lshunter.tv

ayakkabıdan izleyecem ben sen de öyle yap.

digitürk playden hesap alın. oradan izleyin. ücretsiz giriş hesaplarında atv yayını yapılıyor olması lazım.

şu an için fenerbahçe adına izlenecek bir durum yok zaten, internette tonla izleyebileceğin site bulursun.

www.modaelinizde.com

deri olanından şöyle bir şey var.

teşekkürler bakarım ancak bunlar daha fazla yer kaplıyor

satisa cikinca almayi planladigim www.suprgood.com var.

@meta tam aradığım ürün ne zaman çıkacak acaba

yalnızsın

eyvolle

ben de cok sovuyorum skyler'a ama tamamen haksiz bulmuyorum, ileri hic sarmiyorum.

bb ileri sarilir mi lan!?

ekşide okuyorsan başlığı yada takip ediyorsan cok fazla skyler haters oldugunu görürsün zaten.

ileri almıyorum ama kıl oluyorum. bi bu bir de bunun oğlu walt jr.

değilsin lan. aç sözlüğü oku kisme sevmiyor o kadını.

ileri almıyorum ama walter'ın ömrünü yediği bir gerçek.

uyuzluk abidesi skyler gördükçe monitoru yumruklamak istiyorum..

böyle doktorum olsa hergün hasta olurum :(

dr. silvia gomez

bana da fake geliyor. ender ARKADAŞ :( silvia gomez diyerek niye insanların umutlarıyla oynuyorsun hiç yakıştı mı sana :(

www.acmilan.com

klup doktorları erkek

yaygın olarak bilinen chelsea nin güzel bir bayan doktoru vardı

chalsea olmasin o ya?

(bkz: eva carneiro )

yok ya değil. ikisi karşılaştırılıyordu hatta

program değil de donanımla ilgili olarak (bkz: wake on lan)

(bkz: logmein) bu tarz seyler yapiyordu sanirsam.
kapali bilgisayari acamaz da, uyandirir. giris yapip istedigini yaparsin uzaktan.

(bkz: auto power on and shut down)

oncelikle anakartin wake-on-lan ozelligini desteklemesi lazim. Son 5 yildaki cogu masaustu bilgisayarin anakarti destekler. notebooklardan emin degilim. eger bu varsa ikinci asamaya geciyoruz: statik-ip(lokal agdan degil, ttnetten). wake-on-lan ile pc'yi calistirmak icin pc'nin ip'sine ping atmak gerekiyor. IP'yi bilmeniz icin de statik IP lazim. Obur turlu IP surekli degiseceginden ping atamayiz. statik-ip de aldiktan sonra modemden ayar yapmak gerekiyor. Belirli bir porttan gelen pingleri local agdaki su IP li bilgisayara yonlendir gibi. Bunu da yaptiktan sonra herhangi bir bilgisayardan statik-ip'mize ping attigimizda bilgisayar acilir.

daha kolayi bios'a alarm kurulur. Zamani geldiginde bilgisayar acilir. Windows login ekranina geldiginde teamviewer ile pc'ye baglanilir, hersey yapilir.

En kolayi ve benim de uyguladigim yontem: PC hicbir zaman kapatilmaz gerektiginde teamviewer ile baglanilir. Ayrica kasa ufak bir isitici olarak odayi 24 saat isitir:)

(bkz: triple sec)

ayrıca sweet-sour mix ve cola giriyor.

IBA specified ingredients*
1.5 cl Vodka
1.5 cl Tequila
1.5 cl White rum
1.5 cl Triple sec
1.5 cl Gin
2.5 cl Lemon juice
3 cl Gomme Syrup
1 dash of cola

demiş wikipedia. IBA'ya baktım yetkili bir abiye benziyor ( IBA Official Cocktail is one of many cocktails selected by the International Bartenders Association)

ben evdeki imkanlarla 2şer cl tekila/votka/rom, buz, limon ve kolayla çakmasını yapıyorum memnunum.

bol buz, votka, tekila, rum, cin, portakal likörü, kola, limon sosu.
archers şeftali likörüne denk geliyor.

ankaradaysanız bahçelide film hakan denilen dvdciden bulabilirsiniz.

tamamdır, tesekkürler :)

20dir en fazla. dayanamıyorum lan ben.

abartmıyorum 3 tam gün hiç uyumayan arkadaşım var

39 saat uyumadigimi hatırlıyorum

ayakta değil de en az 55saati bilgisayar başında 60 saat civarı...

3 tam gün uyumadığım oldu.
ve bu süre içinde durmadan çeviri yaptım.
hayatımın hatırlamak istemediğim dönemlerinden biridir.

48 saat! 35-36 saatin sonunda kontrol kalemine cep telefonumu yapıştırıp kameramanlık yapmaya başlamıştım. saçmaladığımın farkındaydım ama komiğime gidiyordu:)) 48 saatin sonunda kafayı vurup yattığımda başım yastığa değmeden uykuya dalmışımdır herhalde.. hatta yanıbaşımızda sokakta çalışma vardı, arkadaş gürültüden uyuyamamış, benim mışıl mışıl uyumama ayar olmuş, yastıkla kafama vurmuş ama tınlamamışım bile..

üç buçuk gün hiç uyumadıgım oldu. gözlerim kendi kendine kapanıyordu artık sonlara doğru

42 saat.

2 gün. 40 saatten sonra beyin kendini kapatıyo mala bağlıyosun.

bir buçuk gün falan. aptallaşıyor zaten insan bir zaman sonra.

62

37 saat tam,37. saatin sonunda odaya gittiğimi hatırlıyorum artık nasıl uyuduysam ondan sonra hala uykum var. (üzerinden 3 sene geçti9

bir kac kere 50 saati gordugum oldu. benzer bir sekilde toplam 3-4 saat uyuyarak yaklasik 90 saat ayakta kaldigim oldu. yalniz sonrasinda 24 saat kadar uyudum -neredeyse araliksiz-

4 gün.
yolculuk, ucak kaçırma, havaalanında sabahlayıp bavullar çalınmasın diye nöbet tutma, saat farkı vs derken 4 gün uyuma şansım olmadı.
4. günün sonunda nihayet yatağa yattığımda bu sefer de uyuyamadım. yani 5 diyebiliriz aslında.

53 saat, uyumak için yatağa girdiğimde bi yarım saat de yatak da döndüm durdum sonra uyumuşum.

40 saat civarı.

52 saat benim rekorum. Hiç uyumadan denmiş, ama bu süre içerisinde 2 kez otobüste 20-25 dakikalığına uyuyakalmıştım.

48
championship manager oynadım puu bana be

28-29 saat.o sonrasında 12 saatten fazla uyumuştum.

flatout

blur

Wrecked izle adrian brody'den nefret et. Bu kadar boş bi film olamaz yani. Ayrıca kokoloji testleri yap, çok güzel zaman geçiyo onlarla.

İlla film seçilecekse cloud atlas.

(Ayrıca imdb puanlarını da yazmışsınız ama kime göre neye göre takılmayın bu kadar puanlara.)

woody allen'ın anything else'ine devam ediyorum şu an. gerçi imdb notuna göre film izlediğin için puanı düşük bulup izlemeyeceksin.

imdb notuna göre film izlenmez. yönetmene ve öykü tipine göre film izlenir.

Ted dublajsız olsaymış iyiymiş.

Cloud Atlas'a kafa patlatmak gerekiyor.

Sleep Tight'ı izlemedim ama akşam akşam korkmanın ne anlamı var? :/

Soul Kitchen + Bira. Valla bak. Süper gider bu ikisi. Teşekkür ediceksin.

@buzbebek, hmm izlemiyim o zamano filmi. kokolojiyi önceleri yapmıştım. sonra kitapları da verdim gitti :) puanları ben de takmıyorum aslında ama bazıları için cidden anlam ifade ediyor, ondan ek bilgi olsun diye yazdım. bir de 7'nin üzerindeki filmler genelde hakikaten güzel oluyor. 4 puanlı filmlerden de harika şeyler çıkabiliyor ama biraz daha şansı artırmış oluyorum hakkında hiç bir şey bilmediğim bir film sözkonusu olduğunda.

soul kitchen izle. eğlencelik.

@atmosphere, imdb notuna göre izlemiyorum filmleri. siteyi açtım, daha önce adını iyi duyduğum bu filmleri görünce kenara aldım. onu da ek bilgi olarak yazdım, sayfayı açınca yazıyordu aşağıda. midnight in paris izlemiştim ondan ve bayılmıştım. onu da sever miyim sence? :)

kitap oku ohh mis

terapi gibi. nasıl sevilmez ki bu film :)

cooler al dostum.

Anlattığınıza göre termal macunu yenilemek gerekiyor. İçi pis görünmüyor demişsiniz ama ayrıca fanın iç tarafında keçe gibi bir şey oluşuyor, bir de onu temizlettirin; düzelir.

fanı tıkayan birşeyler olabilir muhtemelen toz kaplamıştır. yapabilirseniz bilgisayarı söküp fanı temizleyin termal macunu eskimişse onu da kaliteli bir macunla değiştirin.

not: çoğu bilgisayarın açılması ciddi şekilde tecrübe gerektirir, kırmadan toplayamayabilirsiniz.

macunu yenile kafan raad olsun

www.sinemalar.com

Oynadığı bütün dizi ve filmler 2006'dan sonra gözüküyor. Aslında tiyatro ile uğraşıyormuş. Ekşide öyle yazıyor.
www.eksisozluk.com

düzeltiyorum. vikipedide 2006 öncesi film ve diziler de var.
tr.wikipedia.org

tiyatro mezunu da film öncesinde tatlı hayat, cennet mahallesinde de oynadı. ama büyük çıkışı dondurmam gaymak ile.

kadın isterse dizisinde oynuyordu hatta orda dondurmam gaymak diye bi film çekeceklermiş bana da başrol teklif ettiler diye geyik yapmıştı

goo.gl

en üstteki iki part da indirilebilir gözüküyor.

leechturk davetiyesi arasan da olur karma. ya da sana nasıl yollayabiliceğimi tarif edersen ben indirip yollayım.

@geven kafa çok sağol reyiz üstteki link olucak gibi bakalım.

@cok sey hakkında az sey bilen adam soğlasın süper insanlarsınız en üstteki @ufukcel'in verdiği link çalıştı yine aklımda bulunsun ilerde onlar kurbağa olursa.

doğru saatte sormak lazımmış demek ki geçen sefer kimse bulamamıştı.

Mekânı bilemem, oralı değilim ancak basılacak görsel elinizde mevcutsa 15 dakikada halloluyor.

flash bellekle mi götürmek lazım yoksa sağlam bir çıktı mı almalı?

Tabii ki USB bellekle götürün, çıktınız bir işe yaramayacak ki? Onlar için özel sıcak baskı kâğıtları kullanılır, resminizi önce ona basarlar, daha sonra o kâğıdı kupaya basarlar.

çabuk hazır olur. kaliteli fotoğrafçılar yapıyo bu işi

ne bilelim biz senin apir intermediyt düzeyini dostum?

anlamazsin ama bence.

ingilizce olarak biraz yoğun bi film. bir çok farklı aksan falan, garip gurup kelimelerin kullanıldığı konuşma tarzları var. zorlanabilirsin.

peki yok mu bunun adam gibi ingilizce ya da türkçe altyazısı?

divxplanet.com
adam gibi değilmiş ama iş görür sanırım.


ingilizce için
www.opensubtitles.org

1) Nokia 1100 ve Philips Xenium kullanıyorum
2) Çok memnunum
3) Çok akıllı telefonlar, şarjları çok uzun süre gidiyor. Ayrıcana çok sağlamlar.

1) Blackberry 9700
2) çok
3) Para harcayacak yer arıyordum sonra gittim aldım hemen. Parayı bi yere gömmem lazımdı.

1)sony xperia mini pro
2)aramak ve mesaj atmak için kullanıyorum. ikisini de iyi yapıyor.
3)ucuz, küçük, klavyesi var.

Galaxy Nexus aşırı memnunum.

Samsung Galaxy S2
Memnunum ama bi Jelly Bean gelse daha da memnun olucam.
Gayet şık olduğunu düşünüyorum s3e vs oranla. Ben aldığımda en iyisi buydu.

Sony Ericsson Live With Walkman (WT19i). Şarj süresi haricinde son derece memnunum. Onu da eBay'den hallettim, 2 pil + pil şarj aletini 10 dolara aldım.

Aldığım dönemin neredeyse en ucuz akıllı telefonuydu. Adreno 205 GPU, Snapdragon 1 GHz CPU ve 512MB RAM mevcut. Kendisinden daha pahalı olan ve daha kötü özelliklere sahip Galaxy Ace gibi telefonlara plaka okutuyor, maaşallahı var. Ayrıca root-ROM işlerine pek meraklıyım, Cyanogenmod 7.2 kullanıyorum. AnTuTu benchmark uygulamasından 6600 puan alabiliyor. İşlemci gerektiğinde 2 GHz'ye kadar hız aşırtılabiliyor. Alet akıyor da akıyor. Walkman serisi ama walkman özelliği falan yok, laf olsun diye koyulmuş. Manuel ekolayzırı bile yok. :D

En güzeli de, ikinci eli şu sıralar 350-400'e rahatlıkla bulunabiliyor. Daha ne olsun? :)

Bundan sonra alacağım telefon Nexus olacak. Artık hangisine param yeterse.

1. iphone4s
2. evet
3. sağlamlık, uygulama ve oyun arşivi

1-) Nokia 5800 XpressMusic Kırmızı
2-) İdare eder
3-) Alalı bayağı bir zaman oldu. Alırken hem Nokia olduğu hem fiyatı uygun olduğu için aldım.

sıradaki telefonum Lumia 920 olacak gibi geliyor.

1) Apple iPhone 3GS
2) Memnunum ama bana çok yavaş kalmaya başladı. 5S çıkınca onunla değiştirmek istiyorum artık.
3) 2010 başında almıştım. Valla iPhone işte :)

Şaka bi yana, app'lerinin çeşitliliği, dış görüntüsü, işlerimi hızla halledebilmeme yardımcı olması (dosyalarıma, slaytlarıma bakabiliyorum, müzik, podcast, sesli kitap dinleyebiliyorum, jb yapınca modem diye kullanabiliyorum, vesaire...) Androidin klavyesi filan da hiç akıcı gelmiyor. Nokia'da çok hızlı yazabiliyordum, aynı hızda burada da mesaj yazabiliyorum. Kısacası uzunca bir süre daha bu konuda apple'dan şaşmam.

iphone 5
normal işte bildiğin iphone
apple'a aıştım

1. samsung galaxy s2
2. custom rom'larla iyi.
3. bir yıl kadar önce aldım, daha iyisi yoktu.

1) iphone ilk versiyonu
2) işimi görüyor (arama ve mesaj)
3) hediye gelmişti.

1)Samsung Galaxy Note
2)Çok memnunum
3)Kaliteli, hızlı, pili uzun süre idare ediyor, işimden dolayı büyük ekran olması artısı

iphone 4 (o zamanlar bu vardı)
-memnumum.
-stabilize ve kullanışlı,ios.

1) nokia lumia 610
2) hastasıyım
3) pasaport kaydıyla birlikte bana maliyeti 470 lira oldu. aynı fiyata alınabilecek türlü s.kimsonik android telefona basacak kalitede.

birbirine tokat atma yarışmaları oluyor. ondan yapın.

en sayko komşunuza laf atın, sonunda gelişenleri burada paylaşın bence.

önce makyaj yapın, sonra tokatlayın, tokat tokat derken sevişmeye başlayın herkesin gönlü olsun.

ek: komsuyu da çağırın makyaja

birbirinizle ilgili amatör monteler yapın. paintte abuk subuk fotoğraflara kafalarınızı ekleyin. ya da ekip halinde çevrenizdeki insanlara saldırın, sabaha kadar ne kadar facebook arkadaşınız varsa duvarlarını, profil fotoğraflarının tuhaf halleriyle doldurun.

donla ankara havası oynayın. sallaya sallaya

www.youtube.com

girilecek gibiyse gir bence.

Uyku hepimizin aradığı, iyi geceler :)

ben de bi bira açtım la. git çalış la.

işte freelance in donum noktası budur.son donemeçtesin vazgeçmemek lazım.

baktın işe alıyorlar e gir bakalım bi, gerisini onlar düşünsün.

kitap.radikal.com.tr

“Kölelere asla özgür olacakları kadar ödeme yapmazlar. Hayatta kalmalarına yetecek kadarını verirler ki çalışmaya devam etsinler.”

O değil de, işimde herkesin gıpta ettiği başarılı bi adamım. Alanında en iyi okuldan mezun oldum. İş bulmak pek sıkıntı olmayacaktır ama içim istemiyor lan! Sistemin çarklarında kaybolmak istemiyorum. Üç kuruşluk adamların ağız kokusunu çekip hafta sonu mesailerine kalmak istemiyorum.

Ama öte yandan freelance olayı da yordu. Bu ülkede tasarımın sanatın zerre değeri yok anasınısatim!

şu an keyfin yerindeyse girme, ama girince sana bişeyler katacak sonra sen bu kazandıklarını yine kendine olumlu yönde kullanabileceksen bi dene, benim görüşüm

@duptıs,

3 senedir o kadar direndim ki! Kusursuz işler üretip herkes ne isterse harfiyen yapmak oldu sanırım benim hatam.
Burnum boktan kurtulamadı bi türlü, elimde kalan son müşteriyle de bozuştum.

At kendini denize, seni anca o paklar! Hehe şaka şaka :) madem işe girmek zorunda degilsin gez dolaş hayatını yaşa! Biz çalısıyozda noluyo

kendini daha iyi hisset tabi :)

bu ülkede tasarımın sanatın hiç bir değerinin olmaması konusunda katılıyorum belli kalıplar, "net" işler rağbet görür bu ülkede.

ofis konusunda ise, içinden nasıl geçiyorsa öyle yap. bu arada, "ofis" hayatını düzene koymayacak, hayatını düzene koyabilecek, bu yetiye sahip tek kişi sensin. ofis sadece bu yolda adım atmanı sağlayacak bir etmen. daha fazlası değil.

ha, "düzen" dedikleri şey de çok ahım şahım bi şey değil, orası da var.

işine güveniyorsan,maddi açıdan boğulmadıysan,müşterini kaybetmen sana engel olmaz.aksine yaptığın hataları biliyorsun.derin nefes alıp yeni müşterilere saldırmalısın.gireceğin işte ilk ay mutlu olacaksın.bir kaç ay daha.sonra ya rutine mecburi alışıp gelen kadar hayat diyeceksin ya da mutsuz olacaksın.

burayı takip edenlerdensin.kaç tane duyuru çıkıyor her gün yapılan işler ve mutsuzluk üzerine.

Freelance tasarim olayi zor ozellikle Turkiyede. Ben amerikada basladim sonra turkiyede devam ettim buraya gelince resmen krize girdim ama acikcasi kendimi korumak icin musteriyi iyi gozlemleyip ona gore adam secmeyi ogrendim. Birde her zaman kontrati koydum araya, tabii sinir harbine cok etkisi olmuyor ama en kotu olasiliktan korudu hep. Ne ajansalar istedi ama simdiye kadar hic bir ajansta calismadim, aslinda biraz icimde kaldi, ajans ici arkadaslik ortami falan nasil olurdu acaba diye ama onun disinda tercih edebilecegim hicbir sebep yok ajansi. Gunde 3-4 saat calisip ajanstan kazanacagin paradan daha fazlasini kazanma ihtimalin var, tabii musteriyle direk muhattap olma kismi bazen bayiyor ama dedigim gibi adam secmen lazim, cok iyi 3-4 musteriye indirdim en sonunda portfoyumu, ben onlari taniyorum onlar beni taniyor, surekli is geliyor, odemeler aksamiyor, bu noktaya getirebilirsen freelanceden iyisi yok.

şimdi freelancerlar biraz kızacak ( bende geceleri ve haftasonları freelance yapıyorum gerçi )

insanın hayatı oturmuyor yerine her zaman ballı olmuyorsun. müşteri kaybetme değişme ödeme geçiktirme gibi şeylerin her zaman var.

ama sağlam bir işe girdiğin zaman hayatın belli bir düzene oturuyor. o doğrultuda gidiyorsun. çevren daha çok genişliyor vs. vs. kendini geliştirecek fırsatlar çıkabiliyor.

ama freelance olarak kendi yağında kavrulurum. diğer şeyler beni cezbetmiyor diyorsan özgürce takılmaya devam et.

tepe prime eskişehir yolunun hemen kenarında. O güzergahtaki araçlar -Ümitköy, Çayyolu, Beysukent otobüsleri(bunlar benim bildiklerim)- önünden geçiyor. Bunlara da meşrutiyetteki peynircinin önündeki duraklardan binebilirsiniz.

sincan etimesgut çayyolu ümitköy yazan tüm dolmuşlara da binebilirsiniz

nereden gittiğine bağlı?
ümitköy vs taraflarından ya da sincan'!dan falan gidiyorsan, kızılaya gidenlere bin, tepe prime'da in. hemen çiçekçiyi gördüğün tarafa gir :) az ilerde solda.

keçiören vs taraflarından geliyorsan önce kızılay'a gel. sonra da bin ümitköy arabalarına. tümü oradan geçer.

otobüsler durmuyor sanırım, dolmuşlara binmelisin.

vurkaç yapacaksan dediğin gibi olabilir de, sevgilimin bana sadık kalmasını yeğlerim

mevzu sadık kalmak ddeğil burada..giyimi,boyu,posu,hareketleri vs.

bazısına sempatik gelir belki ama beni bayıyor. hanım hanımcıkla sevimliyi ayıralım burada tabi.

hanım hanımcık kızları severim. orospu kızları sevmem. orospu erkekleri de sevmem.

Yerine göre davranmalıdır. Yataktayken de hanım hanımcık olmaya devam etmemeli örneğin.

katılıyorum. atalarımızda sana katılmış zira şöyle bir laf var -> sokakta hanımefendi mutfakta aşçı yatakta orospu..

kızlardaki tatlı orospu ruhunu seviyoruz panpa

(bkz: turkishmusic.org'daki sezen aksu tartışması)

ben hiçbirini sevemiyorum lan bi de bana sor..

anket gibi olmus.

yaşını söyle sana ne olacağını söyleyeyim.

hafifmeşrep olanından çok var. hanım hanımcık dediklerimizin sayısıysa çok az. ben de bir tane var, imkanım olsa ipeklere sarmalar bir ömür boyu gözümün önünden ayırmam.

geven kafa +1

her türlüsünü gördüm, hanım hanımcık olan için deliriyorum şu an. 70lik votka üstüne bira devam. ah beni bi affetse....

boyu posu nasıl hanım hanımcık olabiliyor ya?

wide +1

hanım hanımcık tabirini sevmedim.

"çok hanım" kızları severim.
güzel ve kültürlü olacak.

hanım'dan kasıt ağırbaşlılıktır.

olm öyle diyonuz da bu kadınların da ne bok olduğu belli değil. hanım hanımcık dersin bakarsın çok arıza bi huyu vardır:) o yüzden uzaylı da olsa insan insandır:)

kız lisesinde okuduğum dönem, kızın biri tuvalette başka bi kızın omzuna törpü sokmuş çünkü orkidinin çöpünü çöp kutusuna değil tuvalete atmışmış.

Ünide bi arkadaş vardı Fen Edebiyattan, İİBFden de kız arkadaşı vardı. Biz bunları masum, cici bir çift olarak biliyoduk. Kız da melek yüzlü bişeydi. Meğer bunlar çocuğun sınıfından başka bi elemanla 3lü yapmışlar, yetmemiş bi de cdye çekmişler yetmemiş o cdyi porno cdlerin arasında unutup benim o zamanki sevgilimin ev arkadaşına ödünç vermişler. Bir skandal olacaktı ama nasıl üstünü kapattılar hayret ediyorum.

lisemde benim dönemimden bir kız freşa şişesiyle masturbasyon yapmış, kendini telefon kamerasıyla çekmiş ve daha sonra görüntüleri bütün okula dağılmıştı.

lise 3 te benim arkasımın okuduğu lisede onun bir arkadası okulda kıza tekme atmış. kız da hastaneye kaldırılmış.

Sınıfta, içinde bulunduğum grubun tam ortasında bir adet şarap şişesi kırıldı. Kıran yakın bir arkadaşım ve şarap grup tarafından içme niyetiyle alınmıştı. ve evet, yırttık.

bunu yapar bunlarıda yaptı: beta.eksisozluk.com

edit:Belirtmeyi unutmuşum Lise 1'de oldu bu olay, evet arkadaş nası yırttı hala anlamış değiliz.

lisede 19 mayıs'a çalışırken, bizim sınıftaki yavru ayılar havaya attılar arkadaşın tekini ve tutamadılar. baya bir yükseğe çıkmış olacak ki, çocuğun bacakları kırıldı sert zemine çarpınca. hoca hepimizi çıkardı bayram kutlamalarından, inek gibi derslere girdik hep. bütün okul beraber takılırken dışlandık. ayrıca sevdiğim bir arkadaşımdı çocuk ve haline çok üzülmüştüm.

Biraz daha eski benim hikayem ama ortaokuldayken iş eğitimi hocamızla matematik hocamız arasında ilişki olduğu ortaya çıkmıştı. Sonra kadını okuldan attılar, adam devam etti işine.
Ne demeli bilmiyorum.

selçuk üniversitesi sekreter skandalı'nı aklıma getirdi.

bizim sınıfta hoca ders anlatırken 5.ci kattan pencereyi açıp sıra attılar aşağıya. :)

www.itusozluk.com

kocaeli üniversitesinde, istanbul-kocaeli arası servis yapan firmaların birinde, kızların evli barklı ve çocuklu orta yaştan hallice şöförleri ayartıp 'ücretsiz seyahat' ve 'vip servis' avantajları kazandıklarına sahit olmuş idim.

özel üniversitelerde telekızlık yaparak okul parasını çıkaran, ev tutan, hatta araba alan kızların sayısının bir hayli fazla olduğunu görünce çok şaşırmıştım.

yurtta kızın bi masturbason yaparken içine mi kaçmış bişey, kırılmış mı, acile götürmüşler. ne derece doğruydu bilemedik hiç bi zaman.
gene yurtta iki kız banyoda birbirlerini yıkarken (!) yakalandı.
gene yurtta kızın biri cep telefonu ve kontör karşılığında veriyodu. (cep telefonu daha yeni çıkmıştı o zamanlar. kimsede da cep bile yokken onda ericson vardı yani ona göre düşünün)
amma hareketliymiş yaw bizim yurt.

dekan bütün çalışan kadınları ve kızları taciz etmiş, sarkıntılık etmiş, kimisini evine götürmüş vs vs...

1-) pek etkilendiğim söylenemez lakin bir karşı cinsle sevişme aşamasına gelmiştik. biraz alkol, biraz karşı tarafın cesaretlendirmesi, biraz da benim duvarı gerekli yerde koyamayan tavrım yüzünden. sanırım bunun nedeni içgüdüsel bir cinsellik arzusu olabilir. biraz uzun ilişki yaşayınca, o zamanlarki halim gibi yirmilerin başında genç bir kafadaysanız, içgüdüsel olarka bağlılık korkusu sarmaya başlayabiliyor hele ki başka kadınlar ya da işte karşı cinsler sizi ilgi gösterip ısrarla cesaretlendiriyorlarsa sadakatsizlik için :) klasik bir denizde daha çok balık var endişesi gibi ama bu çok çocuksu ve genç yaşlarda oluyor diye düşünüyorum. yirmilerin başlarında.

2-) Benim ilişkim yokken fakat karşı tarafın bir ilişkisi varken bu tür bir birlikteliğim oldu. Cinsellik dahil. Ve yakalanmadık. Ulan şimdi bakıyorum ne pis adammışım amk.

3-) Ben hiç görmedim bu tür erkekleri. Sanırım şansı olduğunu düşündüğü kadınlarla samimiyet kurma çabası psikolojik olarak bu.

1. hayır amk öyle malca bi sadakatim var ki her erkek gardaşım oluyo. hani böyle "aa hoş çocukmuş" dediğimi de "ıcıbaa ayşeye mi ayarlasam fatmaya mı" diye düşündüm.

2. 1.den gerekli cevap çıkıyo sanırım

3. bence hitap konusunda bu birazda yetiştiğin ortama bağlı. mesela benim annem bir sevgi yumağı olduğu için ağzından güzel hitapsız cümle çıkmaz. ben de öyle oldum işte. ama dizginlemeye çalışıyorum hoş durmuyo yeni tanıştığın birine de "ama beybiliboy"la başlayan cümleler kurmak. ki aynı durum eski erkek arkadaşım için de geçerliydi yani onun da hitapları yumuşaktı.

evet kız-erkek ilişkileri çok yakınlaştı gerçekten sınırlar genişledi ama sevgilinin art niyetli davranmayacağından ve içtenliğinden eminsen ha ahmete samimi davranmış ha ayşeye bence bir şey fark etmiyo. daha ziyade bu duyguyu oluşturacak güveni yaratmak ve bir şeylerden emin kılmak zor.

1) etkilendim, ama o etki çok güçlü olsaydı zaten ayrılırdım, geçti gitti.
2) hayır
3) fırsat bulsalar atlayacaklarına hafiften yazıyolar bence bebeğim vs diye.
ben şunu anladım, erkekler arkadaşlık ederken aslında çok da arkadaşça bakmıyor. sevgiliden ayrılındığında anında meriç oluyolar, bize de bişey düşer mi ayağındalar.
özellikle uzak mesafe ilişkilerinde etrafta çakal çok oluyo, sevgililerin tavrı önemli. ben mesela çok sevmem zaten herkesle sarmaş dolaş olmayı, alkol alınan yerlerde özellikle kaçıyorum ten temasından çünkü alkolün etkisiyle o eller bele gidiyo, sarılınmaya çalışılıyo vs. ha böyle şeyleri isteyenler için kolay evet ama tek eşliyseniz sınır çizmek lazım.

1 için yazayım hayır. bu biraz ilgili kişiye kanalize olmakla da ilgili. o kadar o, o, o, ki yani sadece o. bu nasıl bir görüntü kirliliği oldu ya. neyse yani diğer herkes yakışıklı efendi akıllı aptal yavşak vs diye o'na anlattığım dedikodu malzemesi oldu. bir yer yaptıysan partnere zihinde o yeri tıkabasa onunla doldurduysan başkası sızmıyor. ama eksilirse eksiltirsen başkalarından etkilenmen olası diye düşünüyorum.

1- Etkilendiğim oldu. İlişkiye başlamak için fazlaca emek verdiğimden, boktan bir sebepten üzülmek istemedim. Belli etmedim, etkilendiğim insanları uzaklaştırdım.
2- Bir kez yaşadım, var olan ilişkim belirsiz sayılabilicek bir durumdaydı. Biraz da güven tazelemek, dışarıda başka kadınların da olduğunu hatırlamak için yaşadım.
3- Tamamen arkadaşsa farklı hitaplarla sesleniyorum. Aşkım, bebeğim diye hiç hitap etmedim; ama bir kız vardı. Ne arkadaş olmayı seçebiliyordum, ne de sevgili olmayı. Tatlım diyordum, bunu özellikle diyordum. Çünkü ben böyle hitap ettikçe karşımdaki kızın aklında hep bir soru işaretiydim, kendine "acaba gevenle olur mu" diye sorduruyordum.
Bunun dışında doğru insanlar olduğu sürece kadın erkek ilişkilerinin fazlaca yakınlaştığını düşünmüyorum. Game of thrones izlemeye birlikte başladığım çok yakın bir kız arkadaşıma "hayatımın ayı" diye sesleniyordum, kaldı ki bu sevgiliye söylemek için bile fazla romantik bir hitap şekli. Ve bu kız benim gözümde cinsiyetsiz gibi bir şey.

sorun zaten başladığınız cümlede; "2 yıldan az beraberlik yaşamış olanlar cevap vermesinler"

ilişkinin kalitesini süresiylemi ölçüyorsunuz?

hayır. adam 1 aylık ilişkisini referans gösterip, insan birine aşıkken diğerini sevemez yazıp olayı dağıtmasın istedim. ilişkinin birinci ayında, 6. ayında, 1. yılında, 2. yılında, 10. yılında vs. farklı sorunlar vardır.

spor bir model arıyorsan (cüzdanın da sporu mu olur diye kendime sormadım değil) adidas ve puma güzeldir.

tam spor diyemesem de genç işi tarz ve dikkat çekici bişey olmalı

puma siyah aldım bayağı zaman önce hem hafif hem efektif hemde çok spor/şık/sade/güzel gözüküyor.

Matraş'ın cüzdanları oldukça kaliteli
D'S Damatın cüzdanları da fena değil, biraz daha şık.

quiksilver iyidir

www.fossil.com

kaliteli.

deri mi yoksa kumaş mı ona açıklık getir bence. deri ise matraş derimod vs kumaş gibi falansa adidas quiksilver.

morhipo da fabrika, karaca gibi markaların kampanyaları oluyor. uygun fiyata güzel cüzdan ve cüzdan-kemer setleri oluyor. arada kontrol edebilirsin.

bazen mavide de güzel cüzdanlar oluyor.

depresyona girmişsin. kendi kendini tedavi edemiyorsan acil profesyonel yardım almalısın, psikiyatr vesair.

depresyon +1 arkadaşların yardım edebilir en yakın arkadaşını bu durumdan haberdar et ve zorlada olsa gidin takılın bişeyler yapın ben çabucak atlattım bu sayede.

hocam ben de sabahki derse gitmedim ama öğleden sonraki derse gidicem kararlıyım. sen de kararlı ol. zorla kendini. git. evde bi bok yok.

ben de gitmiyorum o derslere. sonrasında pişmanlık.
görevini yerine getiriyor olmaktan keyif almaya çalış. ben öyle yapıyorum. derslere gittiğimde günüm daha bir keyifli geçiyor.

foton cagi diye biseylerden bahsediliyor son zamanlarda.. biraz arastirsana, kendine uyan kisimlarini eminim bulursun..

fazla ot içiyorsun. içme. amaçsızlık sendromuna yakalanmışsın. geçmiş olsun.

cıkamadıgının nedenlerini bos bır kagıda yaz ve uzerınde dusun.

evet hala :/

sucuk sucuk güzel. en sevdiğim pizzası o ama extravaganzza ile denk midir bilemem

2de kapanıyorsa, getirmezler. en azından bizim buradaki öyle.

Acımasız tavuk.üstüne kasarda ekleririrseniz tadından yenmez.

baktim ki zaman yetismiyor, bizzat subeyi arayip sordum, extravaganzza'ya en yakin pizzalari "ciftlik" imis. ben de onu siparis ettim. olur da google'dan biri denk gelirse, isine yarasin diye yaziyorum.

@merkezefendi
onun da icerigini okudugumda begendim ama ciftlik daha yakin oldugu icin onu sectim. tesekkurler oneri icin.

@geven kafa
yazdigini okuyunca telaslanip aradim subeyi, boyle bir olumsuz yorum okudum, getirmeme gibi bir durum olur mu diyerekten, "baska subeleri bilemiyorum elbette ama bizim subemizde asla oyle bir sey olmaz neticede siz bizden yemek bekliyor olacaksiniz, o sekilde sizi birakip kapatamayiz" seklinde bir yorumu oldu. boyle bir sey yapiyorsa bence merkezi arayip sikayet et sizin oradaki subeyi.

@Geceler
tavuktan hoslanmadigimi yazmistim aslinda, okumamissin sanirim. yine de oneri icin tesekkurler.

leechturkde üye alımı açık. oradan çekebilirsin.

emule rulez ;o)

shop.vans.com

vans olaz mı ??
www.modakulvar.com

lacoste'un çok güzel erkek ayakkabıları var, fiyatları da adidas'la aynı gibi.
lacoste bakmanı tavsiye ederim.

beyler shop.vans.com şu modele bayıldım. istanbul'da vans markası satan var mı ? fiyat nedir ?

istinye parkta spx var. fiyatı bilmiyorum ama 120den az 180den fazla değildir.

ufak şişedeki içkiler kaldırıyor. raflara yenileri gelmiyor ama daha dün gece mecidiyeköyde bir marketten 20lik kanyak aldım.
kaldırılma nedeni heralde bu ufak içkilerin ulaşımının ve içiminin pratik olması olabilir.

2 büfeye sordum ikisi de yerli kanyaklar üretimden kalktı dediler hem de uzun süre önce. Bir tanesi 20lik kanyağı hiçbir yerde bulamazsın dedi bir de. Sadece yabancı kanyaklar varmış onlar da çok pahalıymuş dediğine göre.

geçenlerde park caddesinde çekim yapılmış. oradakilerden biri olmasın.

www.avenueankara.com gibi geldi bana

Aynı şey yarın Münir Özkul ölünce de olacak mı?
-evet

kör ölür badem gözlü olur işte.

peki, hayatınız boyunca dinlemeyi geçtim adını bile bir kere zikretmediğiniz bu adam öldüğü zaman babanızdan kıymetli duruma getiren şey ne ? ahde vefa mı:)

katiliyorum. ferdi, muslum'u kro, damarci diye yaftalayan metropol insanlarinin en az onlar kadar damar sarkilar yapan bir adama bu kadar tapmasi samimiyetsizliktir.

Barış Mançoyu düşün. Yaşarken cenaze kortejindeki kalabalık kadar seveni ilgi duyanı vs var mıydı? Hayır. Eskiler boşuna dememiş "kör ölür badem gözlü olur" diye.

ben de bu kafayi anlamiyorum. sen kimin dinleyip dinlemedigini nereden biliyorsun? bu yargiya nasil variliyor? ben bir sarkiciyi dinliyorsam, bir oyuncuyu begeniyorsam bunu bagira bagira hayatimin her aninda birilerine gostermek, ispat etmek zorunda miyim?

haklısın.

@fader

çok kelime oyunu yapıyorsun.
700 tane entry girilmiş belki daha fazla.
yüzlerce yazar var ortada.
bunlardan kaç tanesi bu adamı dinledi?
"kör ölür badem gözlü olur" olay budur.

sen kimi ya da neyi savunuyorsun?

@fader, hayattayken bagirarak gostermedigin seyi olurken gosterince samimiyetsiz oluyor ve bu da bizleri rahatsiz etmesinin yaninda yakinlari icin de uzuntu verici oluyor.

he tamam siz haklisiniz. simdi tek tek tum entry yazanlara mesaj atiyorum silmeleri icin. sonucta hepsi dinlemis olamaz!!!! pis yalancilar!!!!!

neşet ertaş gayet değerli bir müzisyendir.sonuçta türkü kültürüyle büyüyenler illa ki rahmetliyi tanır,bilirler.

bu adamı dinlemeyip olumu sonrası sahiplenen kişi sayısı kadar "kor olur badem gozlu olur" diye aynı şeyi 1 tirilyonuncu defa sanki sözü kendi bulmuş gibi ortada dolanan denyo da var.

ne yapalım şimdi ? sizinki ssamimiyet de onlarınki değil mi ? yahu bi sktriniz gidiniz efendim. kimin neyi ne kadar dinledigini sevdiğini nerden biliyorsunuz ?
velev ki hiç dinlememiş olsun , ne değişecek ? sanane ? neşet ertaşın ahde vefa bekçisi misiniz birader ? insanların birilerine saygı , sevgi göstermesi sizi niye bu kadar geriyor..


ulan belki çocukken babası çok dinliyordu ama bilmiyordu kimi dinlediğini , ölümü sonrası o tınıyı yeniden duyunce çocukluğuna döndü ?

belki gençliği onu dinlemekle geçti ? ne yapsaydı facebookta 20 yıl boyunca neşet ertaş mı paylaşacaktı ? broşür mü dağıtacaktı ?


he herkes çok samimiyetsiz ..he kör ölür badem gözlü olur.. 1000 kere daha yazarsak ödül de vereceklermiş ..

Duyuruda "lafa karisiyorsun" diye cikis yapani da gorduk, tam oldu.

insanların samimiyetsizliği eleştirilebilir ama bunu yaparken neşet ertaş'ı veya münir özkul'u değersiz göstermeye gerek yok.. bu insanlar sanatını icra etmekten başka ne yapmış? sanatında bu seviyelere çıkıp da mütevazi kalabilen belki son nesilden bahsediyoruz.. o yüzden biraz saygıyı hak ediyorlar bence.. bari ferdi tayfur'la neşet ertaş arasındaki ayrımı bilelim..

Ölmüş birini anmak, hakkında güzel şeyler yazmak için illa onu dinlemek, onunla aynı fikirleri paylaşmak, adını sürekli zikretmek gerekmez bence. Sonuçta bu insan, -sen dinlesen de dinlemesen de- sanat dünyasına eserler sunmuş, bir açıdan insanlığa faydası dokunmuş. Sevmek zorunda değilsin. Ancak yaptığı eserlere saygı duyuyorsan, ardından bir iki kelam etmek de bu saygının getirisidir.

Evet, ben de Neşet Ertaş'ı hiç dinlemedim. Yaptığı eserleri takip etmedim. Ama biliyorum ki bu insan büyük bir adamdı.

Tabi şu samimiyetsizlik olayına bir nebze katılmıyor değilim. Yani tamam, hakkında bir iki bir şey söylemek geliyor olabilir insanın içinden ama sırf yazmış olmak için entry yazanlar da var.

ahde vefa, bir devletler hukuku terimi olup, devletin yaptığı uluslararası sözleşmelerle bağlı olduğunu ifade eder. sizin dediğiniz vefadır. *flies away*

bende, bu tür insanlığa mal olmuş kişilerin vefatının ardından üzüntülerini belirten insanları eleştiren insanların varlığından rahatsızım.. arkadaş tamam belki ömrü onu dinlemekle geçmedi, belki sadece kulak aşinasıydı, belki ilk kez behzat ç de duydu.. bu üzüntüsünü belirtmeyeceği anlamına mı geliyor.. peki ne yapılsın.. yok mu sayılsın... hiç bir şey yazılmasın mı.. kimin onu yıllardır dinleyip vefa gösterdiğinin bir ölçüsü var mı ? yani şöyle bir şey mi "ben x kişisini 20 senedir dinliyorum bir tek ben üzülücem, arada bir dinleyenler üzülmesin" bunu ne şekilde ölçebiliyorsunuz ki ?

merhaba. ben muzik ogretmeniyim. neset ertas ile ilgili ozel bir anma dersi yapacagiz. kendisinin eserlerini az cok bilirim.

lisedeki ogrencimle yarismaya neset ertas turkusu ile girmistik.

bu insan hicbir sey yapmamis olsaydi bile, sirf beyefendiligi ile bile ornek olmus bir insandir, guzel bir insandir.
dolayisiyla kendisinin isminin gectigi bir duyuruda bile insanlarin kirici konusmasini istemez, kizmaz ama uzulurdu muhtemelen.

en azindan bu anlamda saygili olup birbirinizi kirmamanizi dilerim kendi adima.

not:
muhtemelen herkes hayatinda "neredesin sen" i oyle ya da boyle dinlemis ve sevmistir : )

kör ölür badem gözlü olur yalnış. kendisinin değeri bir çok insan tarafından zaten biliniyordu. yaşayan insan hazinesi seçilmişti. itüde oy birliği ile fahri doktora almıştı. kendi adıma ölümüne üzülme nedenim türkülerini bir daha dinleyemeyecek oluşum değil, doğru dürüst bir insan olduğu içindir.

insanları hafife alıyorsunuz. pek çok insan katı tanımlara sahip değil. istanbul'da olsam ve yeterince param olsa, caz festivalinden çıkmayan tiplerden olurdum. ama örneğin son zamanlarda para verip cd'sini aldığım tek albüm fairuz derinbulut'un arabesk'i.
her gün oturup dinlemesem de arabesk'ten rap'e her tür yelpazede müziği dinleyebiliyorum. benim için iyi müzik, müziği yapanın samimiyeti ile ilgili bir şey. neşet ertaş da bu samimiyete sahip olduğundan dinlediklerim arasındaydı. ama her izlediğim filme bir entry yazmadığım gibi, her dinlediğim şarkıya da o anda bir entry yazmıyorum, sözlükte en çok yazanlardan biri olsam da. ki, her şey bir yana neşet ertaş yaşarken yazılan 600 entry küçümseniyor, ama bu hiç de az bir rakam değil. bir insan hayatını kaybedince elbette dikkat çekiyor, bunun da tuhaf bir yanı yok, araya samimiyetsiz insanlar karışsa da.
bir gün rte hayatını kaybederse, bugüne kadar girilen 10 binin üzerindeki entry'nin 3'e katlandığını da görebilirsiniz bir günde, o kadar şaşırmayın.

he tamam ben ahde vefayı da yanlıs kullanıyorum . cok samimi oldu yazdıkların , uyarın için teşekkürler..

konu kapanmıştır , ahde vefayı yanlıs kullandığım için tüm argümanlarımın geçersiz kaldı.

neymiş devletler hukuku terimiymiş bak bak bak..vikide öyle yazıyo diye mutlak gerceklik mi oldu şimdi o ?


sözünde durma, verdiği sözlere bağlı kalma, özü ve sözü doğru olma anlamına gelen ahde vefâ, islâm ahlâkının en önemli prensiplerinden biridir. kur’ân’a göre ahde vefâ, îmân ederek allâh ile ahidleşmiş ve böylece kendisini hür iradesiyle kendisini sadakat yükümlülüğü altına sokmuş olan müminin ahlâkî bir borcudur. ister insanlara, ister allâh’a karşı verilmiş olsun her ahid ve söz, yükümlülük şartlarını taşıyan her insanı borçlu ve sorumlu kılar. bu sorumluluğun yerine getirilmesine ahde vefâ veya ahde riâyet denilir (bakara, 2/177; mü’minûn, 23/8).

belkileri bırakınız efenim

bunun tek sebebi popüleritedir.

insanlar o gün popüler olan ne varsa ona uymaktadır.

gerçekten dinleyen, beğenen ve öğrendiklerinde ağladıklarını belirten arkdaşlarım da var. birisine dedesini hatırlatmış.

ama genel olarak olayın özü popüleritedir.

he ok , çözdük o zaman.

tamam dağılalım artık olayın özü populariteymiş..

olaya üzülenler haksız , samimiyetsiz .. bu tespiti yapan arkadaşlara da nobel sosyoloji ödülüne aday gösterelim , gerçekten büyük bir başarı. ilk kez farkediliyo , açıkçası ülkemdeki bu dehalarla gurur duyuyorum.

@fader, @kennym + 1 milyon
(ilk cevapları için)

sanat/sanatçı açısından söylüyorum; kimin kime ne kadar saygı ve sevgi besleyeceğine kim ne olarak karar verme hakkına sahipmiş yahu..

ibrahim tatlıses hiç bir şekilde bana hitap etmeyen, dinlemediğim birisi. artı; kişiliğini, tavır ve duruşunu falan da hiç sevmiyorum. ama bunlar sahip olduğu sesin çok özel ve önemli olduğu gerçeğini değiştirmez.

adam ölünce arkasından "önemli bir sesti, yazık oldu" diye bir şey yazma hakkım yok mu şimdi sayın otoriteler? töbe töbee..

hele "kör ölür badem gözlü olur" yorumları için gerçekten tebrik ediyorum.. keşke biraz hangi kelimeler/cümleler kim olarak nerede ne için kullanıldığına biraz bakılsa; ezbere, "konuşmuş olmak için konuşmak" yerine..

****
ek;

@QwertyKlavye,

"bak herkes beni destekliyor. bik bik bik."

şaka mı yapıyorsunuz, yoksa liseli falan mısınız bilemedim. benim sözüme bakmazsınız en iyisi şu düşüncenizden çıkarımla hiç duymadığınızı düşündüğüm atalarımızın deyişini yazalım;

"iki yanlış bir doğru etmez"

bin yanlış da bir doğru etmez..

ne olmuş burada yahu :) linç ettiniz beni.

ya bırakın arkadaş.
arabada denk gelse "ya bas değiştir şunu" dersiniz..
gelmiş burada bıdı bıdı ediyorsunuz.
bu ne lan?
ne adamlar ölüyor bu kadar ilginin %1 kadarını bile görmüyor.
neşat ertaşmış. sazcının türkücünün teki işte.

Konu körün ölüp badem gözlü olması değil. Adam zaten yaşarken de badem gözlüymüş, ama bunu bilen varmış bilmeyen varmış. Asıl mesele, sırf onun değil, bütün sanatçıların ya da büyük adamların ölümünün ardından herkesin bunu aha ben de yazdım hakkında iki satır diye kendini ortaya atma aracı olarak kullanması.
Kimse bana twitter'da her bulduğu hashtag'in peşine takılan, facebook'ta da bütün gündem olaylarını kullanarak hababam bişiler paylaşan insanların samimiyetinden söz etmesin. Ertaş'ın samimiyetle seveni de çoktur eminim, ama adamı anmaktan çok kendini gösterme amacı güden de hatırı sayılır sayıda insan var.

fader'ın cevaplarını ispiyonlayın, duyuruya cevap vermiyor, ikili muhabbete giriyor.

@baldur

şu cevabınla evladım olsan eldivenle sevmem seni.
ergen tavrını bırak koca adamsın.
varsa diyeceğin yaz.

ölmüş adamın kemiklerini sızlatmayın şurda.

x i bir ben ve arkadaşlarım çok seviyoruz geri kalan samimiyetsizdir, popüler diye takılıyodur. vs. vs.

hayatın her yerinde çıkar böylesi. tamam kardeşim x'i en çok seven (yapan, dinleyen artık ne istersen) sensin. he.

zaten x'i seviyorsan sözlükte de yazmalısın di mi?
vay serhat vay

bi gidin ya, ben burdaki başlıkta soru falan görmüyorum, bi kaç kişi bağra bağra neşet ustayı herkesten çok sevdiğini söylemeye çalışıyor o kadar başka bir cacık yok.

bir konuda bilgisi olmayan bir insanın, o konuda bir büyüğe saygı göstermesi mümkün değil yani he mi.

fizikten zerre anlamam ama einstein reiz'e saygım büyük. fakat burdan anladığım kadarıyla benim bunu dile getirmem bile samimiyetsizlik olarak algınlanması lazım. vay babamın kemiği.

hadi gidin okulunuza mı gideceğiniz ev ödevinizi mi yapacağınız ne yapacaksanız yapın kendinizi komik duruma düşürmeyin.

biri bir kişi/olay/yer/durum vs. hakkında baştan aşağı cahilce şeyler yazar (neşet usta bendeki yeri büyüktür, sayesinde elektro bas gitar icat oldu gibi) he o zaman eleştir onu. eleştir ama saygı duymasını değil, cahilliğini eleştir üstüne de neden saygı duyması gerektiğini öğret. o zaman tamam.

ayrıca hepiniz adınız gibi biliyorsunuz, önemli biri vefat ettiğinde de sevmeyenler bile arkasından kalabalık içinde seviyormuş gibi konuşacaktır. ee, neyi dert ediyonuz, bu hep böyle oldu da şimdi mi rahatsız etti sizi. rahatsız ettiyse söyliyim. sular durulsun birileri başlar ortalıkta ileri geri konuşmaya, ona diyebilirsin. ölümünde böyle dedi, ölümünden sonra böyle diyor samimiyetsiz bu adam diye.

birde size kör ölür badem gözlü oluru anlatim.
elinde olduğu sürece kıymetini bilmediğin bir şeyi, kaybettikten sonra değerini anladığın durumlarda söylersin.

neşet ustanın değeri iyi biliniyordu. kör öldü badem gözlü olmadı. büyük kayıp verdik.

sen bunu sözlükte dile getirdin ben getirmedim. bu beni samimiyetsiz yapmaz. yazsaydım da yapmazdı. zira sözlüğe "sevdiğim her şey için bir şeyler yazacam" diye bir söz vermedim, sözleşme yapmadım.

ama yine de paşa gönlünüz olsun
neşet ustayı en çok siz seviyorsunuz, geri kalanlar samimiyetsiz, göstermelik sevenler

mesele şurda başlıyor bence. sana göre türkücü adamın biri olan neşet ertaş, çoğu insan için sadece türkücü bir adam değil. anladın mı klavyecan? yani senin için nihat doğan da türkücü olabilir alişan da ama bu insanların neşet babaya yükledikleri anlamlar tamamen farklı. onu sadece kaset, şarkı yada türkücü olarak görmüyorlar ve bunun için üzülüyorlar.

bu üzüntünün ne kadarı samimi yada ne kadarı samimi değil onu bilemeyiz elimizde veri yok. senin bu "x'in ölümü sonrası ne kadar da çok entry giriliyor yahu" klişesine dayanan bir duyuru açman gibi, sırf popüler diye için üzülen büzülen insanda vardır tabi...

senin için "sazcının türkücünün teki" olan biri, başkasının hayatına bir anlam katmış olabilir bir şekilde.

ulan sen nerden bileceksin kimin kimi ne kadar hangi samimiyetle sevdiğini? sözlükte yazılanları baz alıyorsun, binlerce adamın hangisinin yaşantısını biliyorsun?

tamam aralarında mutlaka popülerden nemalanmaya çalışanlar da vardır ama saçma sapan genellemelere de girmemek lazım.

kör ölür badem gözlü olur saçmalığına da girmek istemiyorum. adam hayattayken nasıl takdir görmüş, neler yaşamış bilmeden etmeden konuşmamalı.

sözün özü;

sana ne.

ayruca onu takdir etmek için ülkenin değerli bir insanı olduğunu belirtmek için onun fanı olmaya gerek yok. bu ülkede yaşayan herkes onun değerini bilmelidir ozanların, aşıkların yetiştiği bir coğrafyada kalan son halk ozanlarındandı o.

ister hayranlıkla dinleyeni ister dinlemeyeni bu yüzden sahip çıkıyor.

28 yaşında türk halk müziği dinleyip "bu adam bildiğim kadarı ile bir türkücü."
demen bir şeyleri eksik yaptığını gösteriyor. aç iyi kaynaklardan geçmişini , eserlerini, halk müziğine katkılarını araştır 28 yaş hala çok geç değil odun gelip odun gitmemek için.

can sıkıntısı illa ki olacak bunun yanında evin sorumluluklarda oluyor.çamaşırını ütünü kendin yapacaksın yemeğini kendin yapacaksın bunlar çokta kolay değil.

tek iyi tarafı özgürsün istediğin saatte dışarı çık.gece 3 te kokoreç yemeğe çıkıyorum taksicilerle muhabbet ediyorum iyi oluyor yani ama dediğim gibi sorumluluklar da insanı bezdiriyor.

herkesin harcı değil, abisi... tek başına kalınca sofra kurmayı, yatak toplamayı bırakabiliyor insan. misafir gelince gitsinler istiyor, gidince gelsinler... efkara meyyal biriyseniz, civarda yakın ahbabınız yoksa, tavsiye etmem.

*3 gün dışarı çıkmayınca insan kendi sesini unutuyor.
*istanbul gibi bir şehirde, merkezi bir yerde tek başına ev geçindirmek bir dolu masraf.
*aile evinde yediğin içtiğin şeyler kendi evinde yine masraf.
*yemek içmek dert. sürekli dışarıdan söylüyorsun, göt göbek problemleri.

hocam çok klişe olacak belki ama " yalnızlık Allah' a mahsus " derler ya hakikaten öyle. benim gibi kendi kendine eğlenebilmeyi bilen biri bile 2-3 gün evde tek kalınca ne yapacağını şaşırıyor. Boş duvarlara bakmaktan başın dönüyor. canın hiçbir şey yapmak istemiyor. kontrolünü kaybediyorsun.

bir de bu işin hastalığı - sağlığı var. yanında birinin olması her zaman daha iyidir.

kendini tuvalet temizlerken hayal et .

Ders Calismam lazim yurt disinda yasiyorum, dershane felan buralarda yok evde de yegenler felan hep bize geliyorlar okuldan sonra, yani bir kac ayligina da olabilir bakalim tesekkürler cevaplar icin!

''kendi tuvaletini temizlerken hayal et'' diyenler ana babasına yada ev arkadasına bok temizletmeye meraklı insanlar oldugundan bu hayali siktir et.

karışanın olmadığı görüşenininde kendi insayatifinde oldugu bi dünya hayal et

sonra karar ver bok temizletmek mi ? özgürce kendi bokunu temizleyip temizlemeyeceğine karar vermek mi ?

Bunu yap, bireyselliğe bir adımın olmalı. Klasik "yalnız yaşam zordur" tespitlerine kulak asma. Tek başına yaşayan insanlar, çoğunlukla aklı başında ve donanımlı tiplerdir. Bu, kendini zihinsel olarak geliştirebileceğin bir alternatiftir de aynı zamanda. Aksi durumda herhangi biri gibi yaşamını sürdürecek, türk toplumunun "birbirine yapışık yaşamlar" tarzına örnek telkiş edeceksin.

elinde yüksek çözünürlüklü foto varsa dericilerde yaptırabilirsin aynısını, wolverine deri ceketi yaptıran arkadaşım var.

feci masraflı olur o zaman ya. bi kere niyetlendim, ordan biliyorum :)

desada geçen sene varmış. şu blogda biri desa hakkında yazmış, görsellerde de var resmi. girdim desanın sitesine de baktım, şu anda kırmızı renkte bu modelden yok.
kahverengisi şöyle görünüyor.
www.desa.com.tr

derimod da görmüştüm

desa'daki farklı bi model.

aynısının siyahını ben kullanıyorum valla çok da memnunum. koton bu. geçtiğimiz ekim blackout'taki (şişli) outlet'inden aldım. 40 lira.

japon style a benziyor biraz

bulursan ust siradaki 4. yu de al

mango'da vardı, dönem dönem de oluyor hatta. sitesinden takip edebilirsiniz belki.

keçiören münibüsü olmaz. sanatoryum minibüsüne biniceksin. sanatoryumdan giden otobüsler de olur.

beşevler tarafından sanatoryum minübüsü yok ama. tandoğandan/maltepeden otobüs var.
ya da şöyle yapabilirsin, keçiören minibüsüne biner, mevki hastanesinin oradan sanatoryuma binip devam edersin.

akar isimli bir fırın vardı. onun önünde inip karşıya geçip o yokuştan, bahçeli evlerin arasından yukarı yürürsün, orada bir yerlerde olucaktı.

çok teşekkür ederim, Maltepenin tam olarak neresinden geçiyor sanatoryum otobüsleri?

bulvar boyunca cadde üzerindeki duraklarda duruyor. maltepe metrosundan çıkınca yolun müsteşarlığın olduğu tarafındaki duraktan binebilirsiniz.

picasa web albums ya da flickr en guzel cozum.

edit: facebook da olabilir, neden olmasin?

hocam feyste fotoları toplu indrmek mümkün olmaz sanırım.

google drive?

en mantıklısı rarlayaıp dropbox'a veya google documents'e veya microsoft skydrive a atın.

isteyenler orada rahatça indirsin hem hızlı da olur

çözünürlük derdiniz yoksa facebook.

fotoğrafların kaliteleri bozulmasın diyorsanız dropbox. bir iki zirve sonrası çekilen resimler için dropbox kullanıldı. gayet güzel oluyor.

Ne güzel işte. Duyguları yoğun yaşıyorsun demek ki. Çoğumuz bunun için film izlemiyor muyuz?

Belki fazla empatiksin.

duygusal, dram tarzı filmleri izlememeye çalışıyorum bu yüzden. hassassınız, bu çok normal ve sevinmelisiniz bunun için. kişisel, ailevi vs sıkıntılarınız da böyle bir tetikleme yapıyor olabilir. ağlamak güzeldir ama utanacak bir şey yok.

Fazla empatik olduğumun farkındaydım da filmlerin bu kadar etkilemesiyle bağlayamamıştım, doğru tespit için teşekkürler,

Hassas olduğum da doğru ama aşırı duygusal diilim, sıkıntım ya da dert ettiim bi şeyler yok hayatımda, hatta neşeliyim genelde.

Dediiniz gibi haddinden fazla empati var sanırım, inanılmaz güzel ve bi o kadar da başa bela, of. :)

yalnız değilsin. sadece film değil, dizi izlerken bile gözlerim doluyor benim. scrubs izlerken bile gözlerimin dolduğunu biliyorum :/
ha üstüne üstlük er kişiyim.
duygulanmak erkek kadın demeden herkesin hakkı, özgürce herkesin duygularını gösterebildiği bir dünya düşlüyorum.

Aynen devam et. Ben de senin gibiyim. En ufak şeyde şırıl şırıl ağlıyorum, dalga geçiyor insanlar. Ama artık "Defolun öküzler" diyip ağlamaya devam ediyorum hiç utanmadan.
Ne güzel hissediyorsun demek ki bir şeyler. Milleti sallama, içeri de kaçma bundan sonra, istediklerini desinler. Onlar mal oldukları için anlamazlar böyle inceliklerden. Sen kafalarına kafalarına vur inadına.

korku filmlerine aban biraz. belki duyguların dengelenir. mesela hangi filmlere ağladın?

@ermanen, kaliteli korku filmi bilmiyorum hiç karşılaşmadım, çok mantık arıyorum belki de. Az önce The Boy in the Striped Pyjamas, dün gece London to Brighton, pazar gece Le Scaphandre Et Le Papillon (yazarken kopya çektim).. falan işte.

normalsin. komedi filmlerindeki bazı sahnelerden bile etkilendiğim oluyor. how i met your mother gibi bi diziye ağlamışlığım var. bkz: s06e13 (Bad News)

ben de öyleyim. okuduğum kitaba bile ağlarım.
dün akşam "A moment to remember" filmini izledik eşimle, ağlamaktan içim şişti. gözlerim kan çanağına döndü resmen. eşimde sanki maç izliyor havası vardı. kimse ağlamayınca insan kendini tuhaf hissediyor.
en sevmediğim tarafı da film bitince normal hayata dönemiyorum ben. bir kaç saat en azından cenaze sahibi gibi oluyorum.

Örnekte görüldüğü gibi değilse normalsin :)
www.youtube.com

malesef getiremiyorum. annem kaynanalığa fazla hevesli. kızı sevse bir dert, sevmese bir dert.
ama yabancı kız arkadaşını aile evinde ağırlayan, hatta 2 gün 2 gece odadan hiç çıkmayan arkadaşım da var.

ailem son derece dindar. hayır.

ben de getiremem annem evdeyken belki de, babam yok arkadaş olacak şey değil :) aslında kızların daha zor durumda olduğu düşünülür de erkekler de çok rahat değil sanırım.

anneler nedense bu konuda hassas..babalar genelde pek karışmıyor

hiç bi sıkıntı çekmeden ailemin evine girip çıkabilir benim sevgil(ler)im, ailem karışmaz etmez. ne kadarlık ilişkim olduğu vs. de sorun olmaz biliyorum çünkü çok uzun bi ilişki içinde olduğum da oldu bir haftalık, daha sevgilim bile demediğim bi hatunla eve gittiğim de oldu. sanırım ben gayet normal bi olay olduğunu bilerek davrandığım için onlar da normal olduğunu anladı.

sadece babam olsa çok problem olmaz. bir kere hatunla evdeyken gelip, uygunsuz basılma ihtimalimize karşı çaktırmadan çıkıp gittiğini bilirim.

annem kızı soru yağmuruna tutması bir yana, direk misafir ağırlama moduna girer istesem de o kızı evden ve annemin yanından ayırmam artık.

ben erkek arkadaşımın ailesinin evinde kaldım 2 kez 4-5 günlüğüne. aynı odada kaldık hatta.

özet cevap: babam emekli imam.

mümkün ama hiç olmadı :)

evet rahatlikla getirebiliyorum.

ben getiriyorum. bizimkilerle oturup eğleniyoruz, gezip dolaşıyoruz. kız için de sorun yok.

getirip te kızın sevgilim olduğunu aileye çaktırmamışlığım var.

kisa sureli hafizanin zayif olmasi sanirim bu hatirlamama durumu.

(bkz: kisa sureli hafiza)

Bana da oluyor sık sık, çok can sıkıcı. Karşındaki ismini söylediğinde, onun ismini tekrar etmeyi adet edinebilirsin. Bunu söylerken onaylar gibi ses tonunda yapıyorum bazen. Konuşma sırasında da 1-2 kez kafada tekrar etmekte fayda var.

O: Ben Arzu.
Sen: Arzu..? Ben Kemal.

gibi bir şeyler işte.

isim hatırlama bir nevi yetenek ya. eğer otomatikman olmuyorsa arkadaşların dediği gibi bir teknik geliştirmeyi denemen lazım. mesela bir yerde okumuştum, duyduğun isimleri bir şeylere benzeterek aklında tutmaya çalışabilirsin. misal okuduğum yazının yazarı vinay parmar idi. ben bu ismi nasıl hatırladım? vinay'ı "wine" kelimesine parmar'ı da futbolı takımı parma'ya benzettim. harbiden aklımda kaldı.

ortamda 2 kişiden fazla insan varsa asla isimleri aklımda tutmaya çalışmam.
nası olsa tutamayacağımı düşünürüm. ismini söylemek zorunda kalırsam da, açık açık adını tekrar soruyorum. işte o zaman aklımda kalıyor ismi.

daha önce tanıştığım ve fazlaca muhabbetim olmayan insanlarla yaşıyorum bu problemi, uygun bir anda facebooktan ismine bakıyorum :)

evet oluyor, benim de kısa süreli hafızam zayıfmış. online testlerin yalancısıyım.

ben bu durumu, geniş bir ortama giridiğimde 2 adımla aşıyorum:
1. küçük gruplar halinde tanışıyorum. herkese aynı anda "hey, ben faxuhumanitas" deyip, yerime geçtikten sonra yanımda oturan diğer insanlarla tokalaşarak birebir isim öğrenmece yapıyorum.
2. bu fasıldan sonra ismini öğrendiğim insanlara ilk birkaç cümlede sıkça isimleriyle hitap ediyorum.
mesela "can, senin yüksek lisans konun çok şehvetliymiş" gibi.
böl-yönet gibi bir şey sanırım bu.

ahahah birebir aynı durum bende de var.. :)
bence çözümü yok

kredi çek gir, zaten kazanırsın o parayı sınavları geçmen lazım tabii.

1000 liralık kredi kartını bile zor öderken şuan bana kimse kredi vermez emin ol.

25 yaşındayım 5 yıl sonra o krediyi çekebilecek halde olsam 30 yaşında olacağım. eğitim filan derken 35. 35 yaşında pilot olunur mu?

eğitim 16-18 ay ki.

editledim de tam bilmiyormuşum ticari çalışma lisansı bu kadarmış :)

plt radioman pilottu bildigim. ona mesaj at.

belli bir uçuş saatin vs olması lazım ya o yüzden dedim. ama ben her halükarda 1 yıldan fazladır diye düşünmüştüm.

o değil de 300-400 bin tl gibi rakamlardan söz ediliyor. o kadar para kredi olarak çekilebilir mi.

300-400 bin tl değil ben aradım sordum bi kere sırf meraktan ama bi 4 ay oluyor, 70000 dolar dediler. 2 sene önce tam 100 bin tl di, bir akrabamız çekti şu anda 15 bin tl maaş alıyor.

bizim akraba askeri helikopter pilotuydu. çok yakın bir zamanda askeriyeden ayrıldı. kendi cebinden eğitim ücretlerini karşıladı, sun expresste başlıycakmış yakın zamanda. yaşı da 35ten az değildir. ama zor. cilt cilt kitaplar okudu, ezberledi. bir dolu sınava girdi çıktı.

kitap okumak filan sorun değil de. sanalda çok kolay kavradım olayı ama bir ihtimal reelde bu işi beceremez isem işte o zaman hayatım kayar o borçla.

şöyle bir duyum da almıştım eğer okulu bitiremezsen paranın hepsi yanmıyor muş. aslı var mıdır ?

paranın hepsi yanıyor ama üstüne ek eğitim alma hakkı doğuyor o ucuz o kadar pahalı değil bi de 3 sınav hakkı veriyorlar çalışırsan yaparsın hocam, çalışınca yapılamayacak şey yok ama sallarsan yanar tabii haklar.

:) benden once sormussun. Bazı şirketler pilot alımı yaparken direk para almiyor, ama bilmem kaç senelik calışma zorunluluğuna maaşından kese kese alıyor parayı. Maaşın 4'te 1'ini geçmiyormuş bu para.

Amacın pilotluktan para kazanmak değilse ppl alıp kendin de uçabilirsin. yaş sınırı olacağını sanmıyorum onda, eğitimi de aşırı pahalı olmasa gerek. ama elinin altında bi uçak olmayacağı için pek bir anlamı olmayabilir tabii :D

o fiyata daha iyi bir laptop alıp +ssd harddisk takabilir.

Oradaki SSD'nin amacı önbellek görevi görmek. Sık kullanılan uygulamaları önbelleğe alarak, sonraki açılışlarda daha hızlı açılmasını sağlamak. Hemen celallenmeyelim.

Ultrabook olarak çok uygun fiyat. Direkt notebook gözüyle bakarak daha iyisi alınır demeden önce düşünelim.

bence önbelleğe de alsa 32 gb çok düşük bir rakam. günümüzde programların, oyunların boyutu belli. win7 bile ~20gb. eğer başka bir hdd slotu varsa alın.

şimdi benim anlamadığım şey, win7 ve bir iki temel şeyi ssdye kurup. geri kalan şeyleri hddye kurup kuramam.

Arkadaşlar, önbellek SSD şeklinde bu tür SSD'ler. Yani normal SSD'ler gibi değiller. Normal SSD kullanmak istiyorsanız, HDD'yi çıkarıp, SSD takacaksınız. Bu cihazdaki SSD'lerin amacı, işletim sistemi ve diğer uygulamaların bazı kısımlarını önbelleğe alarak, sonraki açılışları hızlandırmaktır. İşletim sisteminin alayını önbelleğe almadığı için, öyle çabucak dolmazlar. Düşündüğünüz gibi değiller yani.

gecen bir arkadas monster bir laptop koymustu burada. 2000tl ama felaket bir aletti. i7 işlemci 16gb ram falan. ona bakın bence.

hehe. benim ilk ders seçimimde seçim sayfası iki gün kilitlenmşti. girebildiğimizde de kotalar dolmuştu. bazı derslere sonradan kaydılduk. bir derse kota açmadılar. ona dilekçe verdik, seçtiğim bütün dersleri değiştirip kendilerine göre başka ders koydular fln.
sonraki dönem aynı stresi çekmemek için 4 tane alternatif ders programı yaptım.
cetvelle olmasa bile tablo yaparak:)
ortalamam 3.5tu o zaman:)

okuldan okula değişiyor tabi. tobblu arkadaşım ipad ile 3 saniyede ders aldı. ben itülüyüm, bilgisayarıma ikinci bir ekran bağladım, bir tarafta excelde yaptığım alternatif programlar ve ders crn yazıyorken, öteki tarafta ders seçim ekranı açık. bir elim sürekli f5te ders seçtim.

bi yıl erasmusa bi dönem de exchange'e gidip gel son sene normalde 8 ders alınırken 15 ders alman gereksin 15 dersin hepsi de çakışsın, kontenjanları dolsun, sistem çöksün falan bak bakalım kolay mı oluyor :) okulu uzatmamak için canım çıktı. gerçi twitterda facebookta paso ders seçimiyle ilgili bişeyler yazanlara ben de ayar oluyorum. seçemediysen seçemedin amk bizene dimi.

bizim sistemler de çökmüş.mesala bana harcını yatırmamışsınız diye hata verdi.ama sonra hallettik allahtan

Şimdi özel durumlara eyvallah da...
Sistem çöktüyse herkese çökmüyor mu? Neden dert edilir ki bu? Hadi diyelim sadece size çöksün. Danışmanı arayıp "Sistem çökmüş, seçemiyorum" demek çok mu zor?

güzel okulmuş senin okul.

lan benim bir ders seçim dönemim bile yolunda gitmedi. çekmeyen bilmez koç.

daha fakülteleri kurulmadiysa hacettepede ders aliyo olabilirler.

hacettepe yazmalari pek bi ezikce sanki.

Hacettepe yazmaları bana da öyle geldi. Peki aklıma takılan madem bunlar hacettepede eğitim görüyor okulun puanı niye çok düşük?

1-2 sene filan orda görürler sonradan fakültelerinin insaati, hazirlanmasi etc si biter oraya gecerler.

plansiz düzensiz üniversite, fakülte kurunca böyle oluyo. okul var bina yok.

Bozok tıp okuyan 2 arkadaşım var. Kazandıkları sene tıp fakültesinin inşaatına daha başlanmadığını söylemişlerdi. hali hazırda ankarada hacettepenin bünyesinde tıp eğitimi alıyorlar. bu arada 3 ya da 4 sene oldu. bir türlü taşınmadılar.

bence olmaması lazım. aziz ama hangi aziz. yüzlerce aziz var ülkede neticede. ha senin aklına biri geliyorsa o senin suçun olur o zaman.

çok yanlış bence...

orospu çocuğu taksici başlığına bir yaptırım yoksa buna da yoktur.

mahallenin delikanlı abisi fatih'e sövdüğüm entarim gg gerekçesiyle silinmişti. fatih altaylı sanılmış. bence bu da silinebilir.

edebi yönü düşük, sürükleyiciliği fazla olan kitaplardan başlasın.

hakan günday kitapları iyi olabilir bu bağlamda, kinyas ve kayra'yı alıp hediye edin bakalım, muhtemelen sevecektir. doğu yücel'den varolmayanlar da olabilir.

monte kristo'nun fazla kalın olmayan bir versiyonu olabilir.

Harry potter serisi

aynı durumdaki arkadaşıma erken kaybedenleri hediye ettim. beğendiğini söylemişti.

harry potter hastası olduğu için harry potter olmaz snaırım :)

erken kaybedenleri de okudu.

Tabii ki Otostopçunun Galaksi Rehberi. Daha iyisi yazılana kadar en iyisi bu.

dan brown un kitapları

Hala okumadıyda Çavdar tarlasında çocuklar ve muhteşem gatsby

çavdar tarlası var da onu okumaya gözü yemedi :)

Özel yurtlar senelik yaparlar senetleri, sebebi de senin durumunda olan çok öğrencinin bulunması. Beşiktaş'ta çarşının içinde yurtlar var. Eğer cinsiyet kadınsa YTÜ'nün oradaki üst geçidin civarında bir özel yurt vardı arkadaşımın kaldığı. Tıp merkezi var orada, onun yanındaydı. Yine cinsiyet kadınsa Osmanbey'de metronun Pangaltı çıkışından çıktıktan sonra sağa doğru ilerlediğinizde birkaç yurt var.

EKLEME: Ha, Beşiktaş Belediyesinin yurdu var. Ortaköy'de. Fiyatı da uygundur epey. Kız arkadaşlarım kalıyordu ama karma mıdır değil midir hiç bilmiyorum.
Ama dediğim gibi senelik yaparlar sözleşmeyi. Okul yurdunun da çıkacak denmesine çok güvenmeyin. O yerleştirmeler bile neye göre yapıldı hiç bilmiyoruz zaten.

kadın değil erkek, birkaç yurt olduğunu duymuştum 2-3 aylık kalabileceğimiz, yıllık sözleşme istemeyen ama isimlerini bilmiyorum işte.

bence özel yurt yerine kiralık odaları da düşünebilirsin. beşiktaşta bir sürü ev var o şekilde. sonuçta özel yurt dediğin de ayda en az 500-600 verilen mekan. craiglistten falan oda bakabilirsin.

yedek listelerde de bir sıralama açıklanıyor. oradan bir bakmalı sıralamana. genelde yoğunluk vadi yurtlarında yaşanıyor. tercihin göletse yurt sene içinde kesin çıkıcaktır.

tivibu yurtdışında çalışmıyor. türkiye'den çalışan bir proxy bulman lazım. o da çok zor

ariza tv diye bi program var. onu dene.

goo.gl alın izleyin

digitürk play diye bir site var. oradan ulusal kanalları ücretsiz izleyebiliyorsunuz. bir deneyin isterseniz.

www.imdb.com

olay molay bilmiyorum ama, kiz filmi ve fransiz sinemasi deyince aklima direkt bu geldi.

kız filmi diye bir kavramı ilk kez duyuyorum ilginç:) romantik komedi falan da değil, hem kız filmi olucak, hem de sanatsal:) midnight in paris olmaz mı?

Le Nom Des Gens
The Fall

kız filmi :) 500 days of summer ve eternal sunshine of the spotless mind'dan başka bir şey gelmiyor aklıma. gerisini bilmiyorum :)

(bkz: je vais bien ne t'en fais pas)
(bkz: once)
(bkz: blue valentine)
(bkz: mammoth)

(bkz: me and you and everything we know)

ayrıca kimse de çıkıp (bkz: amelie) dememiş arkadaş. ilginç.

pek matah şeyler değil sanki ama bir bak; oyuncak.gittigidiyor.com

İngilizce aratsan ya da amazon, ebay falan gibi yerlerden daha çok şey bulursun.

www.bunlardanistiyorum.com

www.jedbang.com

istanbullular daha iyi bilir de 650 ye orda ahır bulamaz gibisin.

Üsküdar'da olabilir diğerleri epey zor.

60-70 metrekare gunes gormeyen bir daireye tamam dersen besiktasta belki bulursun. Tramvay metro fatihte-bahcelievlerde ulasimi cok kolaylastiriyor fatih-eminonu on dk mesafesi var oralara bak derim. Sisli'de ara yerlerde de bir umut diyim hevesler kirilmasin ama kadikoy besiktas falan baya cep yakar

750 den aşağı zor bulursun..kombili falan olsun diyorsan 650 ye imkansız

minimum 800'ü gözden çıkarmalısınız. 800 bile fazla minimum.

su anda bu butceyle, oralarda, bir eve 2., 3. kiraci olursun. sonra duzeltirsin durumu.

uzun süre ankarada yaşamış , senin gibi bir istanbula gidiyip deyip istanbula taşınmayı düşünmüş ama 1ay sonunda pılıyı pırtıyı toplayıp ankaraya dönmüş biriyim. üzülerek söylüyorum ki orası ankaraya benzemez ve dedikleri gibi üsküdar dışında bulman imkansız o fiyata , o fiyata yakın rakama. beşiktaşda 1+1 minnacık temiz evler 1000tl diyim ben sana.. ki küçük ev bulmak da zor daima. moral bozmak gibi olmasın ama bütcende ev kirasına ayırdığın kısmı arttırma veya ortak ev kullanımı tercihini gözden geçirmelisin diye düşünüyorum.

içerenköy de falan bulursun gibi..
merkezlerde leş yerler olur anca..

www.sahibinden.com
hepsi üsküdar merkez değil tabii mümkün olduğunca haritadan yeri gösterilenlere bak.

bu bütçenle şişliden beşiktaştan kadıköyden bulamazsın. anca bodrumda filan bulursun oralarda. anadoluda fındıklı mahallesi, kayışdağı tarafı var. normal apartman tipi evler. ama ben üsküdarın üst mahallelerini öneririm. daha sakin, ulaşımı zor olmayan yerlerdir. mesela libadiye, bulgurlu, emniyet mahallesi filan.

O fiyata biraz zor bulursun.Sahibinden bulabilrsen ne ala.Onun dışında senin verdiğin fiyattan yola çıkarsak 650 kira+ 650 depozito + 750 yada 1000tl emlakçı komisyonu. En iyimser tabloya göre sana 2050tl ye patlar.Eşyaları saymıyorum bile (tutacağın ev eşyasızsa tabi) ..

malesef bu saydıkların içerisinde en ucuzu üsküdar, onun da mümkün olduğunca sahile yakın taraflarına çıkmak gerekli, o da bütçeyi aşıyor.
ayrıca malesef bu yaz ayları evler normale göre 100-200 lira artıyor. özellikle en kötü öğrencilere iteleriz kafası yüzünden ev sahipleri boktan evlerine fazla fazla istiyorlar.
benim tavsiyem de 4. levent ve levent metrosuna yakın alternatifler olabilir. orada da metrodan fazla uzaklaşmaman iyidir.
ben de bir ankaralı olarak uzun süre sevemedim istanbulu. umarım senin için güzel olur. hoşgeldin.

libadiyede bulursun ama kışın çok zor olur doğalgaz parası fılan iliğini kurutur. kombili olması lazım onu da sitelerde bulursun onlar da pahalı. ama her yere de rahatça gidersin o var. lıbadıyenın aşağısı unalan orda bulabılırsın daha ucuza. ama yasanır mı yasamak ıster mısın oralarda bilemem.

söylenenlere kulak asmayın. ısrarla aramaya devam edin.

4. levent'in arka kısmı çeliktepe'de (safir metro girişine 10 dk yürüme mesafesi) 650 tl'ye sıfır daire kiraladım. 2+1 ve 85 m2. ve markalı birinci sınıf malzemeler kullanılmış. her şey pırıl pırıl. 700-800 tl'ye ahır gibi yerleri gördükten sonra buldum burayı hatta.

dediğim gibi bıkmadan aramanız, dolaşmanız gerekiyor. vakit ayırmanız, ilgilenmeniz gerekiyor.

genel geçer bir kural olarak anadolu yakasında ev fiyatlarının avrupaya göre daha uygun olduğunu belirtmek lazım

Şahane insanlarsınız.. Tavsiyeler ve göz korkutmalar için teşekekürler

Tren olsaydı da haydarpaşaya gelip 'yenicem seni istanbul' diye bağırsaydım..

0 puanla bitirince kazanamıyor diye biliyorum. Puanın pozitif olması gerekiyor.

@insanlik icin buyuk bir adim wikpedia'ya göre 4 kişinin kaybetmesi de mümkün değil.

link kurbağa.

vay anasına ben de bugüne kadar çıkamaz biliyordum ama hesapladım toplamda 5200 koz puanı ve 5200 de ceza puanı var. yani arkadaşının dediği durumun olabilirliği mümkün galiba.

El almaz: 50*13:650
Kupa almaz: 30*13:390
Kız almaz: 100*4:400
Erkek Almaz: 60*8:480
Son iki: 180*2:360
Rıfkı:320
Toplam: 2600*2: 5200 ceza puanı.

Her koz 50
Bir oyunda 50*13:650
8 koz elinde 5200 koz puanı gelir.

Yani giren çıkan dengesi var. Ama oyuncuların kazanması için insanlığın dediği gibi pozitif puanda olmak gerekiyor. En az bir kişi yenilmeli.

king'de oyun sonu puanların toplamı her daim 0'dır. hatta biz bu şekilde hesaplamada hata var mı diye kontrol ederdik. bu hesapla herkesin 0 alması mümkün gibi.

Düşündüm. Ceza eyvallah, ama koz? sonuçta 13 koz her elden sonra 4 kişiye paylaştırılacak değil mi? öyle badozlama olmayacak elbette.

oyunda, bir kişi tüm cezaları ve tüm kozları alırsa herkes sıfır olur.

bu da oyunun bug'ı :)

arkadaşının hazırladığı tabelada 8 koz oyununun her biri için kimin kaç aldığı da belirtilseydi iddiası ispatlanmış olurdu. sonuçta @apartmansakini nin de dediği gibi her koz oyununda oyuncuların aldıkları kozların toplamı 13 olmak zorunda.

toplamda 1. oyuncu 20, 2. oyuncu 33, 3. oyuncu 23 ve 4. oyuncu 28 koz almış tamam da hangi el kim kaç tane almış?

bu da tek tek çizilmeden arkadaşının iddiası ispatlanmış sayılmaz.

eşli kingde bu işi bir kere başardık. ayrıca sıfır da çıkıyor. 4 kişide de bu mümkün mü tabi ki mümkün.

@heavyman hangi elde kaç aldığının bilinmesine gerek yok. kozların toplamı 13x8=104 olduğu sürece her el için 13'e bölüp istediğin gibi dağıtabilirsin. Tamamen doğaçlama; şöyle olsun:

6 - 3 - 1 - 3
2 - 7 - 2 - 2
3 - 0 - 5 - 5
1 - 2 - 4 - 6
4 - 4 - 3 - 2
2 - 6 - 1 - 4
0 - 5 - 5 - 3
2 - 6 - 2 - 3


@zizifos oyunda tek bir kişi tüm cezaları ve kozları alamaz. bir oyuncu bir koz elinde 11 el alırsa king yapmış olur ve oyunu tek başına kazanır.