adnan ziyagil kadar iyi niyetlisi, bihter ziyagil kadar edepsizi, behlül (soyadınıunuttum) kadar piçi, ümit usta kadar iyi aşçısı, joffrey baratheon kadar evlat olsa sevilmezi var polonyalıların da.

neredeyse tüm tarih boyunca lehler, farklı milletlerin ve yönetimlerin bünyesinde kalmıştır. bu yüzden tarihsel olarak bir mazlum oluş halleri vardır. ancak bunu polonyalılar iyidir, kötüdür anlamında söylemiyorum. sadece her toplumun bir tarihi ve sosyolojik hafızası vardır. lehler de bu yüzden genelde şüphecidirler, aynı zamanda hayatta kalma adına tarihsel süreç içinde, taviz vermekten, kaçınmamışlardır. (kaçınmamışlardırdan kastım elbette korkaktırlar değil, sadece güçsüzdüler. bu arada birey bazında söylemiyorum, toplumsal tepki bazında. ilber ortaylı deyimiyle, biz türklerin kaos anlarındaki örgütlenme becerisi gibi, toplumsal hafızada yer tutan bir durum ). ruslar güçlü olmanın en azından kendini güçlü hissetmenin tadına varmış bir toplumdur. ingiliz küstahlığı, fransız kibri vs. ukraynalılar hakkında bu tip bir fikrim yok.

bu gurur, onur meselesi deyince aklıma viyana kuşatmasında çark eden leh komutanı geldi aklıma. gerçi orda kişisel husumet de var ancak viyana osmanlıya geçerse, hristiyanlık çöker korkusu da var. polonyalılar dindar bir toplumdur.

Yakindan taniyorum bir aileyi. Cok duzgun insanlar. Kendi dogrulari icin islerinden ayrildi iki bireyi ornegin.

milliyet, bilindiği üzere birkaç yüzyıldır kullanılan, kültürel bir kavramdır. bir ulusun ortak bir davranışı yoktur. Olsa olsa, coğrafi olarak genellemeler yapılabilir ki, yine de bu genellemeler hem yanlış sonuçlar verecektir, hem de ibişliktir zaten yapmayın.

bir ulus nasıl toptan iyi olabilir? onun haricinde ukraynlar'ın ne ibişliklerini gördün?

Dindarlar.

Otobüste giderken Bi teyze bana dil çıkarıp kurva kurva diye bağırdı. Siksen gitmem bidaha o yüzden manyak ötesi insanları var

new look

newlook tarzı rakınrol epey güzel

newlook bence de daha güzel.

bacım, boyun uzunsa 2.si diyorum. değilse 3.sü

1. direkt maskülen rugan olmayanı var mıdır acaba hatta ben gözüme kestirdim :)
2. bacak boyunuz kısaysa aman diyeyim.
3. bu da şahane bişi değil ama en oluru gibi sanki

@ete summer, boydan çok ne var, 181 boyum. harleyle daha da uzuyor, ben de tereddüte düştüm o yüzden biker botu devreye sokma kararı almıştım ama ı ıh, karar veremedim.

new look'u tercih edeceğim sanırım :)

@reverse engineer, öylesi de var, bak şundan, cdnc.lystit.com ama epey bir eskimiş, boyamam gerekir. tarz olarak karar veremedim hiç.

kar kıyamet kapıda ben yazılayım bunlara :) sağolasın :)

Black Leather-Look Calf High Biker Boots

1 ya da 3. 2 değil.

vikipedia da aratırsan 1973 diye bu çıkıyor, diğer yılları da tek tek aratırsan, muhtemelen bulduğundan daha çok şey bulabilirsin..

tr.wikipedia.org

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin
o yöntemi kullandım, fakat çoğu türkiye odaklı meseleler. ben daha küresel olay ve durumlardan bahsediyorum. ayrıca orada gördüklerim, yeni sekmeler açıp şu an işimle alakalı olmayan ama ilgimi çeken mevzulara yönelmeme neden oluyor :) dikkatimin dağılmaması ve konuma odaklanmam lazım. teşekkür ederim önerin için.

o zaman ingilizce viki'de aratmalısın.

aktarmak
iktibas

osmanlıca sözlük, eski türkçe sözlük gibi şeyler var.

münakale

hah buldum
iblağ etmek

www.nisanyansozluk.com

@ermanen evet iblağ etmekti galiba ya.

(bkz: eletmek)

yildiz.tv vardı zamanında ama

yildiz.tv ?

www.myvideo.az

@yuyu, let mi gugıl demeden önce şunu bir düşün. belki ben antrenörüm ve bu soruyu soran arkadaşla özel olarak konuşacağım. diyeceğim ki, kağıt üstünde söylenenlere bakma, onlar fasa fiso. veya tam tersi, belirtilen kaidelerden birine bile uymazsan hiç şansın yok. zaten nikinden belli ne kadar bed birşey olduğun vs..

şimdi bu cevp değil diye silinir, ve let me gugıl oracıkta durur. bu da böyle güzel bir dünya işte.

www.tff.org
ve
www.tff.org buna bak.

kurslar her zaman açılıyor mu? her dönem kurs oluyor mu? kursa gitmeden sadece sınava girsek olur mu? kurs ücretleri ve süreleri ne kadar? ben tff den baktım fakat ta oturtamadım bazı şeyleri. mesele en alt klasman ne. bal veye 3. lig için hangi sertifikalar lazım. sıfırdan başlayanlar için ne kadar sürer?

yasama içinde neler kattıkları benim için önemli değil. lakin, dalgasını geçeriz falan ama devlet bahçeli o partinin başına geçtiğinden beri, öyle eskisi gibi ülkücü terörü yok. bu ergenlik sonrası reyis reyis diye dolaşan zibidi tayfasını kontrol ediyor ya, işte bahçeli üzerinden en büyük katkısı bu. umarım daha yıllar yıllar partinin başında olur bahçeli. yoksa o reyis reyis diye dolanan tiplere gaz verecek biri gelirse ülkenin hali nice olur.

linç kültürü, devlet taşeronluğu, amerikancılık

iyidir kötüdür tartışmıyorum ama mhp'nin bugüne kadar yaptığı kritik işler olmuştur. bunlardan birkaçı:

- türk milliyetçiliğini ırkçılık-şamanizm'den türk-islam sentezine çekti ve bu bakımdan anap, dyp, hatta ak parti'nin temellerinden biri oldu.
- 70'lerde güçlenen radikal sol karşısında dengeleyici unsur olarak mücadele etti.
- 2002'de koalisyondayken bir anda erken seçimi gündeme getirerek türk siyasetinde bir dönüm noktasına giden yolu açmış oldu.

Mhp, abdullah çatlı gibi bir değeri kazandırdı.
70lerde reisleri amerikaya gönderip silah ve ajanlik egitimi aldirmistir.
Sonra bunlar memlekete dönüp terörle mücadele ayağına faili mechullere imza atmışlardır. Bkz cumartesi anneleri
Sozde, solculugun köküne kibrit suyu dokecekler diye, derin devlete çok güzel katkiari olmuştur.

alkislarlayasiyorum.com

en temelinden kendi savundukları daha doğrusu sığındıkları şeye : türk milliyetçiliğine ihanet ettiklerini düşünüyorum.
bknz: şamanizm neree islamiyet nereee.. senin kendine ait dinin var onu bile satıyorsun peeh.

mhp'nin kurulus amaci zaten sol örgütlenme karsisinda durmaktir. adamlarin varolus amaci bu.. kurulus tarihine bakin, deniz gezmisler ortaya cikip 68 kusagi biseyler yapmaya calistigi zamanlarda ortaya ciktilar..

Marmaray projesi bize ait gibi bi şey demişti bahçeli

Belli bir ideolojik duruşun Türk siyasetinde ve mecliste temsil edilmesini sağlıyor. Daha ne olsun. Hem de uzun yıllardır bunu yapıyor.

olayın parasal boyutundan ziyade ( dershane kayıt paraları ), dershaneler aracılığıyla cemaat çok geniş bir network ağına sahip oluyor. başbakan bu ağı çökertmeye uğraşıyor.

parti içindeki cemaatçi tayyipçi çekişmesi.

Yani bu olay cemaatle ters gitmesinin sebebi değil sonucu mu diyorsunuz? Eğer öyleyse cemaatle ne alıp veremediği var, biliyorum kapışıyorlar, arınç cemaati temsil ediyor, gül de bildiğim kadarıyla cemaatçi ama bu çatışmanın gerçek sebebi ne? birbirlerini destekleyince ikisi de kazanmıyor mu (bugüne kadar öyle oldu)?

ideolojilerin belirginleştiği bir dönemdeyiz. cemaatle, akp ( milli görüş ) daima çatışma halindeydiler zaten. gülen'in 28 şubat dönemindeki tutumunu o dönem katıldığı tv programlarında görebilirsin. youtube'da var hepsi. biz yıllarca yazdık kitaplarımızda, lakin millet yeni yeni farketmeye başladı. 2010 referandumunda evet çıkması, safları ayırmanın başlangıcı kabul edilebilir. hakan fidan olayı doruk noktası. ve o günden bugüne gelenler. kısacası sanıldığı kadar ortak değiller. şu an başbakanın bu kadar net rest çekmesi, cemaatin köklerinde olan " iktidarla zıtlaşmama " geleneğini bilmesinden kaynaklanıyor. gün itibariyle alternatifsiz olduğunun da farkında.

cemaatçi akpli insanı nasıl ayırıyorsun dışardan onu bi açıklasana bana.

kastın başörtülü hatunlar badem bıyıklı dayılarsaa her kesimden insan vardı için rahat olsun.

bu memlekete kendini solcu atatürkçü sanan adamlar kadar zarar veren bi topluluk yok bu arada.

@ganyotçu, bir ara vaktin olduğunda, zahmet olmazsa benim sorduğum sorulara ve başkalarına verdiğim cevaplara bakarsan sevinirim. bu anıtkabirdeki rekor falan sözleri bu minvalde dile geldiği için bu şekilde sordum.

proteine abanacaksın biraz daha, anca öyle tokluk hıssedersın, ayrıca yemekle bırlıkte ya da hemen ardından 1-2 avuç kuruyemıs götür (kavrulmamıs)

dilimli ekmeklerden alın. kendiniz dilimlemeyin ekmekleri. ve kendinize sayı belirleyin. şu öğünde şu kadar dilim yiyeceğim şeklinde. ayrıca ekmeği olabildiğince küçük lokmalar halinde yiyin. ben öyle yaptım.

her yemekten önce 1-2 bardak su iç. iştahını keser az yemeni sağlar. ekmek bile yemeden doyarsın. illa ekmek diyosan şu tam tahıllı çavdar falan o ekmeklerden al. zaten onlardan çok yiyemiyon, beyaz ekmeğin yerini tutmuyo tatları.

kuruyemis iyi care. ama yemekten bir saat once, bir avuc.

en sert ekmekten alin. bayat cavdar ekmegi gibi. onu da buzdolabinda tutun. sofraya buzzz gibi ekmek getirin. bi dilim yersiniz, zar zor.

seker ve ekmek. tebrikler. gobek muhim degil, damarlar muhim, pankreas muhim.

Yağı arttır, öğün üstüne bir avuç kuruyemiş ye.

Organik tam bugday ekmegi ye

doyarsın güzel kardesim, yemegi arttır.

Boğaziçi film festivali var bedavaya kısa film izleyebilirsin(uzun metraj da vardı galiba): www.bogazicifilmfestivali.com

atatürk kitaplığına gidip, gazete arşivlerine bakın. rastgele kitaplara bakın.

beyoğlu sineması'na bak, başka sinema bünyesinde çokzel filmler geliyor.

Galata kulesine çık.

bizim dükkana 20'lik konteyner mal gelecek. taşımaya bekleriz :)

her millet kendi geleceğini tayin etme hakkına sahiptir. kurtuluş savaşında türkler nasıl kendilerini başka ülkelerin altında yaşamaktan kurtardılarsa kürtler de beraber yaşamak istemiyorlarsa kendi devletlerini kurmakta özgürdürler. yapacak bir şey yok. gücün yetiyorsa engellersin. yetmiyorsa bu gördüklerimiz olur.

bir tepki var da sen "senin istediğin gibi" olanların dışındakileri ya görmüyor ya görmezden geliyorsun. ayrıca bugün olanların kürdistan kardeşlik barış vs ile de alakası yok, sermaye anlaşması. Hemen çıkmış kokusu da radikalde yazmışlar petrol meselesi diye.

osmanlı devleti yönetiminde 1500 yıldır kardeş gibi yaşadılar.
kurtuluş savaşı da bu kardeşlik sayesinde kazanıldı.
ancak son 80-90 yıldır yapılan asimilasyonlar son 10 yılda sona erdi.
osmanlı devleti zamanında hangi hakka sahiplerse o hak geri verilmeli.
hakkari'nin adı 80 yıl önce neyse şimdi de o olabilir.
çünkü 80 yıl öncesinde zaten yüzyıllardır o isimdi.
diyar-ı bekr ise öyle olmalı.

sorunlar empati kurmayla aşılır.
bir türk olarak empati kuruyorum ve söylüyorum.
biri bana "ne mutlu kürdüm diyene" dedirtse ya da "kürdüm, doğruyum, çalışkanım" dedirtse bombalarım o ülkeyi.
sen kimsin lan benim kimliğime karışıyorsun derim.

şuan bir türk ( olduğunu varsayıyorum ) olarak, kürtler tarafından hangi haklarının savunulmadığını düşünüyorsun?
barzani, kürt özerk yönetiminin ( de facto bağımsız bir kürt devletinin) lideri olarak geldi ülkemize. 2 devlet bir milletiz ya azerilerle, bu da o hesapla işte, en azından bir millet var şimdilik.

devletlerin tarih boyunca oluşum süreci nasıldır ki zaten? lazlar, çerkezler, romanlar bu halde mutluysa yeni bir devlet kurmak ismeyebilirler ya da bunu düşünecek güçleri bile yoktur.

sivasta mandayı savunanlara neden hain deniliyor şimdi? milli mücadele başarısız olsaydı, manda veya yine bir şekilde bir devlet olarak var olsaydık, bugün atatürke ne diyecektik? askeri bilgisi sıfır, öyle köylüyle falan savaşa girileceğine inanacak kadar deliydi. ha enver ha mustafa ikisi de aynı kafa vs.

bir tek olmayan kürt sorunu cümlesi bu topraklarda hala sürerse, bu bölünme paranoyası gerçekleşecek. inkarı bırakmak, mağdur beyanı denilen şeye daha yapıcı ve anlamaya çalışarak bakmak gerekir. birisi sana tacize uğradığını söylüyorsa, ona yok canım bir makas almıştır en fazla ne var bunda diyemezsin. önce ona inanmalısın, sonra gerçekliği üzerine araştırmanı yapmalısın.

:şahsi görüşüm bu bölünmenin bir gün olacağı, ancak bunun içeriğini yine türkiye'nin gücünün belirleyeceğini düşünüyorum. en güçsüz anında bile, bu bölünmenin de facto bir bağımsızlık olacağını, veya güçlü bir gününde ise türkiye bunun harita üzerinde bir gece ansızın 82 kerkük, 83 musul ( plakalar latife sadece, ciddiye alınır şimdi ) olacağını ve bunun federatif bir düzlemde, genişleyeceğini düşünüyorum ( genişleme harita üzerinde olur sanırım, kaynaklar anlamında avuç yalamamız kaçınılmaz ).

en kötü senaryo ise, kanlı veya barışçıl bir ayrılık gerçekleşirse, bunun kısa süreceğini düşünüyorum. iran,ırak,suriye ve türkiye bu toprakların boş kalmaması için bir paylaşıma gitmekten kesinlikle kaçınmaz. burda yeni bir devlet istemezler.

hayır, sedat kapanoğluna göre zamanın ötesinin sadece sözlüğün genelinin sahip olmadığı fikirlerden oluşması nedeni ile kalktı. bir bakıma doğruydu aslında.

haksiz karma ile alakasi yok, sanmiyorum. 2 eksi oy bile zamanin otesine gondermeye yetiyordu bir entry'i, karma algoritmasi nasildi bilmiyorum ama bunların karmaya etkisi çok azdı.

Insanlar genelde yazdiklari zo olursa oyle dusunse bile kaldiriyordu yazdiklarini.

Trolller de zo kasiyordu aksine.

Bu sebepten guzel oldu bence.

karmaya etkisini bilmiyorum. gerekçe olarak gösterilen troller kasıyordu sözünü ise aptalca buluyorum.
trolleri bir tarafa koyup, insanların entirilerine gösterilen tepkiyi görme fırsatını alıyorsun elinden. sözlüğe ulvi amaçlar yüklemiyorum ancak, kendi zö entirilerimde kendimi görme fırsatı bulabiliyordum. oylama denilen şey neden var o halde. feysbukta fotomu beğenirmisin zihniyetine evrilme çabasından başka bir şey değil. yazdığını tekrar gözden geçirebilme ( dönme anlamında değil, yanlış düşündüğü veya eksik düşündüğü konuda gelişim gösterme ), olumsuz tepkiyi görebilme ve bunu kabul edebilme yetisi olan insanları, kendilerini kontrol ve gözden geçirebilmesini sağlayan en önemli aparatı elinden alıyorsun.
zö entirileri içerik olarak her zaman, gününde anlaşılmamış ama gelecek vaadediyor sınıfı entiriler veya hepsi yazılmasa da olur, gereksiz denilebilecek entiriler değildir. ssgnin bu hamlesi açıkca feysbuk yüzeyselliğindeki salt beğeni ortamı sağlayarak daha yüzeysel ve akışkan bir kalabalık oluşturma hedefi.

ssg; so sory guys but ı love money dese daha uygun olurdu. ( ingilizce cümlem doğru mu bilenler yanıtlarsa sevinirim :) )

Anlasilan benim "Trolller de zo kasiyordu aksine" sozum de zamaninin otesine gitmis ve tik almamis. Ben olani aktardim sadece. Eger bir insan zamaninin otesine gitti diye dusuncesini yuksek sesle soylemekten vazgececekse ben hala kaldirilmasini dogru buluyorum.

Ve troller ornek veriyorum "sozlugun neden boyle olmasi" tarzi entrylerle zo kasmak icin sacmalayacaksa evet hala kaldirilmasinin olumlu yanlari oldugunu dusunuyorum.

Karmalik bir durum yok zo konusunda.

Zö sildikten sonra karma yükselmez. İstersen 100 tane sil etkilemez.

Madem zö silinince karma etkilenmiyordu, öyleyse neden sözlükte bin tane "zö'leri silip karma yükseltiyorum" tarzında başlıklar açılmış çok ilginç. sanırım çoğu kişi bu konuda yanılıyormuş, ona bağlıyorum.

troller zö kasıyor muydu bilmiyorum ama zö'nün kaldırılmasının hâlâ birbirinden tiksindirici başlıkları engellemeyeceği kesin. (diyorum)

entry silince, ve silinen entry de cop kutusundan bosaltilinca karma yukseliyor, ozellikle az entry'ye karma varken bu belli oluyordu.

yalniz karma algoritmasina gore oy orani on planda, o yuzden illa ki zo karmayi yukseltecek diye bir sey yok.

pdf olarak lazım değilse aç sayfayı ekranda yan çevir hd monitörün varsa daha iyi sonuç alırsın sayfayı full ekran yap ekran görüntüsünü çek paintte jpg olarak yapıştırıp alablirsin. amele çözümü ama ben buyum.

photoshopla aç jpg olarak kaydet.

Gönder bana çekip alayım istediğin sayfayı..

www.splitpdf.com

google chrome pdfye baskı veriyor. sayfayı secıp yazdır de.

ikametinin olduğu şehirde.

hukuki bilgim yok mantıksal çıkarım yaptım.

seçimden belli bir süre önce ikamet değiştirilmezse, kayıtlı olunan yerde oy kullanılır. ama sizin için vakit var. süre konusunda emin olmamakla beraber, bu sürenin seçime daha yakın olduğunu biliyorum. kısacası siz yarın ikamet değişikliği yaparsanız, yeni ikametinizde oy kullanırsınız.

ikametin nerede ise orada kullanırsın. hangi şehirde olduğunun önemi yok.

Adobe Professional dışında yapabilen duymadım. O da ücretli.

pdfsam
daha 2 gün önce sordum aynı soruyu. işe yarıyor.

primopdf kur. sonra istediğin o 600 sayfalık pdf'i aç. istediğin bölümleri pdf ile tekrar yazdır.

1-100
101-200
201-300... gibi.

adam isyan etse arkasına kim destek çıkacak?
evindeki aç çoluk çocuğunu düşünüyor ve hali hazırda zor bulduğu o işi kaybetmek istemiyor.

çok kolay açıklanabilecek bir durum değil, tıpkı yağma kültürünün olmaması gibi. muhtemelen tarım toplumu olmamıza dayanıyor; ama aksi durumlar da kesinlikle vardır. o yüzden işin içine din de girer, tanzimat döneminden beri görülen halk desteksiz üstten inme reformlar da.

şükürcü bir toplumuz,bence sebeplerden biri bu.

bilgi eksikliği.

japonya'da senede kişi başına 22 kitap düşerken türkiyede senede 1 kitaba 12 kişi düşmesi.

kötü tecrübeler. isyan edenlerin geçmişte asılmış olması.

dur sus otur kültürüne(kültürsüzlüğüne) dayalı aile ve okul eğitimi.

kısaca cahillik.

aile bağlarından mütevellit etfaftan çekinme

aynı zamanda yardımlaşma/dayanışma

(30 yaşındaki adama hala ailesi bakıyor vs.)

Cahillikle falan alakası yok...
İsyan etmenin hiç bir şeyi düzeltmeyeceğini, tam aksine işlerini zorlaştıracağını bilir.

çünkü şu an bize kötü olarak gelen durumlardan onlarca kat daha kötüsünü yaşamış geçmişte insanlar. o kötü dönemler unutulunca mevcut durum yeterli gelmeyecek artık.

Peki sence isyan etmek derken ne yapmalı?

yağma kültürü olmaması, aile bağları, dayanışma ve destek, şükürcü toplum söyleyişlerinin hepsi doğru. tüm bunların ardında yatan sebeplerden biri ise, ülke içinde feodal yapının güneydoğu,ege, ve kısmen akdeniz bölgeleri dışında çok fazla olmaması, olan feodal yapının da özellikle avrupadaki gibi bir geçmişe sahip olmamasıdır. bir çoğumuzun gitmesek de görmesek de orda olduğunu bildiğimiz bir köy olması, bizim insanımızı bir şekilde şükretmeye veya herşeyi sıfırlandığında bile, en azından dönerim köyüme 2 metre toprağımın yarısına arpa eker yarısına buğday ekerim, 2 tavuk bir keçi tok tutar nasılsa diyebilecek bir durumu var.
ek: bu köye dönme ve kendi toprağının sahibi olma durumunun avantajları ve dezavantajları vardır. devlet ve halk arasında bunun artı ve eksi yönlü döngüsel bir işleyişi var.

insan haklarının baya baya sallanmadığı nadide ülkelerden birinde yaşıyoruz. işsiz olsan da iyi kötü avrupada orada burada bir şekilde yaşayabiliyorsun ama türkiyede bunu yapmak pek mümkün değil. bir de o işçi sınıfı zaten kendi haklarını aramaktan önce ailesini geçindirme derdinde anasını babasını varsa eşini çocuklarını. yani böyle şeylere takılacak lüksü pek yok. böyle bir değişim de zaten ha deyince gelmez.

allah rızkını verir diye bir düzine çocuk yapan milletiz.
rahat olanlar zaten pek dindar olmayanlar.
(bkz: 700 lira maaş alıp çok şükür diyebilen insan) lar da var.

günah yani isyan etmek.

o isyan, daha meslek sahibi olmadan, ergenlik cagi bitmeden oluyor efendim. memnun olunamayacak durumlarin ortasina, yillarca adim adim giren insan; bunu, kendi secmis demektir. isyan etmek falan ohoo... bahsi gecen insan,ancak "bu ne anunagoyem, boyle kader mi olur..." seviyesinde isyan edebilir. ayrica bu, turkiyeye has bir durum da degildir.

45bini veriyorsunuz onlar da yapmaya başlıyor. 60 gün sonra size anahtarı veriyorlar. Yani o resimdeki ev örnek. Birebir aynısı olmayabilir. Ek masraf çıkabilir. Mesela ben birkaç kişiyi aramıştım benzer evler için zemin çimentosunu ve zemin kaplamalarını siz karşılarsınız demişlerdi. Arayıp tüm masraf kalemlerini ve tam teslim şeklini konuşmak lazım.

ayrica iyi bir de anlasma yapin. misal 60 gün sonra verilmezse her gün icin 50 lira ya da aylik 1000 lira gibi bir ücret alin. klozetinden oda kapilarina kadar en ufak ayrintiya kadar belirtin kim hangisini yapacaksa.

devre mülk gibi bişey de olabilir. belli tarihleri satıyor olabilirler.

büyük ihtimal peşinatı bu kadar.

dağın başını göstermiş fotoğraflarda, etrafta ağaç yok o para çok bile.

bence böyle bir niyet varsa arsa bakın o paraya, ev zamanla olur..

evin bulunduğu konumun değerini bilmiyorum. ama bu ev 45.000 etmez.

benim bildiğim bu tarz evlerin tapusu bağ evi diye veriliyor normal imarlı daire tapusundan farklı oluyor, yarın öbür gün onu yıkıp daha yüksek m2 bir ev yapmanıza izin vermiyorlar. sizde rahatlıkla beğendiğiniz bir yerde tarla alıp belli m2de böyle bir ev yapabilirsiniz. bu tarz prefabriklerin fiyatı 10bini geçmiyor.

fiyat doğru ama ev dağın başında, aslında ev de yok henüz. bu numune, anladığım kadarıyla sana arsanın tapusunu hemen devredip evi 60 gün içinde yapıyorlar.

o paraya istanbula yakın köylerden mesela kandıra civarı 3-4 dönüm çok güzel yerler alırsın. üstüne de daha güzel bir ev yaparsın, hatta zamanla etrafı veçirip havuz mavuz vs kendine küçük ölçekli bir tatil köyü bile yaparsın.

benim yakın zaman planalrım arasında var bu düşünce mesela :)

muhtemelen herhangi bir yapılaşma hakkı olmayan tarla üzerine bu evi yapacaklar. yarın öbür gün bağlı olunan belediye veya il özel idare "hayırdır kardeş ne iş bu ev burada" diyebilir.

bütün detayları gözden geçirin.

ayrıca parsel büyüklüğü önemli. parselin en fazla %5'i kadar inşaat hakkınız vardır. yani parsel alanı 840'ın altındaysa bu yapıyı yapamazsınız ama imarsız bir bölgede o kadar ufak parsel olacağını zannetmiyorum.

yani kısaca ilk olarak yapıdan ziyade üzerinde yer alacağı parseli irdelemeniz gerekir.

bunu buldum ben.

www.splitpdf.com online tool hem de bir şey yüklemeye gerek yok.

istediğin sayfaları ayrı bir pdf olarak yazdırabilirsin.

@king lazard ; azizim, verdiğin link işimi göremedi. dosya boyutu fazla kaçtı.
yazdırmak değil amacım. sadece bölmek ve pc ortamında parçalı olarak kullanmak.

Azçok her program iş görür. Ben pdfsam diye bir şey kullanıyordum. Sen başka program arasan da olur, nasılsa hepsi aynı.

pdfsam

Google Chrome ile bile yapabilirsin.
Dosyayı sürükle Chrome'a. Yazdırma seçeneğinden PDF'i seç ve istediğin aralıkları yazdır.

imgur.com

aklınızda bulunsun diye söylüyorum. bu tip video, fotoğraf gösterme amaçlı ( kaldırılabilir/silinebilir ) durumlar için sahte bir facebook hesabınız olsun.

2005 deki mail duruyor bende.

5-6 sene önce, 30 günde bir giriş yapılmadığında siliyorlardı. epeydir yok öyle bir uygulama.

arabayı bağlarlar.
Polise bağlı ama bağlarlar yani.
Başıma benzeri geldi o yüzden diyorum. Yoksa kanunlarda nasıl geçiyor cezası nedir bilmiyorum.

amına koyim onların bağlarlarsa.

ben uyarı verdiklerini ( ceza ile ) ve belli bir süre içinde ( 1 hafta, 15 gün, 1 ay vs. ) muayene işlemlerini yapmanız gerektiğini duymuştum.

ikincide bağlıyorlar. başıma geldi. o zamana kadar bir kere yakalanma hakkınız var. :)

@basond: panik anında ortamda bulunmaması gereken adamlar vardır bildin mi? sen osun işte. "bağlarlaaarrr!!! arabayı denize aaattt!!!"

diğer arkadaşlara teşekkür ederim. basond sen cezalısın!

"Başıma benzeri geldi o yüzden diyorum. Yoksa kanunlarda nasıl geçiyor cezası nedir bilmiyorum."

bak dostum kanunda nasıl geçiyor bilmiyorum demişim, demek ki kanunda böle geçiyormuş bana kuralı bilmeyen/yada o an beni korkutmak isteyen polis denk gelmiş demek ki.

Neyse canın sağolsun.

6 geciktirtiğim için biraz daha fazla para vermiştim. polis çevirdi. baktı trafik sigortan varsa seni yollicam dedi. sigorta vardı ki ceza kesti bi daha kine bağlanıcak dedi polis çevirdikten 2 3 ay sonra götürmüştüm.

@basond: bu kadar ciddiye alma hayatı. raad ol başgan :)

sen cok yanlıs kurmussun pampa asdasfsadadsfadsf

dosya transferi için dropbox kurun. ama onun da nasıl kullanılacağını bilmiyosanız teamviewer ile karşı taraf yapsın sizin yerinize. boşa gitmesin şu programcağız.

dropbox kullanın.

bir önceki duyurumda bu da önerilmişti. dropbox gibi bir tarafın yüklemesini bekelemne gerek yok dendi diye kurdum. dropbox nasıl kullanılır. kurduktan sonra hesap alıp nerelere tıklayacağız?

Teamviewer ile de dosya aktarımı yapılabilir.

Karşı tarafa da Teamviewer kurun ve ID ve Password bilgileriyle bağlanın. Atacağınız dosyaları sürükle bırak yöntemiyle karşıya tabilirsiniz.

bildiğim kadarıyla basılan eserden devlet 3 kopya alır denetlemek ve arşivlemek için. kütüphane için alır mı bilmiyorum.

milli kütüphane, arşivi için alır basılan kitaplardan.

kan bağışı yapabilecek durumdaydasınız ilik bankasına müracaat ederek bir tüp kan veriyorsunuz. kanınız bir hasta ile uyumlu gözüktüğü zaman sizi daha ileri tetkikler için hastahaneye çağırıyorlar ki 1 günlük bir iş bu. ilik verme kısmı da oldukça zahmetsiz, kan vermekten çok fazla bir farkı yok. ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz
(git:www.istanbul.edu.tr )

10-15 dkdan fazla sürmüyor müracaat etmek ve kan vermek. Ben yaptım, öneririm. Önce kan veriyorsunuz, eşleşme olana kadar başka bir aksiyon yok. Kimse size ulaşmıyor. Gerekli uyum sağlanırsa size ulaşılıyor ve tekrar soruluyor. Vazgeçebilirsiniz ama tabi psikolojik karşılığı sizde ne olur bilemem.
Küçük bir ihtimal ama ola ki bir gün benim kanım biriyle eşleşirse gerçekten mutlu olarak iliğimi bağışlayacağıma eminim.

sorunuza kaynak yapmış olacağım kusura bakmayın.
x için ilik kampanyası düzenleniyor mesela, ve bazen bu kampanyalar büyük boyutlara ulaşabiliyor. alınan bu veriler diğer ihtiyaç duyan hastalar için de değerlendiriliyor mu? x için bağışta bulunmak istemiştim ben, ona uymuyorsa y için ulaşılmasını istemiyorum gibi bir seçenek mi var?

donör olmak çok kolay. ist.da çapada var. 10 dakika bile sürmüyor.
bir tüp kan alıyorlar.form dolduruyorsun. bilgilerin tamamen gizli kalıyor. eğer günün birinde ihtiyacı olan biriyle eşleşirse arayıp tekrar soruyorlar.
iğneyle leğen kemiğinden alıyorlar. (kan alır gibi)
sana bir etkisi yok. neden? çünkü normal insan ilik üretebilir. kanserliler üretemez.

ayrıca şahsen, hemen arasalar diyorum. birilerinin hayatını -hem de bu kadar kolay şekilde- kurtarma fırsatım olduğu için çok mutlu ve heyecanlıyım.

@ete summer Genel bir veritabanına kaydedilmiş oluyorsunuz. Herkes için gidip teker teker örnek kan vermenize gerek yok. Dünyanın başka bir ucundaki adam bile çıkabilir iliğinize ihtiyacı olabilecek kişi.

çorba güzel olur.
makarna olur ama tatsız olur

ızgara tavuk. (elektrikli ızgaralar, ya da ızgara desenli tavalar vs.) bilumum fırın yemekleri...

Çorba bile yağsız olunca sulu sebze püresi gibi olur bence.
Biraz paraya kıyıp kaliteli sızma yağ alın, ondan sonra biraz soğan kavuracak kadar yağ ile bilumum tencere yemeğini, mesela bezelya, fasulye, mercimek, nohut vs pişirebilirsiniz.

bimden tavuk göğsü al. kilosu 10,25 sanırım.
ikili 500gr alsan 5tl yapar.

tencereye su doldur, göğsü haşla.

bodyci öğünü. 1 sene aksatmadan yaptım. arada çok az z.yağıyla tavada kızartıyordum, çok nadir ama. vizeler bitsin de gıdaklamaya devam edeyim. :))

yağ olmadan vitamin çözülmez, kana karışmaz derler. doğruysa bunu da unutmayın.

kısa süreli bir mide sorunu yaşıyorum. 1-2 hafta için soruyorum.

Karnıbahar ya da kabağı haşlayıp üstüne sarımsaklı yoğurt gezdir.

yağı biz dolduruyoruz öyle tencereye tava, aslında 1 yemek kaşığı yağ ile de kızartma türü hariç hemen hemen tüm yiyecekleri pişirebiliyorsun.

-karnibahari folyoya sarip firina at. domatesleri rendele teflon tavada agir agir pisir. sonra karnibahar uzeri yogurt+domates sosla bir guzel ye
-patlicanlari parmak kalinliginda dogra. bir tavaya (teflon) patlicanlari diz uzerine domates dogra biraz sogan ekle ve az su koyup (baharat kullanabiliyorsan super olur) agir ateste pisir. kapatmadan 5 dakika uzerine maydanoz koy
-firinla harikalar yaratabilirsiniz. kabak ve patatesi kup kup dograyip cok az yaglayip firinin izgara ayarinda atin.
- patlicanlari firinda kozleyip patlican salatasi yapabilirsiniz. hatta ben karniyarigi kizartmadan kozleyerek yapiyorum o da guzel oluyor.

umarim patlican seviyorsundur :)

borkoli, karnabahar haşlayıp yoğurtlayabilirsiniz. pırasayı çok az yağla az pirinçle haşlayıp limonlayabilirsiniz. makarnayı pişirdikten sonra soğuk sudan geçirir ve hemen yoğurtlarsanız (tercihe göre sarmısak da eklenebilir, güzel olur) hiç tatsız olmaz, yasak değilse uygun baharatlar ekleyebilirsiniz. pirinç pilavını yağsız yapıp piştikten çok az tereyağı ekleyebilirsiniz. yayla çorbası yağsız da güzel olur, yoğurt ve nane yeterli lezzeti verir. patates haşlayıp yeşil soğan, maydanoz ekleyerek limonlayabilirsiniz.

sanırım yedi çeşit oldu, dönüşümlü olarak yaparsanız bir iki hafta rahat idare eder gibi.

Öncelikle eğer sayfa sayısı çoksa çok pahalıya gelir bu durumda eve tarayıcı özelliği olan bir cihaz alman(çok fonksiyonlu yazıcı gibi) daha ucuza gelir. Eğer bunu alacaksan da mobil versiyonları var. Ne kadar randımanlı olduklarını açıkçası bilmiyorum ama mobillerinden alıp kütüphanede istediğin sayfaları kendin taratabilirsin.

yaklaşık 800 sayfanın tahmini maliyeti nedir? tarama fotokopiden daha ucuz bir yöntem değil mi?

Telefonunla fotoğrafını çekebilirsin. Uygun ışıklı bir masada sayfa sayfa çekersin.
Bankada çalışırken şube dışı satışlarımı hep böyle yapardım. İmzalarını alıp, kimliklerin, maaş belgelerinin fotoğraflarını çekerdim. Hemen cepten mail atıp işlemi tamamlardım. Çok kredi verdim öyle ayaküstü.

tablet ve akıllı telefonlar için tarama programları olması lazım onları da deneyebilirsiniz.

böyle yüksek sayıdaki kitapları dışarıda fotokopi çeken kişilere yaptırırsan daha ucuza gelebilir sonuçta fotokopi makinelerının tarama kaydı alma özelliği de var. bu nedenden ötürü bence dışarda bi yerlerle görüşmek daha uygun

benim şuan asıl amacım taratmak. başka birine ulaşması lazım hızlı şekilde. bu taratma kısmı kütüphane içinde yapılabilir ve pahalı bir işlem midir? dışarıda biz tüm kitabı taramayız denir mi? tarayan yerler nasıl bir ücretlendirme yapar?
telefon, tablet v. teknolojik bireysel anlamda hiçbir şey yok.

eger cok isin oluyorsa böyle seylerde mobil scanner cihazlarindan al cok pahali da degiller zaten.

2 sayfayi ayni anda scan de edebilirsin kitap büyük degil ise.

her sayfayi 3-5 saniyede scan edersin. tusa basma, arada ayar degistirme etc derken 10 saniyeyi bulabilir ortalama. 800 / 2= 400 sayfa scan etmen gerekecektir böylece. 400sayfa * 10saniye= 4000 saniye

4000 / 60= 60-70 dakkayi bulur 800 sayfalik kitabin taramasi böylece.

www.bimeks.com.tr

Peki taratmayı planladığın kitapların internette e-kitap versiyonu olma ihtimali nedir? Araştırdın mı? Varsa kebap olur valla :D

yaklaşık bir saat falan sürer bu kitabı taramaları fotokopicilerin ama hani fotokopi ücretinin yüzde 60ına falan her bir sayfayı taratabileceğini düşünüyorum.okulda 5 kuruş mesela fotokopi ama dışarıda bir yerde 2 kuruş falan hani, ama orada nasıldır bilemiyeceğim

Herkes kağıt maliyetini düşünmüş ama benim gittiğim bütün fotokopiciler fotokopiden pahalıya yapıyordu bu işi sayfa başına 50kr ile 1tl arasında değişiyordu fiyatlar. Fotokopiciler ellerinden kaçan malı düşünüyorlar bana çıktı maliyeti daha düşük demiyorlar malesef.

aradağım kitaplar burda; www.eksiduyuru.com

abd tarihi- allan nevins ( halil inalcık çevirisi), türk-amerikan ilişkilerinin tarihsel kökenleri - çağrı erhan

şuan bayındırlık kırsalındayım :) istanbul'daki bir arkadaşım, benim için bu tarama zahmetine gireceğini söyledi. lakin bu işlemle alakalı onun da pek bilgisi yok. bu kitapların e-kitap versiyonunu bulamadım. ayrıca elinde bu kitap olanlar, kitap sayfaların tarama( kendi evinde imkanı varsa), sayfaların fotoğrafını veya daha az zahmetli olan şekliyle videosunu( sayfaları biraz yavaşça çevirerek :) ) benimle paylaşabilirse çok sevinirim.

gak! yaz bence :))

the crow filminden; " Bir zamanlar, insanlar birisi öldüğünde ruhunu bir karganın ölümün ülkesine taşıdığına inanırlardı. Ama bazen, çok kötü bir şey olduğunda büyük bir keder de taşınırdı ve ruh rahat edemezdi. O zaman bazen, sadece bazen karga yalnış şeyleri düzeltmek için ruhu geri getirebilirdi."
dörtlük değil, muhtemelen aklınızdakine de uymayan bir şey ama, bu geldi aklıma :)

edgar allan poe'nun kuzgun şiiri var:
www.divitt.net

orhan veli'den bayram:

kargalar, sakın anneme söylemeyin!
bugün toplar atılırken evden kaçıp
harbiye nezaretine gideceğim.
söylemezseniz size macun alırım,
simit alırım, horoz şekeri alırım;
sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar,
bütün zıpzıplarımı size veririm.
kargalar, ne olur anneme söylemeyin!

kişi eger bunu yapiyorsa niye sunu yapamiyor, ya da bunu yapiyorsa bunu yapamaz gibi ise, misal, deniz baykal karisini aldatti parti başkanı olamaz, zizek iyi bir düsünür ise, iyi bir politikaci neden olamiyor gibi, bunun adi argumentum ad hominem

birbirinden bagimsiz iki olayi baglayip oradan sonuc cikariyorsa, misal amerika suriyeye giriyorsa, neden afrikadaki acliga care bulmuyor gibi, o da argumentum ad absurdum

aslında söylemek istediğim, biraz karikatürize olacak ama şöyle; ben kanaryalar ölmesin diye organize edilen bir eyleme katılıyorum. sonra birisi diyorki, madem kuşları seviyordun, serçeler ölmesin niye demiyorsun.
burda sorguladığım ve öğrenmek istediğim kısım şu aslında; ben daha önce serçeleri sevmediğime dair bir fikir beyan etmedim, belki kuşları bile genel olarak sevmiyorumdur. sadece kanaryalarla ilgiliyimdir. işte bana bu sorgulamayı, bu samimiyet testini yapmaya kalkan kişinin bilimsel karşılığı nedir?

aynı örneği, temsil yetisi olan herhangi bir vekilin, belediye başkanının konduğunda sizin kişisel düşünceniz ne oluyor? erdoğan, kılıçdaroğlu,bahçeli, demirtaş kanarya konusunda benim gibi düşünüyorsa mesela.

(bkz: straw man) olabilir mi? ya da "gölge boksu" dersin mesela.

Ses kaydetmek yakalanmadığın sürece suç değil :) Kullanmak suç. Şantaj yapmak suç.

şantaj yapmasak, şikayete delil olarak iliştirsek?

Bildiğim kadarıyla 'izinsiz olarak kaydedildiği' için delil sayılmıyor. Ama yanlış olabilirim, hukukçu biri gelse de doğrulasa beni.

Ayrıca kaydı biriyle paylaştığın için özel hayatın gizliliğinden sana taş koyabilirler.

yasal olarak elde edilmemiş veriler "delil" olarak kabul edilmez.
bildiğim kadarıyla, aile hukukunda ( eşler arası durumlarda ) istisna olarak kabul görebilir sadece.

öyle bir intiba bırakıldığı için. otobüste omuzun değince, tecavüze uğramış tepkisi verirsen, yada yabancı erkeklerle fiziksel münasebetten kaçınıp sosyal hayatta münzevi takılırsan millet de sana öyle tepki verir. benim valide ve kızkardeş de türbanlı ama maalesef durum öyle.

sanırım başörtüsü kullanan kadınların istinasız hepsinin başörtüsü takmayı dini hassasiyetlerinden dolayı kendilerinin seçtiği önkabulünden ortaya çıkmış bir şey bu. eğer bir kadın başını örtüyorsa bunu araştırıp, okuyup örtmüştür. e kuran'ı okumuş da örtmüşse de kuran'ın diğer yapma dediklerinin de yapmaması gerekir.

fakat işte herkes başını kendi seçeneği ile örtmüyor. zorla örtülen insanlar çoğunlukta. böyle olunca da dini hassasiyetleri olmayan bir kadın ile örtünmüş bir kadın arasında hiçbir fark kalmıyor. o bilinçle kapanmıyor sonuçta, bir baskı sonucu kapanıyor.

tam tersi bir durum da mevcut. namazını kılan, orucunu tutan, yalan söylemeyen vs vs (iyi bir müslüman olan) başı açık kadına da başı kapalı güruh "orospu" muamelesi yapıyor.

aslında toplumca ne kadar kafayı yediğimizin bir göstergesi işte.

edit: bir de (bu benim yorumum tabii) çoğu kapalı kadın islamın özünü kavrayabilmiş değil, ondandır bu düşünce biraz da. sen yalan söyle, iyi bir insan olma, insanlara yardım etme vs vs ondan sonra başını örttüğün zaman çok iyi müslüman olduğunu söyle,başı açığa küfret. böyle olunca da insanlar deliriyor tabii. şekilcilik çok kötü.

bu veya bunun tam tersinin bir seye inanmakla ya da inanmamakla bi alakasi oldugunu dusunmuyorum.

bana gore bunun sebebi insanlarin kendilerini her seyi yargilayabilecek ve hukum verebilecek bir varlik olarak gormeleridir. oysa ki her inancin kendine gore bunu yapacak, guc sahibi bir varligi mevcut. herhangi bir inanci olmayanlar icin boyle bi sey olmasa da ben onlara da bu kendini bi sey zannetme ki evet insanlari yargilamak aslinda hic bi sey olmayan insanin kendini bi sey sanmasidir, iste bunu yakistiramiyorum. buyuk bir celiskiye dusulmus oluyor cunku.

ozet olarak insanlar ney yapabileceklerini ve nerede duracaklarini bilmiyolar. ne yazik ki bu her inanca mensup kisiler tarafindan yapiliyor, ya da inancsizlar..

Başörtüsünün temsil-i ifadesi biraz farklı. Başörtüsü takan bir hanım kızımız lisan-ı hal ile "ben bazı konularda hassasım" mesajı veriyor gibi gelir bana. yani inançlı bir insanın dinin yasak ettiği şeyleri yapması evet onu ilgilendirir ama temsil noktasındaki kişilerin biraz daha dikkatli olması gerekir diye şeyettim. Tabi bir çok olayda olduğu gibi kadınlar biraz daha şanssız bu konuda.

şöyle bir köşe yazısı vardı. özeleştiri içeren:

yenisafak.com.tr

"neden başörtüsü kullanan insanlar, başını örtükleri için rahibe gibi yaşamaları gerektiği düşünülüyor" sorusunun cevabı çok basit. tutarlı olmaları bekleniyor. insanın karşısındakini değerlendirme kriterlerinden en temel olanı tutarlılık. çünkü tutarlı=öngörülebilir=kötü sürpriz yapmaz

bu beklenti size çok yersiz gelebilir ki bence de çok yersiz ama olağan bir beklentidir. şaşırmıyorum.

işlediği günahları örtmek için başörtüsü kullanıyor olamaz mı?

o.ceki cevabima biraz daha devam edebilirim gordugum kadariyla.

mesela basortusu ya da diger adiyla turban takanlarin temsilci oldugunu kim belirledi? illa bir temsilci arayacaksak kikesinlikle boyle bi gorevimiz ve hakkimiz yok, islamin 5 sartini uygulayanlari temsilci alalim. ki alamayiz yani, cunku boyle bir sey yok. bir insanin bir inanc dogrultusunda bir seyi yapiyor olmasi butun gereklilikleri yerine getirecegi anlamina gelmiyor. sonuc olarak kimse her basortuluden evliya gibi yasamasini beklemesin. allah bile boyle bi sey beklememisken insanlarin boyle bir beklentiye girmesi buyuk hata. insan oldugumuzu ve hata yapabilecegimizi unutmasak dunya daha yasanilir bir yer olacak sanki. bir de hatalari yargilayacak ve hukum verecek olanin biz insanlar olmadigimizi unutmasak. cunku sen yargilarsan, baskasi da seni yargilar. onu da bir baskasi.. neden? bize mi kaldi insanlara hangi inanca gore neyin dogru neyin yanlis oldugunu bildirmek? birakin insanlar ne istiyolarsa yapsinlar. kimseyi de hic bi seyin temsilcisi olarak gormeyin. onlar temsilci olduklarini idaa etseler dahi..

"temsil" kelimesine takılmış mosakale. açıklama yapmış. sonuna kadar katılıyorum dediklerine. bir erkek olarak bilemem ne fırtınalar koptuğunu bir kadının içinde. özeleştiri yaptığım için mesela ismail kılıçarslan'ın yazısını koydum, çok güzel açıklamış günümüz muhafazakarlığını.

ben mesela bir iş yemeğinde içki içmeyince diğer insanların gözünde farklı bir yere konuyorum. hükümet yandaşı, cemaatçi gibi kalıplara sokulup bir de gereksiz tartışmaya girmemek için araba kullanıcam yalanını attığım bile oldu. ama sırf alkol kullanmıyorum diye benden münzevi olmamı bekleyen sayısı da fazla. bundan hoşlanmasam da bir kişi bir şeyi diğerinden daha fazla yapıyor görünüyorsa ona daha fazla sorumluluk bindiriliyor. ama dışarıda bu algı var diye ne ben alkol kullanırım ne de inançlı bir kadın başını açar. otomatikman bu eleştiriye de açık olmalı diye düşünüyorum ama dediğim gibi algının çıkış noktası hatalı ama bunun doğal olmasını engellemiyor. doğal bir şey de hatalı olabilir yani.

@mimikikili; bu baskı denilen " bazı ve bazı yerler" her görüşün "bazen" karşılaşabildiği bir durum. yani tam aksi durumlarda olabiliyor.

dokunmakalbime; aynı hareketi yapanın başı açık olanına mı kezban deniyor o halde? çünkü bu söylem kezban başlığında da çok kullanılıyor. ayrıca başı açık olan insanlarda da bu davranış olabiliyor. ve bahsettiğiniz tepkiyi vermeyen başörtülü insanlar epey fazla. daha dün, otobüste çantamı yanımdaki koltuğa koydum, bindiğimde çok boştu. neyse zamanla doldu otobüs en azından ön kısımlar doldu. bir kız bindi durakta, koltuk bakındığı anda ben de hemen çantamı kucağıma aldım. kızın yüz ifadesi nasıl bir tiksinmeye döndü anlatamam. tamam yakışıklı biri değilim, hatta çirkin biriyim. ama bu yüz ifadesi gerçekten tipime miydi yoksa sanki fırsat kollamışım gibi düşünmesi için miydi bilmiyorum. zaten sanırım arkada boş yer vardı gitti o tarata bir yere oturdu ( belki de oturmadı bilmiyorum, dönüp bakmadım.)

@bu nick tam yirmi alti karakter; dini hassasiyet başörtüsü üzerinden özellikle simgelenen birşey değil ki. iftira,kötü söz, ibadetler, dedikodu gibi diğer dini hassasiyet içeren şeylerden sadece biri. başını örten birinin bunu kuranı okuması ön kabulü, örtmeyen insanların okumadığı veya kuranı referans kabul etmedikleri anlamına mı gelir? tekrarlıyorum ama başını örtmek dinin emrettiği şeylerden sadece biri. namaz kılıyorsun diye küfredemezsin diye birşey yokki. sadce küfrettiğin için günah işlemiş olursun.
dışarda başıörtülü birinine öpüştüğü zmaan, " ruhu orospu " denmesi neden o halde. başı açık olana kafir gözü ile bakılmasını da elbette reddediyorum. çünkü sadece "bir" günah işliyor. başını örtmek yalan söylememe zorunluluğu vermiyor.

temsil içeriğine kesinlikle katılmıyorum islamiyette bir dini sınıf yoktur.
takke,sarık vs. ise, dergahların,tarikatların kendi içlerinde kurumsallaşma e hiyerarşiyi belli etme amaçlı uygulamalarıdır.

@nereye bu gidis; tutarlı olmaları neden gerekiyor? ve bu tutarlılık hangi kıstasar ile belirleniyor? başı açık birinin yalan söyleme, dedikodu, zekat vermeme gibi hakları mı oluyor? eğer başı açık biri yalan söylerse tutarlı mı davranmış oluyor?

@faaip de oiad; başörtüsü kullanmak başka hataları temizleme aracı değildir. sadece başını örtme gerekliliğinin yerine getirilmesidir. günahları örtmekten ziyade, günahlara dair af dilemek amacıyla islam içinde " tövbe " uygulaması var.

soru toplamış fatih terim gibi hissettim kendimi :) böyle her cevap verene, karşılık vermek itici görünüyor. ancak amacım cevap vermekten ziyade konuyu kendi bakış açımla da sizlere sunmak, ve fikir çeşitliliğini artırmak. teşekkür ederim herkese.

@ete

ben zaten senin soruna cevap vermeye çalıştım. "neden?" diye sormuşsun. insanlar böyle düşünüyorlardır büyük ihtimalle diyorum yani. akıl yürüttüm yoksa katıldığım bir şey değil. biz böyle konuşunca insanların akıl yürütmeleri buharlaşmayacak.

editlediğim kısım kendi düşüncemdi tabii. =) hiç kimseye böyle bir sorumluluk yüklememekle beraber, başı açığa laf eden kadına da iki kelam ediyorum arada.

Bioshock serisine başlayabilirsin.

deadpool önerebilirim.

bioshock +1 ( ilk 2 oyunu oynamadım. infinite'de bağlandım resmen oyuna. ingilizceniz varsa, veya türkçe paket varsa internette kesinlikle ekleyin oyuna. senaryosuna odaklanarak oynamak çok çok güzel.
far cry 3

bilgisayarlarımız ekran kartı dışında aynı.

batman arkham asylum
batman arkham city
metro 2033
alan wake
l.a noire
mirror's edge
spec ops the line
max payne 3
call of juarez gunslinger

Aga aydinlikevler ya da kizilay olabilir.

aydınlıkevler, subayevleri iyidir. park'a da yakın tutarsın biraz. oh mis.

kocatepe/k.esat/tunalı civarı hem 700-800 civarı kira, hem de diğer kriterlerin için uygun. tek otobüsle varırsın dışkapı'ya

anıttepe

herkese teşekkür ederim. birkaç sorum daha var.

1- cebeci'den dışkapıya tek vesaitle gidilemediğini söyledi bir tanıdığım, ne kadar doğru bilmiyorum, böyle bir şey var mı?

2- doğma büyüme izmirli biri olarak ankara'ya alışmakta zorluk çekeceğim kesin. izmir'e benzeyen demek saçma olacak ama izmir'e benzeyen (kültürü, insanı v.b.) bakımından bana en uygun yer çankaya'ya bağlı olan bir yer midir? bu kıstaslara göre bakacak olursak öneriniz değişir mi?

En güzeli subayevleri emin ol.
Cebeciden tek araçla dışkapıya gidemezsin evet (dolmuş varsa belki ama yani dolmuş çilesi her gün çekilmez)
Tunalı, Çankaya tarafları da iyi ama uzak bence.
Subayevleri sakin ve güzel bi semt. 427 ile kızılay-kuğulu park gibi yerlere ulaşım kolay. 464 ile bahçeli-tandoğan-beşevler ulaşımı kolay.

strait gigolo+1
freekara+1 ( ben bunu yazarken yazmış, görmemiştim )

ayrıca, lehlerin bulunduğu topraklar tarih boyunca farklı yönetimlerin altında olmuştur. bir tür geçiş noktası gibi bir yer. zaten en istikrarlı ve güvenli döenmleri de osmanlı himayesinde olduğu dönemdir. gigolo'nun dediği gibi osmanlı büyük ve paylaşımı güç dengelerini değiştirebilecek bir coğrafya idi. oysa leh toprakları tarih boyunca paylaşıma açık, kısa vadede güç dengesini yıpratmaya zemin oluşturmayan, ancak güç dengesinin geleceği adına taraflara test imkanı verebilecek, boyut olarak küçük ama ön gösterme açısından güzel bir sürtüşme alanıydı.

ek: bölgenin, güç dengeleri açısından kullanılışıyla alakalı; 2.dünya savaşı öncesinde ingilter'e, hitlere almanyanın doğusundaki ülkelere saldırması halinde savaş açacağını söylemiştir. ama bu ülkeler içine polonyayı katmamıştır. kısacası hitlere polonyaya saldırabilirsin demiştir. polonyanın batısında almanya, doğusunda stalin rusyası vardı. hitler'e, stalinle birbirinizi yiyebilirsiniz denmiştir. böylece 2 sinden kurtulma veya en azında birinden kurtulma şansı vardı.

@ straight gigolo dalga mı geçiyorsun 1071 de dünyanın şekli şemali belirszken oğuzlar nasıl bilinçli tercih yapmış olabilir ? turk devletini kuran derin yapı dna testi yaptırsın osmanlı sultanlarına acaba kaçıncı generasyonda osmanın soyu tükenmiş ? o derin yapı genç osman yeniçerilerce gangbang yapılırken nerdeymiş ?

18. yy da lehistanın paylaştırılmasının sebebi lehistanı paylaşmanın kolay olması.. az nufusu olması daha ufak yuzölçümü olması vs.
osmanlının hasta olarak yaşaması , ölse cesedini cürümeden kokmadan paylaşmak zor oldugu için daha tercih edilir bir durum o yüzden yaşatıldı. yani işin özü 18. yy sonunda osm yıkılssa hukmettiği toprakları paylaşan devletler oralardan ekonomik bir cıkar elde etmeden orda çıkacak olası problemlerle ugrasacakları.

4:26

Bende de su an saat 4.31 gosteriyo ama saat su an 5.31 mi aslinda anlamadim olayi yoksa geri alinmadi mi benimki de.

www.google.com.tr

en sonda kendilerini televizyonda görüyorlardı aslında hepsi yaşadıkları sokaktaki bir ev kadının hayaliydi. hatta senarist o ev kadını mıydı neydi.

www.youtube.com

aslında dizi iki kere final yaptı. asıl olan final bu; www.youtube.com

@vays zimmerin verdiği final trtnin ısrarları sonucu 75. bölümde biten dizinin uzatılması sonrası oluşan final.

fark yok. eşanlamlı kelime.

(bkz: ulus millet ayrımı)

esasında eş anlamlı, ancak algılanışta ulus daha seküler bir söylem, millet ise dini çağrışımı daha yüksek.
ulus; daha üniter ve homojen bir yapıyı, millet; ise daha emperyal heterojen bir yapıyı ifade eder.

siyaset biliminde birbirine es olarak kullanilir bu iki kelime. kokeninde, gecmis kullaniminda muhakkak farkliliklar mevcuttur ama gunumuz siyasi terminolojisinde ayni seyi ifade eder. ornegin kimi zaman milletlerarasi hukuk denir; kimi zaman uluslararasi hukuk denir.

sol terminolojide ulus bir devletin içindeki tüm etnik yapıyı kapsar.

sağ terminolojide millet bir devletin içindeki tüm etnik yapıyı egemen din ekseninde kapmaya çalışır.

Not: sağ terminolojiyi kullanan kurum ve kişiler halk veya ulus yerine özellikle millet derler. (tabii bi miktar da "ümmet"i kastederek) milletin partisiyiz, millet bunu istiyor, milli irade vs. vs.

senin arkadaş turancı olmalı. yanılıyor da olabilirim tabi bu tahminimde ama bu tip kavramlar siyaseten nereden baktığına göre değişiyor. sosyolojide de farklı şeylere işaret ediyor. bir de millet- milliyet ayrımı var mesela.
ayrıca sözlükte eş anlamlı olduklarının yazması öyle olmaları gerektiği anlamına gelmiyor; dil değişken ve hareketli bir yapı çeşitli anlam kaymaları olabiliyor; bu zaman zaman eş anlamlı iki kelimedne birini başka, birini başka bir şey için kullanmak şeklinde de olabilir pekala.

lisansta mevki yazmaz. dolayısıyla evet oynayabilirler. liberoyu kafanıza esip forvet oynatabileceğiniz gibi kaleciyi de oynatabilirsiniz.

hangi ülkede hatırlamıyorum ama bunun bir örneği de olmuştu sanırım. kaleci aynı zamanda çok iyi libero oynuyordu ve oynatılıyordu.

yenisafak.com.tr

5.sezon 10.bölüm vincent and the doctor
7.sezon 0.bolum the doctor the widow and the wardrobe
2.sezon 9.bolum the satan pit
4.sezon 3.bolum the planet of the ood

bu diziye güzel bölüm bakış açısıyla başlarsan devamı gelmez. zamanında sevdiğim bazı dostlarıma yaptım bunu ama olmadı. bölümleri sevdiler fakat daha osnrasına bir bağlılık oluşmadı. seinfeld için hiçbirşey hakkında herşey denir. doctor who da hiçbirşey değil ama herşey. neyse kısacası bu diziye " güzel bölüm " yaklaşımı yerine, " güzel masal/hikaye " şeklinde başlamalısın.

kesinlikle 3. sezon 10. bölüm. böyle bir senaryo olamaz.

ama bence diziyi dizi yapan ilk iki sezon.

ete summer +1

Baştan başla izlemeye. Güzel bölüm diye vereceğimiz bölümleri anlamayabilirsin çünkü kaçırdığın yerler yüzünden. bir sürü bölümü çok güzel, ben defalarca izlerim ama bir önceki bölümlerde kaçırdığın bi olay yüzünden anlamazsın, anlamadığının da farkında olmaz bölüm aslında öyle sanarsın, saçma gelir. sonra o konu ile ilgili olan bölümü izleyince anlarsın, ilginçlikleri kaçırırsın. Doctor, companianına bir şey söyler neden öyle dediğini anlamazsın. Lütfen en baştan izle, sırayla. Özel bölümleri de kaçırma, onları da izle. Sırayla doktorları yadırga ve sonra alış güzelliği orda :)

demirkırat

ihtilalin pençesinde demokrasi (12 mart ) ;
www.youtube.com

son darbe 28 şubat;
www.youtube.com

son darbe 28 subat, ucurtmam tellere takildi,
bir de m.ali birand'in 12 eylulle ilgili bi belgeseli vardi sanirim

red.

Hocam vardır belki bilmiyorum ama kısa gideceksen dert etme ben doğu denebilecek bir bölgede yaptım askerliğimi kısalara dokunmuyordu bizim oralarda kimse uzunlara da en fazla ufak tefek bize yaptılar biz de size olayları vardı yemekte arka sıralara oturun koğuşu siz temizleyeceksiniz sabah mıntıkaya siz çıkacaksınız gibi ufak tefek angarya işler vardı. Bende senin gibi bir dünya hikaye okuyup dinleyip gittim ama sana şu kadarını söyleyeyim kimsenin askerliği kimseninkine benzemez, en kral yerde en kral şartlarda yaparsın askerliğini dışarısıyla ilgili bir problrmin vardır orası sana zından olur. Takma kafana gideceksin göreceksin içindeyken bitmeyecek gibi gelecek bitince de vay amk bitti diyeceksin hatta bir süre geçtikten sonra taşak geçeceksin halinle. Sakin ve rahat ol. Şimdiden hayırlı teskereler.

yok öyle durumlar. illa bir eski yeni çatışması olur. ama entiride bahedilen durum şimdi olsa istisna olur. şimdi facebooktan nöbet tuttuğunun bildirimini yapıyor askerler.

eksisozluk.com

Koğuşa gecenin 11inde 12sinde yani uyku saatinde su basılır. Alt devreler suyu ancak 2 saatte çeker. Ayrıca alt devreler suyu çekerken üst devreler ranzanın üstünde esrar partisi yaparlar. Bunun yanında bir de sen su çekerken senden yaşça küçükler "güzel yap ulan" "yapacağın işi sikeyim senin" gibi emirler yağdırır. Bu emirleri yağdırırken elleri kolları boş durmaz, yere sürekli sigara izmariti atılır. Ve ranzada esrar partisi devam ederken ranzanın çekilerek yapılmasını ister. Sabredersin, saat olur 2. Dağıtımcı onbaşı gelir seni nöbete götürmek üzere giydirir. Üstün, başın, ayakların ıslak bir şekilde gram uyumadan nöbete gidersin. Gelirsin saat 4 olmuştur. Yatayım dersin, 1 bilemedin 2 saat yatarsın. Tıraşını olursun ve üst devrelerin çıkmadığı mıntıka temizliğine çıkarsın.

Veya ilk birkaç gün hatta birkaç ay cep telefonu kullanmana izin vermezler. Ben izin vermiyorum diye kullanmayacaksın, üzerinde cihaz görürsem elinden alırım der. Eğer cihaz görürse gerçekten de elinden alır. Hiçbir şey yapamazsın.

Ama şöyle de bir şey var. Son zamanlarda Başbakanlık ve Mehmetçik Vakfı bu tür şikayetleri dikkate alıp, şikayet edilen birliği komutanına kadar sikebilmektedir.

o şikayet işlerinin kolpa oldugunu düşünüyorum.
askeriyenin haberi ykken kuş bile uçuramazken çıkıp devreciliği mi şikayet edebileceğiz sanki.

bi de şikayetin siklenmeden üstlere iletilmesi durumu var ki...

4 sene üniversite okumayana köpeklik yapmak müstehak mı yani? "devrecilik" dediğin zaten senin düşünce yapına sahip olanlardan çıkıyor işte. Bitseniz devrecilik falan da kalmaz, hiçbir alanda. Entry eski, bir de yerine de bağlı. Bir kız arkadaşımın sevgilisinin askerliği yakın zamanda bitti, tüm gün nerdeyde tık tık mesajlaşılra saatleri uyuşturunca (benim şahit olduğum kadarıyla ve eskilerin askerlik anılarıyla karşılaştırınca gerçekten "çok sık) telefonla konuşurlar gayet rahat diye anlatıyordu.

Bir de yeni gelen askerleri bulaşığa gönderme ve istihkaklarını vermeme vardı. Onları yazmayı unuttum.

@Tchuck:

Çarşı iznine çıkıyorsun. Mehmetçik Vakfı'nı arıyorsun ve şikayetini iletiyorsun. Daha sonra Başbakanlık İletişim Merkezi'ne mail veya dilekçe yazıyorsun. Yaklaşık bir iki hafta sonra yetkililer şikayetlerin vehametine göre yerinde incelemeye geliyor veya Başbakanlık konunun araştırılması için şikayeti kışlanın en üst komutanına bildiriyor. Kışlanın en üst komutanı da bu durumdan korkup aman çocuklar yapmayın diyor. Birlik komutanlarına bu konuda öğütler veriyor.

Bu şekillerde çözüm alınamıyorsa Genel Kurmak Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, kuvvet komutanlıkları gibi birimlere aynı şekilde e-posta veya telefon yoluyla şikayetler bildiriliyor.

Gerçekten işe yarıyor.

babam emekli asker. 16 sene bifiil ben de askerler içinde bulundum. yalnız orospu çocukluğu ile devreciliği fena karıştırıyorsunuz. şırnak'ın köyünde bile bulundum ancak bir kez olsun devrecilik adı altında o.ç'luğu yapıldığını duymadım. yok esrar partisi verirken suyu çekme falan. sikerim feriştahını öyle işin. telefon kullandırtmama da aynı şekilde. gerçi bunda biraz amcamın albay olma şeyi de var. böyle yarım akıllı kahpe dölleri görürsem şikayet ederim, o bir şekilde halleder.
gerçi büyük konuşmamak lazım, gidiyoruz kasım'da amk..

@erdemt,

yok hocam zaten zorluk çekeceğimizi bilerek gidiyoruz. yorulacağız, rütbelilerin hakaretini çekeceğiz, bok temizleyeceğiz bilmem ne.

ama sözlükteki entryleri okudum, bildiğin hapishane işkencelerinden bahsediliyor resmen. bi tane normal, katlanılabilir entry okumadım aralarında.

Bu arada yazdıklarım tamamen gerçek.

Ayrıca yeni aklıma gelen bir anımı daha anlatayım bu konuyla ilgili.

Usta birliğine vardığımın ilk günü bölüğüme gittim, kayıt yaptırdım. Koğuşa gittim selam verdim birkaç kişiyle sohbet ettim. Ortam olarak çok iyi bir yer beklemiyordum açıkçası. Akşam oldu yatma vakti geldi. Yatak gösteren, yorgan veren yok. Toplamda 2 koğuş ve 130 tane yatak var bu arada. Toplasan 80 asker var o aralar bölükte. Bunların 16 tanesi gece görevli. 64 asker yatak kullanıyor geceleri. Her neyse. Gidip nerde kalacağımı soruyorum 1. koğuşta kalacaksın ama yatak yok diyorlar. "2. koğuş? Karşı koğuş" diye soruyorum, "Orası babalar koğuşu, 14 kişi kalıyor orda. Orda kalmana izin vermezler" diyorlar. Düşünüyorum, neden bir koğuş 65/65 öbür koğuş 14/65. İyi diyorum. Yat içtiması bitiyor, saatler ilerliyor millet yatmaya başlıyor. Bende de bir yol yorgunluğu var ki sormayın. Ayakta dikiliyorum, kimsenin yatağına oturamıyorum. Cam kenarındaki peteğe yaslanıyorum, aşağı inip sigara içiyorum, gezmeye çalışıyorum yatak bulayım diye. Komutana gidip "komutanım benim yatağım yok" desem siktiri çekecek biliyorum. Daha sonra bir insan evladı geliyor, "hacı sen gece devriye şoförünün yatağında yat bu gecelik" diyor. Hiç tanımadığım birinin yatağında bir dakika bile geçmeden uyuyakalıyorum. Uyurken devriye şoförü telsizle dürtüyor: "Birader birazdan yatağı boşalt. Yorganı falan katla. Ben yatacam şimdi" diyor. Uyanıyorum, saate bakıyorum gecenin 4ü olmuş. Şoför devriyeyi bitirmiş kestirmeye gelmiş. Olmaz diyemiyorum, adamın yatağı sonuçta. Paşa paşa kalkıp üstümü başımı giyiniyorum. Tıraşımı oluyorum. Ortalıkta boş boş geziyor, sabah içtimasına çıkıyorum.

Usta birliğinde ilk günüm.

Edito: Bu arada ne doğuda askerliğimi yaptım ne güneyde. Türkiye'nin başkenti Ankara'da askerlik görevimi tamamladım.

jandarma olursan devrecilik pek gormezsin. daha dogrusu gorme ihtimalin az. gorursen de en boyle kazigini gorursun. o alintiladigin devrecilik bile sayilmaz.

oyle bir durumda il jandarma komutanina kadar gitmekten geri durmayacaksin. ve hatta orada cozemezsen (genelde albay olur il jandarma komutani) bolge komutanina yazacak veya arayacaksin. her sehirde alo mehmetcik hatti var. oralardan ulasabiliyorsun istedigin yere.

sikayet etmez, arkasindan kosmazsan bu isler bitmez. ha, kosarsan da halledene kadar dunyani dar ederler.

Bu kadar kasmayın. Her şeyin yolu var.

Ben Konya merkezde ama küçük bir bölükte askerliğimi yaptım.
Kısa dönemler 30 kişi, uzun dönemler 100 kişi kadardı.
Uzun dönemler biz gitmeden önce devreciliğin bokunu çıkardıları için alt devreler isyan çıkarmış. Bölük Komutanıda herkesi teker teker "sevdikten" sonra devreciliği ortadan kaldırmış.
Biz gidince bir kaç artist "geçmişte bizim ağzımıza sıçtılar, bizde yapıcaz" dese de komutan demir yumruğu vurup fırsat vermedi.

Diğer yandan bölük komutanı farklı tarzda bir devrecilik yapıyordu.
Sabah içtimasında uzun dönemlere bizi göstererek: "bakın bunlar 4 yıl okumuş gelmiş, sizin gibi aylakçılardan elbette farkı olacak." diyordu. Herif herkese aynı işi yaptırsada bizi laflarıyla kayırıyordu. Uzun dönemlerde ister istemez bileniyordu bize.

Bunun üzerine kısa dönem askerler bir araya gelip karar aldık. Komutan yapsa bile biz ayrımcılık yapmıcaz. Bütün işleri bizde yapıcaz. Mıntıka mı? Kürek mi? Hamallık mı? Ne varsa...

Akşamları da 1 saat kadar boşluğumuz olurdu. Bahçede ki masalara cips, bisküvi falan alırdık. Başlardık türkü, şarkı söylemeye... Her akşam muhabbet ederdik. Ama birlikte. Kimsenin ayrı kalmasına izin vermezdik. Dedikodu yok!

Bir süre sonra sabahları komutanın konuşmalarına herkes götüyle gülmeye başladı.

Askerlik güzel bir deneyim. Farklı insanlarla iletişim kurmak için fırsatın olacak ve bu deneyimleri ömrün boyunca kullanacaksın. Tadını çıkar.

bunları okuyunca onuru için bir bedel ödemeyen insanlar geliyor aklıma üzülüyorum. böyle şeylerle karşılaşırsan sen de meydan oku asla yapma. senin adın tatar ramazan değil ama oyunu boz. enfazla bir dayak yersin. bütün bu olanlar dayak yemekten iyi mi? o dayağın hesabını daha sonra sorarsın ama boyun eğersen neyin hesabını soracaksın? zaten bunları düşünen adamın da alnında yazıyormuş gibi pek yaklaşmazlar. enerjiye bağlayalım en iyisi :)

üniversite mezunlarını(poşet derler kısaca) devrecilik ya da sıracılık hadisesine pek sokmazlar..onlar uzun dönem askerler için gelip geçici misafirlerdir..kaldı ki usta birliğinde çavuş rütbesi alırsın,komutanların gözünde askerlikte rütbe esastır.ezdirme kendini.

Picasa kur, kafan rahat.

yukarıda seç diye bir yer var görünüm'ün tam altında ona basıp sonra yapıştır derseniz olur diye düşünüyorum

Yanlış hatırlamıyorsam arama bölümüne ekran görüntüsü yaz.. Bir menucuk çikcak... Full ekran ya da ozel bolumu secerek ekran resmi alıp istedigin formata çıkaramazsın.

windows tusu + print screena basarsan resimlerim klasorune direk kaydediyor bu yuzden painti kullanmadim hic.

terlikli cita+1

fraps da kullanabilirsin ctrl v derdi olmadan ayarladığın bir dizine istediğin formatta kaydeder

"FN + Prnt Scrn" ikisine basınca olması lazım, insert tuşu üzerinde demişsiniz FN'e basmadan aktif olmaz o.

yalnızlık kişinin kendine yakışanı giymesidir.

bunun çok güzel bir tanımı vardı net hatırlamıyorum ama, yalnızlık çevrende insan olmaması değil de düşüncelerini zevklerini anlatabileceğin birine yani kendi kafanda birine sahip olamamaktır gibi.

Benim için risktir.

yanlızlık seni anlayan bir kişi bile varsa yok olur bence.

Kaynak belli . Nereden çıktı şimdi bunlar diye sormayın.

Ayrıca birinci yazılanı onaylamamışsın o yüzden ayrıca kişinin kendine yakışanı da giymesidir.

why so serios?

iiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii____i____iiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii

gece korku filmi falan izlersem ya da aklıma cinler-periler falan geldiğinde hafiften bir tırsma oluyorsa bende, o anda evde yalnızım demektir. ve ancak o zaman hissederim yalnız olduğumu. demek ki benim için yalnızlık, gece herhangi bir vesileyle korktuğunda, evde tek başına olmak demek. ne fazlası ne eksiği.

take a minute +1500

Yalnızlık bence annem ve babam öldüğünde başlayacak benim için. Şu an yalnız hissetmiyorum hiç.

Arkadaşların veya sevgilinin gidereceği şey yalnızlık değil, getireceği şey de yalnızlığı götürebilecek bir şey değildir bana göre. Yalnız kaldım diyebilmem için ailemi özeillikle annemi ve babamı kaybetmem gerek.

Somut bir yalnızlıktan bahsediyorsan da evde tek olmak hoşuma gidiyor yalnızlıksa, bir başkasıyla yaşamak istemiyorum hiç. Sevgili ve eş de dahil. Sevgilim yokmuş, arkadaşlarım yokmuş, aramışım işleri varmış gelememişler bunları takmayı bıraktım çoktan. Kendiliğinden oldu bu. Benim şu an bi yalnızlığım yok. Tek başıma takılmayı da dert etmem daha çok severim hatta.

Şu an keşke sırf bedenen bile olsa burda biri olsaydı dediğim nadir yerlerden biri tek yemek yemek zorunda olduğum yerlerdir. O işi hiç sevmiyorum ev dışında. Bir de çok güzel bir şey yediğim veya doğal bir olaya şahitlik ettiğim zaman, muhteşem bir manzara, yıldız kayması, gökkuşağı çıkması falan ah şu da olsaydı dediğim olur o kadar.

kalabalık savunma arasında kendini unutturmakta zorluk çekmeyen forvetin hissiyatıdır bazen.

bazen sırf yalnız olduğun için gol atıyor olabilirsin.

Çok güzel bir yazı ve yalnızlık...

www.vazgectimsenden.com

yalnızlık her ne kadar birilerinin gitmesiyle yaşanıyormuş gibi görünsede bunun aksine kendi tercihlerimiz sonucunda yaşadığımız olgudur.

Sevdiklerin arasında da yalnızlık yaşanabilir. Bu duygu senin kalbinin mantığının olmak istediği yaşamak istediği yerle ve olayla ilgilidir.

yalnızlığın yapılmış tüm tanımları eksik ve hatalıdır. yalnızlık şarkıdaki giden gelmiyor acep nedendir denilen yerdir çünkü. geri dönüp tasvirini yapacak kimse olmadı daha.

insan beyni, bilinçaltı ya da psikolojisi adına ne dersen de farketmez, çok ileri çok gelişmiş. görmek istediklerini görüp kalan herşeyi saklayabilir. kendini duruma göre düzenler, c.tesi sabahı facebook hesabını açıp candy crush oynamadan önce diğer insanların kahvaltı fotoğraflarını, fotoğrafların altındaki yorumları okur ama hiç birşey hissetmezsin anlamazsın yalnız olduğunu. senin için önemli olan candy crush daki lanet bölümü geçmektir.

yalnız olmasaydım demene izin vermez kendini korumak isteyen kişiliğin. çıkmazsın o yüzden evden aramazsın hiç mekan bilmezsin de zaten.

yalnızlık budur!

www.youtube.com

aynı şeyi ben de düşünüyorum bu 2-3 gündür aşırı bir acıkma söz konusu. ne uyku düzenimde ne bir şeyde değişiklik var ama mevsimseldir belki diyerek geçiştirdim.

müdür spor bizi bozuyor bence. aynısı bende de var. günde 10 öğün yemek yiyorum. işin tuhafı daha fazla da yesem yerim yani.

Mevsimsel olmasını umuyorum yoksa spor yaparak yağ oranını artrıran ilk insan olucam

bende de aynı durum var. 9 günlük tatil'e bağlıyorum şimdilik. aslında şu an açım ama sırf fazla yemiş olmamak için tutuyorum kendimi. tatile bağlayış sebebi, baba ocağındaki bolluktan öğrenci evi yokluğuna dönüş.

bu gün 1.5kg tavuk 1 kilo ton balığı yedim. oluyor bunlar.

kadınsan ve regl dönemin yaklaşıyorsa da olabilir.

ee sonra?

efektler guzelse, çakma korku filmleri gibi durmuyorsa valla ben izlerim.

adı ne ben de izleyeyim.

izle tabii ben okurken gerildim.

sen bunu boşver, doctor who 4.sezon 10. bölümü ( midnight ) izle.

ek: dizinin izleyicisi değilseniz. devamlılık adına sorun oluşturacak bir bölüm değil. rahatça izleyebilirsiniz.

Sik gibi. Ruh bilmem ne sahnelerinin klişesinin dibi.

Ekleme: Doctor Who ilk sezonunda bir bölümde de buna benzer bir sahne vardı.

öncelikle memurlar.net'i takip edin. kimya mühendisliği kadroları en son kaçla aldı ona bakın. ha eskişehir yüksek puanlıdır o sebeple çok çalışmalı.

4001 denen her üni mezununun girebileceği kadrolar ise genel olarak 90 üstü alım yapmakta.

eğer fetocu değilse uzman yardımcılığına hiç niyetlenmesin.

kedili madam +1
-1 kısmı ise; bilmem neci değilse hiç niyetlenmesin sözlerine aldırmayın. o bilmem necilerin yıllardır sadece adı değişir. dün x ci, bugün y ci, yarın z ci olurlar. arkadaşınız çalışsın, kpss ve kurum sınavlarında puanlarını yüksek tutsun yeter. bilmem neci diye hayal kırıklığı yaşamak zorunda kalacaksa, kalsın.

www.kpsscafe.com

ek: sözüm kedili madam'a değil. ama arkadaşınıza şunu söyleyin. eğer sınavla ve sonrasıyla ilgili kötü yorumlar yapılırsa. yapan kişiye puanının kaç olduğunu sorun. öyle insanlar var ki, iktisat okuyup 15 soru yapamayan adam bile torpil lazım aga. torpilsiz yalan o işler diyor.

Aş yemek demek,aşçı yemekçi demek

ee o zaman ah ne demek ahçı ne oluyo


aman en güzeli babannemin dediği, aşganacı

o ney la diyenlere: ağızdır efendim.
www.sozce.com

Zaten doğrusu aşçı.

Ahçı diye bir şey yok ki aşçı zaten. (bkz: aşçıya ahçı deme sorunsalı)

aş : yemek
aşçı: yemekçi

doğrusu bu. ahçı yok.

ahçı = aşçı tdk'da aynı karşılığı veriyor.

ayrıca, hakkı devrim şöyle demiş;
www.radikal.com.tr

@ete summer bazı halk kullanımları sonradan sözlüklere girebiliyor bize bir diksiyon hocası söylemişti. şarz denmesi gibi mesela.

doğrusu aşçı zaten, ahçı yanlış kullanım.

@kirazı seviyorum
sanırım hakkı devrimin yazısını okumadınız. ona göre istanbul türkçesi, türkçe'nin doruk noktası.
zaten dilimizin resmi ve kurallı yapısı istanbul türkçesi temel alınarak oluşturulmuştur. halktan kasıt sokak dili ise, hakkı devrim bunun aşçı sözcüğü olduğunu söylüyor. ahçı sözcüğü ise istanbul türkçesi'nden çıkma bir sözcük diyor.


son olarak soru sahibin aradığı cevap ahçı-aşçı arasındaki değillik bağlantısı.
bu iki sözcük için birinin yanlış olduğunu söylemek hatadır. bu yok demek, bu soru niye var deyince çelişkili duruma düşüyor haliyle. yok derken neden yok olduğunun, yanlış derken de neden yanlış olduğunun söylenmesi lazım.
tdk var diyor, dil üzerine bilgisi yüksek h. devrim var diyor. verilen bazı cevaplar ise sadece yok/yanlış şeklinde.

ahçı aşçı değil zaten. tdk'ya bakmayıp soru soruyorsun panpa.

ahmet hakan
sukru kizilot

engin ardıç

Kemal Okuyan..

elinde kahve, gazeteden/internetten köşe yazılarını toplayıp okuyan yok mu yahu içinizde?

Ben bir ara toplama isi yapiyordum. Mehmet Farac ve Ali Ece'nin yazilarini begeniyorum. Yalniz kose yazisi toplamak zor , cunku internet gazeteciligi var.

toplamaktan derken, köşe yazılarını farklı sekmede açıp sıryla okumak veya gazetelerden sırayla okumak. günlük tüm köşe yazılarına yönlendirme yapan siteler var mesela. ben ordan açıyorum 45-50 yeni sekme başlıyorum okumaya.

köşe yazılarını okumayı severim. ama düzenli takip ettiklerin var;
şükrü kızılot
engin ardıç

eksisozluk.com bence ne okuyorsak okuyalım dikkat edilmesi gereken şey linkte

TR içinde faaliyet gösteren 10 adet israil adına çalışan iranlı ajanı İrana Açık etti diyorlar.

Cemaate gelince ABD ve İsrailin amaçları adına çalışan bir grup olduğu tam manasıyla açığa çıktı zira ABD ve israil medyası saldırmadan az evvel önce cemaatin gazeteleri hakan fidana yönelik saldırı yapıyorlardı.

hangi gazete?

ingilizce çıkardıkları bir gazete, fakat şu an adı aklımda değil maalesef, SS vardı bulursam atarım

" Hakan Fidan, Türkiye'nin çıkarlarını zaman zaman 'ABD'nin çıkarları'nın aksine yönelmesine neden olan bölgesel güvenlik stratejisinin en önemli mimarlarından biri olarak öne çıktı." kaynak; www.radikal.com.tr

ortadoğu ile ilgili geçen her yazıda, abd yazan yerde israil de yazıyormuş gibi okunmalı. davutoğlu ve fidan ikilisi türkiye'nin dış politikasında açıkca özerklik talep ediyor. davutoğlun'dan sıkça şu sözü duyarız; " bölgemizde ortaya çıkan her türlü durum ve olayda türkiye olmadan hiç birşey yapılmasına izin vermeyeceğiz. " kısacası dış politikası abd ve israil eksenli şekillenen, pasif bir pozisyondan daha aktif ve replikleri olan bir pozisyona geçme isteğindeyiz. " türkiyenin çıkarlarını abd ( israil ) çıkarlarının önünde gören " cümlesi aslında herşeyi net olarak anlatıyor.

israil, hakan fidan üzerinden başbakana, türk dış politikalarına ve amerika'ya ( iran ile yapılan görüşmeler ve yumuşama süreci ) mesaj veriyor.

cemaat'e gelince ise, " iktidarla zıtlaşmama " doktrini üzerine faaliyet sürdüren bir yapı. küresel sermayede israil ve cemaat sermayesinin arasındaki ilişki bu durumu açıklar. cemaat her zaman güçlünün yanında olmuştur.

todays zaman

hocam cemaat kendi yandaş savcıları sayesinde kck davasında hakan fidan'ı soruşturma kapsamına alınca tayyip cemaatin çevirdiği dolapların farkına vardı. ömer çelik'İ meb'İn başına getirdi. cemaatin parsayı topladığı yerlerden adamları temizledi. adamlar ayrı sendika kurdular cemaat adına. İçişleri bakanlığında düzenlemelere gitti. pek çok emniyet yetkilisinin yeri değişti.

tayyip hakan fidan için özel yasa çıkarttı. başbakandan izin alınarak soruşturulabilecek...
dikkat ederseniz cemaat hakan fidan yasasına kadar pkk aleyhine haber yapmazken bir anda yasadan sonra pkk'nın eylemlerini manşetlere çekmeye başladı...

sıcak çikolata falan da için. burnunuz kızarsın.

sapız kanka

sarılın falan diyorsun da azizim, 20 dk önce pazara diye çıktım, pazar bile kurulmamış. kaldım öyle mal gibi, pazar caddesinin ıssızlığında. düşün ne haldeyim :)

Yok iste hatirlatmasana!!1 ksjdha

sevgilim istemiyor

dostum öyle bir sapım ki gta'da strip cluba gidip dansçıya seni seviyorum sevgilim olur musun demeye çalışıyorum

Aq sevgilimiz olsa bunları yapmayı biz de biliyoruz :(