normalde böyle bir duyuruya sinik cevap vermekten alıkoyamazdım kendimi ama şu an kendimi hazır hissetmiyorum :(

pessoa'dan huzursuzluğun kitabını okudunuz mu azizim?

Barlas Özarıkça - Ters Adam

Edebi kitap önerisi sanırım. O zaman, yukarıda ismini görmediğim ama ünlü olan birkaç yazar ekleyeyim: james joyce, oğuz atay, milan kundera, nabokov, faulkner, flaubert, beckett, brecht, umberto eco, camus, sartre ve thomas mann.

pavese - yaşama uğraşı

Hakan bıçakçı barış bıçakçı, efendim Hakan günday gibi isimleri boşver derim. Belki çerezlik istiyorsan. (Kinyas ve Kayra hariç tutulabilir)

Ayfer Tunç, bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi (muazzam).
Erhan bener, kedi ve ölüm (az bilinir ama o da muazzam)
Tanpınar, saatleri ayarlama enstitüsü (hatta ilk bunla başlanmalı başlanmadıysa eğer)
Sevgi Soysal, Tante rosa
Abdülhak Şinasi hisar, Çamlıca'daki eniştemiz
Beckett, Godot'yu beklerken

Aklıma ilk gelenler bunlar, bir de kurmaca değil ama bence keyif alırsın, okumadıysan Nurdan Gürbilek oku her akşam tok karna. Kör Ayna Kayıp Şark ve Mağdurun Dili özellikle.

bir tür sosyal deney falan mı yapıyoruz?

ben de tavsiyede bulunayım o halde.

joyce, nabokov, beckett, faulkner, eco ve atay'ı ben de tavsiye ediyorum. ek olarak thomas pynchon, john barth, robert coover, donald barthelme, angela carter, muriel spark, fowles, robbe-grillet, michel butor, claude simon, perec, queneau, blanchot, raymond roussel, cortazar, bolano, rushdie, ishmael reed, alejo carpentier, vesaire. hepsini seveceğinizden eminim. lakin duyuru insanlarının düşüncesi neden önemli, onu anlayabilmiş değilim.

bir ebedi gökçe belik. ben bitiremedim ama yorumlara göre çok güzelmiş :)

Latife tekin - sevgili arsız ölüm , yusuf atılgan kitapları, v.benzer - dost/yasamasiz

V.o.bener - dost/yasamasiz olacak. Mobilde düzeltiyor.

bilip de beğendiklerimin pek çoğu söylenmiş, italo svevo, elias canetti, robert musil diye ekleme yapabilirim.

philip roth da olabilir belki. kurt vonnegut bunlarla hem alakalı, hem alakasız olarak güzel gelebilir. faulkner'a veya calvino'ya olur diyorsanız georges perec olabilir. georges bataille da olabilir. bir ölçüde boris vian.

hesse, puşkin, london, twain vs nedense okduğunuzu varsaydım. şimdilik bunlar geliyor aklıma.

tüy geliyor zira la plume geliyor aklıma.

www.youtube.com

eskiden arabalara radyo, kaset çaları takıp sonra eve götürüyorduk, liseliler bilmez, işte bunlar sonra kafasını çıkartıp eve götürülenler çıktı. İşte o kafası çıkanlardan aklıma geliyor.

nirvana - in bloom şarkısı. ama ilk olarak aklıma gelen çiçek çağrışımı.
bir de blum diye bir iskambil oyunu var.

Elano blumer.

cicek anlami olsa da, aklima ilk basta sari papatyalar geliyor :)

bulimia hastalığı geliyor.

bulimia +1

(bkz: flume)
prodüktör olanı geliyor.

elano blumer +1

krem brüle

erik. (bkz: plum)

selpak geliyor. blume selpak diye bir şey vardı

Paul Auster'ın Son Şeyler Ülkesinde adlı romanının ana karakteri Anna Blume geliyor.

eğer koltukaltında kıl olmamasına rağmen kokuyorsa tuz sabunu dene. aktarda bulabilirsin diye tahmin ediyorum. tablet şekilde tuz. onlara söyle anlarlar zaten. duştan sonra sürersin kokuyu alır.

benim de sağ koltuk altımda var benzer durum. ama öyle kebap salonu gibi kadar değil.

misal şöyle oluyor. gündüz duş alıp deodorantımı vs sıkıp dışarı çıkıyorum. biraz terliyorum dışarda. sonra eve geliyorum, evde de biraz zaman geçiyor falan derken, sol tarafımda koku olmamasına rağmen sağ tarafım kokmuş oluyor.

herzaman olmuyor ama. zaman zaman. ilginç bence de.

nedeni hakkında bişey diyemem ama ben bunu kullanıyorum. kristal roll on diyorlar. tuz gibi bişey. gerçekten çok büyük fark yarattı.

4.bp.blogspot.com

stres ve korku da ter kokusuna sebebiyet veriyor diye biliyorum.

Stick deodorantlar her zaman daha etkili. Nivea veya rexona tavsiyem. Rekorum 3 gün yıkanmamak. Ona rağmen kokuşmadım.

rexona kullan. solaksan sol koltuk altının kokması normal daha aktif kullanıyosun çünkü.

deotak kullanın

karbonat da deneyebilirsin.

stres. stres seviyesi artınca kokun kötüleşir. avın avcıları uzak tutması gibin

torrent dediğimiz şey film/kitap/müzik üçlüsünde istediğimiz birçok şeye ulaşmamızı sağlıyor aslında.

ingilizce kitap okumak için en ideal yol bir kindle almak. hem kaynaklar sınırsız ve bedava (istersen) hem de pop-up sözlüğü sayesinde kesintisiz okuma sağlıyor.

bs player ile ing altyazı indirebilirsin.

En kolayı ororo.tv hiç uğraşmadan 6 aylığı 10 dolar gibi birşeye izleyebilirsin.

Netflix

ben on beş gün bırakmıştım. bir şey olmaz. farklı yerlere bol bol su koyun, iki ayrı tuvalet hazırlayın ki tuvaleti dolunca yerlere yapmasın. endişelenecek bir şey yok. üç gün hiçbir şey değil.

3 gün için yanında götürmen saçma olur, sarsılır hayvan. Lakin bence evde tek bırakmak için uzun bir zaman 3 gün. Ben bırakmıyorum benimkileri 1 günün üstünde evde olmayacaksam. Anahtar bırakabileceğin biri varsa ondan rica et gelip kontrol etsin.

@fleur tek kedim var hocam canı sıkılmaz değil mi?

@buff anahtar bırakabileceğim kimse yok hocam ya..

Sevdiği bütün oyuncakları ortalığa saçın.
Hatta tam gitmeden evvel yepyeni 1-2 oyuncak daha alın. Onlarla da oyalanır.

Bir de döndüğünüzde yaş mama yedirin sürpriz olsun sevinsin

bir şey olmaz yahu. kedi dediğin uyur, yemek yer, sıçar. kendi kendine oynar da. hem götürmeye kalksanız onun için daha büyük stres olur bence.

Evde bir ufak risk değerlendirmesi lazım. 3 gün miyavlayabilir falan bi de, ama bırakılır.

3 günde sadece sıkılır, kalıcı psikolojik sorunları olmaz. Döndüğün gün birkaç saatini ona ayır yeter.

Pencereden dışarı izleyebileceği bir yer, oyuncuysa da sevdiği oyuncakları ortada bırak tamam işte 3 günden bir şey olmaz. Birilerine anahtar bırakıp kontrol etmesini isteyebilirsin, ben kardeşime anahtar bırakıyorum öyle durumlarda, bazen bakıyor bazen bakmıyor. Kumu da temizleyip gidersen mis.

köpek olsa depresyona girer. kedi için sıkıntı yok 3 günde.
zemin kat filansa pencere aralık bırakılabilir çıkar gezer gelir.
böyle bir ihtimal yoksa anahtar bırakılabilir.
o da yoksa ne yapılması gerektiğini yazmışlar zaten :)
gittiğini bile fark etmeyebilir. kedi bu.

biri arada uğrayabilirse iyi olur. özellikle yaşı küçük oyuncu bir kediyse. en azından sakarlık yapmasına neden olabilecek nesneleri ortadan kaldırın en iyisi.

Ya sen dediklerimizi yap, hiçbir şey olmaz anahtar falan da bıakmana gerek yok.

Damacanali mama su kaplarindan varsa super olur. Yaninda goturmeye kalmarsan travma gecirip strese girebilir. Kendi evinde yalnizlikta cani sıkılır en fazla, sen gelince 2 gu trip atar sonra gene yanasir.

eyw abiler ablalar. tavsiyelerinizden sonra gönül rahatlığı ile bırakabilirim bizim keratayı (;

ben bol miktarda kuru mama, iki kap su ve iki leğen kum bırakıp 8 gün gittim. hiçbir şey olmadı. sadece döndüğümde kucağımdan inmiyordu o kadar. yani bir şey olmaz, rahat ol.

ipad'de uzun okumalar gözünüzü çok yorar

kindle.

ipad'de kitap okursan uzun vadede gözleri eline alırsın, ciddi zarar verir.

hatta bir arkadaş geçenlerde duyuru açmıştı, akıllı telefonda sürekli e-kitap okuduğu için gözüne bilmem ne olmuş da doktorundan fırça yemişti.

bir de şu var, ipad alırsan vaktinin çoğu internette geçecek. dur facebook'a bakayım sözlüğe bakayım duyuruya bakayım derken kitaba sıra gelmeyecek ama kindle alırsan otomatik olarak kendini kitaba vereceksin. daha faydalı olur.

kitap okuma konusunda tabletle reader'ı kıyaslamak gerçekten çok saçma. az kitap okuyorsan, belki gözüne çok zarar vermez ama günde bir saatten fazla okuyorsan kesinlikle tablet olmaz bu iş için. zaten kitap "okurken" internet kullanman gerekiyorsa ikincil bir cihaza ihtiyacın var. kitabı kapayıp başka şeye bak sonra kitaba geri dön, olmaz o. kitap okuma dışında internet kullanacaksan zaten gerek yok iki özelliğin aynı cihazda bulunmasına.

Amaç kitap okumaksa şansını zorlama kindle al :)

ipad'in türkiyede çok bir numarası yok.amaç kitap okumaksa kindle pw2.

ipad'de internet vs ıvız zıvırın olması insanın aklını çeliyor.
zaten sorun da bu ya. kitap okumuyor oluyorsun bu durumda

kitap oumak için e-ink teknolojisi olan bir cihaz iyidir, kobo aura var bende istersen sıfır 450tl fiyatı va. kobo türkçe dil desteği ve türkçe karakter sorunu yok. kindle türkçe dil desteği yok, türkçe karakter desteklemiyor.epup formatındaki kitapları okumak için 40dk uğraşman lazım convert edip.

sağ olun, zihnin internete kayması konusunda haklısınız. bilmiyodum onu @solidas bakayım bi o cihaza.

ben çük kadar telefondan okuyorum e-kitapları, o da toplu taşımada falan gayet iş görüyor bir iki senedir böyle yirmi küsür kitap okumuşumdur gözümde herhangi bir rahatsızlık hissetmedim. evdeyken basılı kitapları okuyorum. basılı kitabı okuyabileceğin kadar aydınlık bir mekanda tabletten kitap okumanın da çok rahatsız edeceğini sanmıyorum.
kindle ın reklam meselesi hoşuma gitmedi benim, ayrıca fiyat olarak da ederinin üstünde bence. ek olarak ipad alırsan internete girersin oyun oynar kitap okumazsın argümanına baya güldüm

ha bu arada ekranın arka planını siyah yazıları beyaz yapıyorum telefonu kullanırken.

Evlilikten evvel birlikte yasadiniz mi? Evlenince ne degisiyor? Evli degilim ama biryerlere varabiliriz böyle böyle konusarak galiba.

''Olur da bir gün bir sebepten tekrar yalnız kalırsam sevgilim bile olsun istemiyorum. ''

Bu çok ağır bir cümle ya, ne yaşadınız bu noktaya gelecek kadar? Üzüldüm açıkçası.

bizde sorun çıktığında istisnasız eşimin ailesinden dolayı çıkıyor, hiç aksi bir şey olmadı şimdiye kadar. hiç konuşarak çözüme ulaştırabildiğimiz bir konu da olamadı bu hususta, biz de üzerine konuşmayı kestik. eşimle başka hiç bir problemim yok çok şükür, yalnızca bizi maddi yönden sömürmeye alışmış bir ailesi olduğu için çözümsüz bir kavgamız var. oluruna bırakıp gamsız olmayı seçtim. ben de para biriktirmeye uğraşmıyorum artık gideceği yer belli olduğu için. kazandığım parayı kendim yiyorum.

kavgaların %90'ı incir çekirdeğini doldurmayacak meseleler. yok annen bunu dedi, yok düğünde şöyle yaptılar, kardeşin bunu dedi.

oturup sıkıntılarınızı karşılıklı birer kağıda yazın. sebepleri nedir tespit etmeye çalışın. aileler sıkıntı yapıyorsa, biraz uzağa taşınmak ve az görüşmek sıkıntıyı azaltır. Bu sıkıntıları çözüp öyle bir deneyin bakalım...

madem sorun tartışmayla ilgili o zaman onu düzelteceksiniz. sevgi emek ister, öyle kuru kuruya biz birbirimizi seviyoruzla ilişki yürümez.

tartışmak evliliğin olmazsa olmazı gibi bişey. aslında evlilik için olumlu da aynı zamanda. ama vırt zırt, olur olmaz şeyler için tartışıyorsanız altında yatan nedenleri araştırın.
bi şekilde başladınız alışkanlık oldu değiştirmeye yeltenmediniz mi acaba?
bir ihtimal de cinsel yaşamınızla ilgili sıkıntılarınız olabilir. genellikle olur olmaz tartışmaların altından başka bi konu çıkar ve o konu evliliklerde genellikle cinsel yaşamla ilgili olur. o konuyu da masaya yatırın bi.
(birbirinizin gözlerinin içine bakın. gözler canlı/ ışıl ışılsa sorun o konuda değildir.)

eski duyurularına baktım şimdi. bu sene başından beri evliliğinle ilgili sorgulama durumundasın. o zaman duyurunu görmemişim şimdi iki sorunu da birleştireceğim.

"Eskiyi çok Özler hale geldim, ailemi, arkadaşlarımı, grup görüşmelerinin aranan insanı Olmayı. Ama hepsi geride kaldı. Ben de kaybediyorum kendimi, ama beynim kabullenmiyor bir türlü."

kendini kaybediyor olmak konusu önemli. evlilikte hem erkekler hem kadınlar aynı hatayı yapıyorlar. sen sen olmaktan vazgeçmemelisin. evliliğin ikiniz için de geçerli olan kısmı birbirinize karşı sorumluluklarınız. bu kendinizden vazgeçmek değil ki. siz birbirinizi nasıl sevdiniz, yeni halinizle sevmediniz eski halinizle sevdiniz. değişim olacak bu normal, her insan süreç içinde değişiyor, değişmeli de zaten. yani değişim sizin kendi iradenizle, seçimlerinizle evli olmasanız da olacak olan değişim olmalı.
eşim ailemle mesafeli demişsin. kendince haklı nedenleri vardır yoktur bilemem. bu seni mutsuz ediyorsa eşinle bu konuyu konuşmanız lazım. bu durumun seni mutsuz ettiğini onun da bilmesi lazım. mutsuzluklarınızı içinizde yaşamayın, eşlerinizle paylaşın. çözümler üretin. o senin hangi nedenle mutsuz olduğunu bilmezse kendini düzeltme/ değiştirme şansı da olamaz.

eski arkadaşlarından uzaklaşman konusu:
karşı cinsle yakın arkadaşlıklar çoğu evlilik/ilişki için risk unsurudur, bu bir gerçek.
"sana güveniyorum ama etrafa güvenmiyorum" denir mesela. evet, çok örnekler var böyle yuva bozan 3. kişilerle ilgili. bence kazın ayağı öyle değil, zira bunu yapan iki kişi.
eşlierin birbirine şunu diyebilmesi lazım: "etraf kötü ama sana güveniyorum". eşinin senin için cümleyi bu şekilde kurması gerektiğini/ kurabileceğini düşünüyorsan eşinle bu konuda konuşmalısın. arkadaşlık çevren senin kendini iyi hissetmeni sağlıyor, kendini gerçekleştirdiğin alanlardan biri. öyleyse vazgeçmek yerine gerekli ayarlamaları yapıp ilerlemek gerekiyor ki mutsuz olma. sen mutlu değilsen eşin de mutlu olamaz, aynı şey ikiniz için de geçerli.

her yazında eşinle sorunun olmadığını, birbirinizi sevdiğinizi yazmışsın. ne güzel.
her evliliğin kendine özgü dinamikleri var, dinamiklerinizi birlikte oluşturun. sen empati kurup onu mutlu etme yoluna gidiyorsun, belki o yöne bakamadı o anda ya da bakamıyor. sessiz kalmakla eşinin hata yapmasına izin vermiş oluyorsun.
konuşun siz. birbirinize kendinizi ifade edin, birlikte çözümler arayın. bazen hatalı çözümler üreteceksiniz, onları düzelteceksiniz, bazen çözüm kendiliğinden gelecek... evlilik ilerledikçe daha çok kendiliğinden gelecek.

tek yapmanız gereken; "ben kalarak biz olabilmek". evliliğin sırrı, anahtarı, püf noktası, herbişeyi bu.

(56 yaş, kadın, 35 yıllık evlilik)

nişanlıyım, birlikte yaşıyoruz.
saçma sapan dediğiniz şeyler nedir? tartışmaların kaynağını bulmak gerekiyor önce.
boğulduğunuzu hissediyorsanız bunu eşinize makul şekilde söyleyin. arada kendi başınıza zaman geçirmek istediğinizi anlatın. yapmaktan keyif aldığınız bişeyler yapın yalnız başınıza. her ne olursa.
evlilik bir yaşam biçimi değil, biriyle hayatı paylaşmanız tamamen değişmesini gerektirmez. belli sorumluluklar dışında siz yine siz olmalısınız.
evde ayrı bir oda var mı, varsa orayı güzelce hobi odası gibi döşeyin. her ikinizin de sevdiği şeyler alın. tv, oyun konsolu, okuma koltuğu gibi. burası özel alanınız olsun, herkese yalnızlık biraz lazımdır.

burda terapist moduna girip "sevgi emek ister" falan filan gibi anlamsız, olgusal karşılığı olmayan ahlaki önermelerle zırvalayan insanları lütfen ciddiye almayın. onlar daha sizin zihninizde ne olup bitiyor, farkında bile değiller. hiçbir fikirleri yok.

evlilik, bağlılık, bazı insanlara göre değildir. zihni özgür olduğunda mutlu olan, şüpheci, kısıtlamalara katlanamayan insanlar oluyor bunlar. siz de belli ki onlardan birisiniz. bundan emin olmak için birkaç sene daha eziyete katlanmaya gerek yok. zaten farkındasınızdır. farkına varmanız gereken esas şey, dünyaya bir kez geldiğimiz ve gün geçtikçe ölüme yaklaşıyor olduğumuz. hal böyleyken insanın kasıtlı zamanını istemediği şeyleri yaparak, özverilerle geçirmesi kadar saçma bir şey olamaz. kabul görmüş ahlaki normlara göre sizi robotik tekrarlamalarla yargılamaya çalışan ve "yuva yıkıcı" olarak yaftalayanlardan uzak durun. burda daha önemli bir yıkım söz konusu: bir insanın aklı ve ruhu.

kısıtlı*

ayrılmak ya da devam etmek senin tercihin. ömründen ömür gidiyorsa, dediğin kadar ağır geliyorsa evlilik, çocuğunuz da yoksa neden kendine bu işkenceyi yapıyorsun o zaman.

sorun çıktığında, ki genellikle çıkıyor, eşime uyuyorum. zaten sorun çıkartan taraf farklı bir şeyleri önererek genellikle ben olduğum için vazgeçtiğimde ortada bir şey de kalmıyor.

diğer sen böyle dedin/şöyle yaptın durumları da herkeste oluyordur, çok ince düşünmemek gerek.

3 yıllık evliyim ben de, sevgimiz ve refahımız gittikçe artıyor. Zaten iyi başladı, artık ilk başlarda az da olsa var olan kavgalar rahatsızlıklar da bitti. Ikimiz de evden çalışıyoruz, 24 saat beraberiz hem haftaiçi hem haftasonu. Çoğu insan için kabus olacak bir kavram bu. Hatta kuşadası'na taşınalım pasa tatil modunda gezelim planları yapıyoruz.

ama bu "doğru kişiyi bulmak" ile alakalı olduğu kadar "uyumlu insan olmak"la da alakalı. Ben şu anki eşimden çok daha gıcık birisiyle de geçinebilecek kadar uyumluyum. Eşim ise özgür kadın modundaydı benden önce. Kendi gibi birisiyle evlense 1 ay dayanamazdı. Ben onu da uyumlu hale getirdim. Evde resmen hiç kavga tartışma çıkmaz oldu, tüm işler ve eğlenceler ortak hale geldi.

eğer siz ilk yıllarda birbirinize uyum sağlamak yerine üstünlük kurmaya çalıştıysanız, ki kavga dediğin şey üstünlük kurmaya çalışmaktır, ve durumunuz iyiye gitmiyorsa, daha toparlanmaz. En az bir tarafın mülayim olması, diğer tarafın da bundan faydalanacak değil bunu takdir edecek kadar zeki olması lazım.

yani bir sonraki ilişkinde üstünlük taslamaya çalışma. Ben mülayim taraf olarak hatunu istediğim her şeye alıştırdım. Evlenmeden önce nasıl yaşıyorsam yine öyle yaşıyorum. Uyku düzeni bile bana uydu onun, ve çok mutlu. Annesinin yanına gittiğinde bile beni özleyip erkenden geliyor geri.

bu aşamaya gelmek için birçok kavgayı es geçtik zamanında. Kızdığın konular unutuluyor, kızgınlıklar hatırlanıyor. Ters bir şey yaparsa ama kavga cıkarmazsan ileride sen de o da hatırlamazsınız. İçine atıp biriktir demiyorum, birkaç saat sessizce küsüp kendi kızgınlığını yenmekten bahsediyorum.

@fleur du ma'ın yaptığı gibi "onu dinleme beni dinle" diyecek değilim.

şu noktayı açıklamam gerekti:
"eski duyurularını okudum" dediğim bölümden önceki yazdıklarım eski duyurularını okumadan önce yazdıklarımdı. onları bilerek silmedim.

gönül işleri soruları cevaplaması en zor sorular. kişileri hiç tanımadan, onların hayata bakışlarını, beklentilerini, geçmişten gelen izlerini bilmeden, ilişkinin dinamiklerini bilmeden cevaplıyoruz. soruyu soranın durumu açık ve doğru anlatmasıyla cevapların sağlıklı olma olasılığı artıyor.
ben bu tür soruları cevaplamanın cevaplayana sorumluluk yüklediğini düşünüyorum. cevabım belki hiç sana veya duruma uygun da olmayabilir bir yerlerden bir şeyler yakalamış ve kendi deneyimlerimi katarak önerilerde bulunmuş olabilirim. benim deneyimlerimin senin için geçerli olmama olasılığı da var..
kısaca, bu ndenle bu tür sorular cevaplamaktan kaçındığım sorular oluyor.

@fleur du mal, sevgi emek ister. diğer her şey gibi.
iason cape "evlilik bana göre değil " diyebilecek biri. öyle olsaydı baştan bu kararı vermezdi değil mi? biraz dikkatli bakarsan konu hakkında sıkıntılarını yazdığı duyurularını görürsün, kapanda gibiyim diyor. çözüm arıyor, çözüm arayışının hepsinde eşini sevdiğini, sıkıntısının olmadığını yazıyor. evliliğinde ters giden şeylerden rahatsız olmakla evliliğin o kişiye göre olmamasını ayırabilmek lazım.

diğer her konuda olduğu gibi sevgi de emek ister. birinin zihninde ne olup olmadığını anlayabilmek de emek ister.
(bir insanı zırvalamakla itham edebilmek için ne gerektiğini ben yazmayayım, burayı okuyanların takdirine bırakayım)

"evlilik, bağlılık, bazı insanlara göre değildir. zihni özgür olduğunda mutlu olan, şüpheci, kısıtlamalara katlanamayan insanlar oluyor bunlar. siz de belli ki onlardan birisiniz." demişsin.
ben senin gibi düşünüyor olsaydım (bu konuda haklı da olabilirsin) düşüncemi şöyle ifade ederdim, "siz de belki onlardan birisiniz"
çünkü düşünce başlığına yazdığın gibi bazı düşüncelerin sistemleşme aşaması aldığımız iletilerin yargı belirtmesi ile yakından ilintilidir.
nacizane.

evlilik ve aile teraspistine gidin acilinden. bazen tek başına aşamazsınız problemleri. yardımla çözersiniz. en azından karar verirsiniz tamam mı devam mı diye. hayatı zindan etmeyin birbirinize.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret

ilk yazdığınız cevabın tamamını okumamıştım. üslubumun kusuruna bakmayın lütfen. biraz heyecan, umursamazlık ve toyluk kaynaklı olarak zaman zaman kaba bir üsluba kayabiliyorum. eğer yazdığınız doğruysa benden 36 yaş büyüksünüz, o yüzden susuyorum. sizin de beni ciddiye almanıza gerek yok bu durumda.

seni ciddiye alıyorum fleur du mal. öyle olmasaydı cevap yazmazdım:)
yaşım hakkında yazdığım doğru, yaşım nedeniyle ayrı muamele istemem ama :)

yazımı sonuna kadar okumadığını tahmin etmiştim. baştaki yazıyı öyle bıraklmakla ben de yanlış anlaşılmayı göze almış oldum bi yandan. yazı uzamasın diye mi düşündüm ne düşündüysem o anda "işte fazla bilgi olmayınca böyle yazmıştım, sonra şunları yazdım" filan gibi açıklamalar da getirmedim.

üslupla ilgili orson abiyi anıp kaçayım ben;

"ı know what is to be young" :)

çok klişe belki ama,
sevginiz var ise (ki var anladığım kadarıyla)
saygınızı henüz yitirmediyseniz
ve birbirinizin güvenini sarsacak ağır bir şey yapmadıysanız her ilişki kurtulur bence.

birlikte baş başa bi tatile mi gitseniz?
ve bi de terapist öneririm...

eminim çok sık duymuşsundur bunu, evlilik denge meselesi. gerçi hayatta pek çok şey denge meselesi. sorunsuz evlilik yoktur. biraz da bu insanın tabiatında var, kimisinin hayatı özgür ve dolu dolu yaşamak istiyor, kimisi de az insan öz insan. bu biraz huy-karakter meselesi. bence şunu yap, problemleri büyütmeden tek tek çözebilmenin yoluna git. evlilik yürümüyor ya diyip, hemen bitirebilinecek kadar kolay olmamalı.

Dün gece bu yazıyı yazdım. Epey bekledim cevap gelir diye. Ama gelmedi yattım uyudum ben de. Şimdi tekrar kontrol ettim. Mesajları görünce çok şaşırdım.

Hepinize tek tek çok teşekkür ederim. İlginizden ötürü çok duygulandım. Aklımda kaldığı kadarıyla bazı şeyleri cevaplamak istiyorum.

Sabit bir mesaim yok. Ara ara şehir ve ülke dışına çıkma durumlarım oluyor ama kısa süreli kalıyorum. Şu zamana kadar maksimum 1 hafta olmuştur. Onun dışında kalan Zaman'larda da eşime yeterinden bile çok Zaman ayırıyorum. İsteklerine saygı duyuyorum. Ve birlikte olduğumuz zamanları kaliteli geçirmeye çalışıyorum.

Tatil konusuna gelince eşimle sürekli tatile çıkıyoruz. Şimdi de yılbaşı için yine yurtdışına çıkacağız. Baş başa kalma konusunda sıkıntı yok.

Tartışmalar esnasında çok fevri davranıyor. 10 puanlık bir tartışmada 100 puanlık tepki veriyor. Kendisinin verdiği aşırı tepkiler beni çok yaralıyor. O kadar yaralıyor ki tepki dahi veremiyorum. En son tartışmamızda terapiste gitmeyi teklif ettim ama hiç oralı olmadı. Sakinleşince de geldi özür diledi.

İkimiz de bu evlilik olayının başlangıcında çok uğraştık. Farklı ülkelerden süreci yönettik. Onun ailesine karşı en ufak bir saygısızlığım olmadı. Beni kendi öz çocukları gibi severler.

Bir yanım diyor ki yeter artık kurtul bu durumdan. Diğer yanım da bu yuvayı zor kurduk kolay dağıtmayalım. Bir de Türk tipi ilişki yaşıyoruz. Ayrılmak istediğimde olayda ne yaşandığına bakılmaksızın her 2 aile de beni suçlayacak. Şu an sırf içimde yaşadığım bu sıkıntılar yüzünden çocuk yapmak istemiyorum. Eşim dahil soranlara maddi şeyleri sebep gösteriyorum. Ondan dolayı da üstümde inanılmaz baskı var.

İşler çok karışık anlayacağınız. Bir kedinin ip yumağına saplandım. Bakalım iplerimi kim çözecek

erkekler kendilerini daha zor ifade ediyorlar. sizin de bu ruh haliniz, bu kapana kısılmışlık hissi biraz bu yüzden sanırım. zehrinizi akıtmıyorsunuz.
daha net ve daha kesin olmalısınız. eşinize açık açık sizi üzdüğünü, tepkilerinden rahatsız olduğunuzu söyleyin. kendisini düzeltmesi gerekiyor. sizi kaybetme riski olduğunu hissettirin. tek taraflı dinledik ama anlattığınız kadarıyla eşiniz evliliğin birinci kuralını ihlal ediyor, yani düzgün iletişim kurmuyor. kırıp döküp özür dilemekle evlilik yürümez.
kendinizi çözümsüzlüğe mahkum etmeyin. eğer bütün hikaye buysa sorun sizde değil. eşinizle konuşun, ültimatomu verin ve artık bundan sonra o endişe etsin, çözüm arasın. tek başınıza yaşamıyorsunuz bu evliliği, karşı taraftan kaynaklı sıkıntıları çözmeniz de zaten imkansız.
eşiniz durumun vahametinin farkında olmayabilir, kendisini ciddiyetle uyarın ve sözünüzün ardında durun. sizi tekrar kırarsa sert şekilde duvarı çekin. kendine gelmesi gerekiyor. bu süreçte de kendinizi asla üzmeyin ve yıpratmayın. evliliği ayakta tutan tek başına sevgi değildir, eş dost aile hiç değildir. evlilik sevgi, saygı, güven, sosyal çevre ve statü, maddi ve manevi her şey ile bir bütündür. olmuyorsa da olmuyor demektir, ucunda ölüm yok.
kolay gelsin.

last.fm betanın birçok özelliği çalışmıyor. sırf bu yüzden kullanmayı bıraktım. saçma ama gerçekten de sistemi oturtmadan yayına sokmuşlar.

last.fm işlevsiz, sıkıcı bir yere dönüştü. betaya geçtiğinden beri neredeyse kullanmıyorum. geçen sanatçı sayfasına gitmek için 3 tık yapmam gerekti o kadar saçma.

gen.lib.rus.ec

book4you.org (eski bookos, şayet bi e-book internetin bir köşesinde ücretsiz mevcutsa burda illaki vardır, burda bulamayıp başka yerde bulduğum olmadı daha)

scribd.com

lib.alkar.net buradan birkaç kitap bulduğum oldu.

www.manybooks.net
www.mobileread.com
www.classicly.com

hayırlı bir evlat

1- iş
2- aşk
3- başarı

:D bu kadar genel ve herşeyi kapsıyor işte. İş bi şekilde olur da aşk istiyorum :)

marantz pm 6005 stereo amplifier

evlenmeyi.

milli piyango büyük ikramiyesini(n çeyreğini)

ne güzel beklentileriniz var ya :)

@tolga asp inşallah allah nasip etsin baba:)

@ want2die derdin bu olsun kardesım ne guzel cocugun var , sponsoru ben olayım ya yeterki çocuk mutlu olsun :)

yuk konteynerini alip mantar isine girecek butce

Öncelikle iş, sonrası gelir gibime geliyor.

Not: yılından*

sevdicekle bol bol tatil + bu tatili karşılamak için bol bol para

Tabiki aşk. İş, sağlık sorunu yok. Daha doğrusu bu konuda fazla beklenti yok, var olanla yaşamak yetiyor.

mezuniyet + yüksek lisans + iş
aşk
sağlık

Lıkır lıkır akan bir para kaynağı.

kabus gibi geçen 2015'den daha iyi geçmesini, aldığım risklerin karşılığını görebilmeyi, verdiğim kararlardan pişman olmamayı bekliyorum.
umarım, gerçekleşir.

kesme işaretinin doğru kullanımının yaygınlaşmasını.

kendi işimi yapma hayalimin gerçek olması
yurtdışı tatili yapabilmek

kocamın yontulup daha az odun olmasını

o... çocuğu, şerefsiz olayım, puşt olayım azcıkta ben olayım ulan

jaguar xf 2.0, 2015 model verdik siparişi gelsin 2016 yı bulacak heralde

yuksek lisansimi bitireyim baska bir sey istemiyorum, paraymis, ismis, kariyermis hepsi yerin dibine girsin.

umutlarimi torpuleyebilme, hislerimi yonetebilme becerisi, buz gibi tas gibi bir kalp, ailemin mutlulugu, en az birkac gun etkisinde kalacagim guzel bir ruya, bi de motorla kaza yapmiyim

Cruise gemisindeki iş görüşmesine girmek, istediğim şekilde sonuçlanması ve dünyayı gezmeli işime başlayabilmek. Ulan çok yorulucam ama değicek galiba be, hadi bakalım !

Not : Cruise olur başka gemili iş olur yardımcı olacak varsa seve seve ulaşabilirsiniz. Düzgün, efendi bir insanımdır :)

2015 gibi güzel olmasını. bir de iş :)

artık huzur biraz. yoksa kafa gitti gidiyor.

iş.

-Almak istedigim ama asiri pahali olan 2 textbook'un orjinali

-yeni evime bir dunya esya -ozellikle abajur, bir dunya cartoon baskili nevresim takimi(yeni fetisim), asiri begendigim kitaplik ve bunun gibi bir takim ufak detaylar-

-bir dunya seminer ve kongre bileti, yeni egitim toplantilari -patronum sag olsun-

-bir dunya yeni muzik cd'si, yeni kitap koleksiyonu

-borclarim bitince calisma saatlerimi azaltip macka'daki gozume kestirdigim spor salonuna yeni uyelik ya da yildiz parki( nasilsa bedava :p)

-sevgili ile kiliseleri ve degisik mekanlari gezmece,

Ozellikle eve bir seyler almak evde vakit gecirmek acayip keyif veriyor, 2016'dan ozellikle yeni ev esyasi bekliyorum :D

Tayin, hatta 2016 gelmeden olursa daha iyi.

55 milyon. Hadi inşallah :)

manita.

3 senedir aynı şekilde cevaplıyorum bu soruları 3 senedir de tık yok.

Tek motorlu homebuilt ucak:)

2015 gibi sorunsuz sağlıklı mutlu huzurlu geçsin istiyorum.çok ekstra bir beklentim yok mevcut durumum olumsuz anlamda değişmesin ufak tefek birkaç konu daha iyiye gidebilir, yeterli.

Saglik, huzur, is,ev ( kirada oturmaktan biktim) para, uzun tatiller ( senelerdir tatile gidemedim) a$k (umudumu kestim ama belki olur)

iş
kariyer
sağlık
para
huzur

Dediğin oldu ztn adam yargilandi

Hiçbir şey demem. Beni ilgilendirmez kimin nerede ne izlediği.

beni bağlamaz.

orta buyuklukte bir ulkenin krali +1

kadın izliyorsa naparsınız onu da yazsanıza. ''erkek adam izler'' ya hani.

gülerim. ne yapacağım?

şık giyimli olması sapık olduğu gerçeğini değiştirmiyor benim gözümde. topluluk içinde yapılmaz bu, yapılamamalı. tamamen pornodan bahsediyorum bu arada, öpüşmekten/ön sevişmeden filan değil, kimse bikbiklemesin diye baştan belirtiyorum.

ye kürküm ye...

iyi giyimli şık beyefendi izleyince aman nolcak, çulsuz suriyeli izlese ırz düşmanı.

istedigini yapabilir. aksi mantiga gore sevgilisine cinsel icerikli mesaj da yazamaz cunku yandaki aseksuel toplumun ahlak bekcisi onu yargilayabilir.

isteyen istedigini izler. zorla benim telefonuma bak diyor sanki. hayir acip masturbasyon yapsa neyse.
erkek icin de kadin icin de gecerli.

uuu metrobüste porno izlemek değil, metrobüste porno izleyenden rahatsız olmak kusur oldu.

ulan, hani marjinal bizdik!

metrobuste porno izlenmesinden rahatsiz olunabilir. ama izlenemez denemez. tayyip erdogan olmaya gerek yok. gidip daha "ahlakli" bir yere oturursun begenmiyorsan.

+18 dediğin porno mu, yoksa bi film izliyor sevişmeli sahne mi denk gelmiş? ikisi de garipsenir bence.

o değil de ben kamilkoç vb. otobüsle giderken genelde film izliyorum, sevişme sahnesi gelirse geriliyorum arkadan vs görenler ne düşünür diye.

metrobüste porno izlenmesinden niye rahatsız olunacakmış onu anlamadım ben. adamın telefon ekranını dikizlemezsen porno izlediğini görmemiş olursun, dolayısıyla durum seni bağlamamış olur. sanki metrobüsteki tv ekranlarında porno veriyorlar.

mini etek giyenin bacaklarna bakmazsan
oruç tutmayanın ağzına bakmazsan ..

böyle gider bu dostum

O insanlardan biri olarak "haklısınız" diyorum, "ne deseniz haklısınız." Yavaş yavaş sessiz kalmayı öğreniyorum ama, hissim ne olursa olsun yorumsuz kalmaya gayret ediyorum.

ya ben o mallığı ara ara yapıyorum. sonuna kadar haklısınız, tüm samimiyetimle söylüyorum. olay şu ki bazen benim ağzımdan fışkırıveriyor. bana yapan oldu, çok sallamadım ama tesadüfen. iğreneceğim bir şeyi hayal gücümde yeterince canlandırsa muhtemelen dediğiniz olurdu çünkü.

çok gıcık bir şey, yontmamız gereken bir tavır ancak insanlık hali diye mazur görseniz biz onu yontmaya çalışırken? vallahi bak şimdi aklıma kelle paça geldi bir fena oldum. çocukken pick up arkasına istiflenmiş kelleler geliyor aklıma, fotoğrafı var beynimde, bir yerime sesleniyor tetikleyiveriyor. yani "ayy nasıl yiyorsun" demesem bile bazen istemsizce surat buruşturyor ya da böyklüyorum.


edit: oha nasıl olduysa duyurunun son kısmını görmemişim. "saygısız, terbiyesiz, bencil"

ciddi misiniz? peki o yiyeceği, mide bulandırma özelliği olabilen tartışmalı bir yiyecekse, yanınızda çıkarıp yiyene ne demeli?

yani o da değil. bu sıfatları böyle şeyler için mi kullanıyorsunuz... peki :)

sana katılıyorum, bize katılacak takım elbiseli 3 tane ağır abi de var hatta.

yıllar önce sanayi kokoreccisindeyiz. yanımdaki arkadaşlardan biri kokorece senin yazdığın tepkilerin daha da abartilisini verdi. epeydir içten içe kurulan yan masadaki abiler 'sen ne diyon degisik' gibi başladılar, bir miktar şiddetle devam ettiler. sonrasını ben goremedim, beni kizim diye arabaya kilitlediler, polis gelene kadar hirpalanmislar. sinirden bastık kusadasina gittik gecenin bir vakti. sonuc olarak bizim arkadaş dayagi hak etmişti. 'icinden bok geciyo' ne demek yahu, ülkü ocakları yakar valla.

ben şahsen o insanlardan biriyim. hayvan kadar hamburgeri, patates kızartmalarını, kolaları, cipsleri, hazır meyve sularını, bilimum çöp gıdayı midesine indiren birini hoş karşılamam pek mümkün değil. keşke herkes böyle tepkiler verse de o insanlar ellerindeki çöpleri bırakıp midelerini biraz temizleseler.

fazla gazlamışsınız kendinizi, o kadar abartılacak ve kişilik tespiti yapılacak bir durum değil bana kalırsa.

uf snn be slk
diyip geçmelik insanlar (:

takmıyorum abi bayılarak tercih ettiğim yemeği herkes sevmek zorunda değil. sen de aynısını onlara yap (:

Valla hiiiç sallamam..

"Ay kokoreç iğrenç, bağırsak vs." diyen insanlara "iyi temizlenirse bok yenmez, ama bazı yerlerde çok daha lezzetli oluyor, boktan heralde" diye cevap veriyorum.

Yemek seçen bir insan olarak sevmediğimi bol bol "Hiç sevmiyorum" demişimdir. Örneğin, balık restoranına gidilecekse "Sevmiyorum ben" deyip gidilecek yere sadece muhabbet için ve tok giderim. Yenen yemeğe bakmam, muhabbete bakarım. Orada yemem ama iğrenç deyip ağzımı burnumu büzmemişimdir. İğrenç dediğimi hatırlamıyorum ama dediysem de nadirdir. Hiç rahatsız edici bir şey olduğunu düşünmemiştim. Yemek konusunda da, başka konularda da böyle çok tepkiler hatırlıyorum. Hatta arkadaşlarımın birçok şey hakkında "Yivranç" derkenki yüzlerini de hatırlıyorum. Bana hiç rahatsız edici gelmiyor, hatta kişisel duyguların bol bol yansıtıldığı (sinir hariç) tepkileri sevviyorum.

Yemek konusunda sinirlerime basılırsa, örneğin muhabbet suşiden veya karnıbahardan açılır da konu "Onu şöyle pişireceksin", "Böyle yiyeceksin", "Geçen gün şöylesini yaptım" diye ayrıntılı bir şekilde uzarsa, iğrenç demekten çok daha kötüsünü yapabilirim. Söz konusu yemekle ilgili nefretimi hiç istemeden görsel yollarla ifade etmek zorunda kalabilirim. O yüzden o ortamdan kaçarım ya da "N'olur konuşmayı kapayalım" diye yalvarırım. Olabildiğince tutmaya çalışıyorum kendimi ama bir noktada patlıyorum. Fobi gibi. Olabilecek ve içinin kalktığı iğrençlikleri kafanda canlandır, ne kadar uzun süre dayanabilirsin ki?

Her şey değilse de baya bi şey. Sekssiz olmaz.

cevap burda "hayır"

ERGEN UYARISI!!! MAYDAY!!! MAYDAY!!! KAÇIN!!!!!

@traveller: bunu bilen ergen değildir :)

Bence her sey degil. Ama olmazsa ayrilirim. Ne bileyim hani her sey degilde. Insanin cani istiyor.

Sirf seks yoksa ayrilirim degil konu. Seks cok onemsiz ama Bir sure sonra gozum disarlara kayar. Bilirim kendimi. Baska alakasiz kavgada, geri donmemeyi secerim.

Seks olmadigi icin ayrilmasamda, barismamayi secebilir insan baska kavgalarda.

Buff +1

Tik ver ayrıca.

sevişene göre o kadar önemli değil nasılsa yapabiliyor, yapamayana göre her şey çünkü sevişemiyor.

proje yapabiliyorum, takım, departman yönetebiliyorum ama sevişemiyorum, yönetmek çok kolay geliyor bana, kimisi de her gün biri ile beraber olurken böyle bir sorumluluğu alabilecek yapıda değil.

mealen; herkesin derdi kendine büyük.

Kim her sey dedi ki?

Benim oyum hayir. Lakinki iyidir hojtur.

tabii ki her şey seks. cinsî münasebetlerin tamamen çiftleşme amaçlı olarak kurulduğunu bilmiyor musunuz? hiç mi biyoloji bilginiz yok? kendinizi kandırmayın.

seks olmasa hiçbiriniz olmazdınız. konu kilit!!!

www.nadirkitap.com

bunu buldum da bildiğin osmanlıca :)

---

www.idefix.com

bu aynı kitap sanırım, yeni versiyonu.

1984/seker portakali

ama Stefan Zweig'in kitaplarini ben de merak etmiyor degilim hani

Şeker Portakalı için biraz geç kalınmış ama hemen aradan çıkartabilirsiniz. 1984 mutlaka okunmalı. Zorba'yı başlayıp yarım bırakmıştım ama onun da mutlaka okunması gereken bir kitap olduğu söylenir. Dava da zorlayıcı bir kitaptı ama bitirdiğime değmişti. Simyacı çok geyikti. Okumasam da olurdu.

Sıralama yapacak olursam,
1. Şeker Portakalı
2. 1984
3. İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
4.Dava

Diğerlerini okumadım.

Yalnız Şeker Portakalı için hiçbir yaş geç değil.
Ayrıca Stefan Zweig'in başta Sabırsız Yürek olmak üzere tüm kitapları okunmalı.
İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar zaten bambaşka bir kitap.

neden hepsini okumuyorsun ki?

sıralama yapacak olursam: ( bu beğeni sıralamam değildir kesinlikle. bana göre okunması gereken kronolojiklik)

3 - 2 - 4 - 6 - 1

insanlığın yıldınızının parladığı anları okumadım.

1984 + hayvan çiftliği

dava

Steve Rogers +1

Kitaplar yılların kitabı ben de anlamadım neden böyle bir anda popüler oldular.

Sorunun cevabına gelecek olursak; hepsini oku bence. Ben de Stefan zweig'i henüz okumadım.

şeker portakalı ve simyacı'yı direkt eleyebilirsiniz. şeker portakalı çocuk kitabı olmasının yanında, dünya edebiyatında adı hiç geçmeyen, türkiye'de popüler edilmiş bir kitap. simyacı ise gereksiz yere şişirilmiş, zaman kaybı bir metin. bana kalırsa 1984 de iyi bir kitap değil. ben olsam dava'yı alırdım.

tuvalet kağıdı.

haha, tuvalet kağıdı hiç koymamıştım daha önce :)

kalem

telefon

ince bir telefon mu?

konser/maç bileti

çiçek, kartvizit, ufak not kağıtları, postit

fotoğraf, fiş, kalem, kağıt tomarları...

ben (baya) küçükken kardeşimin okul kitaplarından birisinin arasında yabış yabış lades kemiği koymuştum, bulunca uyuz olsun diye. hey gidinin...

çokomel ambalajı ve bilimum böyle ufak özellikle parlak kağıt ambalajlar

kıyafet etiketi

cetvel

konser veya sinema bileti, kartvizit, para, fiş, kağıt parçası...

ayakkabı keçesi,
hazır külah dondurmaların tepesindeki yuvarlak kağıt

terkedilmiş bir cadillac dan sökülmüş "eldorado" yazısı veya chrysler den, jeep den sökülmüş "limited" yazısı

ski kağıt para

Ben farklı müze biletlerini koyuyorum ya da tramvay metro biletlerini falan.

post-it

kalem, cetvel +1.

düzenli kitap okudugum süre icerisinde sayfa numarasini hatirlardim, ayrac kullanmazdim. sonra uni is derken, bir saat evvel ne yaptigimi bile unutuyorum.

fotoğraf

peynir-domates.

koltuk kenarı
daha doğrusu, kitabın o sayfası açık vaziyette ters çevrilip koltuk kenarına konur

bitmez. küçük bir kavganın arkasında sineye çekilmiş binlerce şey vardır. onların içeride patlamasıyla bitmiştir.

kavgasız da bitebilir.

(bkz: bardağı taşıran son damla)

gereğinden uzun sürmüş zaten.

4 yıl 364 gündür olanlar 365.günde ortaya çıkmıştır sadece.

biter.

konuşursan bitmez, aynı böyle bir arkadaşım küçük bir ev temizliği kavgası sonrası evi neyim terk etti sabah, akşam gittiler sakin kafayla konuştular olay çözüldü. demek ki birde konuşmak lazım.

bence küçük bir kavga olmasına bile gerek yok. 5 sene uzun bir süre, bir ilişki için. belli bir süreden sonra, çoğunlukla alışkanlık devam ettiriyor ilişkileri. o yüzden inceldiği yerden kopması gayet normal.

m murphy vb diğerleri +1

O kucuk bir sey yuzunden degil de aslinda oncesinde olan buyuk seyler yuzunden bitmistir. Siddetli kavgalar insanlar iliskilerine hala inandiginda ve iliskilerini surdurmek istediginde oluyor bence. Ama artik yurumeyecegine inandiginda bundan emin oluyorsun ve kavga bile etmiyorsun. Iste asil o zaman bitiyor.

bardağı taşıran son damla herhangi bir damla olabilir, adının ne olduğunun bi ehemmiyeti olmaz.

Bir sure sonra gececek. Iki hafta daha dayan. Izin varsa aspartamli (splenda...) yulaf kepekli kakaolu tatli yap. Ben Dukan gibi birkac gunde bir 1.5 yemak kasigi yulaf kepegini kakao tatlandici ve sutle pisirip helva yapiyorum. Cok lezzetli oneririm hemen yap.

Bu dediklerinden diyetinin yanlis oldugu varsayimini yaparim ben ama uzman degilim. Bir de insulin falan gibi bi seyler var ama ondan hic anlamam.

Yine de sunu tavsiye edebilirim. Tarcin tatli ihtiyacini karsilar. Tarcin tuketebilirsin bir sekilde.

Yağ alımını arttır. (bkz: ketojenik diyet)

Al sana iki tane de ketojenik tatlı;

tinyurl.com

tinyurl.com

Kuruyemiş ye. Favorim gün kurusu kayısı ve ceviz.

Ezbere iş yaptığınız için oluyor bu tatlı krizleri, sağlıklı bir diyet yapmadığın için. Low Carb. deyince aklınıza gelen ilk şey karbonhidratı düşürüp proteine abanmak. Bu diyet böyle bir şey değil ki, ihtiyaç hasıl olduğunda protein de glikoneojenez sayesinde kolayca şekere/glukoza çevrilir, o da insülini salgılar yine yağ sentezi başlar. Amaç bu değil. Amaç, vücut yağlarını enerji kaynağı olarak kullanmak. Bunun için de yağ kullanımını artırman lazım. Yani sen hem karbonhidratı hem de yağı kesince, vücut normal olarak çevrimi en basit olan karbonhidratı almaya zorlar seni. O nedenle yağ alımını artır. Günlük kilo başına 0.8/1 gram arası sağlıklı yağ al ki vücut kendi yağlarını enerji olarak kullanabilsin, o zaman bu tip tatlı krizlerin son bulur. Ayrıca öğünlerine çeviz/badem gibi sağlıklı yağ kaynaklarını da ekleyebilirsin. O da işe yarar. Geçmiş olsun.

6 öğün mü? benim bildiğim günde 2-3 öğün yenir. bu kadar sık acıkıyorsan bir sorun var demektir.

bir de uzman değilim ama yaptığın diyet low carb değil de dukan olmasın? sebzeden zarar gelmez. patates, havuç gibi yüksek karbonhidrat içerenlere dikkat et sadece.

hah evet bir de yağ olayı var. yağ almaman gerektiğini düşünüyorsan eğer bu low carb diyet hakkında ya hiçbir şey okumamış ya da okuduklarının hiçbirini anlamamış olman gerekiyor. bu diyetin özelliği, enerji kaynağı olarak karbonhidrat yerine yağları kullanmak zaten.
naptın sen? bir de bütün gün proteinli besin alıp üstüne bir de protein tozu kullanmak çok yanlış geliyor bana. ortada büyük yanlışlar var. kapsamlı bir araştırma yapın, sabırlı olun. günlerce, haftalarca araştırın gerekiyorsa bir şeyi uygulamaya başlamadan önce.

www.google.com.tr

stevia tatlandırıcı kullanabilirsin. ben hiç kullanmadım ama bayağı bir araştırdım doğal diyorlar zararsız diyorlar bilemedim...

hindistan cevizi unu ile yapılan tarifler var.(hindistan cevizi tozunu makinada bızztlatıp un haline getirebilrsiniz,direkt un olarak sanıyorum türkiye'de satılmıyor.)
ben bazen haftasonu sabahları pancake yapıyorum oyle,arasına da calve peanut butter.mis:)
draxe.com

akşamları çayla badem ceviz'in üzerine bir tatlı kaşığı yine aynı fıstık ezmesinden koyuyorum ki o da tatlı isteğimi azaltıyor.

zaten ilk ay zor geçer,şeker olayını atlatmak öyle bir haftada olmuyor:)
biraz sabredin,sonra eskisi kadar istemedğinizi farkedeceksiniz.

surada da güzel tarifler var;
paleocafe.org

Cevaplar icin cok tesekkur ederim. Ben en iyisi diyetimi paylasayim;

Antreman gunu az karbo.
7:00 - 4 yumurta aki, 1 tam yumurta yaninda domates, marul, salatalik ve zeytin yagi.
10:00 - Antreman
11:00 - Antremandan hemen sonra Whey Isolate Protein, yagsiz sut, cilek ve yabanmersini karisimi shake.
13:00 - Tavuk gogusu, ispanak, marul, zeytin yagi, cedar peyniri.
15:00 - Tonbaligi, ispanak, marul, salatalik, zeytin yagi
17:00 - Tavuk gogusu, brokoli, organik tereyagi, cedar peyniri.
20:00 - Kuzu/Dana fileminyon, ispanak, marul, domates, salatalik, zeytin yagi.

Antremansiz az korbo dietim hemen hemen ayni. tek fark antremanli az korbo dietinden 1.5 kat fazla protein aliyorum.
Karbo yukleme gunu dietim hafta sonlari icin,
8:00 - Tavuk gogusu (110gr), Brokoli (140gr), kepekli makarna (60gr), cedar peyniri (20gr) 10:00 - Ton baligi (140gr), light mayonez (1tatli kasigi), kepek ekmegi (50gr), 1 elma
12:00 - whey protein, sut, findik ezmesi, cilek (145gr), yaban mersini (140gr) karisimi shake.
14:00 - Acili ton baligi (140gr), light mayonez (1tatli kasigi), kepek ekmegi (50gr), 1 elma
16:00 - Yumurta beyazi (90gr), cedar peyniri (20 gr), whey protein (30gr), 1 greyfrut, kepek ekmegi (50gr)
19:00 - Tavuk gogusu (140gr), Brokoli (70gr), cedar peyniri (20gr)

Benim yaptigim hata sanirim dietteki light mayonez, kepek ekmegi, findik ezmesi (sekersiz), organik tereyagi, peynir, domatesi cikarmis olmam. Bu cikardiklarimdan dolayimi yag az aliyorum?

yumurtaları tam ye. şu yumurta sarılarını atalım kampanyasını kim başlattıysa allah cezasını versin...

ayrıca mayonez için heinz marka kullan. kanola yağı kullanılıyormuş. diğer mayonezlerden daha sağlıklı. sabah kahvaltısında doğal kaymak ye hem şeker ihtiyacını da karşılar mis gibi.

o ara öğünlerde zeytinyağı yiyip sonra yağsız süt ve light mayonez kullanmanın anlamı nedir? hiçbir gıdanın diyet versiyonunu alma. yapay tatlandırıcı da kullanma. yağlı süt iç. bir de karbonhidrat yüklemesi yapıyorsan eğer diğer sebzelerden, baklagillerden ne istiyorsun? onlar ne etti sana? her türlü sebzeyi ye. marulla salatalıkla bütün haftayı geçirme.

son olarak benimkiler dahil burada yazan hiçbir şeyi dikkate alma. işin özünü kavra araştırıp.

Beslenme işini çok karmaşıklaştırıyorsunuz. Bu kadar çok öğüne gerek yok. Devamlılık sağlanamıyor bu kadar kompleks bir beslenme programıyla. 3 ana öğünle işi bitir. Yemek üstüne kuruyemiş vs. atıştırma olabilir tabi.

Karbonhidratı az da olsa alırsan açlık atakları devam eder. Sebze dışındaki tüketimi kaldır. Yağ alımını da arttır biraz. Şu yağsız süt falan çok alakasız low carb için.

ben her gün tam yağlı beyazpeynir,mayonez,tereyağı,zeytinyağı,fındık,ceviz,badem,fıstık-fındık ezmesi yedim diyetimde.(light ürün tüketmiyorum.)
illa bir seyi kesecekseniz kepek ekmeğini kesin.

edit:bir de ben uyanma saatime göre,geç kalktığım günler 2,erken kalktığım günler 3 ana öğün şeklinde yedim,yiyorum.bu kadar öğün bana mantıklı gelmiyor ama o kadar doktor da önerdiğine göre vardır bir hikmeti.

@ yazar yazmaz yazan yazar, bende oyle yapmayi dusunuyorum. Ilk etepta gunde 5-6 sari yemek korkutmustu.

@fleur du mal, anlamini bende bilmiyorum, bana verilen diyet boyle :) Zeytin yagi, 1 tatli kasigi koyuyorum. Baklagillerde fazla karb var ondan tuketmiyorum. Ispanak tercih etmemim sebebide kendimi gun icinde enerjik hissetmeme yardimci oluyor ve ben cig yiyorum ispanagi tadi hosuma gidiyor.

@arnold schwarzeneger dediginde cok haklisin ama hemen hemen okudugum her makale ogunleri bolmemizi soyluyor. Bende yapamiyorum. Ve 4 ogune boldugum zamanlar oluyor.

@demoniclewinsky abi sekerlimi yiyosun ezmeleri?

fıstık ezmesi olan bu,içeriği bu şekilde
i.imgur.com

fındık ezmesini fiskobirlik'inkini almıştım fındık oranı yüksek diye ama o şekerliydi,20gr'ında 6 gr karbonhidrat var.ondan yediğim zaman diğer karb alımlarımı azaltıyorum,öyle dengeliyorum.

@angelus, senin önerdiğin yöntemin adı nedir? Araştırmak için soruyorum.

Bir de örnek bir plan paylaşabilir misin? Genellikle uygulayabildiğin.

Sabah bol zeytinyağlı omlet yiyorum
Öğlen sadece tavuklu salata yiyorum ama bol zeytinyağlı vs. gibi birşey paylaşman mümkün mü?

emricardo; Tüm makrolarını yeterli alan bir insanın tatlı krizi olmaz normalde. Esasında doğada tatlı krizi diye de bir şey yoktur. Vücut yıllarca bol karbonhidratlı beslenmeye alıştığı için ve evrim aşamasında henüz karbonhidratlı beslenmeye adapte olamadığı için paradoks yaşıyoruz. Yani bol karbonhidratla beslendiğimizde metabolik hasarlar alıyoruz, karbonhidrat alımını azalttığımızda da karbonhidratı enerjiye çevirmeye alışan sistem seni karbonhidrat almaya zorluyor. Zira karbonhidratın enerjiye çevrimi çok kolay, çünkü başka bir olayı yok karbonhidratın: sadece enerji verir o kadar. Vücut da kolaycı olduğu için seni karbonhidrat almaya zorlar. Bu tatlı krizi dediğimiz olay bu aslında.

Bu duyurunun sahibini tenzih etmekle birlikte, low carb. yapanların dikkat etmediği şey, karbonhidratı kesince içgüdüsel olarak yağ alımını da kesiyor. Halbuki diyetlerde; yağı kesiyorsan karbonhidratı, karbonhidratı kesiyorsan yağı artırmak zorundasın. Zira enerji metabolizması bu ikisi sayesinde oluyor. Sen bu ikisini kesince vücut enerji ihtiyacını endojenik olarak çözme yoluna gidip kas proteinlerine saldırıyor. Bu da kas kaybına neden oluyor uzun vadede. Çözüm şu: Bol miktarda yağ tüketmek. Günlük minimum kilo başına 0.8 gram yağ almak zorundasın. Bu miktar karbonhidratı ne kadar kestiğine bağlı olarak artabilir de. Benim kendi diyetimde 120/130 gram yağ aldığım da oluyordu.

İnsanlar yağ tüketiğinde kilo alacaklarını zannediyorlar fakat hiç ilgisi yok bunun. Yağların genel olarak hücre inşası hormonların üretilmesi derinin elastiki özelliğini koruması içorganların etrafında koruyucu bir cepher oluşturmak gibi birçok görevi var. Onun dışında yağ oksidasyonu sayesinde en önemli enerji kaynağıdır. Yani bu kadar alanda görevli olan yağın kilo yapma gibi bir durumu olmaz.

Benim için en değerli beslenme programı, toplam kalorinin %50'sinin yağdan, %30'unun proteinden, %20'sinin de karbonhidrattan geldiği bir beslenme programı. Bu da 1800 kalorilik bir diyette 100 gram yağ, 135 gram protein, 90 gram karbonhidrat demek. Tabii bu yağ yakım dönemi için geçerli, amaç kas kütlesini artırmaksa bu oranlar agresif şekilde değişebiliyor fakat hem yağ yakayım hem sağlıklı olayım deniliyorsa benim için bu oranlar mükemmel.

angelus, verdiğin bilgiler çok değerli, teşekkürler.
Bu kadar detaylı anlattığın için de ayrıca teşekkür ediyorum.

Bu stilin adı ketojenik mi oluyor?

Örnek beslenme programları bulmak için soruyorum.
Elinde varsa dilersen sen de paylaşabilirsin.

Ek olarak senin günlük hayatta kullandığın yağ kaynakları neler?

Hemen yancı olarak soruyorum:

Hayvansal yağ almak zararlı mı? Ben köfte falan yapınca ya da sucuktan çıkan o donan yağı yemeklerimde kullanıyorum, damarlarım falan tıkanmaz di mi? Bir de zeytinyağı tüketmeye çalışıyorum. Fıstık ezmesi ve cevize de ağırlık verdim. Doğru yolda mıyım yağ alımı konusunda?

Sağlıklı beslenmeye çalışan biri olarak örnek vereyim. Yoğurdun üzerine tarçın ya da bi kaşık bal, pekmez, bir kaşık kuru üzüm ya da kayısı katıyorum. Şimdi diğer tatlılar çikolatalar bana çok yapay geliyor.

emricardo; Yok hayır ketojenik diyetin değerleri daha farklı. Evet 100 gramdan aşağı karb. aldığın her diyet bir nevi ketojenik sayılır ama ketojenik diyette normalde daha agresif ve keskin değerler var. Yağ oranı diyetinin %70'e dayanıyor ketojenikte. Protein de çok önemli değil, kas kaybı yaşamayacak şekilde %25 protein alımı yeterli. Karbonhidrat da %5 civarı. Low Carb. daha esnek. Yani %20/25 karbonhidrat olabilir. Zaten sedanter bir insan için 120/130 gram karbonhidrat her şekilde yeter. Ketojenik diyeti ben yaşam şekli olarak doğru bulmuyorum ama 4/8 haftalık diyetlerde çok sağlam sonuçlar veriyor. Kısa periyotlar halinde yapılabilir ama en sağlıklısı low carb.

Benim için en değerli yağ kaynağı hindistan cevizi yağı. Orta zincirli yağ asitlerine sahip olduğu için karaciğerde direkt enerjiye çevrilerek enerji artışı sağlayıp yağ yakımını ekstra hızlandırıyor. Bu uzun zincirli yağ asitlerine göre daha avantajlı bir durum. Onun dışında zeytinyağı ve tereyağı.

Elimde kendi uyguladığım bi program var, fikir olması açısından gönderirim ama bu dediğim gibi kendim için hazırladığım bir liste, değerleri kendime göre belirledim herkese uymayabilir.

yirmisantim; Damarların tıkanmasına neden olan şey %51 oranında kalsiyum birikmesi. Yağların/kolesterolün etkisi %3 ama o da daha çok trans yağ kullanımı nedeniyle oluyor. Onun dışında da aşırı karbonhidrat tüketimi nedeniyle oluşan trigliserit damar tıkanıklığı yapıyor. Hayvansal yağlar vücut için elzem olan doymuş yağları barındırıyor. Bunlar, kabaca belirtmek gerekirse, seni ayakta tutan bağışıklık sistemini çalışır kılıyor. Ayrıca testosteron ve östrojen gibi androjenik hormonlar da bu yağlar sayesinde artan kolesterol sayesinde vücut tarafından üretiliyor. Ayrıca, daha önce de dediğim gibi, hücreler de bu yağlar sayesinde inşa olup tamir görüyor. Ayrıca beyindeki sinirlerin iletişimini sağlayan da yine bu yağlar. Hayvansal yağlar iyidir yani.

angelus, kendi listeni benimle paylaşabilirsin, en azından esinlenmek için faydası olacaktır.

Kolaycı bir soru daha sorayım:
Senin en çok tüketmeye gayret ettiğin besinler neler? Top 10 listesi gibi birşey paylaşabilir misin? :)

Emricardo; Kırmızı et yumurta tavuk balık peynir/Mercimek kırmızı fasulye nohut bulgur/Kuşkonmaz ıspanak brokoli karnabahar avokado/Hindistan cevizi yağı tereyağı zeytinyağı. Grup grup ilk aklıma gelenler bunlar ama bunlardan daha fazla tabii.

Sanırım öyle kolayca çevrilmiyor olabilir, şuraya bir göz atın isterseniz.

www.epubor.com

daha once ben de almistim bir tane ebook dr'dan. bir tane programla drm korumasini kaldirmistim daha sonra onu epub'a cevirmistim calibre ile. diye kalmis aklimda.

eee niye satın alıyoruz o zaman bu kadar uğraşacaksam?

Bazi yerlerde hem epub olarak, hem de mobi olarak geliyor satin alinan kitaplar. d&r'in ayibi.

zaten niye e-kitap satın aldın ki sözlükteki meritokrasi ve başka birçok, dünyadaki kitapların %80'ini bedavaya bulabileceğin yabancı site varken?

Kindle'ın epub okumamasu D&R'ın değil Amazon'un ayıbı. Kindle kullanıyorsan bir noktada epub>mobi dönüşümünü öğrenmen gerekecek. Calibri'nin pluginlerini biraraştır.

@zombi epub->mobiyi biliyorum ama duyuruda da yazdigim gibi extension'i acsm

@fleur pasa gonlum oyle istedi

bozkırkurdu

bozkırkurdu+1

semerkant.

aylak adam'ı da oku madem :)

uyuyan adam.

vicdan zorbaliga karsi

macellan

her ikisi de stefan zweig'in. her ikisi de aradigin cinsten ve akici. ozellikle biraz tarih ve cografya da seviyorsan macellan seni alir baska dunyalara goturur.

altıya kadar filan olması lazım. çok geç değil ama ideal bir saat de değil. fakat orası bildiğimiz pazarlardan olmadığı için (milletin tezgâhlara üşüşüp ucuza mal kapmaya çalıştığı), alacak bir şey kalmama gibi bir durum olmaz. düzenli, sakin ve nispeten pahalı bir yer orası. pazardan ziyade fuara benziyor hatta.

kendi sorumu kendim cevaplıyım, 3 gibi gittim gayet hareketliydi. hatta yeni açılan tezgahlar bile vardı. 4'e 5'e kadar kalabalık devam ediyordu.

hemen kedinin fotosunu bastirin kayip kedi ilani verin mahallede her yere yapistirin.
gecmis olsun.

hemen yapıyorum hocam, teşekkür ederim

kediler böyle bir şey yaşadıklarında korunaklı bir yere sığınıyor. merdiven altı, balkon altı vs gibi. düştüğü yerin 5-10m çevresindedir muhtemelen.

Korkmustur o ya girmistir bi yere cikar kiyamam :(

Geçmiş olsun, bizimki bodrum katın cam boşluğuna girmişti. Pes etmeden aramaya devam edin. Size yardımcı olabilecek eş dost varsa yardım isteyin.

yakın çevreye mama kabı ve mama bırakın

o halde eğer ölmediyse çok uzaklaşamaz, kıyıya koşeye bi yere sığınmıştır, çok yakın bi yerdedir.

ağaçların tepelerine de bakın. benimki ağaca çıkmıştı düşünce, itfaiyeyle indirebilmiştik.

Bizim de basimiza gelmisti. Kalcasi kirilmis, com uzaklasamamisti. Genelde can havliyle yakindaki bir kuytu yere giriyorlar. Gozunuzden kacan bir yer muhakkak vardir.

geçen sene benim kedim de beşinci kattan atlamıştı. yakındaki bi apartmanın bodrumuna girmeyi başarmış, orda saklanmış, bu sene yine kaçtı, bu sefer de kendi apartmanımızın bodrumuna saklanmış, oralara bakmanızı tavsiye ederim.

sokak kedileri sizden önce bulmuştur kedinizi. gece kavga dövüş seslerini dinleyin mahalledeki, dinlenip dinlenip dövüyorlar kayıp kedileri alfa kediler. biz hep kavga bağırışmalarından bulduk kedimizi.

yardımlarınız için teşekkür ederim arkadaşlar. Dediklerinizin hepsini aklımda bulundurdum ve bulunduracağım. Gerçekten mahallenin altını üstüne getirdim, yok. Tabii ki de mutlaka bir yerde ama insanın aklına gelmeyecek bir yerde olmalı. Şimdi gece olmasını ve etraftaki diğer seslerin gitmesini bekliyorum, mutlak sessizlikte çıkıp tekrar arayacağım.

Tek umudum hayatta olması. Abartısız evladımı kaybetmiş gibiyim şu an.

Korkudan biyere girip saklanmıştır. Bizim evin en altındaki balkonun 15cm'lik boşluğu varmış oraya girmiş. Orda bulduk.

Arkadaşlar heyecandan gönderiyi güncellemeyi unutmuşum. 3 günün sonrasında kedimi evin 15 metre ilerisindeki başka bir apartmanın bodrumuna pusmuş, kirli ve aç şekilde şans eseri buldum. Hemen veterinere götürdüm, kırık çıkık yokmuş şükür. Yalnızca ön dişlerinden birisi kırılmış. şimdi yanımda :) Teşekkür ederim ilginiz ve yardımlarınız için. Kimsenin başına gelmez umarım, çok büyük acı.

Hadi gözün aydın, geçmiş olsun.

çok teşekkürler:)

fantaaaazi (fantastik edebiyat, yoksa ayipli seyler degil!), bilim kurgu, polisiye.

edit: fularini kapan gelmis, herkes akademisyen sevdigimin yerinde :D

ek: manga ve cizgi romanlar sayilmaz sanirim ama onlar da harika :3

cinema akımları, sosyoloji akımları. akımlı marxlı eisensteinlı şopenaurlu şeyler. roman olursa da garcia marquez.

en çok politik. biraz tarih romanları, biraz da klasikler.

epeydiiir roman okumuyordum geçen gün romanlara başladım.
ilk marc levy okudum, bu gün mavisel yener okuycam. arada yine yakın tarih filan olur belki.

geçengünden önce antropoloji, tarih, eğitim gibi konularda araştırmalı incelemeli türler okuyordum.
şiir de okurum.

şu "psikolojik" nedir bir türlü çözemedim ben. bunu okuyan kitleyi de tanımlamakta güçlük çekiyorum.

tür dediğin roman olur, öykü olur, deneme olur, inceleme olur, kuramsal kitap olur. edebiyat akımı desen popüler edebiyat var, çağdaş dünya edebiyatı var, klasikler var, modernist eserler var, postmodern romanlar var, büyülü gerçekçilik var, fantastik edebiyat var, bilimkurgu var.

psikolojik ne???

kendi ülkesinde, kendi kitabını bastıramayan, orijinali yayımlanmamış fakat türkçe çevirisi olan, yani kısaca başarısız, sıçmıklarını üçüncü dünya ülkelerine kakalayan (kakalayabilen) adam fawer kitapları tarzı şeyler mi?

"Kitap rüzgâr olmalı, perdeyi kaldırmalıdır,
kitap, kanber tayı olmalı Şah İsmail'in
seni sırtına alıp
devlerin üstüne saldırmalıdır. "

Ben de sadece akademicx teletext kitabi okuyorum. Roman okuyanlara kicimla gulerim hehehehee.

Internette hic tanimadigi insanlara tespit kasanlarin sorunlarina yonelik psikolojik analiz kitaplari okuyorum

laf sokmuş ve gerçekten mizah anlayışı olan insanlara sinirlenip misilleme yapmaya çalışan insanların postmodern toplumdaki varoluş çabalarını anlatan neo noir hypertesbit türündeki romanları tek geçerim.

kitap okumuyorum doğru düzgün ne zamandır ama fantastik, bilimkurgu, YA, bazen popüler bilim. şimdi yavaş yavaş discworld serisini okuyorum misal.

@flueur du mal, alakası yok. o dediğin roman kategorisinde olur.

bu kitap yeni çevrildi ve çok satanlarda, psikoloji olarak listeleniyo mesela, www.idefix.com


ben en çok roman okuyorum. romanın da türlü türlü alt başlıkları var da genelliyim böyle. psikoloji, siyaset, tarih ve biyografi de alıyorum ama hep bekliyor. en çok klasikleri seviyorum, onlar da arka arkaya okunmuyor.

(bkz: kitap okumuyorum eksikliğini hissetmiyorum)

sdafghjgfdsa şaka lan şaka benim konsantrasyonum dağıldığı için şeyapamıyorum ben. konsantreyi nasıl toplarım diye kitap okuyasım var ama bu durumda ortaya çıkacak paradoksla nasıl baş edeceğimi bilemiyorum.

help mi ! :/

Çok kitap okumam. Hatta az okurum aslında. Kitap formu çok sarmıyor beni. Kindle falan edindim ama çok sarmadı yine de, ders kitaplarını atıyorum kindle'a.

Araştırma ağırlıklı. Bir olayı falan anlatan böyle romandır fantezidir okuyamıyorum. Hani araştırmayı sevdiğim için değil, bunları okuyamadığım için. Canım sıkılıyor devam edemiyorum kopuyor gidiyor hikaye.

Tarih de azımsanamaz gerçi. Ama onu da bıraktım çünkü Türkçe düzgün tarih kitapları bulamıyorum. Hemen saldırmayın, benim cehaletim de olabilir. İngilizcem de öyle oturup sular seller gibi okuyacak kadar iyi değil, 2 kitap okuyabildim sadece.

@kuul, help yu :)
romanlar çabuk okunuyor.
marc levy - birbirimize söyleyemediğimiz onca şey güzeldi mesela. toplamda 5-6 saat sürmedi okumam. hikaye, kurgu iyiydi. sürükleyici olursa dikkat dağılmıyor. ben de kafam boşalsın diye romanlara başladım.
orhan gökdemirin ucube'sine başlamıştım, baktım referenslar çok, kafam da yorgun şu sıralar, hiç kaldırmayacak, romanlara başladım.

Fantastik, Korku, Gotik türde romanlar
Marvel-DC çizgi romanları
Sinema kitapları

klasik ağırlıklı olmak üzere nefis roman okurum. bir şey hakkında bilgi almak istiyorsam onunla ilgili kitap almıyorum genelde, internetteki kaynakları sömürüyorum. o yüzden roman harici pek az kitap okurum. mao zedong yoldaşımla ilgili iki ciltlik 1200 küsür sayfa bir kitap vardı mesela devrimi anlatan, çok istedim onu almayı ama birinci cildini bulsan ikincisini bulamıyorsun falan, uğraş dur. açtım ingiliççe wiki'yi canım sıkıldıkça açıp açıp okudum. ne kitap alıcam onun için.

tarihi olayları roman şeklinde akıcı şekilde anlatanları.

Akıcı şaşırtıcı, boğazıma kadar beni hikayenin için alan, biraz nostaljik, biraz hüzünlü, kafamın içinde güzel tatlar bırakan romanları okumayı seviyorum. Günümzde değil de, eski zamanda geçenler daha çok hoşuma gider.
(bkz: manzaranın güzelliği hüznünde yatar )

Bilim, arastirma, deneme, inceleme. Roman okumam.

çağdaş dünya edebiyatı ve klasikler, türklerde de postmodern takılmış abileri okurum

en.wikipedia.org

burda yazıyor sebepleri.

doktora gittim dedim hiperhidroz mu var bende, olabilir dedi sonra hormon seviyesi için kan testi istedi gittim yaptırdım
serbest t4 diye bi değer var 0.8 diyo
tsh 1.71 diyo, doktor da bişey yok dedi anlamadım ya, bunlar doktora anlatırken bile alnımdan musluk gibi ter akıyodu adama dedim al bak gözünle gör diye.

genelde ilkokul öncesi dönemde kişinin okumayı sökmesi, ilkokulda öğretmenini dinlememesi sonucu oluşan bir durum. nasıl olsa biliyorum havaları sonucu okuma aksaklığı başlıyor. mutlaka tedavisi vardır, bir bilene sormak lazım

gozluk

sesli okumadan mı bahsediyorsunuz? eğer öyleyse, sebebi büyük olasılıkla kitap okumamak ve yazı yazmamaktır.

son derece sosyal ve konuşkan insanların sesli olarak yazı okumakta zorlandığına şahit oldum. kekelemeler, yanlış okumalar, duraksamalar...

kızın ilgi alanları ne?

Iliskimiz bir haftalik oldugu icin bu konu biraz muallakta o yuzden daha cok genele hitap eden bir hediye dusunuyorum

mm bluz fular filan al. tütün tabakası filan. mm. yeni ilişkiye orijinal hediye alınmaz ya. kullanışlı ve şık herhangi bi şey alırsan olur bence. oyuncak ayı kimse almasın ya, seviniyomuş gibi yapıyoruz napıcaz ayıyı.

bluz, kıyafet tarzı şeyler alma bence. beğenmeyebilir sonuçta. değişik bir aydınlatma, biblo filan olabilir... ben şahsen eskiciden antikacıdan eski teneke veyahut ahşap kutular filan alıp içini tütsü, minik eski içki şişesi, eski fotoğraf tarzı şeylerle dolduruyorum, çok hoşlarına gidiyor. benimkiler erkek tabii... erkek seviyorsa kız daha çok sever.

yeni bir ilişkiyse değerli ve şık bir şeyden yürü. kolye gibi.

kahve seven bir insansa french press+termal mug+kaliteli bir paket kahve. bonus olarak cidden beğendiğin ve okumasını istediğin, ilk sayfasına doğum günü iliştirilmiş bir kitap ekleyebilirsin.

bence kitap güzel fikir. hatta kitap+ kolye. ama giysiyi kesinlikle tavsiye etmem. hatta kimse kimseye giysi hediye almasın bence. (çocukken oyuncak yerine giysi gelince nasıl hissediyorsam hala öyle hissediyorum galiba ondan) :P kitap/kolye iyidir :)

Makarna yap bulyonlu koy önlerine yesinler.

kediye makarna vermeseniz daha iyi, bir paket 15 kilo mama 53.90 temizmamada, üç ay yeter o size gelecek diğer kedileri de hesaba katarsak, ayda 18 lira bir masraf yani altı üstü, ne biliim...
eğer ona da bütçem yok diyorsanız makarnayı yoğurda bulayıp verin bulyonlamak yerine.

sütü yarı yarıya suyla karıştırıp vermeniz lazım yalnız.

yediğiniz etlerin kemiklerini falan verin. kediler de köpekler gibi kemik yer.

tavuk ciğeri alabilirsiniz mama yerine. ucuz bir şey o. haşlayıp, suyuyla beraber içine ekmek katarsanız meselâ... bir süre idare edebilir.

kedi ve köpeklerin, kemikleri midelerinden atamadığını duymuştum. Bu bilgi ne kadar doğru bilmiyorum ama asla kemik vermeyin diye bir uyarı okumuştum

Hocam bu kedi yeri geliyo güvercin yeri geliyor fare tutuyor. Kemiğin sorun olacağını sanmıyorum ve arada veriyorum.

Yumurta haşlayıp verdim ben geçen gün arkadaşımın tavsiyesiyle, üzerine de beyaz peynir ufaladım biraz. Süt verme, sütten iyi bunlar dedi, kendisi uzun zamandır kedi besler. Yavru kedi olmasına rağmen nam nam nam yedi yumurtayı.

şimdi öncelikle kedilere:
İNEK SÜTÜ VERİLMEZ.
Çok kötü durumdaysak ılık suyla yarı yarıya sulandırıp veriyoruz ama o da zorunlu durumlarda yani.

devamında:

TAVUK KEMİĞİ FALAN SAKIN VERMEYİN ASLA !
Kemikleri ufak ufak kırıp yutuyorlar ve midede sindirilmiyor, mideye batıyor, yaralıyor hayvanı. Benim kedilere bile birkaç kez verdim o zaman bilmiyordum, kustu hayvan midede eritemeyince. Sonra araştırdım böyle kötü bir durum varmış, eve kemik bile sokmuyorum artık çöpü karıştırıp bulmasın diye.

bi de, 15 kiloluk mamayı belki beğenmiyecek, yemiyecek hayvan. Elinizde patlarsa ne olacak?

Onun yerine 3-5 liraya mamalar satılıyor. onlardan alıp deneyin bakalım bi yiyor mu?
Belki hayvanın dişi yok, ondan katı bir şey yiyemiyor. Sadece süt yoğurt falan yiyorsa bi problem olabilir değil mi?

Bi de makarna falan haşlarsanız bulyon multon insana bile zararlı, yapmayın allaşkına. Kedilere baharat ve soğan da yasak zaten, sonra orda burda kusan, yemek yiyemiyen ve dengesi bozulup araba altında kalan kediler görmek istemiyorum.

Yeterince agresif anlattıysam herkes anlamıştır herhalde :D

Haşlanmış yağsız tuzsuz pirinç, yağsız tuzsuz ve buyonsuz makarna da çok müşkül durumdaysak veriliyor, çünkü sonuçta kedi mamasının içinde de pirinç falan var katkı maddesi olarak. Çok açsa hayvan kuru ekmek bile yiyior yani.
Fakat o akdar müşkül değilsiniz sanırım, bi paket ucuz mamayla bi paket makarna artık neredeyse aynı fiyat :)
Aslında ucuz mama da sakat fakat şimdi bundan bahsedip hevesinizi kaçırmak istemem.
Olmadı haşladığınız etin suyuna ekmek doğrar verirsiniz en kötü ihtimal, madem bi iyilik yapıyorsunuz aklınızda bulunsun :)
Tavuk ciğeri falan da haşlanıp verilebiliyor. Benim kediler de onu çok seviyor. Balık zamanı balık çok ucuzlayınca da 200 gr hamsiyi falan kılçıklarını ayırıp eti ince doğrayıp veriyorum.

sevgiler.

aynen senin durumdaydım bi zaman. tavuk pirzolanın kemiğini derisi ile birlikte pişmiş veriyordum, bayılıyordu. peyniri çok seviyordu. süt de veriyordum ara ara, hiç yok demiyordu.

soslu kaşarlı soğanlı dürüm,yanına patates kızartması ve cacık..ayrıca 1lt kola

Kokoreç?

peynir ekmek

kusbasi pide. kazimkarabekirde ki pideci aciktir muhtelemen. tavsiye ederim.

pizza, makarna, tost, (en güzeli kahvaltı tabağı yada meyve tabağı aslında)

ulan naptınız, aklım cıktı:((

işkembe ya da kelle paça badi.

ben de diyorum gece yemek kilo aldırdığı için hafif şeyler söylemişlerdir herhalde...

naptınız ya :( ne kadar kilo aldıracak şey varsa sıralamışsınız.

soruyu sağlık sorusu olarak algıladım nedense. meğersem oburluk sorusuymuş.

Kiymali yumurta gömdüm yeni .

süt

19. yüzyıl siyasi tarihi - fahir armaoğlu
20. yüzyıl siyasi tarihi - fahir armaoğlu
amerika bir. devl. halklarının tarihi - howard zinn

bunların yanında büyük eserlerden de bir-iki tane okusun. don kişot olur, karamazovlar olur, suç ve ceza olur, ilahi komedya olur.

Oral sander siyasi tarih

Lokum gibi lokum

Sizi ve kardeşinizi tanımıyorum, gereksiz bir tavsiye olabilir dolayısıyla ama, listeye Türkiye tarihini de ekleyin. 30-40 yaşına gelip Atatürk ile ilgili tek anı kitabı okumamış olan insanlar biliyorum. Atatürk'ün Uşağı İdim - Cemal Granda'yı ekleyebilirsiniz mesela.

Ben de kuzenlerime yaz tatili için kitap alıyorum. En son liste şöyleydi:
- Hatıralar, İsmet İnönü
- Kendine Ait Bir oda, Virginia Woolf
- Evrim Kuramı ve Mekanizmaları, Çağrı Mert Bakırcı
- Hayvan Çiftliği, George Orwell
- İkna, Jane Austen

Ortaya karışık şeklinde alırsanız daha iyi olur. Sadece bilgi veren kitaplar alırsanız sıkılabilir, arada roman da olsun derim. Bir tarih, bir bilim, bir anı kitabı, bir roman...vs gibi

Çok iyi düşünmüşsünüz bu arada hediye kitap almayı, o konuda ayrıca kutlarım.

tevfik çavdar - türkiye demokrasi'sin tarihi

herkese çok teşekkür ederim

içinde bulunduğumuz çağ, artık temelci bir "kendini geliştirme" yöntemini içermiyor. çok fazla şey var. bir yandan klasik eserleri okuma zorunluluğu dayatılırken, bir yandan da güncel eserler peşimizi bırakmıyor. bu ikisi arasında bir denge kurmak gerekli. bence, bu kadar büyük bir önem atfetmeyin bu "genel kültür" işine. birazcık serbest bırakın.

kardeşinizin nelere ilgi duyduğunu bilmiyorum, ama bana kalırsa klasik ve güncel eserlerden oluşan karma bir liste yapmalısınız. siyasi tarih kitaplarını kesinlikle önermiyorum. onun yerine, bir felsefeye giriş kitabı çok daha yararlı olur. içinde siyaset felsefesi de olacaktır muhtemelen, tarihe girmeden önce genel siyasi kuramları öğrenmesi gerek. sonra ne tarihi istiyorsa okur.

www.idefix.com

mesela yukarıdaki kitap oldukça uygun. gençler için sade bir dille yazılmış, kolay okunur bir kitap. baştan sona okumak zorunda da değil, bir başvuru kitabı olarak düşünsün, istediği bölümü açıp okusun. ondan sonra, eğer ilgisini çekiyorsa, filozofların özgün eserlerini okuyabilir. eleştiri kitapları, filozoflar hakkında yazılmış biyografi kitapları değil de, bizzat özgün metinleri okumalı öncelikle.

bunun dışında, edebiyata da giriş yapmak gerek. bence bir klasik, bir çağdaş eser okumalı. bu hep böyle gitmeli. fikrimi ne kadar takdir edersiniz bilmiyorum ama eğer mesaj atarsanız bir şeyler önerebilirim.

bilime ilgisi varsa eğer, bilimde de, klasik ve güncel olmak üzere ayrı ayrı orijinal metinleri okuyabilir.

Kitap okumak ve yazı yazmak. Başka yolu yok.

Düşüncelerimde net değilim dediğiniz için romanın yanı sıra bir konu üzerinde düşünmeyi, tartışmayı teşvik edecek şeyler okumanızı tavsiye ederim.

diksiyon kurslarının faydası olabilir. deneyin derim.

uzun ve karmaşık cümleler kuramamanın tek sebebi okumamak ve yazmamak olabilir. işin içine konuşmamak da girince tam olmuş oluyor tabii.

kitap okumaya çalışıyorum diyorsunuz. bu iş ne okuduğunuza göre de çok değişir. gidip ayşe kulin ya da herhangi bir bestseller okuyacaksanız hiçbir yararı olmaz, bilakis zekânızı geriletir. zihninizi zorlayacak şeyler okumalısınız.

proust okuyun meselâ, cümleleriniz kesin uzar. adamın iki sayfa boyunca bitmeyen cümleleri var.

Kısa cümleler daha nettir. Sen fikirlerinden emin değilsin bence.

yazı yazmak ve dost edinmek.

görünüşü güzel ama bu ayakkabıyla spor yapılmaz, fazla yürünmez. vurabiliyor.

tırt

uzun bacaklı değilsen bu tarz ayakkabılara bulaşmamanı tavsiye ederim.

Benimkilerin bi sezon geçince yanları açılıyor hep. İnadı kırıp bu sene almadım artık.

rahatsız ötesi. kocaman ayaklıysan.

rahatsiz. pull&b ya da bershka dan hangisi hatirlamiyorum modeli ayni fiyati da 3te 1i bir ayakkabi aldim desenleri de cok guzel. o inanilmaz rahatti mesela. paranla rezil olma iyice tara cok daha guzel seyler bulabilirsin

2 tane eskittim sonradan pişman oldum tabi baska markalara geçince, rahat bir ayakkabı değil acıtabiliyor renkleri çabuk soluyor bir de netten alıcaksanız kesimine alırken dikkat edin, 2. keds'imi yanlıs almıstım yuvarlak kesimli değildi ayagımda 1.si kadar güzel durmadı, aynı tarz ayakkkabıyı tommy hilfiger da cıkarmıs tabanı daha rahattı onun ve de soylendiği gibi kısa bacaklarda baya kötü duruyor uzun boylu degilseniz hiç almayın

bence iyi değil, çok düz olması ayağı yoruyor ve terleten bir ayakkabı. kalite bakımından ise, 3-4 giyişten sonra içinin kumaşı yirtildi ve altının yapiskanlari açıldı benimkinin.

site epey bi template gibi duruyor.

%0.1

ooo süpermiş. nijerya'dan gelecek 12 milyon dolarla alırım ben bunlardan. bekar anneler de sik arıyormuş. süper süper.

0

bence kesin orijinal. beni ikna edebildi site.

sitede bir adres gözüküyor mu? telefon numarası?

eğer hayır ise, sitenin görünümünü başka siteden araklayıp yeni bir site açmak kolay.

dili ters dönmüş olabilir.

epilepsi olabilir?

@istinyede bekle

kedilerde böyle bir hastalık olduğundan haberim dahi yoktu. şimdi birkaç video izledim ve sanırım malesef epilepsi hastası. okuduğum şeyler daha da korkuttu sürekli bu nöbeti geçirecekse gerçekten çok zor. umarım tekrar etmez bu nöbet ve epilepsi değildir. eğer öyleyse nasıl baş edeceğimi hiç bilmiyorum.

epilepsi olabilir ama epilepsi korkulacak bir hastalık değil o kadar. madem değer verdiğiniz bir hayvan, eve alın, altı üstü günde bir hap içerek mis gibi yaşayabiliyor epilepsi hastası kediler köpekler de. yüz üstü bırakmayın onu yeter.

eğer evinize alamayacaksanız da temelli, geçici olarak alın, yuva bulmaya çalışırız sonrasında...

@mutevazi

ailemle beraber yaşıyorum ve malesef babam bu konuda çok hassas. eve alma imkanım çok zor. bir veterine götürsem tam teşhis yapıp hastalığı epilepsi ise gerekli ilaçları verir sanırım. daha önce de gözünden dolayı götürmüştük bir ilaç verdiler ama malesef geç kalındı. bir gözü yok artık. çok bahtsız bir hayvan, yavruyken de annesi tarafından tam emzirilmedi ve şu an 1 yaşında nerdeyse ama gelişimi yeteri kadar değil. elimden geleni yapmaya çalışıcam.

hangi şehirdesiniz?

istanbul.

fotograflarını çekip gönderebilir misiniz bana? koyacak bir yer bulmaya çalışayım ben ankaradayım yoksa bana gelsin yuva bulana kadar diyecektim de...

şu an telefonumda bir sorun var yarın erkenden çekip gönderebilirim fotoğraflarını. numaranızı da yazdım kaldırın isterseniz.

çok çok sağolun yardımcı olduğunuz için. son bir şey daha sormak istiyorum, eğer epilepsi ise bu nöbetleri ne zamanda bir geçirir. çok korkutucuydu. ilaçları nöbetleri tamamen engeller mi yoksa şiddetini mi azaltır?

ne kadar zamanda bir geçireceği, ne zaman geçireceği tamamen meçhul. senelerce geçirmeyebilir de, günde 10 kriz de geçirebilir. kriz geçirdiği zamanlarda gördüğünüzde siz fiziksel olarak müdahale etmeyin, dokunmayın, sadece sakinleştirici bir ses tonuyla konuşun onunla. nöbet sonrası iştahsızlık, kusma falan da olabilir, normaldir, korkacak bir şey yok.
ilaçlarını düzenli aldığı sürece kriz geçirmez.

eğer epilepsiyse tabi, hekimin görmesi şart.

iştahsızlık veya kusma yoktu da çok aşırı tedirgindi. halen de öyle. panik halinde duruyor. yarın ilk iş bir veterinere götürmek o zaman. umarım hiçbir şeyi yoktur.

sağolun tekrardan yardımlarınız için.

kulağına bir şey kaçış olabilir. o zaman da çıkarmak için sanırım, yere atıyorlar kendilerini, kafalarını vurmaya çalışıyorlar. bir veterinere götürseniz?

arkadaş amma abarttın şu olayı be. başına bela olsun diye ekstra çaba sarf ediyorsun haberin olsun. biraz daha zorlarsan alacaksın başına uğraşılacak bir iş.

sen çıldırmışsın bence hayatında action arıyosun. git kardeşim karakola seni bi hafta on gün nezarette tutsunlar aklın başına gelir

ilk duyuruda "adanalı" ibaresini görünce okumayı bıraktım, fazla düşünmeye gerek yok.

bu işin sonunda sen suçlu çıkacaksın gibi. bırak artık bu işin peşini.

yahu allaha şükür psikolojik sorunları olan birisi değilim ama hak verin lan bana da zaten paranoya toplumu olmuşuz. hiçbirinizde "haklı olduğum halde haksız çıkarılıcam." duygusu yok mu son yıllarda? ulan ülkede haklı olan adamın sözü bile dinlenmeden haksız çıkarılıyor. adalet sağlayan adamların derdi hakkaniyeti sağlamak falan değil. herkes "aman bana bir şey olmasın da..." düşüncesinde. belki de işi adaleti sağlamak olan adamlar sırf mesaisi uzamasın diye ne hayatlar yakıyor... yaşanmasa içim yanmayacak.

kızacağınıza somut öneri verin. "benim de başıma gelmişti şöyle şöyle oldu." deyin ortada bir suç var işte. ya biri bok yemiş ya da biri iftira atıyor. suçlu olanın cezasını çekmesini istemenin kızılacak ne yanı var?

hatta "kurcalama" diyenler bile benim bu öngörüme hak vermiyorlar mı bir nevi?

suçlu kimse cezasını çeksinde suç ne esrar içmek mi, bulundurmak mı? sana göre suç olan ne? hayatında görsen tanımayacağın bir bitkiyi devlet yasakladı diye antipati yapmışsın, üstüne üstlük karakola yolun düşmeden polis hakkında mükemmel önyargılara sahipsin.

esrar içmek ve bulundurmak devlet nazarında suçtur lakin 80 milyonluk ülkede kabaca 15 milyon insanın "bence" hayatında bir dönem girmiştir ve çıkmıştır. sen ilk değilsin. bir diğer nokta karakoldaki polisler öyle sandığın gibi öküz değil. ben karakola düştüm ve ne bir kaba tabir ne argo hiçbişey görmedim. gayet sizli bizliydi muhabbet.
nası kafalara sahipsiniz, reel hayattan nasıl bu kadar kopuk yaşıyorsunuz aklım almıyor.

edit:psikolojik sorunların yok sanıyorsun ama var.

o türk poliside ulan sen kaçakçısısın, ev sahibine yakalanınca, suçunu ev sahibinin üstüne yıkmaya mı çalışıyon derse ne yapacaksın?

bırak bu işin peşini derim ben 3/5 gramlık şey için uğraşmaya değmez. ha 50 kilo bulunur o zaman kopar yaygarayı.

edit: yorumda dediğin nedenlerle uğraşma diyoruz, haklı olduğun halde haksız olursun, birde bir atasözümüz var, attığın taş ürküttüğün kurbağaya değmez, suçu biri işlemiş, o sen değilsin, ev sahibin değil, geriye iki kişi kalıyor ki onlarda erişilebilir bir yerde değil.

Unut. Başına bir iş gelmez. Sen yaşarken konduğu belli değil. Kimin koyduğu belli değil. Üzerinde senin parmak izin yok. Kullandığına dair kanıt falan yok. Adamlar polise gitmiyor. Onun esrar olduğu bile belli değil. İkiniz de eşdeğer derecede ödleksiniz. Başınıza bir şey gelirse bu yüzden gelir esrardan değil.

esrar içmenin suç olduğunu düşünüyorsun. kendince birtakım ahlaki yargılara varmışsın. ama bil ki çok yanılıyorsun. safça bir hissiyat seninki. ama bil ki dışarıda hayat böyle yürümüyor. ahlâkı en çok savunanlar bunu vahşi ve hayvani güdülerini gizlemek için yapıyorlar.

bir arkadaş polis kötü değildir demiş. yalan. onlardan biri gibi davranırsan, itaat etmeye meyilliysen tabii ki kötü gözükmez. ama sıkıysa bir polisi suratına karşı eleştir. iki laf söyle. itiraz et. anında ahlak yoksunu hayvanlara dönüşüverirler. polisler tarafından tartaklanmış ve parası çalınmış, fiziksel gücü olmayan, savunmasız bir kadın olarak söylüyorum bunu.

bu pezevenklere karşı bir sorumluluğun olduğunu düşünüyorsan çok yanılıyorsun. esrar içmek de yanlış bir şey değildir. sar bir tane ve kendi hayatına bak. hayvansal içgüdüleri bastırmak için uydurulmuş olan ahlakın kurbanı olma.

ve kaosun hüküm sürdüğü bir evrende hiçbir şeyden vicdan azabı da duyma.

"...sıkıysa bir polisi suratına karşı eleştir. iki laf söyle. itiraz et. anında ahlak yoksunu hayvanlara dönüşüverirler."

bunun türkiyede polis olmayla alakası yok, türk insanının bencilliği ve kabalığı burda devreye giriyor. yoksa otoriteyi kime verirsen ver aynı naneyi er geç yiyecek.

esrar içmek yasalarca suçtur, "hayır değildir" diyen kendince bir takım ahlaki yargılara varmıştır.

bence seni ilgilendiren her şeyi bruceandwayne yukarıda yazmış da, teknik olarak da şunu ekleyim, gider ihbarda bulunursan, sen ev sahibi ve hakkarili şüpheli olursunuz, ifade verirsin, hakkında belki dava açılır sonra belki beraat edersin ama hakkında dava açıldıktan sonra o dava bitene kadar beraat kararı alamazsın, yani bir kaç senelik bir yargı sürecine hazır ol, eğer olur da senin hakkında da dava açılırsa ama sanki hiçbiriniz hakkında açılmaz gibi, yani ortada delil bile kalmamış, sadece tanık beyanıyla olmaz sanki.

Polis köyü demek ne saçma bi psikolojidir ya, hepsini gördün tanıdın mı? Ulan adam dükkan deposuna giren hırsızı baltayla kovalamış, hırsız da dükkan sahibinden şikayetçi oluyo canımı tehlikeye attı diye, polis ona bile sabır gösterip gönlünü yapıp götürmeye çalışıyo. Herşey tvde görünen gibi değil polise saygı sınırları içinde davranmayan da tepkiyi hak eder.

Bence bi avukat bul ona danış. Eğer ev sahibi tehditvari konuştuysa ondan önce sen git polise şilayetçi ol böyle bi mesele varmış ev sahibi bana iftirada bulunuyo otu görsem tanımam diye. Gaayet efendi babacan komiserlere denk geldim ben mağdur olduğum durumlarda. Bu durum biraz farklı tabi ot varmış işin içinde. Dediğim gibi git bi avukata danış başıma brla açar mı bu ev sahibi polise gitsem be gelebilir başıma şeklinde. Daha güvenilir olur

Üşenmedim okudum iki başlığı da ve sonuç: az rahat ol öğretmenim ya.
Ev sahibi şikayet etse neye yarar? Otun hangi tarihte eve konulduğu, ya da hangi tarihte bulunduğu üstünde mi yazıyor sanki? Zaten evden de çıkmışsın, senlik bir şey yok. Ev sahibi gitse şikayetçi olsa (ki yemez), en fazla çağırıp ifadeni alır yollarlar. Senin de diyeceğin ben şu: ben X tarihinde evden çıktım, ot ben çıktıktan sonra bulunmuş, ne belli ev sahibinin koymadığı?

Şimdi kalkıp polise gitsen bu sefer kendin başına bela almış olacaksın. "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz" hesabını polisler yapıp üstüne gelecekler belki.

Hiç bilemedin bi ankesörlü telefondan polisi arayıp ev sahibinin evinde esrar olduğunu söyle, madem karısıyla fısıldaşırlar atmadıklarını söylediler, polis gidince bulur illa ki. Ne sikime saklıyomuş pezevenk zaten onu da anlamadım ama, saklıyosa da gtüne girer böylece.

niye debertliyosun o kadar kapat üstünü. olan olmuş adamda çöpe atmış kim içtiyse içti, kim zulaladıysa zulaladı.

yasalar kimin umurunda? ben ahlaki anlamda suç'tan bahsediyorum. yarın öbür gün evlilik dışı cinsel ilişki resmi kanunlarca suç sayıldığında ne yapacaksınız? hemen gidip evlenecek misiniz? ya da sevgilisiyle sevişen arkadaşınızı polise mi ihbar edeceksiniz? esrarın kanunlarca suç olmasının bundan bir farkı yok.

burada önemli olan siktiğimin kanunları ne olursa olsun ortada bir uyuşturucu mevzusu varken vicdan azabı duymaktır. ben bunun gereksiz olduğunu söylüyorum.

iran'da alkol yasak olmasına rağmen tüketimi türkiye'dekinden daha yüksek. iran'da yaşadığınızı ve evinizde alkol bulduğunuzu düşünün. polise gitmeyi düşünür müsünüz? bu kadar kokuşmuş ahlâklı mısınız gerçekten?

@kasa kasa berg

esrar içmek değil bulundurmak yasalarca suçtur.

saçmalamayı bırak artık. esrar dediğin şeyi ne sanıyorsun sen? gençlerin hepsi içiyor polislerin hepsi de bunu biliyor. üzerinde yakaladıkları zaman hiçbir şey yapmıyorlar genelde. saçma sapan panik yapıp macera aramayı bırak. polise gidip evde esrar çıkmış diye ağlarsan millet götüyle güler sana karakolda.

yasalar ister kabul et ister etme ama hepimizin umrunda, ki belki de senden bir tık daha aşağıda yasalara boyun eğen bir adamım. ama "yasalar sikimde değil abi yeaa" kafasındaki birinden daha sağlam bir argüman bekliyorum, sanırım senin kadar cesur değilim, git bir banka soy ya da ne bileyim birinin canına kastet madem buna boyun eğmemek senin dediğin kadar kolaysa.

diyarbakir karpuzu: içmek için uyuşturucu madde bulundurmak yasalarca suçtur.

yazdığın cümlenin özlemi ne? bulundurmak. bulundurursan suçlusun. ama içtiğin anlaşılsa ve anlaşıldığı anda bulundurmuyorsan suçlu değilsin. bunu açıklamalı mıydım gerçekten?

herhangi bir testte suç olmaması elbet de doğal çünkü bunu zaten nerde içtiğini kanıtlayamazlar ya da belki de şu zamana kadar böyle bir örnek yoktur, uğraşılmamıştır vs vs. ama denetimli serbestlik denen şeyden haberin var mı bilmiyorum. işte o zaman bulundurup, bulundurmamana bakmadan testlere göre yaptırım uyguluyorlar.

denetimli serbestlik cezai kapsama girmiyor, aynı şekilde düşünürsen bir kişinin denetimli serbestlik kapsamında yurtdışına çıkması da yasaklanabilir ama normal şartlar altında kimsenin yurtdışına çıkması suç değildir

Hocam bak burada birçok kişiyiz ve aynı şeyi söylüyoruz. Şimdi sen polise gidip ne diyeceksin ki? Eve taşınan yeni kiracı evde esrar bulmuş, ben kalırken yanımda başkaları da kalıyordu, onlar getirmiş olabilir. Benim olayla alakam yok mu diyeceksin. Cümlenin yarısında adam dinlemeyi bırakır zaten seni.

Usta sen basina is acacaksin. Hem de dusundugunden daha buyuk is cikaraksin ve israrla bunun icin ugrasiyorsun. Su an bu mevzuyu bilen 5 kisiyse sen yuzlerce insana duyurma derdindesin polise giderek. Yahu bir insan basima is acilsin diye bu kadar ugrasir mi? Okumus yazmis adamsin. Birak bulunduysa bulunsun sanane? Batakliktan cikmak icin cirpiyorsun farkinda degilsin batacaksin.

(bkz: paranoid kişilik bozukluğu)

www.silifke.adalet.gov.tr

unut bu olayi. hic yasanmamis say. cok kotu birsey degil suc bile sayilsa suc var suc var. birine verilen bir zarara sahit olmamissin ki boyle vicdani hesaplarin korkularin olsun.. evde kanli bicak ve kiyafetler bulunmus olsa kosa kosa git polise der herkes. su durumda otur oturdugun yere kurcalama diyorsa insanlar izanli olduklari icin. kimsenin zarar gormedigi kapanmis bir mevzu. uzatacak birsey yok.

yahu arkadaşlar hasta olmak ayıp değil ki bazı götelekler iki de bir şizofreniye vurgu yapıyor.

hasta olmanın ayıp olmaması bir tarafa şayet abarttıysam nedeni hastalık değil daha önce dediğim gibi böyle şeylerin daha önce başıma gelmemesi ve beni zan altında bırakan meçhul orospu çocuğuna kızgınlığımdır. daha önce anlattığım şüphelendiğim kişiyse yazın it gibi açıkta kalmasın diye hiçbir karşılık beklemeden evimizi açtığımız adamın böyle bir şey yapmış olma ihtimali -ki kendisi 3 kuruşun hesabını yapan pisliğin biridir o kadar iyiliğe mukabil- dahi beni çok sinirlendiriyor.

düşünün ki ilk söylendiğinde aklıma nuri alço filmlerindeki kaşıkla eroin ısıtıp damardan çakan yoldan çıkmış genç sürü geldi.

hayat tecrübesizliği mi dersiniz, biraz apartman çocuğu tarzı yetiştirilme mi dersiniz -apartmanda büyümedim- bu olay benim gözüme çok büyük bir olay gözüküyor. hayatımda esrar görmemişim, ilk duyduğumda direkt eroin olarak kodlamışım, yüzde 100 suçsuz olduğum için biraz da vicdan yapmışım...

bırakın bu paranoid laflarını falan. böyle bir teşhis yöntemi yok arkadaş. o kadar kolaysa yıkalım tüm klinikleri. "abarttın sen de" yi anlarım da... zaten çok medeni bir toplum değiliz, psikiyatrik hastalık terimlerininh hakaret olarak kullanıldığı ülkede biraz da topluma ayak uydurup pek dillendirmemek lazım diyorum ben.

ha yine de söylüyorum özellikle psikiyatri hastası olmak asla ayıp değil. gripten farkı yoktur gözümde.

ama bu çok bilmişlik sinirlendiriyor bünyeyi. böyle ucuz olmamalı teşhis koymak.

niyetiniz gerçekten yasal yola başvurmak olsa bunu ekşi duyuru gibi "normal vatandaşın" birbirine öneri verdiği bir platformda değil, bir hukuk bürosunda işin uzmanlarına danışırdınız.

ben de burada her önüne gelene psikolojik hastalık teşhisi konulmasına karşıyım ama size gelen tepkileri sadece buna indirgemeniz verilen cevapların gerçek anlamını göz ardı ettiğinizi gösteriyor. size cevap veren kullanıcılar içerisinde bir tane bile şikayet etme kararınızı destekleyen yok. bu cevapların sürekli arasına girip müdahale etmeniz de istediğiniz cevabı alamadığınız için tatmin olmadığınızı gösteriyor. bence sizin aradığınız cevap "şikayet et" veya "şikayet etme" gibi bir fikir belirtme değil. soruyu sorarken bu eksende sormuşsunuz ama aslında kendi kafa yapınızı anlatarak ("apartman çocuğu tarzı yetiştirilmek" gibi) bu olayın sizde yarattığı suçluluk duygusunu bizimle paylaşarak rahatlamak istiyorsunuz. ancak cevaplarda da gördüğünüz gibi kimse sizi suçlu bulmuyor, bu suçluluk duygunuzu anlayamıyor bile. belki de bu yüzden insanlar sizde psikolojik rahatsızlık olduğunu düşünüyorlardır? bu duygunuzu anlayamıyorlar ve anlamak zorunda da değiller; önce bunu kabul etmek zorundasınız. ama belli ki bu duygu sizin günlük hayatınızı etkiliyor ve iş yasal boyut alırsa hayatınızın daha büyük bir parçasını da etkileyebilir duruma gelecek. işte bu konuda psikolojik yardım alabilirsiniz.

daha sonra şunu kabullenmelisiniz: uzmanlar dahil kimse size "polise gitsen şunu şunu der" diyemez. sonraki olacaklar hakkında da kesin bilgi veremez. mesleğinizi icra etmenizi engelleyip engellemeyeceğini hiç bilemez. sizin aksinize ben apartmanda büyüdüm ve "apartman çocuğu tarzı yetiştirilme" ifadenizden hiçbir şey anlamadım. burada insanların çok bilmişliklerinden şikayet etmeden önce (öylelerdir değillerdir bu ayrı bir konu) sizin kafanızdaki bu kalıpları kırmanız gerekiyor. "hayat tecrübesizliği"nizden yakınıyorsunuz ve burada bu ifadeyi kendinizi savunma maksadıyla kullanıyorsunuz. ama sorun şu ki bu dediğinizle ne kastettiğinizi kimse anlamıyor. burada kimsenin ne bileyim sokaklarda yatıp kalkmış, hayatın çemberinden geçmiş olduğunu düşünmüyorum. "şikayet etme" diyenler sizin gözünüzde nereye oturuyor bunu düşünmeniz gerek. kendinizi bu cevabı verenlerden ayrı yerde tutuyormuşsunuz gibime geldi. "hayat tecrübesizliğinizi" bir eksiklik olarak sunuyorsunuz ama aslında bunu onurlu bir şey gibi görüyorsunuz. işin gerçeği; eğer bir yalıda falan büyümediyseniz hepimiz az çok aynı hayattan, aynı tecrübelerden geçiyoruz.

çok takmışsın hacu düşünme. uzatacak bir durum yok bence

@rivulet: işte bu kızdığım. önyargı. ön yargılarla dolu paragrafın. psikolojik tahlillerle dolu.

birkaç mesaj geldi. feleğin çebmerinden geçmiş adam var duyuruda. apartman çocuğuyum ben de. mahallede arkadaşlarım sigara bile içmezdi. bu olaydan sonra kaç tane "yavv herkes içiyor esrar. ben de içtim." mesajı aldım. demek ki biz apartman çocuğuymuşuz.

o yalı çocuğu dediğin çocuklar asıl her boku yiyenler işte.

o değil de duyuruda adımız deliye çıktı amk. aşırı takmışsın kafaya denir anlarım. ama herkes çok meraklı psikolojik tahlile, teşhise. herkes uzman olmuş. aklı selim düşünebilen bir insanım çok şükür. belki bu olay özelinde objektif değilim ama kendimi tarttığımda bir sorun göremiyorum. o "ama hastalar hasta olduğunu kabul etmezlermiş." şeysine de rağmen hem de. kaldı ki psikiyatrik sorunu olup kabul eden çok insan biliyorum. kliniklerin hasta dolu olması bile bunun kanıtı.

yine söylüyorum hasta olmak ne suçtur ne ayıptır. doktora git demek de en kolayıdır. evet, bence de herkes gitsin. hiç yoktan kontrol edilmiş olunur.

bu arada açtığım duyuru hedefinden saptı. 40 mesajın yarısı çöp.

olm manyak mısın otur oturduğun yerde dertsiz başına dert alma. hasta mısın nesin ya. polise gidersen mal mı bu derler içlerinden, ne saçmalıyo derler, acaba işlediği suçun verdiği suçluluk duygusu ile mi böyle bi işe girişti diye düşünürler :D yüzde 1 ihtimal ama hapse bile düşersin valla.

edit: trollüyor olabilir.

temiz ve acısız bi ölüm verebilirsin.

www.kedimveben.com

dikkatini tamamıyla yaptığın şeye odaklamazsan, kafanda geçen resimler dışında bir şey anlamazsın. o resimler de zaten düşüncelerin olmuş oluyor. o yüzden okurken sadece okumayla ilgilenmek lazım. kendine bazı sorular çıkartarak, eyleme daha sadık kalabilirsin. eğer ilgini çekmiyorsa da, pas geç derim.

bence önce bu takıntıdan kurtulman gerek. hızlı okumak, çok okumak bir şey katmaz insana. okumanın kalitesi önemlidir. günde elli sayfa okursun ama anlayarak, düşünerek okursun, bu sana daha çok şey katar.

anlamadığın sayfaları tekrar okuyabilirsin. ben meselâ bir sayfayı anlamadan ötekine geçmiyorum. çok nadiren oluyor atlamalar.

bir düşün, okumanın amacı ne? kültür sahibi olmak, bilgilenmek, düşünmek, zevk almak değil mi? öyleyse neden işkenceye dönüştürüyorsun bunu? anlamadan okumanın anlamı ne? "ben şu şu kitabı okudum" diyebilmek mi? "ee ne anladın?" diye sorsalar ne cevap vereceksin?

bu hızlı okuma kursları modern yaşamda köle gibi çalışmaktan zamanı kalmayan insanların kültür açıklarını hızlı okuyarak kapatmayı vadediyor. ama öyle bir dünya yok maalesef. zamanını yarat ve anlayarak, zevk alarak oku.