Bana iyi gelmiyor, zaten yeni biriyle flört etmeye zaman ayırmaya enerjim olmuyor yani ayrılığı atlatma süremi kısaltmıyor

Kişisine göre değişir belki başkaları da böyle enerji topluyor süreyi kısaltıyorlardır kişisel durumlar bunlar

İyi geliyor, ama zorla değil. İlk başta bir süre hiçbir şey içimden gelmiyor zaten, o süreyi kendi halimde geçiriyorum. Sonra sinirli bir dönem geliyor, o zaman gayet iyi geliyor ve atlatma sürecimi kesinlikle hızlandırıyor.

Ayrılıktan ayrılığa, kişiden kişiye değişir. Duygulara ihanet ettiğim gibi bir düşünceye hiç düşmedim ama çivi çiviyi söker yöntemi bende işe yaramamıştı.

Çünkü karşındakini bir insan bir flört gibi değil de, çivi olarak görüyorsun. Bunun da farkındasın. Karşındaki insan konuşuyor, sana bir şeyler anlatıyor. Hatta belki kendini beğendirmeye çalışıyor. Sen o anda eski sevgilini düşünüyorsun. Keşke şimdi karşımda konuşan o olsaydı diyorsun. Ben niye buradayım, şu birkaç saat bitse de ağlama nöbetlerime dönsem diyorsun.

O yüzden zamana bırakmak en güzeli. Karşına çıkan insanların zamanına da yazık etmemiş olursun.

daha kötü olur mevzu çözülmediyse
eski sorunlar yeni kişiye yansıtılır

Gelmez mi?

Tek sıkıntı kırıntılar. Onları aşmak kolay tabi karşınızdaki hassassa yıllar demek.

bence bu biraz mizaç ve karakter meselesi. karaktersizlik anlamında demiyorum. her insanın baş etme yöntemi farklı. ben mesela "çivi çiviyi söker" diye ayrılıktan bir ay sonra başkasıyla yakınlaşsam kendimi çok daha kötü ve aptal hissediyorum, biriyle yakınlaşmak eski sevgilimle flört dönemimi hatırlattığı için hem moralim bozuluyor hem de karşımdaki kişiye büyük saygısızlık yaptığımı düşünüyorum. hayatıma biri girmemişse ben üç sene sonra bile eski sevgilimi özlerim çünkü en son o vardı. acısı tabii ki azalıyor hatta tamamen geçiyor ama konu ilişki, sevmek, sevilmek vs. olunca en taze anılar canlanıyor doğal olarak.

ben severken dehlendiğim bir ilişki sonrasında genelde ilk bir sene kimseye dönüp bakmam bile. sağlıklı bir şey yaşama ihtimalim düşük çünkü, aklımda başkası var hala. sonrasında karşıma birisi çıkarsa neden olmasın?

kısacası benim için çivi çiviyi sökmüyor, daha fazla dert ve üzüntü yaratıyor. kendi adıma yıkıcı bir ayrılığı mental anlamda işlemeyi, acısını çekmeyi, bir süre yalnız kalmayı daha doğru ve verimli buluyorum. başka birisi için bu daha zararlı olabilir, ona bir şey diyemem ama ben biriyle ayrıldıktan üç ay sonra başkasına karşı bir şeyler hissetmişsem saçmaladığımı varsayarım.

İyi geliyor, yalnız kalmak kötü hissettiriyor.

Çivi çiviyi hemen sökmez. Eskisine olan duygularınız, ayrılma şekliniz vs.. bağlayıcıdır. Böyle bir durumda çivi çiviyi söker diye önünüze gelene atlarsanız sonuç daha beter olur. Ayrıca içinizdeki duygudan çok karşınızdaki kişiye ayıp edersiniz zira kimse kimsenin yara bandı değil

Sana iyi geliyor. Ona şüphe yok gerçekten. Özellikle yaşadığın ilişki sayısı fazla değilse yeni birisi "ondaki bunda da varmış" dedirtebilir :) Ama başkasına olan hislerin tamamen gitmeden yeni biriyle birlikte olunca, o yeni kişiye âşık olamıyorsun. Sevemiyorsun. "Yara bandı" diye boşuna demiyorlar.

Yani sana iyi geliyor ama karşındaki kişiye iyi gelmeyebilir. Üzülebilir.

O kirintiyi check edecek enerjiyi baska kisilere vermek daha saglikli bence.

Bi' de öyle hastalikmis gibi bahsetmemek gerek iliskiden. Biriyle flört ediyorsanız zaten artik yeni biriyle sosyallesme ihtiyaci icerisindesiniz ve cift olmaktan cikmissiniz demek.

neticede antidepresanı kafana göre değil doktor kontrolünde kullanıyorsun, alkol ise ucu açık

ne yaparsan yap alkolle xanax gibi rahatlatıcıları birlikte alma. kendimden biliyorum, çok fena bir atak geçirirsin.

alkol hep vardı, antidepresan 30 yıl önce üretildi :-)

Alkol depresandir bu arada. Ek bilgi olarak Dursun.

İkisinin de aynı oranda zararlı ve yararlı olduğuna inanıyorum

Kıyaslanamayacak derecede alkol çok daha zararlıdır.

tabiki antidepresan.biri doğal biri kimyasal.

sıcak beyaz bu.

With a colour temperature of 2700 Kelvin, the bulb provides a warm white light, creating a comfortable atmosphere in any room

2700 kelvin sarı ışık

ben sapsarı seviyorum ya, alayım o zaman :)

2700K-3000K Türkiye piyasasında günışığı olarak geçer.

kelvin, renk skalası şöyle; www.shutterstock.com

Hocam sana dünyanın en basit formülünü vereyim. Günlük alman gereken kalorilerden kısıtlama yapamayacağın tek makro protein, eğer beslenme dikkat edeceksen bunu minimum kilon kadar alacaksın, bak minimum o da. Kalan açığı iki şekilde kapatabilirsin ya yağı artıracaksın ya da karbonhidratı, senin beslenmene uygun olan hangisiyse onu artıracaksın. Karb'ı artıracaksan kompleks karb'lar vs işini görür, yağı artıracaksan kuruyemişler en büyük yağ yağ kaynakları, (bak araba bagajlarında falan yerfıstığı satılır her yerde baya ucuz oluyor onlar, 100 gramı 600 kalori daha ne olsun.) ikisinden de kısayım şeklinde bir hayatın olamaz. Yani karb almayacam ama yağa da param yetmiyor dediğinde olmuyor yani ne yazık ki formül bu bi yerden enerji girişi gelmesi lazım yoksa son çare kaslardan harcamaya başlarsın. Ben kendim dönem dönem bu dediğim şekilde kalori dağılımı yapıyorum bir tek proteinle oynamıyorum; bazı dönemler karb artıyor bazı dönemler yağ.

Baklagiller

Buğday, yeşil mercimek, nohut yaz geldi artık bunları haşlayıp salatalara karıştırabilirsin

Atıştırmalık olarak cips yerine kuruyemişler, leblebi badem beyaz leblebi

Yine atıştırmalık fakat kontrollü olarak, abartmadan fıstık ezmesi, bunu elma ya da muz dilimleri üzerine sürüp yiyebilirsin

"akşam bir tabak ıspanak yemeği yiyip kalkıyorlar mesela"

Abi bunlar istisna insanlar, bunlari kafaya takma.
Normal adam 1 tabak ispanakla o tabagi kaldiracak enerjiyi bile alamaz.

Normal aksam yemegini ye, tavugun yanina pilavi gom gitsin.
Ama pilavi cok koyma iste, yanina ekmek yeme.
Esas kilo aldiran seyler yedigin degil porsiyonun buyuklugu.

Ben hayatimda bir kere bile yedigim seye bakmadim, hep ayni seyleri yerim asla sebze yemem.
Sebze bende sikinti yapiyor.

Hep normal fit gorunumdeyim, ne zaman aile yanina gitsem 1.5 porsiyon yemeye baslasam kilo aliyorum.

Tabi bu dediklerim normal aktiviteni yapiyorsan gecerli, sen gunde en az 5bin adim atmiyorsan ispanakla bile kilo alirsin.

ciddi kilolar almış ve vermiş biri olarak kim ne derse desin kalori hesabı tamamen yanlış diyorum.

önemli olan bir günde en az 7 bardağı dolduracak kadar yeşillik yemek.
bu yeşillik de mümkünse kıvırcık, marul, iceberg tarzı su ağırlıklı boş yeşillik değil, semizotu, roka, tere, ıspanak, pazı vb. gibi koyu yeşil yapraklılardan olmalı.
brokoli, pırasa, her türlü biber, mantar vb. dahil.

aldığın saf protein 3-4 yumurta ya da avuç için kadar et-tavuk-balık olabilir.
mercimek, bulgur falan yersen karbonhidrat alırsın, gerek yok.
mantar ve peynir vb. gibi şeyler de protein alımını destekler.

illa tereyağına ya da zeytinyağına abanman şart değil, yani evet yiyebilirsin tabii.
yaptığın salataya normal insanlar kadar zeytinyağı koyman yeter ama.

bunun dışında tavuk göğüs değil, derili olan pirzola, kanat, but, baget vb. de yiyebilirsin.

yani yağdan, proteinden ve özellikle ottan yana çok zengin beslenmen lazım.
bir öğünde üç demet roka ye, bak bakalım aç kalıyor musun?
gerçi yeşillik de artık pahalı ama tereyağıyla falan kıyas kabul etmez tabii.

bunların yanında çok fazla su içmen lazım.
zaten vücut kitle endeksine uygun miktarda su içersen acıkman da azalır.
bu su miktarı kabızlık yaşamaman için de gerekli.

o kadar sebze yemeye alışık olmadığın için ilk başta keto flu ya da 1-2 gün baş ağrısı falan çekebilirsin.
sonra fişek gibi olursun.
çoooook fazla ot ye.
koyun gibi otlaman lazım.

enginar, patates, yer elması, barbunya, bezelye, fasulye, mısır yeme.
bunların bir kısmında şeker, bir kısmında karbonhidrat çok yüksek.
havuçta da şeker var ama içindeki lif oranı çok yüksek olduğu için yenebilir düzeyde.
havuç piştiği zaman şekeri daha zararlı hâle geliyor, çiğ tüket mümkünse.

fazla kilolu olduğun için günde beş bin adım gerekli değil, oturduğun yerden kar gibi erirsin, merak etme.
kilo verirken spor neredeyse gereksiz.
sağlığın ve kas kaybını önlemen için egzersiz yapman lazım, o ayrı.
ama ciddi ciddi spor, günde beş bin adım, bir saat yüzme falan gibi idealist olman şart değil.

Sütlüce

Pearl jam - smile
Cracker - low

anathema - thin air

dredg - ode to the sun

foo fighters - pretender

Johnny b the hooters

surf curse - freaks (aslında çok popüler bir şarkı ama burada değil)

Joan Jett - I Love Rock 'n' Roll

Stuck in the sound - lets go
Bloc party- banquet
The strokes-machu pichu

Kamp lambaları ?

Belki bu tip bir sey.

www.thecompany.com.tr

@divit

bu hem ağır, hem de çocukların sahnede hep bir şeyleri düşürme meyilli olduklarını düşünürsek çok ses çıkartabilecek bir şey olur.

Bir de durum şu ki, bu 5 parçalık bir konseptin 3'üncü parçası. İlk 2 şarkıda gözükmeyecek ve sonradan ortaya çıkacak bir şey olmalı.

@freebird

kamp lambası nedir tam olarak bilmiyorum. cehalet : ) bir google'layım bakayım.

edit: baktım şimdi. divit'in gösterdiği gibi bişeymiş sanırım.

onu hem 20 dk. boyunca taşıması + ilk 2 eserde gizlemesi zor. ve düşme ihtimali var. bir tık daha minimal bir şey lazım.

Hocam selam, valla bitmiş halini görünce bir sevindim. Böyle de gayet güzel olmuş.
Eğer bu aradığımız şeyi çocuklar hareket ettirecekse her halukarda senronizasuonluk olur gibi düşünüyorum:/

Kafa feneri veya bu mantıkta bişey olabilir. Direkt kafa feneri veya basit bir fener/okuma lambası saç bantı gibi takılır. (Kafa hareketi en garantisi ve kolayı olduğu için saç bantı diyorum)

Neon boyalar var, karanlıkta aşırı parlayan. Avuçlarını boyasalar iyice süper durur. Hem stop olacaksa avuçlarını aç kapa yaparlar. Bu da bir çözüm. Şimdi örnek atamıyorum ama bakarsınız zate, baya parlak ışıl ışıl duruyor. Ellerini boyamak yerine boyanmış bir nesneyi ellerinde de tutabilirler.

Bir de yine
Gece kitap okuma gözlüğü/ yılbaşı tacı vs vs böyle şeylerde kulnanılan basit pilli bir ışık mekanizması oluyor. Şunlar işte
www.gittigidiyor.com

Mekanizması için alınıp başka bişeye dönüştürülebilir.

@la traviata

Hocam şu tarz pilli led kamp lambaları 4 tarafa da ışık veriyor, toptancıda ya da tahtakale denen yerlerde fiyatı daha uyguna bulunur

ty.gl

Glow stick olur mu? Biraz kalitelisi tabii

www.askermekani.com

30 liralara kadar bulunabiliyor. 40 tane alırsan 1200 lira falan eder.

tavsiyem şarjlı led ampul. bi elektrikçiden 7w ya da 9w olanın kolisini uygun fiyata alırsınız 2-3 saat ışık verir. seyirci de 180 derece ışık görmüş olur.

@free

bir tanesi için 60 tl çok pahalı gibi. Ben 40 feneri + 120 kalem pili 700-800 liraya aldım zira.

@rewlack

teşekkür ederim öncelikle.
bir görsel sanatlar öğretmeni arkadaşım neon uzmanı aslında : ) onu düşünmüştüm fakat hem diğer şarkılarda gözükmemesi lazım o neon'un. hem de neon'un kendini göstermesi için bildiğim kadarıyla florasan tarzı ışıklar gerekiyor çocuklara vurması gereken. oysa biz bu şarkıda komple tüm salonu karartıyoruz.


bu arada senkronizasyonluk değil sorun, açı farkından dolayı karşıya giden ışık hüzmelerinin parlaklık farkı.
ben senkronizasyonu sıradaki festivalde tutturucam, beni ayna gibi kullanacaklar zira. ama 1 derecelik bir açı farkı bile sorun oluyor. o yüzden 360 derece ışık veren bişey gibi olmalı. (mum mantığında atıyorum)

floydian ve alperz

bu stickler güzelmiş. ama çok uzunlamasına ışık veriyor. burda olay daha dairesel veya küçük boyutta bir ışık olması. (kar efekti gibi yani)

bunların daha minik halleri var mı acaba?

şarjlı led ampül de güzel fikirmiş ama öncesinde çocuklar onu nasıl saklayacak. ceplerine sığmaz.

Bu attigimiz kamp lambalari ufak aslinda, altinda 2 tane ince kalem pil var agirlik o kadar iste.

Ama tabi cebe falan sigmaz.

Bu kadar parlak degil ama ledli mumlar da is gorur titremesi sorun degilse. Parti malzemesi satan yerlerde var tam avuca sigar, her acidan gozukuyor.

www.trendyol.com

divit

bu pantolon cebine sığar mı sence rahatsız etmeden?
sanki tam lazım olan şey bu gibi duruyor.

Divit'in son attığı linkteki mumlar tealight mum boyutunda. Cok ışık vereceğini düşünmüyorum. Bir milyoncularda olur görerek almanızı öneririm.

Biraz sivri ama sigar bence.
Yalniz isigi zayif onlarin, is gorur mu emin degilim denemek lazim.

Tabi eli yatkin biri tepelerini sokebilir baska led takabilir.

tüm olasılıkları düşündüm ve ağırlık - cebe sığabilirlik ve ışık gücü açısından el fenerleri ile devam etmeye karar verdim. fakat bir farklılık yapacağım. hepsi aynı yöne fenerleri tutmak yerine çocukları sahneden, sahne ucuna seyirciye doğru yürüteceğim ve farklı seyircileri random bir şekilde göstermelerini sağlayacağım fenerlerle. finalde de birbirleriyle bir bütün olmuş bir şekilde seyirciye doğru üfleyecekler.

abi fenerlerin önüne yağlı kağıt koysan daha güzel olabilir sanki. daha dağınık ve yumuşak olur ışık belki. bir dene bakalım karanlıkta telefon kamerasıyla çekmeyi.

Ben de fenerlerin üzerine pinpon topu koyarak denemeni öneriyorum, evde bi deneme yap :) ışık yeterince güçlü ve plastik inceyse topu bir ışık küresine çevirebilir :)

yağlı kağıdı deneyeceğim yarın ama pinpon topu saçma olur olsabile zira artık cebe sığmayacak veya garip gözükecek bir hale gelir sanki.

Soundpeats air 2 ya da air 3 ler ne kadar olmuş, en son 550 civarıydı ama 700-800 olmuştur

Youtubeda enes özen var, bir sürü kulaklık incelemesi yapıyor, mikrofonlarını da inceleyip yorum yapıyor

taotronics in son modellerini tavsiye ederim. sizin linkteki birazcik kaba belki dots modeli olabilir kulakici istiyorsaniz.
arkadasa soundliberty A10 modelini almistim memnun kaldi o cok kulakici sevmediginden. hem daha kucuk boyutta hem de ses olarak sliberty 97 ile kiyas yapti, A10 un sesinin daha iyi oldugunu soyledi.

soundpeats true air 2 var bende, telefon görüşmelerimi hep onunla yapıyorum ev içinde. eğer ortamda gürültü yoksa muhteşem bence. Kız arkadaşımda apple var, kulaklığa geçtiği gibi farkediyorum hemen, çok daha kötü geliyor ses. Bana böyle bir şikayet gelmedi henüz kimseden. zaten gürültülü ortamlarda bu tarz kulaklıklar pek iyi olmuyor, ortam sesi mutlaka gidiyor karşıya.

valla şunu 1,5 senedir falan kullanıyorum cok memnunum.

www.hepsiburada.com

ses iyi, mikrofon iyi, bağlantı iyi. şarjı da güzel gidiyor 10-12 saat falan.

Ben de yakın bir zamanda başlık açmıştım. Tavsiyeler hakkında youtube'dan incelemelere göz gezdirdim. Enes Özen detaylıca inceliyor her modeli bakmanızı öneririm. youtu.be şu videodan sonra TaoTronics Soundliberty A10'u satın almaya karar verdim. Ses kalitesi gayet iyi. Yalnız sizin istediğiniz gibi kulakiçi değil.

gürültülü ortamlarda istisnasız hepsi konuşma yapmak için çöp. Değilim diyen yalan söyler, bu kulaklıklar çok ufak olduğu için dışarıdan gelen sesi engellemek (noise cancelling) çok zor. Ama ev ortamında gayet iş görürler. Soundpeats öneriyorum ben de, air2 kullanıyorum ben gayet memnunum. Game modu sayesinde latency'i düşürmek de mümkün, bu modda oyunlarda bile çok sırıtmıyor. Fiyatı da yazdığınız aralıkta.

Hocam, bütçeni bir miktar aşıyor ancak ben çok beğendiğim için önermek istedim: www.amazon.com.tr

Bluetooth 5.0 var, Teams görüşmelerinde falan akıyor. Belki değerlendirirsin.

:) akşam can sıkıntısı sanırım.
O anki ruh halime göre çok çok değişir.

Nasıl bir şarkı bakıyorsun? Sakin yumuşak romantik gibi mi

Black Mountain - Space To Bakersfield
youtu.be

open.spotify.com

Yumuşak rahat Güzel

open.spotify.com

Mike oldfield - angelique
youtu.be

Fink - deep water
youtu.be

Pirates of the caribbean - hello beastie
youtu.be

open.spotify.com

open.spotify.com

lambada. ciddiyim. bana göre birçok duyguyu içinde barındırıyor ve yüzyılın şarkısı.

www.youtube.com

"güneşin görevini tamamlamak üzere" kısmını görüp "aha bilim kurgu" diye sevindim. ama değilmiş.

deep purple - wasted sunsets olsun. damar şarkıdır alkollü dinlemeyin haha

Seni yazdım kalbime
Müslüm Gürses

The Autumn Leaves - Cecile Bredie
Le temps est bon - Bon Entendeur
Monaco - Bon Entendeur
Here With Me - The Killers
Standing On The Shore - Empire of the Sun
Walking On A Dream - Empire of the Sun

Yeni türkü karanfil

A52 almak daha mantıklı a53 yeni model olmasına rağmen özelliklerinde kısıntıya gittiler

33 ile 53 arasında 120hz ekran farkı var. bu ikisi arasından 53 alınır. fakat ikisinin de işlemcisi tırt. sırf bu yüzden 73 alınır. kalan özellikleri benzer, biri diğerinin laciverdi.

O fiyata s21 fe3de bakabilirsin

10k'ya s21 plus gelmiyor mu hocam? s21 9000 liraya düşmüştü dün.

Faturaya ek alacağım, eksik yazmışım kusura bakmayın.

m.imdb.com
You wont be alone

m.imdb.com
X

ikincisi psikolojik değil ama teen slasher tarzına yeni bir yorum

X +1
Ich seh ich seh var bi de, psikolojik gerilim ama arthouse tarzı var.
Yine psikolojik lodge var.

Midsommar
Annabelle Serisi
Conjuring Serisi

it
it follows

babadook
the witch
the nun
doctor sleep
resurrection
de uskyldige
the night house
malignant
the killing of a sacred deer
la piel que habito
sinister
creep
let me in

@freebird @Bruce
X izledim onerinizden sonra. ilginc bir slasher. begendim.
"You won't be alone" ve "the lodge" izleyecegim.

@Uncle Sam
Midsommar izlemistim. degisikti ama biraz yavasti.
Conjuring serisi bilinik baya tabii. Onlar guzeldi.

@gabe h coud
guzel liste. eskilerden de yazmissin. cogunu izledim ama izlemedigim var aralarinda. izlicem. onerinden sonra "de uskyldige" izledim, degisikti ama yavasti baya.

Full narkozsa ozellikle arabanizla gidip gelmeyin. . Taksiyle gidip gelmeniz hem sizin hem de yayalarkn, trafikteki diger insanlarin hayrina olur.

bir tanıdığa rica et götürüp getirsin, sen arkada uzan

Korsan taksiler oluyor, onunla günlük anlaş gideceğim saat şu döneceğim saat de şu diye bi fiyat öğren

beni komple bayıltmışlardı yengeme de bölgesel bi uygulama yapmışlar mesela. o dediğiniz gibi erkenden kendine gelmiş.
ben endoskopi olacağım zaman hemşire bir türlü damarımı bulamadı delik teşik etti beni uyuz olmuştum. başka bi hemşire gelip müdahalede bulundu.

endoskopiden çıkmışım koridorda kolumu kevgire çeviren hemşire ile karşılaşmışım. sen miydin onu yapan diye kafam güzelken sarmışım. abim falan da yanımda. 10 tane adam zor almışlar elimden. allahtan hastaneyi yapan bendim de olayı büyümedi. tabii onların anlattığı bu. ben çok çok çok az, kopuk kopuk hatırlıyorum.

kendinize gelmeniz 10 dakika bile olsa bir sersemlik hali devam ediyor, bazen bir iki saat etki sürebiliyor. yanınızda mümkünse birini götürün diyeceğim ama sabah olması sıkıntı tabi

daha önce narkoz tecrübeniz yoksa riske etmeyin, paylaşılanlar kişiye ve verilen ilaca göre değişiklik gösterir. 99 kişi ben arabayla gittim birşey olmadı yazar, siz 100. kişi olarak gidip kaza yapabilirsiniz. başkalarının tecrübesiyle alabileceğiniz bir risk değil bu.

Ben de narkoz sonrasını riske atmayın derim, bunun dışında ben narkozsuz yaptırdım, 6 ay kadar olmuştur. Işıklı kameralı cihazı yutmak benim için biraz zor olmuştu, onu yutunca ağzınız açıkken nefesinizi tutarsanız çok rahat görüntülüyor doktor mideyi (sizinki de mideyse). Bu da bir alternatif olabilir aklınızda.

Endoskopide bildiğin ameliyat narkozu vermiyorlar. Sedasyon uygulanıyor genelde çocuklarda diş tedavisinde kullanılan.

Ben endoskopiden sonra araba kullanmıştım. Zaten hemen kalkmıyorsun yerinden bittikten sonra bir saati buluyor.

Sedasyondan sonra dinlenip, kendine gelip çıkış işlemlerini yaparken tansiyonu aşırı düşüp bayılan insan biliyorum. Taksiyle gidin, hatta mümkünse yanınızda biri olsun.

Babama yapıldığında eşlik etmiştim, merdivenleri zor inmişti koluna girmiştim o zaman araba kullanamayacağını anladı iyi ki gelmişsin dedi.
Konuşması da tuhaflaşmıştı.

istanbulda değilim gitmicem ama kararımı önceki konserlerde neler yapıyor neler çalıyor biraz bakıp karar verirdim

aynı konserin kaydını dinledim. pek de tutmadım. özellikle gitarcı zayıf. ama nick mason hatırına gidilir.

www.kronbisiklet.com.tr

Fiyat performans modeli

Katlanır bisikletlerin kadrosunun alüminyum ve çelik olması ağırlık olarak en fazla 1.5 - 2 kilo fark yaratıyor, bence bu fark için +1000 lira fazla para vermeye gerek yok

7-8 vites de sahilde dolaşmak için yeterli

Spor icin onermem katlanir bisikleti. Sahile gidip gezeyim isteniyorsa sabaha kadar oneririm. Uzun yola cikmak da zor katlanir bisikletle, ne kadar zorlarsan zorla maksimum hizi 30-35km/saat. Pedal bosa donuyor sonrasinda.

6 yildir katlanir bisiklet kullanicisi olarak soyluyorum bunu. keyif icin kullanip yokus cikilacaksa elektrik cok rahat, son 1 yildir elektrikli var, yokus yikari cikarken aciyorum motoru, duz yolda surer gibi suruyorum. Elektrikli olunca 19-20kg oluyor agirligi, tasimak biraz zor.

Dahon f/p olarak guzel markaydi, 2015 yilinda 1500e alinabiliyordu simdi ne kadardir bilmiyorum. Ucmustur herhalde. 12kg idi benim model.

katlanan bisikletlerde olay su: fiyat arttikca agirlik azaliyor ve katlama sekli kolaylasiyor.

2 sene once baya arastirdiktan sonra TERN A7 aldim, orta kalite. Memnunuz, sikinti yok.

www.houseofbike.com

Hocam yapacak bi şey yok yani ne yapacaksın ki ya öyle yemek yiyen insanlarla bir araya gelmeyeceksin geldiysen de idare edeceksin. Çözümü olmayan konulara kafa yormanın alemi yok.

Bak mesela benim dayım da böyle, normalde çok severim kendisini ama şap şap yemek yer, ayar olurum ama yapacak bir şey yok 60 yaşında adam. Ben bu durumu değiştirebilir miyim? Hayır. Dayım bundan vaz geçer mi? Hayır. Yapacak bi şey yok yani. Ha kendisi kırmaktan çekinmeyeceğim bi insan olsa aynı masada yemek yemem ama öyle bir durum da yok. Bu durumu değiştiremeyeceğim için bir araya geldiğimizde idare ediyorum.

Ya evet bu bir hastalıkmis. Şimdi bakamayacagim adına ama ben de çok sıkıntı çekiyorum.

Böyle bi arkadaşım var ondan biliyorum, mizofoni/misophonia deniyor, sakız çiğneme sesine de dayanamıyor

Bende de var aynı durum maalesef. Ofiste telefon ve bilgisayardan gelen bildirim seslerine ve yattığım odada saat tıkırtısına da tahammül edemem.

Ben de böyleyim ve çok çaresizim. Bunu yapan yakın arkadaşlarımsa bazen şakayla bazen direkt uyarıyorum. Uyaramayacağım kişilerse kendim küçük bi gürültü yaratıyorum, ya da kalabalıksa hemen yanımdakiyle çokkk hararetli bi sohbete girişmeye çalışıyorum. Hiçbiri net çözüm olmuyor maalesef.

Bende de aynı durum mevcut, uzaktan çalışmaya geçildiğinden beri çok rahatladım, eşim sakız çiğnediğinde bile yan odadaysam çıkarttırıyorum, yapacak bir şey yok maalesef.

eski iş yerimde klavyenin tuşlarına ayı gibi basan birisi vardı. boşluk tuşuna basınca masa titriyordu. resmen takıp çalışamamaya başlamıştım. valla çözümü var mı bilmiyorum.

Merhaba öncelikle bu bir hastalık değil. İnsanların bazı olumsuz ve saçma davranışlara karşı Bir tahammül seviyesi vardır. İşte sizin bu olumsuz durumda tahammül seviyeniz daha düşük. Karşınızdaki şahıs yemek yemesini bilmiyorsa bu neden sizin hastalığınız olsun ki?
Çorba içerken kaşıgı düzgünce agzına sokup yutmak varken kaşıgın ucunu dudağının ucuna getirip hüppppppp diye vakumlayıp içmenin neyi normal??
Veya yemek yerken agzını kapatsa o agız seslerini hiç dışarı vermeyecek. İnsanlara çocukken bile anası babası ögütler yemek yerken agzını kapat çocugum diyerek. Bu bir görgü kuralıdır. İşte sizin karşınızdaki insanlar da görgü kuralına uymayan insanlar. Bu sebeple kendinizde kusur aramayın. Yemek yemesini bilmeyen insaları uyarın ki yanlışını ögrensin. . Eger uyaramayacagınız bir konumda biriyse yapacak bir şey yok katlanacaksın

www.sofascore.com

Bence bu ürün için çok ince taneli gelir filtresinden dışarı sızar

Normal cold brew yapar gibi demle istersen, tanecikler bekledikçe dibe çöker ve çok sarsmadan kahveyi başka kaba aktarırsın

Tchibo kahvelerinin pek bir aroması olmuyor, soğuk demlemedeki zamanla ortaya çıkan çikolata ve karamel tadını alamazsın bence

Ve ince tanecikli olduğu için fazla acı bir kahve içmiş olursun diye düşünüyorum, istersen çok küçük feda edebileceğin bir oranda demlemeyi dene, bir bardaklık kahve ve su oranıyla

Sizce v60 öğütme derecesi uygun mudur? Aslında tchibo french press ile de kullanabilirsiniz demiş o yüzden kafam karıştı, bana da çok ince geldi. Evet, dark roast bir kahve arıyorum ama denemek için tchibo yapayım dedim ilk sefer için. Teşekkürler.

Çok cahilim keşke ölsem demiyorum çok cahilim öğrenecek ne kadar güzel şeyler var diye heyecanlanıyorum :)

Niye ölesin yahu, keyifle, aşkla, şevkle, şaşırarak, daha fazlasını merak edilecek pek çok pek çok şeyler var. Oturur öğrenirsiniz. Okursunuz, araştırırsınız, seyredersiniz, gider ziyaret edersiniz.

Kimse anasının karnında bilerek doğmadı. Siz de öğrenirsiniz.

10 sene önce böyle derdim. Öğrendikce geçti şimdi pratiğe döküyorum.
Öneri demişsiniz de yolu belli ilginiz olan şeylere ufaktan dalacaksiniz.

Bilmen gereken ve her daim lazım olacak bilgileri öğrenememekten dolayı kendine kızabilirsin.

Tavsiyem ise hemen öğrenmeye başlaman.

O kadar gomme kendini. Eger boyle dusunuyorsan tr ortalamasinin hayli hayli ustundesin demektir. Ben de mesela cahil oldugumun bir suru konuda farkindayim ama cahillige goreceli olarak da bakmak lazim bence, iste o zaman da vay be hic de fena degilim ha diyorsun.

Gitar hard case ile gelse bile ani ısı değişimlerinden bagajda ağacı, sapı hasar görebilir

En iyisi gitara da bir koltuk alıp uçak içinde taşımak diye düşünüyorum

Yeni vergiler geldi. %18 vergi ödüyorsunuz havalimanında kendiniz gidip beyan ederek. Ama gitarın etiketleri sticklerları vb. sıfır olduğunu belli edecek her türlü ambalaj kağıt va yok edilerek sokulursa o zaman vergi ödememek sorun olmayabilir. İyi araştırın. Ayrıca bütçeniz için tax free’yi de araştırın derim arkadaşınızın oturum izni veya vatandaşlığı yoksa.

Fatih Özacun galiba.

Uğur taşdemir e benziyor fakat emin değilim

fatih özacun

Abi Uğur Taşdemir değil onun sesini tonlamalarını her yerden tanırım ama bana da Fatih Özacun gibi geldi kafamda çitos seslendirmesiyle belgesel seslendirmesini karşılaştırdım baya benziyor sesler fkfkf ne güzel sesi var ya adamın keşke beni de Fatih Özacun seslendirse. Teşekkür ederim.

arabayla otobandan tabelaları takiple foçayı kolay bulursunuz. köprüden geçerseniz istanbuldan itibaren 5-5,5 saate maks foçada olursunuz. hızınıza bağlı bu süre 4-4,5 saate kadar düşebilir.
otobüsle geldiğinizde otogardan servisle metro-izban hattına ulaşacaksınız. sonrası kolay. izbanla bir yere karad gidip sonrası tekrar belediye otobüsüyle foça.
otobüsle çok saat sürer izmire inişten foçaya gidişiniz en az 3 -3,5 saat sürer.

@erty_ksk tesekkurler ama foca'da arabam yokken 2 gun rahat hareket eder miyim foca tek basina iyidir mi

(Eski) Foça zaten çok küçük bir yer, birinci günü merkezinde dolaşıp kafelerde restoranlarda oturup sahilinde yürüyüş yapabilirsin, foça merkezde denize girebilirsin fakat geniş plajlar yok

ikinci gün de foça merkezden minibüsle plajlara ulaşabilirsin, önerim kosova plajı şöyle bir yer, orada da denize girerek bir günü geçirirsin

youtu.be
youtu.be

İzmir otogarından doğrudan foçaya ve yeni foçaya ilçe minibüsleri var fakat çok konforlu bir ulaşım değil 1sa 45dk - 2 saat civarı sürer

Eski foçayla yeni foça arasında bağlararası diye bir yer var çok güzel gözleme yapıyorlar
Yeni foçada gündüzleri açan bir pastane var ekleri çok güzel
Eski foçada dondurmacı var sahilde balıkta yersin

Ucuz olan akıllı saat/bilekliklerin çoğu gps olarak telefonun gps ini kullanıyor, yürüyüş ve bisiklet için çıktığında telefonun yanındaysa sorun olmaz

Bilişsel çelişki

Bilişsel çelişki kuramını inceledim. Anladığım kadarıyla başta mantıksız ve rasyonaliteye oturmayan şeyleri rasyonaliteye oturtma çabası var. Fakat benim durumumda ortada bir belirsizlik var. Yani şöyle olursa böyle olacak minvalinde bir "şans" faktörü. Ayrıca geleceğe dair yani mevcutta kafamda oturmamış bir şey gibi de duran bir şey değil. Umarım anlatabilmişimdir.

Apofeni'ye benziyor.

Genel anksiyete düşürmek için insanın kendine yaptığı bir şey aslında, OKB'den muzdarip kişiler de sık sık böyle totemler tutar. Sıkıntı olmaya başladığı şey totemlerini veya ritüellerini yerine getiremedikleri zaman çok kötü şeyler olacağına inanmaları ve ritüelli/totemi artık "compulsion" olarak yerine getirmeye başlama evreleri. Sizin böyledir demiyorum kesinlikle ama anksiyete ile bağıntılı olabileceğini düşündüm bir an paylaşmak istedim. Belki totem tutarak rahatlamak istiyorsunuzdur, sınava girerken uğurlu çorabını giymek gibi. Eğer bu durum sizi rahatsız ediyorsa profesyonel bir bakış iyi gelecektir burada kim ne derse desin "bir tahmin"den öteye gitmez

OCD olabilir. (Obsesif Kompülsif Bozukluk) Genelde sadece kirlilik kaygısı olarak biliniyor ama bu şekilde olanları daha yaygın.

Şey tarzı örnekler var, lambayı kapatacaksınız mesela odanızda. "4 kez açıp kapatmazsam ailem ölecek vs." tarzı davranışlar.

İyi haber ise bu konuda terapiler çok ilerledi. Bir profesyonele görünürseniz süreç kısa da olsa uzun da olsa çözüleceğini düşünüyorum.

Bu durum çok görülüyor. Birkaç dizi ve filmde de bu konu işlenmişti. "Şöyle olursa istediğim olacak" ya da "Şuraya kadar nefesimi tutabilirsem sınavı geçeceğim" gibi şeyler. Amelie'de bile vardı sanıyorum. Beyin hayatı neşeli hale getirmek için oyun oynuyor. İş ve özel hayatınızda yoğun bir sürece girerseniz aniden bittiğini göreceksiniz.

Sizinkinin sıklığını bilemiyorum. Bunu bazen ben kasten yaparım. Hayattaki heyecan ve belirsizlik, tehlike eksikliğinin dolaylı bir sonucu bence. Risk almayınca ya da şartlar itibariyle risk alamayinca yani risk alacak bir şey zaten olmayınca, elinin altında olanı bir tehlike fantazisine dönüştürebiliyor insan.

Orhan Veli'nin bir hikayesi var, işsizlik isminde. Belki o da bu konuya kafa yormak adına bir kapı açabilir size.

Yüksek kaygı / anksiyete ?

Evet yıllardır anksiyete bozukluğum var ama daha önce böyle nefes daralması hissetmiyordum.

anksiyete ya da panik atak belki bir duzeyde. semptonlar cok yogunsa ilac tedavisiyle bir noktaya kadar kontrolu mumkun olmasi lazim.

ben de ankaiyete ve panik ataga dogru giden bi yol, obsesyon da olabilir isin icinde. hepsi birbiriyle baglantili seyler. mukemmelloyetcilik gibi yorum yapiyorum. tabii ki tedavisi var. terapi, psikiyatr, yoga, okumak, kesfetmek bunlardan hangisi size yarar bilmiyorum

Normal duvar boyası akar, kontrol edemezsin fakat akrilik boya iş görür

Yeteneğin yoksa bir projeksiyon aletiyle bilgisayarından istediğin objeyi duvara yansıtır önce hafif çizgilerle hatları belirlersin kurşun kalemle sonra da boyarsın

folyo baskı yaptırabilirsin

instagram.com

www.instagram.com

Zamanında yağlı pastelle yapmıştım. Baya da durdu, sonra kendim sıkılıp sildim, ama tam çıkmadı, üstünden boyadım.

Bildiğin ilkokulda kullandığımız yağlı pastellerden bahsediyorum. Kuru pastel olmaz, kara tahtaya resim yapmış gibi olur, birşey sürtündüğünde silinir.

Onun dışında fırçayla ıslak boya kullanarak yapmak istiyorsan işler baya bir detaylanır, fresk yapman gerekir ki kuruma aşamasında küf yapmasın.

Ya da şablonlar kullanarak sprey boya da yapabilirsin, o da tutar pekala. Ama zordur.

En iyisi pastel. İyi bir marka olacak ama, dandik birşey alma.

Kötü bi marka maalesef malzeme olarak

Fiyatlar aşağı yukarı gördüğüm kadarıyla 500 fakat bunu alıp memnun kalmayacaksın, ardından başka markanın başka ayakkabısına da 500 vereceksin fakat elinde yine aynı kalite ayakkabı olacak

Onun yerine bütçeni en az 1000-1200 liraya çıkarıp daha rahat ve kaliteli uzun ömürlü ayakkabı bak, biliyorum ekonomi kötü ama yatırım gibi düşün

Sağlamdır yıllarca kullandım. Eski kalitesi var mıdır bilemem ama.

Kalitesiz bir marka asla yanasmam ki ben flodan 200 liralik markasiz ayakkabi alip giyen insanim.

çocukluğumdan beri kullanıyorum ailemde çoğu kişi lescon giyer. sadece koşu ayakkabılarımı ithal alıyorum. kaliteli diyebilirim.

en uzun süre kullandığım ayakkabı hep lescon oldu.
dayanıklı ve rahat.
bir de, taraklı ayakları düşünüp yapıyorlar sanki, cuk oturuyor.
sadece tasarım olarak biraz daha gelişmeleri gerekir.

Diş fırçası ve diş macunu ile

Bilimsel değil fakat tahmin :)

Neticede vücut alarm moduna geçiyor ve savaşmak için daha yüksek enerji harcıyor, o hareketlilik bundan olabilir diye düşünüyorum fiziksel ve psikolojik

hastalanmadan önce sexsiz kaldığın dönemle mi alakalı

daha önceki bir durumla kodlanmış olabilir misin?

erkeksen mesela annen seni emzirmişse her ateşli olduğunda?

ayrıca, orgazm canlandırır. bedenin doğal tepkisi de olabilir.

www.dailymail.co.uk

medium.com

Japon tuvaletleri dediğiniz gibi. Nette aratıp fikir edinebilirsiniz

@sivrisinek

Dediğin doğru hocam doğrudan bir bağlantı değil de bu sisteme bir gri su tankı lazım, işte son zamanlarda uygulanan böyle sistemler varsa haberdar olayım ondan yaptırayım diye sorayım dedim :)

nietzsche beni en cok vuran filozoftur. boyle buyurdu zerdust 1.
khalil gibran-the prophet 2
sevan nisanyan yayinlari+aslanli yol 3
tr toplumu 4
marx 5

diye ilk aklima gelen vurucu buldugum rahip modumu actiran seyler. ama bir tanidigim var kendisi ibrahim kalin-acik ufuk okuyarak o kafaya girmisti. kendin bulacaksin yani kisacasi

Irvin yalom da eklenirdi ya. mobildeyim editimi kabul gorun pls

Rahip modu nedir ?

sanalbaharat.com iyidir fakirlik zamanlarımda kullanıyorum.

Sanalbaharat'tan sumatra ve Colombia supremo beğendim, filtre. 170 tl/kg üstü her kahvesi içilebilir gibi.

Sanalbaharat.com +1

Kahveleri fiyatı buranın iki katı olan kahvelerden kat kat daha iyi.

Etiyopya ve Sumatra önerebilirim. Bi de decaf Brezilya var ama onu henüz denemedim. Deneyince onu da belirtirim.

sanalbaharat guatamala özellikle espresso çok iyi oluyor.

www.coffeesapiens.com

evolution blend sanırım iki senedir başka kahve içmiyorum.

iyi kahve ucuz olmaz, sanalbaharat kahveleri idare eder fakat iyi değiller, alıştığınız aromadan sonra zayıf gelirler

Kosta rika kahve çekirdeği için deneyimim bu

@freebird5406_2

Hocam zaten en iyi kahve sanal baharattadır demedik. Sanal baharatta kahvenin kilosu 170 lira, Petra'da en ucuzunun kilosu 880 lira. Biz de biliyoruz kahvenin iyisinin ucuz olmadığını ama duyuruda zaten kahhve.com'dan alıyordum ama fiyatlar artmış diyor soruyu soran kişi. O yüzden hesaplısını söyledik. Yoksa petra'dan kronotrop'tan şaşma derdik zaten.

sanalbaharat gayet iyi
ben zaten kafein icin iciyorum aroma falan cok da tin :)))))

"şuanda çalıştığım yeri yüzüstü bırakmamak için 2, 2.5 ay sonra bırakabilirim"

Yeni bir işe geçmek yüzüstü bırakmak değil

Ingilizce kullanacaksan her turlu gec. Oyle oyle gelisir hem. Ayrica yuzustu birakamazsin ozel sektor bu. Isine gelmedigi anda ceker gidersin.

İş değiştirin.
Hem își sevmiyorsunuz hem de yükselme şansınız yok, hem de o işte çok iyi olmadığınızı düşünüyorsunuz.

4500 teklif ettiler diyorsunuz ama çağrı merkezinde ne kadar kazandığınızı bilmeyince bu konuda fikir veremiyorum.
Eğer maddi olarak büyük sıkıntıya girmeyecekseniz mutlaka işi değiştirin.
Yüz üstü bırakma fikrinden de sıyrılın. Orası call center, bir şekilde çalışan bulurlar, bulamazlarsa da bu onların hatası. Böyle durumlar için bir planları olmalı. Henüz sadece 5 aydır çalıştığınız bir yer ve deneme süreniz bitip kontrat bile yapmamışsınız.

sevdiginiz is

Adidas sc premiere

Normal bisiklet al geç düzlük bir yerde yaşıyorsan

Elektrikli bisikletlerin bataryaları yarı ömrünü kısa sürede tamamlıyor, kapasiteleri yıldan yıla düşüyor, batarya değiştirsen masraf, iyi bataryalı bir bisiklet alsan 3000 euro üzeri vermen gerek, masraf üstüne masraf yani

3500-4000 liraya bir şehir bisikleti al geç, mümkünse 2. El bak daha da uygun

ben de ikinci el düşündüm de hiç anlamam, kesin kazık yerim :) decathlondakileri beğendim aslında bir de carrero diyorlar, bir bakayım.

Hollanda'da yasiyorum. Ise gidip gelmek icin yillarca sehir bisikletri, hibrit, yol bisikleti gibi alternatifle denedim. Son 2 senede 2 farkli e-bike kullandim. Diyebilirim ki bosa amalelik yapmisim yillarca.

Herhangi bir urunde oldugu gibi, e-bike'da da kullanmamis, tercrube etmemis insanin tavsiyesini ciddiye almayin.

Sehir icinde kullanacaksaniz, en mantiklisi sehir bisikleti. Oturma pozisyonu, bakim maliyetinin dusuklugu ( gobekten vites oldugunu varsayiyorum ), torba/canta tasiyabilmesi, ayaklik, camurluk vs. gibi ozelikleri sehir ici kullanimi acisindan diger bisiklet tiplerine gore avantajli hale getiriyor.

Kullanacaginiz mesafe 7-8 km'den uzun olursa terlemeye basliyorsunuz ( benim icin oyle ) bu da is, sosyallesme, alisveris gibi gundelik hayat faliyetlerinde sorun yaratabiliyor, ozellikle soguk mevsimlerde.
Is-ev mesafem 12 km, 21-22 km/s ortalama hizla 35 dk'da kat ediyorum bu yolu hic terlemeden. Bisikletten indigim gibi de kiyafet degistirmeden ise baslayabiliyorum, bence buyuk avantaj.

Elektrikli bisiklet icin en onemli 2 mesele motor tipi ve pil kapasitesi. On, arka ve pedal destekli motorlar var. Onden motorlu olanlarin maliyeti dusuk nispeten verimliligi de. Islak zeminde ve yokuslarda ani guc artislarinda sorun yaratabiliyor

arkadan motorlu olanlar genelde speed-bike diye tabir edilen hizi 25 km/s ile sinirlandirilmamis modellerde kullaniliyor. ( Hiz limiti de ayri bir konu, ulkelerin farkli duzenlemeli var. )

en yaygin olanlar pedal destekli, ortadan motoru olan modeller. bunlar icin de bosch, shimano, bafang en populer markalar. farkli gucte motorlari ve bunlara uygun kapasiteli pilleri var.Gunde 45-50 km'den fazla mesafe yapmayacaksaniz giris seviyesi motor ve pil isinizi gorecektir.

pil meselesine gelirsek, yukaridaki markalarin setlerinde piller 300 wh'dan basliyor, 750 wh'a kadar cikiyor. Piller genelde arka teker uzerinde ya da govde altinda oluyor. Govde altinda olan bisikletler daha dengeli. Pilin govdeden ayrilabilmesi de onemli, aksi takdirde sarj icin bisikleti prizin yanina goturmek zorunluluk haline geliyor.
Pil omrune etki eden bir suru etmen var. Benim kullandigim bisiklet kiralik oldugu icin cok dikkat etmiyorum, 16 ayda 4500 km civari yaptim, pil performansinda henuz farkedilir bir dusus yasamadim.
Fiyat konusuna gelirsek bu da yasadiginiz yere bagli. Avrupa'da shimano active line motor + 300 wh pilli giris seviyesi bisikleti indirimlerde 2000€ civari fiyatlara almak mumkun. Turkiye'de fiyatlar nasil fikrim yok.

Evet o bayadır aklımda aslında ama e-kitap olarak bulamadım hiç

Yeni değil ama can kozanoğlu nun acemi eğitimi kitabı e-kitabı da var

Gece yarısı kütüphanesi telegramdaki ebook gruplarında bulunuyor.

Kimdir Bu Mitat Karaman ve Beter Ol Mitat Karaman, tüm tariflere uyuyor ama e-kitap satışı yok sanırım.

Yarınki maç için motivasyon olsun diye fenerbahçe statta taraftara açık antrenman yapıyor

2010-2011 şampiyonluğunu kutluyorlar

İnanılmaz ama 2010-2011 yılına ait kupayı kaldırarak şampiyonluk kutlaması yapıyorlar, bir de futbolcuların üzerinde 5 yıldızlı armalı tişörtler falan var.

Güzel oluyor rende havuc da katabilirsin tat versin diye miktarlar sana kalmış, pırasa ile de yapabilirsin, mücver zaten tekniğin ismi, her türlü sebzeyi kıyarak katabilirsin

Patates mucveri. Super olur

Brokoliyi ben kabaktan daha çok seviyorum. İçine havuç da koyuyorum mutlaka.

Ben pırasayla yapıyorum. Deneyin mutlaka harika bir tat.

Nefis terbiyesi, nefsin istek ve arzularını kısarak kontrol sağlama olarak geçiyor hikmeti

Ya işte benim takıldığım nokta bu; suyun nefsi terbiye ile bir ilgisi yok ki. Evet insanlar ihtiyacı olanın üstünde yemek tüketimi yapabilir bu müsrifliğe giden ve hem bedenen hem de nefs anlamında sıkıntılı bir durum yaratabilir ama su böyle bir şey değil ki, yani kimse hadi bugün litre litre su içelim zevkü sefa edelim demiyordur herhalde, yani bana enteresan geldi biraz, sonra "acaba içki tüketimini engellemek için mi yeme içme komple yasaklandı, su da arada kaynadı" diye düşündüm bu biraz mantıklı geldi.

E herkes temiz suya da kolayca ulaşamıyor ki, besin değerinden çok bundan mahrum kalma ile ilgili

doğu dinlerinde sıradan ihtiyaçları bile zevk görüp çile çekerek nefsi terbiye etmeye inanırlar. misal yatakta uyumak biler zevk, sert bir tahta üstüne uyurlar, hatta uzanmak bile nefse pirim vermek derler. su da öyle.
sirk hayvanlarını yiyecekle eğitmeleri gibi. nefislerini su ve yiyecek vermeyerek yola getirmeye çalışırlar.

Şunu netlestirelim
İbadet için mantıklı bir sebep gerekmiyor. Yani açlık için de bir nedene dayatılmaz.
Emredilen ibadet odur.
İslami açıdan, bak mantıklı yapalım ya da mantıksız yapmayalım demek olmaz.

Ibadet islami acidan sadece allah rizasi icin yapilir, oyle olmasinin sebebi de allahin oyle buyurmasidir. Yemek yememenin fakirleri anlamakla falan da alakasi yok yani.

Mantık aramayı bıraksak keşke.
-Neden oruç tutuyorsun?
+ Açın halinden anlamak için.
- lan aç da oruç tutuyor?
+ Honk?!


İslamiyet inancında Allah'ın koyduğu kurallar var ve bunlar da kuranı kerim de yazıyor. Bakara suresi 187. Ayet.

"Fecrin beyaz ipi siyah ipinden sizin için ayırt edilir hale gelinceye kadar yiyin için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde ibadete çekilmişken kadınlarla cinsel ilişkide bulunmayın. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; sakın bu sınırlara yaklaşmayın. Allah âyetlerini insanlar için işte böyle açıklar. Umulur ki sakınırlar."

Geri kalan her şey çok saçma geliyor.

kisa +1

Dini örüntülere mantık çerçevesinden bakarsanız öncelikle tanrı ve diğer metafizik varlıkların gerçeklikleri sorunu karşınıza çıkar. Mantıken fiziksel olmayan varlıkların emirlerini uygulamanın bir açıklaması yok.

Din içerisinde oruç emredilmiş, ancak dinin yetkin kaynaklarından hiçbirisi zaten "oruç tutmanız şu sebeple istendi" gibi bir açıklama yapmıyor. Bu açıklamalar dini mantıksal bir temele oturtmak isteyen insanlarca yapılıyor ve zaten açıklayandan açıklayana değişiklik gösteriyorlar.

Örneğin bir kısmı "fakirlerin halinden anlamak" gibi bir mevzuyu konuya dahil ederken, bir kısmı buna karşı çıkıyor ve sadece nefis terbiyesi için olduğunu savunuyor. Kişilerin bakış açısına göre bu açıklamalar değişiyor. Örneğin bir kesim bilimin dini hükümleri doğrulaması gerektiği ve dini hükümlerin hepsinin insan sağlığını ve zihnini koruyan uygulamalar olması gerektiği ön kabulüyle konuya yaklaşıp orucun bir çeşit detoks olduğunu savunuyor. Bunların sınırı yok, zaman geçip farklı toplumsal bakış açıları ortaya çıktıkça bu açıklamalar da bunlara göre tekrar tekrar yapılacak, bir kısmı yok olup bir kısmı yenilenecek vs.

Neticede hepsi kişisel fikirler...

İslami açıdan bir ek
Bu işlere mantığı dahil ederseniz şöyle olur,
Namaz vücuda iyi geliyor, spor oluyor
Ben yoga yapıyorum o zaman namaza gerek yok
Bu mantıkla durumu İslami avidan değerlendirin ne olur? Emredilmiş bir şeyin gereksizligi ortaya çıkar bu da şirk olur:)
Bunun yerine emredilen bu ama ben yapmıyorum demek bana daha doğru geliyor.

Mantıklı, akıl yürütmeyle ibadetleri anlamaya çalışmak malayani olur.

Ayrıca orucu fakirlerin, açların halinden anlamak için tutulduğunu da kim çıkardıysa Allah iyiliğini versin.

Öyle bir şey yok, orucu Allah emrettiği için tutuyoruz. Bir mantık bir sebep aramak zorunda değilim ben tamamen teslim olmuş bir insan olarak.

Suyu geç, seks de yasak hocam oruçta! Yani maksat açlık değil sadece, nefs terbiyesi.

Aynı şey domuzun haram olmasına bahane arayanlar için de geçerli, yok eşini kıskanmıyormuş yok etinde bakteri varmış.

Bunlar teslim olan bir inanan için gerekli bahaneler değil, Allah yasakladı ve ben yemiyorum, bu kadar basit. Koyun yemeyi de yasaklayabilirdi, ya da keçi.

Tarihin birinde İsrailoğullarına "cumartesi günü balık tutmak" da yasaktı, sebebe gerek yok, imtihan için Allah yasaklamış işte bu kadar benim için.

alıcam.

Alcam. Netflix artik yok hukmunde cunku benim icin

Alacağız. Netflixi iptal edeceğiz.

Almayı düşünüyorum. Animated Spider-Man'ın olup olmadığını merak ediyorum. Sırf bunun için almayı düşünüyorum. Varsa, keyifler o biçim.

Evet. fiyatı uygun şu an.

bir kız babası olarak kesin alacağım, bütün prensesler orada :)

Evet. Spotify, youtube, netflix, gain, amazon video hepsi var. Nedense engel olamıyorum bu konuda kendime :d gain dışında hepsini de aktif kullanıyorum.

hayır

iptv diye bir şey var dediler, hepsini kapsıyormuş. disneyplus da olacakmış. onu araştırıyorum

Bu kadar çok içerik dünyaya fazla içimiz dışımız içerik oldu artık anlamlı sohbetler edemiyoruz herkesin izlediği farklı, ben almam :(

Vodka bira bas basa oluyordu en son hesapladigimda. Bira zammiyla tekrar hesaplamak lazim.

valla bence bi beyaz rum alıp sabah akşam mojito içmek en güzeli.

dandik rus votkası ve meyve suyu:/

Herkes bunu küçümser fakat şargoz :) beyaz şarap ve gazoz (sprite değil de çamlıca ile daha güzel oluyor)

Tek başına belki bir şişe şarap ve gazoz çok şişirir fakat bi arkadaşın varsa sohbet ederek sahilde vs içmek keyiflidir :)

Sargoz denmis ben de şöyle yapayim; Fransa'da meyve likorleri var (alkol, meyve, seker). Kir diye adı.
Chardonnay beyaz sarap ile 3 sarap ya da 4 saraba bir yapiliyor. Annem hastasi.
Yani beyaz sarap+meyve likörü yapilabilir.
Onun dışında votka sevmediğim icin cin derim.

Şargoz dendiyse ben de kırmızı şarap + kola çok seviyorum ama soğuk daha güzel oluyor

bence dönemlerini tamamladı ikisi. grup maçlarında olabilirler ama yarı final, final gibi maçlarda olmalarına gerek yok. dün geceki maç özelinde ömer abiye diyecek bir şeyim yok ama ertem abi çok gereksiz bilgiler veriyor.

Hayır o tarzı sevmiyorum abartılı buluyorum, alakasız bilgiler, yersiz ses yükseltmeler, vurgular

Bu tarza ercan taner'i de ekleyebilirim cayır cayır bağırması ve kelimeleri yanlış söyleye söyleye türkiyenin en iyi spikeri dendi

Dün akşamki real - city maçını sesi tamamen kapatıp izledim

Nostalji olması adına birkaç maç Ertem Şener iyiydi ama fazlası baymaya başladı. Gereksiz bilgiler onun tarzı, ona lafım yok ama saçmalıyor bazen. "Evrenin en iyi forveti", "Ancelotti'nin çocuk adamı", "Jr. demek çocuk demek" falan gibi onlarca saçmalığı var son maçlarda. Ömer Üründül zaten toplasan 15-20 cümle kuruyor. Onun varlığı olumsuz etkilemiyor beni. Hatta ben seviyorum.

Ömer üründül-erman yaşar ikilisi bence en iyi çözüm. İşin klasik yorumculuk kısmı da oluyor, modern anlatımı da. Ertem Şener takla atmayı yeni öğrenen 5 yaşındaki velet gibi her fırsatta takla atmaya çalışıyor, bayıyor.

Yok abi sevmiyorum, rahatsız ediyor beni.

Ssport'ta maç izliyorum oradaki sunucular da gayet heyecanlı anlatıyor ama rahatsız etmiyor. Çünkü aptal saptal benzetmeler, gereksiz yükselmeler, taraflardan birinin 20 yıllık taraftarı gibi anlatmıyorlar.

Dün bir ara hangi takım ne tarafta onu karıştırdı adam, üründül ise etkisiz eleman yıllardır. Bir analiz yok, seyircinin görmediği bilmediği bir yorum yok arada sunucu asist yapınca evet aynen diyor ve susuyor.

Açın büyük yabancı spor kanallarını bir iki maç izleyin görün nasıl anlatılıyor, nasıl yorumculuk yapılıyor. Şifresiz dahi olsa oralardan izliyorum artık şahsen.

90 dakika boyunca saçmalıyorlar sadece.

ömer üründül ne kadar düz bir yorumcu olsa da kendisini severim. düz yorumlamak ve doğru yorumlamak da esasen bir meziyet. insanlar basite alsalar da olması gerektiği gibi yorumladığını düşünüyorum. severim kendisini. ertem şener ise müthiş bir sese, diksiyona ve heyecana sahip ama gereksiz bilgilerle çok kafa ütülüyor, çok abartıyor ve bazı kurum, kuruluşlara hatta bazı şahıslara çok fazla övgüler diziyor. "dünyanın en büyüğü mü bilmiyorum ama çok büyük çoookk." diyor benzema için. 10 dakika sonra "evrenin en büyük golcüsü" diyor. "benzema'nın yaptığı asisti sanırım bir tek ibrahimoviç yapabilir" diyor. yapabilecek yüzlerce forvet vardır. ne gerek var bu kadar abartıya, rahatsız ediyor.

ertem şener sosyal medyada biraz ilgi ve sempati görünce (geri dönüşüyle ilgili) çok cıvıdı, çocuklaştı. bilinçli olarak maçın önüne geçmeye, konuşulmaya çalışıyor. fark ettiyseniz yayın sırasında sesi sürekli kısılıyor veya çatallaşıyor artık. bu adam bu işi bilmiyor değil. heyecanı çok iyi yansıttığı belki yüzlerce maç izledik ağzından. o zaman katlanabiliyordum ama şu an inanılmaz itici buluyorum. eskisi gibi arada saçmasapan bilgiler veren, maçın önüne geçmeden eğlence katan birisi olacaksa tamam ama böyle 7/24 bağırıp şov yapması iğrenç. böyle şeyler söyleyenlere hep abartmayın derdim de dün gerçekten sesi kısarak izledim maçı. asla susmuyor, bağırıp duruyor, aklına bi' şey geliyor mesela "kralın tacı" diye sürekli onu tekrarlamaya başlıyor vs...

ömer üründül dedeyi severim. spor yorumcusu için yeterli olduğunu düşünmüyorum, onun yerine s sport'un ya da eurosport'un filan canavar gibi genç çocuklarını tercih ederim açıkçası ama varlığından rahatsız değilim. dünkü yayında bence zaten onun varlığından rahatsız olmak mümkün dahi değildi çünkü ertem konuşturmadı adamı.

ikisini de itici buluyorum. Hele ertem i. Yok karısının bilmem nesi, ailesinin kaçıncı çocuğu. Bize ne bunlardan? Bilgi vermek istiyosa işte şu takımda şu kadar yıl, şu kadar td ile çalıştı falan gibi şeyler söylesin söylüyorsa da. Üründül ne zaman alınacak tv den?

Dünkü yayını sesi mute ederek izledik.

Ömer Üründül'e karşı bir antipatim yok ancak Ertem Şener'i mümkünse bir daha hiçbir maçta mikrofon başında görmek istemiyorum. Maçtan aldığım keyfi çok ciddi anlamda etkiliyor. Dün akşamki maçı izlerken aşırı öfkelendim. Gündem olma adına biraz da kasten yaptığını düşünüyorum.

köy kahvesi dayı muabbetiyle aynı muabbet. zaten acunda 1 maçı premier lig spikerlerine bir maçı da ertem şener ömer üründül gibi boş beleşlere anlattırıyor. ömer üründül m. city için geçen hafta bunlar deplasmanda kazanmıştı galiba diyor. olaya o kadar hakim. sesi kısıp izledim.

öncelikle ressamın imzası değerli, renkler, teknik, fırça kullanımı.

sanırım eleştirel bir soru olmuş ama sizi anlıyorum ve katılıyorum.

belli bir akımda yapılmış ve o akıma bir şey katan bir eser olma ihtimalinin, ya da teknik bazı nedenlerin buna katkısı olma ihtimalinin varlığını bir kenara bırakırsak, eser sahibinin ünlü olması da tabloyu öne çıkarabiliyor. şimdi siz gidip madonna'dan imza alsanız onun attığı imzalı tişörtün atıyorum 5 bin dolara satılması bu imzanın dünyanın en güzel imzası olduğu anlamına gelmiyor.

ama madonna bir kere madonna olmuş işte. yapacak bir şey yok.

anladığımdan değil de dönemi de bilmek gerekiyor bunun için. tamamen atıyorum şu anda: yapıldığı dönem minyatür tarzı perspektif olmayan resimler çizilirken bu adam çıkmış böyle gerçekçi bir çizim yapmıştır. diğer ressamların yapmadığı bir şeyi yapıp yeni bir çizim şekli getirmiştir ülkeye. bu da onun ilk örneklerindendir. o nedenle değerli olabilir.

Biraz fikret mualla hayatı eserleri hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor, youtubeda kısa ve orta uzunlukta güzel videolar var

Şurada bile renk ve boya seçimleri nedenleri vs bir sürü bilgi var
youtu.be

E buna rağmen anlamsız gelebilir, zevkine uymayabilir

Edgar Degas (Fransız empresyonist ressam) soyle demis:

Sanat, gördüğünüz şey değil, başkalarının görmesini sağladığınız şeydir.

Dönemsel bir akım, özetle antik çağdan bugüne geldiğimizde insanın sanat üzerinden ne atarmaya çalıştığına bakalım

Ama heykeltıraşlık üzerinden örnek vereyim, çünkü ressamlık daha sonraki dönemlerde gelişiyor

Arkaik dönemdeki (~600ler) sanat uğraşına bakarsanız insanların teknik olarak en gerçekçi görünüme ulaşmak için çabaladığını görürsünüz. Yeni sanarçılar hep daha gerçekçisini yapmaya çalışır. Google'dan new york kouros'u diye aratırsanız birçok vücut hattı kazımayla verilmiştir. Heykel dimdik durur şekildedir. Klasik döneme (~mö 400'ler) gelindiğinde artık sanatçılar teknik olarak anatomiyi oturtmuş ve eserlerine hareket kazandırma ihtiyacı gelişmiştir (çünkü mükemmel anatomiyi herkes veriyor, maharet değil artık) doryphoros diye bir örnek aratabilirsiniz.

Hellenistik dönemde (~Mö 200ler) artık heykellere duygu ve anıtsallık kazandırma amacı gelişmeye başlar lakoon grubu diye aratabilirsiniz. Birbiriyle ilişkili grup heykeller öne çıkar. Artık herkes bir heykeli mükemmel anatomi ve hareketle tasvir edebiliyordur önemli olan yetenek bu heykellerde duyduyu vermektir. Aynı zamanda mükemmel anatomi yer yer bilerek bozulmaya başlar, gerçekçilik ya da gerçeküstü bir görünüm vermek için estetik görünmeyen filozof heykelleri ya da aşırı gelişkin vücut hatları yapılır.

Sonrasında orta çağlar boyunca klasik dönemlerin bu üslupları çokça taklit edilir. Rönesans sanatçıları resimlerinde artık üç boyutluluk ve mekandaki ışığı yansıtma yeteneklerini öne çıkarmaya çalışır, ressamlık da gelişir.

Sonraki dönemlerde sanatçılar mükemmelleştirilen bu proposiyonları ve matematiksel unsurları sıkıcı bularak (çünkü artık çok alışıldık) ressamın izlenimine dayalı empresyonist teknikler geliştirirler (van gogh eserlerine bakabilirsiniz)

Her neyse, günümüzde seri şekilde 100lerce van gogh resmi üretebilirsiniz. Bunlar dünkü işler. Van gogh'u değerli yapan döneminde yarattığı farktır. Binlerce mükemmel görünen heykel yapabilirsiniz bunlar ancak klasik sanatın taklidi olabilir. İçerisinde yeni bir heyecan yoktur. Dahası günümüzde makinelerle harika heykeller yaratabilirsiniz insana dahi gerek yok.

Günümüzde sanatta istenen şey bir fikri üretmek. Örneğin andy warhol eserlerinde bu var, absğrt bir durumu gösteriyor size.

İnternet memelerinde olan da bu.

Bu fikirler soyuttur, sizin çıkardığınız anlama bağlıdır. Art deco ve art nouveau akımlarının çıkış noktası da buydu zamanında.

Yani bu tip sanatsal ürünlersen "zevk almak için" öncesinde geçmişteki sanatı görüp anlamış olmanız gerekiyor bir yerde.

Ha diğer taraftan bugünkü sanatın teknik olarak taklit edilebilir olması kara para aklama girişimleri için bir araç oluyor mu? Evet oluyor. Ancak bu başka bir tartışma, sanatın kendisiyle alakalı değil.

Siz de tek tip resimlerle yıllarca arka arkaya bakarsanız artık bıkıp daha önce şahit olmadığınız yeni bir şeyler görmek istersiniz.

Konu çok detaylı ancak takdir edersiniz ki birden fazla fakülte açacak kadar detaylandırmak mümkün. Bu yüzden sanat tarihi ve konservatuvar bölümleri var. Ancak ana hatlarıyla durum bu.

Cadence, stella gibi her yüzeye uygulanan akrilik boya markaları var, bununla mutfak ahşap mobilya ve dediğin gibi beyaz eşya boyayanları gördüm, youtubedan bi araştır istersen, uygulaması ve sonuçlar sana uyuyor mu diye

Ben kaplamıştım. Renklendir hayatını diye aratın nette. Ürünleri başarılı bakmak isterseniz. Suyla yapışıyor bu ürünler, folyo diye geçiyor ama bir çeşit plastik. Uygulaması kolay. Alın 2 metre yapıştırın gitsin. Boyayla uğraştığınıza değmez bence.

Elon musk teknoloji meraklıları tarafından daha önce tanınmışken bitcoin in popülaritesinin artması ve musk ın da bunun bir parçası (manipülatörü) olması nedeniyle ekonomik sebepler de eklenince daha da tanınır oldu diye düşünüyorum

Nasa tarafından uyduları içinnayrıca fonlanması da söz konusu.
Böyle kimselerin arkasında büyük yapılar olmadan hareket etmesi imkansız.

Tesla ile yaptı çıkışını, sonra space x'le, sonra da muzip icatlarla(alev tabancası), hyperloop gibi fütüristik planlarıyla hep gündemde kaldı. Sansasyonu seven biri olduğu için söylemleri de gündem oluyor. Pat diye gündem olmadı yani, yavaş yavaş birçok konuya el attığı için arttı bilinirliği.

Nasa tarafından fonlandı da, denemeleri başarısız olsaydı fonlanamazdı. (ki baştaki denemeler hep patlıyor ama sonra Nasa'nın çok pahalıya yaptığı işi daha ucuza yapabilir hale geliyorlar, alın size iyi kapitalizm)

Örneğin uluslararası uzay istasyonuna sadece Rus Soyuz'u ile gidilebiliyorken artık Space X shuttle ile de gidilebiliyor. Space X kurulu tarihi 2002, düzgün işler üretmesi 2010'lara denk geldi ve para kazanmaya başladı Musk da dünyanın en zengin adamlarından oldu işte. O yüzden son yıllarda daha çok duymaya başladık. Üstüne genç medyatik bi adam olunca daha da haber oldu.

Ben sadece Space X'i yazdım, Tesla, borsa ve şimdi kripto manipülasyonlarını falan da ekle bir sürü hikaye var daha.

kimse tanımazdı demek iddialı. paypal'in kurucularından biri mesela. 2000'lerin başı.

İlk servetini Paypal sayesinde yaptı ve sonrasında teknoloji sektöründe zaten biliniyordu.

Tesla sonrasında sürekli sansasyonel şeyler yaparak kendini iyice herkese tanıttı. Mesela çocuğuna saçma bir isim verdi.

Tesla dahil tüm işlerinde kamu ile bir iş birliği var. (Elektrikli araçlara/çatılara devlet sübvansiyonu) SpaceX'te NASA'ya yaptığı işlerin bazılarını Jeff Bezos ücretsiz yapmayı önerdiyse de iş SpaceX'e gitti. Yine gökyüzünü yüzlerce uyduyla doldurmak da devletin bilgisi olmadan yapılacak işler değil. (Starlink)

Son zamanlarda çeşitli kripto paralar üzerinden birçok manipülasyon yapıp, kendisi epey para yaparken bir çok kişiyi de fena batırdı. Bu da popülaritesini artırdı.

hocam adam ilk başından beri efsane aynen gidiyor

ünlü olmasının tek sebebi marketing. ünlü olmasa kimse tesla almaz. lucid motors u kim biliyor? tesla'yı kim biliyor.

daha solar işine girişemedi bile. birde tesla sağlam zarardaydı

Siveno markasının içeriği doğal fakat bazıları işe yaramıyor bazıları da yarıyor diyor, bende yarıyor, kokusu çok hafif neredeyse kokusuz gibi

Rexona kullanıyorum. Marketten almıştım. Bundan önce de Adidas kullanmıştım. Adidas almak istiyorum tekrar. Eczaneden niye alıyorsunuz ki. Benim bildiğim eczanelerde bu tip şeylerin fiyatı normalin iki katı olur.

48 saat etkili olanlarda gerek yok iki kez kullanmaya.

25 senedir gillette'in koltuk altı jelini kullaniyorum. hayatimda insanlara tavsiye ettigim tek seydir. o kadar kefilim.

Valla ben yıllarca nivea kullandım ama alüminyum içerdiği için biter bitmez rossmann'daki kendi markası olana (isana galiba) geçtim.

Gayet memnunum ucuz (20 tl) da üstelik.

sadece roll on kullanıyorum. rexona clinical protection cidden iyiymiş. pudralı bir yapısı olduğu için akşamdan sürülmesi tavsiye ediliyor. akşam duş aldıktan sonra sürüyorum. neredeyse bir gün boyunca etkili. kokusu ertesi akşam bile duruyor. biraz ama pahalı (ve fiyatı giderek artıyor) ama bence bir şans verin. trendyol’da en çok satanlarda.

Balistik füze.
Uzaya çıkıp oradan iniyor. Tespiti müdahalesi çok çok zor.
Balistik füze diye sözlükte bakabilirsiniz

assets.realclear.com

Balistik füzeye göre nispeyen daha zor olan ve nükleer de taşıyan hipersonik füze denemeleri de var, arada çin deniyor bunları, radarın farketmesi daha geç

Tespit ediyorsun ama adam sana bir tane göndermiyor ki. Belki 100 tane gönderiyor. Hava savunmasından mutlaka kaçıyor bir tanesi. Bir denizaltıda bile 10 ile 20 arası füze oluyor.

bi füze düşün büyük, içinde 8 tane nükleer başlık var, atmosfer dışına çıkıyor baştan sonra hedefin üstüne gelince 20bin küsür km ile hedefe doğru ilerliyor, belirli bi yükseklikte 8 tane savaş başlığını saçıyor, savaş başlığı da bomba gişbi radarda gözükmeyen bişey. o 8 başlığın da 4 tanesinde nükleer 4 tanesi normal bomba oluyor.

böyle olunca hepsinin imha edilmesi imkansız bir hal alıyor, mutlaka 1 2 3 tanesi hedefini vuruyor.

ikinci tipte olan ise, tek başlıklı ve nispeten ufak olan füzeler, bunlar radar ağlarını tespit edip, gerek kaçınma manevraları, gerek alçalıp yükselerek, çok çeşitli haraketler yaparak imha sistemlerini atlatıyormuş.

aslında en tehlikelisi de nükleer denizaltılar, hedefin dibine gidip vurabilir. farkedilmesi ve engellenmesi çok zor.

ha birde nükleer saldırı tek füzeyle yapılmıyor, binlerce birden ateşleniyor, mutlaka vurulanlar engellenenler olacaktır ama 1000lerce atıldığı için mutlaka hedefini vurup büyük zarar verecektir.

tabi çok ileri teknolojiler geliştirilmiştir ama bunları kimse açıklamayacağı için biz bilemeyiz.

mesela rusların şöyle bi sistemi var, bütün nükleer füzeleri, çok çeşitli senaryolar üzerine hazır, nato ülkeleri, amerika, ne bileyim avrupanın bir bölümü gibi. koordinatları hazrı girilmiş yani, sadece prset girmeleri yetiyor.

moskovaya olası bir füze saldırısında bunu radarda gördükleri an, nükleer füzeleri ateşleyip, atılan füze hedefini vurmadan, nükleer patlamayla o füzeleri etkisiz hale getirecekleri bir sistemleri varmış.

s-400, patriot bu işe yarıyor işte.
nükleer füzenin ateşlenmesinden (balistik füze: bs) sonra örneğim moskovadan new york'a düşmesi, 3-5 hadi bilemedin on dakika. yani senin uyduların bir ateşleme olduğunu tespit etti, ateşlenin ne olduğunu tespit etti, hedefinin neresi olduğunu hesapladı, seni vuracağını anladı, kendi elindeki anti balistik füzeyi (abs) yani s-400 ya da patriotu (başkaları da var da neyse) ateşledi, buluştular ve abs, bs'yi imha etti. bunların hepsi de 10 dakika içinde oldu. bunun ıskalaması var, rorayı yanlış hesaplaması var, uydunun ateşlemeyi tespit edememesi var, var da var. üstelik senaryomuzda moskova-new york arasından bahsediyoruz, 7500 km'lik mesafe. moskova ankara'yı hedeflese 2500 km., süre 1/3 azalacak. gerçi füzelerin önce irtifa kazanması lazım, (bakınız parabol) o yüzden mesafe kısaldığında süre aynı oranda kısalmaz ama siz ana fikri anladınız.

ayrıca nükleer başlıklı füzeleri çok çok çok çok yukarıda imha etmelisin. imha etmek ne demek, füzeyi o seni vurmadan vurmak yani patlatmak. nükleer başlık taşıyan füzeyi patlattığında ne olur, içindeki nükleer parçacıklar etrafa dağılır. bunu yere yakın bir mesafede yaparsan o nükleer serpinti gene yeryüzüne düşer ve bomba kadar olmasa da ciddi zarar verir. bu yüzden çooooook yukarıda patlatman lazım ki nükleer serpinti iyice seyrelsin ve yeryüzüne düşmeden atmosferde dağılsın ya da düşenler de minimum zarar versin. bu da demektir ki, sana gönderilen füzeyi yakalayıp imha etmek için daha da az vaktin var.

son olarak hayalet özelliğini tespit etmek için yöntem yok mu demişsin, ee yok. bu yüzden f-35'ler bu kadar değerli ya zaten. rusya f-35'i tespit edebilen teknoloji geliştirdiği anda f-35'in hiç bir olayı kalmayacak. türkiye'nin s-400 almasına abd'nin bu kadar karşı çıkmasının asıl sebeplerinden birisi bu zaten. uusal hava sahasında tam bir güvenlik mekanizması kurabilmek için türkiye'nin kendisinde olan ve olmayan tüm nato hava araçlarını s-400'lere tanıtması lazım. tanıtmak demek, sevgili s-400 tanıştırayım bu f-35, bak hayalet olunca radardaki ve uydudaki izi böyle görünüyor, bu izi tespit edersen, bu benim dost ülke uçağım bunu düşman olarak algılama demek. ee s-400, f-35'in hayalet izini takip edebilirse bunu rusya ele geçirir diye korkuyor adamlar haklı olarak ki dediğim gibi hayaleti tespit edebildiğin an, ha boing-707 ha f-35 hiç bir anlamı olmayacak o teknolojinin. tamam hadi biraz abarttım, boing olmasın da f-16 olsun, ama gene ana fikri anladınız siz.

Uzerine birinin makineli tufekle ates etmesine benziyor, sen o mermileri yemeden havada gelirken tek tek vurman lazim.
1 tane yersen öldün.

Imkansiz haliyle, imkansiz oldugu icin 1950'lerden beri herkes birbirine hirlayip isirmiyor.

Birak nukleeri herhangi bir top mermisini bile durduramiyor ordular.
Teoride herkes her sey durdurdugunu iddia ediyor tabi.

üşengeçlik

pcde kullanıyorum. Her yere yüklüyorum ama telefonda ne yüklemem gerektiğini bilmediğim için kullanmıyorum. Ublock origin ve ghostery var bilgisayarda.

@divit

Hangisini kullanıyorsun ? Brave browser mı aldığın görüntü

bu goruntu brave'den ama normalde firefox kullaniyorum.
firefox yukledikten sonra eklentilerden ublock origin seciyorsun islem tamam.
Keyfine gore ghostery de var ayni yerde.

Ben her siteye farkli tarayicidan giriyorum, chrome haric hepsi iyi.

ben reklam görmeyi seviyorum. tr'de olmadığım için zaten çok da fazla reklam görmüyorum. belki onun da etkisi olabilir.

konuyu kafanda felaket senaryosuna dönüştürmüşsün :) yukarıda yazdığın gibi anlatacaksın, bu genelde çocuklu ailelerin başına geliyor dönüp ödüyorlar felaket olmuyor :)

Hapis yatmaz :)
En fazla rezil olur, tanıyanlar da bir gofret cslmayacagini bilir.
Ha dalgınlıkla kuyumcuya gece 2 de tünel kazarak falan giriyorsaniz evet o zaman sorun

En korktuğum şey. Çok dalgınımdır.

bilerek çalınca bile hapis yatmıyor dalgınlıkla yapınca mı hapis yatacak?

öyle düşük miktarlar için asla bir şey olmaz.

Keske mekanik olsa, tam tersi tamamen hukukcunun keyfine bagli kararlar.
Senin dedigin gibi olsa yazilimla avukat ve hakimleri devre disi birakabilirdik.

Mesela su durumda gofreti geri goturmesen bakkal sikayetci bile olsa ceza almayacaktin, ama bakkalin malini calmissin.

Dalgınlığını kontrol edemiyorsan bakkala girmiyceksin. Araba kullanırken dalgınlık yapıp birini öldürme ihtimalin gibi düşün. Özür dilerim yanlışlıkla öldürdüm diyince hayatın mahvolmaktan kurtuluyor mu?

kasten yapmadığın için bu hırsızlık olmaz. derdini anlatmayı düşünmeden önce bu tarz durumlarda ayık olmaya çalışman daha faydalı olur. yani yapmamaya çalışman lazım

Söylediğin nadiren oluşan olaylardan.
Kanunlar kesin kural koyar ki kimse o insaniliğin altına sığınmasın. Ayrıca vatandaş, her kanunun tek tek okumasa da "biliyor sayılır" ve bunlardan sorumludur.
Dalgınlıkla kırmızı ışıkta geçen yaya veya sürücü kazaya sebep olursa bu olayın sebebi kasıt değil , dalgınlık olsa da fail sorumludur. Esas olan bu konularda bilinçli/duyarlı olmaktır. Yoksa diğer türlü "ihmal"den bahsedilir ve yaptırım getirir.

Bu bir şey değil neler oluyor daha. Ne istediğini bilmeyen, dışarıda kahvesini içerken dinleyecek birini arıyormuş işte. Kahve de sendense oh mis.

sadece cok konustuguna dair bir veri var elimizde, sadece buna dayanarak mi dusundunuz bulusmanin kotu gectigini? hic konusmayip bos bos baksa daha kotu olurdu sanki?

buyuk ihtimal cok heyecanliydi belki oncesinde bir kac icki icti ve cok konustu. Ben sorum goremedim

O bence en başından beri sizi arkadaş olarak gördüğü için bu şekilde davranmış. Siz ise hoşlanma açısından değerlendirdiğiniz için beklentinizin kurbanı olmuşsunuz. Hep böyle çok konuşur musun gibi bir şey deyip tepkisini görebilirdin.

Sen ne bekledin ki? Kahve içmek ve konuşmak için buluşmadınız mı zaten? En çok hangi rengi seversin mi dicekti? Ya da doğrudan yatakta mı uyanacaktınız? Lan erkekler siz nesiniz böyle ya?

Kız kendince, kendi yaşamında önemli gördüğü şeyleri anlatmış sana işte.

Heyecanlanmış olabilir.
Olmamışsa da olmamıştır. Çok üzülme.

Hayatının ennnn kötü ilk buluşması buysa çok şanslısın ayrıca.

yara bandı buluşması
ya da gerçekten beğendiği için hevesli olabilir

Heyecandan olabilir +1
Ayrıca ben bi sorun göremedim.
İki taraftan birinin diğerini beğenmemesi vs gibi durumlar daha kötü.
Ya da fotolarda gördüğün kişiyle alakasız birinin gelmesi (makyaj,shop vs olayları).
Ben bunu yaşadım. Hissetiklerimi anlatamam.

O yüzden bem siizn olayda bi sıkıntı görmedim. Yerinde olsam, yarın bi msj atıp onu yoklardım. O da istekliyse ikinci buluşmada durumlar daha net belli olur.

Ben daha absürd ve kötü bir hikaye bekliyordum sıradan bir date olmuş sadece senin hayal ettiğin gibi olmamış

ormana götürüyorum :)

bizde şöyle oldu. ilkinde elde kahve, sahilde yürüyüş. ikincisi belgrad ormanı'nda yürüyüş. tabii ilk yüz yüze görüşmeden önce görüntülü bir çok görüşme yapmıştık.

1- cafe, bar, yürüyüş
2- cafe, bar, yürüyüş (opsiyonel seks)
3- evde yemek, film, seks
4- sinema yemek bar cart curt, sonra seks
5- 4'ün çeşitli varyantları.
6- 5

@bohr atom modeli, hocam cevabınıza çok güldüm. Umarım güzel günleriniz olur. :))

İlk buluşma, kahve ve tatlı kombinasyonu.
İkinci buluşma, biraz yürüyüş ya da yemek organizasyonu.
Üçüncü buluşma, karşılıklı olarak birbirine karşı sevgi cümlelerin kullanmaya başlanması akabinde bir sonraki buluşmada neler yapılması gerektiğini hususunda fikir alışverişi.
Dördüncü buluşma, daha çok başbaşa zaman geçirilebilecek ortamda bulunma. Ki bence bu önemli. Dışarıda ne kadar rahat olunursa olunsun ev gibi olmuyor.
Beşinciye de İstiklâl marşı ve kapanış.

Havalar ısındı yerine göre sahilde bisiklet sürmek, badminton oynamak, bu biraz terletici fakat eğlenceli hem aradaki süreci de hızlandırır karşındakini her zaman cool olmayan bir durumda görmek, saçmalamak vs