Gördüğüm kadarıyla para vermiyor değil, ama gençler daha fazla sorumluluk almak istiyor, kendi tercihleriyle para almıyorlar.

Mesela lise boyunca part time çalışıp para biriktirip 18 yaşında Dünya turuna çıkıyorlar. Ya da 20 yaşında "ben başka ülkede yaşayacağım" diye ülke değiştirip iş arıyorlar vb.

Üniversite okurken çalışmak ise çok normal, Obama'nın kızı bile geçenlerde bir cafede tezgahtarlık yaparken görüntülenmişti (tabi ailevi durumundan ötürü etrafında korumalarla).

Sanırım temelinde "ailemden para alırsam aileme hayatım hakkında söz söyleme hakkı vermiş olurum" mantığı yatıyor.

sour evet şaşırdım.Çünkü 18 e kadar kişiler kanunlarına göre çocuktur.Aileninde çocuğa bakma yükümlülüğü vardır.

ailenin para vermemesinden ziyade, çocuğun para almamasıyla alakalı bir durum bu. ben de 18imden beri çalışıyorum. çalışmamın sebebi de kendi ekonomik özgürlüğümü kazanmak. ailemden para istemek zorunda olmadığım için canımın istediği şeye para verebiliyorum. durup dururken çıkıp "şuraya tatile gidiyorum ben" dediğimde kimse para mevzusunu açmıyor. izin alıp verme gibi bir durum olmuyor ortada. sırf bu yüzden de okurken çalışıp kendi paramı kazanmaya devam edeceğim. avrupalıların da çoğunlukla böyle olması normal o yüzden. en güzeli bu çünkü. ama tüm bunlara rağmen avrupalılarla türkler arasında gerçekten bir uçurum var. bizim ailelerimiz daha sık boğaz eden, telaşlı tipler. kıza özendim açıkcası.

estonyayı bilmiyorum
almanyada epey bir aile ilişkisi biliyorum ve şöyle bir durum var bizim gurbetçilerin "meslek yapmak" dedikleri lise düzeyinde mesleki eğitim, pek çok gencin ailesinden uzakta eğitim almasına, staj yapmasına, paa kazanasına yol açıyor. 18ine gelmeden aileden ayrılan epey insan oluyor. Yahuut kız 16 yaşında at çiftliğinde, bakımevinde biryerlerde iş buluyor ben gidiyorm diyor aile gidemezsin demiyor.
Öte yandan gayet de 23-25 yaşında olan kızları ailesiyle birlikte kalanlar da var. Hatta bizim meşhur GSS gibi anne-baba para kazanıyor diye aileyle birlike kalan 25 yaşında çocuğa işsizlik parası veirlmediğini biliyorum zira hane geliri bir limiti aşıyor. Gençlerin aileden ayrı yaşamasının bir sebebi de bu aslında; ayrı hane olurlarsa işsizlik parası/sosyal konut gibi imkanlardan yararlanabiliyorlar. Sırf bunun için erkek arkadaşıyla ayrı eve çıkan oluyor.

"18 yaş" sınırı evrensel bir sınır değil. Mesela Estonya'da cinsel ilişki 14 yaş üstü biriyle serbest. Amerika'da ehliyet alma yaşı 16, oy kullanma yaşı 18, içki içme yaşı 21.

Avrupa'da da her aile farklı. 17 yaşındaki kıza ailesi "gitme" de diyebilir, "sen bilirsin" de diyebilir, "18'den önce nereye gidiyorsun" da diyebilir, "evlenmeden bu evden gidemezsin" de diyebilir, "hadi artık çocuk değilsin, git kendi evini kur" da diyebilir.

Neden tam 18 yaş doğum gününde kural olarak evden gönderileceğini varsayıyorsun ki?

konuşmadığımız 8 gün boyunca ne yaptın, neler yaptın anlatsana biraz de.
hesap sorar gibi değil de, merak etmiş gibi.
falan.

seni aldatmadığını nereden anladığını anlamadım, ama bence çok üstüne gitme. zaten ne varsa çıkar ortaya zamanla. fazla üstüne düşme, sen de fazla arayıp sorma. ben yerinde olsam bozuk atma gibi aksiyonlara girmez, aramamasını sallamıyor bir götüntü çizerdim. işine gücüne hayatına bak, vardır elbet bir sebebi, çıkar ortaya...

ne kadar zamandır sevgilisiniz ?
bence sıkıntı bu durum. yani insan en azından özler. sizin de buna bozulmaya hakkınız var.

"Konuşmamız lazım" konuşmasına hazır ol. Aldatmaz, onu bunu yapmaz diye de emin olma bence, hiç belli olmaz.

Ayrıca bu konuda hesap sormayıp ne zaman soracaksın? Açık açık ve sakin bir şekilde sor yani; neden yazmadın de.

Bir konu da şu ki; o yazmadıysa sen neden yazmadın anlamadım. Öyle bir durumda bile, onun bir sorması lazımdı "hayırdır" diye.

Bu kadar gururlu olmayın yahu, içinize ata ata hasta olursunuz.

Kız için fazla iyimsersin.

@interview İki seneye yakınız.
@piremses Tabii ki, yapmış olabilir o ayrı. Sadece böyle bir ihtimal üzerinde durmadığım için böyle dedim. Bir süredir zaten onun ilgisizliği ve "beni istemediği" şüphesine yakalandığım için yazmadım. Bu durumdan da şikayetçi olduğumu ve kafamdaki şüpheleri zaten kendisine bizzat düzgün bir şekilde açıklamışlığım da var.

o zaman piremses in dediği gibi, konuşmanız gerekiyor. belli ki araya baya baya mesafe koymak istemiş ve koymuş. siz de bunun farkındaymışsınız zaten o yüzden yazmamışsınız. direkt sorun bence. neler oluyor diye.

yolun sonuna gelmişiniz hatta muhtemelen aldatılıyorsundur.

Ben de öyle sık sık mesaj atıp arayan bi tip değilim ama 8 gün boyunca da yazmamazlık etmezdim herhalde.
Siz de yazmamışsınız onu anlamadım, madem mesaj beklediniz siz yazsaydınız ya bir şey.
Belki o da şimdi tatile gittim bak 8 gün boyunca yazmadı diye düşünüyor olabilir.
Çok aptal bir durum evet ama hala karşı taraftan mesaj bekleyen insanlar var, böyle bir durum olabilir mi?

Oturup sakin sakin konuşun ya mesaj beklemekten ziyade altından başka bir şey çıkabilir bunun, olmaması gereken bir durum en azından 2 günde bir kısa da bir iki şey yazar insan.
Arkadaşımla bile 5 gün iletişimsiz kalamıyoruz biz.

"Konuşmamız lazım" konuşmasına bizzat hazırım. Gelip de buluştuğumuzda zaten ortada çok büyük bir yanlış anlaşılma yok ise zaten ayrılmayı düşünüyorum.

başkasıyla yazıştı, onun için fotolar koydu.

öncesinde bir tartışma mı oldu ? çünkü bu kadar sosyal ise diğer hesaplarında size gösteriş yapıyor olabilir, bence gurur yapıyorsunuz karşılıklı sebebi kim bilir artık.

[ergen olmadiginizi, 25+ oldugunuzu varsayarak yaziyorum] kendin yazmissin zaten s.im senin kuzunu +1
kadin kisisiyim, oyle telefonla konusmayi falan hic sevmem ama deger verdigim adama 8 gun yazmamazlik asla yapmam. gercekten sevdiginiz insanla yasadiklarinizi paylasmak istiyorsunuz zaten. uzun uzun yazmaktan da bahsetmiyorum, en azindan nasilsin, ne yaptin, vs. kisa kisa.
de ki bir sey oldu yazmadim/yazamadim, sosyal medyada zaten bir paylasim yapmam. sosyal medyaya girecek kadar vaktim var ise ve kendimi iyi hissediyorsam 2 yildir birlikte oldugum adama yazmamak cok cirkin bir sey. o bakimdan da yue +1 diyorum.

@kassi evet 27 yaşındayım. kendisi de 31 yaşında. çocuk değiliz.
Kenndisi günde en az 15 saat çalışıyor bunu biliyorum. O yüzden telefonda flörtleşelim koklaşalım demiyorum. Benim de beklentilerim (bir önceki şehir dışı işlerindekilerinin tamamında) sohbetlerimiz zaten tam olarak senin yazdıkların kadar. Fazlasını zaten beklemiyorum/istemiyorum.

@burchak tartışma olmadı ama ben onun ilgisizliğinden şikayetçi odluğumu zaten kendisine bizzat söylemiştim yakın zamanda.
Ve bir süredir bu yüzden limoni gidiyordu.

Aldatan kişi, belli etmemek için günlük olarak mesaj atardı bence. Kendinizi kadının yerine koyun, aldatıyor olsanız instagtam fotoğrafları yükleyip 8 gün boyunca mesaj atmazlık mı ederdiniz, yoksa tam tersi, sosyal medyada sessiz kalıp her gece "aşkım ben yatıyorum" mesajı mı atardınız şüphe çekmemek için?

Aldatmaktan çok, ayrılmaya hazır olmak gibi bu. 2 yıllık ilişkide 8 gün boyunca özlemiyorsa, bıkmış demektir. Bir gün kafa dinlenir, hadi iki gün mesaj atmak unutulur, ama 8 gün atmadıysa aklına geldikçe "amaan konusasım yok" demişir. Sıkılmış, yeni maceralara hazır, ama henüz yeni maceralara atılmamış gibi geldi bana.

"8 gün neden mesaj atmadın?" kavgası yerine "sen benden sıkıldın sanırım, bir süre kafa dinleyelim ayrı ayrı" gibi bişey diyerek bitirmek uygundur.

Ya bu nası ilişki allasen?! 15 gün şehir dışına çıkar çıkmaz satışı yiyorsan, salla gitsin.

"Beni aldatmadigini biliyorum" sesli guldum.

Seni aldatmadıysa eğer adam yerine de koymamış demek ki geleceği güne kadar iletişim kurmadıysa, hangisi senin için daha kötü sen karar verirsin artık.

Sevgilim değil 8 gün 1 gün hiç yazmasa, mantıklı ve makul bi sebebi yoksa ayrılırım. Çok net.

angelus aşırı haklı, aldatması gerekmiyor illa tabi ki de 8 gün boyunca konuşmadıysanız pek adam yerine konulmuş sayılmazsın.

Şöyle söyleyeyim; erkek arkadaşım çin'de ben İsviçre'deyken, kendisinin interneti, telefonu çalışmaz benim internetim sadece evde çalışırken, 1 hafta boyunca günde 5 dakika da olsa bir şekilde konuştuk, konusamasak bile en azından mesaj attık. Aradakı saat farkını saymıyorum hiç.

Kısacası ulaşmak, görüşmek istese, ozlese bir yolunu bulurdu sanki.

Sen de mi yazmadın? Cevap vermiyor mu?
Belki o da aynı şeyi düşünüyordur.

8 gün boyunca senin yazmama nedenin neydi?

@matrix ve @bigbada: ben de yazmadım, çünkü çalışırken yazmıyorum, o fırsat buldukça zaten yazıyordu/arıyordu bundan öncekilerde.
ve bir de yukarıyı okumadığını varsayarak yazıyorum, ilgisizliği davrandığı ile ilgili şehir dışına çıkmadan önce de kendisiyle konuşmuştum. O yüzden direkt olarak kendisinden bekledim.

Ben olsam ağzına sıçardım. Konuşacak falan bir şey yok yani.

aklına bile gelmemişsin. demek ki sensiz keyifli güzel vakit geçirmiş. artık kimle geçirdiyse, gerçi çok da bir önemi yok.

hadi günün her saati konuşma olmaz da bi iyi geceler konuşması da mı olmaz hiç. 8 gün lan. 3 gün yazmasa öldü mü falan derim. 8 gün çok. bitmiş sizin ilişki kusura bakmayın.

harzem'e katılıyorum ben.
ortada bir inatlaşma var gibi de duruyor. o yazacak mı diyor olabilir iki tarafta. biz de çift olarak çok inatçı insanlarız ama bir taraf illa dayanamaz yazar böyle bir durumda. ayrılığa hazırlanıyor gibi bence de. illa aldatıyor demek değil.

dalga mı geçiyorsun birader? ayrıl. bas kıçına tekmeyi.

herkese teşekkür ederim cevaplar/yorumlar için.
buluşup konuştuk, ayrıldık.

aldatti ya da aldatmadi gibi iddaalarda bulunmayacagim; lakin kanimca en uzun sure 1 gun olmali. msn'le mesajlastigimiz yillarda olsaydi, interneti yoktur derdik, bir bahane bulurduk. oyle bir zamanda bile olsaydik, isteyen gider telefon kulubesinden bile arayip sana ulasabilirdi. kisacasi, karsindaki kisinin onceligi degilsin. yerinde olsam uzerine gitmezdim, baska denizlere yelken acardim.

geçen hafta çok benzer bir durum bana oldu. en son sinir krizi geçirip bağırdım telefonda, bitti dedim. peşinden de anlaşamadık, çok yıpranmış, çok gururu kırılmış. ben de artık yoruldum uğraşmaktan. gün içinde bol bol aklıma geliyor ama unutmaya çabalıyorum. sinir krizi geçirmesen iyi olur bence, sakin kal :)

@yanginmerdiveni doğru olanı yapmışsınız, tereddüt etme hiç.

geçmiş olsun. bence de doğru olanı yapmışsınız. ama ne açıklama yaptı acaba onu merak ediyorum ben çok özel bi soru oldu farkındayım ama.

yok önemli değil.
o da beni pek özlememiş, yoğun çalıştığı için ve beni de özlememiş olduğu için aklına gelmemişim. zaten ittire ittire gidiyorduk ilişkiyi. araya zamanın girmesi özlemekten çok inceldiği yerden kopmak oldu her ikimiz için de.

senin için iyi olmuş o halde. yakında alışırsın. çok üzülmemeye çalış.

acısı geçtiğinde ve hayatına yenileri girdiğinde (aynı hataları yapmamayı öğrendiysen) çok daha mutlu olacaksın merak etme.

sağ olun var olun.

kopyaya var mıydı bilmiyorum ama lisanslılara bile ücretsiz yükseltme 29 temmuz'da bitti.

Kopyaya da bedava yükseltme vardı ana 1 yılın sonunda bitti o kampanya.

yetişin a dostlar

vay anam vay windows 10 diyollağ serhat ya

abi ben 5 6 ay macbookpro da windows 8.1 kullandım, kötüydü ama windows 10 kadar değil, neyse senin gibi lan ben niye windows 10 kurmuyorum ki oldum. ilkini güncelledim, kullandım oyun moyun, kapattım açılmadı, sonra 2 kere clean instal yaptım sıfırdan bootcampta yine bilgisayar normal torrent falan indirirken, bluedeadscreen de buldum iki seferde. yani hiç stabil değil, zaten beleş güncellemenin olayı bu, kesinlikle uğraşma, benim gibi win 8 e geri döneceksin çünkü

ha windows 10 da yaptığım en büyük atraksiyon, stemden oyun, firefoxtan fikibuk ve torrentten bişeyler indirmekti.

ayrıca kaspersky lisanslı virüs programımda vardı, her çökmede key girince oda iptal oldu.

ha bu 3 sefer çökmede 6 gün içinde oldu. hiç bilgisayar çökerten bir insan da değilim. bak 2011 de aldığım masa üstü bilgisayarın orjinal windows 7 sini hala kullanıyorum 5 sene olmuş.

orjinal windows 8 ve 10 u microsoftun sitesinden indiriyorsun, başarılı bir şekilde etkinleştirebilirsinde, windows uptade ve tüm özelliklerinide kullanıyorsun, ama ben kesinlikle güvenmem.o kazığı bi kere yedim yeter.

windows 10 alternatifsiz. beğenin beğenmeyin kabul edin etmeyin vs. farketmez... 7'ye destek kesiliyor, 8 ve 8.1'den iyi ve onlara da destek azalarak bitecek. bir yazılım kullanıyorsan onun üreticisinin her zaman kullanıcıyı en güncel sürümü kullanmaya zorlayacağını bilmelisiniz zaten.

8.1'den iyi her yönüyle. geçiş yap. korsan 8.1'den geçiş nasıl emin değilim. etkinleştirmede kullandığın yönteme göre değişir belki, anlayabilir korsan olduğunu ve lisanslamayabilir... en temiz ve kesin, kendimin 5 bilgisayarda kullanıp kendim dışında da bir sürü kişiye yaptırdığım ve kimsenin sorun yaşamadığı yolu şu. windows 7 pro/ultimate vs. kur, daz loader ile aktifleştir

www.microsoft.com
şuradaki aracı indirip yükselt. sonra istersen sıfırla ya da temiz kurulum yap sana kalmış... hala ücretsiz elde edebilirsin.

hocam 7 bitti diyenlere bakmayın.
kurun 7 ultimate update i kapatın keyfinize bakın. service pack 1 var bende 5 yıl format atmamistim ssd taktim en son hic bir sorun yok.

bende 2 işletim sistemi de var. windows 10 u acmak icin bir sebep yok gibi bir şey.
calisan programı donanımı da bozma olasiligi var.
adamı fitil eden bitmek tukenmek bilmeyen updateler var.
isinizin ortasinda sistemi guncellemeye calismalar var.
bence gecmeyin 7 kurun bir daha bakmayacaksınız zaten.

w10'da da kapatılıyor update istenince i.imgur.com sıkıntı yok. işimin ortasında update filan etmiyor sistem...

windows 10 iyidir güzeldir ama her bilgisayarda sorunsuz çalışacak diye bir şey yok. format atmadan önce bir sürü sorun vermişti. format attıktan sonra 8.1'in üzerine kurdum ve ilginç bir şekilde hiçbir sorun çıkarmadı. açıkçası ben memnunum gayet hızlı. ama sen yine de babasının malı gibi savunan mallara bakma.

spagetti hocam
home versiyonda kapatılamıyor guncelleme
7 eski cafcaflı degil ama mukemmel bir sistem
mavi ekran yok ya da cok az
stabilite mukemmel
10 kullanmak zorunda degil kimse
7 yi bas gec hocam
kumar oynama hic

... ve bir ömür boyu 7 kullanmak zorunda kal. (windows 7'cilere diyorum)

çünkü eğer windows 10'u kabullenmeyeceksen, windows 11'i bekleme boşuna, çıkmayacak çünkü. Microsoft açıkladı, bundan sonra sadece windows 10 ve güncellemeleri var. Güncelleye güncelleye devam edecekler, yeni sürüm çıkarmayacaklar.

ya şimdi geçersin ve ufaktan alışırsın, ya da ileride herkes çatır çatır kullanırken geçersin ve alışmak zorunda kalırsın.

windows 7'de bluescreen alırken windows 10'da almayanlar da var. siz hata gördünüz diye windows 10 daha kötü bir sistem olmuyor.

6-7 yıllık laptopları windows 10'a geçirdim, canavar gibi çalışıyorlar. Evimde 4 bilgisayar var, hepsi windows 10. Hepsi de 7'den geçiş yaptı. Hiçbiri mavi ekran hatası görmedi. hepsi de windows 7'ye kıyasla daha iyi çalışıyor.

Durduk yere güncelleme yüzünden kapanıp açılma oldu tabi. Onun da ayarını yaptım, şimdi sadece soruyor.

windows 7'ciler, siz 100 yıl önce yaşasaydınız "saltanat iyi yaa, neymiş cumhuriyet, bi kere stabil değil abi, cumhuriyetle yönetildiği halde batan ülkeler var" falan da derdiniz :)

yav buraya girmeyi unutmuşum da duyuru win7 win10 tartışmasına dönmüş. benim sorum gayet açıkidi. olmadı yine kopya win10 kurmanın yollarını arayacağım. mavi ekran mı kaldı yahu 6yıl falan oldu ben en son mavi ekran göreli :)

şemsiye bulundurmak gerek dışarı çıkarken

Hilye-i şerif

besmele çekerek.

muska takarak

kasayı yan yatır

Çekilme yöntemi korunma değildir. Prezervatif kullanınız.

retro müziğe ver kendini. koruyuculuğu kanıtlanmış.

"tüketici hakem heyeti ile çözmeye gitsem uzun sürecek" diyorsun ama bu ülkede iki yıldan önce biten mahkeme yok. Hakem heyeti daha kısa sürer.

ayrıca bu iş için avukat bulamazsın. yani bulursun da, senin teklif edeceğin paraya bulamazsın. o telefonun iki üç katı para ister avukat, haklıdır da, çünkü en basit dava bile kaç tane dilekçe, kaç tane bilirkişi raporu, kaç tane itiraz, kaç tane duruşma gerektirir. Hakem heyetlerinin amacı, avukat masrafı olmadan ufak meblalar hakkında yasal süreç işletebilmektir.

hepsiburada'danın maaşlı avukatları vardır, fazladan bir dosyaya bakmak hepsiburada için masraf değildir. ama senin için masraftır.

hakem heyeti senin çözümün. boşuna avukat arama.

telefonunuzun bedeli ne kadar bilemiyorum ancak uyusmazlik konusu mal belli bir bedelin altindaysa once tuketici hakem heyetine gitmek zorundasiniz zaten, sizin insiyatifinizde olan bir sey degil.

sadece yurtdışındaki türkler için geçerliymiş o geri dönme haberi.

Normalde hesaba giriş yaptığımda uyarı sayfası çıkardı. Az önce girdim de sanki hiç bişey değişmemiş gibi hesap dökümü çıktı. Eski haliyle görünüyor herşey. Sanki para alıp gönderebilirmişim gibi geliyor. Göndermek sorun değil de alacağım çok para var direkt transfer ile.

Türkiye’deki Müşterilerimiz İçin Önemli Bilgilendirme
PayPal olarak Türkiye’deki faaliyetlerimizi durdurduğumuzu üzülerek bildirmekteyiz.

Üzüldüm tekrar :(

@jesterdvine Bende şu an normal açılıyor. Hatta yeni bir banka kartı eklemeyi denedim, kabul etti. Düzeldi mi herşey acaba? Riske atmak istemiyorum ödemeleri kabul edip.

Bir Rus arkadaşa 1 ruble gönderdim.

Veee

Sorry, this payment can’t be completed due to regulations.

Çok umutlanmıştım bi an :( Teşekkür ederim denediğin için.

Yurtdışına para gönderme yok, uğraşmayın.

Yurtdışından para alma olayı da BİR İHTİMAL mart 2017'de başlayabilirmiş.

Heyecan yapmayın yani.

Şarj olurken çok ısınıyor çünkü kutudan "fast charger" çıkıyor. O normal. Kullanım sırasında ısınıyorsa sorunlu bir uygulama kurulu olabilir.

Bataryası da birkaç dolum ve boşaltımdan sonra düzene girer diye düşünüyorum. Ne kadar zaman önce aldın?

Ben note 4'ü hem Android 5 ile hem 6 ile kullandım, kötüleşme görmedim. 6'dan daha memnunum.

Dün aldım cihazı ama kapalıyken ısınması da garip. Ayarlardan hızlı şarjı kapatmıştım oysa ki.

Isınma, hızlı şarj olayıyla alakalı bir şey.

Sürüm düşürmek için root'a gerek yok. sammobile'dan lollipop en son sürümünü indirin ODIN ile atın. KNOX sayacına da zarar gelmez, garanti bozulmaz hiçbir şekilde. Zaten Lollipop'tan sonra size soracaktır Marshmallow var isten mi? diye.

Ayrıca yeni bir tel alındığında yaptığım bir şey vardır, factory reset. Açılırken home, güç ve volume up tuşlarıyla. Wipe chache partitiın da işe yarayacaktır.

Tavsiyem, bu işlemlerden sonra Marshmallow'da kalmanız.

Aklımdaki bütün soru işaretleri gitti çok teşekkür ederim zaman ayırdığınız için.

note 4 kullanıyorum, bir süre önce 6.0.1 güncelledim. öncekine göre bariz bir fark yok. hatta pil süresi bence arttı. sürüm düşürmeye uğraşmana değmez.

yok artık. okudukça çarpıntı ve baş dönmesi başladı korkudan. su içmeyeyim mi ben şimdi?

böbreklere gereksiz yük. 5 litre ne abi? suyu soğuk içip miktarı azalt.

2,5 bile çokken iyi uçmuşsun. wc ye çıkmaya çalış. çiçeğe bile fazla su vermek napar biliyosun. dikkat et.

vucuttaki mineralleri seyreltiyor

5 çok. 2,5 - 3

ölmem yani değil mi? en az beş kere de tuvalete gitmişimdir.

şekerli şey de çok yedin mi bugün?

Bence cok icmenin zararini degil de neden bu kadar ictigini sorgula. Diyabet falan yok degil mi ?

çok sıcak. karnım acıkıyor ama bir şey yemek istemiyorum, o yüzden su içtim sanırım.

Tam da bugün denk geldim ntv'de. 2 dakikada sağlık diye bi programı var, çok su içince bünyede ne olduğunu anlattı doktor. Başka şeyle meşgul olduğum için tam dinlemedim. Sitesinde belki bulabilirsin.

Diyabete baktır

verme. fatura yeterlidir. ek olarak telefoncular, o kimlikle fazladan hat acip baskasina satabiliyorlar. bununla ilgili cok olay var.

iglesias'ı dinle.

Genel olarak sölüyorum. Kimlik fotokopisini böyle durumlarda vermek zorundaysanız. Seri no sunu vs karalayıp öyle verin

harzem'i dinle.

Muhtemelen çalıntı mal falan olabilir diye, belli olmayan bir arızası olabilir diye vs. kötü olmayan bir niyetle istiyordur ama kesinlikle verme. Telefon satarken kendi kimlik fotokopisini veriyor muymuş dalyarak? Verme. Başka telefoncuya sat. En olmadı buradan ilan ver, sahibinden'e, letgo'ya koy, hiçbirine verme ibnelerin.

Denize giriyorum ancak saglam bir deniz gozluguyle. Su almadı simdiye kadar alırsa guvenemem cope atarım lensleri sanırım.

deniz gözlüğüyle girersin. sadece lensle girme.

lensin markasına bağlı ben bazı lenslerle denize havuza girdiğimde suyun altında gözümü açtığım bile oluyor ama bazı markalarda ise duşa girdiğimde dahi rahatsız ediyordu. Riske gir derim

ben lensle toplamda beş altı defa girmişimdir, ikisinde lenslerimi düşürdüm. keheehekhke. :( suda hep gözümü açıyorum ordan da kaynaklanıyor olabilir.

Lensle giriyorum fakat kafamı suya sokmamaya çalışıyorum. Dalga falan gelirse yüzüme etkilemiyor bile. Sadece suyun içinde gözünü açma yeter.

giriyorum. gözüne su kaçırmamaya çalış o kadar.

tuzlu su lensi sanki çabuk eskitiyormuş gibi geliyor bana.

Ben yıllardır deniz gözlüğü veya dalış maskesiyle yüzüyorum. Bir problem olmadı.

Sadece gece yüzerken komik oluyor gözlükle :)

Giriyorum. Suda gozumu acmiyorum sadece.

Ya gole yuzmeye gidiyorum, basligi gorunce gozlugumu unuttugum aklima geldi of ya :D keske hic gormeseydim ahdjdj

gözün ıslanırsa sıkıntı oluyor bende heves edip denedim ama olmadı :( lensim kaydı gözüm ıslanınca düşmesin diye gözümü açamadım sonra görüş iptal zaten. kafamı hiç ıslatmam diyorsan olur ama.

Su altında gözümü açmadan, dalıp çıkarım, yüzerim, eve dönünce lensi bile çıkarmam, yatıp uyurum. Öteki gün tekrar girerim. Su savaşı bile yaparım suda.

Yaptığım şey sağlık açısından yanlış, ama hiç sorun yaşamadım. İlerde "kör oldum :(" diye duyuru açabilirim ama.

göze doğru sekilde oturan kaliteli bir lens lazım ama. Biofinity dışında bi lensle yapmam bunları.

spor amaçlı yüzmüyorsam evet.
çok planlı gidiyorsam günlük kullanımlı lenslerden alıyorum, sabah takıp akşam atıyorum.

Denize de havuza da giriyorum ama gozunu ovalarsan vs pit diye cikma olasiligi var denizde havuzda basima gelmedi ama dusta gozume su kacar da ovalarsam lens cikabiliyor. Girerseniz su kacirmamaya dikkat etmek, fazla ovalamamak lazim.

Deniz, havuz, duş hepsi saglıksız lensle girmek için. Enfeksiyon riskini artırıyo girme derim.ben cok heves edersem kafamı hiç ıslatmamaya calısarak giriyorum ama genelde tercih etmiyorum. Ha bi kere aquaparka lensle girdim deli cesaretiyle bi şey oldu mu olmadı ama gözü elime de alabilirdim yani riske girmeye değmez.

lensler gozumdeyken deniz gozlugunu gozlerimi portletecek sekilde sikica takip denize de havuza da giriyorum 10 senedir. hic bisi olmadi.

gözlüklü değil de gözlüksüz olarak sormuştum aslında. yani gözlüksüz illaki biraz su kaçacak o göze, çok sıkıntı yaratır mı?

Giriyorum ama normalde kullandığım lensler pahalı olduğu için günlük lens alıyorum. Su kaçarsa, rahatsız ederse, vb sorun olmuyor.

Alma. Başta hevesle kullanacak sonra bırakacaksın ve eşşek gibi aleti koyacak yer bulamayacaksın. kendi tecrübemle, çevremde gördüklerimle sabit. Onun yerine dışarı çık yürü koş ya da salona gitmeye devam et yada en azından bisiklet falan al kapladığı alan küçük olsun.

Ucuza kaçma.

Motoru 1.75 hp falan olmasın, 2.5-3 hp'den aşağısına bakma.

Nordictrack c200 falan al bütçe varsa.

edit: wallcan +1, o parayla salona git daha verimli olur.

Motoru en düşük 2.5 HP olsun, otomatik eğim olsun, bant genişliği en düşük 45 cm olsun.

Alma diyenleri takma, ben 8 ay önce aldım, 8 aydır da düzenli kullanıyorum. Disiplin ve azimle alakalı bu işler.

Otomatik eğim istemesen benimkinden önerirdim ama kısmet değilmiş :)

60 kiloyum, sporu biraktigim an ete geliyorum:)) saka biyana ben de kosu bantlari ile ilgili ayni seyi dusunuyorum cogu insan icin pahali bir camasir askisi olmaktan oteye gitmiyor ama ben uc senedir duzenli salona gidiyorum, cardio da duzenimin onemli bir parcasi ben kullanirim gibi geliyor.

www.hepsiburada.com

Bununla ciddi dusunuyorum ya da ,
www.hepsiburada.com

Voit her zaman ilk tercih olur, diğerinin teknik özellikleri daha iyi gibi gözükebilir ama Voit her zaman iyidir. 5 yıl da motor garantisi varmış.

evet diğer arkadaşların yazdığı gibi motoru 2,5 hp den aşağı olmasın. gerisi çokta önemli değil. bende 1.75 hp var, ucuza sıfır almıştım. 70+ kilo üzerinde anca yürür koşamaz. neden? çünkü o ağırlığa direnmeye gücü yetmiyor dolayısı ile adımını attıkça band sekteye uğruyor. 1.75 hp ve +70kg için söylediklerim.

ek olarak: kışın kullanırım, askı olmadı yani. bahar-yaz bisiklet ve dışar da koşmayı tercih ediyorum.

1- 2009 yapımı olan filmle beraber geçmişte yer alan film-diziler bu evren için önemsiz diyebilir miyiz? (bir benzerini x-men dofp filminde yapmıştı) - yeni bir timeline olduğundan dolayı karakterler aynı, fakat yaşanacak olanlar tamamen farklı olacak diyebiliriz. zira ilk filmi (2009) izlediysen karakter gelişimlerinin farklı olduğunu ve villain'ların da bu şekilde bir gelişim kaydettiğini görebilirsin.
2- ana seride cap kirk böylesine serseri, umursamaz bir tip değil galiba? babasını kaybettiğinden dolayı bu evrende böyle oldu değil mi? - doğrudur.
3-aynı şekilde spock ile kirk ana seride birbiriyle sürekli rekabet halinde olan hatta birbirinden nefret eden kişiler değillerdi? - doğrudur.
4-bildiğim kadarıyla uhura ile kirk arasında bir şeyler olması lazımdı. bunun olmamasının sebebi de alternatif gerçeklik diyebilir miyiz? yani ana seride spock-uhura ilişkisi var mı? - bundan emin değilim, eski trekky'lerden birileri varsa o daha net cevap verebilir. fakat benim hatırladığım kadarı ile spock'un bir ilişkisi yoktu.

1- "star trek: enterprise" serisi daha önceki bir tarihte yaşandığı için iki evrende de ortak. Diğer dizilerdeki olaylar alternatif evrende önemsiz. Ama 2009 ve sonrasındaki filmler için enterprise serisini izlemene gerek yok.

2- yine biraz kural tanımaz ve baya çapkındı, şimdiki seride daha fazla.

3- spock hep kendini üstün gören, ama kirk'e düşman değil hep destek olan kişiydi. 2009 filminde böyle değildi ama 2013 ve sonrasında bu role devam edecek gibi (2016'yı izlemedim)

4- spock-uhura olayı yeni seride icat edildi. Eskisinde uhura-kirk arasında bişey yok, tek bi bölümde öpüşüyorlar, o da bölüm gereği. Kalıcı bir şey degil.

Ayrıca yeni seri çok kötü. Original seride çok dandik. 1987 ve sonrasındaki herşey güzel, 2005'e kadar.

Ben. Ne lazımdı? Cuma gününe kadar müsait değilim ama.

yaqisik oluyo muyuz bilemedim ama aydınlıyık allahın adamıyık

hayir kiz eksi sozluge girmis kendisine haber verilince. sonra o sayfayi tercume et diye cevirmis. sanirim.

google translate +1

var. urbandictionary. hangisi hangisinin kopyasi bilmiyorum.

çoook eskiden ingilizcesi de var yanlış hatırlamıyorsam..

normal.
sgk pek bir şeye yaramıyor, ama 128 ay sonraya gün veren hastanelerde işe yarıyor.
devlet hastanesinde olaylar şöyle gelişiyor;
mesela bacağında ve belinde çok fena bir ağrı var.
tarih 1 ocak olsun.
randevu almak istiyorsun 1 ay sonraya gün veriyor.
1 şubat muayene oldun, doktor mr istedi,
1 ay sonraya yurdun değişik bir yerinde ki hastanede gün veriyor.
1 mart mr çekildin, sonuç on gün sonra çıkacak denir.
tabi sen bu arada randevu aldın taa mart sonu veya nisan başına.
doktorun sonuçlara bakıp bir şeyin yok demesi de ayrı dumurdur.
bu arada bacak ve bel ağrısı devam ediyor.
çok şükür hastanede sıra beklemiyoruz.

hangi hastane olduğu da önemli ama çok anormal değil.

geçen ev arkadaşımı da ishal sebebiyle özel hastaneye götürdüm devlet istemedi. ssk sı vardı. seninki gibi sarı renkli serum verdiler. 2 ilaç yazdılar. test yapmadılar. 100 lira verdik.

acilden para alınmaması lazım ama
doktorlara göre ölmemişsen acillik değilsindir.

Acile girerken farkları kabul ediyorum yazılı bir kağıt imzalatıyorlar. Yapacağınız pek bişey yok yani.
Test olduğu için biraz fazla tutmuş olabilir.
Biz geçen ay 40 veya 50 ödediydik . Test filan olmadı, fazla yatakları olmadığından olsa gerek yatırmadılar da. Bi iğne yaptılar, bir de ilaç verdiler biri başında beklesin sabaha kadar, terslik olursa gelin dediler. Alerji olmuş ağzı yüzü davul olmuştu götürdüğüm kişinin. Neyse ters bişey olmadı sabaha düzeldi.

@acediac özel maltepe ersoy hastahanesiydi: www.ersoyhastanesi.com.tr

başta devlet hastahanesine gittim 100 lük beyaz serum verdiler hastahanenin psikolojik etkisiyle iyi gibi oldum ama tekrar karnımda dehşet bi ağrı oluşunca bu sefer özele gideyim dedim.

Acil icin ornegin gun icinde 9 kez kusmus olman gerekiyor yoksa acil sayilmiyor. Her acil giris acil degildir yani uluslararasi standartlari var.

sgk 128 ay sonraya gün veriyor işi iyice şehir efsanesine bağladı.

diş için göztepe diş sağlığı mekrkezine gittim devletin. ilk gittim teşhis konuldu. 3 gün sonraya tarih verdiler kanal tedavimi vs. yaptılar.

onun dışında da tüm hastalıklarımla ilgili hep devlet hastanelerine gittik. alabildiğim en uzak tarih 10 gün sonrasıydı.

ben hiç öyle milenyumlara falan tarih almadım yani.

Acilde para ödememek için durumunuzun acil olması gerekiyor. Ancak hangi durumlar acil kapsamına giriyor, bilmiyorum. Netten araştırılabilir.

En güzeli fatura isteyin. Eğer fazladan para geçirmişlerse, fatura isteyince yusuf yusuf geri çekiyorlar. Sonradan fazla para aldıklarını, acil kapsamında alınmaması gerektiğini öğrenirseniz, şikayet edersiniz ve paranızı da geri alırsınız.


.

@okuduğunu anlamayan
tabi ki durumun vahametini anlatmak açısından yazılmış bir rakam.
ayrıca senin de bulunduğun ilçede akapeli bakanın koskocaman özel hastanesi olsun görürsün 128 ayı. uçak yapıyoruz ama mr cihazı yok. ama sayın devlet büyüğümüz bakanın hastanesinde var. o kadar şey yazdık sen ne anlamışsın. sabaha karşı 6 da mr için başka ilçede hastaneye gün verdiler. özel aracım olmasaydı, bi fakir olsaydım nasıl gidecektim o saatte hastaneye?
eğer paran var ise devlete gidip sürünmek yerine özele gitmek gayet mantıklı.
kaldı ki özelde normal muayene bile en az 50 tl.
acilde ücretsiz muayene için sizi getirip acilin kapısının önüne atıp gitmeleri lazım.

@tchuck, ayakta teşhis için 10 gün falan veriyorlar ama bir mr olsun endoskopi olsun 3 aydan aşağı gün alamıyoruz annem için.

@üğpoıuy, neden ki? Bence tam oturan bir kelime. Elbette dinlerdeki seçim bazlı kader sisteminden bahsetmiyorum. Nedenselliğin getirdiği kaderden bahsediyorum.

Olayın gelecekle ilgisini anlamadım. Belirsizlik durumuna ölçme yöntemi neden oluyor diye biliyorum. Bir gün parçacığın doğasına etki etmeyen bir ölçme yöntemi bulunursa bu durum değerini yitirebilir.

bu teolojik bir konu. determinizm dediğimizin zuhur edişi de öyle.
sonra kader demişsin, bizim kader dediğimizin gavurlardaki determinizm ile nedensellik ile doğrudan alakası yok, onlar olaya "predestination" olarak ele almışlar, onlar dediğim protestanlar, mesela katoliklerin teolojisinde "kader dediğimiz" neye tekabül ediyor bilmiyorum. ama predestination senin bütün yaşayacaklarını harfiyen planlamış tanrı demek, sen adeta sana yazılmış bir senaryoyu oynuyosun.

kısacası, bu mevzular teolojik tartışmalar ve esaslı bir okuma peşindeysen hristiyanların teolojilerini dönem dönem okumak lazım bugüne değin. sonra onların felsefedeki karşılıkları ve uzantıları.

rastgelelik denebilir sanki.

Konuya teorik fizikten girildiğine göre, tipik bir felsefi tartışma olduğunu unutmamak gerekir. Fizik hakkında bilgilerim oldukça kısıtlı, 1-2 felsefi noktalaya değineyim. a => x şeması nedensellik. Ancak a-b-c-d-e-(...) => x ise nedensellik değil contingency. Yani bugün gerçekleşen olaylar gelecekteki yapı ve olayları oluşturur ancak bu oluşturma sürecinin sonucunda zorunlu nedensellik (bütün nedenlerin ve nedensellik ilişkilerinin açığa çıkartılması) ortaya konamaz. Yani senin neden ya da nedensellik olarak sunduğun şey sadece bir perspektiften ibarettir. Hiçbir zaman onu evrensel ve genelgeçer kılamazsın; öyleymiş gibi davransan bile.

Burada kader var diyemeyiz, çünkü şu anda olan olayların gelecekte hangi bileşimleri oluşturacağını kestiremiyoruz. Üstelik eğer bu olayların birer bilinçleri olsaydı (ki bazı aktörlerin bilinçleri var) onlar da neyle sonuçlanacağını kestiremezlerdi (tarih amaçlar ile sonuçlar arasındaki uyuşmazlığın tarihidir neredeyse; hem bireysel hem de toplumsal düzeyde). Bahsedilen düşünce, yani bugünün olaylarının geleceği şekillendirmesi sadece formal bir tanım. Yani dili düşünürsen bir gramer gibi işliyor. Sadece sınırları çiziyor ancak hiçbir anlamı yok. Bu sebeple bu durum bir zorunluluk değildir. Zorunluluk içeriğin belirlenmesine ilişkindir, formun değil. Olayların şekillendirme sürecinin forma ilişkin olmaması (ki nedensellik içeriğe ilişkindir der) kaderin reddine bizi tekrar götürür.

Umarım anlatabilmişimdir. Ana sorun nedensellik kavramı ile neyin kast edildiğinin farkına varılmasıyla çözülüyor. Felsefe ve sosyal bilimler içinde kalınacaksa contingency/determinism, bireyselcilik/yapısalcılık gibi tartışmalara bakılabilir. Teorik fizikten devam edilecekse, fizik hakkında derin bilgilere sahip olmayanlar için yazılmış hawkings'in a brief history of time ile einstein'ın relativity kitapları okunabilir. Bu iki eser de contingency fikrinin içinde yer alan; sonucun aslında nedenden önce gelebileceği (sonucun kendi nedenini tayin etmesi- ki kaderin reddi için bir başka gösterge) fikrine bolca başvurmakta. Konu felsefenin ve fiziğin en ağır konularından biri. Kısa paragraflarda anlatmak ister istemez yazdıklarımda anlaşılmazlığa sürüklüyor. Ancak özellikle tartışmalardaki anahtar kelimeleri kullanmaya çalıştım, belki bu da bir işe yarar.

çekilin fizikçi geldi.

"gelecekte olacak şeylere neden olacak şeyler şu an burada ve geleceği şekillendirecek şeyler onların ta kendisi"

bu yanlış işte. geleceği şekillendirecek atomaltı parçacıklarının davranışlarından bazıları, tamamen rastgele. ölçümden bağımsız, gözlemden bağımsız.

mesela dengesiz ve hareket etmeyen bir parçacığın, kendiliğinden parçalandığı anda ortaya çıkacak yeni ve küçük parçacıkların hareket yönü, tamamen rastgele oluyor. zamanında Einstein bile buna karşı gelmişti, "tanrı zar atmaz" diyerek. bir süre, bu "belirsiz" durumların, aslında bizim bilmediğimiz veya gözlemleyemediğimiz ufak değişkenlere bağlı olduğu, parçacığın tüm detaylarını tam olarak bilirsek ve gözlemlersek, dağıldığı anda ortaya çıkacak parçacıkların ne tarafa ahreket edeceğini bilebileceğimiz zannediliyordu. Bunun adı da "gizli değişken teorisi" idi:

en.wikipedia.org

Ancak artık bu teori çürütüldü, kuantum mekaniğinin belirli kısımlarının tamamen rastgele olduğu; gizli değişkenlere, yani ölçülebilir veya ölçülemez ön koşullara bağlı olmadığı kabul edildi.

Büyük olaylarda bu olasılıklar converge ediyor (türkçesi yakınsamak sanırım). Yani bir topa bi taraftan vurunca topun nereye gideceği belli. Ancak bir pozitrona bir elektronla vurunca, ortaya çıkacak fotonların hareket yönü, ölçümden veya ön koşullardan bağımsız olarak, rastgele oluyor.

özetle, doğanın kendisi bile bir saniye sonra ne olacağını bilmiyor. o yüzden kader diye bişey yok.

@harzem, güzel cevabın için çok teşekkürler fakat takıldığım noktalar var.

"mesela dengesiz ve hareket etmeyen bir parçacığın, kendiliğinden parçalandığı anda ortaya çıkacak yeni ve küçük parçacıkların hareket yönü, tamamen rastgele oluyor."
ilk defa böyle bir şey duyuyorum, bunu anlatan herhangi bir link var mıdır acaba? çünkü şu ana kadar okuduğum şeylerde hiç "tamamen rastgelelik" kavramına rastlamadım. evet, "gizli değişken teorisi"den haberim var fakat bu teori belirsizlik ilkesine karşı çıkıyor. yani bizim bilmediğimiz bazı değişkenler var ve bunları da katarsak hesaplamamızı yapabiliriz diyor. diğer yandan da "indeterminism" ile "unpredictability"i aynı şey olarak sayıyorlar. fakat benim bahsettiğim şey, biz tam olarak "predict" edemesek de, şu an olan şeylerin sonucunda, meydana gelecek şeyler kesin. tabii ki, bazı şeylerin tamamen rastgele olduğu tam anlamıyla bir gerçekse dediklerimin hepsi çöp olur.

kavramsal hatalarım olabilir, mazur gör.

@protector, hocam gerekli araştırmamı yapıp sana döneceğim,çok fikrim olmadan konuşmak istemiyorum. verdiğin kavramlar ilgi çekici.

Kesin konusmak ne kadar dogru olur bilmiyorum ancak net olan bir sey var. Gelecek gecmisten bagimsiz degil. Yani gecmis, gelecegi etkiliyor. Tartismalari saniyorum bu etkinin gucu ile ilgili bir cerceveye oturtabiliriz. Benim kucuk gozlem kabiliyetime gore %100 nedensellik olmasi onemli degil. Deterministiktir diyebilecegim kadar bariz bir sekilde hayattaki olaylar rastgele degil.

@f_d, güzel nokta. bu nedenselliğin etkisini bulmak lazım. peki biraz ileri götürüp şunu desem: evrenin ilk anından, nedensellik sonucu, son anına kadar her şey belli olmuştu. bu derece bir etkiden söz edebilir miyiz? sonuçta zincirleme olaylar oluyorsa ve bu olayların bir başlangıcı varsa, aynı zamanda da bu olayların geçtiği sisteme dışarıdan müdahale olmuyorsa, sistemin ilk anı, aynı zamanda sonunu da belirlemez mi? ya da sonunu belirlemek iddialı oldu, sonuna kadar olacak her şeyi belirlemez mi?

devam ediyorum:
dış ortamdan yalıtılmış bir sistem olsun elimizde. sistem iki bilyeden oluşuyor. bu sistemin ilk anınında, bir bilye diğerine doğru x hızıyla gidiyor. eğer sistemle ilgili her şeyi bilirsek, klasik fizik bazında sistemin geleceğini tahmin edebiliriz. fakat atomaltı seviyede, belirsizlik ilkesi yüzünden, sistemin her değişkenini bilemeyeceğimizi biliyoruz. dolayısıyla geleceği tahmin edemeyiz. fakat sonuç olarak bu sistem, ilk andaki değişkenlere göre kendi geleceğini geliştirecektir. yani kısaca diyorum ki, gelecek belli, fakat biz asla bilemeyeceğiz. sanki daha açıklayıcı oldu anlatmak istediklerim.

"fakat sonuç olarak bu sistem, ilk andaki değişkenlere göre kendi geleceğini geliştirecektir. yani kısaca diyorum ki, gelecek belli, fakat biz asla bilemeyeceğiz."

hayır, bakınız benim üstteki cevabım. ilk andaki değişkenlerin yanında, henüz var olmayan ve rastgele ortaya çıkan değişkenler de var.

quantum teorisindeki probability fonksiyonunun temeli bu zaten. ilk değişkenler "biz bilemeyiz" değil, "yok".

bence hiçbir şey (esasında) rastlantısal değildir.
bir olay rastlantısal gibi gözüküyorsa, işin içinde bilmedeğimiz ya da ölçemediğimiz
etkenler var demektir. ilerde bunu çözebiliriz belki de çözemeyebiliriz.
ama bence teorik de olsa geleceği tahmin etmek mümkündür.

klasik fiziğin çözemediği şeyleri kuantum fiziği açıklıyor.
onun da açıklayamadığı şeyleri açıklayacak bir fizik bulunur elbet :)

Ben de devam edeyim, benim nedensellikten kastim daha iyi anlasilacaktir. Benim yazdigima devamen sordugunuz sorularin cevabini protector onceden isabetli sekilde vermis.

Gelecegi gecmisten ayiran sey degisimdir. Bir degisimden bahsediliyorsa bu, gecmise goredir. Yani gecmise bagimlidir. Yani gecmis gelecegi etkiler. Fakat gecmisin gelecege gerceklesmis etkisinin, gerceklesen sekilde olmak zorunda olup olmayacagi sizin varsayiminiz. Diger yandan, bu etkiler bizim algimiza gore gayet kucuk. Cunku yer ile gok kafasina gore yer degistirmiyor, bacagimiz da farkli noktalara durduk yere isinlanmiyor. Diger bir deyisle, degisim icerisinde baslangic noktasindan hic de uzaga gidemiyoruz. Bahsettiginiz klasik fizik kurallari genelgecer olmasa da bizim icin genelgecer. Bu, hic rastgele degil.

zorlasan buluruz, az daha detay ver. çizgi film tarzı mıydı, live action film miydi. kaç yıllarında çekilmiş gibiydi vs.

www.youtube.com

eyfel kulesine yeşil birşeyler bulaşıp eritiyordu, gi joe idi sanırım o da.

"Dünyanın durduğu gün"(The day the earth stood still) filmde öyle bir sahne vardı, belki aradığındır.

"Dünyanın durduğu gün"(The day the earth stood still) film buydu çok teşekkürler :)

Bir yıl'a kadar normal. İş bulmak kolay değil denmesinin sebebi bu. Hatta yeni iş bulmadan istifa edilmez kuralının sebebi de bu. Bir iki ay içinde iş bulunsaydı istifa etmek de kolay olurdu.

Bulabildiğin kadar mülakata gir.

iki ay süreni işsizlikten saymıyoruz. şöyle bi 6-8 ay arası oynar.

er kişi isen askerlikten önce zor. hele ki şu anki ortam hepten fena..

onun dışında bayramdan önce pek umutlanma derim ben. kimse şu sıralar birini alıp bir hafta sonra da 9 gün yatırmayı istemez. kendini bayram sonrası için kesinlikle hazırla derim.

Bu süreç içerisinde ne yapmamı önerirsiniz? Eğitimler, sosyal aktiviteler, sosyal projeler vs?

2 ay hiçbir şey değil. Problem yok, devam et.

Normal, rahat ol.

iki ay işsizlik normal, çok iyi üniversitelerden birinden mezun değilsin bu işsizlik süresi bir seneye kadar uzayabiliyor. bir işe girip çalışman gerekiyorsa bu süreç içerisinde iş seçmemeni önerebilirim; tabi tezgahtarlık gibi mezun olduğun bölümle kel alaka bir şey olmasın ama ne bileyim bir şirkette dış ticaret olur, başka bir şey olur; en azından neyse tecrübesi var derler.

stklar seni yormayacaksa bu süreyi öyle bir yerde çalışıp deneyim edinmek için de kullanabilirsin.

çok normal.

ne yap et bankalardan birine girmeye çalış. patron şirketlerinden daha kurumsal haliyle. cumartesi günün de olur. izinlerini de kullanırsın.

kocaeli inşaat mühendisliği mezunu bir tanıdığım var.
değil 2 ay, 1 senedir işsiz kendisi.
haliyle şu sıralar çok zor bulunuyor iş. niyedir bilemedim.
bu süre zarfında, ingilizce bilmiyorsan, mutlaka ingilizce öğren derim.
ama kursa giderek, ama kitaplardan kendin çalışarak.
ingilizce mühim.

Iktisat mezunuyum ocakta mezun oldum mayista ise basladim bir bankada. Biraz sans isi. 1 yildir issiz olan arkadasim da var. Bence 2 ay cok normal tadini cikar. Ben ocaktan mayisa gezdim iyiki gezmisim diyorum simdi hic vaktim yok :(

bu arada bu işsizlik sırasında neler yapıyorsun?

ön özet: hikaye uzun gelirse diye önden özet geçiyorum. çok farklı bir alanda uzmanlaş.

hikaye modu:
kendi hayatımdan özet geçeyim.

kırıkkale işletmeye girdim.
okumaya niyetim yoktu pek, müzikle filan ilgileniyordum.
bu yüzden ilk 3 sene okulu salladım, müzikten bir sikim olmayacağımı anlayınca okulu bitireyim dedim. tabi okulum uzadı. bu aşamada "lan ülke işletme mezunu kaynıyor, benim farklı bir şey yapmam lazım" dedim ve gayrimenkul değerleme sektörüne yönlendim.

okulu uzattığım 2 senede bu sektörde çalıştım. okul bittiğinde ise askerden dönünce kendi memleketimde 4 ay iş aradım. Baktım olmayacak istanbul'a döndüm ve tecrübem dolayısıyla sektörün en iyi firmasına girdim (uzman olarak-en düşük seviye). şirkette giderek yükseldim, başka kuruluşlarda çalıştım ettim derken şimdi ilk girdiğim şirkette yöneticiyim. altımda çözüm ortaklarım ile beraber yaklaşık 100 kişi çalışıyor.

yani düz işletme mezunu isen iş bulmak gerçekten zor. farklı alanlarda fark yaratabilecek uzmanlıklar bulman lazım kendine.

Süre içerüsinde ne yaptığımı soran arkadaşlar olmuş.

Online eğitimlere, sertifikalı eğitimlere katılıyorum.

İngilizce çalışıyorum

Sosyal projelerin etkinliklerini takip ediyorum.

Agh yap. İşsiz gezeceğine çok daha faydalı olur.

100 gb dediğin bence geç bile bitmiş.

Evde 50 gblık akk var ve nerdeyse her ay ilk haftanın bitiminde tek bilgisayarla kota doluyor. 15 bilgisayar ile 18 gün dayanmak bile mucize.

geçen ayın son günü mü indirdiniz torrenti, son gün bir sonraki güne yani ay başına devir ediyor eğer modeme reset atmadıysanız bir ihtimal ondan olabilir.
100gb 15 bilgisayar yine iyi dayanmış 18 gün, arada dizi izleyen olmuş olabilir

herkes söylemiş ama ben de tekrar edeyim. 100 gb, 18.gün, 15 bilgisayar harika performans. ben 1 haftada 100 gb bitiriyorum zaten. iki dizi izlesen, iki şarkı dinlesen, bir de bunları hd yaparsan olay bitiyor zaten. sonrası manasız bir hızla internetin kapısının önünde dolaşmaya çalışma, içeride bir arkadaşım var bakıp çıkacağım ekolüne yeni aday olma çabaları.

3 bilgisayar + arada bir kullanılan Digiturk dilediğin zaman uygulaması. 50 GB. Ayın 20'si gibi bitiyor. Bence de iyi dayanmış.

ne dökümü? hangi ip adresiyle bağlantı kurulduysa onun dökümünümü veriyor telekom?

Bizim ofiste 15 pc var. Fiber Sol ve sınırsız. Aksi takdirde yetmiyor. Böyle tartışmalara mahal vermemek için işvereniniz biraz daha paraya kıysın.

125 gb akn ile 2 kişi ay sonunu göremiyoruz. 18 gün iyi dayanmış. Windows 10 da bilgisayarların sezonluk veri kullanımlarına bakabiliyordunuz sanırım.

Hız yüksek ise youtube gibi siteler direk 1080p'ye geçer. Bu da yüzlerce MB tutabilir. Anladığım kadarıyla siz sadece müzik dinliyorsunuz. Ayar varsa video ayarını en düşüğe alın.



.

15 bilgisayara 100gb nedir ki?

tanesi günde 1.5gb falan yese (ki yer) zaten 4-5 günde bitmesi lazım.

yani bu arada kusura bakmayın da 15 kişilik ofiste adil kullanım kotalı internet kullanmak çok komik olmuş.

biraz tuzlu, kotasız tarifeler var onlara yönelin.

normal bir şirkette olması gereken internet paketleri ektedir:

hizliresim.com
15 kişinin çalıştığı yerin aylık sırf maaş gideri zaten 40bin lira civarı falandır ortalama.

500tl lik internet işyerini batırmaz.

100 GB sandığınızın aksine pekte yüksek bir kota oranı değil.
o kadar kişiye, o kadar pc'ye gene iyi dayanmış garibim 100gb.
şahsen, bireysel kullanıcı olarak, her ayın 1. haftası dolunca bitiriveriyorum 100 gbyi.

100 GB sadece download değil download+upload oluyor. Dolayısı ile gayette bitebilir, şaşılacak bir durum değil. torrenti seed ettiysen o da bitmesine etkendir.

100 GB sadece download'tur. Upload'lar sayılmıyor çoğu pakette.

Ben torrent kullanmadan 1 ayda 100 GB bitiriyorum, youtube falan da yok. İş yaparım bilgisayarda tek başıma. Internette gezmek bile günde 15 saat olunca o kotayı dolduruyor.

sizin hepiniz ben gibi olsa, 18 günde 900 GB falan yer. Üstüne bi de youtube playlist falan varsa daha da çok tutar.

genel görüşe katılarak 100gb 15 bilgisayar için az bir akk.
15 bilgisayar youtube'dan müzik dinliyor olabilir ama youtube üzerinden dinlendiği için o sürede dizi izlemekle aynı kapıya çıkıyor.

windows 10 güncellemeleri var.
program güncellemeleri var.

var oğlu var.

ayrıca upload sadece mobil internette ücretlendiriliyor.
fiber internette download esastır.

Koddaki mantık baştan hatalı. a++ olmadan da yanlış çalışıyor, o olsa da yanlış çalışıyor. Sen fark göremiyorsun o yüzden.

Bu kodu kim yazdı? Sen neresini editledin? Tecrübeyle editlenmiş bir kod değil bu.

Kod sololearn'un tutorialindan.
i.imgur.com

Bir de ingilizce kitap onerilerine acigim

Verilen örnek, while'daki şartın false olması durumunda kodun bir defa çalışıp biteceğini söylemiş.

Ekrana a'yı bastıktan sonra a'yı bir arttırıyor. Ancak while şartı sağlanmadığı için ve kod tekrar çalışmadığı için arttırılmış halini ekrana basamıyor. Bu yüzden oraya a++ yerine a=a+10 yazsa da, a=1000 yazsa da fark göremezsin. Ancak ilk satırdaki a=42 yerine a=1 yazarsan, fark görmeye başlarsın.

bu kod parçası bir do-while döngüsü örneği gibi duruyor. do-while dögüsünün nasıl çalıştığını anlatmak için.

farz edelim ki kod parçası şu şekilde;

int a = 1;
while(a < 5) {
cout << a << endl;
a++;
}

bu durumda döngü 4 kere çalışacaktır. fakat kod şöyle olsaydı;

int a = 42;
while(a < 5) {
cout << a << endl;
a++;
}

döngü hiç çalışmayacaktı. çünkü a değeri 5'ten büyük ve döngünün çalışması için kriter tutmuyor.

bazen program yazarken, döngü kriteri tutmasa bile döngü içerisindeki kodun en az 1 kere çalışması gerekebiliyor. gerçek hayattan örnek gelmedi aklıma, iyi bir örnek olsaydı daha iyi anlayabilirdin. neyse, işte bu durumlarda do-while loop kullanmak gerekir.

a değeri 5'ten büyük olsa bile döngü içerisindeki kod en az 1 kere çalışır. senin yazdığın kod parçası da, a 42 olsa bile döngü içerisindeki kodun en az 1 kere çalışacağını gösteriyor.

a değişkenine 42 değerini vermek yerine klavyeden okusaydın ne olurdu? eğer girilen sayı misal 2 olsaydı ekrana sırayla 2, 3, 4 yazdırılacaktı. ancak girilen sayı 4 veya daha büyük olsaydı, sadece girilen sayı ekrana yazdırılacaktı.

önemli olan ingiltere konsolosluğu/elçiliği olması, marsta olsan bile başvurabilirsin. o konsolosluklar sadece bulunduğu ülkenin vatandaşına hizmet etmek için değiller.

oturum iznin olan ülkelerde başka bir ülkenin vizesine başvurabilirsin.

Basvurabilirsin.
Ama erken basvurmani oneririm.
Ben avusturya'dan basvurmustum, 3 hafta sonra geldi pasaportum elime!

15 is gunu diyorlar zaten.
Bir de diyelim aralikta gideceksin. "Eylul'de basvurayim vari" dersen eylulde baslatiyolar vizeni! Ben mart icin ocakta basvurmustum, resmen 6 aylik vizenin 2 ayi cope gitti gibi olmustu.

Metin Feyzioğlu soyadının da verdiği icazetin etkisiyle her zaman sistem sigortası olarak görev yapmıştır. Burjuva devletinin bekaasının korunması ve muktedirin zora düştüğü noktada yardım alması, ona üflenecek nefes genelde bu tarz tiplerden gelir. Bunlardan diğer ikisi de Deniz Baykal ve Doğu Perinçek'tir. Küçüklerdir ama mide bulandırırlar.

Kayma filan yok. O hep öyleydi. Sadece bir dönem demokratçılık, muhalifçilik oynadı. Ayak oyunlarıyla CHP'nin başına geçmeye çalıştı, tutmadı. Şimdi de "sayın cumhurbaşkanım canım cumhurbaşkanım" diyerek sistemin içerisinde kendisini bir alternatif olarak var etmeye çalışıyor.

Trollsün ve bence kötü niyetlisin. Ama insanların bilgilenmesi gerek bu tarz konularda. O yüzden yazıyorum, senin hürmetine değil.

Senin troll olduğunu sağır sultan biliyor öncelikle.

Feyzioğlu, zamanında soldaki lider boşluğunu görüp siyasete chp'den girebileceğini düşünen, o olmayınca da diger taraflardan girmeye çalışan, çıkarcı bir insan. Her gün görüşleri değişse şaşırmayız. Aklı başında solcular tarafından destek gören biri değil.

Ha sen bunu buraya yazıp solculardan tepki toplamak istedin ama hafiften uza sen.

Daha önceden Feyzioğlu'na olan görüşleriniz, hatta adli yıl açılışında eleştirilerini sıraladığında da aynı şekilde mi idi?

yoksa 15 temmuz sonrası mı bu şekilde düşünmeye başladınız?

kayma ne kelime! takle, parende, cark, omurgasizlik herbisey var.

@mytituaEd Yourvenom, biz sizin gibi sürekli fikir değiştirip "kandırılmışız yaa" diyenlerden değiliz. Yıllardır feyzioğluyla ilgili fikrimiz neyse yine o.

Senin aksine, ben hukuk'un içindeyim ve kimin ne olduğunu senden iyi biliyorum.

Kendisine makam-mevki teklif edildiğini düşünüyorum. Yargıya yeni alınacak kadrolarda kendisine kontenjan verildiği de aşikar.

bahse konu kişiyi yakından tanımam ama 15 temmuz sonrası cumbaba ile bir araya gelmesi güzel hareket. yukarıdaki açıklamasına da katılıyorum.

7) Hiçbiri.

Amacın mühendislik yapmak mı diğer mselekler mi önce buna karar ver bence, tercihlerini "mühendislik + ilgili alan yüksek lisansı" şeklinde yapsan daha iyi bence, yasal zorunluluk derdin yoksa, ben çok yanlış bölüme gelmişim, demiyorsan ya da devlette çalışmayı düşünmüyor isen tekrar lisans okumanın anlamı yok.

Ben bu seçenekleri değil de yapabiliyorsan:
mühendislik + boğaziçi, galatasaray; işletme ya da ekonomi yüksek lisans, derim.

Ben muhendisim, eşim avukat. Hem de odtü elektronik ve ankara hukuk.

şimdi bu bilgiyle ve tecrübeyle soruyorum: deli mi silkti? derdin ne lan?

Öncelikle hukuk'u unut. Bin tane sebebi var, biri bile yeter unutman için. Her özel üniversite hukuk fakültesi açarak başladı, piyasada avukat fazlası var. Zaten hakim falan olmazsın, bi de hukuk sistemi çöktü zaten (bildiğin çöktü, mahkemenin verdiği kararları kurumlar uygulamıyor bile).

illa ikinci bir şey okuyacam mühendisliğin üstüne diyorsan, daha çok mühendislik oku. İşletmeci mühendis arayan yok, hukukçu muhendis arayan yok. Odtü elektronik + işletme okuyan arkadaşım var, sadece mühendislik yapıyor.

rahat battıysa yüksek lisans yap. Ya da git mekatronik oku saçları beyazlat.

Daha iyi muhendis arayan yer çok. Yurtdışı imkanın da olur. Buradaki hukuk sadece buraya bağlı kalır.

Insaat muhendisligi deseydin kesin hukuk derdim. Hem hukuk hem muhendislik bilen eleman acigi inanilmaz fazla ve hukuk +muhendislik alanlarinda sozlesmeler konusunda calisirsan yurtdisinda da rahat is bulabilirsin, hatta dilini cok iyi gelistir direk yurtdisina yonel derim, yurt disi santiyelerde sozlesmelerle calismaya baslayip sonra bilirkisi raporlari hazirlayacak yetkinlige gelmek cok onemli. buyuk danismanlik firmalarinda ( hill international, navigant, fti, secretariat) cok rahat is bulabilirsin. Insaat/enerji sirketlerinde on numara avukat/danisman olursun. Bizim sadece hukuki olarak yorum yapabildigimiz delay reports, feed expert reports vs sen teknik olarak da anliyor olacaksin. Muhendislik + hukuk cok guzel kombo. bunun icin illa devlet univ. hukuk gerek yok bence, iyi bir ozel universitesinde hukuk da olur, onemli olan hukuk nosyonunu almak, sen turk hukukuna yonelik calismayacaksin zaten, hakimlik savcilik zaten salla. bir bes sene once olsa, ya da once muhendislik okumus olsam kesin yapacagim istir. cok akillica dusunmussun.
edit: bir de yazmayi unuttum bu kombo ile on numara hakem de olabilirsin ilerde. olur da karar verirsen bilgilendirme konusunda yardimci olurum.

iktisat ya da işletme için ikinci üni okumaya gerek yok, master kafi.

hukuk okusan eğer kapasiten varsa değişik bir kariyer yapabilirsin ama çok da beklediğin gibi olmaz.

amaç önemli.

bana sorarsan bu kişi girişimcilik yapmayı denesin. para kazansın derdi o sanırım.

Galatasaray hukuga dikey gecişle gecebileceginize inanıyor musunuz sahiden? O kadar yılda 1 kişi bile görmedim dgs ile geçiş yapmış. Onun için sağlam çalışmak gerekiyor. Çalışmak da yetmiyor, başka etkenler var. Okula başladıktan sonra bir yandan da mühendislik yapayım diyemezsiniz mesela. Dersler öyle laylaylom şekilde geçilmiyor. Kısacası Galatasaray hayal, İstanbul zor.

Yine galatasaray'da işletme Vs okumak için fransızca bilmeniz gerekiyor, bilmiyorsaniz hazırlık okumanız gerekiyor. (Hukukta derslerin cogu turkce oldugu icin fransizca ile ilgili bir sey demedim) Bogazici işletmeye dgs ile geçiş yapabilir misiniz, bilmiyorum.

Tam bir fikrim yok ama yapabiliyorsaniz gsü ya da boğaziçi'nde işletme alanında yüksek lisans mantıklı olabilir tabii.

mühendislik + hukuk yaparsan sağlam sözleşmeci olursun. istediğin bu mu?

işletme, ekonomi master yaparsan daha mantıklı 4 sene neden okuyasın ki?

Sour, o 1 2 kişiyi de insiyatife bağlı olarak alıyorlar. Sadece sınav yetmiyor sanırım. Mesela galatasaray yabancı öğrenci için de aynı şeyi yapıyor. Her bölüm için 1 kişilik kontenjan aciyor fakat çoğu yıllarda bazı bölümlere öğrenci almıyorlar hatta geçen sene başlayanlarda hiç yabancı öğrenci yoktu. Bunun gibi dgs ile geçen benim dönemimde hiç kimseyi hatırlamıyorum, üst donem de yoktu. Alt dönemleri bilmiyorum ama varsa bile totalde 1 ya da 2 kişidir.

topluca cevap vereyim, yaşım 22.
İkinci bir bölümü okuma isteğim genel olarak hukuk nosyonuna sahip mühendis eksiğinin olması, yalnızca mba yapmış mühendislerin yönetici pozisyonunda yetersiz kalması(bana göre) ve ekonomi-mühendis ikilemesini yapmış mühendis eksikliğinin olduğunu gözlemleme temellerine dayanıyor.

@ktflk bölümümü seviyorum, okulum 6 ay keyfi nedenlerden uzadı(bölüm sıralamam 13-14 civarında). İkinci üniversite istememin sebebi ülkede yapılan argenin oldukça yetersiz olması ve işe giren bir takım arkadaşlarımın satış mühendisi olmasından kaynaklanıyor.

@kaptan maydanoz biraz rahat battı, biraz farklı bir kariyer yolu çizmek istiyorum.

@gezegen olan pluton devlette çalışmayı en azından şu aşamada düşünmüyorum. işletme-ekonomi yüksek lisansını aklımda tutuyorum, teşekkürler değerli fikirlerin için.

@harzem avukat olarak çalışmaktan ziyade hukuk nosyonuna sahip bir mühendis olarak çalışmak bana daha cazip geliyor. Bölümüm zaten mekatroniğe yakın, üsttekileri yapmazsam bi mekatronik veya kontrol yükseği planlıyorum.

@kassiopeia tam aradığım adamsın, bu tip işler bana oldukça çekici geliyor ve enerji alanında çalışma fikri zaten okuduğum bölüme görece yakın olması nedeniyle ilgimi çekiyor. İlerde hukuk yolunu seçersem mesaj yoluyla rahatsız ederim. Teşekkürler tekrardan

@brk37 fikrine saygı duyuyorum fakat herhangi bir olaydan haberdar olduğunu düşünmüyorum.

@kurnaz hukuk içlerinde en ilgi çekici olanı, önümde ulaşabileceğim mühendis+avukat örneği varsa onlara ulaşabilmeyi planlıyorum. Girişimcilik her zaman aklımın bir köşesinde yer alıyor / doğru zamanı bekliyorum.

@fraise evet inanıyorum, çok sağlam çalışmak gerekmiyor kontenjanları yök belirliyor okulun herhangi bir karar mekanizmasında yetkisi yok. Ösym yerleştiriyor, kazanırsan kayıt yaptırıyorsun. Her sene 1 kişi alıyor(hukuk) göremediysen o tarafa bakmadığından dolayıdır diyelim. Boğaziçi işletme dgs ile oldukça kolay görünüyor(dgs oldukça kolay bir sınav, örnek olması açısından ales puanım 92 seviyesinde). Görüşler için teşekkürler.

@antikadimag aklımın bir köşesinde sözleşmeci olmak duruyor, yüksek konusunda haklı olabilirsiniz, araştıracağım. Teşekkürler

@sour boğaziçinin kontenjan konusu inceledim, yapabileceğimi düşünüyorum.

@fraise okulun insiyatif hakkı yok. Yerleştirme üstte de söylediğim gibi merkezden yapılıyor, okulun yapabileceği tek şey eski derslerimi saymayıp bana 0'dan okul okutmak olabilir en fazla.

bi boka yaramaz hobbit filmleri.

yönetmen peter jackson 2 film çekmek istemiş, hatta öyle çekmiş, sonra yapım şirketi zorla ek sahneler çektirip 3 filme çevirtmiş. yönetmen bile sıkılmış. biz mi sıkılmayalım.

@harzem aynen. büyük bir middle earth hastası olarak ilk filmden sonra kalanını sırf martin freeman hatrına izledim. şimdi de tv'de çıktı diye bakıyorum. izledim yine sinir oldum şu cüceye.

Karakteristik özelliği o; zaten onurlu, burnu boyundan büyük cücelerin bir de kurtarıcısı, eski günlere döndürme umudu, ulu reyizi. Kibiri yüzünden başına gelenler, aynı kibire sahip elflerle mücadeleleri falan; orta dünyasal temel gerçekler.

@baba jo Aynen cüceler de, elfler de kibirli. Ama sanki kitaptaki Thorin filmdeki kadar itici değildi. Hatta Tolkien'in kitaplarındaki hiçbir cüce ya da elf bu filmdeki Thorin kadar itici gelmiyor bana. Acaba adamın tipine mi uyuz oldum. :(

thorin oakenshield şerefsizin, karaktersizin önde koşanı, bayrak taşıyanıdır.

Hayatım boyu çok film izledim, her türlü iyi ve kötü karakterle karşılaştım. Bu cibiliyetsiz gibisine hiç rastlamadım.
Bu sorsan "lider" vasfı taşıyan kılıksız hem bir vasıfsız, hem de bu durumdan zerre gocunmayan, uçana kaçana şekil şukul hareketler yapan bir kendini bilmez.
Neymiş efendim "i cannot guarantee his safety" imiş. Ulan dingil, sen önce bi kendi götünü koru. Uzat uzat bana saçları, sonra vay efendim varismiş. Sen bizim çanakkaledeki sümüklü arazinin bile varisi olamazsın be hilkat garibesi seni.

Hepsini boşver gerçek de bir ölü yiyicidir. Donanımhaber ölücülerinin ruhani lideri bana pezevenk. Altını görünce bir gram götü var, onu da kaybediyor. Kimseyi tanımaz oluyor.

Thorin senden ölesiye tiksiniyorum.

@naberabi hah ne güzel ifade etmişsin ağzına sağlık yemin ediyorum ya. bu kadar boş artizliği ne koskoca gondor kralında gördüm, ne ayrıkvadi lordlarında. Tipi de her an boynunda altın zincir döş kıllarını sergileyecekmiş gibi zaten. Denethor'u bile bu oç Thorin'den daha çok seviyor olabilirim.

sorun olur tabi. namaz kılmayanı almıyorlar, sen bi de abdest bile alamıyorsun onların gözünde.

dövmeli doktorlar, hastahane çalışanları var gayet.

Bisey olmaz. olmayacağına inanmak istiyorum.

sağlık personellerinin bu konuda daha rahat olduğunu duydum. en nihayetinde ihtiyaç söz konusu bu personellere.

dövmeli, piercingli çok doktor gördüm.

Ben gümrükten geçmesi yasak diye biliyorum. Ama bunu şirket kurup yapınca nasıl işliyor süreç bilmiyorum. Öyle şahsım adına bir tır getirip internetten satarım dersen yedirmezler.

getirtebileicegim bir uluslararasi ithalat ihracat yapan sirket var. sirket ustunden yaparsan sorun olmuyorsa iyi.

Hm bunu araştırmak lazım ama diyelim ki getirdin neden Protein7 veya Supplementler varken seni tercih etsinler. İyi bir fiyat avantajı sağlaman lazım, nihayetinde zaten kontrollü kullanılan ürünler birisi senden aldığı ürün yüzünden bir sağlık problemi yaşadığını iddaa falan ederse ne olacak bunlar sıkıntı gibi.

Bi de onların üstünde mesela "besin takviyesi" yazıyor ama Türkiye'de o şekilde satmak yasak. Optimum Nutrition'ın ürünlerinin üstünde besin takviyesi yazan yerler siyah bantla kapatılmış olarak satılıyor.

bir yeri bantlamayı unutursan sıçabilirsin.

Besleyen yakin bir arkadasim vardi. Tuvalet egitimi yok, kedi kopek kadar akilli degiller, pek egitilmiyorlar. Evde birakinca bayagi sagi solu kemirirler, ozellikle bitkileri.

Bir disi bir erkek alirsaniz inanilmaz hizda cogalirlar, 1 sene icinde 20-30 tane tavsaniniz olabilir.

eğitim falan yok. her yere işeyip boklarlar. çişleri inanılmaz kötü kokuyor. koltuğa halıya nere denk gelirse işer. bence hiç girmeyin bu işe.

yukarıdakiler +1

kedi al onu sev, tavşanları da internetten sev.

iki tane tavşan vardı bende. evde besledim.
biraz zor olsa da tuvalet eğitimi veriliyor yukarda yazılanlara bakma.
ama evde bakılacak bir hayvan değil kesinlikle.
acaip pis kokar.
herşeyi kemirir.
dünyayı yese de doymaz öyle bi şey.

evde beslenecek hayvan değil, kuzenim bahçeli evine dev kafes yaptırdı böyle rampalı falan oda gibi, tavşan da dev gibi oldu yabancıları ısırıyor falan, bi de alman kurtları var aynı bahçede, tavşan daha korkunç.

çok teşekkürler herkese. gözüm korktu ben bu sevdadan vazgeçiyorum öyleyse :)

ama çok tatlılar yaf

kapat aç bilgisayarı.

ciddiyim.

@harzem

denedim tabiki sonuç aynı, 1 saniyeliğine işlem yapılıyor gözüküyor sonra kapanıyor başlat menüsü

Askerde rasyonelize olmaz.

herkese verseler zaman zaman cıkarıp reklam yapamazlar.

genellikle 27-28 yaş sınırı oluyor, ilk çıkan bedellilerde de durum bu, böyle başlamış, bu yaşa kadar askere gitmemiş adam ya okumuş para kazanıyor-çalışıyor ya sporcu oluyor ya zaten askere gitmeye niyeti olmayan tayfa ya yurtdışına falan çıkmış-kaçmış ya babadan rahat... 20 yaşındakilere çıkartmazlar, infial uyandırmasın diye; ya yukarıdaki tayfadan ol, değilsen zaten sıka sıka gitmişsinidir, ya da paran yoktur diye düşünülüyor.

fena değil. abidik gubidik yaprak dövmelerindne iyidir :D

fiyatı bilmem ama bundan daha simple dövmeler daha güzel sanki.
şunun gibi
assets.rebelcircus.com

ben beğenemedim. @kurnaz'ın verdiği linkteki daha güzel.

@ruhen hastayım ben

sen ruhen hastasın senin yorumun sayılmaz :p

ben cok begendim bunu. ve icime sinerek yaptırıcam.

@anonymice

olm niye soruyon o zaman lan :D :D

@kurnaz
senin yorumun sayılıyo , sen geç köşeye.

sormamın asıl nedeni fiyat-dikkat edilecek noktalar-genel gorunus.

böyle dövmeleri ucuza yaptırma ama. her gördüğün dövmeyi herkes yapamıyor. Sonra "tattoo fail" diye internete düşersin.

i.ytimg.com

@harzem

300 uygun mudur sence?

300'den fazla tutar bence. para vermekten çekinme güzel bir yere yaptır iyice araştırıp. ömür boyu taşıyacaksın üzerinde ne de olsa.

@maleficent

evet gercekten oyle yapılması iyi olur. zaten o tarz bir dovme.

Barış yeşilbaş derim

göm

Bozar.

34 kcal hiçbir şey değildir, ancak 8 gram şeker senin kanındaki insülini dalgalandırmaya yeter. İnsülin dalgalanması da kanda bulunan şekerin (8 gr + damarlarındaki asil kanda dolaşan diğer şekerlerin) yağa dönüştürülmesine sebep olur.

yani 8 gr şeker yersin, belki 15 gram şekere eşdeğer yağ bağlarsın.

bu da yetmez, kan şekerin hızla düştüğü için, anlık yorgunluk ve açlık çekebilirsin. Normalde 8 gr şeker yiyen herkes yorgunluk açlık çekmez, ama diyetteysen kan şekerin ve enerji düzeyin zaten azdır, şeker yersen bu insülin dalgalanması seni daha kötü etkileyebilir. açlık ve yorgunluk hissi verirse o zaman da daha çok şey yemek istersin, hem keyfin daha kötü kaçar, hem de diyetin tehlikeye girer.

Diyetteysek basit şeker yemiyoruz.

yemek yedikten sonra peki?
yemek dediğim salatalıkla domates yidim lan.

abi başlııcam ya.

8 gr şeker değil 8 gr yağ ama 0 gr şeker olsaydı, 70 kcal enerji olacaktı ancak kan şekerini ve insülini bozmayacaktı. Yani 8 gr yağ, 8 gr basit şekerden iyidir.

ya da karbohidrat 8 gr ama şeker 0 olsaydı, demek ki kompleks şeker varmış diyecektik, kompleks şeker kana yavaş karıştığı ve insülini zıplatmadığı için daha kabul edilebilir olacaktı. makarna gibi.

diyetteysen kural şu:

protein > yağ > karbohidrat > basit şeker

Diyetteysen salatalık domates yiyip bu pez şekeri yersen, boşuna domates salatalık yemiş olursun. bari adam gibi makarna yapıp ye, öğün boşa gidecekse öyle gitsin.

Kompleks karbohidrat seni doyurur, diyetini de bozmaz (kaloriye dikkat ettiğin sürece). Nohut ye fasülye ye, makarna ye, bulgur ye, zeytinyağlı yemeklerden falan ye.

Tavşan gibi domates salatalık yiyip de sonra şeker yeme ama. Doyuran yemeklerden ye, az ye, sonra basit şeker yeme.

yemekten sonra basit şeker yersen, yavaş yavaş kana karışmakta olan kompleks karbohidratları da yağa çevirip depolarsın. iyice bok etme diyeti.

haksız bir neden varsa ortada damat tarafınınkiler iade ediliyor diye duymuştum bir yerlerden.

hukuk toplumun ortak paydası olmuş "ananevi ve dini" şeyleri de kapsıyor, geleneksel olarak o takılar geline takıldığı için, şer'i olarak da mehir yerine sayıldığı için, evet geline veriliyor. Tabi gelin takıları alıp kaçmak gibi bir niyet ortaya koyuyorsa vs. öyle kötü niyetli şeyleri değil olağan durumu söylüyorum.

takılar kişisel eşya sayıldığı için geline ait olur ama bu takılan çeyrek altınları falan kapsamıyor diye biliyorum. bilezik kolye vs şeyler. ayrıca kişisel eşyaların dönüştürülmesiyle alınan şeyler de kişisel eşya olarak sayılır. ama bunun istisnası kişisel eşyaların ev ihtiyaçları için dönüştürülmesi. bunun da istisnası var eşin zorlaması. yani eşin zorlamasıyla kişisel eşyayı satıp atıyorum kanepe alındıysa o kanepe bile kişisel eşya sayılabiliyor.

daha öğrenecek şeyin var demek ki hukuk öğrencisi :P

evet altınlar geline ait. ama kanunen hep böyledir diye değil, mal mülk kavgası dışında boşanma durumlarında, yani boşanma davasının konusu mal paylaşımı değilse, altınlar gelinde kalır.

mesela şiddetli geçimsizlik var, evlilikten önce adamın evi varmış, evlendikten sonra da araba almışlar, düğünde de bir sürü çeyrek takılmış. şiddetli geçimsizlikten dolayı boşanıyorlarsa, mahkeme evi adama verir, arabayı paylaşırlar, altınları da geline verir, herkesi evine gönderir.

o araba altınlarla alındıysa, kadın hak iddia edebilir. hakim, ailenin sosyo ekonomik durumuna bakar, normal bir düğünde ortalama 15.000 liralık altın takılmıştır diyebilir, araba da öyle ucuz bişeyse arabanın tamamını kadına verebilir.

ama eş dost düğünü yapılıp da sonrasında 150,000 liralık mersedes alındıysa, o mersedesin tamamını altınlarla almış olamazlar diyip arabayı paylaştırabilir.

eğer gelin tarafı "hayır düğünde 150,000'lik altın takılmıştı" diye ısrar ederse, hakim düğün videosu gibi şeylere bakarak "hakkaten takılmış olabilir lan" veya "siktir lan" kararı da verebilir.

altınlar satıldı ama araba alınmadı, balayına gidildi ise, o zaman o altınlar ortak olarak harcanmıştır, yok sayılır. gelin, damattan altınların parasını isteyemez.

Yani, mal mülk üzerine dönen bir kavga varsa, altınların nerede olduğu, kadının hakkı olup olmadığı hakimin kararına kalmış. Eğer mal mülk kavgası yoksa, altınlar kadında kalır. Tabi evlilik 10 yıllık bir evlilikse, o altınlar ortak mal kabul edilebilir.

Ama düğünden bir gün sonra boşanma durumunda, hakim bunun "mal kavgası" veya "maddi kazan için yapılmış evlilik" olduğunu fark eder, o zaman altınları geri verdirir. hatta o sırada kimin hak iddia ettiğine bağlı olarak düğün videosunu bile isteyebilir.

Özetle, her zaman kadın alır diye bişey yok. Hakim aksine karar verebilir.

not: eşim boşanma avukatlığı yaptı, ondan duyduğum anlatımlardan derlenmiştir.

yatırım tavsiyesi değildir. kadınlar, evlenip altın toplayıp boşanma planları yapmayın bana güvenip :P

Arkadasim aldiydi tum altinlari, mahkeme kadinin ziyneti olarak bakiyor. Bu arada altinlar paraya cevrilmisti ve bankadaydi, yine de alabildi.
Altinlarin miktariyla ilgili tartisma varsa dugun videosunun bilirkisiye gittigini de gordum ki asiri sacmaydi ve o dava yillar surdu

Xiaomi en iyisi ama çok sahtesi var piyasada. Linkteki ürünün orijinal olduğuna emin olabileceğimiz bir ipucu yok. Xiaomi'yi banggood.com gibi orijinal distribütörlerinden almak lazım.

İkinci tercihim Asus olur. En son da TPlink.

hepsinin kalitesi aynı.

ben xiaomi kullanıyorum, zira en rahat onu temin ettim.

bu üçlüde fiyatı ucuz olanı alın.

eğer garanti maranti derseniz asusa yönelebilirsiniz.

Xşaominin 10000 liğini alın. Daha yeni ve kibar. 10400 lük eski nesil

diğerlerini bilmiyorum ama bende asus var (bu modeli) çok memnunum ve test ettim kendimce kapasitesi de doğru. (4000 Mah'lık telefonu 2,5 kez şarj etti)

Xiaomi kullanıyorum 1 senedir,çok da memnunum. Hepsiburada'dan almıştım.

@nuka kola

Hocam o 10000 lik cihazın 4000mah lık telefonu 2,5 kere şarj etme şansı yok. Maksimum 1,75 kere şarj edebilir.

Bunların ortalama %90 iletim kapasitesi var, bu ama sadece usb ye gidene kadar kaybolan değer. Yani teoride 10000 lik alet 9000 aslında. Kablolar, conversion etc derken ortalama %70 tir, yani 10000 lik alet maksimum 7000 mah verebilir. Sonyden xiaomiye kadar budur.

O zaman daha detaylı anlatayım. Telefonu 2 kere full şarj etti ama şarj sırasında telefon açıktı ve aktif olarak kullanıyordum. (o nedenle de yaklaşık olarak buçuk dedim) Yani 7000'den fazla oluyor bu durumda.

@nuka

hocam 2 kere full şarj edemez. teoride mümkün değil pratikte zaten daha düşük.

10 000 lik bir power bank'ın en fazla verebileceği teorik verim %70tir %1 bile fazlası olamaz.

hatta tp link kendi açıklamış. %70 altı teorik gerçek verim. gerçekte bu %60-65 oluyor.
www.tp-link.es

4 binliği 2 kere sıfırdan sarj edemez. amacım sidik yarıştırmak değil, sadece doğruyu belirtmek.

%0'dan %100'e iki defa şarj etmemiştir belki, %20'den %100'e iki defa şarj etmiştir. O zaman yeterli olur.

Samsung'un Touchwiz arayüzünde rehber ve galeri yavaşlar. Android'in suçu değil, samsung'un suçu.

Farklı bir rehber programı yüklemek yeterlidir, telefondan çıkan rehber programına muhtaç değilsin. Touchwiz'i değiştirmene bile gerek yok, rehberi değiştirmen yeter. Samsung'un rehber ve galeri programları "şişme" yapıyor.

Bunu bilmeyen andavallar tüm android'e bok atıyor.

0.9 dolardan bileklik aldım ben gecen

www.aliexpress.com

Hangi şarj aletinin daha kuvvetli olduğunu falan anlayabiliyorsun.

Usulsüz dinleme söz konusu.

Turkiye'de yasadigimizi?

AKP'nin kefenli askerlerinden olan bir tanıdığım, o ayakkabı kutularındaki paraların gerçek olduğunu, onlarla ÖSO'ya ve türkmenlere yardım yapıldığını, bu yüzden onu desteklediğini söylemişti.

abicim, akp'li kitle için bunun bir önemi var mı? adam babamı da öldürse yine bu adamları destekleyeceğim diyor. bunun anlamı olması için karşında aklı başında, belli değerleri olan adamlar olması lazım. al işte adam usülsüz dinleme diyor, yahu gerçeklik boyutunu tartışıyoruz; işin hukuki boyutu bambaşka zaten.

Hukumetin bu dinleme konularinda yaptigi veryansin, mgk toplantilari, basbakanlik ofisleri, cumhurbaskanligi ofisleri ile ilgili. Yoksa o para sifirlama olaylarinin montaj oldugunu iddia ediyorlar.

Benim bu konu ile ilgili asil anlayamadigim nokta ise su; bu cemaat ergenekon, balyoz, askeri casusluk davalarindan bir suru komutani yalan, uyduruk deliller ile iceri atarken bu cemaatin gosterdigi butun deliller yalan olabiliyor da hukumet ile ilgili ortaya attiklari bu ses kayitlari yalan olamiyor, ayakkabi kutulari uyduruk olamiyor. Ergenekon magdurlari aleyhinde deliller yalan, hukumet aleyhindekiler dogru. Sizce de ortada bir iki yuzluluk yok mu.

Yalan oldugunu bilen hukunet isine geliyor diye ses cikarmaz sorgulamazsa, kendi basi sikisinca yalan dediginde kim inanir?

Yahu pismanim, aldandim diyor, hala uzerine gidiyorsunuz? :)

Arkadasin da dedigi gibi atladigin yer, Turkiye icinde Turk milleti ile yasadigimiz.

@kareem said, balyoz/ergenekon gibi davalar tamamen AKP desteğiyle yapıldı. AKP karşı mı geldi sahte delillere? O zaman AKP-Cemaat arasında dostluk vardı, o komik dedilleri üretenlerin cemaatçi olduğu iddiası da sadece AKP'lilere ait. Bizim gözümüzde akp'nin cemaat'ten farkı yok. "şunu şunu cemaat yapmış" dedikleri şeylerin çoğunu AKP kendi yaptı. Tiyatro olduğunu söylersem vatan hainliğiyle suçlanacağım bazı şeyler dahil. AKP şimdi suçu üstünden atmaya çalışıyor, herşeyi cemaat yapmış diye. O sahte delilleri AKP bilerek yerleştirdi, ya da yerleştirilmesini istedi. Herhangi bir ikiyüzlülük yok böyle düşünmekte.

Çalışıyorsa al gitsin, zaten masraf çıkarırsa atarsınız.

bekar için ideal. fiyatı da iyi.

Bende 9 kiloluğu var, canavar gibi alet. İki buçuk yıl oldu. Ekranındaki ışıklar bozuldu, garanti süresi içinde olduğu için teknik servis çağırdık, 2 saat içinde gelip parça değişimi yapıp gittiler.

Ben memnunum. Bulaşık makinesi lazım oldu iki ay önce, onu da Samsung aldık.

Fiyat ve marka iyi . alabilirsin bence

Aa benimkinden. 3 seneyi gecti ben de alalı, henuz bir problem çıkarmadı.

2 senedir aynisinin 7 kilolugunu kullaniyorum. gayet guzel makine. 200 iyi fiyat.

Ağzı açık su koy odaya birkaç tane. Yüzeyi geniş olsun.

@adramelek soğuk buhar makinesi var zaten

oksijen az derken?

@harzem bildiğin az işte ağacın yeşilliğin olmadığı bi çöl

Oksijen tüpü al açık bırak gece. Oksijen azsa vücut be yapsın?

EFT yap

Bitcoin kabul ediyorsa Bitcoin.

Western Union da yapabilirsin, Türkiye'de hemen hemen her banka kabul ediyor.

baya uzun süre dayanır. sonuçta benim gözümde 6 ay dayanıyor, o kadar aksiyona, havaya, toza vs maruz kaldığı halde. sakin sakin solüsyonda beklerse aylarca dayanması lazım. takıp çıkarırken verdiğin fiziksel hasar bile olmayacak.

sonuçta paketini açmadığın zaman, solüsyonda son kullanma tarihine kadar bekliyor. açtığın için daha erken biter, ama öyle bir ayda da bozulmaz.

solüsyonla beraber lensi koyduğun kabı iyi sterilize et ama. Elini yıka, kağıt havluyla kurula, kapları yıka, onları da kağıt havluyla durula. kağıt havlu ve lens kabı dışında hiçbir şeye dokunma vs.

Bir de lens kabında solüsyon ve lens dışında, su damlası bile olmasın. su damlasında da bakteri var, suyla karışık lens solüsyonu koyarsan bakteri üremesi hızlı olur.

bir ay bekler

yok, çıkamaz da. instagram teknolojisi buna izin vermiyor. kesin bilgi.

profile değil de, stories kısmına yüklenen fotolara bakanları gösteriyormuş. buna göre hareket edelim.

Özelden bana sor. :D

sor sor

haydi sor sor!......

Yabıştır.

merak ettirdin, sor hadi

teşhir?

çayda kaffaltıda yenir...

oha amk ne kadar yazmışsınız. erkeğim lan ben yazmayın bu kadar.

sorcam ama güleceniz hakir göreceniz beni. bi de suçtur falan göte gelmeyelim.

bari tik ver lan ;_;

sor lan, silersin sonra.

silerim de brad pitt tek hesabım hacı benim

yahu bu kadar vurgu yapmasaydın, baştan sorsaydın, kimse adını hatırlamayacaktı. şimdi hafızama kazındı iyice "abuk soruyu soran brad pitt" diye.

brad pitt i mi hatırlamıcaktı olm.

bana özelden yaz ben sorayım

dikkat etmeyecektik işte kimin sorduğuna. cevap verdiğim duyuruların sahibine bakmıyorum hiç, hatta dün küfrettiğim adama bugün yardım ediyorken buluyorum kendimi o yüzden.

ama şimdi dikkat ettik.

hepimize özelden sor.

hay soracaan soruya fırat ya

adam belki de siyasi bişey soracaktı, gg olmasın diye soramadı?

Yediririz anam.

hayırdır lan benle mi bot bağladın ne yediriyon?

İmzaladığınız sözleşmede evcil hayvan beslenmeyecek diye bir madde varsa evet çıkarabilir, ama öyle derhal terk edin şeklinde olmaz bildiğim kadarı ile.
Ev sahibi verdiğiniz tüm ücretleri geri vermek zorunda ama emlakçılar vermiyor beni ilgilendirmez diyerek.

o ne lan kolay mı öyle kiracıyı çıkarmak?

1-hakkı yok
2- ?
3-

bir bilgim yok ama böyle bir hakkının olması imkansız gibi, bunun için bir şey bilmeye gerek yok sanıyorum.
densizlik adeta.

imkansız. Sözleşme bitene kadar çıkaramaz + bitimine 15 gün kala ihbarname çekmesi lazım sende ev aricam falan diyip 6 ay da öyle uzatırsın. Sonra çıkmazsan mahkemeye falan vercek seni, işin özü çıkaramaz.

1- Eğer sözleşmede aksi belirtilmediyse besleyebilirsiniz, ev sahibi ağzını açamaz hiçbir şey yapamaz. Ama mutlaka yoksa veterinerden karne çıkarttırın.
2- Suç filan değil, niye olsun öyle bir şey.
3- Düzeninizi kurduysanız paranızı geri almayı gerektirecek bir durum yok, kiranızı düzgün ödeyin yeter. En kötü sözleşme bitiminde taşınırsınız. Bence bir dengesiz için düzeninizi bozmayın.

Konudan bagimsiz evsahibine kufretmeye geldim. Ulan sirf boyle adamlar yuzunden aileden kalan evimi sadece hayvan besleyenlere kiralamak istiyorum. Kedi napacaksa onun boklu duvarlarini, serefsiz ya...(rahatlayamadi)

arkadaşlar destekleriniz için teşekkür ederim. ablam tokatta tek başına kalacak. adamlar da bunu arayıp sıkıştırıyorlar ablamın da ruhsal hastalığı var çok dert oldu içimize. anlatacağım hepsini ablama.

İstanbul barosu hayvan hakları kurulu başkan yardımcısı ile evliyim. Bu saatte hanım uyuyor ama kulaktan dolma yazıyorum. Gerekirse yarın hanım ekleme yapar buna.

1. Kira sözleşmesinde değil "yönetim planı"nda evcil hayvan beslenemez ibaresi varsa sizi çıkarabilir. Bunun için dava açması gerekir. 2 yıl sürer, öncesinde çıkaramaz. İbare yoksa hiç çıkaramaz.

2. Suç değil tabi ki, ama bkz. 1. maddeye göre yasak olabilir.

3. İki yıldan önce çıkaramayacağı için parayı geri alma konusu önemli değil.

Bu arada iki yıl muhabbeti, mahkemenin yoğunluğuna bağlı. Tokat mahkemesi sakin olabilir, işler hızlı yürüyebilir, ama 1 yıldan önce bitmez yine de, ayrıca fetö muhabbeti yüzünden hakim sayısı azaldı, hem işler arttı hem de bunun gibi davalara önem vermezler artık. Geciktikçe gecikir.

önemli olan ablanın dik duruşu. Ama mümkünse ev sahibini davet etsin, kediyi sevdirsin. İyi huylu yaklaşım daha etkili olur kavga etmektense.

şerefsize bak ya. yalnız herkes dava falan demiş ama ben ablanın yerinde olsam hiç bilmediğim bi şehirde tek başıma yaşayacak olsam ev sahibiyle kavga etmek yerine "kediyi verdim" diye yalan atardım. tabii ev sahibi aynı apartmanda değilse.

note 4 gayet yeterli. üstelik sd kart takılabiliyor ve pil değişebiliyor.

İkinci el Note 5 bakabilirsin. Temiz bulursun. DH - İkinci El

note 7 al. ben de aynı durumdayım çok yeni özellikler gelmiş.

Note7'ye çok güzel özellikler geldiği filan yok. Kalemi ters takılmıyor, en farklı özellik bu galiba. :D

Note4 ile arasında çok büyük fark yok hocam.

Ben de note 2'den note 4'e geçtim, note 5 çıktıktan sonra.

Bilgisayarcı adamım, teknikkısmından iyi anlarım telefonların, bana bile haydi haydi yetiyor note 4.


note 9 çıkınca değiştiririm.

bende 5 aylık note 5 var garantili. kutusu, kulaklığı herşeyi tam, tertemiz telefon. note 7 almayı düşünüyorum. almayı düşünürsen özelden mesaj atabilirsin.

tam "anne" haberi. ben de çocukken nereye gitsem ölüyordum onların senaryosuna göre :)

annene de komşusu falan mı anlatmış? o nerden duymuş, ona göre bulalım haberi.

Birbiriyle bağlantılı 6 tane genç aynı gün ölse ülkenin gündemine otururdu.

Maslak'ta yavuz fest oldu yakın zamanda ama böyle bir haber duymadım.

olay kesinlikle yalan.

Ama ölen çocuk bizim siteden, gerçekten ölmüş :/ En az bir ölü var yani.
Bir yandan da duyulmaması imkansız :S

yani ölen genç gerçekten ölmüştür ama hikayesi uydurma olma ihtimali yüksek
festivalde 6 kişi ölecek ama duyulmayacak?

Yalan bilgi yayalım. Başka yerde, başka sebepten ölmüştür. Anne hikayesi olmuştur ondan sonra. Aksi halde kesinlikle bir yerlerde haber olurdu.

Ben bu işin peşini bırakmayacağım. Haklısınız, Ankara'da yılbaşında gaz kaçağından ölen gençler kadar yankılanırdı en azından.

İctikleri hap extacy ise en fazla kusarlar. Olum olmaz, baska bjr hapi bilemeyecegim.

şimdi yeniden konuştum: 5 erkek, 1 kızmış. haberin gizlenme ihtimali var mı? 3 gün olmuş.

eka'nın söylediği gibi, yavuzfest'e gitmiş olabilirler.

(bkz: the blair witch project)

2016 yılındayız, neyi nerden nasıl gizlesinler? anaakım medyadan ibaret değil haberalma konusu. Benim çalıştığım iki ayrı iş yerinde ölümlü kaza oldu, birer kişi hayatını kaybetti. ikisi de haberlere çıkmadı fakat daha küçük haber sitelerinde vs. görebiliyordun. Hiçbiri olmasa twitterda falan olurdu.

@nawar ben de seninle aynı düşüncedeyim. ama annemi arıyorum, o beni arıyor şu son bir iki saat içinde, teyit ediyor insanlar bir şekilde.

hem de şöyle bir olaymış, 5 kişi ölmüş cenazesi bugün kılınmış. yoğun bakımdaki son kişiyse bugün vefat etmiş.


anneme bu haberleri veren mi şizofren bilmiyorum. bana da mantıksız geliyor ama insanlar da niye bu kadar ısrar ediyor ki? kaynakları yakınmış sözde...

beyler haberi buldum. bugun çıktı. bence bu olabilir

www.hurriyet.com.tr

adeta dedektif gibi gizlice takip ettiğim bu' konuyu fahri dedektif hononu tekrar gündeme getirmiş, şimdi o parti hangi parti, bana bunu söyleyin. all white filan mı?

Kesinlikle budur, ben de şimdi gördüm. Bir hafta geçti neredeyse, haberin bu kadar geç çıkması da ilginç.
Life in Color festivali - Life Park'ta gerçekleşmiş.
www.biletix.com

t24.com.tr

"Hayatını kaybeden 19 yaşındaki Turgay Ergin’in amcası Adnan Ergin, Sarıyer Manşet Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, “Bizim çocuğumuz uyuşturucu kullanmıyordu. Alkol olarak da bira içtiğini biliyoruz. Orada neler oldu bilemiyoruz. Kesin ölüm nedeni adli tıp raporundan sonra belli olacak. Ama bize söylenen uyuşturucu ya da alkol zehirlenmesi. Gerisini bilmiyoruz” dedi"

ben de bu haberi arıyordum
pazartesi günü bir arkadaşım söyledi. life in color'da olmuş evet. ben 5 çocuk diye biliyordum. birer tane hap alıyorlar ve böyle oluyor.

daha da ilginci, aynı akşam izmir'de de bir hap alan çocuk ölmüş. haberlere çıkmamıştır zannetmiyorum ama ölen kişi yakın bir akrabamın arkadaşı.

normalde bir tane hap alan kimse ölmez. bu işte bir gariplik var. dağıtılan haplarda bir gariplik var. alanlara bir şey diyemiyorum, çok gençler daha. her türlü hatayı yapma lüksleri var bu yaşta. o dağıtıcıların allah belalarını versin.

life in color'a bi hevesle 2014 te gitmiştik. 12-13 yaşında anneleriyle gelen çocuklar vardı boyanıcaz diye. bir de liseye daha yeni geçtiği belli ergenler çoğunluktaydı, ve o kadar fazla uyuşturucu kullanan vardı ki gerçekten içim acıdı. kapıda arkamızdaki çocuklar nası farkettirmeden içeri sokarız muhabbeti yapıyorlardı. tuvalette ufacık kızlar baygınlık geçirmişti vs vs. ben de "evladım yapmayın yazık bu yaşta" diyemedim, evet.

Haberi izleyince başlığa geri döndüm, zaten bulmuşsunuz.

ağrımadığı sürece her gün yap. ilk başlarda birkaç gün ağrır, sonra ağrımamaya başlar.

etkisini görmen vakit alır, ayrıca spora değil diyete bağlıdır etkisi. kas yapmak istiyorsan da kilo vermek istiyorsan da yediklerine dikkat etmeye başlaman lazım. yoksa boşuna kürek çekersin.

birkaç ay içinde görürsün etkisini.

Yüksek ağırlıklarla güç antrenmanı yapılmıyorsa her gün çalışma yapılabilir.

Win10 mu? Belki pin atamışsındır, ben şifre yerine pinle giriyorum.

windows 10 ise pin soruyor olmasin?

Macbook

hocam tamam sakin çözdüm olayı ben

şimi atıyorum ı yazdınız şifrenin içinden, bazen bunu ı olarak değilde i olarak kabul ediyor, yada tam tersi bu kombinasyonla deneyin 100 de 100 çalışıyor emeğe saygı + rep

yani diyelim ki siz, sifre diye bir pass koyudunuz, sistem açık iken onay için şifre istediğinde sifre yazıp kabul ediyor, ama bazen açılışta sifre değilde sıfre olarak kabul ediyor.

I u gibi harfler yok abd den almistim ben aleti zaten sifremde oyle harfler de yoktu iki harfti sadece

Slm,Maci kapatip açılışta Command ve R tuslarına basarak ekrana gelecek Mac OS X izlenceler menüsünden Terminali seçelim karsımıza gelen pencereye resetpassword yazarak enterlayıp ilgili kullanıcı hesabı parolanı sıfırlamalısın.

dene belki olur internetten buldum

Aleti kapatamiyorum bile bilmiyorum nasil kapatacagimi hic sifre ekrani varken kapatmam gerekmemisti acma kapama tusuna basinca sadece uyutuyo su an

klavye dil ayarları değişmiş olabilir. sorması ayıp şifren ney? ona göre birkaç farklı klayve diline göre şifre alternatifi bulalım.

bi de klavye tuşları ingilizce di mi? işletim sisteminin dli ney?

lensmarket.com
numaranızla sipariş veriyorsunuz.
yalnız lens numarası ile gözlük camı numarası birbirinden farklı olabiliyor, kaç numara sipariş vereceğinizi ve ne çapta (çapları fark ediyor) lens siparişi vereceğinizi önce doktorunuza danışmanız gerekli.

cedilla'nın dediklerinin tamamının altına benim adımı da yaz.