir olaya. donanımhaberde ilan açtıysan belki üyelik yılın yeniyse güvenilmemiş olabilir. fatura yok garanti yok.. en azından aldığın tarihi tespit et onu da ekle.

edit: profiline güven olmadıysa ilanına test ettirmeden kesinlikle satış yapmayacağını yaz.

o kadar şark kurnazı arasında buna inanacak birisinin saf olması lazım. kimse internetteki bi yabancının sözlerine inanmaz kolay kolay. sahibinden ya da letgo üzerinde güzel geçmişi yorumu olan bi hesabın varsa bu ihtimal artar.

5 ilandan 2si falan çok az ve temiz kullanılmıştır gibi kolpalarla dolu. insanlar buna doyduğu için gerçek olanlar da kaynıyor arada. gerçekten satmaya ihtiyacın varsa ortalama satıldığı fiyat civarında koymak gerekiyor. ama aciliyeti yoksa inanacak biri gelene kadar beklemelisin. sohbeti uzatıp samimiyetini gösterirsen inanma ihtimali artar.

o dönem bu konuyla ilgili facebook'a post falan attıysan onları ispat için gösterebilirsin, yalan söylüyorsun diyen olursa da ulan iki yıl önce bunu mu planladım ilimunatimiyim kardeşim uzun vadeli plan yapayım dersin.

fatura yoksa inanmazlar, ekran kartları öyle kuıllandıkça eski gözüken şeyler değiller, ufak bi kaç kozmetik detayla sıfır gibi oluyor.

e haliyle millet de mining yapılmış canı alınmış kart almak istemez.

ben alcak olsam 1500 e bile almam mesela. riske girmem, bozulursa direkt olarak çöp, 1500 vereceğime 2500 veririm garantili faturalı alırım bozulursa da gönderirim servise tamir olur ya da yenisi gelir.

e tamam siz bunu bir başkası söylese inanacak mısınız?

kusura bakmayın ben de inanmadım.

bunun doğru olması için bence gerekenler: ya siz aşırı safsınız ya da ben aşırı safım.

faturası olsa ne olacak ki? sanal fatura var ama görseler ne olacak? direkt yok diyorum beklentiye girmesinler diye. bu kartın temiz olduğunu göstermez ki.

valla bir arkadaşın falan almadıkça inanmaları zor. Muadili 1750-2500 arası gidiyor da, onlar nasıl kanıtlıyor peki? Veya sen arada oyun oynadım desen daha mı inandırıcı olacak mesela?

İkinci el işleri güvene dayalı ya. Zor iş. Bu mining olayları da milletin kafasını karıştırıyor ki haklılar. (gerçi son 2 yılda mining yapan çok azaldı sanıyorum)

fatura şu açıdan önemli. belki sen kartı ikinci el aldın? birinci sahibi bir şeyler yaptı da bilmiyorsan? ya da refurbished aldın? belki çaldın? alıcı faturayı görmeden, alındığı tarihi ve o dönemki fiyatını görmeden bunlara nasıl inanacak?

bu arada arkadaşlar bana dokundurmuş. :p ben böyle bir olaya inanırım evet ama böyle bir kartı kesinlikle almazdım.

fatura ve kutu önemli şeyler, çöp alsa yine fatura kutu soracak adamlar var. psikolojik bir etmen bence, ben her ilanımda detaylıca belirtirim fatura ve kutu olduğunu, adam rahatlıyor valla böyle fatura var kutu var ohh ferah ferah, garantisi bitmiş olsa bile geçerli bence bu dediklerim. ayrıca 7 gün kullanıldı dürüstlüğü yerine, çok az kullanıldı politikliğine ne dersiniz ?

inandıramazsınız. ben bu yazılanları burada okudum inandım fakat sahibinden ya da letgo da okusaydım hayatta inanmazdım.

arkadaşım 2010 model macbookpro da edm müzik yapıyor, mix mastering dahil tabi. bunu da gayet ticari olarak yapıyor. reklamlarda jinglelarda duyuyoruz.

şimdi elinde kronos2, virüs 2, roland fantom gibi aletler olmasına rağmen, bilgisayardaki synty ve ses bankalarını, vstleri kullanıyor.

zaman zaman kastığını söylüyor bazı durumlarda ama 2010 model 8gb ramli bir mac için normal.

bu işlerin sonu yok, vstler direkt olarak işlemci, ram ve ssd birlikteliği ile çalışıyor, sağlam işlemci şart. hızlı ram şart. ssd şart.

bunun dışında ses kartı alman gerekir windows için asio 2.0 destekli.

konu çok geniş ve sen de ancak ana hatları ile sorduğun için bu kadar söyledim.

fruityloops da basit wav sample, küçük vst kullanıp bişeyler yapmak var.

120 kanal full cinematic senfonik eser yapmak var, haliyle iki bilgisayar arasında dağlar kadar fark olacaktır.

ufak bi detayın altını çizeyim, muhtemelen mastering için alacağın kulaklık bilgisayarla aynı paradır hatta daha pahlıdır, focal falan alırsan.

hayvan gibi işlemcisi olan bilgisayar alacaksın. paranın yettiği en pahalısını al geç. ekran kartı hiç mühim değil. işlemci allah gibiyse gerisi kolay.

benim yeni aldığım bilgisayarın fiyatının üçte biri işlemci mesela. bu işten para kazanıyorum.

iki oldu duyurunu görüyorum, cevap alamıyorsun.

pek kimsenin başına gelen bir sorun değil sanırım, apple'dan niye destek almıyorsun? ben bi defa destek talebinde bulunmuştum 1 dakkaya kalmadan döndüler.

sw problemi oldugu soyleyen internette cozumu yazmiyor mu?

- diagnostics yapabilirsin ama ses calisiyorsa sorun gostermeyecektir.

support.apple.com

- nvram sifirlama deneyebilirsin.

support.apple.com

en-us lari tr-tr yaparsan makaleler turkce olur.

hardware test yaptım, sonuç bu:
4MEM/61/40000000: 0x83149c98

@hem şişko, apple'dan destek için nereye başvurucağım?
iş bilgisayarı bu. garantisi yoktur büyük ihtimalle.

hiç boşuna zahmete girme, adamlar bldiğin plaj şemsiyesi ayağının üstüne kum torbası koymuşlar. iki sağlam tekme atsan kırılır yamulur bu.

su değil beton da döksen olmaz. uğraşma boşuna.

illa alcaksan hafriyatçılara, nalburlara bak, kolay kolay kimse 1 2 torba kumu arabayla getirmez, kendin gitmen lazım.

Kumu fazla alip birkac da ekstra kum torbasi baglayin uzerine zira siddetli darbeleri karsilamaz gibi duruyor bu bidon.

Kumu da tugla kirec cimento vb gibi insaat malzemeleri satan yerlerden alirsiniz. Genelde dukkandan ziyade arazi uzerine konuslanmis yerler olur cogu. Onlarin da hepsinde olmaz.

la olm kum torbasına illa kum katılacak diye bişi yok

sünger tarzı şeyler doldur içine de biraz ağır bişiler at

al sana kum torbası

skin satılıyor parayla alıyorsun değiştiriyorsun 10 tane falan var sanırım, belki daha fazla.

steamcommunity.com

stok sitelerinde sürüsüyle var. tabi para verip alacak kadar işine yarayan bişey mi orasını bilmiyorum.

stock.adobe.com

envato markette de vardır.

@hem şişko hem deli Eğlenmek için @nerobianco'nun yolladığı gibi müzik klibi arıyordum ama neden olmasın? :)

o uydu değil, uydunun kumanda alıcısı

arkasındaki muhtemelen eski tip televizyon olduğu için

scartlı uydu alıcıdır.

örnek olarak link ekliyorum bu marka iyidir kötüdür falan kesinlikle bilgim yok.

www.mediamarkt.com.trıcı-1097218.html?rbtc=%7C%7C%7C%7Cp%7C%7C&gclid=Cj0KCQjw_ez2BRCyARIsAJfg-ksITrfYhF4rVebhx0yaq7Q27fQU1QQj6z0BauTsQNwGQUKDVj9pLDcaAkFFEALw_wcB&gclsrc=aw.ds


kumandasız çalışmaz maalesef. çünkü televizyon kumandasından scart girişini seçtikten sonra tüm işlemleri uydunun kumandasından yapıyorsun, kanal arama , değiştirme, ses açma, uyduyu açma kapatma vb..

Acemi birliğinde iken neredeyse yüzde 90 üstü dağıtım dogu idi.

bizim eğitim birliğinde şöyle olduğunu söylemişlerdi:
'bu dönem doğu bölgeleri daha ağırlıklı, oralarda ihtiyaç var'
ve kurada da öyleydi.

bir arkadas farklı anlatmıştı mesela.

sınıfına da bağlı, piyade isen başka topçu isen, istihkamci ya da ikmalci isen başka.

birebir sınıfa tekabül eden bir görev herkese verilmiyor olsa da, birliklerin konum amaç ve işlevine göre her sınıftan (bunu usta birliğinde de degistirebiliyorlar diye biliyorum) belli sayıda asker bulundurması gerekiyor, en azından kağıt ve kayıtlarda gözükecek şekilde.

faktörler bunlar bildiğim kadarıyla.

ve o dönemdeki ihtiyaçlar da değişebiliyor.

sınıfına göre değişiyor.

denizcilerde eskiden şırnak vardı mesela oraya çıkardı.

şırnak kapanınca en doğu iskenderun oldu.

ama kara kuvvetleri doğal olarak sınırlarda konuşlandığından dolayı ihtiyacın çoğu doğudadır. gene hava kuvvetlerine düşsen zaten gideceğin yer bellidir.

var ama her sene değişiyor sanırım o birlikler. şöyle söyleyeyim, bizim dönemin yüzde 90'ı mamak'tan kıbrıs'a geçti. kıbrıs'a gelen bir önceki dönem de komple amasya'dan gelmişti. sonraki dönem manisa'ydı herhalde tam hatırlamıyorum.

bizim taburda 2000e yakın asker vardı.

bizim acemi birliği yüzde 90 güneydoğu ya da kıbrısa gönderiyordu. sadece çok çok az kısmı bu iki yer dışına düştü.

enteresan olan şu oldu, 480 kilişik bölükten sadece 5 kişi istanbula düştü o 5 kişi de edirneliydi, bunlardan biri de bendim. hepimiz de aynı tabura düştük.

hatay serinyol'da jandarma olarak acemi birliğine gittim. herkes şırnak-hakkari-van üçlüsünden birine gidiyordu oradan.

Ozel kimyasallar kullaniyorlar: www.youtube.com

yukarıda arkadaşın verdiği gibi yapıyolarsa bu resmen cinayet.

o toz toprak boyanın anasını ağlatır, çizer, mikro çizikler olur gözle göremezsin ama zararlıdır yani.

hatta aracın üstüne mermertozu gibi sert bi toz gelirse sen fırçayla ya da direkt olarak basınçlı suyla yıkarsan kumlama etkisi bile yapıyor.

özetle bu boyayı çizme olayı az buz bir problem değil.

4-5sene evvel böyle bir firma vardı,buharla yıkıyordu arabayı.haftada bir bizim ofise gelip bütün arabaları yıkıyorlardı.

1 sene

2 sene 11 ay sonra

gelecek yaz.

bu sene bu sekilde gecer,

bu arada sicak havalarda maske cok bunaltiyor ama kisin bence iyi olur. ben tercihen kisin kullanirim. cunku grip nezle gibi bulaslardan korur, iyi de olur

min 1 sene .

2 -3 ay sonra bence gecmis oluruz. bu azalan olum oranlariyla cok da zor degil bence.

Beklenen 2.dalga olmazsa herhalde "resmi olarak" bayağı gevşer. Gerçi şu an kimsenin umrunda değil maske falan. Otobüse binip koltuğa oturduktan sonra maskeyi çıkaran embesiller çok. Bugün girdiğim 2 ayrı markette de maskesiz dolaşanlar vardı, çalışanlar "maskeniz yok mu takar mısınız zorunlu" diyor, adam bakıyor "maskem yok" deyip alışverişine devam ediyor, görevliler de kendi işine bakıyor.

aşkın gözyaşı sukulent

i.ytimg.com

çok çeşidi var ben ona benzettim

her neyse bence koparma cok guzelmis gercekten. bizde de isirgan bitiyor -_- yabani ot diyince oyle bisey sandim. ben olsam onu dikkatlice ayirip ayri saksiya koyardim.

Kiling ilk 2 sezon.

arka sokaklar

The missing

Forbrydelsen veya yeniden cevrimi the killing

İlk iki bölümde tarzına ayak uydurduktan sonra bron/broen i cok seversiniz.

The fall

Broadchurch

Cardinal

Happy valley

Night of- muhteşemdir

The sinner

Black spot- gizem polisiye

the mentalist

Severim ben.

son zamanlarda izlediklerimden ilk aklıma gelen: gangs of london fena sayılmaz. koca bir bölümü, oldukça kaliteli bir çatışma sahnesi ayırmışlar.

24

Endeavour

bodyguard

neden yazılmamıs şoktayım.
behzat c?

hele ilk sezonu

yukarda ki tüm diziler line of duty karşısında diz çöker tövbe ister.

sanat yönetmenliği ve oyunculuk sebebiyle sherlock.
nasıl yazılmamış hayret.

yerli sorsaydın da karanlıkta koşanlar (2001) derdim.

tabi ki the wire. konu kilit. ek olarak:

true detective (1. sezon)
the night of
mind hunter

Law and order svu.
Görüntü yönetmenliği için bir şey söyleyemesem de 20 yıl çekilen herhangi bir bölümü izlediğinizde yabancılık çekmiyorsunuz. Konu aynı, şiddet aynı, insanlar apaynı.

yerli: behzat ç

yabancı: southland

Cold case benim bebegim.

Behzat ç 1.sezon

o zamanlar biteli çok oldu ya. en son 37 - 45 tl arasıydı, bileti aradım bulamadım bu dediğim fiyat ocak 2020 fiyatı

şu an 60 lira ve ben 60 lira olmasına şükrediyorum.

60 lira ama en azından optobüs var ayda yılda 1 defa gidebilirim diye teselli ediyorum kendimi.

hükümet zaten yasaklarla herkesin canını okudu, bayramdan sonra büyük bayram yapacağız, şöyle yapacağız böyle yapacağız bak yine sokağa çıkma yasağı.

e çorlu'da yaşıyorsan neden istanbul'da 5 gün işin olsun?
aynı mantıkta antalya'ya yaşayanın da istanbul'da 5 gün niye işi olsun?

asgari ücretli 2 çocuklu ve çorlu'da yaşayan insan neden istanbul'a gezmeye geliyor? çorlu'da gezsin? tatile gitmeye parası yok desen neden asgari ücretle 2 çocuk yapmış? o değil niye tatile gitmeye ihtiyacı var ki? otursun evinde.

bilet fiyatını nasıl oldu da asgari ücrete oradan da 27600 tl ye falan bağladık? sümer sen misin?

not: bu cevap ağır ironi içerir. anlamayan olabilir diye yazma ihtiyacı doğdu..

çorlu istanbul türkiyenin en işlek günlük rotalarından birisi, binlerce kişi gerek servislerle, gerek otobüslerle gerek özel araçlarla istanbuldan çorluya işe gidip geliyor.

ayrıca silivriye kadar belediye otobüsü varken çorlu ile arası çok kısa olduğu ve istanbul içinden ulaşımın çok zor olduğu gerçeği var.

örnek: diyelim ki beylikdüzü taraflarında oturuyorum, önce esenlere gidip oradan bilet alıp, otobüse binip geri gitmem gerekiyor. dönüş de aynı çile.

ev bankaya geçiyor. ev satılmaya çalışılıyor. ödediğiniz para zaten borcunuzdan düşmüş oluyor. kalan için borçlusunuz yani. o da bütün masraflar ve borçlar düştükten sonra para artarsa bankanın oluyor ama banka zararda olursa yine peşinize düşüyorlar.

sicilinize işleniyor vs.

e ödediğiniz bütün parayı ve evi kaybetmiş oluyorsunuz. daha ne olsun?

Ödeyememe durumu başladığında evi kendimiz satıp tüm borcu kapatmakta seçenekler dahilinde öyleyse.

Odeyememeyi hissettigin anda ! 90 gun dolmadan satmis olmalisin. Yasa var. 90. Gunde elkoyma baslar.

kredi borcu tamamlanmamış şekilde aldığınız evi biraz yavaş satın diğer türlü saçlarınız dağılabilir zira

Kredi borcun bitene kadar ev bankanın. Yani satamazsın. Saçlar dağılır yani arkadaşın dediği gibi.

niye satılmasın yahu? nasıl bir günaha girdik ki 10 yıl bunu ödemek zorunda olalım?

www.hesapkurdu.com

3 yıl kredi ödedikten sonra sistemden çıkarsanız zarar mı yoksa kar mı edersiniz tahmin etmesi çok çok zor.

kira ödemiyor olmak artı. 3 yıl sonra ev daha da değerlenecek. aslında gerçekten değerlenmiyor tabi ama aldığınız fiyattan daha yükseğe satacağınız garanti. bu da bir artı.

en büyük eksi ilk üç yıl hayvan gibi faiz ödenmesi. 10 yıllık kredide ancak 26. ay faiz ve ana para ödemesi kafa kafaya geliyor. kira ödememe avantajı uçuyor bununla birlikte.

ekonomi önümüzdeki yıllarda kötü gitmeye devam ederse zarar etmeden çıkarsınız bence.

Koskoca kirpi: verdiğin cevabın ilk paragrafı, kredi borcu olan evin satılamayacağı anlamına gelmiyor mu üstadım :)

Kredi borcunu kaparsan elbette satarsın.

arkadaşların kavgasına bir son vereyim.

1 ev hipotekli olur. borcu ödemeden hipoteği kaldıramazsın. yani satış yapamazsın.

2 kim tanımadığı bir insanın ev borucunu baştan ödeyip sonra gidip tapu dairesine imza atmayı kabul eder?

-bu işin simsarları, fırsatçılar, değnekçileri 5 lira eden evi 3 liraya kapatmak isteyen insanlar.
- aile bireyleri veya çok yakın tanıdıklar.

bunun dışında kimse kalkıp da tamam ben evi çok beğendim, gidelim önce senin banka borcunu kapatalım sonra da imzaları atalım demez. ne malum senin borcu kapattırdıktan sonra basıp gitmeyeceğin? belki hesabında bloke var adamın yatırdığı paraya herhangi bir vazgeçme durumunda bloke konulacak?

hele hele böyle yer gök ev doluyken çok zor o işler yani.

@koskoca kirpi, süreci genel olarak doğru anlatmış ama bir noktada hatalı o da evin bankaya geçiş süreci. ona da ben katkı sunayım, kabaca anlatayım:

kredilerinizi ödemediğinizde evinize icra gelir. yani bankanın el koyması gibi bir durum söz konusu değildir. icradan satışa çıkılır ve o icra süreçlerine bankanın avukatları/şube müdürleri de dahil olurlar. muhammen bedelin yarısıyla başlayan icra sürecinde, banka eğer evin çok ucuza gittiğini düşünür, kendisinin evi rahatça satabileceğini değerlendirir gibi sebepler varsa girer parayı öder (ödediği para da alacağına sayılır vs) evi üzerine alır. diğer türlü icradan satışı bekler, yapılan satış üzerinden alacağını alır.

diğer bir detay da, eğer ev borcunuzdan fazla bir tutara satılırsa borç+masrafların üzerinde kalan tutar size iade edilir.

Bankaların portföylerinde ev bulundurma limitleri vb olduğu için banka borcunu ödemeyenlerin hepsinin evini almaz asla.

web olarak dışarı aktar dersen karşına çıkan pencerede, jpg ve png seçebilirsin tabi kalitesini yükselt ve boyutunu ayarla.

bir şekilde mouse ile istemediğin kısmın üstüne boş kare çizip delete tuşuna basarak silebilirsin.

yada katmanlar panelinden seçip.


silmeye de gerek yok, katmanlar panelinde herşeyin yanında bir göz sembolü olur, gereksiz gözleri kapat. bitti gitti.

Aslında çok basit bir olay ama nasıl anlatacağımı bilemedim. İsterseniz teamviewer ile akşam yardımcı olabilirim.

2 farklı artboard var gibi görünüyor. ayrı ayrı seçip export veya save for web diyebilirsiniz.
diğer çözüm( tam amatör çözümü) mause ile her birini ayrı ayrı seçmek ve yeni bir dosya açarak yapıştırmak. (boyutlandırdıktan sonra). save for web veya export ile istediğiniz formatta kaydedebilirsiniz.

alçak sele kitleri, direksiyon kitleri var.

ikincisi tek tarafa kalçayı kaydırıp tek ayakla tutuyolar.

advmoto-assets-advmoto.netdna-ssl.com

valla kısacık boyuyla 600lük 1000lik naked kullanan bayan arkadaşlar gördüm tanıdım.

senin gördüğün motor enduro ya da naked olabilir, büyük motorlar yüksek oluyor ve aslında göründüğünden daha ufak öyle görünüyor.

muhtemelen alacağın motor scooter tipi ortası boş olacaktır, durduğun zaman ayakta çok rahat tutabilirsin.

www.mutlual.com

abi naim süleymanoğlu bmw 3.20 kullanıyordu , koltuğu kaldırmasına rağmen görünmüyordu.

Boy 155 ise motosiklet tip seçenekleri kısıtlı, enduro ve touring çok zor, ama ss ya da naked motorlar olur. Scooterları saymıyorum zaten olur.

SS asla önermem, nakedlar bile çok agresif ama ideal güçte bir tane alınabilir.

Boydan çok, bacak boyunuz önemli.

Kullanmayı iyi öğrenme kadar boyunuza uygun motosikletle geçireceksiniz. Kısa boylu olup da yüksek motosiklet kullananlar yok değil, durunca seleden biraz kayıp ayak uçlarını yere değdirerek denge sağlıyorlar. Siz de öyle yapacaksınız. Elbette yüksek motosiklet kullanmak şehir içinde dur-kalk yapınca iyi de kullanıyor olsanız eziyet olur. Optimumu bulacaksınız. Ayrıca motosikletlerin bazılarında selelerinde yükseklik ayarı olur +-3-4 cm gibi payı vardır.

Öncelikle selam, umarım kafana göre bir motosiklet bulursun. Markaların kısa boylu arkadaşlar için de seçenekleri var. İlk aklıma gelenler;

1) Honda MSX 125 nam-ı diğer GROM
2) Kawasaki Z 125 PRO (bunun bir de pro olmayanı var o yüksek)

Bu motorların ikisi de çıplak motor tabir edilen türden. Yani uzun yolda viraj sevdam var demişsin ancak bunlarla çok fazla rüzgar yersin (istersen ileride yüksek cam takıp idare edebilirsin). Ama uzun yola bence motor hakimiyetini arttırdıktan sonra çıkmalısın. Bu iki motorda da hakimiyet kazanman oldukça kolay, ikisinin de tanıtım videoları zilyon defa çekilmiştir. Youtube'da bulabilirsin.

Tarzım bu değil dersen Kawasaki Ninja 250 SL bakabilirsin. Bu motor kadınlar arasında oldukça popi'dir. Şu video'dan bakabilirsin www.youtube.com dk 7:30'dan sora İpek yorumlarını aktarıyor, kendisi de 160'dan kısa diye biliyorum. Videonun 12. dakikasından sonra da sahibi çıkıyor onun da yorumlarına bakarsın (boyutlarını yorumluyor). Rüzgara karşı daha korunaklıdır ancak bir parça daha yüksek ilk iki seçeneğe göre.

İlerleyen yıllarda hakimiyetin arttıkça zaten sıkıntıların azalacaktır. Yüksek hacimlerde de kendine motosiklet bulacağından şüphem yok ama oralara daha 2 3 yıl var diyelim.

dengenin ve kontrolün boyla alakası yok. 160 boyla gs1200 süreb biliyorum. zaten motoru kaba kuvvet ile kontrol ediyorsanız orada büyük hata var.

ancak, bu bahsettiğim denge ve beceriye gelebilmek için geçilmesi gereken bir süreç mevcut. yani iki günde olacak iş değil. başlangıç için daha alçak bir 250cc chopper ile en az 1 yıl 10-20 bin km yaptıktan sonra bu hevese devam etmek mantıklı olur.

tersi kırık bacak, kol ve sürekli düşüp yerden kaldıramadığın bir motor olur.

honda grom al çok mantikli olur ve inanilmaz tatli bi motor.

motoru kullanirken bazen çok yavaş hızlarda denge bozulup ayagi yere koymak gerekebiliyor.

yada motoru bazen geri geri çekmek gerekiyor, hele hafif egimli ise iki topuklari yere basmadan motoru çekmek çok güç.

kesilir bişey olmaz.

anladığım, bisiklet selesinin en alttaki pozisyonunda bile borunun uzun olmasından dolayı yüksek kalması.

Satmayi hic dusunmezseniz, olabilir.

Seleyi direkt atmayi ve duzgun bir sele almayi unutmayin. Inanilmaz kotu kalitesi, iki uc kez uzun yolda kullanmak zorunda kalmistim, cok acili olmustu.

Kesilir kesilir de kadro büyük boyunuz uygun olmadığı için komik durmayasınız üstünde?

sele borusu satılıyor ve fiyat konusunda sadece bir boru olamsından mütevellit ucuz, yani satarsa bile bi sele borusu al der geçersin. onu da farketmesi lazım alacak insanın.

sele gidondan aşağıda olursa harleyciler gibi durursunuz üstünde.
bisikletçinin gazına gelmeyin kendinize uygun kadro alın bence.

gelişme sürecindeyseniz büyük olanı alabilirsiniz.

boydan yana sıkıntısı yok ama ama bacak boyu kısa geldi ve bu durumda herkes aynı fikirdeyse kesiyoruz o halde?

ipad'i anlatıyorsun ama farkında değilsin.

apple istemiyolla :(

hocam
sizin olayınız
telefon + pc

niye ipad istemiyorlar ki? hatta abartıp yeni ipad pro bile alınır.

istemiyor apple

İpad tabiki. İstemiyorsa fikrini değiştirsin :)

hocam apple i tv ye baglamak ayrı bir dert apple tv olmadan
almayın

iyi bir web cam ya da dijital kamera +
laptop hocam
sizin cozumunuz bu
tablet alıp ugrasmayın sonra bu sorunlarla

Güzel olur ama yavaş gidersin. Mondial'in modellerine bakın.

valla yakın zamanda ben de izmirde yaşamaya başlayacağım nasip olursa. orası ile alakalı ilk planlarımdan biri benim de 50cc altında bir motor almak. bence izmir buna müsait, b ehliyete uygun motorlar da müsait. güzel fikir.

hatta benim kafamda bir model de var
www.mondialmotor.com.tr

50cc altı sırf bu yüzden pahalı oluyor, bir tür satış stratejisi

izmirdeyim ve rks pollo 50cc kullanıyorum. arabamda var ama çıkarmıyorum bile garajdan. izmir için ideal. bisiklete isr sadece sahilde binilir.

Marketlerde kapalı kutuda külah satılıyor. Bir de kiloluk dondurma aldınız mı.. al sana evde külahta dondurma

Gerçek külah istiyor :(

bir suru saglikli dondurma tarifi var cok da basit yapilisi, onlardan yapsaniz hatta belki ikiniz birlikte? guzel bir aktivite de olabilir hem?

Yaptık ama istemiyor sevmedi pek dün uzun zaman sonra kontrollü dışarı çıktık orada gördü yine aklına geldi

Valla biz pandemi süresince mahallemizin bildiğimiz dondurmacisindan aldık yedik bir sorun olmadı. Külah yoktu tabi.

@uzun kulak

Dediğim gibi marketlerde külah da satılıyor. Migrosta falan bulursunuz.

madodan alırdım.

Dondurmanin kulaha konma ve size verilme asamalarini dikkatle izleyerek, oksurme, hapsurma ya da kulaha pis ellerle dokunulmasi gibi bir durum olmazsa, alabilirsiniz sanki. Ben de bu konuda 4 yasindaki kuzunuz kadar dertliyim:)

kizimda cok seviyor, bu surecte evde yaptik hep; ancak yavastan disari cikmaya basladik ve mahallemizdeki butik dondurmacinin acildigini gorunce o gun 2 kez gittik :) 3.5 yasinda hemen hemen, sorun etmedik cok fazla (bildigimiz bir yer oldugu icinde)

kartal'da bi top dondurma diye bir yer var oradan aldım. gerci aldiktan sonra pisman oldum. dolaba attım ara ara yiyorum.

adam eğilip kutulardan alırken nefesi hem kutulara hem koyduğu yerlere gidiyor.

bimde 1 tane dondurma var, yıllardan beri sadece onu alıyorum ve acayip güzel. denemediğim sorbe kalmadı bu acayip ama böyle ne çok tatlı, ne çok tatsız, sanki meyvalı yoğurt ayarında ama denemenizi isterim.

pbs.twimg.com

ayrıca dünya değişime giriyor, sizin ufaklık da alışsın artık.

dondurma külahı da satılıyor marketlerde.

virüsleri dondurarak sakladıklarını öğrendiğimden beri tırsıyorum ben soğuk şeylerden.

ayrıca cornet tarzı da bir sürü seçenek var. cornet sevmeyen çocuk olur mu bilemedim.

migros eve dondurma getiriyor

biz kulahı karton kutuda paketli alıyoruz. normal paketli dondurmayı üstüne koyuyoruz. yaş 3bucuk :) külah marketlerde satılıyor kutu içinde.
www.google.com

dondurma da üstünde dondurma yazanlardan alın dikkat edin.

Marketlerde Seyidoğlu ve Koska külahlar var, kapalı paket. İnsan boş bile yer, açıkta satılanlar kalitesiz.

Paket dondurma alın, abidik gubidik karışımlara girmeyin, sade ve kakaolu olan kaliteli bir marka alın ve evde kaşıkla koyun külaha. Ben kendim hep böyle yapıyorum.

4 yaşında ya. al bir algida kornet geç. alışır. beğenmezse de çok sorun değil süt ve şeker zaten bir kaybı yok. bunu kıdemli bir baba olarak yazıyorum.

kızarmış dondurmaya alıştırabilirsin illa ısıtmak istiyorsan hehe.

2.mesajim olacak ama cocugu (bebegi) olmayanlar ne guzel al bir dondurma ya da kulah gec demisler :)

arkadaslarin al dedigi algida vb. markalarin icerigine ve ustune bir bakin, milyon tane katki maddesi var, ve dondurma bile yazmiyor kutularinda :)

not: sadece dondurma degil aldiginiz her seyin lutfen icerigine bakin! bu konularda bilginiz yoksa da kliktag diye bir uygulama var onu indirip barkod okutun lutfen!

Alin, bir sey olmaz, zaten maskeyle calismalari gerekmiyor mu?
Burada butun bebeler dondurmayla geziyorlar artik

kaç paranız var?

16 bende var bana yetmiyor, hiç yetmedi zaten, en az 32 gb tabi mac de yetmedi windows olursa 32 de yetmez.

@ismailbuyuk: eğer bu açıdan işlerimi goreceginden emin olmuş olursam alırken, 20000'e kadar bir meblağ ayirabilirim

kurgu montaj için premiere kullanacaksan aynı anda 2 render alamazsın.

sony vegas 2 render alabiliyormuş aynı anda.

davinci resolve de 2 render alabiliyormuş aynı anda.

motionarray.com

buradan önerilen sistem özelliklerine bak.

Adobe cloud'a geçtiğinden beridir afxten cuda desteğini çekti, o yüzden afx renderları sadece cpu'ya yükleniyor. yok ben premiere'de allah ne verdiyse ise durum iyi bir ekran kartı (cuda destekli, misal 2080ti gibi) ve cpu seçin. yanı sıra ram bu işlerde sadece preview içindir, 4/8k kurgu yaparım redle çektiklerim var akıcı görmem lazım derseniz 250bin tl'lik mac pro şu an onu çok rahat yapamıyor. 128gb ram almaktan kaçınmayın. bu ayarlarda bir sistem için "monitör hariç" 20k çok küçük bir bütçe. en az 2 katı lazım

geçenlerde bilgisayar toplıyayım dedim, abi önerdikleri en düşük ekran kartı 60bin lira, kötüsünün kötüsünün kötüsü 2080ti çıktı. yine hesapladım 20 lira bile yetmiyor. vazgeçtim.

önerdikleri dediğim adamların benchmark yapıp, uzun testler sonucu fiyat performans olarak önerdiği ekran kartı.

hiç ismini cismini bile duymadığım değişik değişiki kartlar. hatta kutular. öyle kart falan da değil sistem yapmış adamlar takmış içine 10 tane ekran kartı.

miro.medium.com*rmNwcYjQN5VDawSGTwFjAw.jpeg


3 sene evvel mocha pro da bi video düzenliyeyim dedim yapamadım, sistem yetmedi, sonra bi araştırdım,

youtube'da erkan özgür yılmaz diye bir vfXçi abi var, o mocha pro için nasıl bir sistem kurmanız lazım diye adam gitmiş sli kart takmış 4 tane, 128 gb ram takmış, bilmem kaç tane ssd takmış.

akordu bozulursa tekrar akort edersin eğer tellerde pay bırakmadıysan da kopar

tel değiştirmeyi öğrenene kadar bir iki takım tel harcanır üzme canını öğrenme maliyeti gibi düşün :)

sadece kötü gözükür, tabi iyice makara gibi 10 kat doladıysan ve atlamaya müsait şekilde çok yukarıda duruyorsa tel atabilir kendini, onun dışında bişey olmaz.

teli kırmadığın sürece problem yok. şimdi tekrar söküp kısaltıp taksan bu sefer kopma ihtimali olur.

Photoshop ya da türevi bir şeyle yapılmış.

photoshoptaki yağlı boya filtresine benziyor

buna color correction deniyor, izlediğimiz fimlerden tut, gördüğümüz fotoğrafların çoğuna uygulanan bir işlerm.

photoshop gibi programlar içinde hazır satılan filtre denilen şeylerle yapmak da mümkün, kendin beyaz ayarı, level, curves, ve belli renk gruplarını seçip çeşitli maskelemelerle böyle istediğin tonlara çekmen de mümkün.


saçları soruyorsan eğer, ona da maske atıp filtre galerisindeki efektleri atarsam ya da çeşitli blur uygularsan aynısı olur.

efektin tam ad twirl ve liquify idi sanırım.

ismail soyberk?

www.discogs.comüllü-Oyuncak-Gibi/release/11619070

Bostanci Sanayi'de Doganlar Oto'ya yaptirdim 2-3 ay oluyor. Tertemiz yapti isini. Benimki Opel gerci ama Ford bakiyor muydu bi sorabilirsin.

Bu arada iscilik icin 350 ya da 400 odemistim sanirim.

arabanın modeline göre işçilik fiyatı değişir.

yani ustanın kolay bi şekilde değiştirebileceği pozisyon varsa kaput altında az para ister, bazı sıkıntılı arabalar vardır el girmez kol girmez motor indirmesi gerekir, onun için belki şanzımanı ayırması gerekir o zaman işler değişir. şanzımanı ayırırsa şanzıman yağını salması gerekir, aynı yağı mı koyar, yeni mi koyar, kaç litre yağ alır, kaç paradır, bir sürü detay var yani.

triger setleri genelde 2 3 kalite olur, adi yan sanayi, kaliteli yan sanayi bir de orjinal olarak.

bunları araştır, triger seti kaç para? başka ekstradan keçe falan değiştirilecek mi? , keçe heryerde bulunan bir keçe mi? bir sürü detayı var yani.

her ustanın her arabayı yapmamasının bir sebebi de motorun kilitleme ekipmanları var onlara sahip olmaması.(triger için konuşuyorum)

mesela megane3'ün motor kilitleme ekipmanları olmadan triger değiştirmeye çalışsan, senteyi kaçırırsın, bu sefer farketmezsen ya vuruntu yapar, atıyorum ya sibopları yamultur. hadi farkettin diyelim senteye getirmeye uğraşırsın.

ikinci etmen de sıkıntı olayı, bu yukarıda verdiğim örnekteki bazı arabaları(marka model bilgisine sahip değilim ama pejo 106, 107 gibi mesela) kimse ellemek istemez.

Altayçeşme mahallesi yakınsa çok beğendiğim bir usta var

barış çer beykozlu (Ataşehir)

Triger kayışı genelde motorun yan ya da ön kısmında bulunur. Volkswagenlerde yanda oluyor. Değiştirirken bazı parçaların sökülmesi gerekiyor diye biliyorum. Aynı araçlarla daha çok çalışmış ustaları tercih etmen iyi olur. Bu nedenle Google yorumlarına da bakarak, herhangi bir Ford özel servisinde yaptırmanı tavsiye ederim.

yetişmiş ustalar zaten çoğunlukla maaşlı şekilde yetkili servislerde çalışmıyorlar. işi öğrenip her şeyini yapacak konuma gelen usta gider kendi özel servisini açar. bu sebeple yetkili serviste genelde nispeten kalfa sayılabilecek personeller kalıyor.

aracının garantilik bir durumu olmadığından özel servise götür. araba özelinde de ford üzerine uzmanlaşmış bir servis olsa tabi ki daha iyi olur.

bende bu gösterdiğim markanın değişik modeli var.

www.hepsiburada.com

usb ile bağlanıyor, bağladığım zaman yeni bir wireless kartı gibi kendi wireless kartını kullanıyor. laptopta da öyle, macde de öyle. seninkinde de öyle olur.

@hem, teşekkürler. sizinkisi zaten adaptörmüş sanırım. benimkini usb’den bilgisayara bağlayınca da bir şey çıkmıyor. zaten usb’ye bağlanma sebebi sadece güç için sanırım.

Yok, o ürün wi-fi genişletir. İki farklı prensipte çalışıyor onlar. Biri farklı bir ağ oluşturuyor. Diğeri aynı ağ adında oluyor ve böylece erişim sınırlarını genişletiyor. Bilgisayara wi-fi alıcısı olarak bağlayamazsınız çok büyük ihtimalle.

benim aldığım ürünün ismi de dark range extender/ wifi antenna diye geçiyordu.

sanırım bu isim konusunda bi karmaşa var.

arkadaşlar zaten cevap vermiş fakat ben farklı bir şeyden bahsetmek istiyorum. unix tabanlı sistem (osx, linux vs) kullanıyorsan veya kullanacak olursan wifi çipi için unix driverı olduğundan emin ol. marka olarak yıllarca kullanayım sıkıntı çıkarmasın kaliteli olsun dersen alfa tavsiye ederim.

ama ben seninle aynı durumda olsam laptopın wireless çipinin modelini öğrenip aliexpressten sipariş ederdim.

çocuk mezuniyet balosuna gidiyor, babası da audisinin anahtarını verip eğlen koçum, eğlen yiğidim diyor.

eleman audi ile baloya gittiği için hava 1500, orada okulun futbol takımının koçunun kızını öpüyor, eleman buna bi sopa bi sopa.

bu da audiyle oradan tapa gaz kaçıyor, başka araba olsa kaçamazdı, audi çünkü köppek gibi gidiyo. eve giderken de sopayı yedim ama kızı da öptüm diyor.

1 gram ingilizce biliyorsam arab olayım.

tabi liseliler bilmez , ameriga'da lise mezuniyet baloları çok meşhurdur. zaten 16 yaşında falan araba kullanmaya başlıyolar, bu gavur kızanlarına da aileleri genelde high sukuul bitirince araba falan alırlar. olayın sosyolocik boyutuna enternasyonel bir bakış lazım anlamak için.

@hem şişko hem deli

ah baaaabicim o kadarını biz de anladık. başka bi şey var. başka bi mesaj.

Reklamda Audi anlatılmıyor. Hiç öyle "Audi köpek gibi kaçar. başkası kaçamaz. hızlı araba vauuv süper" mesajı yok.

Herhangi bir markanın insan doğası üzerine etkisini anlatıyor. Tabii reklam özelinde bunu Audi ile özdeşleştiriyor. Kendine özgüveni olmayan, hatta malum abd ergenleri için en önemli olay olan mezuniyete tek başına (partner bile bulamamış) giden bir genç var. Esasında yakışıklı, ama o kadar özgüvensiz ki partiye bile tek gitmek durumunda. Küçük kız kardeşi bile kendisiyle dalga geçiyor.

Babası Audiyi verdikten sonra bile bu değişmiyor. Trafikte kızın biri laf atınca bir anda bir özgüven geliyor. Parti mekanına vardığında müdürün yerine, havalı bir şekilde park edecek kadar kendinden emin takılıyor.

Partiye tek başına gidecek kadar ezik olan çocuk, bir anda partinin güzellik kraliçesini, ortamda partneri olmasına rağmen gidip öpebilecek özgüveni yakalıyor.

Reklamın mesajı da zaten "Sizi cesaretiniz tanımlar" diyor sonda. Finalde de babası da zamanında aynı haltı etmiş ve şimdi evliler.


Mesaj "arabımız hızlı" mesajı değil, Mesaj, "Cesaret sizi tanımlayan şeydir" Tabii bu mesajı Superbowl gibi ABD'nin en önemli spor organizasyonunda "spor-cesaret" ilişkisinin doruğa çıktığı bir platformda vermiş olmak ayrıca mükemmel.

Bunu bilim sınıflarında göstermeleri ise belki de bu analizin yapılmasını, çocukların "cesaret" kavramını sorgulaması içindir. Bilim de cesaret gerektirir filan. Bazı çocuklar "bize bunu bilim dersinde niye gösterdiler anlamadım" filan da demişler. Kimse de "bu sebeple izletildi" yazmamış. O yüzden o kısma bir şey diyemem. Ama öğretmenin temel olarak bu mantık dışında bilim dersinde izletmesi manasız. Birkaç ay sonra mezun olacak çocuklara mezuniyet temalı bir reklam filmi izletmek ilgilerini çeker. O ilgiyle de özgüven ve cesaret kavramları aktarılabilir.

eleştirman'ın yazdıklarına ek olarak ben de eklemeler yapmak istiyorum.

prom olayı amerika'daki liselerde önemli bir yer tutuyor. balodan sonra çiftler sevişiyorlar falan işte.

eleman mezuniyet balosuna tek başına gidiyor, annesi "vaay ne kadar havalısın, ama üzülme, günümüzde çoğu kişi baloya tek başına gidiyor" diyor, küçük kız kardeşi bile dalga geçerek "yok öyle bi' şey" diyor. eleman yakışıklı ama ezik, özgüvensiz; yanına bir partner bulamamış.

ama s6'ya binince işler değişiyor. bir cesaret, bir özgüven geliyor, arabayı okul müdürünün yerine park ediyor. gidip prom queen'i ağzından öpüyor, prom king denen beyaz takım elbiseli pezo da buna "sen benim queen'ime nasıl salça olursun ha?" diyerek sağdan sağlam bir tane yerleştiriyor. prom queen'in öpüş biterkenki duygularına da ayrıca dikkat çekmek isterim, kızcağız kızgın tavadaki tereyağ gibi sıvıl sıvıl eridi gitti.

esas oğlanımız yüzünde muzafferane bir gülümsemeyle eve dönüyor, babasının da zamanında aynı naneyi yediğini öğrenip gösterdiği cesur davranıştan ötürü bir aydınlanma yaşıyor.

bizi tanımlayan şey cesarettir yazısıyla reklam bitiyor.

Yarına bırakabiliyorsan yarına bırak. Bugün 4 günlük yasağın ardından ilk iş günü olduğu için biraz daha fazla insan olur sanki. Ama yığılma olacağını sanmıyorum.

ben küçük bir ilçe de yaşıyorum 5 er kişi alıyorlar ve çok yoğun.

yarın sabah erken saatte gidin derim.

Çarşamba git sabah erkenden sıraya gir.

Heryer acayip yoğun kargolarda bile 50 kişi sıra var

edit: benim kafa uçmuş bu günü pazartesi sanıyordum.

aslında normaldir çok bunaldım ben, bu 4 günlük yasakta, milletin çoluğu çocuğu teyzesi dedesi hepsi kol kola girip halay çekerken, ben virüs kaparım korkusuyla çıkamadım hiç bi yere.

sen takabilirsin.takanlar da var.millet kendini düşünmmüyorsa devlet hangi biri ile uğraşsın?

abi bilim kurulu dediler, bu adamlar tvlerde boy boy çıktı anlattı durdu.

birisi a derken, diğeri b , ötekisi c , ötekisi d dedi.

bu adamlar kendi aralarında bile uzlaşamıyorken, bir de valilikler karar almaya başladı, zaten tek adam mevzuunu da biliyorsun.

şimdi bak üşenmeyip haber sitelerini araştırsak, maske takmak yasak, maske takmamak serbest diye yüzlerce haberle karşılaşırız.

ikincisi bu maske dağıtamama olayını da gördük hepimiz. üstelik satışı da yasaklandı.

millet gidiyor 5 liralık bez maske alıp, sabahtan akşama tak çıkar cebine koy yapıyor, zaten bir işe yaradığı da yok, kimsenin ben bu maskeleri yıkayacağını da sanmıyorum.

yani nerden tutsan elinde kalıyor.

ben aynı cerrahi maskeyi 25 gün üst üste taktım. çünkü yoktu, satışı yasaktı, devlet vermedi. maskesiz markete giremiyon bi yere gidemiyon, polis çeviriyor sana ceza yazıcam falan diyor. gittim medikalcilere dil döktüm o kadar satmadı adamlar yasak diye.

-kriz iyi yönetilemiyor; tutarsız açıklamalar, yetersiz hazırlık vs.
-sürü bağışıklığı hedefi yada deneyi!
-iç pazara sayıca yetersiz maske üretimi, istanbulun nüfusunu ve kullan at maskelerin kişi başı haftalık ihtiyacını düşünelim.
-zayıf denetim mekanizması

16 milyon insanın her gün yenisini kullanacağı kadar maske tedariki olmaması şehirde. Gerçi yaşlılar ve çocuklar dahil değil, sayı azalır ama mantık aynı.

işin idare kısmında sorunlar var haklısınız.

bu virüsün damlacık yoluyla bulaştığı kesin. en azından bu maskeyi kendimizi korumak değil de başkalarını hasta etmemek için kullanınca problemi azaltmış oluyoruz. bu kanıtlanmış.

istanbul kalabalık diye maske takmasınlar, devlet ne yapsın demek yanlış değil mi ? şu an neredeyse maskeye ulaşmak ekmek almak kadar basit. eğer bu dediklerim saçmaysa diğer 36 şehir neden yasak ilan etti ?

Virüs haberlerinin en cafcaflı olduğu sayının pik olduğu zamanlarda bile maskesini indirip hönk hönk öksüren tiplerin ardı arkası kesilmiyordu kaç defa başıma geldi.

Maskeden öte bence eğitim şart. bu virüsün öksürük, hapşuruk yoluyla bulaştığını, o öksürük ile yanından geçen masum bir insanı riske attığını bilmeyen ya da bilmek istemeyen bir yığın tip var dışarda. Sorsan maskeyi korunmak için taktığını iddia eder.

Sosyal mesafenin korunamayacağı, temasın olabileceği ortamalarda maske takmak zorunlu zaten. Market, fırın vs. gibi. Marketlerde çok sıkı denetleme olduğu için maskesiz almıyorlar mesela.

Onun dışında sokaktaki adama sınır getirmek çok doğru değil. Amerika gibi örneklere bakılırsa, çok yasak bir yerden sonra ters tepiyor...



.

1 yaz geldiği için sıfır fiyatları yükseldi
2 yas geldiği için sıfır fiyatları yükseldiği için ikinci el fiyatları da yükseldi.
3 sıfır fiyatları zaten hep gereksiz derece yüksekti.
4 devlet 250 cc altına yeni ayrı bir vergi , 250 cc üstüne yeni ayrı bir vergi çıkardı.
5 bu vergi de sıfır ve ikinci el fiyatlarını etkiledi.

fiyatlara baktım hiç alıncak gibi değil. bilmiyorum artık ne alırsınız? en aşağı bi 100cc olması lazım hızlı gitsin diyorsan,

yuki gibi dandik bi marka alacaksan picasso 100 olabilir 6500 lira

Direkt motorlu kurye çalıştırsanız? Motoruyla gelecek. Hem anlamadığınız bir ürünle ilgilenmek zorunda kalmazsınız hem kaskosu, sigortası, motoru hor kullanması gibi sorunlarla uğraşmazsınız. Kuryenin motor bakım vs. masraflarıyla ilgili de anlaşma yaparsınız ya baştan fiyatını ona göre belirler hiçbir şeye karışmazsınız. Her ay X TL fazla ödeme yaparsınız motosiklet giderleri için.

Kuryede çalıştıracağınız motosikletin en büyük gideri sigorta gideridir. Hususi kullanımın 3-5 katına çıkıyordu eskiden, o sebeple önce bir sigortacıyla da görüşün derim. En azından bilginiz olsun.

Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok, şu an hondanın hangi scooterı paket servis için piyasadaysa ondan alacaksınız.

Baktım da, hala Activa modeliymiş bu iş için satılan ve üretilen.

Bir de bu işler için motor kiralayan firmalar var, bakımı arızası her şeyiyle kendileri ilgileniyorlar, onlara da bir bakın isterseniz.

Bir kaç tane buldum google ile;

gobox.com.tr

herofilo.com

motorfilo.com

arkadaşın önerisine kulak verip amerikayı yeniden keşfetmek yok dersen.

15.400 tl motor fiyattı + plaka ve trafik sigortası masrafına katlanacaksın.

honda.com.tr

ben 2 tane cbf 150 1 tane xl 500 parçaladım, sıkı bir honda fanıyım yalnız hondanın fiyatı politikasını beğenmiyorum, hondanın hiç bir motoru verdiğim parayı haketmiyor artık, çok daha güzel ve kaliteli seçenekler var.

@hem şişko hem deli, verdiğin önerinin üzerine 1000 tl daha koyup rks rs 100 almak mantıklı mı? www.sahibinden.com bu daha iyi sanki özellik olarak

mondial, yuki, küba ve bunun gibi bir sürü marka var.

burada kim hangi markadan modelden memnun onu araştırmak lazım. honda , yamaha, suzuki gibi markalar fiyatları yüzünden fantazi kalıyor artık.

yine kendisi binecek adam için tamam derim de, iş için önüne gelen binip kullanacaksa çok büyük paralar yani.

ayrıca 50 cc olayı var. eğer araba ehliyetin var ama motor ehliyetin yoksa, 50cc altı motor alıp araba ehliyetiyle kullanabiliyorsun.

50 cc üzeri motor ehliyeti istiyor. motor konusunda küba , yuki, sym gibi markaların hepsi işi çözer. zamanında yağını değiştir, benzinini koy, gevşeyen yeri falan olursa sık, devam. eskisi gibi değil yani honda alayım aman yolda bırakmasın vb. hepsi aynı teknolojiyi hepsi aşağı yukarı aynı kalitede malzemeyi kullanıyor.

eyvallah. elimizde bir tane 50cc rks var ama hız anlamında pek tatmin edici değil. onu 80liğe çevirmeyi düşünüyoruz. alacağımız motor da 50cc üzerinde olur muhtemelen

www.do-re.com.tr

www.do-re.com.tr

cordoba alcan diyordun bak böyle de bir modeli varmış.

tabi ben olsam yamaha alırdım c30lar bile gayet güzel gitarlar c80 daha da iyi

Son bir saattir bu iki model arasında gidip geliyorum :)
Sanki cordoba'nın tonu bir tık daha parlak gibi, daha yakın hissediyorum.

Bir de Cordoba C1-CE var ama çok az tanıtım videosu var. Avantajı elektro klasik olması, belki sahnede veya kayıtta işime yarar. Onun da ağacı c3'ten farklı ama yine de bilemedim, kafam çok karışık. Keşke hepsini bir yerde deneyebilseydim.

klasik gitarı sevmiyorum ben, elimden çok özel klasik gitarlar geçti bu güne kadar, silent kasasından, çok pahalı modellere, en son 3 4 sene evvel bir arkadaşım el yapım bir gitar hediye etmişti 2000 dolar civarı, çok güzel bi gitardı, sevmediğim için arkadaşıma hediye ettim.

klasik gitarı ya ilter kurcala gibi nylon gitar ama böyle deli gibi çalacaksın.
www.youtube.com

ya da klasik gitar olarak klasik parçalarla, o zaman keyifli oluyor. tabi bunları yapabilmek için de saatlerce çalışmak gerekiyor

www.youtube.com

iki ritim atıp şarkı söyleyeceksen hiç uğraşma akustik al.

bu gitarların tonunu videolardan öğrenemezsin, kimse doğru düzgün çalamamış çünkü ben de baktım.

klasik gitardan ton almak zordur, 1 telden 10 tane farklı ton çıkartıyor bu işin virtüözleri ama dinlediğim videolarda bu 10 tonun hiç birisi yoktu.

www.youtube.com

Doğru diyorsunuz, ama son birkaç yıldır kendi kendime diyorum hep klasik gitarların tonunu ne kadar çok sevdiğimi. İki akustik gitarım var, diğer klasik gitarım başka şehirde kaldı. Yasak olduğu için de gidip alamıyorum. Yakında yollar açılacak gerçi ama elimdeki birkaç elektro gitarı satıp bütçe oluşturdum bunun için, bir tık daha iyisini alayım diyordum. Artık içime sinen bir modeli sipariş verir geçerim :)

dore gitar bölümünde arkadaşım çalışıyor. çok gider gelirim yanına gittikçe de sürekli gitar denerim. kesinlikle Cordoba diyorum. C1 ve F7 paco modeli iki Cordoba gitarım var. Diğer alternatifin ise Yamaha değil Ortega olabilir.

@dorian greyfurt, hocam C1 modelinden memnunsanız C1-CE modelini alayım hemen. Stüdyoda ve sahnede kullanma imkanım da olur hem. Ne dersiniz?

Cordoba'nın C serisinde köprü kısmının attığını duydum, amazon yorumlarında çok kişi parçalanmış gitarlarının fotoğrafını koymuş, korktum açıkçası. Hem C5, hem C3 modellerinde gördüm sorunu. Ama bir youtube yorumunda okudum ki iki üç yıl önce şirket bu durumu hallettiğini söylemiş ama ne kadar doğrudur bilmiyorum. Bu yorumu yazarken de üç haftalık bir yorum gördüm, benimki de koptu diyor. Bilemedim.

@hadi ya la C1 Cordoba'nın giriş seviyesi gitarı. Açıkçası outlet satışında ucuza buldum diye almıştım ama muadili yamaha c40 tan çok iyi mesela.
C3 ün çıplak sesi C1-CE den daha doyurucudur. Ağırlıklı olarak klasik eser çalacaksan c3 derim ama sahne ya da stüdyo ise C1-CE daha mantıklı.
Bir de www.do-re.com.tr ince kasalı dikkat ettiysen. o yüzden c3 ün çıplak sesi doyurucudur demek istedim.