Uçak biletini al vize isteyen ülkeler için vize talebinde bulun vizesiz ülkeler için de direkt git.

Yaşamak için istiyorum, gezmek için değil.

Yabanci ülkeden kiz/erkek birini bul. Evlen.
Çünkü verdiginiz bilgi ile verilebilecek tek öneri bu.

mesleğinle alakalı şirketlere mailler yaz, mülakatlar talep et. 40-50 şirket ile bunu yapabilirsen önümüzdeki sonbahara kadar illaki biri kabul edecektir. daha sonra sponsor olmalarını iste ve şirketin olduğu ülkeye taşın. bu kadar basit. bu yol ile sıfır sorun, sıfır problem rahatça gidebilirsin

Meslege göre degisir is bulup gitmek. Yurtdisindaki sirketin sana calisma izni cikarmasi, hem fazladan para hem de zaman gerektiren bir sey. Mesela ingiltere'de is buldun. Sirketin yillik 10 bin sterlin devlete para ödemek zorunda disaridan adam getirdigi icin. Ayrica senin ve ailenin tasinma masraflarini karsilamak zorunda. Tek kisiysen 3-4 bin sterlin eder..bazen vizeyi de ödüyorlar. Kisacasi biz masrafiz adamlara..

isteyen gidebilse ülkede adam kalmazdı abi zaten. "istenen" olmak mesele. onun için de işte ya evleneceksin, ya çok paran olacak eğitim için gideceksin ve devamında tutunmaya çalışacaksın ya da yurtdışında eleman eksiği olan bir alanda tecrübeli bir çalışan olacaksın ki "sen gel" deyip sana sponsor olmak istesinler. yoksa çok zor.

mültecilerin sınırdan güle oynaya girdiği türkiye gibi muz cumhuriyetinde bile yasal olarak kalmaya çalışan yabancılar bissürü şeyle uğraşıyor. herhangi bir ülkede yasal oturum izniyle bulunmak cidden zor. çok somut bi şeyler lazım. onlar da daha o ülkeye giriş yapmadan lazım ki girişini onaylasınlar.

ben 8-10 yil evvel, Avrupa'ya gitmek, orada bir ulkede yasamak istiyorum dedigimde aldigim cevaplarin %95'i "herkes istiyor ama kolay degil" idi. yani kimse tesvik etmedi, herkes ne kadar zor oldugunu soyleyip durdu.

cagri merkezi isine basvurdum, cook kisa bir sure sonra tasinmistim. 7 yildir yunanistanda yasiyorum. diger yurtdisina gitmek istiyorum diyen bircok kisiye yardimci olmak istedigimde ya isi/maasi ya da ulkeyi begenmediler. (gercek Avrupa gibi degil tabi). isimde yukseldim. maasim da yukseldi. su anki isimi TR'den bulup buraya gelmem mumkun degil mesela.

yani gercekten istiyorsan, Ingilizce'yi yabanci biriyle gorusme yapacak kadar biliyorsan (yani advanced seviye olmasina gerek yok) basvur cagri merkezi ilanlarina. o ilk adim olur sonra baska gitmek icin ufkunu acar. tek onerebilecegim yontem bu. zaten hicbir bilgi de vermemissin.

1. yontem: yurt disinda is bulun
2. yontem: egitim bahanesiyle gidip oyle is bulun
3. yontem: yabanci uyruklu biriyle evlenin
4. yontem: iltica edin
5. yontem: gezmeye gidin, donmeyin, basinizin caresine bakin.

Avatar is back +1

İş kovalayacaksın. Ama hobi gibi değil, tam zamanlı, düzenli, atik bir şekilde iş kovalayacaksın. Cv ni gözden geçireceksin, bir güzel parlatacaksın. Başvuduğun her şirketi araştırıp oturup ön yazı yazacaksın her şirket için özel. İlanlarda verilen yönetici isimlerini, ik görevlisi isimlerini linkedinden ya da mail atarak darlayacaksın.

Şunu yapmasam da olur aslında demeyeceksin, bu şirkete de ön yazı yüklemeyeyim, bu şirketi biraz az araştırayım demeyeceksin.

Dil problemin varsa bunu aşacaksın.

Meşakatli bir süreç, yorucu da aynı zamanda ama elinde bir mesleğin varsa bu yöntemle gitmeme şansın yok.

İlk ikisi beni sarmadı, 3.ye başladım ama yarıda kaldı. Devam bile etmedim henüz. Yine de black mirror hayranı olarak izlemek gerekir diye düşünüyorum.

İlk 3 bölümü ben de destekledim ama son 2 bölüm ne saçmalıktı ya öyle.

Azıcık sinefil damarı olan herkesin keyif alacağı bir sezon olmuş. Özellikle ucinciu e beşinci bölüm çok tatmin edici bu anlamda.

Zaman kaybı değil. Bir gecede oturdum izledim, keyifliydi. Her gün sağda solda peynir ekmek gibi film/dizi yorumlayanların görüşlerine aldanmamak gerekiyor.


3>5>1>2>4 diye sıralayabilirim. Bir tek 4. bölüm sarmadı.

Woke/SJW ekolü tavanken ve Netflix - Black Mirror ikilisi normal zamanlarda bile bunları konu içerisine yedirirken, artık propaganda seviyesine dönmüştür diye bir ön yargım var. İkinci ön yargım ise son birkaç yıldır çıkan yapımların %99'unun çöp olması. Görsel var, müzik var, kostüm var ama oyunculuk yok, senaryo yok. Hızlı tüketim.

Tabii izleyecek miyim? İzleyeceğim.

bir oturuşta hepsini bitirenlerdenim, uzun zamandır yorumlara bakmadan film dizi izlemeyi öğrendim, black mirror ı ilk yayınlandığı zaman izleyip bayılan biri olarak sezonu da gayet sevdim. sonrasında entryleri okudum, yazılan bazı eleştirilere hak veriyorum ancak günümüzde akıcı, merak uyandırıcı şeyler bulmanın kolay olmadığını düşünüyorum. sıralamam da 3-2-5-1-4 olurdu sanırım ama aralarında büyük fark yok.

ben cok begendim. özellikle 2. bölüm hatta sezonun en güzel bölümüydü.

3 ü begenenler oyunculara biraz tav olmuslar gibi geliyor bana, kötü degildi ama 2 cok daha basariliydi mesela.

ben begendim ama black mirror gozuyle izlemedim bi yerden sonra. ilk bolum haric kisa birer psikolojik gerilim filmi gibi olmus her bolum. cok uykusuz ve yorgun bir donemde olmama ragmen gece 2lerde yata yata 2 gecede bitirdim ben de. en cok 1. bolumu sevdim sanirim. zaten en cok black mirror'a benzeyen bolum de oydu bence. beklentiyi dusuk tutup gerilim izleyecegim havasinda izlerseniz seversiniz bence. ama white christmas beklerseniz cok beklersiniz.

İlk uc bolumu izledim, ikinci ve ucuncu bolumleri gorev gibi, karsisinda uyuklaya uyuklaya bitirdim, ilk bolumu de fikren begendim seyir zevki verdi diyemem, izledigim kadarıyla black mirror ve bu hikayeler (ilk bolum haric) ne alaka hissi oluştu ve hep guzel bir fikir bulmuşlar ama senaryo mu iyi yazilamamis yoksa görsele mi dönüştürülememis bilmiyorum merak uyandirmiyor diye düşündüm. Son iki bolumu bilmiyorum ama ozellikle dorduncu bolumle ilgili iyi seyler duymadim

aaron paul ve salma hayek'li bölümler iyiydi. gerisi fos.

İlk bölüm gayet iyiydi.
İki de fena değildi ama standart Black Mirror evrenine uygun bulmadım. Hikaye olarak sevdim.
Üç çok iyiydi çok beğendim zaten Aaron Paul’dan dolayı çok merak ediyordum.
Dört aşırı derecede kötüydü.
Beş kötüydü.

1-3-5 güzel
2-4 tırt

1 biraz sıkıcı geldi bana ama izleniyor.
3 güzeldi.
5. bölümü kimse sevmemiş, evet standart bi black mirror bölümü gibi değil ama ben sevdim, müzikler güzeldi ve ingiltere görmek bile yetiyor :)

3 ve 1 disinda digerleri Black Mirror gibi degildi.

yaş 6
kilo 5.45-5.75 arası gidip geliyor
cins russian blue
mama ilk 4 sene pro plan son 2 sene nutri/felicia karışım. Haftada bir gourmet yaş, ara sıra dremies kıtır, reflex çıbık ödüller.

Veteriner obez değil ama azcık yağlanmış ödülleri azaltalım dedi geçen ay.

8 yaşında 2 kedi, siyam, 4-5KG, Hill's.
1,5 yaşında 1 kedi, tekir, 4KG, Virbac.

1-bilmiyorum-tekir-n&d (çok tüt döktürüyor, almayacağım biterse)

7 - bilmiyorum - bombay - n&d yerken rahat dışkı yapamadığı için hills aldık beğenmedi royal canin 7+ kullanıyoruz

Canlılar olarak, sadece hayvanlarla değil bitkilerle, böceklerle hatta mikroplarla aynı mekanizmayla (dna) ürüyoruz ve aynı atadan geliyoruz. Onların sadece beyni çok gelişmiş bir modeliyiz.
Beynin işe yaramadığı bir ortam oluşursa (yüksek radyasyon) biz yok oluruz ama hamam böceği gibi canlılar yaşamaya devam eder. Yani insanı çok üstün ve farklı görmemek lazım.

Bana da normal ve rahatlatıcı geliyor. "Sen çok özelsin, süpersin, inanılmaz farklı bir misyonun var" temelli bir anlatıdansa, "Öyle denk geldi, böyle evrildin, çok kasma zaten bikaç bin yıla dünyada insanlığın soyu tükenecek" daha güzel, gerçekçi.

bu bende daha cok kainatin buyuklugunu dusundugumde oluyor.

bunun disinda insanin sadece bir hayvan oldugu anlatisini evrimi yanlis yorumlamak olarak goruyorum. temelimiz diger canlilarla ortak olsa da bizleri onlardan ayiran ozfarkindaligimizin oldugunu dusunuyorum. yani insan diyince dalagiyla cigeriyle bir insani degil karakteriyle, dusunceleriyle bir insani anliyorum.

bu da bize apayri bir sorumluluk yukluyor bence.

Hayvanlarla ortak atadan gelmedigimize inandığım için böyle bir derdim olmadı.

salihdt +1

Hayır aksine. Bu gerçek beni hayat ile daha barışık yapıyor.

Ancak hayvanlarla ortak bir atadan gelmiyoruz, hayvanlar alemi insanı da kapsayan bir grup, buraya dahiliz. Hayvanlar olarak örneğin bitkilerle ortak bir atadan geliyoruz.

İnsanlar için ayrı bir alem yok, nedeni açık aslında.

Aynı zamanda maymunlarla da ortak bir atadan gelmiyoruz, zaten bir maymunuz. Şempanze, orangutan, goril gibi diğer maymunlarla ortak bir atadan geliyoruz.

Bunu idrak ederseniz kafanızda biraz daha oturabilir belki mevzu. Sanırım bir bağdaştıramama durumu yaşıyorsunuz.

Bro iyi ki bu konuda fazla araştırman yok çünkü primat sınıfında bir canlı olduğumuz için aslında bizim de seni üzen bu canlıların başka bir türü olduğumuzun farkında değilsin, o nedenle üzülüyorsun. Yani şöyle düşün sen bir tekir kedisisin bense bir karakulak, biz ortak bir atadan gelmiyoruz brom ikimiz de kediyiz işte türlerimiz farklı sadece :(

insanlar öz anasını babasını kabullenemiyor siz yine iyi binlerce yıl öteye bakıp yapıyorsunuz.
bende öyle bir şey olmuyor çünkü ben onlarla çalışıyorum. bu bana daha sabırlı ve normal bakmamı sağlıyor.

sen hiç 2.5 litrelik kola şişesinin içine büyük abdestini yapan gördün mü? ben gördüm? nasıl yaptın lan sen onu??? düşün bi ne yapmış olabilir...

atan olabilecek canlıyı düşününce nihayetinde; bu!!! diyorsun ve kafana oturuyor.
alt katta tuvalet var. tuvaleti gelmiş, gitsene yyok. yan odaya gidecek duvara çövdürecek. e yarın orada seramikçi ya da alçıcı çalışacak yazık günah değil mi?

bizim gibi insanlar nizam olsun diye kural koymuş. biz kuyruğa gidiyoruz. o emniyet şeridinden gidiyor...

otobüste dakikalarca arkadaşıyla lak lak yapıyor. bi kapat da memlekete gidiş karakola nasıl gittim videosuna dönüşmesin.

kocaman baskı yapılmış engelli parkı, diye gidiyor oraya park ediyor.

adama diyorum ki şapçının benzini bitti al sana 2 bidon benzin kap gel. aha sana da arabanın anahtarları. sallana sallana geri dönüyor. naptın bidonlar boş? verdin galiba şapçıya benzinleri diyorum. yooo bidona mı koyacaktık benzini diyor. gitmiş arabanın deposunu fullemiş gelmiş beyin fukarası. la bu adam inşaat mühendisi ya.

50 defa diyorsun ki gece 12 den sonra ses çıkartma gene aynı.

yani bu insanların bu kadar düşük ıq'ye ve eq'ya sahip olmasını akılmantık kabul edemiyor. eğer dediğiniz gibi la bu heriflerin atası maymun ya derseniz, durum biraz daha olağanlaşıyor ve normalleşiyor. kabulleniyorsun.

Sindiremeyip ne yapacaksın, oturup ağlayacak halin yok ya.

Yok. Aksine daha mutluyum hepimiz önemsiz canlilariz. Cevrenizdeki kisiler ve aileniz dışında yasamaniz ya da olmenizin pek bir önemi olmuyor. Düşündüğümüzde bu dünyadan kimler geçti de kimse hatirlamiyor.

Ben çok düşünmem, sindirmeye gerek yok. Yani sindirilemeyecek bir şey de yok zaten günlük hayatiniza etkisi yok.

önemsiz geliyor bana. ortak ata olsa da olmasa da benim için bir şey değişmez

Salihdt +1

Bro aslında biraz geriye gidersek keseli sıçanla ve ornitorenk hayvanlarıyla gerçek anlamda ortak atamız var biliyor musun, bence bunu hazmetmek daha zor olabilir.

Yanlışınız var şempanzeden gelmiyoruz miselyum dan geliyoruz. Eminim bu bilgi sizi daha çok etkileyecektir mantarlar ve hayvanlar aynı ortak atadan, miselyumdan gelmektedir evrimsel süreçte iki kola ayrılarak yollarına devam etmişlerdir.

atayı neye göre seçiyorsunuz? sonuçta tüm hayat tek hücreliden evrilmedi mi?

kainatin buyuklugunu ve evrenin gecmisini dikkate aldigimizda, goz acip kapayincaya kadar gecen bir zamanda bu bedende yasiyorsunuz. hicbir ozelliginiz ve oneminiz yok. dunya sizden once cooook uzun zamandir vardi, sizden sonra da var olmaya devam edecek. bu cok guzel ve rahatlatici. kendinizi bu kadar ciddiye almayin.

ama hayatiniz onemli cunku yasam muhtesem bir sey. yasaminizdaki en onemli aktor her zaman ilk once sizsiniz. bu cok guzel. kendinizi ve yasam deneyiminizi bu nedenle cok ciddiye alin.

nardisjazz.com mekan var ama yer yok yine de arayıp sorabilirsiniz

Bova’ya götürebilirsiniz Taksim’de İnci Pastanesi’nin karşısında

www.instagram.com

nardis, badau, touché

Bunlar gelmişti benim de aklıma öncelikle ama alternatif olarak BIAS var Koşuyolu'nda. Ben henüz gitmedim ama gidip tavsiye eden birkaç kişi oldu. Aslında amatör, yarı-profesyonel kişi ve grupların çıkığı güzel yerler var. Keşfetmek lazım :)

ila dedin mi arasinda denmez.

1 ocak ila 3 ocak tarihlerinde sehir disinda olacagim.

Aslında araştırmak lazım.
tarihler için kullanımını hiç duymadım.
En çok kullanılan yönüyle TRT hava durumu raporlarında,
Rüzgar doğu yönünden 4 ila 5 kuvvetinde ...

Doğru kullanmışsın, sorun yok.

PDFelement: Bu uygulama, iOS cihazlar için bir PDF editörüdür ve PDF dosyalarındaki metinleri düzenlemenize, eklemenize ve çıkarmanıza olanak tanır.

Foxit PDF Reader & Editor: Bu uygulama, PDF dosyalarının görüntülenmesi, düzenlenmesi, imzalanması ve paylaşılması için tasarlanmıştır. Metin eklemek, düzenlemek ve çıkarmak için kullanabileceğiniz birçok araç sunar.

PDF Expert: Bu uygulama, PDF dosyalarını düzenlemenin yanı sıra, not almanıza, imzalamanıza ve paylaşmanıza da olanak tanır. Metin düzenleme aracı da mevcuttur.

@cemallamec

Teşekkürler ama bunların hepsi ücretli.

(git:www.sejda.com )

Evham yapma, eğer sevgilin çok eşli değilse, tek gecelik ilişkiler yaşamıyorsa "böyle bir risk yok" desek yanılmış olmayız.

Düşük bir ihtimal, riskli bir hpv türü taşıyorsa bulaşma olabilir.

hocam madem bu kadar sevgili saygılı güzel bir ilişkiniz var, bir hastaneden enfeksiyon hastalıkları bölümünde sti/cybu taraması yaptırın ikiniz de

yaşlarınız tutuyorsa da hpv aşısına başlayın yine ikiniz de

erkeklerde belirti yoksa hpv testi yapılmıyor.
hpv dna testi var ama o da pahalı ve gereksiz.
diğer cinsel hastalıklara baktırabilirsin.
ama sıkıntı olmaz.

Herhangi bir sorun olmaz merak etme.

Milyonda bir ihtimal.

oyna devam.

lichess.org

Chess.com

Youtube’ta da bilale anlatır gibi maç anlatan çok kanal var hem Tr hem Eng. Ben vahap şanal’ı çok izliyorum.

@vedatchilipeppers, ben satranç biliyorum. sadece maç izler gibi başkaları oynarken izlemek istiyorum. teşekkürler.

şu sıralar dünya şampiyonluk maçı var. youtube üzerinden chesscom veya chess24 kanallarından takip edebilirsiniz, türkçe alt kanalları da var.

bunun dışında chess24 sitesi anasayfasında main eventler listeleniyor youtube'a turnuva ismini yazdığınızda yayınlanıyor olma ihtimali çok yüksek. turnuva olmasın diyorsanız da twitch'te carlsen veya nakamura'nın yayınları oluyor seyir zevki yüksek yayınlar, tavsiye ederim.

Bu olaylarda doğru yanlış yok. Erkek ödeyince daha şık oluyor. Sonuçta uzaktan gelmiş ve her zaman olan bir şey değil anladığım kadarıyla.

Ben söz konusu kadın olsam muhabbeti keserim. Hem kalk 20 km öteden taksiye binip git hem de kendi ödemeni yap.

Genel olarak erkeğin ödemesini daha şık ve doğru bulurum ve burada anlatılan konsept dışında da olsa bu hesabı ben öderdim. Burada şöyle yapılması gerekiyor doğrusu yanlışı bu diye bir şey düşünmezdim. Yani doğrusu bu diye hesap Ödemiş olmazdım.

17 yy. paris'inde erkek ödemeliydi. Bu ekonomide normal. Üstelik bir de talep kadından gelmiş.

Erkek ödemek zorunda değil. Belki parası yok. Bir kahve olmuş en kötü yerde 60 lira, tatlı da bu civarda olsa*2= çok para (bana göre).

Zaten kadın teklif etmiş. Ben arkadaşlarım (erkek) ödediğinde çok utanırım.

Buradaki doğru neden erkeğin ödemesi olsun, onu anlamadım. Teklifi kadın yapıyor zaten, erkeğin maddi anlamda uygun olmayan bir dönemi bile olabilir. Bu tarz beklentiler bana yanlış geliyor, erkek bir arkadaşım benim yediklerimi ödese rahatsız olurdum şahsen.

erkek kadının teklifini kabul ettikten sonra, kadının erkeğin sevgilisi olduğunu bilmesi, 'dostane' şekilde buluşmak istemesi falan gibi detayların önemi yok.
bu soru için bu bilgilere ihtiyacımız yok, kadının 20 km uzaktan gelmesi daha önemli.
hesabı ödememek veya ödememek için kadının flörtöz tavrı bir neden olamaz yani.

elbette erkek ödemeliydi.
öylesi adab-ı muaşeret kurallarına göre her zaman daha doğrudur.
bir kahve için ekonomi düşünülecek durumdaysa, erkek sevgilisi varken başka bir kadınla kahveye çıkmasın.

@blatta hiberna
sevgilisi olan bir erkek, karşı cinsle 'dostane' bir şekilde buluşamaz mı? buluşursa da hesabı ödemek zorunda mı? tam anlayamadım...

Hesap ödeme bana flörtöz bir davranış gibi geliyor. -belki görgüsüz bir köylüyümdür-


Arkadaşlarıma ve ikinci kez buluşmayı düşünmediğim insanlara hesabımı ödetmem. Bence sık görüşülmeyen dostluklarda herkes kendi yediğini ödemeli. Sık görüşseydiniz o hesap telafi edilirdi zaten.

Teklifi kadın yapsa da kadın kalkıp 20 km öteden geliyor ve taksiye biniyor. Taksi ücretini de ödüyor. Kadının para sıkıntısı olmadığı kesin. Kendi hesabını da öder ama bizim burada baktığımız nezaket kurallarına göre erkek tarafı en azından bu durumu bilip bir kahvenin ücretini ödeyebilirdi. Ya da gelmeden önce kadına “herkes kendi ödesin” de diyebilirdi. Ama kalkıp sadece kendi hesabını ödüyorsa orada kabalık var. Biz “her zaman erkek ödesin” demiyoruz zaten. Erkek de kadın da ödemeli ama kadın zaten kalkıp o kadar yol gelmiş, taksiyi de ödemiş filan. Dönüşte de taksiye binmiştir diyelim. Erkek de bir zahmet bir kahveyi ödesin, bir şey eksilmez.

sevgilisi olan erkek tabii ki bir kadınla dostane şekilde buluşur.

soruda "kadın sevgilisi olan adamla dostane mazeretiyle, aslında flört etme amaçlı buluşmak istedi" iması var.
sizin dediğiniz gibi olsa bu detaylara zaten girmeye gerek yok, ben de onu diyorum.

ayrıca bin lira hesap gelir, yenmiştir içilmiştir anlarım da, arkadaş olarak da 20 km uzaktan gelmiş bir kadına bir erkek kahve hesabını ödetmemeli zaten.

Bence olayın maddi bir boyutu olduğu kadar da 'gesture' boyutu var.

bir erkek, bu gesture'ı gerçekleştirmek zorunda değil gibi geliyor bana.

kadının nereden geldiği çok da önemli değil. gelmeyi seçen, bunu kabul eden ve de buluşma teklifini yapan kişi kendisi zaten.

20km geldi diye hesap ödeten kadın diye başlık açılması gerekir. Böyle çok az saçma şey gördüm.

teklifi yapan hesabı öder. Bu kadar basit. Ben en mantıklısı alman usulü ama neyse

şu sorunun cevabı kişiden kişiye ve duruma göre değişir. ben olsam nezaketen kadına ödetmezdim ama soruda bahsedilen kişinin de ödememesi yanlış değil doğrusu.

sosyal hayat kurallarina gore teklifi yapan hesabi oder. bu durumda kadin tum hesabi odese daha dogru olabilirmis ama herkesin kendi masrafini odemesinde de bir yanlislik yok.

davet eden öder gibi bir gelenek var ama "misafir eden öder" gibi bir alışkanlık da var. Yani uzak mesafeden veya başka şehirden buraya gelen olsa genelde en azından ilk yemeği veya kafeyi bişeyi ben öderim, karşılıklı jest gibi. Buluştuğum kişi kadın erkek fark etmez.

Fakat bu durumda arada bir gri bölge (gizli flört gerilimi) varsa, "sana yazmıyorum" mesajı vermek için de alman usülü yapmış olabilir. Hesabı öderse öyle görüneceğini düşünmüştür belki. Kim ne düşünür bilemeyiz çok öznel konular bunlar.

muhabbet etmek için geldiyse kendi bile ödese olurmuş

Taraflardan biri fakr u zaruret içinde harap ve bitap düşmemişse kimin ödediğinin hiçbir önemi yok bence.

Bu İstanbul sorusu ise 20 km hiçbir şey ifade etmiyor. Maltepe-Kadıköy arası zaten neredeyse 20 km. Taksi de burada bir şey ifade etmiyor. Kimse "taksi ile gel" demedi. O, kadının kendi tercihiydi. Burada taksi ve mesafenin dikkate alınabilmesi için tek bir detay önemli. Erkek şehir merkezinden uzakta oturuyorken, kadının merkeze daha yakın oturuyor olması. O halde -buluşulan yerin şehrin sayılı güzel yerlerinden olması istisnası dışında- erkek tarafı misafir eden kişi olduğu ve ulaşım sıkıntısına da soktuğu için hesabı ödemesi daha uygun olurdu. @nhk ni youkosu +1 burada bir yerlerde

diğer tüm senaryolarda (örneğin erkek şehir merkezine yakın olduğu için orada buluşulduysa) ortak ödemek gayet uygun. Şu paylaşılan bilgiler ışığında olay 90'larda ya da Anadolu'nun güzide şehirlerinde yaşanmıyorsa ya da erkek zengin, kız orta gelirli değilse neden bütün hesabı erkek ödesin? ayrıca erkeğin ödemesi neden "nezaket" ve "şıklık" kavramları ile bağdaştırılsın anlamıyorum. Bu arada @blatta hiberna gibi, özellikle "dostane" yazıldığı için ortada bir ima olduğunu düşünüyorum.

O değil de kadınların da çalışıp para kazandığı bir dönemde tüm hesabı ödemek bana biraz "benim pek bir özelliğim yok, param ile seni etkilemeyi deneyeceğim" havası veriyor. Ekonominin durumu ortada. Gereksiz şekil çabası... Yakın arkadaş, aile üyeleri, sevgili, fwb vs. değilse kimsenin hesabını ödemem/ödemek istemem. Bu saydıklarım ile buluşulduğunda hesap öderken de herhangi bir buluşma kriteri üzerinden "kim ödemeli" diye düşünülmez zaten.

kadin niye erkege hesap odettigini anlamadim. kendi cagirdi?

Ben bu konularda gerikafalıyım sevgilimi elin kızıyla buluşmaya göndermezdim başta neden çocuk kızla buluştu onu anlamadım.

İkincisi ekonomik kriz ortada bu krizde hesap ödetmeye çalışmak kızın kabalığı.

"Dostane" buluşmalarda buluşmanın dostane olduğunu vurgulama ihtiyacı ve gereği olmaz. Oraya gidiyorsanız bunu bilerek gidin. Bu bir date çünkü, çok net bu.

Eğer erkek kısmının sevgilisinin bu buluşmanın nasıl geliştiğinin detayından haberi olursa buna haklı olarak verebileceği tepkiyi herkes kendisini o kişinin yerine koyarak anlayabilir sanırım. O yüzden bence hiç kendinizi kandırmayın.

Problem yok, herkes yediğini içtiğini öder.

Madem uzun yol gitmek problem olacaktı, o zaman mekanı ayarlarken bu konunun önceğini belirtmeliydi uzaktan gelen.

Date mi ki bu erkek ödesin. 20 km den gelmesi olayı değiştirmez.

Davet eden ödemez mi?
Erkek kişisi niye elini cebine atmış?

E adam kendi yediğini ödemiş işte, neden kadınınkini ödesin? Şimdi bunu soran erkek tarafıysa, vicdan azabı çekeceği şey bu olmasın. Ama ön cümle beni düşündürüyor. Ne konuştular iki saat?
Soruyu soran kadınsa adam hem sevgilisi olduğunu söylemiş bunu da kadının hesabını ödemeyerek perçinlemiş.

Şu yaşıma kadar kadından ziyade erkek arkadaşlarım oldu, sevgili değil dost manasında. Evlenmeden önce de evlendikten sonra da sohbet edeceğimiz zaman ya grup halinde sohbet ettik, ya da belli bir konu hakkında oturduk konuştuk. Sevgilim varken ya da evlendikten sonra kimseyle bire birde dostane buluşmalara gitmedim, eşimin de gitmesini istemem. Hele biri "dostane buluşacağız, şu cafeye gidelim mi Zorro'cum" dese alt motifini sorgularım. Ha bu arada iş konusu olur, konu bazında Cafede toplanırsınız, normaldir.

20 yaşındaysa bölüşülür 30+ ise erkek öder.

erkeğin sevgilisi var ve dostane buluşma.
erkek öderse şık olur ama mevcut şartlarda olayın iki erkek buluşması gibi olması lazım.
herkesin kendinin ödemesi doğru olur.Bu bir date değilse (ki değil) erkeğin sorumluluğu yok.
ha dersen ki 20 km mesafe ozaman orası da bana uymuyor sonra görüşürüz fln der geçiştirirsin

Kadın erkek buluşunca erkek davet etti diye hesap erkeğe kitlenir. Bu sefer kadın davet etmiş ama uzaktan geldi diye hesap yine erkeğe kitlenmiş. Erkek erkeğin kurdu gibi olmuş. Yanlış birşey yok tabi ki. Heralde yarı yarıya olcaktı.

Hayır yanlış bir şey yok bence.

Taksi tutmak kadının tercihi, 20 km uzaktaki yere tamam demek de öyle. Bunlar hesabın karşı tarafa "yıkılmasını" gerektirmiyor.

Böyle olması abes değil ama adam bir çizgi çekiyor gibi ilk cümledeki detayları göz önüne alınca.

Ben sana en basit halini söyleyeyim: "Gibi" edatı kullanmadan benzetme yapma işine metafor denir, "Gibi" kullanırsan metafor olmaz direkt "benzetme" olur mesela.

Misal "Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece"

Buradaki "uzun ince bir yol" metafordur, yani sana gerçekten uzun ince bir yolda olduğundan bahsetmez, burada sana uzun ince bir yol yol örneğiyle hayat akışından bahsediyor ama "gibi" kullanmamış gördüğün gibi direkt simgesel bir benzetme yapmış.

Ha mesela bunu sana "Uzun ince bir yolda gibiyim" diyerek verseydi bu metafor olmazdı benzetme olurdu.

Bir benzetme, bir şeyin başka bir şeye benzetildiği bir ifadedir. Örneğin, "O, bir aslan gibiydi" ifadesinde, kişi aslana benzetilir.

Bir metafor ise, bir şeyin tam olarak o şey gibi kabul edildiği bir ifadedir. Örneğin, "O, bir aslandı" ifadesinde, kişi tam olarak bir aslan olarak kabul edilir.

Benzerlikleri ifade etme şekilleri farklıdır. Benzetme açık bir benzerlik ifade ederken, metafor daha dolaylı bir şekilde ifade eder.

Özetle, benzetme ve metafor arasındaki fark benzerlikleri ifade etme şekillerinde yatmaktadır. Ancak, bazı ifadeler hem benzetme hem de metafor olarak kullanılabilir ve bu nedenle farkı anlamak zor olabilir.

biz bunu dolaylama diye görmüştük sanki yıllar önce.

Dolaylama, bir şeyi doğrudan söylemek yerine, ima etmek veya örtülü bir şekilde anlatmaktır. Örneğin, "Ali, işten ayrıldı" cümlesi doğrudan bir ifadedir. Ancak, "Ali, artık boş zamanlarında daha fazla vakit geçiriyor" cümlesi dolaylı bir ifadedir ve aslında Ali'nin işten ayrıldığını ima etmektedir.

bankayı bilmiyorum ama her bakanlık kendi bünyesinde çalışanların maaşını kendi öder. öğretmenlerin maaşını meb veriyor yani.

ne demek karı nereye gidiyor. tabi ki bankanın kendisine kalıyor. borsaya açık şirketler bunlar. varlık fonuna bağlı ayrıca banka.

her yıl bütçeden bütün bakanlıkların bütçesi belli olur. o bütçeler bakanlıklara tahsis edilir onlar da maaşları öder

Öğretmenler, o ilçenin milli eğitim müdürlüğü hangi bankayla sözleşme imzalarsa o bankadan maaş alır. Yani farklı ilçelerdeki öğretmenlerin maaş aldıkları banka farklı olabilir.

Berlin syndrome (2017)
As above, so below (2014) -netflix'te olması lazım-

Paranormal activity

Sessiz bir yer

Speak No Evil

the descent

the descent +1
it follows

dizi olarak the haunting of hill house

as above, so below +1 (son dönemde izlediğim en iyi korku filmi)
the autopsy of jane doe
climax
us
escape room
m3gan (campy horror seversen)

farkı yok bence. avrupaya satılan farklı üretiliyodur.

sanmıyorum farklı olacağını bizim şirkette arçelikte çalışan bi eleman vardı. operatör. o farkının olmadığını söylüyordu. belki yurtdışında özel üretilenler ya da yurtdışına özel gidenlerdir.
arabalarda çok fark ediyor donanım olarak. ama beyaz eşyada nasıl bilmiyorum. gerçi donanım farkı var diyoruz ama özelliklerine bakınca yazıyor zaten listede. beyaz eşyada farklı bir özellik görmedim.

Hayır hiç bir fark yok. İkisi de aynı bantlarda üretiliyor. Malzeme fabrika hepsi aynı. Bandın final kısmında öne arçelik veya beko markası yapıştırıyorlar o kadar

altus da a ynı fabrika ama biraz daha ucuz malzeme gibi. bir marka daha vardı aynı fabrikadan

Arçelik

Kendinizi insanlardan izole etmeyin, izolasyon depresyonu besliyor.

Pek çevrem olmayan bir yerde yaşıyorum :(

yeni bi dizi izlemeye başlamak olabilir. diziyi izlerken o dizinin dünyasına giriyor insan burayı unutuyor biraz. bi de şekerli kahve beyinde bir şeyleri uyarıyor ve mutlu ediyor 1-2 saat. bildiğimiz nescafe bile olur.

b12, arcalion, balık yağı ve spor.

Hiwell'e üye olun paranız varsa.
Haftada 1 terapi oluyormuş aylık 1400 lira.

bu dönem diyorsanız, muhtemelen gün ışığının azaldığı kışa girme döneminden bahsediyorsunuz.
1- yalnız değilsiniz, bir çoğumuz öyle.
2- d vitamini takviyesi tavsiye ederim
3- bol su
4- dışarı çıkmak bile işkence geliyorsa, en azından market alışverişi için filan yürüyün. olabildiğince mevsim sebzesi tüketmeye çalışın. yemeklerinizi kendiniz pişirmek bile iyi gelecek inanın. bir de yemek yaparken güzel bir müzik.
basit şeyler biliyorum ama bana büyük faydası oldu bunların.

öyle mi oluyo aman diyim çok tehlikeli.

Yedeklerin güncel hali o olabilir. Silmeden önce yedekleme işlemi yapıp en güncel halini yedeklerseniz sorun çözülür gibi hissettim.

Eski mesajları yedeklemiş, sonra yedeklememiş olabilir. Yedeklenenler geri geliyor. Whatsapp ayarlarından son yedekleme tarihine bakabilirsiniz.

ofiste bir arkadaş evimdekipsikolog.com'dan memnun kaldığını söylemişti

www.instagram.com
tavsiye ederim

Evimdekipsikolog+1

Şöyle bir mesaj almıştım (meslek uyuyorsa başvurun):


Selâmlar arkadaşlar. Türk Psikologlar Derneği koordinatörlüğünde sağlık çalışanlarına ve öğretmenlere yönelik ücretsiz online psikososyal destek projesi yürütülmektedir. Aşağıdaki linkten başvurular alınmaktadır. yanyanayiz.com.tr

Kemal Can Silim online çalışıyor. Mutlaka öneririm.

illa yuz yuze olması gerekmiyor, danışan bu fikre sıcak bakıyorsa sorun yok. pandemi itibariyle zaten çoğu terapist online görüşmeye geçti. evimdekipsikolog, hiwell gibi uygulamalardan seçecekseniz de mutlaka özgeçmişlerine ve aldıkları eğitimlere bakın. geçenlerde kardeşim için terapist aradıgım için yetkin bulduğum kişileri listeledim, ihtiyacınız olursa özelden yazabilirsiniz. fakat bu sitelerdeki kişiler genellikle fazla tecrübeli değiller. maddi anlamda uygunsanız ve minimum 500, 600 verebiliyorsanız tecrubeli terapistlerden de paylaşabilirim. ilk önerim başak türküler aka olacak.

Yazacaklarım umarım kafanızı karistirmaz ama bu konuda haddinden fazla "istismara" uğramış biri olarak ve bebek ile anneyi ve de bazı cevapları görünce yazma ihtiyacı hissettim. Yani bir de ikaz koyayım başa eğer başlığı eşinize okutacaksanız da benim cevabımı siz süzüp ona aktarın durduk yere evhamlanmasin. Eğer sizde de öyle olabileceğini düşünüyorsanız isterseniz siz de okumayın devamını.

Şu bahsedilen egitim ve yüksek lisansları tam olan iki farklı kişiden terapi almaya "çalıştım" ancak çeşitli açılardan duygusal istismara maruz kaldım. Bu istismar dediğim durumun kavramsal adı böyle mi bilmiyorum çeşitli asagilamalar ve manipülasyonlara maruz kaldım ayrıntılarını sizin konunuzla ilgisi olmadığı için fazla girmeyeyim ancak bunlar tartışmasız alaycı tavırları, azarlama ve asagilamalari içeriyordu. Benim duygusal olarak çok karmaşık ve düşük olduğum dönemler olduğu için de durumun ayırdına varmam 10-15 seanslik zamanımı ve paramı aldı.

Sorunuzla bağlantılı kısmı şu:
Bu iki kişiden biri psikoloji mezunu, klinik psikolog ve sinirbilim doktorası olan biriydi.
Yek diğeri psikolojik danışmanlık ve rehberlik lisans mezunu ve klinik psikoloji yüksek lisansı olan biriydi.
Her ikisinin de işlevini vs bilmediğim özel kurum ve derneklerden dışarıdan bakınca "parlak" ve "muteber" gözüken terapi eğitimleri de vardı. Ben bu saydığım unvan vs.nin tam anlamıyla ne ya da neler ifade ettiğini bilmiyorum ancak, aynı sizin gibi kime gidelim neye göre seçelimi internette arayıp sorarken bu kişilere gidilebileceği bilgisini edinmiştim o zaman için.

Ancak bana da olan oldu.
İlgilisi gibi gözüken dernekler herhangi bir şekilde şikayet taleplerimi ciddiye almadılar. Bu konulardan anlayan bir avukat da bulamadım ve bir hukuki süreç de baslatamadim. O kadar para verdiğim ve istismara uğradığımla kaldım.

Şu an uzman psikolojik danışman unvanı olan biriyle 5 aydır görüşüyorum temelde bu diğer "unvanlı" tiplerin yarattığı zararı telafi etmek için. Gayet memnunum.

Bu süreçlerde ogrendiklerim de şunlar oldu size de fikir verebilecek:

- bu konuda ruh sağlığı yasası ile bir çerçeve çizilmiş ancak teamülen sektörde bambaşka bir şey var. Orası yine de bir nebze de olsa fikir verebilir yine de.

- ruh sağlığı çalışanı kategorisine uyan dernekler kimin neyi yapıp kendine ne diyebilecegini kendi anlayislarina göre manipülatif bir şekilde anlatıyorlar (manipulatif dediğim şu: "böyle olması gerekiyor" diye anlattıkları şey ruh sağlığı yasası ile uyumsuz. Onlar yasal olarak olması gerektigine kendilerince inandıkları şeyleri gerçek budur şeklinde lanse ediyorlar) ve zannediyorum aralarında bir çeşit iyilik adına gibi gözüken ancak sektördeki pastayı paylaşma kavgası var.

- bu iş manipülasyona ve kötü muameleye çok müsait çünkü orada iki kişi arasında bir şey oluyor ve gizli olması temel esprisi. Ama uzman da olsa yanlış bir şeye maruz kalınca kanitlamaniz çok zor. Hatta "yanlış" olanın ne olduğunu bile anlamanız çok zor çünkü ne kadar ilgilisi de olsanız işin ehli değilsiniz ve vardır bir bildiği diyorsunuz. eğer az buçuk ingilizceniz varsa redditte r/therapyabuse kanalı var, biraz göz atarsanız ne demek istediğimi daha anlaşılır olabilir.

- Google'a "şehir ismi psikolog" "şehir ismi terapist" vs. diye yazdiginizda ilk başlarda çıkan listeleme sitelerine parayla üye olunuyor. Sahte yorumlar vs de yapılabiliyor aksini iddia etseler de. Bu yukarıda zararına maruz kaldığım bahsettiğim tipler epey övülen kisilerdi mesela ve haklarında birsuru de yorum vardı.

- yine bu listeleme sitelerinde uzmanlik çalışma alanı keywordleri de balon. Google SEO sistemiyle entegre olsun diye yazıyorlar bir çoğunu. Biraz karıştıracak olursanız yeni mezun olmuş olanın da emekliliğe yakın yaşta olanın da bin türlü çalışma alanı olduğunu görüyorsunuz. Bilmiyorum belki olabiliyordur bana çok mantıksız geliyor.

- bir de bu işlerle uğraşan kişiler bir çeşit tarikat gibiler (en azından benim karsilastiklarim), tarikat dediğimi şöyle açayım: biriyle seanslarınizda istediğinizi bulamayip ayrıldınız diyelim, ayrılma sebebiniz çok makul ve insani bile olsa ya da apaçık kötü bir muameleye maruz kalmış bile olsanız (mesela size ana bacı küfür edilmiş bile olsa) buna temkinli ve önyargılı yaklaşıyorlar. Belki teorik bir altyapısı vardır da bana tuhaf geldi yani hani "kötü" psikolog" ya da işte etik çalışmayan bir meslektaşlarının olması imkansizmis gibi bir tavırları var genel olarak.

- ben x konuda çalışan biriyim diyen birinin yaşı 50 de olsa o konuyla tecrübesi ne kadar bilmeniz mümkün değil. O sorun ile çalışıyorum demeye kendince yetkin görüyordur ya da öyledir ama o konuda görüşeceği ilk kişinin siz olup olmayacagini bilemezsiniz hiçbir zaman. Bu açıdan eşinizle benzer durumdaki ya da benzer bir dönemden geçen birini şayet bulup teyit de edebilirseniz ona gitmek daha güvenli bir seçenek gibi geliyor bana şahsen.

Stres yüzünden kepek olduğuna emin misiniz? Dermatit olmasın?

Seboreik dermatit gibi görünüyor. Normalde çok olmaz. Stresle arttı diye düşünüyorum.

Ben yeşil dercos kullanıyorum. Önceden tgel ve hs clinical strength de kullandım. Hepsi iyiydi.

dercos ve prozinc şampuanlarla çözdüm ben de aynı sorunu. günlük kullanımda prozinc haftada 1-2 de dercos kullanıyorum.

@mtfbwy normal günlük şampuan da kullanıyor musunuz sadece bunlar mi?

Bir de yves Rocher in ürününü onermisler ama bilemedim.

@thatisthedoctor
hayır, sadece ikisini kullanıyorum. dercos ilk yıkamada kepek sorununu çözdü bende ama saçımı çok keçeleştirdiği için eczacı önerisiyle günlük kullanım için prozinc aldım.

Vichy Dercos Anti-Dandruff

Ben kullandım, aşırı iyi

Head & Sholders Clinical Strength
Vichy Dercos Anti Dandruff
SebaMed Anti Dandruff

Bu üçü de kepeğe ve Seboreik Dermatite etkilidir ama bir o kadar da saç döker.
Haftada ikiden fazla kullanmayın.

Kullanırken saçınızda köpürtün, bir beş dakika kadar saçınız bu şekilde köpüklü olarak kalsın, daha sonra durulayın. Bir ikinci sefer normal yıkama yapın.

Ben de yillarca ugrastim ve cozumu ketoral sampuanda buldum.

Bir dönem kullanıp çok memnun kalmıştım fiyatı uygun olsa sürekli kullanırım.
Ducray kelual ds

Ağustos'tan evet.

Fstkçşhp (fıstıkçı şahap) harflerinden sonra gelen ünsüzler yine bu harflerden biri olmalı. (Ünsüz benzeşmesi)

hayır diyeceğinizi düşünüp nezaketen sormuş, evet deyince de ilk fırsatta kurutulmaya çalışmış.

eve gitmek istediginizi zannetmis olabilir. insanlar hem cok dinlemiyor, hem de cok dusunmuyor. benim is arkadasim "sabah sana anlattigim" filan diye hic anlatmadigi konuya ilave yapiyor, "dedigin yerden aldim" diye aldigi seyi gosteriyor. fazla takilmazdim. belki boyle daha iyi.

daha ilk günden senin sevdiğine göre haraket etmeye çalışmış, sen bir şey söyleyemeyince alternatif üretememiş, çekingen kalmış, sevmeyeceğin bir yere götürmektense hiç götürmeyeyim demiş risk almamış.

sen isteksiz gibi davranmışsın o da sana trip atmış

İsteksiz değildim, sadece bilmediğim bir yerde restoran nasıl önerebilirim? Neresi olsa fark etmez demeye getirmiştim. Arkadaşım kaç kere bana da geldi. Sadece davranışı saçma ve tuhaf geldi. Samimi olduğum biriydi.

bir iletişim kazası da olmuş olabilir, siz "buraları bilmiyorum" deyince uğraşmak istememiş vazgeçmiş olabilir, o anlık duygusuyla sizinle yemek yemekten vazgeçmiş olabilir, sizi yemek teklifi konusunda gönülsüz hissetmiştir ısrarcı gibi olmak istememiştir.

hepsi birer ihtimal. yanlış anlamalar da olabilir, insanız olur o kadar.

Bazı alışverişleri sonradan taksitlendirmiyorlar sanki.

Akbank ile bazen 200 liralık alışverişlerime bile soruyor. Telefon için kredi çekmiştim. Daha makul gelmişti. Babam için tıbbi bir cihaz aldım 1700 lira. Onu taksitlendirdim. Yakın zamanda da boyner alışverişi yaptım 2500 lira. Onu da taksitlwndirdim. Sorun olmadı.

Trendyol, Hepsiburada benzeri alırsan yapıyor. Ama 3000tl üzeri ücretli yapıyor.

beyan soruyor size taksitlendirilebilir olup olmadığına dair, haliyle kontrolü de yok telefon olmadığını beyan edip devam ediyorsunuz. ben yapmıştım sorun yok.

karttan aldıktan sonra mobile girip taksitlendirebiliyorsun enpara karışmıyor. ayda 3 4 kez mi ne taksitlendirme hakkın oluyor ama tabi o kutucuğu da işaretletiyor haklı olarak.

2-Ayarlar->Dock kısmından sabitleyebilirsin.

1- seninki bozulmamış mac'de bazı tuşlarda delay var öyle (that is not a bug that is a feature), ayarlardan capsclock delay'ini kaldırabilirsin eğer hoşuna gitmiyorsa bu özellik.

superuser.com

Ben bunu bu yaz aldım ama kullanmadım, yeni kullanıyorum. Sorunlu mac mi yollamışlar? Yazsam adamlara hayatta geri de almazlar. Dock için de ekranı büyütünce kaybolsun istemiyorum :( magner’i deneyeyim.

Yok bozuk degil, yukarida anlatilmis. Genel olarak boyle bir ozellik var, cok kisa basip cekersen devreye girmez - yazi yazarken yanlislikla bastiginda birden capslocka gecmeyi engellemek icin koyulmus bir ozellik, nasil kapatacagini yukarida yazmislar.

tam ekran yapınca dock kaybolmasın istersen o tam ekran olmaz. senin istediğin şey aslında pencereyi boşluğa büyütmek. onun için Spectacle isimli ufak yazılımı öneririm alt + cmd + V gibi kombinasyonlarla pencereyi istediğin alana yerleştirebiliyorsun ya da en büyük hale getirebiliyorsun.

Magnet daha iyi ama Spectacle ücretsiz.

mac'lerin ekran büyütme şeysi, windows'tan farklı çalışıyor. gerçek anlamda tam ekran yapıyor, ekranda sadece o pencere kalacak şekilde. halbuki windows'ta "başlat düğmesi ve görev çubuğu kalsın, geri kalan yere de bu pencereyi koy" demiş oluyorsunuz.

sizin istediğiniz şey, üstte menülerden "window" kısmından "zoom", sizin istediğinize daha yakın bir şey yapıyor ve başka bir app yüklemeniz gerekmiyor. ama bu da her zaman çare olmuyor, böyle durumlarda pencerenin dört kenarına ayrı ayrı çift tıklamak gerekebilir.

hayatım boyunca hiç bir zaman sürekli espri yapan, dersi sevelim diye alakasız şeylerle sevdirmeye çalışan hocaları sevemedim. bir çok öğrenci de sevmiyordur. şirket yönetmiyorsunuz ki insanların mutluluğu için şarkı espri vs uğraşasınız.

en temel sevdirme ve dikkat toplama yöntemi, dersin gerçek hayattaki örneklerini anlatmaktır, hikaye anlatmaktır. örneğin akademisyenseniz ve x dersine giriyorsanız, öğrencilere diğer ülkelerde yapılan çalışamaları, insanların neler yaptığını, ülkemizde de x alanında çok iyi çalışmalar olduğunu söylemeniz karşı tarafın kulaklarını tavşan gibi dikleştirir.

ha ilkokul ortaokul öğretmeniyseniz, sınıfınız vasat öğrencilerden oluşuyorsa, okulun olduğu konum alt kesimden insanlara aitse sizin de hikaye anlatma,dikkat toplama gibi becerileriniz yoksa, emekliliğinize kadar bu sıkıcı ve vasat sistem devam eder. zaten öğretmenlerin kontrol edildiği bir mekanizma da olmadığı için 1-2 seneye amaan der sallarsınız önünüze bakarsınız muhtemelen

otorite figürünün toplumsal tesiri ile alakalı sanki.

siz öğretmen olarak bunu deniyorsunuz sonra çocuk eve gidiyor "baba ne derse o olur" kafasını görüyor. Yahut tam tersi durumlar veya başka alanlarda benzer şeyler.

yetişkinlerde de aynı durum olabiliyor örneğin yazdığınız şekilde çalışılan bir iş ortamı ve sonrasında otoriter devlet figürü çatışması vs.

kafa gidiyor yani. olay biraz daha topyekün derin sanki.

genelde eğitim bilimleri ideal öğrenci tipi üzerinden varsayım yapıyor. yapılandırmacı yaklaşım için hazır bulunuşluk, uygun sınıf ortamı, öğrenci mevcudunun azlığı ve iyi bir planlama lazım. bizde genelde bunların biri veya birkaçı eksik oluyor.

30-40 kişinin olduğu sınıfta proje gelişimini nasıl takip edeceksin, bireysel farklılıkları nasıl takip edeceksin, dikkati nasıl artıracaksın?

diğer yandan otorite yönetimi çok önemli çizgiler ve kurallar en baştan net bir şekilde sınıfla belirlenmeli. bu konuda kendimi hep eksik görmüşümdür.

yapılandırmacı yaklaşım bu değil.

everything matters olmalı. herkesin fikrine aynı önemi vereceksiniz verilecek ortamı da yine siz sağlayacaksınız.

otorite ve hiyerarşi net şekilde hissedildiğinde yani o sistem korunduğunda, "şarkı eğlence vs" boşluğunda öğrenci geçici olarak otoriteyi ele aldığını düşünerek cozutuyor. daha doğrusu o da otoriteden yararlanmak istiyor fırsat bu fırsat. oysa zaten bunu her zaman elde edebileceğini bilse, öyle bir durumda kafayı yemez, insan gibi davranır. siz bile bu söylemde belki istemeyerek "ulan biz hoca olarak iyilik yapıyoruz yine yaranamıyoruz" yaklaşımındasınız. zihniyet ve sistem burada hatalı zaten. senin orada hiyerarşi kurmana sebep olacak ne var pardon? (nşa için konuşuyorum :D geleneksel türk okulları için değil) öğrencilerin otoriteye değil moderatöre ihtiyacı var. moderasyon da her zaman piramit şeklinde olmayabilir. hatta genelde daire gibidir.

öte yandan hayatının hem fiziksel hem duygusal açıdan en hareketli dönemlerinde 10 saat sırada oturmak, dik durmak vs vs her yerden çomaklanan varlıklardan söz ediyoruz. tepemize çıkıyorlar diye sorumlu tutulacak en son grup öğrenciler bence.

Bizde çocuk aileden dayak yiyip azar işitiyor. Büyükleri kendisine bağırınca yaramazlığı bırakıyor ya da ders çalışıyor. Ülke içindeki toplum yapısı da önemli. Bizim öğrencilere kimse yapılandırmacı yaklaşımla ders anlatamaz ki belki üniv hariç ama orada da pek uygulanmıyor. Dolayısı ile ortaokul öğretmeni bu yapsa öğrenci “eheheh eheheh öğretmene bak ne kadar kibar” der öğretmeni ciddiye bile almaz.

sen niye sarkı soyluyosun ki?

Çağdaş eğitim, interaktif ders, katılımı sağlama, derse ilgi çekme bunlar hep dinleyicinizin eğitim seviyesine göre değişik araçlar kullanarak yapacağınız şeyler. Hepsi de iyi niyetlerle yola çıkıyor. İlkokul / ortaokul öğrencisini derse çekmek için şarkı söylersiniz, hoşuna gider, öğretmenini sever, aynı şeyi üniversite öğrencisine yapın, amfi bir anda buz keser.

Eğitim seviyesi ve olursa olsun derse giren öğrenci kendisine ders anlatan kişinin konunun kurdu olduğuna güvenmek ister. Bu güveni sağlayamazsanız dersi sulandırır, kontrolü elinizden alıverir.

Şirket çalışanlarına eğitime giriyorum. İlk zamanlarda gençtim, konuyu biliyorum, ama karşımdaki 30 senedir çalışan afedersiniz ortamın pt'u olmuş adam benim yetkinliğimi sorguluyor. En ufak bir tökezlememde benim üzerimden ego tatmini yapacak. Bu adama espri yapılamaz. Espri konusu olursunuz. Şimdi ben oldum 20 küsur senelik. Hem yetkinliğimi kanıtladım, hem de tecrübe biriktirdim. İlgili esprisini de yaparım, uzatmadan konuya hemen geri de dönerim.

Aklıma geldi Hababam sınıfında bir genç kız öğretmen gelmişti, sınıfın haylazları ağlatmışlardı kızı.

Yapılandırmacılık için bence sınıflarımız kalabalık,ders süresi uzun ve ders sayısı fazla. Günde 8-10 saat ders işlenen ve öğrencilerin tahta sırada oturduğu ortamda kaliteden bahsedilemez. Öğretmen olduktan sonra kısa bir süre için o sıralara öğrenci olarak döndüm.Ve saatlerce orada oturmanın ne zor olduğunu çok iyi anladım ki çocukların çoğu yeterli harçlıkla okula gelemiyor yani aç bir şekilde okulun bitmesini bekliyor.Çocuğun evdeki durumu da çok önemli. Ama biz -kimsenin beğenmediği- öğretmenler çoğu zaman mucizeyi gerçekleştiriyoruz.

184ü ararsanız eve ambulans yollar ama kardeşinizin yaşadığı ilçe sağlık müdürlüğünü ararsanız filyasyon ekibini isteyin. Bu arada geçmiş olsun.

odatv4.com

problem yaşarsanız 112'yi arayın ya da hastaneye gidin. eve gelme olayı evden biri pozitif çıkarsa yapılıyor filyasyon ekipleri tarafından. test için de belirti var mı yok mu diye bakıyorlar herkese yapmıyorlar yine.

tesekkürler.

alo 184'ten aile hekimine gidin demisler. aile hekimleri test yapiyor mu?

bir de saniyorum sabahi bekleyecegiz öyle degil mi? su an icin yapabilecegimiz bir sey var mi?

panik oldum kusura bakmayin.

Panik olacak bir durum yok. Sabahı bekleyin. Kötüleşirse 112 bu durumlar için var zaten.

Şimdi de gidip hastanelerde belirtim var deyip test yaptırabilirsiniz. Aile hekimi olayı gereksiz. Acil bir şey olursa 112.

panik olmasın boşuna. Zaten yeni enfekte olmuş birisinin nefes darlığı yaşaması gibi bir şey yok. Sakinleşirse kendine gelecek. Ölüm fermanı çıkmadı altı üstü bir enfeksiyon.

panik olan kardesim degil yahu benim :)

özel hastaneye gidecek sanirim, tesekkürler arkadaslar.

Kullanabilirsin

@cemallamec nasıl acaba? An itibariyle yapamıyorum, yine telefon istiyor

telefon numarası girmeden mobil cihazda kullanamazsın

"Öylece bırak" deyince ne oluyor? Ekstre USD olarak mı geliyor?

Hemen TL'ye çevirse bile banka kendi kurundan çevireceği için ücret farklı olmaz mı? Sanki Netflix'in TL cinsinden ödeme alması lazım, aldığını da iddia ediyor, ama bankaya USD olarak yansıyor.

Netflix'e VPN üzerinden falan mı üye oldun? Benden TL çekiyor.

"Öylece bırak" deyince ne oluyor? Ekstre USD olarak mı geliyor?

- Eğer USD hesabı varsa kredi kartının evet USD ekstre ayrı geliyor.

VPN üzerinden üye olmadım. Hatta Netflix'in ödeme sayfasında KDV dahil 29,99TL yazıyor. Netflix'in canlı yardımındaki arkadaş da o sayfayı gösterip biz TL çekiyoruz, bankayla görüş dedi. Banka da tabii ki bizden USD çekilmiş diyor.

Kartımın USD ekstresi yok, hatta ING'de öyle bir seçenek de yok sanırım. HSBC'de TL ödemeler TL, USD ödemeler USD ekstreme geliyor, hatta yurt dışında Euro ödemesi yaptığımda postan seçilebiliyordu.

Yıllar önce Spotify aynısını bana yaptı ama sonra geri ödedi. Bence başka kartla deneyin yine aynı sorun olursa sorun Netflix’tedir ama sorun tekrar yaşanmazsa sorun bankadadır.

Last.fm için de aynı şey olmuştu ama galiba o zaman PayPal ile ödeme yapmaya çalışıyordum. Tarih öncesi zamanlar.

Teşekkürler herkese...

Hayır enparada yok zaten, iş bankasında da aidatsız kredi kartı kullanıyorum. Eksiklik hissetmedim

ödemiyorum asla da ödemem. zaten harcama yaparak bankaya para kazandırıyorum. aidatsız karta geçin. mh arayın aidatı iptal etsinler.

Ödemiyorum neden almıyorlar bilmiyorum. Maaş müşterisiyim diye mi emin değilim

Çok yıllardır aidat ödemediğim kartlar kullanıyorum(Enpara, cepteteb), asla herhangi bir karta aidat ödemem.

Enpara +1. Ödemiyorum.

Yapı Kredi'de maaş hesabı olduğu için, Yapı Kredi'ye de ödemiyorum.

Yıllardır ödemiyordum, son 3 aydır maaş müşterisi olmadığım için bu ay 140 TL'yi kitlemişler. Mail attım ya iade edin ya da kartı iptal ediyorum diye. Zaten enpara kredi kartı vardı, gerek yok.

Aidat kesiyorum diyen bankayla ilişik kesiyorum. Geçen ay ziraat kesmiş, bir dilekçe yazdım iade ettiler. Ama telefonla olmuyor, şubeye uğradım, mail de olur mu bilmiyorum.

Ararsanız iptal edeceklerdir, şanslarını deniyorlar sanırım.

Arkadaşım geçen ay garanti'yi telefonla arayıp aidatın geri ödemesini aldı. Ancak para puan (ya da bonus her neyse) olarak iade ettiler.

ödemiyorum da garanti daha iyi bonus veriyor sanki. öğrenciyken babam ek kart çıkartmıştı aidat ödüyodu ama öğrenci halimle 100lerce lira bonus birikiyordu bedava alışveriş yapıyordum belki aidattan fazladır. Şimdi vakıfbank maaş hesabı var onun kredi kartını kullanıyorum belki öğrenciliğin 10 katı harcamam var yine de 3 kuruş puan birikiyor vakıfta.

Her banka aidatlı ve aidatsız olmak üzere müşterilerine 2 seçenek sunmak zorunda, o nedenle aidatsız olanı tercih ettiğim için ödemiyorum.

Teb kredi kartı kullanıyorum. Yıldız müştri olduğum için almıyorlar 3 senedir.

halk bank paraf kullaniyorum, 67 lira kesmisler, arayio sormadim iade edin diye, sonucta her ay icin 5 lira kesmis bosver dedim

Garanti miles & smiles platinum, 340 lira mı ne ödüyorum iki karta. Yıllık benefitleri 340'ı geçtiği için karlı bir alışveriş oluyor.

Yok diye biliyorum. Nefes, kalp, şeker gibi kronik hastalığınız yoksa sorun da yok

Epilasyon yaptırabilirsiniz. Yüz için mümkün olduğunu sanıyorum.

yüz için epilasyon var.

İğneli epilasyon ile mümkün ama izleri geçer mi, geçerse kaç yılda geçer allah bilir. Lazerde de çıkmama diye bir şey yok, bir süre sonra tekrar çıkmaya başlıyor ve tekrar lazer yaptırmak zorunda kalıyorsun.

İğneli epilasyon var yüz için

Fatih akın o tarz bir yönetmen değil zaten. Ana akım işlere daha yakın.

Duvara Karşı’yı çok beğenmiştim. Daha sonra Yaşamın Kıyısında ardından Temmuzda

Fatih akin'in filmleri eglenceli ve rahat izlenebilir.

Sirasiyla:

Duvara karsi
Soul kitchen
Im july ile baslayip severseniz devam edersiniz.

Fatih Akın filmleri pek soğuk değiller aslında. Size önerilerimi söyleyeyim :

1. Keyifli bir yol hikayesi istiyorsanız "Temmuzda" ile başlayın. Fatih Akına güzel bir ısınma turu olur. Film de hoş ve eğlenceli.

2. Hızlı ve çok eğlenceli bir başlangıç istiyorsanız "Soul Kitchen" ile başlayın. Hatta kesinlikle tek izlemeyin en az 2-3 kişi ile seyredin zira müzikler, ortam acayip iyi. Cidden şimdi bir açıp seyredesim geldi valla ki 2-3 kez izlemiştim ^^

3. Seveni de olan sevmeyeni de bulunan bir film arıyorsanız "Kebap Connection" ile başlayın. Bu da aslında oldukça eğlenceli ama başlangıçtan ziyade 2. film olarak düşünün derim.

Gegen die Wand bence en iyi filmi budur.

benim izlemediğim filmi yok. hepsi güzel. solino da güzel kurz und schmerzlos da. aus dem nichts de güzel auf der anderen Seite de.

tabii ne niyetle izlediğinize bağlı ama hepsi kolay izlenen bağlayıcı filmler. ayrıca kebab connection onun yönettiği bir film değil.

Sonra faydalanmak icin cevap yaziyorum :)

telif hakkı senin elinde değilse soracağını hatta haber vereceğini zannetmiyorum.

@sutlu nescafe, özgün videoyu ondan önce yüklemiş olmak, beni zaten o videonun sahibi yapmıyor mu? ekstra bir şey mi yapmam lazım?

belki o videoyu başkası çekti. onu bilgisayara aktarıp kendi hesabından yükledin?
10-20 sene önceki bir dvd'de vardı belki. oradan aldın?
bu video benim demek için kanuni olarak ispatlaman lazım "bence". youtube'da birbirinin aynısı milyonlarca video var belki. ilk yükleyene her seferinde bildirim göndereceğini zannetmiyorum. zaten telif hakkı varsa videoyu yükleyen kişi onu görüyor. bundan para kazanamasın. sahibi falanca şirket diye. bu uyarı da genelde video yüklenip işlendikten, 1-2 dakika sonra çıkıyor.

Video seninse ve ilk sen yüklemişsen telif hakkından ötürü YouTube’a şikayet et, silerler.

youtube content id ile tüm videoları tarıyor. kanal panelinizi biraz kurcalayın, orada göreceksiniz size ait olan videoları. henüz düşmemişse de manuel olarak telif bildiriminde bulunabilirsiniz.

iphone'da da kabloyu takip bilgisayarimdan iphone olarak goruyorsun, erisime izin ver sorusunu evet diyerek gecmen gerekiyor. tiklayip foto klasorlerine ulasabiliyorsun, hayret neden bu durumu neden zorlastirmadilarsa iphone'da nadir kolay durumlardan biri.

edit: sacma bir son cumle yazmisim, ibret olsun diye duzeltmiyorum!

iphone'un kronik problemi.

çevrenizde macbook ya da imac falan kullanan varsa o yardımcı olabilir.


bir de şunu deneyin:

eksisozluk.com

Sorunuza pek cevap olmayacak ancak normalde kabloyu takınca iphone da bilgisayara resimleri direk atıyor. Sizde işler biraz karışmış. Yalnız kabloyu takınca telefon ekranına bir uyarı geliyor, onu onaylayınca bilgisayar iphone’u görüyor.

normalde kabloyu takınca direkt görüyor fotoları flash gibi,

ama havadan yolu: (bkz: airmore)
iphone'a bunu kur, browserdan da web.airmore.com'a gir qr'ı okut. Aynı modeme bağlı olmalılar. Oradan bakıp indirirsin.

kabloyu takınca sürücü olarak görmesi için önce itunes yükleyin

Şu one drive içe aktar deyip iPhone’u bilgisayarın artık görmemesini sağlamadan önce de şöyle bi problem vardı.
Şarj kablosunu bilgisayara takıyorsun telefon ekranına gelen izin vere basıyorsun, fotoğrafları bilgisayara atarken birden hata veriyor ve aktarımı durduruyor 3-4 fotodan sonra. Sonra da hepten telefonu görmeyi bırakıyordu tekrardan kabloyu çekip yeniden takıyordum falan. Bezdim ya :(
Şu an artık bilgisayar telefonu hiç görmüyor işte şaka gibi. Telefon ekranında yine de izin ver verme uyarısı çıkıyor. İzin ver diyorum ama bilgisayarda yok telefon pff

iTunes yüklemekle ne alakası var. Samsung’da olduğu gibi işliyor. Usb’yi tak bilgisayara, bilgisayar telefonu görecek, sonra güvenlik açısından kendi telefonununda kilit kodunu girip fotolara erişiyorsun. Bu kadar.

Zor olan benim bildiğim bilgisayardan iPhone’a fotoğraf yüklemek. :)

Bilgisayar görmüyor telefonu :(
Görürken de hata veriyordu zaten aktarım sırasında
Yani kabloyu takıp fotoğrafları atabilsem zaten hiç sorun yoktu yıllardır samsungla yaptığım bir şeydi, bu telefonda olmuyor işte :(

Öncelikle usb’yi bilgisayara takınca telefonun ekranında bu pc’ye güvenilsin mi uyarısı gelir ve kilit kodunu ister. Sizde oldu mu? Ayrıca resmî yardım için:

support.apple.com

Benim bilgim de çok yok bu sorunla ilgili ancak telefon hafızası çok dolu olduğunda bilgisayarın görmemesi ya da yarısında hata vermesi durumuyla karşılaştım.

Biraz hafızayı açıp fotoları da fazla yüklenmeden azar azar seçerek attığımda halledebilmiştim.
Kendi kendime de, herhalde işlem yapacak yeri kalmadığından oldu, üç beş temizlikle yer açayım rahat çalışsın garibim mantığını uydurmuştum.

İsterseniz bellek kullanımını bir kontrol edin.

mide bakterisi olmasın o?
bağırsak kurduyla bu farklı şeyler.
ayrıca kan değerlerinde anormallikler, tiroit, hormonlar vs bambaşka sebepleri olabilir sık acıkmasının.

İyi de kurt olduğunu düşünüyorsa doktora gitsin ve ilaçla kesinkes kurtulsun. Zaten doktor da tahlil yapar öyle karar verir.

bağırsak kurtlarından kurtulmak 1 hafta ara ile alınan 2 tane hap ile mümkün. bence arkadaşın hayal kuruyor.

sık acıkmanın ve kilo alamamanın onlarca sebebi olabilir.
doktora danışmadan olası sebepler için tedavi uygularsa zaman kaybeder.
bağırsak kurdu için zaten hap satılıyor eczanelerde, alıp deneyebilir.

Cevaplar için teşekkür ederim :)

endişelenmeyin, kızınız küçük olduğuna göre sizin de yaşınız genç demek ki. çok fazla kişiye bulaşıyor ve sizin yaşınızdakilere bir şey olma ihtimali çok düşük. zaten olsa bile kadınlarda erkeklere göre oran daha bile düşük. hiçbir belirti göstermeden bile atlatabilirsiniz. bu nefes darlığı falan sıklıkla psikolojik olabilen bir şey zaten.

geçmiş olsun şimdiden.

Yahu 60 yasinda gunluk 1500 kalori alan bunun yarisini kuru ekmekten alan insanlar iyilesiyor sikmayin caninizi. Hic duydunuz mu bi tane cok saglikliydi ama oldu seklinde birini?

1- Komik gelecek ama KORKMA
2- Ben temmuzu ayında pozitif oldum ve 1 hafta hastanede yatarak tedavi gördüm ( Mart ayından temmuz ayına kadar evden dışarı adım atmadım, kimse ile görüşmedim ve yalnız yaşıyorum ona rağmen oldum)
3- Nefes darlığı yaşamadım sadece yüksek ateş vardı ama bende psikolojik olarak -ulan acaba nefes alamıyormuyum- diyordum ama hersey normaldi aslında.
4- Ciğerlerimdeydi benim virüs ve doktorumun söylediği ciğerde var diye bulaştırma riskin çok düşük demişti
5- Sakin ol ve bol bol dinlen su iç, kötü düşünme mümkün mertebe her okuduğuna inanma haberlere karamsar yaklaşma. Ben hastaneye yatmadan önce her akşam fox ta görüyordum yok boru sokmuşlar ağzına, yok ventilatöre bağlamışlar vs doktor ilk covidsin dediğinde eyvah dedim kimbilir napıcaklar banada, sadece serum ve hap ile iğleştim.

Çok geçmiş olsun

Tedbir ayrı endişe ayrı.
Geçmiş olsun ama şu anda merak etmeyin. Çevremde o kadar çok kişi hafif ateşle atlattı ki bunu. Bir şekilde sayı arttı ama şiddeti azaldı gibi geliyor.
Yine tedbirli kalmalı tabi. Yanlış sonuç çıkarılmasın ama yakalandiysaniz da doktorlara uyun,icinizi fersk tutun. Çocuğunuzu siz buyuteceksiniz :)

Sen çok fazla korkuyorsun. Birilerinin istediği derecede korkuyorsun. Evet dedikodu kültürüyle yönetiliyoruz bunu fark edelim lütfen.

Sana şu kadar söylüyorum:

Salgın başlayalı 8 ay oldu. Bu süre içinde Türk halkının yarısının ölmüş olması, dünya nüfusunun cidden azalmış olması gerekmez miydi? Eğer gerçekten bahsedildiği kadar bulaşıcı ve öldürücüyse?

Kendin kaşınmışın gitmişin test mest bulaşmışın hastaneye. Keşke bulaşmasaydın, sadece temiz ve sağlıklı yaşasaydın güneş ışığı ve d vitamini c vitamini alsaydın sakin sakin geçer giderdi. Bebeğe filan da bişey olmaz aslında, kesinlikle eminim.

Yine de yapabileceğin, zeytini zeytinyağını sütü peyniri unu cevizi vs hep doğal olandan almak, tarladan halka şeklinde. Market ürünlerine olabildiğince el sürmemek. Ekmeğini kendin yapmak. Şekerden tatlıdan uzaklaşmak, yağ olarak sadece hakiki zeytinyağı ve tavsiyeyle filan bularak hakiki tereyağı kullanmak. Bebeğe de bu şekilde yedirmek. Gün ışığını ve temiz havayı olabildiğince almak. Takviye d ve c ve b vitamini almak. Magnezyum'a göz kırpmak, çinkoya göz süzmek.

Çok fazla korkmuşsun ya sen niye plasebo nosebo denen şeyleri bilmiyorsun anlamıyorum ki?

İki ablam, ablamın tüm ailesi ve annem korona oldu. Bir ablam ağır geçirdi ki astımı da vardı ve eklem ağrılarından ötürü uzun süre ayağa kalkamadı ve ödem oluştu, tüm vücudu şişti. Annem ise ilk beş gün çok kötü geçirdi ki kendisi 65+ yaş konumunda. Ben de geçen hafta doktora gittim ve doktor, herkeste koronanın aynı seyretmediğini, kişiden kişiye değiştiğini belirtti. Siz de panik yapmayın. Bakın bizimkilerin hepsi iyileşti ve ablamın astımı olmasına rağmen ve biraz zor olsa da 15-20 günde toparlandı. Hastaneye yatmadı. Diğer ablam ciğerlerinden ameliyatlı olmasına rağmen o da ağır geçirmedi. Dolayısı ile doktorun dediği gerçekten doğru. Kişiye göre farklılık gösteriyor. Siz de iyi düşünün, iyi olun. Geçmiş olsun. Atlatacağınıza inanıyorum. Güçlü durun. Bu arada hepimiz yakalanacağız büyük ihtimalle. Kaçmak yok galiba bu hastalıktan.

Çok abartmışsınız. Medya sağolsun ölüm fermanı gibi lanse ettiği için haliniz normal.

Bazı kullanıcıların yazdığı gibi bu hastalık basit, belirti gösteren kişilerde ilaçsız geçecek bir hastalık değil. Belirti göstermeyen kişilerin bile akciğerlerinde virüsün yarattığı izler görüldü. Pandeminin ne yazıkki etkileri birkaç yıl daha devam edecek. Siz aklı başında bir insan olarak pandeminin başından beri düzgün bir şekilde dikkat etmişsiniz. Şuan yaşadığınız endişeli ruh hali hele bir anne olarak çok normal. En hafif nezlede nasıl dinlenmeniz gerekiyorsa şuanda elinizden geldiğince dinlenmeniz lazım, bebekle çok zor biliyorum. Sadece yorgun, uykusuz gibisiniz.

Ciğerlerinize inmiş olsaydı doktorunuz fark ederdi. Bence şuan çok şanslısın. Zaten belirtileriniz azalmaya başlamış. Bu süreçte biraz kafanızı dinleyip, dinlenecek zaman bulabilirseniz çok daha iyi olacaksınızdır.

Pıhtı atması tehlikesi hastalığı riskli geçirip, tedavisi çok iyi takip edilemeyen hastalarda çok nadirde olsa var. Aşağıya link bırakıyorum konuyla ilgili göz atabilirsiniz.

twitter.com

Ablacım dünyada 48 milyon vaka olmuş, bunların sadece 1,22 milyonu ölmüş. Yüzde 2,5 civarı. Bunlardan da 40 yaşın altındakiler çok çok düşük. Yani virüs kapan herkes ölmüyor. Grip gibi düşün.
Yani istatistik olarak bile çok düşük bir risk altındasın. Ayrıca bu kadar evham yapıp bu kadar titiz olursan senin için daha sıkıntılı geçer. Sakınan göze çöp batar çünkü. Komple umursama demiyorum ama Sen tedbirini al takdiri Allah'a bırak bu yeterli. Hangi şehirdesin bilmiyorum ama elimizden bir şey gelirse de haber ver.

Yav korkma korkma. Şimdi haliyle garip geliyor ilaç getirmeler filan bir de basın ve çevre etkisi var. Yanlış anlaşılmasın virüs yok filan diyen tayfandan değilim ama şu an için sıradan bir durum olmadığı için "olağanüstü" bir durum gibi davranıyor herkes.

Eğer hastanede değil iseniz, yoğun bakımdan filan yazmıyorsanız bu satırları korkacak hiiiç bişey yok. Pıhtı ciğer filan bişey olmayacak.

Mis gibi tatil işte uzatınız ayaklarınızı en sevdiğiniz filmleri dizileri izleyiniz.

Yeme içmeye dikkat, yararlı vitaminli şeyler tüketin bol bol kendinize bir bebek gibi bakın.

(Hatta inanmıyorsanız bana iddiasına girelim -bebekle ilgili kısım hariç çünkü onunla ilgili tecrübem yok- gayet rahat bir şekilde atlatacaksınız.)

1-2 haftaya hastalık bitecek ve hayatınız gayet güzel devam edecek merak etmeyin.

Aklınıza bişey takılırsa bana yazabilirsiniz, çoook geçmiş olsun.

covidle ilgili bilgileri herkes vermiş ben kızınızla ilgili kısım için konuşayım. ben de başka bir ilaç nedeniyle oğluma bıraktırmak zorunda kaldım ve yatmadan önce annecim bak bu gece artık anneden süt yok, sana biberonla süt vereceğim. (o güne kadar inek sütü içmemişti) İstersen onu içebilirsin. Annenin sütü bitti dedim. ilk başta bi kaç dakika ağladı ama sonra kabullendi. Bi kaç gün biraz huysuzluk yapsada çabucak alıştı. seçenekler sunun ona. ve güzel bir şekilde anlatın sizi anlayacağına eminim

DASK yeni evlerde geçerli değil mi? Sıfır ve krediyle ev alırsan banka sana zorla yaptırıyor da onun dışında bir mecburiyet var mı bilmiyorum. Tabi, kişi kendi evi için gidip yaptırabilir ama bunu yapan da zor.

Dask yeni aboneliklerde zorunlu, onun haricinde zorunlu değil. Yıkılan evlerin eski olduğuna ve çoğunun ev sahibi olduğuna bakarak, bir çoğunda dask yoktur sanırım.

Aslında bu mantıkla DASK'lı olmayan evlere yardım yapmaması lazım. DASK yaptırmayan adam da yardım alacaksa mecburiyet harici kim neden DASK yaptırsın. Eskiden konut sigortasının içinde deprem riski zaten vardı, devlet oradan da cebi doldurmak için DASK çıkardı şimdi de bizzat kendisi sallamıyor garip.

Zorunlu deprem sigortası bilinenin aksine sadece alım satımda değil her zaman zorunludur. Ama kim denetliyor? Anca alım satımda denetlendiği için alım satım sırasında yapıyorlar
Türkiye'nin sorunu bu, her türlü kural kanun var ama hiçbiri uygulanmıyor.

dask in da ust siniri var bu arada evin tamaminin bedelini odemiyor

DASK hep zorunlu ve mesela kiraci olarak bile ev tutup faturalari uzerine almak istediginde hep DASK police fotokopisi soruyorlar, ev sahibinden alip gosteriyorsun. Yoksa ne su gaz elektrik baglatabiliyorsun, ne de kendi uzerine alabiliyorsun kiralarken.

Yıkılan binalardaki çoğu kişi eskiden beri orada ikamet eden daire sahibi, ya da eski kiracı ise daskı yapmaları için bir mecburiyet önlerine çıkmamıştır.

Kiracı değişiminde (yeni aboneliklerde) daskın olmadığı aklımıza geliyor ve yaptırıyoruz.

Bir çoğunun daskı yoktur +1, olanlar da dairelerinin yeniden yapım bedeli kadar ödemeyi dasktan alırlar.

Dasktan ödeme almak şu demek değil, senin dairen 600 bin lira edebilir satarsan, ama yeni yapsan 200 bin maliyeti var. Dask sana 200 bin maliyeti öder, şişmiş piyasa bedelini değil.

Çünkü bina yıkılınca arsa değeri kaybolmuyor, sadece bina yapım maliyeti ve moloz kaldırma maliyeti çıkıyor ortaya, arsa hala orada.

bu yıkılan evlerin hiçbirinde dask yokmuş gibi bir şeyler denilmişti habertürk yayınında. yani kimse dask dan para alamayacak.

isterse 2-3 milyonluk daire olsun dask da zaten maksimum 240 bin lira veriyor.

Mubi var bunun için

netflix isinize yaramaz sizin, mubi en iyisi

TRT 2 var, aylık süper filmler yayımlıyorlar. Instragram’dan da takip edip bakabilirsiniz. Mubi de sanat filmleri seçeneği.

Blutv de fena değil. Emin Alper, Tolga Karaçelik vb yönetmenlerin her filmi vardı.

Akut, ahbap izmir

aşık veysel çadır kentler var

yardimageldikizmir.bigcrunch.co

not: tegv gönüllü grubunda buldum bu ilanı.

ihtiyaç haritası sitesi instagramdan ihtiyaçları sürekli duyurmakta. getir banabi migros sanaldan sipariş verip, buz sporları salonu kızılay mah. 506 sok. no:1 aşık veysel rekreasyon alanı bornova izmir adresine gönderebilirsiniz.

www.instagram.com kediler içinmiş

twitter.com

arkadaşlar. bana en acilinden 180 cm enli şimdilik 70 metre polar kumaşı gerekli. maliyeti fiyatına satabilecekler mesaj atsınlar.

biz aydın-söke’de bir avuç insanız. deprem esnasında ailemle mansuroğlu mahallesindeydik. o korku anını uzun uzun anlatmak isterim. ama daha sonra. depremin olduğu gece parkta sabahladık. bizim ufaklık 4 yaşında. oyun çağı çocuğu olduğu için hayli hareketli. hava sıcaklığının 8-9 dereceye düştüğü akşam saatlerinde üşümemesi için epey bir çaba sarfettik.

bunu referans alarak deprem alanındaki yaşlı ve çocuklar için basit bir panço tasarladık. konfeksiyon öğretmeni olan annemin tasarımıyla en kısa zamanda imal edilebilecek, en korunaklı ve maliyeti düşük bir kalıp çıkarttık.

bir panço için 150 cm kumaş gidiyor.

şu an sadece derdimiz uygun fiyatlı polar kumaşı bulabilmek. burdaki esnaf insafsız. 35 lira fiyat çekti en iyisi. bunun için yardımcı olabilecek arkadaşlar lütfen en kısa zamanda iletişime geçsinler. en önemlisi en kısa zamanda tedarik edebilmem. izmir-aydın-milas çevrelerinde olursa bizzat kendi aracımla almaya gelebilirim.

herhangi bir ticari maksadım yoktur. bu fikiri gerekli ekipmanla kendiniz de uygulayabilirsiniz. kalıp ölçülerini atabilirim. önemli olan çocukların üşümemesi.

saygılar.

edit: imalattan sonra anlaştığım kuru temizlemeci endüstriyel makinada steril olacak şekilde yıkayacak. ardından hijyen kuralları çerçevesinde ayrı ayrı poşetleyeceğiz.

edit2: ilk etapta talep ettiğim miktarla hedefimiz 100 adet çıkartmak.

Aşık Veysel parkında 5 günüm geçti.

İstanbuldan acil yardım ekipleri ile birlikte Tırları transfer ettik yemek dağıttık
Halen aşık Veysel parkında tırımız yemek dağıtımı yapıyor.
Aşık Veysel parkında çok fazla dışarıdan gelen ihtiyaç sahiplerinin dışında insanlar var.
İlk günlerde battaniyeler giysiler neler neler götürdüler.
çok fazla lokmacı var.
Bence sıcak yemek ihtiyacı çok fazla haftasonları parka çok fazla turistik ziyaret için insanlar geliyor.
Bunların engellenmesi lazım
Ancak izmir halkının ellerinde malzemelerle parka erzak taşımaları da takdir edilecek bir durum.
Elazığ depremine de ilk giden yardım ekiplerinden biriydik
Elazığ’da malzemelere ulaşabilmek için depremzedeler ve ihtiyaç sahiplerinin münakaşa ettiklerini gördüm
Gergin hava vardı.
İzmirdeki insanların çok sakin ve bilinçli yaklaşımları panik havası oluşturmadı.
İzmir’e ulaştığımız ilk gece insanların bize karşı ilgisi sevinç gözyaşlarını hissettim.
ilk gece Bornova Ege ünv devlet hastanesi bahçesine çadır ve yemek aracı Kurulumu yaptık.
Askerler özveri ile çalıştılar.
İzmir halkı deprem yardımları konusunda yaklaşımları gerçekten çok etkiyeci ve takdir edilecek şekildeydi.
Aşık Veysel parkında 5 günüm geçti. Durum sakinleşince İstanbul’a dönüş yaptım.

İzmirli arkadaşlara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yakınlarını kaybedenlere Başsağlığı diliyorum.

bu işi en iyi yapan dernek ahbap derneği zaten başkasına güvenmiyorum.

www.sessizmuzayede.com

şu müzayedede son 17 eserin geliri akut'a bağışlanacak

Kbb'ye git diyecektir çünkü deviasyonu doğrulaması gerekir. Ameliyatı kbb'ciye değil de plastik cerraha olursun.

KBB doktoruna gittim hem deviasyonumu düzletti, hem estetik yaptı. Harika oldu.

Deviasyonum var nefes alamıyorum diyorsun, Plastikçi ne yapsın. KBBye görün.

kbb

Estetik cerrah dış görünüşüyle ilgilenir, kbb içiyle. Sizin önceliğiniz hangisiyse ona gidin

Zerdeçal

Süt, bal ve karabiner karışımı

Senin ürettiğin herhangi bir eserin izinsiz paylaşımı illa ki telife girer, nasıl paylaştığının bir önemi yoktur diye düşünüyorum.

Evet ama tüm dünyada kullanılan bir yöntem. Telif diye sorub olsaydı kimse bir şey paylaşamazdı. Dert etme yani.

sonuçta eseri yaymış oluyorsun.

"eser sahibinin izni olmaksızın eseri umuma iletim suçu" ve yayma hakkı şeklinde arama yapabilirsin.

aslında problem olmaz.
ama son dönemlerde erdil yaşaroğlu vb. karikatüristlerin yasaları suistimal ederek bunu bir gelir kapısına çevirdiğini okuyoruz.

ne olur ne olmaz. böyle linkleri kaldırmak daha iyi olabilir.

tetikte olun ama icinizi de ferah tutun lutfen. ihtimal artti mi artti ama bunu dusunmeyin nolur.

Sizin de karantinaya alınmanız gerekmiyor mu? Yani arkadaşınız kimle temasa geçtiyse ismini vermek zorunda benim bildiğim. Evet, size de bulaşabilir ama bulaşmayabilir de.

Bu soruya cevap vermek çok zor. Kaldığı yer geniş ferah bir yer miydi? Maskeli mi duruyordu? Sen maskeyle mi girdin?

Mekan geniş, ikiniz de maskeli bulunduysanınz risk daha düşük, mekan dar; ikiniz de maskesizseniz risk tabi ki daha yüksektir illa ki.

bu pazar iş arkadaşımın pozitif olduğunu öğrendim. aynı odada çalışıyoruz, maskesizdik ikimiz de. ama pek yakın sayılmayız bu yüzden ikimiz de kendi masamızdaydık, test yaptırdım negatif çıktı. yani bulaşmama ihtimali de yüksek.

ayrıca pozitif olan kişiye sormuşlar, beni sevmediği için adımı vermemiş. dolayısıyla filyasyon ekibi beni aramadı ve karantinaya alınmadım.

covid belirtilerini acile gidip sayarsanız zaten test yaparlar. sizi belirtmesine gerek yok. koku almama mutlaka olsun sayacağınız belirtilerde.

Zaten iki tane ilaç veriyorlar benim bildiğim. Biri sıtma ilacı (Plaquenil) biri de zatürre ilacı (Favicovir). Benim ablalarım kullanmadı ilaçları, annem de sadece favicovir denen ilacı kullandı. İyi beslensin, bol bol su tüketsin, bitki çayları içsin. Verilen ilaçlar da kesin iyileştiriyor diye bir şey yok.

kullandığı ilaçlar ile ilgili muayene olmalı diye anladım. bana da tomografi ile teşhis koydular, kullandığım bir sürü tansiyon vs. ilaç vardı, rutin gittiğim kardiyolog da aynı hastanenin doktoru idi onunla görüştü doktor ve covid ilaçlarını kullanmanda sıkıntı yok dedi. yani babanız rutin bir kardiyologu varsa onunla iletişime geçin veya bir kardiyolog'a muayene olun derim.

Cemallamec ve Surprise verdiğiniz cevaplar İçin çok teşekkür ederim .

soruna cevap değil ama manuel bile çift taraflı yazdırmayan yazıcılar dahi var.

İade etmeye çalış, almazlarsa direkt ilçe kaymakamlıktaki tüketici hakem heyetine git.

İçinize sinmediyse deneyin ama vatan kadar cirkefi yok alana kadar aldıktan sonra uğraş dur.

ürünü görerek mağazadan aldıysanız iade etme hakkınız yok sanırım.

gidip kendiniz aldıysanız iade almama hakları var.

internetten almış olsaydınız 15 gün içinde iade olayı vardı onda da açıldığı için bir sürü problem çıkartırlar gibi geldi.

şansınızı deneyin ama bi sonuç alabileceğiniz sanmıyorum, firmanın bir ayıbı , kusuru yok.

bozayım kırayım derseniz en fazla servise gönderirler, 1 2 ay beklersiniz.

bu özellik sizin için bu kadar önemliyse sormayarak hata yapmışsınız. mürekkepleri açıp tank bölümüne koyduğunuz için herhangi bir donanım/yazılım hatası olmadığı sürece iade alacaklarını düşünmüyorum. vatan'a ya da epson türkiye'ye aradaki farkı ödeyerek çift taraflı yazıcı özelliği olan bir modeli yine sizden alacağım derseniz belki kabul edebilirler.

yani urunu gorerek aldim ama iade etmek istiyorum... iade almamak nasil bir sacmalik anlamadim...

ya evet benim hatam ama 2400 tl verdim boyle bir sacma ozelligin olmayabilecegi aklima gelmedi... bu arada epson'u sattirmaya yemin etmis herhalde saticilar; brother almaya gittim gomdu de gomdu; yok soyle pahali boyle isinize yaramaz; muadili hatta daha iyisi bu diye.

internet sitelerinde toner veya kartus parasini dustuklerini ve boylece iade aldiklarini yazmis ama internet alis verisi icin mi gecerli sadece bilmiyorum.

Görerek almışsınız. Bahsettiğiniz özelliğin olmaması ürünle ilgili bir kusur da sayılmaz.
Size Avantaj ve dezavantajı sayılırken anlatılmayan o özelliği siz de ayrıca sormamışsınız.
Kaldı ki istediğiniz bu özellik her müşteri tarafından standart olarak sorulan/istenen/talep edilen bir şey değil demek ki.

vatan mediamarkt gibi yerlerde ürün tanıtım personeli oluyor. epson'un elemanı olabilir tanıtan kişi.. ya da bazen belirli ürünleri satınca daha fazla prim alıyorlardır o yüzden epsonu ısrarla satmak istemiş olabilir.

mürekkep fiyatlarını düşerek iade alıyoruz yazıyorsa her mürekkebin 120-150 tl gibi bir fiyatı var.. öyle hesaplayın.

Alıcı; mal satışına ilişkin mesafeli sözleşmelerde, malı teslim aldığı tarihten itibaren on dört gün içerisinde hiçbir hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir gerekçe göstermeksizin malı reddederek sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.

www.hukukfuar.com

mesafeli degil sanki bu? magazadan aldim.

iade değil değişim diye bastırın. Almama hakları var ama kimi firma müşteri memnuniyeti diye (bir de yine aynı yerden başka işini gören cihaz alacağın için) inisiyatif kullanabilir belki. Belki.

Mağazadan aldıysanız imkansız, almıyorlar kesinlikle. Sadece kutusu açılmış tv'yi bile almadılar. Ama online alsaydın sorgusuz sualsiz iade edebilirdin.

Sogan iyi sirke iyi domates

soğan iyi olabiliyor, tuzla biraz ovulmuş soğan her zaman daha iyi geliyor bana, normal salatalarda da, öbür türlü çok diri kalıyor. yeşil taze soğan da olur. yavan geliyorsa belki zeytinyağı az geliyordur? dereotu da seviyorum ben içinde. kornişon turşu da yakışıyor. bir de esas mayonez çok iyi oluyor tabi.

ben öyle bol yoğurtlu falan olanından yapmıyorum bu arada, galiba öyle bir türü var esas. daha çok salata görüntüsünde oluyor benimki, sizin dediğiniz tam hangisi bilemedim de ondan bunu yazma ihtiyacı duydum :)

Makarnaya maydanoz kesinlikle çok yakışıyor. Kısırda bulgur ve salça koymak yerine makarna koymuş gibi bir şey oluyor genellikle yaptığım.mevzime göre taze soğan nane maydanoz vs koyarım. Bazen de rus salatası misali bezelyeli mısırlı mayonezli falan fa yaptığım oluyor.

Makarna salatası derken? Yoğurtlu ve garnitürlü olan mı? Ben onu makarna salatası olarak biliyorum da verilen tarifler başka bir şeye gidiyor...

Birazcık ince rendelenmiş havuçla, kuru kuş üzümü ekle, o tatlı tat çok yakışıyor.

çoban salatanın içine haşlanmış makarna katıyorum. üstüne ceviz falan. benim makarna salatası anlayışım bu :D

Makarnanın haşlama suyuna çok minicik bir defne yağrağı ekliyorum ocaktan almama 2-3 dakika kala.

Maydanoz güzel oluyor katılıyorum. Ayrıca sosis de güzel oluyor.

TDK "psikolog, -ğu" yazmış. Psikoloğa olur.

Kitap kapağında böyle kullanılmış.

www.dr.com.tr

Yumusak g ile.

Böyle bir durumda

> sozluk.gov.tr
> kelimeyi arat
> kelimenin hemen yanında varsa bir ses olayı belirtilir
> psikolog için “psikolog, -ğu” yazmış ve -ğu yazmasının sebebi kelimedeki ses olayını göstermek içindir
> yani “psikoloğa” doğru kullanım


Mesela “resim” için de
> “resim, -smi“ yazmışlar. Ek alınca ünlü düşmesi olduğunu gösteriyor “resmi” şeklinde

Sabır. Oraya gelecek.

Öyle oluyor merak etme. Dün kaçta yaptırdın? Ben gece 11 gibi yaptırıp ertesi gün 17 te aldım. O covid 19 sekmesinde çıkıyoruz. Ama sürekli f5 yaptığım için sanki açıklanmamış gibi görünüyordu, eğer çok vakit geçtiyse başka bir cihazda yada tarayıcının çerezlerini silerek tekrar bak.

Dün 17:30 gibi sürüntüyü aldılar acilden, ortalama 3 gün kadar sürüyormuş anladığım kadarıyla. Bekleyeyim o halde

Aynen yoğun yerlerde sürebiliyor, ama tarayıcı ile ilgili dediğim şeyi de unutma zaten pozitif ise SMS geliyor mutlaka. Umarım pozitif çıkmaz çıkarsa sonrası için tecrübelerimi paylaşabilirim geçmiş olsun

Zaten pozitif çıkarsa onlar size hemen ulaşıyorlar

Size verilen barkod no ile e nabız internet sitesinin içinde covid sonucu kısmı var oradan bakabilirsiniz.

E nabıza biraz geç düşüyor. Ben aynı gün aldım sonucu.

ne yiyor? bir sey yedirebildiniz mi?

Yaş mama alıp kuru mama ile karıştırarak vermeyi denediniz mi? Mamayı ıslatıp da verebilirsiniz. Dişlerinde sorun mu var acaba?

yaş mama veriyoruz. veterinere gösterdik bir şey bulamadı. parazit aşılarını oldu. yaş mamayla kuru mamayı karıştırınca özenle ayıklıyor taneleri yine yemiyor. kuru mamayı ezip yaş mamaya karıştırdık yine yemedi.

Nasil oldu bu ya ? Aniden bi gun düzenli yedigi mamasini mi bıraktı?

evet bazı kediler huy değiştirebiliyor. selective mamalar oluyor onlar denenebilir. bizimki balıklı çok sever, başka pek yemez vs. petshoplar royal canin vs. kaliteli mamaları açık kilo ile satanları olabiliyor. onlardan alınıp denenebilir.

the last kingdom öneririm.

Amazon: Bosch, justied, shield, the boys

Vikings benim pek sevdiğim türden değil ama izleyen genellikle çok beğeniyor.

Bi çok çok meşhur diziyi yazmadığınız için "bilgisayarınız fişe takılı mı?" gibisinden en bilinen ve sevilen birkaç diziyi yazayım aklıma gelenlerden:

Better Call Saul - Özellikle Breaking Bad sevdiyseniz.
La Casa de Papel
Witcher - Oyunun ve kitapların hastasıyım ama dizi açıkçası beni pek sarmadı, belki siz beğenirsiniz.
Peaky Blinders
Stranger Things
Dark
Black Mirror
Love, Death + Robots
Sherlock
Altered Carbon

Dediğim gibi çok basic liste, "Lan bunları bilmeyen izlemeyen mi var?" demeyin. :)

La casa de papeli sevdim, ama better call soul 5. Seson da tadini tuzunu kacirdi

Modern Family (Netflix)
Office (Amazon)
Fleabag (Amazon)

Evet

kesin eminsem soylerim, %0.1 ihtimal bile suphem varsa soylemem.

en yakın arkadaşım ise söylerim. kesin emin olmam şart. normal arkadaşım ise söylemezdim.

En yakın arkadaşımın karakterine bağlı. Eğer kendisine aldatıldığını söylediğimde akıllıca davranacak biriyse kendim açıkça söylerim. Ama söylediğimde saçma sapan davranacak biriyse kendim söylemem. Ona aldatıldığına dair şüphelenmesine sağlayacak şekilde davranırım.

Sevgilisine/eşine bu duruma yakıştırmayıp bana kötü davranıp, beni suçlayabilir. Aldatıldığını biliyor bunu kabul etmiş olabilir, aldatıldığını yüzüne söylediğim için beni kötü bilebilir. Aldatıldığını söylerim bana inanmaz beni suçlar. Her şey olabilir.

Aldatan ben miyim peki? Degilsem soylerim

Hayır. Belki sineye çekilecek, kurtarılacak bir evlilik olan biteni ben biliyorum diye, bunu ifşa eden benim diye bitebilir. Şartları bilmiyoruz. Çocuk varsa ortada durum daha komplike. "Karın/kocan seni aldatıyor" demek dile kolay ayrıca.

söylerim. ufak bir şüphede bile söylerim.

iki kişilik ilişkilere dahil olmamak, bu işlere dikkat etmek lazım.
üstelik çok fazla değişken var.
nasıl bir aldatma?
beş yıldır devam eden bir ilişki mi, tek gecelik sarhoşken yaşanan bir şey mi?
ben bunu nasıl öğrendim, nereden biliyorum?
evliler mi, üç aydır çıkıyorlar mı?

kesin bir cevap vermek çok zor.
ama uzun süreli bir evlilik falan söz konusuysa, bilmesi gerektiğinden yüzde yüz eminsem, belki önce aldatan tarafla konuşup onun itiraf etmesi için uğraşabilirim.
veya en azından durumla ilgili diğer tarafın düşüncelerini öğrenebilirim, ona göre hareket ederim.
ya da belki ben yine söylemem ama bir şekilde öğrenmesini sağlarım.

önemsiz ya da yeni bir ilişkiyse direkt yüzüne söylerdim ama ciddi bir durumsa gidip yüzüne söylemek en son tercihim olurdu muhtemelen.

Kanıt varsa söylerim. Ama söylemeden görmesini, anlamasını sağlamanın bir yolu varsa denerim.

Net söylerim. Ama lak diye değil.

evet

bu sorunun cevabı kesin değil.
en yakın arkadaşım bunu benden öğrenirse ve daha sonrasında eşini affederse benimle olan arkadaşlığı da zarar görebilir.
belki ilk etapta aldatan kişiye bu konuyu bildiğimi belli ederim.
ama şahit oldum diye beni imha edecek insanlar değillerse tabi :)

Iki kisilik iliskilere asla karismamayi biliyorum. Soylemem

söylerim. ama dikkatli ol senin kıskançlıktan bunu yaptığını düşünebilir. emin ol.

En berbat ikilemlerden biri. İnan onun yerine yakaladığım adamı/kadını orada ifşa etmeyi tercih ederim. Söylesen belki biliyor ama harekete geçmek için doğru zamanı bekliyor. Ben söyleyince zamanlamasını bozmak zorunda kalacak, daha erken hareket edecek. Ya da sineye çekmeyi düşünüyor. Ya da kendi yakaladı ama bir şans vermeyi düşündü. Bin türlü senaryo. Bakmayın "ben bana söylensin isterim" diyenlere. Bilmeyi istemekle yüzyüze birinden duymayı istemek farklı şeyler. "Bir dost" notu ile iletilen mesajlar çok daha doğru gibi geliyor bana.

Kesin olarak söylerim

Söylerim.

Kesinlikle söylerim.

Dünya da insanlar da çok garip. Bazen suçu gösterirsin, suçlu sen olursun. Onlar yine mutlu olur, olan sana olur.

O yüzden benim söylediğimi bilmeden bir şekilde söylemeye çalışırım. Farklı bir mailden tüm bildiklerimi sıralarım mesela. Veya farklı bir hesaptan instagramdan vs.

Yani bir şekilde söylerim evet. Çünkü kendimi onun yerine koyarım. Aldatıldığını bilmeden ilişki yürütmek çok kötü bir şey.

Ama soru şöyle olsaydı; yakın bir arkadaşım sevgilisini aldatıyorsa, onu gidip kıza söyleyemem sanırım. Kötü bir şey, biliyorum ama arkadaşımı satamam sanırım. En fazla bu böyle olmaz git ona söyle veya ayrıl falan derim. Kendimi yakın bir arkadaşımın yerine koyabiliyorum ama karşı tarafın yerine koyamıyorum sanırım :D

Evet

Hayır. Denendi.
Kişiye özel olarak gönderdiğiniz fotoğrafin ekran görüntüsünü alınca bildirim gidiyor.

biz geçen gün arkadaşlarla denemek için aldık bildirim gitmedi ama gittiğini söyleyenler de var. güncellemeyle falan alakalı olabilir.

Foto değil adece yazışma vardı.

Gitmiyor

Çok sağolun arkadaşlar cansınız.

Dm'den değil de hikayeden ss alınca bildirim gidiyor kesin bilgi

Instagramdan hikayede dm’de ekran görüntüsü alınca bildirim gitmiyor, çok defa denendi, kesin bilgi.