bilgisayar ekranı gelmeden delete ile bios ekranına geliyorum ordan dvd'yi seçiyorum boot ayarlarından. sonra kaydediyorum ve çıkıyorum yeni ekran gelmeden esc'ye basıyorum gelen ekrandan dvd'yi yine seçiyorum ama olmuyor yine.

dvd'yi takmadan açın. kurulum başlar. gerekirse dvd'yi ister zaten

dvd takmadan da denedim takarakta denedim olmadı. bütün ayarları yaptım dvd'yi seçiyorum son olarak " reboot end select proper boot device or insert boot media in selected boot device and press a key" yazısı geliyor herhangi bir tuşa basınca aynı yazı tekrar geliyor.

cevaplar için sağolun.

dvd sadece driverlar için olabilir, işletim sistemi üzerinde yok ise ayrıca bulunup kurulması gerekebilir.

Burada önemli olan, bilgisayarın veya adaptörünün üzerinde işletim sistemi lisansına dair bir çıkartma olup olmadığı. Eğer yok ise, işletim sistemi yüklenmeden satılan versiyonlardan olabilir.

Bu durumda da ya kaçak işletim sistemi yükleyeceksiniz ya da bir tane işletim sistemi alacaksınız.

işletim sistemi yokmuş dvd üzerinde yazıyor ama içerisinde yok. sağol.

çift anadal mı, yan dal mı öncelikle? ben olsam biyomedikal seçerim. diğerleri zaten yüzlerce mezun veren bölümler. şimdi büyük bir şirket olsam da bakmam yani çift anadal mı yapmış, yan dal mı yapmış. kimin anadalı istediğimse onu alırım. ama biyomedikal öyle değil, daha spesifik bir şey ya. onu yaparsan orada kendini daha yeterli hissedebilirsin.

burada okulun programı da önemli, bazı okullarda seçmeli ders sayısı fazlaca oluyor ve yan dal denen nane de 6-8 ders alınarak hallediliyor bu nedenle çift anadal'ı seçip, seçmelilerini de hep yan dal'dan alman mümkün.

Sadece özel bir yandal belgen olmayacak. ama zaten yandal sonucunda sana ayrıca bir diploma vermiyorlar. ama anadalda bir diploma alacaksın.

Arkadaşlar okulumda çift anadal içim en az 60 akts yandal içinde en az 30 aktslik ders almak gerekiyor.

eminönü hf dış ticaret'e baktınmı?

www.verginet.net

yani gelse bile vergisini alırız diyorlar. Sen iyisi mi yurtdışından gelen birisine rica et.

@Tears of Devil, bakmadım, inceleyeceğim.

@cursor, acaba vergisini vermek için gümrüğü gitmeme falan gerek kalır mı? Online halledilebilecekse vergisini vermeye razıyım aslında...
Sık sık yurt dışına girip çıkan arkadaşlarım var ancak kimseye iş çıkartmak istemiyorum.

Birol Salman gibi tütün yapan adamlar da var onlara da bakabilirsin. Çok efsane tütünleri var adamın özellikle denemek istediğin marka falan yoksa bu şekilde üretim yapan adamlar çok daha iyi olur. Rica et getir götür falan zor iş bunlar. Kendin çıkıp giriyo olsaydın olabilirdi belki ama.

@Giovanni Pipitto, daha önce hiç duymamıştım, hatta pipo tütünü üretenlerin olduğunu bilmiyordum Türkiye'de çok teşekkürler. Birol Salman dışında var mıdır bildiğiniz ve önerebileceğiniz?

geç oldu özür. tütün yapan birol salman dışında bildiğim kimse yok. bulursan eğer bir mesaj atarsan sevinirim. eğer almayı düşünürsen oda notuna kadar not almıştım zamanında mesajla şey ederim dosyayı.

panik yapmayın. geçmiş olsun. banka bu işi çözer.

dilekce verin. kardesimin de basina gelmisti banka ödedi. galiba atm deki kameralari inceliyorlar

Hesabınızda başka para varsa veya yatma ihtimali varsa hesabınıza bloke koydurun ki daha fazla gitmesin. ATM kameralarıyla çözülür iş.

Çok teşekkürler de yarınp bankaya gideceğim oraya nasıl işlemler yapılıyor? Acayip paniğim şu an. Paranın iadesi için ne gibi işlemler yapılmalı? Müşteri hizmetlerinden hesaba bloke koydurttum evet.

aynı gün mü olmuş?

Ben ikisinde atmden cektim, ucunde cekilmis, hemde esenler subesinden :((

PAnik yapmayın, durumu anlatan dilekçenizi alıp muhtemelen sizi yollayacaklar. Esenler'de çekilen yer off-site ATM'yse biraz daha uzayabilir iş, Şube ATM'siyse daha kısa sürer. Bence 2-3 iş gününü gözden çıkarın. Parayı çeken kişiyi tespit edip (yani çekenin siz olmadığınızı görünce) paranızı iade edecekler size büyük ihtimal, sonra adamı şikayetle falan uğraşacaklar o kısmı sizin için önemli değil.

Banka güvenlik zaafı oluşturmuş konumda olduğu için kasasından size ödeyecektir, diye düşünüyorum.

Şöyle bir durun var kardeşimin de ayni atmden benden once para cekti 2 haziranda yanimda iken, simdi baktik onun 30 lirasina dokunmamislar. Bu konuda bize ispat yukunde sorun cikartmalarindan korkuyorum.

Atm kamerasından halledilir. Annem bankacı olduğu için bir kaç kere ben de izleme fırsatına erişmiştm. İşlemin saati falan belli olacağından direk bulunur çeken diye düşünüyorum.

bu yüzden hep kartsız para çekiyorum. bu ülkenin atm'lerine bile güven olmaz.

Kart kopyalama durumunda sizden bağımsız bir mağduriyet olduğu için banka size geri ödeme yapar. Bankaya durumu bildirmeniz yeterli.

selam, geçmiş olsun.
panik yok.
önce bi ev sahibini ara, olayı anlat. yatırıcam ama geç yatırıcam abi falan de, içten bi üzgün olduğunu belirt.

sonra dilekçe yazıyorsun.
geçens ene benim de başıma geldi, üsküdar'da kart kullandım ve küçükbakkalköyde aynı günün akşamı kalan paramı kopmple çekmişler.
tabi beni banka arayıp uyardı, şarta blokaj koyduklarını söylediler.
dılekçe yazdım, ulaştı mı diye kontrol ettim arayıp.
kamera kayıtlarına falan bakıyrolar o bankamatiğin.
sonra sen değilsen iade ediliyor.
yaklaşık 15 gün sürmüştü yalnız, bilgin olsun.

edit: sen, kardşein yanında diye şifreni raat girdiysen, onlar da kartı kopyalayıp senin şifreni kullanıyorlar :)
yani bana söylenen çalınma planı bu.

Sabah gidip dilekçeyi verdim, hesapları da kapadım, beklemedeyiz. Teşekkürler herkese.

Evet, banka iade edecektir, ama öyle 3-5 gün sürmüyor, çoğunlukla 15 gün 1 ay arasında bir süre alacaktır. Kendini buna göre ayarla, ev sahibin ile görüş.

Hayır silinmiyor, sadece ara vermeden öğrenimine devam etseydin öğrenim sonuna kadar ertelenebiliyordu belli şartlarda ama sanırım onun da bir üst derece olması lazım Yüksek Lisans için falan filan.
Silinme için ise bir senin dediğin gibi bir seçenek mevcut değil.

Malesef böyle bir uygulama yok, öğrenci iken evlenip 4 yıl içinde 3 çocuk yaparsan borçlarının %50'si aile koruma konuna göre devlete aktarılıyor yani siliniyor, eğer boşanıp-tekrar evlenip 3 çocuk daha yaparsan borçunun tamamını sildirebilirsin.

ana para silinmez üste binen faizler silinebilir en fazla. ödeme bence hesabına bloke falan gelirse sonra düşünürsün.

yuksek sicaklik. onun icin de saglam ocak lazim. bir de tavanin iyice isindigindan emin olmadan eti atma.

ben bu kizdirma teknigiyle celik tencerede yag kullanmadan sote bile yapiyorum.

Yaklaşık kaç dk en büyük gözde ? Ve mesela tava kizzdiktan sonra altını kızıyor muyuz ?

hayir abi kisma. en buyuk goze koy. atesi kokle. tavanin isindigini da elini yaklastirip anlarsin. yaklastiramiyorsan isinmistir.

ben ilk denememden evvel en büyük sorunun yapışma olacağını sanıp zeytinyağı sürdüm etin iki yüzüne de.Ama bende hiç yapışmadı. Üstte arkadaşın da dediği gibi iyice kızdırmak lazım.Elini tavanın üzerinde 3-4 saniyeden fazla tutamaman lazım. Tabi tava da önemli. Bazı tavalar emaye kaplı onlar daha az yapıştırıyor.Bendeki Emsan mesela öyle

Benimki lava öküz gibi ağır. Bugün balık yapacağım da hic yağ koymayayim o zaman

Eti baharat ve cok az zeytinyagi ile bekletiyorum.

Tavayi 5-10dk isitip, "artik daha fazla isinmaz bu" diyince atiyorum etleri.

Balik yapmiyorum tavada, sadece et yapiyorum zira etin tadi da yavas yavas tavay geciyor. Baligin kokusu kalir, garip olur.

Yag koymayin. Bende de lava var.

dokum tavayi kesinlikle deterjanla yikamiyorsun.

bir de ecnebilerin seasoning dedikleri bir olay var. tencereye incecik bir kat yag surup bosta 15-20 dk isitmak. o esnada yag yaniyor ve yapsmaz bir katman olusturuyor.

et yaparken de biraz yaglayayip 5-10 dk isinmis tavaya koymak gerekiyor.

balik hic yapmadim demir tavada. kokusu kalir diye ona ayri tava oneriyorlardi internette.

balıkta çok zorlanabilirsin. Zira yapışmaya çok meğillidir. 10 dk ya yakın yüksek ateşte tavayı ısıt sonra balığı koy. Burada ikinci önemli nokta et veya balık pişince kendini bırakacaktır. Daha erken çevirmeye çalışma, hepsini yapıştırırsın.

ya da biraz daha düşük ateşte önce fırın kağıdına sonra aluminyum folyoya sararak da pişirmeyi deneyebilirsin.

evde yenir lan başka nerde yenicek

tinyurl.com

evde +1

öğrencilik evsizlik görmediyseniz demek ki

kısır için eve ne gerek, 1 kap 1 bıçak yeter de artar. Elbet olduğun yerde vardır bir mutfak.

120mb dosyayı 9mb a düşürebilmen için, içindeki fotoğraf ve grafiklerin abartı çözünürlüklerde olması gerekiyor. Yoksa pek bir işe yaramaz.
gönder bir bakalım diyeceğim ama dosya büyük

duamı isterim.

smallpdf.com

acrobat pro ve acrobat distiller var ise uzun uzadıya anlatayım bir yöntem daha var.

illustrator veya vektör dosyası varsa, ayarlardan quality: smallest file size seçip compress bölümünde image quality high yapman gerek. eğer elindeki şey sadece pdf ise smallpdf.com

bu siteyi dene fakat 120'den 9'a düşmenin bu şekilde imkan ihtimali yok. ancak yukarıdaki şekilde olur.

Peki tekerlekten nasıl hesaplıyor? Farklı yanaklarda, jantlarda lastik takıyor, araba bunu nereden biliyor?

Tekerlekten olduğunu sanmıyorum. yoksa farklı bir çap lastik taktığın zaman km saatinde sapma olur. emin değilim ama diferansiyelden ya da bir kaç noktadan yaptığı ölçümlerin karşılaştırması sonucunda bir değer çıktısı veriyordur.

jant lastik olcusu neyse ona gore programlaniyor iste.

edit: @draconas oluyor zaten?

@nxtrls o zaman 15" jant arabaya 17" jant takarsak kilometre hesabı feci şaşacaktır. Haksız mıyım? Hem yanak ölçüsünü de değiştirebilirim. Eğer arabalar böyle ölçüm yapıyorsa hep hatalı çıkıyordur o değer. Başka bir hesap olmalı, en azından günümüzde.

Zaten orijinal arabayi bile hiz gostergesiyle cep telefonu gpsini kiyasladiginda her 10km/h ta 1 km/h fazla gosteriyor cunku program takabilecegin en genis cap lastige gore hesapliyor. Bu sebeple 200 bastim diyen arkadaslar aslinda gpsden kontrol etseler 180 kusuru gecmemis oluyor realitede. Yani ozetle tekerlekten

@arandur simdi soyle bir durum var, bu degerler zaten hatali. hiz gostergesi de, km gostergesi de. gps falan kullanmadiktan sonra mesafeyi "tam" hesaplamak zaten mumkun degil, pek cok degisken var. sizin bahsettikleriniz bunlarin birkaci.

vites kutusuna takılan km halatı ile.

lastik devrinden hesablıyor hatta lastik capı değişik lastik takıldığında büyük doğruluk falan kalmıyor.

Şurada gayet güzel açıklanmış çalışma prensibi.

www.bilgimnette.com

araba ilk ayarındaki lastik jant ve yanak genişliği ile ayarlanır. Sonra lastik büyüklüğünde bir değişiklik olursa, yeniden ayarlanması gerekir.

Yine aynı nedenle Taksiciler tekerleklerini değiştirerek kar etmeye çalışırlar ama Taksilerde bu denetim özel araçlara göre çok daha düzenli yapılır.

Vize alırken multi olması önemli. Yunanistan rahat verir ama Yunanistan'a da mutlaka giriş çıkış yapın. Bir yerden sonra 1-2 yıllık vizeleri kolayca alırsınız zaten (henüz uzun vize almadığınızı var sayıyorum)

ilk girişi hangi ülkeye yapacaksanız oradan alın, sonra kafanız rahat bir şekilde istediğiniz Schengen ülkelerine gidersiniz.

Şuana kadar kaç giriş çıkışın var, mali durumun ne? özelde misin, devlet memuru mu? gibi pek çok etkileyebilecek faktör var.

Ancak, öncelikle yukarıda saydıklarımdan iyi bir geçmişe sahip olsan bile ticari bağlantı olmaksızın turistik bir vize alacaksan bu kadar uzun süreli ve çok girişli vize almak kolay olmayabilir, ama şirket üzerinden alırsan; ilki kısa bile olsa devam eden vizelerin 6 aydan başlamak üzere uzun süreli ve çok girişli olacaktır.

Mesela Almanya'dan aldım. Gittim gezdim, sonra döndüm Türkiye'ye. 2 hafta sonra tekrardan mı Almanya'ya gitmem lazım yoksa diğer ülkelere gidebilir miyim?

@cursor Özel şirkette çalışıyorum. Daha önce İspanya için almıştım. 1 aylık vermişlerdi ama 1 hafta süreliydi :) Bankada deli gibi param yok.

işte o bankada paran olmaması durumu nedeni ile şirketin arkanda olması bayağı büyük bir faktör. İthalat, ihracatta yapan bir üretim şirketinde isen hiç düşünmeden 6 ayı basarlar ilk seferinde. benim şimdi 2 yıllık almanya schengenim var. Yıllık 100 milyon euro civarı ihracat yapan bir firmada çalışıyorum. Öğrenci iken de 16 vize almışım şimdi eski pasaporttan saydım.
Schengen i aldıktan sonra schengen bölgesinde istediğin ülkeye gidebilirsin.
ayrıca 6 aylık pasaportlarda 90 gün giriş vardır. uzun vizelerde normal uygulama vize süresinin yarısı kadar kalış süresi vermektir. ama tabi bu da durumdan duruma değişebilir.

Bilişim şirketi olduğundan ithalat ihracat durumu malesef yok. Daha doğrusu büyük şirkette değilim. İstenen miktar 2k ve bankada 10k olması gerekiyorsa onu da halledebilirim. Peki maksimum vize için hangi ülkeden almak gerek?

Siz tereddüt etmeden şirket üstünden ya da şahsi olarak (şirketten doğru vize almanız kolay olur ve süresi uzun olabilir) başvurunuzu yapın bence. Yunanistan şu sıralar en kolay yer. Gidip gelin adalara ucuz yollu, sonra istediğiniz Schengen ülkesine gidersiniz. Artık o kadar sıkı tutmuyorlar işi.

Siz başvurunuzda "multi" işaretleyin. benim ilk vizem multi 3 ay, sonra 6 ay, 6 ay gitmişti. Eşime 3. sefer Fransa 1 senelik vize verdi.

isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü demişler.

yeni açılan malazgirt bulvarı mı ne var ya. odtü'nün içinden geçen yol. işte o yol direkt vişneliğin yanından geçiyor. google maps güncellenmemiş sanırım ama yandex haritalar'da gözüküyor.

harita.yandex.com.tr

Arabamız yok. Çok yürür müyüz? Önünden geçen dolmuş-otobüs biliyor musunuz?

arabanız yok ise o yönden yürümeniz çok zor. geçilecek pek bir yer yok, ama chp nin oraya doğru inip sonra eskişehir yolunun altından güney'e ODTÜ'ye doğru devam edin, soldaki ilk yoldan 100. yılın içine girin ve evrensel kolejinin oradan sağa dönün.

Ya da sora sora devam edin.

Ama dediğim gibi pek yayanın yürüyebileceği bir yol değil. Yolu atlamanız gerecek. Taksiye binmenizi öneriririm.

Ve hayır o yönden vişnelik tarafına giden bir toplu taşıma yok. Milli kütüphanenin oraya kadar dolmuş ya da otobüs ile inip, sonra da 100. yıl dolmuşlarına binebilirsiniz.

@cursor, armada'nın önünden de geçiyormuş galiba bu dolmuşlar. doğru mu? peki bu yüzüncü yıl dolmuşu vişneliğe kaç dakika mesafede bırakır bizi ?

2 dk :D

ama 2 kişi falansanız zaten 2 kez dolmuş 8 tl para vereceksiniz. taksi de daha fazla tutmaz hem de sizi 30dk yoldan kurtarır.

armadadan yüzüncü yıl dolmuşlarına binip pazar yerinde inerseniz 5 dkda yürüyerek vişneliğe varabilirsiniz. vay canına, mezun olduktan sonra ilk kez ankarayla ilgili bir yol tarifi verdim, duygulandım :)

Yok biz Cepa'ya metroyla gitmeyi düşünüyoduk zaten, Armada'da ineriz. Dolmuş daha uygun :) Teşekkür ederim.

okulunuzun tez formatı ile ilgili dokümanını kontrol edin. okuldan okula değişeibilir bu durum.

haziranda oluyordu

fen bilimleri ile ilgili olduğunu düşünerek istersen şu numarayı arayıp sorabilirsin. en doğru bilgiye buradan ulaşırsın.
+90 (222) 335 05 80 / 3450 - 1755
3450 öğrenci işleridir.

alanın FBE değilse, web'de diğer enstitülerin iletişim bilgileri de mevcut.

hocam 3 kişiyiz şu an yardım ediyoruz birbirmize zaten. Yanıma gelen arkadaşları şişirdim bayağı. Zaten her saatte herkes şişik oluyo. Biraz dikkatli olup dereceye girdik bak bi kaç kere sorun değil.

go go go

İlk 10'da 3 kişiyiz görsel eklendi devam. Arkadaşlar ikiye bölünen arkadaşı büyük olanlar yesin daha sonra w ile feedlesin. Tekrar birleşmeyi beklemeyiz böylece. Daha büyük bi rakip geldiğinde en büyük olanınıza yedirin kendinizi tabiki de tekrar yanına gidip alırsınız sonra.

Oynuyoruz hâlâ 4-5 kişiyiz şu an. Avcı kusura bakma bu ara yiyemedim senin küçükleri laglıyım biraz. Yeni görsel eklendi.

Ek: hocam tekrar deneyin undefineddan sonra socket open demesi lazım.

Edit: Bugünlük benden bu kadar arkadaşlar. İlerleyen saatlerde uplarım belki. Sunucu ipsi değişmediği sürece oynamak isteyenler duyurucular sürekli bu ipyi kullanabilirsiniz. Ekşi duyuru olarak aynı odada oynamış oluruz en azından.

bu gurur hepimizin
imgur.com

ED nickliler birbirlerini kovalıyo :)

rezerved

bass solo take one, tüh be kaçırdım :D şaşırmıştır herkes. aynı serverda oynamaya devam arkadaşlar ip değişikliği olursa haber veririm favoriye alın siz.

beyler bence nick başlarını değiştirmeliyiz. baya fake var ortada. az önce kendi fakeimi yedim.

yilki ati, hocam nickbaşını da değişsek onu da kopyalayacaklar. Bence şöyle yapalım. İlk defa ed tagli gördüğünüz birisine w atalım w ile karşılık versin ve 5 saniye bekleyip tekrar w atsın. 5 saniye sonra 2. w'yi atmayan bizden değildir.

edit: bu iptal arkadaşlar karşıdakinin bizden olduğunu nasıl onaylacağımızı ana giride belirttim.

ed/bela siker nickli arkadaş bizden değildir.

ulan şu feykimi bulsam fena yapıcam. bu bela siker de tam şerefsizmiş valla

@ebonni yüzünden çıktım direkt ed taginden. görür görmez attı yarısını üstüme...
tek başıma tagsiz 7. oldum sonra patlayıp çıktım... gruba güven olmuyor demekki...

ucan spagetticanavari, hocam eboni gayet yardımcı oluyordu. muhtemelen nickinizi tanıyamamıştır. ebonni 2.sıradayken yaptıysa bunu normaldir. adam 4bin scorea ulaştı. Yazılar o kadar küçülüyor ki o boyuttayken. Görür görmez w leyin ki dikkat etsin isme.

edit: bela siker boom oldu.

Doğru yerde miyim bilmiyorum ama şu an ilk 10'dayım, buyurunuz geliniz :) sıkılında birisine devredeyim.

Oyun sonrası editi: oddyseus ilkinde zamanında besleyemedim birader çok geç oldu, kusura bakma. Diğerinde de feci kıstırdılar beni, yoksa kütleleri sana atıp çıkacaktım :) başka sefere daha uzun oynayalım.

sevgikusunkanadinda, güzel oyundu bugünlük benden bu kadar.

Arkadaşlar en tepede belirttiğim gibi çok fazla ED birikince fakelerimiz türüyor. O yüzden herkes nickinin ilk harfini küçük ve 2. sesli harfini tekrar etsin.

oddyseus= ED/oddyseeus gibi

romalılar?

su an derslerden pek giremiyorum ama attim fava.

Undefined ip güncellenmiştir.

Yok mu bu akşam?

ben undefined alıyorum.

zöge vatan hainidir, zor durumda milletten kaçarken sağ gösterip sol vurup beni yemiştir. oynamıyom ben

Şuan oynanmıyor mu?

sunucu undefined diyor farklı odada oynuyorum ben..

yarım saattir tek başıma ekşiduyuru'nun adını savundum. ilk 10'da takıldım fakat sonra teslim olmak zorunda kaldım. hep destek bekledim, nerelerdeyiz a dostlar?

edit : undefined dedikten sonra socket open diyor altında, o zaman hangi server'a bağlanmış oluyor? birkaç kere denedim aynı oda geldi yine.

edit 2 : i.imgur.com

ama neden mozilla için geçerli değil :(

oynayamıyoruz..

WebSocket connection to 'ws://185.3.94.30:443/' failed: Error in connection establishment: net::ERR_NOT_IMPLEMENTED
main_out.js?502:2 socket error
main_out.js?502:2 socket close
main_out.js?502:2 Find EU-London
main_out.js?502:2 Connecting to ws://109.237.25.81:443

ip güncellenmiştir. oynamaya devam.

kargn, hocam şu şekilde ctrl v + enter yaparsanız sorun çıkmaması lazım

connect ("ws:///213.168.250.98:443")

parentezi de dahil ediniz.

maalesef olmadı. virüs koruma yok, hiçbir şey yok ikinci gün oldu dns çerez temizledim olmadı.
iş formata ilerliyor.

kargn, farklı tarayıcı denediniz mi?

i.explorer var korka korka açtım sonuç:
2.bp.blogspot.com

ben opera kullanıyorum bi sorun yok valla dene istersen :D

indiricem artık çare kalmadı. ARO dostum. derdimle dertlendin.

edit:
opera indirdim, akıyor baloncuklar.. bu da bozulursa safari konqueror derken bütün tarayıcılar eskitirim artık :/

olmuyor

ip güncellenmiştir. şimdi deneyin bakalım.

server açıksa geliyorum

:D süpermiş ya

şu an aynayan yok sanırsam hocam bizden.

aynen bu saate kimse kalmamis

Ben gündüz orada olurum. ED/$/Minyatür

"ekşi bebe" ve bazen "ekşi destek" nickleri ile oynuyorum. skype grubu hoş olurdu.

edit: ED/bebe nickini kullanmak farz oldu.

undefiened diyor.

skyp da olur ama whatsapp grubu daha kullanışı olurdu.

whatsappte oynarken yazışamayız ama :(

var mı günün bu saatinde birileri??

aynı serverdayız o zaman.

1- odysseus hayatımda gördüğüm en boş ve işsiz adam olabilirsin
2- teams dışında ittifak kuranlar oyunun içine sıçıyor, çok küfür ediyorum, lütfen yapmayın. Rica ederim

su an girebiliyor musunjlu

oddy geçen benim itlaf nickli oyunumda epey zalımca yedi beni.

mistreated, yav he he modern köle seni.

kutsalbok, bugün yokum.

kargn, hocam [$] Oddyseusken mi yedim? Bi tane itilaf hatırlıyorum ama aynı tag yoktu o yüzden yemişimdir :D

o itlaf bendim. bileydim aynı odaya düşeceğimizi :))

oynayan varsa girelim?

Aranızda dayanışmayı bilmeyen bazı yamyamlar var :(

var mı oynayan?

Gelmek isteyen olursa connect("ws://37.187.171.113:448")

Hocam geldim de çok laglıyım çıktım.

@saygılarefendim var var da listede birinciyi yazarsan iyi olur doğru yere girelim.

connect("ws://37.187.171.113:448") dayım gelecek varsa. Şimdilik [$] Oddyseus um gelen olursa ed ye dönerim.

turkey server'ı açılmış :)

edit : çok yavaş.. bizim ip'yi de donanımhaber basmış :)

Şirketine masraf olarak gösterebileceğin ne kadar giderin olacağına göre değişen bir cevabı olur bana göre. Mesela ayda 5500 lira gider gösterebilirsen şirket adına faturalı (çoğu şeyi şirket adına faturalı alabilirsin ayrıca evin faturalarını da gösterebilirsin) sadece 5000 liranın gelir vergisini ödersin. Ayrıca 5500 liranın da kdv'sinden kara geçersin.

ben ikincisini alırdım, göründüğü gibi değil şirket işleri pek. kiranın bir kısmını düşebiliyorsun, eve ait faturalarında sanırım %20 sini düşürüyorsun vergiden, daha sonra da deli gibi fiş/fatura toparlaman lazım ki vergi düşebilesin. sonuçta aynı paraya gelecek +ekstra uğraşacaksın.

eğer şahıs firması kurduğunda sadece o firma için çalışacaksan, başka işler yapamayacaksan şahıs firması kurmanın pek bir manası yok.
ama başka işler de kovalarım filan diyorsan firma.

başka iş yapmayacaksan hiç bir anlamı yok, ve muhasebeci ücreti, vergiler, sigorta, ıvır zıvır derken yine aynı paraya yaklaşacaksın.

Belki fatura kesersen ve düzgün bir harcaman var ise biraz daha kar elde edebilirsin ama her hafta belli bir süre ıvır zıvır işi ile uğraşman gerekir.

Eğer 1 den fazla yer ile çalışmayacaksan çok gereksiz bir durum olabilir.

telefoncuların takıldığı forumlar var.

kendi kendime yaptıklarım: iphone 4 home tuşu değiştirdim, iphone 5 pilini değiştirdim. iphone 4 power tuşu değiştirdim. pili değişmesi gerekirse muhtemelen onu da değiştiririm.
kısacası öyle muhabbet gerektiren bir şey yok. elinde gerekli aletler ve yedek parça varsa elin de birazcık maharetliyse yaparsın. youtube çok faydalı bir icat bir başkasından daha yardımcı oluyor açıkçası.

fixit e bak güzel içerikler oluyor.

Ben de 4s'in kayıp wifi anteni yerine aluminyum folyodan press ile parça yapmış adamım. Dikkatli olursan ve ekipmanın var ise kolay bir olayı yok.

metro grosmarket'te ve benzer grosmarketlerde var.

online sipariş için gittigidiyor, ebay, alibilmemne falan bakınız.

toptan plastik poşet, kap üreten ambalajcılarda bulunur. internetten de alabilirsin. ama bunlar toptancı olduğudan biraz yüklü miktarda alman gerekebilir.

aksi takdirde Metro'lardan falan da alabilirsin.

istoçtan

poşet toptancısında falan var, internetten de arayabilirsin, plastik peynir kabı arattım ilk sonuç bu geldi.

www.kullanatmarket.com

yine büyük marketlerde de oluyor, carrefour, migros vs.

mini-itx olsa bile muhakkak düzgün havalandırılan bir sistem yeğleyin. işlemci olarak mutlaka intel seçin. preview işleri için ramleri olabildiğince yüksek tutun 32-64gb, renderlar için ortalama ssd kullanmak işlemleri bir tık daha hızlandıracaktır

benim aklımda r9 290x vardı. gtx 970 da mı verimli olur ? bir de asus'un h81'lerine overclock yapılıyor diye biliyorum doğru mudur ?

oc ile yüklenip cihazların standart ömürlerini düşürmeyin bence. oc ile yapılacak işler standart render sürelerini "extreme" etkilemiyor. iyi işlemci, hızlı disk her şeyin dermanı bu tür işlerde. daha fazlası gerekirse render farm formunda 2 pc-server ile cluster deneyebilirsiniz

r9 290x ve gtx 970 oyunlar için tasarlanmış kartlar. benim tavsiyem render işlemlerinde oyun kartlarının performansının kat kat üzerinde sonuçlar veren profesyonel ekran kartı alman yönünde. www.hizlial.com gibi. kötü yanı bunlarla da oyun oynanamıyor :)

İş yerinde Solidworks için Nvidia GTX 970 kullanıyorduk ama bir türlü performans alamadık, çok daha eski bir quadro ekran kartı çok daha iyi sonuç veriyor. Testlere ve kart özelliklerine bakıldığında GTX 970 çok ileri görünüyor ama Quadro serileri bu tür Cad / 3d işlerinde eline veriyor GTX'lerin.

deli gibi lisans parası verilen programları çalıştırmak için daha iyi bir sistem alın bence. En azından ekran kartı profesyonel olsun ve 32 gb ram ve SSD harddisk i olsun.

dolar saniyede kaç kere değişiyor haberin var mı bilmiyorum ama doğaldır yani.
bankanın o saatteki kurlarını falan sana gösteriyor zaten extrende, açıp bakarsın bankanın internet sitesine.

yapacak bir şey yok banka kurları serbest piyasadan yüksektir. dolar hesabı aç oradan yap alışverişini.

ekstrenin dolar olarak gelmesini isteyebiliyorsun bazı bankalarda. tlye çevirilmiyor, ekstre geldiğinde dolar olarak ödüyorsun.

bankanin o gunku kurunun en yuksek fiyatindan da yuksek ama %3 komisyon ekliyormus banka, bunu bilmiyordum.
dolar uzerinden kredi karti actiracagim, tesekkurler.

Hocam visa kart isteyin bankadan ve dolar limiti de belirleyin. Hem tl hem dolar limiti tanimlanir. Dolar harcayinca o limitten kullanir dolar odemesi yaparsiniz. Dolar hesabindan da kesinti yaparlar. %3tw siz dcc ue girmissiniz.

Yalnız dolar üzerinden Kredi kartı ekstresi alırsanız, bu sefer bütün doviz cinsinden borcunuzu son ödeme tarhine kadar ödemeniz gerekir, min. tutar diye birşey olmaz ve 1 gün bile geç yatırırsanız inanılmaz yüksek ceza ve vergileri var. Dikkat edin.

2 gün önce bende birşey aldım 2.77 den çevirdiler aq

otel tekinoğlulları kendi çapında ünlüdür, sorun yaşayacağınızı sanmıyorum ama illa otel olsun demezseniz günlük kiralık apartlar var merkezde eşyalı dayalı döşeli, 60-70 lira civarı (günlük), onları tavsiye ederim hem daha rahat edersiniz ev ortamı.

o paraya avrupa tatili yaparsınız, şaka gibi.

hangi otellere sordunuz?

abacı otel
gürgenci otel
ada life
ibis otel
madam tadia
anemon

www.arwenresidence.com

Airbnb.com

manyak mısın 2 gece için ne 5760 tl si. maksimum 2 gece 450-500 tl olur. 2 kişi 1 oda için söylüyorum. gir booking.com dan bak.

namlı otel
verman otel
sör otel


deneyiniz. Eskişehir'de otel özellikle haftasonları hep zordur, bu üstteki oteller de çoğunlukla tam dolulukta çalışırlar ama yine de sorabilirsiniz.

Google'dan baktım, daha önce denemedim fakat iki altyazıyı birleştirerek yapmışlar. spanish.amandajw.com

altyazı birleştirme sitesi: pas-bien.net

altyazı dosyalarını açıp aynı dakikalar için iki altyazıyı da girersen mümkün olur
başka teknik işler ile uğraşmaya gerek yok, direk altyazı dosyasını editlemek

vlc kullanmadığım için bilmiyorum ama bsplayer'da çift altyazı olayı var ve gayet kullanışlı. tavsiye ederim.

anime izle. ingilizce alt yazı ile. altyazıları okurken sözlüğe bakma. izlediğin görüntülerden kelimenin anlamını çıkar. bu şekilde kafaya kazınıyor. ( anime yerine dizi vb şeyler de olabilir. telafuz içinse ingilizce diziler, kulağın duyması lazım )

yabanci dizileri orijinal dilinde izleyerek, bazen alt yazili bazen alt yazisiz. ikisi de ayri guzel oluyor, bir de turkce ve ingilizce alt yaziyi sikildikca degistiriyorum. omegle falan gibi ortamlarda da konusma pratigi yapabilirsin. amac sifirdan birsey soylemek, cumleyi kafada kurmayi ogrenmek. simdi omegle yerine baska birsey kullaniliyor da olabilir. iste oyle aninda chat yapabilecegin bir yere gir arada, yemekten sporda konserden vs vs genel gecer konulardan bahset.

Kişiliğin büyük etkisi oluyor.
Günün büyük çoğunluğunu kulağımda kulaklık, bilgisayarda bir şeyler okuyarak geçirebilen bir insanım. Hiçbir zaman ingilizce öğrenme niyetiyle ilerlemedim.

Hep yabancı olan şeyleri merak ederdim. Çocukken yabancı kanalları izlerdim, eve ilk bilgisayar alındığında hep yabancı sitelerde dolaşır, anlamasam bile okurdum.

Zamanla tamamen anlamaya başladım. İngilizce tüm dünyada konuşulduğundan inanılmaz zengin bir dil kelime açısından. Argo, bilim, teknik, tüm dünyadan bir şeyler var.

Hiçbir şey yapmasam bile amaçsızca internette dolaşırken ingilizce radyo açık oluyor, okuduğum, izlediğim şeyler de genelde ingilizce içerik. Böyle olunca kendiliğinden öğreniyorsunuz zaten.

Eğitim olarak da okuldaki derslerden başka bir şey görmedim. Gramere takılmayın lütfen. Çok sıkıcı ve kastırıcı şeyler. Onu da sağlam öğrenmek önemli ama birincil ilke olmamalı.

Bir yere önceden yazdığım yazıdan alıntı yapayım,

1. Dil en etkili kulaktan öğrenilir. Hiç farkında olmadan ve pek bir şey yapmadan sadece düzenli "ingilizceye maruz kalma" yöntemiyle bir süre içinde çoğu şeyi anlamaya başlayabilir, cümle yapılarını kavrayabilirsiniz.

Onun için en sağlam kaynak BBC Radio 4 ve World Service benim için. Her gece uykuya dalarken ve evde başka dinleyecek bir şey yoksa fonda bu radyoyu açıyorum. Bilgisayar başındayken müzik dinlemediğinde bir sekmede bu link açık kalabilir:
www.bbc.co.uk
www.bbc.co.uk
Ayrıca telefonda BBC News veya TuneIn radyo uygulamasından her an dinleyebilirsiniz.

2. www.voscreen.com
Bu site bir çeşit facebook oyunu gibi. Facebook ile giriş yapabilirsiniz. Eğer profilde bu siteyle ilgili şeylerin çıkmasını istemiyorsanız Facebook ile giriş yaparken pencere gelecek. "Okay" butonuna değil de, "Skip" butonuna basın. Çok da önemli bir şey değil aslında. Film, dizi ve reklamlardan ortama 10 saniyelik kesitler gözükecek, türkçe karşılığı olan iki seçenek gelecek ve doğru olanı seçeceksiniz. Puanı kafana takmayın, sürekli yanlış yapabilirsiniz ama dinleme ve çevirme becerisini kısa sürede sağlam etkiler.

3. www.engvid.com
Bu da gördüğüm en sağlam İngilizce öğretme sitesi. Bunu da şöyle kullanabilirsiniz,
Yukarıda "All Lessons" diye bir link var. Ona tıklayıp gelen sayfada sol tarafta istediğin seviyeyi ve konuyu seçip "Find Lessons" butonuna tıklayarak videoları getirebilirsiniz. Çoklu seviye ve konu seçimi yapabilirsiniz. Beginner olanlar başlangıç seviyesi ve çok basit anlatıyorlar konuyu. Eğer denilenlerden bir şey anlamıyorum derseniz üstte gösterdiğim iki seçeneği düzenli kullanırsanız hocaların anlattığı şeylerin neredeyse tamamı iki üç ayda anlaşılır hale gelir.

4. Aklınıza takılan kelimelerin karşılığına tureng.com'dan bakabilirsiniz, yeni öğrenme sürecinde karşılık bilmek oldukça faydalı. Dil öğrenmeye yatkınlık varsa zaten 6 ay 1 yıl içinde dizi filmleri sadece ingilizce altyazıyla izleyip çoğunu anlayabilirsiniz. O zaman da sadece aklına çok takılan kelimelerin karşılığına bakarsınız. Bir seviyeden sonra kelimeleri tahmin yetisi gelişiyor.

5. Biraz da ingilizceyi "kafaya takmak" gerekiyor. Mesela her fırsatı değerlendirmek önemli olay. Bir bebek iki üç yaşından sonra her şeyi anlayıp konuşmaya başlıyor, biz de o yöntemi uygularsak çok iyi sonuç alıyoruz. Sadece kurs ve salt ezber pek işe yaramıyor, sıkılıp bırakınca unutuluyor. Ben sevdiğim şarkının hemen sözlerine bakarım, telefonuma müziğin yanında podcast atarım, konuşma içerikli ingilizce yayınlar dinlerim. Gözüme çarpan kelimeleri dilden dile çevirmeye çalışırım, bizdeki kelimelerin ingilizcedeki karşılığını merak ederim, google'da karşılığı aratıp cümle içinde kullanımlarına bakarım ve kalıcı öğrenmiş olurum böylece. Youtube'da bilim, sanat, gezi, komedi içerikli binlerce kanal var onları izlerim, merak ettiğim konuları ingilizce forumlardan, bloglardan okurum. O ufak seviyeyi atlayıp azıcık anlamaya başlayınca işin keyfi çok güzel çıkıyor. Hadi biraz ingilizce çalışayım gibi sıkıcı bir süreçle değil de günlük hayatta keyif yaparken dil kendiliğinden gelişmiş oluyor. Şimdilik bu kadar.

hadi ya la'nın yazdığı "düzenli olarak ingilizceye maruz kalma" kesinlikle durumu en iyi açıklayan cümlelerden biri. ben de böyle öğrendim, baya ilerledim. asıl formal eğitimi 13-15 yaş arası okulda aldım. sonra bir daha ingilizce dersi görmememe rağmen hiç bi zaman gerilemedi ingilizcem. hatta ilerledi (24 yaşındayım). ben de toefl sınavına hazırlanmamı sağlayan ingilizce geliştiren kaynakları yazmıştım. umarım işinize yarar:
eksisozluk.com

lisede geliştirdim, üniversitede zaten komple ingilizce üzerinden edebiyat yapıyoruz (abd edebiyatı okuyorum).

ingilizcemi lisede geliştirdim: her sene grameri baştan sona tekrar işliyorduk, her hafta bir film izliyorduk. onun dışında ben de sürekli film izlerdim. ama telaffuz olarak geliştirmeme en çok rap müzik yardımcı oldu. sürekli zenci rapçileri dinleye dinleye şivelerine, kullandıkları argolara, jargona vs. zamanla aşina oldum. filmler ingilizce olmasa bile sürekli ingilizce altyazılı izledim.

bunun dışında bir şey yapmadım. çok fazla pratik imkanım oldu ama zaten yabancı arkadaşlar edindiğimde ingilizcem gayet iyi seviyeye ulaşmıştı.

dolayısıyla; yaklaşık onbeş yıldır ingilizcenin içindeyim, gramerin gücüne ve önemine güvenenlerdenim. o yüzden gramer gramer gramer diyorum. hatta bir kere değil, birkaç kere incelemen gerekir grameri. sonrası zaten film, dizi, müzik, kitap derken gelişecek. ingilizceyi günlük yaşamına tamamen sokman lazım.

ayrıca rusça da biliyorum, rusça pratiğim çok iyidir ama gel gör ki tembel olduğum ve gramer çok çalışmadığım için hala takıldığım nokta çok oluyor.

yani uzun lafın kısası: gramer öğrenerek.
(gramer kurallarını birkaç yıl bakmazsan unutabiliyorsun ama konuşurken hiç gramer hatası vs. yapmıyorsun. kullanım olarak kalıyor dilinde).

edit: tabi gramer dışında kişisel pratik çok önemli. iki-üç günde bir otur ingilizce bir kompozisyon yaz mesela. haftalık 10-20 kelime ezberleyeceğim de, ezberle. colloquial sözlük al, oku falan.

bunları yaparsan gerisi sebat işi. mutlaka öğrenirsin.

okulda falan herkes gibi ingilizce dersleri gördüm.

farkı yaratan kısımlar:
*17-20 yaşları arasında yazları otellerde bellboyluk yaptım.

*sürekli film izledim (ya da ne seviyorsan onu izle yabancı dilde)

* Amerika vE uK'Daki chat odalarına girip cesurca konuşmaya çalıştım.

*Bilgisayar oyunlarındaki her bilmediğim kelimeyi bir yere not aldım.

şu an: Amerikan edebiyatı mezunuyum,ingiliz filoloji üzerine master yapıyorum ve yurt dışındayım.

Gördüğüm şey;dil öğrenmek için yetenek de lazım,ama kendini o dille çevirmek ve o dile sürekli maruz kalmak en önemlisi.

ben de hadi ya la'ya katılıyorum. 2001'de üniversitede hazırlık okuyup intermediate seviyede bitirdim, onun üzerine ingilizce eğitim almadım, ders çalışmadım. bu ay yapılan yds'de puanım 89.

özellikle dili basit olan amerikan dizilerini altyazısız izliyorum yıllardır, anlamakta zorlanıyorsam ingilizce altyazı ekliyorum.

yıllar önce bir ingiliz arkadaşım vardı, zavallıyı çok uğraştırdım. söylemek istediğim sözcüğü bilmiyorsam sözlüğe bakmak yerine "dur bekle anlatıyorum" deyip -mesela kahve için- "sıcak, koyu renkli, sert içecek" diye tanım yapıyordum o da bana "kahve o" diyordu.

öğrenci evindeyken televizyonda sürekli cnbc-e falan açık olurdu, izlemesem bile kulağımda sürekli ingilizce konuşan birileri vardı.

şimdi bana gramer anlat, birine ders çalıştır deseniz önce oturup kitaba bakmam, hatırlamam gerekir ama rahat rahat konuşuyorum, dinliyorum, okuyorum.

ben geliştirmeye yazarak başladım.. penpallar edinmiştim beginner seviyesindeyken.. ilk başlarda bir emaili ya da ingilizce mektupları yazmak için saatler harcıyordum. sonra bi baktım 2-3 dakikada yazıyorum.. tabii sonra dediğim 1-2 yıl sonra.. konuşmak işi biraz farklı. gittiğim ingilizce kursu çok iyiydi. konuşma sınıfları vardı onlara katılıyordum.. bbc yi açıp uyurdum dinlerken... couchsurfing meetinglerinde yabancılarla practise yaptım çokca.
livemocha.com 'da yazdıkların düzeltiliyor bu anlamda bence başarılı bir site.

Okul

Orta+Lise+Üniversite

Üniversiteye geldiğimde zaten oldukça iyi durumdaydı. Üniversitede unuttum bile

grammari salla diyenleri salla.
benim ilgim ortaokulda basladi. sonra anadolu lisesine gittim. muzikle oldukca gelisti. hep sozleri anlamaya calisarak dinledim ve sarkilari soyledim. universitede muzik ve yabanci forumlar haricinde pek bir sey yapmadim. forumlara yazardim cok olmasa da. daha sonra ise girdikten sonra bol bol kitap okumaya ve yabanci dizi-film izlemeye basladim. uc kere kpdsye iki kere de ieltse girdim. kpdsye ilk girisimde hic calismadan 50 puan almistim, daha sonra 72 ve 90 aldim. kpdsye cesur ozturkun kitaplariyla ve bol bol kitap okuyarak basladim. ieltse de ted videolari izleyip, bbc okuyarak ve bol bol dizi-film ile hazirlanmistim. ilkinden 6 aldim ikincisinden 7 aldim. su anda da yurtdisindayim. yurtdisinda ilk baslarda konusamiyordum dusun yani, filmlerden duydugumuz o clear ingilizce yok sokaklarda. once o soku bi yasiyoruz. listening cok hizli gelisiyo yurtdisindayken, ama ben biraz turklerle cok takildigimdan konusmamda yer yer sikintilar var halen. ieltse girsem 7 alirim belki ama yurtdisinda is bulmak icin vs yeterli degil ve en onemli iletisim alani malum speaking. neyi cok yaparsan o en cok gelisiyo. benim readingim hayvan gibi iyidir, cunku cok okudum zamaninda ama speaking icin ayni seyi soyleyemeyecegim. su ana kadar derdimi anlatamadigim bir durum olmadi ama hizli degilim o kotu.

dizi-film vs de bi yere kadar yalniz unutma. ve grammar olarak da grammar in use serilerine bak. muthis seridir.

iktisat okuyan birisine, master yapacaksan da önce çalışmaya başla derdim.
iş hayatına başlamadan master yapmak her zaman çok yararlı olmayabilir.

burada kafa karışıklığı yaratacak bir durum var; oturum izni varsa zaten schengen'e ihtiyaç olmamalı.

oturum izni = 3 ay schengen bölgesinde serbest dolaşım(ülkeye geri dönmek şartıyla) + oturum izni süresi kadar ülkede ikametgah hakkı.

fekat durum şu: ben vizemi oturum izninden önce aldım. vizem 31 Temmuz 2015 görünürken, bana verilen oturum izni (eğitim süremin bitiş tarihi aynı zamanda) 3 Temmuz 2015.

yani elimdeki oturum izni kartı,6 aylık vizemden daha önce sona eriyor. Ofisteki ablamızın dediğine göre, oturum kartı vizenin yerine geçiyor oluyor ve aslında vizemin 31 Temmuz değil de 3 Temmuz geçerliliği oluyor. Fakat asıl asıl kafa karışıklığı şurada: ben belçikayı 3 temmuzda terk edicem zaten ve de-register yapmam lazım oturum iznine. eh, ben ülkeyi terk ederken bir oturum iznim olmayacak zaten. eh yine vizem mi devrede?

ben 3 temmuzdan sonra diğer shengen ülkelerinde serbestçe seyahat edebilir miyim bu vizeyle yoksa bana derler mi: hımm bu D tipi vize, senin çoktan bir oturum iznin olmalıydı. -eh o bitti 3ünde? dersem sıkıntı olur mu.

kafamda deli sorular.

Büyük ihtimalle hayır, sıkıntı olmaz.

Oturum izni demek yarı vatandaşlıktır. Oturum izni süresi dolduğunda ve vize hala duruyorsa turist sayılırsın. Eğitiminin bitiş tarihinin oturum izni tarihi olması bu yüzden, eğitim sırasında herhangi bir hukuk durumu geliştiğinde sade turist olarak değerlendirilmemen için.

kafanda hala sorular varsa Türk konsolosluğuna danışabilirsin. O konularda uzmandırlar.

yalnız vizenin uzunluğu değil, kalış süresi, yani duration of stay önemli olan. orada yazan gün sayısı dolduktan sonra vizenin çok bir önemi yok.

ve evet, d tipi vize oturma izni alabilmen için verilir, bu nedenle iptal olmasa da oturma izni geçerlidir çıktıktan sonra.

sonuç olarak vizen 31 temmuz a kadar geçerli olsa da o tarihe kadar zaten duration of stay i doldurmuş olacaksın.

Geciyor.

Gecerli, sikinti yok. Pek pek turist oldugunuzu belgelemek icin donus biletini gosterirsiniz telefondan.
Ama sormazlar bile.

isvec'te gecerli, ayrica herhangi bir isleme gerek yok. Fakat net hatirlamamakla beraber 6 ay veya 1 sene kadar gecerlilik suresi var. Diger ulkeleri bilemeyecegim.

Bu arada yas limiti ve ehliyetin min su kadar senelik olmasi gibi kriterler var detayli bakin onlara bir. Hatirlamiyorum su anda net

ehliyetle ilgili kriterleri bilen var mı arkadaşlar. 22 yaşında 2 yıllık ehliyetliyim tüm planı araba kirasına göre yapıyoruz da sonra açıkta kalmaktan korkuyorum.

25 yas siniri vardi hatirladigim ama eger altindaysan ekstra ucretle kiralayabiliyordun gibi bir durum var.

marsilya barselona arasını arabayla yapan var mı? keyifli midir o yol yolda montpeiller e falan da uğramayı düşünüyoruz.

kardeşim 23 yaşındaydı almanya-fransa-hollanda-belçika filan yaptılar ,başka nerelere uğradığını hatırlamıyorum.
bi sıkıntı olmamıştı.

şöyle buyrun garanti bilgi olması açısından

www.trafik.gov.tr

otoban ücretleri fazladır, dikkat edin. örneğin 500 km yolda 50 euro civarı verebilirsiniz.

şimdi ilk aldığınız ülkeye ve firmaya göre 25 yaş veya 5 yıllık ehliyet sınırı olabiliyor, bu durumu ülke ve şirkete göre araştırman gerek.
Kiralarken de,
1- Nakit kiralayamıyorsunuz.
2- Çoğu firma için geçerli olan, ehliyet sahibi ile kredi kartı sahbinin aynı olması gerekliliği kuralı var.
3- uzun kiralamalarda nadir de olsa 2 kredi kartı istenebilir
4- kiralamalarda kiralama ücreti + seçilen sigorta planına göre blokaj tutarının, toplamı kadar para kredi kartında bloke edilir. Eğer bir kaza, bela olmaz ise sigorta blokajı, dönüşten bir süre sonra kaldırılır, bu nedenle sadece kiralama ücretine göre bir hesap yapmayın, ikisine de yetecek limitiniz olsun.
5- ikinci sürücü, başka ülkelere geçiş, GPS hepsi ekstra para demektir araba kiralamaada.
6- GPS e kesin ihtiyacınız olacak, ya buradan Avrupa Haritaları olan bir GPS götürün veya telefona sygic benzeri biriey satın alın.

Bırak kullansın, @want2die'nin söylediği gibi ne kadar bol bulursa o kadar çok kullanır, böylece bir çok işlem hızlı yapılır.
Yok diyorsanki tam 6 gb isteyen programı çalıştıramıyorum o zaman bir sorun vardır ama normalde 6 gb ihtiyaç duyulduğunda windows gereksiz şeyleri ramlarden kaldırır.

Bilgisayarda bir şey çalışmıyorsa o kullanım gözünü korkutmasın. Burada kullanılan miktardan çok kullanılan yüzde önemli. İşletim sistemi rahat çalışabilmek için gayet geniş bir alan görmüş, bunu da kendine göre kullanıyor. Çift kişilik yatakta tek kişinin rahatça uyuması gibi düşün. Öyle yayılırsın ki yatağın çoğu alanını kaplarsın. Ama hazır çift kişilik yatak varken, hem de yalnızken neden yayılmayasın ki? Ama yanına birisi gelince mecburen toparlanırsın, kendi alanına çekilirsin.

Peki arkadaşlar teşekkür ediyorum.

5,5 gb ram boşta. bir şey yapmana gerek yok. yavaşladı diyorsan işlemciden dolayıdır. gereksiz uygulamaları silip kaldırabilirsin ama ram'den dolayı bir şey kazanmazsın.

Ya asıl sıkıntı şu; kaldırması gereken bir oyunda ram kullanımı yüzde 90'lara çıkıyor orta seviye ayarlarda bunun nedenini bulmaya çalışıyorum.

%90 lara çıkmaları sorun değil, yeter ki, yavaşlamaya neden olmasın veya kilitlenmesin. Oyun gibi programlarda hızı koruyabilmek için mümkün olduğu kadar çok bilginin ram'de tutulması tercih edilebilir. Ayrıca, ayarların artışı detay artışı ile RAM'i daha fazla kullanır ama daha çok GPU ram'ini zorlar, onun da GPU hızı yeterli ise, çok fazla harcama yapmaz.

Bu arada bilgisayarın notebook mu ve paylaşımlı bellek olabilir mi?

Bilgisayarım toshiba özellikleri intel core i7-3610qm cpu 2.3 ghz 8gb ram ekran kartıda amd radeon hd7670m paylaşımlı mı bilmiyorum.Virüs olmasından şüphe ettim tarattığımda herhangi bir şey çıkmadı sabahtan beri kurcalamadığım yer kalmadı.Acaba sıkıntı ekran kartından mı

yanlis anlama da bu sekilde biraz zor bulursun yardimci olan. ne bileyim hic olmadi bi cografya belirt, iki üc ülke söyle.

Avrupa. İspanya/Hollanda/Almanya/Fransa olabilir. Okuluna bağlı Avrupa'nın herhangi bir ülkesi de olabilir. Daha çok derdim kaliteli bir okul bulabilmek.

kendi ülkemden örnek vereceksem göteborg universitet dil konusunda baya iyi diye biliyorum. fakat eu pasaportu olmayan birisinin isveç'te okuması maddi yönden baya külfetli.

her şeyden önce şunu söylemek istiyorum: ucuz okul bulmak ya da ayda 1000 euro gelir sahibi olmak yurtdışında okumak için NE YAZIK Kİ yeterli değil üçüncü dünya ülkesi olduğumuz için. genelde, en azından bir yıllık masraflarının karşılanabileceğine dair belge istiyorlar. benim zamanımda (4 yıl öncesi falan :p) yanlış olmasın ama deutschebank'a 60 bin küsur euro yatırıyordun, sene boyunca da dokunamıyordun o paraya. bu kadar ağır değilse bile bu tip şeyler istiyor ülkeler vizeyi vermek için.

bursluysa başka oluyordur tabii o kısmını bilmiyorum. okul ücretinin az olması sebebiyle benim aklıma gelen ilk ülke almanya. yine o zamanlar, bana dönemlik 225 euro demişti çoğu üniversite. yani altı dönem için toplamda 1000-1500 euro gibi bir para gerekiyordu. görüştüğüm üniversiteler hatırladığım kadarıyla: düsseldorf heinrich heine, heidelberg, leipzig. polonya'dan da wroclaw ve lodz ile görüşmüştüm, onlar da benzer rakamlar vermişti.

okullardan davetiye almak zor değil. önemli olan devletten vizeyi alabilmek. parasını verdiğin sürece okul başarınla pek ilgilenmiyor. okursun. ama malının mülkünün olması lazım. eviniz varsa mesela, memur çocuğu olsan da okursun muhtemelen. ama kirada oturuyorsanız, arabanız yoksa, ayda 2-3 bin lira kazanıyorsanız ve kenarda büyük bir birikiminiz yoksa zor.

hevesini kırmak istemem, belki ben eksik ya da yanlış araştırmışımdır bilmiyorum ama ben zamanında çok tırmaladım. lise sondayken sapık gibi üniversitelere mail atıyordum işte ben çok akıllıyım ingilizcem de süper almanlığı çok seviyorum beni alsanıza diye. sağolsunlar her konuda yardımcı oluyorlardı ama vize almam imkansızdı.

paran varsa almanya'daki okullara bir bak derim, yoksa zaten sktir et olmuyo.

fransada okullara cüzi bi para ödendiği için görece ucuza okursun da fransızca bilmen lazım. kursla falan da hemen olacak bir iş değil.

eger lisans icin gideceksen almanya'da cogu üni ve bölümün egitim dili almanca. egitim dönemlik 150-200€ civari cogu yerde. almanca bilmiyorsan kurs falan idare edecek kadar ögrenirsin ama saydigin bölümler özellikle felsefe ve psikolojiyi almanca okumak baya bi zor. mühendislik okurken birkac sözel dersimiz de vardi almanca, sayisal derslerden cok daha zor geliyordu bana. gecinmek icin 750€ civsri gerekir bi de aylik.

ingilizce okumak istiyorsan kuzey avrupa daha mantikli olabilir ama oralar avrupa ortalamasinin üzerinde gecim masrafi olarak.

Vize durumu yok, eu vatandaşıyım.

yani yanlış anlama ama çok riskli bir yoldasın, hakeza istediğin bölümler dünyanın neredeyse her köşesi için iş imkanı kısıtlı bölümler ve çoğunlukla akademisyen olarak devam etmen gerekiyor, o da en iyi ihtimalle 10-15 öğrenciden birisi ve uzunca bir süre ya çok düşük ya da hiç para kazanmadan okumak demek.

Artık yurtdışında okuyanların ve dil bilenlerin sayısı da artıyor, yurtdışında ne okursan oku iş bulamıyorsun.

benzer yollardan geçmiş birisi olarak iki kere düşün ve özellikle ailenin maddi durumuna çok güvenmiyorsan, mümkünse Psikolojiyi öne al derim.

Der meister haci sen naptin. Sadece ilk paragrafi okudum ama yok oyle bir sey. Ben almanyadayim, burda okulumun donem ucreti 42 - yaziyla kirkiki - euro. Ha onumuzdeki donem 65 olacak ama turkiyedeki okullardan yine ucuz. Bir de bloke hesap olayini abartmayalim. Gecen seneye kadar yillik maksimum 7900 euroydu, bu donem 8100 gibi bir seye cikti. Ha ben o parayi bulamayacagim icin burda eski calistigim okuldan birisi bana garantor oldu, onun belge icin verdigi 25 euro disinda tek kurus para cikmadi. Burda gecim de zor degil, hatta her turlu isi turkiyedekinden cok daha rahat yapabiliyorsun. Mesela ben turkiyede bir barda calisamazken burda istedigim gibi fink atiyorum is konusunda. Parami da kazaniyorum mis gibi, ailemden tek kurus almadan.

Bir de almanyadaki her okul boyle ucus degil. Bayern'deki okullarda var bu ucuzluk, ama diger eyaletlere gittiginde de verecegin donemlik 200-300 euro arasi paraya tum eyalette gecerli toplu tasima bileti dahil. Hatta nrw'dekiler hollandaya falan gidip geliyor o biletlerle. Biletin degeri de zaten 200 euro gibi bir sey. Bizde mesela bu donem o bilet dahil degil. 42 euro verdik, bileti de alsam 185 euro vermem gerekecekti. He ben sehrin gobeginde oturup her yere bisikletle gittigim icin bilete ihtiyacim olmuyor.

Bu arada hollandadaki okullar okuz gibi pahaliydi. Ben de 2011'de falan arastirip donemlik 8000 euro tuition fee falan gorunce hemen elimi cekmistim mouse'tan. Degismisse simdi burda olduguma cok uzulurum.

Bir de bloke hesapta sene boyunca dokunamama degil, aylik 670 euro gibi bir miktar cekilebiliyor sadece. Ben buraya cebimde 2000 eurocuk parayla geldim, geldigimden beri bankadaki parama dokunmadim diyebilirim. Sacma sapan cezalar odemek zorunda kalmasaydim daha iyi durumda bile olurdum. Ama avantajim, daha onceden yasadigim bildigim sehir olmasi. Arkadaslarimin olmasi. Yoksa 2 ay evsiz kaldigimda kapisini acan olmasaydi heralde simdi izmirde bi dil kursunda isime, patronuma ve ogrencilerime sove sove ders anlatmaya geri donerdim. Ama demek istedigim, azicik da olsa risk almak. Adimini atip girismedikcencok zor gorunuyor ama her sey bir sekilde yolunu buluyor.

Ha ama dil konusunda soylenilenler dogru. Sozel bolumlerin ingilizcesini duymadim ben hic. Almancasi icin de siradan bir kurs yeterli olmaz, direkt hayati o dilde yasaman gerek.

arkadaş pm attı. yunan vatandaşıymış kendisi.

o zaman şöyle bir durum var: eu-schweiz-iskandinav vatandaşlarına üniversite "ücretsiz".

yapılması gereken şey öğretim belgelerinin çevirisi ve denklik başvurusu. yalnız isveç'te bulunan programların ezici çoğunluğu "Grundläggande behörighet"'i şart koşar; svenska 3(isveççe c seviyesi), engelska 6(ingilizce b seviyesi) ve matematik a(ilk seviye)

eu vatandaşı birisi centrala studiestödsnämnden'den hibe alabilir ama şartı fazla.

yani pegasus için bahsediyoruz. pegasus karşılamıyor, telafi etmiyor bu durumu yani öyle mi? kesin bilgi mi?

kesin bilgi, hiç bir hava yolu kendi uçuş rotası içerisinde olmayan, bir birine aktarması olmayan uçuşlar için bir telafi yapmaz.
Belli bir saate bir yerde olacağına da söz vermez, sözleşmelerde hava, yol, personel ve teknik durumlara göre değişiklik oluşabilir der.

sorya kaynak yapmak istiyorum?

mesela ilk uçuş ve aktarma uçuşu da aynı şirketten olunca noluyor ?

thy>>>thy gibi ?

farklı havayolu ise karşılamaz, aynısı ise karşılar. (bir sonraki uçağa yerleştirirler, vs)

Eğer biletin istanbul aktarmalı izmir berlin bileti ise aktarmana geç kalırsan bunu şirket karşılayabilir.

ama kendin önce izmir istanbul ardından da istanbul berlin bileti alırsan ve uçağın istanbul'a gecikirse sana yeni bir bilet sağlamayabilirler.

Pgs- thy nin seferini baglamaz baglantılı ucus olsaydı thy-thy veya thy- anlasmalı hava yolu sonraki sefere verirlerdi

siyahını kullanıyorum. gayet iyidir.

güzel amma ve lakin kartuşlarına bağımlı kalacağını hatırlatmak isterim.

Sirkete aldim aynisini, iki kere tamire gitti ilk ayda. Biraz sans isi

kullanıyorum. bence gayet iyi.

ebay.

edit ayrıca banana pi'ye de bir bakın

SAMM'den aldım. Hatta önsipariş vermiştim. Stoklara gelince hemen yolladılar valla. Fiyatı da 120 miydi neydi. Yurtdışında 35 dolar ama sanırım vergisiz hali bu. Yine yakın bir ücrete denk gelebilir. Ama emin değilim. Element14 gibi baba siteler Türkiye'deki satıcılara yönlendiriyor o yüzden tam bakamadım.

Ben samm' den aldım. 119 TL ye 2 günde elume geçti, kargo ücretsiz.

Element14 Yıldırım Elektronik'e yönlendirir. Yurtdışına gidip gelen bir tanıdığınız yok ise 120 tl civarı fiyatlar fena değildir.

onaylaması için 24 saat süresi var, 24saati geçince onun onaylama hakkı gider ve sen zaten tekrar booking yapmak zorunda kalırısn.

soruna cevap, ne kadar ödeme yaparsan o kadar geri alırsın.

airbnb sayfası linkini atarsan daha iyi yanıt verebiliriz.

aha da şu ev: www.airbnb.com

Hic boyle market sampuanlarindan medet ummadan eczaneye gidiyorsunuz, "nizoral" alip saclarinizi -daha da onemlisi sac derinizi- bununla yikiyorsunuz, sonra bana dua ediyorsunuz.

ne yaparsan, her şampuan değiştirdiğinde aynı sorun olacak,

Şampuan'ın az değişeni, diş macununun sık değişeni makbuldur.

çok ciddi ise eczaneden ketoral vs. al, ama en sağlam yol, artık şampuan denemeyi bırakıp birinde karar kılman ya da nopoo'ya dönmen.

Öyle ya da böyle bir karar al ve devam et.

@eski kafasi gidiklerdenim : hemen bakıyorum neymiş bu, kaç paraymış. Teşekkürler.

@cursor : bana kalsa yeşil sabunla yıkıycam ama maalesef yine kepek oluyor.

ketoral

yok, aşsanız da firewall protokolü tanıyıp sizi internetten atacaktır

vpn ama bu sefer de bandwidth büyüklüğünden engellerler erişiminizi

Ceza yiyebilirsiniz dikkat edin. Üniversitedeyken benzer sebeple ban yemiştim.

en güzeli bir seedbox alıp oradan ftp ile çekmek

1999

2007

1985. Sinclair spectrum 48k

2005

orta ikideyken.

sanırım tarihin en seri cevaplanan duyurusu oldu.

sanırım 2000'di, 4-5 yaşındaydım.

2001

1991 macintosh classic

2007

Eylül 2003 dün gibi hatırlıyorum çalışıp kendi paramla almıştım..

2000

1985 demisim ama 83 mus

1996 IBM notebook.

2000- vestel veezy

2003, toplama bir bilgisayardı. Markasını sorana, monitörün markası olan, philipsi söylüyordum.

2000 - ilkokul 1

233 mhz cyrix işlemci
64 ram
8 mb ekran kartı :)

ha birde 4 gb hdd

1990 civarı olmalı.

c64 idi.

2000

1999

2005. Casper ile adata arasında kalmıştık,peder gitti casper aldı. Buradan fx5200'e de ayrıca selam ederim.

1988 ilkokuldaydım. Commodore 64 :) sonra amiga 500 almıştık hey gidi...

Oha en yaşlı benim sanırım

2002 olmasi lazim.

98- escort pentium 2 266 islemci

1992, hdd si olmayan sadece dev disketler çalıştıran dos sistemli bi bilgisayardı, spiderman ve prince of persia oynardım şu ana dek oynadığım en zor oyundur :)))

sene 1998. lise 1e geçiyordum. pentium 166 mmx vardı :)

2001

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine: sinclair spectrum 48k. Qbasic yazan bir seydi kendiliginden, p ye basinca print, g ye basinca go to yaziyordu.

1999 sonu olması lazım, 8-9 yaşlarımdaydım.

2003

99

98 - toplama.

ben hep milletin hurdalarını kullandım, tez zamanları falan o da, hiç de istikrarlı çalışmadılar. arkadaşlarımın, emmoğlunun eskileri falan. ilk defa geçen yıl 250 tlye netbook aldım ikinci el. anam babam beni ayırdı kardeşlerimi kayırdı hep. büyük kardeş olmak zordur bazen.

Ben doğduğumda evde vardı (89'luyum). Ben doğduktan sonra alınanı sayarsak 94.

2003. Liseye baslamadan once.

2000 falan olması lazım

1993, PC sınıfına girmiyordu. 1 mb hard diski vardı. GOTO komutu ile program yazılıyordu.
upload.wikimedia.org

İlk PC'm 1996'da, Windows 3.1'li.

1996

2003. Hiçbir işe yaramayan hesap makinesinden bozma bilgisayarları kullanma fırsatım olmadığı için memnunum açıkçası. Tabii ki onlar olmasaydı şu ankiler olmazdı o yüzden kendilerine teşekkür ediyorum.

lisede zaten evde değildim, üniversitedeyken çalışıp kendim almıştım 2001'den sonra ama ne zaman hatırlamıyorum bile

Hiç alınmadı, 2011'de çekilişten çıktı :'(

Ha gerçi iki hafta önce ben aldım kendime bir tane. :/ 2015.

1999, arçelik.

1988 - amstrad cpc 64. kasetli.

2001 ya da 2002

1986

8089-mono renk ekran

Doğduğumda evde bilgisayar zaten vardı; 80'lerde alınmış bi tane. Bana 1995'te almışlardı. Hey gidi.

1998 yada 1999

win 98 in olduğu vestel beyaz masaüstü.
ya 1999 ya 2000 emin değilim sorup öğrenirim

1998 yildiz bilgisayar

1990 sanırım.

1987 C=64

2002 - Vestel

lise 1

1990

benim cevrem bakmiyor. gidip deniyor ya da saga sola sorusturuyor. ancak benim gördügüm bu. yoksa yelpte entry sayisi cok düsük degil ama yelpten bahsedenine ben denk gelmedim. ayni sekilde snapchat(nispeten var da istanbuldaki arkadaslarim manyagi, o derece degil) bir de forsquare falan da denk gelmedim.

gecen bir iki ay önce ahh su almanlar 4sq kullanmiyor ne geri kalmislar diye soru acan biri vardi.

foursquare

Meşhur bence. Ben yelpi orada iken keşfetmiştim.

Benzer sorulara sahibim. Ayrıca kodunu satmak isteyenler için ayrı bir yer açılsın, herkes yağdırıyor resmen.

birebir aynı sorular bende de var. hala da gidip birini seçip alabilmiş değilim. bazen 700 tl'ye içi oyun dolu xbox 360 alayım 2 yıl oynayıp 300-400 lira gibi bir şeye birine veririm ya da hediye ederim diyorum. çünkü zaten xbox one en ucuz 1300 TL. yanına bir kol daha alınca 1400. 3 tane kayda değer oyunla beraber 2000 tl yapıyor. 360'la arasındaki fark 1200-1300 tl oldu. ama xbox 360 alıp içini oyun doldurtup doya doya oynadıktan sonra istersen 2 yıl sonra yine one alırsın aynı paraya. o zamana hem belki tercih eden için kırdırma opsiyonu da çıkabilir.

bu düşünceye rağmen hala ben de gidip alabilmiş değilim birinden birini.

ben hala karar veremedim bu duruma :)

kahveyi artır

Öğütülen kahve ne kadar kalın ise o kadar uzun süre demlenmesi gerekir, uzun süre demlemelerde ısı da düşeceği için koyu istendiği zaman tam kavamında bir tat elde edemeyebilirsin.

Kolay yöntem olarak, daha fazla Kahve koy :)
ve ayrıca biraz daha da ince çekebilirsin ama dikkat et fazla inceltirsen çamur gibi olur kahven.

Kahveyi arttırıyorum, 2 kupalık öğütüyor mesela alet. Yine de çok verimli olmuyor. Biraz ince öğütüp deneyeyim, teşekkürler.

Öğütücü cihazın böyle bir ayarı var, artık onu yakalamada mesele, haklısın want2die.

başka öneriler varsa dinliyorum :)

cok ince cektikten sonra filtre kagidi kullanarak demlemeyi denesen?
gerci en guzeli makinesini almak.

french press ince öğütülmeye pek uygun bir demleme yöntemi değil. yine yeteri kadar kalın çekmeni öneririm kahveyi.

ben her zaman bodumun ölçü kaşığından iki tepeleme olmak üzere kahve koyuyorum press'e. ardından kaynamış ve en az 20 saniye dinlendirilmiş suyu yavaşça press'teki kahvemin içine döküyorum. üç parmak kadar koyuyorum suyu ilkin, sonra bir 20-25 saniye tahta bir kaşıkla kahve ve suyu karıştırıyorum. ardından yeniden suyu yavaş yavaş ekliyorum. french press'te üstte üç parmak boşluk bırakacak kadar suyu ilave edip, plunger'ı üstüne kapatıyorum ve 4-4,5 dakika bekletiyorum öyle. sonrası malum, plunger'ı yavaşça bastırıp işlemi tamamlıyorum. french press aslında çok daha yoğun bir kahve tadı sunar. senin olayı anlamadım gerçekten.

kahvenin oranını artır derim. bir de hani starbucks'tan alıyorsan roast kahvelere var, fırınlanmış olanlara yani. french roast ya da italian roast seni kesebilir. daha iyileri için baristasepeti.com ya da coffeshop company'de çok iyi kahveler var. ona da bakabilirsin.

@mermerize,

teşekkür ederim. seri üretim şeklinde önceden kavrulup paketlenen kahveleri almıyorum. dediğin gibi, barista sepeti, kahvefabrikasi gibi yerlerden aliyorum.

ölçüyü arttıracağım, şuan makinanın el verdiği en kalın şekilde çekiyorum. her zaman randıman alamıyorum garip bir şekilde.

belki daha çok kavrulmasını isteyebilirim kahvenin. bu önerilerin ışığında tekrar bir gözden geçireyim durumu.

öneriler için teşekkür ederim :)

Kendi adıma müebbet (en iyi ihtimalle 30 yıl) idamdan çok daha caydırıcı. Bir şekilde müebbet yatacak kadar büyük bir suça karışırsam kesin intihar ederim. Bu yüzden idama sıcak bakmıyorum.

Türkiye de yaşıyo olmasak yada daha adil bir ülkede olsak olmasını isterdim humanistlik yapmıcam o yaratıklar insan değil şu durumda türkiyeye gelse idam cezası masumlardan başlarlar idam etmeye

Hiç bir şekilde gelmemeli. şöyle ki aslında olmalı ama bizim ülkemizde olmamalı. Bizde adalet sistemi olmadığı için olmamaı. 5 yıl önce sabaha karşı evlerinden polisin uydurma belgeleriyle alınan insanlar bugün dışarıda. İdam var olsaydı hepsinin kellesi gitmişti. Böyle adli suçlarda gerekli bence ama işin siyasi boyutu var ki katliam boyutuna ulaşabilir.

tecavüz ve ardından cinayetin cezası hadım edilmek, ağır bir kamu işinde çalıştırılmak ve her hafta imza ile sakinleştirici içmesi olmalı.

hem beş para etmeyen benliğiyle yol-trenyolu falan yapar, hem de şimdiye kadar harcadığı besin kaynaklarını heba etmemiş olur.

öldürmek bu dünyada harcadığı yiyeceği-malı mülkü heba etmek olur çünkü.

suclar arasi ayrimi yapilmasi gerekiyor. kamu duzenini ve huzurunu saglanmasini gerektiren suclar icin gerekli. bu tarz suclar icin turk ceza kanununun ilgili maddesine(81 ve 82) bakabilirsiniz www.tbmm.gov.tr bu suclar icin idam yerine agirlastirilmis muebbet uygulaniyor. justinho26 nin dedigi ise dogru. ergenekondan iceri girenlerin bircogu su anda idam olsaydi asilmisti.

ancak islenen suclarin geneline bakildiginda, kamu duzeni ile beraber sucu isleyen sahsin islahi (turkiyede kanunlarin boyle bir sorumlulugu var) da gerekiyor. bu gibi suclar icin ise zaten en fazla muebbet cezasi ongoruluyor.

kanunun cok nizami ve duzgun bir sekilde islemesi gerekli. su anda hukuk sistemi cokuk oldugu icin cok mantikli degil. ergenekon olayi bile guzel ornek. turkiyede her kademede agir bir reform lazim akp sonrasinda. bu donemi gorebilecegimizi pek zannetmiyorum. belki cocuklarimiz gorur.

devlete böyle bir yetki verilmesi akılla mantıkla açıklanamaz. devlet dediğimiz ne olduğu belli olmayan soyut oluşumun sağı solu belli olmaz, her şeyi kendine düşman olarak görebilir. bu yetkinin bolca suistimal edileceği açık. olay sadece türkiye değil, her yer için böyle.

devlete güven olmaz. kesinlikle idam cezasının karşısındayım.

türkiye cumhuriyeti devletinde hukukun üstünlüğü, yaptım alanı ve ŞEFFAFLIK hangi seviyede? bu sorunun cevabını verin ondan sonra idam gelsin deyin..........

idam cezası insanlık tarihinde hep var olmuş bir şey. sadece son yüzyılda azaldı.

özge olayında insanların bu denli idam cezası gelmeli artık tepkisinin sebebi, idam cezasının gerekliliğinden çok, adaletin sağlandığına inancın kalmaması.

nihayetinde suç oranın çok daha az olduğu ülkelerde de, canice insan katletme olayları yaşanıyor ancak, oralarda devlet, insanlara, evet bir suç işlenmişse cezası verilir ve adil bir şekilde toplum vicdanını rahatlatacak hem de hukuka uygun olacak şekilde uygulanır fikrini benimsetiyor. maalesef bizde devletin kokuşmuşluğu yüzünden, bu adalet inancımızı kaybettik toplum olarak, idam cezası bu yüzden tartışılıyor.

ben normalde istisnai ve çok özel durumlarda olmak koşuluyla idam cezasının olabileceğini savunuyorum. toptan idam yanlısı ya da karşıtı değilim ve maalesef bizim ülkemizde, bu gibi barbar, cani insanları topluma karşı zararsız hale getirecek bir yapı olmadığından, uygulanmasına yüzde yüz karşı olamıyorum.

ha ama şu var, bizde yine kokuşmuşluk devam edeceği için, pek çok durumda, masum insanlarda güme gidecektir. 80 darbesinde bunu gördük, bir sürü insan haybeye idam edildi. o yüzden idam cezasının yokluğu da varlığı da bizde adaleti sağlamada yeterli olmayacaktır. bilemedim, karışık bir mevzu.

sonuç olarak sanıyorum idam yerine, hakkıyla uygulanan bir müebbet hapis cezasının daha caydırıcı ve kabul edilir olduğunu düşünüyorum.

riskli bir konu. her zaman arada yanlış kararlar olma riski var o başka bir zamanın konusu. bazı konularda/suçlarda idamın gerekliliğine inanıyorum. hani müebbet hapis bazen caydırıcı olarak kullanılabilir fakat bu gibi müebbet hapis cezaları ile hapishaneleri ağzına kadar doldurup boşuna onların bakımı vs. masrafı çıkarma olayı var.

öte yandan "a yapayım/yaptım ya ölsem de gam yemem" diye sözü olan halkız. o kadar çok idamı göze alacak yaratık ve kötü durumda insan var ki pek bir caydırıcılığı olmuyor. hele bir de buna ölümden sonra yaşama inananları da eklersen daha da azalıyor.

idam bence basit kalıyor. psikopatın teki bi kıza tecavüz edip bıçaklayıp yaktı mı, o da aynı şekilde öldürülsün bence. yoksa ilaçla milaçla öldürülmekmiş, hadım etmekmiş bilmem ne, hiçbiri caydırıcı değil. sadece tecavüz edenin de her gün belli bi süre g.tüne şarap şişesi falan soksunlar mesela. gayet caydırıcı bir ceza bence. hapis bile yatmasına gerek yok bunu yaparlarsa.

sadece kendi düşüncem ,
ceza ile intikamı karıştırmamak lazım. sadece kötüye kullanılabilir/karar veren insan olduğu için hata yapılabilir bir ceza olması nedeniyle idama karşıyım.

Bu konu o kadar çok tartışıldı ki, hep aynı cevaplar ama.

İdam cezası uygulamasının ülkemizde tecavüzle sınırlı kalmayacağı, birsüre sonra hırsıza da siyasiye de yansıyacağı su götürmez bir gerçek. Ancak bu idamın gelmemesi için tali bir sebep. Yani idam "yarın öbür gün muhalifler de asılır" yüzünden reddedilmemeli. Bu bencillik olur. İdam böyle suçlarda caydırıcı olmadığı için gelmemeli. Bunu çok yazdım. Cezanın, faili suçu işledikten sonra cezalandırmasından başka işlevleri de var. Toplum huzurunu sağlamak, caydırıcı olmak gibi. Belki bir tecavüzcünün idam edilmesi birçok insana ilk başta oh adalet dedirtebilir, ama bu böyle devam etmez. Başta bu bir zafer bir adalet olarak düşünülür ama zamanla sıradanlaşır. Düşünsenize idamın sıradanlaştığı bir toplum. Vay halimize.

Bunun yanı sıra idam caydırıcı da değil. Zira bir cezanın caydırıcı olması için müstakbel failine hitap etmesi lazım. Ancak oğluyla birlikte, çocuğu yaşındaki bir kıza tecavüz eden adamın akli dengesinin yerinde olmadığı ve hım bu işin sonunda idam var dur vazgeçeyim demeyeceği ortada.

Aslında idama karşı çıkanlar başta insanların yaşam hakkı diyor, ancak ona bir şey diyemiyorum ben. O kadar objektif bakamıyorum şu anda.

Biraz karışık yazdığımın farkındayım ama umarım bir nebze de olsa düşüncelerinizi sorgulamanıza sebep olabilmişimdir.

idam hiç bir şeye merhem değil.

ne idamın çok yaygın olduğu ortadoğu coğrafyasında az suç işleniyor, ne de cezaların çok düşük olduğu iskandinav ülkelerinde çok suç işleniyor.

olay eğitim ve toplum yapısı ile doğrudan alakalı, yoksa her hırsızın elini kes, önüne geleni idam et; sanıyor musun ki, suç azalacak...

özgecan'ın katilleri hakkında bir duyuruya yazdığım cevabı aynen kopyalıyorum:

bana kalırsa bu tip suçlular eski zaman ceza hukukçularının söylediği gibi, doğuştan suçlular. bu eski zaman ceza hukukçularından bazıları diyor ki(pozitivist okul) doğuştan suçluları ıslah mümkün değildir bundan dolayı da onlara verilecek cezanın amacı ıslah olmamalıdır, bu tip suçlular toplumdan uzak tutulmalı bir yerlere kapatılmalı ve diğer insanlarla iletişimi kesilmelidir, çünkü ıslah edilemezler. cezanın amacı, bireysel açıdan bakarsak, suçlunun ıslahı ve tekrar suç işlemesini önlemektir; toplumsal açıdan bakarsak ise henüz suç işlememiş kişilerin cezanın uygulamasını görerek suç işlemekten cayması, potansiyel suç ve suçluların oluşmasının engellenmesidir. yani en temelde kamu yararıdır cezaların amacı.

ben şöyle bir yorum getiriyorum, madem verilen cezaların en temel amacı kamu yararı ve madem doğuştan suçluların toplumdan dışlanması gerekiyor; bu tip suçlular için ölüm cezası uygulanabilir. gerekçem şu, bu suçluları bir yere kapatsan da toplumdan soyutlasan da, zaten ıslah edilemeyecekleri için; ölüm cezası ile hem kamu kaynaklarının boşa kullanılmasının önüne geçilir, hem de -bence- verilebilecek en hakkaniyetli ceza verilmiş olur. ama şöyle de ayrıksı bir durum var idam cezası için, kişi mesela tecavüzden ve kasten adam öldürmenin ağırlaştırılmış halinden yargılanıyor ve hüküm giyiyor, idam cezasına çarptırılıyor. idam edildikten 3 yıl sonra suçsuz olduğu anlaşılıyor. o zaman ne olacak peki? işte o zaman aynı pardon filminde ferhan şensoy ve diğer abilerin cezaevinden çıktıkları sahne gibi bir şey olur, pardon falan diyebilirler yani çok çok. idam cezasının olmamasının sebebi de budur aslında, 3 yıl içerde boşuna yatan adama devlet tazminat verir bir şeyler yapar, ama öldürdükten sonra suçsuz olduğu anlaşılırsa sen kime ne vereceksin, bütün haklarını geçmişe ve geleceğe etkili olarak yok etmişsin. ama dediğim gibi bu ayrıksı bir durum.

ezcümle, somut olayın koşullarına göre değerlendirme yapılmalı bence. idam cezasının sabit bir biçimde olup olmaması konusunun evet veya hayır şeklinde bir cevabı olmamalı. ama illa böyle bir cevap vermek gerekiyorsa, benim cevabım hayır olurdu.

ek olarak, hangi suçlara getirilmeli sorusuna, kişilere karşı işlenen suçlar derim tabii ayrıksı durumlar yaratmak suretiyle. hakaret de kişiye karşı bir suçtur ama cezası idam olmamalıdır; tecavüz ve kasten adam öldürme de kişiye karşı suçtur, bu suçların belli başlı saiklerle işlenmesi durumunda failin de psikolojik durumunun açığa kavuşmasıyla birlikte, idam cezasına sıcak bakılabilir bence. ama bizim ülkemizde, hele bu hükümet varken, asla böyle bir ceza uygulaması getirilmemeli.

seri katillere, canı sıkılıp adam öldüren psikopatlara, tecavüzcü orospu çocuklarına ve de vatana ihanet edenlere (ki bu şu an işlerine gelmez) idam cezası ya da ölene kadar işkence cezası verilmesi lazım. müebbet işkence abi. adam ölene kadar eziyet edeceksin özellikle tecavüzcü orospu çocuklarına. bu yavşaklara idam ödül sayılır. abi adam adliyeden selfie paylaşmış ya? bu nasıl bir adalet? bu nasıl bir pişkinlik? bu adamları yavaaaş yavaş öldüreceksin.

idama karşıyım ama hümanist olduğumdan filan değil, aksine, idamı kolaya kaçmak/ödüllendirmek gibi gördüğümden karşıyım. örneğin bir tecavüzcünün tüm ömrünü küçücük, karanlık bir hücrede geçirmesi benim açımdan daha tatminkar olur. bir nevi işkence olur ona... kötülükten başka bir halta yaramayan insanlığını unutur, makineleşir, robotlaşır. hayatından nefret eder, yaptıklarına lanet eder, vicdanen üzülmese de.

hiç ama hiç hümanist değilim ben tecavüz suçu bakımından. hele küçüklere tecavüz suçunda tecavüzcüye işkence etmek istiyorum.

ha ayrıca idam cezasının adam öldürme, tecavüz gibi suçlar bakımından bir caydırıcılığı olmadığını da biliyoruz; zira fail "ulan beni asarlar" deyip de suç işlemekten vazgeçmiyor. işlenmeden evvel planlanan suçlar bakımından "belki" caydırıcı olabilir.

modern ceza hukukuna göre devlet intikam duygusu ile hareket etmez ve insanın en temel hakkı olan yaşama hakkını elinden almaz; ama ben bu düşünceye saygı duymuyorum.

ölmeyi ve -bence idamdan beter olan- hücre müebbetini hak eden çok fazla insan var.

ilave: işlemediği bir suçtan ötürü idam cezası alan birileri olabileceği için idam cezası çok sakıncalı elbette. faruk erem'in kitabında buna da değinilirdi. onun "suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar" diye bir sözü de var; ama işte "insan" var, "insan" var...

cevap gelmezse polise haber ver.

whois den domain kaydına bak, belki gizli değildir

güncellerken yanlışlık yapmış da olabilir, arşivden sitenin eski görüntülerine bak, oradan doğru telefon numarasını bul ara, tabi pazar günü açan olursa :D

ne güzel adamların temsilcisi olsun, birazcık takılmanın zararı olmaz :)) muhtemelen numarayı sallamıştır webmasterları .

kilo vermeye calisiyorsan sadece suyla karistirip yiyeceksin.

kilo sorunum yok, kuru erik ve incir ile karıştırıyorum aslında.

usulü biraz kendi damak tadına göre belirliyorsun deneye deneye bence. Ben sadece tavada yumurta yaparken kullanıyorum. bir kapta yumurta-yulaf ezmesi-lor peynirini karıştırdıktan sonra tereyağında benim için süper oluyor ama sevmeyenler de olabilir bu şekilde.

light yoğurt pişirmeden en iyi tadı veriyor.

Biraz daha yumuşak seviyorsan, süt veya suya tarçın ve kuru meyve ekleyerek biraz ısıtarak yiyebilirsin.

badem, fındık, muz ve kuru üzümle karıştırıp çikolatalı soya sütü döküyorum, çok güzel oluyor.

bi de muz dilimleyip biraz bal ve yulaf ezmesi döküyorum üzerine, karıştırıp yiyorum.

ben normalde yulaf ezmesini cok severim ama pisirince cidden hic begenmedim, iki kasik alip biraktim. bu biraz damak zevkiyle ilgili sanirim.

genelde muz, kivi, cilek gibi bir iki meyveyi rondodan gecirip yulaf ezmesiyle karistirip yiyorum ben. ogun arasinda da yogurt ve keten tohumuyla karistirip yiyorum.


ve buldum, mesaj attim.


bir de sozlukten biri yulaf ezmeli kek tarifi vermisti, bayilmistim tadina. mesaj kutumda bulabilirsem aynisini kopyalayip yazacagim simdi.

Yoğurtla karışınca o şeyden epey tat alıyorum ben.

ben kuru uzum kuru kayisi ve soguk sutle karistiriyorum hic lapa gibi olmuyor.

oo yulaf
tarifi veriyorum.
kavanoz alcan bi tane. bezelye kavanozu falan mesela.
gece yatmadan o kavanozun içine istediğin kadar süt, yulaf ve muz koycan karıştırcan. sabaha inanılmaz güzel bişi olcak o ^^_^^ allam yulafa bayılıyorum.
ecnebiler overnight oats diyor

her sabah iş yerinde yulaf ezmesiyle kahvaltım şöyle:

büyükçe bir bardağa (kasede olur) 2,5 çorba kaşığı yulaf ezmesi, bir kutu küçük süt (www.gidasepetim.com ), bir iki tane kuru üzüm, badem ve tarçın ekliyorum. güzel oluyor.

aldığınız balıkları sürekli olarak 6 ay gibi süreler boyunca bekletmek yerine kısa süre içinde tüketseniz daha mantıklı olacak sanki.

o balık gg. çöpe atın.

At onu yenmez. Balık bir sene durmaz.

Balik gibi dunyanin en cabuk bozulan gidasini 6 ay bekletmek de harbiden ilginc.

2 kilo et için 4 kolluya bindirirler seni.

buzlukta da olsa bozulmuş olabilir. elektriklerin bu kadar uzun süredir hiç kesilmediğinden emin misiniz mesela? çözünüp tekrar donduysa?
atınız.

ayrıca buzluk mu derin dondurucu mu?

buzlukda hiç buzu açılmadan kaldı ise bişi olmaz ama çok lezzetli olacağını sanmıyorum.

Buzdolabının +5 C’lik bölmesinde 3 gün, tek yıldızlı dolapların buzluklarında 0 ila -5 C arasında 14 gün saklanabilir. Daha uzun süreli saklamalar için üç yıldızlı buzdolaplarının -18 derecelik deep-freeze’leri veya bağımsız deep-freeze’ler kullanılmalıdır. Deep-freeze’lerde saklama süreleri Hamsi, sardalye gibi küçük balıklar için 3 ay, 3 ila 4 adeti bir kilo gelen Çipura, Lüfer gibi balıklar için 5 ila 6 aydır. Bir kilodan büyük balıklar için ise 6 ila 8 aydır. -25 C’lik deep-freeze’lerde ise bu süre yüzde 50 artar.

Hiç bir maaş para veya maddiyat insanın psikolojik sağlığından önemli değildir varsın az olsun kafan rahat olsun. Psikoloji yapboz değil toparlamak kolay değil ve hiç bi zaman eskisi gibi olmaz

otur konuş adamla. çöz problemini.

konustum, " kasıt yok, ben herkes mutlu olsun isterim tabi" filan diyor sonra maytap geçer gibi bir gün sonra başka hareket yapıyor.

Yasal çerçevelerde
-açığını bul onunla korkut
-sıkıştır köşeye gözünü korkut
-odunla döv

ölü taklidi yap, onu önemsemediğini görsün
departman değiştiremiyorsan tek yapabileceğin bu
kendini çok kötü hissediyorsun psikolojik destek al
mobbing çok ciddi bir olay. gününün yarısını bu adamla aynı ortamda geçiriyorsun. o yüzden psikolojik destek önemli.

ingilizceniz varsa forumlara bakin sizin gibi milyonlarca insan var, onlari dinleyin paylasin. yoksa turkce forum acin lutfen. cok ciddi gicik bir durum.
ilk google sonucu
www.psychologytoday.com

İş ne? özelde misin devlette mi?

Mobbing, gerçekten insanın psikolojisini altüst eden bir durum ve bir strateji belirleyip o yolda ilerlemek veya kısa yoldan o işten vazgeçmek gerekiyor. Çünkü eğer İK'nın veya üst amirlerin mobbing'e uğrayan tarafa tam desteği yoksa, uzlaşmak v.b. insancıl çözümler işe yaramıyor. Mobbing kasıtlı yapılan bir şey ve çoğunlukla işinde başarılı olan kişilere, kapasitesiz yöneticiler/çalışanlar tarafından yapılıyor. Amaç sizi yıldırmak ve belki de her hakkınızdan (tazminat v.b.) vazgeçerek istifa etmenizi sağlamak. Dolayısıyla yukarıda da söylediğim gibi önünüzde iki seçenek var;

1. Vazgeçip işin peşini bırakmak (yani istifa etmek),
2. Vazgeçmeyip savaşmak.

1. yolu seçerseniz zaten herşey çok açık. Eğer durum elverirse çalıştığınız süre içerisinde iş arayışına girersiniz ve şansınız yaver giderse istifa etmeden önce başka bir yerle anlaşmış olursunuz ki bu en ideal ve şahane olanı tabi. Yok işler yaver gitmezse, istifa ettikten sonra kafanızı dinlersiniz bir süre ve toparlanıp tekrar 4 elle sarılırsınız.

2. yolun içinde savaşmak olduğu için tabiki yol zorlu, dikenli ve çetrefilli. Mutlaka kan, ter ve gözyaşı da var. 2 seçenek düşünülebilir burada da;

a. Size mobbing uygulandığını kanıtlayacak e-mail v.b. yazılı kanıtları toplamak ve (varsa) görgü tanıklarını belirlemek. Durum bir şekilde yargı yoluna giderse tüm bunlar delil olarak kullanılabilir. Yargı yolu da, sizi işten çıkarırlarsa işe iade davası açma şeklinde olur. Bunun için tek şart işyerinizdeki çalışan sayısının 30 kişiden fazla olmasıdır. Mobbing kaynaklı manevi tazminat davası da açabilirsiniz ki bunun emsali de var (git: www.bianet.org ).

b. Bu yol zor ama belki bir ihtimali olabilir. İş Kanunu "Madde 24: İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı"na göre sözleşmenizi feshetmeniz ve tüm haklarınızı alarak işten ayrılmanız. Bir avukat yardımcı olabilir bu noktada.

Zor bir süreçten geçiyorsunuz gerçekten çok iyi anlıyorum. Bol şans ve sabır diliyorum. İlk aklıma gelenleri çok genel olarak yazmaya çalıştım ve biraz da uzun oldu sanırım. Atladığım noktaları ve detayları çok daha iyi anlatan kaynaklar var internette çünkü artık mobbing çok yaygın ve insanlar da daha bilinçli.

Ben de kısa zaman önceye kadar bu yaşadıklarını yaşıyordum. bir süre sonra tüm hayatım iş sorunlarımı anlatmakla geçiyordu eşe dosta.. sonra insanları ve işimi değiştiremeyeceğimi anladım ve kendime kurallar koydum, eskiye göre daha mutluyum. Bunlar neydi dersen, ilk önce işte olanı işte bıraktım, insanlara anlatmak yerine arkadaşlarımla daha kaliteli zaman geçirecek konular buldum. İş yerindeki arkadaşlarınla yaşadığın problemleri büyütme, onlara gıcık olduğun an hemen aklından çıkaracak bir iş bul sevdiğin bir şarkı dinle, karikatür oku.. sadece sana verilen işi müdüre temiz teslim et, çalışma tarzında kuralların net olsun ki üstüne laf söyleyemesinler. Unutma iş sadece belli yeteneklerini kullanman için ve para kazanmak için var, senin hayatının hepsini kapsamıyor. Umarım yardımcı olmuşumdur.

rumeyza reis daha agır basıyor ama gozumden kacan bişi olabilir

kadın doktor varken...

bacımız daha ağır

tecrübe derim reha hocayı seçerdim ben

reha hocayi taniyorum super bi insandir. isinin de ehlidir.

cv ye bakıp doktor seçeldiğini de gördüm ya...

neye bakıcaz baska? kasına gözüne mi?

erkek olanı seç, daha deneyimli daha fazla hasta görmüştür. diğeri sırf okumuş. pratikte diğerinden daha düşük.

cok makalesi olan iyi doktordur diye birşey yoktur, tıp fakültesindedir, pratik calisma yerine makaleler ile uğraşmayı seviyordur, vs...

cv den birşey anlaşılmaz, hastalarına danışmak lazım.

ya beyler tecrübe herşey değildir bazen bknz mesleki körlük misal kere bi norolog bana sarılık teshisi koydu raporlara bi daha baktım nayır olamaz bu tahliller benim değil dedim hemen ağız değiştirdi hahaha kadın iyidir kadın bosversen dişçide de kadın

inşaat parasını kendi devleti veriyor, araziyi büyükelçiliğin bulunacağı ülke öneriyor, karşı devlet de kabul ediyor.

tabi burada devletler arası ilişkiye göre arazi belirlenirken görüşmeler yapılabilir.

büyükelçiliklerin binası ve bahçesi yabancı ülke toprağı sayılıyor. o arazinin içinde elçiliğin bulunduğu ülkenin hiç bir hükmü yok. ama yer seçimini ya iki ülke yetkilileri beraber yapıyorlar ya da elçiği kuracak ülke belirleyip diğeri de onaylıyor.

@tururo elcilik binalari yabanci ulke topragi sayilmiyor. Mesela Turkiyedeki butun elcilikler teknik olarak Turk topragi.

answers.yahoo.com

@eeqlaehuje, elçilikler tam olarak gönderen devletin toprağı sayılmazlar ancak kabul eden devletin egemen olduğu toprakla elçilik binasının bulunduğu toprak arasında rejim farkı var. reel olarak olmasa da prensip olarak gönderen devletin toprağı kabul edilebilir.

@fancy pants, bina parasını gönderen devlet verir, kabul eden devlet arazi tahsis eder ve bina çevresindeki bölgeyi korumakla yükümlüdür. 1961 Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi'nde 20. maddeden sonraki kısma bakabilirsin bi fikir edinmek için: www.tbmm.gov.tr