geri dondurulme ihtimalin yok. kaynak bizzat benim tecrubem. mezun olduktan sonra en az 3 defa yesil pasaport kullandim.

yalniz cikis iznini falan ayarlamayi unutma pasaportu aldigin kurumdan, cikamazsin yoksa.

bu arada mezuniyetle ilgili olarak tum dersleri verdikten birkac hafta sonra kendileri kesmisti benim ilisigimi, imza falan toplamadim. okul marmara.

25 yaşına kadar sigortalı işe başlamazsanız kullanabiliyor olmanız lazım.

Okulla iliskin kesildi. Bizzat ben kestigim icin biliyorum.
Ayrica geri donduruleceksin. Bizzat ben dondurecegim icin biliyorum.
Biz nerden bilelim diyecegim ama demiyorum. Biz muneccim yarragi yedigimiz icin herseyi biliyoruz ya zaten.

@gormemisin oglu

i see no muneccim yarragi up here kardesim. su duyurulara arada siir degil de insanlarin isine yarayacak seyler yazin yav, bu kadar zor degil bu isler. ne yapalim diploma tarihimle pasaport cikis-giris damgalarimi pdf yapip buraya mi postlayayim sana daha inandirici gelsin diye?

şofben kullanılırken güneş enerjisinin vanası kapatılır kural olarak. bunun ne amaçla yapıldığını mı soruyorsunuz? öyleyse ben de merak ediyorum. sebebini hiç öğrenemedim.

cevabı basit, basınç. Güneş enerjisinin basıncı, soğuk suyun basıncından ve şofbenin giriş basıncından düşük olduğu için soğuksuyun bir kısmı yukarı tırmanır ve sonunda güneş enerjisinin deposunu doldurur.

@diffarentiationation evet

@cursor hocam iyi de şofben elektrikli resimdeki gibi. onun basınca nasıl bir etkisi olsun? yani su sadece içinden geçiyor. peder bey şofbenin elektriğini açmayınca (şofbenin sadece duş başlığını kullanmak için) su atmadığını söyledi. ben elektriğini açıp sıcak suyu (g. enerjisinden gelen suyu) tekrar ısıtmak için kullandığımda suyu atıyor.
hava yapıyor gibi durum mu var acaba?

cevaplarınız için teşekkürler.

Dengeleyici vana olduğunu sanmıyorum. Normalde sıcak su ve soğuk su hatları bağımsızdır. Ancak, şofben tarafında sıcak su ile soğuk su sistemi birbirine karışıyor. @soulforge'un dediği gibi bu durumda soğuk su hattı ile sıcak su hattı birbirine bağlanmış oluyor. Bu durumda soğuk su yukarı doğru çıkacaktır ve güneş enerjisinin tankına aşağıdan su çıkışından girdiği için yukarıdaki şamandıra sistemi de işlevsiz kalacaktır ve güneş enerjisi taşacaktır. Şofben'in basıncı etkilemeyeceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, şofben hem türüne göre belirli bir basınca ihtiyaç duyar ve girişlerinde akış sensörleri ve diğer kontrol elemanları olur, hem de içerisinde ince borularda ısıtma gerçekleştiğinden doğal olarak akış değişir. Soğuk su tarafından gelen daha yüksek basınçlı su, bu sistem ile karşılaştığında aynen elektriğin paralel bağlı dirence sahip elektrik devrelerinde olduğu gibi karşılaştığı direnç oranında hem yukarı hem de şofbenden akışa devam edecektir.

Bunu engellemek için güneş enerjisinin daire girişine bir çekvalf takacaksınız ve yukarı çıkışı engelleyeceksiniz. Yalnız yine güneş enerjinizden gelen su basıncı yüksek olamayabileceğinden yaysız bir çekvalf takmanız daha yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Yoksa aşağıya gelen sıcak suyunuzun debisi azalabilir.

Sonuç olarak, sular bir noktada birbirlerine karışıyorlarsa güçsüz olan yönde akış sürer.

Peki hocam tesekkuler. Gunes enerjisine giden vana var. Eger sofben kullanacaksak g. enerjisini devreden cikartacagiz sanirim.

Özel sektörde dil tazminatı diye bir şey yok.

günlük verilir hocam.

şaka bi yana devilred +. zöel sektörde öyle bir olay yok. işin zaten dil gerektiriyorsa ona göre ücret alıyorsun çünkü.

bazı kurumlarda var THY vs. veya bazı bankalar. Zaten çoğu da kamu bağlantılı şirketler. Benim bildiklerim, aylıklarına belli bir rakam olarak ekliyorlar. Yalnız, her konuma vermeyenler de var. yani dil tazminatı için görevler ve diller belirlenmiş olabiliyor.

sana da vereceğiz dediklerine göre verirler, amma velakin miktarı ve zamanlaması tamamiyle şirket politikasıdır. yani biz dışarıdan bilemeyiz.

benimle birlikte toefl'a giren bir arkadaşım sigorta işinde çalışıyordu özel sektördü ve gayet dil tazminatı vardı.

nasıl eminsiniz özel sektörde dil tazminatı yok diye, inanılır gibi değil.

@cursor doğru söylüyor, bankalarda oluyor genelde. bizdeki aylık.

özel sektörde dil tazminatı diye bir şey var.

aylık maaşa ekleniyor. örneğin toefl'dan 50 üstü alanlar aylık 10 lira, 60 üstü alanlar aylık 20 lira şeklinde. her ay 10 lira veya 20 lira fazla alıyor bu durumda olanlar. (sayılar farazidir :) )

şirketten şirkete çok değişiyor tazminat. toefl'dan 100 puana 500liraveren de var, 2000 lira da.

Cevaplar için teşekkür ederim. Aylık veriliyormuş şimdi sordum dayanamayıp. Maaşa göre büyük bi rakam söylediler ondan şüpheye düşmüştüm.

dikaktli biriyse fark eder. fotoda ışık acayip göz alıyor pek belli olmuyor ama pasta cilayla geçer gibi.

Çok basit bir şey bu hemen hallederler. Cüzi bir miktara eve götürmeden bile halledilir.

farkedilir
cok buyuk değil ama kucuk de değil
aracin markasina bagli olacak 100 tl ye kadar cikar.

vallaha arabaya kuş sıçsa farkediyorum.
baban da farkeder.

Sen çizik görmemişsin diyorum eğer çok dikkatli birisi değilse farketmez. Kalemler falan var bunları düzeltmek için...

Lastiklerin durumuna bakarsak çok ta araçla ilgilenmediğini düşünebiliriz. Farketmeyecektir muhtemelen.

çizikten öte göçük var gibi geliyor ama. ben mi yanlış gördüm?

Bu ne bilader görme testi mi yapıyorsun bize ? Mahvettin hepimizi. Ben göremiyorum belki baban da görmez. Hayırsız evlat.

çizik değil de ezik var gibi?

Beze az pasta sürüp elle silsen çıkar.

dostum daha öncesinden kalma değilse araçta göçük falan da var.

2 ay erkeksen

ben eşimle beraber başvuru yaptım. eşimin 2-3 haftada geldi. benim gelmedi. sonra aradılar fotoda sorun varmış, gelip tekrardan başvuru yapmam gerekiyormuş. gittim başvuru yaptım. 2 hafta içinde geldi. izmir

2 bucuk haftada geldi

3 ay

geçen hafta başvurdum bugün kart ankara'dan istanbul'a gelmiş ptt'den mesaj geldi. yarın veya öbür gün dağıtıma çıkar gelir herhalde eve.

genç erkeğim :D

4 mayista başvurdum 13 haziranda geldi. Yaş 21 erkek, yarismaci arkadaslara basarilar

rekor bende. 5 gün:)

Iki hafta once basvurdum gecen hafta geldi ama her gun darladim

sanırım milyon kere sorulacak bu soru :) genel durumda şu sıra ile basım dağıtım işlemi yapılıyor galiba diye söylenmişti.

Yeni doğanlar<Yeni evli kadınlar<Çocuk/genç<yetişkin kadın<yetişkin erkek

Çok şanslı olmadıkça, Erkek'lerinki 1 ayı geçiyor. Benim kart Ocak ayında başvurdum 50 günde falan geldi.

soruya cevap değil ama cevaplara açıklık getirmesi için;

başvuru yapılan nüfus müdürlüğü de belirtilseydi iyi olurdu. çünkü il ve ilçelere göre yoğunluk değişiyor.

2 ayda geldi.

bugün kimliğimi teslim aldım. tam 1 hafta sürdü ya ben şanslıyım ya da artık eskisi gibi aylar sürmüyor. dün yazan istanbul, erkek ben :D

Kendime cevap, araya bayram da girmesine rağmen 20sinde başvurduğum kart bugün (29) geldi. İl İstanbul. Cinsiyet erkek. Aynı anda başvurduğum kadın arkadaş da bugün teslim almış.

yanigin durumuna gore 10-15 gun surebiliyor iyilesme. duzenli krem kullan, aloe verali olanlardan olabilir.

doktoru ve ilaçlarını aksatma, bu arada t-shirtlerin büyük kısmı UV ışınlarını bloklamakta oldukça yetersizdir. Zaten şuan hassas olduğu için, yanık bölgenin iyileşme durumuna göre t-shirt'de giyseniz güneş kremini sürmeyi aksatmayın derim ben.

Mesaj geçmişini okumam da kimlerle mesajlaşmış şöyle bi bakarım. Anlamsız birisini görürsem de sorarım bu kim diye, habersiz yapmayadabilirim ama kendi isteğiyle bak diye vermiş.

sevgiline göre değişir. ciddili sevgilimse bakarım. güvensizlik teşkil eden şeyler varsa ayrılırım. kıvırmaya gerek yok.

kimlerle konusmus diye bakarim ama oyle acip tek tek arkadaslariyla, hemcinsleriyle falan konusmalarina bakmam.

şifrelerini ben asla bu yönde bir istekte bulunmadığım halde "ne olur ne olmaz, lazım olursa benim yerime bir şeyi sen yaparsın" diyerek kendisi verdi. sadece bir kez kendisi istediği için girdim, onun dışında girmedim. girmem de. ben prensip olarak şifrelerimi asla kimseyle paylaşmam bu arada, kendisinin de bu yönde bir talebi yok zaten.

neden diye soracak olursan, durduk yere canımı sıkmak istemiyorum. ben onunla kendisine güvendiğim için sevgili oldum. şu an ne yaptığını bilmemin imkanı yok, gidip evine gizlice kamera mı yerleştireyim? böyle hayat yaşanmaz. ya güvenirsin ya güvenmezsin. haliyle, açıp da mesajlarını okuma ihtiyacı hissetmiyorum çünkü beni aldatacağını ya da yanlış bir şey yapacağını düşünürsem ilişkimi keserim direkt. böyle biriyle neden birlikte olayım ki?

bunun yanında, sevgili mesajları yanlış anlaşılmalara çok müsait oluyor. atıyorum onun bir arkadaşıyla kendi arasındaki üslubu, şakayı vs. bilmediğin için çok küçük şeyleri abartıp sorun haline getirebiliyorsun. kendi adıma, buna gerek görmüyorum. dediğim gibi, ben zaten güvendiğim için birlikte olmuşum, mesajlarına bakacak kadar güvensiz hissediyorsam o noktadan sonra ilişkimden hayır geleceğini düşünmem pek.

o yüzden okuyup da boşuna ortalığı karıştırmanın gereği yok, bana ne. ünlü şair mustafa topaloğlu'nun da ifade ettiği gibi, cehalet mutluluktur.

her satırını okurum

O mesaja bakınca hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

Okumam okuyani da sevmem. Maco degilim.

ideal olan sevgililerden birinin digerine sormasi "okusam rahatsiz olur musun?" diye. rahatsiz olur ise okumamli ama kendi mesaj gecmisi de gizli kalmali. Eger "okuyabilirsin" der ise iki taraf da birbirine acmali. Bir iliski ya "guven" ya da "seffaflik" uzerine oturabilir. ya iki taraf da birbirine guvenir ve okumasi icin bir neden yoktur, ya da iki tarafta birbirine seffafdir okunmasinda sakinca yoktur. Iliskilerde en buyuk problem bunun onceden netlestirilmemsi, biri iliskiiyi seffaflik uzerine var sayiyorken digeri guven uzerine kuruldugunu dusunuyordur. Bu da ilerde kavgaya neden olur, yada biri bu durumu kotuye kullanir. Kendi mesajlarini saklarken digerininkini okumak gibi. Aslinda seffaflik veya guven iliskisi durumu da dogru ve yanlis degil, dogru olan ortak karar verilmis olmasi, yanlis olan karar verilmemis olmasi yani ciftin birbirinden farkli dusunmesi.

aslında okumamak lazım ama okurum.

yalnız şöyle ki stalk ve dedikodu manyapı bi insan olarak kim şifresini verirse versin okurum. olay sevgilide değil yani.

Sevgilim bana "mesajlarını okusam rahatsız olur musun" dese, savunma psikolojisiyle "yğöö al oku" derim. ama bu yaptığı çirkin davranışından dolayı onulmaz yaralar açılır

eskiden kesin okurdum.
şimdi, şöyle bir bakarım kimlerle konuşmuş ne yapmış diye.

karşımdaki insana, ilişkinin durumuna, süresine, duyduğum güvene göre değişir mesajları da okuyup okumayacağım.
haberi olmadan okuyacağımı yine de sanmıyorum.
ama eğer okursam da, kendimi yemem, okuduğumu söylerim.
kavga edilecekse kaçmam.

bu mail ve mesaj okuma meseleleri gereksiz gerginlik yaratıyor ilişkilerde.
çünkü illaki takacak bir şey bulunur.
çok da girmemek lazım bu konulara.

Ben farklı bir tarayıcıdan oturum açınca ona uyarı gideceği için hesabına giriş yapmazdım utancıma.

Ancak tut ki tesadüfen mesaj kutusu açık bir şekilde denk geldi, önümde kabak gibi duruyor. O zaman kendimi tutamayıp okurum ve %100 moralimi bozacak bir şey bulurum o mesajlar arasında. Okumamak ruh sağlığı açısından en doğrusu.

kendi isteği ile biri bana facebook -ya da herhangi başka bir mecra- şifresini verse ben bu şifreyi kabul etmem. eğer bana bir şey yaptırmak için lazım olursa o an geldiğinde şifreyi alırım, sonra şifreyi değiştirmesini talep ederim.

kim olursa olsun bana bir anıyı göstermek ya da fikir almak için gösterilmeyen yazışmaları okumam. neden okuyayım? bu onun başkasıyla arasında olan bir şey. biriyle birlikteysem zaten ona güveniyorumdur. tabii bu güven boşa bir güven de olabilir ama hakkım olmayan şeyler yaparak bunu öğrenmek ile bu güveni boşa çıkaran şeyler yapmak aynı şey bana göre.

sevgilimin cep telefonu şifresini biliyorum, o da benimkini biliyor çünkü sürekli lazım oluyor. ev arkadaşımın ve sık sık görüştüğüm başka arkadaşlarımın da telefon şifrelerini biliyorum ona bakılırsa.
telefon şifresi dışındaki facebook vs. şifrelerini bilmiyorum. çünkü bana ne.

soruya cevap: bu güne kadar sevgilimin telefonunu karıştırma fikri bir kez olsun aklımdan geçmedi.

o da benim telefonuma hiç bakmamıştır ve bakmak aklına gelmemiştir eminim ki. çünkü bizim aramızda öyle bir güvensizlik yok.

sevgilisinin telefonunu/sosyal medya hesaplarını karıştıran insanları da duyunca çok üzülüyorum. demek ki çok dandik ilişkileri varmış, yazık.

@der meister +1
ne şifre alır, ne şifre veririm. sevgili de olsan, evli de olsan, her zaman kendine ait bir hayatı, bir özel alanı olmalı. Birliktelik saygıdır, güvendir, zaten güven(e)miyorsanız, mesajları okumak da, bütün hesabı kontrol etmek de, sizin için bir halta yaramaz.

kendi isteğiyle de verse facebook şifresini ya da cep telefonu almam. Evet kimine göre ben bir enayiyim.

Ama bu hareket benim de aynılarını ona vermem gerekmesi gibi bir beklenti yaratacağını düşünüyorum. Sevmem böyle şeyleri ben. Güvendiğim biriyle olmayı ve bana güvenmesini tercih ederim. Özel alan bırakmakta önemli ayrıca.

Ciddi ilişkim oldu. Ne okudum ne de o okudu. Gerçi sosyal medya ile falan işimiz olmadığı için de rahat olmuş olabilir ancak cep telefonu mesajlarımızı kontrol etmedik örneğin. 17 yaşında falan yapıyorduk böyle şeyleri değil mi ??!. Ha bir şeyden ciddi manada şüphelensem belki ama şüphelenmeyeceğin ve güvendiğin bir ilişki olmalı ve bunlar olmamalı.

Okumam ayrıca mesajlarını okumakla kimlerle konuşmuş diye bakmakta bir fark göremiyorum. Sevgilimin telefonu da benim telefonum da şifresizdi bir kere açıp bakmadım ama o benimkine baktı.

anladigim kadariyla 30lu yaslar civarindasiniz, universiteden ayrildiginiza gore akademisyen olmak istemiyorsunuz. ne olmak istiyorsunuz? nasil bir is ortami istiyorsunuz? buro mu disarisi mi? tek basina mi takim calismasi mi? bunlara cevap vermeniz lazim ki saglikli gorus alabilin.

kendim gezmeli saha işi sevdiğim için ikinci derim ben.

Yükselme şansı olan pozisyonlar her zaman avantajlıdır. Hele de akademiden çıkıp direk yönetici pozisyonunda iş bulmak dediğiniz gibi bulunmaz nimet. İlk seçenek diyorum ben.

Mesafe çözülemeyecek bir sorun değil. İlle iş yerinin burnunun dibine taşınmanıza gerek yok, ki araba da veriyorlarmış. Rahat gidilebilecek merkezi ama eşinizi de zorlamayacak ortalarda bir yerlere de taşınabilirsiniz. Ya da evden sabahları 1 saat erken çıkarsınız :)

Calisma ortami ve firma bilgisi cok onemli. Eger ki Istanbul'daysa bu firmalar ITO'dan firma hakkinda biraz arastirma yapabilirsin. Ne kadarlik bir gecmisi var, borcu var mi yok mu, sermayesi ne kadar vs. Bunlara ilaveten paralel bir koldan da firma icinden birilerine ulasip calisma ortami hakkinda bilgi toplayabilirsin. Esnekler mi, cok baski yapiyorlar mi...

Is hayatinda bazi pozisyonlar hicbir sekilde dikis tutmaz. Surekli sirkulasyon vardir o koltukta. Yoneticilik gerektiren iste senden once kac kisi calismis mesela, ne kadar sure calisip, neden ayrilmislar? Bunlar da onemli.

En son dikkat edecegin sey bence lokasyon olmali. Arac veriyorlarsa eger, arac takip sistemi var mi, yakitina karisacaklar mi, araclar damali mi yoksa bos mu? Bunlari sorup netlestirmen lazim. Bazi sirketler Cuma gun sonunda ve pazartesi gun basinda km'ni not alir mesela aradaki farki fatura ederler... Binlerce boyle sacma sapan sirket de var.

Hepsi hakkinda bilgi topladiktan sonra karar vermen lazim.

Bol sans.

@gencliginde metalci +1

piyasayı iyi araştırman lazım, dikiş tutmayan bir pozisyon veya garip bir aile şirketi ise çok zorlanrsın.

ikinci iş bu anlamda daha rahat ama onu da ne kadar yapabilirsiniz bilemiyorum.

hükumetin sözüyle öyle borca girilmez bence. eğer gerçekten hayalinse yap ama o 10.000 sözüne güvenerek değil.

garantisini bilmem ama 10 bin pilot olunca arz talep dengesi saglam degisecek.

aktüel rakamlari bulamadim pek ama söyle bir haber var

m.airporthaber.com

buradaki rakam tas catlasin 10 bin olmustur-

10 bin daha gelse 20 bin. bu arz talep dengesini pilot aleyhinde bozar. simdi salliyorum 20 binse maaslar 5-6 bine düser, daha bile düsebilir, cünkü sürekli %40-20 arasinda pilot issiz gezecek.

amerikada mesela cok fazla sayida pilot olmasindan dolayi michael moore söyle bir elestiri getirmisti belgeselle

www.youtube.com

özeti pilotlar aclik sinirinda food stamp ile yasiyorlar. hayatimi böyle adama emnaet ederken iki kere düsünürüm.

www.avweb.com

Yani yukarıda da yazmışlar 10.000 pilot alsalar hiç bu parayı verirler mi? En fazla uçuş abd'de bak orası da pilotluk yapmak için en kötü yerlerden.
Kimse sen kocaman uçak kullanıyorsun yiğidim diye para dökmez, arz-talep dengesi işveren lehine döndüğü anda hemen o ücretler değişir. ki THY'de bile şimdi giren pilotlar ile eskileri arasında ciddi fark var.
Kısacası ne kadar çok kişi pilotluk eğitimi alırsa işverenlerin o kadar işine geliyor. s.kinde mi sanki sonra dışarıda kalan işsiz sayısı.

thy kendi yurt dışında pilot eğitimi aldırıyor istediği elemana. sen yeter ki istenen adam ol. genelde mühendis falan seçiyorlar ama tabi.

Bence başvur. Ben okuyor olmasam başvururdum,demiştim bu haberi gördüğümde. Meslek sahibi yapıyorlar yani hem de pilotluk. mis. Kaybedeceğin bir şey var mı?

Royal Canin kitten
3+3 olmak üzere 6 yavruyu, anne sütünden sonra bu mamayla büyüttük. Hepsi tosun oldu.
Ayrıca yavru biraz büyüyüp kendine gelene kadar ucuz mamaya kaçmamanı tavsiye ederim.

Minnoşları görmek istersen: instagram hesabımız @yin.yang_cats

Fiyat uygun ama kaliteli diyince temizmama geldi benim aklıma. Fiyatı baya iyi her geçen gün zam gelse de. Yorumların çoğu da iyi. Satın almadan önce ücretsiz numune alabilirsiniz.

ben sanabelle kullanıyorum, veterinerimiz de bunu önerdi. çok adı duyulmuş bir marka değil ama biraz araştırırsanız hakkında çok şey okuyabilirsiniz, bence kalite anlamında tam bir f/p maması. içeriği de inanılmaz tatmin edici.

kedi mamalarında içinde gerçekten et var mı yok mu bakmak lazım. ucuz mamalar et tozu ya da et unu gibi şeyler kullanıyorlar, tahıl çok önerilen bir içerik değil, mısır gibi gdo'lu olma ihtimali yüksek besinler olmaması iyi olur, opsiyonel içerikler var mamayı daha iyi yapan mesela pancar, midye vs gibi, taurin özellikle yavru kediler için elzem diyorlar.

bir de ben içerik bilgisinde yüzde vermeyen markalardan hep uzak durdum. içinde ne kadar et ne kadar başka şeyler var bilmek istiyorum ama bazı markalar bunu belirtmiyor.

Bizim bebe temizmama'nın mamalarını beğeniyor. Daha kullananlardan da kötü diyen duymadım. Mama içeriği olarak zaten yavru kedi mamalarını tercih edeceksiniz, bununla birlikte başlarda katı mamaya alışabilmesi için biraz ıslatıp, aşama aşama tam kuru mamaya geçmeniz daha iyi olacaktır.

acana ve proplan çok farklı mamalar.
acana ve orijen kaliteli ve karbonhidrat içermeyen 5 yıldızlı mamalar; havanlar bu mamaları diğerlerine göre biraz daha az yiyorlar yani daha az miktarıyla doyarlar genelde. Maddi anlamda hesabını ona göre yapmakta fayda var; %20 civarında fark ediyor benim kedimde.
proplan epey yağlı, karbonhidratlı, 3 yıldızlı mamalardan, yağlı olduğu için severek yiyorlar. Benimkine de bebekken proplan vermiştim ama şimdi acana veriyorum, tavsiye ederim; neticede karbonhidratı sindiremiyorlar.

krediye göre değil haftalık ders saatine göre. fiyatları da verilmiş.

2*3*14*1,69=142,96

Kısaca, gider makbuzu karşıdaki şirket, serbest meslek makbuzunu verilen hizmet karşılığı siz kesersiniz.

Ama önce sizin durumunuz ne? Bir şahıs şirketiniz var mı?

@cursor hayır bir şahıs şirketim yok. çeşitli firmalarda kısmi süreli çalışıyorum ve boş zamanlarımda danışmanlık yapıyorum.Zaten sorum da o konuda;hangisini seçmeliyim.Şu liraya kadar şu gibi bir kriter var mı ?

İkincisi için zaten şahıs şirketi kurman lazım.

Gider pusulasını ise sana hizmet verdiğin yer hazırlar. Yani sizin hizmetiniz karşılığı bir nevi sizin yerinize onlar fatura hazırlar ve peşinen vergilerinizi stopaj dahil yüklenirler. Ama bir çok şirket masraflar artıyor diye gider pusulasına yanaşmayabilir. Yoksa hizmet ücreti gibi konularda, benim bildiğim kadarı ile gider pusulası için bir üst sınır yok. Hatta vakti zamanında bununla ilgili bir özelge bulmuştuk.
11bin tl civarında bir ödemenin toplam maliyeti 16bin civarında oluyordu diye hatırlıyorum.

Muhasebeci değilim sadece olayı tecrübe ettim. Eğer bilgi ve hesaplama konusunda bir hata varsa, konunun uzmanlarının düzelteceğini düşünüyorum.

gider pusulası sizin iş yaptığınız şirket tarafından siz mükellef değilseniz veya vergiden muaf esnafsanız size düzenlenir. yaptığınız iş süreklilik arz ettiği için sizin artık serbest meslek erbabı sayılmanız serbest meslek makbuzu düzenlemeniz gerekmekte. bunun için gelir vergisi mükellefiyetiniz olmalı. dışarıdan bulduğunuz faturaların sahte olması durumunda sizin de başınız ağrır bu yönteme başvurmayın derim.

Gider makbuzu değil de gider pusulası ismi.
Eğer sürekli yapıyorsanız bu işi hem firmaya maliyeti fazla oluyor bu işin( çünkü sizin adınıza bir de stopaj ödüyor devlete, yani sizin gelir verginiz. Hem de maliye buna sıcak bakmıyor. Süreklilik arz edince sizin kendı adınıza vergi kaydınızı açmanız ister.

risk alin esiniz pragdan barcelonaya gecsin tatil donusunuz de barcadan cikin. bu sirada sizin de vizenizin ciktigini kabul ediyorum. en fazla cikarken esinize neden gec ciktin fln derler sanirim, pek bir sey olmaz.

size gelince ispanya sizin durumunuzda en fazla 1 ay vize verir gibi

Prag'dan dönünce hemen ispanya vizesine başvurun,
dediğiniz gibi 21 ağustosta gidemezsiniz belki ama bir ay içinde gidersiniz muhtemelen.

gerçi bu durumda sizin hali hazırda başvurduğunuz ispanya vizesinin tarihleri -vizeye başvururken 21-24 ağustos otel rezervasyonlarınızı gösterdiğinizi varsayıyorum- sadece 21-24 ağustos arası olacaktır. (çünkü bu ilk schengeniniz)

dolayısıyla durumunuz bence oldukça riskli. 19 ağustos da hafta sonuna denk geliyor, hemen 19unda ispanyaya başvurup özel dilekçe verseniz hemen vize çıksın diye o da olmaz. en sağlıklı yöntem eşinizin dönüp vizeye başvurması ama onda da sizin vize tarihlerinizle aynı tarihlere vize çıkmayacağı kesin gibi bir şey. siz belki eşinizle beraber tekrar gidip yeni bir vize başvurusu yapabilir veya mevcut vizenizin düzenlenmesini isteyebilirsiniz, yeni otel rezervasyonlarıyla beraber, durumu açıklayan bir dilekçe yazarak.

onun dışında prag'dan barcelona'ya geçmek gibi bir çılgınlık yapmanızı tavsiye etmem, havaalanlarında polis tarafından vize kontrolü yapılma ihtimali çok düşük ama uçağa binerken kimlik kontrolü yapan kişiler de vizeye bir göz gezdiriyor avrupa vatandaş olmayan kişiler söz konusu olduğunda.

OScari sakin dinlemeyin, gec cikarsaniz bir daha vize almasi cok zor olur esinizin.


@oscar birinin kacak kalmasi durumuna "pek bir sey olmaz sanirim"'diye nasil cevap verebiliyorsunuz?

Uzun sureli vize de ilk vize alana vermezler.

@oscar isimli arkadaş saçmalamış. Yasal olmayan yollardan schengen bölgesinde bulunmaktan hakkınızda dava açılabilir. Sonrası 5 yıl schengene giriş yasağı verilebilir.

eşiniz türkiye'ye dönmeden 19 unda trenle barcelonaya geçsin, siz de uçakla gidin. eşiniz giderken daha vizesi bitmemiş olacak. sizin de vizeniz var. ikiniz dönerken de vize polisi birşey demiyor. kaç kere vizemiz bittikten sonra dönüş yaptık bişi olmadı.tabi belli olmaz biraz gerginlik olacak.ama dönüş yolu olduğu için sıkıntı olmaz .
size uzun süre vize vermezler. seyahat sigortanız kaç gün yaptırdınız o çok önemli. sigorta gün sayısına göre vize veriliyor çoğu kez.

kuehles ve dream'a katiliyorum, ne yaparsiniz bilemem de kesinlikle gec cikmayin. bir kere ucak iptal oldugu icin bir gun gec ciktik bir ulkeden, onumdeki adamin hem pasaportuna hem de elektronik ortama not aldilar ucak ertelendigi icin gec cikiyor, ihlal yoktur diye. takip ediyorlar boyle seyleri.

ben basima geleni soyledim. belcika vizesi alip fransadan gec ciktim, sadece sordular noldu diye, ben de planlar degisti dedim. bunun uzerine ispanya hollanda fransa vizeleri de aldim hic sorun yasamadim. benim tecrubem bu risk almak kendisine kalmis

Valla geç çıkmak sıkıntılı bir durum. Hiç o riske girilmez. Benim de bir arkadaşıma Yunanistan 2 saat gecikme için 600 euro ceza kesmişti. Aman diyim. Hiç belli olmuyor sağları solları.

şu sıralar risk almaya gerek yok. zaten ilişkiler gerginken geç çıkmak anlamsız. ben fransada fazladan 1 ay kaldım kimse bir şey sormadı ancak o zaman sene 2005ti. ilk çıkışınızda risk almanın anlamı yok dönüp ispanya vizesine başvurun başvurduğunuz özel firmadan vfs vb. gibi firmadan vip başvuru yapın pahalı oluyor ama hemen çıkıyor. ben geçen sene 15 temmuzdan sonra hollanda vizesiyle almanyaya indim sıkıntı yaratmadılar ama bir sürü sorular sordular.

ispanya vizesine başvururken durumu düzgünce açıklar şekilde dilekçe yazarsanız sıkıntı olmaz. mebde çalışıyorsanız il milli eğitimden yurtdışı çıkış izin yazısı alın. daha net bilgi almak için ispanya başkonsolosluğunu arayın.

Ben size yeni bir öneri ile geleyim. Eşiniz devlette akademisyen ise Erasmus eğitimi için gri pasaport talep etsin. Siz de vize süresini birlikte Barcelona'da kullanın.

Uzun vize alma ihtimaliniz var 1 ay ya da 3 ay gibi, yok degil. Belli olmaz.
Esiniz vize duration of stay 8 gunu doldrumus olacagi icin vizesi artik gecersiz olacak, dolayisiyle tekrar basvurabilir.

Vize kalis suresini gecirmeyi aklinizdan bile gecirmeyin. O kadar sansli olmayabilirsiniz.

Ama neden uzun vize cikmasi gerekiyor size onu anlamadim. Esiniz dondukten sonra birlikte basvurun, uzun ya da kisa vize olsun birlikte gidin? NEden onceden basvurdunuz ki?

Vize kalış süresini geçirmek gibi bir düşüncemiz yok, dün başvuru esnasında bir anlık boşluğa gelip benim için başvurmuş olduk, sonra iptal etmek istedik ama kaydı yaptım dedi görevli. Uzun vize çıkmasını isteme nedenimiz eşim geri dönüp yeniden vizeye başvuracak, aradan geçen süre benim vize bitiş tarihine denk gelmemeli. Yani yeniden başvurup ekstra para çıksın istemiyoruz... Ama bana umut oldunuz uzun çıkabilir diyerek çok teşekkürler :)

@cursor eşim malesef özelde akademisyen gri pasaport gibi bir sansimiz yok...

Çek cumhuriyeti vizeleri genelde kısa süreli ve tek girişlidir bunun yerine ispanya konsolosluğundan başvuru yapmanızı ve sonraki seyahatlerinizinde planlarınızı koymanızı öneririm bu uzun süreli vize almanıza yardımcı olabilir.Bunun için bakman gereken yer ise ispanyakonsoloslugu.gen.tr drir

Vize başvurusu yaparken mutlaka büyükelçiliğin/konsolosluğun resmi web sitelerini ve aracı kurumun (IDATA, VFS) web sitelerini kontrol edin. En güncel bilgiyi resmi web siteleri verecektir. Konsolosluk web sitelerinin resmi olup olmadığını gov uzantısından anlayabilirsiniz.

whois.domaintools.com/siteninadi.xxx

bu şekilde domainin nerede olduğunu görebilirsiniz. Registrar'dan domainin hangi firmada olduğunu görürsünüz.

isim tescil'de aratınca da isim, firma filan çıkıyor da böyle biri almışken isim tescil logolu yapım aşamasında filan yazması garip gelmişti de sahibiyle böyle bişey koyabilirsiniz isterseniz, iyi koyun madem gibi bi diyalog sonucu bu sayfa var sanırım. neyse.

adresi park sayfasına yönlendirmişler. Yani bir sahibi var. Boş durmasındasa, domain ekranından park sayfasını seçerseniz, neredeyse bütün hostingler ve domain satıcıları için benzer bir sayfa ile karşılaşırnız.

Bu adres isimtescil'e ait değil. Bununla beraber, isimtescil pek stok domain almıyor diye biliyorum ama isimtescil veya değil, o domain birisi tarafından alındı ise normal fiyatla alman imkansız. Almak istesen bile tuzlu bir fiyatı olacaktır.

Satın alan kişi hosting firmasının kontrol paneli üzerinden template kullanmış. Hosting firması da kendi reklamı için adını heryere yapıştırmış olay bu.

Babam uzun süre köyde kalacağı zaman yapıyoruz bunu, taze dondurulup bir kez ısıtılınca çok da sağlıksız olmasa gerek. Yemek uzun süre kalacaksa dondurucuya.

urun.n11.com şu tiplerin küçüklerini kullanıyoruz biz, bölmeden ısıtmak için.

1-Mikrodalgaya girebilen bir kap olması lazım.
2- Kurumamaları ve sağlam kalmaları için üstünün kapalı olması lazım.
3- her ürün için saklama süresi değişir, bazıları hiç dondurucuya girmez, bazıları dolapta dayanmaz. Hem pişirmekte kullandığınız ürünlerin de önceden donmuş olup olmadığını bilmeniz önemli.

Son nokta bu tür konularda son müracaat Anne'dir. Ona sorun o hangi yemek için nasıl olabileceğini büyük ihtimalle anlatır.

Türkiye'de bulamadım ama şöyle bir şeyler buldum. Bunlar is görür sanırım.

www.amazon.de

Ben de Pazar gününden yemek yapıp hafta içi yiyorum, stoktan eritiyorum. Normalde 3 günden sonra besin değeri azalıyor, örneğin kanser hastalarına 'Yemeğiniz en fazla iki günlük olsun' derler ama 5 gün de sağlıklı bir insan için çok sağlıksız bir durum değil.

Mikrodalgada ısıtmak yerine ocakta ısıtmak daha mantıklı. Şu anki işyerimde öğle yemeği yok. Ya dışarıdan söylenecek ya evden getirilecek. Hatta evde de yemek yasağı olduğundan bir süre dışarıdan yemek zorunda kaldım. İşyerinde ise mikrodalga var, başka türlü de yemek ısıtılamıyor; o yüzden başka seçeneğim yok pek. Ben de bu şekilde yapıyorum az çok ama mikrodalganın kolesterol ve kan değerleri açısından zararlı olduğunu belirten çalışmalar var.

Normal kısımda saklamak daha mantıklı ama 4-5 günü geçecekse yukarı konabilir. Çözüldüğünde tadı kaçabilir oldukça.

Mikrodalgaya plastik veya metal sokmayın. Renkli veya desenli tabak da sokmayın, eski teknoloji mikrodalgalar boyayı tabaktan alıp yemeğe ekleme konusunda başarılı, siz görmeseniz bile. Yeni mikrodalgalarda bazen eski teknolojileri kullanabiliyorlar. O yüzden güven olmuyor pek. Sadece desensiz ve renksiz cam tabak kullanın. Desen o kadar sorun olmuyor da, cam görünümlü ama plastik içeriği olan bir tabak olmasın. Şöyle bir şey olsun, %100 cam olsun.
www.zuccaciyeburada.com

Ya da Pyrex tarzı saklama kaplarının cam olanlarında saklayabilirsiniz. Şunların cam olanları olur (Tabii kapağını çıkarın koymadan önce)
www.pyrexware.com

En temizi ise Borcam'da saklamak ve sahan/tava gibi bir şeyde ısıtıp yemek.

glassdoor.com dan öğrenebilirsin dicem ama manpower bir aracı kuruluştur, firma belli değil.

geçmişine, son maaşına da bağlı olarak değişir tabi ama net 5in altında olmaması lazım.

1-3 years diyor. bence 5'in altındadır.

Big 4dan yeni çıkmış adam arıyorlar. 5 in altındadır.

2750

net 3ü gecerse baya sasiririm

Zaman ve enerji israfı

Süt zaten self servis starbucksta. En azından benim yaşadığım yerde böyle.

valla sütlü istemiştim demesine gerek yok, üzerine sonra da isterse eklerler zaten.

sütlü filtre kahvenin fiyatı da aynı zaten, sütten para alan bizimkiler sadece...

O basliktaki cimrilik hikayelerini okuyunca hayattan sogudum.Milyonluk adamlarin yasantilarina bak.Cevap evet süt zaten ekleniyor,dogru gibi gelmedi.

starbucksta sen bu içeceği beğenmedim aynı ayarda başka bir içecek alabilir miyim desen bile yaparlar. bunu ben orada çalışırken eğitimde hep söylüyorlardı. kahveyi beğenmedin mi ver iki dakika sonra yenisini al. çalışanların cebinden çıkmadığı için umurlarında olmaz zaten, kaldı ki mağaza müdürü bile umursamaz direkt verir.

bunu suistimal etmek sizin iğrençliğinize kalmış orası ayrı.

sütlü ve sütsüz filtre kahve arasında fiyat farkı olmadığından arkadaşınızı zarara sokan bir durumdur. netice de masa ile kasa arasında gereksiz bir gidiş geliş daha yaptığı için extra bir enerji harcar.

ayrıca hangi zevksiz önce sütsüz hemen sonra sütlü kahve içer o da ayrı mesele :)

Ekstra ücret kesilen sütlerden iciyor olabilir mi? Mesela hindistancevizi sütü vs.? Öyle ise mümkün anlatilan.

o arkadaşla ilişiğini kes bildiğin hırsız.

Açıklamaya gerek yok hırsızlık.

kahvesi bittikten sonra "bugün kahve kötüydü yalnız" falan dese bir tane daha ikram ederler zaten. birini sade birini sütlü bile alabilir, bir sıkıntı olmaz.

insan gibi davranan firma görmeye alışık değil galiba o arkadaş, görünce sapıtması normal.

Arkadaşınız bunu çok matah bişeymiş gibi anlatmıyordur umarım. Mağazadan kıyafet alıp günlerce giyip sonra beğenmedim deyip iade etmekten farkı yok. Yanlış

Sampuan degistirme vaktin gelmis. Clear a gec,

valla büyük ihtimalle sizin derdinizi ketoral gibi bir medikal şampuan çözer.

organicum senin işini çözer dostum. günlük kullanım için uygun.

bu arada kaşıntı da varsa bir dermatolojiye görünsen iyi olur. konak vs. oluşumu varsa ona göre bir şampuan önerecektir.

öğrenildiğinde ufku 2 katına çıkaran şeyler başlığına biri yazmıştı bugün. kepek sorunundan kurtulmak için saçı soğuk suda şampuanla yıkamanız lazım diye. sinüzit probleminiz yoksa bir deneyin

yves rocher, kepek ıcın olan sampuanı, ılk gunden bıle etkılı, sacta kalıcı hos bır koku da bırakıyor ustelık

Mail merge / mektup birleştir ( yıllardır Türkçe ofis kullanmayınca hatırlayamadım ama sanırım türkçesi buydu.

Nope.

Avusturyada araba kiraladiysaniz cikilabiliyor.

Türkiye'den kiralarsanız çıkamaz, ama Avrupa birliği içerisinde kiralar ve bunu belirtirseniz(bazı şirketler bu beyanı istiyorlar) evet çıkabilir.

öncelikle, havaların iyi olmasına aldanmayın. yeni doğmuş kediler için ortam ne kadar sıcak olursa o kadar iyi. özellikle geceleri sıcak su torbasını bir beze sarıp yavruların yakınına koyabilirsiniz.

anneyi güzel besleyin, sütü artsın. haşlanmış ciğer, haşlanmış yumurta sarısı, yoğurt gibi şeyler verirseniz anne güçlenir, yavrular da daha iyi beslenir.

reddedilen yavru konusunda; artık annenin onu kabul etmesi zor gibi geldi bana. gene de bir araştırın belki başka bir yolu vardır. bu sırada onu siz besleyip yaşatmaya çalışmalısınız. olmayacak şey değil. veterinerden aldığım tarifi yazayım: yarım çay bardağı sıcak inek ya da keçi sütü, yarım çay bardağı sıcak su, yarım çay kaşığı tereyağı, yarım kesme şeker karıştırıp damlalıkla verebilirsiniz. veya bunun yerine aptamil bebek maması da olur. (eczanelere gidip "tarihi geçmiş bebek maması varsa verir misiniz?" derseniz ücretsiz veriyorlar genelde, tarihi geçmiş olmasının bir zararı yok.)

bir de o yavrunun poposunu zeytinyağlı pamukla silmeniz gerek günde birkaç kere. yavru kediler doğduktan sonra ilk birkaç hafta boyunca sadece o şekilde çiş yapabiliyorlar.

Öncelikle o yavru kediye bir süt annesi bulabilmek için bir veterinere ve sosyal medyaya başvurun. Eğer olmazsa aşağıdan devam edin.

hem anne kedi için hem de ayrı kalan yavru için petshop'ta ya da bir veterinerden kedi sütü tozu temin edin, laktozlu süt ürünleri kediler için oldukça zararlı. yaklaşık 40 derece su ile karıştırıp vereceksiniz. Anne için önüne koysanız olur ancak ayrı kalan yavru için 4-5 haftayı geçesiye kadar biberon ile beslemeniz lazım. Dişleri çıkmaya başladığında da öncelikle ıslatılmış olmak üzere bebek kediler için üretilen kuru mamalara geçebilirsiniz. Bu arada yavru kedinin 3 ila 4 saatte bir beslenmesi lazım ilk zamanlarda, bu çok önemli bir konu.

Bu arada biberon ile beslerken asla sırt üstü yatırmayın ve ciğerine kaçmasına izin vermeyin. Besledikten sonra gerekirse biraz baş aşağı tutarak ve masaj yaparak, boğazına süt kaçmasını emgeleyebilirsiniz.

Söylendiği gibi yavru kediler kendi tuvaletlerini belli bir süre yapamazlar. onun için özellikle beslemenin ardından onun, kedi kumu üzerinde, poposunu ıslak pamuk ile, (kabız veya laktozlu ürünler yüzünden aşırı gazlı olmadığı sürece zeytinyağına gerek olacağını sanmıyorum) popo bölgesine dairesel hareketler ile masaj yaparak tuvaletini yaptırmanız gerekiyor ve özellikle kakasını yapması konusunda biraz özen ve dikkat göstermelisiniz. (Yeni başladığında ve sadece süt tozu içerken kakasının sonunda çok az kan görülmesi de normaldir ancak sürekli tekrarlarsa yine bir veterinere götürün.)
Bu tuvalet yaptırma işlemi sırasında siz de parmaklarınız ile kumu kazarsanız zaten 5 hafta gibi bir büyüklüğe geldiği zaman kendi tuvaletini yapabilmeye başlamış olacaktır sanırım.

Yavruyu sıcak tutmaya özen gösterin, zaten düzgün beslediğiniz ve tuvaletini yaptırdığınız sürece o çoğunlukla uyuyacaktır. Bu arada güvenli biraz kapalı yerlerde uyumayı severler.

Bu arada veteriner değilim ama şu aralar birkaç yetim kedi bakmak zorunda kaldım. Her an bir veterinere danıştım, siz de bir veterinere danışsanız zaten sizi yönlendirecektir.

aç ve annesini arıyor. bir de çok küçük değilse süt değil de mama vermek daha iyi olur. bakkaldan aldığınız sütü de vermeyin. içinde laktoz olduğu için sindiremez. kitty milk lazım. annesini kaybetmemişse anne gelir alır onu.

tururo+1 normal süt vermeyin ve eğer küçükse dokunmayın. Eğer üzerine kokunuz geçerse annesi red edebilir. Bu arada daha 6-7 haftadan küçükse mama kabından süt içmesi zor. Annesi gelmez ise, pet shoptan biberon ve kedi sütü ile beslemek gerekiyor.

Bu arada 1 aydan küçük yavru kedileri 3 ile 4 saatlik aralıklarda beslemek gerekiyor. bu nedenle annesi de bu süre aralıklarında gelir normalde. Annesi terk ettiyse, aynı gün içerisinde müdahale edilmez ise ne yazık ki hayatını kaybedebilir.

Ama tabi kedinin sadece küçük olduğunu söylediğinizden tahmin ediyorum. en iyisi eğer annesi gelmez ise onu alıp bir veterinere götürün size yardım edeceklerdir.

Yaş mamayla şansınızı deneyin

Sulandırılmış süt idareten verilebilir fakat yaş mama veya kuru mama daha faydalı olacaktır. Kaç aylık olduğunu tahmin edemiyorsanız bi ara fotoğraf paylaşabilirsiniz.

üniversite mezun olduktan sonra göndermesi gereken yerlere yazılar gönderir. içişleri bakanlığı da bunlardan biri olabilir, göndermiştir bence.

@blue eyes white dragon eğer yazı gönderiliyorsa daha önce de gönderiliyordu bence. bu sebeple bu yazının bir değişikliğe yol açacağını sanmıyorum. Burada kilit nokta kanaatimce pasaport polisi veya pasaport polisinden önce gidilecek yeşil pasaport polisinin sorgulama yapması

Ben bu ay mezun oldum, yeşil pasaportla bayramdan sonra budapeşte'ye gitmeyi düşünüyorum onda bile korkuyorum geri yollarlar mı diye. sizin neredeyse 1.5 sene olmuş olacak. fazla riskli değil mi?

pasaport olayına vakif degilim ama mantiken düşünürsek olmasi gereken, okul mezun oldugunuzu icisleri bakanligi veya emniyete bildirir. orasi pasaport subeye bildirir bu arkadas 25 yaşından kucuk olsa da artik universite mezunu olduğu icin yesil pasaport hakki yoktur. onlar da sisteme girip pasaport icin zayi notu duserler. havaaalaninda pasaport kontrolune gittiginiz zaman da polis sisteme bakar bu pasaport eski sizi disari cikartmaz.

havaalanında pasaport memuru sadece elden bakmıyordur herhalde?

Günümüzde bu bildirim işleri yazışmayla yapılmıyor. E-devlet'ten mezuniyet bilginizi sorgulamanız yeterli. Mezun görünüyorsanız bütün devlet kurumları durumunuzu e-devlet üzerinden sorgulayabiliyor.

25 yaşının altındaysanız ve hiç çalışmadıysanız, pasaportu kullanmakta bir sakınca olacağını sanmıyorum.
Zira artık bildiğime göre pasaportların süresi öğrencilikten 25 yaşına kadar uzatıldı, mezun olmak değil ama çalışmaya başlamak pasaportunuzun iptaline neden olur.
Tabi bu bilgileri kontrol etmeniz de fayda var.

ozon derken? O3? Domestos, Ace??

@cursor

Cesitleri hakkinda bilgim yok.Sordugum gorevli klor yerine ozonla temizleniyor dedi.

@want2die, ben de öyle umuyorum, amma velakin, bizim eski sitede yıllar önce bekçi klor yerine ozon diye Ace kullandığı için kıllanmadım değil. Bir süre sonra tabi hepimizin gözler pert. Tabi bu arada havuz sterilizasyonu için yine ozon olarak adlandırılan ancak deriye zarar vermeyen sıvı ürünler var.

ankara ve çevresinde çamaşır suyuna ozon deniyor. ama yüzme havuzunda kullanılan gerçek ozon yani O3 tür.

bu aslında hayata bakışta çoğu konuda anlaşamaycağımız anlamına gelir. Direk soğuma sebebi.

sevgili ol(a)mam, dinin hayatımda hiç önemi yok.

Evet, büyük ihtimal müslüman olduğundan evlenirim bile.

olurum. niye olmayayım? bir düzeyde konuşup fikirleri çarpıştırıp eğlenmek varken, neden olmayayım.

bu; düşüncenin tutmadığı insanı ötekileştirme yeni mi acaba? çok mu yaygın ya da? hayır ortada bir hipotez varsa, oturur tartışır; eğleniriz. sonuçta kimsenin kimseye bir şey dayatacak hali yok. iletişim kuramamak temel sorun galiba. biraz tartışabilince, iki tarafta düşüncelerinde bir çok eksik nokta olduğunu mutlaka fark eder. içsel olarak düşünmeye iter bu onu.

ama bu soruyu soran biri olmamalı bence.

ekleme: dinin hayatımda pek bir önemi yok.

bir de neumann +1

vallaha zerre sikimde olmaz.
eğer kafamız uyuşuyorsa, beraber iyi vakit geçiriyorsak evlenirim.
evrim teorisine inanıp inanmamak bu işin uç noktalarından birisi değil gözümde.

edit: kağıt üzerinde islam inancım var.

Kadın - Dinin hayatımda bir önemi yok.
Dindar biriyle birlikte olamam.

evrim uzerine yapilan tartismalar sadece bazi kaliplardan ibaret. son derece kisir ve yetersiz. evrimi kabul edenler de reddedenler de bu konu uzerine derinlemesine bilgi sahibi degiller. sevgili kisisi beylik cumleler kurmuyorsa evrim hakkinda ne dusundugu sorun teskil etmez.

evrimi kabul edip etmemesiyle dinin çok da bağlantılı olduğunu düşünmüyorum.

olay sadece evrimi kabul etmemesiyse ama açık fikirli biriyse, örneğin benim evrimi kabul ediyor olmamı eleştirmiyorsa hiç sallamam. bana herhangi bir dayatmada bulunmadığı sürece canı ne isiyorsa onu düşünebilir, ona inanabilir.

zaten bence evrim vardır/yoktur tartışmasına gereğinden fazla takılıyor insanlık. neyse ne yani, varmış yokmuş ne fark eder ki. sonuçta şu an buradayız, iki ayağımız üzerinde yürüyoruz, problemler çözüyoruz, okullar kazanıyor işlere giriyoruz, çok süperiz, sözde bizden akıllısı yok falan ama hiç de matah canlılar değiliz. gittiğimiz her yeri kurutuyoruz, ufacık şeylerden birbirimize kin doluyoruz. o yüzden ister balıktan gelmiş olalım, ister maymundan, istersek topraktan yaratılmış olalım ne fark eder ki.

ha biyoloji vs bilimlerle ilgilenenler için çok önemli bir konu elbette ama ben ve sevgilim gibi sıradan insanlar için hiçbir önemi olduğunu düşünmüyorum.

sonuç olarak; sevgili olurum, kadınım, dinin hayatımda hiç önemi yok.

bilimsel bir olguyu kabul etmek/etmemek nedir bir anlasam.

Bu bir din veya inanç değil, bu neden kabul etmek gibi bir durum da yok. Bilim bu, öğrenirsin, uygularsın.

Adnan Oktar ile ayni sekilde bilime bakan bir insan ile olunmaz. Papa bile kabul etti, papadan daha dogmatik bir insanla birlikte olmak ürkütücü.

Kadinim, dagda tek basima yasamadigim icin dinin hayatimda önemi tabii ki var.

@buf e kur, dinsizler dagda mi yasamali yani, cevabi anlayamadim.

cursor+1
Yerçekimini de kabul etmeyin o zaman.
Bilim bir inanç alanı değildir. Var olanı ortaya koyar ve bu konu hakkında araştırmalara devam eder. Bilimde kesin doğru ve yanlışlar yoktur. Yeni bir şey ile hipotez geçerliliğini yitirebilir veya değişir. Daha geçen gün modern insanın 100 bin yıl daha önce ortaya çıktığını yeni bir fosil sayesinde öğrendik.

Bu konular hakkında konuşmak bana saçma ve anlamsız geliyor. Dindar veya inançlı değilseniz, böyle biri ile ilişki yürümez. Şu an sorun olmayabilir ancak ileride hayata bakışınızın bambaşka olduğunu anlayabilirsiniz.

Dinin, bütün kutsalların, dogmatik unsurların, ideolojilerin hayatımda yeri yok. Seveceğim, ilişkiye başlayacağım insanın da böyle olması benim için önemli.

Erkeğim

biraz salak olduğunu düşünürüm ama her insanın bazı konularda cahil veya eksik bilgili olabileceğini kabul etmek gerekir. ben de birçok konuda cahilim. dolayısıyla birbirimizi dengeleriz. zaten oturup okusa, konuşsak evrimin ne olduğunu anlayıp doğru olduğunu kabul eder. muhtemelen yanlış şeyler biliyor sadece.

erkeğim (eşcinselim). 27 yaşındayım. dinin hayatımda yeri yok, ateistim.

Tam evrime inanmak da neyin nesi demeye geliyordum ki @cursor ve @tahin pekmez yoğurt neyse ki benden önce davranmış da ortalamayı biraz yükseltmiş.

Aynı şeyleri tekrar etmeyeyim ama bilimsel olgular, sizin onlara inanıp inanmamanızla ilgilenmezler. Bunlar bir inanç meselesi değildir. Örneğin bir peygamberin uçan bir ata binerek gökyüzüne yükseldiğine inanabilirsiniz. Bir diğerinin çekicinden yıldırımlar çıkardığına da inanabilirsiniz. Neye inanmak istiyorsanız ona inanabilirsiniz. Ama bilimin vardığı sonuçlara, inanç üzerinden varılmaz.

Cinsiyetim erkek. Uçan bir atla gözkyüzüne uçulabildiğine, birinin ayı ikiye bölebildiğine ya da öldüğünde valhalada ata bineceğine ciddi ciddi inanan biriyle birlikte olmam pek mümkün değil.

kabul etmeyebilir. önemli olan bu tarz konuları insanca tartışabiliyor olmanız. yani fanatik bir şekilde tartışmadan söz etmiyorum. mantıklı argümanlarla. sen evrim vardır, şudur budur dersin. o da anti-tez olarak ne sunuyorsa artık...

cinsiyet; erkek, din; yok

"evrime inanilir mi yahu, evrim bir bilimsel sonuctur, sen inansan da inanmasan da vardir eheheh" diyen arkadaslar, zaten soruda "evrime inanmayan" denmemis, "evrimi kabul etmeyen" denilmis. yercekimini ya da dunyanin duz oldugunu kabul etmeyen insanlar nasil olabiliyorsa, ayni durum burada da gecerli; duyar kasip alakasiz yanit vermeyiniz lutfen.

Sevgili olmam, kadınım, dinin hayatımda pek önemi yok

@scars " "evrimi kabul etmeyen" denilmis. yercekimini ya da dunyanin duz oldugunu kabul etmeyen insanlar nasil olabiliyorsa, ayni durum burada da gecerli; duyar kasip alakasiz yanit vermeyiniz lutfen. "

Sizin de belirttiğiniz gibi, kendisini yerçekimini kabul etmeyen bir insan ile aynı şekilde değerlendiririm. Çünkü bir farkları yok ve gönül rahatlığı ile yerçekiminin olmadığına dair inançları ile birlikte bir yerden atlamalarını izlerim, hordi meydan buyursunlar. Bilimsel gerçekler seçimlik veya inanca dayalı değildirler. Ve insanların onları kabulü ile ilgili hiç bir alakaları yoktur.

Ayrıca, Dünya'nın düz olduğunu "kabul etmeyen" bir insan olduğunu sanmıyorum. Zira, Dünya'nın düz olmadığını bilen insanlar bu bilgiye kabul ederek değil, öğrenerek ulaşmışlardır. Tekrar söylüyorum, lütfen inançlara dair düşünsel yapıları bilimsel ifadeler için kullanmayalım, çünkü bir karşılığı yok.

"Evrimi kabul edip/etmemek gibi birşey olmaz" deyişini duyar kasmak olarak görüyorsanız, zaten size daha ayrıntılı bilgi vermenin de bir mantığı yok, özür dilerim.

evet

Kizdan hoslandiysam olurum.
Evrimi kabul ediyor musun, Dunya sence yuvarlak mi, kuresel isinma var mi gibi seyler sormam ona.

@scars dont fade

Ben sen inansan da inanmasan da evrim vardır ehehehe diyen kişiyim tam olarak. İnanmamak ve kabul etmemek arasındaki farkı da açıklar mısın zahmet olmazsa?

Örneğin; ben yerçekimine inanmıyorum diyenle, ben yer çekimini kabul etmiyorum arasında ne gibi bir nüans var bizim kaçırdığımız?

Kısaca inanmamak ve kabul etmemek arasındaki fark bu örnekte tam olarak nasıl oluyor?

Belki yanıtlar alakalıdır da siz aradaki alakayı kuramıyor olabilir misiniz? (tam olarak alakayı senin kuramadığını biliyoruz da işte kibarlık yapıyorum)

Önemli tabi ki. Kabul etmiyorsa sevgili olmam.
Kadınım, dinin hayatımda hiç bir önemi yok.

@cursor ve açtığı yolda devam eden diğer arkadaşlar + 1
Bunun tartışma konusu olabilmesi bile gülünç geliyor. Çok gözü kör aşıksam "İnceldiği yerden kopsun" diye olurum ama onun dışında "Merhaba, ben X. Evrim saçmalıktır" diyen biri ile yüryeceğini çok sanmıyorum. O konu evrimle kalmaz zaten .

www.gib.gov.tr

bu olabilir.

Geri kalanının daha ödeme tarihi gelmemiştir ve bu nedenle borç vergi dairesine devir olmamıştır.

Geri kalan kısmının ödemesini KYK üzerinden takip edeceksiniz. Yine KYK tarafı ödenmez ise Vergi Dairesine devrolur ve takip süreci başlar.

Bu ayin sonuna kadar yapilandirma var.kacirmayin derim taksitler iki ayda bir zaten

bende ikisi de var. şarjlı oral-b ve sıradan bir tane. şarjlı fırça kullananlara özenti, gösteriş düşkünü falan gözüyle bakardım ama diş probleminden ötürü doktor tavsiyesi ile almak zorunda kaldım. yıllarca ön yargılı yaklaşmışım. dakikada 4bin devir yaptığı için manuel ile aynı temizliğe ulaşmak çok zor. kullanımı rahat ve çok iyi temizliyor.

manuel diş fırçasını da arada bir dilimi ve damağımı fırçalamak için kullanıyorum.

Manuel

elektrikli alacak paramız yok o yüzden manuel.

senelerdir elektrikli

manuel ama elektrikli almak istiyorum.

evde elektrikli, çantada ki(iş yerinde vs kullandığım) manuel

manuel.

Manuel, elektrikli hiç kullanmadım. Almak istiyorum.

elektrikli.daha iyi temizliyor..pahalı diyenler olabilir ama diş sağlığı gerçekten önemli

Elektrikli denedim ama alışamadım bıraktım. O yüzden manuel kullanıyorum.

manuel

Ben şöyle birşey kullanıyorum. Elektrikli ile manuel arası bir fırça.
www.trendyol.com

Manuel ama elektrikli alıp denemek istiyorum +1

Alektirigli.

İlk başta bi deneyeyim dedim, sonra normal fırça kullanamaz oldum.

manuel. elektrikli almak istiyordum, konu da açmıştım burada fakat almamam gerektiğine ikna ettiler sağolsunlar.

manuel. hiç elektrikli diş fırçam olmadı.

Elektrikli

elektrink

manuel

manuel. şarjlı hiç kullanmadım ama o kadar para vermek gereksiz geliyor. önemli olanın fırça değil diş ipi olduğunu düşünüyorum.

manuel

Manuel.

manuel. hiç elektrikli kullanmadım.

oldum olası klasik diş fırçası. hiç elektrikli kullanma imkanım ve merakım olmadı.

savaş çıkarsa biraz daha düşer ama ne kadar o seviyede kalır bilinmez.

Savaş falan çıkmaz ABD ile 12 milyar dolarlık F35 anlaşması yapmışlar. Trump arapları yolma stratejisi.

ABD geçen sene 25 milyar dolarlık, bu sene 12 milyar dolarlık uçak satışı yaptı Katar'a, orada dev gibi üssü var. Savaş falan çıkmaz, çok zorlarlarsa emir değişir, bu durum da Katar'lıla dahil kimseyi etkilemez.

Dolar düşer diyenin mantıgı ne ola ki? dünyadaki her ciddi kriz veya savaşta "risk paraları" değer kazanır. yani dolar, yen ve frank diğer tüm paralara karşı yükselir.

Maaşa bloke konuyor, gidip yapılandırın.

hazır 7020 açıkken yapılandırın.

intvrg.gib.gov.tr

yapılandırın hemen, sadece ana parayı ödüyorsunuz bu sayede. üstelik 18 takside kadar yolu var.

İnternetten de olabiliyor mu yani?

evet oluyor, üstteki adrese girip, yapılandırma talimatı verebilirsin. Zaten, hangi borçlarını yapılandırabileceğin orada otomatikman çıkacaktır.

almanyada var.

hauptschule
realschule
gymnasium

gymnasium anadolu lisesi gibi, en iyisi. diğerlerini bilmiyorum. ama yıl olarak da farkediyorlar.

Almanya'da Gymnasium var. Sanırsam en iyi lise o oluyor. Gesamtschule meslek okulu yanlış bilmiyorsam.

Avusturyada
Realschule
Gymnasium
Hak (ticaret lisesi)
Meslek liseleri (htl vb) var

italyada scientific, literature, tourism gibi farkli turler var.

kısacası var.

dilekçeyi verirsin, boş kontenjan varsa olur. ama hemen o gün olmaz tabi.

dilekçe verip boş birime atarlar seni. atadıktan 30 saniye sonra o aile hekiine gidebilirsin (online oluyor bu işlem çünkü). ama istediğin kişiye atarlar mı? işte o olmaz büyük ihtimal

dilekçeyi verip işlem süresi var, ama o arada da misafir olarak bakarlar sana, raporu vs halledersin.

@la noix Özellikle istediğim biri yok, tek isteğim evime yakın bir hastanede aile hekimimin olması :)

Ben hiç dilekçe falan vermedim. Aile hekimine gittim ben burada oturuyorum dedim ve beni kendi bakacağı hasta olarak kaydetti. e-devlette de o görünüyor. İkamet adresimi hâlâ ailemin yanında. Belki öğrenci olduğum için öyle olmuştur.

Benim 3 günde geldi eve

2 ayda geldi benim. yer izmir

2ay

19 günde geldi benim.
Antalya.

4 mayısta başvurdum, 13 haziranda eve geldi. 1 ay 9 gün yani.

3 günde nasıl geldi ya? telefonuma onaylandı mesajı gelmesinden evime gelmesi sırf 3 günden fazla sürdü benim

edit: izmir

2.5 ay yer: manisa

ümraniye - 85 gün:)

Benim üç günde geldi, aynı gün başvuru yapmamıza rağmen eşimin 2 ay sürdü.
Yer: İstanbul.

Yeni doğanlar<Yeni evli kadınlar<Çocuk/genç<yetişkin kadın<yetişkin erkek

Sanırsam dağıtım ve basım bu sıra ile oluyor, erkekler için de 1,5 ayın altına kolay kolay düşmüyor.

adı üzerinde forbidden görüntüleyemezsin yani.

İçindeki her şeyi açık ve ulaşabiliyorsam bu nasıl bir forbidden diye düşündüm. Yazık o zaman

Dosyalar ve klasörün gizlilik ayarları farklıdır. Normal bir durum.

sizlere teşekkür ederim, bilişim sektörüne de yazıklar olsun.

bir şehirdeki tüm evlerin kapısını tek tek çalabilirsin ama tüm evlerin açık adres listesini sana vermezler koç.

şu şekilde arama yaparsan belki sonuç alabilirsin: www.google.com.tr

şu da ismini bildiğin bir videoyu aramak için kullanılabilir: www.google.com.tr

adresteki http: yerine ftp: denesen.

Önce tatlı olan tavuk gögsunden bahsediyorsunuz sandim.

Kokusuna bakacaksiniz oncelikle. Normal ciğ tavuktan daha farkli, ağır kokar bozuksa. Renginde bir bozukluk olabilir, dokununca yapis yapis bir his veriyorsa elinizde parcalaniyorsa falan bozulmustur. Alirken de pakette su olmamasina, yine paketin uzerinden tavugun dokusuna sertligine falan dikkat edin. İlla ki anlaşılır aslında anormallik varsa.

tavuk tehlikeli. diğer gıda ürünleri gibi dışarıdan tepki vermeden bozuluyor. örneğin bir süt ürünü küflenir, kokar, rengi sararır, sümükleşir. ama tavuk hiç belirti vermez. yani dışarıdan bakınca taze ve kokmamış görünen bir tavuk adamı hastanelik edebilir. o yüzden tavuktan zehirlenme vakalarını diğerlerine göre daha fazla duyuyoruz. "peynirden zehirlenen" diye bir şey olmuyor, çünkü adamı zehirleyecek kadar bozulan peynir, yanına bile yaklaşılmayacak kadar kötü kokuyor.

aldığınız markete, taşınma ve saklanma koşullarına ve son kullanma tarihine güveneceksiniz artık, pek yapacak bir şey yok.

Tavuk nispeten diğer ürünlere göre tehlikelidir. Tazeliği de işi bilen tarafından farklı testler ile anlaşılabilir ama bunu yazarak anlatmak pek olacak iş değil.

Bununla beraber en sağlamı soğuk zinciri güvenli olan yerlerden satın almak. Bu nedenle ben çoğunlukla büyük alaman gross marketini tercih ediyorum.

odtü daha prestijli doğal olarak ve kendini geliştirirse iyi olabilir. bölüm olarak ir'cılar o kadar geniş bir skalada gördüm ki meslek hayatında, oradan direk mezun olan biri kendini geliştirmemişse veya tanıdığı yoksa gelecek zor. ama avantajı da işte birçok dalda çalışabilmeleri.

hukuk da bölüm olarak avantajlı ama izmir ekonomi'yi bilmiyorum. şu anki rahatlığın yanında geleceği de düşünmeli.

ben olsam hiç karışmam o'nu da söyleyeyim, yarın öbür gün bir şey olursa "siz seçtirdiniz" der, kıyamet kopar :D

Hukuk bence. Hukukçu zaten uluslararası ilişkiler mezununun yapabileceği herşeyi yapar

peki hukuk mezunları da çok arttı diyorlar avukat olursa iş imkanları kazanç olarak da, yani odtü ulusları teptiğine değecek mi? biraz bu minvalde bölüm seçiyoruz çünkü bölüm olarak ikisine de yakın olduğu için.

ODTÜ İşletme
ODTÜ Uluslararası İlişkiler size bir meslek ve unvan kazandırmaz. Hukuku tavsiye etmiyorum.

@tahin pekmez neden uluslar değil de işletme? o da meslek ve ünvan kazandırmıyor ki?
hukuk olarak da çok fazla hukuk mezunu ve avukat olması ve serbest avukatlık yaparsa para kazanma olayları nasıl olur? işçi avukat olarak 2 bin civarı alıyorlarmış. yani odtü ulusları elemesine değecek mi hukuk seçmek. bir de tam burslu da olsa vakıf üniv.de dezavantaj olur mu hukuk okumak diye soruyor?

bir de ailede hukukçu yani avukat, hakim, savcı kimse yok. ilerde meslek hayatında zorlanır mı? iş, dava, dosya bulmada. aile de normal, orta halli bir aile. aşırı zengin değil, çevre yok.

Hukuk okuyorum, çevremde mezun olanlar 2-3 yıldır avukatlık yapanlar var. Avukatlık artık babadan oğula geçen bir meslek. Yanında çalıştığım avukatın oğlu vakıf üniversitesinde hukuk okuyordu. Mezun olunca en merkezi yerde bir bürosu olacak. Babasının geniş bir çevresi var.
Şimdi bu şahıs vakıf üniversiteleri olmasa hukuk kazanabilecek miydi? Tabiiki hayır.

3 yıldır avukatlık yapan arkadaşım hâlâ işçi avukat 2500 lira civarına çalışıyor. Ankara Hukuk mezunu. Hangi okuldan mezun olduğunun pek bir önemi yok hukuk için. Niçin kendi bürosunu açmıyor dersen maddi yetersizlik, cesaret edememe, ailesinin geniş bağlantıları yok. Normal memur ailesi.

Hakim savcı olurum diye düşünüyorsa o da çok zor. Yine çevremde bayağı kişi hakimlik savcılık sınavına girdi. Çoğunluğu 80 üstü puan aldı ama hiçbiri mülakatı geçemedi. Mülakatlar göstermelik yapılıyor. Aynı anda 7 adayı alıyorlar ve soru soruyorlar. Kişi başı 2 dk zaman ayırarak birinin hakim savcı olabileceğine veya olamayacağına nasıl karar veriyorlar. Kimin alınacağı çok önceden belli. İnsanlar biraz nüfuzlu olanlar milletvekili bakan torpili arıyor.

İşletmeye gelince ODTÜ olacağı için hiç olmazsa doğru düzgün bir firmada, düzgün maaşlarla işe başlayabilir. Yok illa hukuk seçeceğim diyorsa seçsin.

Ben hukuk 3. sınıfım ve şu an avukatlık falan düşünmüyorum. Memurluk zaten istemiyorum. Ne olacağım kesin değil ben hukukun biraz daha felsefi, sosyolojik tarafına yöneldim, ona göre kitaplar okuyorum. Gönüllülük faaliyetlerine katılıyorum. Kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Bu satırlar Aühf bahçesinde otururken yazılmıştır.

izmir ekonomi burslu demiyorum çünkü üniversitede pek ciddiyet göremiyorum. şehrin ileri gelen hukukçularının çocuğu da hukuk okuyup, orada yatarak ar.görlük yapabiliyor mesela.

gerçi hiç bir yerde ciddiyet göremiyorum ama.

odtü işletme diyenlerden biri olacağım. boğaziçinin her hangi bir bölümü de olabilir. ingilizce alt yapısı kuvvetliyse okuduğu bölümdeki notlarını yüksek tutsun ve vınn diye yurt dışına geçsin.

ege işletme mezunu olup bunu yapan arkadaşım da var mesela.

kafamızı siktik mühendislik okuduk buraya girmek için de kastık sonucunda bir şey olamadık. o yüzden dikkatli tercih yapsın arkadaşın.

Hukuk.
Uluslar mezununun yaptığı her işi yapar. Ustune avukat savcı hakim olur.

Uluslarcıyım. Kafama s.çayım.

ama odtüden bahsediyoruz sonuçta alelade uluslar değil ki, odtü uluslardan mezun olursa hem özelde hem devlette iş imkanı iyi olmaz mı? 2 yabancı dil bilse. alelade bi hukuk mezunundan önde olmaz mı?
avukat da çok piyasada. sıyrılmak zor değil mi?

@brewer evet kız iki bölüme de eşit mesafede. okul olarak odtü cezbedici geliyor. şehir olarak izmir ve okulun burs imkanları da çekici geliyor. ama ailesi tipik türk ailesi olarak en azından avukat olursun kafasında ama piyasada çok fazla mezun ve avukat olduğu için ailede de hukukçu ve geniş çevre, bol para olmadığı için, hakim-savcı işinde torpil olduğu için o da muamma.
işletme-iktisata bölüm olarak uzakmış.

ulkenin durumuna gore karar verirsek, izmir ekonomi ne yazikki reputationi olan bir okul degil yurtdisinda. odtu iktisat-isletme tarzi bir sey daha mantikli olur. istanbul universitesi bile olabilir gibi..turkiye'de ne yaparsa yapsin birilerine yakin olmadigi muddetce iyi yerlere gelemeyecek, yurtdisina cikmak isteyecek ona gore karar verin derim.

Odtü

izmir ekonomide leş gibi tipler var. az çok tahmin edebilirsin ordaki pelinsu/berkecanları. altında araban olmadığı için, her ay başı sevgili değiştirmediğin için, sosyal yeteneklerin ultra düzeyde olmadığı için ezik yaftası yiyebilirsin mesela. öyle tiplerle anlaşabilen biriysen ne ala, şahsen ben anlaşamıyorum o yüzden odtü uluslararası ilişkilere giderdim.

ayrıca bence bölümden çok okul önemli, kendini her yönden geliştirmene açık olacak, sosyal bakımdan zenginleşebileceğin aydın insanların olduğu yerlere gitmek gerek bunlar olduktan sonra bölümün ne olursa olsun sırtın yere gelmez (tabi su ürünleri bölümüne de gitme). odtü de bu dediğim için türkiyedeki en ideal okul.

girişken bir tipse hukuk .Ben beyaz yakalı olmalıyım diyen biriyse odtu :)

İzmir ekonomide de odtüde de okudum. Kesinlikle odtü.
Fakat odtü uluslararası mezunu üzerine odtü/bilkent masterlı bir sürü arkadaşım işsiz.
Uluslarası ilişkiler kadar gereksiz bir bölüm daha yok günümüz türkiyesi için, diplomat olan küçücük azınlık dışında okulunuz ne olursa olsun potansiyel işsizsiniz, ünvanınız yok, satışçı ikcı orda burda takılır ancak...

hukuk yazacaksa 9 eylül hukuk da var aynı sıralamaya.

Ben de bu sene giris yapacagim. Ulkede universite artik bi boka yaramiyor gozlemlerime gore. Serbest, cok fazla alanda uzantisi olan bir bolumde okugup kendisine daha yararli olacak sekilde bolumden mezun olsa cok daha yararli olacagi kanaatindeyim.

universite olarak odtu.

Izmir guzel sehir ama universite tercihini sehre gore yapmasin. hepitopu 4 sene. hangi sehirde calismayi dusunuyorsa o sehirde okumasi avantajina olur.

ozel universite konusunda ben de biraz onyargiliyim. berkecanlara mervesulara uyum saglama konusu yani. odtu bana daha kafali geliyor. piyasada da her turlu tercih sebebi olur. hala koruyor prestijini odtu ve bogazici.

bolum olarak biraz karakter etkili sanirim. onemli olan sevdigi isi yapmak mi? para kazanmak mi? memur kafasinda mi yoksa? ilerlemek kariyer yapmak mi ister?

ben siyasal ui mezunuyum. ne yapmak istedigime dair fikrim surekli degisti bu zamana kadar. yani hukuk okusam direkt avukat olurdum, kafam da karismazdi. ama ote yandan alternatifim var, bu iyi bir sey. gerci hukuk mezunu ui'nin basvurdugu her yere basvurabilir de deniyor. bu isletme mezunu icin de gecerli. su urunleri mezunu da pazarlama muduru olabilir. ui okuyup balikcilik da yapabilirsin. yani meslegine karar vermesi lazim. avukat olmak ister mi gercekten? mumkunse birkac avukatla gorussun, anlamaya calissin bir gunlerinin nasil gectigini. yok bu bana gore degilmis derse hukuk okumanin anlami kalmayacak. ui okuyup devlete girmek de kolay is degil. disisleri icin soyluyorum, hadi diyelim gecti sinavlari mulakatlari, yillarca ulke ulke gecezek. etiyopya'da da calisacak, italya'da da. surekli ev tasiyacak. super karizmatik ama zor hayat.

@sorunvar sessiz, sakin, kendi halinde bir kız. yırtık biri değil.
@black mamba ieü'de okul bedava olmasının yanında, şehir dışından geleceği için tamamen bedava 5 yıldızlı otel gibi bir yurt 2 kişilik odaymış, her ay 400-500 lira burs, bedava laptop veriyorlarmış, eğitimi de iyiymiş, iyi hazırlık eğitimi ve 2. yabancı dil de varmış zorunlu. gerçi hukuk okurken o ingilizce unutulacak ama. o yüzden başka okul düşünülmüyor.

şimdi kız 2 bölüme de eşit mesafede olduğu için iş olanağını düşünüyor ailesi.çok fazla avukat ev hukuk mezunu var yani hukukta avukat olursun ama bu kızın ailesinde avukat vs. olmadığı için iş-dava falan alabilir mi? işçi avukatlıkta iş ve maaş olanakları nedir? pek iyi değil gibi.
çok zengin, geniş çevreli bir ailesi yok. büro açmak ne kadar tutar? açsa devam ettirebilir, müşteri bulabilir mi memleketinde?



bir de bu kız aslında yurtdışında yaşamak da isteyen biriymiş, ülkenin durumları malum. odtü uluslara gidip çok iyi ingilizce ve 2. yabancı dili olursa diplomatlık ve akademisyenlik hariç de orda çalışma ve yaşama şansı olur mu?

bir de avukatlık sınavı gelecek diyorlar. gelir mi? gelirse bu hukuk öğrencisi bundan nasıl etkilenir?

teşekkürler.

uluslararası ilişkiler mezunuyum. tavsiyem uluslararası ilişkileri seçme.

soyle yazmissiniz: "ama odtüden bahsediyoruz sonuçta alelade uluslar değil ki, odtü uluslardan mezun olursa hem özelde hem devlette iş imkanı iyi olmaz mı? 2 yabancı dil bilse. alelade bi hukuk mezunundan önde olmaz mı?
avukat da çok piyasada. sıyrılmak zor değil mi?"

hukuk bolumunun kendini gelistiren bir insan icin iyi bir bolum oldugunu burada cok yazdigim icin tekrar deginmeyecegim ancak iki dil ogrenecek parasi ve imkani varsa, hukuk mezunu olup iki dil biliyorsa uluslararasi iliskilerden daha rahat is bulur orasi net. yukarida biri yazmis, hukukcu, uluslarcinin yaptigi her isi yapar, girebildigi tum sinavlara girer. onemli olan okul boyunca kendini gelistirmek. hukuk okuyup iki dili 'iyi' bilip acikta kalmaz.

hukuk okusun demiyorum ancak uluslararasi iliskiler, isletme bunlar temel bilimler degil. temel bilim okusun.

odtü uluslar mezunu arkadaşlarımı düşünüyorum hepsi iyi yerlerde. Kafası çalışan hukukçu arkadaşlarımı düşünüyorum onlar da iyi yerlerde.

Sonuç olarak isterse hiç okumasın, kendisine uygun bir akademik/pratik çalışma yaparsa, biraz da çalışkan ise her şekilde zaten hakettiği yere gelecektir. ot gibi okursa da, elbet problem yaşayacaktır.

Ayrıca biraz kafası çalışırsa ODTÜ'de bu ot gibi okuma durumuna hiç girmez ve zaten okul bittiğinde yeteri kadar donanımlı olur.

@kassopeia hukukta ingilizcesini geliştirmek daha zor olacak. iyi bir hazırlık eğitimi alsa bile, dersleri türkçe olacağı için bu dili kullanma oranı odtü ulusların sürekli olarak kullanacağı ingilizceden çok daha düşük olacağını düşünüyorum. serbest avukatlık vs.de kullanmayacak bile. aslında ulusların iş alanının da geniş olduğunu düşünüyorum. hukuktan tek farkı avukat ve savcı olamaması. idari hakim olabilir, noter falan olmaya ömrü yeter mi bilmem.
yani ulusların odtü ve boğaziçi gibi top class üniv.lerin tmden alan en klas bölümlerden olduğunu düşünüyorum. işletme-iktisata ilgisi yok maalesef. özel sektör için onlar daha iyi olabilirdi.
peki odtü ulusların üstüne hukuk yüksek lisansı yapsa daha iyi olmaz mı?

@limoncello

bizim zamanimizda hukuk mezunu olmadan hukuk masteri yapamiyordun ancak durum degismis olabilir.

serbest avukatlikta ingilizce kullanamamak gibi bir sey yok, yurtdisi ile is yapan tacirlerin tamami ingilizce sozlesme kullaniyor zaten. istanbul'da buyuk hukuk firmalarin tamami (icra, aile hukuku, vs. disinda) ingilizce bilmeyi sart kosuyor. birlesme devralmalar, rekabet, sozlesmeler, ticaret, insan haklari, vs. bunlarin tamaminda dogru duzgun bir yerde calismak istiyorsaniz ingilizce bilmek zorundasiniz. eger arkadasiniz hukuk fakultesine gidip ingilizce ogrenmemeyi planliyorsa bence hic yazmasin (bunu gercekten tavsiye olarak soyluyorum yani killik olsun diye yazmadim). yapacagi is artik turkiye'de adliyede dosya kovalamaktan, icraya gitmekten, milleti bosamaktan, cek senet tahsilatindan oteye gidemez. hukuk fakultesinde okurken ingilizce ogrenmek ve mesleki ingilizcede kendini gelistirmek gozunuzde buyuttugunuz kadar zor degil. ancak dedigim gibi illa hukuk yazsin anlaminda soylemiyorum bunlari, sadece hukuk fakultesinin imkanlarina dar pencereden bakan genclere uzuluyorum.

israr ediyorum, once yapmak istedigi meslek sekillensin kafasinda. okulunu da ona gore secsin. okula gore meslek secmesin 4 sene sonra.

avukat olmayacaksa hukuk okumasin.

ui okuyup da yapabilecegi meslekleri siralasin onune ve tek tek konussun o isi yapan birileriyle. dis isleri, pazarlama, satis, banka, araci kurum, yatirimci iliskileri, mufettislik, denetimcilik vs vs.

atiyorum, bu mesleklerden pazarlama (emeklilik satmaktan bahsetmiyorum) cekici geliyorsa isletme okusun. araci kurum, analistlik, traderlik cekiciyse ekonomi finans okusun. denetim-audit cekiciyse gene isletme oluyor herhalde emin olamadim. illa da yurtdisina gidecem diyorsa hukuk okumasin. su islerin her biri birbirinden alakasiz. ui okuyup reklam senaristi olacaksa komik olur.

once kendi planini kafasinda cizsin, sonra bunu ailesine pazarlasin. ama karari kendi istekleri dogrultusunda versin.

ayda 500tl vermeleri, odasinin guzel olmasi vs. bunlar teferruat. o dort sene uzerinden bir omur surecek hayat tarzi sekilleniyor. duyuruya bir bakin, hayatindan, isinden nefret eden mutsuz insanlarla dolu.

@jimicik aslında meslekten ziyade ders ve konular anlamında uluslar çok ilgisini çeken biri. yani siyaset bilim, tarih, sosyoloji, yabancı dil, belki biraz hukuk da koyabilirsin(sonuçta bilmem ne yasasını okumak çok zevkli gelmeyebilir okuyana)
yani bölüm olarak severek okuyacağı bölüm uluslar ama bi taraftan hukuka olan bu talep kafasını karıştırıyor özellikle annesinin.

işletme-iktisata ilgisi yok pek. ailesi o kadar puanın varken seçebilecekken hukuk seçmeyip ilerde pişman olma kafasında. kızın da kafası karışmış. gönlünde odtü uluslar var gibi ama hukuk okursa da avukatlığin maddi şartları için okuyacak gibi.

ben şunu soruyorum: hukuk seçmez de odtü uluslara giderse ilerde maddi anlamda pişman olur mu? tamamen materyalistçe bakıyoruz şu an herkes gibi. çünkü o kadar puanım vardı neden seçmedim demek istemiyor.
ama çok fazla hukuk mezunu var piyasada ve iş ve kazanç durumu nasıl?


işçi avukatlar ne kadar kazanır?
aile çevresi pek olmayan, çok yırtık bir olmayan serbest avukatlıkta iş alabilir mi?
hakim-savcılıkta torpil var deniyor, ki var.
yani hangisinin geleceği daha parlaktır, şartları? tamam ulusların sahası çok geniş ama hukuk okuyacaksa zaten avukatlık için okuyacak yoksa odtü uluslar yazar geçer.

egelilerde ve trakyalılarda da var bu, muhafazakarlıkla alakası olduğunu sanmıyorum. gerçi onlar da kendilerince muhafazakarlar baktığın zaman. niye böyle olduğu konusunda fikrim yok, bakkalda istediğim dondurma var mıdır diye düşünüyorum. daha kompleks mevzuları sosyologlar incelesin.

sivaslılarda da var. kendi içlerinde hallediyorlar her şeyi, diğer memleketteki insanlara "yabancı" gözüyle bakıyorlar. ondan olabilir.

@dedimmidemedimmi +1

ülkenin çoğu şehrinde bu var.

Birader eskişehirin övünülecek bir tarafı yok neyiyle övüneceksin zaten skdkskf.

övünmesin mi yani? bunun için bir neden veya sebep olmak zorunda değil. içinden gelmiş yaşıyor duygularını sana ne, bana ne, kime ne?

Birçok sehir icin var ki boyle bir şey. Izmirde en uç seviyededir mesela. Muhafazakar yerler diye bariz bir durum yok bence.

valla ne kadar eskişehirli tanıdıysam, hepsi Eskişehir şöyle güzeli böyle modern kafasında, hep bir reklam, övünme durumu.

Yani sorunuz baştan fail. Böyle insanlar her yerde var. Geçiniz efendim.

@cursor: yahu beni nerden nereye getirdiniz. eskişehir'le övünmüyorum ama kusura bakmayın türkiye'nin en yaşanılır 3 şehrinden biridir her zaman.

yani kendinizin de özetlediği üzere, insanlar sevdikleri yeri, çoğunlukla da evlerini överler. İster öyle, ister böyle. Herkes için aynı. bir yere çekiştirmeye, etmeye gerek yok, gözünüze batmasına da gerek yok. Yöntemler farklı olabilir ama aynı durum.

betonuyla övünüyorsa çomar, ağacıyla övünüyorsa candır benim için.

ben aslında duyuruyu açarken bu tip insanlardan şikayet etmedim. ama açık söyleyeyim hoşlanmıyorum. hele ki hiçbir haltı olmayan şehirlerle övünmeden...

ve türkiye'de -benim gözlemlediğim- birbirini en çok kayıran, birbirine en çok torpil geçen halk erzurumlular. gidin atatürk üniversite'sinde biri öldüğü zaman yapılan duyuruları okuyun. ölen kişinin bilmem kaç tane akrabası çıkıyor aynı kurumdan... işte bunlar hep memleketiyle övünen adamlardan çıkıyor.

ayrıca soruyorum: türkiye'de kendi sınırı dışında en çok memleketlisi olan illerin vatandaşlarının bu övünme takıntısı yüksek illerden olması nasıl bir çelişkidir?

adam demek ki mutlu, kendini olduğu gibi kabul etmiş sevmiş. bırak öyle kalsın; memnun olmasa, beğenmese başka yer mi tavsiye edecen.

muhafazakarlık değil, kasabalı ruhundan kaynaklanıyor.

izmir, trabzon, rize, erzurum gibi yerlerde çok ön plana çıkıyor. övünecek daha önemli bir şeye sahip olamamak ve istanbul'da yaşayamama/istanbullu olamama ezikliği gibi tuhaf nedenleri var.

"istanbul'da yaşayamama/istanbullu olamama ezikliği varmış." bi yaşıma daha girdim.

insan doğası deyip sıyrılsak mı? çünkü yurtdışında da gayet örnekleri mevcut. eziklik falan denmiş de ben bi tür refleks olarak görüyorum. övünen kişi de bir şekilde biliyor hani yaşayabileceği çok daha iyi yerler olduğunu ancak kendisini oraya ait hissediyor, orada doğmuş büyümüş ya da orada yaşamaktan başka şansı yoktur, bu yüzden kendince aidiyet hissetme zorunluluğu hissediyordur ya da bir grubun içerisinde olmak içini rahatlatıyordur. birçok sebep bulunabilir bunu tetikleyen ve gayet yaygın bir davranış. ben aynı şekilde olan kadıköylü de beşiktaşlı da gördüm mesela. onlar da bağcılar'da yaşayamadığı için mi eziklik hissediyor?

bi de nedense rapçiler falan çok yapar bunu...

der meister +1

mesela izmirli olduğu ve orada yaşadığı için evrenin en süper, en gelişmiş, en muhteşem, en harika, en insancıl, en yenilikçi, en şahane yerinde yaşadığına inanan, içindekilerin de öyle olduğunu sanan izmirli arkadaşlar var. bu beni kahkahaya boğuyor. oysa dışarıdan bakıldığında hiç de öyle değil, alelade bir yer.

aynı şey diğer şehirleri/memleketi gereksiz övenler için de geçerli.

Muhafazakar değil, ülkenin en çağdaş, en özgür en gelişmiş toprakları olduğumuz için Trakyalı'lar olarak her yerde gururla övündük,övünürüz,övüneceğiz.

sözleşme imzaladınız ama okumadınız mı?

www.emlakdanismanlari.com

şuraya göre cayma bedeli diye bişey varmış evet. sözleşmede yazılmışsa siz de imzalamışsanız sorumlusunuz.

bir nevi kapora aslında bahsedilen şey.

kapora verilmis zaten onun disinda 10 bin tl istiyor fakat tuketici hakem heyetine gore 14 gun icinde sozlesmeyi gerekcesiz iptal edebiliyoruz diye okudum ben

bknz 1: www.alomaliye.com
bknz 2: www.alomaliye.com

kısaca ön ödemeli konut satışında cayma hakkı; (yalnız burada sizin sözleşmenizin mahiyeti önemli)


(1) Tüketici, sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren on dört gün içinde, herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.

(2) Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcıya noterlikler aracılığıyla yöneltilmesi yeterlidir. Konut bedelinin bir kısmının bağlı kredi ile karşılanması durumunda, cayma hakkının kullanıldığı bilgisi satıcı tarafından ilgili konut finansmanı kuruluşuna derhal bildirilir.

(3) Taşınmazın kısmen veya tamamen bağlı krediyle alınması durumunda bağlı kredi sözleşmesi, sözleşmenin kurulduğu tarihte hüküm doğurmak üzere cayma hakkı süresi sonunda yürürlüğe girer. Konut finansmanı kuruluşu cayma hakkı süresi içinde tüketiciden faiz, komisyon, yasal yükümlülük ve benzeri isimler altında hiçbir masraf talep edemez.

(4) Taşınmaz için bina tamamlama sigortası yaptırılmış ise, sigorta teminatı, kurulduğu tarihten itibaren hüküm doğurmak üzere cayma hakkı süresi sonunda yürürlüğe girer.

(5) Cayma hakkının kullanılması durumunda, tüketiciye iade edilmesi gereken tutar ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belge cayma bildiriminin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren en geç on dört gün içinde tüketiciye geri verilir.

(6) Satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, tüketici on gün içinde edinimlerini iade eder.

(7) Satıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.

İthalatçı değiştirmiyor mu?

bu değişimi satın aldığınız yer/ithalatçı üzerinden yaparasanız, gümrük ile uğraşmazsınız.

Fitbit benzer durumda gümrük vergisini kendi karşıladı.

Türkiye'de size teslim edecek şirketi arıyorsunuz. TNT, DHL gibi şirketler. kendi adınıza kullanacağınızı ispat ederek, %20 civarında ki vergisini ödeyerek alabilirsiniz. Bu tarz tek, kişisel kullanıma uygun ürünler için böyle bir opsiyon varmış. Gümrükçüler de aynı işi farklı şekilde yapıyorlar ve bundan para kazandıkları için biraz da maniple ediyorlar. Araştırın lütfen.

sanırım garanti kapsamında değiştiği ve buna para vermediğini kanıtlarsa yollayan taraf vergi çıkmıyor.

Aldığım şirket battı. İthalatçı pek sallamadı. O yüzden direkt micron ile iletişim kurdum.

adamlardan free of charge - gift - invoice a 10 usd yazmalarını iste.

Mutlaka ilaçları içip bağırsakları temizlemeniz gerek. Yoksa kolonoskopi iptal edebilir doktorunuz ki büyük ihtimalle öyle olur. Hatta doktordan fırça yemeniz de büyük bir ihtimal dahilinde. Annemden bildiğim kadarıyla başka bir yolu yok sanırım. Bu arada bizim ilaçlar alındığı halde 2. Kez yapıldı kolonoskopi. Çünkü iyi temizlenmemiş.
Geçmiş olsun

Randevuyu yenileyin. Bu şekilde boşa gitmiş olursunu

Dostum zorla kendini biraz bir dahaki sefere. Randevunu da yenile. Haftada bir tuvalete çıkmak az.Polip oluşumuna neden olabilir.

Annem de öyleydi. 30 nisanda kolon kanserinden kaybettim. O da zorla içmişti o ilacı.

Bağırsağı boşaltmazsanız kolonoskopi iptal olur, oradaki dışkı dururken bağırsak lümenini göremezler. Randevunuzu değiştirin boşa gidersiniz.

eğer şuan bağırsak yolun temiz değilse kolonoskopi senin için acı verici ilk deneyim olacaktır. çünkü ikincisi yakında, 2 saat içerisinde temizleyebilirsin. tek yapman gereken o ilacı içip bol su içmek. :) bol şans.(lol)

En ufak bir tortu kaldığında bile yapmıyorlar. İlaç bir işkence fakat bir yolunu bulup içmelisin. Randevuyu ertelemen en mantıklısı o zamana kadar bir yolunu bulup ilacı içersin. Geçmiş olsun.

valla hatırladım şimdi de, kusakusa içmiştim resmen.

@try again, Aradim da ilaci icmekten baska hic bir yol yok diyorlar hocam.

@sutlu nescafe, Allah rahmet eylesin, Allah sizlere sabir versin.

Sagolun cevaplar icin. Gercekten ama gercekten nefret ediyoruk kendimden. Hic bir seyi yapamiyorum. Varligimin tek sonucu sorun cikarmak.

Kendinden nefret etmeyi birakman lazim.
Boyle iyi bir hayat yasayamazsin. Lutfen.

Kendinden nefret etme. Senin sucun degil.
Gecmis olsun.

Urune adet sayısı giriliyor. On tane misal satılınca stokta yok görünüyor.

Sen biliyor stok?
ayrıca pek aynı anda diye birşey olmaz, bir flood oluşsa da bunun için ihtiyaca yönelik, trafik ve yük düzenleyiciler bulunmakta. Yani anlık trafiğin yüksek olduğu görevlerde işi sadece kod ile değil, donanım ile birlikte çözmek önceliklidir. Misal GPU destekli bir dbase, yüksek sayıda querry i daha rahat kaldırabilecektir ama tabi tek başına da yeterli bir çözüm değildir. Bu arada sql olması gerektiğini de birisinin söylediğini sanmıyorum. sonuç olarak, her sistem, ihtiyaca göre planlanır, ne eksik ne fazla, ki zaten işin mühendisliği de budur.

Ama tabi en son noktada, her zaman ne kadar ekmek o kadar köfte.

ısınma olmadığına emin misiniz? net ısınma gibi gözüküyor.

fanla ilgili bir sorun olmadığına eminseniz, power supply'ı kontrol edin. eğer sadece oyuna girerken kapanıyorsa (durup dururken değil de) grafik kartına baktırın.

büyük ihtimalle ısınma problemi. Zaten eğer soğutma sisteminde problem varsa (bozuk fan, bozulan macun, fazla ısı stresi altında kalmış ve artık kaldırmayan gpu vs. vs.) dışarıdan anlamanız oldukça zor. Açıp kontrol etmeniz lazım.

Ayrıca, (içini açıp soğutma sistemini bir güzel temizleyip, yeniden yerleştirdikten sonra) en kolay çözüm, gpu overclock ayarlarına girip, saat ve işlem ayarlarını biraz kısmak ve fanı otomatikten çıkartıp her zaman %100'e almak. Bu ayarların en azından dota gibi bir oyun oynarken sizi oldukça idare edeceğini düşünüyorum.

fanspeed programını indirip fanları ve sıcaklıkları kontrol ettiniz mi ısınmadan kapanıyor gibi geldi bana

Linkteki gibi sistem testi varsa onu deneyin. ya bios'tadır ya da bios seçim ekranında tercihler arasındadır.

i.ytimg.com

bunun dışında "intel burn test" ile işlemciyi tam yükte çalıştırıp sıcaklıkları "hw monitor" ile kontrol edin. genelde işlemciyi ve ekran kartını tek fan soğuttuğu için oradan fanda sorun olup olmadığı anlaşılır.

www.majorgeeks.com

18 yaşımdan beri ayrıyım, şimdi yaş 35, geçiyor bişekilde zaman. alışırsınız.

Ailemi senede 2, maksimum 3 goruyorum hic aramiyorum. Bu kadar aile duskunu olmak hic iyi bir sey degil.

Tam on bir senedir annemden ve babamdan ayrı yaşıyorum. On sekiz yaşımdayken ayrılmıştım ve ilk aylar biraz zordu. İnsan sonra alışıyor. Hatta çok başım sıkışmadığı sürece bizimkilerden maddi-manevi destek almamaya başladım durum böyle olunca. İnsan büyümek için gerekli koşulları daha kolay elde ediyor ailesi uzakta olunca. Bu da güçlendiriyor, özgürleştiriyor. Hem teknoloji sağ olsun artık kimse o kadar uzak değil.

6 senedir ayrı yaşıyorum. Yılda 3-5 defa görüyorum. Yetiyor.

Evlendiğiniz zaman ilk zamanlarda yokluğunu o kadar da fark etmezsiniz. Ama senede bir de çok uzun süre, muhakkak daha sık gidersiniz. İst-İzmir ne kadar yol...
Ama çocuk yapınca annenin yakında olmasının ne kadar büyük nimet olduğunun farkına varırsınız. Belki o zaman o da gelmek ister.
Ben bir sene ailemden uzak yaşamıştım. Arada gidip geldiler (bir annem, bir ablam, dönüşümlü olarak, ABD). Birkaç ay önce annemi kaybettim. Şimdi uzak bir anı...

Bence ailenize düşkün olmak gayet normal bir şey, ben de anneme babama çok düşkünümdür. Biz yıllardır ayrı yaşıyoruz ama her gün telefonla konuşuruz, babam işi dolayısıyla yurt dışında annem de onun yanında sürekli. Özlüyorum ama napalım alışıyor insan bi yerde. Yalnız tek bir arkadaş çevresi olmadan, tek bir akraba olmadan annenizin taşınma isteği garip bence, orda sıkılmasın? Örneğin ben istanbulda yaşıyorum ama gaziantep'liyiz, annem tatile gelince yanımda kalmaz gaziantep'e gider, ben onu bazen ziyaret ederim. Çünkü babamın yanına gidince de arkadaşı yok, istanbul'a gelince de öyle olacak napayım diyor :) Bence annenize kararını bi daha değerlendirmesini falan söyleyin, tam olarak sizin için değil ama bu sebepten dolayı.

Ailemden uzağım 2 ayda bir ziyarete gitmeye çalışıyorum. Her gün telefonda konuşunca uzaklık çok farkettirmiyor.

Ekaterina+1

Ben de yaklaşık 7 yildir ayriyim; 2-3 ayda bir muhakkak gidiyorum ki bazen süre daha da kısa oluyor, yine de özlüyorum. Her gün telefonda konuşuluyor vs. Alisiyorsunuz elbette her gün annem annem diye dolasmiyorsunuz etrafta ama insan özlüyor tabii ki; aile bu. Benim için gidip goruldukten sonra geri dönme kısmı çok sıkıntı oluyor. Annemin de üzüldüğünü farkedince döndükten sonra 2-3 gün kendime gelemiyorum. Sonra rutine dönülüyor.

Bir de mesela dün anneler gunu ile ilgili bir şey izlerken gözlerim doldu, niye olduğunu anlamadım. Gün içinde 3 kere konuştuk halbuki. Sonra da 'sen gelecek hafta yanlarını bir gidiyorsun, gün icinde sesini duyuyorsun. Annesini hiç göremeyenler var, bu kadar bencil olma' dedim kendi kendime. Öyle işte.

Bu arada bizimkiler yurtdisinda. Izmir- istanbul arası ayda bir gitmek istesen yine gidersin.

13'ten beri ayrıyım yaş gelmiş 30 küsüre, elbet severim ve konuşur görürüm ama bu kadar bağlı olmak nasıl birşey anlayamam.
Bence iyi yapıyor, siz de bir şekilde kendi hayatınızı yaşamayı öğrenirsiniz bu şekilde.

O kadar korkma alışıyor insan. Ailem konusunda senin kadar kaygılıyım. Öncelikle bunun fazla evham olduğunu, onların kendilerine bakabilecek, kendi kararlarının sorumluluğunu alabilecek yetişkinler olduğunu kabul etmelisin. Bunu kabul etsen de kaygın gecmeyecek ama kaygıyı da kaygı olarak kabul etmek lazım. Ben evlenip 700 km uzağa, az gelişmiş bir doğu şehrine taşındım. İlk başlarda gerçekten zor oluyor. Evi kurup yerleştirmek, bir anda yemek temizlik vs sorumluluklar, bir de işten ayrılıp evde oturmak da cabası. İlk sene 4 5 haftada bir gittim yanlarına. Bazen de onlar geldi. Bazen eşimin ailesi geldi vs bir şekilde aylar geçti. Sonra eve alışıyorsun, ayrı kalmaya da alışıyorsun. Şimdi yaklaşık 4 ayda bir gidiyorum. Onları özlediğim kadar eskiden yaşadığım şehiri de özlüyorum. Şu an yaşadığım yer daha sosyal daha imkanları olan bir yer olsaydı daha kolay olurdu. Herşeyi annemle yapmaya, kararlarımda danışmaya alışmışım bekarken. Üzülme, başlar zor olsa da alışacaksın.

Ayrıca ist izmir uçak vs ulaşım daha kolay, atlar gidersin haftasonu. Onlar da gelirler. Bir sürü uçak var. Bizim gibi haftada birkaç uçuştan ucuz bilet kovalamak zorunda da değilsin.

İzmir'e yerleştikten sonra neden senede 1 kez gidiyorsunuz onu anlamadım. Ben izmir-ist arasını senede en az 7-8 kere yapıyordum zamanında.
Ben 9 yaşından beri annemden ayrı yaşıyorum. Ama sık sık görüşüyoruz, görüşmeye çalışıyoruz. İnsan alışıyor.

Video görüşme yaparsınız sık sık, hiçbirşey olmaz.

senede 1 görüşüyoruz. çok severim kardeşlerimi ama git gide uzaklaştık.

hayır yaptığınız nankörlük değil, ama bir çeşit psikolojik bağımlılık. annenize fazla düşkünsünüz ve bu psikanaliz bilimine göre iyi bir şey değil. annelerimizi sevmek başka, bağımlı olmak bambaşka şeyler. hepimiz belli bir yaşa kadar (8-9 yaşına kadar falan) annemizden ayrılınca sizin kadar daralıyorduk ama artık öyle olmuyor. ben 14 yaşımdan beri ayrıyım ve senede birkaç kere görüyorum. yetiyor. yetmek zorunda, çünkü hayat böyle bir şey. bir noktada herkes herkesten ayrı kalacak.

daha realistik olmayı deneyin. sadece annenizin 2 sene sonra farklı bir şehire "taşınma ihtimali" bile bu kadar dertlenmenize, kafanızda "ya annem o sıcaklarda kötüleşirse" gibi şeyler kurmanıza yetiyorsa, bir gün başınıza gerçekten kötü bir şey gelirse buna nasıl dayanacaksınız? izmir kocaman şehir, anneniz kocaman kadın, e babanız da var. astımı tutarsa hastaneye giderler, tedavi edilir.

Sizinle aynı fikirdeyim. Ama kaygınız biraz fazla geldi bana.
Ben şöyle düşünüyorum, (annemin de astımı var) hastalandığında, astım krizi geldiğinde, ya da basit bi tansiyon sorunu yaşadığında, grip olup yattığında yanında olamayacaksam ne manası var evlat olmanın? Bunu görev gibi değil, manevi olarak yapmak istediğim bişey olarak görüyorum.
Sizin kaygılanmamanız için bazı şeyleri söylemeyecek mesela, sabah başım döndü gözüm karardı ama sonra geçti diyemicek boş yere telaşlanmamanız için. Beni üzen bu işte, uzaklaşmak.

Çocuğun olunca yanında olması büyük nimet diyenleri de Allah'a havale ediyorum. O yaştan sonra çocuk bakmak, alışkanlıklarını tamamen değiştirip tüm gününü tüm haftanı bebeğe odaklamak, 30 yaşında gibi vücudu zorlamak öyle ağır geliyor ki annelere. Bunu yapanların hepsi ağır bencil ve şımarıktır!

annenizden ayrışmanız lazım.
yaşınızı bilmiyorum, ama muhtemelen ikiniz de ayrı birer yetişkinsiniz.

yalnız "ayrılmak" ya da "kopmak" demiyorum.
"ayrışmak" diyorum.

o ne istiyorsa onu yapacak, siz de hayatınıza devam edeceksiniz.
ileride yaşlandığında size ihtiyaç duyarsa gereken maddi manevi desteği verirsiniz.
fakat şu anda içinde bulunduğunuz psikoloji, ileride bir ilişki kurmanıza, sağlıklı şekilde sürdürmenize engel olur.
evlilik yapamaz ya da yaptığınız evliliği sürdüremezsiniz.
psikolojik anlamda bağımsızlaşıp, olgunlaşmanız gerekiyor.

bu süreci de bunu gerçekleştirebileceğiniz bir fırsat olarak değerlendirebilirsiniz.

Üniversite için İstanbul'a geldiğim ilk birkaç hafta zorlandım, daha sonra alıştım. Şimdi hayırsızlıktan mıdır bilmem iki üç günde bir anca arıyorum. Zamanla alışılıyor sanırım.

Her gun ariyorum ailemi. Benzer endiseler bende de var. Ama hayati kaygi ve korkularla geciremeyiz. Cok da uzak degilsin ve imkanlarin var. Sukret ve mutlu ol.

Temmuz başında yapın bence bayram kalabalığı ve tatili geçtikten sonra. Yazın gereksiz uzun sürebiliyor bazen.

yaz dönemi olduğu için, minimum temmuz ayına randevunuzu alın. hatta randevuyu mümkünse şimdiden falan alın, çünkü randevular dolar. randevu gününe kadar da vize için gereken belgeleri toplarsınız yavaş yavaş.

Valla randevuyu alın şimdiden 2 ay sonrasına dolu olduğunu bilirim.

Randevuyu bir an önce alın. erken olsun da isterse uzun sürsün. Sanki her gün mü gideceksiniz. Pasaportunuzu bırakıp bekleyeceksiniz. Bu süreçte, acil pasaport ihtiyacınız olmayacaksa ne zaman gidelim diye birşey düşünmek gereksiz.
Kısacası, bir an önce başvuru yapın.

Geçen yaz temmuz ayında 4-5 gün sonrasına randevu almıştım. Cuma günü belgeleri trslim ettim. Çarşamba günü passaport elime geçti.

kuzen bu hafta başvurmak istedi 15 gün sonraki gezi için, tüm schengen ülkeleri 4 hafta öncesinden başvuruyu zorunlu kılıyormuş artık.

Macaristan icin orange dan bi iki hafta sonraya randevu aldim. Tesekkurler.

Seyahat tarihinizi söylediniz mi? Bazen en fazla 3 ay öncesi için kabul ediyor pasaportu konsolosluk.

Whoosie dediginiz gibiymis tesekkurler

hakim olsam şunu göz önünde bulundururum.
alınan malın ödemeleri evli iken mi yapıldı yoksa adam/kadın bekar iken ödemeleri bitirdi mi.
buna göre ortak yada değil derim.

Ama hukuksal olarak ne yazılı bilmiyorum.
Eski bilgilerime göre evlilik öncesi mallar bölüşülmüyor.
şöyle bir durumda var tabi sen iş adamısın baya iyi ilerliyor şirketin mal mülk güzel. Sonra evlendin birisi ile ve işler 2 sene daha güzel yolunda gitti boşanacaksın, tüm mallar mı bölünecek şimdi? Yoksa evlilikten sonra kazandıkların mı? adam zaten tüm sistemi kurmuş ilerliyor nasıl olacak paylaşım? gibi bir çok senaryo çıkarılabilir.

miras edinimi kişiye ait bir maldır. Ölümden sonra da diğer kişisel mallar gibi mirasınıza dahil olur.

arkadaşların bişey bilmiyor.
evlilik öncesi sana ait. ama şöyle bir örnek vereyim. örn: miras olarak bir fındıklık bahçesi düştü her yıl buradan belli bir gelirin var. buranın bakımı, ilgilenmesi hizmeti ortak olduğu için geliri de müşterek kabul ediliyor.
ama bahçe müşterek değil.

not: üniversite 1'de evlilik birliğinde mal rejimlerine dair seçmeli ders almıştım.

Valla kuzenimin evlenmeden önce alınan evi var. Ama nişanlışardı. Boşandılar. Şimdi ev paylaşımı için kız dava açtı büyük ihtimallede alacak. Yani evlenmeden önce alınan malıda bölecekler

25 yas alti ve ogrenci olmaniz lazim. Dolayisiyla 26nizdan gun almaniz ya da ogrenciliginizin sonra ermesi, hangisi once gerceklesecek ise o zamana kadar gecerli olacak pasaport verecekler.

Su an 25 yas alti ve ogrenciyim. Simdi bir yillik alsam, doktoraya baslayinca, yani yuksek lisans bittikten iki ay kadar sonra, uzatabilir miyim bu hedeyi?

1 ay sonra süresi dolar. Uzatamazsın.

Halen öğrenci isen, 25 yaşının sonuna kadar verebilirler. 25 yaşının sonrasında sadece yurtdışında bir eğitim programına kayıtlı olursan harçsız pasaport alabilirsin.

Ben 23 yaşındayım, 2 yıllık pasaport verdiler. Ama öğrenciliğim bitecek birkaç ay sonra.
Yaşa göre hesaplanıp verilmiş.

Genclik geri gelmez arkadasim.Bu fırsatlar zor bulunur. Böyle bir fedakarlık yapacağın insandan 3 ay sonra ayrılmayacağın ne malum.Aglasa da sızlasa da giderim.Sadece icini rahatlatmak icin bazı zamanlar görüntülü konusurum ve güzel bir hediye alırım.Çok klise evet ama aldatmak isteyen adam festival kollamaz. Aksam arkadaslarla playstation gecesi var der, gider 3 kadınla olur.Hatun kisinin ruhu duymaz.Aldatmak istyen insan burda da yapar filan de.

kesinlikle göndermem. giderse de ayrılırım aşslsld

burayı okuyacağına eminim. ona göre yazın :D

aldatmak isteyen her türlü yapar bence de. bu tür olaylara kolaylaştırıcı faktör dedi, içimde varsa kolay-zor bir şekilde olur zaten, böyle düşünüyorsa aldatacağımı düşünerek hareket etsin bence her an, üzücü :/

Gönderip göndermemek hoş bi tabir değil, kimsenin velisi değiliz izin belgesi verelim, önce bunu bi netleştirelim.
Ama rahatsız olacağım bir durumsa, istemediğimi belirttiğim halde gidecekse, o ilişki benim açımdan biter. Beni üzmek pahasına gidilecek kadar değerli ise, önceliklerini gözden geçirmesi gerekir. Ha yine gider,çocuk gibi küsmem ya da ölümü gör tribine girip engellemem ama dediğim gibi o ilişki benim kafamda biter zaten bir süre sonra gerçekten biter. Öncelik meselesi. Hayatımda olan/olmaya devam edecek kişi için -elzem durumlar hariç- en öncelikli kişi olmak isterim.

Kadın olarak kendimi onun yerine koyarak cevap veriyorum;
Böyle şeyler iÇin can sıkmaya değmez. Bunca yıllık hayatımda neler gördüm, birini kısıtlamak aldatılmayacağını göstermez. Gözümün önünde yaşanıyor hatun sevgilisinin bir kız arkadaşına selam vermesine bile kızıyor şuraya gidemezsin bunu yapamazsın bilmem ne ve 2 yılda defalarca aldatıldı bizzat ben şahidim. Kızın ruhu bile duymuyor hala ben onu hiçbir yere salmıyorum güvenim tam öyle şeyler yapmaz diyor gerizekalı. Neyse...
Bence insanlar bazen arkadaşlarıyla bir şeyler yapmalı bu bence çok güzel bir etkinlik kafa dağılır eğlenilir iyi gelir.
Bana göre şu durumda kıskanmak da huzursuz olmak da gereksiz. Küsmeye olay çıkarmaya gerek yok.

Korktuğu içini huzursuz ettiği ne varsa bulunduğu yerde de vardır emin olsun insanın niyeti bozuksa her haltı yersin haberi olmaz.

Vardı bir şeyler daha da ne diyeceğimi unuttum ya gelirse aklıma eklerim.

Sabah da birisi erkek arkadaşım arkadaşlarıyla yurtdışı festivaline gidecek filan dert yanıyordu, nickini hatırlayamadım festival sezonu açılmış galiba afsdads.

Neyse esas konumuza dönelim, bu biraz sizin ilişki dinamiğinize bağlı bir şey. Biz mesela sevgilimle her türlü seyahat planını birlikte yaparız yurtdışına filan bağımsız gitmeyi tercih etmeyiz. Bu biraz bizim yapışık ikiz gibi gezmemizden ötürü kaynaklanıyor tabi :D Ancak kimi çiftler daha bağımsız oluyor, bireysel takılma ihtiyacı duyabiliyorlar bu tamamen kişiden kişiy değişen bir durum. Dolasıyla ben iş dışında bensiz gitmesine üzülürdüm yanında olamadığım için ancak kesinlikle kısıtlamazdım. Sonuçta hayata bir kez geliyoruz ve benim yüzünden heveslendiği bir şeyi kaçırmasını istemezdim. Yine de biz her seyahati genelde birlikte planladığımız için biraz bozulurdum, o ise benden daha katı kesinlikle küserdi. Bu bizim bu tarz konulardaki tavrımızın net ve belli olmasından kaynaklı. Sizin oturup karşılıklı konuşmanız lazım, bir taraf bundan rahatsız olup diğer taraf istekli olursa ömür geçmez ne yalan söyleyeyim. Birbirinizin gönlünü yapmaya çalışmaktan ziyade görüşlerinizin tamamen tesadüfi bir şekilde ortak noktada olması daha uzun ömürlü ve mutlu bir ilişkiyi mümkün kılacaktır bence.

Nasıl bir tavır yüzünden engellendiğini hissettin? Bir de içi rahat değilse rahatlatacak bir şeyler yapmak gerekiyor bence, tabii şayet üç günlük bir ilişki değilse. Bi de öncelik meselesi söylenildiği gibi. Gidilir yine gidilecekse ama seneye de yok mu bu? Belki de aldatılma korkusu değildir ayrıca. Hemen tepki göstermemek gerekiyor. Öyle bir grupla bu tatile dahil olman beraber anılman da rahatsız edecek olabilir. Hem herkes bilir aldatacak olanın her koşulda aldatacağını.

tamamen kafa yapınız ve aranızdaki ilişkinin dinamiği ile alakalı. ben olsam şöyle düşünürüm: bu, erasmus ya da yurt dışında okumak gibi uzun vadeli bir plan değil. kısa bir tatil. sırf o da benimle gelemiyor diye nereye gidip nereye gidemeyeceğini belirleme hakkını elde etmiyor. bu açıdan engellemek ya da küsmek kesinlikle abartılı bir tepki (bana göre).

ancak tamamen ters tepki vermese bile kızın kendisini huzursuz hissetmemesi için bazı önlemler almak, onu ikna etmek lazım.

Bence gitmelisin, bunda kizip kusecek bir sey yok ama onu mutsuz edip gitme. Nasi yabicam dersen, sevgililik muessesesinde olmak kolay degil :D