ABD vizesinde, herbir ilave evrak kolaylik saglar. Evrakin tassakli olmasi kaydiyla tabii. Vizeye muracaat ederken, BG pasaportunuzu da birlikte verin. Ya da renkli fotokopisini verin.

türk pasaportu daha kolay olucaktir muhtemelen.

her pasaportu belirtmen gerek.

turkiyeden yapabilirsiniz ama basvuru sirasinda baska bir ulke vatandasi iseniz, diger ulkenin belgeleri isteniyor zaten.

balcova tarafinda sahil boyunca kir dugunu tarzinda organizasyon yapan bir ck yer var. Salon dugununden ziyade kir dugunu sizin icin braz daha az sikici olur her halde.

halanne, baktık baktık. birçoğundan arkamıza bakmadan kaçtık. pis ve özensizdi çoğu.

İnciraltının oralarda hep düğün sesi duyuyoruz. Herhalde gözde bir yer.

acer chromebook var bende. anneme almıştım gayet memnun. sadece internet için kullanacaksan gayet iyi. hızlı acılıyor vs. ne kadar vereceğin de önemli tabii. ben iyi bi indirime denk gelip almıştım 120 dolara.

hemen hemen hiç oyun oynamam ama word'de kullanmam lazım.
basit bir word ve power point programı varmış. Bunlar ne kadar iş görürür, en olmamış tarafı nedir acaba?

chromebook pixel var bende. inanilmaz memnunum. kendi laptopumu artik hic kullanmiyorum. masaustunu de oyun icin kullaniyorum sadece. ofis programlari olarak google docs kullaniyor. genel olarak is goruyor. exceldeki makrolara destegi yok bildigim kadariyla. onun disinda word ve powerpointte sorun cikacagini sanmiyorum. en azindan benim icin cikarmadi simdiye kadar. en buyuk sikintisi offline oldugunuzda cogu islemi gerceklestiremiyor olusunuz. ama yavas yavas uygulamalarin offline destegi de gelmeye basladi. ayrica cok fazla internete ihtiyac duydugunuzda telefonunuzdan paylasabilirsiniz. artik offline kalmak cok da kolay birsey degil. bir de video formatlarina destegi cok iyi degil. alt yazi eklemeyi ben basaramadim mesela. son olarak bir iki ufak taklayla linux da yukleyebiliyorsunuz bu aletlere. o zaman da tam bir bilgisayar olmus oluyor size. gerektiginde bu sekilde kod yazmisligim bile var.

yine de ihityaclarinizi iyi gozden gecirmeniz lazim.

ben toshiba chromebook var. 15" notebooku yanında taşıyamıyor insan, ben de yanımda taşıyabileceğim işlerimi halledebileceğim aynı zamanda uygulama geliştirebileceğim bi şey istiyordum. üstüne elementary os (ubuntu gibi bi şey diyebiliriz) kurdum, gayet de memnunum. isteyip de yapamadığım bi şey olmadı. ama tabi battlefield 3 oynamayı da istemedim.

mehmet akif ersoy. hayatı boyunca yoksul yaşamıştır, paltosu bile olmamış çok soğuk zamanlarda baytar arkadaşından ödünç almıştır. hatta istiklal marşımızın yazılmasında bildiğin gibi mehmet akif para almamıştır, bu paltosunu ödünç veren arkadaşı bu olay üzerine : bari bir palto parası al dediği için 2 ay küs kalmışlardır. bunlara rağmen milli mücadelede muhteşem bir rol oynadığı gibi islam aleminin en büyük şairleri arasında gösterilmiştir. aradığın adam kesinlikle o, sahafat'ı al orda ertuğrul düzdağ hayat hikayesini detaylı bi şekilde anlatıyor.

turkan saylan
gandi
mandela (cok guncel bir konu, hem yeni oldugu icin zibilyon kayna vardir hem de hakkinda bir film gosterime girdi)

Rahibe teresa ve prenses diana da bu ozelliklerle anilir.

whıte collars mı? mali,dolandırıcılık sucları cozmek ıcın işbirliği yapıyorlar.

The Blacklist, Şimdi buldum teşkkürler.

gıdak tavukculuk
yumpilic yumurta pilic hesabi
lezitavuk

doğa piliç

(Los Pollos) Hermanos?

İspanyolca... (bkz: los pollos hermanos) Bilemedim güzel bir fikir mi...

Hermanos hangi dil dostum?

Aile isminden yürüyün. Varsa aile lâkabı, olmadı soyadı falan. Bunlar üzerinde tavuk, piliç kelimeleriyle oynaşmalara gidilebilir.

memleketteki köyünüzün ismi kullanılabilir. veya memlekette olan bir çay, dere, vadi ismi de olaiblir.

Lezita var yalniz abalioglunun markasi.

Dogal pilic?
Hem bilindik gibi falan. Ama bu da var midir bilmem.

artık hereyin doğalını arıyoruz ya, doğal piliç ya da yukarda dendiği gibi doğa piliç olabilir.

ecnebi ismi kesinlikle koymayın derim tavukçuluk gibi bir iş dalı için.

1) Zengin Piliç
Sloganı da uydurdum ‘’En zengin sofralar için Zengin Piliç’i seçin’’

2) Sefa Tavukçuluk
3) Yeşil Tavukçuluk

bodur tavuk.

tavuçi
altın tavuk var yalnız.

Ortega Tavuk/Piliç

Tabiat Yumurtacılık

leziz pilic
(tabiat babaannemin ismi, koymayin :))

beyaz piliç

etibeyaz çağrışımı yapıyor.

Skype +1

skype +2
sabit ve cep telefonlarını ücretsiz arama seçeneği olduğunu da belitelim.

evet

bkz google

evet.

Yes.

ja.

oui.

Bence yarın gece

abi yalnızsan her gece uzundur.

@evergreen ben de o ikileme düştüğüm için sordum.

yarin gece

21'ini 22'sine bağlayan geceymiş. Hatta iran'da bu gece 2000 yıldan beridir kutlanırmış. Adı "yelda"ymış.

Yarın gece, 21 Aralık gecesi en uzun gece.

yarın gece gençler.

21'in gecesi 22'nin sabahı olan süreç tabii ki. vay aq bunu bilmeyen bilenden daha çok.

o kalitesiz varoşla evlenende sensin. yeni ilişkindeki adamıda harcama, aseksüel ol bence

yeni birisiyle başlamadan önce kendine biraz karakter yüklemesi yapmanı tavsiye ederim. bu kafadayken, evlenip ayrıldığın kişiye "kalitesiz varoşun tekiydi" diyebiliyorken daha "kalite"lisini bulamazsın zaten.

insan, eşi gerçekten ağır orospu çocuğu değilse, hayatını paylaştığı, "eşim" dediği kişiye "kalitesiz varoş" dememeli ayrıldıktan sonra. ilişkine, birlikte olduğun kişiye saygın bu kadarsa sen de "kalitesiz varoş"tan fazla bir şey değilmişsin, kusura bakma.

koş, hemen birinin kucağına atla 22 yaşındaki bayan.

iki sorum var once:
1. 22 yasinda ne cabuk evlenip, bikip, erkeklerden soguyup bosandiniz?
2. Kalitesiz varos oldugunu bilerek mi evlendiniz yoksa sonrdan mi anladniz? Eger bu soruya cevabiniz sonradan anladimsa demek ki basta 'duzgun uygun birisi' diye dusunmustunuz. bu durumda yeni baslayacaginiz iliskide 'duzgun uygun birisi' dediginiz kisinin sonradan kalitesiz varos cikma olasigi da var.

cevabim, su akar yolunu bulur. sen hele bi birini bul da once, bakalim ki o senle baslayacak mi.

Erkeklerden sogumustum diyorsun sonra da evliligin hemen ardindan iliski soruyorsun. Sogumamissin sanki

bencede ya :( evlendikten sonra eski kiz arkadasi bile bir varosa asik oldum diye bagiriyodu simdi ben de o moddayim . Ama asil sorunum simdi ne yapmak lazim ?

valla orası sana kalmış ama önce otur aceleye getirmeden nasıl bir ilişki istediğine/aradığına karar ver önce.

22 yaşından önce evlenmişin boşanmışın soğumuşun varoş olduğuna kanaat getirmişin sonra yeni bi ilişki diyosun.

vay vay vay.

önerim; otur bi soluklan. saçın başın dağılmış. büyü.

22 yaşında nasıl evlenip de boşandın anlamadım ama derdinin kaynağı burası onu anladım.
birde "ha" deyince yeni bir ilişkiye başlanmıyor. kafana göre takıl, özellikle "arama", nasıl olsa bir zaman bir yerde birisini bulursun/veya o seni bulur.
bu yaşta bu tecrübeyle fazla zorlanmazsında zaten.
allah kolaylıklar versin hayatında.

bence bekle zaten senin mantığındaki kişiler dul lan bu deyip teker teker yazmaya baslıyacaklardır sana sonra işte aranızda anlaşırsınız

Girmeyecektim duyuruya, cevapları görünce tutamadım kendimi.
Sen siktir et bunları, yaşa. İyisini de yaşa, kötüsünü de, varoşunu da, elitist(!)'ini de. Öyle oturarak "büyü" diyenlerden anca kezban olur. Sonra ota boka ön yargıyla yaklaşan zavallı dar görüşlü insancıklar diye üzülürsün.

Üzücü.

34 olur heralde. ben 1.70 boyla 34 aldım çok kestirmedim.

180 cm boyum var

34 boy giyiyorum.

187 cm ye 32 duduk gibi olur
34 kisa gelir
36 iyi gelebilir.

bacak boyu değişebilir kişiye göre bence ama 34 tam oluyor 1,89 olarak. 32'nin kısa gelme ihtimali yüksek.

34 tam olur

1.90 olan arkadaşım 34 giyiyor ama bacak boyu değişken tabi.

170'im 32 giyiyorum. biraz uzun ama bacağım gövdeme göre, oturunca baya kısa kalıyorum o yüzden. 34 olur o yüzden 187'ye de.

1.88
73 kg

32 tam oluyor.

175'im 34 giyiyorum, 32 kısa geliyor. boyla çok alakası yok sanırsam.

bacak boyu degisir, boy zunluguguna degil bacak byuna bakmak lazim.

1.82 boy, 34-36 giyiyor mesela.

1.83 32 tam geliyor. 1.87 34 olur bence

186 boyum, 32 giyiyorum

bilinç eksikliği işte, korunmayı bilmiyor insanlar. bunu düşünemeyecek kadar da umursamazlar. ve ben medyada "üç çocuk" meselesinin tekrarlana tekrarlana birçok insanı ciddi ciddi etkilediğini düşünüyorum. "başbakanı üzmek allahı üzmektir" diye şiir yazan insanların olduğu ülkede "başbakanımız istiyor" diye düşünüp çocuk yapan insanlar çok fazla eminim.

zaten korunmak gibi bir niyetleri yok niyetleri üçe tamamlamakmış. mantığı yok saçmalıktan başka bir şey değil çünkü.

can sıkıntısındandır, meşgale bulamamışlardır başka, 24 saati farklı aktivitelerle dolduramıyorlardır; aynı bu ortamda geçen günlerde gördüğüm günde 1,5-2 saat sevişen bir çifte dair duyuruda olduğu gibi, tek fark ilkinde somut sonuçların gerçekleşmiş olması.

çocuğu veren rabbim rızkını da verir diyorlar +1

cocuk bi masraf kapisi olarak gorunmuyor zaten onlarda hatta, gerektiginde dilencilik yapar, mendil satar, okula da gitmez sanayide cirak olarak baslar eve ekmek bile getirir.

ayrica bi laf vardir, zengin parasiyla oynar, fakir karisiyla diye.

@ konusma ben konusuyorum daha bitirmedim: aile hekimligine gittiginizde veya aile planlama, anne cocuk saglgi birimleri vs ucretsiz olarak prezervatif ve dogum kontrol hapi veiyor. (en azindan benimki her seferinde iter misin diye soruyor.)

doguda gorev yapan bi kadin dogumcu arkadasim da bunu teyit etmisti zamaninda. hatta ucretsiz dogum kontrol haplari, bolgedeki bazi inanlar tarafindan tepki gormus, bizim irkimizi yok etmeye calisiyorsunuz diye needeyse doveceklermis doktoru ve hemserileri. kadinlarin cogu dogum kontrol haplarini alip, saksi ciceklerinde veya bahcelerinde uc bes tarla bitkisinde gubre olarak kullaniyorlarmis.

ne kadar çocuk yaşlanınca bize bakacak o kadar köle zihniyeti.

Oha ben açıcaktım bunu dün uyuya kaldım.

Sen gel bi de suriyelileri gör. Savastan kaçmıs gelmisler. Adam kaba inşaatta oturuyor bildiğin kaba inşaat, camı penceresi kapısı yok. Günlük 15-20 lira yövmiye alıyo, 3 cocugu var. Kış geldi yakacak odunu yoktu. Neyse elimizden geldigince yaptık bi şeyler. Kendi odunumu kömürümü paylastım amk. Daha bir sürü şey.. Dün öğrendim karısı hamileymis dördüncüye. Ulan amına kodugumun evladı yaptığın iş iş mi şimdi? Sırası mı çocuk yapmanın. Adam camı kapısı naylonla, battaniyeyle kapatılmış sığındığı inşaatta sikismis. Elimde kalacaktı dün, allah verdi ben napim diyo. Ulan göt, istedikten sonra allah 20 tanede verir. Öyle bi söylüyoki sanki allah gelmiş karısını düzmüş, töbe est. Ben bu kadar sikine düşkün bi millet görmedim daha, hepsi boyle sadece bunlar değil.

Sorunun cevabı düşüncesizlikleri, zevkine düşkünlükleri ve mallıkları.

ptt nin iadeli tahattulu yurt disi gonderimleri var. en ucuzu budur, hatta aps olani hem iadeli tahattutlu hem de ilginc bir sekilde diger seceneklere v diger sirketlere gore daha ucuzdu.

ben ptt den çok gönderdim, biraz geç gitti ama gitti. hem de çok ucuza.
yalnız bi tanesi gitmedi ama alıcıya ulaşamayınca bana geri döndü, kaybolmadı yani.

yada kaç saat uyuyucaksan o kadsr sessizlik kaydet bir mp3şeklinde uyumadan at media player a arkasınada istediğin parçayı at

@ denizrocket: ilkel milkel ama düşününce işe yarar bi yöntem..

Bence Trabzon'dan sonrası, yani Rize ya da Artvin. Karadeniz'in anlamı biraz daha bu kentlerde, internet taraması ile çeşitli otellere ulaşabilirsin. spesifik bir ilçe ya da otel önerisi yapmayayım, kendin beğen.

ayder hasimoglu otel
www.hasimogluotel.com

edit: kisin dogu karadenizde bi cok yer kapalidir, yaylalar , oteller vs. ya uzungol ya ayder derim. ama kisin ayder ayri bir guzel olur. hasimoglu da yaz kis acik. hem ayderde kucuk bi kaplica da var. (kadin erkek ayri havuzlar yalniz) bi kayak tesisi yapiliyordu bittiyse kayak sansiniz da olur. zaten 2 gunluk haftasonu icin cok bi yer gezme sansiniz olmaz.

moyy mini otel - çamlıhemşin rize'de tek geçerim.

Götünüz donar diyerek, Rize-Çamlıhemşin. Çıkabilirseniz yaylalara da çıkarsınız tabii, ama çıkamazsınız bence :D

bu zamanlarda karadeniz pek doğru bir tercih olmayabilir. ama yine de ayder yaylası tercih edilebilir.

sümela manastırı. altındaki apart evlerde kalın.

Evet, bi manasi var. Kiz olursa, Sati, erkek olursa Satilmis. Bizim edebiyat hocasi annattiydi. Bebeler surekli oluyo filan, hayatini kaybediyo manasinda oluyo yani... Sonra bu ismi koyuyolar olmesin diye kaliba. Buna benzer bisiydi...

bu da kutsal bilgi kaynagimizdan...

(bkz: satılmış/@bona fide)

verdim sukelayi tabe

bebek ölümlerine karşı çözüm olması istenen bir inanç o. bebek doğduğu evde tutulmaz ölüm geldiğinde bulamasın diye komşuya verilir. bir süre sonra komşudan geri alınırken belli bir miktar para verilir. hop satılmış. öyle biliyorum ben.

saçma sapan anadolu adetleri. anadolu koysalar daha iyiymiş.

satilmis eski bi isimdir aslinda. satilmis aga mesela. insanin birini satmasi, para icin kendini satmak gibi terimler sonradan uretilmis argo terimlerdir. ismi satilmis olan insanlar ve cevresindekiler bunu parayla satilmak anlaminda kullanmadiklari icin tuhaf gelmez.

Cigerdelen ufkumu actin su an.

Baya niyet ettim allah rizasi icin bizim hanimi...

Bu mu, bi suru abuk sabuk sey bilirim bu niye kacmis, ay biri link neyin bise atsin, biraz okuyalim.

Cigerdelenin devamı niteliğinde olarak, songül, soner, döne vs örneklerinde de bu tür inanışlar vardır. sürekli kız oluyorsa bu son kız olsun da artık erkeğe dönsün anlamında yeter, songül ya da döne, sürekli erkekten sonra kız olması için soner vs vs diyer gider.
satılmış'taki gibi bir inançla yaşar ismi de konulur. bundan öncekiler hep öldü bu yaşasın diye

benim bildiğim anadolu adeti de değil, orta asya'dan beri gelen bir adet -ki bazı eski türk hikayelerinde satılmış ismini gördüğümden eminim, şamanlar kötü ruhlar almasın -yani bebek ölmesin- diye satılmış ismini koyarlarmış bebelere. ota suya "saçma adet" deyip geçmeyin, güzel şeyler bunlar.

apollo 18 diye bi film var bu konuda ilginizi çekebilir

uzay programları, soğuk savaş'ın ardından önemini yitirdi. aya insan yollamanın bir anlamı yok ve çok pahalıya mal olur. oraya adam yollayıp iki saat gezdirip geri döndürmek şu noktada amerika için hiçbir şeyi kanıtlar nitelikte değil artık. onnun yerine 8-10 tane rokete para yatırmak daha faydalı.

hadi bu militarist bakışaçısını geçtim, insan yollayıp risk almak yerine günümüzde robot yollamak da araştırmanın salahiyeti açısından çok fark eden bir nitelikte değil, hatta daha avantajlı. falan filan.

Gidilmiyor ama ay üstünde çalışmalar sürüyor. Geçen yıl yüzeyinde bomba patlatıp uzaya sıçrayan ay tozu bulutunun tayfını inceleyerek ne kadar su bulunduğunu falan araştırdılar. Tabi sadece su değil. Bunun dışında ay doğrudan insanların gidip ortaya çıkarmasını gerektirecek bir bilinmezliğe sahip değil diye düşünüyorum. Şimdiki teknolojiyle bu aşamada yapılan araştırmalar insanların gitmesini gerektiren şeyler değil. Dünyadan da yapılabiliyor. Ne zaman kaynakları hammadeye dönüştürmesi için robotların kurulumunda insanlara ihtiyaç olur o zaman gider insanlar. ama o bile olmayabilir. Robotları başka robotlar kurabilir. Bir daha ay'a hiç insan ayak basmayabilir hatta. Turistik gezi dışında tabi...

ben bu soruyu eski bir nasa çalışanı şimdinin conisi olan bir amerikalı'ya sormuştum.

ilk ay görevleri amerikan halkı ve dünya tarafından çok büyük ilgi çekmişti. ondan sonra pek ilgi çekmemeye başladı. apollo 13 filmini izlediysen eğer orada astoronotlar pek ilgi çekmediklerinden hayıflanıyordu. o sıralar büyük bir savaş karşıtlığı var dünyada. amerika da vietnam savaşıyla, soğuk savaş'la uğraşıyor.. maddi bir yük tabi bu da. zaten ay'la alakalı çoğu bilgi elde edildi. sovyetler'e karşı üstünlüğünü de kanıtladı. ay'a insan yollama projelerini askıya alıyor amerikan hükümeti. mars'a ve diğer gezegenlere odaklanıyorlar.

ay'da bir şey değişmez. şu fotoğraf bile binlerce yıl orada öyle duracak.

i.imgur.com

aya gitmenin bi faydası olmadığı içindir belki de. atmosfer yok, doğal olarak hava yok,su zaten yok. yani orada bi yerleşim kurabilmek mümkün değil.
turistik gezi düzenlemek için çok pahalı, maliyeti kurtarıp kara geçebilecek bi fiyata düzenlenecek turlara para verip gidebilecek kaç kişi var. ölü yatırım olur.
bilimsel araştırma yapmak için desen, teknoloji ilerledi, aydaki koşulların aynısını,yer çekimsiz, havasız vs laboratuar ortamında kurabilmek mümkünken gitmeye gerek yok. örnek alma işi zaten yapıldı, taştır, kumdur, mikro organizmadır. oradan getirilen malzemeler de inceleniyor. niye gidilsin ki daha?

boşa niye o kadar masraf yapsınlar hacı? aya gidip napacaklar? gitmişler bir kere görmüşler tamam işte. her hafta aya ziyaret mi yapılsın?

ne güzel bissürü süper cevaplar verdiniz lan, aydınlandım mutlu oldum gece gece, eyvallah. leylek dahil her kuşa hallenen bir millet olan amerikanların sırf bir işe yaramıyor ve masraflı diye sükseli bir hareket yapmamasını yadırgıyorum ben. bir grup insanı aya çıkartsınlar, en az felix'in atlaması kadar ilgi çeker ve olay olur. ileride büyük adam olursam ben gidicem ay'a, cevap veren siz güzel insanların nicklerini de sprey boya ile yazıcam dağa taşa. o değil de, sprey boya da işe yaramaz orada dimi?

gidilirse tritium için gidilir, rusların projesi var bu konu hakkında, hindistanda ilgili bayağı, amerika zaten biri gitmeye kalksa hemen ilk ben gitmiştim tamam mı diye atlar, özel madencilik ve enerji şirketlerinin de projeleri var şu an için.

ama uzunca bir süredir gelen giden olmamasının sebebi tamamen duygusal, aya gitmek tuzlu ve meşakatli malüm.

en.wikipedia.org

burdan başla www.mfa.gov.tr

www.idefix.com

www.idefix.com

araştırmaya şurdan başlayabilirsiniz.

en.wikipedia.org

gul receli

domates reçeli, karpuz kabuğu reçeli, ceviz reçeli (bu pek enteresan değil gerçi sanırım artık)

karpuz reçeli.tadına bakmadım.çilek ve vişne reçeli dışında reçel yemem.

turunç reçeli

nar reçeli için güzel şeyler söylüyorlar.

bir de patlıcan reçeli vardı sanırım.

benim şahsi favorim kirece yatırılmış balkabağı(kıtır kıtır) ve bergamot.

karpuz jabugu

reçel pek sevmem fakat incir reçeli hariç.

portakal reçeli. bosna'dan yengem getirmişti, güzeldi.

süt reçeli diye bir şey var, farklı ama belki ilginizi çeker.

eksisozluk.com

uçkun reçeli.

patlıcan reçeli, ama kapağından yapılan reçel mükemmeldir.

kabak reçeli, evet kirece yatırılan reçelde mükemmeldir ama @bipoların dediğinin aksine balkabağından yapılmaz o mantaş kabağından yapılır.

turunç reçeli, herkes sevemez ama çok güzel değişik bir tad.

bir de ayvalıkta zeytin reçeli vardı ama tadamadım.

domates reçeli, şahane tadı var.
bergamot reçeli bilmeyene enteresan gelebilir.

sakiz receli

tatlı lor ile karıştırarak böğürtlen reçeli denyin, her türlü reçel güzel bir tatlı lorla enfes oluyor.

Yenigün'ün dağ çileği reçeli.
Erik reçeli yemiştim bir yerde de o da pek güzeldi.

acı biber reçeli yapıyorum her sene

tarifi sözlükte

ceviz reçeli

Zeytin reçeli diye bir icat var. Kötü sayılmaz.

klişe bir yorum yapmak gerekirse; futbol bu. her ihtimale açık. fakat çok düşük bir ihtimal.

elbette var ve kimse "şu kadar ihtimalle" diyemez. afedersin ama çok saçma bir soru.

anca 2/0 diye düşünüyorum ama. son dakikalarda gelen bir gol 2/1 bitirebilir maçı.

Bende bi kuponuma koydum 2/1i.. Bizin takım gol yemeden kendıne gelmeyen bir takım. En büyük örnek geçen seneki real madrıd macı.

1/2 daha olası..

romadaki kolezyum olabilir.
Yapmadım hiç.

seneler önce yapmıştım. şatoydu galiba. tavsiye ederim.

yuvarlak dünya küresi şeklinde olan haritalar var, masa üstünde de şık duruyor.

şeffaf parçalı biblo gibi olanları kastediyorsanız hayatta tavsiye etmem. geçen akşam uğraştım, gözüm deli ağrıdı. girintiler rahat seçilmiyor şeffaf olduğu için, dibine girip bakmak gerekiyor. bir de parçalar dağılmasın diye sürekli elinizde tutmanız lazım, bırakamıyorsunuz. 2 saatin sonunda tam bitiriyordum ki elimden fırlayıp paramparça oldu. daha da almam elime:
www.ekstrafiyat.com


90'lardaki puzz 3d gibi arkası süngerli yapbozları diyorsanız, eh eğlenceli sayılır ama bazı bağlantı yerleri biraz el becerisi gerektiriyor.
bende bu vardı: www.mindgamesdirect.co.uk

semt pazarı

vırrık

evboy

kurner

her şey

mixstore

vırrık güzelmiş :)

DEPO
DÜKKAN
BAZUKA

bunlar da benden olsun :P

ardiye

zerzevat

yoğartık

çıfıt çarşısı

(bkz: Ananza)

Amk diye gazete oluyosa neden olmasın

www.diplomatie.gouv.fr

olur diyor schengen yengen

abd uçuşu için amsterdam aktarması yapacağımdan hollanda elçiliğine sorduğumda vizeye gerek yok demişti.

olur. amsterdamda ing. vizesini göstereceksiniz. transit bölgede kalacaksınız tabii havaalanındaki.

Ben şu anda bursa' ya gidiyorum, tanıdık bir yer yok ama istersen bakabilirim senin için. Sorabilirim bıçakçılara.

sürbisa ve sürdövbisa'ya mail atmayı denesenize. kafanızdaki modelin aynısını yapmasalar bile bıçaklarını customize edebiliyorlar bildiğim kadarıyla. ortada bi yerde buluşursunuz.
bu arada ikisi de trabzonda.

Çift çorap + yara bandı. Kesin çözüm olacaktır, hem yara da iyileşmiş olur.

günlük ped yapıştır topuğuna yarabandı kesmez.çift kat çorap bu mevzuda yapılacak en aptalca iş olur artı olarak.

çift kat çorap dahada aşındırmasın hacı, bence riske girme.

yatmadan buzluğa koyarsan belki biraz rahatlar ayakkabı. ek olarak çorap + yara bandı.

ayyakabının derisi ayakkabıcıda dövdürtmeden yumuşamaz,buzluk tuzluk hikaye.

çift kat çorap ayakkbının ayağınıza daha dar gelmesine sebep olacağından, şimdi vurmayan yerlerinide vurması büyük ihtimal olacaktır.

onun yerine vuran yere denk gelecek şekilde, kalınca bir mendil, pamuk veya günlük ped koyun ve koli bandıyla geniş bir şekilde yapıştırın. normal yara bantları geniş mendil vs tam olarak tutmayabilir ve yarı yolda kayar gider.

biraz geç bir cevap oldu ama şöyle bir yöntem öğrendim: ayakabının içini doldurup (veya 2 kat kalın çorapla giyip) fön makinesi tutuyorsunuz, açılıyormuş.
ayakabıcı da benim ayakabımın topuk kısmını ahşap bir yere oturtup çekiçle vurmuştu birkaç kez o noktaya. yumuşamıştı baya.

bulamam migros'ta yoksa. ki yok :/

neden ille de tonik?

meyve suyuyla da çok iyi gider..

www.wikihow.com

little miss rejectee'nin dediği gibi mürver şurubuyla denemek isterseniz ikea'da var, aynı şu şişe: www.ikea.com

soda-elma suyu yapabilirsiniz.

canlar güzel oneriler verdiniz. sizi seviyorum.

yapcak bişi yok hocam hersekıl soycaklar kımısının sıgortası herseyı karsılamıyo az para versende ben mesela blue sheild blue cross dan 639 dolara yapıtırdım mecburen oda

massachusetts'e gideceksen masshealth adi altinda, eyaletin ucretsiz sigorta sistemi var. ona basvur, sansini dene. ben yaptim, oldu:)

www.imglobal.com

aylık 44 dolara 500 dolara kadar deductible..
aylık 62 dolara herşey dahil..

İşte mutlu olmaya çalış vaktinin çoğunu geçirdiğin yerde. Kendine hedef koy çalış bir şeyler başar. Övül herkes sana gıpta ile baksın.

Boşver be oğlum takma kafana, çoğu memur senin gibi sefil bir hayat yaşıyor zaten, onları düşün.

valla ben de bir süredir aynı olaydan kafayı yemek üzereyim ama bunun bir sonu olduğunu biliyorum. değil 30 sene, 1 sene sonra bile kendimi sabah 7 akşam 6 düşünemiyorum.. hele o takım elbise boynuma geçirilmiş bir ilmik gibi.. taşıyan taşısın ama bana göre değil..

@kelepir; sorun zaten iş kavramından nefret etmemde.

@mountaincat; bu beni daha da sinirlendiriyor. milyonlarca insan nasıl kaderine razı bir şekilde yaşıyor anlamıyorum. şu tarz bir hayattan zevk alabilenlere inanamıyorum

@lepetitprince; en azından ben serbest kıyafetle gidip gelebiliyorum :)

ya darılmayın, kızmayın ama şu tribe çok gülüyorum ben. yalan değil, beyaz gömleğimi giyip hayatı iş olmuş birisine dönüşmekten korkmuyor değilim. yarrak kürek bir ortamda sabahtan akşama kadar meeting set etmek gibi acayip aktivitelerle uğraşmak istemiyorum.

ama tek derdiniz sabah 6 akşam 7 çalışmak olsun ya. yani mesele "çok çalışmak"sa haklısınız, herkes kendine vakit ayırabilmek ister. günde 8 saatten fazlası hoş değil. hakkıdır hakk'a tapan milletimin istiklal.

lakin bırakın 8'i, günde 10-11 saat çalışabilmek için çok şeyini verebilecek insanlar var. sizin yerinizde olmak için. kendinize bir sorun... çalışmadığınız zaman gerçekten verimli vakit geçirebiliyor musunuz? çalışmayıp daha güzel bir şey yapıyor musunuz?

tabii ki yapmayıp çalışmak yerine dana gibi yatabilirsiniz, niye çalışmak zorunda olasınız? ama insanlar kapitalizmden önce de yaşamak için SİKE SİKE mücadele etmek zorundaydı.

işleyen demir pas tutmaz. binalara tıkılı kalmak, sabahtan akşama kadar çalışmak çekici şeyler değil. dediğim gibi, bunu ben de istemiyorum.

ama bundan korkmamamız lazım. yeterince akıllı ve verimliysek eğer, bir şekilde yolumuzu bulup kendimize zaten vakit ayırabilir ve işi hayatımızın kendisi değil de, yaşamımızın bir parçası yapabiliriz diye düşünüyorum.

buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim. şu an kendime "sus lan bıdı bıdı" deme ihtiyacı hissettim. çay koymaya gidiyorum.

yukardaki yoruma katılmıyorum. çok daha küçük bir şehirde, belki bir köyde, daha az paraya ama daha mutlu yaşamak mümkün.

kafanıza bu kadar takıyorsanız ilerde pişman olmamak için şimdiden bu alternatifleri düşünmenizde fayda var.

idealistler? paraya tercih ediyorlar dunya'ya katacaklarini.
bazilari da torpilli, yerim hazir diyor olabilirler yani :)

ne alaka lan akedemisyenlik kadar rahat meslek varmı aldıkları maaşda az buz değil,ayrıca ilgilenmek istedikleri konularla ilgileniyor,genç dimağlarla muhattap oluyorlar bence çog mantıklı.

sosyoloji, siyaset bilimi, arkeoloji, sanat tarihi genetik vb. bölümlerde iş olanaklarının sınırlı olması akademiye yönlendiriyor.
kimisi torpilli, kimisi idealist.
söyleki, sistemi değiştirmekte isteyen çok: örneğin, spor öğrencisi arkadaşım, akademiye gircem, sapık bilgisiz hocaları atacağım sistemden dediğini hatırlıyorum.
devlette kadro bulmak için, devlette okumuş olmak, öypli olmak, tanıdığı olmak vb. şart gibi.
sabancı, boun, odtu, koç amerika istiyor.
hatta bilgideki hocam bana, almanyada okuman işe yaramaz demişti aleni bir şekilde.

yani idealist olmak gerçekten lazım bu alan için.

devlete sırtını dayamak istese klasik memur olması daha mantıklı değil mi_

dışarıdan kolay görünen ama içeri girince, tezdi, yeterlilikti, savunmaydı, yayın koşulu, atama kriteri derken aslında "akedemisyenlik kadar rahat meslek varmı" önyargısını hiç birşekilde hak etmeyen bir meslek. parası da çok gibi görünse de, aslında aldığınız maaşın yarıdan fazlası, üds, ales, kitap (çoğunu yurt dışından getirmek zorunda kalıyorsunuz üstelik), fotokopi, çıktı vs ye harcarsınız. araştırma görevlileri devlete kapağı atmış olsa da sözleşmeleri yıllıktır ve her yıl yayın listesi sunarak sözleşmeerinin yenilenmesini hak ettiklerini (!) ispatlamak zorunda kalırlar. tabi bunun için de kongredir, sempozyumdur gezmek(!) (uçak bileti, kongre katılım ücreti, konaklama ücretini cepten ödedikten sonra, o parayla krallar gibi gezilir aslında ama), kaliteli dergilerden kabul almak için yırtınırsınız. o kaliteli dergilerin çoğu yabancı dilde yayın yapar ve sizin de en az bir yabancı dili o dilde yayın yapacak kadra iyi bilmeniz ya da çevirmene para ödemeniz gerekir. hatta bir çok insan sizin, öğretmenler gibi, yazın ve şubat tatilinde okulu kitleyip gittiğinizi sanır ama gel gör ki, siz azaltılan otobüs saatlerine, öğrenci olmadığı için kapatılan yemekhane ve kantine, hatta sürüm olmadığı için bozuluyor diye getirilmeyen bisküvilere rağmen sabah 9-akşam 5 okulu beklersiniz.

sonuçta bazıları gerçekten idealisttir, söylecek bi şeyleri vardır, bazıları da hasbel kader özenip işin içine girmiştir, artık bu yaştan sonra başka bir alternatif de kalmadığından sıkışmıştır.

Her sey para demek degil. Kendini o meslege o bilime adamak isteyen o sekilde mutlu olan insanlar var.

firavunun bir ünvan olduğunu bilmiyorlar büyük ihtimalle. kuran'da adı geçen, israiloğullarına zulmeden firavunu kastediyorlardır. fakat niye böyle tepkilisiniz anlamadım. türkiye'nin yüzde kaçı bu bilgiye sahip ki sizce?

Atatürk gibi bir vizyonere firavun diyen yobaz kafası kadar tiran ve diktatör bir mantık görmedim şimdiye kadar.

yanlış yapılan keşke sıfat tamlaması olsa. zamir olsa. zarf olsa.

kafa örümcek.

öyle bir noktaya geldik ki Atatürk'ü anlamaya çalışan, o'nun medeni inkılaplarını kavramaya çalışanlar, artık fikirlerini söylemekten çekiniyorlar.

firavundan kastettikleri Musanın zamanındaki firavun. yani genel olarak firavunları değil, belli bir firavunu kastediyorlar. ancak o firavunun adı da tam olarak belli değil, yani ramses olup olmadığı kesin değil. demekki ramses değilse boşu boşuna adamın günahını almayalım diyolar.

ha sen yapılan bunca şeyden sonra, firavunları zan altında bırakıyolar, bunun hesabını öteki dünyada nasıl verecekler diye düşünüyosan o da ilginç bi mantık tabi.

geri zekalılar..

tevrattan dolayımla kuran ve islam geleneğinde var bu. "the evil" karakter olarak "the firavun". yapacak bir şey yok, yanlış söylemiyorlar. kültürel kodumuz öyle.

sadece iyi bir maas getirisi olarak bakmayin olaya. sizi degistirecek bir hayat deneyimi olur yurtdisinda master.

cevap: evet iyi bir okul fark yaratir.
edit: geri donmek bile istemeyebilirsiniz.

mezun ol imkanın varsa git abd ye.

little miss rejectee + 1

Amerika'daki masterdan sonra iş tecrübesi edineceğiniz yerler daha iyi olur genelde, kesinlikle Amerika imkanı varken gidilmeli diye düşünüyorum. Yurtdışı tecrübesi fark yaratıyor.

uygulaması zor da olsa kariyer planlarını kısa vadede yapmamak gerek. imkanı olan herkese yurt dışı masterını tavsiye ediyorum. şu anda türkiye'de yurt dışı masterı yapmayan adamı genel müdür yapmıyorlar ya da üst yönetimde yer bulamıyorsun. Türkiye'deki etiket merakı uzunca yıllar vazgeçilemeyecek bir zaaf.

Şu anda öğrenciyken parayı bulduğun için o para tatlı geliyor ve paradan olmak istemiyorsun. Ama uzun vadede katbekat daha karda olacaksın.

rejectee +1, amerika'da master mükemmel olur, kariyerin açısından da, hayat tecrübesi açısından da. iş tecrübesi açısından şöyle diyeyim: ben eskiden akademik alanda belli bir süre ilerlemenin -yüksek lisans, doktora gibi- türkiye'deki iş hayatı açısından bir kayıp olduğunu düşünüyordum -hadi yüksek neyse de, doktoraya kesin öyledir, gözüyle bakıyordum, iş verenler açısından öyle olduğunu düşünüyordum en azından. ama doktorayı bitirip de iş bulan arkadaşlarım oldu, ki onların dediği de şu: yüksek lisans ya da doktorada yaptığın laboratuvar çalışması, özellikle ar-ge'de çalışacaksan, iş verenler için güzel bir şey. bir de amerika'da yapacak olman en süperi, şahane ingilizcen olacak çünkü, gayet smooth :D hem zaten iki sene de çok büyük bir kayıp sayılmaz bence, doktoraya nazaran. o yüzden git derim.

ha, notunu şimdi gördüm, yani sen bilirsin gene de, ama öyle bir imkanım olsa ben giderdim sanırım. gene de düzenini kurduysan bilemiyorum.

edit: bir de, bence de dönmek istemeyebilirsin.

tam yaşıdır müzik için ve ısrarla spor.

müzik ve bale çok güzel olur.

Valide sınıf öğretmeni olduğu için biliyorum, müfredat haricinde harf kelime çalıştırmak doğru değil. Okuma yazma konusunda o süreci öğretmenine bırakın.

İlerde sizi iyi anmasını istiyorsanız sesini sevdiği bir ensturman çalmasını sağlayın. Şahsım adına çok kızıyorum aileme bu konuda. Zamanında yönlenemedik müzik işlerine acısını çekiyorum hala.

müzik kulağı için bir teste girebilir bence, spora mutlaka yönlendir ama satranctan falan sıkılabilir çok sosyalse.

yüzme diyorum ben de.

yahu niye cikmiyorsunuz size verilenlerden?

bu is icin özel kurumlar var, cocuk ileri zekali olabilir, zevk aliyo olabilir okumaktan, niye engelliyosunuz?

kesinlikle spor olmalı. ve tariften anladığım kadarıyla grup takım sporu olmalı.
eğer sanatla ilgili olacaksa bale güzel bir seçenek olabilir.
ayrıca ne güzel çocuğunuz varmış :)

takım sporlarından biri olabilir diyorum ben de.
o yaşta alışılan spordan kolay kolay vazgeçilmiyor.
ekstra disiplin de kazanır.
beraber karar verin bence, o söylesin yani "basket istiyorum" falan diye.

bir de haddim olmayarak: kardeş de iyi olabilir, uzun vadede çok çok iyi olur hatta :)

@serabetan
ben tutamıyorum zaten, zorla el yazısıyla yazılmış hikayeler aldırdı bana. okuyup duruyor kendisi. bu arada işin saçma tarafı diğer ders kitaplarında el yazısı yok. sonraki sınıflarda durum nasıl bilmiyorum.

Resim yapmayı seviyorsa ona yönlendirin derim ben de :)

@neyleyim
kardeş konusu da ayrı bir sorun. kızıma haksızlık ediyormuşuz gibime geliyor. o da olacak inşallah.

sosyalleşip aynı zamanda sıkılmadan disiplin kazanabileceği bir alana yönlendirin bence. tabii ki kendi yetenekleri ve ilgisi doğrultusunda olsun bu yönlendirme. birlikte karar verin. dans, enstrüman öğrenme ya da takım sporlarından biri olabilir.

merhaba. telefondan gördüm duyuruyu, resmen uzandigim yerden kalktim gittim bilgisayari actim sirf buna yazmak icin, onemli bir konu cunku.

4 senedir devlet ve kolejde müzik ogretmenligi yapiyorum istanbul'da. bu sene itibariyle birakmis ve farkli muzikal (yine cocuklarla alakali) aktivitelere giriyor olsam da, onlarla yeterince zaman gecirip deneyim sahibi oldum. cocugum yok fakat yüzlerce cocugum oldu her sene. (erkegim bu arada)

öncelikle, kesinlikle "şu enstrüman olsun, sanatın şu dalı olsun" vs. gibi bir yaptiriminiz olmamali. çocuğun kendisi sevmeli ve istemeli o enstrümani veya sanatin o dalini. bu piyano olur, keman olur, bale olur, seslendirme olur, her şey olabilir. basliklar halinde biraz bunlara deginmek istiyorum.


1- enstrüman: piyano şu bakımdan güzel. her türlü müzik (pop, klasik, senfonik, vb.) piyanoya uyarlanabilir öncelikle zengin bir şekilde. üstelik, müziği, armonik yapiyi, en iyi görebileceği enstrümanlardan birisi. dijital piyanolar da artik bolca kullanildigindan, komşularla sıkıntı yaşama derdi de yok. diğer enstrümanlarin bana sorarsaniz babasi gibi. düşünün, biz konservatuvarlarda, senfonik eserleri de, operaları da, ilk başta hep piyano eşlikli calisiyoruz.

ama onun disinda, diger bütün enstrümanlarin da kendisine has güzellikleri var. nefesli enstrümanlar mesela hep cezbetmistir beni, tabi onlarin da kendilerine has zorluklari var. "şan"da olduğu gibi soyut düşünme, diyaframin kullanim ve geliştirme zorlugu, vb..

tek tek tüm enstrümanlara değinmeyeceğim ama eğer kendisini bir "çocuk orkestrasi" veya orkestrali bir çocuk oyununa götürürseniz ve daha sonrasinda "canım, izledigin konserde en cok sevdigin enstrüman neydi, bunlardan bir tanesini öğrenmek ister misin" şeklindeki sorunuza alacağınız yanıta göre yönlenebilirsiniz. daha sonra bir enstrümanın öğrenilmesi ile ilgili zorluklardan, aşılması gereken noktalardan vs. bahsederiz ona, bu tabii ikinci aşama. gerçekten de bir enstrümanı kalpten severek, isteyerek çalışmak ister mi, bunu bir yoklayın.

önerim, kadıköy süreyya operasında haftasonları bazı çocuk oyunları var orkestralı. onlara götürün mesela. içinde hem enstrüman, hem tiyatro, hem şarkı söyleme, hem bale var bu bazı oyunların. böylece neye yönlenmek istediğini, neyden daha çok büyülendiğini görürsünüz.

veya doğuş senfoni orkestrası, beyoğlu gençlik orkestrası gibi orkestraların konserlerine götürün.


2)
bizim bu haftasonu (pazar günü) CRR konser salonunda bi konserişmiz var. dünya koro günü. orada bizim büyük korolar dışında, idso çocuk korosu da yer alacak. eğer koroda şarkı söylemeyi isterse (sakın okul korolarıyla karıştırmasın, bu korolar profesyonel oluşumlardır) onumuzdeki seneler icin ben hocalariyla tanistirip sinava hazirlama ve sokma işlerini üstlenirim.

bu konserin detaylari, ekşi duyuruda en üstte sabitlenmiş duyurumda var zaten. mutlaka "çokseslik"i duyması ve kaliteli zengin armonili eserleri dinlemesini sağlayın. size hatta çocuk korosundan veli olan arkadaşımla da tanıştırırım ve koronun çocuğu üstündeki etkileri ile alakalı bilgilendirmesini sağlarım.

3- seslendirme - dublaj.
ben küçükken bu işte bir süre yer almıştım ama daha sonra başka alana yöneldim. bu da, çocuğunuzun karakteristik bir ses tonu varsa, yönelebileceğiniz alanlardan birisi. bir kayıt yapıp onunla, dinletebiliriz birilerine.

4- resim - bale.
okulda ogretmenleri bu anlamda sizi yonlendiriyor olmali ama yonlendirmiyorlarsa eğer, bu alanlardaki eserleri izlemeye/gormeye gidin beraber cocugunuzla ve ilgisini takip edin, bu konular uzerine konusun kendisiyle. bakalım ne hissedecek yaşıtlarını izlediginde.

5-
ilkokuldan itibaren konservatuvarların yarı zamanlı sınavlarına sokabilirsiniz. kendi okuluna giderken, bir yandan da yarı zamanlı olarak konservatuvara gfidip müzik egitimi alabilir. 2 okul bi arada okuyor yani, haftada belli günler.

bunun tabi yetenek sinavlari var. hangi bölüme gireceğine göre, sinavin icerigi değişir. bale, piyano, flüt, vb.... bunla ilgili ayrintili ayrica konusuruz. pek cok aile bilmez bu yarı zamanlı olayını.

6- spor.
benim alanım olmadığından cok ahkam kesmeyeceğim ama inanilmaz yararlarini görüyorlar eski okulumdaki öğrencilerimden spora başlayanlar. takım sporları ozellikle inanilmaz katki sagliyor. cocuklarin sosyal yaşantıları için de harika.

7- çocuk koroları

2 numarada bahsettim biraz ama burada açayım biraz. istanbulda olduğunuzu farz ederek yazıyorum ama her şehirde de vardır.
idso çocuk korosu, trt çocuk korosu, istanbul üniversitesi çocuk korosu gibi korolar var.
ben 12 yaşımda idso çocuk korosu ile müziğe başlamış ve akm'de büyümüştüm. bir çocuğun, o yaşlarda geçirebileceği en güzel zamanları geçirdim diyebilirim abartısız.

orkestralı, piyanolu, solistli, a capella, pek çok türde eserlerde sahneye ciktik. daha minik yaşta dünyanin sayili şefleriyle, solistleriyle calisma firsatiniz olabiliyor boylece. üstelik bu korolarda şarkı söylerken, opera ve tiyatronun çocuk kadrolarına veya sözleşmeli kadrolarına da geçiş yapabilir, sinavlara girebilirler.

ayrica, sosyal ilişkiler açısından inanilmaz katkilar yapacaktir çocuklara bu korolar. hayatlarindaki en güzel dostluklari bu korolar sayesinde yaşayacaklar ve çekirdek arkadaş kadroları bu kaliteli ailelerden ve onların çocuklarından oluşacaktır.

yapılacak çoksesli müziğin kalitesi ise, bu kazançlardan sonra gelecek bir artıdır elbet.


aklıma tonla şey geliyor ama sizin ufaklığı tanımadığım için çok bir şey diyemiyorum.


sportif veya sanatsal alanlarda mutlaka başarılı olacağı şeyler vardır, olacaktır. yeter ki yönlendirin.

çok teşekkürler arkadaşlar. fikirlerinizi tek tek gözden geçireceğim, kızımın istekleri ön planda olacak tabi ki.

satranc, tenis, yuzme, piyano. gerisi fasa fiso.

bir spor yapmayı, bir de bir müzik aleti çamayı bilsin.

masa tenisi, satranç vb neye ilgi duyarsa artık.

bizde Hindistan-hindi geyiği ne kadar yapılıyorsa orada da Turkey-turkey geyiği o kadar yapılıyor.

4 ay yaşadım. hiç şaka yapılmadı.

en son ne zaman mısır, heee mısır koçanı eheueheğeheğ diye şaka yaptın? 6 yaşında bi kere yapıyosundur, bi daha yapmıyosundur herhalde.

www.straightdope.com

edit: sorunun diğer kısmını cevaplamamışım. evet bana çok soruyorlar.

hiç yapılmadı bana, tek bir hindi esprisine maruz kalmadım amerikada.
zaten yapılsa da umursamazdım.

"mısırlı" falan gülmeye kalkmasın fena cortlar.

yapan olursada çok basit bir şekilde cevapla.

"siz ülkemize hindi demiyorsunuz, hindiyi ilk gördüğünüzde isim bulamamış ve ülkemizin adını takmışsınız gerizekalılar" de.

gerçi oda sana sen niye hindistan diyorsun derse sıçarız :)

belki faydası olur:

www.sabah.com.tr

Kimse sormuyor

Tespit güzel de çay olayı olmamış. Her gün çayı dışarda içecek değiller ya 10 liralık çayı çok uzun süre içebilirler.

iyi

tespit değil de derleme olmuş senin ki. erdoğan 2002 de mitinglerde bu hesabı yapıp asgari ücertin yetmediğini söylerdi. bence onun sözleri ekle 11 yıl geçmiş değişen bir şey yok kısmını ekle daha etkili olur.

simit değil, ekmek olsa daha iyi olurdu sanki. ekmek kuru kuru gitmeyeceğiiçin peynir zeytin.

ayrca matilda haklı. çayı eve yapacaklar ama bu duurmda tüp parasını eklemek gerekir.

Simit her yerde mi 1.40?

biraz ucuz ve populist bir hesap, onun yerine cayin kilosu + ekmek + bir insanin saglikli yasamasi icin gereken en temel gida maddeleri eklenebilir. mesela 5 kisiye 1 kilo meyve gunluk, 1 kilo pirinc ya da makarna ve bir kilo sebze 5 kisiye yeter. dedigim gibi populist. akp li degilim, yasasin besim tibuk.

ahaha kimse günde 1 doların altında çalışmıyor diye övünmek lazımmış.

bkz. iktisat efsaneleri...

www.hurriyet.com.tr

Devlet bunu, bir antlaşmayı onaylayarak ya da oluşmakta olan bir uluslararası örf adet hukuku kuralına sürekli olarak itiraz etmekte başarısız kalarak yapabilir.

(uluslararası örf adet hukukun devlet için bağlayıcı olmamasının şartlarından biri sürekli olarak itiraz etmektir. yani diyorki düzgün itiraz etmezse o kural onun için de bağlayıcı hale gelir.)

atıyorum paulina singer

www.tvrage.com

değil ya, oralarda yazsa bulurdum zaten.

saatlerdir düşününce buldum, Justine Lupe.

www.imdb.com

geceleri sarılıp yattığım bi ayım vardı, burnunda iki tane metalcik vardı ve dokununca şarkı söylemeye başlardı. yalnız o metaller çok çizdiydi zamanında suratımı.

hemen hemen bütün oyuncaklarımı saklıyorum çocuklarım için.

bebeğim vardı.hiç elimden bırakmazdım.anneannem ona yün elbise ve şapka örmüştü kırmızı.çok güzeldi.nereye gidersek gidelim,markete bile gidecek olsak elimde.apartmanda bir çocuğa verdim onu,oyuncak almıyorlar da çocuğa.

koltuk minderleriyle, çarşaflarla oynarken çok eğlendiğimi hatırlıyorum. kale vs. yapardım kendime. onun dışında pek oyuncak seven biri değildim. uzaktan kumandalı arabam vardı bitek.

edit: lego'yu nasıl unuturum. muazzam bir lego koleksiyonum vardı, onları da çok severdim.

101 dalmaçyalıdan bir tanesinin oyuncağı vardı, kırmızı tasması vardı, onu çok severdim.

bir tane zar bulmuştum sokakta, biraz büyükçe- monopoly zarı büyüklüğünde-. o zar yıllarca benim hayatım oldu.

eski okul defterlerimin boş sayfalarında fantezi futbol ligi oynamaya başladım. şampiyonlar ligi gibi. kendimce senaryolar yazdım olasılık hesaplamaları üzerinden. mesela a takımının ilk zarı 6'ysa defansın arkasına isabetli pas atıp kaleciyle karşı karşıya kalırlardı. 5'se atağa çıkarken top kaptırırlardı. 6'dan sonra yine 6 gelirse gol olurdu 5 gelirse kaleci topu kornere çelerdi.

beşiktaş şampiyon olsun diye hileler yaptığım da oldu tabii arada.

zarı bir gün kaybettim. kuvvetle muhtemel babam evi süpürürken makineyle çekti onu. bu yüzden hala kızgınım da yaş oldu 25 adama söyleyemiyorum bunu.

ördegim galiba :)

torba dolusu bilye

www.nurdandamla.net

topacım

www.agaclar.net

bis.bitenekadar.net şundan vardı bende 92'de yurtdısından gelmişti. çok severdim.

daha da küçükken böyle pinokyo benzeri bir oyuncağım vardı bezden halam dikmişti.

bu penguenlerden sonra favorim atari 2600 oldu. sonra büyüdük ve kirlendi dünya.

toys.gustoz.com

18/m

bir tane çiftliğim vardı. bir de legolar.
bir de peluş hayvancıklarımı çok severdim. ama en çok lego.

Koli koli oyuncaklarim vardi ve kimseye vermezdim, komsu cocuklari eve gelince saklardim hepsini cok cok severdim de benim bi arabam vardi, onu canavar agzi gibi acik disleri vardi, agzini kapatip geriye cekip birakinca ciiiuuww diye giderdi, agzini acip kapatarak, olurdum ben ona :)) bak yind hatirladim icim pirpir etti.
Bozuldu, agzi acilip kapanmaz oldu, agladim falan..sonra unuttum sanirim, kimse yenisini almadi..

Ya söyle balikli bir sey vardi. Herkes muhakkak bilir onu. Onu cok severdim. Balik tutuluyor muydu neydi, hatirlayamadim bak simdi.

Bir de kirmizi Lamborghinim vardi bir tane uzaktan kumandali. Aah ah, hala duruyor

@idonthaveausername o balikli sey yuvarlak bir mekanizma donuyordu baliklar agzini kapatip aciyordu bizde oltayla balik tutmaya calisiyorduk. Soruya cevap olarak da butun oyuncaklarimi cok severdim,hala severim. Su an hala yatagimda 5 tane pelus oyuncakla yatiyorum sanki birine sarilmassam digeri uzulecekmis gibi geliyor :)

@duzsac heh evet o! Adi var mi onun, neydi ya :>

www.kotusozluk.com


sanırım bu dediğiniz.

Evet kedidirin dedigi. Alkislarlayasiyorumdaki videoyu oynatamadim ama

Hic fotograf gozukmuyor bende. Mobilim diyedir belki, tuh

Beyaz ranger.
www.oafe.net

Tabii ki sanal bebeğim. Gece uykudan uyanırdım aç kalmasın diye. :(

hayır erkek.

kar yağmur fazlaysa neden olmasın paça ıslanmasın diye. erkek

emmi factor +2 istiyorsam sokarım.

Sokuyorum ama yürümeye basladiktan iki dakika sonra cikiyor. Bayan

yakışırsa sokarım. erkek.

bazı çizme tarzı şeylerde sokulması çok enteresan gelmiyor bana model itibariyle. skinny jeanle giydiğim bir çizmeyle elbette sokucam paçasını.

c: kadın

hayır erkek.

postal tarzı botlarda evet sokarım ama botu amele gibi kapatmam, açık durur ağzı

erkeh

ayakların benim gibi 45,46 numaraysa sokma, erkek

hayır. erkek.

yağmur kar çamur varsa özellkle paçaları içine sokabileceğim tarzda (bot-tayt, çizme-skinny jean vs) giyiniyorum, böylece paçalar kirlenmiyor.
c:kadın

fiyat düşürmüyorlar da yanında bilmem ne paketi verelim diyorlar.

genelde üyelik biterken, üyeliğe devam etmiycem dersen küçük bir ekstra paket veriliyor.

ama asıl kazanç, hatalı oldukları bişey yakalamak. mesela bi anda yayın kesilirse, telefon açıp çemkirmek gerek. hani böyle çok yağmurlu günler olur ya, öyle bi günde yayın kesilmesini bekleyip, hangi çağda yaıyoruz kardeşim, yıl olmuş 2014 hala yağmur yağınca yayın gidiyo vs vs

üyelik yılına göre çemkirebilirsin. uzun süredir üyesiysen bi başla sonunda da iptal edin kardeşim falan de gayet de güzel düşürüyolar fiyat. biz kumanda bozulunca kumandaya para vermeyiz ve ayrıyetten faturayı da düşürürüz genelde.

hangi aşamada olduğuna bağlı olarak çok şey değişmekle birlikte
mide kanseri, genellikle erken aşamada teşhis edil(e)miyor. çünü pek belirti vermiyor. genellikle tanı koyulduğunda ilaçla tedavi vb. şeyler yapılacak durumda olmuyor. operasyon gerekiyor kanserli kısım alınıyor. --bu kısım hastaneye yatar mı sorunuza cevap olabilir. operasyon için yatılması gerekli tabi.
bundan sonra da kemoterapi ve radyoterapi uygulanıyor. mide kanseri için çok kesin kurallar bilemekle birlikte, kemoterapi ve radyoterapi illla yatarak alınmak zorunda değil

bu soruyla bi ilgisi var mi?

www.eksiduyuru.com

cigerdelen'in dedigi gibi. doktor yonlendirir.

ameliyat olur muhtemelen. sonra da ilac tedavisi. ama hicbi bilgi olmadan, tamamen afaki konusuyoruz.

tesekkur ederim.
@compadrito, hayir duyuruyu simdi gordum. mide kanseri oldugunu yeni ogrenmis bir arkadasimla alakali olarak sormustum.

cigerdelen'in dediği gibi mide kanseri genellikle geç teşhis oluor ve çoğu zaman ilaçla tedavi aaması kaçırılmış oluyor.
babam mide kanseriydi. onun hastalığında özetle şu şekilde oldu. teşhisten bir hafta sonra ameliyata girdi. midesi ve maalesef metastaz yaptığı için diğer bazı organları alındı. ameliyattan sonra kemoterapiye başlandı. 2 seans kemo sonra 15 gün radyoterapi. bu arada bol bol ultrason, mr, endoskopi de yapıldı. sonra tekrar kemo. her kemo öncesinde de ayrıca kan tahlili yapılıyor.

tabi mide olmadığı için beslenme ilk zamanlarda çok sorun oluyor. damardan serum gibi mama benzeri bişey veriliyor. 15-20 gün sonra ancak sıvı gıdalara geçebiliyor yavaş yavaş.

çok zor bir süreç geçmiş olsun...

Ben kanser oldugumu ögrensem üzüntüden kendi kendimi öldürürdüm herhalde.

vaktinde yakın bir arkadaşı mide kanserine yenik düşmüş birisi olarak söyleyebileceklerim:

- derhal hastaneye yatıp yatmayacağı kanserin hangi evrede olduğuna, metastaz yapıp yapmadığına vs. bağlıdır. kemoterapi, radyoterapi, ilaçlar, cerrahi operasyon... gibi yöntemlerin hepsine tedavi sürecinde başvurulabilir. başta belirttiğim gibi prognoz ve hekim çok önemli.

- arkadaşınız bu süreçte bin bir türlü ruh haline girecek, her ne kadar hastalığını elinden geldiğince unutmaya çalışacak olsa da her bir detay, kemoterapi seanslarının ardından dökülecek olan her bir saç teli, her bir bulantı nöbeti, her ağrı çekişi... ona bu acı durumu fazlasıyla hatırlatacaktır. size verebileceğim en önemli tavsiye, yanında olduğunuzu elinizden geldiğince kendisine hissettirmeniz olacak. fiziksel anlamda bir yakınlıktan bahsetmiyorum. karamsarlığa en fazla kapıldığı, yalnız başına sessizce ağladığı zamanlarda bile siz dostlarının varlığını anımsayarak teselli bulabilir ve gözlerindeki bir damla yaşına akmasına mani olabilmeniz dahi başlı başına bir zaferdir. yine de sosyal hayatı, bağışıklık sisteminin baskılanması başta olmak üzere birçok faktöre bağlı olarak kısıtlanmak zorunda ne yazık ki. kısacası, yanında olun, ilgi gösterin, sevin, sevilin, gülün, ağlayın... sağlıklı bir insanmış gibi hissetmesi için elinizden gelen tüm çabayı gösterin.

Kesinlikle orda yap

turk hava yollariyla gidiyorsaniz 2. bagaj ucretsiz haberiniz olsun.

direk amazondan bakinca cok farkli gorunmuyor turk lirasina cevrildiginde ama cok acayip indirimler duyuyorum ben hep. ozellikle de yilbasi zamanlari. belki yanlis biliyorumdur

soyle dusunun hocam: turkiye'deki adam o maldan bin tane yapiyo veya getiriyo.

abd'deki adam ise yuz bin tane yaptiriyo. hangisi daha ucuza mal eder?

yani lafin gelisi bin ve yuz bin dedim ama cok ciddi buyuklukler soz konusu. miktarlar boyle. fiyatlar da ona gore.

-4/+4 soguk diyorsun. hmmm, toronto'dan selamlar, hava su an -5 derece, yani sicak. Cok abartilacak bi soguk degil -4, ozellikle kuvvetli ruzgar yoksa hic problem degil. North Face mont filan almayi dusunuyorsan Turkiye'de fiyatlari kol gibin, amerika'dan al. Gerci orada da cok ucuz olmayacak ama bir nebze daha iyidir.

halanne amerikadan bildiriyor.
amerika elektronik hariç çok pahalı bi yer. hele gideceğin yer new york dc virginia boston vs ise oy ki ne oy. bi de her eyalette vergiler farklı olduğu için etiket fiyatına kdv eklemen gerekiyor.

ben sizin yerinizde olsam decathlondan kışlık bot ve mont olayını hallederdim. (ki ben öyle yaptım. pişman değilim.) kalanları gelince alırım.

ikincisi (bugün black friday idi kaçırdın şansına küs. iphonelr laptoplar sudan ucuzdu, 3 er 5 er aldık resmen) pazartesi günü cyber monday denilen internet alışverişi çılgınlığı. black friday den bile daha ucuz olacak diyolar. internetten alışveriş yapıp eğer burada arkadaşların varsa onların adresine göndertirsin. ya da pahalı gelirse fiyatlar hala türkiyeden alma şansın olur.

-30 derece polonya'ya tchibo'dan aldığım kar montuyla gitmiştim, milyonlarca cebi de vardı ve çok rahat etmiştim. bu hafta ya da önümüzdeki hafta tchibo'da kar haftası olması lazım

aynen amerika'da genellikle kıyafetler burdan daha ucuz, özellikle indirim zamanları taban yapıyor, en azından o zmna kdr idare edecek işte bir mont bir bot yeter sana

transatlantik uçuşlarda 2 adet bagaj hakkı olması lazım, ama aktarmalı ve thy dışındaki uçuşlardan emin değilim

wunderground.com'dan, Turkiye'de yasadiginiz sehrin ve Amerika'da yasayacaginiz sehrin, hissedilen sicakliklarini, rutubetini ve ruzgar durumunu karsilastirin.

misal new york'taki -4 derece celcius ile, ankara'daki -4 derece celcius arasinda cok ciddi fark vardir, hissedilen sicaklik acisindan... birinde lay lay lom gezerken, digerinde bokunuz donabilir, hele bi de gokdelenlerin arasindan esen ruzgara maruz kalirsaniz, bocek gibi iki buklum olur, kendinizi starbucks'a zor atarsiniz.

nem ve ruzgar kombinasyonu. sonucu belirleyici olan bu, salt hava sicakligi degil...

diğerlerini görmedim ama trilye gayet güzel ve görülesi.

hepsini gördüm. bizans tarihine özel bir ilginiz yoksa, yerel tatlara acayip yatkınlığınız yoksa trilye derim. ama trilye özellikle sabah 5-6 gibi harikulade olur onu da diyeyim.

Doga seviyorsan Iznik, gol kenari sahane

hepsi birbirinden güzel.

Kararsızlığımı daha da arttırdınız sağolun:) malesef birisine gidebiliyorum ve o da yarın öğleden sonra.

ben de cumalıkızık diyim tam olsun.
diğerlerini görmedim ama orayı mutlaka görmelisin.

fotoğraf çekmeyi seviyorsan gölyazı
gözleme kahvaltı vs. için cumalıkızık
Tirilye yazlık mekandır kışın gitme
İznikte bol bol çini görebilirsin ve taihi yerler mevcut

Bana sorarsan hepsini boşver uludağ yolunda güzel bir etmangal yap,sonra dönerken manzaralı biryerde çayını iç :)

ben de şöyle diyeyim eğer araç yoksa biri hanya'da biri konya'da bu yerlerin. eğer gerçekten görmek istediğiniz bi yer varsa ona göre program yapın. oraya gidin. yeme-içme her yerde güzel şeyler bulursunuz.

ne aradığınıza göre değişir, mümkünse cumalı kızık ve gölyazıyı aynı güne sığdırmaya çalışırdım ben olsam..

otogarın önünden geçen dolmuşların gidiyor olması lazım.

taksi de var hemen dibinde fakat taksiye binme sikmeye çalışır ibneler. otogarın önünde dolmuşlar geçiyor kalkınma yazanlar hariç sanırım hepsi havaalanından geçer. zaten söylersin havaalanı diye indirirler. muhtemelen ya üst geçit ya da köprünün ayağında inersin.

otogardan çıktıntan sonra sola dönüyorsun az bişi gittiğinde hemen anayol göreceksin. o yol üzerinden bineceksin. üzerinde havaalanı diye yazar zaten. 5 dk'lık falan mesafe. ama boş bolmuş şansına geç gelebilir. yolun karşısına falan da geçmeyeceksin. dolmuştan indikten sonra köprüden yolun karşısına geç zaten havaalanını görürsün orada.

kimin eli kimin cebinde. şarkıcı olmasıyla alakasını kurmak zor olmadı.

sorun bebek odasında sevişmeleri mi?

siz hiç flash tvdeki o saçma sapan programı izlemiyorsunuz galiba. eltimle kaynımı kocamla aynı yatakta yakaladım türünden muhabbetler var ya hani. bunun şöhretle parayla alakası yok pek.

kamu davası dediğin birlikte olmalarıysa zina suç olmaktan çıktı, artık eşler bile birbirine zina davası açamıyorken elalemin derdi bizi mi gerdi olur. ha buluştukları yerse sorun kamu davasından ziyade işletme dava açabilir belki. ama reklamın iyisi kötüsü olmaz dimi. yakında o bebek odası asmalı konak gibi turistik bi mekan olursa hiç şaşırmam.

hatta al sana yavuz hırsız ev sahibini bastırır gibi bi örnek. türkiyenin niye meşhur olduğu bile bilinmeyen meşhurlarından biri de zamanında basılmış ama bırak işletmenin dava açmasını, kendini haber yapanları dava etmiş.
www.habernet.net

hunger games gibi oluyor o kapı açıldığında, hiç uğraşmayn

200 için değmez.

sana 200$ vericez bu gece sokakta çadırda kalırsan deseler, kalır mısın? buna göre karar ver.

Şu macintosh hayranlığını anlayamıyorum....

900 dolara ssd li bir ultrabook alırsın , keyfine bakarsın...

ptesi de cyber monday, onda da 100-150 usd indirim olursa hiç ama hiç değmez.

yogurt -> Ğ - G farkını saymazsak.

en.wikipedia.org

Başı bozuk bildiğimiz. Olur mu bilemedim tabii.

eheha başı bozuk iyiymiş :D

balkan
fan
tank
modern
kismet(?)

legal
illegal

naif - naive

yazılış biraz değişiyo ama okunuşda anlamda aynı.

pasha
kiosk (bu biraz zorlama ama olsun)

boynundaki sinirleri rahatsız edecek bir şeyler mi yaptın.. ters hareket filan..

ders çalıyorum rahatsız edecek bi' o var.

beynin ders çalışmaktan yoruldu. kenara çek, dörtlüyü yak.

evet bu bir semptom. cunku normal zamanda bulunmayan, bulunmamasi gereken ve sizi rahatsiz eden bir sey.

bir suru sebebi olabilir.

siddeti hafifse, sadece gozleyin. yanina baska semptomlar da eklenirse, doktora gidin.

bi sure sonra gecer, sonra gene olursa da doktora gidin.

siddetlenir ve baska semptomlar da eklenirse, acile gidin.

baska semptomlardan kasit, baska yerlerde de uyusma, karincalanma, agrilar, bulanti, kusma, cift gorme, bulanik gorme, denge kaybi, halsizlik, dusunceleri toparlayamama, konusmada zorluk, kisacasi, normalde bulunmayan her turlu yeni durum...

bazen bende de oluyor, boyunda kireçlenmeyle alakalı olabilirmiş..

ehow.com

Howto

youtube'da da aratınca bulunuyor öyle şeyler

pek alakasız olabilir ama şunu şurayı seviyorum ben:
www.instructables.com

www.videojug.com
her şey var

Soldaki insert footnote menüsünü bir dener misiniz? Eğer insert citation kısmından ekleyip yapmak isterseniz style menüsünden ilgili stili bulup onu da dipnota yerleştirmek gerekir, biraz karmaşık olur öyle.

footnote deyince her şeyi elle yazmak gerekiyor. bibliography yapıp oradan yapıştıralım desek de o stillerde benim istediğim gibi değil.

sorun da o, stillerde olan dipnet düzenlerinin dışına çıkamıyorsunuz..

kısfmet o zaman

siyah 21e bas

yeşil sıfır geldiğinde ne yapacaksın?

saçma geldi bana taktiğiniz.

sifir da gelse ondan onceki kirmiziysa yine kirmizidan devam edicem. Zaten her tur tutmasi gerekmiyor illaki tersi gelecek ama tek sikinti 9 tur boyunca bir kirmizi bi siyah gelmesi. boyle bi durumda yatiyorum sadece.

ki bu gayet olabilecek bir durum.

yani 9 tur boyunca bir kırmızı bir siyah gelmesi.

ne kadar matematikten anlarsın bilmiyorum ama işin özeti şu:

.4 lira ile başlayıp .4 .8 1.6 3.2 6.4 12.8 25.6 gibi gideceksin. dikkat edersen hangi adımda kazanırsan kazan cebine .4 lira geçecek (mesela 1.6 yatırdığında kazandığını düşünelim. o tura kadar 2.8 lira yatırmış olacaksın ama cevine 3.2 lira geçecek. yani net kar .4)

-hesap kolaylığı açısından 51.2 lira sermaye ile olaya başlayacağını düşünelim. her turda .4 kazanacağına göre parayı ikiye katlamak için 128 tur oynaman gerekiyor. bu 128 turun hiçbirinde .4 ile başlayıp 7 kere üst üste yani .4 .8 1.6 3.2 6.4 12.8 25.6 lira kaybetmemen lazım çünkü toplamları 51.2 lira ediyor, tüm sermayen yok olur. 7 kere üst üste aynı renk gelme ihtimali 128de bir. yani parayı ikiye katlamak için gereken 128 tur oynamak, 128 de bir ihtimalle de 7 kez üst üste aynı renk geliyorsa, uzun vadede kazanamazsın.

not: 0 yani renksiz gelme ihtimalini hesaba katmadım. katarsam sürekli paranın eriyeceğini göreceksin.

15 kere üst üste kırmızı geldiğini gördüm.

yani sözün özü: ruletten vazgeç.

blackjack oyna :)

biraz once 10 euro ile girdim 27 lira gibi bir sey. 32 lira yaptim bu soyledigim mantikla. sonra 10 dakika bir isim cikti iceriye gittim geldim 12 el boyunca bir kirmizi bi siyah gelmis :D allah korumus beni.

bets10 da oynarsan 23:00 ile 01:00 arası fransız ruleti para veriyor ciddi ciddi.
çifte basıyordum ya da seri gelen renge
seri bozulana kadar çok para kazandığım oldu 25 tl ile 600-700 aldım bi saat içinde ama hırs yapıp bırakmak zor gelecektir o eşiği iyi ayarla