dışarıdan kolay görünen ama içeri girince, tezdi, yeterlilikti, savunmaydı, yayın koşulu, atama kriteri derken aslında "akedemisyenlik kadar rahat meslek varmı" önyargısını hiç birşekilde hak etmeyen bir meslek. parası da çok gibi görünse de, aslında aldığınız maaşın yarıdan fazlası, üds, ales, kitap (çoğunu yurt dışından getirmek zorunda kalıyorsunuz üstelik), fotokopi, çıktı vs ye harcarsınız. araştırma görevlileri devlete kapağı atmış olsa da sözleşmeleri yıllıktır ve her yıl yayın listesi sunarak sözleşmeerinin yenilenmesini hak ettiklerini (!) ispatlamak zorunda kalırlar. tabi bunun için de kongredir, sempozyumdur gezmek(!) (uçak bileti, kongre katılım ücreti, konaklama ücretini cepten ödedikten sonra, o parayla krallar gibi gezilir aslında ama), kaliteli dergilerden kabul almak için yırtınırsınız. o kaliteli dergilerin çoğu yabancı dilde yayın yapar ve sizin de en az bir yabancı dili o dilde yayın yapacak kadra iyi bilmeniz ya da çevirmene para ödemeniz gerekir. hatta bir çok insan sizin, öğretmenler gibi, yazın ve şubat tatilinde okulu kitleyip gittiğinizi sanır ama gel gör ki, siz azaltılan otobüs saatlerine, öğrenci olmadığı için kapatılan yemekhane ve kantine, hatta sürüm olmadığı için bozuluyor diye getirilmeyen bisküvilere rağmen sabah 9-akşam 5 okulu beklersiniz.
sonuçta bazıları gerçekten idealisttir, söylecek bi şeyleri vardır, bazıları da hasbel kader özenip işin içine girmiştir, artık bu yaştan sonra başka bir alternatif de kalmadığından sıkışmıştır.
0