şöyle diyeyim, makine müh arkadaş makine master ı yaptı, şimdi çalışıyor ve mba yapıyor.

bir arkadaşım mühendiz gene, mühendizlikten nefret ettiği için ekonomi master ı yapıyor, çok mutlu.

mühendizim, mühendiz olarak da çalıştım zamanında, sevemedim, gittim proje yönetimi master ı yapmaya başladım.

matematik mühendizi arkadaşım innovation & entrepreneurship master ı yaptı.

endüstri müh arkadaşım, design master ı yaptı.

gemi inşaatçı arkadaş proje yönetimi yaptı vs vs vs...

sen o masterdan hemen sonra müdür olman gene zor. hatta kimi şirketler şirket içi projelerde başarılı olanları yükseltebiliyor.

avrupada yapıcaksan 100 bin tele para vermezsin. her ülkenin ileri olduğu alanlar var, fakat özellikle almanya, finlandiye, isviçre, norveç vs gibi ülkeler eğitimde baya ileri.

bilemezsin bir boka yarayıp yaramayacağını. bu tamamen gireceğin şirkete göre değişir.

misal londrada bir şirket mba bitirmiş elemana, senin yaptığın mba umrumda değil, boşuna yapmışsın demişti. mal herif işte.

bunun yanısıra, birçok iyi şirket iyi master yaoptıkları için ya d a yurt dışıdna master yaptıkları için vasat bireyleri bünyelerine kattılar.

öncelikle 1. si;

kimya okumakla şuan piyasadaki yüzbinlerce kalifiye işletme iktisat endüstri mühendisi başta olmak üzere tüm mühendislikler vs. nin arkasındasın.

2. si, bu adamlar da MBA yapıyor,

3. sü yıl 2013 olmuş hala üniversite yerine bölüm tercihi yapmazsanız başınızı taşlara vurursunuz.

sen olsan endsütri mühendisi varken, kimyayı niye alırsın ? bileşik mi hazırlayacak şirkete ?

ha bu arada, türkiyede hangi okul ve bölüm mezunu direk müdür olmuş şaka yaptın yahut tecrüben yok özelde senin sanırım ((((: 2,5 a iş bulursan öp başına koy, mba siz sadece kimya ile onu da zor bulursun. müdür diyor hehehe şakacı seni.

e-pl1 kullandım gayet iyiydi.

bu arada viewfinder'ı neredeyse makine fiyatına haberin olsun.

biz taşıması kolay olsun diye de e-pl1 ve 450d satıp sony nex 5-r aldık. bütçen yetiyorsa bence bir araştır. biz kalitesine hayran kaldık.

Olympus al aga. Asla pisman olmazsin.

of fuji çok güzelmiş ^^
yine de olympus daha avantajlı gibi gözüküyor. sensör büyüklüğü, lens değiştirilebilmesi, bi de iso. bu üçü mühim =)

bu arada, inanilmaz ucuz fiyatlara panasonic gx1 bulunabiliyor bu aralar. onlara da bir bak derim.

panasonic gx1 kullandım, hatta çevremde bir çok isnana da aldırdım, ama şu an alabilme imkanım yok ne yazık ki... keşke olsa...

sony nex 5 e bütçem yetiyor ama gelen lens çok büyük. çok daha ufak bir şey istiyorum, sony lensleri arasında tek işimi görecek lens 16mm f2.8 ki o da sevdiğim bir odak uzaklığı değil.

sony 16-50 mm ufak zoom lensler de anlamsız pahalı. yan, bütçemi aşıyor öyle olunca.

peki e-pl1 in taşıması neden sorun oldu ?

e-pl1 taşıması sorun olmadı da elden çıkarıp daha iyi bir taşınabilir makine almak istedik.

lens büyüklüğünden kastettiğin fiziksel büyüklükse ikisini de kit lensiyle kullandım aynı hacme sahiplerdi.

fotoğraf ve film kaliteleri arasında ise dağlar kadar fark var.

Sony 16mm berbat bir lens hic dusunme bile onu. Adam gibi nex lensleri de hem pahali hem buyuk. M43 candir o acidan.

ben de sadece lens opsiyonu nedeniyle mft ye daha sıcak bakıyordum. hem image quality bakımından aps-c den hiçbir farkı yokmuş. sadece dof üzüyor beni...

hocam 25mm f1.4 ince dof icin gayet yeterli bence. full frame gibi degil tabi ama aps-c ile arasindaki fark onemsiz.

çok pahalı lens ya o! o kadar masraf yapamam artık. zaten iyi bir dslr setim var.

zaten yakında 85mm lensime tekrar kavuşuyorum.

dimi ya kendi sorumun cevabını kendim aldım, dof a ihtiyacım yok çok da fazla. zaten dof istiyorsam alırım slrımı.

genel düşüncenin aksine sanırsam ki fujiyi alıyorum. çok kötü ikilem ya, şu olympus a birazcık daha fazla kontrol düğmesi koysalarmış ne olurmuş?!!!

oly e karar verdim!

ingilizcen varsa 4chan'in /p/ boardunun kapsamlı bir wikisi var , buradan dijital fotoğrafçılık konusunda yoğun bilgi edinebilirsin. pseudosticky.wikia.com

bascek.com süper sitedir.

İngilizcem var ama zaten terimleri tam bilmezken biraz sıkıntı olabilir :)

anlatımı kıt bir insanımdır. ama zamanında bir şeyler karalamaya çalışmıştım, olduğu kadar artık ne yapalım. umarım işinize yarar.

bunun haricinde, fotorğaf a ilk başladığımda emre izkiler ve faruk akbaş'ın fotorğaf teknik okumaları adlı kitaptan çokça yararlanmıştım, iyi bilgi vermişti.

cknvisual.wordpress.com
cknvisual.wordpress.com
cknvisual.wordpress.com
cknvisual.wordpress.com
cknvisual.wordpress.com
cknvisual.wordpress.com

www.canonturk.com
ve
bascek.com

sitelerinden okumuştum bir sürü makale. Daha makinemi almamıştım :) İlkten teorik bilgi olunca uygulaması daha kolay oluyor :)

daha önce batman için imax'e gitmiştim, man of steel'e gitmedim ama sonuçta aksiyonu bol supermanli güzel bir film bence değer, özellikle bu filmlerde çok farkediyor çünkü.

beleşe git, kötü bir filmmiş sonuç olarak.

imax e gitme th e dark knight kadar guzel degil

film kötü. bence bedava hakkını bile bu filmden yana kullanma, ama şu var gideceksen düzgün tek yanı olan aksiyon sahnelerinin hakkı için imax derim.

yani ya hiç ya hep..

film çok güzel, fakat 3D çekilmediği için 3D gitmek anlamsız. bu yüzden normaline git.

yeni bi tema değil, ışıklandırma ve netlik problemleri var. Bir iki tanesi dışında da anlamsız fotoğraflar. Olmamış yani.

Kollar da patlıcan ayrıca.

450D, 18-55

bi çoğunu anlamadım

Buna benzer fotoğraflar görmüştüm daha önce, olmamış bence. Ne yaptıkları anlaşılmıyor tam olarak. Başlıkları koymasan ne yapıyo lan bunlar derim.

vcd 1. sınıf ödevi mi bunlar?

böyle objeler kullanacaksan stopmotion falan yap derim.

ben de anlamadım çoğunu.
dans eden gibiler var ya, kompozisyon olarak onu beğendim...

olmamış. bir sanatçı gözüyle söylüyorum. sadece makinen iyi. eğer hevesliysen ders al, kendini geliştir.

bana boş fotoğraflar geldi ama gene de kimseyi dinleme, eğer istediğin şey bu ise, seni tatmine diyorsa çektiğin fotorğaflar ve amacın jelibon çekmekten öte değilse, böyle devam et bence.

bu arada orada bir orgy mi dönmüş ne ?

Ben cok begendim. Gulumsedim bakarken. Guzel bence.

bilmiyorum bildirimler kısmından takip ediyor musunuz ama makine de iyi değil ki be ya :) 650 liralık canon 450D ve standart lens

temanın, fotoğraftaki olayların anlaşılabileceğini düşünmüştüm, ilginç.

ışıklandırma ve netlik problemi kesinlikle var. geçen sene çekmiştim fotoğrafları, hiç dikkat etmedim masa lambası kullandım zaten. netlendirme de makro çekimlerinde tam kontrol edemiyordum.

şimdi makine diğer dslr lar ile kıyaslığında iyi gibi durmayabilir, ama herhangi bir sıradan compact kamera ile kıyasladığıdna çok daha ileri. o kameralar kadar neredeyse sensörü oluyor bu kameraların. yani yilikten kaston, maksimum fps, yüksek isosu, netleme hızıysa iyi bir kamera değil, ama görüntü kalitesi oalrak çok iyidir dslr ler.

Turist olması lazım evet. Yalan haber değil. Tesadüfen olayların arasında kalmış cevval bi ablamız.

(bkz: kate cullen)

yabancıdır. yabancı olması da hiç önemli değildir. kadın bir süredir istanbulda yaşıyor. üstelik tomalı fotoğrafını da saklamıyor, facebook profil fotoğrafı yapmış.

bu kadına ajan falan demek hakikaten beyinsizliktir.
tomanın su sıktığı insanın bir amerikalı veya bir türk olması arasında bir fark yoktur. ellerini iki yana açmış silahsız, güçsüz bir insana su sıkılmış işte, ötesi var mı?

naptı polisler amerikan ajanı testi yapıp öyle mi sıktı sanki suyu?
bildiğin masum bir insana saldırdılar.

adamlar niye masum insanlara saldırıyoruz diye soracağına "ya provokasyon yapmaya gelmiş" diyor. ulan sen masum insana su sıkmasan zaten ortada bir sıkıntı yok? su sıkıyorsan, ne provokasyonundan bahsediyorsun? olmayan bir şeyi göstermiyor ki?

offf offf zulüme karşı hala dil, din, ırk bilgilerini kontrol etmek.

@essy

abi ben provakatör falan demedim ki. sadece hikayesini merak ettim.

avsuturalyalı exchange öğrencisi, yarım dönem gelmiş 1 sneye uzatmış, şimdi de tatile ülke dışına çıkmış, nerde hatırlamıyorum ama bir yerde röportaj yapılmıştı.

o hareketi de foto muhabirleri falan görücne yapmak aklıan gelmiş, iyi görüntü olur diye,ama polisin su sıkacağına ihtimal vermemişmiş miş...

hikayesi için: www.bbc.co.uk

Pendik sana uzak gelmez ise oralarda boşnak nüfusu fazladır ve boşnak mahalleleri vardır.
En lezzetlilerini orada bulabilirsin.

biraz uzak maalesef, özellikle bu saydığım bölgelerde arıyorum. teşekkür ederim gene de...

ikisini de aklımın ucundan bile geçirmiyorum. piyasada çokd aha iyi kameralar varken, d-lux yerine panasonic lx7 i bile tercih ederim.

canon g12 ise hem büyüklük bakımından hem de özellikler bakımından bana sorarsanız hepsinin gerisinde kalıyor.

canon g15 deseniz daha bi anlarım da, o optik view finder ne işe yara mesela anlayamıyorum, x10 da da aynı şekildeydi. hiç bir bilgi barındırmaması vs, boşuna makinenin boyutunu büyütüyor.

leica ise çok pahalı.

GTA olmaz mı=?

driver var

midtown madness da var

just cause 2'de sürekli bunu yapardım ben. uzun yol tadını iyi veriyor devasa haritada.

euro truck simulator 2

gta iv

bus simulator var şehir içi belediye otobüsü, şehirler arası yollar falan dandik bir direksiyon ile epey eylemişti beni.

www.dpreview.com

nays özellikmiş.

Türkiye'den alacaksanız, örneğin Teknosa'dan filan; internetten Teknosa hediye çekini satan insanlar var. Mesela adamın 2000 tl'lik Teknosa hediye çeki var ama kullanmayı düşünmüyor, bunu 1600 tl'ye filan satıyor. Tabii güevenebilmek için o adamla beraber mağazaya gidip şifreyi orada kullanmak lazım ama yapan tanıdığım var. Aklınızda bulunsun.

isveç'le doğubank arasında o kadar fark yok. burdan alıverin bence.

bu tamamen sizin nasıl bir makine istediğinize kalmış. ben olsam olympus ep5 alırdım.

değil. yerine d7100 çıktı ama d7000 de iyidir.

kardeşine çok üyük bir iyilik yapmak istiyorsan, git d600 al. ya da 6d al.

eski degil,canavar gibi. 5d'den d7000e gecis yaptim hala da bu degisiklikten cok memnunum

(bkz: feromon)
senin feromonun da kızı etkilediyse mümkün.

Uzgunum ama sen elmayi seviyorsun diye elma da seni sevmek zorunda degil, ha gonul ister ki butun elmalar bizi sevsin.

o arastirmadaki ter kokusu bizim bildigimiz ter kokusu degil yalniz.onun farkindayiz di mi?

terledikten hemen sonra; zaman gecmeden, ter bekleyip de bakterilerce curuk yumurta, soganli teze fasulye veya cemen turevi kokulara benzetilmeden onceki koku.
yani bir nevi kokusuz koku.

mümkündür.
birinin kokusunu sevmen onunla genetik bir şeylerin tamamen farklı olduğunu, doğacak çocuklarınızın sağlıklı olma ihtimalinin daha fazla olduğunu gösteriyor.
o araştırmaların özü bu.
ve o sana uygunsa sen de ona uygunsundur muhtemelen.
ama belli olmaz tabi.

ama şu da var ki bütün olay koku değil.

öyle bir saçmalık yok.

öyle bir saçmalık var

kız güzel mi?

seviyorsan git konuş bence

muhtemel, ben de biyerde izlemiştim insanların bir kısmı deney için 1 hafta aynı kıyafeti gıyıp hafta sonunda hava almayan bir kaba koyuyolardı, sonrasında kişilerden karşı cinse ait bu kokuları sıralamaları isteniyordu. genelde adaylar kokusunu beğendiği kişi, kendi kokusunu beğenen kişi oluyodu.

yakışıklıysan terinden etkilenir :))) değilsen havacıva

bir dslr lensinden "kaç x zoomu var" diye bahsettiğinize göre pek bu konularla alakanız yok gibi.

çok iyi bir lens değil, ama amacınız "x zoom" ise bayaa bi zoomu var. o açıdan işinizi süper görür.

aşağıda 55-250 lensini satan bir arkadaş var. o daha iyi bir lenstir ama zoomu sizin sorduğunuzdan biraz daha azdır.

kaç x derken böyle bir tepki alacağımı biliyordum. bilerek silmedim, çok anlamadığım anlaşılsın diye. aslında tek derdim zoom olmamakla beraber, zoom da mühim.

aslında hem makro, hem tele özelliği olan, fiyatı uygun ve canon uyumlu bir lens. 2-3bin tl verecek bir bütçem yok şimdilik. ikinci el vs. olabilir. önerdiğiniz lense bakacağım şimdi.

yani lensten beklentin nedir? çok keskin bir lens olacağını sanmıyorum, ama işte tele zoom lens, çekmek istediğin şeye yakınlaştırır seni, yürümene falan gerek kalmaz.

yavaş bir lenstir, o nedenle kapalı avalarda iso ya abanmak gerekebilir.

canon'u bilmiyorum ama nikon için çok ucuz alternatifler var, eğer canon için de varsa onlara yönelebilirsiniz. tatlı olur.

peki şu nasıll bir lens? Canon EF 70-200mm f/4 L USM?

Özellikle ürün(stüdyo ortamında) çekimleri, bina, sokak ve manzara gibi şeyler için kullanmak istiyorum.

elimde 50mm ve 18-55mm var.

hehehehe o lens l sersisi bir lens. bunlarla kıyaslamak ayıp olur çokçana. sabit f4 diyaframı var, çok çok daha keskin, ağır güzel bir lens.

sütüdyo çok büyükd eğilse 70-200 biraz abartı geldi, ki geri kalan lenslere baktığımda dx gövde kullanıyorsunuz anladım, kaçmaz benden.

valla lens size hitap ettikten sonra her lensle manzara da çekersiniz, bina da çekersiniz, portre de çekersiniz. he setinizde böyle bir lens yok gördüğüm kadarıyla, 70-200 ile bu açığı kaparsınız evet.

ben ürün çekeceğim zaman 35mm ya da 50mm gibi prime lensler kullanıyorum.

ben o parayı o lense vereceğime gider 2 tane falan prime alırdım. bir 85mm f1.8 bir de 35mm ya da daha kısa focal lengthli bişey alırdım.

he 70-200 canavardır, da ben onun yerine daha başka şeylere yönelirdimd ediğim gibi bu tamamen tarz meselesi.

hayyam pasajına istanbulda fotografcılığın yeridir. benim tavsiyem bulabilirsen zenit 122 al çok iyi makinadır sovyet malı çok sağlamdır.

hayyam mantıklı.

makine de size kalmış. slr olur, range finder olur, kompaktlar olur!

zenit çok overrated bir makinedir. sağlam hiç değildir. dandiktir de. onun yerien birazcıkd aha para ile çok daha iyi amkineler alabilirsiniz.

çok para harcamayı düşnürseniz rangefinder voigtlander ya da contax gibi bir şey alabilirsiniz.

ya da daha uyguna bir slr alabilrsiniz, pentaxın olympus un falan. olympus om-1 çok efsane bir makinedir. pentaxları da incelediydimz amanında uzun uzun (böyle netten faland eğil, elime alıp kullanmışlığım var) pentaxlar da gayet iyidir.

daha başka bulabilirseniz olympus pen de iyidir, half frame kullanır, daha ufaktır çıkan fotorğaflar ama makine de aynı şekilde daha ufaktır.

nikon canon lara da bakabilirsiniz.

bu sizin bütçeye kalmıştır tamamen.

ya da fixed lens canonet, ne bileyim lomo, olympus rc35 faland a alabilirsiniz.

ama zenit tavsiye etmem.

zenit çok giriş seviyesi ve yapabileceklerin bir noktadan sonra kısıtlı. canonet ql17 gayet iyi.

zenit nerden çıktı arkadaş canon a1'in 4'te 1'i resmen zenit 122. ben yıllarca kullandım zenit.

canonet nedir hiç duymadım ama abi canon a1'den vazgeçip zenit'e geçmek herhalde attan inip eşşeğe binmek falan olsa gerek.

canon a1 ne durumda, tamir gördü mü, temiz mi, perdesi sağlam mı, pozomoetresi çalışıyor mu, pili, pil kapağı falan var mı, aşağı yukarı kaç perdededir, lensi nedir? talip olabilirim.

@kibritsuyu; canon a1 cillop gibi de, onu bırakmıyorum zaten, zenit'i yanına kondurayım dedim seti ilk gördüğümde. pozometre pilleriyle 2 de film hediye edecekmiş arkadaş. tam almaya karar verdim canonet peydah oldu, benim de aklım karıştı öyle.

canonet 275 biraz fazla gibi geldi. tek eksiği lensinin değişmiyor olması. uzun zamandır canonet ql 17 kullanırım, bokeh si çok güzel değildir ama çok iyi bir makinedir özellikle street için birebir dir.

zenit dandiktir, sevmem ama avantajı lensini değştirebilirsin.

oreo isteyin, cok lezzetli

telefon kulübesi

cift katli kirmizi otobus

Çay tiryakisiyseniz güzel çaylar var. Türün sarıyorsanız güzel tütünler var.

Bir dalek prototipi..

Şaka şaka Warhammer ürünleri , çeşitli biralar ve şekerlemeler isteyebilirsiniz.

bong

fotoğraf makinesi. türkiyeden daha ucuz.

canon 60d muadili bunların.

ben d7000 i seçerdim arta kalan fiyat farkıyla da iyi bir lens döşerdim. aradakı fark ingilterede 400 pound dan fazla. d7000 ve d7100 sadece bodyler arasında. bu 400 pound ile ne alabilirsin? 85mm f1.8 300 küsür pound. 50mm f1.4 2küsr pound. fisheye lens 500 küsür pound. ama tabi benim elimde lens seti olduğu için tek bir lense yatırım yapardım. senin durumunda 50mm yanına da bir kaç ucuz lens labilirdim mesela. 400 pound hiç de az değil! 400 pound a gider yanına daha taşınabilir bir kamera bile alabilirsin.

he kimileri aradaki farkın değeceğine inanır, bu tamamen tercih meselasi, yoksa d7100 o paranın makinesi değil demek saçmalık bence.

pentax a yönelmek daha bir mantıklı oalbilir. pentax k30 ya da k5. k30 d7000 in karşılığı, aynı sensor, daha weather+dust seal. aradaki fark ise d7000 ile 200 pound. d7100 ile ise 600 pounddand a fazla. 600 pound'a çok daha fazlasını alabilirsin.

çok teşekkür ederim. benim alacağım yerde 750 liralık bir fark var d7000 ve d7100 arasında. video için o fark verilir mi'nin muhasebesini yapıyorum. lens de ayrı bir konu evet. şu an elimde sadece 18-70 kit lensi ve 50 mm var. kit lensi makineyle birlikte satacağım. d7000 ya da d7100'ü 18-105 kit lensiyle almak ya da 300 lira daha az ödeyip sadece body almak gibi bir tercih yapmam lazım. body alırsam da yanına ancak bir tane iyi lens alabilirim. tamron 17-50 2.8 'e bakmıştım ama şimdilik kit+50 mm ile idare edip lensi bir yıl sonraya da erteleyebilirim.

çakma nikon d5100 e hiç rastlamadım daha.

benim tosuncuk 5 yaşında hala zıpkın gibi...

nikon un yetkili servisi Karfo dünyanın ennnn kötü servisi hayatımda memnun kalan, o adamlarla işini halledebilmiş tek bi insan daha tanımıyorum (ki baya nikon kullanıcısı tanıyorum) sikayetvar.com a bi gir bak milletin yazzdıklarını ki onlar hiçbişey ben adamları tanıyorum 20 gunluk servis süesi 80 gunden aşağı inmez ki o durumda şanslısın demektir 80 gun de olsa isini yaptırmışsın. ha işini yaptırmışsın dediyusem yanlış anlama makinan tamir olmamıştır muhtemelen ya daha da bozup yollamışlardır ya da şanslıysan aynen gönderdiğin gibi geri gelir. ama servis paralarını alırlar makinenin de yapıldıgını iddia ederler (bu sadece benim başıma gelen değil aynı seyş yaşayan iki kişi daha var tanıdıgım). aman diyim. fotograf makinesi sık bozulan bi alet degildir duzgun kullanırsan ama kesin olan bisey var o da bi gun mutlaka bozulacak. eger aldıysan (umarım gec kalmamışımdır) aman diyim servislik bi durum oldugunda karfoya sakın sakın yaklasma. sirkecide pasaj icindeki ustaya gotur gayet duzgun isini yapar sallamaz bekletmez en önemlisi dolandırmaz

homecooking.about.com

yağda kızartmıştı arkadaş, su serpmedi

Suyu genelde kendi yağıyla pişirirken fazla kurumaması için koyarlar hatta sucuk yaparken falan da kullanılır.

.. bacon i cig yiyen cok var da nette kurt falan olabilir diyolar.. tabi nerden aldiniz hangi marka bilemeyecegim ama bacon dediginiz sey zaten fazlasiyla yagli.. kesinlikle yag koymaniza gerek yok kendi yagini saldigini goreceksiniz..

bacon yeterince yağlıdır ekstradan yağ eklemenize gerek yok, tavaya atın 1 dakikadan önce falan hazır olur zaten incecik de bir şeydir.

hacım bu arada pastırmyla uzaktan yakından alakası yoktur. jammon ya da parma ham falan daha pastırmamıza yakın.

ama tabi isyerseniz yağda da çıtır çıtır kızartabilirsiniz.

harddiski başka bi bilgisayara tak açmayı dene. açılmazsa geçmiş olsun hdd ölmüş

Baska bir bilgisayara takma imkanim yok, cunku basja bir bilgisayarim yok, yurt disindayim ve cevremde bu tip bilgisayar kullanan yok, hep macbook bisiler. Hay sokim ya!!!

Sinirden yumruk attim acildi pezevengin evladi. Ama adim gibi eminim birkac gune kalmaz gidicek. Hardiskten baska bisey ol!mazmi priblem??? Pfff

yumruk atınca açılıyosa hdd değil de onun bağlantılarıyla ilgili olabilir sorun. sen önemli bilgin falan varsa alette hazır açılmışken yedekle onları nolur nolmaz. sonra da bi servise falan götüreceksin başka yapacak bişey yok

tağmdır teşekkür ederim.

www.google.com

Diablo'nun konsept çizimlerinden biri olabilir, olmayabilir de.

Şu geldi aklıma: www.youtube.com

tamam zağolun, diablo 2 de farklıydı bu amma değişmiş yahu. thx again!

archangel a.k.a cebrail

archangel tam olarak

www.google.com.tr

ukba i ara sor onlara. ama sanmıyorum ki oradan uzatabilesin...

okula devam edeceksen okula sor, onlar halledebiliyor bazen. yok eğer 5 aylık okul bitince okula gitmicem diosan trye geri dönüp yeniden başvurucaksın. (diye biliyorum)

Hakkında hiç bir şey bilmiyosanız alacağınız son makine bir orta format Mamiya dır. Buraya sayfalarca yazılır neden almamanız gerektiği ancak çok kısa: bu makineye orta format roll film çok zor bulursunuz.

Fotoğrafçılığı anlayıp öğrenmeden çok zor kullanırsınız, filmlerinizi banyo ettirip bastıracak yer çok zor bulursunuz. Eğer illa istiyorsanız o gördüğünüz blogdaki şahsa filmi nereden bulduğunu, nerede proses ettirdiğini sorun ve tavsiyelerini alın.

Yıllardır fotoğraf çekiyorum, sualtı fotoğrafçılığı hakkında bir kitabım ve derecelerim var. Ben olsam almazdım. Sizin yerinizde olsam manuel ayarları da olan (full manuel olarak kullanılabilen) bir dijital kamera alırdım.

bildiğiniz anam babam usulü 24x36mm film kullanmaz bu makineler. 60x60 boyutunda roll film kullanır. bulursunuz bulmasına ama bu filmler 12 pozluk olur, her yer banyo etmez. zaten de orta format öyle boynuma asayım da fotoğraf çekeyim makinelerinden ziyade stüdyoda kullanmak üzeredir. hiçbir tecrübeniz ve bilginiz yoksa gerçekten zorlar.

dijital değil de analog makine istiyorsanız temiz bir sr almanızı tavsiye ederim. canon a1 veya ae1 falan bakabilirsiniz.

öncelikle çok teşekkürler.
sebepleri sanırım anlıyorum, tırım tırım araştırdım gırla yabancı dilde videolar izledim kullanımını özelliklerini anlatan. adam gibi birşey anlayamadım haliyle. bu tarz makinalar için yeteri kadar alakadar ve işin içinde olmam gerektiğini anladım, şuan ki pasif ve 'photographer' durumumu da farkındayım. doğrusu bunu zaten utana sıkıla soruyorum, şuanki özel anlamda hazırlık okumam ve sınavlara tekrar hazırlanmam gibi beni herşeyden alıkoyan bir yoğunluğum var lakin ileriki zamanlarda kendimi tamamen bu alana vereceğim o yüzden şimdiden kafamın basacağı zamanlar için bir makina edinmek istiyorum sanırım bu da öyle çok bulabileceğim bir makina değilmiş sözlükten baktiğima göre,lakin özelliklerini bilmeden nedir ne değildir fikir edinmeden hareket edemiyorum o yüzden bana olayını açıklayan bir insan arıyorum blogdaki kişiye soracaktım ama yabancı bir blogdu ve sanırım videodakinden farklı bir şey duyamayacaktım.

orta format candır, ama evet bu konuda bir bilginiz yoksa boşuna girişmeyin.

ismail yk facebook

yazıya göre de değişir ama onun dışıdna radyo voyage veya trt türkü

www.youtube.com

Vasfina gore degisir. Ceo da olabilir amele de.

call center

seyyar saatçilik.

yabancı dil dersi veriyor bazıları.

hangi dili biliyor dil okullarina basvursun.

2 üniversite diploması + master ı var, ing, yunanca ve fransızca biliyor..
sosyoloji + pr okudu üstüne de turizm management ve marketing master ı...

gelsin benim ayakçılığımı yapsın.günde 20 tl işler.

umut sarıkaya; benim de söyleyeceklerim var 1-2... ve bulamazsın ya bulursan oğuz aral'ın kitaplarını edin derim...

mavra zamani - www.eksisozluk.com

bulursan bana da haber ver.

otostopçunun galaksi rehberi

lensle alakası yok. makinanın sensörünü temizlet, düzelmezse ölü piksel var demektir. ölü piksel ihtimali daha kuvvetli.

hot pixel onlar, sensörü temizletsen de çamaşır suyuyla da yıkasan gitmez onlar.

değiştirme şansı varsa değiştir için rahat eder.

öyle sanıyorum ki sensörüne toz kaçışmış onu temizlemek için bıdılar vardı galiba.

beyazlar ölü kırmızılar hot da olabülü

raw olarak çekip makinanın kendi programı ile açtığımda otomatik düzeltiyor bunları..

birde ölü piksel için hep siyah demişler ama bunlar beyaz. acaba tozmu beyaz olanlar??

tamamen siyah ve tamamen beyaz yüzeyleri çeksene bakalım.

@gominist redar: denedim ama bi sorun olmadı. daha doğrusu önceki çektiklerim 3200 iso da flaşsız çekimlerdi. ondan olabilir diye düşndüm. bu seferkileri flaşh la çektim ve sorun olmadı. ya da ben farkedemedim..

hmm tuhaf...

bu arada o ahşap kaleminden bende de var :)

:)

aynı ikisi de hoşuna gideni ya da ucuz olanı al.

600d daha iyidir. daha yüksek çözünürlükten ziyade daha yüksek iso başarımı elde ediyorsun, özellikle işlenmiş jpeg görüntülerde. raw image da noise düzeyi hemen hemen aynı. netlik noktasında da biraz önde. geri kalan ergonomi ve kullanım açısından kendin değerlendireceksin. aşağıdaki linkten inceleyebilirsin. sağ taraftaki kısımdan D5100'ü seçebilirsin ya da diğer modelleri.

www.dpreview.com

1200 - 1300 falan verirdim ben maks.

alırken shutter sayısı (zaten demişsin 500 civarı çekim yapılmış ama sen gene de bir daha kontrol et), lenslerde çizik mizik var mı yok mu ona bak, sensörde sorun var mı yok mu ona bak (ölü pixrl ve de hot spotlara dikkat etçen), bir de işte bütün modalarda dene makineyi çalışıyor mu deyü. o kadar işte.

1200tl olabilir bence de. lenslere, aynaya ve vizöre bak (yani tüm optik elemanlara). genel olarak sorunları fark edersin ama dikkatten kaçan şeyler; vizör yastığı kolayca çıkıyor mu, bi bak. öyleyse tırnakları kırılmıştır. pil ve kart yuvalarının kapaklarına bak. zor basan ya da çok sallanan bir tuş var mı, ona bak. özellikle 18-55 lensler bir süre sonra fokusda sorun yapmaya başlıyorlar, birkaç farklı noktaya göre dene. lens kapağı üzerinde iken fotoğraf çek. ekranın komple siyah olması gerek, ufak renkler varsa sensörde ölü pixel vardır.

bir de elden teslim alacaksan en azından yanına birini al.

alabiliyorsan sadece body al bir yerden üstüne de 50mm f1.8 al

2-3 günde yapıyorlar, bayiye gidip yapmalısın sanırsam.

losing my religion şarkısı çıktığı günden bu yana her an dünya üzerinde bir yerde çalmaktaymış. ee bu şarkı bile varlığını bu denli istikrarlı sürdürebiliyorsa, yağmur her türlü yağıyordur hacı, koca bu dünya bu, yağar yani bence.

the dark side of the moon da yayımlandığı günden beri her an dinlenmekteymiş dünyada birileri tarafından.

Amazonlarda zaten sürekli yağıyor..

evet diye tahmin etmekteyim.

burda şu an yağıyor gerisini sen hesapla

dünyaya gerek yok. karadenizin bir tarafında mutlaka yağıyordur. gerisini var sen hesapla..

Ruhsar Mazhar'ın yanına her zaman gelemiyordu.

manyağın biri kadınları taciz ediyor diye otobüsten indirildi.

Herif bildiğin kasap satırı çıkartıp otobüse saldırdı camlarını falan kırdı, otobüs gazlayıp kaçınca da etraftakilere saldırdı. bana saldırmadı

ucuncu sayfa haberi olmaktan son anda kurtulmussunuz sanirim. gerci artik cogu olay ucuncu sayfaya bile cikmiyor, o kadar cok pislik turedi ki. fare gibi bunlar, ana babalari surekli uruyor.

Fatih k.mustafa paşa'da otururken babamın bakkal dükkanı vardı.mahalleye musallat olan tinerciler vardı belli bi grup.5-10 kişi.bizim aileyi tehdit ederlerdi.öldürcez falan diye sizi.(bellerinde tabanca+silah)her gün bakkalın arkasında esrar yakarlardı.tehditle bira-sigara alırlardı.akşam saat 8 den sonra dışarı çıkamazdık annem ben vs.çıkarkende onlara görünmemek için elimden geleni yapardım.polisler bi bok yapmazdı.polis alışmış artık götürüyolardı yarın çıkıyodu ibne tinerciler.zaten adamlar takmıyo artık 3 ay yatmış içerde 5 ay.laylaylom yaşıyolar.yedikuleden bi tinerci grup gelmişti,birini öldürmüştü babamın önünde.bi kez de onlardan biri "sen bana nasıl yan gözle bakarsın" diye birini kovalamıştı artık bıçağı saplıyacaktı.adamın annesi çıktı araya girdi,(bıçaklancak kişinin annesi).ve hiçte yan gözle falan bakma yoktu adam normal yolda yürüyodu lan.tinercilerin kafası 1 milyon aq ne gözle bakıyolarsa etrafa.falan filan dallas gibi yerdi.şimdi de pkk yandaşları kazlıçeşmede falan eylem yapıyomuş 1 mayısta vs.yani istanbulun yaşanmayacak yerleri...

sonuç:onların yüzünden beylikdüzüne taşındık.8 sene önce.rahatız şimdi.nasıl bilinçaltıma yerleştiyse o zaman babama sorardım buraya gelip bize bişey yaparlar mı diye.(11 yaşındaydım)

ilk olarak geçmiş olsun diyelim. neyse ki atlatmışsın herhangi bir şey olmadan. bu gibi olaylarda merakımızı bastırmak en iyisi, olay olan yere yakınlaşmak yerine oradan olabildiğince uzaklaşmak daha iyi olur. hepimizin bildiği gibi istanbul'da yaşanan bombalama olayı tam da bu merak dürtüsü yüzünden faciaya yol açmıştı. ikinci bomba daha etkiliydi ve çok canlar yaktı.

neyse. ben de üniversitedeyken (küçük bir iç anadolu şehrinde) evden çıkıp arkadaşımın evine doğru gidiyordum. apartmanımızın önündeki yol dar bir yoldu ve 2 yan bina inşaat halinde olduğundan yolun yarısına kadar kum vardı. Haliyle buradan tek araç geçebiliyordu. Tam bu kumun olduğu yerde bir taksici ve hususi araç sahibi sert bir tartışma içerisindeydi. birbirlerine bağırıyorlardı falan. ben bunların yanından geçtikten sonra hususi araç sahibi arabasının kapısın açtı ve içerden bir şey aldı. Ne olduğunu görmedim ama taksi şoförünün bir anda susup arabasına koşmasıyla anladım ki tabanca çıkarmıştı. herifler tam da arkamda. adam sıksa enseden yiyeceğim yani o derece. hafif bir tırsmayla (bildiğin yusufladım) köşeye kadar koşar adım yürüdüm. köşeyi dönünce de *mna kodumun memleketi deyip devam ettim.

alnımın çatısında üç kere silah gördüm. birinde ben vermiştim ellerine silahı, tamam da diğer ikisi seninki gibi durumlardı. türkiye'deyiz kardeş, ne bekliyorsun? kafana saksı düşüp ölmediğine şükretsene her gün.

öncelikle geçmiş olsun. Belki demesi kolay sanırım en güzeli kişilerin yanında biber gazı taşıması (kadın erkek farketmeden). Erkek adam biber gazı taşır mı falan dememek lazım, psikopatlar her yerde.

Götünüz sıkıştığında biber gazını kullanmaktan çekinmeyin, meşru müdafaya giriyor. Baktınız ortalık sessiz sakin, götünüzü kesseler kimse duymayacak, biber gazını kullanın, hatta bunu lehinize çevirin, karşı tarafı gebertene kadar dövün, nasıl olsa ağzı gözü kapalı olduğu için bi bok yapamayacaktır. Bonus olarak da ağzına kum doldurup götüne de bıçağı soktuktan sonra denize sallarsanız sevaba girersiniz.

Karşı tarafı dövmeye başlayınca (avantajı sağlarsan) bak nasıl hemen abi yapma, bokunu yiyim muhabbeti çeviriyo şerefsizler.

Sonuç olarak, biber gazı taşıyın derim

2-3 sene önce gece saat 2 de bir konserden eve dönüyordum yürüyerek. Gazi üniversitesi eğitim fakültesinin yanında yürürken (geceleri kimse olmaz oralarda) yanımdan kırmızı bir şahin geçti, içi maganda doluydu. Ön koltukta oturan herif camdan sarkıp elindeki silahı bana doğrultup küfretti, ben dönüp bakmadım bile. Adam zaten belli kontrolden çıkmış, kavgadan falan dönüyorlardı herhalde. Sonra araç geri geri gelmeye başlayarak yanımdan beni takip etmeye başladı. Adam araçtan iyice sarkıp elindeki silahı bana sallayarak yine baya küfretti. Ben hiç iplemedim kulaklığı takıp müziği açtım, yürümeye devam ettim. 30-40 saniye kadar bir metre yanımdan takip ettiler sonra basıp gittiler.

Ertesi sabah saat 8 gibi aynı yoldan giderken olayın gerçekleştiği yerin 50-60 metre gerisindeki dolmuş durağının kan gölüne dönmüş olduğunu gördüm. Kanın üzerinde ayak izleri, boğuşma izleri, sürüklenme izleri....

Başıma çok böyle olay geldi ama bu en gariplerinden biriydi.

boaxıma buçah dayamışlardı, hoş bir şey değil.

öğrenciyken bursada bi arkadaşımla eve dönerken pazar gecesi küçük sanayi yakınlarında (o saatte o günde orda ayıracak kimse yok) tinerciler yolumuzu çevirip sebepsiz yere bize dalmışlardı. 3 saat kavga ettik, bıçaklar mıçaklar, baya sıkıntılıydı, neyse ki sadece burnum kırıldı.

bi kez de çeçen mafyası ofisimi basmıştı, mermiyi sürüp kafama silah dayamıştı. o an ölüme çok ama çok yakındım ve enteresan biçimde çok sakindim, bokunu yiyim ayağı da çekmedim erkek gibi konuştum, herif çekti silahı kafamdan. sonradan kendim de şaştım sakinliğime.

taksimde bi elemana kurşun sıktıklarında arada kalmıştım. ne olduğunu anlayana kadar adamlar tüydü.bana denk gelmedi allahtan.

coğrafi şartların etkisi falan olabilir mi?

benzer iki projeden biri dağlık arazide, diğeri ovada olsun mesela. coğrafi durum proje takvimini nasıl etkiliyor gibisinden bir konu olabilir sanki.

Schedule Management aslen Project Management a girer, tunnel munel farketmez, programin update edilme sikligi ve erisilebilitesi, convenience of using the program gibi seylere deginen daha kapsamli bir soru sor, programin yuzde kac oranla takip edilebildigi onun ne kadar detaylandirilarak yapildigini gosterir mesela 9 aylik bir projenin daha ilk 3 ayinda %30 zaman kaybi yasadiysan o schedule u bitaraflarinla mi hazirladin derler adama, max-min varyans olaylarida var onlarin , soru konusunda mesaj at sorcagin olursa, buda fikir olur iste, idare et yari ingilizce yari turkce

gerçi benim bildiklerimle alakasız sosyal bilimler okuyorum ama research question ne kadar spesifik ise o kadar doğru sonuca ulaştırır seni.

cok genel muhtemelen ondan olmustur sole birsey olmali salliyorum tabii alaksiz

scheduling managemnet in multi acces triple way tunnels by employing parallel gentic algorithms in with convex fitness functions

alanım olmadıgı icin detaylı yardımcı olamayacagim ama, cok genel oldugu ve ne kadar dar bir soruya focuslanırsa o kadar kabul gorecegini soylemeliyim.

da ben onun icin yazmadım, yol yakınken danısman degisikligine gitmenizi siddetle tavsiye ediyorum, daha proposal yazarken yardımcı olmuyorsa o tez aglaya aglaya biter.

değiştirmem imkansız danışmanımı. en azından bu safhada. çünkü tez önerimi kabul edicek danışmanla tezimi yapacağım danışman çok büyük ihtimalle farklı kişiler. yani öyle bir opsiyon yok. zaten direkt bir research sorusu önerisi beklemiyorum, ama yapılan önerilerden yola çıkarak ve ya geliştirerek kendim bir şeyler yaparım diye bu duyuruyu açtım.

teşekkür ederim, öenrilerinizi hla beklemekteyim.

domestos arti bir
arkadaslar zaten yardimci olmus. sunu ekliyim. Senin research sonunda elde ettiklerin bu alana ne katki saglayacak. Bunu kafanda netlestirmen lazim. Kaldi ki better gelimesi cok wag olmus. Sectigin konudan research cikmaz ciksa da sorusu su olurdu: (akademik yazi dili icin ornek olsun diye yaziyorum) Methods of improving blabla in blabla..
anlatmak istegim akademik dile biraz daha hakim olman lazim. ways gibi better gibi kelimeler yerine methods improve gibi anlamlari daha spesifik kelimeler kullanmalisin

1.tunel dedigin kaya oymak :) al sana soru: tunelin yapildigi kaya yapisi su schehuling management i nasil etkiler? mesela norvecte, fiyordlarda yapilan (binlerce) tunellerde, tunelin ici genelde ciplak birakiliyor. kayalar o kadar sert ki; ama turkiyedekilerde oyle mi? kac kat beton, insaat isi tamamen. diger taraftan kaya sertse, delmesi daha zor; yumusaksa kolay. basitce aklima gelenler bunlar.
2. depremle ilgili bir soru olabilir. tunelin oldugu bolgedeki deprem durumunun sheduling management a etkisi? ya da iste buna benzer birsey.

Ben olsam scheduling ve optimization of formwork in tunnel construction projects derdim. Malum kalıbı 28 günden önce alamayacağız (özel yöntemler olmadan) dökeceğimiz ano boyu belli e işin süresi de belli dolayısıyla kaç takım kalıbı hangi sırayla çevirerek yapmalı da yapmalı gibi olabilirdi.

ayrica danismaninin sana yardim etesi gerekiryoksa o tez olu dogar. genelde turk hocalarda bir tembellik yapariz ederizcilik cok yaygin. baska bi yabanci hocaya soruodum ve didou ki mesela o alanda cok sey yapildi artik az sey kaldi salla gitsin, fikrin ii ama sunu dusundunmu soyel fln tartisman gerek.

iyi ve ilgili danisman olmadan iyi bir tez cikmaz ucube olur ha bana sorarsan oldursen bir turk hocayla asla calismam prensib sahibi degiller ve civiklar ciddiyetsiz despotlar

ways of better scheduling management:

bu "arastirilacak" degil sunulacak bir konu olmus.

Survey makaleleri basligi gibi.

Tavsiyem bu konuda iki basarili yaklasimi ele alip karsilastirman, veya ic ice gecirilebilecek iki yaklasimi ele alip birlestirmeye calisman.

@iplikci: danışmanım yabancı, karıdan 4 hafta boyunca randevu istedim, kafamdakileri adam gibi aktarıp adam gibi fikir alabilmek için, çok yoğunum işim var dedi, ve salladı, herkese böyle yaptı, sadece bana değil... kafamdakileri mail yoluyla aktardım, verdiği cevaplar, konu olur, verileri nasıl toplayacağını dşün, bu research question değil, başka bir şey başka bir şey bul, yok sorunu ben tartışmayacağım git bul vs vs vs... türkler kompleksli mi olur bilmem ama bu yabancıların orospusu çok ağır orospu oluyor onu bilirim... sinirden az kaldı kendimi sikicem... kullandığım dil için kusura bakmayın ama gerçekten sinirlerim aşırı derecede bozuk.

ayrıca dediğim gibi, proposal'ım kabul gördükten sorna danışmanım konuma vs.. göre değişecek yani bu karıyla ileride büyük ihtimal çlaışmayacağım, ama şimdilik şu proposal'ı geçirmeye çalışıyorum. sonrasında zaten danışmanımın da tavsiylelriyle bir çokd eğişiklik yapacağımdır.

Neler kaybediyor olduğunuz nerede yaşadığınıza göre farklılık gösterecektir. Takdir edersiniz ki İstanbul eski Türk filmlerindeki İstanbul değil fakat gezilecek, görülecek ve hissedilecek güzellikleri kuşkusuz ki birçok.

Bende gitmedim..seninle aynı şeyleri hissediyorum

Gelin olm gelin, ben gezdiririm ikinizi de, ayni haftaya denk getirin

hiçbir şey. istanbul'a gidince şunları görüyorsun: trafik, hırsızlık, yüzsüz insanlar, kalabalık, sınıf ayrımı, yoksulluk, zenginlik, ulaşım zorluğu ve paha. bi ay falan yaşayınca bıkıyosun zaten. manzarası için yaşanmaz ki amına koyayım diyosun. çekilecek dert değil diyorsun.

kimisi de bunları görmeyip post-modern ve güzel bir ruhu olan bir şehir görüyor, göremeyene vizyonu yok diyorlar, taşralı diyorlar, büyük şehirde tutunamaz diyorlar. o da onların bileceği iş.

ha ben ankara'yı da sevmiyorum mesela, o da aynı bokun grisi. bi adana'yı bi de izmir'i sevdim şu ülkede ne yalan söyleyeyim, zira bi o ikisinde insan gibi yaşadığımı hissettim.

ben cok gittim, bi faydasini gormedim.

hatta son gidisim de sabanci universitesineydi. ankara'dan istanbul'a 5.5 saatte, atasehir terminalinden 30 km geride kalan universiteye 2.5 saatte gidebildim.

durumu ozetliyor herhalde az cok.

bunca zaman yaşamamışsınız diyeyim. istanbul farklıdır hacım.

istanbulda yaşayan istanbuldan kaçmak ister kaçtıktan bir hafta sonrada özler 4 yıldır istanbulda yaşıyorum gelmeden önce hayatta yaşayamam diyordum hayat işte getirdi koydu bizi buraya,

Gezmek için görmek için güzel bir yer mutlaka gezmeye gelin ama yaşamak konusunda zorunda kalmadıkça yanaşmayın,

bu fotoğrafları ilk kez gördüm. ama bana pek mantıklı gelmedi gibi. tabi konu hakkında hiç bilgim yok, onu da belirtmek isterim.

apaçık havada zifiri karanlıkta vadilerde yürüdüm, böyle şey görmedim.

polonya'da buna yakın bişey görmüştüm ben kuzeyde görünüyordur belki

fbcdn-sphotos-g-a.akamaihd.net

ordan şöyle gözüküyodu. senin koyduğun fotoğrafta detail extractor falan uygulanmış olabilir.

ayrıca:
nickulivieriphotography.com

var, ama türkiyeden zor, nedeni ışık kirliliği.

e tabi bir de fotoğraf makinesi ile atıyorum adam yüksek isoda birazcık uzun pozlama yapıyor, insan gözünün görebileceğinden daha net belirgin fotorğaflar çıkıyor. en büyük hayalimdir samanyolunun fotorğaflarını çekmek. bir de aurora var tabi.

izleyin de götünüz düşsün arkadaşlar.

vimeo.com

feyk bunlar feyk.

İrtifa ve enlem de çok farkettirir, kuzeye ve yükseğe gittikçe yıldızların görünürlüğü epey artar

feyk filan değil uzun pozlamanın bir türü ama pahalı uğraş

goo.gl

günlük metro bileti al. bir kerelik bilet ile neredeyse aynı fiyat. zaten 200 metrede bir metro durağı var, çok aktarma yaparsın ama gideceğin her yere gidersin.

gezmek için şehir turu yapan otobüsler gerçekten zevklidir ve sehiri az cok örenmiş oluyorsunuz. ilk gün böyle bir tura katılıp begendiginiz yerleri diger günler daha detaylı gezersiniz. saat kulesi fotografı ve london eye a binmek klasiktir yapmadan dönmeyin.

gece için (bkz: fabric)

günlük zone 1-2 7 pound. onu al.

bence (bkz: aikido)

abim judo dedi diyorum ya okumuyor musun :/
aikidoyu sevmedim ben xiaoyu olamam hiçbir zaman. hımbılım ben :)

ben aikidoyu vücut tipine bakmaksızın herkes yapabiliyor diye dedim. abinin sevgilisi cılız, senin kollar kuvvetliyse arada bişey bulmanız lazım ki biriniz zorlanmazken ötekiniz ölmesin :D

yok yok o bana zor :P

valla sen bilirsin. öteki kızcağız ölmesin ama cidden, abin tepene biner sonra mantıken :)

iyi de aynı siklet değiliz ki beraber yapmicaz

Kolların ne yönde kuvvetli? Judo ile boks çok farklı tipte güç ister. Biri vuruş temelli, diğer kavrama-atma.

boks yaparken antrenmanlar sirasinda kafana darbe alacak misin? yoksa sadece kum torbasina mi yumruk atacaksin? "ne yapalim, boks iyi midir?" soruna cevap verebilmek icin, bu bilgiye ihtiyac var.

@arnold, abim ve arkadaşlarının omuzlarına yumruk atmayı çok seviyorum ama canları acaip acıyomuş bi de bilek güreşi falan yapıyoruz bana kollarımın çok kuvvetli olduğunu söylüyorlar. işte judo tam senlik dedi ama hiç ilgimi çekmedi ben yumruk atmak istiyorum :) yani spor salonunda 15 kiloluk ağırlıkla anca çalışabiliyorum. kuvvetten kasıt başka yani
@compadrito, hiç öyle düşünmemiştim ben düzgün yumruk atmayı öğrenmek istiyodum sadece. ister kum torbası ister birinin kafası ama benimki değil

fenerbahçe dereağzı tesislerinde boks şeysi var, ben oraya giderdim eskiden.

boks çok eğlencelidir, aikido judo falan açıkçası beni pek açmaz, hiç yapmadım ama hepsini yapanlardan duyduğum kick box ya da thai box en eğlencelileriymiş. ama boks candır.

kadıköy boks spor kulübüdiye bir yer var... hala arıyor isen...

agir konusucam,
sana ne lan ya... ile baslamak genelde tum iliskiyi koparma noktasina getiriyor, tavsiye ederim.
sen git gotunu parmakla, ibnetor. da denilebilir,

boş sensin kolay gelsin.

boş adamla ugraşmaktan evladır. yüzüne bakarak göz kırpa efektini yapmak şartıyla.

boşum ama para bende.

bana bir kere isveççe öğrenmeye çalışıyorum diye birisi böyle demişti

"sanki sen tüm gün nükleer fizik araştırması yapıyosun amınakoyduğumun yarrak kafalısı" dedim. gitti.

en sinir olduğum laf amk. boş işlerle uğraşıyosun diyenler de kesin tüm gün dizi izleyip akşamları arkadaşlarıyla lak lak yapmaya çıkan adamlar oluyor. sanki kendisi dünyayı kurtarıyo amk.

"time you enjoy wasting is not wasted" diye bi sey var ama bu denmez tabi. siktir git lan götlek denir bu tiplere.

sen de benim boş işlerimle uğraşacak kadar boş bi adamsın de dokundu mu de batıyo mu de bu kadar işsizmisin de sinirlendim lan !

karşim böyle diyen birine cevap aradığına göre hakaten boş ilerle uğraşıyosun bence. eheh.

sanane yapraaaam.

"evet şu an seni dinleyerek tam o dediğini yapıyorum." denebilir.

boş boş yüzüne bakabilirsin bir süre.

"he amk he" denebilir.

"bana yaptığın en dolu iş neydi anlatır mısın ?" denebilir.

yapılabilecekler listesi çok uzun aslında..

her tarafım çelik ayna de.

işte bunlar hep seks.

hıhı diyorlar. ağzıyla koparmaya çalışıp fazla gelince dediği olmuştu birisinin.

@rebellion +1

galeri7.uludagsozluk.com

yani herhangi bir kız arkadaşım pipi lafını kullansa baya canım sıkılır sonra da ayrılırdım her halde.

bülüğünü yerim senin demişti biri bana. sempatik gelmişti açıkcası.

bana, kızdırma beni koparırım çükünü diyen var.

allahım kız arkadaşımı seviyorum.

Normal arkadaşın sevişileni gibi düşün.Arkadaşlarınla yaptığına artı olarak olursa seks olur.Olmazsa kötü olur.

şimdi böyle diyince ben de bilemedim lan.. neden kız arıyorum ki amk.. naptın kardeş ya..

aşk, başka bir beklentim yok.

hiç bir işe yaramıyor hocam. herkesin kafada sevgili bulmakla mutluluk eşdeğer olarak kabul görmüş, yuvarlanıp gidiyor. hiç bir yararı yok, varsa da bu işe harcadığın emeğin binde biri kadardır.

yormasın, yıpratmasın.

muhabbet, güzel yemekler, güzel içkiler, güzel filmer, güzel seks.. kafa dengi olması, kamp yapmak, naturda sevişmek..

arkadaşlık, arkadaşım olsun o, böyle sağına oturup sol omzundan kendime çekip saçlarını öpeyim konuştugumuz şey bittikten sonra

eğlenerek zaman geçirmek,birbirimizi anlayabilmek.
tutku ve seks. en çok bu kdr basitleştirebildim.

yalnız bir adam için bir ilişki paylaşmaktır. abaza bir insan için bir ilişki sekstir. sosyal bir adam için bir ilişki statü göstergesi olabilir. insanların bir ilişkiden beklentilerini ihtiyaçları belirler. o nedenle tek bir yanıtı olmaz bu sorunun. ben yalnız bir yaşam sürüyorum. en temel motivasyonum paylaşmak. kişisel yanıtım bu.

yanlızlıktan korusun yeter.

insan elleyip yiyeceği birini arıyo. bu kadar.

Eğlenmek ve sevişmek.

helikopterle gezme. ama pahalı biraz

belgrad ormanları ve arboretuma götürebilirsin, doğa seviyorlarsa
kanlıca yoğurdu yedirebilirsin
sarıyerde tavukgöğsü olur
vs.

ben kadıköy e götürüp içirmiştim mesela, kaç ay önce oldu o gün hala konuşulur, konuşulurken de hafif bir tebessüm edilir. onun dışıdna başka bir güzel anımız da canlı müziğe götürmüştüm, baya sevip eğlenmişlerdi.

hayvan gibi pahali makien ve lensler.

adamların kullandığı en dandik lens 6 bin avro, var gerisini sen hesap et..

hem ekipman, hem photoshop, hem de doğru ışık kullanımı diyelim. hepsinden biraz yani.

hayvan gibi pahalı lensler ve dünyanın en iyi fotografçıları

iyi fotoğraf makinesiyle iyi fotoğraf çekilir diye bir şey yok. nat.geo. fotoğrafları hakkında konuşuyorum; o seti size verseler o fotoğrafların aynısını çekebileceğinizi düşünür müsünüz?

burdaki fotoğraflar da öyle ahım şahım fotoğraflar değil yani, www.boston.com

sorunuza geleyim. o kadar net fotoğraflar elde etmek için arkadaşların dediği çok pahalı makine ve lenslere gerek yok. full frame bir makineniz olsun ve L serisi zoom lensiniz olsun gayet çekebilirsiniz.
neden nat.geo. fotoğrafçıları hayvan gibi pahalı lensler kullanıyor diye sorarsanız. çünkü nat.geo'ya çalışıyor :)

bkz. canon eos 5d mark2, canon 70-200L ya da canon 135mm f.2L

ışık kullanımı, makineyi iyi tanımak, f-stop ve shutter ayarlarını iyi yapabilmek, doğru kompozisyonu yaratabilmek, doğru kadrajı yakalamayı bilmek gibi bir sürü etken de var. ayrıca bu adamlar bi tane fotoğraf çekiyo o fotoğraf böyle süper oluyo değil. adam pahalı ekipman ve yukarıda saydıklarımla 50 tane fotoğraf çeker 1 tanesi öyle güzel olur.

L serisi lenslere hayvan gibi pahalı lens değil demek saçma. ayrıca spor fotoğrafını 5d ile çekene herkes güler (hangi lens olursa olsun) saniyede 3.9 frame ile spor fotoğrafı mı çekilir.

"En iyi makina en iyi fotografı çekseydi en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı." demiş üstad ara güler.

elbette daktilonun romandaki yeriyle, makinanın fotoğraftaki yeri aynı değil ama "insan unsuru" fotoğraftaki en mühim unsur, bunu unutmamak lazım. bu fotoğrafları çeken adamların eline pek de özel olmayan, klasik makinaları versen yine çok güzel şeyler çıkar ortaya.

fotoğrafçılık sanattır, zanaat değil.

@ekşi sözlük kullanıcısı iseniz basın

1d mark serisi fotoğraf makinesi mark2'den daha seri olabilir ama daha ucuzu da var =) yani ben o fotoğraflardan çekebilmek için minimum gerekli fiyat/ekipman yazdim. mark2 almazsın gider 1d mark alırsın.

hayvan gibi pahalı makina ve lensler. artı mekanlar. aslan kaplan vardı da biz mi çekmedik. mesela ben ankaradayım. ne çekem? neyse. fotoğrafçı tabii ki önemli ama imkanlar sağlansa 3-4 sene içerisinde böyle fotolar çekebileceğime inanıyorum. zaten olay da bu. sıfırdan başlıyoruz ve çabalayarak bir yerlere geliyoruz. ama adamda azcık göz olsun ver eline bilmem kaç bin dolarlık makinaları. çeker yani. bunlardan bir iki gömlek altını çeker belki ama çeker.

ekipmanla falan alakası yok arkadaşlar. bu tamamiyle fotoğrafı ışığı vs bilmekle ilgili bir şey.

ulan çalışmadığım yerlerden geldi. ben canon'a çalışmıştım hocam kurtarma sınavı var mı?

sen profesyonelsin ya da fazlaca ustasın bu konuda, ben gariban halimde d80 ve iyi bir lens setim varken elimdeki parayı kenara koyar, ne bileyim başka ihtiyacımı alırım, ekipmana da hiç elleşmem.

ama yenilik istiyorsam da ve yeni alacağım beni daha çok tatmin edecekse de bir kere mutlaka elimdeki body'yi değiştirmek isterim. nikon'a çalışmadığım için hangisi nedir bilmiyorum şimdi ama b, c ve e'yi eledim. ya d7000 alırım, ya d5100 + fujifilm alırım.

fujifilm'e de çalışmadığım için makine nedir bilmyiorum. sanırım kompakt bir makine. google'dan bakıyorum da vizörü falan ayrı bi makine bu (ne deniyordu bu modellerin bi adı vardı unuttum puan kırma hocam gidiş yoluna puan ver). vizörden bakılacaksa hoşgeldin paralaks hatası. niye fujifilm? daha ucuza sadece lcd'den kullanılabilen kompaktlar da var. ha bak şimdi aklıma geldi. yine fujifilm'in tamamen su geçirmez bi makinesini görüp hastası olmuştum geçen yaz. yüzerken çek, dalarken çek. ben olsam onu düşünürüm. ne kadar kaliteli de olsa (ki kalitelileri bir dslr fiyatına hatta daha fazlasına falan geliyor) makineye kılıf geçirip suya sokmam ben, korkarım.

@kibritsuyu

fujifilm x10 denilen makine, diğer kompaktlardan daha büyük 2/3" (yani yeni micro43 sistemlerin yarısı) kadar bir sensör kullanıyor, üstüne de süper hızlı 28-115mm aralığında 2,2.8 diyafram değeri veren bir lens kullanıyor. evet view finder ı gayet kullanışsız, üzerinde de hiç bir bilgi vermiyor viewfinderdan, ama gene de tasarım olsun, fotoğraf kalitesi olsun çok cazip bir kamera. d80 ise artık taşıyamıyorum önemli ve gerekli bir şey olmadıkça. bunun yerine dünyanın en dandik kamerası samsung pl20 aldım 20 pound a, 1-2 aydır onu kullanıyordum devamlı yanımda taşıyordum ki, o da hakkı rahmetine erdi. başımız sağ olsun.
profesyonel değilim, ama bilgiliyim, ve fotoğrf benim için bir hobidend aha fazlası.

not: o tip makinelere range finder deniyor, otur yerine sıfır :p

d80'i satıp üzerine ne kadar ekleyeceğinizi yazar mısınız. ayrica ne fotoğrafı çekmek istiyorsunuz ve profesyonel olarak mı çalışıyorsunuz? crop sensör bir makineyi satıp tekrar crop sensör bir makine almak mantıklı mı? elinizde ne tür lens seti var? gibi sorularin cevabını verdikten sonra yardımcı olabilirim. eğer gerçekten fotoğraf makinesi alacaksanız a şıkkı hariç diğer şıklar mantıksız geldi bana. iyi günler..

fullframe düşünmüyorum, ff de kullanabileceğim elns sayısı sadece 1. o da 50 mm. ayrıca dslr nin ağırlığından taşıma külfetinden sıkılmış birisi olarak, keisnlikle d80 imden daha ağır bir makine düşünmemekteyim. maksimum d7000 olabilir ki, o bile korkutuyor beni. ben devamlı yanımda taşıyabileceğim, çekim yaparken çektiğim konuyu ürkütmeyecek (dslr bu konuda bence çok başarısız), gereçkten hızlı tepki verene, düşük ışık koşulalrında da optimum verim alabileceğim, hoş tasarımlı bir makine arıyorum. tasarım diyip geçmeyin, en baştan nikona yönelmemin tek sebebi tipine aşık olmamdı, yerine pentax ya da canon alsaydım, makineme bu kadar aşık olmaz, mühtmelen fotorğafta da kendimi bu kadar geliştiremezdim. o nedenle fotoğraf makinem benim kız arkadaşım gibidir, onu severi, okşarım, şımartırım.

ayrıca neden dslr dışındaki makineler gereçkten fotorğaf çekmemektedir bunu da anlayamadım. eğer sorun sensör boyutuysa, fuji x100 de çoğu giriş seviyesi dslr gibi asp-c sensör kullanmakta, buna ek olarak da üzerinde f2 23 mm fujinon lens barındırmaktadır. he en büyük soru işareti af hızı, mf unun çok kullanışsız olması, ve de lensinin değiştirilememesi. kaldı ki sabit odaklı lens hastası olduğum için, bana çok da bir sorun gibi gözükmemekte.

büyük sensörlere yönelmemin nedeni alan derinliği, yüksek isoda daha iyi olması, ve bokeh vermesi. yoksa gider daha ufak sensörlere bakınırdım. yani tutup da profesyonel bir çekim için çok da kullanmıyorum (ayda yılda bir)

ha evet tabii unalbey'in dediği gibi "body değiştirmek bana ne avantaj sağlayacak" sorusunu cevaplaman gerekli. ff olmayan yeni model nikon'ların d80'e göre aklıma gelen tek artısı full hd video çekiyor olması. onun dışında ne bileyim böyle "vaay bunu satıp onu alayım" dedirtecek pek artısı yok gibi. zannetmiyorum ki cep telefonu fotoğrafçıları gibi megapiksele falan takılasın.

son açıklamalarından ve isteklerinin netleşmesinden sona tavsiyem de değişiyor o zaman. bu düşüncede bir adam olsam d80 ve lenslerimi aynen korur, yanına da fujifilm x100 veya x10'dan istediğimi alırdım. bu durumda body değiştirmek anlamsız. cevap b veya c.

birincisi d80 im çok eskidi. en önemlisi ise evet d80 de makismum 800 iso ya kadar çıkabiliyorken (800 isodan sonrası tam bir rezalet) nikon d7000 ile 3200 iso da bile kullanılabilir fotorğaflar elde edebiliyorsun. oturup da portre, ne bileyim dahili flaiş ile çözülebilecek şeyler çekmiyorum, fotoğraf makinem elimde, sokak sokak, gece gündüz demeden tripodsuz bir şekilde dolaşan bir insanım. insan çekerim manzara çekerim, güzel bir olay vardır onu çekerim. ama evet dediğiniz gibi, yüksek iso dışında d80 imi değiştirmeye yetecek kadar artı yok. full hd olsa da olur olmasa da olur. megapiksel ise umrumda değil.

bu nedenle a şıkkını eleyip diğer şıklara yönelmem daha mantıklı sanırım. her zaman yanımda taşıyabileceğim ayrıca da dslr mi aldığım zaman da ikici kamera olarak kullanabileceğim bir kamera.

fujifilm'in iso performansı nasıl?

x100 ün manyak, x10 un d80 ayarı. 800 iso ya kadar kullanılabilir, sonrası performans düşüyor(muş).

anlıyorum. o zaman siz o kadar para vermeden ikinci el giriş seviyesi bir dslr alın hem hafiftir hem de pixel yönünden d80'den daha iyi fotoğraf kalitesi verecektir. d5100 güzel seçenek ama sanırım fiyat olarak d7000'den kalır yanı yok. ben de nikon kullanıp sonra canon'a geçen biriyim. ama şu an analog makine kullanıyorum ve kesinlikle mekana ve konuya göre bazı zamanlar dslr makineyi kullanmıyorum :)

diğer makineleri, fujifilm'i, önermememin sebebi; dediğinize göre elinizde bol miktarda olan lenslerin boşa gitmesinden. yani d80 kullanıp d7000 düşünüp slr like bir makineye yönelmek oldukça mantıksız olur.

d80 nikon'un orta seviye bir makinesi. yani ikinci bir lcd'si var, boyutları ve ağırlığı gayet bir fotoğraf makinesi seviyesinde ve shutter sesi inanılmaz. orta seviye'den giriş seviye makineler dönmek aslında pek mantıklı değil ama siz ağırlık ve boyut konusunda şikayetçisiniz. teknoloji ilerlediği için giriş seviye makineleri gayet full frame makine kalitesinde örnek verebiliyor. nikon'un giriş seviye makineleri önermiyorum çünkü lensleri çok pahalı ve sanırım bazılarının gövdelerinde af yok. neyse,

zor bir seçenek olarak size şunu sunuyorum: alıcı bulabilirseniz d80'i ve elinizdeki bütün lensleri satın. tam istediğiniz ağırlıkta ve boyutlarda canon'un giriş seviyesi olarak 550D ve yukarı modelleri var. hem hd video çeker hem de d7000, 7D, mark2 kalitelerinde fotoğraflar elde edebilirsiniz. ama d80'i kullandıktan sonra bu gibi makineleri kullanırken d80'in shutter sesini ve ele oturuşunu özleyebilirsiniz. d80 sadece bir örnek.

shutter sesi konusunda unalbey haklı. şahsen kafaya takılacak bir konu olmamakla beraber canon'ların xxxD sınıfı modellerinde shutter sesinin niye şlakziüü şlakziüü diye hıçkırık gibi olduğunu anlamadım. diğer üst sınıf xxD ve üstü canon ve tüm nikon'lar şlak şlak diye tok bir ses çıkarıyor. bir yerlerde bir açıklaması olması lazım bunun.

taze canon 550d kullanıcısıyım ve manuel ayarlara izin veren bir kompakttan sonra ilk dslr makinem. 50mm lens ile kullanıyorum ve kendisine aşık oldum. eğer özel bir nikon sevdan yoksa ki var demişsin yukarıda, ben de öneririm. d80'den daha ufak ve taşıması kolay bir makine. 50mm lens ile gayet ufacık duruyor.

yok ya canon benlik bir makine değil. evet d80 imi hala seviyorum aslında, sesini yandaki ufak lcdsini falan, ama çok eskidi... kenardaki rubber alan bile kalkamaya başladı artık... ama sanırım d80 im ile devam edeceğim, yanına da ufak bir şeyler almaya çalışacağım, panasonic gx1 ideal gibi duruyor. teşekkürler zamanınız için. take care ciao :*

doğru değil.

kaslı erkek olmak için kas yapmak gerek. Onun için de spor yapmak gerek.

Genellemeden vazgeçin. Kaslı erkekleri kızlar çok güzel buluyor diye bir genelleme yok hacı. Kısa kollu gömlek giyen erkekten nefret eden kızlar da var ama tüm kızlar bundan nefret ediyor diyemezsin.

Bıyıklı hatun da kaslı erkekten hoşlanır, taş gibi olan da. Bazı durumlarda sadece kas yetmez ama

bol bol cips ye, burger mc donald's falan aban, kaslanırsın 3-4 ay içinde.

tavuk, lor, yumurta akı manyağı ol.haftada 3 günden fazla olmamak şartıyla ağırlık çalış

want2die'in dedigi gibi, yiyeceksin. ama abur cubur degil, protein agirlikli.

ayrica kilo almak istedigin icin cardio falan yapayim deme, her bir kaloriye ihtiyacin var kilo almak icin.

eğer sürekli belden üstün açıkta durmayacaksa hiçbir kızın umrunda olmaz ne karın kasın ne adonisin
görsel olarak avantaj tabi ama kıyafetler kapadığı için bi boka yaramaz

(bkz: p90x)

Kızlar kaslı erkeğe bakmazlar tabii eğer kastan kastın türk kasıysa.

normal kas yap sonra tecrübe et bakalım bakıyorlar mı bakmıyorlar mı

kızlar kasa bakarlar hacım. kim bakmaz diyorsa halt yemiş.

profosyonel fotografcılıkla ugrasan 2 arkadasım da nikon kullanıyor.

nikon d5100 çok iyi bir makinedir. diğerleri de iyi makineler işini görür. canon ile nikon arasında seçim yapıcaksan da tipine bak hangisi hoşuna gidiyorsa onu al.

d5100.nikon alma sebebim ısıkta daha pürüzsüz olmasıydı.canon ve nikon makineleri aynı anda denedim nikon bence daha iyi

öncelikle evet teknoloji çok gelişti. sensörler artık hayvan gibi olmaya başladı. ben de aynı dönemlerden kalma bir nikon d80 kullanıyorum hala. bu gelişen teknoloji sensörlere nasıl yansıdı? artık daha ufak sensörler bile o dönemin (5 yıl öncesinden bahsediyorum) sensörlerinden daha fazla dynamic range ve color depth sunuyor, en belirgin farklılık ise yüksek isoda daha keskin ve daha az kumlu sonuçlar veren sensörlerin var olması piyasada. e tabi sensör boyutu büyüdükçe de performans artıyor.

atıyorum şimdi bir 4/3 sensör bizim d80 ve de 450d den daha iyi performans verebiliyor.

teknolojideki gelişimin fotoğraf makinesine yansıması sadece sensörle sınırlı değil. live view, gps, timelapse, full hd movie, nd filter falan filan gibi bir çok özellik eklendi artık makinelere. net fark derken makineni kullanım şekline göre değişir. atıyorum, gündüz güzel havada istediğin lenslerle çekim yapıyorsan fark daha azdır. özellikle raw çekmiyorsan fotoğraflarını dynamic range i anlayamayablirsin bile... ama gece düşük ışık koşullarında yüksek iso da bu fark çok ama çok daha anlaşılır olucaktır. ya da raw çekip makinenin over exposed ya da tam tersi durumlarda aşırı pozlanmış ya da az pozlanmış kısımlarını kurtarmaya çalışırken...

2- 60d bildiğim kadarıyla 550d ve 600d ile aynı sensoru kullanıyor. ama gel gör ki body çok daha gelişmiş bir body. daha ileri düzey kullanıcılara yönelik. ve evet 450d ile 60d arasında dağlar kadar fark vardır tahminime göre, ama dediğim gibi bu birazcık da sizin nasıl ve ne amaçla kullandığınıza bağlıdır.

3- piyasada daha ciddi anlamda ff fırtınası başlamadı. nikon da canon da her dönem işte iki makine sürüyor piyasaya var olanların yerine... ama işte nikon d600 düşük fiyatlı ff makine sürecek deniyor, işte o zaman fırtınayı görün. türkiyede fiyatlar çok salakça, ama yurt dışında bu dediğiniz uygun fiyatlarda ikinci el bulma ihtimali daha yüksek.

4- full frame in bariz avantajları, daha yüksek iso da daha iyi eprformans vermesi, daha fazla ayrıntı elde edilebilmesi, dynamic range ve color depth, ve benim en sevdiğim özellik daha fazla alan derinliği vs... yani gene makineyi ne amaçla kullandığınıza bağlı olarak bu sorunun cevabı değişir. yani aps-c sensör size yetiyorsa neden ff e geçesiniz ki? ff demek daha pahalı lensler demek, daha ağır ekipman ve body demek. daha fazla masraf yani. tutup da 18-55 lensiniz ff makinede kullanamazsınız, çünkü onlar aps-c sensör makineler için üretilmiş lenslerdir. kullanırsanız da her şeyi bir çember içinde görürsünüz. aratın google da fullframe camera with aps-c lens diye images da. sonuçlar öyle çıkar.
dediğim gibi profesyonel kullanıcılara yönelik makinelerdir ff ler ama ben profesyonel değilim ama ff in özelliklerini arıyorumd erseniz ve paranız varsa tabiki de ff alınabilir. yani iş tamamiyle sizin ne istediğinize bağlıdır.

5d mk2 muhteşem bir makina fakat sana biraz aşırı kaçar gibi, aynı seriden 550/600d ile devam edersen senin için daha rahat olur gibime geldi. olmadı 60d alabilirsin o da body kalitesi olarak XXX D serisinden daha üstün velhasıl kullandığı sensör 550/600d ve 7d ile aynı.

1-bankalar yapıyor diye biliyorum.
2-yoğunluk yoksa verirler diye düşünüyorum.

valla onumuzdeki cumartesi yunanistana girmek istiyorum diyorsan o isin pek oluru yok gibi. zaten sikintili isler hep vize olaylari filan. sigortayi genctur'dan yapabilirsin.

Hiç bilgin yoksa konsoloslukların o taraflardaki acentalara git onlar aracılığıyla yap işlemlerini

30.000 euroluk sigortayı, yurtdısı öğrenci vizesi alacağım dediğin her sigortacı yapar/bilir fakat bankalarla ilgisi yok. Fiyatı da 75 ve 99 lira arasında değişiyor.
3 gün içinde vize almak için ise inşallah halledersin diyorum. Aracı kurumlar var vize işlerini halleden onlar hızlı yapıyor da, ilk seferinde Polonya kons. beni bir ay bekletmişti vize için.

ertesi gün yunan konsolosluğundan vizeyi veriyolar.

pastırma gibi değil, yenicek gibi değil, sıradışı bir tadı yok, gavurların adam gibi dana eti yemediklerinden kalkıp bacon gibi lanet birşeyi övmeleri doğal.

Tadı güzel; hamburgerin içinde güzel gidiyor, yumurtayla da şahane oluyor. İster pişir ye, ister çiğ ye.

yok tadı pastırma gibi değil, ama salam falan gibi de değil et tadı geliyor direkt. bence al dene ben istanbul'da hiç yemedim ama ingiltere'deyken favori kahvaltımdı. marketlerde sandviç olarak bacon, peynir (cheddar) ve marul üçlüsünden oluşuyordu sanırım. son olarak; çok lezzetli.

Dr. Kissingher,adam gibi dana eti türkiyede varda biz mi bilmiyoruz? neyse bacon güzeldir. pastırma gibi değildir ama farklı bi zımbırtı işte :) @gzg'nin dediği gibi yumurtayla baya güzel gider.

hamburgerin icinde seviyorum ben. ayrica bu "gavurlar" da "yazik, adamlarin bacon'i yok ama pastirma diye bir sey bulmuslar onu yiyorlar" diye bizle dalga geciyorlar.

bunun pişme süresi cart curt:)

neyse yeniden gelirim alınca ben

gibson, çıkıp yurtdışında o dana etini yemedikten sonra kelime yapma bence, kıyaslarsak türkiye'deki dana eti avrupadakinden kat bi kat süperdir. çoğu ülkede portekiz ve irlanda'dan angus eti satılır, domuz kadar yaygın olmadığı için, sikleyeni de yoktur.

pişirmeden yeme. smoked olan tercihimdir.

ekmek arası, yumurta ilen, hamburger içinde vs süperdir..

Dr. Kissingher kardeşim,5 aydır norveçte yaşıyorum,halada ordayım :)

çıkıp da memleketin danasına kelime yapmican lan o zaman :) şakası bir yana, türkiyede bulamayınca dediğinden, ikametin türkiyede diye düşünerekten höt dedim, yoksa ben de bir süredir yurtdışındayım ve memleketim danasına denk bir lezzet italya disinda bulamadım.

her iki fotorğafta da flaş kullanılmış. uzun poslama artı flaş işte yea. flash ın gücüyle falan oynayarak elde edebilirsin dilediğin şeyleri. ya da mesela flash ı iki kere çaktrarak falan daha da enteresting şeyler elde edebilirsin.

ortam çok karanlıksa falan da olur yea. farklı ışık kaynağı kullanırsın fener kullanırsın kuvvetli bir tane, ya da uzun pozlama sırasında dediğim gibi flash ı bir kaç kere çaktırırsın . bir dolu bişey var yeani.

makineyi manual moda alın, burada önemli nokta arka tarafının çıkmasını istediğiniz aydınlığa gelene kadar pozlamayı uzun tutmanız. bunu belirlemek için makineyi a veya auto moduna alıp bir ölçüm yapıp değerlere bakabilirsiniz.

can alıcı nokta ise rear-sync flaş kullanımı. siz yaptığınız pozlama ile arka taraftaki ışığı alırken, sonradan patlayan flaş ta hedeflediğiniz nesneyi donduracaktır.

selamlar.

önce 18-200'ü bir kenara bırak :) gece işe yaramaz o.
50mm yeterli. f/2.0 ve f/2.8 üzerine çıkma, flashı manuel moda al.
1/25 ile 1/10 arası gidip gelmek lazım.
tek flash patlaması konuyu aydınlatır, arkadaki disko ışıklırı fotoğrafa hareket katar.
burada önemli olan flashın doğru yere yönlendirilmiş olması, önünde diffuser'ın olması. bol bol deneme ile doğru ayarlar tutturulur. makineye göre iso ayarı yapmak lazım ayrıca.