ben kökenimde kürtlük de var olmasına rağmen ulusalcıyım diye aynen acemi'nin tarif ettiği gibi 5-6 şirketli, taraf okuyan ve özlük haklarından bahseden (özlük haklarını kimlikle karıştırıyordu), hem türkiye'deki varlıklarını korumak isteyen, "ezildiği", dilini konuşamadığı türkiye'de kalmak isteyen, hem de istanbul'un nezih semtlerinden birinde yaşamaya devam ederken hiç gitmeyeceğini söylediği kürdistan için çarpışan bir kürt arkadaştan "kendi insanına nasıl ihanet edersin, faşistlerle nasıl birlik olursun, ne farkın var onlardan, sizin gibiler..." tarzı bir zılgıt yemiştim. bunları söylerkenki vıcık vıcık kıllı romantizm ve ajitasyonun derecesini anlatamam.
o vakit yumruğumu o zamanlar dünyayı kurtardığımız yer olan üniversite kantin masasına vurdum ve kendi şovenizmini bana yansıtma, türkiye'de yokluğunu hisseden pek çok sol parti var, işçiler falan var, hazır duygusallaşmışken bir boka yaramaya başlarsan sonra gelip bana neden bir sürü etnik kökenden fazla ayrıcalık sahibi olmanız gerektiğini şu etnik geyiğini solculuk sosuna bulamaya kalkışmadan anlatabilirsin babında bir şey söyledim. tabii böyle uzun bir cümleyi tek hamlede kuramadım. sürekli böldüğünden parça parça bunu söyledim.
kendi insanımı aşağılarsam nobel alır mıyım, filmlerime ödül verirler mi, entellektüel bir kimlik ilan edilip ihya edilir miyim adamlarının oynattığı vitrin farelerinden boş kalan zamanlarda kimi tc'li, kendisine türk diyen, çeşitli etnik kökene sahip arkadaştan da kürtlüğüme değinen naneler duydum. kötü şeyler de vardı, anlayışla karşıladığım şeyler de. şu ülkede sosyal devlet olma tartışmasını, insanca yaşam (iş, ekonomi, bağımsızlıki, eğitim, sağlık), tartışmasını bunun kadar öteleyen, unutturan, gündemi meşgul tutan, (bir politika olarak başkalarınca)
* ihraç edilmiş başka bir kimlik problemi duymadım. bende gürcülük falan da var ama onların bundan ekmek çıkarma girişimiyle en azından politize olmuş şekilde hiç karşılaşmadım.
işin komiği tunceli'den göçmüş olan bir tarafım da kendilerini kürt sananlardan oluşuyor. en son öğrendiler ki kökleri iran türklerine dayanıyor. bunlar aleviliği de kürtlükle harmanlayarak yarattıkları edebiyatta kendi kendilerini boğmuş durumdalar. alevilikteki semahın, sazın nereden geldiğini sanıyorlardı bunlar, kürtlerden mi? o da ayrı bir olay. aslında köken anlamında daha ziyade anadolu insanı olsam da orta asya türklerine acımaya başladım. bunların başına gelen haltı anlıyorum artık. bunlar hiç intikam tarihi yazmamışlar. kölemenlik zamanında bile. kavimler göçünü bir tür kahramanlık hikayesi gibi anlatıyorlar ama, benim anladığım, olay aslında yurttan kovulmak. (bugün uygurların çin'i karıştırmaya çalışması gibi etnikçilikleri dışarıda bırakarak, geçmişe dair söylüyorum bunu. yoksa uygurlar da oligark kaması olmaya devam ediyor.)
sonra önüne gelen asıl seni asimile ediyor. pagan dininden vazgeçiyorsun, içinde olduğun her devletin ordusuna sokuluyorsun iyi savaşçı olduğun için, sana devlet kurduruyorlar ama hiçbir şeyden nemalanamıyorsun vs. sırf türklere değil medeniyetle buluşmak zorunda kalmış tüm barbar toplumlara acıyorum.
neyse, dolmuşum, konu nerelere geldi.
ayrıma başka yerlerde de uğradım. ama en gıcık olduğum, aynı ülkede yaşar ve hiç olmazsa bir dilde konuşup anlaşabilirken hangi kriterleri kaale alıp neden ülke birliğini savunduğumu kabul falan etmek değil, merak bile etmeyen gendaş?ımın savurduğu bu saçmasapan sözlerdi.
edit: dikkat ediyorum da son zamanlarda ithal yerine ihraç diyorum. fark ettim ki ihraç eden ülkeye odaklanmak gerektiğini düşündüğüm için bunu yapıyorum ama aceleyle, dikkatsiz yazdığımdan "başkalarınca bize ihraç edilen" demediğimden, anlam karmaşası oluyor. sonradan dönüp bakarsa diye soruyu soran için, dikkat derecem hakkında not düşmek adına kendim için bu açıklamayı ekledim.