eski lys leri çıkar son 4-5 yılın onlara çalış iyi olması çok önemli değil biraz cümlenin akışından bulma felan tarzı sorular var
ben çalışmadan (gramer yok fransada yaşamıştım 5 yıl) girdim 3200 üncü felan oldum gramer olsada konuşma dili tarzı sorular var dikkatli ol kolay gelsin

yayıncı söyleyemeyeceğim ama kırtasiyelerde falan olması lazım. vocabulary testi isteyin. her gün ondan 20 soru çözseniz mesela çoook rahat edersiniz. tabii ingilizce denemeler çözmek de genel olarak kavrayışı, kelime bilgisini geliştirir. ama özellikle kelime öğrenmeniz gerekiyorsa vocabulary testi çözün.

devlet insanları gerizekalı yerine koyduğu için lys-5'te çıkan kelime soruları genelde kolay oluyor. yani gidip kitap okumakla, bir şeyler izlemekle vakit kaybetmeyin tek amacınız lys-5'se. vocabulary testleri büyük ölçüde yardımcı olur.

söylenmiş zaten tekrar edeyim, deneme çöz, vocab çalış, bir de reader at work 2 güzel olabilir okuduğunu anlama ve vocab çalışması olarak.

YGS'ye de sıkı çalışın.

çok değil 2 sene önce (yaş 17) hjarteblod'la orta almanya'ya yerleşip tarla açmak falan gibi acayip keyifli fikirlerimiz vardı. arabamızı alır şehir merkezine ineriz, köyde rahat güzel yaşarız, doğal tavuk yer, bromance'in dibine vururuz diyorduk.

amma, lakin ki, öyle değildir. özellikle istanbul'da eminönü-şişli-mecidiyeköy gibi yerler dururken, öğrenci adam nasıl "köy"ü istesin ki?

hayır yani istedik diyelim, yeşillik içinde nerde yaşayabiliriz? bırak öğrencileri, direkt olarak tüm insanlar için çok daha zor artık yeşillikli, doğallıklı, güzellikli yerde yaşamak.

benim traktöre oomph cd'si takıp tarla sürme fikri için ümidim hala var. ama çok zor tabii. istanbul'da yeşilliği bulmak zor. yeşillik bizi terk etti.

yazın arada beykoz'a giderim, ciğerlere sağlam bi oksijen depolar eve dönmek için egzoz bulutunun içine geri dönerim (egzoz nası yazılıyo bu arada, bi mutabakata varıldı mı). bu yaz da artvin'in 2500 rakımlık yaylasında bi buçuk ay kaldım adım başı inek boku ama zerre umrumda olmadı, kara sinek istilası vardı gram rahatsız olmadım kahvaltıda reçele bala filan konuyorlardı. oranın sineği bile güzeldi lan. cevahir de arkası da benden uzak olsun.

mecidiyeköylü olur mu?

öeeeehh, yivraaaanç!!!

Köylü zihniyetinden ötürü öyle.
Bilkentli değilim, özel üniversitede okumadım fakat özel üniversitelere şu muhabbetin yapılmasından da içime gına geldi. Mutlaka bahsedildiği türde bir kitle vardır fakat bu tip muhabbet okula tek paralı öğrenci de alınsa olurdu. Çünkü fesat içimizde var.

Ayakkabı alırsın ilkokulda, siftah olsun diye cart basar siker atarlar ayakkabıyı. araba alırsın "pahalıya almışsın:)" derler. İnsanın hevesini mahvederler.

Genelleme yapilmasına karşıyım baştan belirteyim. Özelde okuyanlar beyinsiz falan saçma laflar. Bilkentin hazırlığı hayvan gibi zor mesela. Ama bazı noktalarda bilkent için geçerlilik payı var bence. Senesini tam hatırlamıyorum 2008 yada 2009 olabilir. Ankarada arkadaşlarla ünilerin şenliklerini geziyoruz. Arabanın bagajına biraları doldurup bilkente gittik. İçeri girdik şenlik alanında bir sürü çadır vardı ve yerlerde sürüyle votka viski şişeleri ve kullanılmış prezervatiflrr vardı. Dışarıdan 1.5 ya da 2 liraya aldığımız birayı bir çiftin yoğun ısrarı üzerine tanesi 20 liradan satmıştık. Eskişehirde okudum burdaki şenliklerde böyle şeyler görmemiştim. O zaman çok garip gelmişti.

aşağılık kompleksi, bir parça kıskançlık, bir tutam da genelleme hastalığı.

türkiye'deki dedikodu ve laf sokma kültüründen dolayı var.

bilkent için geçerli değil bu, her şey için geçerli. sözlükteki otomobil başlıklarında koca koca herifler ana avrat düz gidiyorlar birbirlerine. cep telefonu markası için saatlerce küfürleşiyor.

+ bilkent zengin pici mekani
- fakir piçlere dert olan okul.

hepsi aynı zımbırtının laciverti.

Lorik Cana'nin fikrini sorarsaniz, Bilkent kanimca turkiye'de egitim icin en iyi imkanlarini sunan universitelerinden biri. Bunu kullanani var, kullanamayani var.

şunu da ekleyebiliriz, bence türkiyede tamamı patolojik düzeyde olmasa da yaygın bir tavır:
(bkz: pasif agresyon)

galatasaray mezunuyum elinize veririm diyen arkadaş, galatasarayın hazırlığında cef b2 isteniyor ki ieltsde 5.5 6'ya falan denk geliyor. özellerin çoğu 6.5 ielts istiyor. kalkıp galatasarayla arel'i karşılaştıramam tabi ama sağlam bi bilkent mezununun eline de sırf gsüden olduğun için veremezsin.

bilkent konusunda gelirsek, o konuda ben de ön yargılıyım açıkçası. çünkü orda okuyan arkadaşlarım öyle anlatıyor. ekşide de genel kanı o yönde. eğer bu yargının yanlış olduğunu düşünüyorsanız siz ve sizin gibilerin de diğer yönlerini anlatması lazım okulun.

kiskancliktan baska bir sey degil. bu turk dizilerinde, filmlerinde de olur ya, zengin hep mutsuz ve kotu kalpli, parasi olmayan gecekonduda yasayan aile super mutlu, super zeki. patatesle, makarnayla buyuyen cocuk her gun etli sutlu beslenenden zeki olur paso. ozel okula giden cocuk nedense devlet okulunda ekside cok anlatilan dayakci, kendini gelistirmeyen hoca tarafindan egitildigi halde her halta kafasi basan ve bilen fakir cocuga yenilir. yillarca fukaranin beynini yikadilar bu hikayelerle. ee paran yok, zeki olduguna dair bir iz de yok, devamli eziliyorsun, gorup alamiyorsun, diziler filmler de sana "ya aslinda bu zenginlerin de ici curuk biliyon mu" diyor, kolayina inanip kendini avutuyosun iste.

bilkentlilere acayip bi ön yargı var ve tescillimarka ya katılıyorum benimde 10 a yakın arkadaşım kendileri kötülüyorlar (insan kendi üniversitesini niye kötüler) bu yüzden bende inanıyorum
ayrıca kişisel olarak;
tm işletme iktisat vb bölümlerin cidden zengin kaynadığını düşünüyorum ama
mf alanında bilkentin eline verecek üniversite yok denebilir

galatasaray mezunuyum elinize veririm diyen arkadaşada yazık diyorum sen galatasaray mezunu olsan nolur insan olamadıktan sonra

Bilkent Türkiyedeki özel üniversiteler içinde ilk3tedir, en iyilerden biridir, oo seks vs diyenler gidip Kıbrıs üniversitelerini ziyaret etsinler,

Nohut Beye gelince, Galataray da üniversite mi, burada elini sallasan Odtü Boğaziçiliye çarpıyor a.q.

hakeza bilkent üniversitesi gerçekten bir sürü sosyo-ekonomik tabakada yükselmiş ama sosyo-kültürel tabakada pek güzel yerlerde olmayan ile yahut bir sürü dejenere tiple dolu. gene bilkent bunun dışında da üst sosyo-ekonomik tabakadan gelen garip 'paralı'lar ile de dolu. hepsinin böyle olması gibi birşey olmasa da, bunlarla dolu olması da hali ile bu söylemi ortaya çıkartıyor.

özel üniversiteye gidenler aptal falan değil elbette, öss de zekayı ölçen bir sınav değil ama türkiye'deki özel üniversitelerin bir kısmı, sınava çalışmasına karşın beceremeyen ve beceremeyecek olan, buna karşın para ile o bölüme girebilen kişileri de barındırıyor. ha devlet üniversiteleri de birkaç okul haricinde öss'den çok da parlak puanlar alanları barındırmıyor, öss'den iyi puan almak dediğim gibi zaten zeka ölçütü de değil, gene iyi devlet üniversiteleri bir sürü ders çalışmak ve soru ezberlemek dışında meziyeti olmayanı da barındırıyor, ezberlediği sorudan biraz daha farklı soru tipi gelse o soruyu çözemeyecek adamları da barındırıyor, falan filan.

ek olarak; ingilizce hazırlığı görece zor diye (ki zor da değil) bir üniversitede okuyan öğrencilerin zekasını yüksek görmek de bambaşkaymış.

@nohut bey, galatasaraylı ya da x okullu olmak üzerinden haklılık haksızlık belirtebiliyorsak ben girdiğim üniversiteyi söyleyeyim, üzerine tüm dediklerimi kabul et, olsun bitsin.

@kilimanjaro bilkent'in mf bölümlerinin bir farkını görebilmiş değilim okuyan tanıdıklara bakınca; öğretim üyeleri iyi evet ama bildiğin düz mf öğrencisi barındırıyor. ne fazlası var gerçekten bilkent'in merak etmedim değil.

"özel üniversitede okuyan gerizekalıdır", "bilkentliler orospu çocuğudur" tarzı genellemeler yanlıştır ve bunları yapan adamların hiçbiri kaliteli bir devlet üniversitesinde değildir genelde.

fakat şöyle bir sorun var: bizim okula gerizekalı olsa bile belli bir puanı geçerek gelir insanlar. örneğin, başkasının 230'la girdiği bölüme benim arkadaşım 430 yaparak giriyor. ha gerizekalı mı? gerizekalı. kültürsüz, şımarık, zengin, mankafa mı? öyle. ama en azından bir şeyler yaparak kazanıyor bölümü.

özel üniversitelerde babasının parası olduğu için, şu yorumlu türkçe sorularının %70'ini çözmekten aciz, ne kendi dilini konuşabilen ne de herhangi bir şeye ilgisi olan odunlar okuyabiliyor.

dolayısıyla özel üniversitelere karşı, özellikle okumayan insanların ön yargısı her zaman olur. emin olun herkes biliyor bilkent'in ne kadar kaliteli bir okul olduğunu türkiye şartlarında. ama bu para babasıyla giren tipler olduğu gerçeğini de değiştirmiyor.

genellemelere takılmamak lazım. ne adamlar tanıyorum saçmasapan özel üniversitelerde okuyan ve bilgi birikimi zekasıyla boğaziçililerin eline veren. ama baba parasıyla 4 yıllık bölümü 14 yılda bitiremeyen mallar da biliyorum.

özel üniversiteliler olarak her ske "çekemiyorlar, ezikler!" diye cevap verirseniz, insanların hiç yoktan sizi antipatik bulması da normaldir. sana demiyorum bunu, genel konuşuyorum.

Öss Türkiye 28. si olarak girdiğim Bilkent de 4.sınıfı okuyorum. o galatasarayda okuyorum diyen arkadaşın aklını alırlar haberi olmaz. Soruya gelirsek, insanlar bilkent'in ilk özel üniversite olmasını, eğitiminin gerçekten çok iyi olması ve gelen öğrenci profilini göz önüne alıyorlar ve bundan bir çıkarım yapıyorlar. Ek olarak bilkent şöyleymiş yok bilkent böyleymiş diyen kişilerin de büyük çoğu bilkentin yerini bile bilmezler.

@kulkke ben zaten girme zorluğu ve öğretim üyeliği açısından konuştum yoksa tanıdığım yok hep tmdeler o yüzden tm üzerinden yürüdüm bilkentte paralı tm ea okuyorsan sıkıntı kardeşim bence ha zengin fakir mal zeki diyememde yazık verdiğin paraya onu diyim...

@senbanabakma sonradan görmüşüm de, söylemek istedim; bilkent varken ortada, kıbrıs üniversitelerinin adı geçmez "oo seks" konusunda; türkiye'nin en dejenere ortamlarından birinden bahsediyoruz allah için. kıbrıs üniversiteleri de, herhangi bir devlet üniversitesi, sözgelimi hacettepe'den çok da farklı bir ortama sahip değil. birbirimizi kandırmayalım şurada "oo kıbrıs" diyerek.

evli degilim ama kiz arkadasimla yasiyorum. su noktada evlensek de pek degisen bir sey olmayacak.

resmi islemlerden dolayi/gocmenlik statusu icin evlenmek gerekirse evlenebiliriz. olmadi cocuk yapmadan once filan.

evlilik sadece resmi bir statu, yasayacagin hayati devlete onaylatiyorsun, bunun karsiliginda esin sigortandan faydalaniyor filan iste. bir de evlenme sureci cok berbat, sirf akrabalar/aile icin dugun dernek, sacma sapan gelenekler vs. neyse ki bizim oyle bir sorunumuz olmayacak muhtemelen.

şimdilik evlenmek istemiyorum ama şu an baba olsam hayır demem

evli değilim, kız arkadaşım istemediği sürece resmi işlemlerle uğraşmam ileride bir gün çoluk çocuk kısmına girilirse gerekli şeyler tabi.

değilim. kısmen seçim kısmen zorunluluk yaş nedeniyle, 19.

evlenmek isterdim çünkü evliliğin "iyi" ya da "kötü" bir şey olduğuna inanmıyorum. ilişkiyi güzel yapan şey bizim anlayışımız, uyumumuz neticede. o yüzden bir "ruh eşi"yle birlikte yaşayıp mutlu mutlu ölmeyi isterdim.

amma lakin ki öyle değildir. karşı tarafa aşırı güvensizlik, kendine güvensizlik gibi bazı şeylerden dolayı asla evleneceğimi, evlenebileceğimi düşünmüyorum.

milletin anası "oğlum evlense" der mesela, bizimkisi deli gibi korkuyo evlenmemden, birileriyle bi şey yaşamamdan.

ha ilerde şartlar oluşursa, mesela 28 yaşındaysam ve 3-4 yıldır birlikteysek, işimiz gücümüz hayatımız her şeyimiz tıkırındaysa eş-dost-ana baba (hatta belki onlarsız) küçük bi' şey yapıp evleniriz. ama işte sonra çocuğumuz olur, terk eder, ben depresyona girerim, çocuklar tinerci olur falan. o yüzden korkuyorum.

evliyim, "keşke daha erken evlenseymişim" diyorum. tabii yine aynı eş olucak :)

Evli değilim. Çok değil 1 ay öncesi söz arefesinde doğru insan olmadığını anladım ve yürütemeyeceğimizden ayrıldım. Kısmen kendi seçimi.
Evet düşünüyor, istiyorum.

evli değilim, evlenmek için çok gencim zaten daha. ama ileride eğer sevebileceğim, beni sevecek, çok iyi anlaşabileceğim, hayata bakışlarımızın paralel olduğu, duygusal olarak uyuştuğumuz, zevklerimizin örtüştüğü, birbirimize bir şeyler katabileceğimiz, bir şeyler öğretebileceğimiz, anlayışlı ve her şeyden önce iyi bir insan olduğunu bildiğim bir kadınla tanışırsam çok isterim. balayında beraber dünya turu falan yapardık hatta. paramız olursa en iyi yerlerde kalırdık, çok olmazsa da gerekirse sırtımıza çantaları alıp interrail yapardık hostellerde kalarak. birlikte olduğumuz için mutlu olurduk yine. salak toplumsal kurallara uymak zorunda hissetmezdik kendimizi. ailelerimizi mutlu etmek için, tanımadığımız insanlar düğünümüzde göbek atıp dedikodu yapsın, parmağımızda yüzük olsun da toplum bizim seviştiğimizi kabul etsin diye değil de; sadece ömrümüzü beraber geçirmek istediğimiz için evlenirdik. kitap falan okurduk beraber, birer enstrüman çalmayı öğrenir, beraber bir şeyler çalıp söylemeye çalışırdık akşamları mesela, beraber yemek falan hazırlardık. ya da sadece birer kahve yapıp mutfakta sohbet ederek otururduk sabaha kadar. hiçbir şey yapmasak bile yan yana sıkılmayıp huzur içinde oturabilirdik. çok güzel olurdu yani kısacası.

ama böyle bir kadın muhtemelen yok, olsa da tanışma ihtimalim milyarda bir. o yüzden evlenmeyi istiyorum ama düşünmüyorum diyelim. evlilik hakkındaki düşüncelerim, yukarıda olduğu gibiyse harika bir şey, ama türk toplumundaki evlilik algısını soruyorsan, düpedüz iğrençlik. ailelerin gösteriş yarışı, kadının aşağılanması, erkeğe yüklenen komik sorumluluklar vesaire. bu da beni soğutuyor zaten.

evli değilim, çocuk meselesi olmasa evlenmem. evlilik olmadan çocuk olayına sıcak bakan bir ülkede yaşasam yine hiç evlenmem.

Degilim, zerre de dusunmuyorum.. Aile kavramindan, ozellikle de Turk aile yapisindan tiksiniyorum zira. Yas 26.

evlenmedendogurabilirsin.net

Evliyim mutluyum evlilikte mutlu olmak kimle evlendiğinize bağlı tavsiye ederim.

Gencim daha çok, yaşım 20. Ama tahammülsüz bir insan olmaya başladım.

Aslına bakarsak konuşmam için erken ama arkadasliktan öteye geçen ciddi ilişkilerr sıcak bakmıyorum.

sevgililik iyi
beraber yaşamak harika
evlilik.. bilemiyorum.
sanki bazı kadınlar, sevgili olmayı çok iyi becerirken evliliği hiç beceremiyor gibi geliyo. sonuçta evlenmeden evvel beraber bile yaşasan, kendi hayatına sahipsin; ama evlenince fedakarlıklar işin içine giriyor; ya da istekler, aileler vb derken o sevdiğiniz insanın aslında bir ömür boyu aynı taşın altına elinizi koyamayacağınızı düşünmeye başlıyorsunuz. sıkıntılıyım bu aralar

ayrılık sebebi olabilecek eller gördüm. el güzelliği oldukça önemli.

geri mi döndün sen?

senin tırnakların büyük ihtimalle yağlı ve tombik olacağı için önemsiz

ama genel olarak ince parmak bakımlı bir tırnak yeğdir. bi de kırmızı oje çohoş

sanada merhabalar gloriciğim,

tırnaklar çok önemli yaw

kısacık ve kalın demek ne demek bilmiyorum ama illa ojeli falan olmasına gerek yok. doğal hali çok daha güzel duruyor çoğu kişide.

khul'a katiliyorum. hem el hen ayak fetisistiyim. zahmet edip ojesini bile cikarmayan, onu oyle boluk porcuk birakan, tirnaklarinin agzi burnu kaymis kizlari otomatik olarak elerim, hoslanamam.

bilmiyom belki ben fazla fasoyum bu konuda ama bana cok cirkin ve saygisizca geliyor birisiyle bulusmadan once kendine ceki duzen verme gayretine bile girmemek.

bu arada benim takildigim nokta "ojeli" olmasi degil, ojenin silinme zahmetine dahi katlanmamis olmasi. kimsenin benim icin suslenmesini beklemiyorum da kendi vucudunu temiz, duzgun tutsun bi' zahmet. ben uzamis ici kirli tirnaklarla gitmiyosam, gormeyecegi halde ayak tirnaklarimi bile kesip tiras falan oluyosam karsimdaki kadin da bi zahmet ojelerini duzgunce cikarma zahmetinde bulunsun. cok igrenc bi sey lan o.

Önemli değil. Ama uzun tırnak bende kadının karakterine karşı bir tiksinti yaratıyor. Neden, bilmiyorum ama bayağı buluyorum.

Tırnakların temiz ve bakımlı olması önemli, ojeli ve manikurlü olması değil.

erkek değilim ama cevap vereyim, benim için bir kadının da erkeğin de tırnakları önemlidir. yenmiş ve ya içi pislik dolu tırnak direk pis adam izlenimi verir, tuvaletten çıkarken elini de yıkamıyordur bu derim.
sararmamış, düzgün kesilmiş, uçları tırtık tırtık yenmemiş ya da kırılıp soyulmamış, içi pislik dolu olmayan tırnak yuvarlak şekilli de olsa ince uzun da olsa fark etmez. bir de biliyorum allah vergisi yapacak bir şey yok ama parmak üzerinde belirgin kıl oldu mu hiç hoş görünmüyor bence.

güzel olsa iyi olur.

eller.önemlidir.net

eller ve tırnaklar çok önemli. çirkin tırnaklara sahıp olsanda bakım la daha guzel durmasını sağlamalısın.

tek önemli olan şey siyah ojedir.

"El çok önemli, tırnaklar ilk tercihim" diyen arkadaşlara "kızın eli yok ama göğüsleri kate upton" de bakalim ne oluyor :) tirnağa gelene kadar erkeğin önem verdiği bir sürü başka yer var.

lan barbara palvin'i sırf ayak tırnakları güzel değil diye reddettim, sen ne diyosun?

ben de erkek değilim, ama bir kadının elleri güzel olmasa bile bakımlı olmalı diye düşünüyorum.
sonuçta güzellik bizim elimizde değil.
ama bakımlı, temiz olsun.
manikürünü falan yaptırsın bir zahmet.
yarısı çıkmış, yarısı duran ojelerle dolaşmasın.
tırnaklarını yemesin, koparmasın.

ellerinden rahatsız olduğum erkekle de hiçbir şekilde birlikte olamam.
bütün olayı biter gözümde.
elleri güzel olan erkek de acayip çekici gelir.
hayatımdaki adamın elleri rahatsız edici değilse, ama yine de güzel denemeyecekse moralim bozulabiliyor.

bir de mutlaka bakarım karşımdakinin eline.
tanıdığım herkesi ellerinden de tanıyabilirim yani, kaydederim resmen.
herhalde elleri görünce farkında olmadan bir tür karakter analizi yapıyorum.

bu konuda alanında uzmanlaşmış kuaförler var. kendi tırnak yapına göre bir tarz belirleyebilirsin. tırnakların kısa ve kalın olsa bile onu da güzelleştirebilen manikürcüler var.

üzüldüm yav bu duyurunun cevaplarını okuyunca.

sedef hastasıyım ben, tırnaklarıma da yerleşmiş durumdalar. istediğim kadar manikür yaptırayım filan, olmuyo kötü duruyo, yer yer sarı, yer yer et tırnaktan ayrılmış... bisürü insan "aaa mantar mı" filan dedi, değil işte tedavisi de yok.

çok önyargılı olmayın bu konuda olmaz mı?

zerre umrumda değil

bence önemli değil, ojeli tırnakları da sevmiyorum. doğal hali güzel bence.

uzun tırnaklı bi kadınla sadece zikiş amaçlı birlikte olurum.

kadın dediğin el ve ayak zaten gerisi hikaye.

Hafif uzun seviyorum ben. E tabii pis de olmasın kim pis tirnakli bir kadının tirnagini sever ki böyle bir fetiş daha giremedi.

birincisi nickini her gördüğümde gülümsüyorum..

liseyi bile kazanamayacağımı sanıyordum zira tembeldim, notları iyi olan tembellerden.. ilçe ve ilde derece yapmıştım da herkes şaşırmıştı..

Sigarayı bıraktım,sigaradan kurtuldum.

henüz başaramadım. başarınca söyleyeceğim.

ya madem sordun. içimi dökmek istiyorum. çocukken hayal bile edemeyeceğim, almanya'da a sınıf profesyonel bir orkestranın sınavını kazandım ve 6 ay çalıştım. geri dönünce hedef medef kalmadı...

türkiyedeki bütün hayatımı çöpe atıp yurtdışına çıkmayı başardım. yeni hedefim de geri dönmek zorunda kalmamak.

başardım ama oldurmadım.keşke başaramasaydım şu an mutlu olacaktım.
neyse boün

ben, yürürken göbeği iki adım önden giden, kahvaltıda kolayla pizza yiyen adam, ciddi ciddi brad pitt'in fight club'daki hali olcam galiba. çok az kaldı.

üniversiteyi (devlet) hiç dersaneye gitmeden ve cidden hiç çalışmadan kazandım.
öylesine girmiştim, hiç umut olmadığını düşünüyordum.

"altından nasıl kalkacağım?" diye düşündüğüm maddi yüklerin altından sadece kendi kazandıklarımla kalktım.

öyle çok aşırı bir şey yok yani.

Daha başaramadım öyle bişi. Senin var mı?

şu ana kadar bi bok başarmadım kanımca. fakat umuyorum ki başaracağım.

bi şeyler başardım, benim için çok önemli olmayan şeyler ama büyük şeyler. beni pek mutlu etmiyor açıkçası. ama birkaç seneye kendim için bir şey başarmayı planlıyorum.

5'te yatıp çevirimi yetiştirmek üzere 6'da kalkabildiydim :) kendime inanamıyorum gerçekten :)

saat 12 de kafayı yastıga koydum.saat 9 30 da sınavım var.heyecandan 1 dakıka bıle uyuyamadan sınava umutsuzca gırdım ama kazandım.artık nasıl odaklandıysam uyku muyku dınlemeden sınava gomuldum.turp gibiydim.baska da basardıgım birsey yok su ana kadar.

ortaokuldayken belediye başkanının olduğu bir salonda kendi yazdığım bir yazıyı okumuştum. üçüncü sınıftayken sınıfımızın yıl sonu gösterisinde sunuculuk yapmıştım.

bu tip şeyler hala inanılmaz geliyor, "oha lan nasıl becermişim" diyorum. ama bunları yaptığım için kendimle gurur duyuyor değilim. aksine, basit olması gereken şeyleri gözümde büyüttüğüm için kendime kıl oluyorum.

velhasıl, imkansız göründüğü halde başarabildiğim hiçbir şey yok aslında. garip bi şeyler söyledim şu an ama anladınız diye tahmin ediyorum.

bişey başarmadım ama eksikliğini çok hissediyorum. mesela yarım bıraktığım eğitimim açıktan tamamlamaktayım. banka müfettişliği de hedefim.

iki okulumdan da birincilikle mezun olmam, princetonda bir hocayi mulakatta kafalayabilmis olmam, tez jurimin cok iyi gecmesi, platonik takildigim insani sevgiliye cevirmem benim icin imkansiz seylerdi.

bir de, koskoca mekanda gormeden ciplak ayaklarla koca bir akrebin ustune basmam imkansizdi ama oldu.

- adam oldum (ne demekse...)
- uçak kazasından kurtuldum
- başka bir ülkeye yerleştim
- bir hastalığı yendim
- dünyanın en ücra yerlerinden biri olan ve en çok gitmek istediğim yere gittim
- ölmek üzere olan bir köpeğin hayatını kurtardım

not: aslında bikaç kere ölümden döndüm. başka duyurularda anlatmıştım bunları.

not2: daha imkansız gibi duran hedeflerim var ama hayat yordu artık gibi...

şu fotoğrafları gördükten sonra her şey mümkün diyorum :)

before:
www.haberself.com

after:
www.haberself.com

Annemin beni doktorsuz ebesiz kendi kendine, allahin sktir ettigi bir yerde doguramamasi ve upuzun saatler sonunda ise mor renkte dogmam. Herkes iyi ihtimalle engelli olacagimi dusunurken normal olmam.

yalnızlık, bildiğin yalnızlık, sıfır

hepsi tam uymasa da
- sigarayı bıraktım
- 100 kilodan 80 kiloya düştüm, her gün bisikletle 52 km yol yapıyorum
- okul puanının yarı yarıya kesildiği zamanlarda meslek lisesi çıkışlı olarak dersaneye gitmeden boğaziçi üniversitesi'ni kazandım.

üni. kazanıp istanbula geldim, mutsuzdum ama, sevemedim bölümü.
sonra aileme dedim ben bu yıl da çalışsam sınava, bakın bu bölüme girmek istiyorum, %50 burslu ama şu kadarcık para, yaza kadar biriktiremez misiniz acaba?
yok dediler. yıkıldım emenike, parasızlıktan aç uyuduğum günler bile olmuştu ama daha az koymuştu.
okulu bıraktım, yurttan ayrıldım, işe başladım, maaş almaya başladım, kötü ama "benim" olan bi eve çıktım, zam aldım, daha iyi bi eve çıktım, sınava çalıştım, kazandım,
bunların hepsini de aileden habersiz yapıp yazın çat diye "bakın ben para kazanıyorum, sınavı da kazandım, nolur bak ateşleyin okul parasını bi seferlik" diyince kabul ediverdiler.
şimdi okulun parasını kendi cebimden tak diye verebilir hale geldim. bir yılda kendime hayat kurmuş oldum bir nevi.
kaldı ki çok çekingen, bir şeylerin peşinde koşturmayan hantal herifin tekiydim.

sen kalk adana'dan gel, rus dili okumaya istanbul'a yerleş, 1 yıl sonra web programcısı olarak geçinmeye başla. fiuu.

Bir kelimeyi yanlış telaffuz ettiği için yönetmen tarafından azarlanmış.

ve işte o kelime öbeği: Marca gazetesi

marca gazetesini yanlış telaffuz ettiği için yazmışlar.

Bu ülkede her hafta maç anlatan spikerler yabancı futbolcuların adını doğru tellaffuz edemezken bu kadına bunu yapan ılıktır.

Cevap marca gazetesini yanlış telaffuz etmiş

Gitmez malesef. KYK'da müdüriyet kargo teslim almıyor. En yakın şubeye göndermeniz daha mantıklı olabilir. Mesajla haber verdirmezsiniz şubeye gidince telefon ederler.

zarflar, ekstreler vs sorunsuz ulaşıyor onu biliyorum. ama kutu/koli tarzı şeylerde durum nedir bilemiyorum. tahminimce bir "kontrol" edilme olayı olur.

onun yerine kargo şu besinden alıanacak şekilde gönder. arkadaşından da şubeden almasını iste.

ben isteyince süprizi kaçıyor da, kargo firmasıyla konuşayım bi, belki bir sms'le haber verme olayları vardır...

sizin istemenize gerek yok, şubeye gönderirseniz şubeden zaten ararlar "kargo geldi size" diye.

özel yurtlara sorunsuz ulaşıyor, karşılama masasındaki yetkili kargoyu teslim alıyor, daha sonra öğreciyi bilgilendiriyor.
sıkıntı olcağnı sanmıyorum hangi çağda yaşıyoruz.

ulaşır. kyk yurdunda kalıyorum her gün kargo duyurusundan gına geldi artık, kendisi olmasa dahi arkadaşlarına teslim ediliyor.

Kyk yurdunun adresine gönderdim kargoyu sorunsuz ulaştı

Benim bulunduğum yurtta kargo yurda kadar getiriyor, daha önce aynı yurda defalarca getirdiği için güvenlik falan tanıyor zaten. Kargo kimin adınaysa yurdun içinde anons ediliyor, kargo sahibi de gidiyor imzasını atıp kargoyu teslim alıyor.

benim kaldığım yerde de alınıyor, anons yapılıyor, kişi alıyor imza karşılığı. hatta dışardaysa almadan içeri giremiyor; içerdeyse almadan dışarı çıkamıyor. muhakkak teslim edilecek o paket.

sahibinden kazık değil emlakçılar kazık. sahibinden kiralarsan fiyat 200 liraya kadar oynayabilir. dediğin bölgede apartmanlar minimum 30 yıllık. çoğu 40 50 yaşında. planları tesisatları yamuk yumuk. merkezi olduğundan her türlü gidiyor. ev sahibi de bakım yaptırmakla uğraşmayıp veriyor öyle kiraya. bakımlı olanı zaten ateş pahası. yakında bir sürü özel üniv. var. hemen tutuluyor evler. arz talep meselesi. aile yaşamaz zaten öyle yerde. öğrenci, yalnız yaşayan falan yaşar. millet hayattan 3-4 saat çalmanın bedelini o parayla ödüyor. parası olana güzel diyeceğim ama evler de mezbelelik. ne diyeyim bilemedim.

şehir merkezinde evlerin boktanlığı büyük problem. elimde imkan olsa bütün beşiktaşı o çirkin apartmanlardan kurtarıp yeniden inşa ederdim.

onu inan ben de bilmiyorum. cidden çok sinir bozucu bir durum.

okula yakın diye çapa-beşiktaş civarında çıkayım dedim. mutfağı banyosu "girilebilir" olan yerler 1+1'se 900, 2+1'se 1200 falandı en az. kadıköy'e geçtik arkadaşla, 800-900 verebiliriz deyince güldü emlakçılar hep.

şu an kaldığım evde 300-350 civarında veriyorum. bahariye caddesinin iki sokak altı. boğa'ya, rıhtıma falan 8-10 dakika mesafede. evin kirası 1000 lira. ilginç bir şekilde mutfağı ve tuvaleti de insanların girebileceği yerler...

gizemini çözemedim, çözebileceğimi de zannetmiyorum.

Jagten
Festen
lat den ratte komma in


ekleme: o'horten

Hodejegerne (Norveç)

tat a kvinnen

den brysomme mannen
Songs from the Second Floor

bergmann'ın tüm filmlerini saymıyorum bile.

Reconstruction. oldukça iyi.

Ben negatif tavsiyede bulunayım. Çünkü Danimarka demişsiniz, orada Mia Lyhne diye bir kadın çok ünlü ve Kamping diye de bir filmi çok ünlü. Ben arkadaşa sordum, en sevdiği filmi, bunu söyledi. İzledim, içim kabardı, bunaldı. Sonra da ne hassa, Film Festivalinin Antidepresan kuşağında gösterildi. Oysa troll de değildi, niye böyle oldu bilmiyorum.

Bu arada Festen+1

Folk flest bor i Kina, noi albinoi, den brysomme mannen, oslo 31 august, nord.


şimdilik aklıma gelenler bunlar. sonra istersen mesaj atabilirsin. hepsi çok güzeldir. sıralamayı en sevdiğim filmden yaptım...

I Kina spiser de hunde

@helios noi albinoi izlanda filmi...

(bkz: haevnen)

İsveçteyken Kopps pek çok kişi tarafından önerilmişti, hıyarın teki olduğum için izlemedim. İsveç-Danimarka yapımı komedi filmi.
www.imdb.com

(bkz: voksne mennesker)
(bkz: songs from the second floor)

En ganske snill mann

www.imdb.com

citronnen flammen

yukarıda söylenmediyse eğer ejderha dövmeli kız serisi olabilir.

I Kina spiser de hunde
Gamle mænd i nye biler
Blinkende lygter
Adams æbler
De grønne slagtere

the misfortunates

jagarna
fritt vilt

Ben alabiliyorum. Mırın kırın ediyorlar ama poşetim var çantam var koyarım göstermeden çıkarım diye üsteleyince satmayan bayi görmedim.

10 dan önce alıyorum. çok da zor olmuyor. ama asla 10 dan sonra mekan sahibini zorlamıyorum, olur da oralarda biri görüp şikayet ederse büyük bir cezası var. bir kaç şişe için değmez, adamı riske sokmak.

tabi bu yasanın varlıgı ayrı bir durum yani, ona hiç girmiyorum

İlk çıktığı zamanlarda sıkıntı oluyordu. Sürekli gittiğiniz, tanıdığınız tekel bayisi varsa verirler.
İlk defa gidilen tekel bayi kim olduğunuzu bilmediğinden satış yapmaz. Ben eskiden olduğu gibi istediğim saatte alkol alabiliyorum, sorun yok.

park köşelerinde içen tipler gibi sıfatın yoksa, eve gidip içecek izlenimi yaratırsan sorun çıkmıyor. denetim de görmedim zaten daha

üstümdeki 2 cevap +1

21:59 a kadar kipada kasadan ödemeni yapabilirsin. 22 oldugunda odeme almiyorlar. disaridaki nobetci tekel bayileri ihbar korkusuyla kesinlikle satmiyor.
yer:trakya

her saatte alırım.

tanıdık olunca veriyor. herkesin de vardır bi tanıdık tekel bayisi sıkıntı yok yani

eve getirtiyorum ben bir yerden.

kadıköy için hiç mi hiç sorun olmuyor, herkes içki bulabiliyor tekellerden, tanıdık olmasa da. bazı tekellerden tabi, hepsinden değil.

ya bi ben mi at hirsizina, serefsize benziyorum? kadikoy'de nereye girsem "yok abi kusura bakma..." diyolar? hatta bi keresinde bi kiz arkadasim "ben aliyim dur, erkek olunca vermiyo bu" deyip girdiydi bi yere, alip ciktiydi hemen.

sivil polise mi benziyorum, at hirsizina mi benziyorum, bana niye vermiyolar?

tüm türkiyenin 'istanbul' olmadığını hesaba katmayan herkes demiş ki; 'tanıdık tekel varsa veriyorlar' diye de, e benim pısırık tekelci saat 10 olunca bırak alkol satmayı, adam kepenkleri indirip kafası önünde evine gidiyor.

ulan allahın eryamanı ya, dağ lan bildiğin azıcık sis inince av malzemelerini koltuğa dizip camların önünde dikiliyorum 'domuz filan inse de ava çıksam' diye.

1-2 kere sordum niye böyle yapıyosun bak üzülüyorum dedim konuştum, 'ya işte tayyip ak parti tüh püh vah' dedi de, e arkadaşım sen daha yasağın ilk gününde 10da dükkanını kapatıp gitmeye başlarsan bu adam senin karını da elinden alır yani.

diyemiyosun tabi bunları, bunların yerine 'tabi sen de haklısın ya işte tayyip reröre' diyebiliyosun, o da bi sike derman olmuyo.

içki içmeyi seven ve zaman zaman bunu fantezi haline getiren bi insanım(şişeleri götüne mi sokuyosun höhöhö diyen ilk arkadaşa selam olsun), saat 11de canım şarap içmek istediğinde çok acayip oluyorum, terliyorum, üzülüyorum, darlanıyorum, duvarlar üstüme geliyor, stres yapıyorum, ne uyku uyuyabiliyorum ne 'aman siktiret yarın içerim' diyebiliyorum.

yani ben kocaman adamım, 2 adet beyin 2 adet göt lobum, 2 adet de taşağım var, devlet bana ebleh muamelesi yapıp 'saat 10 oldu hadi yatağa bakim içki neymiş' dediği zaman çok samimi söylüyorum benim özgüvenim zedeleniyor, gururum kırılıyor.

yani böyle böyle şeyler yaşadıkca insanın bir yerden sonra sokakta gördüğü badem bıyıklı, hacı sakallı insanlar bi acayip görünmeye başlıyor gözüne zira bu insan seni kısıtlama gücünü elinde bulundurabildiğine göre mantıken senden daha üstün bir varlık olmalı, adem oğlu merak ediyor, 'lan acaba benden fazlası ne ki, içini açıp baksam mı' diye tereddüte düşüyor, 'içini açmak' istiyor o çember sakallının ama tutuyor kendini, onların aksine 'sebaat' etmeyi biliyor.

sebaat sebaat nereye kadar tabii, her insanın bir patlama noktası var,

ondan sonra sezarı kim pıçakladı hamua.

dipnot: şahsen bana 10dan sonra içki satan tekel bayiiye bir zabıta ceza yazmaya kalksa ve ben bunu görsem o zabıtanın ensesine solur, kafasını başka yöne çevirmesini sağlarım, aynı kafada olan bir dünya insan olduğuna da eminim.

genelde takılmadığım bir semtte içiyorsam evet olabilir. yoksa zaten tekelci satıyor.

Ben Ankara'nın ücra köşesi Eryaman'da oturduğum için 10'dan sonra açık yer bile yok.

Ben de evde stok yapıyorum; an itibariyle stok sayım durumum şöyle.

-3 şişe viski,
-1 adet 100lük rakı,
-2 şişe likör (nane+kahve),
-bir kasadan biraz az bira,
-bir şişe Türkmen votkası,
-bir şişe normal votka,
-toplamda 5 litre ve üzeri şarap.

bunların evde bulunmasının sebebi şu, canımız çekince içiyoruz. daha ne alalım amk.

komşulardan herhangi bir zaman bulamayna olunca, gelip istiyor. ben de veriyorum içkilerimden. sağolsunlar, daha ertesi günü sektiren olmadı yerine koymakta. hemen ertesi gün geliyor fazlasıyla. gelmese de olur, afiyet olsun.

böyle çözüyoruz derdimizi.

Öyle çok alkolle aeam yok doğumgünü yılbaşı ozel gunler harici. Bir de yazlari akşam sahilde icerim tatildeyken.

Yasa yeni çıkmıştı gerçi o zamanlar ama Didim Altınkum sahilinde vermiyordu tekeller. Yılbaşında da arkadaslarla once bir yerdr yemek yiyip sonra rvde toplanmali bir kutlama olacaktı, alamayız diye 21.30 gibo apar topar kalktık yemekten tatlı yiyemeden :(

Madem saat yasağı getiricen illa, sabah 8 akşam 6 falan yap mesai saatlerini kapsasın 10'dan sonranın mantığı nedir yani.

bizim caddedeki tekel yasaktan beridir 10 çeyrek-10 buçuk gibi kapatıyor. kepengi indirene kadar yetişebilirsem alıyorum.

www.youtube.com

kardeş dur sen de intihar etme gözünü seviyim ya. şarkı güzelmiş ama.

www.youtube.com

Unkle- When things explode

www.youtube.com

arkadaşlar ileri izahatı yapar da ben ingilizce cümlede past perfect olmadığını söyliyeyim.

soruyu doğru sorduğundan emin misin? verdiğin cümlede past ile ilgili hiçbir şey yok çünkü. tense'lerin adını karıştırmıyorsam, "have made" kalıbı direkt present perfect tense.

doğru cevap 1 olmalı bu durumda. "scientists have made" devam eden, geçmişten gelen bir süreci ifade ediyor. gerçekleştirdi ve gerçekleştirmişlerdi dememiz gerekseydi "have made" değil de "had made" ve "made" derdik diye düşünüyorum.

***

şıklar arasındakileri de açıklamaya çalışayım bildiğim kadarıyla, yanlışım varsa düzeltin,

birincisi, dediğim gibi, present perfect tense. klasik tanımı geçmişte başlayan ve (etkileri) devam eden şeyler için kullanılır şeklinde. yine klasik örnek: üç hafta önce kolunu kırdıysan, kolun hala alçıdaysa "i have broken my arm" diyebilirsin. kolun hala kırık çünkü, kullanamıyorsun. olay oldu ve etkileri görülüyor.

ama çocukken kırdıysan "i broke my arm" deyip geçersin.

past perfect tense lafı geçmiş ona da değineyim kısaca, geçmişte olan iki olayı sıraya dizme olayı, başka bir numarası yok. daha önce gerçekleşen olayın başına had-have falan koyuyosun o.

örnek: I had lived in London before I moved to New York. new york'a taşınmadan önce londra'da yaşıyordum. (i had been living de kullanılabilir hatta daha şık olur ama kafa karıştırmiyim şimdi)

new york'ta yaşıyordum, ama onun öncesinde londra'daydım derken önce olan olayı "have + past" ile ifade ediyoruz. past perfect tense'in olayı bu.

tekrar cevaplara dönersek, ikinci cevapta "have made important discoveries" değil de "had made" kullanılmalı gibime geliyor. ikinci bir olay olmadığı için emin değilim ama çok past geldi o bana hehe.

üçüncü de geçmişte olup bitmiş bir olay, eskiden buluşlar gerçekleştirmişler. o yüzden düz simple past.

***

tense'leri görmeyeli, o isimlerle alıştırma yapmayalı 3 sene oluyor, mind the gap.

sadece bilim adamları buluş gerçekleştirdi üzerinden gidersek:

scientists made dicoveries: bilim adamları buluş gerçekleştirdi. (şu tarihte, şu kadar zaman önce.)

scientists have made discoveries: bilim adamları buluş gerçekleştirmiş bulunuyorlar. (an itibariyle. bu buluşun sonuçları devam edecek.)

scientists had made discoveries: bilim adamları buluş gerçekleştirmişler idi. (zamanında. üzerine yeni şeyler yapıldı vs.)

cambridge'nin çok populer bir grammer kitabı var. orada çok açıklayıcı şekilde anlatılıyor bu farklar. tavsiye ederim.

teşekkürler arkadaşlar doğru cevabı kitap 1. olarak belirtmiş. gerçekleştirmişlerdir.

beyoğlu gece vakitleri

gece kadıkoy kadife sokak ve buradan rıhtıma inen bilimum sokaklar.

esenyurtta cirit atıyor. geçen sene esenyurttan bi otobüse binmiştim şu körüklü en eski modellerinden. kocaman yani. arkası komple tinerciydi. resmen travma geçiren kadınlar oldu. abartmıyorum. kapıyı falan yumrukladılar kadınlar inmek için. bir daha yolum düşmedi oralara ama eminim halen öyledir.

tarlabaşı

balat-fener hatti
surlara yakin tum bolgeler

haseki ve kadıköy kadife sokak ile rıhtıma inen sokaklar konusunda katılmıyorum. buralarda çok gece geçirdim sokakta, hiçbirinde karşıma tekinsiz bir tip dahi çıkmadı. "riskli bölge" olarak saymamak lazım bence.

haseki'de ara sokaklar tehlikeli olabilir ama ara sokak her yerde tehlike. çok girmemek lazım o eski dandik binaların olduğu karanlık yerlere. 9 kişi falan geziyolar oralarda, girince çıkamıyosun.

gaziosmanpaşa. gündüz bi şey olmaz, gece de çok arkalarda işin olmaz ama meydan/bereç tarafında oluyor akşamları.

fikirtepe..
son zamanlarda kentsel dönüşüm sonrası yıkılması beklenen binalarda cirit atıyolarmış.zaten işiniz düşmez ya oralara bilgi olsun işte.

ayrıca kadife sokak tarafları güvenliydi son bıraktığımda.

zayıfla. spor yap. olmadı öl.

öl ya da ölme, kilo ver ya da verme, senin tercihin.

ama şu kadarını söyliyim, kendine çok yazık ediyosun.

1,78'e 92 kilo olmadı benim kafada. şöyle bir ölçtüm biçtim, zorladım bu oranda birinin gidilebilite durumunu, yok yani, olmuyor. kilo vermen lazım. yüzüm güzel diyerek avutma kendini.

boyuna göre normal değil ama, bu sana kalmıs. hemen ölelim triplerine girme spor yap rejim yap, yüzüm de güzel diyorsun. olur yani imkasız diye bir şey yok

benim tanıdığım iki tür kilolu kadın var. birinci grup bu "kendiyle dalga geçme" olayını abartıp rahatsız edici derecede özgüven sahibi oluyor. yani hem kendiyle hem bizimle dalga geçmeye çalışıyor sürekli. bunlar %20lik bi kısım.

ikinci grup ise neşeli cıvıl cıvıl insanlar oluyor. bunlar da %80lik kısım. eğer ilk gruptansan evet öl, ikincideysen moralini bozma ve kilo vermeye çalış. sene 2014 oldu, bi ölümün çaresi yok.

tüm bunlar için kaynak götüm tabi.

Şişman sever bul, sende sev hayatı olsun bitsin..

valla chubby lover olarak tipi görmem gerek onun haricinde verebilirsin kilonu en azından aşırı zayıf olma zayıf kadınlar çok itici geliyor bana

Yıllardır diyet yapıyorum sevgili duyuru sakinleri. Olmayınca olmuyor. Yeme dürtüsü engellenmiyor, hayat döngüsü alıp-verme üzerine ilerliyor.

son mesajına binaen, yeme dürtüsü dizginlenebilir bi şey. eğer ne yaptıysan olmuyorsa bi doktora danış, farklı problemlerin olabilir. (insülin direnci falan)

ilk mesajına gelecek olursak, seni böyle severim ben. siktir et, ölme.

Su spor su spor su spor

Unu sekeri ve tuzu birak.

ya öyle demeyin kebap lahmacun pizza döner iskender bunlar hep önemli yiyecekler profiteröller spunglesler tiramisular ye kızım ye yakmaya bak bir yandan bidahamı gelcen koy gitsin. yemek yerken mutlu olan insanlar var valla bak.

Ben çok mutlu oluyorum :) Mücevherler ve ayakkabılar bir yana, çikolata diğer yana :)

bunu bu kadar takıyorsan kilo ver. takmıyorsan verme. hem "yeme dürtüme engel olamıyorum" diyip, hem de "şişmanım öleyim mi" deme hakkın yok. birinden birini seç. ya kilolu olmayı ve çikolata bisküvi pasta börek yemeyi tercih et, ya da onları yemeyip sağlıklı, güzel ve çekici olmayı tercih et. ikisinden birinin iyi veya kötü olduğunu söylemiyorum. belki seni yemek daha çok mutlu ediyordur. o zaman onu seç. ama onu seçiyorsan "şişmanım, öleyim mi ben :(" diye mızmızlanmayacaksın afedersin :) hayatta her şeye sahip olamazsın. bir şeyleri seçmen lazım.

mesele ölmek-ölmemek değil de, neden yemek konusunda kendine hakim olamadığına yoğunlaş bence.

ortalamadan fazla iştahlı olmanın her zaman bir nedeni vardır.
fizyolojik-biyolojik olmaktan ziyade, genelde psikolojik oluyor bu.
ya da bilinçaltında falan bir şey var.

onu çözersen zaten bir süre içinde kendi kendine ideal kilona ulaşırsın, çünkü iştahın normale döner.

kilo vermezsen zaten ölürsün. hastalıkların çoğu kilo ve hareketsiz yaşamdan.

kendinize uygun bir sistem oturtmanız lazım. sağlıklı bir sistem.
size gerekli olan kadar yediğiniz bir sistem.
kilolu olmak değil ama obur olmak sıkıntı bence. ihtiyacı olandan fazla yeme lüksü yok hiç kimsenin, en azından bu bilinçte olmalıyız bazen yesek bile.
"aslında yetti ama bunu fazla yiyorum"un bilincinde olunmalı.

şöyle düşünün: diyelim ki açsınız ve herhangi bir sebepten 3 birim yiyeceğe erişiminiz var sadece. ve size normalde 1 birim yiyecek yetiyor, karnınız doyuyor 1 birimle. ve karnı aç 2 kişi daha var yanınızda, çocuğunuz, anneniz vs. zannediyorum (hatta eminim ki) o 3 birimin 3ünü de yemezdiniz değil mi?
bakın sokaktaki aç adamdan bahsetmiyorum, o boyutu siz kendiniz ekleyin mevzuya.

kendisine ne kadarının yettiğini bilememek, yani ne kadarla doyacağını, bu daha da büyük sıkıntı tabii.
açlık ve tokluk hormonlarımız var, hepimizin. beynimizin onların sesini duymasına izin vermemiz gerekli.

olaya fiziksel açıdan değil, sağlık açısından bile değil (çünkü tehlikeli boyutlarda bir kilonuz da yok şu an) sadece ama sadece bu bahsettiğim "oburluk" açısından yaklaşsanız bile "çok şeye yarar" diye düşünüyorum.

sorun kiloda degil, sorun turk insanini ciddiye almanda. bunlari ciddiye almayi birakman gerek, kilo vermen degil. saglik problemin yoksa gerek yok, ki, senin gibi tanidigim kadinlar var ve saglik problemleri de yok. salak sacma insanlar ne der diye kendini yorma, zarar verme. saglikli olmaya bak, saglikli yiyorum, olmuyor diyorsan da birak. herkes anoreksik olmak zorunda degil.

3 yıl önce kilo verip tekini bile geri almamış bir insan olarak hem bu kadar kafaya takıp hemde nasıl kilo veremediğinizi anlamıyorum. yakamayacağınız şeyi yemeyin.. grip oldum. bugün evde yatıyorum. 1 dilim ekmek biraz peynir ve 20 zeytin yedim(tipik egeli). şimdi mısır gevreği ile süt içiyorum ama açta hissetmiyorum. yediğim şeylerden sonra onları verimli biçimde yakamayınca kötü hissediyorum kendimi. 21 yaşında bir erkek olarak ben bile iskender yemiyorum ve burger king e gitmekten sakınıyorum,kola içmiyorum,şeker kullanmıyorum. yemekle ekmek yemiyorum.cips vb. bahsetmiyorum bile. zor bir şey değil. fakat bu şekilde rejim yapmaktan bıktım demek falan garip geliyor bana..ikiyüzlülük gibi. insan 50 kilo bile olsa bu söylediklerimi yiyen herkes kilo alır. gereksiz şeyleri ihtiyacınız olmadan yiyorsunuz çünkü. probleminiz psikolojik muhtemelen..

@der meister ve @gunaha davet +1, eheh.

ölme çünü benim gibi kilolu kadınları sevenler var.

Spor yapıp ver o kiloları. 1 senelik plan yap.

Benim iş arkadaşım, 55 yaşında 88 kilo adam, beni görüp azmetti, her gün 10 km koştu, 7-8 ayda 75 kiloya düştü, filinta gibi oldu.

Sen neden yapamayasın?

ben de bir zamanlar senin kilondaydım, yaklaşık aynı boydayız. o zamanlar bile sevgili bulmakta zorluk çekmedim. biraz da tavırla, giyim kuşamla alakalı sanırım.

şu an kilo kaybetmiş haldeyim. ama yalnızım bak gördün mü kardeş?

>makinaya atıp yıkayın bir pantolon paçasının içinde.
>watsons'da falan satılan naneli tabanlar var. tabanı değiştirip onu yerleştirin.
>her çıkarmanızdan sonra ayakkabılar için antibakteriyel etkili parfümler var ondan sıkın.
>????
>Profit

karbonat. klasiktir. karbonat döküver biraz içine.

ben 2-3 sene önce bu yüzden küçük çaplı bir depresyon yaşamıştım. tek ayakkabım vardı ve sebebini bilmediğim bir şekilde kokmaya başlamıştı. okulda falan sırf onun korkusu yüzünden sürekli sağa sola gidip geliyodum. akşam annemle konuşmuyodum, odama geçiyodum öyle sessiz sakin salak gibi geziyodum ortalıkta.

sonra yine duyuruya sordum galiba, karbonat dök dediler. ertesi gün mis gibi tertemiz giydim gittim, bi daha da kokmadı valla.

eczaneye git utalk isimli antibakteriyel ayak pudrasini al. icine dok biraz, oyle giy. kokudur bakteridir kalmaz.

sporcuların ayak mantarına karşı kullandığı bi sprey var, ayakkabıyı yıkayıp ayaklarına, ayakkabına ev terliklerine falan bundan sıkıyosun koku ve mantar hiçbişey kalmıyo. ayağını soktuğun her yere sık bundan.

Ayakkap spreyi. 155 günlük askerliğimde botlarım 1 kere bile kokmadı stil ayakkap spreyi sayesinde. Ayrıca pudra falanda dök ayakkapın içine. Zira materyali terleme yapıyor ve o da koku oluşturuyordur. Ha bi de çorapsız giyme

Ayakkabının malzemesinden de olabilir. Arkadaşın ayakkabısı vardı inek derisi falan diye artizlik yapardı. Onunkiler de fena kokardı. Oyle koku gormedim. Utalk +1

vermesin.

versin. katılıyorum.

windows 8.1 kullanıyorum.

xp, 7, 8 kullandım. şuana kadar kullandığım en başarılı windows sürümü.

windows 8x genellikle tablet odaklı tasarlandığı için tam sayfa açılan bazı proramlar dizüstünde gereksiz. ben sadece masaüstü windows 8 olarak kullanıyorum. ve çok iyi! en basitinden açılış kapanış hızı bile süper.

versin.

bin kere versin

ben de öyle diyordum başlarda sonra laptopa kurup biraz kurcaladım çok hoşuma gitti. amma ve lakin alamıyorum 500 lira

bence rengarenk çok güzel duruyor ve kullanışlı aslında başlangıç ekranı falan.

(evet sadece internete giriyorum)

7 daha güzel. 1 seneye yakın 8 kullandım.

dokunmatik ekran ile kullanıyorum. mis gibi. e dokunmatik olmasa da mis gibi. sorunuunuzu söyleyin söyleyelim. eski os dan geçince bir şeyi bulamamanız normal. ben zamanında 3.1 ve 3.11 de kullanım. şimdi 3.1 verseler ona küfür ederdim. değişikliklere uyum sağlamak lazım.

ya çok sinirliyim şu an. mesela skype da görüşüyorum başka bi yere geçene kadar kırk tane şeye basmam gerekli. solda o küçük uyuz şeyi çıkarmaya çalışıyorum, tam basacakken kayboluyor, ordan masaüstünü seç sonra bi bakıyosun skype yok ortada. böyle zilyon tane şeye basmak zorunda olmak ve bi görünüp kaybolan şeyler çok sinir bozucu.

Afedersin yarrak gibi windows 8.

9 ya da adi her ne bok olacaksa o cikana kadar windows 7'ye devam.

"Classic Shell" kurun. Bütün sorunlarınız bitecek.

243.

71. az aşağıda da söyledim devamlı iletişimde olmadıklarımı eklemiyorum veya iletişimim kopmuşsa siliyorum.

847 imiş.

lise, farklı dersaneler, üniversite 3. sene, arkadaşların çevresi, farklı şehirlerden tanışılanlar(köyden vs) olmuş valla bu kadar.

207. çoğunu hiç tanımıyorum, nerden ekleştiğimiz konusunda bile fikrim yok. akrabaları aileden kişileri falan eklemiyorum.

tam tamına 580

127

167

14
benim resmimle acilmis sahte bir hesabin benden cok arkadasi var.

176 tane de bende varmış.

1027 arkadasim varmis. Cok sosyal bi insanim eyvallah da bu da fazlaymis hakkaten.

bir ileti paylastim + 2

altıyüzonyedi.

çoğunu tanıyorum. hatta neredeyse hepsini. ne kadar samimi olduğumu sorarsan, bir çoğu hayatımda olmasa da olur. ilkokul, orta okul, lise, yurtiçi üni, yurtdışı üniversite, farklı topluluklardan tanıdıklarım falan var. eğer ki samimiyetim yeterli değilse onları ayrı bir arkadaş listesi yapıyor ve paylaştıklarımı görmelerini engelliyorum. iyice vadesi dolmuş olanları siliyorum.

zaman zaman temizlik yapıyorum arkadaşlarım arasında. anasayfamda hiçbirinin paylaşımı görünmediği için listemde olmaları rahatsızlık vermiyor. farklı kültürlere sahip arkadaşların profillerini zaman zaman ziyaret edip başka insanların paylaşımlarını görüp yeni şeyler keşfetmeye çalışıyorum.

600 lerden 443 e indim.

To be continued...

500 küsür galiba..

2

en son 4 haneli rakamları bulmuştu. annemin arkadaşları yer bildirimimi görüp aaa biz de oradayız, ne kadar büyümüşsün tarzı şeyler yazmaya başlayınca kapattım. istekleri kabul etmeyince yada silince ayıp oluyordu. şu an çok huzurluyum.

528'den 384'e indirdim az önce.

500

Yukarıdako sayılar gerçek mi?!?

163 arkadaşım var.

112

her zaman ulaşabilecegim insanalar. acil servis :)

203 arkadaşım varmış ne ara o kadar oldu lan. bi ara 120'lerdeydim. ayrıca sen de anormallik falan yok. anormal olan 500+ arkadaşı olanlar. çevresi cidden geniş olanları bir kenara bırakıyorum, o sayının gerçek olma ihtimali binde bir de olsa var. özellikle ergenler (kardeşimden biliyorum) ve ergen kalanlar önüne geleni ekliyor. sırf ortamda benim face'de (face ne amına koduğum?) 1000 arkadaşım var demek için sidik yarıştırıyor bebeler.

771 imiş. tanımadığım kimse de yok içlerinde. hadi toplasan 3-5 kişi belki vardır da farkında değilimdir. ergenlikle alakası yok arkadaş ilkokul, lise için dersane, lise, lisede sınıfta kaldığım için hop yeni bir dönem, üni.ye hazırlanırkenki dersane, üniversite, kulüpler, erasmusta tanışılanlar, aile vs sizinkinin anormal olmadığı gibi 700 falan da anormal değil.

500+, sırf 100'e yakını lisede aynı dönemde okuduğum insanlar. aynı şekilde üniversiteden insanlar, denk gelip tanışılıp iletişim bilgisi olarak eklenenler (networking-event şu bu olaylar için), aile/akraba, farklı sosyal ortamlarda tanışılıp yine networking veya tanışılan ortam ile ilgili iletişim devamı için eklenenler. 10-15 tane de sosyal medyadan ekli insan vardır. (görüşülmüş, denk geldiğinde görüşülebilir, dursun orda zararı yok)

bir nevi telefon defteri olarak kullanıyorum, ayda yılda bir denk geldiğim bir şeyi paylaşırım. tuvaletten çıktım, yok oraya yemeğe gittim, bak evde arkadaşarla cok eğleniyoruz hadi beğensene fotografı melainde kullanmıyorum.
bir de listeler çok işe yarıyor.

840. 40 tanesi olsa da olur olmasa da olur diyelim. kalanı da şahsen hepsini tanırım, yolda görsem selam veririm.
hayvan gibi de facebook kullanırım ve insanları listelere ayırdığında paylaşabileceklerinin hangisine erişebileceğini ayarlamak kolay oluyor.

450 oha. bunu sormasan farketmeyecektim. niye o kadar fazla onu da bilmiyorum. neyse ne ya banane...

L.A. Confidential (1997)
Goodfellas (1990)

oyun oynamayı düşünürsen mafia 1

gomorra. sırf napoli'de geçiyor diye izlemiştim. fena film değildi ama "kesinlikle izlemelisin" diyerek de önermiyorum yani, beğenmeyebilirsin. ahım şahım bi şey de değildi çünkü. ama napoli'de geçiyodu yani. izleniyo o yüzden.

gomorra
www.imdb.com

edit: der meister +1 olduk o zaman

American Gangster (2007)

önerdiklerinizin hepsini izledim dostlar.. :(

Goodfellas tabi ki..

sararsa siyah beyaz, eski klasikleri izlemek lazım gelir o zaman.

60-70'li yıllara bakıcan.

Killing them softly

mafya filmi denilemez ama içinde mafya vardı; un prophete.

izlemediyseniz mutlaka the sopranos'a da el atın.

eksiduyu.ru

Miller's Crossing
www.imdb.com

The untouchables

Kadro baya sağlam

lock, stock and two smoking barrels
hot fuzz
in bruges
looper
reservoir dogs
the departed
american ganster
the boondock saints

süper liste yaptım sana. feedback'ini bekliyorum.

oralı olmadım.

ben adam ölecek, kız da mezara biriktirdiği bunları atacak sandım.

reklam iyi fakat ağlamadım.

ağlamadım.

sonunda kız ölseydi ağlardım, bana çok koyuyo böyle şeyler.

ama bu reklam çok şirin olmuş. ne güzel işte yani. ağlanacak bi şey yok ki.

gardaş bu sakız 1 lira değil mi?

1 liralık mal için ağlanır mı?kaç günlük dünya sakız için ağlanır mı amk?

ağlatmadı.

duygulanmadım dahi.

yalnız kız iyi büyümüş, çok iyi büyümüş, çok da güzel büyümüş: youtu.be

bu reklama ağlamak için regl olmam lazım. Erkeğim.

kız, babasının yaptığı origamileri saklayıp biriktirdiği için duygulandım. babasının şaşkınlıkla karışık sevinci de gözlerimi doldurdu.

ben ağlarken, arkadaşım gördü beni. kibarlığından bişey demedi... onun tuttuğu takım yeniliyodu maçta, belki üzüntüsünden farketmemiştir.

bunnara ağlıyom,
tavla bilmiyom, iskambil bilmiyom
fitbol bilmiyom, ilgilenmiyom


burdaki diğer cevaplara da bakınca, belki de erkek değilimdir dedim...

tüylerim diken diken oldu, ama ağlamadım. hoş olmuş.

mashable.com

buna değil ama sağ tarafta çıkan şuna ağladım mesela,

www.youtube.com

ağlamadım, yüzüme bir tebessüm kondurdu :)

tebessüm oldu+1
kızım olursa ben ne yaparım deyu dusundurmedi değil.
sonuçta sakız. kabız yapabilir, dişleri beyazlatabilir falan.

kötü bi son beklediğim için ağladım sonradan reklam olduğu geldi aklıma geçti hemen tabi

çok küçük gözlerim doldu. babayla aynı anda aynı ifade oluştu ben de

reklamı çok beğendim, duygulandım.
ufaktan bir göz dolması da olmadı değil.

şindi gidip babaaaaacıııımmm diye bağırarak yatağına zıplayıp sarılacağım.
benim babam süper bi baba.

kız babasıyım. duygulandım. ağlamadım ama gözlerim doldu.

kendime yıllık kitap okuma, film izleme, hikaye yazma vs. gibi konularda rakamla hedef koyuyorum. bu yıl 35 tane kitap okuycam en az mesela.

-kilo ver
-para biriktir

gibi yeni yıl kararları işe yaramıyor, çünkü belli bir sınır yok. para biriktir de, ne kadar? kendime rakamla hedef koyduğum zaman ona yönelik çalışabiliyorum, daha güzel motive oluyorum. hatta bir tablo yaptım, duvarıma astım. mesela 35 kitap okuma kararım için 35 tane yuvarlak çizdim, her okudugumda birinin içini doldurucam falan. öyle ilerlememi takip edicem. hoş oluyor yani, işe yarıyor.

abi sakin, hangi duyuruna baksam aynı şeyi söylüyosun, biz de yalnız ve eziğiz, canını sıkma.

karar almadım ben ya, bir şeyi değiştirmeye de niyetim yok. bi kaç evs projesi için oturup motivasyon mektubu yazdım sadece, gidersem bi' onlar güzel deneyim olacak, başka hiiiçbir şey için adım atmıyorum. ne uğraşıcam.

aldım.
listesini bile yaptım(o kadar kabarık ki liste)

değişim iyidir.

ben yaptım ama 2 ay kadar önce yaptım o listeyi, uygulamaya başladım. hedefler koydum, uzun vadeli hedeflerimle alakalı "yılbaşına kadar şu kadarı hallolsun" şeklinde ön hedef falan belirledim.

başlıcaları spora başlamak, enstrüman olarak önce akustik gitar alıp öğrenip kendi kendime yettiğime karar verdikten sonra bağlama öğrenmek, bisiklet almak ve önce yavaş yavaş şehir içi turlar - uzak ilçeler sonraları şehirler arası bisiklet yolculukları, çadır kamp malzemeleri edinip doğa tatili yapmak gibi şeyler vardı.

spora başladım, Ekim 28'de salona yazıldığımda 85 kg idim internetten hesapladığım ideal kilomdan 5 kg fazlam vardı ancak yağ kütlesi fazla olduğu için hedefi 72-73 civarı belirleyip yılbaşında 75 olayım dedim, olamadım 78'im ama şu an. Tabiki amaç sadece kilo vermek değil vücut da geliştirmek ve yaza kadar üçgen bir görünüm hedefim daha var muhtemelen başaracağım onu.

onun haricinde bisiklet olsun gitar ve bağlama olsun henüz uygulamaya geçemedim çünkü öğrenciyim ve bütçeyi denkleştiremedim bir türlü. bir dövme kapatma olayım vardı o listede onu yapınca biraz aksadı ama bu ay sonu gibi gitarı alıp öğrenmeye başlayacağım diye düşünüyorum. planlarıma göre bisiklet de mart sonu nisan başı gibi kalıyor ki zaten şimdi alsam kış olduğu için yatacaktı evde. çadır kamp olayı biraz daha aksayacak gibi gene maddi sebeplerden ötürü, ucuz şeyler değil.

onun haricinde daha soyut şeyler vardı onların da bir kısmını gerçekleştirdim, bir kısmını gerçekleştirmeye çalışıyorum.

baya meraklıymışım da anlatmaya yalnız :D

daha az seks yapacağım,her gün farklı farklı kadınlarla beraber olmaktan vazgeçeceğim

gelirimin yüzde 10 nu ile 4 5 fakir aileye aylık kira,mutfak,harçlık yardımında bulunacağım

sırf haftasonu kullanırım diye aldığım arabamı satacağım,haftasonları daha çok yürüyüş yapıp,halkın arasına karışacağım

evet. intikam yılı 2014

Aldim 2014 itibariyle abur cubur yemeyi biraktim.

aldım valla, hazırlaması zevkli oluyor, yeni yeni de uygulamaya başladım o daha da iyi hissettiriyor

kaydet dedinse bidon :(

offff peki tesekkur ederim bi yolu olur diye umutlanmistim :(

bir ümit ctrl+z diyorum, belki dosya kapandıktan sonra da işliyordur...

edit: openoffice'te işlemiyormuş. tüh be.

standart kahvaltım:

Bir kase yağsız süt+3 kaşık yulaf ezmesi+bir kuru incir+2ceviz
2 yumurta beyazı
50 gram kadar lor peyniri
Yarım domates
Bir bardak da su

satın alabilirseniz donut ya da cupcake kahve ile güzel olur.

benim favori kahvaltım demleme çay ve kaşarlı simittir.

kurtarıcı kahvaltım fıstık ezmesi, muz ve süt.

ödül gibi gördüğüm kahvaltım ise demleme çay, sucuklu yumurta, bal kaymak.

kızarmış ekmek ve pınar beyaz da bir başka kurtarıcı.

5 yımbırta (1'inin en fazla 2'sinin sarısını yiyorum)
75gr civarı yulaf ezmesi (tam bir rezalet)
200-300ml yarım yağlı süt
domates
peynir
1 ölçek protein tozu

düzenli yaptığım kahvaltı bu.

son zamanlarda yapamıyorum orası ayrı.

Ton balıklı sandviç ve meyve suyu. 3 ay her sabah böyle beslendim ta ki midemle sorun yaşayıncaya kadar. Artık sadece hafta sonları yiyorum.

paran varsa bal/kaymak al.
taze ekmekle, bayat ekmekle, simitle falan her türlü gidiyor. kahvaltıya zaman harcamak istemediğimden hemen bi tabak çıkarır kahveyle bir iki lokma atıştırırım.

geç uyanırsam ve aşırı üşenirsem mercimek çorbası + urfa dürüm söylüyorum. inanılmaz gidiyor. alternatif olarak düşün.

alternatif oluşturabilecek bir şey değil maalesef, ama madem ne yediğimizi sormuşsun yazalım,

3 haşlanmış yumurta
çeyrek ekmek
3-5 kaşık falan yoğurt
zeytin ezmesi (zeytin yemeye üşeniyorum)
2-3 bardak su

kaşerli yımırta, ceviz, kımız.

pankek + sarelle + süt.

zıpçık gibi ediyor yeminlen. üstüne pekmez de içtim mi akbile elveda diyebileceğimi düşünüyorum.

biz türkler kahvaltısıyla meşhur milletizdir :))

domates peynir simit çay bile gayet güzel bence. daha nosssssssun.

bence önemli not: ama çay şekersiz olmalı.

2 yufka var evde. yarın kırıntı peynirleri azıcık maydonozla karıştırıp tava böreği yapıcam. yanına da zeytin, domates, çay üşenmezsem 1 tane de yumurta haşlarım. azıcık da reçel olacaktı doymazsam onu da araya sıkıştırırım artık.

tost kahve

çay simit peynir zeytin.

kahvaltı ne? annemi özledim

yarın kızarmış ekmek üzerine krem peynir ve acuka sürüp yiycem mükemmel oluyor. ama labne almıcaksın krem peyniri, kıvamı iyi olcak. yanında çayla oh mis.

sucuklu yumurta

her daim fiks kahvaltım:

-iki dilim kızarmış ekmek (ama ekmeğin kıç kısmından uzunca kesilicek, sanki sandviç yapar gibi) üzerine tereyağı ve beyaz peynir
-portakal suyu ya da şekerli çay
-zeytin, salatalık, domates, yeşil dolma biber

bazen de canım çekerse haşlanmış yumurta. ama böyle 10 dk haşlanmış sarısı uçuk sarıya kaçmış olacak.

zeytin-peynir-domates
bal-kuşburnu reçeli-
tam buğday ekmeği arasına pekmez-fındık ezmesi-fıstık ezmesi
bir kase yulaf ezmesi
2 haşlanmış yumurta.

1 dene açmaylan 1 fincan yeşil çay.

yalnızken fazlası yenmiyor ya. :'(

yedi peynirli börek
omlet
bal tereyağı kaymak
domates
doğadan earl grey ya da vanilya çay
baharatlı peynirli patates kızartması

yeşil zeytin siyah zeytin
keçi peyniri tereyağı
domates sivri biber
default
bazen ceviz, yumurta, maydanoz ekliyorum

abdurrahman boztaş vardı benim hatırladığım.

benim de aklıma direkt olarak obdoroman boztaş abi geldi, başka kimseyi şeyapamadım. bu mu?

www.youtube.com

yok, tekerine çomak sokturmayan boztaş abi değil ya. daha beyaz türk bir görünümü vardı adamın. daha takım elbise görünümlü takım elbise giyiyordu. ama yine boztaş abi gibi kendine has garip bir el hareketi yapıyordu. komik sloganı da vardı.

seyfi solukal imiş. yaratıcısı da greenpeace.

static.greenpeace.org

annemin sağlık sorunları

yarın sınavım var, ertesi gün 2 tane daha var, haftaya zaten full dolu, hiçbir dersin kalmaması lazım, strest tavan, uyku yok, mezuniyet yakın meşaleleri yakın (sonu olmadı ama)

okul

kafa karışıklığı
eksiklik hissi

beleşe çalışıyor olmak.
beleşe çalıştığım için kendi düzenimi kuramamak.

Çocuğumun en ihtiyaç duyduğu yaşlarda yanında olamamak. Sadece bu.

motivasyonsuzluk, gelecekle ilgili hicbir idealimin olmamasi, konsantrasyon bozuklugu, disaridan hayatimin cok iyi gorunmesinden dolayi insanlarin beni anlamamasi, buradaki bazi sacma insanlar (bu pek sorun teskil etmiyor gerci)

işsizlik. okulu bitirdim, iş bulamıyorum. ailemin yanında yaşamaktan bıktım. bu hayat beni git gide asosyalleştiriyor. bir an önce iş bulup ekonomik özgürlüğümü elime almalıyım. ama iş bulamıyorum.

doların anasının amına fırlamış olması.

benim sigara sıkıntım var, önceden bir sağlık problemi yaşadığım için bırakmıştım, 6-7 sene önce. şimdi başka ciddi problemler yüzünden yine başladım sanırsam... bu başka problemlerden çok, sigaraya başlamış olmaktan dolayı sıkıntıdayım...

hatta şimdi gidip bi tane daha içeceğim...

Procrastination.
Diğer bütün sorunlarımın kaynağı bu...

Aile icindeki kavgalarim, ygs lys, arkadas cevrem, kilom vb onlarca sey

little miss rejectee +1

dışardan bakınca hiçbir sorun yok, herkes benim yerimde olmak isteyebilir. ama bir yandan bakınca da herkesin "oha ne biçim yaşıyosun sen" deme hakkı var.

motivasyonsuzluk, buna bağlı olarak hiiiiç ama hiçbir şey yapmayı istememek ve beynin bir tarafı "YAŞA! YAŞA!" diye bağırırken her geçen gün daha fazla uyuşmak, şartların rahatlığı nedeniyle iyice yavşamak.

bu problemi paylaştığım insanlar "gençken olur öyle ya, yumurta göte dayanınca yardırmaya başlıyosun, takma kafaya" diyor.

ama yumurta hiçbir zaman götüme dayanmaz beybi. bir yolunu bulup "toparlan!" dememi engelleyecek noktaya getiririm ben kendimi. kendimi bi çok seviyorum, bi hiç sevmiyorum.

Karşıma çıkan insanları sürekli küçük ve eksık gormek.kımsenın benden daha ıyı olduguna ve bana yardımcı olabileceğine inanmıyorum.cunku onların bana verebilecegı her tavsiyeyı ben daha onceden daha onceden düşünmüş oluyorum.ve bu benı yalnızlığa surekliyor.

1)Yalnızlık
2)Hep Yalnız kalacağım korkusu

beni +1leyenlerin ogrenim hayatlarinin daha cok basinda olmalari hosuma gitti :) daha cok yolunuz var, mutlaka hosunuza gidecek bir sey bulacaksiniz umutluyum. motivasyonunuz daha yeni yeni ortaya cikar.

ben yuksek lisansimi bitirmis 30'a 4 kalmis bir insanim. kariyerimle ilgili elde etmek istedgim her seyi bir sekilde az da olsa deneyimlemis bulunuyorum. bundan sonra gercekten ugruna savasabilecegim bir nokta kalmadi (belki bir tane var ama o da cok zor). psikolojik olarak emekli moduna girdim sanirim. ideallerimin yok olmasindan kastim bu biraz da.

sevgilimle çok ciddi kavgalarımız. bıktım artık yoruldum, yaşlandım.

uzak gelecek.

gelecek gelecek fakat nasıl gelecek?

yarın direksiyon sınavım var. biraz stres yapıyorum. şu en büyük sorun bu.

ahahah güldürdün. çok güzel soru. cevap vermiyorum

amına koduğumunun yerinde hala seçilmiş adam olduğuma inanmam.başıma artık gelmesi gereken,hak ettiğim güzel şeylerin gökten zembille ineceğini düşünmem

borçlarım var. baya.

daha kötüsü bu borçları ödemek için yaptığım işten zerre hazzetmiyorum.

sevgili bulamamak. sevgili buldugum günün tarihini götüme kazıyacam :D

başka hiçbir sorunum yok ne maddi ne ailevi ne baska bir tür, umarım öyle bir sorunumda olmaz, zaten yalnızlık bana yeterince koyuyor :/

cevapları okuyunca bazılarında gülüp, la en büyük derdin bu olsun, first world problemmiş derken bazılarını okuyunca iç çekip kendi derdini yazmaktan vazgeçiyorsun.

geriye bakınca da bazen yemeden içmeden kestiren dertlerimizi şimdi hatırlayınca gülüyoruz. yani küçük şeyler bile üzebiliyor. çok ilginç.

ben de iş diyicem. hayatımda her şeyi sıraya koydum, aynı anda yapamıyorum. şuan iş konusunda takıldım. mutlu olabileceğim bir iş bulmam lazım. bu yüzden mesleğimi değiştirmek için master düşünüyorum falan filan. kafamda soru işaretleri.

sağlık sorunum

tam iyi ya iyi diyorum sonra sinirimi bozan hevesimi baltalayan bir şey çıkıyor elbet.

Valla iste tam gecti diyoz da anasini satiym bi gecmiyo

Gunes munes acsa bi kac gun bari!

bu sabah bana ayar verdiğin için biraz mutsuzum ama genel olarak iyi hissediyorum. pazartesi maaş yatacak, keyifliyim. artık daha fazla yumurta alabileceğim. hayat güzel böyle.

cok mutsuzum tam iyi gidiyor herşey diyorum yeniden tepetaklak oluyor.

Çoğunlukla tırt. Ama daha kötü olmuşluğuda vardı. Buna da şükür diyorum :)

cumartesi pazar olmasa ayri bi guzel...

dipteyim, sondayım, depresyondayım. en kötü dönemimdeyim. sonucunu hayırlı beklediğim 3 işin üçü de olumsuz oldu. biri gönül meselesi. kafam bozuk. hergün alkol. bugün biraz dolaştım kafa dağıttım ve içmedim. ama bu aralar işlerim çok ters gidiyor.

her zamankinden daha beter.

çözülemeyecek bir problemim yok, şükür.

Normal.

asıl sana noldu,, önce hepinizi çok çok seviyomlar sonra niye sıkıntılısınızlar?

feminaziliği bırakıp güzin ablamız mı olucaksın=?

fena değil. final dönemi bitince hayatımda yepisyeni bir döneme giriş yapacağım. 1 dönem sonra da mezun olacagm inş bakalım

efrasiyab87, başım ağrıyor 2 gündür beynime mi bişey oldu acaba? :))

Bence bi virüs beyninin o saçma kısımlarını eritmeye başladı. Artık normal bir insan olacaksın

2013 lanetinden kurtuldum sanıyordum aynı tas aynı hamam devam etmekle birlikte bir de şu salgın virüsü kaptım iki gündür yataktan çıkamıyorum.ve tabii bunca sıkıntıya eşlik eden sigaramı da tüttüremiyorum.

bazı şeylerin belirsizliği ve bu belirsizliğin getirdiği kaygılı beklenti sayesinde çekilmez oluyorum. ayrıca monotonlaşmaya doğru gidiyorum. kısaca çok da iyi değil işte.

güzelmiş.

içlik olmasaymış daha güzel olurmuş. top üzerinde sallanma kısmı da gayet başarılı.

normalde bu tip çalışmaları çok zorlama ve beceriksizce bulurum ama buna güldüm, hoş. emek harcanmış.

(bkz: görüntü yönetmeni iyi iş çıkarmış)

cismini bilmem, ama bir benim dünyam olsun bir de onunki ve bu iki dünyanın kesiştiği alan olsun. zamanla o alan genişlesin serpilsin. birbirmizin hayatlarında olmamız içimizdeki iyi yanları daha da ortaya çıkarsın.
tüm bedeniyle sevişsin, kaygılarımızdan arınmış uyuyalım.

ama dediğin gibi hayal bunlar :)

hayalimdeki kadın, boyuma uygun, uzun düz saçlı, rengi önemli değil ama çakma sarışın veya bakır rengi saçları olmayan, kilolu olmayan, ortak zevklere sahip, hayvan(kedi)sever, kültürlü ama çok değil, beni ben olduğum içim seven birisi olsun.

kısa küt siyah saçlı, ufak yüzlü, buğday tenli, hafif belirgin elmacık kemikli, alt dudağı üst dudağından kalın, kırmızı ruj sürmüş, yeşil gözlü, 170 cm civarı, siyah hafif dizaltı etek, kırmızı bluz, siyah kaban giymiş bir kadındır hayalimdeki. imge olarak yerleşti beynime, şekilciğiliğin dibindeyim.

bi de orijinal kızıl saçlı olup yeşil gözlü, beyaz tenli, çilli ve güzel memeli bir kadın profili var aklımda. bu daha izlandik tabi, gidince bakıcam.

cismen çok standardım yok, şişman olmasın, kıvırcık saçlı olmasın, çok esmer olmasın, somurtgan veya alık tipli olmasın yeter. ne kadar güzel olursa o kadar iyi tabi. ama diğer etkenler olduğu sürece güzelliğin bir önemi yok.

1.70 küsür boy, beyaz ama nasıl desem, böyle parlak bir ten. benim insanların tenlerini tuzlu-şekerli şeklinde ayırma gibi sapıkça bir huyum var. (hayır yalayarak yapmıyorum) "şekerli" olması lazım onun. gözlerinin de, ne deniyo ona bilmiyom, şehla da değil şaşı da değil bence, bi değişik bakması lazım.

öyle bir insan olduğunu biliyorum, eski sevgilim öyleydi. onun yüzünden ömür boyu elimi skicem diye tahmin ediyorum. benim için ondan daha güzel birisi olmadı, olacak gibi de görünmüyor. aşık olmadığım halde söylüyorum bunu. pfss.

1.80-85 boylarında, kumral veya esmer, renkli gözlü olmayan, ne zayıf ne şişman, kirli sakallı , bıyığı, keçi-top sakalı olmayan, kısa saçlı, eli yüzü düzgün bir erkek.
dış görünüş açısından aman aman bir hayalim yok açıkçası.benden kısa/benim boylarımda ve zayıf olmasın yeter :D

ben de seni/sizi seviyorum.

teşekkürler <3
sen de (:

sims, evet

naptık ki acaba da söylettik bunu :)

sen de güzelsin bu arada:)

millet bi birbirini yiyor bir sevişiyor, hey maşallah. akıllara zarar, daha evel de dediğim gibi devreler fena yanmış. hem bugün pazar gezin tozun :) ahah

nwnd, duyuruya her girişimde ne tatlı bunlar ya diyorum :)

ben bile mi? ben, yaşar usta, ben bile mi? hani sana feminist diyorum hiç sevmiyorum falan? bana da güzel dersen evine doktor göndericem.

der meister, olur öyle ya, ergenken ben de senin gibiydim :)

ben de dahil mi?

auuuuuu! kız olsam yine de ayar verir miydin?

Bilmukabele.

ayar falan vermedim ya :)

sen de çok güzel insansın, söylemek istedim.

allah razı olsun

hayır anlatamadım ki sana, sen hariç değil. bir keresinde bana 'hödük' demiştin o yüzden bir gıcık kapmıştım sana ama geçti gitti :)

bende seni seviyorum! evlencen mi benle sen ondan haber ver

Sende iyi kalplisin.

gibson, düşünmem lazım :)

ehehehehh, önemli olan kafamızın güzelliği

o değil de, sakallı erkek mi, sakalsız mı?:/

sakalsız halin daha iyi

tipe göre değişiyor. bazısına karizma katıyor, bazısını da at hırsızına çeviriyor. sen bir süre sakalsız devam et bakalım.

bence eğer sakal bir adama yakışıyorsa (ve bu durumdan hoşnut kendini o şekilde iyi hissediyorsa) kesmemelidir. burda bahsi geçen sakal kirli sakal değildir yalnız, zımpara kağıdı modundaki yanaklardan zannetmiyorum ki hoşlaşan bir hatun çıksın.

Guvenme derim ama tabi caps olaydi, bilemedim simdi.



### bu arada, boyle uzun sure sakalli takilan yigitler birden parlayinca hic hos olmaz. Sevmezuk.

böyle sorular tek bir örneklem üzerinden sorulduğunda caps olmaması soruyu anlamsız kılıyor. bence sakalsız daha iyisin :D

sergio rodriguez gibi 4 sene sakal mı uzattın 5 metre anlamadım

Caps ver sonra silersin!

yüz tipine göre değişir evet, caps alalım \o/

sakal kesinlikle büyük gösteriyor burda anlaşalım. baba gibi gözükebiliyor erkek. :) yakışana da çok güzel yakışıyor ayrıyetten caps ver +1

capsler geldi

scontent-b-lhr.xx.fbcdn.net

scontent-a-lhr.xx.fbcdn.net


@cecilia 4 sene diyorum 4:( dün odasına girdiğim kız çığlık attı tanımadı beni. bir başka kız da benle konuşmaya devam etti konuşmanın yarısında çığlık attı kimsin lan tarzı. ama ortak noktaları "sakalsız" daha iyi olduğum.

ha bu arada beğenenlerin hepsi yabancı hatunlar. sakallı halim fazla muslim/oryantalmiş. o yüzden böyle istisnasız hepsi beğenmiş de olabilir. ama bunun türkiye'si var... türk kızlarının da görüşünü alayım istiyorum.....

Sakallisakallisakallisakallisakallisakalli


## muslim degilse de oryantal oldugun dogrudur, zira koordinatlar itibari ile de oryantaliz. Oryantal severiz. Hedef kitlen oryantalse sakal anacim.

Ha yok, yere batsin turk kizi da orysntali de diyorsak, parla tavuk kici gibi, bence no poroblem.


Amma butun bunlardan bana ne karsim, ben kendim icin birseyi yaparim, arada kaldim hangisi daha guzel diyorsan, sakal cocugum. Sakal yavrucum. Sakal yani, duyan duymayana duyursun.

Ve evet, kisa sac + sakal

sakalsız daha fresh görünüyorsun ve çene hatların daha çok ortaya çıkıyor. sakallı da iyi ama.

Sakalsız halin çok daha iyi. "Türk kızıyım".

ben sakaldan nefret ederim ama senin sakallı halini daha çok beğendim. kısa saçı da daha çok yakıştırdım, onun da etkisi olabilir.

sakalsız kal,katıldım arkadaşlarına.türk kızıyım zaten yine de belirteyim.
ayrıca tipe göre değişiyor sakal yakışma yakışmama durumu evet.

sakalsız.

tam tahmin ettiğim gibi sakalsız zımpara mode on, yapmayın etmeyin böyle. hem hatunlar diyorsunuz, beğensin diyorsun hem de zımpara kağıdından hallice dolanıyorsunuz. çık çık çık

kısa saç+sakal kombinasyonu tamamdır, çok sıkılmadıkça şaşma. ama en onemllisi aynaya baktığında seni mutlu edecek şekilde takıl.

ben sakalsız halini daha çok beğendim.
kesmekle iyi yapmışsın bence. biraz da böyle kullan, sonra gene salarsın icabında :)
değişiklik iyidir.

sakalsız 4 sene önceki halin mi? biraz çocuksu göstermiş. saçın da etkisi var daha iyi bi saç modeliyle daha iyi olur.

bu arada "böyle daha yakışıklısın" diyen hatunlar arkadaşın ve kuzenlerinse asla inanma! onlar cici çocuk, daha şirin göründüğün haline yakışıklı derler ama kendileri gider daha seksi erkeksi bulduklarına aşık olurlar. sevgiline veya tarafsız birilerine sor bence.

sakallı daha iyi.

Sakalsız diyorum her zaman demem. Gözlerin çıkmış ortaya.

Sakalli haline hollywood a git, bir filmde dublor olarak ise almazlarsa sarrrapsizin onde gideniyim.

gordugun gibi kafalar karisik, sen zaman zaman kes, zaman zaman uzat, nasil istersen oyle yap. ikisini de begenen var.

bana kalirsa sasirtmanin etkisi sakalli/sakalsiz probleminden daha onemli. biraz alistir sonra tekrar kes/uzat.

not olarak: erkek adamim

abi bu tamamen yakışıp yakışmamasıyla ve karşındaki kişiyle alakalı ya. yanlış anlama, sana demiyorum ama bazı gavatlar tek varlıkları sakal olduğu için sakalı kutsal bi' şeymiş gibi göstermeye çalışmıyorlar mı, uyuz oluyorum.

bunların tabii ki bir kısmı espri, şakalı komikli şeyler ama cidden sakalı olduğu için gurur duyan, bununla övünen adam var.

şahsen ben sakallıyken at hırsızına benzediğimi, temiz yüzlüyken çok sempatik olabildiğimi düşündüğüm için tıraş olmaya üşenmediğim sürece sakal bırakmıyorum.

etrafındakiler 4 yıllık sakalı kestikten sonra bile beğendiyse, sakalsız daha iyi görünüyorsun belli ki. "ben sakal istiyorum" dersen uzat. "aa iyi lan beğendiler" diyorsan böyle bırak.

"sakalsız erkek erkek değildir" diye bi şey yok, bunlar hep amariga'nın oyunları.

sakalsız net daha iyisin. bir daha sakal bırakayım deme.

sakalsız daha iyi. türk erkeğiyim.

sakal sevıyor muyum sevmıyor muyum tam karar veremedım ama sakallı halın daha hoş geldi.
sakalsız fotodakı kız yukselenı yengec olan bır koç burcu mu?

YAV HE HE!
özgüvenin yoksa sakala ihtiyacın olabilir. bu kadar basit.

cesuryürek ve LOTR

(bkz: ran)
www.imdb.com
La meglio gioventù
www.imdb.com

edit: bir başlık altında daha into the wild cevabı verildi ve yine benim ömrümden 5 yıl kısaldı:(

eşkıya - repliklerin çoğunu ezberleyecek kadar izledim

camille redouble

das boot ve film değil ama mini-dizi, unsere mütter unsere väter. almanlıktan aldığım tadı hiçbir şeyden almadım.

edit: yanlış anlaşılmış galiba. das boot film, unsere mütter mini dizi demek istedim. yanlış mı dedim? doğru dedim ya.

in bruges'ü 15-20 kez izledim. sıkıldım artık yeter.